İ : 50 13-5-1940 yade zabtu rabt altına almak, bu gün bize se­ vinçle mahsullerini idrak ettiğimiz Ttyatro ve temsil akademisinden çıkacak olan gençlerimi­ zin istikbalini teğmin etmek noktasından ga­ ranti edecek gayet esaslı bir kanun mahiyetin­ dedir. Bendenizin tam vaktinde takdirden ev­ vel söyliyecek bir tek sözüm var, aleyhinde bu­ lunacak değilim. Mazur görünüz, memleketimiz­ de bilhassa tiyatro sanatkârı gayet nazlı bir mahlûktur. Bizde daha emsali yoktur, bol bol ye­ tişmiş bir şube değildir. Tiyatro sanatkrâmın her sanatkârdan ziyade her zaman daimî bir reglman halinde bulunması lâzımgelen bir mah­ lûk telâkki edilmesi icab ediyor. Onlar nazlı bir çiçeğe benzer. Teklif edi­ len kanun lâyihasında, bu sene tahsillerini bi­ tirip, tatbikat sahasına intikal edecek temsil kolu sanatkârlarına staj devrelerinde 85 lira gibi küçük bir para verileceğinden bahsedil­ mektedir. Bendeniz, arkadaşımızın bu kadar basit ve mütevazi bir teklifle gelmesini kendi hesabıma iyi karşılamadım. Bendeniz isterdim ki bu yeni yetişmeğe başlayan nazlı çiçeğin, sernebatmm daha fazla itina görmesi lâzımdı. Hiç olmazsa hayatın sefil ıstırablarile karşı karşıya gelmeyecek açık, çıplak, soğukto odasız hale düşmeyecek kadar müreffeh olması icab ederdi. Ümid ediyorum ki daha başka senelerde bunlar hakkında tedbirler alınacak­ tır. Musiki bahsine temas, salâhiyetim haricin­ dedir. Zannediyorum İd musiki bahsinde Konservatuvar, temsil bahsinde de Tiyatro akade­ misi Türk musikisini, Türk tiyatrosunu doğu­ racağını beklemek biraz fazla iddia olur ve Maarif vekilinin Tiyatro akademisini tesis et­ mekle oradan Türk tiyatrosunun doğacağını veyahud Türk musikisini tesis etmek yolunda bir düşüncede ve iddiada bulunulacağını zanetmiyorum. Böyle, gerek Temsil akademisi, gerekse doğrudan doğruya Musiki akademisi ancak execution, icraî sanat yapan bir mües­ sesedir; bendeniz böyle biliyorum. Hiç şüphe­ siz ki Türk musikisi büyük bir ıstırab, anar­ şi ve şuriş içindedir. Fakat bu gün başlamış dava değildir. Tanzimat edebiyatı başladığı zaman yani, divan edebiyatı bırakıldığı zaman garbden muhtelif nevi edebiyat memlekete girdiği zaman bu şuriş başlamıştır. Mektebler, üniversiteler, temsil akademileri mutlaka sa­ natkâr yetiştirmez. Mutlaka bu akademilerin musiki dahisi yetiştireceği iddia edilemez. Bu noktadan Maarif vekilinin buna muhatab ola­ cağını zannetmiyorum. Sanatkâr kendi havayı muhitinde kendi yetişen bir mahluktur. Tabiatile biz bu gün bu şurişten muztarib bulunan­ lardanız. Zannediyorum ekserimiz böyleyiz. Kendi musikimizi kaybediyoruz. Küçük yaş­ tan beri bu musikile büyüdük. Tıpkı sevgili­ sini kaybetmiş bir adam gibi müteessir olurum, O:1 fakat hajrat durmaz, yürümektedir. Bize bir cemaat musikisi lâzımdır. O cemaat musikisi­ ni Konservatuvar icad edecek değildir. Bunu biz buluncaya kadar bazı memleketlerin bul­ dukları cemaat musikisini bize öğretecek ve buna bizi alıştıracak olan konservatuvardır. BAŞKAN — Rey vermeyenler varsa reyle­ rini versinler. Rey toplama muamelesi bitmiş­ tir. MAARİF V. HASAN ÂLİ YÜCEL (İzmir) — Arkadaşlar; 1934 senesinde 2541 numaralı ve 25 haziran tarihli bir kanun çıkmıştı. Bu kanunun adı Dr. Osman Şevki arkadaşımızın dediği gibidir. Bu kanunda, kurulacak mü­ essesenin teşkilâtına dair maddeler vardır. Bu­ rada Müzik öğretmen okulu, filârmonik orkes­ tra ve temsil şubesinin teşkil tarzı zikredilmiş­ tir. Temsile aid olan kısım 18 nci maddede üç satırla ifade edilmekle iktifa olunmuştur. Ara­ dan iki sene geçtikten sonra Maarif vekilliği bu arzettiğim numaralı ve tarihli kanunun, tesisini kendisine emrettiği Müzik öğretmen okulunu ve filârmonik orkestrayı kurmuş ve işletmeğe başlamış.. Fakat evvelâ filârmonik orkestranın, daha tafsilâtlı ve daha iyi şekilde idare edici bir kanuna lüzum hâsıl olmuş, 1936 haziranının 12 sinde de 3045 numaralı kanun çıkmıştır. Bu gün yüksek huzurunuza getirdiğimiz kon­ servatuvar kanunu, bu 2541 numaralı kanunun 18 nci maddesinde kısaca zikredilmiş ve dört senedenberi kurulup mevcud teşkilâtını organize etmek ve ilerisi için daha iyi çalışabilecek bir müessese kurmağı teğmin için getirilmiştir. Biz Devlet konservatuvarmı iki faaliyet esasına gö­ re tensik etmek istiyoruz. Bu takdim ettiğimiz kanun bunu gösteriyor. Biri müzik, diğeri temI sil. Müzik kısmmda düşündüğümüz beynelmilel İ teknik ve kıymette bizim ruhumuz ve tahassürj lerimizi ifade eden sanatkârları hazırlamak, di! geri orkestrada musiki aletlerini çalabilecek, i arasmdan ileride virtiyöz, büyük sanatkârlar I yetişmesini teğmin edecek orkestra kısmıdır. i Tek tek üzerinde çalışılıp yetiştirilmesi iktiza ; eden piyano, org ve harb gibi, bundan sonra | yaylı sazlar; keman, viyola ve viyolonsel gibi, Sonra da nefesli ve vurma sazlar, bir de teganni. Bu altı şubede musiki mesaisini tertib etmek, tanzim etmek ve bu arzettiğimiz işleri yapıcı memleket gençlerini yetiştirmek istiyoruz. Temsil kısmında bir taraftan musiki diğer taraftan temsil kudretini gösterecek opera; söyleyici, ve oynayıcı, sahneye koyucu gençler ye­ tiştirmek istiyoruz. Sonra tiyatro şubesinde kız ve erkek sanat­ kârlarımızı yetiştireceğiz. Hattâ balelerde ve di­ ğer temsillerde baletleri de yetiştirmeği düşün­ dük ve o şubeyi de kanuna koyduk. Bu gün eli­ mizde mevcud olan ve işletmekte olduğumuz, 4 senelik müessesenin bazı şubelerinde talebemiz vardır. — 92 —