www.istiklalgazetesi.com.tr Eylül 2005 Aylık Siyasî Bağımsız Gazete Yıl: 2 Sayı: 14 ISSN 1305-2993 İstiklâl Ahmetcan Kasimî 17 Ağustos 1949’da Şehit Edildi Fiyatı: 1.000.000 (1 YTL) Türkiye, 15 Uygur’a siyasî sığınma hakkı vermedi ABD'nin akladığı 15 Uygur, Çin'e iade edilemediği ve Türkiye sığınma hakkı vermediği için Guantanamo'da 20 aydır esir A BD Askerlerince tutuklanan fakat daha sonra yine ABD hükümeti tarafından suçsuz oldukları açıklanan 15 Uygur Türk’ü Çin’e teslim edilmedikleri için Türkiye’den siyaî sığınma talebinde bulunmuşsa da Türkiye bu Uygurların talebini reddettiğinden şu anda Guantanamo’da esir muamelesi görmeye devam ediyorlar. Çin'in Doğu Türkistan'da baskı ve zulüm politikaları uyguladığı Uygurlar’dan 15’i ABD'ye esir düştükten sonra Guantanamo’da çifte mağduriyete uğradı. Washington Post'a göre, ABD ordusunun Guantanamo'da tutulan 15 Uygur'un masumiyetine hükmetmesine karşın, işkence ve idamla karşılaşacakları için Çin’e iadesi mümkün değil. Ancak 15 Uygur esiri kabul edecek başka bir ülke de bulunamıyor. 3’DE Çin Hükümeti Üçturpan’da On Uygur Türk’ünü “Bölücülük”le Suçlayarak Tutukladı nÇin polisleri Doğu Türkistan’ın Üçturpan nahiyesinde 10 Uygur Türk’ünü bağımsızlık özgürlük ve dinî faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle tutukladı. nDoğu Türkistan’ın Üçturpan nahiyesindeki toplum güvenliği birimleri tarafından tutuklanan Uygurlar Üçturpan’ın Akyar köyünden olup, polisler bunlar hakkında malumata eriştikten sonra onların evlerine ani baskın düzenleyerek neticede Akyar köyünün 15. yerleşim birimindeki çiftçi Cümek Ehet, İmamniyaz Ghojek ve Abdurrahman’ın evlerinden bağımsızlık hareketlerini içeren teyp kasetlerinden 30 adet ve 30’a yakında özgürlük ve İslâm dinine ait kitaplara el koydu. 13’DE El Yazması Divan-ı Lügat-it Türk Koruma Altına Alındı Dünyada tek nüsha olan, Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nde muhafaza edilen ve kültürümüz bakımından son derece önem taşıyan ama kütüphane binasının 17 Ağustos depremiyle tahrip olmasından sonra diğer elyazması kitaplarla beraber sandıklarda saklanan bu eser, Suna ve İnan Kıraç sayesinde artık kıyamete kadar emniyet altında olacak. 6’DA RUHLARI ŞAD OLSUN Çin’in Oluşturduğu Haksız Rekabete Karşı ABD-Türkiye Mutabakatı n İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon Süleyman Orakçıoğlu İhracatçıları Birliği'nin (İHKİB) ev sahipliğinde gerçekleştirilen görüşmede, Çin'in haksız rekabetine karşı Türk tekstil ve konfeksiyon sektörünün sürdürdüğü uluslararası mücadeleye Beyaz Saray görüşmelerinde destek veren kongre ve senato üyeleri de hazır bulundu. 13’De Doğu Türkistanlılar yeni bir tutuklama kampanyası ile karşı karşıya Yiğit birTürk evladı Prof. Dr. Ebulfez Elçibey'i vefatının beşinci yıldönümünde in, Doğu Türkistan'ı işgal etmesinin 50. yılında Doğu Türkistanlılara rahmetle anıyoruz. yönelik olarak sürdüregeldiği baskı ve zulüm politikalarını 11’de yoğunlaştırıyor. Komünist Parti'nin Doğu Türkistan sorumlusu, ulusal Ç 21 Ağustos 1992 tarihinde vefat eden destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu vefatının 13. yılında rahmet ve minetle hatırlıyoruz. 11’de güvenliği ve toplumsal istikrarı tehdit eden terörist, ayrılıkçı ve aşırı eylemlerde bulunan kişileri tutukladıklarını söylerken, martta serbest bırakılmasının ardından ABD'ye sığınan Uygur iş kadını Rabiye Kadir'i de 'teröristlerin elebaşılarıyla görüşmek'le suçladı. Almanya merkezli Dünya Uygur Kongresi sözcüsü Dilşat Raşit ise, Çinli yetkililerin Uygurları toplu halde tutukladığını duyurarak, "Çin'i hiçbir zaman tanımamış bir etnik gruba sözde özerk yönetim dayatmak siyasî bir şakadır" dedi. Raşit, Kadir'le görüşmeleri için, "Biz şiddete karşıyız. Kendisiyle sadece insan hakları konusunu görüştük" dedi. (AFP) Türkmenler ayaklandı! I rak'ta, bir taraftan anayasa taslağı ile ilgili son aşamaya gelinirken, diğer taraftan ülkenin kuzeyindeki Kerkük'te taslağa ilişkin tepkiler de artıyor. Önceki gün federalizm karşıtı eylem yapan Araplar'ın ardından, aynı amaç için, dün akşam saatlerinde Türkmenler sokağa döküldü. Kerkük'te biraraya gelen binlerce Türkmen, kent meydanında toplanarak anayasa ve federalizm karşıtı gösteri yaptı. Irak ve Kerkük'ün bölünmesine yönelik endişelerin dile getirildiği eylemde, anayasa ve federalizm karşıtı pankartlar açılarak, Iraklı siyasîlere tepki gösterildi. 6’DA Türkiye, Türk Dünyasına Şaşı Bakmaktan Vazgeçmelidir 11’de Mehmet Emin BATUR Ü Ç AY LA R 3’te TEMEL den - ŞEN OZAN Kaybolan değerlerimizden: Türk Ahlâkı 13’te Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY Her Türk, Türkçe Konuşup, Türkçe Yazmalıdır -1 7’de Selahattin TEKİZOĞLU Bilge Kağan’ı torunları anlayamadı 10’da Abdulmecit AVŞAR 2 İstiklâl Dünya Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Eylül 2005 Çin, Sars aşısını insanlarda deniyor İlk kez 2002 Kasım’ında tespit edilen ve Şubat 2003’ten itibaren hızla yayılan SARS (akut solunum yetmezliği) sebebiyle 350 vatandaşını kaybeden Çin, bulduğu yeni aşıyı insanlar üzerinde denedi P ekin’deki Giriş-Çıkış Kontrol ve Karantina Bürosu tarafından yapılan açıklamada, Çin Devleti tarafından onay verilen ve söz konusu büro tarafından geliştirilen SARS aşısının patent sürecinin başladığı kaydedildi. Geçtiğimiz ekim ayında bulunan ve çok miktarda üretilebilecek söz konusu SARS aşısının diğerlerine oranla uzun süreli etki yaptığını belirten yetkililer, aşının herhangi bir salgında daha çok koruyucu özelliğe sahip olduğunu ifade etti. Pekin’deki ÇinJapon Dostluk Hastanesi’nde 36 gönüllü üzerinde başlangıç için denenen aşıda, vücudun buna olumlu cevap verdiği ve vücutta söz konusu hastalığa karşı antikor üretildiğinin görüldüğü açıklanırken, aşının açıkça yan etkisinin görülmediği bildirildi. Adı geçen büro, aşının test denemelerini Hubei (Hubey) eyaletindeki Wuhan Üniversitesi’nde maymunlar üzerinde tamamlamıştı. GirişÇıkış Kontrol ve Karantina Bürosu’ndan Dong soyadlı yetkili, ölümcül hastalık olmayan hayvanlarda yaptıkları aşı denemelerinde antikor üretimini gözetlediklerini kaydederek söz konusu aşının ne zaman satışa sunulacağı gibi konularda detay vermekten kaçındı. SARS, tüm dünyada 8 bin 435 kişide görülmüş ve 812 kişinin ölümüne neden olmuştu. Irak'taki İngilizler’den yeni işkence yöntemleri Irak'taki İngiliz birliklerinin esirlere kötü muamelede bulunduğuna dair yeni suçlamalarda bulunuldu. Amerikan askerlerine verdikleri yazılı ifadede bu iddiaların yer aldığı kaydedildi. Kötü muamele habere göre, Irak'ın koalisyon güçlerince 2003'ün mart gördükleri gerekçesiyle İngiliz ordusuna dava açan çok ayında işgal edilmesinden sonra Basra'da gözaltına sayıda Iraklıyı savunan İngiliz avukat Phil Shiner, alınan 2 Iraklı kardeş, İngiliz askerlerinin kendilerine esirlere kötü muameleyi kınadığını belirterek, “İngiliz kötü muamelede bulunduğunu ileri sürdü. Merhab ve ordusunun Irak'ta sistematik kötü muamele ve işkence Essad Zaac El Saghir kardeşler, İngiliz güçlerinin yaptığına dair açık kanıtlar bulunduğunu düşünüyorum” denetimindeki bir üste tutuldukları dönemde, “sopalarla dedi. İngiltere Savunma Bakanlığı'ndan BBC'ye dövüldüklerini, susuz ve uykusuz bırakıldıklarını” iddia yapılan açıklamada, İngiliz birliklerine karşı şu ana dek ettiler. Essad Zaac El Saghir, “İngiliz askerlerinden 177 dava açıldığı belirtildi ve İngiliz askerlerinin kötü birisinin kendisini sopayla dövdüğünü, sonra da kafasına muamele yaptığına dair elinde kanıt bulunan herkesin idrarını yaptığını” söyledi. 