basın özeti - Betam - Bahçeşehir Üniversitesi

advertisement
BASIN ÖZETİ
KAMU HARCAMALARININ BİLEŞİMİNİN BÜYÜME VE REFAH
ETKİLERİ
Açık Toplum Enstitüsü ile Bahçeşehir Üniversitesi’nin destekleriyle Bahçeşehir
Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (betam) bünyesinde
gerçekleştirilen araştırma kamu harcamalarının miktar ve nitelik itibariyle ekonomik
büyüme ile toplumsal refahı ne ölçüde etkilediklerini inceliyor. Devletin ne kadar
harcama yapacağı son tahlilde topladığı vergi miktarı ile sınırlıdır. Elbette devlet para
basarak ya da borçlanarak topladığı vergilerden daha fazlasını harcayabilir. Ancak bu
yöntemler kısa vadede, o da kamu borç miktarı düşükse, işe yararlar. Sürdürülebilir
büyüme ancak sınırlı ölçüde açık veren bütçelerle olanaklıdır. Türkiye’de bu basit
gerçek uzun süre bilmezden gelindi. Ama son yılların şiddetli ekonomik krizleri,
devletin para basarak ve borçlanarak büyüme ve refah yaratamayacağı gerçeği artık
kabul görmeye başladı.
Kamu harcamalarının ve bu harcamaları gerçekleştirebilmek için toplanan vergilerin
az ya da çok olup olmadığı ekonomi yazınında olduğu kadar siyaset arenasında da
her zaman hararetli tartışmaların odağı olmuştur. Tartışmaların nedeni,
demokrasilerde seçmenlerin hükümetlerden en az vergiyle en çok hizmeti talep
etmeleri, aynı zamanda da kamu harcamalarının refah düzeylerini olumu etkilemesini
kısa vadede arzulamalarıdır. Buna karşılık hükümetler, kısa dönemde kamu
harcamalarını, özellikle de gelir transferi türünden harcamaları artırarak seçmen
desteğini güçlendirmek ile, bu artışın sonucunda ortaya çıkacak enflasyon, aşırı
borçlanma gibi sorunların orta vadede neden olacağı büyüme, dolayısıyla refah
kayıpları arasında tercihe zorlanırlar.
Türiye’de bu tercih çoğunlukla seçmenin taleplerini tatmin etmek şeklinde olmuştur.
Türkiye’nin son 50 yılda büyüme performansı içler acısıdır. Bu dönemde kalkınma
yarışına Türkiye’nin gerisinde başlayan Asya ülkeleri kişi başına gelir itibariyle
Türkiye’yi ikiye katlamışlardır. Daha da vahimi, gelişmiş ülkeler ile Türkiye arasındaki
uçurum hemen hemen hiç değişmemiştir. Uçurumun kapanmaya başlaması için
ortalama büyümenin yükseltilmesi şarttır. Bunu başarmanın yollarından biri de maliye
politikasının kalitesinden geçmektedir.
2001 krizinin ertesinde devletin iflastan kurtulabilmesi için AKP Hükümeti sıkı maliye
politikası izlenmek zorunda kaldı. Bütçe disiplini ve şeffaflığı konularında kayda değer
ilerlemeler sağlandı. Bununla birlikte maliye politikasının kalitesi üzerinde fazla
durulmadı. Oysa, vergilerin, dolayısıyla da kamu harcamalarının ekonominin
www.betam.bahcesehir.edu.tr
gelişmişlik ve verimlilik düzeyine göre “aşırı” olup olmadığı, toplanan vergilerin daha
çok üretimden alınan dolaylı vergilerden mi, yoksa gelirlerden alınan dolaysız
vergilerden mi oluştuğu, vergi yükünün toplumsal kesimler arasında nasıl dağıldığı,
kamu harcamalarının üretimi destekleyici yönünün mü, yoksa geliri yeniden dağıtıcı
yönünün mü ağır bastığı fazla kurcalanmadı. Oysa bu sorular gerek ekonominin
büyüme performansı, gerek ortalama refah düzeyi, gerekse refahın nasıl paylaşıldığı
konularında yanıtlanması gereken kritik soruları oluştururlar.
Bugün sizlere sunduğumuz araştırmanın bu soruların tümüne yanıt arama gibi bir
iddiası yok. Daha mütevazı olarak, bugüne dek pek irdelenmemiş olan şu iki temel
soruya yanıt aradık: 1) Toplam vergi geliri / GSYH şeklinde tanımlanın vergi yükü
mevcut büyüme potansiyeli ve refah düzeyi itibariyle uyugun mudur? Teknik deyimle
optimal midir? 2) Kamu harcamalarını, “üretken harcamalar”, “kamu hizmetleri” ve
“gelir transferleri” şeklinde alt kalemlere ayrıştırarak incelediğimizde, toplam harcama
miktarını değiştirmeden bir harcama türünden diğerine kaynak aktardığımızda
büyüme ve refah nasıl etkilenir?
Bu sorulara araştırmanın verdiği yanıtları şöyle özetleyebiliriz:
1) Bugün itibariyle yüzde 21-22 düzeyinde bulunan kamu harcamaları / GSYH oranı
ile bu oranların 1-2 puan kadar altında seyreden vergi yükü, Türkiye ekonomisinin
gelişmişlik ve verimlilik düzeyi itibariyle az da olsa yüksek gözükmektedir. Nitekim
araştırmada Türkiye ekonomisinin 1998-2006 dönemini yansıtan genel denge modeli,
büyüme açısından optimal harcama oranını yüzde 15, refah açısından da yüzde 18
olarak öngörmektedir. Oysa referans döneminde faiz harcamaları hariç ortalama
harcama yüzde 22’ye yakındır. Bugün faiz gidelerinin GSYH içindeki payı yüzde 6
civarına gerilediğinden, faiz harcama oranı da yüzde 16 civarına gerilemiştir. Büyüme
açısından oran az da olsa yüksektir. Bu bakımdan Hükümet’in harcama / GSYH
oranını gelecek yıllarda 1 puan kadar düşürme hedefi doğrudur.
Refah açısından ise harcama oranının optimal düzeyden bir miktar düşük olduğu
söylenebilir. Büyüme potansiyeline zarar vermeden refahı artırmak için kamu
hizmetlerinin ve gelir transferlerinin düşük gelirliler lehine gözden geçirilmesi
gerekebilir.
2) Kamu harcamalarının mevcut bileşimi büyüme dostu değildir. Hükümetlerin
geçmişte çoğunlukla popülist politikalar izlemelerinin bu sonucu ortaya çıkarmış
olması güçlü ihtimaldir. Bu durumda önümüzdeki yıllarda kamu harcamalarında
önceliği üretken harcamalara, özellikle de eğitime vermek, büyümeyi ve refahı olumlu
etkileyecektir.
Bu siyasal açıdan kolay bir değişim değildir. Başarabilmek için toplumda kamu
maliyesinin sorunları hakkında bilginin yaygınlaşması ve sorumlu bir kamu bilincinin
oluşması zor tercihlerin yapılabilmesini kolaylaştıracaktır. Bu amaçla DPT
bünyesinde Amerikan Congressional Budget Office benzeri bir kuruluşun yer alarak
kamu harcama değişikliklerinin büyüme ve refah etkilerini bağımsız olarak
araştırması ve kamuoyunu bilgilendirmesi çok yararlı olur.
www.betam.bahcesehir.edu.tr
Download