Dün ve Bugün - Anadolu Katolik Kilisesi

advertisement
Dün ve
Bugün
Anadolu Katolik Cemaati Kültür ve Haber Dergisi
Sayı 5 - Haziran 2006
..………………… Anadolu Dün ve Bugün …………………..
Bu sayıda:
3
Episkoposumuz
4 Sevildiğini Keşfetmenin Sevinci
6 Anadolu Hazineleri
8 Bize dua etmeyi öğret
10 Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri
12 İsa, evsiz ve kadınsız bir “üstat”
15 Caritas Anadolu
16 Haberler ve Fotoğraflar
*********************
Sevgili Okuyucularımız,
Hepinize çok güzel bir haberimiz var: Anadolu Katolik
Kilisesinin resmi web sayfası açıldı ve değişik malzemelerle
hizmetinizdedir. www.anadolukatolikkilisesi.org
Episkoposun Mektubu
2
Sevgili Kardeşlerim,
yaza yaklaşmış bulunmaktayız ve gençlerimiz tatil için kendilerini
hazırlamaktalar. Bu yıl farklı olaylar Anadolu Kilisemizin hayatını
derinden etkiledi.
Yaşanan en trajik olaylardan bir tanesi Padre Andrea’yı
kaybetmemiz oldu. Havarisel Vekilliğimizin bir Papazını kaybettik, ama
Türkiye’deki Hıristiyanlar olarak durumumuzu dünyaya duyuran bir iman
tanığı kazandık.
Yurtdışında bir sürü insan Türkiye’de Hıristiyanların olduğunu bile
bilmiyordu. Papaz Andrea hayatının kurbanıyla durumumuzu gün ışığına
çıkarmıştır. Şunu unutmayalım ki, şimdi Rab’bin yanında Anadolu
Kilisemizi çok seven ve bizim için dua eden biri var.
Kilisemizin durumunu etkileyen başka bir olayda devletin kanunları
uygulamamasından doğan sorunlar yüzünden, bir süreliğine de olsa Adana
Kilise’sinin kapatılması olmuştur. Şimdi sorun çözülmüştür ve Kilise’deki
normal yaşam başlamıştır, sürekli olmasa bile, haftada iki defa ayin
yapılmaktadır, çarşamba ve pazar günü. Allah’a dua edelim ki, Anadolu da
bulunan Hıristiyan Cemaatlerimiz için Kiliseye yaşam vermeyi bilen iyi
Papazlar göndersin.
Papazlar için dua etmek herkesin görevidir, ama özellikle her gün
Efkaristiya ve diğer gizemleri kutlamak isteyen Laik Hıristiyanların
görevidir. Aynı zamanda ruhbanlık yaşamı ve rahiplik çağrısı için
herkesi duaya davet ediyorum. Topraklarımız bir zamanlar Papaz, Keşiş ve
Rahiplerle o kadar doluyken, şimdi yurtdışından gelen insanlar burada
hizmet etmektedir. Umarım ki burada Türk Papazların, Rahip ve
Rahibelerin, ve hatta Episkoposlarında olacağı zamanlar gelecektir.
Bunlara ulaşmak için gençlere ailelerinde bir iman ortamı sunmak
gerekmektedir. Ekmeden biçmek mümkün değildir.
İslam ve Hıristiyanlık hakkında yapılacak seminerlere ve
çalışmalara ev sahipliği yapabilmesi için İskenderun’da bulunan evimizi
düzenlemekteyiz.
Türkiye de bulunduğum bu kısa süre içerisinde Müslüman
kardeşlerimizin Hıristiyanlık imanı hakkında çok az şey bildiklerini fark
ettim, bildikleri de önyargılarla doludur.
Şuna inanıyorum ki, bir birimize saygı dolu karşılıklı yaklaşma,
aramızdaki ilişkileri de iyiye götürecektir.
3
Yenilikler arasında Havarisel Vekilliğimizin artık bir website’ si
olduğunu da belirtmek istiyorum: www.anadolukatolikkilisesi.org Kim
interneti kullanıyorsa, bu onun etkinliklerimizi, Hıristiyanlığı tanıma ve
Anadolu Kilisemiz hakkında bilgi edinmesi için önemli bir araç olacaktır.
Bu siteyi dört dilde düzenledik: Türkçe, İtalyanca, İngilizce ve Almanca.
25-27 Haziran 2006 tarihinde İskenderun’da Aziz Pavlus’un
bayramıyla bağlantılı olarak “Tarsus ve Antakya arasında Aziz Pavlus:
Arkeoloji, Tarih ve Din” konulu bir sempozyum düzenleyeceğiz. Bu bana
Türkiye ye yardımcı olabilecek ve Hıristiyanlık anılarını canlı tutmaya
yardımcı olacak bir aygıt gibi gözükmektedir.
En son olarak da Papa XVI.
Benediktus’un 28.11 - 1.12.2006
tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret
edeceğini bildirmek istiyorum. Papa
hazretleri 1 Aralıkta İstanbul’da
bütün Katolikleri kabul edecektir.
Eğer Anadolu’da bulunan bizlerde
buna katılabilirsek gayet güzel
olacaktır. Katılmak isteyenler için
gerekli
bilgileri
Yakında
duyuracağız.
