GURERÜ'I-FEVAiD ve DÜRERÜ'I-KALAiD sa Kur'an'a ait kavramıara başarılı fılolo­ jik açıklamalar getirmesi ve bu kavramları Arap edebiyatı kaynaklarına başvu­ rarak açıklaması bakımından özel bir değer taşır. Müellif, Mu'tezili anlayışı teyit maksadını güden bu açıklamaları sıra­ sında başta ibn Kuteybe, Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam ve ibnü'l-Enbari olmak üzere çeşitli alimierin görüşlerinden örnekler vererek bunları çürütmeye çalışır. Bu tenkitler, keskin bir zeka ve engin bir kültürün ifadeleri olması yanında alışılmışın aksine son derece nazik olmasıyla da dikkat çeker. Eserin edebiyat ağırlıklı kısımlarında Arap edebiyatında tekrar sanatı, hazır­ cevaplık ve bu yönde meşhur olanlar, ünlü şairlerin kısa hal tercümeleri ve şiirle­ rinden örnekler, bu şair ve edebiyatçıla­ rın birbirleri hakkındaki görüş ve değer­ lendirmeleri, medih ve hicivleri, şiirde teş­ bih türleri, vatan ve vatan hasreti. kadın ve aşk. kıskançlık, ırz, kerem. ziyafet, cömertlik ve cömertliğiyle tanınanlar, avcı­ lık, dünya ve zühd gibi geleneksel Arapislam edebiyatının başlıca konularıyla bu konularda tanınmış şiir ve hikemiyattan zengin örnekler yer alır. Gurerü'l-fevôJd cahiz'in el-Beyô.n ve't-tebyin'i, ibn Kuteybe'nin 'Uyunü'la]]bô.r'ı, Müberred'in el-Kô.ıiıil'i gibi edebi-hikemi türü n en seçkin örneklerinden sayılır. Bir tefsir çalışması sayılınasa da belirtilen edebi eserlerden farklı olarak temel hedefinin belli başlı kelami meselelere dair ayetleri yorumlamak olduğu dik.kate alındığında eserin edebitür içerisinde farklı bir nitelik taşıdığı görülür; Bunuh yanında ayetlerin tefsirinde nesir ve şiir birikiminin yoğun bir şekiİde kullanıl~ ması onu diğer tefsirlerden farklı kılmış­ tır. Mu'tezile alimlerinden pek az eserin günümüze geldiği göz önüne alındığında Gurerü'l-fevô.~d'in, Mu'tezili tefsir anlayışına ışık tutması bakımından da özel bir değer taşıdığı kabul edilmelidir. Bütün bu özelliklerinden dolayı eser Arap kültürünün gözde kaynaklarından biri sayılarak tarih boyunca geniş bir ilgiye mazhar olmuştur. Çeşitli de kendi açıklamaları yanında asıl nüshada bulunan bol miktardaki kenar notlarıyla diğer yazmalarda yer alan önemli bulduğu haşiyeleri ve şiirlerin divanlar- · daki yerlerini göstermiştir. Gurerü'l-tevô.~d. ünlü Şii alimi ve düşünürü Hadi-i Sebzevari tarafından şerhe­ dilmiş (Tahran 1297), Muhsin Aıüşşeyh'in yazdığı el-Ferô.~dü '1-(Javô.li 'alô. şevô.­ hidi'l-Emô.li adlı şerh ise Muhammed Hasan ei-Cevahiri'nin tashih ve ta'likleriyle basılmıştır (Necef 1966). Eserin Abdurrahman b. Muhammed ei-Aiaiki tarafından Gurerü'l-Gurer ve dürerü'd-Dürer adıyla bir telhisi yapılmıştır (Brockel- · mann , 1, 704). BİBLİYOGRAFYA : Şerif eı-Murtaza. Emali'l-Murta2:a: Gurerü 'l- {eva'id ve dürerü'H:ala'id (nşr. M. Ebü'I-Fazl). Kahire 1373/1954, ayrıca bk. naşirin mukaddimesi, 1, 3-26; Müsned, IV, 155; isferayini. etTebşir [Kevseri). s. 58; Keş{ü'?