obezite cerrahisi sonrası günlük kaç kalori almalıyız?,tüp mide

advertisement
OBEZİTE KADERİNİZ DEĞİL!
İlk kitabım olan Obezite Kaderiniz Değil 2011 yılında
yayımlandıktan sonra obezite cerrahisi ile ilgili birçok yeni
gelişme gündeme geldi. Bununla paralel olarak Türkiye’de
obezite ameliyatlarında çok ciddi bir artış yaşandı ve bu
tedavi şekline bakış açısında pozitif değişimler oluştu.
Önümüzdeki yıllarda bu artışın daha fazla olması
beklenmektedir. Ancak her zaman söylediğim gibi obezite
ameliyatlarının “sihirli bir değnek olmadığı”, ancak “çok
etkili bir araç olduğu” unutulmamalıdır.
Bugün için obezite cerrahisinin, obezite ve obeziteyle ilgili
durumlarda en etkin tedavi yöntemi olduğu bilinmektedir.
Giderek artan veriler bu yöntemin Tip 2 Diyabet,
hipertansiyon, yüksek kolesterol, non-alkolik yağlı karaciğer
hastalığı ve obstrüktif uyku apnesi gibi farklı metabolik
hastalıklar ve durumlar için de mevcut en etkili tedavi
yöntemlerinden biri olduğunu göstermektedir.
Obezite cerrahisinde ameliyat sonrası başarıyı artırmanın en
önemli noktalarından bir tanesi “ekip çalışması” ile hastalara
ameliyat sonrasında yeni yaşamlarında, özellikle beslenme
noktasında ve psikiyatrik/psikolojik destek verilmesinin çok
önemli olduğudur.
Bu ikinci kitap bir ekip çalışmasının ürünü olarak ameliyat
öncesinden başlayıp, ameliyat sonrasında uzun bir döneme
yayılan takip sürecinde hastalarımıza daha faydalı olmak
amacıyla güncel bilgilerin eşliğinde hazırlanmıştır.
Yeni hayatınızı oluşturmanız için en doğru bilgilere
ulaşacağınız bu kaynak, obeziteyle savaşınızda en önemli
rehberiniz olacaktır.
Unutmayın, elde edeceğiniz başarı, karar verdiğiniz an başlar…
Prof. Dr. Halil Coşkun
Obezite ve Metabolik Cerrahi
OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI
GÜNLÜK KAÇ KALORİ ALMALIYIZ?
TÜP
MİDE
AMELİYATINDA
ULUSLARARASI BAŞARI
Prof. Dr. Halil Coşkun’un obezite ameliyatlarında uyguladığı
yöntemler, dünyanın sayılı akademik dergilerinden Surgical
Endoscopy Dergisine konu oldu.
Prof. Dr. Coşkun, tüp mide ameliyatlarında fibrin (doku)
yapıştırıcı kullanımının klinik bulgularını ortaya koymayı
amaçladığı bilimsel çalışması hakkında şu bilgileri verdi:
“Vücut kitle indeksinin 40′ın üzerine çıktığı morbid obez
hastalarda Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide
Ameliyatı) sonrası endişe duyulan ve korkulan komplikasyonlar
stapler (kesi) hattında olan kaçaklar ve kanamalardır. Bu
çalışmanın amacı; standart olarak yapılan tüp mide
ameliyatında fibrin (doku) yapıştırıcı kullanımının klinik
bulgularını ortaya koymaktı.
Fibrin (doku) yapıştırıcı kullanılarak yapılan standart tüp
mide ameliyatı geçirmiş morbid obez hastalar çalışmaya dahil
edildi. Ortalama yaşı 42.6 olan toplam bin hastaya (586 kadın
(%58.6)) tüp mide ameliyatı uygulandı. Tüm ameliyatlarda
fibrin (doku) yapıştırıcı kullanıldı. Ortalama ameliyat süresi
72 dakika ve ortalama hastanede yatış süresi 3.2 gün idi.
Sadece 3 hastada (%0.3) kanama görüldü. Kaçak ve darlık hiçbir
hastada gözlenmedi. Hastaneye tekrar başvuru oranı yüzde
0.5’te kaldı. Ölüm olayı hiç gerçekleşmedi.
