S A Y I — 2 / 2 0 0 5 •Hükümetlerin engellilerin gereksinimlerini görmezden gelmesi ve bu kişilerin insan hak ve özgürlüklerini eşit bir temelde kullanmalarının önündeki engelleri ortadan kaldırmaktaki başarısızlıkları toplumsal tecrite ve dışlanmaya yol açmaktadır. BU SAYIDA Engellilik Bir İnsan Hakları 2 BM İnsan Hakları Komistesi 18 Nolu Genel Yorum: Ayrımcılık Yasağı 2 Ayrımcılık Biçimleri 4 AYRIMCILIK İNSAN HAKLARI İHLALİDİR Hepimizin bildiği gibi dünya nüfusunun yaklaşık %10'u herhangi bir biçimde engelli olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Bu oran Türkiye’de yapılan çalışmaların ortaya çıkardığı sonuca göre %12 civarındadır. Dünyanın her yerinde bu nüfus, içinde yaşadıkları toplumla bütünleşmede çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. Toplumsal yaşama katılımın önündeki bu engeller, aynı zamanda bu kişilerin ayrımcılık, hak ihlali ve yoksulluğa maruz kalma risklerini de beraberinde getirmektedir. Hükümetlerin engellilerin gereksin i ml e r i n i g ö r me zd e n gelmesi ve bu kişilerin insan hak ve özgürlüklerini eşit bir temelde kullanmalarının önündeki engelleri ortadan kaldırmaktaki başarısızlıkları toplumsal tecrite ve dışlanmaya yol açmaktadır. Engellilerin dışlanması, farklı biçimlerde ve farklı derecelerde olsa bile dünyanın hemen hemen her yerinde gözlenebilir bir olgu olma özelliği taşımaktadır. Tarihsel olarak engelliliği tıbbi bir sorun olarak gören yaklaşım nedeniyle engellilerin maruz kaldıkları insan hakları ihlalleri daima maskelenmiştir. Engellilere karşı sistematik insan hakları ihlallerinin varlığı bireysel araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak engellilerin sahip oldukları eşit insan haklarının güçlendirilmesine yönelik etkili bir taahhüte, araştırma ve uygulamanın ise daha örgütlü bir yaklaşıma ihtiyacı vardır. Ancak son yıllarda özellikle gelişen örgütlülükleri sayesinde engellilerin de aynı insan hak ve özgürlüklere sahip olduğuna ilişkin yaklaşım giderek ağırlığını koymaktadır. Bu çerçevede, Engellilere ilişkin Dünya Eylem Planının Birleşmiş Milletler nezdinde kabulu ve ardından Engellilerin Fırsat Eşitliğine İlişkin Standart Kuralların kabulü, bu süreci hızlandırmıştır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun kabul ettiği kararlar çerçevesinde engellilerin insan haklarının korunmasının Devletlerin sorumluluğu olduğu ve engellilikle ilişkili eşitsizlik ve ayrımcılığın insan hakları ihlali olduğunun altı çizilmiştir. Engelliliği insan hakları çerçevsi içinde ele alan yaklaşım, engellilerin insan haklarına ve engelli kişileri dışlayan toplumsal yapı ve çevreye vurgu yapar. İnsan hakları yaklaşımı aynı zamanda daha fazla içerilme ve haklara saygı göstermenin yaygınlaştırılması için toplumsal değişim potansiyelini de ortaya çıkarır. Insan haklarının korunması ve yaygınlaştırılmasının en önemli yollarından birisi, insan hakları hareketinin, içinde bulunduğu çalışma alanlarında etkili olmasını sağlayacak yeterli bir kapasiteye sahip olmasıdır. Engellilerin insan haklarının korunması ve yaygınlaştırılmasının temel unsurlarından birisi, bir yandan engellilerin hak ve özgürlüklerine ilişkin bilgi kapasitesini artırmak ve kamuoyu duyarlılığı oluşturmak olarak tariflenebilirken bir diğer temel konu da engellilerin yaşadığı insan hakları ihlallerine ilişkin bilgi toplama ve yayma süreçlerini geliştirmektir. Toplumsal alanda genel bir izleme ve ihlallerin görünür kılınmasına yönelik olarak yürütülecek çalışmalar, engellilerin maruz kaldıkları