C. Senatosu B : 34 Bakınız sizlere bir misal arz ediyorum

advertisement
C. Senatosu
B : 34
Bakınız sizlere bir misal arz ediyorum : Hazreti
Ömer radiyallahü anh Efendimizin yanına bir gün
bir kadın gelir, bir meselesi vardır, tsevidir; yani gay­
ri müslimdir; musevi de olabilir. Bir mesele izah
eder. Hazreti Ömer ona şöyle söyler: «Size bir iyi­
likte bulunmak istiyorum.» Kadın, «Buyurun» der.
«Islamiyeti kabul eder misin?» deyince kadın dikleşir ve «Hayır, ben dinimden memnunun, olmak is­
temiyorum.»- der. O zaman Hazreti Ömer kadından
özür diler ve «Yâ Rabbi, şahit ol, zorlamadım, sa­
dece duyurdum.» der.
Aslında bu sözler Kur'an-ı Kerim'in emrine uy­
gundur. Çünkü, dinde zorlama yoktur; ama lsîamın
güzelliğini, İslâmın büyüklüğünü, lsîamın insana tel­
kin ettiği yüceltici prensipleri de
vatan evladının
hepsine duyurmak konusunda hepimizin mecburiyeti
vardır.
Çok güzel buyurdu Atıf Beyefendi ve Hamdi Be­
yefendi : «Eğer ruhlar boş kalırsa, elbette insan inan­
mak mecburiyetindedir; yanlış yollara sapabilir. Şu
veya bu telkinlerin tesiri altında kalır; ondan sonra
kardeş kardeşinin boğazına sarılabilir.»
Bundan kaçınmanın yolu, Islamiyeti bütün ber­
raklığıyla olduğu gibi öğretmektir. Bu da, başta Di­
yanet îşleri Başkanlığımızın ve Maarifimizin vazife­
sidir. İslam ne ise, o öğretilmelidir. Şu veya bu şe­
kilde, benim düşünceme göre, bir başkasının düşün­
cesine göre öğretilmek değil; hak ne ise, doğrusu
ne ise o öğrenilmelidir ve herkes öğrendikten sonra,
kendi istidadına göre elbette ondan
yararlanmak
onun en tabii hakkıdır.
Değerli senatörler;
Bu hususta Hazreti Peygamber sallallahü aleyhi
ve sellem insanlığa örnektir. Misal olarak arz etmek
istiyorum :
Bir gün bir gayri müslim, Hazreti Peygamberde
bir alacağı vardır, huzuruna gelir, alacağını ister, ya­
kışıksız ifadelerde bulunur. Bu gayri müslim şahsın
bu yakışıksız ifadeleri karşısında, orada bulunanlar­
dan Hazreti Ömer hiddetlenir ve ayağa fırlar. Haz­
reti Ömer'in bu durumunu görünce, Peygamber sal­
lallahü aleyhi ve sellem ona şöyle hatırlatır: «Ya
Ömer, senin için bu takındığın tavırdan daha güzeli
vardır. Bu zata alacağını güzel bir lisan ile güzellik­
le istemesini telkin edersin. Bana da borcumu vak­
tinde, biran önce ödememi telkin edersin. Bu du­
rum benim için çok daha iyidir.» der.
BAŞKAN — Sayın Doğan, bir ricada bulunaca­
ğım.
4 . 2 . 1979
O : 2
LÜTFİ DOĞAN (Devamla) — Estağfurullah,
emredin efendim.
BAŞKAN — Sürenizin geçtiğinin ben de farkına
varmamışım; beş dakika geçmiş, 10 dakika yerine.
Lütfen bağlar mısınız?
LÜTFİ DOĞAN (Devamla) — Sayın Başkanım,
özür dilerim, bağlıyorum. Ancak iki sualim var; lüt­
federseniz buradan sorarak arz edeyim.
BAŞKAN — Tabii, tabii.
LÜTFİ DOĞAN (Devamla) — Bu ahlaki dav­
ranış muvacehesinde gayri müslim zat, bunların bu
durumu sahibi bulundukları, saliki bulundukları inan­
cından gelmektedir ve o da İslam şerefine mazhar
olur.
Zürih'te bir kasabada, bir genç müslüman olmuş.
Annesi bundan üzülmüş, papaza götürmüş. Papaz
efendi çocuğa telkin edecek, o da vazgeçecek. Ço­
cuk dediğim 20 - 22 yaşlarında, Sehaffhausen Kasa­
basında. Şimdi, genç dinledikten sonra diyor ki, «Pa­
paz efendi, müsaade ederseniz ben bir şey sormak,
öğrenmek istiyorum. İslamiyetin insanlık için zararlı
hükümleri nelerdir? Siz bunları bana telkin eder mi­
siniz, anlatır mısınız? Kasaba papazı cevap vermez.
O zaman genç der ki, «Çok iyi biliniz ki, «el-hamdülil-lah ben müslümanım.» der. Bu durumu müşahe­
de eden gencin annesi de İslam şerefine erer. Batı'
da bunlar çoktur. Vaktim geçtiği için sizlerin vakti­
nizi ve muhterem Başkanımızın müsamahasını suiis­
timal etmemek istiyorum. Tasarladığım bir düşünce
var idi, onu bir başka zaman size arz ederim.
Ancak Diyanet İşleri Başkanlığının bir kısım ih­
tiyaçları vardır. Bir kanun teklifi halinde bu ihtiyaç­
larını dikkate alarak, evvelki kanun çıkmadığı için,
(Evvelki kanun hallediyordu bunu) 633 sayılı Kanu­
nun tadil eden kanun çıkmadığı için, bendeniz Sayın
Ömer Ucuzal Beyefendi ve Sayın Hasan Fehmi Gü­
neş Beyefendi ile de (Şimdiki İçişleri Bakanımız) gö­
rüştüm, bir kanun teklifinde bulundum. Siz muhte­
rem senatörlerin de himmetlerine ihtiyaç olduğunu
arz ediyorum. Birinci istirhamım bu.
İkincisi de, yüksek huzurunuzda
söylemeyi hiç
arzu etmezdim; ama bir gerçeğin dile getirilmesi için
söylemek zaruretini duyuyorum. Diyanet İşleri Baş­
kanlığında, diğer bir kısım müesseselerimizde de ol­
duğu gibi, gadre uğratılanlar vardır. Sadece İslâmiyeti yaşatmak, onun yolunda milletimize hizmet et­
mek azminde olan bir kısım kimseler gadre uğratıl­
maktadır. Vakit kalmadığı için, müsamahanıza gü­
venerek bu kadarla iktifa ediyorum. Hassaten Sayın
— 302 —
Download