·?Unun, 1, 748; ll, 1201 ; Serkis, Mu'cem, ı , 1124; ll, 1355; Brockelmann. GAL Suppl. , ı, 704; Kehhale. Mu'cemü'lmü'elli/ln, VII, 81; M. Hüseyin ez-Zehebi. et-Tefs ir ve 'l-mü{essirun, Kahire 1381/1961-62, 1, 403-429; Hanbaba Müşar. Fihrist-i Kitabhii-yı Çapi-yi 'Arabi, Tahran 1344 hş., s. 649; Sezgin, GAS, ı, 550-551; ll, 85; H. Ritter. "Amali aiMurtaçla" , Oriens, ll (1958) , s. 310. Iii İSMAİL CERRAHOGLU · GURLITT, Comelius . ; (1850-1938) İstanbul'un Osmanlı yapılarını L rölöve ve fotoğraflarıyla birlikte ilk defa bir Batı dilinde yayımiayan sanat tarihçisi. _j Viyana'da dünyaya geldi: manzara res- . samı Louis Gurlitt'ih oğlu ve sanat tarihi nin başka dallarında yayımları olan Wilhelm Gurlitt'in ağabeyidir. Küçük yaşta iken ailesi Almanya'nın Gotha şehrine göç etti. ilk ve orta öğrenimini burada yaptıktan sonra, Berlin'de Reichstag binasının proje yarışmasında birincilik alan ve Gotha'da yaşayan Ludwig Bohnsted'in tavsiyesi üzerine Berlin Mimarlık Akade- kütüphanelerde yazma nüsha- ları bulunan Gurerü'l-fevô.~d (Brockelmann. I, 704; Sezgin, II, 85) ilk defa Tahran'da( 1272), ardından Kahire'de ( 1325) basılmıştır. Muhammed Ebü'l-Fazl ibrahim. eserin en eski nüshasını (Escurial Library, nr. 145) esas alıp bunu diğer beş nüsha ile karşılaştırarak tahkikli neşrini yapmıştır (1-11. Kahire 1373/1954) Naşir; geniş fihristieri de ihtiva eden bu neşrin- 206 :~ Cornelius Gurlitt misi'ne girdi: fakat daha önce pratik kazanmak için bir süre sanat okulunda marangozluk ve dülgerlik öğrendi. Akademideki talebeliği sırasında, mimarlık tarihi dersleri veren ve istanbuı camileri hakkında ilk inceleme yazısını yayımlamış kişi olan Friedrich Adler'in etkisi altında kaldı. Bu arada öğreniminin yanı sıra Ludwig Bohnsted'in, 1868'de Viyana'ya gittikten sonra da Emi! von Försters'in mimarlık bürosunda çalıştı . 1870-1871 Fransız-Alman Savaşı' na gönüllü katılan Gurlitt, savaştan sonra mimarlık öğretimi hususunda büyük ünü olan Stuttgart'a gitti ve burada, sonraları Alman sanat tarihçiliğinin en önemli kişilerinden biri haline gelen W. Lübke ile yakın dostluk kurdu. Hatıralarında bizzat açıkladığı gibi hiçbir dalda öğrenimini sonuna kadar götürmeyen ve dolayısıyla herhangi bir imtihandan geçmeyen Gurlitt burada bir mimarlık bürosu açtı: bu arada bölgedeki yapılan mimarlık tarihi bakımından inceliyor ve arşivlerde araş­ tırmalar yapıyordu. 1879'da Dresden'de yeni kurulan Kunstgewerbe Museum'da çalışmaya başladı. Bir taraftan o yıllara kadar önemsenmeyen halk sanatiarına ait örnekleri topluyor. bir taraftan da Almanya· daki barak sanat üzerinde yaptığı araştırmalarını sürdürüyordu: Bu konuda uzun süreli burslarla Almanya ve Avusturya'da olduğu kadar i talya, Fransa. ingiltere ve Hollanda'da da incelemeler yaptı. Kendisini barok sanatın tarihini ya, zanların öncüsü olarak kabul ettiren ve .. büyük bir şöhrete eriştiren kitabı 18871889 yıllarında yayımlandı: arkasından . da çeşitli ülkelerde aynı konuyu işleyen birçok yayını çıktı. 189S'te Dresden Teknik Üniversitesi'nde kadrosuz profesörlüğe getirilen Gurlitt 1899'da kadrolu profesörlüğe tayin edildi ve burada önceleri küçük sanatlara dair dersler verirken daha sonra mimarlık tarihi, 1902'den itibaren de şehireilik akutmaya başladı . Gurlitt'in hocalığı sı­ rasında üzerinde önemle durduğu husus, öğrencilerinin değişik konularda araştır­ ma yapmaları ve çalışmalarını doktora tezi olarak sunmaları idi. Bu amaçla Osmanlı Devleti'nin o yıllardaki topraklarından Mezopotamya gibi tarihi bölgelerde kazılar yapan Deutsche-Orient Gesellschaft'ın araştırma ekiplerine doktora tezi hazır­ lamak