T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI ACİL SERVİSE ZEHİRLENME SONUCU GELEN HASTALARIN SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ VE PSİKİYATRİK ANALİZİ Dr. Ufuk SARAÇOĞLU UZMANLIK TEZİ TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Yüksel GÖKEL ADANA-2011 TEŞEKKÜR Tezimin hazırlanmasında öncelikle danışman hocam sayın Prof. Dr. Yüksel GÖKEL başta olmak üzere değerli hocalarım sayın Doç. Dr. Zeynep Kekeç, sayın Doç. Dr. Salim SATAR ve sayın Doç. Dr. Ahmet SEBE ile beraber tüm acil servis çalışanlarına ve Dr. Meliha ZENGİN’e teşekkür ederim. I İÇİNDEKİLER Ι TEŞEKKÜR İÇİNDEKİLER ΙΙ TABLO LİSTESİ ΙΙΙ KISALTMA LİSTESİ ΙV ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER V ABSTRACT – KEYWORDS VΙ 1. GİRİŞ 1 2. GENEL BİLGİLER 3 2.1. Özkıyımın tanımı 3 2.2. Özkıyım epidemiyolojisi 4 2.3. Özkıyım ile ilişkili faktörler 6 2.3.1. Yaş 6 2.3.2. Cinsiyet 7 2.3.3. Sosyodemografik özellikler 7 2.3.4. Ailesel faktörler 8 2.3.5. Beden sağlığı 8 2.3.6. Irk 8 2.3.7. Özkıyım yöntemi 8 2.3.8. Psikopatolojik faktörler 9 2.3.9. Daha önceki özkıyım girişimleri 10 2.3.10. Biyolojik faktörler 10 2.4. Özkıyım metodu olarak zehirlenme 11 2.5. DSM IV sınıflandırması 11 3. GEREÇ VE YÖNTEM 17 3.1. Veri toplanması 17 3.2. İstatistiksel yöntemler 17 4. BULGULAR 18 5. TARTIŞMA 27 6. SONUÇ 34 7. KAYNAKLAR 37 8. EKLER 42 9. ÖZGEÇMİŞ 43 II TABLO LİSTESİ Tablo no: Sayfa Tablo 1. Özkıyım için risk faktörleri Tablo 2. DSM IV tanı sınıflandırması Tablo 3. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların yaş dağılımı Tablo 4. Daha önce özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma Tablo 5. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların öğrenim, iş ve medeni durumları Tablo 6. Daha önce özkıyım düşüncesi ile medeni durumların karşılaştırılması Tablo 7. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların aile birey sayıları, konut ve gelir durumları Tablo 8. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların sistemik hastalık öyküsü ve düzenli ilaç kullanımı Tablo 9. Sistemik hastalık öyküsü ile daha önce özkıyım düşüncesi arasındaki ilişki Tablo 10. Daha öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve öyküde özkıyım düşüncesi bulunanlar Tablo 11. Hastanın daha öncesinde kendisi ve ailesinde özkıyım girişimi öyküsü bulunanlar Tablo 12. Psikiyatrik tedavi alan hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile karşılaştırılması Tablo 13. Hastalara DSM IV’e göre konulan tanılar Tablo 14. Hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri Tablo 15. İlaç tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım düşüncesi ile ilişkisi Tablo 16. Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması arasındaki ilişki III 6 13 18 19 19 20 20 21 22 22 23 23 24 25 25 26 KISALTMA LİSTESİ AAPCC: Amerika Zehir Danışma Merkezi ABD: Amerika Birleşik Devletleri BOS: Beyin omurilik sıvısı BTA: Başka türlü adlandırılamayan DOPAC: Dihidroksi fenil asetik asit HVA: Homo valinik asit WHO: Dünya Sağlık Örgütü 5-HIAA: 5 Hidroksi indol asetik asit IV ÖZET Acil Servise Zehirlenme Sonucu Gelen Hastaların Sosyodemografik Özellikleri ve Psikiyatrik Analizi Amaç: Ölüme götüreceğini bilerek bireyin gerçekleştirdiği tüm eylemler özkıyım olarak tanımlanabilir. Zehirlenme bireyin kimyasal bir maddeye maruz kalması sonucu yaşamsal fonksiyonlarının etkilenmesidir. Tüm toplumlarda özkıyım sıklığı giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Özkıyım davranışının gelişimine katkıda bulunan psikiyatrik, çevresel, sosyal, ekonomik ve ailesel faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Bizim amacımız özkıyım düşüncesi ve davranışının altında yatan nedenleri araştırmak, hastaların özkıyım öncesinde ve esnasında içinde bulundukları psikiyatrik tabloyu tanımlayarak gerekli medikal ve psikoterapinin sağlanmasıyla ileride gelişebilecek özkıyım girişimlerini önlemektir. Gereç ve Yöntem: İleriye dönük olarak planlanan bu çalışmada fakülte etik kurul onayı alındıktan sonra 2009-2011 yılları arasında üniversitemiz acil servisine başvuran 18 yaş üstü, çalışmamıza katılmayı kabul eden, bilinçli olarak özkıyım davranışında bulunan 38’i erkek (% 31,1) ve 84’ü (% 68,9) kadın toplam 122 hasta alındı. Çalışmamız için hastaların sosyodemografik özelliklerini çözümlemeye yönelik oluşturduğumuz anket formundaki sorular yöneltildi. Hastaların istatistiksel analizi SPSS 15.0 veri analiz paket programı ile yapıldı. Bulgular: Özkıyım girişiminde bulunan hastaların 67’sinin (% 54,9) 18-24 yaş grubunda olduğu, 61’inin (% 50) bekar olduğu, 80’inin (% 65,6) çalışmadığı görülmüştür. Hastaların ortak özelliklerine baktığımızda bekar, bayan, genç yaş grubu, işsiz oldukları görülmektedir. Zehirlenme tedavileri bittikten sonra psikiyatri ile konsülte edilen hastaların 55’inde (% 45,1) depresyon en fazla konulan tanı oldu. Sonuç: Bireyin yaşadığı toplumsal, ekonomik, ailesel ve psikiyatrik sorunlar sonucu başvurduğu bir yöntem olan özkıyım davranışı, bireye göre alternatif bir çözüm yolu veya kendini ifade etme biçimidir. Özkıyım davranışında bulunan bireylere verilecek destek ile bu kişilerin özkıyım riskinde azalma sağlanabilir. Bu amaçla özkıyımda bulunan hastaların sosyodemografik özellikleri bilinmeli ve psikiyatri tarafından değerlendirilmelidir. Anahtar kelimeler: Acil servis, Zehirlenme, Özkıyım, Psikiyatri V ABSTRACT The Socio-demographic Characteristics and Psychiatric Analyses of the Patients Applying to Emergency Service Because of İntoxication Purpose: All the conscious actions by the individual knowing that shall result in death can be define as suicide. Intoxication is defined as being affected of the individual’s vital functions as a result of exposure to a chemical material. Suicide rate is an increasing public health problem in around the societies. The psychiatric, environmental, social, economical and familial factors that contributing in the development of suicidality must be considered. Our goal is to search the underlying reasons of suicide thought and suicide motion, and to prevent the probable future suicide attempts by providing required medical and psychotherapy through defining the psychiatric table that indicating the status of the patients before and during suicide. Materials and Method: After having the faculty ethical committee approval, 122 patients over 18, of being 38 men (% 31,1) and 84 women (% 68,9), who consciously attempted suicide and applied to emergency services of our university hospital between 2009 and 2011, and accepted to be included in our study were exercised in this forward looking study. For the research, the questions in questionnaire that we formed oriented to analyze the socio-demographic specifications of the patients were posed. The statistical data analyses of the patients were performed through SPSS 15.0 package program. Findings: It was observed that 67 of the patients (54,9%) who attempted suicide were in 18-24 age group, 61(50%) were single and 80 (% 65,6) were unemployed. when we consider the common characteristics of the patients, they were single, female, younger age group and unemployed. the depression was the most established diagnose with 55 (% 45,1) patients of total consulted with psychiatry therapy after completing their intoxication treatment. Conclusions: Suicide motion, a method that is applied as a result of the social, economical, familial and psychiatric problems, with which individual faces, is a way of expressing oneself or a way of alternative solution according to the individual. Through the support given to individuals having suicide tendency, a decrease in suicide risk among the mentioned people can be actualized. For this purpose, the socio-demographic features of patients attempted suicide must be well known and must be evaluated by psychiatry. Key Words: Emergency Service, Intoxication, Suicide, Psychiatry VI 1. GİRİŞ VE AMAÇ Özkıyım düşüncesi ve girişimi bireyin yaşamının herhangi bir döneminde ortaya çıkabilen ve bireyin psikolojik, sosyal, kültürel ve çevresel statüsüne göre şekillenen patolojik bir davranış biçimidir. Tüm dünyada özkıyım düşüncesi ve girişimi sonucu acil servislere başvuran hasta sayısı oldukça yüksek olmaktadır. Özkıyım düşüncesi veya girişiminde bulunmuş bireylerin çoğunlukla toplumdan izole, bekar, işsiz veya iş durumu tehlikede olduğu görülmüştür. Ayrıca hastalarda daha öncesinde psikiyatrik sorunların varlığı, madde bağımlılığı, eski özkıyım girişimleri de gözlenmiştir. Hastaların bu nedenlerden ötürü geçmişte psikiyatri birimlerine başvurduğu ve tedavi sürecine alındığı ancak yetersiz tedavi veya tedaviye uyum sağlanmadığı da sıkça rastlanılan bir sorundur. Acil servislere özkıyım düşüncesi ve girişimi sonucu başvuran hastaların hayati tehlikelerinin ve zehirlenme bulgularının ortadan kaldırıldıktan sonra psikiyatri tarafından değerlendirilmesi önem arzetmektedir. Psikiyatri tarafından değerlendirilen hastaların hastaneye yatış veya ayaktan ilaçlı ve ilaçsız takip edilip edilemeyeceğine karar verilmelidir. Bu amaçla hastaların sosyodemografik özelliklerinin bilinmesi ve uygun şekilde psikiyatri tarafından değerlendirilerek ilerde gelişebilecek özkıyım girişimlerinin de önüne geçilmesi planlanmalıdır. Özkıyım düşüncesi veya girişiminde bulunan bireyin bu niyetindeki ciddiyetinin sorgulanması gerekmektedir. Bu nedenle bireyin duygu ve düşüncelerinden yola çıkarak özkıyım düşüncesinin ciddiyeti ve eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği sorgulanmalıdır. Bilgi alınırken bireyin yaşadığı çevre, ekonomik durumu, ailesel faktörler, toplumun desteği, madde bağımlılığı, şiddete maruz kalma, önceki özkıyım girişimleri de değerlendirilmelidir. Hastanın değerlendirilmesi ve tedavisinin planlanmasında ana amaç bundan sonraki yaşamında güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu amaçla Acil Tıp ve Psikiyatri Birliği’nin kılavuzu faydalı veriler sağlamaktadır.53 Hastanın özkıyım düşüncesinin devam etmesi veya belirgin psikiyatrik hastalığı olması hastaneye yatırılmayı gerektirmektedir. Hastaneye yatırılmanın bireyin güvenliği için 1 olduğu uygun bir şekilde anlatılarak gerektiğinde aile bireyleriyle de görüşülerek hastanın ikna edilmesi sağlanmalıdır. Bu noktada hastanın güveninin kazanılması önem arzetmektedir. Özkıyım düşüncesinin ciddi olmadığı durumlarda hastaneye yatış gerekmeyebilir. Ayrıca bu noktada hastanın özkıyımına neden olan diğer faktörlerde gözden geçirilerek düzeltilebilecek olanlarla ilgili çalışılmalıdır. Hastanın ilk olarak sıkıntısının ne olduğu çözümlenmeli, bu süreçte asla hastayı sorgulayıcı, yargılayıcı bir tutum takınılmamalıdır. Hastanın ailesiyle de sık görüşülerek tedavinin süreciyle ilgili bilgi alınmalı ve gerekli yönlendirmelerde bulunulmalıdır. Hastanın özkıyımına yol açan sosyodemografik özelliklerin ortadan kaldırılması, durumunun düzeltilmesi ve psikiyatrik analizinin iyi yapılması özkıyım düşüncesi veya tekrarlayan girişim riskini azaltacaktır. Özkıyım metodu olarak zehirlenme en sık görülen yöntemlerden biri olup acil servise başvuruların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yaptığımız bu çalışmada özkıyıma yol açan risk faktörlerinin tespiti, özkıyıma yol açan psikiyatrik patolojinin tanınması ve tedavisinin yapılarak tekrarlayan özkıyım girişimlerinin önlenmesi amaçlandı. 