PANİK BOZUKLUK Psikiyatride bazı ruhsal sıkıntılar vardır ki, kişiler içinde bulundukları duruma çözüp bulmak için diğer alandan hekimlerin kapısını sık bir şekilde çalarlar. Doğru adres olan bir ruh sağlığı uzmanına gelmek ise genelde zaman alır. Bu durumu en çok panik bozukluktan mustarip kişilerde görüyoruz. Panik bozuklukta kişiler, sıklıkla hastanelerin acile servislerinde çözüm ararlar. O kadar çok bu durum onlar için ritüel olur ki, kalp krizi geçireceği ve öleceği duygusu zamanla acil serviste beyaz önlükle karşılaşıldığı anda kendiliğinden sönmeye başlar. Kişiler sonrasında ise “tekrar kalp krizi geçirecek gibi oldum ama bir şey olmadı bu durumun psikolojik olabileceği söylendi” gibi ifadelerle psikiyatrist veya psikologlara gelmeye başlarlar. Öncelikle bilinmelidir ki, panik atak ile panik bozukluk iki ayrı kavramdır. Panik atak, belirtiler kümesidir ve her bu belirtilere sahip kişiler için panik bozukluktan söz etmek doğru değildir. Panik atak esnasında; terleme, titreme, bulantı, nefes darlığı, çarpıntı, uyuşma, bayılacakmış gibi olma, gerçeklik dışı duygular ya da benliğine yabancılaşma, kontrolünü kaybedeceği ya da ölüm korkusu gibi belirtiler görülebilir. Ayrıca panik atak, panik bozukluk dışında herhangi bir ruhsal sıkıntıda da ortaya çıkan belirtilerdir. Panik bozuklukta ise kişi, geçirilen panik atakların tekrar tekrar olacağı konusunda bir beklenti endişesi halindedir ve genellikle kaçınma davranışları gösterir. Örneğin, geçirilen panik atak sonrası kişi artık kalp krizi geçirme korkusu ile spor yapmaktan vazgeçer veya trafiğin yoğun olduğu alanlardan her an acile gitme ihtiyacı olabilir düşüncesi ile uzak durur. Panik bozuklukta kişideki bu panik hali yakın çevre tarafından da gözlemlenebilir. Dolayısıyla erken müdahale edilme şansı oldukça yüksük bir ruhsal sıkıntıdır. Bu durumda tek dikkat edilmesi gereken olabildiğince erken bir zamanda doğru adresten yardım almaya başlanmasıdır. Klinik Psikolog Betül UZUN