Barış Seveninin çok sevdiği, sevmeyeninde dönem boyunca bu dersin neden zorunlu olduğunu anlamaya çalıştığı, Bilkent Üniversitesi’nin kanımca en eğlenceli dersidir GE250-GE251. Bu ders sayesinde öğrenciler tiyatro, sergi ve konser gibi kültürel aktivitelere katılmakla kalmazlar aynı zamanda farklı alanlarda düzenlenen seminerlere katılarak üniversite hayatlarından sonra kariyerlerini nasıl şekillendirmeleri gerektiği hakkında bilgi sahibi olurlar. Dersten başarılı olmak için öğrencilerin yapması gereken tek şey etkinliklere katılarak istenilen puanı toplamaktır. Bu nedenle Bilkent Üniversitesinde hiç umulmayacak öğrencilere bile klasik müzik konserinde veya okulun kütüphanesinde düzenlenen bir sergiyi gezerken rastlanabilir. Benim de dönem içinde okuldaki etkinliklerden haberdar olmamı sağlayan ve sanatsal aktivitelere katılımımı arttıran bir dersti. Yine bu ders sayesinde katılma fırsatı bulduğum Kedinin Pençesi adlı tiyatro oyunu, son zamanlarda izlediğim içerik bakımından en farklı oyundu. Oyun, Amerika’daki bir çevresel örgütün eylemlerini terör örgütlerinden farksız bir şekilde gerçekleştirmeleri sonucunda Amerikan toplumu tarafından aldıkları olumsuz tepkileri konu alıyor. William Masterosimone tarafından yazılan bu oyunda aslında çevre yararına çalışan bu örgütün yaptıkları yanlış seçimler sonucunda nasıl bir terör örgütüne dönüştüğünü ve diğer çevre yanlısı insanlara verdikleri zararlar anlatılıyor. Oyun, egolarının aleyhine özveride bulunamayan örgüt üyeleri arasındaki çatışmalar ve kutuplaşmalar sonucunda bir örgütün nasıl kendini imha ettiğini aşama aşama gözler önüne seriyor. Tiyatro oyununu izledikten sonra, büyük suçlar işleyen terör örgütlerine katılan kişilerin neden insanlara zarar veren bir topluluğa bağlı olmak istediklerini anlamaya çalıştım. Bu tarz örgütler genelde eğitim durumları düşük bölgelerdeki insanları daha küçük yaşlardan beyinlerini yıkayarak örgütlerinin bir parçası hâline gelmelerini sağlıyorlar. Ailesi olmayan insanlar da bu örgütleri besleyen bir diğer unsur. Bu tip insanlar, başta kendilerini bir topluluğun parçası hissettikçe yalnızlık duygularını azaltabileceklerini düşünerek bu tür örgütlere katılıyorlar. Örgütün liderini babaları diğer üyeleri de kardeşleri yerine koyuyorlar. Örgütün aldığı herhangi bir kararı eleştirmek veya sorgulamayı akıllarından bile geçirmiyorlar. Terör örgütlerinin sadece eğitimsiz insanlar tarafından oluştuğunu düşünmek çok yanlış olacaktır. Çünkü; bu örgütlerin içinde aynı zamanda üniversite mezunu insanlar da var. Bu bilgiden yola çıkarak sadece üniversite mezunu olmanın insanın gözünü açamayabileceği savunulabilir. Eğitim ancak insanlara bilgi öğretmenin yanında onlara sorgulama yapmayı da öğrettiği zaman işlevseldir. Hayata karşı eleştirel düşünemeyen ve öz eleştiri yapmayan bir kişi isterse en iyi okulda eğitim almış olsun insanlara zarar veren bir örgütün parçası olmayı seçerek en büyük eğitimsizlik örneğini gösterir. Barışa hasret kaldığımız bu günlerde, ülkemizde ve dünyada sorgulayan insan sayısı arttıkça bu tür örgütlerinde aynı zamanda azalacağını düşünüyorum. İster din ister milliyetçilik amacı adı altında şiddetle atılan hiç bir adım ile bir yere ulaşılmadığının ve dünyadaki barışı sağlamanın her ülkenin ilk hedefi olması gerektiğini yeni nesillerin aldıkları eğitimle öğrenmeleri gerek. Bu bağlamda en büyük görev öğretmenlerindir. Öğretmenler en önce öğrencilerine hayata eleştirel bakmayı öğretmelilerdir. Bilgiyi doğrudan öğrencilerine iletmekten çok onlara sorgulayarak doğru bilgiye ulaşmayı öğretmelilerdir. Bu sayede ülkelerine yararlı bireyler hâline gelirler. Kedinin Pençesi adlı tiyatro oyunu terör örgütleri ve kuruluş amaçları üzerine düşünme fırsatı yakaladığım ve aynı zamanda örgüt üyeleriyle empati yapmamı sağlayan kaliteli bir kurguydu. Bilkent Üniversitesi üçüncü sınıf Tiyatro bölümü öğrencileri tarafından profesyonel bir şekilde sergilenen bu oyun beni hem düşündürdüğü hem de içeriği dolayısıyla çok tatmin ettiği için son zamanlarda izlediğim en iyi oyunlardan biriydi.