AZERBAYCAN MİLLÎ İSTİKLÂL ŞÂİRİ AHMED

advertisement
Bizim AHISKA
AZERBAYCAN MİLLÎ İSTİKLÂL ŞÂİRİ
AHMED CEVAD ve ACARA
Afina MEMMEDOVA-SARAÇLI
Azerbaycan'ın millî istiklâl şâiri, Türkiye'deki ünlü
Çırpınırdın Karadeniz şarkısının söz yazarı Ahmet
Cevad (Ahundzade/1892-1937) Birinci Cihan Savaşı
yıllarında (1914-1917) Acaristan'daki bütün köyleri
dolaşmış, muhabirlik yapmış ve buradaki sosyal ve
siyasî durumlar hakkında Azerbaycan'da çıkan İkbal,
Yeni İkbal ve Açık Söz gazetelerine devamlı makaleler yollamıştır. Bütün ömrünü Ahmet Cevad'ın hayatı
ve sanatının araştırılmasına adamış fedakâr âlim Ali
Salettin, bu makalelerin birçoğunu toplayıp şairin seçilmiş eserleri için hazırlamıştır.
Bu çalışmalara bakıyoruz: Açık Söz gazete-sinin
20 Aralık 1915 tarihli nüshasında A. Cevad'ın 5 Aralık'ta Batum'a geldiğini bildiriyor ve ilâve ediyor: “O,
Acara'da 50 köyü ziyaret etmiş, 6671 kişiye yardımda
bulunmuştur.”
A. Cevad'ın, o devrin siyasî icmali,
başka bir ifadeyle edebî-bediî, tarihî sâlnamesi olarak değerlendirilen mektup
ve makaleleri, bugün de canlılığını ve
değerini korumaktadır. Bu bakımdan
şâirin Acara Mektupları çok büyük
önem taşımaktadır.
Söz konusu mektuplarda, TürkiyeGürcistan-Acaristan ilişkileri, Azerbaycan heyetinin buradaki faaliyeti, Bakü'nün yardımları, Acara'nın tarihi, tabiati,
ahalinin sosyal hayatı, âdetleri, Türkiye'ye arkalanması, dil, din, okul vs. gibi meseleler işlenmektedir.
Acaristan'ın ticarî-iktisadî hayatından bahseden A. Cevad, hatta buradaki evlerin bile
tamamen Türk mimarî tarzıyla yapıldığını, Acarların
giysilerinin Anadolu kıyafetinin ince bir şekli olduğunu
açıkça belirtiyor.
“Bölge ahalisinin cümlesini Müslümanların teşkil
etmektedir. Yerli bir kişi olarak Hıristiyan yok.” diye yazan A. Cevad, Acarlara Müslümanlığın zorla kabul ettirildiğini söyleyenlere: “Bunlar İslâm dinini zorla kabul
etmiş olsalardı, bu az müddet içerisinde Hıristiyanlığı
da büsbütün unutmazlardı!” şeklinde cevap veriyor.
Beş makaleden oluşan Acara Mektupları, bu
arada Acara'da Dil başlıklı makalesi, yerli halkın geç-
mişi, dolayısıyla da bugünü hakkında çok kıymetli
bilgiler vermektedir. Dergimizin bu sayısında A. Cevad'ın Acara'da Dil adlı makalesini saygıdeğer okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Acara'da Dil
Acara'da halk dili ve aile lisanı Gürcücedir. Gürcüce bilmediğimden bunların şivesinin, Gürcü dilinin
hangi şivesine yakın olduğunu, sözün açığı söyleyemem. Bazılarına müracaat ettiysem de, verdikleri
malumatı yeterli görmediğimden yazmadım. Ne zararı vardır, bu bahsi bir Gürcüce bilen kalem yoldaşımıza bırakalım da, meselenin bizimle alâkası olan
kısmına geçelim.
Doğrudur, bugün Acara'nın dili Gürcücedir.
Ancak bu güzel ülkede Türk dilinin tutmuş olduğu mevki de susarak geçilecek
mevzu değildir.
Ben Acara'da üç ay kaldım, dolaştım, görüştüm ve her isteğimi tercümansız anlatabildim. Bütün er kişiler Türkçe
bildikleri gibi, hanımlar da Türkçe konuşuyorlar. Hatta Acara'nın birçok meşhur
familyalarının aile dili Türkçedir. Bunlardan başka Acara'da resmî lisan Rusçadan sonra ve tahriri lisan (yazı dili) hep
Türkçedir. Şer'i ve kanunî mukaveleler
ve belgeler hep Türkçe yazılıyor. Bir köy
muhtarı, dilekçesini Türkçe yazdığı
gibi, Mafov'un emrini de bu dilde dinler.
Resmî makamlar, lâzım olan malumatları
toplayıp yazdırmak için köy muhtarlarına gönderecek
şemaların başlıklarını hep Türkçe tertip ederek gönderiyor. Bu husus Türkçe'nin Acara'da oynadığı rolün
büyüklüğünü açıkça gösteriyor. Biraz daha ileri gidersek, görürüz ki, Türkçe okunmayan bir mektebe
Acaralılar çocuk vermek istemezler. Bu dile adeta bir
Türk kadar hürmet ediyorlar.