2 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Özkıyımın Tanımı Özkıyım düşüncesi veya girişimi nedeniyle acil servise başvuran hastalarla sıklıkla karşılaşılmaktadır.1 Dünya tarihi boyunca özkıyım gerek ilkel gerekse günümüzün modern toplumlarında sık görülen toplumsal bir sorundur. Özkıyım davranışı sadece ruh sağlığını ilgilendiren bir sorun olmayıp ekonomik, kültürel ve toplumsal faktörlerin de şekillendirdiği bir eylemdir.28 Toplumlar arasındaki özkıyım oranları değişkenlik göstermektedir. İntihar davranışı toplumdan topluma farklı olarak kahramanlık, cesaret, korkaklık, acizlik, hastalık, intikam, suç ve onurlu bir davranış olarak değerlendirilmiştir. Bunun en temel sebepleri toplumlar arasındaki kültürel, dinsel ve hukuksal farklılıklardır.58 Özkıyım olgusunun gerçekleşmesinde üç unsurun rol oynadığı kabul edilmektedir. Bunlar; özkıyım kavramına karşı toplumun grup olarak geliştirmiş olduğu tutum, kişinin kendi dışından gelen zorlamalar ve bu etmenlerin bireyin karakteri ve kişiliğiyle etkileşimidir.71 Bazı toplumlarda özkıyım oranı düşük olmasına rağmen bazı toplumlarda belirli koşulların ortaya çıkmasına bağlı olarak özkıyım eylemi zorunlu olarak başvurulması gereken bir davranış biçimidir. İlkel toplumlarda dahi özkıyım eyleminin olduğu bilinmekte, hatta kimi toplumlarda yaşlı bireylerin özkıyımı seçmesi normal bir davranış olarak kabul edilmektedir.28 Toplumlar arasındaki sıklığı değişmekle beraber özkıyım, ölüme götüreceğini bilerek birey tarafından gerçekleştirilen eylemlerin doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirdiği ölüm şeklinde tanımlanabilir.3 Özkıyım bireyin öz benliğine yönelmiş bir saldırganlık olup, istemli olarak yaşamına son vermesidir.2 Özkıyım olgusu karşımıza her zaman akut olarak çıkmaz. Bazen sadece üzerinde düşünülen veya planlanan bir düşünce olarak ortaya çıkar. Bu nedenle özkıyımlar yalnızca ölümle sonuçlanan bir olgu olarak değil, bir girişim, bir düşünce olarak gündeme gelir. Bu yüzden özkıyım girişimlerinin ölümle sonuçlanıp sonuçlanmamasına göre iki başlık altında değerlendirilmesi gerekmektedir. Ölümle sonuçlanan özkıyım eylemlerine ‘özkıyım’, ölümle sonuçlanmayanlara ise ‘özkıyım girișimi’ demenin daha doğru olacağı ifade edilmektedir.3 3 Özkıyım gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir halk sağlığı sorunu olup genç nüfus içinde trafik kazalarından sonra ikinci sırada gelmektedir. Ancak ülkemizde özkıyım oranının son yıllarda arttığı bildirilmektedir.4 Özkıyım girişiminde bulunanların yarısında daha öncesinde özkıyım girişimi bulunmaktadır. Erkeklerin özkıyım girişimleri ateşli silah ve ası ile bayanların ise kimyasal madde ve ilaç alımı şeklinde olmaktadır. Erkeklerin özkıyımları sıklıkla ölümle sonuçlanmaktadır. Bu yüzden erkeklerde özkıyımı önleme çalışmalarına daha erken dönemde başlanmalıdır.5 Özkıyım davranışı biyolojik faktörler, psikolojik bozukluklar, ailede özkıyım öyküsünün olması, genetik yatkınlık, psikososyal yaşam olayları gibi birçok faktöre bağlı bir olgudur.6 Kişinin yaşamındaki stres yaratan durumlar ile koruyucu mekanizmaları arasındaki denge kişinin özkıyım girişimi riskini belirler. Koruyucu mekanizmaların ortadan kalkması veya stres faktörlerinin artması özkıyım düşüncesinin ön plana çıkmasına yol açar.5 Özkıyım girişimindeki ölüm riski; kişinin niyetine, hasarın derecesine, kullanılan yönteme bağlıdır. Ateşli silahlar, ası, karbonmonoksit zehirlenmeleri, yüksekten atlama ölüm riski yüksek özkıyım şekilleridir.5 Özkıyım girişimi sonrası kişinin suçluluk duygusu, utanma gibi duygulanımlar ile baş etmesi gerekmektedir. Bu yüzden özkıyım girişimi sonrası kişilere psikiyatrik sağaltım, sosyal ve aile desteği sağlanmalıdır.5 2.2. Özkıyım Epidemiyolojisi Özkıyım olgularındaki artış tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık sorunu olmaya başlamıştır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılı olan özkıyım oranları Japonya, Almanya, Finlandiya, İsviçre’de 100.000’de 25, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’de 100.000’de 12 seviyelerindedir.7 Genel olarak tüm dünyada özkıyım oranı ortalama olarak 100.000’de 12 seviyelerindedir. Birtakım sosyal faktörlerin etkisine bağlı olarak bu oranlar dönemsel olarak değişmektedir. Tüm dünyada özkıyım, kalp hastalıkları, kanser, serebrovasküler hastalıklar, kazalar, diyabetten sonra en sık ölüm nedenleri arasında yer almaktadır.8 Tüm dünyada 2000’li yıllarda özkıyım oranı 100.000’de 14,5 olup son 50 yıl içinde bu oran dünya genelinde % 60 oranında artmış bulunmaktadır.9,10 Genel topluma baktığımızda 4 özkıyım oranı 100.000’de 10-20 arasında değişmekte olup bu oran ülkelere göre 10-40 arasındadır. ABD’de özkıyım oranı 100.000’de 11 olup en sık ölüm nedenleri arasında ilk onda yer almaktadır.11 Özkıyım ABD’de yılda 30000 ölümden sorumlu olup özellikle 15-24 yaş grubunda en sık ölüm sebepleri arasında 3. sıradadır.12,13 Çin’de özkıyıma bağlı ölümler tüm ölümler arasında % 3,6 oranına sahiptir.14 İngiltere’de özkıyım oranı 100.00’de 10 olup yaklaşık yıllık ölüm sayısı 5000 civarındadır. Ancak son 20 yıl içinde genç erkeklerde özkıyım oranı artarak en sık ölüm nedeni haline gelmiştir.15 Japonya’da özkıyım oranı 100.000’de 26 olup yıllık özkıyım sayısı 32.000 olarak hesaplanmıştır.16 Honkong’ta özkıyım oranları artmakta olup özellikle en belirgin artış genç erkeklerde gözlenmektedir.17 Ülkemizde özkıyım oranı dünya geneline göre düşük olarak saptanmıştır. Ülkemizde Devlet İstatistik Enstitüsü kayıtlarına göre genel populasyonda özkıyım oranı 100.000’de 2-3 düzeylerinde olup, 15 yaş üzerinde bu oran 100.000’de 4,3 seviyelerine çıkmaktadır. Ancak ülkemizde bu oranlar resmi değerler olup gayriresmi olgularında eklenmesiyle bu oranın bir miktar daha artacağı düşünülmektedir.18 Özkıyım girişimi genç erişkin gruplarda düşük olmakla birlikte son 30 yıl içerisinde belirgin derecede artış göstermektedir. Genç erişkinlerde özkıyım oranının artmasında alkol kötüye kullanımının yanında eğitim ve okul sorunları, ekonomik olumsuzluklar, ailede özkıyım girişiminin varlığı, iletişimsizlik, stresli yaşam biçimi de diğer risk faktörlerini oluşturmaktadır.5 Kadınlarda annelik duygusu özkıyım girişimi riskini azaltmakla birlikte, doğum sonrası depresyonda özkıyım girişimi riskini arttıran bir etken olarak göze çarpmaktadır.19-20 Özkıyım ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarına göre; • Genç erişkinlerde özkıyım girişimi yüksek olup geçmişe oranla yükselmeye devam etmektedir. • İşsizlik gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli sebeplerden biridir. • Şizofreni ve depresyon gibi sık görülen psikiyatrik rahatsızlıkların erken dönemde tespit ve tedavi edilmesi özkıyım girişimini azaltıcı bir etken olarak öne çıkmaktadır. • Alkol kötüye kullanımı ve diğer bağımlılık potansiyeli olan maddelerin kullanılması özkıyım riskini doğrudan arttırmaktadır. • Yazılı ve görsel basın aracılığıyla özkıyım girişiminin modellenmesi toplum üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır.5 5 2.3. Özkıyım ile İlişkili Faktörler Özkıyım girişimleri, bireyin ciddi anlamda hayatını sonlandırmak amacıyla yapılabildiği gibi sadece dikkat çekmek amacıyla da meydana gelebilir. Bu davranışlar ani olarak karar verilebildiği gibi uzun süreli planlamada olabilir. Özkıyım girişiminin ciddiyeti bireyin niyetine, seçilen yöntemin hazırlığına, yöntemi uygulayan kişinin yöntem hakkındaki bilgisine ve bazen de başkalarının müdahalesine bağlıdır. Özkıyımın tek bir nedeni yoktur. Özkıyım girişiminde birden fazla belirleyici etken ve risk faktörü vardır (Tablo 1).5 Tablo 1. Özkıyım için risk faktörleri Etken Değişken Yaş Eğitim durumu Sosyal yaşam Ekonomik durum İş durumu Toplumsal destek Cinsiyet Yerleşim yeri Kurumlar Irk Hastalık Genetik İleri yaş Düşük Yalnız, bekar, boşanmış Düşük İşşiz, iş güvencesi olmayan Düşük Erkek Kentsel yerleşimin düzensiz olduğu yerler Hapishaneler, ordu Beyaz Malignensi, AIDS, nörolojik patoloji Ailede özkıyım girişimi 2.3.1. Yaş Özkıyım oranı yaşla birlikte artmakla beraber özkıyım girişimi genç yaşlarda daha yüksektir. İleri yaşlarda tamamlanmış özkıyım oranı daha yüksektir. Son çeyrek asırda genç adölesanlar arasındaki özkıyım girişimi artmış olup özellikle 1980’lerde ilk defa toplu özkıyım vakalarına rastlanmıştır. 