ÜÇÜNCÜ 26-28 Haziran 2009 GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI İSAGEM ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E BELAGAT ÇALIŞMALARI Abdullah YILDIRIM, İstanbul Üniversitesi, Arap Dili ve Belagati, Doktora Bu çalışmanın konusu, Tanzimat’ın ilanından sonra yaşanan mektepleşme süreci ve bu süreçte ortaya çıkan edebiyat teorisi (belagat/retorik) çalışmalarının genel seyrini kişiler ve metinler üzerinden resmetmektir. Yeni Türk Edebiyatı olarak da adlandırılan bu süreçte öne çıkan tavırlar ve tartışmaya konu olan meseleler bu bağlamda değerlendirilecek ve Tanzimat ile başlayan ve Cumhuriyet’in ilanıyla sona eren sürecin anlamı üzerinde durulmaya çalışılacaktır. 4 TÜRKİYE’DE DEĞİŞİMİN BOŞANMALAR ÜZERİNDEKİ İZDÜŞÜMÜ Eyüp TAŞÖZ, Marmara Üniversitesi, Din Sosyolojisi, Yüksek Lisans Türkiye’de değişimin boşanmalar üzerindeki izdüşümünü incelemek ve söz konusu toplumsal durumu anlamak için önce ailenin icra ettiği görevlere özlü bir bakış yapmak yerinde olacaktır. Aile, sosyal hayatın kaynağıdır, toplumun temeli ve çekirdeğidir; aynı zamanda diğer toplumsal kurumların merkezinde yer almaktadır. Aileyi toplumsal kurumların merkezine yerleştiren sebepler; bireyi kuşatması, onun yaşamını kolaylaştırması, ona gelişme ve toplumsallaşma fırsatları oluşturan bir yaşam ortamı sunmasıdır. Dolayısıyla aileye adeta bir ‘yaşam kategorisi’ olarak bakmamız gerekmektedir. Bu yaşam kategorisinin temelindeki kurucu unsur ise nikâhlanma/yuva kurmadır. “Aile, iki farklı cinsiyetten birer ferdin birbirleriyle “kişilerarasılık” temeline dayalı bir şekilde nikâh akdi oluşturmasıdır.” şeklinde bir tanım yapabiliriz. Nikâh akdi, fertlerdeki “kişilerarasılık” temeline dayalı rol ve statü ilişkilerini “eşlerarasılık”a dönüştürmektedir. İlgisi sebebiyle vurgu yapacağımız diğer bir yön, ülkemizde, tarımda yaşanan makineleşme, toprak yetersizliği, emek gücüne duyulan ihtiyacın azalması, kan davası, terör, bölgeler arası gelişme farklılıkları gibi anomilerdir. Bunlar kırsal kesimi itici kılan ve kente göçe sebep olan unsurlardır. Kırsalın itici öğelerine karşın kent; sağladığı iş olanakları, nispeten yüksek ücret, eğitim, sağlık ve ulaşım olanakları vb. cazibe oluşturan öğeleri barındırır. Bunlara bir de yetkililerin kente göçü örtük teşvikleri eklenince, ortaya çıkan durum, geçtiğimiz onlu yıllarda beklenmedik boyutlarda bir nüfus hareketliliği oluşturmuş olmasıdır. Kırdan kente göç sürecinde kalıcı çözümler geliştirmede aileler yetersiz kalmıştır. Sosyal politikalar yetersiz kalmıştır. Bunların doğal sonucu olarak kent yaşamı içinde giderek ağır basan kuralsızlık, yozlaşma, yabancılaşma, yanlış dönüşüm gibi anomik süreçler ortaya çıkmıştır. Kırdan kente göç, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarda derinden ve geriye dönüşsüz büyük bir çarpık değişim sürecinin yaşanmasına sebep olmuştur. Kır-kent kültürünün sentezinde bir çekirdek aile hayatı oluşmuştur. Dolayısıyla aileler, kentteki yeni toplumsal referanslarını tanımlamada hala güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Tabiatıyla bu durum boşanmaların sayısına, yön ve şekillerine de etki etmektedir. Söz konusu tabloda görünen şey, toplumsal değişime paralel olarak boşanmalarda da her geçen gün sebep ve türler artan ve değişen özellikler göstermektedir. Artan boşanmaların ise aileyi olumsuz etkilediğini aşikârdır. 