Asya'nın birçok yerlerinde Türkçeyi sırf bir İslâm
dili olarak kabul edip diğer ufak milletler gibi Acaralılar
da bu dili ancak bir İslam dili bilip öğrenmişler. Haki-
291
Bizim AHISKA
katen Acaralılar İslâmiyetin feyzini bu dille tatmışlardır. Bu yüzden bir kişinin Türkçe bilip bilmediğini
öğrenmek için ondan: “Efendim, İslâmca bilir misiniz?” diye sorarlar.
Türklerin çoktan bırakıp gittikleri bu ülkede Türkçenin niçin unutulmadığını şüphesiz okuyucular bilmek isterler. Biz de anladığımız derecede biraz malumat verelim:
Türkçeye revaç veren sebepler:
1. Eski usul medreseleri: Yukarıda söyledik ki
Acara'da her köyde bir cami vardır. Ve böylece de her
köy camisinin yanında bir mektep vardır. Bu mektepte
oğlan, kız, bütün köyün çocukları toplanır. Okudukları
bizim eski medreselerin dersi. Kur'an-ı Kerim'den
derse başlayıp Türkçe ve Arapçaya kadar çıkılır ve
her anlaşılmayan sözün tafsilâtı Türkçe olarak beyan
edilir. Ana dili Gürcüce olan Acara yavrusu, az bir zamanda Türkçeye alışır; din kardaşının diliyle söylemeye başlar. Hâlbuki mektep yaşına kadar Türkçe
nedir bilmezdi.
2. İslâmiyet: Bütün manasıyla dine sarılan bu
necip kavim, dinî vaizlerin öğütlerini hep Türkçe eder
dururlar. Demek oluyor ki, Acara'nın en âlim vâizleri
Türk, yahut Türk dilinde terbiye görmüş adamlardır.
Muhammed (S) minberinde okunan hutbenin tercümesi Türkçe olarak anlatılır. Nedense mektep yaşını
geçirip de okumamış bir Acaralı için camiler bir medrese yeri verip, onlara Türkçe öğretir.
3. Ecnebiler (başka milletler): Malumdur ki,
terakki etmemiş (geri kalmış) diğer İslâm ülkeleri gibi
Acara'nın da bütün ticareti bu yıllara kadar başkalarının elindedir. Mademki, Türk dili Asya'da bir umumi dil
olarak kabul olunmuştur, söz yok ki, Acara'da da öyle
olacaktır. Bir Rum, Yahudi yahut Ermeni tâciri ve
sanatkârı, Acara'ya çıktığı zaman hep Türkçe söyler
durur. Acaralılar da Batum'a geldikleri zaman oğuluşağa ne alacaklarsa, hepsini Türkçe söylerler, Türkçe pazarlık ederler. Böylece bu dil anadan oğla unutulmadan geçer gider.
Büyük ve sık bir ormanın yorgun gölgesinden
yana yakıla bir ses, âşık sesi gelir. Dünyalarını yola
salmış olan bu kalın ormanın kara çamları dimdik ve
sükut içinde bu sese kulak verir…
Acaralıların saf yüreklerinden çıkan gardaş selâmları'nı daha uzaklara, ötelere götürmeye mecbur
kalan Acara Suyu, bu yanık sesi işittikçe kıvranmaya
başlar.
Düşlerine güvenen, geniş göğüslü Dursun Ağaya
o ses ne dedi ki, yumruklarını böyle hızlı sıktı da,
30
yerinden fırlattı. Ve derin tahassürle sağ tarafındaki
mezarlığa baktı…
O ses diyor ki:
Yok, azizim, kar kalandı,
Kar yağdı, kar kalandı.
Kargalar laçin oldu,
Laçinler kargalandı.*
Batum, 1916
*Acara'nın Çoruk Nehrine kadar olan güney bölgesi, XVI. yüzyıl sonlarından, bütün Acaristan ise XVII.
yüzyıldan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar Osmanlı Devleti'ni sınırları içindeydi. Şâir açıkça ifade
edemediği fikirlerini karga-laçin benzetmesiyle dile getirmiştir. Buradaki kargalandı sözü lanetlenmek anlamındadır. Bir zamanlar laçinler diyarı olan Acara, şimdi kendini laçin sanan kargaların elinde kalmış. A. Cevad'ın makaleye dahil ettiği bu ağrılı bayatı da ayrı düşmüş Türk topraklarının hasretini anlatıyor
Afina Memmedova-Saraçlı
Daha önceleri Bizim Ahıska dergisinde
yine Ahmed Cevad'la ilgili bir yazısını okuduğunuz Afina Memmedova, 1972 yılında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de dünyaya geldi.
Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesinde
yüksek tahsilini tamamladı. Azerbaycan Millî
İlimler Akademisi'nin Edebiyat Enstitüsünde
görev yaptı. Orada Ahmed Cevad ve Türkiye
konusunda doktora yaptı. Azerbaycan ve Türkiye'de birçok dergide ilmî yazıları yayımlandı.
Download