Bu retrospektif çalışma bariatrik cerrahların tüp mide
ameliyatında ameliyat sonrası komplikasyonları azaltmak için
standart ameliyat tekniği uygulamaları gerektiğini
göstermektedir. Fibrin (doku) yapıştırıcı stapler (kesi)
hattını güçlendirmek için güvenilir ve yararlı bir araçtır ve
tüp mide ameliyatlarında kanama ve kaçak riskini
azaltmaktadır.”
Kaynak: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/27604365
TÜP MİDE AMELİYATI SONRASI
MİDE BÜYÜMESİNİN YETERSİZ
KİLO KAYBI VE GERİ KİLO
ALIMIYLA İLİŞKİSİ VAR MIDIR?
Dünyada obezite ameliyat teknikleri içerisinde, etkili kilo
kaybı sonuçlarıyla Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) ameliyatı en
çok tercih edilen ameliyat tekniğidir. Bu ameliyatta, mide
içerisine yerleştirilen buji yardımıyla midenin yaklaşık
%80-85’i çıkarılmakta ve kalan mide hacmi yaklaşık 100-200 ml
arasında olmaktadır. Mide kapasitesinin küçülmesi, gıda
alımının azalması ve iştah düzenleyen hormonlardaki değişim,
tüp mide ameliyatı sonrası kilo kaybının en önemli
mekanizmaları
olarak
kabul
edilmektedir.
Yapılan
araştırmalarda ameliyatı takip eden 2 yıllık süre içerisinde
obez hastalar fazla kilolarının yaklaşık %60–65’ni
kaybetmektedir. Ameliyatta midenin yetersiz küçültülmesi ve
ameliyat sonrası beslenme alışkanlıklarının değiştirilmemesi
gibi faktörlerle ve ameliyat sonrası fizyolojik sürece bağlı
olarak mide de genişleme olabileceği belirtilmekte olup, bu
konu halen tartışmalıdır!
Tekrar geri kilo alımı konusunda bazı hastalar ve bazı
hekimler tarafından mide büyümesinin tek sebep olarak
gösterilmesinin gerçekliğiyle ilgili son dönemde yapılmış en
akademik çalışmaların sonuçlarını aşağıda sizlerle paylaşarak
bu konuya daha net bir açıklık getirmeye çalışacağım.
Tıbbi literatürde 2016 yılında Disse E ve ark. (Disse E, et
al. Dilatation of Sleeve Gastrectomy: Myth or Reality? Obes
Surg 2016 Jun 22) yayımladıkları çalışmada; 37 F buji
kullanılarak tüp mide ameliyatı yapılan 54 hastaya ameliyat
sonrası 3. ve 12. aylarda kalan mide hacimlerini gösteren en
doğru teknik (CO2 Genleşme ile 3DMide Tomografisi)
uygulanarak
midelerinde genişleme olup olmadığı, bunun yetersiz kilo kaybı
ve kilo alımı üzerine olan etkilerini araştırmışlardır.
Yapılan bu çalışmada 12. ayda hesaplanan mide hacminin 3. ayda
hesaplanan mide hacminden %25 oranında artmış olması mide
genişlemesi olarak kabul edilmiştir. Bu süreç içerisinde 3,
6, 12, ve 18. aylarda hastaların aldıkları kaloriler ve yeme
alışkanlıkları yeterli tecrübeye sahip 5 Bariatrik Beslenme
Uzm. tarafından takip edilerek belirlenmiştir.
Bu
çalışmadan
elde
edilen
sonuçlar
aşağıdaki
şekilde
özetlenmiştir;
1-
Tüp mide ameliyatı sonrası midede meydana gelen
genişleme 3/2 hastada tespit edilmektedir ancak her hastada
görülmemektedir.
2-
Midesi genişleyen ve genişlemeyen gruplar ayrı ayrı
incelendiğinde alınan kalori miktarlarında farklılık olmadığı
tespit edilmiştir. Bir başka deyişle midesi büyüyenler,
büyümeyenlerden daha fazla kalori alımı sergilememektedir.
3-
Tüp mide ameliyatı sonrası genişleme gösteren midelerin
başlangıç aşamasında çok dar tutularak yapılan mideler olduğu
gözlenmiştir. Bu durum tüpün çok dar olduğu zaman, artan mide
içi basınç etkisiyle meydana gelen bir adaptasyon işlemi
olarak değerlendirilmiştir.