Sevgili Kardeşlerim, sizin
duanıza güveniyorum. Türkiye’de
bulunduğum yaklaşık iki yıl
boyunca size burada Episkopos
olmanın o kadar kolay olmadığını
itiraf etmek istiyorum. Ama buna
rağmen bütün isteğimle sizlerle
birlikte
bu
yolda
ilerlemek
istiyorum, sizlerin yanında, size
ruhsal konularda ve elimden geldiği
kadarda diğer konularda şeylerde yardım etmek istiyorum.
Cennete bir kaç denenmeden geçmeden ulaşmak mümkün değildir.
Rabbimiz Mesih İsa her zaman gözlerimizin önünde olsun. Ona bakalım ve
O’nun haçında ileriye doğru gitmenin nedenini bulalım.
Hepinizi takdis ediyorum: “Rab sizinle birlikte olsun ve sizde O’nda
kalın”.
+ P. Luigi
Sevildiğini
Keşfetmenin Sevinci
4
İsa ile bu derin bağı Filistin’deki öğrencilerinden başka, kendisini
şahsen tanımamış, ancak hakkında bilgi sahibi olan Pavlus tecrübe etmiştir.
Pavlus, dirilen İsa ile yaşadığı birliktelikle, O’nun kendisiyle sevgi bağını
yaşar. Diğer havarilerin İsa ile olan birebir yaşanmış tecrübelerinden farklı
olan kendi ve diğer Hıristiyanların tecrübelerini anlamak için “İsa’da
olmak” ve “O’nunla aynı duygulara sahip olmak” gibi yeni ifadeler
kullanır. Pavlus’a göre İsa ile sevgi bağı kurmak O’nunla özdeş olmakla
ifade edilir. O’nda olmak, içimizde yaşayanın O olmasına izin vermek (krş.
Gal. 2,20) ama bununla birlikte, (Pavlus için bile) yürüyüş Kutsal Ruh’ a
göre olsa da, tıpkı İsa’nın bizi yakaladığı gibi havarinin de İsa’yı
yakalamak için yürümesi, hatta koşması gerekmektedir.
Peki, öyleyse İsa’yı nasıl izleyebiliriz? O’nun yaşadığı gibi yaşayarak,
O’nun bize öğrettiklerini uygulayarak! İsa’yı izlemek ve O’nu takip etmek
bir anlamda Petrus’un ilk mektubunda belirttiklerine denk bir gerçek olur:
“Çünkü bunun için çağrıldınız; zira Mesih de kendi izleri ardınca gidesiniz
diye uğrunuza elem çekerek örnek oldu!” (I. Petrus 2,21).
İsa’nın göl kıyısındaki havarilerine
yönelttiği “Beni izleyin” sözü, her insana
yöneltilmiş şartsız ve mutlak bir çağrı
olmaya devam eder. İsa kendisinin
başlangıcını oluşturduğu yeni dünyanın ve
gerçek yaşamın gizemini teşkil eden yeni
gerçeklere bizi götürmek için ruhumuzun
derinliklerinde hem kendimizden hem de
bağlı olduklarımızdan göç etmemize sebep
olur.
Bunlar da bizim somut bir şekilde İsa’nın kendisine, sözlerine ve
iradesine yürekten bağlı olmamızla gerçekleşir. Şayet her yolculuk bir
macera ise, İsa’nın peşinden gidilen yolculukta çok farklı bir macera ortaya
çıkar. Yolculuk riskli olacaktır. İsa bunu gayet açık bir biçimde ifade
etmektedir. Kendisini izleyenlere bir takım özel şartlar koşar. İsa’ya bağlı
olmak beraberinde, aile çıkarlarını, geriye dönüp baktıran gereksiz
özlemleri ve günlük kaygıları kökünden çıkarıp attıran davranışları da
beraberinde getirir. Bu konu hakkında İsa şöyle demektedir: “Tilkilerin
inleri, kuşların yuvaları vardır, fakat insanoğlunun başını yaslayacak yeri
5
yoktur. Bırak ölüler kendi ölülerini
gömsünler; sen git ve Tanrı’nın
egemenliğini her yere ilan et...
Sabana el atıp da geriye bakan hiç
kimse Tanrı’nın egemenliğine layık
değildir...”(Luka 9, 58–62) Hayatını
dahi kaybetmeye hazır olmak
gerekir. Küdüs’e ölmeye giden
Rabbi izlemek demek, O’nunla
birlikte ölmeye hazır olmak
demektir. “Bir kimse ardımdan
gelmek isterse kendisini inkâr etsin
ve haçını yüklenip ardımca
yürüsün!” (Matta 16,24).
İsa ile bu derin bağı
Filistin’deki öğrencilerinden başka,
kendisini şahsen tanımamış, ancak
hakkında bilgi sahibi olan Pavlus
tecrübe etmiştir. Pavlus, dirilen İsa
ile yaşadığı birliktelikle, O’nun
kendisiyle sevgi bağını yaşar. Diğer
havarilerin İsa ile olan birebir
yaşanmış tecrübelerinden farklı olan
kendi ve diğer Hıristiyanların
tecrübelerini anlamak için “İsa’da
olmak” ve “O’nunla aynı duygulara
sahip olmak” gibi yeni ifadeler
kullanır. Pavlus’a göre İsa ile sevgi
bağı kurmak O’nunla özdeş olmakla
ifade edilir. O’nda olmak, içimizde
yaşayanın O olmasına izin vermek
(Gal. 2,20) ama bununla birlikte,
(Pavlus için bile) yürüyüş Kutsal
Ruh’ a göre olsa da, tıpkı İsa’nın
bizi yakaladığı gibi havarinin de
İsa’yı yakalamak için yürümesi,
hatta koşması gerekmektedir.
