Sunulan Bildiriler Presented Proceedings YATIRIM TANITIMINDA YENİ BİR UFUK: OUTBOUND YATIRIM TANITIMI A New Perspective in Investment Promotion: Outbound Investment Promotion Yasemen Özlem MAİLOĞLU1 Semiha AHMET2 ÖZET Kalkınmanın temel unsurlarından olan yatırım konusu, hem ekonomik hem de beşeri kalkınmaya hizmet ettiği için ulusal ve uluslararası platformda önem kazanmaktadır. Çok uluslu şirketlerin artması ve yabancı yatırımların KOBİ düzeyine inmesi, yatırım konumlandırma görevi gören mekanizmaları seçiciliğe itmektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan; yabancı yatırımcı ve uluslararası likidite çekme konusunda daha stratejik davranması gereken ülkelerde “yatırım tanıtımı” ya da “yatırım promosyonu” konuları kalkınmanın kilit mekanizmalarından biri olarak görülmektedir. Doğrudan yabancı yatırım, yatırımın yapıldığı ülkenin küresel düzeyde rekabet edebilen bir ekonomiye dönüşümü için olmazsa olmaz bir unsur olarak görülmektedir. Bu sebeple özellikle liberalleşme sonrası tüm ülkeler yabancı yatırım çekmeyi amaçlayan politikalar oluşturmuşlardır. Yatırımın önündeki engellerin kaldırılması ve yatırımcılar için uygun yatırım ortamının hazırlanması günümüzde yabancı yatırımcıların tercihlerini etkileyen tek unsur olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle devletler çeşitli teşvik mekanizmalarının yanı sıra ülkenin risk profili ve yatırım ortamının tanıtımını yapmaya başlamışlardır. Yatırım tanıtımı konusunda farklı yöntemler izlenmiş ve stratejiler oluşturulmuştur. Bu çalışmanın amacı; Türkiye’de yatırım tanıtımı konusunda çalışan kurumların ve mekanizmaların klasik yatırım tanıtım araçlarının yanında, yeni bir ufuk açan “outbound yatırım tanıtımı” konusunda çeşitli stratejiler üreterek bu aracı işlevsel hale getirmelerinin önemini ve bu konuda izlenebilecek çeşitli adımları ortaya koymaktır. Türkiye’de yerli ve yabancı yatırımcıların sıklıkla tercih ettiği TR10 İstanbul ili özelinde de outbound yatırım tanıtım alanında yapılabilecek çeşitli stratejilere de çalışmada yer verilecektir. Anahtar Kelimeler: Kalkınma, Ekonomik Büyüme, Yatırım, Doğrudan Yabancı Yatırım, Yatırım Tanıtımı, Outbound Yatırım Tanıtımı ABSTRACT Serving both economic and social development; the issue of investment, which is one of the basic components of development, has been rising at national and international levels. Increasing number of multinational companies and foreign direct investments, which has yielded the involvement of international SMEs, forces the investment promotion mechanisms to become more selective. “Investment promotion” is seen as a key factor of development, especially in emerging market countries like Turkey, where governments are expected to act more strategic in attracting international liquidity and investment. Direct foreign investment is seen as a must for host country for transforming into a globally competitive economy. For this reason, especially after liberalization, countries have started to make policies that focus on attracting foreign investment. Presently, reducing barriers to investment and improving the investment climate are no more the only criteria which form the preferences of foreign investors. Therefore, governments began to promote investment climate and country risk profiles besides forming new incentive mechanisms and support packs. New and various methods have been followed and strategies are formed. This article aims to declare the importance of the new horizon of investment promotion, “outbound investment promotion”, which can be functionalized by developing strategies and determining basic pathways, right alongside classical investment promotion instruments that are being implemented by institutions and mechanisms working on investment support in Turkey. Several strategies for outbound investment promotion will be analyzed which can be implemented in TR10-İstanbul region, one of the most-preferred locations by both local and foreign investors. Keywords:Development, Economic Growth, Investment, Foreign Direct Investment, Investment Promotion, Outbound Investment Promotion 1 2 Uzman, İstanbul Kalkınma Ajansı, [email protected] Uzman, İstanbul Kalkınma Ajansı, [email protected] GİRİŞ Kalkınma ile ilgili birçok ve birbirinden farklı tanımlar yapılmıştır. Aslında kalkınmanın en genel tanımı; “tüm nüfusun hayat düzeyinde bir artış” olarak yapılabilir (Myrdal, 1953). Bunun sağlanması için ekonomik kalkınmanın yanı sıra sosyal ve kültürel kalkınmaya da ihtiyaç vardır. Bu amaca hizmet eden fiziki sermayenin artırılması gerekliliğinin yanında beşeri ve sosyal sermayenin artırılması gerekliliği de yadsınamaz. Kalkınma dinamiklerini yakalamış bir ülkede hem beşeri sermaye yükselecek, hem de sosyal sermaye artacak ve bu sayede fiziki sermaye birikiminin verimliği üzerinde ortaya çıkan olumlu etkiler ekonomik büyümenin sağlanma sürecini önemli ölçüde kısaltacaktır (Yıldız & Topuz, 2011/2). Özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ortak payda durumunda olan yoksulluğun temel nedeni olarak bu ülkelerde yeterli sermaye birikiminin sağlanamaması gösterilmektedir. Bu anlamda sermaye birikimi, diğer faktörlerin de kalkınmayı engellemeyecek duruma gelmeleri veya destek olacak şekilde değişim gösterebilmeleri için kalkınma sürecinde olmazsa olmaz şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda sermaye birikimi; bir ülkede üretilen değerlerin tamamının tüketilmeyip bir kısmının tasarruf edilerek yatırımlara dönüştürülmesi süreci olarak tanımlanabilir. Yatırımlar sermaye stokunu arttırır, sermaye stoku ise üretim kapasitesinin genişlemesi demektir. Yatırım kavramı olarak kastedilen ise fiziki sermaye veya reel sermaye yatırımlarıdır (Berber, 2006, s. 344). Bu kapsamda sürdürülebilir büyüme için önemli bir seçenek olan yatırımların niteliklerinin ve niceliklerinin artırılması gerekmektedir. Bu aşamada yerli ve yabancı yatırımların önündeki engellerin kaldırılması ve bu yatırımların bölgeyi tercih edebilmesi için bilgilendirilmesi ve teşvik edilmesi fayda