2 Iraklının resmi şikayette başvuruda bulunması istendi. bulunmadığı, ancak Ümmü Kasr'daki bir kampta BBC'de bugün yayınlanan bir programda yer verilen ‘Washington Post Gazetesi’ Guantanamo’daki Uygurlar Hakkında Başmakale Yayınladı A Çin kara kuvvetleri Ürümçi’de Yeni bir topçu hazırlık birliği kurdu Çinin Doğu Türkistan’daki Askeri kara kuvvetleri hazırlık piyade kısmı 18 Ağustos 2005 günü yeni bir topçu birliği kurulduğunu açıkladı. merika’da yayınlanan ünlü “Washington Post Gazetesi” 24.08.2005 tarihli sayısında rümçi’deki Akşam bu bölgenin ekonomik alanında Gazetesinin verdiği habere çalışacaklar, fabrika ve Guantanamo’daki Uygurlar hakkında başmakale göre, söz konusu birlik Çinin atölyelerde istihdam edilecekler. yayınladı. Söz konusu makalede 4 yıldan beri Bölgedeki Uygur gözlemcilere Guantanamo’da tutuklu bulunan Uygurların bundan iki Askeri merkez komitesi tarafından da onaylanmış olup, göre, Çin hükümeti bir taraftan yıl önce Amerikan hükümeti yetkilileri tarafın suçsuz bu birliğin kuruluş çalışmaları sözde Doğu Türkistan’ın oldukları 2005 yılının başlarında Ürümçi güvenliğini sağlamak açıklanmış vilayetinin Tanrıdağ ve bahanesiyle askeri yığınaklarını olmasına Davançing bölgelerinde arttırırken, diğer taraftan da rağmen halen başlamıştı. Haberden Çinli askerleri Uygur serbest anlaşıldığına göre bu birliğin topraklarının zenginliklerinden bırakılmadıkları kadrolu askerleri savaş daha fazla yararlandırma ndan esnasında asli vazifesini maksadı taşımaktadırlar. bahsedilerek bu yapacak, diğer zamanlarda ise Uygurların Guantanamo’da ‘Yükselen güç' Çin ve 'süper güç’ ABD, sorunlara rağmen yakınlaşıyor . ki durumları Amerika Birleşik Devletleri ile Çin ‘'stratejik diyalog'' başlattı. anlatılmıştır. İkili ilişkilerin son durumu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick, Pekin'de Makalenin yazarı Robin Rayt, Guantanamo’daki iki Çin, geçen hafta ulusal parası Uygur’un Avukatı Seybin Willet ve Uygur-Amerikan Çin Başbakanı'yla görüştü. Süper güç ABD ve “yükselen" güç yuan'ı revalüe ederek ABD'yi Birliği Başkanı Nuri Türkel ile yapılan görüşmelerdende Çin arasındaki diyalog, hassas ilişkileri dengede tutmayı amaçlıyor.ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert Zoellick iki memnun etti. ABD tarafı, bu söz ederek , Nuri Türkel’in “Uygurlar ezelden beri durumun Çinli ihracatçılara haksız rekabet sağladığını gün sürecek görüşmeler öncesinde Çin Başbakanı Wen Jiabao Amerika’nın desteğinden ümitlidirler. Ayrıca Amerika ile bir buçuk saatlik bir görüşme yaptı. Yeni Çin haber ajansının ileri sürüyordu. Hala sorun olan bir başka konu ise Çin'in silahlanması. ABD Savunma Bakanlığı’nın geçen hafta onların özgürlük ve insanlık gururunu geri alma bildirdiğine göre, iki gün sürecek görüşmelerde, Kuzey açıkladığı bir rapora göre Çin'in zsürekli büyüyen ve Kore'nin nükleer programı, ikili ticaret, Tayvan sorunu, askeri yolundaki direnişlerine yardımcı olacak” şeklindeki moderneleşen ordusu, bölge dengeleri ve özellikle konular, enerji ve terörle mücadele gibi başlıklar ele alınacak. sözlerini de alıntılamıştır. ‘Washington Post Tayvan için tehdit oluşturuyor. Pekin, Tayvan'ı kendi Zoellick görüşmelerin amacını "birbirimizin çıkarlarını daha iyi Gazetesi’nde yayınlanan bu makaleden faydalanarak anlamaya çalışacağız" sözleriyle özetledi. ABD ve Çin "stratejik toprağı olarak görüyor ve bağımsızlık ilan etmesine izin İngilterenin BBC- Radyo- Televizyon Şirketi ve vermiyor. Çin Komünist Partisi’nin son yıllık diyalog" adını verdikleri bu temaslarda hassas olan ilişkilerini kongresinde bağımsızlık ilanı halinde adaya müdahale Amerikanın Sesi Radyosu Guantanamo’daki Uygurlar dengede tutmayı amaçlıyor.İki ülke bu temasları yılda iki edilebileceği yönünde bir karar alınmıştı. hakkında haberler verdi. keregerçekleştirecek. Ü ABD ve Çin arasında 'stratejik diyalog' İstiklâl Eylül 2005 Güncel Aylık Siyasi Bağımsız Gazete 3 Çin, Rabia Kadir’in Peşini Bırakmıyor Çin yönetimi, yabancılara bilgi verdiği gerekçesiyle tutuklayıp zindana koyduğu, daha sonra ABD'nin baskısıyla serbest bıraktığı Uygur asıllı iş kadını Rabia Kadir'in peşini bırakmıyor. Ç in yönetiminin teröristlerle işbirliği yapmakla suçladığı Rabia Kadir ise, suçlamaları reddederek Pekin yönetiminin kendisini susturmak istediğini söyledi. Doğu Türkistan’ın en üst düzey komünist yöneticisi Wang Lequan ise, 1 Ekim 1955'te hakimiyetleri altına aldıkları Doğu Türkistan'ı, Sincan Özerk Bölgesi olarak ilan edişlerinin 50. yılını kutlayacaklarını bildirdi. ABD'de sürgünde bulunan Rabia Kadir'i, söz konusu yıldönümü kutlamalarında, saldırı hazırlığında olan teröristlere yardım etmekle suçlayan Wang Lequan, "Kadir, terörist grupların başlarıyla görüşerek Uygur Otonom Bölgesi'nin 50. kuruluş yılı törenlerini sabote etmeye çalışıyor" dedi. Rabia Kadir ise, suçlamalara büyük tepki göstererek, "Çin yönetiminin Uygur halkına karşı uyguladığı baskılar ve temel insan haklarını ihlâl etmesi karşısında mücadele etmek terörizm değildir" dedi. Dünya Uygur Kongresi Başkanı Erkin Alptekin, Çin yönetimine çağrıda bulunarak Kadir'den özür dilemesini istedi. Uygur Türklerinden iş kadını Rabia Kadir, Çin'de 6 yıl hapis yattıktan sonra sağlık durumu göz önünde bulundurularak geçtiğimiz Mart'ta ABD'den sınır dışı edilmişti. Rabia Kadir, Müslüman Uygur halkının ve siyasi tutuklu Uygurların Çin yönetimine karşı verdiği mücadelede bir sembol olarak biliniyor. Yatağanlı bıçakçılar Çin istilasından şikayetçi... Yatağan Belediye Başkanı Nevzat Şenel: "Kalitesiz ve ucuz Çin malları istilasından bıçakçılıkla uğraşan esnafımız da etkilendi" D enizli'nin bıçakçılıkla ünlü Yatağan Beldesi'nde, tüm sektörleri olumsuz etkileyen Çin malları, ekmeğini bıçakçılıkla kazanan esnafı da olumsuz olarak etkiledi. Yatağan Belediye Başkanı Nevzat Şenel, kasabalarında 250 bıçakçı atölyesi bulunduğunu ifade ederek, "Kalitesiz ve ucuz Çin malları istilasından, bıçakçılıkla uğraşan esnafımız da etkilendi. Avrupa ülkelerine olan ihracatımızda düşüş yaşandı. Şu anda Fransa, Hollanda, Belçika ve Almanya'ya ihracat yapılıyor ancak eski canlılık yok. En büyük alıcılarımız Orta Doğu ülkeleri. