Sorularlarisale.com İçtihad Risalesi'nde geçen, "Kibrit hükmüne geçen istidadı nurun ala nur sırrına mazhar olur." cümlesini izah eder misiniz? "İşte, o zamanda zihinler, kalbler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimaiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhavereleri, vukuatları, ahvalleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i marifet alır, o zamanda cereyan eden ahval ve vukuat ve muhaverattan taallüm ediyordu. Güya her bir şey ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada bir istidad-ı ihzarî telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki, yakîn idi ki kisbsiz içtihada kabiliyeti ola, ateşsiz nurlana... İşte, şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmaya başladığı vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, nûrun alâ nûr sırrına mazhar olur, çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu."(1) İnsanın bulunduğu çevre, toplum, terbiye ortamı ne ise, insan da doğal olarak onların tesiri ve terbiyesi ile yetişir ve o noktada belli bir kıvama ve olgunluğa gelir. Hatta öyle ki, çevre ve toplum o insanı bir fakülte ve medrese gibi eğitir, belli bir seviyeye çıkarır ve çocuk daha okula gitmeden mektepli olur. Mektebe gidince de az bir gayret ve eğitimle istenilen makama erişir. Kibritin barutu ve ağacı öyle bir müheyya edilmiş ki, az bir sürtmek ile alevlenir. Çevre ve toplum bir insanı öyle bir müheyya eder ki, az bir gayret ve dokunuşla o insan birden parlar, çok büyük ilmi makamlara ulaşabilir. Mesela bir şehir düşünelim; bu şehirde yaşayan herkes kimyacı olsun. Her yerde kimya ile ilgili dersler okunuyor. Çocuk doğar doğmaz kimyanın konuşulduğu bir aile içinde buluyor kendisini. Anne ve babası sürekli kimyadan bahsediyor ve çocuğun da kimya ilmine karşı bir kabiliyeti ve merakı var. Çocuk okul yaşına gelene kadar sürekli kimya dersleri içinde yetiştiği ve kimya ile yatıp kimya ile kalktığı için, okulun az bir dokunuşu ile, yani az bir kimya eğitimi ile birden bu çocuk mükemmel bir kimyacı oluyor. Asr-ı Saadet toplumu, sürekli iman ve İslam hakikatlerinin konuşulup zikredildiği doğal ve fıtri bir fakülte ve mektep idi. Yeni doğan kabiliyetli bir çocuk bu toplumda sürekli iman ve İslam hakikatleri ile haşir neşir olduğu ve fıtri olarak bu hakikatlerle page 1 / 2 büyüdüğü için, âdeta iman ve İslam hakikatlerini emip kalbine nakşediyordu. Nereye gitse hep aynı minval üzere konuşmalar ve zikirlerle karşılaşıyor. Çevre ve ortam âdeta onu mükemmel bir müçtehit kıvamına sokuyor ve o da içtihat üzerine az bir gayret sarf edince, anında kibritin çakar çakmaz yanması gibi müçtehit oluveriyordu. "Nurun ala nur" ifadesi her tarafı nur ile kaplanmış bir yerde insanın nurlanmasının kaçınılmaz ve kolay olacağına işaret eden bir tabirdir. Nur yiyen, nur konuşan, nur soluklayan bir adamın nurlanmaması kabil değildir. (1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz. page 2 / 2 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)