sağlayacak adımlardır. Ayrıca; yatırımcılara ülke ve/veya bölgenin yatırım ortamının tanıtılması da hem bölgenin bilinirliğinin artırılması hem de yeni iş ağları (network) kurulmasına katkıda bulunacaktır. Ülke kalkınmasının önündeki en büyük engel olan sermaye yetersizliğine kısa vadede çare olabilecek Doğrudan Yabancı Yatırımlarının(DYY) çekilebilmesi için, sonuçta ülke halkının da refahını arttıracak olan mevcut ekonomik politikaların kararlılık ve sabırla uygulanmaya devam edilmesi büyük önem arz etmektedir(Onaner, 2000). EKONOMİK KALKINMA VE BÜYÜME Ekonomide; "Büyüme" (growth) ve "Kalkınma" (devolopment) üzerinde en çok tartışılan kavramların başında gelmektedir. Bunun nedeni, ekonomik kalkınma teorisinin çok yönlü bir yapıda olmasıdır. Çoğu kez, bu iki kavramın aynı anlama geldiği düşünülmektedir. Oysa büyüme ve kalkınma kavramlarının hem teoride, hem de uygulamada farklı yeri ve anlamları bulunmaktadır(Savaş, 1986). Ekonomik kalkınma ile ekonomik büyümeyi birbirinden ayıran en temel özellik,ekonomik büyümenin nicel büyüklüklerle, ekonomik kalkınmanın ise nitel büyüklüklerle ilgili olmasıdır. Büyüme, ekonominin üretim, yatırım, dış ticaret, gelir, istihdam, sermaye donanımı, servet, doğal kaynak düzeyi, gibi bütün sayısal değerlerinin artış göstermesidir(İlkin, 1988). Kalkınma sadece üretimin ve kişi başına gelirin artırılmasından ibaret olmayıp, ekonomik ve sosyokültürel yapının da değiştirilmesi, yenileştirilmesi anlamına gelir (Savaş, 1986).Bu oranlarda ortaya çıkan artışlar, gelirden ziyade yaşam kalitesi vestandardını arttıran unsurlardır. Tabii ki kalkınma ile büyüme kavramlarının farklı kavramlar olması, onların birbirinden bağımsız olduğunu ifade etmemektedir. Kalkınma üzerinde ekonomik büyümenin etkisi büyüktür. Kalkınma süreci, milli gelir ve üretimin zaman içinde sayısal olarak artması ile birlikte, kurumlardaki köklü değişiklikleri, ekonomik ve toplumsal yapının yeniden düzenlenmesini, halkın değer yargılarında, dünya görüşlerinde ve davranış kalıplarındaki değişiklikleri de kapsar. Ayrıca ekonomik ve toplumsal yapıda sözü edilen değişikliklerin gerçekleştirilebilmesi için piyasanın işlerliğine etkide bulunabilecek düzenlemeleri de kalkınma deyiminin kapsamında değerlendirmek mümkündür (İşgüden, 1985). Bir ekonomide kişi başına milli gelir artışı ve fertler arasında dengeli dağılımı ile birlikte; fertlerin yaşam seviyelerinde bir iyileşme göze çarpar. Bu iyileşmenin neticesinde hayat standardı yükselen fertlerin tasarruf yeteneği artar. Bununla birlikte milli gelirin büyük bir kısmını yatırımlara ayırmak mümkün hale gelir. Böylece ekonomik kalkınma ile birlikte, üretimde artışın yaratılması ve sanayileşme hamlesinin başlatılmış olması ekonomik kalkınmayı simgeleyen temel özellikler olarak karşımıza çıkar (Türk, 1992, s. 221). Prof. Dr. İsmail Türk’ün bu tanımından anlaşılacağı üzere, ekonomik büyüme ile kalkınma birbirini destekleyen unsurlar olarak algılanmalıdır. Yatırım konusu ise ekonomik büyüme ve kalkınma unsurlarının ortak konusu olup, önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. DOĞRUDAN YABANCI YATIRIMLARIN EKONOMİK BÜYÜME VE KALKINMA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanması tüm ülkelerde önemli olmakla birlikte; özellikle gelişmekte olan ülkelerde ön plana çıkan temel ekonomik amaçlardan biri olmuştur. Fakat gelişmiş ülkeler belli bir büyüme hızını muhafaza etmek gibi daha kolay bir çaba içinde olurken; gelişmekte olan ülkeler belli bir büyüme seviyesine ulaşma ve bununla birlikte ekonomik kalkınma çabasına girmişlerdir (Siverekli Demircan, 2003/2). İster gelişmiş, isterse de gelişme yolunda olan ülkeler olsun, hepsinin üzerinde hemfikir olduğu konu küreselleşen dünya içinde var olmanın yolunun gereken niteliklerde ve yeterli miktarda yabancı sermayeye sahip olmaktan geçtiği düşünülmektedir. Fiziksel sermaye kalkınmada, yeni iş olanakları yaratmada yaşamsal bir öneme sahip olmakla birlikte, daha da önemlisi fiziksel ve beşeri sermayenin iç içe işleyişi kalkınma ve büyümenin temel girdisi olarak kabul edilmektedir. Ülkelerin sermaye yetersizliği hibe ve dış borçlar yoluyla giderilebileceği düşünülebilir. Ancak ülke bakımından hibenin, politik; dış borçların ise, ekonomik sonuçları bu tür sermayeye olan ilgiyi azaltmıştır. Diğer taraftan bu türdeki kaynaklar siyasi iktidarlar tarafından daha çok politik sebeplerle verimli olmayan işlere diğer bir ifadeyle otonom yatırımlardan ziyade lüks ihtiyaçlar ve cari masraflar için kullanılmaktadır. Bu nedenle küreselleşme olgusu içerisinde en önemli yere sahip olan yabancı sermaye türü, DYY’dir. Çünkü diğer yabancı sermaye türleri ülkeye çok kolay ve kısa sürede giriş yapabildiği gibi çok kısa sürede çıkış ta yapabilmektedir. Ufak bir kriz ortamında portföy şeklindeki yabancı yatırımların kısa sürede ülkeyi terk etmesi halinde ülkedeki kriz ortamı büyüyecektir (Dönmez, 2009, s. 1-3). Gelişmekte olan ülkelerde iç tasarruf yetersizliği dolayısıyla fizikiyatırımların yeterince yapılamaması, nüfusun yüksekliğiyanında emeğin gerekli vasıflardan yoksun olması veteknolojik yetersizlik gibi sorunlar üretimin kalkınma içinyeterli seviyelere ulaşmasının önünü tıkar. Özellikle kamu sektörünün artan borç stoku ve borçödemelerinde ortaya çıkan dar boğazlar, özel sektörgirişimlerine imkân tanımaz hale getirir. Ayrıca buekonomiler, büyüme hızı artışını gerçekleştirmek içingiderek artan miktarda yabancı sermayeye ihtiyaçduyarken, bu sermayeyi temin etmek, ülkenin ekonomikve siyasi durumu nedeniyle oldukça güç olabilir (Arıman, 2003, s. 8). OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development – Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) tanımına göre DYY, “bir ülkede yerleşik kişi ya da kurumların bir başka ülkede kalıcı ekonomik çıkar elde etme amacını” ifade etmektedir. Doğrudan yatırımlar; hisse senedi ve tahvil ihraç ederek uluslararası piyasalarda satmak ve çeşitli kredi araçlarından yararlanmak biçimlerinde görülen diğer uluslararası sermaye hareketlerinden ayrılmaktadır. Çünkü ülkelerin tasarruf