5 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 ”TEFSİRDE DEĞİŞİM: “KOZMOSTAN KAOSA Mehmet ÇİÇEK, Marmara Üniversitesi, Tefsir, Doktora, İLAM Bu çalışmada temel olarak klasik ve modern dönem ilim algısı, tefsir üzerinden ele alınacaktır. Bu iki dönem arasındaki farklılaşma “bütünsellik” anlayışları üzerinden ele alınacaktır. Bunun tefsir üzerindeki etkisi, tebliğin temel hedefini oluşturmaktadır. Klasik İslam düşüncesiyle ilgili dikkate alınan dönem, müteahhirin İslam düşüncesidir. Bu dönemin seçilmesinin temel sebebi özellikle tefsirin bu dönemde kendisini bir ilim (müdevven) olarak ortaya koymasıdır. Modern dönemle ilgili olarak ise özellikle Aydınlanma sonrası İslam düşüncesinin problemleri merkezinde Tefsir konusu işlenmeye çalışılmıştır. Bu iki dönem, Molla Fenari ve Fazlur Rahman örneğinde ele alınacaktır. Her iki dönem, temel karakteristikleriyle anlatılmaya çalışılmış ve dönüşüm noktaları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu anlamda dikkatimizi çeken bilim-paradigma ilişkisi ve bunun bilgiyi/tefsiri dönüştürme üzerindeki etkisi tespit edilmeye gayret edilmiştir. Son olarak mevcut durum nazar-ı itibare alınarak ileriye doğru bir projeksiyon sunulmaya çalışılmıştır. 6 TAŞKÖPRÜZÂDE’NİN MİFTÂHU’S-SA’ÂDEH ESERİNDE ORTAYA KOYDUĞU İLİM EHLİ PORTRESİNDEN BUGÜNE KALANLAR Muhammet OKUMUŞ, Marmara Üniversitesi, Arap Dili ve Belagati, Yüksek Lisans Bu tebliğde, on altıncı asır Osmanlı âlimlerinden Taşköprüzâde Ahmet Efendi’nin Miftâhus’saadeh isimli eserinde ilim ehlinin riayet etmesi gereken şartlar ve vazîfelerini anlattığı ikinci mukaddimesi incelenecektir. Buradan hareketle onun ortaya koyduğu ilim ehli portresi aktarılacaktır. Bu portre aktarılırken günümüzde nasıl değişikliklere uğradığı, değişen ve sürekli kalanın ne olduğu ortaya konmaya çalışılacaktır. 7 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 İSLÂM HUKUKUNDA USÛL-FURÛ UYUMU VE SÜREKLİLİĞİ: TAHRÎCU’L-FURÛ ALE’LUSÛL EDEBİYATI Nail OKUYUCU, Marmara Üniversitesi, İslâm Hukuku, Doktora İslâm Hukuku’nda, usûl-ı fıkıh ve furû-ı fıkıh arasındaki ilişki, fıkıh tarihinin ilk devirlerinden itibaren fakihlerin zihinlerini meşgul etmiş ve usûl ile furuûn müstakil edebiyatlar halinde gelişmesinin yanında, kendisine doğrudan bu ilişkiyi konu alan bir takım eserler yazılmaya başlanmıştır. Tahrîcu’l-furû ale’l-usûl edebiyatı’nı oluşturan bu eserlerde, furûun usûlden nasıl kaynaklandığı, furûdaki ihtilafların usûldeki dayanakları ile usûl-furû uyumu ve birlikteliği gibi meseleler işlenmiştir. Meseleler ele alınırken yeni bir fıkıh üretimine gidilmemiş, mevcut fıkhî birikim üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur. Usûlfurû ilişkisi iki yönlü olarak ortaya konmuş, bir yandan geçmiş fakihlerin fıkhî faaliyetleri bir zemine oturtulurken diğer yandan yeni fıkhî faaliyetlerde tesis edilen bu zeminden nasıl hareket edileceği yönündeki esaslar vaz’edilmiştir. Bu eserlerin çizdiği resim, başta şarkiyatçılar olmak üzere bazı çevreler tarafından dillendirilen usûl-furû çatışması ve gerilimi gibi iddialara da cevap teşkil etmekte ve İslâm hukuku hakkında bütünlüklü bir tablo sunmaktadır. Bu tebliğde, söz konusu eserler üzerinden usûl-furû uyumu ve sürekliliği konusu işlenecektir. 8 TÜRKİYE’DE İSLAMCILIK: BİTMEYEN BİR SERÜVEN Ali KAYA, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyoloji, Doktora Türkiye’de İslamcılık düşüncesi ve İslamcı hareketlerin gelişimi ile ilgili öne çıkan tartışmalarda iki temel yanılgı içine düşülmektedir. Birincisi Türkiye’deki İslamcılık adına bir soy kütüğü yapılırken sadece metinlere bakılarak bir analiz biçimi geliştirilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir okuma biçimi İslamcılık namına söylenenlerin tarihselliğini, eylemselliğini ve bağlamını ıskalamaktadır. İkinci okuma biçimi ise İslamcılık düşünce ve hareketinin Türkiye merkezli yapılmasıdır. Bu okuma biçimi Türkiye’deki İslamcılığı anlamamızda önemli açılımlar sağlayacak bölgesel ve küresel dinamikleri ihmal etmektedir. Bu noktada İslamcılık adına yapılacak sahih bir okuma ancak bu yaklaşım biçimlerinin zafiyetlerini göz önüne alarak yapılabilir. Dolayısıyla bu tebliğ, İslamcılığın açıklanması ve anlaşılmasında çok yönlü bir metodolojik analizin yapılmasının yollarını önerme gayreti içinde olacaktır. Böylece ancak İslamcılığın kendini farklı dönemlerde yeniden üreterek var olmasını anlayabiliriz. 