isteyen birçok öğrencisini kattı. Gurlitt istanbul'a ilk defa 1905'te gitti. Prusya elçisi Marschall von Bieberstein'ın, buradaki camilerde inceleme yapabilmesi hususunda ll. Abdülhamid'den GURLULAR gerekli iradeyi alması onun için çok bürı tarafından pek denenmeyen bir biçimde GURLULAR yük bir avantaj oldu ve böylece rahatlıkla tanıtınası sebebiyle değer taşımaktadır. ( ..:,ıy...J~1) çalışabildiği İstanbul'a birçok defa daha Gurlitt, genel okuyucu kitlesine hitap Horasan, Afganistan giderek "bu unutulmaz güzellikteki şeh­ eden bazı makaleler dışında (mesela ve Kuzey Hindistan'da hüküm süren rin" mimari ve sanat zenginliklerini ölç"Konstantinopel und türkische Kunst", bir İslam hanedam meye, rölövelerini çıkarmaya, fotoğrafla­ Westermanns Monatshe{te ILeipzig 19081. (1000-1215). _j L rını almaya girişti. Hazırladığı eser, 1907nisan ve mayıs sayıları) Türksanatıyla il1912 yılları arasında Berlin'deki E. WasHerat'ın doğu ve güneydoğusunda bugili birkaç ilmi yazı daha yayımlamıştır. muth Yayınevi tarafından formalar halunan Orta Afganistan'ın . dağlık bölgeEdirne'deki Türk eserlerine dair makalinde yayımiandı ve Die Baukunst Konslesi bunların başında gelir ("Die Bauten siyle Gürcistan'ın (Garşistan) güneyi, Cuztantinopels adını taşıyan kitap baskısı Adrianopels", Orientalisches Are hiv, sy. can. FerahrQd, Herirud ve Murgap nehirtamamlandığında biri metin, biri levhaı ILeipzig 1910-1911 ı. s. 1-4, 51-60) Çok lerinin yöresindeki topraklara Gür denilar olmak üzere iki bölüm olarak ciltlenip kısıtlı bir süre içinde acele ile yapılan bu lirdi. Burası Şensebaniler'in (Gurlular) (levhalar bölümünün bir kısmı iki ci lt haçalışma, Osmanlı dönemi 'T'ürk mimariyurdu idi. Gazneli hakimiyeti sırasında linde) piyasaya sürüldü. Fotoğraflar, mersinin Edirne'deki örneklerini ilk defa taküçük bir kabilenin reisi olan Şenseba­ kezi Berlin'de bulunan Alman Foto Arşivi nıtan yazıdır. Bunu, eski resim ·ve grani'nin emirleri önce Gur toprakları üzetarafından o yılların en mükemmel tekvürlerin yardımıyla İstanbul'un XVI. yüzrinde siyasi hakimiyetlerini kurdular. daniğiyle çekilmiş, rölöveler ise beraberinyıldaki tarihi topografyasını incelediği ve ha sonra nüfuz sahalarını giderek geniş­ de getirdiği Dresden Teknik Üniversitesi'aynı dergide yayımladığı "Zur Topograplettiler ve nihayet XII. yüzyılda büyük bir nin öğrencileri tarafından çizilmişti. Anhie Konstantinopels im XVI. Jahrhungüce sahip oldular. cak bunların hepsinin aynı dikkat ve itina dert" (sy. 2, s. 1-9, 51-65) başlıklı makaŞensebani hanedanının ilk dönem taile kağıda geçirildiği söylenemez: bugün lesi ve onu da İznik'teki Osmanlı dönemi rihi, efsaneler içinde kaybolmuştur. O bölbazı çizimierde hata ve eksikliklere rastTürk mimarisinin ilk örnekleri üzerine kagede yaşamış bir tarihçi olan Minhac-ı lanmaktadır. Metin bölümünde de Gurleme aldığı, yine aynı dergide yayımla­ Sirac CQzcani. Gıyaseddin Muhammed b. litt'in, Türk ve istanbul tarihini yeteri kanan "Die islamitischen Bauten von lznikSam'ın sarayşairi Fahreddin MübarekŞah dar tanımadığı için bazı yanlışla r yaptığı Nicea" (sy. 3, s. 49-60) adlı araştırması MerverrQzi tarafından yazılan manzum görülür. Mesela Topkapı'da surların dı­ takip etmiştir. Gurlitt'in İstanbul hakkınNisô.bnô.me'ye dayanarak