açığını kapatmanın yanında, doğrudan yabancı yatırımlar, geldiği ülkeye rekabet faktörünü de beraberinde getirmektedir. Bunun yanı sıra; ülkeyi hemen terk edemeyecekleri için ülke riskini de üstlenmiş olmaktadırlar (Tuğlu, 2003, s. 105). Dünya genelinde DYY ilk olarak ABD şirketleri önderliğinde gelişmiş, sonrasında Amerika kıtasından Avrupa ve Asya’ya kaymıştır. Savaş sonrası ekonomilerini toparlamaya başlayan Avrupa ülkeleri ABD’yi izlerken,Japonya’nın da devreye girmesiyle yabancı yatırımlar dünya üzerinde yayılmaya başlamıştır. Savaş sonrası dönemde, DYY iki grup halinde incelenebilecek özel şirketler tarafından gerçekleştirilmiştir (Uzunoğlu, Alkin, & Gürlesel, 1995). Birinci grupta yer alanlar, savaş öncesi dönemde uluslararası boyutu olan ve az gelişmiş ülkelerle bazı gelişmiş ülkelerde temel madde, gıda ve tarımsal araç sanayilerinde faaliyet gösteren şirketlerdir. İkinci grup ise, dinamik yerel rekabet ve dış ticaret engelleri ile karşılaştıkları dış pazarlarını korumak amacıyla ihracattan doğrudan yatırımlara dönen firmalardan oluşmaktaydı. Bu grup firmaları ilgilendiren sektörler; kimya, elektronik, otomobil, dayanıklı tüketim malları gibi rekabet avantajları olan oligopol piyasalar olup, incelenen dönemde gelişmiş ülkelerin temel sektörlerini teşkil etmekteydi. Bu alanlarda faaliyet gösteren şirketler, çoğunlukla araştırma-geliştirme konusunda karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan ve yatırımın finansmanını en azından başlangıçta kendi ülkelerinden sağlamak zorunda olduklarından paraları güçlü olan ülkelerden çıkmışlardır(Erçakar & Karagöl, 2011). Çeşitli iktisadi düşünce gruplarına göre; DYY, yatırımın yapıldığı ülkede birçok konuda etkili bir faktör olarak görülmektedir. Keynesyen iktisadi görüşte yatırımlar büyüme üzerinde klasik ve neoklasik iktisat görüşlerinden daha fazla önem kazanmıştır. Bunun temel nedeni sermaye birikiminin üretim üzerindeki etkisinin daha belirgin olmasıdır. Teknolojiyi serbest-bedelsiz bir mal olarak değerlendiren ve bugünkü anlamda uluslararası teknoloji alışverişini öngörememiş olan Klasik İktisatçılar DYY kavramını ve önemini açıklamakta kısmen yetersiz kalmaktadır (Alpar, 1977, s. 45-48). Stephen Hymer’e göre, DYY’ler yoluyla uluslararası alanda hareket eden sermayeyi etkileyen faktör, ülkeler arasındaki faiz farklılıkları değil, uzun dönemli kâr ve yeni piyasaları elde etme çabalarıdır. Klasik iktisatçılardan Adam Smithise, büyümeyi verimlilikteki bir artış olarak görüyor ve verimlilikteki artışın, işbölümü ve uzmanlaşma ile sağlanabileceğine inanıyordu (Dönmez, 2009, s. 56-57). Yatırımlar Keynes’te kısa dönem dengesinin nerede oluşacağını belirleyen, gelirden bağımsız, talep yaratan bir harcamadır. Ancak yatırımların bu niteliği yanında önemli bir özelliği daha vardır; üretim ve çıktı kapasitesi yaratması. Yatırımlar üretim kapasitesine yapılan bir ilave olduğu için, sadece talep yaratıcı rolü ile mevcut kapasitenin hangi ölçüde kullanılacağını belirlememekte; aynı zamanda kapasite yaratma yönü ile üretim olanaklarını da artırmaktadır (Akyüz, 1977, s. 245). Keynesyen İktisat görüşündeki Harrod-Domar büyüme modeli, toplam hasıla oluşumunu sermaye hasıla aracılığıyla sermaye stokuna bağlayan bir üretim fonksiyonu içermektedir. Yatırımlardaki bir artış yoluyla sağlanacak sermaye birikiminin, sürdürülebilir bir büyüme üzerindeki etkisi hususunda çalışma yapmıştır. Onlara göre, yatırımların çifte rolü vardır. Bunlar; yatırımların çoğaltan etkisiyle geliri etkilemesi ve sermaye stokunu arttırarak, ekonomide verimlilik kapasitesini arttırmasıdır (Harrod, 1939)(Domar, 1946). Neoklasik görüşe göre, yatırımlar çok fazla önem arz etmemektedir. Bunun iki nedeni vardır. Öncelikle sermayenin azalan verimler yasasına tabii olduğunu ileri sürmeleridir. Neoklasik modelde yatırımlara yansıyan bir birikim (tasarruf) artışı, bir süre için büyümeyi arttıracaktır. Ama yatırımların çoğalmasıyla sermayenin işgücüne oranı artacağı için, sermayenin marjinal ürünü azalacak, ekonomi durgun gelişme durumuna (steady state ) dönecektir. Böylece yatırımların büyümeye katkısı sınırlı olacaktır. Diğer bir deyişle, neoklasik büyüme modelinde sermaye birikiminin büyümeye olan katkısı önemli olmayacaktır. Diğer neden ise, sermayenin teknolojiden ayrı olarak alınmasıdır. Teknolojik gelişmenin ve nüfus artışının büyüme açısından önemi kabul edilmekle birlikte, onun dışsal sayılması eleştiri konusu olmuştur(Makkı & Somwaru, 2004). Bütün görüşler yöntem ve düzeyde ayrışmakla birlikte yatırımların ekonomik büyüme üzerinde etkili olduğu konusunda hemfikirdir. Bunun yanı sıra ülkeye gelen DYY’nin kalkınmaya pozitif yönde etki ettiği alanlar aşağıdaki gibi özetlenebilir: Ekonomik büyümeyi artırmak Sermaye birikimini artırmak İstihdam sağlamak İnsan kaynaklarını geliştirmek Teknoloji ve know-how transferi Üretim kapasitesini artırmak İnovasyon ve Ar-Ge kapasitesini artırmak Ülkedeki rekabet ortamını geliştirmek Sermaye ihraç eden ülkelerle ekonomik ve politik ilişkileri güçlendirmek Ülke riskini paylaşmak Vergi gelirlerini artırmak Ödemeler dengesi açığını azaltması İşletmecilik ve pazarlama bilgi ve altyapısını güçlendirmek Sürdürülebilirlik, çevre bilinci ve sosyal sorumluluk alanlarında gelişmeye katkıda bulunmak Uluslararası platformda ülkenin ve yatırım ortamının tanıtımına ve prestijine katkı sağlamak Döviz girişi sağlayarak, mevcut döviz miktarını artırmak Dış ticaret hacmini artırması Katma değeri daha yüksek ürün ve hizmetlerin iç ve dış piyasada artış göstermesi Yukarıda sayılan avantajların yanı sıra DYY’lerin dezavantaj yarattığı durumlar da vardır. Bazı görüşler ise; DYY’lerin zaman zaman yığın ekonomisine3 neden olduklarını öne sürmektedir. Merkeztaşra, endüstri içi ve şehre yönelik olarak 3 türe ayrılan yığın ekonomisi; firmaların belli bir yörede veya bölgede toplanması şeklinde ifade edilebilir. Bazı görüş çevrelerine göre, bölgeselleşmenin yabancı ve yerli firmalar arsındaki etkileşimi arttırarak bilgi alış verişini hızlandırıp verimlilik artışı sağlayacağını ve böylece dışsallıkların etkisinin büyük olacağı ifade edilirken(Blomström & Kokko, 2003), diğer bir görüşe göre,bölgeselleşmenin rekabeti azaltacağı ve verimliliği düşüreceği öne sürülmektedir.