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan araştırmaya göre tamamlanmış özkıyım girişimi genç erkeklerde daha yüksek olarak tespit edilmiştir. Özkıyım düşüncesi ve girişimi ise 15-24 yaş arasında kadınlarda daha yüksek bulunmuştur.21 ABD’de yapılan çalışmaya göre yaşlı populasyonda özkıyım girişimi oldukça yüksek olup, 65 yaşın üzerinde bu oran tüm toplumun yarısından fazladır.22 Gençlerde tamamlanmış özkıyımların, özkıyım girişimlerine oranı 1/200 iken yaşlılarda bu oran 1/4’tür. Yaşlı populasyonda gençlere oranla risk faktörleri değişkenlik göstermektedir. Bu risk faktörleri 6 arasında kronik hastalıkların varlığı, toplumdan izolasyon, kronik ağrılar, yakın zamanda sevdiği bir kişinin kaybı ve genelde gözden kaçırılan depresyon yer almaktadır.23 2.3.2. Cinsiyet Ülkemizde ve dünyada yapılan çalışmalara göre tamamlanmış özkıyım oranı erkeklerde daha yüksek olarak tespit edilmiş olup özkıyım girişimi ise kadınlarda erkeklere oranla daha yüksektir. Erkeklerin tamamlanmış özkıyım oranları kadınlara göre üç kattan daha fazladır. Bu oran bütün yaş grupları için oldukça sabittir. Bununla birlikte kadınlar erkeklere göre dört kat daha fazla özkıyım girişiminde bulunurlar.24 Kadınlarda özkıyım girişiminin fazla olması özkıyımın amacının yaşamdan vazgeçmek olmadığını ancak bireyin o an yaşadığı stresin topluma ifade edilmesi için bir metot olarak kullanıldığını düşündürmektedir. Tayland’da yapılan araştırmaya göre tamamlanmış özkıyım oranının 1988’de erkek/kadın oranı 1,6 iken 2003’de bu oran 3,3’e yükselmiştir.25 Yine yapılan bir çalışmaya göre postmortem 137 özkıyım vakalarında erkek/kadın oranı 2,8 olarak ölçülmüştür.26 2.3.3. Sosyodemografik Özellikler Dünya üzerinde boşanmış ve yalnız yaşayan kişilerde özkıyım düşüncesi ve girişimi genel topluma oranla daha yüksek olarak görülmüştür.27 Evli olmak özkıyım için koruyucu bir faktör olmakla beraber ailevi faktörler, bireyin üzerindeki sorumluluğun artması sonucu özkıyım girişimi riskini arttırmaktadır. Özkıyım evlilere nazaran bekarlarda 2 kat, boşanmış ve yalnız yaşayanlarda 4-5 kat daha sıktır.46 Aynı şekilde gelir durumu düşük, fiziksel sağlığı kötü olan kişilerde özkıyım riski belirgin şekilde yüksektir. İşsizlik önemli oranda özkıyım riskini arttırmaktadır. İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre işsizlerde özkıyım riski genel topluma göre 3 kat artmış olarak tespit edilmiştir. Emeklilerde de özkıyım riskinin yüksek olduğu yapılan çalışmayla görülmüştür.11 Bireyin toplum içerisindeki sosyal statüsünün yükselmesi veya düşmesi özkıyım riskini arttırmakla beraber düşük sosyoekonomik durumun riski belirgin olarak arttırdığı bilinmektedir. Avrupa’daki özkıyım girişimlerinin yarısından fazlası düşük sosyal sınıflardan gelmektedir. Özkıyım girişiminde bulunan kişilerde sosyal durum değişikliği ve gelir düşüklüğü sıktır.29 Ekonomik açıdan başka bireylere bağımlı kişilerde özkıyım oranı yüksektir.47 7 2.3.4 Ailesel Faktörler Yapılan bir çalışmada özkıyım girişimi ile başvuranların % 18,4’ünde ailede psikiyatrik hastalık, % 8,8’inde ailede özkıyım girişimi, % 15,8’inde yakın çevrede özkıyım girişimi olduğu saptanmıştır.30 Ailede ebeveynlerden birinin yokluğu veya ayrı yaşama özellikle adölesanlarda özkıyım riskini arttırmaktadır.31 Ailede daha öncesinde özkıyım girişiminde bulunan aile ferdinin varlığı özkıyım riskini arttırmaktadır. Psikiyatrik hastalığı olan kişilerin ailelerinde de özkıyım riskinin yükseldiği tespit edilmiştir.32 ABD’de özkıyım oranları evlilerde 100.000’de 11 iken boşanmışlarda oran 100.000’de 40 olarak bildirilmiştir. Avrupa’da özkıyım girişiminde bulunanların çoğunluğu bekar, dul veya yalnız yaşamaktadır.29 2.3.5 Beden Sağlığı Kişinin sosyal yaşamını etkileyen ve tedavi süreci zorlu olan hastalıklar kişinin özkıyım riskini arttırmaktadır. Nörolojik hastalıklar, AIDS, maligniteler özkıyım riskinin en yüksek olduğu hastalıklar grubudur.33 Ayrıca hipotiroidizm, adrenal yetmezlik, hepatik ensefalopati gibi bireyin ruhsal durumunu etkileyen hastalıklarda da özkıyım girişimi artmaktadır.11 2.3.6. Irk Irklar arasında yapılan çalışmalarda belirli oranda farklılıklar tespit edilmiştir. Yapılan çalışmada tamamlanmış özkıyımlarda beyaz erkek ve kadınlardaki oran siyah ırka göre daha yüksek ölçülmüştür.12 Yine başka bir çalışmada beyaz adölesan kızlarda özkıyım girişimi siyah adölesan kızlara göre belirgin şekilde yüksektir.31 2.3.7. Özkıyım Yöntemi Girişimin ciddiyeti ile vücuda verilen zarar doğru orantılı olup özkıyım girişimi şiddet içeren ve içermeyen olmak üzere iki başlık altında izlenebilir. Yüksekten atlama, ası, ateşli silah, motorlu araç kazası şiddet içeren özkıyım girişimleri olup, ilaç içme ve gaz ile özkıyım girişimi şiddet içermeyen grupta yer almaktadır. 8 Kişinin özkıyım yöntemini seçmede çevresel faktörler ve gerekli materyale ulaşılabilirlik de önem arzetmektedir. Ateşli silahların yaygın olduğu toplumlarda bu yöntemi kullananların sayısı artmaktadır. Tarımsal yapının yaygın olduğu bölgelerde ilaç içme yoluyla özkıyım girişimi oranı artmaktadır.36 Özkıyım girişiminin şiddeti arttıkça erkek cinsiyet ve yaş ortalaması da orantılı olarak artmaktadır. Ailede özkıyım öyküsü mevcut olanlarında özkıyım şiddeti yüksek olarak bulunmuştur.32 Yapılan bir çalışmada ölümle sonuçlanan özkıyım girişimlerinde ası her iki cinsiyet grubunda da en sık kullanılan yöntem olarak tespit edilmiş olup ikinci sırada erkeklerde ateşli silah, kadınlarda ise zehirlenme görülmektedir.35 Ülkemizde yapılan bir çalışmada en sık özkıyım yöntemi olarak her iki cinsiyette ası ilk sırada yer almaktadır. İkinci sırada erkeklerde ateşli silah yaralanması, kadınlarda zehirlenme yer almaktadır.4 2.3.8. Psikopatolojik Faktörler Özkıyım düşüncesi ve girişimi toplumun geneline göre psikiyatrik patolojisi olan kişilerde daha yüksek seyretmektedir. Özkıyım girişiminde bulunan kişilerdeki ruhsal hastalıklar arasında en sık % 35 ile depresif bozukluklar gelmektedir. Şizofreni %10, demans veya deliryuma ise %5 oranında rastlanmaktadır. Ayrıca alkol bağımlılığı da % 25 oranında bulunmaktadır.44,46,48 Bayanlarda altta mevcut olan depresyon özkıyım riskini arttırmaktadır. Erkeklerde saldırganlık, madde kötüye kullanımı, manik atak daha çok görülen psikopatolojik durumlardır.37 Depresif bozukluk dünyada en yaygın olarak görülen psikiyatrik bozukluklardan biri olup, yapılan bir çalışmada normal populasyonda 100.000’de 8,3 olan özkıyım oranı depresif hastalarda 100.000’de 83 olarak ölçülmüştür.18 Ülkemizde yapılan bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunmuş bir grubun psikiyatrik değerlendirilmesinde, grubun yaklaşık yarısında depresif bozukluk tespit edilmiştir. Depresif bozuklukları sıklığına göre psikotik ve anksiyete bozuklukları takip etmektedir. Ayrıca bu çalışmadaki hastaların yaklaşık yarısında daha öncesinde psikiyatrik tanı ve medikal tedavi öyküsü bulunmaktadır.38 Cumhuriyet Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada özkıyım girişimi sonrasında hastaların % 48,1’ine depresyon tanısı konmuştur. Madde bağımlılığı, anksiyete ve duygudurum bozukluklarında özkıyım riski depresyona oranla daha düşük ancak genel topluma oranla yüksektir. Nikotin, haşhaş ve alkol bağımlılarında risk düşük olmakla beraber alkol bağımlılığında, alkolün depresyonun etkilerini arttırdığı görülmüştür.37,39 Mevcut psikiyatrik hastalığın tedavisinin yapılmaması 9 veya tedavinin etkin olmaması ile beraber alkol-madde bağımlılığının varlığı da özkıyım riskini arttırmaktadır.40 Şizofreni tek başına özkıyım girişimini arttırmakla beraber depresyonun eklenmesiyle risk belirgin ölçüde yükselmektedir. Şizofrenisi olan hasta gruplarında yapılan çalışmalarda tamamlanmış özkıyım oranı % 10 seviyelerinde tespit edilmiştir. ABD’de yapılan bir çalışmada şizofreni hastalarında yaşam boyu özkıyım girişimi oranı % 37 olarak bulunmuştur. Genel topluma oranla şizofreni hastalarında özkıyım riski 20 kat artmıştır.41 Özkıyım girişimi özellikle tutuklu ve mahkumlarda sıktır. Hapishanelerdeki özkıyım girişiminde bulunanların yaklaşık yarısı daha öncesinde psikiyatrik tedavi görmüş veya halen görmekte olan kişilerden oluşmaktadır.24 Duygudurum bozuklukları özkıyım riskinin en yüksek olduğu psikiyatrik hastalıklardır. Özellikle depresif dönemlerde özkıyımlar 30 kat daha sık saptanmıştır. Ancak manik dönemlerde de özkıyımlar olasıdır. Distimik bozukluklar ve uyum bozuklukları da özkıyım nedenleri arasında önemli yer tutar.28 2.3.9. Daha Önceki Özkıyım Girişimleri Özkıyım girişiminde bulunan kişilerin daha öncesinde de girişimlerinin olması sık görülen bir durumdur. Özkıyımların % 19-24’ünde daha önce özkıyım girişimi bulunmakta olup, 10 yıl içerisinde tamamlanmış özkıyım gelişme olasılığı % 10’dur. Daha önceki girişimlerin varlığı devam eden özkıyım girişimi riskinin yüksek olduğunu gösteren en önemli kriterlerden biridir. Özkıyım girişim riskinin en yüksek olduğu dönem özkıyımdan sonraki üç aylık dönem olarak belirtilmektedir.24 2.3.10. Biyolojik Faktörler Genetik aktarım her hastalıkta olduğu gibi özkıyım girişimlerinde de önemli bir yer tutmaktadır. Yapılan çalışmalarda tek ve çift yumurta ikizleri ile evlat edinilmiş bireylerde özkıyım oranları değişmektedir. Evlat edinilmiş ve özkıyım girişiminde bulunmuş bireylerin biyolojik akrabalarında özkıyım riski, yine evlat edinilmiş ancak özkıyım girişiminde bulunmamış bireylerin biyolojik akrabalarından daha yüksek orandadır.42 Çift yumurta ikizlerinde özkıyım davranışı tek yumurta ikizlerine göre daha düşük bulunmuştur.43 Özkıyım sonucunda ölen hastaların beyinlerinde frontal kortekste serotonin ve 5 hidroksi indol asetik asit (5-HIAA) düzeyinin azaldığı gösterilmiştir. Yapılan bir çalışmada 10 beyin omurilik sıvısında (BOS) 5-HIAA düzeyleri düşük olan depresif bireylerin yüksek olan depresif bireylere göre özkıyım riskinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.49 Yapılan bir çalışmada özkıyım riski bulunan depresif bireylerde homo valinik asit (HVA) ve dihidroksi fenil asetik asit (DOPAC) düzeyleri düşük tespit edilmiştir.50 Başka bir çalışmada tekrarlayan özkıyım girişimi olan hastaların BOS HVA ve 5-HIAA düzeyleri düşük saptanmıştır. Tekrarlayan özkıyım girişimlerinde bulunan depresif hastaların özkıyım riskinin belirlenmesinde bu belirteçlerin değerlendirilerek hastaların özkıyım riskinin önüne geçilmesi sağlanabilir.51 Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda özkıyım girişiminde bulunan psikiyatrik hastalarda serum kolesterol düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.52 2.4. Özkıyım metodu olarak zehirlenme Bireyin kendi kendini zehirlemesi bir özkıyım yöntemi olarak sık karşılaşılan bir durumdur. ‘Zehir’ terimi ilk olarak milattan sonra 1200’lerde literatüre girmekle beraber ilk çağlardan buyana bilinen bir kavramdır.54,55,56 Zehirlenme organizmanın yaşam fonksiyonlarını etkileyen bir kimyasal madde ile karşılaşması olarak tanımlanabilir. Zehirleyici maddeye mesleki, çevresel, keyfi ve tıbbi nedenlerle maruz kalınabilir. Zehirin vücuda girmesi inhalasyon, dermal, ağız yoluyla ve enjeksiyon sonucu gerçekleşebilir. Amerika Zehir Danışma Merkezi (AAPCC) raporlarına göre 2002 yılında 2.380.000 zehirlenme olgusu rapor edilmiş ve 2001 yılına göre zehirlenme olgularında % 4,9 oranında artış olmuştur.57 2.5. DSM-IV Sınıflandırması DSM zihinsel hastalıklar için bir tanı ölçütü olup Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından ilk defa 1952 yılında yayınlanmıştır. Son güncel hali DSM IV olarak 1994 yılında tekrar yayınlanmıştır. DSM IV’te hasta 5 açıdan değerlendirilir; • Klinik bozukluklar ve klinik ilgi odağı olabilecek bozukluklar • Kişilik bozuklukları ve mental retardasyon • Mental bozukluğa ek olarak bulunan genel tıbbi durumlar ve fiziksel bozukluklar • Mental bozukluğun gelişiminde katkıda bulunan psikososyal ve çevresel sorunlar 11 • Hastanın sosyal, iş ve psikolojik işlevselliği olmak üzere genel işlevselliği Bu değerlendirme şekline göre hastanın işlevselliği 100 üzerinden değerlendirilir. Bozukluğun şiddeti hafif, orta, ağır, kısmi remisyonda, tam remisyonda olarak belirtilir. DSM IV tanımlayıcıdır. Klinik görünümlerin çeşitliliği nedeniyle tanısal sınıflandırma her zaman mümkün olmaz. Semptomlar tanı koyabilmek için gerekli eşiğin altında olduğunda, klinik görünüm genel olarak tanımlanan kategoriye uymakla birlikte özel bir tanının kriterleri tam olarak karşılanmadığında, bozukluğun etiyolojisi hakkında tereddüt edildiğinde, atipik veya karışık bir semptom belirtisi ile karşılaşıldığında ‘başka türlü adlandırılamayan’ kategori kullanılır. DSM IV tanı sınıflandırması tablo 2’de verilmiştir. 