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Orta Doğu ülkelerine yılda 150 bin koyun kırkma makası ihraç ediyoruz. Yurt içinde de vatandaşlarımız ucuz olması nedeniyle Çin mallarına rağbet ediyor. Bizim bir tanesini 5 YTL'ye sattığımız bıçağı Çin'liler takımıyla birlikte 5 YTL'ye satıyor. Bu da vatandaşlarımıza daha cazip geliyor" dedi. Yatağan bıçaklarının tescil edilmesi amacıyla müracaatta bulunduklarını belirten Başkan Şenel, "Paslanmaz özelliği ve sağlamlığıyla ün yapan bıçaklarımızı tescil ettirmek için bizden önceki yönetim müracaatta bulunmuş. Sonucu bekliyoruz. Bu uzun bir süreç" diye konuştu. Yatağan Belediye Başkanı Nevzat Şenel, yörelerinde en büyük geçim kaynağı olan bıçakçılığın Çin malları ve diğer olumsuzluklardan etkilenmemesi için şimdiden önlemler alınması gerektiğini de vurgulayarak, "Kasabamızda bıçakçılık vazgeçilmez bir geçim alanı. Bıçakçılığı daha geliştirmek ve Çin istilası ve diğer olumsuzluklardan etkilenmemek için markalaşmak ve kaliteye önem vermemiz gerekiyor. Ayrıca pazar payını da arttırmamız lazım. Bu sadece benim ve esnafın yapabileceği şeyler değil. Hükümetimizin de bu konuda bize yardımcı olması gerekiyor" Avrupa Temsilcisi şeklinde konuştu. İstiklâl Yıl: 2 Şen Ozan Tel: +49 175 404 36 23 Sayı: 14 Eylül 2005 Aylık Siyasî Bağımsız Gazete Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Avusturya Temsilcisi İsviçre Temsilcisi Arafat SÖKER Karahan Endili 0043 6644 0180 96 0041 787 954 707 Bulgaristan Temsilcisi Beletin Halil Ali 00359 3631 3573 Mehmet Emin BATUR Genel Yayın Yönetmeni Abdulmecit AVŞAR Yurt İçi Posta Çeki Hesabı Celalettin BATUR: 5024316 Haber Müdürü Erkinbeğ UYGURTÜRK Almanya Temsilcileri München: Eyüp Tanrıverdi- +49 179 533 01 86 Bad Wurzach: Arefe Uludağ- +49173 23162 86 Memmingen: Nuri Kokoğlu- +49 151 12459312 Ravensburg: Çağlar Eren- +49 179 799 58 44Lindau: Ali Güngör - +49 1718100089Ulm : Sebahattin Gülveren- +49 173 591 52 29 Fr-hafen : Safa Çakmak - +49 1712674066 Siegen : Adem BIYIK- +49 271 8707034 Konya Temsilcisi Baybars GÜLENSOY: 0090 542 836 15 51 İstanbul Temsilcileri Esenler - İbrahim DOĞUŞ: 0535 6895769 Zeytinburnu-Miradil BATUR:0090 535 555 14 77 Bursa Temsilcisi Kahraman UYGURTÜRK : 0090 5052147025 Merkez Adres: Gevher Nesibe Mah. Donanma Cad. No:13 Kocasinan-Kayseri/Türkiye Tel: (0090) 352 338 58 97 Belge Geçer: (0090) 0352 338 58 97 Cep Tel: 0532 255 99 30 Berlin :Reyhan OĞUL- +49 176 298 39805 Kisslegg: Kenan Batur- +49 16094844540 Leipheim: Yakup Ay-+49 176 240 200 88 Weingarten : Baki Alkan- +49 17623266353 Biberach: Ali Yüksel- +49 1724683325 Aalen : Ali Yanar- +49 179 687 99 56 Karlsruhe : Ali DEMİR - +49 176 22001555 Hamm :Zafer TOPAK- +49 176 76787820 Neckarulm: Rukiye ANDIÇ Ankara Temsilcisi Mihriban BALATÜRK : 0090 505 545 22 83 http://www.istiklalgazetesi.com.tr http://www.hurgokbayrak.com Elektronik Posta: [email protected] ISSN 1305-2993 Grafik-Dizgi-Tasarım Hürgökbayrak Baskı Hikmet Matbaacılık Bu gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir Ü Ç AY LA R Nur yağdırır bütün gökler Receb, Şâban, Ramazan’ da Rahmet dağıtır melekler Receb, Şâban, Ramazan’ da Duysun ümmeti Muhammet “ Şâban, günaha kefaret ” Yüce Rabbim sen yardım et Receb, Şâban, Ramazan’ da Üç ayların şanı yüce Zikredelim hece hece “Bin aydan hayırlı gece ” Receb, Şâban, Ramazan’ da Melekler zikrine gelir Niyazın müstecab olur Kandillerin değer bulur Receb, Şâban, Ramazan’ da Nura gark olur müslüman Rabbimizden büyük ihsan “ İndi gökten aziz Kur’an ” Receb, Şâban, RAMAZAN’ da Hakka iltica edelim Hamt edelim, şükredelim Zikr-i cemil eyleyelim Receb, Şâban, Ramazan’ da Aman dilenecek anı Regâib, Mirac zamanı Berât ve Kadir akşamı Receb, Şâban Ramazan’ da Zikretmeyen helâk olur Şeytanlara kulak olur. . . Zikredenler melek olur Receb, Şâban, Ramazan’ da İslâm ölçüsü biline Şeksiz şüphesiz geline Hak rahmet eyler kuluna Receb, Şâban, Ramazan’da Mü’minler Mükerrem olur Mü’minler muhterem olur Mü’minler hep necat bulur Receb, Şâban, Ramazan’ da Yönümüz hep kıble olsun Rahmetten bol nasip gelsin “ Müslüman ölmeden ölsün ” Receb, Şâban, Ramazan’ da Hidayete erdir Rabbim Şefaate erdir Rabbim Necata ulaştır Rabbim Receb, Şâban, Ramazan’ da “ Lânet şeytanlar bağlanır ” Hemde ateşle dağlanır Mü’mine huzur sağlanır Receb, Şâban, Ramazan’ da An geldi hilâli gördük Saf saf teravihe durduk Nefsimize hesap sorduk Receb, Şâban, Ramazan’ da Oruçlu kul şafak şafak Rahmeti bol bol alacak Gaflette olmamaya bak Receb, Şâban, Ramazan’ da Nefsi emmâre kırılır Bire bin sevap verilir Cennette köşkler kurulur Receb, Şâban, Ramazan’ da Oruç tutmak bize kârdır Uğuru da âşikârdır Kul iftarla sahurda dır Receb, Şâban, Ramazan’ da Mevlayı haykırır diller Coşar boşalır gönüller Yâd edilir garip kullar Receb, Şâban, Ramazan’ da “ Kâfirlere mühlet vardır ” “ Mü’mine mağfiret vardır ” Müslümana devlet vardır … Receb, Şâban, Ramazan’ da Gök kapıları açılır Sonsuz rahmetler saçılır Mü’min , münafık seçilir Receb, Şâban, Ramazan’ da Şefaat ya Resülullah Mağfireti sonsuz All . h Kurtuluruz inşaallah Receb, Şâban, Ramazan’da Her zamanı ve her anı Düşmesin dilden Kur’an’ı İMANLA AL Şen Ozan’ ı RECEB, ŞÂBAN, RAMAZAN’ DA Türkiye, 15 Uygur’a siyasî sığınma hakkı vermedi ve Çin'e düşman oldukları gerekçesiyle Uygur, haklarındaki 'terör' Türkiye, 15 ABD'ye tehdit oluşturmadıkları anlaşıldı" suçlamalarından aklanmalarına karşın 20 denildi. aşkın süredir Guantanamo'da 'zorunlu Guantanamo ayı esaret' çekiyor. 2003'te Pentagon kararıyla İşkence görmeye devam Hâlâ esir muamelesi gören Uygurlardan Mağduru suçsuz bulunup serbest bırakılmaları ikisinin avukatlığını yapan Sabin Willett, kararlaştırılan 15 Uygur, ABD ordusunun savunmasında, "Bir müvekkilim, görüşme Uygurların 'elinde kalırken', aralarında Türkiye'nin de sırasında penceresiz bir kutuda yere bulunduğu yaklaşık 20 ülke Uygur esirlere zincirlendi. sığınma hakkı verilmesi yönündeki ABD Siyasî Onlar asker veya suçlu değil. Sadece önerisini reddetmiş. ABD'li yetkililer ve Uygur" Türkiye, İsveç, Finlandiya, Sığınma mahkeme belgelerine dayandırılan haberde, İsviçre vededi. bir Latin Amerika ülkesinin de "Beş Uygur, yanlış zamanda yanlış yerde bulunduğu 20 ülke, sığınma vermeyi Talebini oldukları için yakalandı. Bazıları ABD'den reddederken, İnsan Hakları İzleme Örgütü maddi ödül almak isteyen Pakistanlılarca ele özgürlük. ABD veya başka bir Reddetti verildi. Diğer 10'unun düşük riskli zanlılar "Esirlere ülkede... Serbest olmalılar. Bu ABD'nin 4 Türk Dünyası İstiklâl Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Eylül 2005 Kırımlı iki efsane isim