(Aitken & Harrison, 1999). DYY’nin giriş yaptığı ekonomi üzerinde dezavantaj yaratabileceği durumlar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir (Seyidoğlu, 2001, s. 677-678): Yabancı sermaye, ana sektörleri ele geçirerek ekonomiyi denetim altına alabilir. Yabancı sermayeli işletmelerde ileri üretim teknikleri uygulanırken, diğer alanlarda geleneksel üretim yapısının sürdürülmesi ekonominin bütünlüğünü bozabilir. Küçük ölçekli yerli işletmeler karşısında, yabancı sermayeli işletmelerin sahip olduğu sermaye miktarı, ileri teknoloji ve yöneticilik bilgisi, kendilerine haksız bir rekabet üstünlüğü sağlar. Bu da yerli işletmelerin küçülmesine ya da sektörü terk etmelerine ve ekonomide tam bir tekel konuma geçmelerine neden olabilir. Yabancı sermayeli işletmelerin, araştırma geliştirme faaliyetlerini kendi ülkelerinde yapmaları, buna karşılık yeni teknolojileri kullanmaya zorlamaları, ülkenin teknoloji konusunda dışa bağımlı hale gelmesine neden olabilir. Gümrük vergileri ve ithalat yasakları gibi koruyucu dış ticaret kısıtlamalarının aşılması sektörü olumsuz etkileyebilir. Aşırı kar transferleriyle o ülkenin ödemeler dengesi sarsılabilir. Avantaj ve dezavantajları halen politik, ekonomik ve sosyal çevreler tarafından tartışılmakta olan DYY’lerin tamamına yakını Çok Uluslu Şirketler (ÇUŞ) tarafından gerçekleştirilmektedir. ÇUŞ dünya ticaretinin %70’inden fazlasını yönetmekte olup; en güçlü 86 ÇUŞ’un toplam satışları, neredeyse şu anki uluslararası toplumu oluşturan ulusdevletlerin ihracatından fazladır (De Rivero, 2003). DYY’lerin stratejik olarak planlanmasının önemi; hem risk ve dezavantajların yönetilmesi, hem bölgesel kalkınma dengelerinin gözetilmesi, hem de DYY niteliğinin artırılması alanlarında ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, DYY tanımını ÇUŞ kavramı ile birlikte değerlendirmek ve politikaları oluşturulurken bunu göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. YATIRIM TANITIMI KAVRAMI VE TÜRKİYE’DE YATIRIM TANITIMI “Yatırım tanıtımı” kavramı; ev sahibi ülkede yabancı yatırım için uygun belirleyici etmenleri yaratmayı amaçlayan tüm aktiviteleri ve önlemleri kapsamaktadır. Bu belirleyici etmenler; yabancı yatırım için politik çerçeveyi, ekonomik determinantları ve iş kolaylaştırmayı 4 içermektedir(UNCTAD, 1998). Bu etmenlerin her biri yatırım için caydırıcı ya da teşvik edici rol oynayabilir ve bir şirketin bir ülkede yatırım yapma kararını almasında bu unsurların belirli bir kombinasyonu kritik önem taşımaktadır. Yabancı yatırım tanıtımı 2 farklı şekilde yapılabilir: Sermaye ihraç ya da ithal eden ülkenin tek taraflı eylemleri ile Uluslararası iki ya da çok taraflı işbirlikleri ile İlk yöntemde yabancı yatırımcının geldiği sermaye ihraç eden ülke için yatırım tanıtımı konusundaki en önemli vasıta yatırım güvencesidir. Sermaye ithal eden yani ev sahibi ülke için ise daha fazla seçenek bulunmaktadır. Bunlar yukarıda sayılan politik, ekonomik, bürokratik ve iş dünyası ile ilgili olabilir. Ev sahibi ülkeler arasında en yaygın olarak kullanılan yatırım tanıtım aktiviteleri; mali ve vergi teşvikleri, reklam ve tanıtım kampanyaları ve yabancı yatırımcılara hizmet edecek yatırım tanıtım ajansları kurmaktır. 3 Yığın ekonomisi Fransızca “économies d’agglomération” ve İngilizce “agglomeration economics” kavramlarını ifade etmektedir. 4 İş kolaylaştırma Fransızca “ facilitation des affaires” ve İngilizce “business facilitation” kavramlarını ifade etmektedir. İkinci yöntem daha yeni bir yaklaşım olup, yatırımcıları ev sahibi ülkedeki politik risklere karşı koruma konusunda daha etkilidir. Bu amaçla, anlaşmaya taraf devletler adil ve eşit muamele garantisi, ayrımcılığa karşı koruma, yasadışı kamulaştırma ve transfer kısıtlamaları yasakları konularında bir dizi yükümlülük altına girmektedir. Uluslararası yatırım antlaşmaları, yabancı yatırımı dolaylı olarak koruma hükümleri ile desteklemekte ve tanıtım faaliyetlerine katkı sağlamaktadır(UNCTAD, 2008). Türkiye’de ise 11.12.2001 tarihinde “Türkiye’de Yatırım Ortamının iyileştirilmesi Reformu Programı” kabul edilmiştir. Bu programda DYY yatırımlarının küreselleşmiş bir piyasa ekonomisinde, ülkeninrekabet gücünü artırarak, ekonomik büyümeyi ve gelir yaratmayı canlandırarak önemli bir rol oynadığı belirtilmiştir.Ancak, bugüne kadar DYY girişinin,Türkiye ekonomisi büyüklüğündeki bir ekonominin potansiyeline ulaşamadığı;dolayısıyla iş ve istihdam imkânlarının yaratılmasında gerektiği ölçüde etkiliolamadığı vurgulanmıştır. Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında, Maliye Bakanlığı, Sanayi veTicaret Bakanlığı müsteşarları ile Hazine, Dış Ticaret, Devlet Planlama Teşkilatımüsteşarları, Teknik Komite başkanları ve TÜSİAD, TOBB, YASED ve TİMbaşkanlarının oluşturduğu ve sekretarya hizmetleri Hazine Müsteşarlığı’ncayürütülecek olan Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) bu kapsamda kurulmuş olup; yıllık olarak “Eylem Planları”, “Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Raporları” ve “Yatırım Danışma Konseyi İlerleme Raporları” gibi belgeler ile “Türkiye Yatırım Ortamı Değerlendirmesi Raporu”, “Türkiye Yatırımların Önündeki İdari Engeller Raporu” ve “AB Eşleştirme Projesi Raporu” gibi üst ölçekli dokümanlar yayımlamaktadır 5. Yatırım ortamı ve yatırım promosyonu konularının ilk kez doğrudan ele alındığı bu belgede 9 ana konuda reformlar yapılması gerekliliği belirtilmiş ve her bir konu ile ilgili komiteler kurulmuştur. Türkiye’deki yatırım ortamı ile ilgili pek çok meselenin devletin birçok bölümünü ilgilendirdiği ve bu kurumların birbiri ile işbirliği yapmasının ve koordinasyonun önemi üzerinde durulmuştur. Sorunların ve ulaşılmak istenilen hedeflerin ve bu konularda alınması gereken önlemlerin belirlendiği bu dokümanda, reform yapılması gereken ve teknik komitelerin kurulduğu alanlar ve ilgili bakanlıklar Tablo 1’deki