9 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 KÜRESELLEŞME VE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BAĞLAMINDA YEREL MEDYA ORGANLARINDA DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK H. Ramazan YILMAZ, Yeditepe Üniversitesi, Gazetecilik ve Medya Yönetimi, Yüksek Lisans Yerel medyaların izleyicilerinin/dinleyicilerinin/okurlarının ama en temelde tüketicilerinin küresel dünyanın nimetlerinden faydalanmaları, küresel-modern ihtiyaç ve davranışlarla donanmaları, yani bu insanların sürekli bir değişim içinde olmaları, yerel yayıncılığı benimsemiş olan medyaların yaptığı yayınlarda işledikleri kültürü artık sahipsiz hale mi getiriyor? Yoksa yerel medya organları ekonomik problemlerinin tetiklemesiyle, reklam paylarını büyütmek maksadıyla daha popüler, daha anaakımvari bir yayıncılık anlayışı benimsemek yoluyla üzerine bastıkları yerel kültür ve değerleri dönüşüme mi zorluyorlar? Bu çerçevede yapılan araştırmada Trabzon’da yayıncılık yapan yerel medya organları ile görüşülmüş, özellikle küreselleşme ve çok kültürlülük bağlamında bu yerel medyaların yayın politikalarında hangi noktalarda süreklilik ve hangi noktalarda değişim gösterdikleri incelenmiştir. 10 DEĞİŞİM VE TOPLUMSAL DİNAMİKLERİN YENİDEN ÜRETİLMESİ: YARDIM KÜLTÜRÜ ÖRNEĞİ Murat ŞENTÜRK, İstanbul Üniversitesi, Sosyoloji, Doktora Bu çalışmada, toplumsal yapımızın önemli mekanizmalardan biri olan ve uzun bir geçmişe sahip olan “alan” (yoksul) ve “veren” (zengin) ilişkisinde, son yıllarda yaşanan değişimlerin toplumsal dinamiklere olan etkisi tartışılacak ve yardım kültürünün farklılaşan boyutları değerlendirilecektir. Bu çerçeveden hareketle bildiride, toplumsal ilişkilerin farklılaşan boyutları ve toplumların yaşanan değişimlere yönelik aldığı tavırlar incelenecek ve nihayetinde değişim süreçlerinin toplumsal dinamiklerin yeniden üretilmesine yaptığı etkiler İstanbul’da tarihi kent merkezindeki yoksulluk ve yoksulların kurduğu ve/veya yoksullarla kurulan ilişkiler üzerinden ele alınmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda Küçük Mustafa Paşa ve Balat’ta yapılan saha çalışmasından hareketle yoksulların, toplumla, siyasi mekanizmalarla, medyayla ve STK’larla ve toplumun, siyasi mekanizmaların, medyanın ve STK’ların yoksullarla kurduğu ilişkilere odaklanılacaktır. 11 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 1908-1914 YILLARI ARASINDA OSMANLI YÖNETİMİNİN ARAP ALGISI Yunus KILIÇ, İstanbul Üniversitesi, Tarih, Yüksek Lisans Bu çalışmada 1908 öncesi Osmanlı idarecilerinin yerleşik Araplar ve bedevi kabilelere karşı olan algısı üzerinde kısaca durulacaktır. Esas olarak ise bu tarihten I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yılına kadar olan dönemde yönetimde değişen kadroların, özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, Osmanlı bürokrasisinin ve Batılı eğitimden geçmiş aydın zümrenin Osmanlı-Arap unsurlara bakışının nasıl olduğu incelenecektir. Temel sorunsallar ise bu dönemde önceki döneme göre bir değişim olup olmadığı, olduysa ne tür değişiklikler olduğu ve bunların nedenleri ve sonuçları olacaktır. Dönemin gazeteleri ve meclis zabıtları büyük oranda bu çalışma için kullanılacak temel kaynak malzemesini oluşturacaktır. 12 TÜRKİYE’DE ÜRETİM FAKTÖRLERİ GELİRLERİNİN TARİHSEL SEYRİ VE DEĞİŞİMİ Yusuf ALPAYDIN, İstanbul Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi, Doktora Furkan YILDIZ, Yıldız Teknik Üniversitesi, İktisat, Yüksek Lisans Sanayi Devrimi başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya ölçeğinde zincirleme olarak üretim yapısında bir dizi önemli değişimlere neden olmuştur. Osmanlı üretim yapısı da bu değişimlerden kısa sürede etkilenmiştir. Bu çalışmada ücret, rant ve kar ve faizden oluşan üretim faktörleri gelirlerinin ülkemizde 18. yüzyıldan başlayarak değişimi incelenecektir. Üretim faktörlerinin gelirlerini etkileyen gelişmelerin neler olduğu ve bunların üretim faktörleri ve gelirleri üzerinde ne gibi etkiler yarattığı; bütün bu değişimlerin temel ekonomik süreçler olan üretim, tüketim ve bölüşüm ilişkilerinde ne tür kırılmalara neden olduğu tarihsel perspektifle incelenecek ve sunulacaktır. 