4Bariatrik cerrahi sonrası kalan mide hacmi besin alımı
kontrolünde major bir faktör değildir. Mide hareketlerindeki
değişim ve hormonal mekanizmaların gıda alımı kontrolünde ve
enerji dengesi üzerindeki etkilerinin kilo kaybı üzerine daha
çok etkisi olduğu düşünülmektedir.
5Birçok çalışma, tüp mide ameliyatı sonrası erken
dönemde yetersiz kilo kaybının kalan mide hacminin
genişlemesiyle ilgisi olmadığını göstermektedir. Mide
hacmindeki büyümenin yetersiz kilo kaybı veya tekrar geri kilo
alımıyla ilişkili olmadığını gösteren çalışmalar aşağıda
özetlenmiştir;
Gras-Miralles B ve ark. (Gras-Miralles B, et al. Caloric
intake capacity as measured by a standard nutrient drink test
helps to predict weight loss after bariatric surgery. Obes
Surg. 2014;24(12):2138–44) Gastrik Bypass ve Tüp Mide
ameliyatı geçiren kişiler üzerinde yapmış oldukları çalışmada,
Gastrik Bypass ameliyatı geçiren kişilerde çok daha küçük bir
mide hacmi (25-30 ml) bırakılmasına karşın 1. yılın sonunda
tüp mide ameliyatlı geçirenlerle eşit düzeyde kalorilerin
alındığını ortaya koyan çalışmaları mevcuttur.
Barbiero G ve ark. (Barbiero G, et al. Relationship between
gastric pouch and weight loss after laparoscopic sleeve
gastrectomy. Surg Endosc. 2015) yakın geçmişte, ameliyattan 1
yıl sonra üst gastrointestinal sistem çalışmalarıyla
değerlendirilen midenin üst bölümündeki sakküler genişlemenin
kilo kaybını etkilemediğini bildirilmiştir.
Braghetto I ve ark. (Braghetto I, et al. Evaluation of the
radiological gastric capacity and evolution of the BMI 2–3
years after sleeve gastrectomy. Obes Surg. 2009;19(9): 1262–9)
üst gastrointestinal sistem ve CT taramasıyla yapılan
değerlendirmede 2. yılda büyüyen mide kapasitesinin tekrar
kilo alma ile arasından bir ilişki bulamamıştır.
Birçok güncel bilimsel çalışmada obezite ameliyatları sonrası
kilo kaybı mekanizmasının çok daha karmaşık olduğu
düşünülmektedir. Gıda alımının kontrolü ve enerji dengesi
kapsamındaki mide hareketlerindeki değişiklik ve nöro-humoral
mekanizmalar gıda alımını ve kilo kaybının mekanizmasını daha
iyi açıklayabileceği düşünülmektedir.
Yukarıdaki çalışmaların bir çok hastamıza bu konuda ışık
tutacağına inanıyorum. Şehir efsaneleri şeklinde sadece mide
kapasitesinin küçültülmesi ile kilo kaybedildiğinin
düşünülmesi son derece yanlış bir bilgidir.
Sonuç olarak; Tüp Mide ameliyatı sonrası ilk 18 aylık süre
içindeki günlük kalori alımı artışı ve yetersiz kilo kaybının
mide genişlemesi ile ilişkili olmadığı düşünülmektedir.
Peki neden herkese belli standartlarda ameliyat yapılmasına
karşın herkesin kilo kaybı farklı oluyor? Bu konuyla ilgili
bilimsel detayları bir başka makalemde kaleme alarak
açıklamaya çalışacağım.
Prof. Dr. Halil Coşkun
BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO
VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ
YARARI
Bariatrik ameliyatlar sadece kilo kaybı sağlayarak fiziksel
değişim sağlamazlar, asıl önemli olan kilo kaybı sonrası
vücudumuz için bu 7 önemli yarardır!
1- Tip 2 Diyabetin uzun süreli gerilemesi!
Kısa süre önce yapılan bir Cleveland Klinik çalışması
bariatrik ameliyatın kontrol altına alınması zor Tip 2
diyabetin uzun vadeli gerilemesine sebep olduğunu
göstermektedir.