gibidir (Türkiye’de Yatırımm Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı, 2001). Tablo 1: Türkiye’de Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı’nda yer alan anahtar reform alanları ve bu alanlara yönelik kurulan teknik komitelere başkanlık eden kurumlar (www.yoikk.gov.tr) Anahtar Reform Alanları Komite Başkanı Kurum Şirket Kuruluşu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İstihdam Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sektörel İzinler DPT Müsteşarlığı Yatırım Yeri -Arazi Temini ve Arsa Geliştirme Konut Müsteşarlığı’nın Vergi ve Teşvikler Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı Gümrükler ve Teknik Standartlar Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları Fikri Mülkiyet Hakları Kültür Bakanlığı ve Türk Patent Enstitüsü Yatırım Promosyonu Hazine Müsteşarlığı Doğrudan Yabancı Yatırım Mevzuatı Hazine Müsteşarlığı 2012 yılında yapısı, çalışma usul ve esasları yenilenen YOİKK'in sekretarya faaliyetleri, Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmeye başlanmış olup, komite 5 Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) ile ilgili bilgilere ve yayımlanan dokümanlara kurulun resmi web sitesinden ulaşılabilir: http://www.yoikk.gov.tr/ sayısı 10’a yükselmiştir. Yatırım destek ve tanıtımı alanındaki temel noktaları hedef alan komitelerin yapısı kısmen genişlemekle birlikte “finansmana erişim” ve “altyapı” konularında da komiteler kurulmuş, bu konular da yatırım için kritik hususlar olarak değerlendirilmiştir. YOİKK’in kurulmasını müteakiben Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin de etkisiyle, 2006 yılında; 5523 sayılı kanun6 ile Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı (TYDTA) ve 5449 sayılı kanun7 ile Kalkınma Ajansları kurulmuştur. TYDTA, doğrudan yabancı yatırımcı ve sermaye çekmek ve bu alanda yatırım promosyonu yapmak konusunda ulusal düzeyde görevlendirilmiş bir kurumdur. Bunun yanı sıra Türkiye’de NUTS 2 Bölgeler düzeyinde kurulan 26 Kalkınma Ajansında 81 ilde Yatırım Destek Ofisleri kurulmuştur. Bu ofisler bölgesel düzeyde yatırım destek ve tanıtımı konusunda görev yapmakta olup, bölgeler düzeyinde yatırım destek ve tanıtım stratejileri üretmektedir. Ayrıca; T.C. Kalkınma Bakanlığı tarafından yayınlanan 2014-2023 yıllarını kapsayan “Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi” dokümanında yatırım tanıtımına atıfta bulunulmuş ve bölgesel gelişmeye hizmet edecek amaçlardan biri olarak görülmüştür (Kalkınma Bakanlığı, 2014, s. 110). 406. Yatırım tanıtım ve destekleme faaliyetleri öncü sektörler ve bunları destekleyen sektörleri geliştirmek ve hedeflenen üretim aşamalarını çekim merkezlerine yönlendirmek üzere, sektör ve firma temelinde yürütülecektir. Yukarıda bahsedildiği üzere; Türkiye’de yatırım tanıtımı konusunda çalışan ve yatırım tanıtım stratejilerini oluşturan kurumların başında TYDTA ve Kalkınma Ajansları gelmektedir. Ulusal ve bölgesel düzeyde yatırım tanıtımı yapan bu kurumların stratejilerini doğru kurgulamaları ve yeni yöntemler kullanmaları Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerden sıyrılarak daha fazla DYY çekmesini sağlayacaktır. OUTBOUND YATIRIM TANITIMI Yakın geçmişe kadar, özellikle gelişmekte olan ülkeler ülkelerine DYY gelmesi için oldukça fazla çalışma gerçekleştirmiş olup; DYY kavramı literatürde genellikle yalnızca ülkeye giren yatırımları kastetmek amacı ile kullanılmıştır. Bu çalışmada ise DYY yalnızca uluslararası doğrudan yatırım hareketlerini ifade etmiş olup; yabancı bir şirketin ev sahibi ülkede yatırım yapması yani ülkenin sermaye ithal etmesi durumunda Inbound ya da Inward DYY (IDYY), Türkçe olarak “İçe doğru DYY” kullanılacaktır. Söz konusu ülkenin yabancı bir şirketin ya da ÇUŞ’un ülkesinde yatırım yapması amacıyla yürüttüğü yatırım promosyonu çalışmaları ise Inbound Yatırım Tanıtımı (IYT) olarak ifade edilebilir. Outbound ya da Outward DYY olarak kullanılagelen, ancak Türkçe’ye “Dışa doğru DYY” olarak çevrilebileceğimiz kavram, bu çalışmada literatürde olduğu gibi Outbound Doğrudan Yabancı Yatırım (ODYY) olarak kullanılacaktır. ODYY; en basit tanımıyla sermaye sahibi ülkede kurulu bulunan şirketin ya da ÇUŞ’un başka bir ülkede yatırım yapmasını ifade etmektedir (UNCTAD, 2007). Şirketin kurulu bulunduğu ülkenin; şirketin başka bir ülkede yatırım yapması amacı ile yaptığı yatırım promosyonu çalışmaları ise Outbound Yatırım Tanıtımı (OYT) olarak ifade edilebilir. ODYY IDYY Şirketin kurulu bulunduğu, sermaye ihraç eden ülke Şirketin yatırım yaptığı, sermaye ithal eden ülke DYY Şekil 1: Sermaye ihraç ve ithal eden ülkeler bakımından DYY hareketleri 6 7 21.06.2006 tarihli, 5523 sayılı “Türkiye Yatırım Destek Ve Tanıtım Ajansı Kurulması Hakkında Kanun” 25.01.2006 tarihli, 5449 sayılı “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” OYT’ye bakış açısı ekonomilere göre değişim göstermektedir. Gelişmiş ülkelerin büyük bölümünde OYT standart bir eylem iken; gelişmekte olan ülkeler için OYT yeni bir fenomendir. Bu; ihracat ve ülkeye giren DYY’nin yani IDYY’nin ülkenin büyümesi için, ithalat ve ülke şirketlerinin yurtdışında yatırım yapmasından yani ODYY’den daha faydalı görülmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak son zamanlarda ODYY’nin de büyüme ve verimlilik üzerinde faydalı olabileceğinin farkındalığı artmaktadır. Örneğin, ODYY sayesinde ulaşılan ve elde edilen yüksek teknoloji, şirketin kurulu olduğu ülkedeki firma ve endüstrilerin de teknolojik kapasitesini yükseltebilir (Hayakawa , Lee, & Park, 2010). Çoğu gelişmiş ülke yatırım sigortası ve güvencesi sistemleri kurmuş olup, benzer programları başlatan gelişmekte olan ülke sayısı ise her geçen gün artmaktadır. Bu yapılar farklılık göstermektedir; kimisi yalnızca ticaret dışı riski kapsamakta olup, kimisi ticaret riskini de kapsamaktadır. Benzer şekilde; yalnızca belirli ülkelere yatırımı destekleyen yapılar olmasına karşın, sosyal ve ekonomik faydaları ön plana koyan yapılar da bulunmaktadır(UNCTAD, 1999). OYT davranışları “koruyucu” yaklaşımdan “aktif”yaklaşıma evrilmiştir. Şirketin bulunduğu ülke hükümetlerinin politik yaklaşımları yatırımcıların yatırım kararlarında daha etkili olmaya başlamıştır. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerde şirketler “Global Ol” mottosuyla ODYY için teşvik edilmektedir. Araştırmacılar, gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlerin uluslararası arenaya açılma davranışları ve yönleri konusunda, şirketin bağlı olduğu ülkedeki yapısal faktörlerin çok önemli bir rol oynadığı konusunda anlaşmaktadır(Luo, Xue, & Han, 2010). ODYY’nin şirketin bulunduğu ülkeye faydaları konusunda görüş birliği bulunmamakla birlikte, aşağıdaki faydaları sağlayabileceği derlenmektedir: Şirketlerin kârının artmasından kaynaklanan avantajlar Şirketlerin verimliliği, üretim kapasitesi, müşteri sayısı ve benzeri nedenlerle kârlılığın artması ve bu kârın kurulu olduğu ülkeye yatırım, vergi, döviz olarak dönmesi ile ekonomik büyüme Şirketlerin kârlılığının artması ile yerel firmaları satın alarak ya da ortaklı yolu ile onların yapısal kapasitesinin de artırılması Global network genişlemesinden kaynaklanan avantajlar Yatırım yapılan ülkedeki yerel ortaklar kanalı ile yeni iş alanlarına giriş imkânının artması Yatırım yapılan ülkede yatırım yapılabilecek diğer alanları daha kolay fark ederek pazara daha çabuk ve hızlı nüfuz edebilme Yatırım yapılan ülkede pazarın büyümesinden dolayı müşteri sayısının ya da niteliğinin artması Yatırımcının kurduğu network sayesinde, yerel firmaların yeni tedarikçi, iş ortağı ya da müşteriler bulabilmesi Çeşitli uluslararası antlaşmalar sayesinde elde edilen avantajlar Özellikle ODYY yapan yatırımcılara güvence niteliğinde olan bu antlaşmalar sayesinde, bahse konu ülkedeki yatırımcıların da sermaye ihraç eden ülkeye yatırım yapmasının kolaylaşması Daha küçük ölçekli yatırımcıların antlaşmaya taraf ülkelere yatırım yapma olasılığının artırılması Uluslararası arenada ülkenin kredibilitesinin artmasından kaynaklanan avantajlar Finans ve ekonomi alanında oldukça önemli olan kredibilitenin artması, ülkede bulunan tüm yatırımlar için avantaj teşkil etmektedir. Ülkenin kredibilitesinin ve güvenilirliğinin artması ile ülkede üretilen mal ve hizmetlerinin marka değeri de yükselmektedir. Ülke riskinin paylaşılmasından kaynaklanan avantajlar Yatırımcının bağlı bulunduğu ülkedeki ekonomik, politik, sosyal ve tüm riskleri kapsayan “ülke riski”nin yatırımcıyı kısmen daha az etkilemesi Teknolojik altyapı ve know-how açısından elde edilen avantajlar Yatırımcı firmanın elde ettiği teknolojik altyapı ve know-how birikimi ile kendi ülkesindeki diğer firmaların da (tedarikçiler ya küme şirketler aracılığı ile) bu konudaki kapasitelerini yükseltmesi Uzmanlaşma konusunda elde edilen avantajlar Özellikle katma değeri düşük olan proseslerin ODYY ile yurtdışına kayması ile ülke içinde kalan süreçler konusunda uzmanlaşmanın artması (Singapur örneği) Sürdürülebilirlik açısından elde edilen avantajlar Çevre kirliliği yaratan endüstri ve üretim süreçlerinin başka ülke ve bölgelere kayması ile sürdürülebilirliğin sağlanması Ar-Ge ve inovasyon açısından elde edilen avantajlar Yatırım yapılan ülkedeki teknolojik altyapı, know-how birikimi, fikri sınai hak düzenlemeleri, ya da Ar-Ge ve inovasyon altyapısı ve/veya destekleri ile Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının artırılması Sosyal yapı ve ekonomik dağılım açısından elde edilen avantajlar Özellikle nüfus yoğunluğunun çok yüksek olduğu, aşırı derecede göç alan ülke ve bölgelerdeki emek yoğun endüstrilerin dışarıya kayması, göçü yavaşlatarak sosyal dengenin sağlanmasına katkıda bulunması olarak değerlendirilmektedir. Yukarıda sayılan faydalar ülkeden ülkeye, ekonomi yapısına ya da iş koluna göre farklılık göstermektedir. Ancak, buna rağmen gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla IDYY çeken ülkeler, ODYY konusunda da önde gitmektedir. Hatta gelişmiş ülkelerin ODYY’lerinin IDYY’lerinden fazla olduğu görülmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin 1980 döneminden 2013 yılına kadar DYY akışları Tablo 2’de verilmektedir. Görüleceği üzere Japonya’da ODYY/IDYY oranı %600’e yakınken Türkiye için bu oran %23’te kalmaktadır. Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin ODYY akışının yıllar içindeki ivmesi de dikkat çekicidir. Tablo 2: Dünya'da ve seçilen bazı ülkelerde DYY' hareketleri ve ODYY/IDYY oranları (milyon $) (UNCTAD, http://unctadstat.unctad.org/ ) ODYY/ 1980 1990 2000 2005 2010 2013 IDYY IDYY 697913 2081392 7511300 11739025 20370690 25464165 ODYY 548198 2092689 8008434 12563770 21288584 26312624 IDYY 83046 539601 2783235 2817970 3422293 4935167 ODYY 215375 731762 2694014 3637996 4809587 6349512 IDYY 177755 201653 491923 568711 1162625 1443947 ODYY 148 11920 435791 551009 1039043 1352353 IDYY 1074 20691 193348 272094 587817 956793 ODYY 0,00001 4455 27768 57206 317211 613585 IDYY 5351 30468 110570 237009 622507 837652 ODYY 772 7808 56755 159789 381311 497880 IDYY 17480 37143 122250 181344 682346 724644 ODYY 38545 41044 51946 79259 191349 293277 IDYY _ _ 32204 180228 490560 575658 Dünya 103% ABD 129% Hong Kong 94% Çin 64% Singapur 59% Brezilya Rusya 40% 87% ODYY _ _ 20141 146679 366301 501202 IDYY 452 1657 16339 43202 205580 226748 ODYY 78 124 1733 9741 96901 119838 IDYY 3270 9850 50322 100899 214880 170929 ODYY 19612 201441 278442 386581 831076 992901 IDYY 1139 5186 43740 104880 134230 167350 ODYY 127 2301 21500 38680 143160 219050 IDYY 8801 11150 18812 71322 186937 145467 Hindistan 53% Japonya Güney Kore 581% 131% Türkiye 23% ODYY 0,00001 1150 3668 8315 22509 32782 IDYY 5169 10318 52747 44460 101620 144705 ODYY 305 753 15878 22035 96964 133996 Malezya 93% Bu durum; yabancı şirketlerin bir ülke ya da bölgede yatırım yapmasının en önemli sebebini ucuz işgücü, pazar büyüklüğü ya da pazara yakınlık olarak gören klasik görüş ile örtüşmemektedir. Doğru stratejilerle, iyi kurgulanmış bir ODYY politikası; doğrudan ya da dolaylı olarak IDYY akışını ve kalitesini etkilemektedir. TÜRKİYE’DE VE TR10-İSTANBUL BÖLGESİ ÖZELİNDE OUTBOUND YATIRIM TANITIMI KONUSUNDA UYGULANABİLECEK STRATEJİLER Türkiye’nin ODYY akışı benzer ekonomilere kıyasla oldukça yetersiz kalmaktadır. Bu durumu mümkün olduğunca telafi edebilmek ve ODYY’nin avantajlarından faydalanmak adına iyi kurgulanmış bir “Outbound Yatırım Tanıtım Stratejisi ve Eylem Planı” oluşturulması önem taşımaktadır. Ayrıca bölgesel kalkınma bağlamında, OYT’nin bölgeler arasında da uygulanarak özellikle sürdürülebilirlik ve sosyal dengenin korunması, ayrıca istihdam ve gelir adaleti konularında faydalı olabilecek stratejiler geliştirilmelidir. Gelişmekte olan ülkeler bu konuda aşağıdaki yöntemleri sıklıkla uygulamaktadır(Kuzminska-Haberla, 2012): Belirlenen ülkelerle ilgili yatırım fırsatları, öngörüleri, teşvikleri ve yatırım ortamı -kanunlar, düzenlemeler, kültürel farklılıklar vb.