Londra’da bir araya geldi Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile Kırımlı ünlü yazar Cengiz Dağcı ilk buluşması İngiltere’nin başkenti Londra’da gerçekleşti. K ırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu, İngiltere’de yaşayan Kırımlı Tatar yazar Cengiz Dağcı’yı evinde ziyaret etti. II. Dünya Savaşı’nda Urallar’a sürgün edilen Kırımoğlu ile savaş sonrası İngiltere’ye göç eden Dağcı’nın buluşmasında duygulu anlar yaşandı. Ukrayna Parlamentosu’nda Kırım Tatarları’nı temsil eden Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, İstanbul Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Celal İçten’le birlikte Cengiz Dağcı’yı güneybatı Londra’nın Southfield bölgesindeki evinde ziyaret etti. Uzun yıllar Kırım Tatarları’nın insan hakları mücadelesini savunan ve hayatının büyük bölümü sürgün ve hapislerde geçen Kırımoğlu ile II. Dünya Savaşı sonrası Polonya üzerinden İngiltere’ye göç eden Dağcı, hasret gidermenin ötesinde Kırım’ın dünü, bugünü ve geleceğini konuştular. Evinin kapısında Kırım Tatarları’nın efsanevi Orhan Ketene mücadele adamı Kırımoğlu’nu gören Cengiz Dağcı gözyaşlarını tutamazken, “Bu ziyaret benim için büyük sürpriz oldu. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun beni ziyarete gelmesini beklemiyordum. Nezaket gösterip beni mutlu etti” dedi. Yalnız yaşadığı evinde Kırımoğlu’nu konuk eden Dağcı, Kırım Tatarları ile ilgili Kırımoğlu’nun, Dağcı’yı Güneybatı Londra’daki evinde ziyareti sırasında duygusal anlar yaşandı. haberleri kendisine zaman zaman ulaşan gazeteler ile radyodan takip edebildiğini belirterek, “son gelişmeleri tam olarak izleyemiyorum. Hem yaşlandım hem de gözlerimdeki rahatsızlık sebebiyle medyayı takip edemiyorum” diye konuştu. Mustafa Kırımoğlu’nun ziyaretini, “büyük incelik” diye yorumlayan Dağcı, duygularını ise şöyle ifade etti: “Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu anlatmak çok zor. Mustafa Bey benim için gerçek ile rüya arasında bir şahıstır. Kırım Tatarları için verdiği mücadele dolayısıyla Cemiloğlu’nu (Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu sürgün yıllarında ‘Cemiloğlu’ olarak tanındı) hayal meyal hatırlıyoruz. Her bir Kırım Tatar’ı gibi Cemiloğlu da çok çile çekti.” Cengiz Dağcı gibi buluşma sırasında zaman zaman gözyaşlarını tutamayan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Dağcı ile biraraya gelmeyi uzun zamandır arzu etmesine rağmen bugüne nasip olduğunu belirterek, “Cengiz Dağcı, Kırım Tatar tarihinin hayatta olan en kıymetli şahsiyetlerinden biridir. En önemli tarafı, Kırım Tatarları’nın sorunlarını Sovyetler Birliği dışında dünyaya duyuran bir fikir adamıdır. Sovyetler dağıldıktan sonra Dağcı’nın kitaplarını kendi soydaşlarına da okutmaya başladık. Umarız kendisini memleketi Kırım’da tekrar görürüz” şeklinde konuştu. ‘Kerkük Türkmenlere Verilsin’ "GENÇLER DAHA DOĞRUYU ARAMAYA TEŞVİK EDİLMELİ" I rak’ta yeni anayasa için pazarlıklar sürerken, Türkmenler de taleplerinde çıtayı yükseltti. Kürt grupların federe bölge ve “Kürdistan Parlamentosu” gibi taleplerini anayasaya sokma konusundaki ısrarı, Türkmenlerde söylem değişikliğine neden oldu. Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi Ahmet Muratlı, “Federetif yapı içinde Kürt ve Şii bölgelerinin sınırları belli olacaksa, bizimki de belli olsun. Telafer’den Mendeli’ye kadar uzanan bölgenin “Türkmeneli Federasyonu olarak yeni yapı içinde yer almasını istiyoruz” dedi. Kerkük’ün tarihsel olarak Türkmeneli bölgesi içinde yer aldığını savunan Muratlı, bu şehrin yönetiminin de kendilerine verilmesini istediklerini söyledi. Muratlı, taleplerini Irak’taki görüşmelerde gündeme getirmeyi sürdürdüklerini anlattı. Öte yandan, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Telafer’in önde gelen isimleri ile dün Ankara’da yapılan görüşmede, Türkiye’nin bölgeye yönelik somut vaatlerde bulunduğu öğrenildi. Edinilen bilgilere göre Ankara, Türkmen bölgesine bir hastane ve uydu televizyonu kurulması ile yeni yolların yapılmasının planlandığını bildirdi. Prof. Dr. Turan Yazgan, daima daha doğruyu arayacak, soran, çözen, düşünen nesiller yetiştirilmesi gerektiğini söyledi T uran Yazgan, Türk Dünyası Tarih Kültür tutumları dolayısıyla bu suni gerçekler hayata tam Dergisi'nin Ağustos 2005 sayısında kaleme aldığı olarak hakim olmakta ve cemiyeti, dolayısıyla yazısında şu görüşleri savundu: devleti istedikleri gibi "Bugünkü dünyada hakim milli ve yönlendirebilmektedirler". milletlerarası güçler, insanların "İnsanları sürü kabul eden beyinlerinin hayvanlara nazaran daha kanunlarda mutlak değişiklik kolay yıkanabilmesinden yapmaya ihtiyaç var" diyen faydalanarak, ellerindeki çok güçlü Yazgan, yazısında, "Propaganda ve yaygın vasıtalarla, kendi ve beşinci kol faaliyetlerine karşı, hedeflerini gerçekleştirmeyi herşeyi milli menfaat açısından kolaylaştıracak 'gerçekleri' beyinlere gerçekleştirecek ve daima daha yerleştiriyorlar. Bu yerleşen doğruyu arayan, düşünmeye, gerçekler şüphesiz asıl gerçek aramaya, bulmaya, çözmeye değildir. Kabul edilmiş, sun'i alışmış bir aydınlar topluluğuna gerçeklerdir. Düşünmeyen nesillerin, sahip olmak" gerektiğini savundu. daha doğruyu aramaya yönelmeyen Türk Dil Kurumunun Kuruluşunun 73.yılında Türk Dili Konusunda Niğde-Kayseri Yaklaşımı Aşağıda imzalan bulunan bizler (Kayseri ve Niğdeli 800 kişi); Türk Dil Kurumu kuruluşunun 73. Yılında; Türkçe'nin korunması ve gelişmesi için milletçe gösterilen duyarlılığa gönülden katılıyor, tekliflerimizi kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz: 1- Bir dünya dili olan Türkçe'yi Batı kaynaklı kelimelerin baskısından korumak, dil üzerine yapılan çalışmaları daha da verimli hale getirmek için "Türkçe'yi Koruma Yasası"nın çıkarılmasını, 2- Yabancı dil öğretiminin verimli bir sonuca ulaşması İçin gerekli şartların 0bakucamiiNahcıvan tamamlanmasını ve yabancı dille eğitime son verilmesini, 3- Lise ve Üniversite hazırlık sınıflarında yabancı dil dersleriyle beraber Türk Dili ve Edebiyatı derslerine de yer ve önem verilmesini, Öteki sınıflardaki mevcut ders saatlerinin artırılmasını, 4- Radyo ve televizyonlarda sunuculuk yapmak İsteyenlerin eğitilmesini ve bir yeterlilik belgesine kavuşturulmasını, 5- Yabancı dillerden, dilimize kazandırılan eserlerin tercüme ve dil hataları üzerindeki şikayetler artmaktadır. Bu konuda acilen "Tercüme Eser Denetleme Kurulu" oluşturulmasını, kamuoyumuza saygıyla sunarız. Av. İsmail ÖZMEL, Av. Nevzat TÜRKTEN, İnş. Müh, Âlim GERÇEL Yrd. Doç. Dr. Kibar AYAYDIN, Dr. A. Vehbi ECER, Mehmet ÇAYIRDAĞ, Bekir Oğuz BAŞARAN, Nurkal KUMSUZ, Yaşar ELDEN, Yusuf AKDAMAR, Mehmet ÇELEBÎ, Ahmet GÜLSOY, İsmail Âdil ŞAHİN, Sevda Orak, Adnan CINGILLIOĞLU, Ali Rıza NAVRUZ, Aydemir DOĞAN, Hasan GÜRPINAR, Güner DİNÇASLAN, Niğde