Bu çalışmanın sonuçları bariatrik ameliyatların Tip 2 diyabeti
olan obez hastalar için son derece etkili olduğunu, ameliyat
sonrası
hastaların
insülin
ve
ilgili
ilaçları
kullanmadıklarını ve/veya ilaç dozlarında ciddi azalma
olduğunu göstermiştir.
2- Kalp ve Damar sağlığında düzelme!
Bariatrik ameliyatların kişinin koroner kalp hastalığı, felç
ve periferik kalp hastalığı riskini azalttığı tespit
edilmiştir. Tansiyon ve kolesterol seviyeleri ameliyattan
sonra normale dönebilir, veya normale yaklaşabilir, bu riskler
azalır ve genel olarak sağlık düzelir.
3- Depresyondan kurtulma!
Çoğu obez kişi olumsuz vücut görüntüsü ve sosyal aşağılanma
sebebiyle depresyon semptomları yaşamaktadır. Önemli ölçüde
aşırı kiloları olan gençler, hoşlanacakları aktivitelere
katılmada güçlük çektikleri için, sosyal yönden soyutlanarak
depresyona girebilirler. Fazla kiloları vermenin bu hastalarda
duygusal sağlığı da iyileştirdiği tespit edilmiştir.
4- Engelleyici uyku apnesini ortadan kaldırma!
Obez kişiler yüksek oranda uyku apnesi ile mücadele etmek
zorundadırlar. Bariatrik ameliyat sonrası normal kilo aralığı
elde etmek ve bunu sürdürmek, genellikle uyku apnesi olan
kişilerin gece yatarken yüksek oranda bir CPAP makinesi
kullanmayı bırakmasını sağlamaktadır.
5- Eklem ağrılarını ortadan kaldırma!
Fazla kiloyu sürekli taşımak, ağırlığı taşıyan eklemlerinize
çok fazla baskı yaparak genellikle kronik ağrıya ve eklemlerde
hasara sebep olur. Bariatrik ameliyattan sonra meydana gelen
önemli ölçüde ve sürdürülen kilo kaybı eklemler üzerindeki
baskıyı kaldırır, hastalar ağrı kesici ilaçlar kullanmayı
bırakır ve daha fazla hareketliliğin tadını çıkarır.
6- Doğurganlıkta artış!
Bariatrik ameliyatlar çocuk doğurma yıllarında doğurganlıkta
da iyileşme sağlar. Çocuk sahibi olamayan bir çok kadın,
ameliyat sonrası tedavi görmeksizin gebe kalımında artış
olduğu tespit edilmiştir.
7- Diğer tıbbi hastalıkları ortadan kaldırma!
Bariatrik ameliyatlar metabolik sendromu, hamilelikte
oluşabilen komplikasyonları, karaciğer yağlanmasını ve çok
daha fazla rahatsızlığı ortadan kaldırır. Ülkemizde endişe
verici bir hızla artan obezite ve ilgili sağlık sorunları ile
karşı karşıya kalmaktadırlar. Hiç kuşkusuz bariatrik
ameliyatlar aşırı kilolu insanlar için sürdürülebilir bir
rahatlama sağlamak için güçlü bir aracı temsil etmektedir.
Yapılan bilimsel çalışmalar göstermektedir ki bariatrik
ameliyatlar çok güvenlidir ve bilgi sahibi ve tecrübeli bir
ekip tarafından yapıldığı zaman, diz veya safra kesesi
ameliyatından daha fazla riski yoktur.
Bariatrik ameliyat geçirecek kişilerin tecrübeli bir bariatrik
cerrah, bariatrik beslenme uzmanı, psikiyatrist/psikolog ve
takiplerinin kontrolünü sağlayan tecrübeli bir koordinatörden
oluşan tecrübeli bir ekip tarafından destekleniyor olması
başarı şansını artırmaktadır.
Prof. Dr. Halil Coşkun
OBEZİTE CERRAHİSİNİN ŞEHİR
EFSANELERİ-DOĞRU
SANILAN
YANLIŞLAR
Tıbbi olarak Obezite Cerrahisi hızla gelişmekte olan bir
daldır. Cerrahi tedavi sonrası ulaşılan başarılar hem
medyanın, hem halkın ilgisini çekmektedir. Bu da obezite
cerrahisi hakkında bir kaç yanlış anlamanın ortaya çıkmasına
sebep olmuştur. Tıpkı diğer tıbbi şehir efsaneleri gibi, bu
yanlış anlamalar da aksi yönde kanıtlar olmasına rağmen
ısrarla devam etmektdir.