Peki, öyleyse İsa’yı nasıl
izleyebiliriz? O’nun yaşadığı gibi
yaşayarak, O’nun bize öğrettiklerini
uygulayarak! İsa’yı izlemek ve O’nu
takip etmek bir anlamda Petrus’un
ilk mektubunda belirttiklerine denk
bir gerçek olur: “Çünkü bunun için
çağrıldınız; zira Mesih de kendi
izleri
ardınca
gidesiniz
diye
uğrunuza elem çekerek örnek oldu!”
(I. Petrus 2,21).
İsa’nın
göl
kıyısındaki
havarilerine yönelttiği “Beni izleyin”
sözü, her insana yöneltilmiş şartsız
ve mutlak bir çağrı olmaya devam
eder. İsa kendisinin başlangıcını
oluşturduğu yenidünyanın ve gerçek
yaşamın gizemini teşkil eden yeni
gerçeklere bizi götürmek için
ruhumuzun derinliklerinde hem
kendimizden
hem
de
bağlı
olduklarımızdan göç etmemize sebep
olur. Bunlar da bizim somut bir
şekilde İsa’nın kendisine, sözlerine
ve
iradesine
yürekten
bağlı
olmamızla gerçekleşir. Şayet her
yolculuk bir macera ise, İsa’nın
peşinden gidilen yolculukta çok
farklı bir macera ortaya çıkar.
Yolculuk riskli olacaktır. İsa bunu
gayet açık bir biçimde ifade
etmektedir. Kendisini izleyenlere bir
takım özel şartlar koşar. İsa’ya bağlı
olmak beraberinde, aile çıkarlarını,
geriye dönüp baktıran gereksiz
özlemleri ve günlük kaygıları
kökünden çıkarıp attıran davranışları
da beraberinde getirir.
Anadolu’nun Hazineleri
6
Şanlıurfa’yı Akçakale’ye bağlayan yolun 30 km uzağında, Suriye sınırına
yakın olan Harran, eski semitik dilinde “Karavan” demektir. Babil ve
Suriye arasında çok önemli bir nokta olan şehrin özelliği Sin’in (yani Ay
Tanrıçasının) orada bulunmasıydı.
Şehir, İsa’dan 1500 sene önce, Hititlilerin egemenliğine girmiştir. Burada
ayrıca, İbrahim’in babası Terah yaşamıştı. Terah bir politeistti.
İbrahim’in tek Allah’a inanışı da Harran’da başlamıştır. Orada (M.Ö1850),
Allah ona bilinmeyene gitmesini emretmiş ve şöyle demiştir: “Ülkeni,
evini, babanı terk et ve sana gösterdiğim ülkeye git. Senden büyük bir
millet yapacağım ve seni kutsayacağım. Sana ün kazandıracağım”.
Birkaç sene sonra, İbrahim hizmetkârını oğlu İshak’a bir eş bulması için
Harran’daki ailesinin yanına yollar. Ve şanslı kız Betuel’in kızı Rebeka
olur.
Aynı anda Harran tüccarlar şehri olarak tanınmaya da başlar. İsa’dan sonra
180 senesinde, Harran Roma İmparatorluğuna bağlanır ve kendi para birimi
çıkar.
Ay tanrıçası Sin’i görmeye gelen İmparator Caracalla (İ.S.217) tarafından
daha da ün kazanır.
Ancak 639 senesinde, Harran, Arapların kuşatmasına boyun eğip el
değiştirir.
Acaba bu dönemlerde Harran’da Hıristiyan kalmış mıydı? Etheria’nın Hac
Kitabı sayesinde, dördüncü yüzyılın sonunda orada azınlıkta bulunan
rahiplere rastlanmıştır. Geri kalan halk ise artık hıristiyan değildir. Fakat
yine kitaba göre, Harran’da biri şehrin içinde, diğeri surların dışında kalan
iki kilise vardır. Etheria surlarının ötesinde olanın, İbrahim’in evinin
kalıntıları ve Rahip Epideo’nun mezarının üstüne inşa edildiğini söylüyor.
Harran ilk kiliselerin kurulduğu şehirlerden biridir.
7
HARRAN’A ETHERIA’NIN HAC ZIYARETI
Böylece üç günlük bir moladan sonra, Charris’e kadar ilerledik.
Burası şimdi bu adla anılmaktadır.
Kutsal Yazılarda diyor ki: Tekvin’de yazıldığı gibi, burası, İbrahim’in bir
süre yaşadığı, Rabbin İbrahim’e, “Ülkeni ve ata evini terk et ve ... git...”
sözünü söylediği yerdir.
Charra’ya vardığımda, hemen, kentin içinde bulunan kiliseye gittim.
Takiben çok aziz, Allah adamı, aynı zamanda rahip ve günah çıkartan kişi
olan, bölgenin episkoposunu gördüm. Kendisi, görmek istediğimiz tüm
yerleri, bizlere göstermek lütfunda bulundu.
Nitekim, bizi hemen söylediğine göre, bir zamanlar İbrahim’in evinin
bulunduğu ve bu evin temelleri üzerine, aynı taşlar kullanılarak kurulmuş
olan, kent dışındaki bir kiliseye götürdü. Kilise’ye ulaştığımızda, bir dua ve
Tekvin’den bir parça, buna ilaveten bir ilahi ve başka bir dua daha
okuduktan sonra, bizleri kutsadı. Böylece dışarı çıktık.