insan hakları ihlallerinin ve ayrımcılığın kapsamını ortaya çıkaracaktır. İnsan Hakları Derneğinin engellilik sorun alanındaki genel amacı, izleme, belgeleme ve raporlama araçlarını kullanarak ayrımcılık uygulmalarının ortaya çıkarılması ve görünür hale getirilerek kamu idaresinin ve ilgili tüm taraflarının dikkatinin bu alana çevrilmesini sağlamaktır. Ancak bu şekilde, engellilerin insan haklarının korunması ve engellilere karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak olanaklı olabilecektir. SAYFA 2 ENGELLİLİK BİR İNSAN HAKLARI KONUSUDUR! Engelli kişilerin karşılaştığı sorunları insan hakları perspektifinden ortaya koyduğumuzda, bu kişilerin karşılaştığı sorunların ayrımcı düzenleme ve uygulamalardan kaynaklandığını görüyoruz. Burada söz konusu olan ayrımcılık, daha çok engelli kişilerin özel durumlarının kamusal düzenleme ve uygulamalarda hesaba katılmamasından kaynaklanan bir ayrımcılıktır. Engellilerle ilgili hayır amaçlı çalışmalar ya da engellilere dışarıdan bakarak yapılan çalışmalar, meselenin Belirli bedensel ya da zihinsel yetilerin kaybedilmesi, herkesin karşılaşabileceği olgusal bir durumdur. Yeti ya da işlev kaybı (sakatlanma) olgusal bir durumdur; oysa sosyal hayatın ve kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde bu yeti ya da işlev kayıplarının hesaba katılmaması, bu durumda kişilere engel yaratmaktadır. Örneğin gözleri görmeyen bir kişinin öğrenim görmek açısından karşılaştığı engel, gözlerinin görmemesi değil, erişebileceği, kullanabileceği öğrenim malzemelerinin sağlanmaması ya da gözleri görmediği için okula kabul edilmemesidir. Ya da yürüme işlevlerinin kaybı söz konusu olan bir kişinin kent merkezine gitmek açısından engeli, bu işlev kaybı değil, taşıtlar, kaldırımlar ve yaya geçitlerinin onun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmadan yapılmış olmasıdır. Bu anlamda, engellilik meselesi konusunda insan hakları savunucularının önerdiği yaklaşım, bir yeniden formülasyondan çok meselenin doğasından kaynaklanır. Engellilik sorunu toplumsal anlayışlardan ve kamusal düzenleme ve uygulamalardan kaynaklandığına göre, insan onurunu koruma ve insan haklarını her kişinin durumunda, o durumun özel koşullarını hesaba katarak gerçekleştirme sorunudur; böyle bir soruna, insan hakları hukukunun araçlarıyla yaklaşmak yerinde olur. Devletlerin bütün kişilerin temel hak ve özgürlüklerini koruma yükümlülüğü, söz konusu engellerin ortadan kaldırılmasının yanı sıra bu kişilerin işlev ya da yeti kayıplarını olabildiğince (kaynakların izin verdiği ölçüde) azaltılması için uygun sağlık hizmetlerini de kamusal bir görev olduğu anlamına gelir. Engellilerle ilgili hayır amaçlı çalışmalar ya da engellilere dışarıdan bakarak yapılan çalışmalar, meselenin kaynağını görmeyi ve engelli kişileri ve onların karşılaştığı engelleri görünür hale getirmeyi başaramaz. Bu tür çalışmalarda insan olarak engelli kişilerden çok, yardıma muhtaç ve kendine yeterli olmayan kişi imajlarının ortaya çıkması tehlikesi vardır. Dolayısıyla, engellilik, kaynağı itibarıyle toplumsal bir sorundur ve bu engeller, kamu politikaları ve toplumsal düzenlemeler yoluyla kaldırılmalıdır. İnsan hakları açısından engellilik sorununun özü budur. kaynağını görmeyi ve engelli kişileri ve onların karşılaştığı engelleri görünür hale getirmeyi Uluslararası Belgelerde Ayrımcılık BM İnsan Hakları Komitesi 18 Nolu Genel Yorumu: AYRIMCILIK YASAĞI başaramaz. Ayrımcılık yapmama kanun önünde eşitlik ve herhangi bir ayrımcılık olmaksızın kanun tarafından eşit koruma insan haklarının korunması ile ilişkili temel ve genel bir ilkeyi oluşturur. Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 2. Maddesinin 1. paragrafı Taraf Devletleri, kendi toprakları üzerinde yaşayan ve egemenliği altında bulunan bütün i n s a n l a r ı n Sözleşmede tanınan haklarına ırk, İNSAN HAKL ARI BÜLTENİ renk, cinsiyet, dil, din, siyasi be başka görüş, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer statü gibi bir ayrım yapmaksızın saygı gösterme ve bu haklarının sağlanmasından yükümlü kılar. Sözleşmenin 26. maddesi herkesin yalnızca kanun önünde eşitliği ve kanun tarafından eşit korunmasını değil, ama aynı zamanda kanunlar çerçevesinde herhangi bir ayrımcılığın yapılmasını da yasaklar ve herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi be başka görüş, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer statüye dayalı herhangi bir ay-rımcılığa karşı eşit ve etkin korunmasını da güvence altına alır. 2. Ayrımcılık yapmama ilkesi o denli temel bir ilkedir ki, Sözleşmenin 3. maddesi Sözleşmede yer alan hakların kullanımında kadın ve erkeklerin eşit haklarını sağlamayı taraf devletlerin yükümlülüğüne verir. 4. Maddesinin 1. paragrafı taraf Devletlerin olağan üstü hallerde bazı yükümlülüklerinden feragat edici önlemler almasına olanak sağlarken, aynı madde diğerlerinin yanı sıra alınan bu önlemlerin ırk, renk, cinsiyet, dil, din SAYI 2/2005 ya da toplumsal köken ayrımı gözetmesi koşulunu da getirir. Bunun ötesinde 20. maddesinin 2. paragrafı taraf devletlere ayrımcılığa yol açan ulus, ırk ya da din düşmanlığının savunulmasını yasayla yasaklama yükümlülüğü getirir. 3. Temel ve genel ka-rakteri nedeniyle ayrım-cılık yapmama ilkesi ve kanun önünde eşitlik ve kanun tarafından eşit koruma sağlanması ilkeleri, insan hakları kategorileriyle ilgili mad-delerde açıkça ifade edilir. 14. Maddenin 1. paragrafı herkesin mahkeme önünde eşit olduğunu, herkesin kendisine karşı bir suç isnadında bulunulduğunda tam eşitlik içerisinde 14.maddenin 3. paragrafının (a) ve (g) fıkralarında belirtilen asgari garantilere sahip olması ge-rektiği belirtilir. Benzer bir biçimde 25. madde bütün yurttaşların Madde 2’de belirtilen herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan kamusal alana tam katılımını öngörmektedir. 4. İlgili hükümleri uygulamak için uygun tedbirlerin ne olacağına karar vermek taraf devletlere aittir. Ancak, bu tür tedbirlerin niteliği ve ayrımcılık yasağı ile kanun önünde eşitlik ve kanunlar tarafından eşit korunma ilkelerine uygunluğu hakkında Komite’ye bilgi verilmelidir. 5. Komite, Sözleşmenin taraf devletleri kimi kez konuyla ilgili kişilerin haklarının eşitliğini güvence altına almak üzere önlem alma-larını açıkça talep ettiğine ilişkin taraf devletlerin dikkatini çekmek ister. Örneğin, 23. maddenin 4. paragrafında taraf devletlerin hakların eşitliği ile eşlerin evlenirken, evlilik sırasında ve evliliğin bozulmasında hak ve sorumluluklarının eşitliğini güvenceye bağlayacak uygun önlemler alacağı belirtilir. Bu tür adımlar yasal, idari ya da diğer tedbirler biçiminde olabilir, ancak Sözleşme tarafından talep edildiği gibi eşlerin eşit haklara sahip olmasını sağlamak taraf devletlerin pozitif görevidir. Çocuklarla ilgili olarak, 24. madde Her çocuğun; ırk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğuşça SAYFA herhangi bir ayrım yapılmaksızın ailesi, toplum ve Devlet tarafından ergenleşmemiş konumunda olmanın gerektirdiği koruma önlemlerine sahip olma hakkını sağlar. 