Bu doğru sanılan yanlışları
açıklamaya çalışacağım;
aşağıda
detaylıca
sizlere
1- Ameliyat kilo vermek için en kolay yoldur!
Her şeye hızla çare bulunan günümüz kültüründe, tıbbi çözümler
genellikle “kolaya kaçmak” olarak görülür. Bununla birlikte
kilo verme ameliyatları sadece diyet ve egzersiz ile kilo
veremeyen hastalar için amaçlanan zor bir işlemdir. Aslında,
kilo kaybı ameliyatlarında hastaların hazırlık, bağlılık ve
yaşam tarzı değişiklikleriyle ilgili zorlu çalışmalar
yapmalarını gerektirir.
Ameliyata girmeden önce, kilo verecek hastaların önceden biraz
kilo vermeleri, özel bir diyet ve egzersiz rutinleri
uygulamaları ve sağlıksız alışkanlıkları hangi duyguların
tetiklediğini ele alarak anlamaları gerekir.
Obezite ameliyatları sihirli bir değnek değil, etkili bir
araçtır. Ameliyat kararı kolay verilen bir karar değildir tam
aksine uzun zaman araştırılıp en son tercih edilen yöntem
olmaktadır.
2- Obezite Cerrahisi çok tehlikeli bir prosedürdür!
Yıllardır birçok insan kilo verme ameliyatlarının önemli
ölçüde komplikasyon ve ölüm riski taşıdığına inandı. Herhangi
bir büyük tıbbi işlemde olduğu gibi, obezite cerrahisinin de
çeşitli türleriyle ilişkili bazı riskler vardır ama kısa süre
önce kaydedilen ilerlemeler obezite cerrahisinin tecrübeli
cerrahlar tarafından yapıldığında safra kesesi, fıtık ve
benzeri ameliyatlar kadar kadar riskli bir prosedür olduğunu
kanıtladı.
Aynı
zamanda
obezite
cerrahisinin
faydalarının,
ilgili
risklerden çok daha ağır bastığını da kaydetmek gerekir. Çoğu
hasta birden fazla yandaş hastalığa sahiptir; yüksek tansiyon,
yüksek kolesterol, uyku apnesi ve tip 2 diyabet gibi ve eğer
bunlar uygun olarak tedavi edilmezse hayatı tehdit edebilen
hastalıklardır.
3- Obezite Cerrahisi gerçekten pahalı!
Obezite tedavisi için hemen hemen herkes cerrahiye karar
verene kadar bir çok farklı işlem denemiş ve ciddi anlamda
para harcamıştır. Obezite bir görüntü sorunu değildir, tıbbi
olarak bir hastalıktır ve beraberinde bir çok yandaş hastalığı
bereberinde getirmektedir. Obez bireyler bu hastalıkları için
aslında ciddi harcama yapmaya devam etmektedirler. Obezite
Cerrahisi sadece kilo verdirmekle kalmayıp bu hastalıkların
ortaya çıkardığı sonuçları da engellemektedir. Dolayısıyla bir
bütün olarak düşünüldüğünde obezite cerrahisi için pahalı bir
işlemdir demek son derece yanlıştır.
4- Ameliyat için gereken şartlar çok katı!
Obez bir hastaya ameliyat yapılıp yapılmayacağına ancak
obezite cerrahisinde uzman bir hekimin karar vermesi
gerektiğini unutmamak önemli ve gereklidir, bu yüzden konuyla
ilgili kişiler bir profesyonelden tavsiye almakta tereddüt
etmemelidirler. Unutmamalıdır ki ameliyat endikasyonları için
uluslararası kabul görmüş kriterler mevcuttur ve bu kurallara
göre hastalara ameliyat yapılmaktadır.
Obezite ameliyatları ile ilgili araştırma yaparken edindiğiniz
bilgileri farklı kaynaklardan da teyit etmekte çok büyük fayda
vardır. Aksi taktirde yanlış ve eksik bilgi ile şehir
efsaneleri şeklinde oluşmuş gerçek dışı söylemlere inanarak
yanlış kararlar verebilirsiniz.
Prof. Dr. Halil Coşkun
Download