13 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 26 Haziran 2009 Cuma 15:30 17:30 18:30-19:30 19:30-21:00 Hareket Varış Akşam Yemeği Sosyal Aktivite 27 Haziran 2009 Cumartesi 08:00-09:00 09:00-10:30 Kahvaltı Çerçeve Konferans Teoman Duralı Düşüncede Süreklilik ve Değişim 11:00-13:00 Panel: Değişimin Dinamikleri Oturum Başkanı: Recep Şentürk Halil Kurt 1980 Sonrası Kır Toplumundan Şehir Toplumuna Geçiş Murtaza Bedir İslam Fıkhı ve Değişim Gülfettin Çelik Türk İktisadında Süreklilik ve Değişim 13:00-14:30 Öğle Yemeği ve Ara 14:30-16:30 I. Oturum: Türk Toplumsal Yapısı Ali Kaya Türkiye’de İslamcılık: Bitmeyen Bir Serüven 14 Murat Şentürk Değişim ve Toplumsal Dinamiklerin Yeniden Üretilmesi: Yardım Kültürü Örneği H. Ramazan Yılmaz Küreselleşme ve Çok Kültürlülük Bağlamında Yerel/Sivil Medya Organlarında Değişim ve Süreklilik Eyüp Taşöz Türkiye’de Değişimin Boşanmalar Üzerindeki İzdüşümü II. Oturum: Çağdaş İslam Düşüncesi İbrahim Halil Üçer Türkiye’de Felsefi Düşünce: Devam Sorunu mu Kıvam Sorunu mu? Gökhan Kavak Çağdaş Arap Düşüncesinin Değişim Seyrinde Tahtavî Halil İbrahim Erol Osmanlı Tarih Yazıcılığında Değişim: Ahmet Cevdet Paşa Örneği Yücel Aşıkoğlu Tradisyon Ekolünden Yapılan Tercümelerin Çağdaş Türk Düşüncesine Katkıları Oldu Mu?” 16:30-17:00 Ara 17:00-19:00 III. Oturum: İslami İlimlerde Yöntem Muhammet Okumuş Ulûm-ı Dîniyye Ehlinde İki Değişim: İlmin Hâle Yansımaması-Yaşayarak Öğrenmenin Terki Abdullah Yıldırım 11:00-12:30 V. Oturum: İslami İlimlerde Değişim Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Belagat Çalışmaları Nail Okuyucu İslâm Hukukunda Usûl-Furû Uyumu Ve Sürekliliği: Tahrîcu’l-Furû Ale’l-Usûl Edebiyatı M. Zahit Tiryaki Ruûs-ı Semâniyye Kavramsallaştırmasına Mukayeseli Bir Yaklaşım Abdurrahman Yazıcı 17:00 - 19:00 IV. Oturum: Ortadoğu’da Tarih ve Siyaset İslam Hukuku Açısından Gayri Müslimlerle Bireysel ve Toplumsal İlişkiler Mehmet Çiçek Tefsirde Değişim: Kozmostan Kaosa VI. Oturum: Siyaset ve İktisat Tarihi Ali Aslan Türk Dış Politikasında Süreklilik ve Değişim Yusuf Alpaydın-Furkan Yıldız Türkiye’de Üretim Faktörleri Gelirlerinin Tarihsel Seyri ve Değişimi M. Hüseyin Mercan Yunus Kılıç 1908-1914 Arası Osmanlı Yönetiminin Arap Algısı M. Talha Çiçek 1918-1924 Arasında Türk Arap İlişkilerinin Gelişim Seyri Süleyman Güder Cumhuriyet Türkiye’sinin Ortadoğu Algısında Paradigmatik Değişim: ‘ Bataklıktan Arka Bahçeye’ Taha İmamoğlu Beşşar Esad Dönemi Suriye Dış Politikasında Süreklilik ve Değişimler Siyaset ve Vaaz ilişkisi: Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin 1908 Yılında Verdiği Vaazların Değerlendirilmesi Faruk Taşçı Türkiye’de Sosyal Politika Düşüncesinin Gelişimi: Süreklilik ve Değişim 19:00-20:00 Akşam Yemeği ve Ara 12:30-14:00 Öğle Yemeği ve Ara 21:00-23:00 Film Gösterimi 14:00-15:30 Çerçeve Konferans Yusuf Kaplan Süreklilik ve Değişim Sorunsalını Bir Estetik/Usul Meselesi Olarak Medeniyet Fikri Çerçevesinde Anlamlandırmak Değerlendirme 29 Haziran 2009 Pazar 08:00-09:00 Kahvaltı 15:45-16:30 09:00--11:00 Sosyal Aktivite 17:00Hareket 15 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 İSLAM HUKUKU AÇISINDAN GAYRİMÜSLİMLERLE İLİŞKİLER: GAYRİMÜSLİMLERİN HUKÛKÎ MUHTARİYETİ Abdurrahman YAZICI, İstanbul Üniversitesi, İslam Hukuku, Doktora İslam hukuku açısından gayrimüslimlerle kurulacak olan ilişkiyi inceleyeceğimiz tebliğimiz iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde gayrimüslimlerin İslâm hukuku açısından durumları: “müste’men”, “zimmî”, “harbî” olup olmamalarına göre teorik olarak (İslam hukukunun genel prensipleri açısından) ortaya konacaktır. İkinci bölümde, İslam ülkesinde bulunan gayrimüslim tebaanın (zimmîlerin) hukûkî statüleri (hukûkî muhtâriyete sahip olmaları) süreklilik ve değişim açısından incelenecektir. Bu süreklilik ve değişim incelenirken, gayrimüslimlerin İslâm’ın başlangıcından itibaren, “zımmet akdi” gereği özel hukuk alanında sahip oldukları “hukûkî muhtâriyet” pratik örnekler açısından incelenerek, bu değişim/ farklılaşma “Hukûkî Muhtâriyet”, “Millet Sistemi”, “Cemaat mahkemeleri”, “Çok hukukluluk” ve “1917 tarihli Osmanlı Hukûk-ı Âile Kararnâmesi” etrafında görülmeye çalışılacaktır. 