6. Komite, Sözleşmenin ayrımcılık terimini tanımlamadığı gibi, neyin ayrımcılık teşkil ettiğini de belirtmediğine dikkat çeker. Bununla birlikte, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Sözleşmesinin 1. maddesi, "ırk ayrımcılığı" teriminin, siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel veya toplumsal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınmasını, uygulanmasını, bu hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ortadan kaldırmak veya zayıflatmak amacına ya da etkisine yönelik, ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayalı her türlü ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercih anlamına geldiğini ifade eder. Benzer bir biçimde Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesinin 1. Maddesi de kadınlara karşı ayrımcılık terimini siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin, medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını, kadınların bu haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran cinsiyete dayalı herhangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama olarak tanımlar. 7. Bu sözleşmeler özgül alanlarda ayrımcılık olgusunu ele alırken, Komite, ayrımcılık teriminin Sözleşmede kullanıldığı gibi ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi be başka görüş, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer statüye dayalı olarak ve bütün hak ve özgürlüklerin eşit temelde herkes tarafından kullanılması ya da sahip olunmasını ortadan kaldırma amacı ya da etkisi güden herhangi bir farklılaştırma, dışlama, kısıt-lama ya da tercih ihsas etme olarak anlaşılması gerektiğine inanmaktadır. 8. Hak ve özgürlüklerin eşit temelde kullanılması, her örnekte aynı muamelede bulunulacağı anlamını taşımaz. Bu bağlamda, Sözleşmenin hükümleri gayet açıktır. Örneğin, Sözleşmenin 6. maddesinin 5. fıkrası on sekiz yaşından küçük olanların işledikleri suçlar nedeniyle ölüm cezasına çarptırılmasını yasaklar. Yine aynı paragrafta h am il e k ad ın la r ın öl üm cezalarının infaz edilmesi yasaklanır. Benzer bir biçimde 10. maddenin 3. paragrafı küçük suçluların ergenlerden ayrılmasını öngörür. 25. madde ise vatandaşlık durumlarına göre farklılık gösteren bazı siyasal hakları güvence altına alır. 9. Pek çok Taraf Devlet raporu, ayrımcılığıan kanun yoluyla yasaklanmasına ilişkin yasal tedbirlerin yanı-sıra mahkeme kararlarına ve idari tedbirlere ilişkin bilgileri taşımakla birlikte, gerçekte yaşanan ayrımcılığı ortaya çıkaracak bilgiden yoksundur. Sözleşmenin 2(1), 3 ve 26. maddelerine ilişkin raporlama yaparken, taraf devletler genellikle anayasalarındaki ya da kişilerin eşitliğine ilişkin yasalarındaki hükümlerden alıntı yaparlar. Her ne kadar bu bilgi faydalı olsa da, Komite gerçekte kamu idaresi, toplum ya da özel kişiler ya da kurumlar tarafından gerçekleştirilebilecek ayrımcılığa ilişkin herhangi bir sorunun var olup olmadığını bilmek ister. Komite, bu tür ayrımcılığın azaltılması ya da ortadan kaldırılmasına yönelik yasal hükümlere ve idari tedbirlere ilişkin bilgilenmeyi de talep eder. 10. Komite, eşitlik ilkesinin bazen taraf devletlerin Sözleşme tarafından yasaklanan ayrımcılığın devam etmesine yardımcı olan ya da neden olan koşulların azaltılması ya da ortadan kaldırılması için pozitif ayrımcılık yapmasını gerektirdiğine işarte etmek ister. Örneğin, bir ülkede nüfusun belirli bir kesiminin genel koşullarının insan haklarının kullanıl- 3 BM İnsan Hakları Komitesi 18 Nolu Genel Yorumu mamasını önlediğinde ya da engellediğinde Devlet, bu koşulları düzeltmek için spesifik önlemler almalıdır. Bu tür bir önlem, nüfusun belirli bir kısmına belirli toplumun geri kalanından farklı olarak spesifik konularda belirli bir süre için bazı tercihli muameleyi içerebilir. Ayrımcılığı düzeltmek için böylesi bir önlem gerektiği sürece bu farklılaştırma, Sözleşme çerçevesinde meşru bir olayıdır. 