Bizi azize Rebeka’nın su aldığı kuyuya götürmek nezaketinde
bulunan aziz episkopos, şöyle dedi: “İşte azize Rebeka’nın; İbrahim ve
Kliezer hizmetindeki develer için su çektiği kuyu bu”. Saygıdeğer
episkopos, bize her şeyi gösterebilme çabasında bulundu. Söylediğim gibi,
kilise kentin dışındaydı. Bir zamanlar İbrahim’in, saygıdeğer eş ve kız
kardeşleriyle birlikte yaşadığı bu yerde, şimdi, adı Elpidio olan aziz bir
keşişin mezarı bulunuyordu. Burada çok güzel bir sürprizle karşılaştık. Bu
sürpriz, 9 mayısta kutlanan aziz Elpidio bayramının arifesi olmasıydı. Bu
bayram gününde, bir zamanlar İbrahim’in evinin olduğu, şimdi ise aziz din
şehidinin (Elpidio) mezarının bulunduğu bu yere, Mezopotamya bölgesinde
bulunan - inzivaya çekilmiş, toplumdan
uzak yaşayan yaşlı keşişler de dahil olmak
üzere - tüm rahip ve diğer din adamları,
aziz İbrahim’in anısına, büyük bir tören ile
kutlanan bu bayram için Charra’ya kadar
iniyorlardı.İşte hiç ummadığım - buna
inanmamam, bana her şeyi lütfeden Yüce
Tanrı için, bunun mümkün olmamasından
değil, duyduğuma göre bu kişiler,
Paskalya gününün dışında,asla oturdukları
bölgeden dışarı çıkmıyorlar ve harika şeyler yapıyorlardı ve bu bayramın
hangi ay olduğunu bile o güne kadar bilmediğim halde, Tanrı’nın isteği
böyle gerçekleşti.
Bize dua etmeyi öğret
8
BİRLİKTE KUTSAL KİTAP’TAN BİR PARÇA OKUYALIM
Evlerimizde en azından Eski ve Yeni Antlaşma kitaplarını
kapsayan bir Kutsal Kitabın olduğunu ümit ediyorum. Özellikle ilk
Komünyonunu aldıktan sonra ailenin her ferdinin kendine ait bir
Kutsal Kitabı olması gerekir. Ama yeri bir dolap değil, günlük
gazetelerin yanı veya komodinin üstü olmalıdır. Çünkü Kutsal Kitap
gerçekten de bir Yaşam Kitabı’dır.
Hıristiyan ailelerin kendilerini Tanrı Sözü’nü sadece Kutsal
Ayin sırasında dinlemekle sınırlandırmamaları, Kutsal Kitabı
okumaları ve onu “birlikte dua etmek” için kullanmaları gerekir.
Bunun tersi durumda risk “Allah bana hitap etmiyor” demek
olur. Halbuki Allah konuşmaktadır. Bugünün insanına, aile olarak
size ve birey olarak sana söyleyeceği temel birçok şey vardır.
Aranızda bazıları “Ama Kutsal Kitabı okumak çok zor!”
diyebilir.Belki de en büyük yanlış dua ederken önemli olanın Allah’a
söylememiz gereken bir şeyler olduğunu düşünmemizden
kaynaklanması. Halbuki dua etmek her şeyden önce: Tanrı’nın bize
söylemek istediğini söylemesine imkan vermektir. Önemli olan
konuşmak değil dinlemektir.
a.
Dinlemek ve tekrarlamak
Ailenizle beraber Kutsal Kitabı okumanız için yararlı olacağına
inandığım dört dakikanızı alacak bir tavsiyem var:
1. Yapılması gereken ilk şey bir anlık sessizlik ve ardından bir
duanın okunmasıdır. Şöyle dua edebiliriz:
“İsa, her yerde yaşayan bir İncil olabilmemiz için, senin Sözünü
dinlememize yardım et,”
2. Daha sonra Kutsal Kitap’tan okumayı istediğimiz parçayı seçeriz.
(Parçanın seçiminde zaman zaman aile bireylerinden birinin, hatta
çocukların da fikirleri alınmalıdır). Bu arada pazar günü için tavsiye
edilen okuma yada günün okuması okunabilir.
Örnek olsun diye Markos İncili’nde 4,35-41 İsa’nın fırtınayı
dindirmesinin anlatıldığı öneriyorum:
9
“O gün akşam olunca öğrencilerine, ‘Karşı yakaya geçelim’
dedi. Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı içinde bulunduğu
kayıkla götürdüler. Yanında başka kayıklar da vardı. Bu sırada büyük bir
kasırga koptu. Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse
suyla dolmuştu. İsa, kayığın arka tarafında bir yastığa yaslanmış
uyuyordu. Öğrenciler O’nu uyandırıp, ‘Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç
aldırmıyor musun?’ dediler. İsa kalkıp rüzgarı azarladı, göle, ‘Sus, sakin
ol!’ dedi. Rüzgar dindi, ortalık sütliman oldu. İsa öğrencilerine, ‘Neden
bu kadar korkaksınız? Hala imanınız yok mu?’ dedi. Onlar ise büyük
korku içinde birbirlerine, ‘Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun
sözünü dinliyor?’ dediler”.
3. Parça bir kişi tarafından yavaş yavaş okunur. Bitince herkes
parçayı kendi içinden de bir kez okumak için sessiz kalır, ardından
isteyen kendisini etkileyen sözleri yada bölümü yüksek sesle
tekrarlar. Örneğin: “Neden bu kadar korkaksınız?”; “Dalgalar kayığa
öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu”; “Rüzgar
dindi”; “Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?”