Barosu Avukatlarından: Halise KARAÇAY, Gökşen BALABAN, Hatice KARACA, Özlem SARIKAYA, Kamile CAN, Zehra BELENDİR, Hasan ÇANKAYA» Ahmet GÜLTEKİN, Kutsi YILMAZ, Ahmet KARACA, M. Emre SEYMENOĞLU, Koray ATAY, Süreyya YILDIZ, Ersin DOKUZ, Dr. 1. Göksel BAYKAN, Yücel AKBABA, Ö. Kürşat Fırat UÇAR, Hacı ÇELEBİ, ve (Toplam 800 İmza.) İrtibat: Âlim GERÇEL Tel / B.Geçer: 231 73 03 - 03 Ağustos 2005 Eylül İstiklâl 2005 Türk Dünyası Aylık Siyasi Bağımsız Gazete ''Ahıska Türkleri Yurtlarına Geri Dönecek'’ Gürcistan'ın ayrılıkçı bölgelerden sorumlu Devlet Bakanı Giorgi Haindrava, Sovyetler Birliğidöneminde topraklarından kovulan Ahıska Türklerinin yurtlarına geri dönüşünü aşamalı olarak sağlayacaklarını söyledi aindrava, Ermenilerin yoğun Bölgede faaliyet gösteren Ermeni olarak yaşadığı Javakheti sivil toplum kuruluşlarının bölgesini ziyaretinde yaptığı temsilcileriyle görüşen Haindrava, açıklamada, Ahıska Türklerinin Ahıskalıların opraklarına aşamalı şekilde dönüşünü sağlayacak program hazırladıklarını kaydetti. Giorgi Haindrava, Gürcistan'da yaşayan tüm etnik azınlıkların olduğu gibi Ahıskalıların da tüm yasal haklarının güvence altında olacağını söyledi. Gürcistan'ın, Avrupa Konseyi'ne tam üyeliği kabul edilmeden önce, 1944'te yaşadıkları topraklardan girdiği taahütleri arasında Ahıska zorla çıkarılarak sürgün edildiklerini, Türklerine topraklarına dönüş geri dönüş süreciyle ilgili olanağının tanınması da bulunuyor. çalışmalarının devam ettiğini belirtti. H Belene’den iktidara OĞLUM KÜRŞAT'A MEKTUP S on günlerde yaşadığım bazı olaylar, biricik oğlum ve tek desteğim; dayanağım, benim neslimin devamının varisi üç evladımdan birisi olan Oğlum Kürşat'a bu mektubu yazmamı gerektirdi. Aslında bu mektup oğlum Kürşat'ın şahsında tüm gençlere benim bir nasihatimdir. Kürşat ve Kürşat gibiler bu sütunlarda yer alan bu mektubu çok iyi okuyup hayat yolunda kendilerine bir rehber etmeleri gerekir. Oğlum Kürşat daha henüz çocuk denecek yaşta bana büyük destek olmaya başlamış, sırf babasına yardımcı olma gayesiyle gazetecilik mesleğini seçmiş bir delikanlıdır. Tüm Kürşatlar gibi onunda (onların da) doğruluğuna dürüstlüğüne inancım tamdır. Ancak insan genç yaşta hayatın ne olduğunu, kimin nasıl olduğunu pek anlamıyor. Bunun Rıfat AÇIKGÖZ için benim başıma gelenlerin onunda başına gelmemesi için, benim düştüğüm hataya onun ve onun gibi olanların düşmemesi için kitaplar dolduracak manalar içeren aşağıdaki şiiri yazıyorum. Umarım siz kıymetli okurlarım ve Kayserili hemşerilerim bu şiirde yazdıklarım için bana hak verecekler ve kendileri de bu şiirdeki nasihatten bir pay çıkaracaklardır. NAS İ HAT Bir öğüdüm var oğul, iyi dinle babanı Mevla boşa çıkarmaz, senin bunca çabanı Kürşat 40 yiğidiyle dünyaya salmış şanı Başını dik tutamazsan setleri aşamazsın. Yıkılıp kırılsan da eğilmemeli o baş Bir kere eğilirsen artık doğrulamazsın. Arkadan hançerlemek kalleşliğin şanından Cimriler de parayı çok seviyor canından Post yapmaya kalkarsan domuzların gönünden Ebedi kör kalırsın, gerçeği göremezsin. Ne kadar çok bilsen de iyi dinle atanı Domuzu kesseler de ormana akar kanı Sözünü dinlemezsen incitirsin atanı Yanlış yolda gidersen hedefe varamazsın. Varsın gıpta etsinler sana bütün hasetler Yeter ki imanlı ol tek tek yıkılır setler Namerde inat için yaşamalıdır mertler on seçimlerden 34 milletvekili ile 3. bir kriz yaşanmıştı. 1989 yılının sonunda Sinsiye yoldaş olma, sırrına eremezsin. parti olarak çıkan çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH), Cumhurbaşkanı Pirvanov, tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Acının zaferi Ahmet Doğan liderliğindeki HÖH, yoğun görüşmeler sonrasında 3’lü bir koalisyon hükümeti kurmayı başardı. Hükümette, Başbakan Yardımcılığı’nın yanı sıra Tarım ve Çevre Bakanlıklarına da Türkler getirildi. Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin lideri Doğan, “Geldiğimiz nokta, tarihe gömdüğümüz büyük acıların zaferidir” dedi. Binlerce tür’ün katledildiği Belene KampıÇok değil, daha 10 yıl öncesine kadar Müslüman Türklerin isimlerine bile tahammül edemeyen Bulgaristan’da bugün iktidarı Türkler kurdu. Hafızalarımızda tazeliğini koruyan olaylarn üzerinden 10 sene geçti. 1996 ve öncesi... Bulgaristan’da yıllardan beri varlığını sürdüren komünist iktidar o yıllarda hüküm sürüyordu. Türkler ve Müslüman isimli herkes, asimilasyon politikası sonucu soluğu Belene Ölüm Kampı’nda alıyordu. Erkekler işkencelere uğruyor, hatta öldürülüyordu. Türk ve Müslüman isimleri zorla silinip, Bulgar isimleri konuluyordu. Binlerce Türk dünyanın gözü önünde yıllar süren işkencelerle can verdi. Bu sayede Soğuk Savaş döneminde, Bulgaristan, Sovyetler Birliği’nin en yakın müttefiklerinden biri haline gelirken Türkiye, NATO’nun önemli bir üyesi olarak, komünizm karşısındaki kalelerden biri oldu. Emel 1980’de bardak Etem taştı 1980’den itibaren Bulgar yönetiminin Türk azınlığa uyguladığı asimilasyon politikasıyla Türk-Bulgar ilişkileri en gergin noktasına ulaştı. 1989 yılında, Bulgaristan 350 binden fazla Türk’ü sınır dışı edince, ilişkilerde büyük Komünist rejim devrilirken, Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönemin adımları atılmaya başlandı. 1996 yılında Bulgaristan demokrasiyi keşfediyor, komünist iktidar yıkılıyor ve ülke pazar ekonomisi ile birlikte liberalizme Dost sandığın insanlar bir gün düşman kesilir Umduğun bulamazdan dostlara da küsülür Kendini beğenenler kasıldıkça kasılır Dışına kanma sakın, içini bilemezsin. Katran kaynamakla sanma olacak şeker Çünkü cinsi bozuktur, o da cinsîne çeker Kimi şeytan ruhludur nefret biçer kin eker Dünyada her nesnenin sırrına ermelisin. Mevla ibret yaratmış âlim ile cahili O küçücük ebabil yenmişti koca fil’i Haksızın hakka karşı fazla çıksa da dili Onun başardığını ebedi göremezsin. Çok dikkatli ol oğul dünya hali böyledir Abtallar da arama asalet de beydedir Herkese iyilik et atana rahmet dedir Biraz dikkatli baksan gerçeği göreceksin. Kimse nazar etmesin kem gözlere şiş gerek Yalnızlık kötüdür her insana eş gerek Yaşamak için yemek, yemek için aş gerek Olanlar cömert olur, olmazsa veremezsin. Önceden tedbirli ol, seher yeli sert eser Aç kalmaktan hiç korkma, rızkı yaradan keser Mücadelen sürmeli hayata korkak küser Savaş zorlu geçse de hedefe varmalısın. Seni sende arama tüm Kürşatlar sendedir Beden toprak olacak keramet o candadır Yeni açtığı zaman tüm çiçekler goncadır İnsan ektiğin biçer, ekmeden biçemezsin. Bir gün geldi denedim çok sevdiğim bir dostu Vermesini beklerken almak istedi postu Belki ben yanlış bildim belki başkaydı tasa Kara güne düşmeden kim, kimdir bilemezsin. Gerçek dostu anlamak aslında çok kolay iş Bir nesne ver eline onu beraber bölüş Çoğu kendi alıp da azı sana verirse İşte ondan dost