16 TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK Ali ASLAN, University of Delaware, Siyaset Bilimi ve Uluslararası, Doktora Devletlerin dış politika eğilimlerindeki dönemsel devamlılık ve değişimleri nasıl açıklayabiliriz? Bu çalışma Türk ‘milli kimliği’ndeki değişimler üzerinden Türk dış politikasındaki dönemsel farklılaşmaları ele almayı amaçlamaktadır. Bu anlamda Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Türk dış politikasında dört farklı dönem olduğu tespitini yapmakta ve bu dönemlerin temel karakteristiğini ortaya koymaktadır. 17 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA DÜŞÜNCESİNİN GELİŞİMİ: SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM Faruk TAŞÇI, İstanbul Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Doktora Batı dünyasında sosyal politika düşüncesi, Sanayi Devrimi ile yaşanan birtakım sorunların akabinde çözüm arayışlarının bir ürünü olarak özellikle İngiltere ve Almanya merkezli bir şekilde ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ise sosyal politika düşüncesi farklı bir süreç takip etmiştir. Bu süreç, tebliğde üç çerçevede/ dönemde ele alınacaktır. Birinci dönem, Türkiye’de sosyal politikanın, 1933 Üniversite Reformu eliyle sosyal zeminin etkisi ve tetiklemesinden ziyade, Batı dünyasından gelen düşüncelerin akademik alana “taşınması”, bu düşünceleri göçmen akademisyenlerin “taşıması” ve bu düşüncelerle yerli akademisyenlerin “tanışması” süreçlerinden sonra kendisine yer bulduğu dönemdir. Bu sürece sosyal politika düşüncesinin Türkiye’ye “girişi” denilebilir. İkinci dönem, yerli akademisyenlerin sosyal politika düşüncesi ile tanışma süreçlerinin yerleşik bir hal aldıktan sonra, “ekollerin oluşum” safhasının ortaya çıktığı dönemdir. Sosyal politikanın “gelişim” süreci olarak da ifade edilebilecek olan bu dönemde, Sabahaddin Zaim Ekolu ile Cahit Talas Ekolu, Türkiye’de sosyal politika düşüncesinde önemli birer çizgi konumuna gelmişlerdir. Üçüncü dönem, Türkiye’de sosyal politika düşüncesinde “alan genişlemesi”nin yaşanmaya başladığı dönemdir. Bu dönemle, bir yandan sosyal politika alanında insan kaynakları gibi açılım çabalarıyla kaymaların oluşması, bir yandan da sosyal politikanın işçilere yönelik olan dar anlamından tüm halk kitlelerini de içine alan geniş anlama doğru açılması söz konusu olmuştur. 18 SİYASET VE VAAZ İLİŞKİSİ: MANASTIRLI İSMAİL HAKKI EFENDİ’NİN 1908 YILINDA VERDİĞİ VAAZLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ A. Taha İMAMOĞLU, İstanbul Üniversitesi, Tefsir, Doktora Vaazlar ve özellikle Cuma hutbeleri, İslâm tarihinin hemen her döneminde doğrudan veya dolaylı olarak siyasî muhteva da taşımıştır. Fakat iktidar ve muhalefetin vaaz ve hutbelerde ya da bu adı taşıyan kitap ve yazılarda mücadele vermeleri, bu yolla meşrûiyet aramaları yakın zamanların ürünüdür. Halkın desteğini almak bakımından modernleşme döneminin diliyle ve yöntemiyle de alakalıdır. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra vaaz ve hutbelerin hem siyasî kullanım alanında hem de kullanım tarzında büyük bir genişleme olmuştur. Okumayazmanın sınırlı olduğu ve gazetelere ulaşıp temin etmenin zor olduğu bir dönemde özellikle hutbelere özel bir önem atfedilmiştir. Bu çerçevede II. Meşrutiyet’in ilanını esnasında ve akabinde Ayasofya Camii’nde kürsü şeyhliği yapan Manastırlı İsmail Hakkı Efendi’nin vaazları da önem kazanmaktadır. Siyasî ve sosyal olaylarla bağlantılı olan, dönemin anlaşılması için bize ipuçları veren bu tür vaazların incelenmesi siyaset ve din ilişkisi, dönemin siyasî kavramlarındaki dönüşümü yansıtması bakımından da oldukça önem arz etmektedir. 