4. Bu sözler dua niteliğindedirler. Tanrı’nın sözünün ve gücünün
içimize girmesine izin vermenin ve parçaya konsantre olmanın bir
yoludur.
Zamanla bu cümleler bizim dilimizde dua haline gelecektir: “İsa,
fırtınada senin yanında olmak istiyoruz. Çünkü Sen yanımızda
olursan korkmuyoruz”.
b. Hep birlikte biraz düşünelim
Bu ikinci metot ancak birinci metotla pratik yapıldıktan sonra
arada bir, bir bayram veya doğum günü arifesinde uygulanabilir.
Metni sessizce dinledikten sonra
bunun üzerine dört soru sormakla
başlar: Parçanın içinde adı geçen
kahramanlar kim? Ne yapıyorlar? Ne
diyorlar?
Herkes
bu
soruları
yanıtlamaya çalışır. En son olarak da
şu soru sorulur: “Bu metin bize, bana
ne söylemek istiyor?” ve dua edilir.
Katolik Kilisesi Din
ve Ahlak İlkeleri
10
II. BÖLÜM
ALLAH İNSANLA KARŞILAŞMAYA GELİYOR
ALLAH’IN VAHYİ
6- Allah insana ne vahiy ediyor?
Allah iyiliğini ve bilgeliğini, Kendini
insana vahiy ediyor. Allah kendi
kendini ve zamandan önce İsa
aracılığıyla insanlık için önceden
saptadığı sevgi tasarısını olaylar ve
sözlerle açıklıyor. Bu tasarı Allah’ın tek Oğlunun üvey kardeşleri
olan bütün insanların Kutsal Ruh’un lütfuyla göksel yaşama
katılmalarına dayanmaktadır.
7- Allah vahyinin ilk etapları hangileridir?
Allah başlangıçta ilk ebeveynler olan Adem ve Havva’ya kendini
göstermiş ve onları kendisiyle içten bir birliğe davet etmiştir. Onlar
düştükten sonra vahyini kesmemiş ve onların bütün düşüşü için
kurtuluş vaad etmiştir. Tufandan sonra Nuh ve bütün canlılarla bir
antlaşma düzenlemiştir.
8- Allah vahyinin sonraki etapları hangileridir?
Allah İbrahim’i, “bir çok ulusun babası” (Tekvin 17,5) yapmak için
ülkesinden çağırmış ve ona “bütün milletleri onun aracılığıyla
kutsama” (Tekvin 12,7) sözü vermiştir. İbrahim’in soyundan gelenler
atalara yapılan bu göksel vaatlerin mirasçılarıdırlar. Allah İsrail’i1
seçilmiş bir halk olarak oluşturmuştur, onları Mısır’daki kölelikten
kurtarıp, Sinai dağında onlarla bir antlaşma yaparak Musa
aracılığıyla onlara Yasasını vermiştir. Peygamberler halk için radikal
bir kurtarma ve kurtuluş haberini, bütün milletleri içine alacak yeni
ve sürekli bir antlaşmanın haberini vermektedirler. İsrail halkından,
kral Davud’un soyundan Mesih: İsa doğacaktır.
1
İsrail burada politik anlamda kullanılmamıştır.
11
9- Allah vahyinin kesin ve tam olduğu etap hangisidir?
Söz’ün beden alışıyla gerçekleşen, yani Mesih İsa, Kurtarıcı ve tam
vahiydir. O, Allah’ın tek Oğlu, mükemmel ve Allah’ın Sözü
olmasına rağmen insan olmuştur. Yüzyıllar sürecinde Kilisenin imanı
dereceli bir şekilde bütün getirileni kavraması gerekse bile, Oğul’un
gelişi ve Kutsal Ruh’un hediyesi olarak tam olarak tamamlanmıştır.
“Allah bize kendi Oğlunu hediye ettiği anda, ki bu O’nun tek ve
kesin sözüdür, bir tek kerede O’nun bu Sözüyle her şeyi söylemiş ve
daha söyleyecek hiç bir şeyi yoktur”
(Haçlı Aziz Yuhanna)
10- Kişisel vahiylerin hangi değeri vardır?
Emanet edilen imana ait olmamalarına rağmen, bunlar imanı
yaşamaya yardımcı olabilirler, yeter ki yönlerini dar bir şekilde
İsa’ya doğru tutsunlar. Kilisenin Öğretim Uzmanı bu kişisel
vahiylerden doğruyu seçerek, bunların arasından Mesih İsa’nın kesin
vahiy olduğunu düzelten veya aşan iddialarda bulunanları kesinlikle
kabul etmeyecektir.
İSA
İsa, evsiz ve kadınsız bir “üstad”
12
Bugünlerde Da Vinçi Şifresi ile ilgili tartışmalarda Havarilerin
ve Kilise adamlarının yaptıkları çarpıtılıp gerçek gizlenmek
istenmektedir. İsa Mesih’le ilgili ve Onun Mecdeli Meryem’le
arasında olan bağlantısı hakkında bir yazı yayınlıyoruz. Yazı daha
Romada Profesörken bu konuya yakın bir çalışma yapan
Episkopos’umuzun “Allah’ı arayanlar” Kitabından alınmıştır.