11. Hem 2. maddenin 1 paragrafı hem de 26. madde ayrımcılık temellerini ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi ya da diğer düşünce, ulusal ya da sosyal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer statü olarak adlandırır. Komite, anayasalar ve kanunların çoğunda 2. maddenin 1. paragrafında yer alan ayrımcılığın yasaklandığı alanların hepsinin yer almadığını gözlemlemiştir. Dolayısıyla Komite taraf devletlerin bu alanların neden dışarıda bırakıldığına dair bilgi sunmasını ister. 12. Madde 2 ayrımcılığa karşı korunacak hakların kapsamını Sözleşmede yer alanlarla sınırlarken, 26. madde böyle bir sınırlama tanımlamaz. Bunun anlamı, 26. madde ayrımcılık gözetmeksizin herkesin kanun önünde eşitliğini ve kanunlar tarafından eşit korunma hakkını sağlaması ve kanunların sayılmış temellerde ayrımcılığa karşı herkesin eşit ve etkili korumayı garanti altına almasını sağlar. Komitenin görüşüne göre, 26 madde 2. maddede sayılmış olanların tekrar güvence altına alınmasını değil ama kendisini bir özerk hak olarak görür. Ayrımcılığı kanunda ya da kamu otoriteleri tarafından düzenlenen ve korunan her alanda yasaklar. Böylelikle 26. madde taraf devletlere kendi mevzuatları ve bu mevzuatın uygulanması açısından yükümlülük getirir. Bu sayede taraf devlet tarafından bir mevzuat benimsendiğinde bunun içeriğinin 26. madde gereğince ayrımcılık içermemesi gerekir. Diğer bir deyişle, 26. madde kapsamında ayrımcılık yapmama ilkesinin uygulaması Sözleşmede yer alan haklarla sınırlı değildir. 13. Son olarak, eğer farklılık kriteri makul ve nesnel ise ve eğer amacı Sözleşme çerçevesinde meşru bir amaca ulaşmak içinse Komite her farklı muamelenin ayrımcılık oluşturmayacağını da düşünmektedir. AYRIMCILIK BİÇİMLERİ İNSAN HAKLARI DERNEĞİ TUNALI HİLMİ CADDESİ, 104/4 KAVAKLIDERE/ANKARA TEL: 0-312-466 49 13 FAKS: 0-312– 466 49 14 E-POSTA: [email protected] İNSAN HAKLARI BÜLTENİ AYRIMCILIK ÖZEL SAYISI 2/2005 Bülten Sahibi: Yusuf Alataș, Genel Bașkan Yazıișleri Müdürü: Nejat Taștan, Genel Sekreter 5000 ADET BASILMIȘTIR. ÜCRETSİZDİR Doğrudan Ayrımcılık: Doğrudan ayrımcılık, hukuki eşitlik fikrine dayanır. Cinsiyet, ırk ya da engellilik gibi yasaklanmış temellerde bir kişi ya da grubun daha az lehinde ya da zarar verici muamele olarak tanımlanabilir. Dolaylı Ayrımcılık: Dolaylı ayrımcılık, bir uygulama, kural, şart ya da koşul görünüşte tarafsız olmasına karşın, gerekçesi olmaksızın belirli gruplar üzerinde orantısız etki yarattığında meydana gelir. Taciz: Taciz, kişinin onurunu ihlal etme ya da aşağılayıcı, düşmanca, küçük düşürücü ya da incitici bir çevre yaratma amacıyla ya da etkisiyle istenmeyen bir davranış yapıldığında meydana gelir. Mağdurlaştırma: Bir örgüt ya da bir kişinin eşitlik ve ayrımcı olmama ilkeleri de dahil olmak üzere hukuki ilkeleri yürürlüğe koyma çabalarına karşı missilemede olarak gerçekleştirilen fiil ya da olumsuz tedbirler olarak tanımlanabilir. BM ENGELLİLERİN FIRSAT EȘİTLİĞİNE İLİȘKİN STANDART KURALLARIN YAȘAMA GEÇİRİLMESİ KAMPANYA PROGRAMI AVRUPA KOMİSYONU’NUN DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI AVRUPA PROGRAMI ÇERÇEVESİNDE DESTEKLENMEKTEDİR.