12 Tablo 2. DSM IV tanı sınıflandırması 1. − − − − − − GENELLİKLE İLK KEZ BEBEKLİK, ÇOCUKLUK YA DA ERGENLİK DÖNEMİNDE TANISI KONAN BOZUKLUKLAR − − − − Mental Retardasyon (Zeka Geriliği) Öğrenme Bozuklukları Devinsel (Motor) Beceriler Bozukluğu İletişim Bozuklukları Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Dikkat Eksikliği ve Yıkıcı Davranış Bozuklukları Bebek veya Küçük Çocukların Beslenme ve Yeme Bozuklukları Tik Bozuklukları Dışa Atım Bozuklukları Bebeklik, Çocukluk veya Ergenliğin Diğer Bozuklukları 2. DELİRİUM, DEMANS, AMNESTİK VE DİĞER BİLİŞSEL BOZUKLUKLAR − − − − Delirium Demans Amnestik bozukluk Diğer bilişsel bozukluklar 3. BAŞKA BİRYERDE SINIFLANDIRILAMAYAN GENEL TIBBİ BİR DURUMA BAĞLI RUHSAL BOZUKLUKLAR − AIDS 4. MADDE KULLANIMI İLE İLİŞKİLİ − − − − − − − − − − − Alkolle ilişkili bozukluklar Amfetaminle ilişkili bozukluklar Kafeinle ilişkili bozukluklar Kannabisle ilişkili bozukluklar Kokainle ilişkili bozukluklar Hallüsinojenle ilişkili bozukluklar İnhalanla ilişkili bozukluklar Nikotinle ilişkili bozukluklar Opiyatla ilişkili bozukluklar Fensiklidinle ilişkili bozukluklar Sedatif-hipnotik veya anksiyolitiklerle ilişkili bozukluklar Çoğul madde kullanımı ile ilişkili bozukluklar Diğer bir madde kullanımı ile ilişkili bozukluklar BOZUKLUKLAR − − 13 Tablo 2. Devamı 5. ŞİZOFRENİ VE BOZUKLUKLAR DİĞER − − − − PSİKOTİK − − − Şizofreni Şizofreniform bozukluk Şizoaffektif bozukluk Hezeyanlı Bozukluk (Sanrısal Bozukluk) Kısa psikotik bozukluk Paylaşılmış psikotik bozukluk Diğer psikotik bozukluklar 6. DUYGUDURUM BOZUKLUĞU − Major depresif bozukluk ve Bipolar I bozukluğu 7. ANKSİYETE BOZUKLUKLARI − − − − − − Anksiyete bozuklukları Panik bozukluğu ve agorafobi Özgül fobi ve sosyal fobi Obsesif kompulsif bozukluk Posttravmatik stres bozukluğu ve akut stres bozukluğu Yaygın anksiyete bozukluğu − − − − − − Somatizasyon bozukluğu Farklılaşmamış somatoform bozukluk Konversiyon bozukluğu Hipokondriazis Beden dismorfik bozukluğu Ağrı bozukluğu − − − − − − Dissosiyatif bozukluklar Dissosiyatif amnezi Dissosiyatif füg Dissosiyatif kimlik bozukluğu Depersonalizasyon bozukluğu Başka türlü adlandırılamayan dissosiyatif bozukluklar 8. SOMATOFORM BOZUKLUKLAR 9. YAPAY BOZUKLUKLAR 10. DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR 14 Tablo 2. Devam 11. CİNSEL BOZUKLUKLAR VE CİNSEL KİMLİK BOZUKLUKLARI − − − − − İnsan cinselliği Homoseksüalite Cinsel işlev bozuklukları Parafililer Cinsel kimlik bozuklukları 12. YEME BOZUKLUKLARI − − Anoreksiya nevroza Bulimia nevroza 13. UYKU BOZUKLUKLARI − − − − − Normal Uyku Uyku Bozuklukları Birincil Uyku Bozuklukları Parasomnialar Başka türlü adlandırlamayan parasomnia Diğer mental bozukluklara bağlı uyku bozuklukları Diğer uyku bozukluklar − − 14. BAŞKA YERDE SINIFLANDIRILMAMIŞ DÜRTÜ DENETİM BOZUKLUKLARI − − − − − − Aralıklı patlayıcı bozukluk Kleptomani Piromani Patolojik kumarbazlık Trikotillomani Başka türlü adlandırlamayan dürtü denetim bozukluğu − − − − − − − − − − − Paranoid kişilik bozukluğu Şizoid kişilik bozukluğu Şizotipal kişilik bozukluğu Antisosyal kişilik bozukluğu Borderline kişilik bozukluğu Histrionik kişilik bozukluğu Narsistik kişilik bozukluğu Çekingen kişilik bozukluğu Bağımlı kişilik bozukluğu Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu Başka türlü adlandırlamayan kişilik bozukluğu 15. UYUM BOZUKLUKLARI 16. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI 15 Tablo 2. Devamı 17. KLİNİK İLGİ ODAĞI OLABİLECEK DİĞER DURUMLAR − − − − − Psikosomatik bozukluklar Psikojenik kardiak hastalık Başağrıları Kanser Cilt hastalıkları 18. İLİŞKİ SORUNLARI − − − Ruhsal bozukluğa ve genel tıbbi duruma bağlı ilişki sorunları Ana-baba-çocuk ilişki sorunları Eşle ilişki sorunları Kardeşler arasında ilişki sorunları Kötüye kullanma veya ihmal etme ile ilişkili sorunlar Erişkinlerin fiziksel kötüye kullanımı Erişkinlerin cinsel kötüye kullanımı − − − − − − − − − − Yas Mesleki sorun Erişkin antisosyal davranışı Temarüz (simülasyon) Bir yaşam evresi sorunu Tedaviye uyumsuzluk Dinsel veya manevi sorun Kültler Yeni bir kültürden etkilenme sorunu Yaşla ilgili kognitif gerileme − − − − 19. KLİNİK İLGİ ODAĞI OLABİLECEK DURUMLAR 16 3. GEREÇ VE YÖNTEM Yaptığımız bu çalışma ileriye dönük bir anket çalışması olarak planlandı. Bu çalışma için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurul Komitesinin izni alındı. Bütün hastalar acil olarak zehirlenme tedavileri yapılıp klinik olarak zehirlenme bulgu ve semptomları ortadan kalktıktan sonra gerekli onamları alınarak çalışmaya dahil edildi. 3.1. Verilerin Toplanması Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne 2009-2011 tarihleri arasında özkıyım amaçlı ilaç içen 18 yaş üstü, demografik özelliklerine ulaşabildiğimiz, çalışmamıza katılmayı kabul eden 122 hasta alındı. Çalışmaya alınan 122 hastadan 48’i antikolinerjik, 31’i çoklu ilaç, 25’i parasetamol, 10’u kolinerjik, 6’sı antihipertansif ve 2’si antidiyabetik zehirlenme idi. Çalışmamıza kazara kimyasal maddelere maruz kalma sonucu gelişen zehirlenme vakaları alınmadı. Çalışmamıza ayrıca ası, yüksekten atlama, ateşli silah yaralanması gibi eylemlerle özkıyım girişiminde bulunan hastalar alınmadı. Çalışmamızda özkıyım amaçlı zehirlenme olgularının sosyodemografik özelliklerini çözümlemek amacıyla hazırladığımız anket formundaki sorular soruldu. Soruların hepsine hastaların kendileri yanıt verdi. Hastaların tedavileri tamamlandıktan sonra acil serviste yattıkları dönemde psikiyatri konsultasyonu istendi. 3.2. İstatistiksel Yöntemler Anket formuyla toplanan veriler araştırmacı tarafından bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. Yüzyüze görüşülerek toplanan verilerin değerlendirilmesinde ‘SPSS for Windows’ 15.0 veri analiz paket programı kullanıldı. Analizlerde cinsiyet, medeni durum gibi kesikli değişkenlerin birbiriyle karşılaştırılmasında yüzdelik ve chi Square testi kullanıldı. Özkıyım düşüncesini tetikleyen faktörler multivariate (logistic regression) yöntemlerle araştırılmıştır. Bireysel analizlerde düşünceyi tetikleyen faktörler (tanı, cinsiyet, sistemik hastalık, daha önce ilaç kullanımı, psikiyatrik tedavi, yatış, poliklinik kontrol, ilaç başlanması) multivariate testi ile belirlenmiştir. Tüm testlerde istatistiksel önem düzeyi 0,05 olarak alındı. 17 4. BULGULAR Değerlendirmeye alınan hastaların 38’i (% 31.1) erkek, 84’ü (% 68.9) kadın idi. Başvuran hastaların çoğunluğunu 18-24 yaş grubu (% 54.9) oluşturmaktaydı. Diğer yaş grupları tablo 3’de belirtilmiştir. Tablo 3. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların yaş dağılımı Yaş grupları Erkek ort±Sd (min-max)med Kadın ort±Sd (min-max)med 18-24 19,6±1,50 (18-24) 19 20,4±1,81 (18-24) 20 25-34 30,84±3,08 (25-34) 32 29,72±2,81 (25-34) 20 35-50 40,66±2,08 (39-43) 40 39,33±2,87 (35-43) 39 50+ 52,5±2,38 (50-55) 52,5 53,75±3,86 (50-58) 53,5 Toplam 38 (% 31,1) 84 (% 68,9) Toplam n (%) 67 (54,9) 35 (28,7) 12 (9,8) 8 (6,6) 122 (100) Değerlendirilmeye alınan hastaların öyküsünde daha önce özkıyım düşüncesinin olması kadınlarda erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla olduğu saptandı (p=0,035). Özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma tablo 4’te verilmiştir. 18 Tablo 4. Daha önce özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma Özkıyım düşüncesi Erkek n (%) Kadın n (%) p Var n(%) Yok n(%) 19 (% 50) 19 (% 50) 0,67 58 (% 69) 26 (% 31) 0,035 Çalışmaya alınan hastaların medeni durumlarına bakıldığında 61’inin (% 50) bekar olduğu tespit edildi. Hastalarımızın iş durumlarına bakıldığında çalışmayan hasta sayısı 80’(% 65,6) idi. Öğrenim durumlarını dikkate aldığımızda genel olarak ilköğretim ve lise mezuniyet oranları yüksek olup birbirine yakın olarak ölçülmüştür. İlgili bilgiler tablo 5’te verilmiştir. Tablo 5. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların öğrenim, iş ve medeni durumları n(%) Medeni durum İş durumu Öğrenim durumu Bekar 61 (% 50) Evli 48 (%39,3) Boşanmış 8 (% 6,6) Dul (eşi ölü) 5 (% 4,1) Çalışıyor 42 (% 34,4) Çalışmıyor 80 (% 65,6) Yok 9 (% 7,4) İlköğretim 48 (% 39,3) Lise 53 (% 43,4) Üniversite 12 (% 9,8) Toplam 122 122 122 Çalışmamızdaki hastaların daha önce özkıyım düşüncesinin olup olmaması ile medeni durumları karşılaştırıldı. Hastaların medeni durumları ile özkıyım düşüncesinin varlığı 19 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,362). Ayrıntılı karşılaştırma tablo 6’da verilmiştir. Tablo 6. Daha önce özkıyım düşüncesi ile medeni durumların karşılaştırılması Medeni durum p Bekar Evli Dul (eşi ölü) Boşanmış n (%) n (%) n (%) n (%) Özkıyım Var 34 (% 44,2) 34 (% 44,2) 3 (% 3,9) 6 (%7,8) düşüncesi Yok 27 (% 60) 14 (% 31,2) 2 (% 4,4) 2 (% 4,4) 0,362 Ailede yaşayan birey sayılarına bakıldığında hastaların büyük bir kısmının kalabalık bir aile ortamından geldiği görülmüştür. Çalışmaya alınan tüm hastaların ortalama aile birey sayısı 5,29±1,57 kişi (AS:3-ÜS:10) idi. Ayrıca hastalarımızın büyük çoğunluğunun 1000 TL altında gelirinin olduğu tespit edildi. Ayrıntılı birey sayıları, konut durumu ve gelir dağılımı Tablo 7’de verilmiştir. Tablo 7. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların aile birey sayıları, konut ve gelir durumları n(%) Birey sayısı Konut 1-3 kişi 11 (% 9) 4-5 kişi 57 (% 46,7) 6-7 kişi 41 (% 33,6) 8+ kişi 13 (% 10,7) 122 Evsahibi (kendisine 65 (% 53,3) veya ailesine ait) Gelir durumu Toplam 122 Kiracı 57 (% 46,7) 500 TL altı 25 (% 20,5) 500-1000 TL 50 (% 41) 1000-1500 TL 38 (% 31,1) 1500 TL üstü 9 (% 7,4) 20 122 Hastalarımızda hiçbir fiziksel (ortopedik, görme, işitme vs.) engeli bulunmamaktaydı. Tablo 8’de görüldüğü üzere çalışmaya alınan hastaların 17’sinin (% 13,9) sistemik hastalığı mevcuttu. Sistemik hastalığı bulunan 17 hastanın 8’inde hipertansiyon, 3’sinde epilepsi, 3’sinde diabetes mellitus, 2’sinde astım, 1’inde de hipotiroidi mevcuttu. Çalışmaya alınan tüm hastaların 29’u (% 23,8) düzenli olarak ilaç kullanmaktaydı. Tablo 8. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların sistemik hastalık öyküsü ve düzenli ilaç kullanımı n(%) Toplam Sistemik hastalığı olanlar (n) • • • • • Hipertansiyon (8) Epilepsi (3) Diabetes mellitus (3) Astım (2) Hipotiroidi (1) 17 (% 13,9) Sistemik hastalığı olmayanlar 105 (% 86,1) Düzenli ilaç kullanımı 29 (% 23,8) (antihipertansif, antiepileptik, antidiyabetik, antipsikiyatrik vs.) Kullananlar 122 122 Kullanmayanlar 93 (% 76,2) Çalışmaya alınan hastalar içerisinde sistemik hastalığı olanlarda sistemik hastalığı olmayanlara göre özkıyım düşüncesinin fazla olduğu istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulundu (p=0,03). Sistemik hastalık ile özkıyım düşüncesi arasındaki karşılaştırma tablo 9’da verilmiştir. 21 Tablo 9. Sistemik hastalık öyküsü ile daha önce özkıyım düşüncesi arasındaki ilişki Özkıyım düşüncesi Var n (%) Yok n (%) p 16 (% 94,1) 1 (% 5,9) 0,03 Sistemik hastalığı olanlar n (%) Çalışmamızda hastalarımızın tamamı özkıyım amacıyla zehirlenme girişiminde bulunmakla beraber daha öncesinde 77’sinin (% 63,1) özkıyım düşüncesinin olduğu tespit edildi. Tüm hastaların 46’sının (%37,7) daha öncesinde veya halen psikiyatrik tedavi aldığı saptandı. Özkıyım girişimi öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve özkıyım düşüncesi olan hastalar tablo 10’da verilmiştir. Tablo 10. Daha öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve öyküde özkıyım düşüncesi bulunanlar n(%) Tedavi alan 46 (% 37,7) Tedavi almayan 76 (% 62,3) Öyküde özkıyım Düşünce var 77 (% 63,1) düşüncesi Düşünce yok 45 (% 36,9) Psikiyatrik tedavi Toplam 122 122 Hastaların 32’sinin (% 26,2) daha öncesinde bir özkıyım girişiminde bulunduğu ayrıca tüm hastaların 12’sinin (% 9,8) diğer aile bireylerinde de özkıyım girişim öyküsü olduğu öğrenildi. Daha öncesinde kendisinin ve ailesinin öyküsünde özkıyım girişimi bulunan hastalar tablo 11’de verilmiştir. 22 Tablo 11. Hastanın daha öncesinde kendisi ve ailesinde özkıyım girişimi öyküsü bulunanlar Özkıyım girişimi Girişimi var 32 (% 26,2) öyküsü Girişimi yok 90 (% 73,8) Ailede özkıyım Öykü mevcut 12 (% 9,8) girişimi öyküsü Öykü mevcut değil 110 (% 90,2) 122 122 Çalışmamızda özkıyım girişimi öncesinde psikiyatrik tedavi alan hastalarda özkıyım düşüncesinin istatistiksel olarak anlamlı (p=0,000) olduğu saptandı. Psikiyatrik tedavi alan hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile karşılaştırılması tablo 12’de verilmiştir. Tablo 12. Psikiyatrik tedavi alan hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile karşılaştırılması Özkıyım düşüncesi Öyküde psikiyatrik tedavi alanlar n(%) Var n(%) Yok n(%) p 42 (% 91,3) 4 (% 8,7) 0,000 Çalışmamızda hastaların tanı ölçütleri DSM IV’e göre değerlendirildi. En fazla %45,1 ile depresyon tespit edilmiş olup diğer tanılar tablo 13’de verilmiştir. 23 Tablo 13. Hastalara DSM IV’e göre konulan tanılar n(%) Erkek 1 (% 14,28) Kadın 6 (% 85,72) Anksiyete bozukluğu Erkek 12 (% 35,3) Kadın 22 (% 64,7) Başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu Erkek 1 (% 33,3) Borderline Bipolar bozukluk Depresyon Uyum bozukluğu Psikoz Toplam n(%) 7 (% 5,7) 34 (% 27,9) 3 (% 2,5) Kadın 2 (% 66,7) Erkek 4 (% 44,44) Kadın 5 (% 55,56) Erkek 15 (% 27,27) Kadın 40 (% 72,73) Erkek 5 (% 38,46) Kadın 8 (% 61,54) Erkek 0 (% 0) Kadın 1 (% 100) Toplam 9 (% 7,4) 55 (% 45,1) 13 (% 10,7) 1 (% 0,8) 122 (% 100) Çalışmamıza katılan toplam 122 hastaya yapılan psikiyatri konsultasyonu sonucunda 81’ine (% 66,4) ilaç başlanması ve 102’sinin (% 83,6) taburcu olduktan sonra psikiyatri poliklinik kontrolüne gelmesi önerildi. Toplam 122 hastanın 19’una (%15,6) zehirlenme bulguları düzeldikten sonra psikiyatri servisine yatırılarak tedavi almasına karar verildi. Psikiyatri tarafından değerlendirilen hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri tablo 14’de verilmiştir. 24 Tablo 14. Hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri n(%) İlaç başlanması İlaç başlananlar 81 (% 66,4) İlaç başlanmayanlar 41 (% 33,6) Kontrol önerilen 102 (% 83,6) Psikiyatri poliklinik 122 122 Kontrol kontrolü Toplam 20 (% 16,4) önerilmeyen Önerilen 19 (% 15,6) Önerilmeyen 103 (% 84,4) Yatarak tedavi 122 Çalışmamızdaki özkıyım düşüncesi var olan hastaların taburcu olma aşamasında psikiyatrik ilaç tedavisine başlanma oranları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,000). Özkıyım düşüncesi var olan ve taburcu aşamasına gelen hastalarımızın psikiyatri tarafından yatırılarak tedavi altına alınma oranları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,007). İlaç tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım düşüncesi ile ilişkisi tablo 15’te verilmiştir. Tablo 15. İlaç tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım düşüncesi ile ilişkisi Özkıyım düşüncesi Psikiyatrik ilaç tedavisi başlananlar n(%) Yatırılarak önerilen tedavi n(%) Var n(%) Yok n(%) p 64 (% 83,1) 17 (% 37,8) 0,000 17 (% 89,5) 2 (% 10,5) 0,007 25 Çalışmamıza alınan 122 hastanın 7’sine (% 5,7) psikiyatri konsultasyonu sonucunda borderline tanısı konmuş olup 1 hastaya yatış önerilmiştir. Hastaların 34’üne (% 27,9) anksiyete bozukluğu tanısı konuldu ve 1 hastaya yatış önerildi. Üç (% 2,5) hastaya başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu tanısı kondu ve 1 hastaya yatış önerildi. Hastaların 9’una (% 7,4) bipolar tanısı kondu ve 4 hastaya yatış önerildi. Depresyon tanısı konan 55 (% 45,1) hastadan 10’una yatış önerildi. Hastalardan 13’üne (% 10,7) uyum bozukluğu tanısı kondu ve 1 hastaya yatış önerildi. Bir (% 0,8) hastaya psikoz tanısı konulup bu hastada psikyatri servisine yatırıldı. Konulan tanı ve yatış kararının karşılaştırmasında istatistiksel olarak anlamlı (p=0,017) bir fark saptanmıştır. Konulan tanı ve yatış kararı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmasına rağmen bazı tanı gruplarındaki hasta sayısının çok düşük olması bu anlamlılığın dikkatlice yorumlanmasını gerektirmektedir. Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması arasındaki ilişki tablo 16’da verilmiştir. Tablo 16. Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması arasındaki ilişki Konulan Tanı Borderline Yatırılma durumu Psikiyatri servise Psikiyatri servise yatırılan yatırılmayan 1 (%14,3) 6 (%85,7) 1 (% 2,9) 33 (% 97,1) 1 (% 33,3) 2 (% 66,7) p Anksiyete bozukluğu Başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu Bipolar Depresyon 0,017 4 (% 44,4) 5 (% 55,6) 10 (% 18,2) 45 (% 81,8) 1 (% 7,7) 12 (% 92,3) 1 (% 100) 0 (% 0,00) Uyum bozukluğu Psikoz 26 5. TARTIŞMA Özkıyım dünya genelinde oldukça yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre özkıyım, en sık ölüm nedenleri arasında ilk on içerisinde yer almaktadır.11 Özkıyımın son yıllarda ergenlik dönemi ve genç erişkinlerde sıklığının giderek artması dikkat çekicidir.61 Özkıyım hızının düşük olduğu ülkeler grubunda yer almamıza rağmen son yıllarda özkıyım oranının artarak 100.000’de 3,0 ile 4,3 arasında değiştiği saptanmıştır.4 Bir özkıyım girişim yöntemi olarak zehirlenme kimyasal maddelere daha kolay ulaşılabilirlik nedeniyle son yıllarda artmaktadır. Amerika zehir danışma merkezi (AAPCC) verilerine göre 2002 yılındaki zehirlenme vakalarının oranı 2001 yılına göre % 4,9 artmıştır.57 Ülkemizde zehirlenme ile sağlık kuruluşlarına başvuranların sayısı hakkında yeterli veriler olmamakla birlikte Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2001 yılında 11.672 kişi hastanelere başvurmuştur.62 Zehirlenme vakalarının tedavisi konusunda bölgemizde referans olarak kabul edilen acil servisimizde yaptığımız bu çalışmada, özkıyım girişiminde bulunan bireyleri özkıyım girişimine yönlendiren ailesel, çevresel, kültürel ve ekonomik nedenlerin tespitine çalışıldı. Ayrıca bu çalışmamızda hastaların daha önceki özkıyım düşüncelerinin, girişimlerinin, ailelerindeki özkıyım öyküsünün ve daha önce varolan psikiyatrik hastalık öyküsünün özkıyım girişimi riski üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışmamızda hastaların özkıyım esnasındaki psikiyatrik durumları ve tedavileri tamamlandıktan sonra psikiyatri açısından gerekli tedavisi planlanmaya çalışıldı. Bu çalışmada hastaların cinsiyetleri açısından değerlendirilmesinde 38’i erkek, 84’ü kadın idi. Yalvaç’ın yaptığı çalışmada kadınların erkeklere oranı 1,7 olarak bulunmuştur.29 Dilbaz ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada bu oran 2,17 olarak bulunmuştur.63 Wunderlich ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada kadınlarda özkıyım girişiminin erkeklere oranla yüksek olduğu ve yine aynı çalışmada kadınlarda özkıyım girişiminin daha genç yaşlarda olduğu saptanmıştır.64 Yanturalı’nın yaptığı bir çalışmada kadınların erkeklere oranla daha sık özkıyım girişiminde bulunduğu ancak erkeklerin ise özkıyım girişimlerinin daha ciddi olduğu görülmüştür.1 Rosenberg ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada kadınlarda özkıyım sonucu 27 ölüm oranı 1/25 iken erkeklerde oran 1/3 olarak bulunmuştur.69 Kekeç ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada kadınlarda özkıyım oranının yüksek olmasının sebepleri arasında toplumlarda kadına yönelik baskıcı tutumun önemli bir risk arttırıcı faktör olduğu belirtilmiştir.67 Yaptığımız çalışmada erkeklerin yaş ortalamaları 28,73±11,03 kadınların yaş ortalamaları 26,50±9,20 olarak ölçülmüştür. Çalışmamızda özkıyım girişiminin en yüksek olduğu grup 18-24 yaş aralığı olup 67 (% 54,9) hasta bulunmaktadır. Boz ve arkadaşları ile Al ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalarda da benzer yaş gruplarında özkıyım girişiminin yüksek olduğu tespit edilmiştir.65,66 Kerkhof ve Arensman’ın birlikte yaptıkları çok merkezli bir çalışmada özkıyım girişiminin kadınlarda 15-24 yaş grubunda, erkeklerde ise 25-34 yaş grubunda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.68 Çalışmamızda hastaların medeni durumları göz önüne alındığında 61’i (% 50) bekar, 48’i (% 39,3) evli, beşi (% 4,1) dul (eşi ölmüş) ve sekizi (% 6,6) boşanmış olarak bulundu. Bulduğumuz sonuçlara dayanarak özkıyım girişiminin bekar ve yalnız yaşayan bireylerde daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bulduğumuz bu sonuçların yapılan diğer çalışmalarla