Son yıllarda İsa’yı kadınlı ve çocuklu gösterme denemeleri
eksik kalmamıştır. Fantezi dolu bir varsayıma göre İsa’nın yirmi
yaşlarında Mecdeli Meryem ile evlendiği ve daha sonra “çağrısı”
dolayısıyla ondan boşandığı iddia edilir. Yahudiliğin seks’e ve
evliliğe olan pozitif yaklaşımı göze alınarak incelendiğinde, iffetli
bir yaşam seçimi, özellikle bir üstad için imkansızmış gibi
gözükmektedir. Yeni Ahit’in bu konuyla ilgili olan sessizliliği, sanki
bahsedilmesi gerekmeyen çok açık bir şeymiş gibi görülebilir. Daha
sonraki Hıristiyan teolojisine karşı denebilir ki, eğer bu sessizliği
İsa’nın iffeti için bir tasdiklime olarak okunursa, seks ve evlilik
üzerine mecburi bir bakış geri adımı olarak görülmelidir... Bununla
beraber eğer öncelikli bakma şekli mevcutsa, ki Yahudilik Yeni Ahit
zamanında böyle göz alıcı bir istisnayı kabul edecek homojen bir
yapıya sahip değildi. Zamanın büyük din gruplarının yürürlükte olan
görüşlerine karşı olan bu tür sıradan davranışlar eksik kalmıyordu.
Diğer bir yanda Yeni Ahit’in ilgili pasajlarında İsa’nın ailesinden
bahsedildiği, ama bir kadından veya çocuklardan bahsedildiği hiç
görülmemektedir. O’nun gömülmesinde bile (Mk 6,29) – yahudiliğin
en çok ciddiye alınan emirlerinden bir tanesidir, İsa’nın toplum
hizmetine başlama çağrısından önce bir kadın veya çocuklara sahip
olduğuna dair en ufak bir bahis yoktur. Kaynakları tahrif etmeden
İsa’ya »sıradan bir Yahudi« gibi ve iffetli yaşamını, Göklerin
Egemenliğini ilan eden peygambersel görevinin bir sonucu olarak
görmek daha doğru olur. Daha az değil, O’nun kadına ve evlilik
üzerine olan sözlerinin sadakatli cesur tavrı, İsa’da iffetin bir
küçümseme üzerine kurulduğu veya bir o kadar azda seks yaşamına
karşı küçümsemenin veya esenlilerin yazılarında belirttikleri gibi, bir
paklık ritüel sorumluluğu yüzünden İsa’nın bu “başkaldırısının” bir
13
devamı olarak görme, olmadığını ilan etmeye
götürmektedir. Şu bir Yahudi toplumu gerçeğidir ki, gençler on
dokuz yaşlarına doğru evlenirler, böyle bir ortamda evlenmemeyi
ilan etmek zor gözükebilir. Doğurucu bir kültürde Yaratılışın 1, 28
“verimli olun çoğalın” emri herkes için bağlayıcı niteliktendi, ama
özellikle dindar bir İsrailli ve bir “üstad” için. Başka bir tarafta
hadım olma – Eski Ahit geleneğine göre – dindar Yahudi
cemaatinden dışlanmanın nedenlerinden bir tanesiydi (Yasanın
Tekrarı 23,2). İsa’nın bu karşı tutumu da haklı olarak eleştiri konusu
olmalıdır, Josef Blinzer’inde öne koyduğu gibi, hadım olanlara değer
vermek gibi gözüken bu davranış, ki Matta 19,12 İsa karşıtları
önünde bunu açıklamaktadır, O’na karşı yapılan suçlamalardan bir
tanesiydi. O halde O bunu geri çevirmemekte ama bütün negatif
yüküyle bir sorumluluk olarak üzerine almakta ve dinsel üstünlük
değeriyle doldurmaktadır. Kısacası, gerçek bir üretme
yetersizliğinden bahsedildiğinin üzerini vurgulamıştır («Göklerin
Egemenliği için kendi kendilerini hadım etmiş olanlar») ve bu kolay
olarak aileye karşı yapılan bir geri itme değildir. Ama kendi kendine
şu soruyu sormak kalmaktadır, neden İsa yalnızca evlenmeyenlerden
değil, ama evlenemeyen kişilerden bahsetmeyi tercih etmiştir.
Psikoloji kurallarının verdiği ilk cevaplardan bir tanesi, Göklerin
Egemenliğinde yaşamın geniş bir bakış açısına sahip olduğundan,
aile gibi sınırlı bir olguda yaşamak kabul edilmeyecek bir şeydir.
Bağımsız olarak hadımlık bu radikal etikliğin sorumlulukları arasına
girmektedir, sabit bir meskenden vazgeçmek, mal sahibi olmamak ve
buda sosyal düzen kurallarının kenarına iter. Hadım olan
«işaretlidir», bir anormaldir. Eğer bu yüzden Matta, İsa’nın bağımsız
hadım olanlar hakkındaki bu öğretisini anlatıyorsa, bununla yalnız
bırakılma, hakaret ve bunu seçenlerle birlikte ilişki acısını İsa’ya
benzeyebilmek, O’nunla tamamen birlikte yaşamak ve tam olarak
Göklerin Egemenliği uğruna çalışma durumunu anlatmak istemesi
mümkündür («Herkes bu sözü kabul edemez» Matta 19,11). Şunu
hesaptan çıkartmamak gerekir ki, Matta İncil’ini yazarken
paganlıktan gelen ve kuzey Suriye’de yaşayan Hıristiyanlara bakarak
ve Suriye Gerapoli Kraliçesi kült’ünde tatbik edilen kendi kendini
14
hadım etme fenomenini göz önünde tutarak bunları
yazmıştır. Matta’nın cemaatinin bulunduğu bölgede hiç şüphesiz kendi
kendini hadım etme radikal bir din uygulama kararı formuydu.
