EV SOHBETLERİ 2014 64. Ders İYİLİĞİ EMRETMEK KÖTÜLÜĞÜ YASAKLAMAK – I - EMR-İ Bİ’L-MARUF VE NEHY-İ ANİ’L-MÜNKER (I) - Dinimizin temel hedeflerinden biri, ahlaklı, Allah’a ve insanlara karşı vazifelerinin bilincinde olan ve ona göre davranan insanı yetiştirmek ve böyle insanlardan oluşacak bir toplumu inşa etmektir. Dinimizin kendisinde toplandığı Kur’an’ımız, böyle bir toplumu böyle bir toplumu oluşturacak emir, tavsiye ve prensiplerle doludur. İyilikleri emretme (emr-i bi’l-maruf), kötülükleri yasaklama (nehy-i ani’l-münker) prensipleri de bunlardan bir tanesidir. Bu prensibin usulünce uygulanması sosyal hayatın kaçınılmaz gerekleri arasındadır. İnsanları iyiliğe, doğruluğa ve yararlı şeylere çağırmak ve tavsiyede bulunmak; toplumun zararına olan şeylerden de toplumu uzaklaştırma gibi, önemli işler bu prensibin kapsamı altına girer. Ma’ruf ve münker kelimeleri birer Kur'ân terimidir. Maruf, kısaca “iyilik” diye tarif edilebilir. Sözlükte ise, “bilinen, tanınan, benimsenen şey” demektir. Münker, “tasvip edilmeyen, yadırganan, görülmesinden veya yapılmasından sıkıntı duyulan şey” demektir. Cahiliye döneminde de Araplarca bilinen bu iki kelime İslam’dan sonra daha geniş ve şümullü mana ifade etmeye başlamıştır. Örnek olarak İbn-i Manzur, hadis-i şeriflerdeki kullanılış biçimleri itibariyle de Maruf’u “Allah’a itaat sayılan, ona yakın olmayı sağlayan, insanlar için iyilik olarak kabul edilen ve dinimizce değer verilen bütün güzel tutum ve davranışları ifade eder.” İmam Gazali ise, daha geniş bir bakış açısı ile, “İslam dininin getirdiği, hayat tarzına, görgü kurallarına uygun olan söz ve davranışları maruf; uygun olmayanları da münker” olarak saymıştır. Kısaca, maruf, Allah’ın emir ve tavsiye ettiği söz, fiil ve davranışlardır, diyebiliriz. Buna göre maruf, farz, vacip, nafile ve mendup hükmünde olan her ameli içine alır. Mesela beş vakit namaz, zekat, sadaka, gibi belli ibadetler ile anne-babaya iyilik etmek, insanlarla iyi geçinmek hep maruf kapsamına girer. Kısaca, ma’ruf, hayrın, faziletin, hakkın ve adaletin de kendisidir. Rasûlullah’ın emrettiği her şeydir. Dinde ve insanların adetlerinde kötü olmayan şey, nefsin kabul edip sükûn bulduğu, aklen ve dînen güzel olduğu kabul edilen söz ve davranış, iman, taat, insanların genel düşünce çerçevesinde aklın kabul edip reddetmediği her şeydir. Münker ise, hırsızlık, zina, iftira, cana kıymak, gıybet ve dedi kodu yapmak gibi açıkça yasaklanan işler; insan tabiatının hoş 1 EV SOHBETLERİ 2014 karşılamayacağı, toplumun ve toplum bireylerinin huzur ve sükununa zarar