- ile ilgili bilgilendirmeler yapmak. Ticaret misyonları düzenlemek.(Hükümet görevlileri ve iş adamlarından oluşan bir heyetin belirli bir bölgeyi ziyaret etmesi. Belirlenen fuarlara katılmak ya da ikili görüşmelerinde bulunmak da bu kapsama girmektedir.) Meksika, Güney Kore ve Singapur gibi ülkeler “rahat bölge” adı verilen bölgeler oluşturmuşlardır. Bu bölgelerde yabancı yatırımcıların ya da çalışanlarının devlet organlarına, eğitim ve sağlık hizmetlerine doğrudan ulaşımı için tek-durak noktaları bulunmaktadır. ÇinSingapur işbirliği ile kurulan Suzhou Endüstri Alanı buna güzel bir örnektir. Bu alan Çin Suzhou bölgesinde, büyük oranda Singapur kaynağı ile oluşturulmuştur. Teşvik uygulamaları ve yatırım sigortası bir başka yöntemdir. Finansmana erişim konusundaki teşvikler son yıllarda daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Uluslararası antlaşmalar ve ticaret antlaşmaları gibi ticari ilişkileri canlandıracak uygulamalar artırılmaktadır. Bahse konu stratejiler Türkiye için de uygulanabilir durumdadır. Türkiye’nin en büyük metropolü olan İstanbul için ise daha özelleşmiş stratejiler geliştirilebilir. İstanbul için göz önüne alınması gereken en önemli unsurlar nüfus yoğunluğu, çevre kirliliği ve katma değeri düşük üretimdir. İki farklı OYT stratejisi oluşturulmalıdır. 1. Yatırımların ülke içindeki diğer bölgelere yönlendirilmesi 2. Türk yatırımcıların Dünya’ya açılmasının sağlanması Özellikle kent kimliğinin ve sosyal yapının korunması için göçün azaltılması için ilk strateji çok önem taşımaktadır. İstanbul’da yer alan emek yoğun ve düşük katma değerli endüstrilerin nüfusun daha seyrek olduğu ve kalkınmışlık düzeyi daha düşük bölgelere yönlendirilmesi ile bu hedefe yaklaşmak mümkün olabilir. Bu kapsama giren endüstrilerin ve bu endüstrilere ev sahipliği yapabilecek bölgelerin belirlenmesi hayati önem taşımaktadır. İlgili bölgelerde yatırım destek ve tanıtımı konusunda çalışan kurumlarla işbirliği içinde bilgilendirme, eşleştirme, ticari misyon çalışmaları yürütülebilir. Kalkınma ajansları eliyle bu konuda ortak mali destek programları düzenlenebilir. Sektörü tamamen içeren ya da sektörün düşük katma değerli ve/veya emek yoğun süreçlerini içeren stratejiler geliştirilebilir. Bu stratejilerin belirlenmesi ve hayata geçirilmesinde en önemli unsurlardan biri şüphesiz işbirliği ve koordinasyondur. Bu kapsamda ulusal bir otorite öncülüğünde yapılacak çalışmaların daha çabuk sonuç vereceği öngörülmektedir. İstanbul bölgesi özeli için belirtilen bu stratejiler ve alınacak önlemler; diğer metropoliten alanlar için de değerlendirilebilir. Türk yatırımcıların ülke dışına yatırım yapmasının sağlanması için yapılması gereken ilk eylem tanıtım ve bilgilendirmedir. Çeşitli ülkelerdeki tanıtım ajansları ile işbirliği protokolleri düzenlenebilir, Türkiye’de roadshow8 yaparak ya da farklı yöntemlerle ülkelerindeki yatırım ortamını tanıtması sağlanabilir. Bu sayede özellikle KOBİ’lerin yurtdışındaki yatırım ve ticaret fırsatlarından faydalanmasına imkân verilebilir. Bunun yanı sıra Türkiye’deki yerel tanıtım birimleri -kalkınma ajanslarındaki yatırım destek ofisleri gibi- ilgili ülkedeki kurumlarla işbirliği içinde o ülke ya da bölgenin yatırım ortamını tanıtacak faaliyetlerde bulunabilir. Bunun yanı sıra iki ya da daha çok ülke tarafından düzenlenen fuarların -İstanbul’da düzenlenen Çin İthal ve İhraç Ürünleri Fuarı gibisayısının artırılması sağlanabilir ve bu fuarlarda ortak, tedarikçi, destekleyici hizmet sağlayıcıları ve sektördeki tüm elemanların buluşabilmesi için çeşitli platformlar oluşturulabilir. Ayrıca sürdürülebilir kalkınmanın önündeki en büyük engellerden olan çevre kirliliğinin azaltılması amacıyla özellikle atık miktarı çok olan endüstri kollarının ya da süreçlerinin yurtiçi ya da yurtdışındaki daha düşük nüfus yoğunluğuna sahip bölgelere kaydırılması gerekmektedir. ODYY, hedef pazarlara daha yakın bir bölgede konumlandıysa lojistikten kaynaklanan çevre tahribatının da azaltılmasına katkıda bulunacaktır. Ancak yatırımların yönlendirileceği bölgelerin metropollerin “arka bahçeleri” olarak görülmemesine dikkat edilmelidir. SONUÇ Gelişme ve globalleşme hızı gün geçtikçe artan Dünya’daki hıza ayak uydurmak çağımızın gereklerindendir. Ekonomik kalkınma ve büyüme topyekûn kalkınmadaki en önemli bileşenlerden biridir; bu sebeple ülkenin gelir düzeyinin artması, gelir dağılımında adaletin sağlanması için yatırımların artış göstermesi gerekmektedir. Türkiye, DYY çekme konusunda rakiplerinden bir miktar geride kalmaktadır. Bu durumun düzelmesi, yatırımların artması, katma değeri yüksek üretime geçilmesi, ileri teknoloji ve bilgi temelli ekonomiye dönüşümün sağlanmasına bağlıdır. Bunun yanı sıra; ülkedeki yatırım ortamının iyileştirilmesi ve tanıtılması da hayati önem arz etmektedir. Ülkeye gelen yatırımların yanı sıra; yerli firmaların uluslararası pazarlara açılması ve bu alanlarda yatırımlar yapması yukarıda sayılan birçok nedenden dolayı ülkedeki yatırım ortamını da ekonomik gidişatı da olumlu yönde etkileyecektir. Diğer gelişmekte olan ülkeler ile kıyaslandığında; Türkiye ODYY konusunda çok ciddi biçimde geri kalmıştır. Bu da hem Türk mallarının dünyada bilinirliği ve güvenirliğinin az, hem de ülke kredibilitesinin düşük