«Asılları paganlıktan olan orda yaşayan Hıristiyanlar için bu
Hıristiyanlık inancını güçlendirmek için uygulanan kaçınılmaz bir
radikallikti.» Anlaşıldığı gibi Matta’nın bu lóghion (söz) varsayımına
göre dinsel dönüşün bir sembolü olarak yaşayanlar Gezici
Karizmatik’lerdi ki, bunlar Rab gibi yaşayarak ve bağımsız bir şekilde
hadım olmuş statüsünde kalarak, O’nun gibi zorlukları çekerek,
Yahudi toplumunun öngördüğü aile etik’ine karşı yaşamlarını
sürdürenlerdir. En son olarak şu doğrulanabilir ki, tamamen İsa gibi
devam etmek, evliliğe karşı yaşamak veya dünyayı küçümsemek
demek değildir; ama Göklerin Egemenliği için, bunların önünde
kendini bütün insansal ve zamansal bağlardan, evlilik gibi, ne kadar
güzel olsa bile, kendini özgür kılmaktır, çünkü relative edilmiştir (krş.
1 Kor 7,29 dv.). Matta’nın dediği gibi Göklerin Egemenliği zaten
görünürdedir, ama yayılması gerekir (Matta 13,31-33), bu yüzden
İsa’nın benzerliğinde, kendilerinden vazgeçerek ve her türlü bağı
koparmış kişilere ihtiyaç vardır. Bu düzene bağlı olarak misyon için
yapılmış bir seçimdir. Açıklandığı gibi «İsa ile tarihte hiç benzeri
olmayan yeni bir durumla karşı karşıyayız; buda “evet, ama”
formülüyle açıklanacak bir durumdur. Bir “evet, ama” yalnızca
evliliğin değil aynı zamanda bekâretin iyi niyetini ve amacını relative
etmez. Ama böyle bir devamlılık kendini bir kabul gibi yerine koyarsa,
özerk bir değer ve mutlak; yani Göklerin Egemenliğine bağlı
olmayan, bu yeni ışık altında gerçek olmayan bir şeydir. Durum böyle
olduğundan, açıktır ki, sebep yavaş yavaş alternatifi kırmalıdır ve ya
“evet” için yada “ama” için bir karar almalıdır – yani ya evlenmek
içindir, yada evlenmekten vazgeçmek içindir – bu eğer Usta bunu
tamamen esinlemezse olması mümkün değildir: Babanın isteği için,
gizemsel formlar ne kadar karışık olursa olsun, en gizemli olanından
yola çıkarak ve aynı zamanda hepsinden daha açık olanına ulaşmak
gerekir ki, buda “anlayabilme” olgusudur».
+ Prof. Dr. Luigi Padovese
15
CARITAS ANADOLU
Sevgili Kardeşlerimiz,
dergimiz aracılığıyla tekrar size geliyoruz ve kısa bir şekilde
yaptığımız faaliyetleri sizinle paylaşmak istiyoruz. Her şeyden önce
Paskalya Hazırlık Döneminde – oruç dönemi – yaptığınız bağışlar
için hepinize teşekkür etmek istiyoruz. Allah verdiğinizden bin kere
fazlasını size versin.
Bu yılın ilk 5 ayında bölgemizde değişik şeyler yapmaya
çalıştık. Kısaca yaptıklarımızı sizinle paylaşıyoruz:
• 10 çocuğa ayakkabı ve 4 çocuğa kıyafet alındı.
• Kurban Bayramında 27 Müslüman aileye, Paskalya
Bayramında 135 aileye erzak dağıtıldı.
• 23 kişinin muayene ve ilaç masrafları karşılandı.
• Antakya Zirem Zihinsel engelliler okuluna 423 parça
kıyafet gönderildi.
• 3 aileye kıra yardımı bulunuldu.
• Bir bayanın apandisit, bir bayanında katarakt ameliyatı
karşılandı.
• Bir aile için su tesisatı yaptırıldı.
• Bir aile için tüplü şofben alındı.
Teşekkürler! Gördüğünüz gibi yardımlarınız boşa gitmedi ve açık
çok yaraya merhem oldu. Bu demek
ki “Hiç birimiz kardeşine günde
bir ekmek (25 kuruş) alamayacak
kadar fakir değil, günde bir
ekmek
parası
çok
canı
kurtarabilir!”
Bu yaz döneminde de tatile giderken
tatilin ne demek olduğunu
bilmeyen
“kardeşlerimizi”
unutmayalım.
Sevgilerle,
Meral - Sr. Maria ve Nida
Ya Rab, Sana sığınıyorum
Utandırma beni hiçbir zaman
Haberler
G
E
N
Ç
L
İ
K
16
B
A
Y
R
A
M
I
11 haziran pazar günü Antakya, Mersin, Adana ve İskenderun’dan katılan
gençlerimiz ilk önce 11:30’daki Kutsal Ayinle güne başladılar. Mersin
gençlerinin hazırladığı ayine katılım çok oldu. Ayinden sonra hep birlikte
yemek yendi. Sohbet edildi ve yemekten sonra kilisemizin bahçesinde
futbol ve voleybol turnuvaları yapıldı, kıyasıya mücadele verildi ve çok
güzel vakit geçirildi. Turnuvalardan sonra İskenderun Kilisesi gençlerinin
yazıp, hazırlığının dört ay sürdüğü “Yeni bir gün başlıyor” adlı Tiyatro
sergilendi. Bu tiyatroyu İskenderun gençlerinden 3 kişi yazdı ve oyunda 36
genç rol aldı. Gün tiyatrodan sonraki kokteylle son buldu.