Şensebaniler'in şında yer alan Davud Paşa Kasrı'nın cami 9aki eserlerinden pek az tanınan bir tairan'ın efsanevi ve zalim kralı Dahhak'in olduğunu sanmış, Mahmud Paşa Camii'nesi de şehrin geç antik dönemden kalan soyundan geldiğini, Dahhak'in Arap mennin barak üslQptaki son cemaat yeri reÇemberlitaş, Arcadius sütunu gibi hatıra vaklarının XVIII. yüzyılın ikinci yarısında . anıtlarına dair broşürüdür (AntikeDen· • şeli olduğunu ve bundan dolayı Arap olmayan bölgelerde torunlarının Tazi (Ta- . gerçekleştirilen . bir tamire ait olduğunu kma/saulen in Konstantinope/, M ünehen zikler) olarak bilindiğini kaydeder. Dahfarkedemeyerek bunların Fatih Sultan 1909 1?1). hak'in hakimiyetine daha sonra iran'da Mehmed döneminde İstanbul'a gelen İtal­ Türkiye ve İstanbul hakkındaki çalış­ krallık makamına geçecek olan Feridun yan ustalarınca meydana getirildiğini ile- . malarından sonra Balkan ülkeleriyle meş­ tarafından son verilmesi üzerine torunri sürmüş, şimdiki Fatih Camii'nin 1766 gul olan Gurlitt, I. Dünya Savaşı yıllarında ları. zaman içinde gittikçe çoğaldıkları depreminden sorıra yeniden inşa edildibir taraftan Dresden'in şehir planı üzeGur'un erişilmeZ dağlık bölgelerine sığ ın- · ğini bilmediğ i için de binanın XV. yüzyılda .rinde yaptığı çalışmalarla şehircilige dödılar. CQicani bunların Hz. Ali zamanında Rum mimarı Khristodulos tarafından yanerken bir taraftan da savaş içinde tarimüslüman olduklarını söyler. · pıldığı kanaatinde olduğunu açıklamiştır. · hi eserierin korunması konusunda kon~ Fakat bütün bunlara rağmen eser, İs­ feranslar vererek yayımlar yapmıştır. AyUtbi ve Beyhaki'ye göre Gur halkı getanbul'un Osmanlı dönemi yapılarını ilk rıca Zagrep ve Düsseldorf'un şehir plannel olarak hak dinlerine inanmaktaydılar. defa rölöve ve fotoğrafları ile birlikte Balamalarına da katkıda bulunmuştur. Bununla beraber HerirQd'un yukarı kıs­ tılı okuyuculara tanıtmış oluyordu: ayrı­ mındaki Ahengeran'ın reisi olan Muhamilim adamlarının belli bir yaştan sonra ca İbrahim Edhem Paşa'nın milletleraraemekliye ayrılması gerektiği görüşünü sı Viyana sergisi için hazırladığı, 1871 'de taşımasına rağmen emekli olduğunda basılan Usul-i Mi'mô.ri-i Osmô.nfye gö( 1920) "sevgili öğrencilerinden kopmare de daha iyi bir çalışmanın ürünü idi. nın kendisine çok dokunduğunu" itiraf Die Baukunst Konstantinopels'in baeden Gurlitt daha uzun yıllar yaşamış ve Gurlular sımı sırasında Gurlitt Leipzig'de resimli Berlin'de ölmüştür. Ölümünden bir süre ·· kitaplardan meydana gelen "Die Kultur" önce, Türk sanatına yaptığı hizmetler göz önünde tutularak Türk Tarih Kurubaşlıklı bir diziyi yönetmeye başlamış ve mu'na şeref üyesi seçilmişti. Konstantinopel adlı eserini bu dizinin XXXI ve XXXII. ciltleri olarak yayımlamıştır. BİBlİYOGRAFYA : Müellif bu kitapta istanbul'un kültür tariJ . Jahn , "Cornelius Gurlitt", Die Kunstgehi bakımından tahlilini yaparken Bizans schichte der Gegenwart in Selbstdarstellungen, Leipzig 1924, s. 1-32 (kendi ağzından hadönemine ağırlık vermiş, Osmanlı sanatı­ yat hikayesi); Semavi Eyice, "Gurlitt, Cornelinı anlatırken de İtalyan ve İran tesirlerini us" , DBist.A, istanbul 1993, lll, 432-434. birinci planda tutmuştur. Her şeye rağ­ men bu küçük kitap da İstanbul'u başka la- li SEMAvi EvicE 207