19 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 OSMANLI SONRASI DÖNEMDE TÜRK-ARAP İLİŞKİLERİNDE DEĞİŞİM VE SÜREKLİLİK M. Talha ÇİÇEK, Sabancı Üniversitesi, Tarih, Doktora Osmanlı Devleti’nin siyasal egemenliğinin sona ermesinden sonra Türkler ve Arapların hangi temel üzerinde ilişkilerini tanımladıkları hem milliyetçi tezleri anlamak hem de Osmanlı hakimiyetinin doğasını ve hilafetin bundaki rolünü belirlemek açısından önemlidir. Şu ana kadar bu konu üzerinde yaptığım çalismalar ve ulaştığım kaynaklar hilafetin kaldırılmasına kadar hem Türk hem de Arap tarafında Osmanlıcılık idealinin devam ettiği yönündedir. Bu sunumumda Türkiye ve Suriye (Greater Syria) deki entelektüellerin ve devlet adamlarının yazışma ve irtibatlarından yola çikarak bu iddiamı ispatlamaya çalışacağım. Türk diplomasi tarihinde, Türk-Arap ilişkilerinin Osmanlı sonrası bu dönemi atlanmaktadır ve bu da dış politika sürecine doğrudan etki yapan sonuçlar doğurmuştur- özellikle Türkiye’nin Ortadoğu politikası düşünüldüğünde bu açıkça ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bu döneme dair yanlış bir imajinasyon sonraki dönemleri ve günümüzü etkileyen sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Çalışmada değinmeyi düşündüğüm bir diğer nokta da bu bağlam olacaktır. 20 RUÛS-I SEMÂNİYYE KAVRAMSALLAŞTIRMASINA MUKAYESELİ BİR YAKLAŞIM M. Zahit TİRYAKİ, Marmara Üniversitesi, İslam Felsefesi, Doktora “Ruûs-ı Semâniyye” terkibi, klasik ve sonrasındaki dönemde telif edilmiş bazı metinlerin başında ya da sonunda yer alan ve “sekiz temel esas” olarak ifade edilebilecek maddeler için kullanılmaktadır. Bu maddeler, söz konusu metinlerdeki ilk kullanılışları ve temel anlamları itibariyle, vasıflı, ilmi ya da felsefî nitelikli bir eserle ilişki kurulması esnasında, esere muhatap olan kişi ya da kişilerin zihninde netleşmesi gereken, metne ilişkin temel unsurlar olarak düşünülebilecek bir mahiyet arz etmektedir. Bu çalışmada ilk olarak “ruus-ı semâniyye” terkibinin bütününe yönelik tarihsel vurgunun ve bu vurgunun kuvvet derecesinin izi sürülecek, terkibe bir bütün olarak yapılan vurgunun ötesinde kavramsal olarak da böyle bir takibin yapılıp yapılamayacağı soruşturulacaktır. Son olarak, sekiz temel esasın özellikle bazı maddelerinin muhtevasında tarihsel süreç içinde ortaya çıkan değişme, dönüşme ve farklılaşmaları belirginleştireceği düşünülen klasik dönem-modern dönem mukayeseleri yapılacaktır. 21 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 ARAP SİYASİ DÜŞÜNCESİNİN DEĞİŞİMİNDE TAHTAVÎ Gökhan KAVAK, Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Tarihi ve Uluslar arası İlişkileri, Yüksek Lisans 19. Asır içerisinde Mısır, Batı medeniyeti dahilinde gerçekleşen değişimler sonucu birçok etkileşim ve yenilikler ile karşı karşıya kalmıştır. Mehmet Ali Paşa ailesinin Mısır yönetiminde üstünlük sağlaması ile toplumu bilgilendirici gazete ve dergiler çıkarılmış, Mısır’dan Avrupa ülkelerine gruplar halinde öğrenciler gönderilmiştir. Diğer taraftan Avrupa kaynaklı metinlerin Arapça’ya tercümesi amacıyla çeviri merkezleri kurulmuş ve bu yolla Avrupa merkezli “milliyet, insan hakları, özgürlük” gibi kavramlar Mısırlı düşünürlerin gündemine girmiştir. Bu etkileşimde en önemli pay sahibi hiç kuşkusuz Mısırlı aydınlardır. Çalışmamızda, Mısır’ın 19. asırdaki siyasi durumu üzerinde durulacak ve Mehmet Ali Paşa tarafından eğitim amaçlı olarak Fransa’ya gönderilen ilk talebe grubundaki Rifâa Râfi et Tahtavî’nin düşünceleri ve Arap siyasetinin değişim seyrindeki etkisi incelenecektir. 