17
AİLE BAYRAMI
14 Mayıs Pazar günü Anneler günü münasebetiyle İskenderun’da Anadolu
Katolik Kilisesi, annelere küçük birer hediye verirken, aileler içinde “Aile
Bayramı” adıyla, aileleri bir araya getiren bir etkinlik organize etti.
Aile Bayramında, İskenderun’da yaşayan aileler, değişik şehirlerden gelen
ailelerle tanışıp sohbet etme imkanı buldular. Aileler gününe, Kutsal Ayini
ile başlarken, ayin sonunda annelere minik birer hediye verildi.
Çocuk
Daha
sonraBayramı
aileler birlikte yedikleri yemeğin ardından çocukların oynadığı
Herbüyük
senebirolduğu
bu yıl
da Nisan
Ayında,
“Anadolu
oyunları
keyiflegibi,
izlediler.
Aileler
son olarak
“Family
Fest”e
katılarak,
yaşam, olarak
aile ve bizler
Tanrı ile
görüşlerini
birbirleriyle
paylaştılar.
Kilisesi”
deilgili
“Çocuk
Bayramı”nı,
29 Nisan
Pazar
18
Çocuk Bayramı
Çocuklarımız, sabah
Antakya, İskenderun ve
Adana’dan,otobüsle
papazlar,
rahibeler
ve
birkaç anne ile birlikte
hareket edip, ilk önce
Tarsus’ta şelalelerde öğle
yemeklerini yediler ve daha
sonra, Mersin’e doğru yola
devam ettiler.
Mersin’e varınca, ilk önce Episkopos ile “Kutsal Ayin”i kutlayıp,
sonra da büyük oyuna katıldılar ve günün kaymağı olarak, hep
beraber Mersinli Hıristiyan
gençlerin hazırladığı
“İsa’nın Hayatı”
tiyatrosunu
izlediler.
Paskalya günü saat 17.00’de kalabalık bir katılımın olduğu görkemli
bir Ayin’le Adana Aziz Pavlus Kilisesi tekrar ibadete açıldı.
Adana’daki Katolik, Protestan ve Ortodoks cemaati büyük bir
sevinçle Ayin’e katılarak Paskalya
bayramını kutladılar ve kiliselerinin
açılışı için ilahiler ve övgülerle
Allah’a şükrettiler.
Ayin’den sonra kilise bahçesinde
verilen kokteyle katıldılar.
Antakya Yahudi
cemaatini ziyaret
19
Pasah Bayramı nedeniyle
Episkoposun Vekili Padre
Domenico Bertogli ve
rahibe Mariagrazia Zambon
Antakya Yahudi cemaatini
ziyaret ederek Antakya’daki
Sinagogun yönetim kurulu
ile Bayramlaştılar.
Krizma Ayin’i
Her yıl olduğu gibi bu yılda Rahipler, Rahibeler, bütün Vikariat
çalışanları ve İncirlikten bir gurup imanlı kardeşimizle beraber,
Episkoposumuzun kutladığı Kutsal Yağların kutsanması Ayinine
katıldılar.
Oruç Döneminde
Ermeni Patriği,
Patrik Mutafyan,
Bölgedeki ermeni
cemaatine ziyaret
ederken,
Episkoposumuza
da ziyaret ettiler.
Hıristiyanların
Birliği için
Dua haftası
Tarsus
Aziz
Pavlus
Kilisesi
Paskalya gecesi
Ateşin
Takdisi
İskenderun Ortodoks kilisesi – Paskalya gecesi
Anadolu Katolik Kilisesinin mensupları
URT ‘un Antakya Kilisesin ziyareti
İLK TÜRKÇE HIRİSTİYAN TELEVİZYON YAYINDA
Türkçe yayın yapan ilk Hıristiyan televizyonu, sessiz
sedasız yayına başladı. SAT-1 uydusu üzerinden
haftada iki gün yayın yapan Türk7 televizyonunun
kurucularından Fatma Ünlü, sonradan Hıristiyan
olmuş birisi.
Ünlü, ilk amaçlarının Türkiye’deki Hıristiyan camiaya ulaşmak
sonrada da Türklere Hıristiyanlığı doğru bir şekilde anlatmak olduğunu
söyledi. Kanal, haftada iki gün ikişer saat yayın yapıyor.
Türkçe yayın yapan ilk Hıristiyan televizyonu, geçtiğimiz günlerde
yayına başladı. Salı ve perşembe günleri 07.30-08.30 ile 17.30-18.30
arasında yayın yapan televizyonda Mesih İsa’nın hayatını anlatan belgesel,
çocuklara yönelik çizgi filmler, İncil’den kıssalar yer alıyor.
2006 Yaz Programımız
* Çocukların Kampı (9-12 yaş)
Pzt. 19 - Cuma 23 Haziran
* Animatörlerin Kampı (16-22 yaş)
Pzt. 3 - Perş.6 Temmuz
* Aile Kampı
Cuma 7 – Pz.9 Temmuz
* Gençlerin Kampı (16-23 yaş)
Cuma 21 – Pz. 23 Temmuz
Faaliyetlerimize katılmak isteyenler, her kamptan 4 gün
öncesine kadar, kendi Kiliselerinin rahiplerine
başvurabilirler.
Download