olmaz, bunu da bileceksin. O kadar basit görme dünya meşakkatini Herkese şefkatli ol bırak nefreti kini Bir kıvılcım yok eder dekarlarca ekini Çok dikkatli olmazsan ektiğin biçemezsin. Derya büyük olsa da ferasetle geçilir Bir gün bahar gelip de kardelenler açılır Gonca gülün kokusu dört bir yana saçılır Bülbül neden ah eder sırrını bilemezsin. Bil ki bunca nasihat taş kalplere kar etmez Onlar görüp duymuyor söylemek para etmez Dünyayı bilmek için küçücük ömür yetmez Dilerim ki çok yaşa, çok şeyler göreceksin. Her insanı dost sanma dostun sayısı azdır Karlı kışlı geçse de baharın sonu yazdır Alimler için öten sivri sinek de sazdır Gerçeği görmüyorsan topu da duyamazsın. Söylediğim sözlerin sanma hepsi boş şeyler Bilmeyen konuşamaz bilen bir şeyler söyler Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler Bunu düstur etmezsen, hedefe varamazsın. İnsana bir şey vermez hakiyetsiz arkadaş Onlardan hayırlıdır sokaktaki kara taş 9. Türk Dünyası Günleri Hak bildiğim davaya harcadım bir ömür'ü Şayet hak biliyorsan sen de bu yolda yürü Bir çobanın emrinde yön arıyor bir sürü Güdülen olma sakın hedefe varamazsın. Dost sandığı insandan çok darbe yedi baban Hedefe varmak için olmalıdır tüm çaban Bazen yakın dostundan vefalı çıkar yaban Gönül yıkmak yerine, gönüller yapmalısın. Hedefe hiç varamaz kalleşlerle korkaklar Sadık, bildiği sırrı hayatı boyu saklar İnsana hayat verir sevmediği yasaklar Gördüğün bütün düşü hayıra yoramazsın. geçiyordu. Belene Ölüm Kampı bütün acılarıyla tarihe gömülürken, Türkler de yeni iktidarla birlikte özgürlüklerine kavuşuyordu. Daha 14 yıl öncesine kadar Türklere tahammül edemeyen Bulgaristan’da serbest seçimler yapılıyor, Türkler her seçimde iktidara biraz daha yaklaşıyordu. Son yapılan seçimler ise tam anlamıyla Türklerin zaferiyle sonuçlandı. Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH), yüzde 12.45 ile seçimlerden üçüncü parti olarak çıkmayı başardı. Cumhurbaşkanı Pirvanov, hükümeti kurma görevini seçimden 1 ve 2. çıkan partilere verdi. Ancak onlar bunu başaramayınca görev HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan’a takdim edildi. Sıkı görüşmeler sonucunda Ahmet Doğan, diğer partilerle de anlaşarak Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Bulgar hükümetini dün resmen kurdu. Emel Etem Başbakan Yardımcısı Doğan’ın isteğiyle Başbakanlığa Bulgaristan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Stanişev gelirken, yardımcılığına da HÖH Türk Milletvekili Emel Etem atandı. Emel Etem, Başbakan Yardımcısı ve Afet İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Bu arada, Tarım Bakanlığı ile Çevre Bakanlığı da HÖH’ten Meclis’e girmeyi başaran Türk milletvekillerine verildi. 240 sandalyeli Meclis’te 34 milletvekili ile hükümeti kurma görevini başarı ile yerine getiren HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan, “Bugünkü gelinen nokta tarihe gömdüğümüz acıların zafer olarak günümüze dönüşüdür” dedi. Kabine taslağı, parlamentonun onayına sunulacak. Varsın vursun kahpeler toprağa düşme sakın O kadar uzak sanma gelecek de çok yakın Göğsünü siper eyle sürmelidir bu akın Yeter ki sabırlı ol hedefe varacaksın. Baban zorluk çekse de ayrılmadı özünden Hep itilip kakıldı dik başlığı yüzünden Ancak namertler cayar, mertler caymaz sözünden Sözünde sebatlı ol, hedefe varamazsın . Yalnız kalsan bile şerefsize eş, olma İmansız bedenlere yön verecek baş olma Yıkıl, kırıl düş amma kaldırıma taş olma Ebedi çiğnenirsin, ayağa kalkamazsın. Komünist rejimin devrildiği güne kadar isimleri değiştirilen, karşı çıktıklarında ise Belene Ölüm Kampı’na gönderilen Türkler, bugün Bulgaristan’da söz sahibi... S 5 K astamonu Belediye'nin organize ettiği 9. Türk Dünyası Günleri dün Nasrullah Meydanı'ndan başladı. Türk Dünyası Günleri'nin açılışına Vali Mustafa Kara, Ulaştırma Eski Bakanı ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, CHP Milletvekili Mehmet Yıldırım, Belediye Başkanı Turhan Topçuğoyu ve bazı sendika genel başkanları da katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'yla başlayan Türk Dünyası Günleri'nin açılışında yabancı folklor ekipleri oyunlarını sundu ve ülkelerinden getirdikleri hediyeleri vali ve belediye başkanına takdim etti. Halkoyunları gösterileri sonrasında, Türk Dünyası Kitap ve Belediye Başkanlığı Halkla İlişkiler Salonu'nda da resim sergisi açıldı. Aktüel 6 İstiklâl Eylül Aylık Siyasi Bağımsız Gazete kutsaldır, dil mukaddestir ve dil mübarektir... Dili korumadan, ne dininizi koruyabilirsiniz ve ne de Millîyetinizi... Şeref ve namusun muhafazası için de, dili evet “ANA DİLİ” korumak şarttır! “KELİMELERİN ÖLDÜRÜLÜŞÜ ASLINDA NESİLLERİN DE ÖLDÜRÜLÜŞÜ DEMEKTİR.” “TÜRKÇE BENİM SES BAYRAĞIMDIR.” diyen aziz mütefekkir de dilin önemini çok güzel ifade etmektedir. TÜRKÇE ANA DİLİMİZDİR. Elektronik Posta: [email protected] Yani dilimiz bizim, beynimizdir, yüreğimizdir ve damarımızda “TÜRK DİLİNİ ÖĞRENİNİZ. ÇÜNKÜ TÜRKLERİN UZUN SÜREN taşıdığımız asil ve aziz kanımızdır. Elde ettiğimiz, başardığımız, SALTANATLARI OLACAKTIR.” (Hz. Muhammet) yarattığımız her şeyi ona borçluyuz. “TÜRKÇEYİ SEVMEK” “ TÜRK DİLİ, DİLLERİN EN ZENGİNLERİNDENDİR, YETER Kİ BU özümüzü, sözümüzü, canımızı, kanımızı tek kelime ile “TÜRK’ü DİL, BİLİNÇLE İŞLENMELİDİR. DİLİN MİLLÎ VE ZENGİN OLMASI sevmek demektir. Daha geniş anlamda söylemek gerekirse; MİLLÎ HİSSİN GELİŞMESİNDE BAŞLICA ETKENDİR.” (M. K. Atatürk) Türkçe’yi sevmek, yurdumuzu, milletimizi,tarihimizi, ailemizi, dostlarımızı, soluduğumuz havayı,içinde yaşadığımız Dünyayı ve “Türkçe’yi öğrenmek benim için büyük bir bahtiyarlık oldu. Çünkü Türk’ü tüm canlıları sevmek, anlamak demektir. Çünkü dile yalnız anlamak için mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman ışığı örten zevksiz düşünce değil GÖNÜL DE YANSIR. bir perde oluyor. Türkçe’yi; bu kıvrak dili, hem tatlı tatlı, hem heybetli Bazı dostlarımız, okuduklarını anlayamadıklarını söylüyorlar. konuşabilmek için Türk doğmak gerek.” (Galland) Bunun için bu değerli kişilerin kelime hazinelerini artırmaları “Ben Türkçe’nin fezasında tabiatımın atını koşturdum, hayalimin kuşunu gerekmektedir. Cemiyette konuşulan “GÜNLÜK DİL” bir kanatlandırdım. “KÜLTÜR ADAMINA YETMEZ”.