verecek her türlü söz, davranış ve işleri kapsar. Bütün bunları ifade ettikten sonra, “ma’ruf”u İslam’ın öngördüğü davranışlar bütünü ve hayat tarzı, “münker”i de bunun aksine, İslam’ın tasvip etmediği davranışlar ve hayat tarzı olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Allah u Teala, Hz. Peygamber (s.a.v)’in genel niteliklerini sayarken şöyle buyurmuştur: اْلَ ِجٍ ِم ٌَأأ ُي ُشُْى ُ انَّ ِزٌٍَ ٌَخَّبِعٌَُٕ ان َّش ِ صٕ َل انَُّبِ ًَّ أاْلُ ِّي ًَّ انَّ ِزي ٌَ ِجذََُُّٔ َي أكخُٕبًب ِعُ َذُْ أى فًِ انخَّ إٔ َسا ِة َٔ أ ص َش ُْ أى ض ُع َع أُ ُٓ أى إِ أ َ ٌََٔ ث ٌَُٔ َح ِّش ُو َعهَ أٍ ِٓ ُى ا أن َخ َبب ِئ َث ِ ٍَ ا أن ًُُ َك ِش ٌَُٔ ِح ُّم نَ ُٓ ُى انطَّ ٍِّبَب ِ بِب أن ًَ أع ُش ِ ٔف ٌََٔ أُ َٓب ُْ أى ع َص ُشُِٔ َٔاحَّبَعُٕا ان ُُّٕ َس انَّ ِزي أَُ ِز َل َي َعُّ أُٔ َٰنَئِك َ َََٔ َُِٔٔ أاْلَ أغ ََل َل انَّخًِ َكبََجأ َعهَ أٍ ِٓ أى فَبنَّ ِزٌٍَ آ َيُُٕا بِ ِّ َٔ َع َّز ُس ٌَُْٕ ُى ا أن ًُ أفهِ ُح “Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nur'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” 1 Buna göre, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak peygamberlerin temel görevlerindendir. Bütün ümmetlerin, kedilerine gönderilen peygamberlere tabi olmaları, onu örnek almalarının lüzumu da temel bir hükümdür. Nasıl ki, Peygamberler Allah’tan aldıkları emirleri olduğu gibi kendi toplumlarına iletmek ve duyurmakla mükellef iseler, onların ümmetleri de aynı görevi üstlenmiş insanlar olarak aynı şeylerle mükelleftirler. Yüce Allah, Peygamberimize hitaben: “ فَئََِّ ًَب َعهَ أٍ َك ا أنبَ ََل ُغSenin görevin ancak tebliğ etmektir.” 2 buyurmuştur. Bu tebliğin özünü, “emr-i bil-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker” oluşturur. Bu gerçeği vurgulamak üzere büyük İslam bilgini İmam Gazali şöyle der: “Şayet tebliğ, ortadan kaldırılıp, ilim ve amel de ihmal edilseydi, peygamberlik atalete çöküntüye uğrar, ihtilaflar çoğalır, sapıklık yayılır, cehalet ortalığı kaplar, fesat her tarafı etkisi altına alırdı.”3 1 A’raf, 7:157 Al-i İmran, 3:20 3 Gazali, Muhammed, İhya-i Ulûmiddîn, II, 7556 2 2 EV SOHBETLERİ 2014 Bundan dolayıdır ki, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, ilahi emir ve yasakların insanlara iletilmesi en önde gelen dini görevlerden birisidir. Yüce Allah, bu görevin yerine getirilmesini, Müslümanlara farz kılmış ve onları, bundan sorumlu tutmuştur: ٌَٕٔف ٌََٔ أُ َٓ إٌَٔ َع ٍِ ا أن ًُُ َك ِش َٔأُٔ َٰنَئِ َك ُْ ُى ا أن ًُ أفهِ ُح ِ َٔ أنخَ ُكٍ ِّيُ ُك أى أ ُ َّيتٌ ٌَ أذعٌَُٕ إِنَى ا أن َخ أٍ ِش ٌََٔأأ ُي ُشٌَٔ بِب أن ًَ أع ُش “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” 4 Bu ayeti Kerimede, sözü dinlenen, doğru yolu gösteren, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk oluşturulmasında, bütün müslümanların sorumlu oldukları açıkça bildirilmektedir. Böyle bir topluluğun oluşturulması ise, imandan sonra müslümanların önde gelen görevlerinden birisidir. İşte bu görevi yerine getirecek Müslümanların “kurtuluşa erenler” olduğu ayette bildirilmiştir. Bu ayet, "Siz insanları hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten men eden bir topluluk olun" şeklinde de anlaşılmıştır. Buna göre, sözü edilen bu görev sadece belirli bir grubun değil, bütün Müslümanların görevidir. Çünkü insanları hayra çağırmak, iyiliği emretmek, kötülüğe engel olmak Müslümanların toplumsal görevidir. Bu husus, şu ayet-i kerimede açıkça belirlenmiştir: َّ ٔف َٔحَ أُ َٓ إٌَٔ َع ٍِ ا أن ًُُ َك ِش َٔح أُؤ ِيٌَُُٕ ِب ِبَّلل ِ س حَأأ ُي ُشٌَٔ بِب أن ًَ أع ُش ِ ُكُخُ أى َخ أٍ َش أ ُ َّي ٍت أ ُ أخ ِش َججأ نِهَُّب “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız.” 5 Buna göre, bu önemli görev yapılmazsa bütün Müslümanlar günah işlemiş olurlar. Bu sebepledir ki, Müslümanların bu görevi yerine getirecek bir topluluğu meydana çıkarmaları gerekir ki, bu sorumluluklarını ifa etmiş olsunlar. Kur’an'dan İbretli Uyarılar Kur'ân, geçmişte peygamber uyarılarını dinlemeyen, emr-i bi’l-ma’ruf görevini dikkate almayan toplumların karşılaşmış oldukları acı neticeleri, ibret tabloları halinde önümüze sermiştir. َٰ صٕا َّٔ َكبَُٕا نُ ِعٍَ انَّ ِزٌٍَ َكفَ ُشٔا ِيٍ بًَُِ إِ أ َ ضى ا أب ٍِ َي أشٌَ َى َرنِ َك بِ ًَب َع َ ٍبٌ دَا ُٔٔ َد َٔ ِع َ ِص َشائٍِ َم َعهَ َٰى ن ِ ض ٌَُٕأش َيب َكبَُٕا ٌَ أف َعه َ ٌَ أعخَذٌَُٔ َكبَُٕا ََل ٌَخََُبْ إٌََٔ عٍَ ُّيُ َك ٍش فَ َعهُُِٕ نَبِئ 4 5 Al-i İmran, 3:104 Al-i İmran, 3:110 3 EV SOHBETLERİ 2014 “İsrail oğullarından kafir olanlar, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bunun sebebi, söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar, işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür!” 6 Toplumların zaman zaman içine düşmüş oldukları yanlışlıkların etkenlerinden birisi de, görevleri din konusunda insanları aydınlatmak olan dini bilen insanların, bu görevlerini gereği gibi yapmamaları da var idi. Bu durum şu ayette izah buyurulmaktadır: ٌَُٕصَُع أش َيب َكبَُٕا ٌَ أ ُّ اْل أث َى َٔأَ أكهِ ِٓ ُى ان َ ض أحجَ نَبِئ ِ نَ إٔ ََل ٌَ أُ َٓبُْ ُى ان َّشبَّبٌٍََُِّٕ َٔ أاْلَ أحبَب ُس عٍَ قَ إٔنِ ِٓ ُى أ “Din adamları ve alimleri onları, günah olan sözleri söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!” 