da örtüştüğünü söyleyebiliriz. Arensman ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada en sık özkıyım girişiminin boşanmış kadınlarda görüldüğü tespit edilmiştir.70 WHO’ya göre özkıyım girişimi oranı yalnız yaşayan ve eşinden ayrılmış kişilerde yüksektir.27 Yanturalı’nın yaptığı bir çalışmada bireyin evli olmasının özkıyım açısından koruyucu bir faktör olduğu görülmüştür.1 Kekeç ve arkadaşlarının bir çalışmada ise özkıyım oranının evli bireylerde daha yüksek olduğu tespit edilmiş.6 Bu durumun evli bireylerde aile içi ilişki ve eşlerle olan sorunlarının özkıyım riskini arttırdığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmaların sonuçları bireylerin evli ve bekar olmasına göre değişkenlik gösterse de bekar olmanın ve yalnız yaşamanın özkıyım için artmış risk faktörü olduğu görülmektedir. Çalışmamızda hastaların iş durumu incelendi. Çalışmamızdaki toplam 122 hastanın 42’sinin (% 34,4) belirli ve düzenli bir işi varken, 80 (% 65,6) hastanın herhangi bir işi bulunmamaktaydı. Güleç ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada özkıyım girişiminde bulunanların düzenli bir iş yaşamının ve iş güvencelerinin olmadığı bulunmuştur.72 Yanturalı’nın yaptığı çalışmada da işsizlik özkıyım için bir risk faktörü olarak değerlendirilmiştir.1 Platt’ın yaptığı çalışmalarda işsizliğin belirgin şekilde riski arttırmadığı ancak işsizlikle beraber gelişen ekonomik çöküntü ve sosyal durumda düşmenin özkıyım riskini arttırdığı görülmüştür.73,74 28 Çalışmamızda hastaların öğrenim durumları sorgulandığında 53’ünün (% 43,4) lise mezunu, 48’inin (% 39,3) ilköğretim mezunu, 12’sinin (% 9,8) yüksekokul mezunu, 9’unun (% 7,4) hiçbir okul mezuniyetinin olmadığı tespit edildi. Lonnqvist’in yaptığı bir çalışmada düşük eğitim düzeyinin özkıyım açısından risk oluşturduğu bulunmuştur.5 Hastaların evde yaşayan birey sayılarına baktığımızda 11’inin (% 9) evdeki birey sayısı 1-3 kişi arasında, 57’sinin (% 46,7) 4-5 kişi, 41’inin (% 33,6) 6-7 kişi, 13’ünün (% 10,7) 8 ve daha fazla kişiden oluştuğu saptandı. Ülkemizde kalabalık aile ortamı, toplumun genel kültür yapısıyla ilgili olup çocukların evlense dahi aileyle beraber yaşamaları ile açıklanabilir. Kaynaklarda bu yönde yapılan bir çalışmanın olmaması nedeniyle ailede yaşayan birey sayısının özkıyım riski üzerine etkisi tam olarak değerlendirilememektedir. Hastalarımızın konut ve ekonomik durumlarına baktığımızda 57 (% 46,7) hastanın kirada, 65 (% 53,3) hastanın kendine ait konutlarda oturdukları tespit edildi. Ekonomik durumlarına göz attığımızda 500 TL altı gelire sahip 25 (% 20,5) hasta, 500-1000 TL gelire sahip 50 (% 41) hasta, 1000-1500 TL gelire sahip 38 (% 31,1) hasta, 1500 TL üstü gelire sahip 9 (% 7,4) hasta saptandı. Ülkemizde asgari ücretin 500 TL’nin biraz üzerinde olması ve açlık sınırının 1000 TL civarında seyretmesi nedeniyle çalışmamızdaki hastaların 75’i (% 61,5) ekonomik olarak sıkıntılı bir konumda yeraldığını belirtebiliriz. Lonnqvist ile Frierson ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmada düşük ekonomik durumun özkıyım riskini arttırdığı görülmüştür.5,75 Yaptığımız çalışmada hastalarımızın hiçbirinin bedensel engeli yoktu. Lonnqvist’in yaptığı bir çalışmada ciddi sakatlıklara yol açan olaylardan sonra özellikle yaşlı bireylerde özkıyım riskinin yükseldiği görülmüştür.5 Hastalarımızın sistemik hastalık öykülerine bakıldığında 17’sinde (% 13,9) sistemik hastalık mevcutken 105’inin (% 86,1) sistemik hastalığı bulunmamaktadır. Çalışmamızda sistemik hastalığı bulunan hastalar ile daha öncesinde özkıyım düşüncesi varlığının karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Çalışmamızın sonucuna göre sistemik hastalığı bulunan 17 hastanın 16’sında özkıyım düşüncesinin mevcut olduğu ve bu hastalarda sistemik hastalığın özkıyım düşüncesinin ortaya çıkma riskini arttırdığı söylenebilir. Sistemik hastalığın varlığının özellikle yaşlılarda özkıyım riskini arttırdığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Yanturalı’nın ve Goldney’in yaptıkları iki ayrı çalışmada bireyin yaşam kalitesinde önemli oranda düşüş sağlayan veya tedavisi mümkün olmayan bir 29 sistemik hastalığın varlığında özkıyım riskinin arttığı gözlenmiştir.1,76 Doshi ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada özellikle malignite varlığında özkıyım girişimi ve riski artmış olarak bulunmuştur.33 Sistemik hastalığın varlığı bireyin yaşam kalitesini etkileyerek hayattan bir beklentinin kalmamasına aynı zamanda toplum içerisinde yalnızlığa sürükleyerek özkıyım girişimin tetikleyebileceğini düşünebiliriz. Hastalarımızın 29’unda (% 23,8) en az 6 aydır ilaç kullanımı olup bu ilaçlar içerisinde hipertansiyon, epilepsi, diabet ve psikiyatrik ilaçlar bulunmaktaydı. Hastaların varolan sistemik hastalıklarından dolayı bu ilaçları kullandıkları gibi daha öncesinde aldıkları psikiyatrik tedavinin devam etmesi sonucu da ilaç kullanımı mevcuttu. Depresyon hastalarının tedavinin başlangıcından sonraki dönemde özkıyım oranının arttığı bilindiğinden bu hastaların ilaç tedavisi aldığı dönemde yakından takip edilmeleri gerekmektedir.77,78 Çalışmamızdaki hastaların geçmişte psikiyatrik tedavi alıp almadıkları sorgulandığında 46’sının (% 37,7) daha önce psikiyatri tarafından ilaç veya psikoterapi şeklinde tedavi aldığı öğrenilmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada geçmişte psikiyatrik tedavi alan hastalarda özkıyım düşüncesinin anlamlı derecede fazla olduğu (p=0,00) istatistiksel olarak saptandı (Tablo 11). Çalışmamızda aldığımız sonuçlara dayanarak geçmişinde psikiyatrik tedavi alan hastalarda özkıyım düşüncesinin ortaya çıkma riskinin yüksek olduğu söylenebilir. Hulten ve arkadaşları ile Waern ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmalarda da ruh sağlığının bozulması özkıyım riskini belirgin şekilde arttırdığı ispatlanmıştır.79,80 Tedavi almalarına rağmen bu hastalar tedaviye uyum sağlamazlar veya yeterli tedavi edilmezler. Goldney’in yaptığı bir çalışmada da özkıyım girişiminde bulunan hastaların çoğunun özkıyım girişiminden yakın bir zaman önce psikiyatrik tedavi aldığını göstermektedir.76 Çalışmamızdaki 77 (% 63,1) hastada daha önce varolan özkıyım düşüncesi tespit edilmiştir. Geçmişinde özkıyım düşüncesi olan hastalar içerisinde kadınların (p=0,035), erkeklere göre daha fazla olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulundu (Tablo 4). Kadınlarda özkıyım girişimi oranının erkeklere göre yüksek olmasının nedenlerinden biri olarak, geçmişlerinde özkıyım düşüncesi varlığının erkeklere göre daha yüksek olması ile açıklanabilir. Çalışmamızdaki hastalar içerisinde geçmişinde özkıyım düşüncesi olan hastaların daha fazla psikiyatri kliniğine yatırıldığı (p=0,007) ve psikiyatrik ilaç başlandığı (p=0,000) çalışmamızda saptandı (Tablo 14). Geçmişte özkıyım düşüncesinin olması hastanın uzun süredir bu düşünce ile mücadele ettiğini ve yaşam ölüm ikileminde ölümden yana tavır 30 aldığını göstermektedir. Özkıyım düşüncesinin varlığı, bireyi hayatının bir döneminde özkıyıma yönelterek altta yatan psikopatolojik yapının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Yaptığımız çalışmada özkıyım düşüncesinin mevcut olduğu bireylerin özkıyım girişiminden sonra daha fazla psikiyatrik desteğe ihtiyaç duydukları görülmüştür. Çalışmamızdaki hastaların 32’sinde (% 26,2) öykülerinde özkıyım girişimi bulunmuştur. Daha önce özkıyım girişiminin varlığı sonraki dönemde özkıyım riskini arttırmaktadır. Bizim yaptığımız çalışmada da bu sonuca ulaştık. Özkıyım girişiminde bulunan bireylerin sonraki dönemlerde bu özkıyım tamamlama riski yüksektir.81 Özellikle özkıyım girişiminden sonraki ilk 1 yıllık dönemde risk oldukça yüksektir.76 Garland ve Zigler’in birlikte yaptıkları çalışmada tamamlanmamış özkıyım girişiminden sonraki dönemde hastanın tekrar özkıyım girişiminde bulunma riski öyküsünde özkıyım girişimi bulunmayan birine göre çok yüksektir.82 Köroğlu’nun yaptığı bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunan depresif hastaların % 40’ında daha öncesinde de özkıyım girişimi tespit edilmiştir.24 Hastalarımızın 12’sinin (% 9,8) öykülerinde de ailede özkıyım girişimi bulundu. Bulduğumuz bu sonuçlar özkıyım için risk faktörleri olarak ailesel ve genetik faktörlerin dikkate alınması gerektirdiğini düşündürmektedir. Yapılan çalışmalarda da ailedeki özkıyım girişimleri oranlarına bakılmıştır. Deveci ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunanların % 8,8’inde ailede özkıyım girişimi bulunmuştur.30 Egeland ve Sussex’in beraber yaptıkları bir çalışmada bir bölgedeki toplumun özkıyım oranlarına bakılmıştır. İncelenen toplumda depresyon oranı yüksek olmasına rağmen özkıyım girişiminde bulunan bireyler dört ailede yoğun olarak bulunmuştur.83 Yüksel’in yaptığı çalışmada genetik yapı incelenmiş ve monozigot ikizlerin her ikisinde de özkıyım girişimi oranı dizigot ikizlere oranla belirgin olarak yüksek bulunmuştur.11 Ancak biz çalışmamızda genetik yapıyı incelemediğimiz için bu konuyla ilgili yorum yapılabilmesi için yeni çalışmaların yapılması gerekmektedir. Çalışmamızda zehirlenme tedavileri tamamlanan hastalar psikiyatri tarafından değerlendirilerek DSM IV’e göre değerlendirildi. Buna göre hastalarımızın 55’i (% 45,1) depresyon, 34’ü (% 27,9) anksiyete bozukluğu, 13’ü (% 10,7) uyum bozukluğu, 9’u (% 7,4) bipolar, 7’si (% 5,7) borderline, 3’ü (% 2,5) başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu ve 1’inde (% 0,8) de psikoz tanısı kondu. Appleby ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da özkıyımda bulunan bireylerde en sık gözlenen psikiyatrik bozukluğun depresyon 31 olduğu görülmüştür.84 Ateşci ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada hastaların % 46,72’si depresif bozukluklar tanısı almış. Aynı çalışmada sıklık açısından depresif bozuklukları, psikotik bozukluklar ve anksiyete bozuklukları izlemiştir.38 Sağınç ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunan psikiyatri hastaları değerlendirilmiş ve özkıyım sonrası ensık konan tanı depresyon olarak bulunmuş.34 Shaffer ve arkadaşları ile Foster ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmada, özkıyım sonrasında hastalarda gözlenen psikiyatrik tanılar sırasıyla; depresif bozukluklar (% 39-90), alkol bağımlılığı (% 43-54), madde veya ilaç bağımlılığı (% 4-45), şizofrenik bozukluk (% 3-10), organik bilinç bozukluğu (% 2-7), kişilik bozuklukları (% 5-44).59,60 Yapılan çalışmalarda gösterdiği üzere özkıyım girişiminin temelinde psikopatolojik