22 OSMANLI TARİH YAZICILIĞINDA DEĞİŞİM: AHMET CEVDET PAŞA ÖRNEĞİ Halil İbrahim Erol, İstanbul Üniversitesi, Tarih, Yüksek Lisans Osmanlı dönemi tarih yazıcılığı zamanımızdaki tarih yazıcılığı ve o devrin Avrupa tarih yazıcılığı ile mukayese edildiğinde nevi şahsına münhasır bir durum arz etmektedir. Bu tarih geleneği vak’anüvislik unvanı altında icra edilmiş kendine has usûlü ve tarzı haiz bir silsile oluşturmuştur. Nâima ile başlatılan bu geleneksel tarih yazıcılığı özellikle Ahmet Cevdet Paşa ile birçok noktada eleştirilmiştir. Cevdet Paşa, kendinden önceki geleneği devam ettirmekle birlikte önemli değişikliklere yönelmiş ve kendine has bir uslûp husule getirmiştir. Bu bağlamda modern tarih yazıcılığının öncüllerinden kabul edilen Ahmet Cevdet Paşa, tarih yazıcılığındaki değişim ve dönüşüm bağlamında ele alınarak tetkik ve tahlil edilecektir. Çıkış noktası olarak Ahmet Cevdet Paşa’nın seçilmesi onun süreçteki sapmayı ya da istikamet bulmayı daha iyi okumamıza yarayacağı için yani mâkabli ve mâba’dini daha sağlıklı müşahedeye imkan tanıyacağını içindir. Gelenekten modernliğe tarih yazıcılığının d/evrimini bir vakanüvis üzerinden okumaya çalışmak bu çalışmanın temel meselesi olacaktır. 23 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 BEŞŞAR ESAD DÖNEMİ SURİYE DIŞ POLİTİKASI’NDA SÜREKLİLİK VE DEĞİŞİM M. Hüseyin MERCAN, Yıldız Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler, Yüksek lisans Bu çalışmanın yoğunlaşacağı alan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın bu göreve gelmesiyle birlikte başlayan süreç içerisindeki dış politikalar üzerine olacaktır. 2000 yılında Devlet Başkanı Hafız Esad’ın ölümünün ardından Suriye’de önemli bir kırılma noktası meydana gelmiş ve Batı’da tıp eğitimi alan oğul Beşşar’ın devlet başkanlığı görevine gelmesiyle Suriye’de yeni bir dönem başlamıştır. Oğul Esad’ın göreve gelmesiyle hem iç politikada hem de dış politikada yeni açılımlar benimsenmiş ve Suriye için yeni süreç başlamıştır. Hafız Esad döneminin yoğun baskısının ardından Beşşar döneminde Suriye halkı daha yumuşak bir yönetimle karşılaşmış ve toplumda önemli değişimler meydana gelmeye başlamıştır. Beşşar döneminin içeride yaptığı değişimlerin yanında başta komşu devletler olmak üzere dış politikada geliştirdiği ilişkiler 2000’li yıllarda daha da hareketlenen Ortadoğu’da Suriye’yi kilit bir konuma getirmiştir. Bu noktada bu çalışmanın amacı bölgede kilit bir konuma gelen Suriye’nin dış politikada izlediği yolun Suriye Dış Politikası’nın genel parametreleri çerçevesinde nerede durduğu ve daha önceki dönemle kıyaslandığında ne tür değişikliklerin ya da sürekliliklerin meydana geldiğini gözlemlemektir. Bu çalışma yürütülürken cevabı aranacak en temel soru Suriye’nin son dönemde ne tür bir dış politika izlediği yönünde olacaktır. Buna ek olarak cevabı aranacak diğer sorular Suriye Dış Politikası’nın temel parametrelerinin neler olduğu, bu parametrelerin son dönemde nasıl bir konuma sahip olduğu ve Beşşar Esad ve yönetiminin Hafız Esad yönetiminin politikalarıyla kıyaslandığında nasıl bir kimliğe sahip olduğudur. Ayrıca üzerinde durulması gereken diğer bir önemli husus da Suriye’nin son dönemde Türkiye, ABD, İran ve İsrail ile olan ilişkilerinin nasıl bir boyut içinde gerçekleştirdiği konusu olacaktır. Çalışmayı yaparken izlenecek yöntem Hafız Esad dönemi ve Beşşar Esad dönemi politikalarını karşılaştırmalı olarak ele almak olacaktır. Bu çalışmada yapılacak olan şey Beşşar Esad döneminde gerçekleşen olayların analizinden ziyade Beşşar dönemi Suriye Dış Politikası’nın nasıl bir karaktere sahip olduğunu mukayeseli bir şekilde ele almak olacaktır. Başlıkta da görüldüğü üzere çalışmanın ana odağında olacak şey Suriye Dış Politikası’nın gelenekleriyle kıyaslandığında Beşşar Esad döneminde nelerin değiştiği ve nelerin devam ettiğini incelemek olacaktır. 