olması ile sonuçlanmıştır. Ayrıca; 8 Roadshow: Basit bir ifadeyle, ülke genelinde birçok farklı noktayı ve/veya şehri dolaşarak gerçekleştirilen kurumsal ya da pazarlamaya yönelik etkinliklerdir. Roadshow’lar, önceden belirlenmiş noktalara gidilerek hedef kitleye doğrudan ulaşma, ürün ya da hizmetlerinizi yüz yüze tanıtma ve yaşatma imkânı sağlar (Karaağaç, 2009). Türk firmaları yurtdışındaki yatırım fırsatlarından yeterli ölçüde faydalanamamış ve birçok ÇUŞ karşısında rekabet etmekte zorlanmıştır. Gelişmiş ülkelerde yıllardan beri uygulanmakta olan OYT stratejileri, özellikle liberalleşme sonrasında gelişmekte olan ülkeler tarafından da uygulanmış ve bu ülkelerde kurulu şirketler üzerinde etkili olmuştur. IDYY’si Türkiye ile birbirine oldukça rakamlarda olan Malezya’nın ODYY’si Türkiye’nin 4 katından fazladır. Türkiye ile kısmen benzer ekonomiye sahip Güney Kore DYY konusunda son 20 yılda atılım yapmış ve hem IDYY hem de ODYY rakamlarını çok yüksek düzeylere çekmeyi başarmıştır. Bunda KOTRA(Korea Trade-Investment Promotion Agency- Kore TicaretYatırım Tanıtımı Ajansı) faaliyetlerinin önemi yadsınamaz. Türkiye genelinde ve İstanbul özelinde DYY konusunda çalışan kurum ve kuruluşların benzeri yapılar ve faaliyetleri Türkiye’ye uyarlayarak uygulaması, yatırım tanıtımı açısından faydalı olacaktır. Keza, bu kurumların IDYY konusunda daha stratejik davranması gerekliliğinin yanında, ODYY konusunda da kısa zaman içinde OYT çalışmalarına başlaması gelişmekte olan diğer ülkelerle Türkiye arasında oluşan ODYY açığının azalması için önem arz etmektedir. KAYNAKÇA Aitken, B. J., & Harrison, A. E. (1999). Do Domestic Firms Benefit from Direct Foreign Investment? Evidence from Venezuela. The American Economic Review, 605-618. Akyüz, Y. (1977). Sermaye, Bölüşüm, Büyüme. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları(400). Alpar, C. (1977). Çokuluslu Şirketler ve Ekonomik Kalkınma. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi(106). Arıman, A. (2003). Yatırım Çekmenin Tam Zamanı. Insight YASED(17). Berber, M. (2006). İktisadi Büyüme ve Kalkınma (3. Basım). Trabzon: Derya Kitabevi. Blomström, M., & Kokko, A. (2003). The Economics Of Foreign Direct Investment. Retrieved from Stockholm School of Economics: http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.199.188&rep=rep1&type=pdf De Rivero, O. (2003). Kalkınma Efsanesi, 21. Yüzyılın Bağımsız Yaşayamayan Ekonomileri. (Ö. Karakurt, Çev.) Çitlenbik Yayınları. Domar, E. (1946). Capital Expansion, Rate of Growth, and Employment. Econometrica, 14(2), 137-147. Dönmez, A. (2009). Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Büyüme ve Dış Ticaret Üzerine Olan Etkileri: Türkiye Üzerine Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Adana. Erçakar, M., & Karagöl, E. T. (2011, Oca.). Dünyada Doğrudan Yabancı Yatırımlar. Seta Analiz(33). Harrod, R. F. (1939). An Essay in Dynamic Theory. The Economic Journal, 49(193), 14-33. Hayakawa , K., Lee, H.-H., & Park, D. (2010). Investment promotion agencies. Do they work? IDE Discussion Paper(272). İlkin, A. (1988). Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi (5. Basım). İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları No:3487. İşgüden, T. (1985). Makro İktisat. İstanbul: Bilitm Teknik Yayınevi. Kalkınma Bakanlığı. (2014). Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi (2014-2023). Karaağaç, A. (2009). Yola çıkmadan... Halkla İlişkiler İletişim Platformu: http://www.halklailiskiler.com.tr/yazi.php?id=4422 adresinden alınmıştır Kuzminska-Haberla, A. (2012). The Promotion of Outward Foreign Direct Investment– Solutions from Emerging Economies. Working Papers Institute of International Business University of Gdansk, 31. Luo, Y., Xue, Q., & Han, B. (2010). How Emerging Market Governments Promote Outward FDI: Experience From China. Journal of World Business, 45(1), 68-79. Makkı, S., & Somwaru, A. (2004). Impact of Foreign Direct Investment and Trade on Economic Growth: Evidence From Developing Countries,. American Agricultural Economics, 86(3), 795-801. Myrdal, G. (1953). The Political Element in the Development of Economic Theory (Second Printing). Londra: Routledge & Kegan Paul Ltd. Onaner, M. (2000). Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları:''Kalkınma Yolunda Uzun Süre İhmal Edilmiş Bir Seçenek''. Toprak İşveren Sendikası Web Sitesi: http://www.toprakisveren.org.tr/2000-47mehmetonaner.pdf adresinden alınmıştır Savaş, V. (1986). Kalkınma Ekonomisi (4. Basım). İstanbul: Beta Basım Yayın. Seyidoğlu, H. (2001). Uluslararası İktisat (14. Basım). İstanbul: Güzem Yayınları. Siverekli Demircan, E. (2003/2). Vergilendirmenin Ekonomik Büyüme ve Kalkınmaya Etkisi. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi(21), 97-116. Tuğlu, A. (2003, Mayıs). Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Bu Yatırımların Vergilendirilmesi. Yaklaşım(125). Türk, İ. (1992). Maliye Politikası. Ankara: Turhan Kitabevi. Türkiye’de Yatırımm Ortamının İyileştirilmesi Reform Programı. (2001, 12 11). UNCTAD. (1998). Bilateral Investment Treaties in the Mid-1990s. United Nations Conference on Trade and Development. New York & Geneva: United Nations Publications. UNCTAD. (1999). Handbook on Outward Investment Agencies and Institution. Geneva: ASIT Advisory Studies . UNCTAD. (2007). World Investment Report 2007: Transnational Corporations, Extractive Industries and Development. UNCTAD. (2008). Investment Promotion Provisions in International Investment Agreements. United Nations Conference On Trade And Development. New York & Geneva: United Nations Publications. Uzunoğlu, S., Alkin, K., & Gürlesel, C. F. (1995). Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Gelişmekte Olan Ülkelerde Makroekonomik Etkileri ve Türkiye. İstanbul: İMKB Akademik Yayınları. Yıldız, Z., & Topuz, H. (2011/2). Sosyal Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Açısından Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme. Sosyal Siyaset Konferansları/Journal of Social Policy Conferences(61), 201-226.