bir faktör yatmaktadır. Hastaların çoğunluğunda depresyon bulunmakta olup, genel topluma baktığımızda da en fazla rastlanan psikiyatrik hastalık olduğunu söyleyebiliriz. Özkıyım önemli ve toplumda giderek daha sık rastlanan bir ölüm nedeni olduğu için altta yatan psikiyatrik tabloların düzeltilmesi veya kontrol altında tutulması bu halk sağlığı sorunun sıklığının gerilemesini sağlayacaktır. Ayrıca özkıyım riski üzerine etki eden sosyal, ekonomik, ailesel faktörlerinde düzeltilmesi özkıyım riskini azaltacaktır. Çalışmamızdaki hastalardan, taburcu aşamasına gelenlerin 81’ine (% 66,4) psikiyatri tarafından medikal tedavi önerildi. Ayrıca hastaların 102’sine (% 83,6) psikiyatri poliklinik kontrol ve 19’una (% 15,6) yatarak tedavi önerildi. Çalışmamızda hastaların psikiyatri servisine yatma oranları ile psikiyatri tarafından konulan tanıların birbirinden bağımsız olduğu ve tanı ile yatış oranlarının arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark (p=0,010) olduğu görüldü. Buna rağmen bazı tanı gruplarındaki hasta sayısının çok düşük olması sebebiyle bu anlamlılığın dikkatlice yorumlanması gerekmektedir. İleride yapılacak daha fazla sayıda hasta katılımlı çalışmalarla psikiyatrik tanı ve yatış oranlarının karşılaştırılması sonucu elde edilecek istatistiksel değerler daha anlamlı sonuçlar verecektir. Acil servise zehirlenme vakaları son yıllarda çok sık gelmektedir. Bu vakaların bazıları kazara olabildiği gibi önemli bir çoğunluğunu özkıyım girişimleri oluşturmaktadır. Acil hekimi için önemli olan bu hastalara nasıl bir yaklaşım içerisinde bulunacağını bilmek ve hastayı yaptığı eylemden dolayı yargılayıcı olmaktan uzak davranarak güvenini kazanmaktır. Özkıyım girişiminde bulunan bireyin niyetinin ciddiyetini ve özkıyımın tekrarlama olasılığını anlamak güçtür. Hastanın güveni kazanılarak özkıyıma yönelten ekonomik, sosyal, ailesel etkenler çözümlenmeye çalışılmalıdır. Özkıyım bireyin kendisinde ve ailesinde derin bir 32 ruhsal çöküntüye sebep olduğu için hem hastaya hem de ailesine gerekli psikiyatrik yardım sağlanarak ruhsal tablosu çözümlenmeli ve gerekirse medikal ve psikoterapi eşliğinde izlenmelidirler. 33 6. SONUÇ Zehirlenme sonucu acil servise gelen hastaların sosyodemografik özellikleri ve psikiyatrik analizlerinin yapıldığı bu çalışmamızın sonuçları aşağıda özetlenmiştir. • Çalışmamıza 38’i(% 31,1) erkek, 84’ü (% 68,9) kadın olmak üzere toplam 122 hasta alınmıştır. • Hastaların 67’si (% 54,9) 18-24 yaş grubunda, 35’i (% 28,7) 25-34 yaş grubunda, 12’si (% 9,8) 35-49 yaş grubunda, 8’i (% 6,6) 50 yaş ve üstündeydi. • Kadınların yaş ortalaması ve standart sapması 26,50±9,20; erkeklerin yaş ortalaması ve standart sapması 28,73±11,03 idi. • Hastaların 61’i (% 50) bekar, 48’i (% 39,3) evli, 5’i (% 4,1) dul (eşi ölmüş), 8’i (% 6,6) boşanmış idi. • Hastalarımızın ebeveynlerinin tamamı öz olup üveylik bulunmamaktaydı. • Çalışma oranlarına baktığımızda 42 (% 34,4) hastanın düzenli bir işi mevcut olup, 80 (% 65,6) hasta çalışmıyordu. • Öğrenim durumlarına baktığımızda 9 (% 7,4) hastanın öğrenim durumunun olmadığı, 48’inin (% 39,3) ilköğretim mezunu, 53’ünün(% 43,4) lise, 12’sinin (% 9,8) yüksekokul mezunu idi. • Ailedeki birey sayısına bakıldığında birey sayısı 1-3 kişi olan 11 (% 9) hasta, 4-5 kişi olan 57 (% 46,7) hasta, 6-7 kişi olan 41 (% 33,6) hasta, 8 kişi olan 13 (% 10,7) hasta saptandı. • Konut durumuna baktığımız hastaların 57’si (% 46,7) kirada, 65’i (% 53,3) kendine ait evde oturmaktaydı. • Hastaların 25’inin (% 20,5) aylık geliri 500 TL altında, 50’sinin (% 41) 500-1000 TL arasında, 38’inin (% 31,1) 1000-1500 TL arasında, 9’unun (% 7,4) 1500 TL üstünde olduğu saptandı. Hastalarımızın 75’inin (% 61,5) gelirinin ülkemiz açlık sınırının altında olduğu tespit edilmiştir. • Hastalarımızın fiziksel engel (ortopedik, görme, işitme vs.) durumuna baktığımızda hiçbirinin fiziksel engeli yoktu. • Sistemik hastalık açısından baktığımızda 17 (% 13,9) hastanın kronik hastalığının olduğu, 105 hastanın kronik hastalığı olmadığı görülmüştür. 34 • Sistemik hastalığın varlığı ile özkıyım düşüncesi oranına baktığımızda özkıyım düşüncesinin sistemik hastalığı olanlarda anlamlı derecede fazla olduğu istatistiksel olarak görülmüştür. • Düzenli ilaç kullanımını gözden geçirdiğimizde 29 (% 23,8) hastada ilaç kullanımı mevcut iken 93 (% 76,2) hastada ilaç kullanımı yoktu. • Hastalarımızın 46’sının (% 37,7) daha öncesinde psikiyatrik tedavi almış olup 76’sının (% 62,3) psikiyatrik tedavi almadığı tespit edildi. • Geçmişte psikiyatrik tedavi hastalardaki özkıyım düşüncesinin varlığına baktığımızda psikiyatrik tedavi alanlarda özkıyım düşüncesinin anlamlı derecede fazla olduğu istatistiksel olarak saptanmıştır. • Özkıyım düşüncesinin 77 (% 63,1) hastada öyküde özkıyım girişiminden öncede var olduğu, 45 hastada ise öyküde özkıyım düşüncesinin olmadığı saptandı. • Cinsiyetler arasındaki özkıyım düşüncesi oranlarına baktığımızda kadınlarda erkeklere göre özkıyım düşüncesinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi. • Hastalarımızın 32’sinin (% 26,2) öyküsünde geçmişte bir veya daha fazla özkıyım girişiminin olduğu, 90 (% 73,8) hastada ise özkıyım girişiminin olmadığı saptandı. • Öykülerinde ailelerinde özkıyım girişiminde bulunan hasta sayısı 11 (% 9,02) olup öyküde özkıyım girişimi olmayan hasta sayısı 111 (% 90,98) olarak tespit edildi. • Hastalarımızın psikiyatrik değerlendirmeleri sonrası konulan tanılara baktığımızda 55 (% 45,1) hastada depresyon, 34 (% 27,9) hastada anksiyete bozukluğu, 13 (% 10,7) hastada uyum bozukluğu, 9 (% 7,4) hastada bipolar bozukluk, 7 (% 5,7) hastada borderline kişilik bozukluğu, 3 (% 2,5) hastada başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu, 1 (% 0,8) hastada psikoz saptandı. Çalışmamızda diğer literatür çalışmaları ile uyumlu olarak ensık depresyon tanısı saptandı. • Hastalarımızın psikiyatrik değerlendirmelerinden sonra 81 (% 66,4) hastaya ilaç tedavisine başlanmasına, 41 (% 33,6) hastaya ise ilaç tedavisine gerek görülmedi. • Hastaların 102’sine (% 83,6) psikiyatri poliklinik kontrol önerildi. 20 (% 16,4) hastaya poliklinik kontrol önerilmedi. • Hastalarımızın 19’una (% 15,6) psikiyatri tarafından yatarak tedavi görmesi önerilirken 103 (% 84,4) hastaya yatarak tedavi önerilmedi. • Hastalara psikiyatri tarafından konulan tanılar ile hastaneye yatırılma kararının karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Ancak bazı tanı 35 gruplarındaki hasta sayısının düşük olması sebebiyle bu anlamlılık dikkatle değerlendirilmelidir. • Hasta sayısının arttırılarak yapılacak çalışmalarda bu anlamlılık değerleri daha etkin olabilir. 36 7. KAYNAKLAR 1. Yanturalı S. Acil Serviste İntihar Düşüncesi Olan Hastaya Yaklaşım. Acil Tıp Dergisi 2000; 3. Acil Tıp Sempozyumu Özel Sayısı: 246-253. 2. Söğüt Ö. Türkiye’nin Güneydoğusunda, Şanlıurfa ve Çevresinde Özkıyım Girişimlerinin Değerlendirilmesi. Akademik Acil Tıp Dergisi 2011; 10(1):8-13. 3. Ak M, Gülsün M, Özmenler K N. Özkıyım ve Kişilik.Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2009; 1:45-54. 4. Ucan O. Türkiye’de intiharı konu alan yayınlar üzerine bir bibliyografya çalışması. Kriz Dergisi 2005; 13: 15-26. 5. Lonnqvist JK. Epidemiology and Causes of suicide. Gelder MG, Lopez JJ, Andreasen N. New Oxford Text Book of Psychiatry Volume 1, 2000; 1033-1039. 6. Kekeç Z, Yıldırım C, İkizceli İ, Gönül AS, Sözüer EM. Özkıyım girişimi nedeniyle acil servise başvuran hastalarda hazırlayıcı etkenler. Anadolu PsikiyatriDergisi 2000; 1:157-161. 7. Atay İM, Kerimoğlu E. Ergenlerde İntihar Davranışı.Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi 2003; 10:128-136. 8. Uluduz DU, Uğur M. Bir Vaka Dolayısıyla İntiharların Gözden Geçirilmesi. Yeni Symposium. 2001; 39: 19-25. 9. Mgaya E, Kazaura RM, Outwater A, Kinabo L. Suicide in the Dar es Salaam Region,Tanzania,2005. Journal of Forensic and Legal Medicine. 2007; 30: 2-5. 10. Mohanty S, Sahu G, Mohanty MK, Patnaik M. Suicide in India.-A four year retrospective study. Journal of Forensic and Legal Medicine. 2007; 14: 185-89. 11. Yüksel N. İntiharın Nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri Dergisi. 2001; 4: 5-15. 12. Doshi A, Boudreaux ED, Wang N, Pelletier AJ, Camargo CA Jr. National Study of US Emergency Department Visits for Attempted Suicide and Self-Inflicted Injury,1997-2001. Annals of Emergency Medicine. 2005; 46: 369-375. 13. Amy M. Brausch, Jennifer J. Muehlenkamp. Body image and suicidal ideation in adolescents. Body Image. 2000; 4: 207–212. 14. Phillips MR, Li X, Zhang Y. Suicide Rates in China, 1995-99. Lancet. 2002; 359: 835-840. 15. Kapur N, Gask L. Introduction to suicide and self-harm. Psychiatry. 2006; 5:.259-262. 16. Sato R, Kawanishi C, Yamada T, Hasegawa H, Ikeda H, Kato D, Furuno T, Kishida I, Hirayasu Y. Knowledge and attitude towards suicide among medical students in Japan: Preliminary study. Psychiatry and Clinical Neurosciences. 2006; 60: 558–562. 17. Yip PS, Fu KW, Yang KC, Ip BY, Chan CL, Chen EY, Lee DT, Law FY, Hawton K. The effects of a celebrity suicide on suicide rates in Hong Kong. Journal of Affective Disorders. 2006; 93: 245–52. 18. Sayıl I, Berksun O.E. Depresyon ve İntihar. Psikiyatri Dünyası. 1998; 2: 52-56. 19. Hoyer G, Lund E. Suicide among women related to number oft children in marriage. Arch Gen Psychiatry, 1993; 50(2):134. 37 20. Appleby L. Suicide during pregnancy and in the first postnatal year. BMJ, 1991; 302(6769):137. 21. Bridge AJ, GoldsteinTR, Brent AD. Adolescent suicide and suicidal behavior. Journal of Child Psychology and Psychiatry. 2006; 47: 372–394. 22. Blazer DG, Bachar JR, Manton KG. Suicide in late life: review and commentary. J Am Geriatr Soc, 1986; 34(7):519-525. 23. Mitchell AM, Garand L, Dean D, Panzak G, Taylor M. Suicide assessment in hospital emergency departments: implications for paitents satisfaction and comliance. Top Emerg Med, 2005; 27(4):302-312. 24. Koroğlu E. Psikiyatrik Acil Durumlar. 2.Basım, Ankara: Ankara.Hekimler Yayın Birliği,1999; 425-443. 25. Lotrakul M. Suicide in Thailand during the period 1998–2003. Psychiatry and Clinical Neurosciences. 2006; 60: 90–95. 26. Kanchan T, Menezes GR. Suicidal poisoning in Southern India: Gender differences. Journal of Forensic and Legal Medicine. 2007; 30: 1-8. 