Çünkü “GÜNLÜK Vicdanım bu hazineden nihayetsiz kıymetli taşlar, inciler aldı; gönlüm bu gül DİLİMİZDE” kelime sayısı hayret edilecek kadar azdır. bahçesinin türlü çiçeklerinden uçsuz bucaksız güzel kokular topladı.” (Ali Şir Bunlardan bir çoğu da “MERHABA”, “NASILSINIZ”, NE VAR Nevai) NE YOK”.....gibi kalıplardan ibarettir. Böyle bir kelime hazinesi Ahmet Şeref Şerefli Bey, “Türk Doğduk, Türk Öldük” isimli eserinde çok ile ilmi bir makaleyi, ciddi bir yazıyı anlamaya imkan yoktur. önemli bir hatırasını naklediyor ve diyor ki: Günlük dilin üç yüz, hatta bin, iki bin kelimesi ile bu iş “Kırcali’li iki genç adımlıyordu önümde. Birinin elinde bir teyp, Türkçe başarılamaz. türküler dinliyordu. Sanki dünyada bir onlar, bir de Ferdi Tayfur, Neşe Asla unutmamak gerekir ki, bir milletin, bir kültür ve medeniyetin Karaböcek, Zeki Müren varmış gibi hareket ediyorlardı. Yol kalabalık, gücü,sözlüğünde bulunan “KELİME HAZİNESİ”ile ölçülür. Şu Bulgarlar onlara ters ters bakıyorlardı. Kendilerine uyarıda bulunacak herkesle anda, İngiliz sözlüğünde, en az 4.000.000 (dört yüz bin) kelime yumruklaşmaya hazırlardı sanki. Türkiye radyoları dinlenmez olunca teyplere, varken,Türk dil Kurumu’nun yayınladığı “TÜRKÇE SÖZLÜK”, kasetçalarlara döşenmişlerdi. İzlerini kaybettim. Sanki başlarında kavak yelleri aşağı-yukarı 40.000 (kırk bin) kelime ihtiva etmektedir. Yani, esiyordu. Düşündüğüm doğru değildi tabi. Başında kavak yelleri esenler İngilizce’nin onda biri kadar bir Türkçe... Oysa, Şemseddin Türkçe türkü dinlemezler. İkisi de inşaat işçisiydi. Gençler bu türkülerle Sami’nin “KAMUS-U TÜRKΔsinde (TÜRKÇE SÖZLÜĞÜNDE) ruhlarını besliyor, Bulgar’ın açtığı onur yaralarını sarıyorlardı. Bu yüzden tam 1.000.000(evet, tam bir milyon)kelime mevcuttur. Yani, sinirli sinirli konuşuyorlardı. İngiliz’cenin tam iki buçuk katı kelime... Görevli olarak bir defa Siliven’e (İslimye) yolum düşmüştü. Kapkara bir Hiç şüphesiz Osmanlı Türkü’nün de, İngiliz halkının da çingene genci boynuna bir teyp asmış, hem yürüyor, hem de Türkçe türkü “GÜNLÜK DİLİ”, yukarda belirttiğimiz gibi “AZ KELİMEYE” dinliyordu. Çevresi Bulgardı, ama hiç rahatsız olmuyordu. dayanır. Ama “YAZI DİLİ”, bu kadar fakir olamaz. Hele ilim, fen, -Şunun sesini kıs biraz! Bulgar dayak atacak sana! teknik, sanat ve fikir konularındaki yazılar,makaleler, inceleme ve Genç meraklı gözlerle bana bakmış, ses çıkarmamıştı. Tekrar ettim, işte o araştırmalar... zaman bana Bulgarca olarak cevap vermişti: Bu durumda,”MİLLÎ DİLİN”, Millî ve beşeri verasetin genç -Ben Türkçe anlamıyorum! nesillere intikalinde oynadığı ve oynayacağı rol düşünülerek çok -Anlamıyorsun da neden Türkçe türkü dinliyorsun? dikkatle hareket edilmelidir. Yazılı ve sözlü “İÇTİMAİ Anlamlı anlamlı gülümsemişti: VERASETİN” ve “MİLLÎ TECRÜBENİN” intikalinde nesiller -Kalbim anlıyor, kalbim! Türklerin dili kalbin dili! arasında “KOPUKLUK” olmamalıdır. Hiç şüphesiz, millî Yolun ortasında bana bir de köçek havası kıvırdı. eğitimde, “millî tecrübe”, beşeri tecrübenin, üzerine oturacağı -Kara isem ne var sanki. Ben Türk’üm be! Türk!..”(1) “temel”tir. (3) Aziz okuyucu, “Kitleleri yoğurup bir millet haline getirmekte din birinci MİLLÎ EĞİTİM NE DEMEKTİR? sırayı; millet bekasını temin hususunda ise dil ikinci sırayı işkal eder. Din “Millî Eğitim”, milleti millet yapan (Türkü Türk yapan) Millî ve olmazsa millet olmaz... Ve dil olmazsa veya zamanla kaybolur giderse; o millet manevî değerlerle, o milletin fertlerini, fikren, ruhen.... Besleyip, tarihten silinir ve inkıraza mahkûm olur.” yetiştirmek demektir. Üzülerek, kahrolarak ifade ediyorum, kalbin dili, yüreğin lisanı olan Türkçe “TÜRKÜ TÜRK YAPAN” unsurlardan birincisinin “DİL” bugün, gırtlağına ip dolanmış bir adam gibi, yerden yere sürükleniyor ve her olduğunu yazımızın başında söylemiştik. Bu hal böyle iken, gelin parçası bir tarafta kalıp, organik bütünlüğünü kaybetmiş bulunuyor. Bir görün ki,Türkçe’mize en büyük ihanet de “Millî eğitim”adına cemiyetin hareket ve bağlantı noktalarının, geçmiş ile hal arasında kopuksuz yapılmıştır yapılmaya da maalesef devam edilmektedir. . Bu husus ve müteselsil bir çizgi halinde devam etmesi, o cemiyetin selamet ve bekası her Türk evladını fevkalade rahatsız etmektedir. Bu davranışı namına temel prensiptir. Halbuki, yeryüzünde hiçbir millet yoktur ki, dili bir kanımıza, canımıza ve imanımıza yapılmış bir suikast olarak siyaset kozu olarak didiklenip, genç nesiller dedelerinin, hatta babalarının dahi kabul ediyoruz. söylediklerini anlamayacak hale getirilsin. Böyle bir facianın tek kurbanı, işte Bir “DİL” sevdalısının dilinden: Türk milletidir. “Ey ana dil, ey güzel dil,atamın, anamın dili! Düşmanlarımız bir şeyi çok iyi biliyorlar:Bir memleketin sırtını yere getirmek Dünyada çok şey bildim ana dil, senin sayende. için ordusunu bozmaktan, topraklarını işkal etmekten de tesirli çare, dilini ve İlk önce bu dil ile annem beşikte ninni demiş, imanını tahrip eylemektir.”(2) Sonra geceler boyu ninem masallar söylemiş. Bir şarkıda, “DİL YARESİNİ ANDIRAÇAK YARE BULUNMAZ” Ey ana dil! Her vakitte yardımın ile senin, denilmektedir. Burada kast edilen dil ne arı dili, ne de kaynana dili...Gönüldür Küçükten anlaşılmış şadlığım, kaygım benim. O...Gerçek olan bu dünyada”gönül yaresine de çare bulunur” ama şu “DİL” Ey ana dil! Sende imiş ilk eylediğim dua; dediğimiz, “LİSAN” dediğimiz şey bir yare aldı mı, inanın her şey bozulur ve “Bağışla” diye “beni,atamı, anamı ey Huda” her şey biter...Birlik biter, dirlik biter... Devlet biter. Millet biter...Din bozulur, diyanet bozulur...Zira, dilsiz, ne din anlaşılır ve ne de diyanet...Çünkü, dil, Ana Sütü Kadar Temiz Olan Ana Dilimizi Kirletenlere ilahî bir köprünün adıdır. Onunla gideriz dinimize...Onunla ulaşırız Yazıklar Olsun! Millîyetimize...Onunla varırız millî kimliğimize. Bunun içindir ki, dil “Güzel Türkçe” her şeyden evvel millîyetçilerin davası olmalıdır. HER TÜRK, TÜRKÇE KONUŞUP, TÜRKÇE YAZMALIDIR -1 El Yazması Divan-ı Lügat’it Türk Koruma Altına Alındı Divân-ı Lügati’t-Türk K bulunan binlerce eser dijital ortama aktarılıyor ve onbinlerce kayıt fişi de yeniden elden geçiriliyor. Káşgarlı Mahmud’un dünya üzerinde tek nüsha olan eserinin saklandığı kütüphaneye yüzbinlerce dolar tutan desteği, Suna ve İnan Kıraç’ın kurmuş oldukları vakıf, ‘Suna ve İnan Kıraç Vakfı’ üstlendi. Millet Kütüphanesi’nin müdiresi Melek Gençboyacı ile Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Taftalı ve vakfın Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol arasında yapılan protokol uyarınca, öncelikle kütüphanede bulunan 8 bin elyazması eserin yanısıra 30 bin tesbit fişi ile 10 bin civarındaki bibliyografik künyenin dijital ortama alınması konusunda anlaşmaya varıldı. Vakfın Millet Kütüphanesi’ne sağladığı teknik donanım vasıtasıyla CD’lere aktarılan ilk eser, Káşgarlı Mahmud’un Diván-ı Lügati’tTürk’ü oldu. Suna ve İnan Kıraç áşgarlı Mahmud bilinen ilk Türk dilcisi, ‘Diván-ı Lügati’t-Türk’ de onun bundan tam 930 yıl önce Türkçe’nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu ispat maksadıyla kaleme aldığı ilk Diván-ı Lügati’t-Türk, Türkçe sözlüktür. Türkçe’nin en eski Dünyada tek nüsha olan, sözlüğüdür ve tam 930 Fatih’teki Millet yaşındadır. Káşgarlı Mahmud Kütüphanesi’nde tarafından, Bağdat’ta hüküm muhafaza edilen