7 Şu ayette ise, geçmiş toplumların kötü gidişatlarının sebebine vurgu yapılmakta, müslümanlar da aynı konuma düşmemeleri için uyarılmaktadırlar: ض َ ٌَٔ ِيٍ قَ أبهِ ُك أى أُٔنُٕ بَقٍَِّ ٍت ٌَ أُ َٓ إٌَٔ َع ٍِ ا أنف ِ ضب ِد فًِ أاْلَ أس ِ فَهَ إٔ ََل َكبٌَ ِيٍَ ا أنقُ ُش “Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya!” 8 Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkeri yapmamamızın kişi ve toplumu karşı karşıya bırakacağı sonucunu bir hadis-i şerifinde şöyle ifade buyurmaktadır: َّ ٍَّش َك َّللاُ أٌَأ ٌَ أب َع َث َعهَ أٍ ُك أى ِعقَببًب ِ ٍَُٕٔف َٔنَخَ أُ َٓ ٌَُّٕ عٍَأ ا أن ًُ أُ َك ِش أَ أٔ ن ِ ضً بٍَِ ِذ ِِ نَخَأأ ُي ُشٌَّ بِب أن ًَ أع ُش ِ َٔانَّ ِزي ََ أف بة نَ ُك أى ِي أُُّ ثُ َّى حَ أذعََُُّٕ فَ ََل ٌُ أ ُ ضخ ََج “Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, ya marufu emreder ve münkerden nehy edersiniz, yahut Allah size açık azap gönderir, sonra Allah’a yalvarırsınız, fakat o zaman duanız da kabul edilmez.”9 Emr-i bi’l-ma’ruf görevinin bir yönü, tebliğle ilgilidir. Bundan dolayıdır ki, iki görevde de, samimiyetin, söylenen ile yapılanın birbirini nakzetmemesi çok önemlidir. Onların da uyarılması önemlidir. Hz. Peygamber (s.a.v), bu hususta şöyle buyurmuştur: 6 Maide, 5:78-79 Maide, 5:63 8 Hud, 11:116 9 Tirmizî, Fiten, 9. IV, 468, H. No: 2095 7 4 EV SOHBETLERİ 2014 َّ ََُّيب ِيٍأ ََبِ ًٍّ بَ َعث ٌَُٔضَُّخِ ِّ ٌََٔ أقخَذ َّللاُ فًِ أُ َّي ٍت قَ أبهًِ إِ ََّل َكبٌَ نَُّ ِيٍأ أُ َّيخِ ِّ َح َٕا ِسٌٌَُّٕ َٔأَ أ ٌ ص َح ُ ِبة ٌَأأ ُخ ُزٌَٔ ب بِأ َ أي ِش ِِ ثُ َّى إََِّ َٓب ح أَخهُفُ ِيٍأ بَ أع ِذ ِْ أى ُخهُٕفٌ ٌَقُٕنٌَُٕ َيب ََل ٌَ أف َعهٌَُٕ ٌََٔ أف َعهٌَُٕ َيب ََل ٌُ أؤ َي ُشٌَٔ فَ ًٍَأ َجب َْ َذ ُْ أى َش َٔ َسا ََ َرنِك َ ٍضبَِ ِّ فَُٓ َٕ ُي أؤ ِيٌٍ َٔ َيٍأ َجب َْ َذُْ أى بِقَ أه ِب ِّ فَُٓ َٕ ُي أؤ ِيٌٍ َٔنَ أ َ ِبٍَِ ِذ ِِ فَُٓ َٕ ُي أؤ ِيٌٍ َٔ َيٍأ َجب َْ َذُْ أى ِبه اْلٌ ًَب ٌِ َحبَّتُ َخ أش َد ٍل ِ ِيٍأ أ “Allah’ın benden önceki ümmetlere gönderdiği her nebinin ümmeti içerisinde sünnetine uyan ve emirlerini yerine getiren bir takım yardımcıları ve arkadaşları vardır. Nebilerden sonra gelen, yapmayacakları şeyleri söyleyen ve emr olunmadıkları işleri yapmayan bir takım nesiller zuhur etti. İşte kim bunlara karşı eliyle, diliyle ve kalbiyle mücadele ederse, işte onlar mümindir. Bunun ötesinde (ki davranışlarda) ise hardal tanesi kadar bile iman (göstergesi) yoktur.’’10 İbn-i Abbas’tan gelen bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz: ٔف ٌََٔ أَُّ عٍَأ ا أن ًُ أُ َك ِش َ ش ِيَُّب َيٍأ نَ أى ٌَ أش َح أى َ ٍنَ أ ِ ص ِغٍ َشََب ٌَُٔ َٕقِّ أش َكبٍِ َشََب ٌََٔأأ ُي أش بِب أن ًَ أع ُش “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen; iyiliği emredip, kötülüğü de yasaklamayan bizden değildir”11 Hz. Âişe (r.a.)’dan rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: بة نَ ُك أى ٔف َٔا أَ َٓ إٔا عٍَأ ا أن ًُ أُ َك ِش قَ أب َم أٌَأ حَ أذعُٕا فَ ََل ٌُ أ َ ضخ ََج ِ ُي ُشٔا بِب أن ًَ أع ُش “Marufu emrediniz, münkeri nehyediniz. Sonra, dua edersiniz de duanız kabul edilmez.”12 Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker prensibiyle hareket etmek Müslümanı neme lâzımcılığa düşmekten kurtarır. Fert ve toplumun kendini yenilemesine ve aksayan tarafların düzeltilmesine sebep olur. İmam Gazali’nin de ifade ettiği gibi “Ferdin kendini düzeltmesi asıl, başkasını düzeltmesi ise fer’î’dir” 13 Çağdaş bir İslam bilgini şöyle demiştir: “İyiliği emretmek, kötü olan şeylerden de nehy etmek her Müslüman için sadece bir hak değil, aynı zamanda bir görevdir. Din kardeşlerimizin maddî saadetlerine olduğu kadar, manevi kurtuluşlarına da lâkayt kalamayız. Fazilet ve takvayı aramızda hakim kılmak için hep beraber çalışmak zorundayız. Bu ahlaki tesanüt İslam’da o kadar büyük 10 Müslim, İman, 20. I, 69, H. No: 71 Tirmizî, Birr, 15.IV, 322, H. No: 1844 12 İbn Mâce, Fiten 20. II,1327, 3994 13 Gazâlî, İhya-u Ulumiddin, II, 312 11 5 EV SOHBETLERİ 2014 önem taşımaktadır ki, Kur’an-ı Kerim onu tarihte benzerine rastlanmayan en mükemmel bir ümmetin ayırıcı bir özelliği olarak kabul etmiştir.”14 Alınacak Dersler 1. Emr-i bi’l Ma’ruf ve Nehy-i ani’l münker, toplumun ıslahı için gerekli olan bir Allah emridir. 2. Bu mühim görevi yerine getirenler peygamberlere tabi olan insanlar olmuşladır. İhmal edenler ise onlara inanamamış olan insanlar olmuştur. 3. Emr-i bi’l ma’ruf’u ihmal edenler, geçmişte manevi cezalara duçar olmuşlar ki, Kur’an-ı Kerim onların akıbetlerini bir çok ayette anlatmıştır. 4. Bizler de bu önemli görevi yerine getirmezsek biz de –Allah muhafaza etsin- aynı akıbetle karşılaşabiliriz. 5. Dualarımızın kabulü bile bu kutsal görevi yerine getirmemize bağlıdır. 6. Teşkilatımızın bütün çalışmalarında hedeflerimizden birisi de bu Allah emrini yerine getirmektir. Ödev ٔف ٌََٔ أَُّ عٍَأ ا أن ًُ أُ َك ِش َ ش ِيَُّب َيٍأ نَ أى ٌَ أش َح أى َ ٍنَ أ ِ ص ِغٍ َشََب ٌَُٔ َٕقِّ أش َكبٍِ َشََب ٌََٔأأ ُي أش بِب أن ًَ أع ُش “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen; iyiliği emredip, kötülüğü de yasaklamayan bizden değildir”15 Hadis-i Şerif’ini ezberleyin. 14 15 Abdullah Dıraz, Kur’an’ın Anlaşılmasına Doğru, s.111-112. Tercüme, Salih Akdemir. Ankara 1983 Tirmizî, Birr, 15.IV, 322, H. No: 1844 6