27. Schmidtke A, Bille-Brahe U, DeLeo D, Kerkhof A, Bjerke T, Crepet P, Haring C, Hawton K, Lönnqvist J, Michel K, Pommereau X, Querejeta I, Phillipe I, Salander-Renberg E, Temesváry B, Wasserman D, Fricke S, Weinacker B, Sampaio-Faria JG. Attempted suicide in Europa: rates, trends and sociodemographic characteristics of suicide attempters during the period 1989- 1992. Results of the WHO/EURO Multicentre Study on Parasuicide. Acta Psychiatrica Scandinavica, 1996; 93:327-338. 28. Demirel Özsoy S, Eşel E. İntihar(Özkıyım). Anadolu Psikiyatri Dergisi 2003; 4:175-185. 29. Yalvac DH. İntihar Girişiminde Bulunan Bireylerde Psikiyatrik Morbidite, Kişilik Bozukluğu ve Bazı Sosyodemografik ve Klinik Etkenlerle İlişkisi.(Uzmanlık Tezi), İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Malatya, 2006. 30. Deveci A, Aydemir O, Mızrak S. İntihar girişiminde bulunanlarda sosyodemografik özellikler, stres etmenleri ve ruhsal bozukluklar. Kriz Dergisi. 2005; 13: 1-9. 31. Moscicki EK. Epidemiology of completed and attempted suicide: toward a framework for prevention. Clinical Neuroscience Research. 2001; 1: 310–323. 32. Roy A. Genetic influences on suicide risk. Clinical Neuroscience Research. 2001; 1:324–330. 33. Suominen K, Isometsä E, Heilä H, Lönnqvist J, Henriksson M. General hospital suicides a psychological autopsy study in Finland. General Hospital Psychiatry. 2002; 24: 412–416. 34. Sağınç H, Kuğu N, Akyuz G, Doğan O. Yatarak Tedavi Gören Hastalarda İntihar Öyküsünün Araştırılması. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2000; 1: 83-88. 35. Starkuviene S, Kalediene R, Petrauskiene J. Epidemic of suicide by hanging in Lithuania: Does socio-demographic status matter?. Public Health 2006; 120: 769–775. 36. Marzuk PM, Leon AC, Tardiff K, Morgan EB, Stajic M, Mann JJ. The effect of access to lethal methods of injury on suicide rates. Arch Gen Psychiatry 1992; 49(6):451-458. 37. Parrish M, Tunkle J. Clinical challenges following an adolescents death by suicide: Bereavement issues faced by family, friends, schools and clinicians. Clinical Social Work Journal 2005; 33:81-102. 38 38. Ateşci FC, Kuloğlu M, Tezcan E, Yıldız M. İntihar Girişimi Olan Bireylerde Birinci ve İkinci Eksen Tanıları. Klinik Psikiyatri. 2002; 5: 22-27. 39. Harris EC, Barraclough B. Suicide as outcome for mental disorders. A meta- analysis. British Journal of Psychiatry 1997; 170:205-208. 40. Ekici G, Savaş HA, Cıtak S. Tamamlanmış İntiharlarda İki Onemli Risk Etmeni: Fiziksel Hastalığın Varlığı ve Yetersiz Dozda Psikiyatrik Tedavi. Klinik Psikofarmakoloji Bulteni 2001; 11: 168-173. . 41. Kırkpınar İ, Nazan A. Şizofrenide İntihar. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2001; 2: 47-52. 42. Roy A, Nielsen D, Rylander G, Sarchiapone M, Segal N. Genetics of suicide in depression. Journal of Clinical Psychiatry 1999; 60 (Supplement 2):12-17. 43. Palabıyıkoğlu R. İntihar Davranışında Ailenin Rolü ve Önemi. Kriz Dergisi 1993; 1:62–68 44. Shafii M, Steltz-Lenarsky, Derrick AM, Beckner C, Whittinghill JR. Comorbidity of mental disorders in the post-mortem diognosis of completed suicide in children and adolescents. J Affect Dis 1988; 15:227-233. 45. McIntosh JL. Suicide among the elderly: Level and trends. Am J Ortopsychiatry 1985; 55:288293. 46. Roy A. Psychiatric emergencies. BJ Sadock, VA Sadock , Eds. Comprehensive Textbook of Psychiatry.Yedinci baskı,Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins, 2000: 2031-2040. 47. Sayıl I, Oral A, Güney S, Ayhan N, Ayhan Ö, Devrimci H. Ankara’da intihar girişimleri üzerine bir çalışma. Kriz Dergisi 1993; 1:56-61. 48. Çayköylü A, Coşkun İ, Kırkpınar İ, Özer H. Özkıyım girişiminde bulunanlarda sosyodemografik özellikler ve tanı dağılımı. Kriz Dergisi 1997; 5:37-42. 49. Nordstrom P, Samuelsson M, Asberg M. CSF 5-HIAA predicts suicide risk after attempted suicide. Suicide Life Threat Behav 1994; 24:1-9. 50. Roy A. Marked reductia in indexes of dopamine metabolism among patients with depression who attempted suicide. Arch Gen Psychiatry 1992; 49:447-450. 51. Roy A. Cerebrospinal fluid monoamine metabolites and suicidal behavior in depressed patients. Arch Gen Psychiatry 1989; 46:609-612. 52. Gulliem E, Pelissolo A, Notidet C, Lepire JP. Relationship between attempted suicide, serum cholesterol level and novelty seeking in psychiatric inpatients. Psychiatr Res 2002; 112: 83-88. 53. Australian College of Emergency Medicine (ACEM) and The Royal Australian and New Zealand College of Psychiatrists (RANZCP). Guidelines for the management of deliberate self harm in young people. Melbourne, ACEM and RANZCP, 2000. 54. Oxford English Dictionary. 2nd ed,Oxford:Clarendon Press, 1989: 18: 328 55. Thompson CJS. Poisons and Poisoners. London: Harold Shaylor, 1931. 56. Wax P M. Historical principals and perspectives.Goldfrank L R, Flomenbaum N E, Lewin N A, Howland M A, Hoffman R S, Nelson L S. Toxicologic Emergencies. 7th edition, United States of America: Appleton & Lange, 2002:1. 39 57. Watson WA, Litovitz TL, Rodgers GC Jr, Klein-Schwartz W, Youniss J, Rose SR, Borys D, May ME. 2002 Annuel Report of the American Association of Poison Control Centers Toxic Exposure Surveilence System. Am J Emerg Med 2003; 21:353-421. 58. Taştan Z. Yusuf Atılgan’ın Eserlerinde İntihar. Milli Eğitim 2007; 176:212-230. 59. Shaffer D, Gould MS, Fisher P, Trautman P, Moreau D, Kleinman M, Flory M. Psychiatric diagnosis of child and adolescent suicide. Arch Gen Psychiatry 1996; 53:339-348. 60. Foster T, Gillespie K, McClelland R. Mental disorders and suicide in Northern Ireland. British Journal of Psychiatry 1997; 170:447-452. 61. Dilsiz A. ve Dilsiz F. İntihar Girişimlerinde Belirtilen Nedenler. Kriz Dergisi 1993; 1: 124-129 62. Health Statistics Year Book 2000. Ankara: Republic of Turkey Ministry of Health,2001. 63. Dilbaz N, Şengul CB, Cetin MK, Şengul C, OkayT, Yurtkulu F, Duman T. Genel Bir Hastanede İntihar Girişimlerinin Değerlendirilmesi.Kriz Dergisi 2005; 13: 1-10 64. Wunderlich U, Bronisch T, Wittchen HU, Carter R. Gender differences in adolescents and young adults with suicidal behaviour. Acta Psychiatr Scand 2001; 104: 332-339. 65. Boz B, Demirkan O, Boz A, Kuğu N. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2000-2001 yıllarında intihar girişimi nedeniyle adli raporları verilen olguların incelenmesi. Adli Tıp Dergisi 2003; 17: 35-40. 66. Al B, Orak M, Ustundağ M, Soğut O. Characteristics of Suicides Cases in Batman, South East of Turkey. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2010; 30: 65-72. 67. Kekeç Z, Sözüer EM, Duymaz H, Ökkan S. Acil Servise Başvuran Çoklu İlaç Zehirlenmelerinin Yedi Yıllık Analizi. Türkiye Acil Tıp Dergisi 2005; 5(2):69-72. 68. Kerkhof AJFM, Arensman E. Attempted suicide and deliberate self harm: epidemiology and risk factors. Gelder M G, Lopez J J, Andreasen N. New Oxford Text Book of Psychiatry Volume 1. 2000: 1039-1045. 69. Rosenberg ML, Smith JC, Davidson LE, Conn JM. The emergence of youth suicide: an epidemiologic analysis and public health perspective. Annu Rev Public Health 1987; 8:417-440. 70. Arensman E, Kerkhof AJ, Hengeveld MW, Mulder JD. Medically treated suicide attempts: a four year monitoring study of the epidemiology in the Netherlands. Journal of Epidemiology and Community Health 1982; 49:285-289. 71. Geçtan E. Psikodinamik Psikiyatri ve Normal Dışı Davranışlar. On ikinci baskı,İstanbul:1995:163-168 72. Güleç G, Aksaray G. İntihar Girişiminde Bulunan Gençlerin Sosyodemografik-Sosyokültürel ve Aile Özelliklerinin Değerlendirilmesi.Yeni Symposium 2006; 44: 141-150. 73. Platt S. Parasuicide and unemployment. Br J Psychiatry 1986;149:401-405. 74. Platt S. The social transmission of parasuicide: is there a modeling effect? Crisis. 1993;14:2331. 75. Frierson RL, Melikian M, Wadman PC. Principles of suicide risk asesment. How to interview depressed patients and tailor treatment. Postgrad Med 2002; 112(3):65-66. 76. Goldney RD. A global view of suicidal behaviour. Emergency Medicine 2002; 14:24-34. 40 77. Schweizer E, Dever A, Clary C. Suicide upon recovery from depresion: a clinical note. J Nerv Ment Dis 1988;176(1):633. 78. Gunnell D, Frankel S. Prevition of suicide: aspirations and evidence. BMJ 1994; 308(6938):1227. 79. Hulten A, Wasserman D. Lack of continuity- a problem in the care of young suicides. Acta Psychiatrica Scandanivica 1998; 97:326-333. 80. Waern M, Beskow J, Runeson B, Skoog I. Suicidal feelings in the last years of life in elderly people who commit suicide. Lancet 1999; 99: 407-411. 81. Goldney RD.Prediction of suicide and attempted suicide.In: Hawton K, van Heering K, Eds. The International Handbook of Suicide and Attempted Suicide.Chichester: John Wiley and Sons, 2000:585-596. 82. Garland AF, Zigler E. Adolescent suicide prevention: current research and policy implications. American Psychologist 1993; 48:169-182. 83. Egeland J, Sussex J. Suicide and family loading for affective disorders. JAMA 1985; 254:915918. 84. Appleby L, Cooper J, Amos T, Faraqher B. Psychological autopsy study of suicides by people aged under 35. Br. J. Psychiatry 1999; 175:168-174. 41 8. EKLER Anket formu Tarih: Protokol: Adınız soyadınız: Yaşınız: ( ) 18-24 ( ) 25-34 Cinsiyetiniz: erkek ( ) ( ) 35-49 ( ) 50+ bayan ( ) Anneniz: ( ) sağ ( ) ölü ( ) öz ( ) üvey Babanız: ( ) sağ ( ) ölü ( ) öz ( ) üvey Anne- baba: ( ) birlikte ( ) boşanmış ( ) ayrı yaşıyor Medeni durumunuz: ( ) bekar ( ) evli ( ) dul- eşi ölü Çalışma durumu: ( ) çalışıyor ( ) çalışmıyor Öğrenim durumu: ( )hiçbir okul mezunu değil Ailedeki birey sayısı: ( ) 3 kişi ( ) 4-5 kişi Konut durumu: ( ) kira ( ) kendinize ait Aylık gelir: ( ) 0-500 TL ( ) 500-1000 TL ( ) boşanmış ( ) ilköğretim ( ) 6-7 kişi ( ) lise ( ) 8+ kişi ( ) 1000-1500 TL ( ) 1500 TL + Fiziksel engeliniz (ortopedik, görme, işitme vs.) var mı?: ( ) var Sistemik hastalığınız var mı?: ( ) var ( ) yok ( ) yok Sürekli kullandığınız ilaç var mı?: ( ) var ( ) yok Daha önce psikiyatrik tedavi aldınız mı?: ( ) evet Daha önce özkıyımı düşündünüz mü?: ( ) evet ( ) hayır ( ) hayır Daha önce özkıyım girişiminde bulundunuz mu?: ( ) evet Ailenizde özkıyım teşebbüsünde bulunan odlumu?: ( ) evet 42 ( ) yüksekokul ( ) hayır ( ) hayır 9. ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Ufuk SARAÇOĞLU Doğum Tarihi ve Yeri : 07.02.1982/ İSKENDERUN Medeni Durumu : Evli Adres : Kışla Mahallesi DSİ TOKİ Evleri DG 5/A No: 18 Telefon : 0 507 204 00 51 E-mail : [email protected] Mezun Olduğu Fakülte : Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Görev Yerleri :Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı Yabancı Dil : İngilizce 43