24 CUMHURİYET TÜRKİYE’SİNİN ORTADOĞU ALGISINDA PARADİGMATİK DEĞİŞİM: BATAKLIKTAN ARKA BAHÇEYE Süleyman GÜDER, Fatih Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler, Yüksek Lisans Bu tebliğde Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletin kurucu antlaşması Lausanne’dan günümüze dek Ortadoğu’ya bakışı uluslararası ilişkiler disiplini açısından analiz edilecektir. Burada Türkiye’nin bahsi geçen dönemde uyguladığı politikaları ayrı ayrı incelemekten ziyade, tüm bunların üzerinde devlet olarak bölgeye bakışı ve bölgeyi nasıl algıladığı ele alınacaktır. Bu algının deşifre edilmesi için, bu dönemde Ortadoğu’ya yönelik uygulanan ve açıklanan politikalar inceleme konusu olacaktır, fakat nihayetinde varılmak istenen hedef “politikalar üstü” bir anlayış elde etmektir. Bu çalışma ile Türkiye Cumhuriyeti’nin çok uzun on yıllar yanı başındaki (arka bahçe) Ortadoğu bölgesine yönelik “ilgisizlik politikası” izlediği görülecektir. Türkiye, kendi öncelikleri olması gerekçesiyle ( “özdeş ulus kurmak” ve “muasır medeniyetler” seviyesine ulaşmak ) yüzünü batıya çevirerek uzun süre bölge ile çok sınırlı ilişki içinde bulunmuştur. “Geri kalmışlığı” temsil eden Ortadoğu algısına, birinci dünya savaşında yaşanan acı tecrübeler eklenince, orası kaçınılması gereken “bataklık” bölge olarak telakki edilmiştir. Ancak bu algı- uluslararası sistemin yapısındaki değişikliğin de etkisiyle- soğuk savaş sonlarına doğru değişmeye başlamıştır. Bir dönem “bataklık” olarak görülen, Ortadoğu şimdi “arka bahçe” olarak görülmektedir. Ortadoğu’ya yönelik değişen devlet algısı ve süreç içindeki kırılma noktaları, tebliğin sorunsallaştırdığı temel noktaları teşkil edecektir. 25 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 TRADİSYON EKOLÜNDEN YAPILAN TERCÜMELERİN ÇAĞDAŞ TÜRK DÜŞÜNCESİNE KATKILARI OLDU MU? Yücel AŞIKOĞLU, Marmara Üniversitesi, Dinler Tarihi, Yüksek Lisans 70’ li yılların sonundan itibaren Türkiye’de başta René Guénon olmak üzere tradisyon ekolünün üyelerinin pek çok kitabı tercüme edilmiş ve hatta arka arkaya baskılar yapmıştır. Ancak bu yoğun tercüme faaliyetine rağmen bu eserlerin ele aldığı sorunlar ve ileri sürdükleri iddialar çerçevesinde yeterli düzeyde tartışma ve incelemelerin yürütülmediği görülmektedir. Bu eserlerdeki keskin modernlik eleştirisi, tasavvufa verilen önem ve mensuplarının önemli bir kısmının İslam’a girmiş batılılar olması onları Türkiyeli Müslümanlar için ilgi çekici kılarken İslam ve diğer dinler arasındaki ilişkilere dair alışılmışın dışında getirilen yorumlar sessizlikle geçiştirilmektedir. Bu ekolün Türkiye’de tanınmasından bu yana geçen süreye bakıldığında ortaya çıkan birikimin bu ülkenin düşünce hayatına katkısının çok az düzeyde kaldığı görülmektedir. Bu çalışmamızda bu tercümeleri yayınlayan yayıncılar, ekolü Türkiye’de tanıdan bilim adamları ve yazarlar ile konu hakkında uzman olan kişilerin görüşlerine başvurularak bu durumun sebeplerine ulaşılmaya çalışılacaktır. 26 TÜRKİYE’DE FELSEFİ DÜŞÜNCE: DEVAM SORUNU MU KIVAM SORUNU MU? İbrahim Halil Üçer, Marmara Üniversitesi, İslam Felsefesi, Doktora Devam süreklilik sorununun epistemolojik veçhesini kıvam ise ontolojik veçhesini kavramamızı mümkün kılar. Bu anlamda birincisi özne ve yüklem arasındaki ilişkiyi sağlayan nispetin sürekliliğini ifade ederken, ikincisi bir şeyin o şey olarak varlığını sürdürmesini mümkün kılan mahiyetin sürekliliği ile ilgili bir durumu ifadelendirir. Birinci anlamda bir süreklilik kuşkusuz ikinci anlamda bir sürekliliğe bağlıdır. Bir düşüncedeki devamdan/süreklilikten bahsetmek, öncelikle; hakkında konuşulan bir mevzu olarak bu düşünceyle onun yüklemleri arasındaki nispetlerin niteliğini soruşturmak demektir. Ancak bunun da öncesinde sorulması gereken şey, yüklemlere konu olan bu öznenin mahiyeti ve mevcudiyetidir. Bu türden bir soruşturma ise o şeyin kıvamıyla ilgilidir. Dolayısıyla bu durumda şöyle bir soru ortaya çıkar: kıvamı olmayanın devamı olur mu? 27 ÜÇÜNCÜ GENÇ AKADEMİSYENLER BULUŞMASI 26-28 Haziran 2009 İSKİ İkitelli Eğitim ve Sosyal Tesisleri Olimpiyat Köyü Mevki, Fatih Sultan Mehmet Han İçme Suyu Arıtma Tesisleri, Küçükçekmece/İST. Bilgi ve İletişim [email protected] 28 29 İSAGEM