ve süren Abbasi Halifesi kültürümüz bakımından Muhtedi Billáh’a Türkçe’nin son derece önem taşıyan Arapça kadar zengin bir dil ama kütüphane binasının olduğunu ispat maksadıyla 17 Ağustos depremiyle yazılmıştır. Yazılışı iki sene tahrip olmasından sonra sürmüştür ve içerisinde diğer elyazması kitaplarla Káşgarlı Mahmud beraber sandıklarda sözlükle dil bahislerinin yanısıra Türkler’in o saklanan bu eser, Suna ve İnan Kıraç sayesinde artık dönemdeki tarihi, edebiyatı, kıyamete kadar emniyet altında olacak. ‘Suna ve folklorü, coğrafyası, İnan Kıraç Vakfı’nın Millet Kütüphanesi’nin eski destanları ve efsaneleri haline gelmesi maksadıyla sağladıkları hakkında çok kıymetli bilgiler yüzbinlerce dolarlık maddi destekle, başta ‘Divánvardır. ı Lügati’t-Türk’ olmak üzere bu kütüphanede 2005 Türk Millîyetçileri ve özellikle de “ÜLKÜCÜLER” dil katliamını mutlaka önlemelidirler! DAMARINDA ASİL TÜRK KANI TAŞIYAN” her Türk aydını ve bilhassa TÜRK İSLÂM davasına beyin ve yürek veren DAVA dostlarımızın, şeref ve haysiyetlerini korudukları gibi dillerini de aynı hassasiyet içinde muhafaza etmelerini bekliyor ve rica ediyoruz. Tekrarlamakta fayda görüyoruz: Diline sahip olamayan milletlerin dünya coğrafyasında uzun bir süre kalmaları mümkün olmamıştır. Milletlerin bekasının yegane temeli dildir. Bir defa daha TÜRK AYDINLARINA sesleniyoruz. Şimdiye kadar söylediklerimden anlaşılıyor ki, biz ÖZ TÜRKÇE’NİN değil, uydurma Türkçe’nin, YABANCI DİLLERİN aleyhindeyiz. Yabancı diller güzel Türkçe’mizin sesini kestiler. Adeta bunlar yağmur gibi Türkçe’mizin üstüne iniyorlar. Bunları, kim kullanırsa kullansın, son derece rahatsız oluyoruz. Hele hele Türk millîyetçilerinin (özellikle de ülkücülerin)yazı ve konuşmalarında; zırt-pırt İngilizce, Fransızca... sözcükler kullanmaları; Türk Ülkücülerini baştan-beyinden ediyor. Onları okur iken ve dinlerken. (Çok affedersizin) başımız dönüyor, midemiz bulanıyor.. Yapmayın, etmeyin beyler! Söyler misiniz bana, şu ana dek, bir İngiliz bir Fransız... bir bilmem kim ömrünün hiçbir döneminde halkına hitap ederken, gazetesinde yazarken Türkçe kelime kullanmış mıdır? Hayır... hayır...Peki, size ne oluyor yahu, yabancı dil telaffuz etmek için adeta birbirinizle yarışıyorsunuz. Ayıptır, günahtır... Belli ki siz, insanlardan utanmıyorsunuz. Hiç olmazsa, damarınızdaki Türk kanından (O.. kanı taşıyıp-taşımadığınızı da bilemiyoruz ya) utanın! Eğer Türk isen Türkçe konuşacaksın ve Türkçe yazacaksın kardeşim! Hepsi o kadar!... Adam, bir cümle yazacak. İngilizce’den Arapça’ya; Arapça’dan Farsça’ya... Farsça’dan Fransızca’ya dağarcığında ne kadar kelime varsa hepsini adeta sıraya diziyor. Bunu ne adına yapıyor dersiniz? Tabii ki çok bilmişlik adına... Ahhh... Bu Yarım Beyinli, Yarım Gönüllü ve Yarım Niyetli Aydınlar Ahhh!!... Yüce HALIK bizi sizden, sizi nefsinizden kurtarmadığı sürece işimiz gerçekten de zor... Bir aziz büyüğüm: “İNSAN YA TAM OLMALI, YA HİÇ...” derdi.Ne doğru bir söz değil mi? Bakın, “Arif”lerin ekseriyetinin, “hiç”lerin arasından çıktığını göreceklesiniz.. Zalimlerin tamamına yakınının kaynağında ise, yarımları bulacaksınız. Bunun için şanlı atalarımız: “YARIM DOKTUR CANDAN; YARIM İMAM DİNDEN: YARIM AVUKAT İSE HEM MALDAN HEM CANDAN EDER” demişlerdir. Vazifem gereği, uzun yıllar Avrupa ülkelerinde bulundum. Gitmediğim vilayet, varmadığım kasaba ve hatta köy bile çok azdır. Bu zaman içinde Türkçe konuşan bir yabancıya ve Türkçe yazan bir ecnebiye rastlamadım. Evet, çağı yakalamış o ülkelerde herkes kendi dilini konuşuyor ve yazıyor. Onlar, başka bir milletin dilini telaffuz etmeyi onursuz bir davranış olarak telakki ediyorlar. Biliyor musunuz değerli dostlar, eğer böyle devam edecek olursa; ANAKARA’nın KIZILAY’ın’da; İSTANBUL da’ BEYOĞLU’nda; SAMSUN’un 19 Mayıs Caddesinde; İZMİR’in KARŞIYAKA semtinde ve Vatanımızın bütün vilayetlerinin belli yerlerinde, ismi TÜRKÇE olan bir mağazaya rastlamak mümkün olmayacaktır. KAYNAKÇA 1) A. Şerif Şerefli,Türk Doğduk Türk Öldük,Kültür Bak. Yay.1990 ANK. 2) S.Ayverdi,Millî Kültür Meselleri, Kültür Bak.Yay.1976 ANK. 3) S.Ahmet Arvasi,Hasbihal, Burak Yay.1990 İst. DEVAM EDECEK Türkmenler ayaklandı lke bütünlüğünün bozulacağı endişesiyle Ü sokaklara inen çok sayıda Türkmen, "Irak parçalanamaz. Kerkük bölünmez. Bu taslak etnik grupları ayırır" şeklinde sloganlar attı. Yoğun güvenlik önlemi altında gerçekleştirilen protesto gösterisi, yaklaşık 40 dakika sürdü. Grup, eylemin ardından olaysız şekilde dağıldı. Irak'ta pazarlık hâla bitmedi. Irak'ta anayasa taslağının tamamlanması için verilen süre sona ermesine rağmen Sünnilerin federalizme soğuk bakması yüzünden taslakla ilgili görüşmeler yine ertelendi. Meclis Başkanı Haşim El Hasani, taslakla ilgili görüşmelerin bir gün daha uzatıldığını söyledi. Haşim El Hasani, herkesi tatmin edecek sonuca ulaşmak için, daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Daha önce kükümet sözcüsü Laith Kubba, taslakta tartışmalı üç maddede değişiklik yapıldığını söylemişti. Laith Kubba, taslağın gün bitmeden tamamlanmasını umduğunu belirtmişti. Taslağın parlamentoda oylanması ise süresiz ertelenmişti. GERÇEK SEVGİ VE MUHABBET İstiklâl Eylül 2005 Kültür-Edebiyat Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Doğu Türkistan Tarihinde Ağustos Ayı 7 (Özet) Hazırlayan: Celalettin BATUR 6 Ağustos 1947 Tancarık Coldıoğlu, Şair (Doğumu 15.03.1903) Vefat etti. Kazak Türklerinden olup, Doğu Türkistan Türklerini uyandırmak ve onları hürriyete kavuşturmak yolunda mücadele verdi. 9 Ağustos 1999 Hoten vilayetinin Lop nahiyesinde Çinli’ler tarafından öldürülen iki kişinin cesetleri verilmediği için 10 bine yakın Uygur kaymakamlık önünde gösteri düzenlemiş. Bu haklı istek Çinli askerler tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış ve bine yakın kişi tutuklanmıştır. 13 Ağustos 1966 Çinliler, başlattıkları "Kültür Katliamı" sırasında Doğu Türkistan da binlerce yıllık vesikalar özelliğindeki el yazması eserlerden 250 binden fazlasını meydanlara toplayarak ateşe vermişlerdir. 15 Ağustos 1937 Abduniyaz Yarkent'te Çinlilere karşı verdiği savaşta, şehit edildi. 15 Ağustos 2004 “Doğu Türkistan Hakkaniyetçiler Partisi”nin Başkanı Eysa Hüseyin Çin güvenlik güçleri tarafından 19 arkadaşı ile tutukladı. 17 Ağustos 1995 Doğu Türkistan’ın Lopnor bölgesinde Çinliler tarafından yapılan nükleer denemenin Hiroşima’ya atılan bombadan 10 kat daha güçlü olduğu belirtiliyor. 17 Ağustos 1949 Ahmedcan Kasimi, İshak Beğ, Abdülkerim Abbas ve Delil Han’ı, 17 Ağustos 1949’da esrarengiz bir uçak kazası sonucunda şehit oldular. 25 Ağustos 1999 Sang Hai Antlaşmalarına üye ülkelerin liderleri Kırgızistan’ın başkenti Bişkek'te yaptıkları 4. toplantıda "sınır güvenliği" adı altında Kırgızistan ve Kazakistan ile sınır komşuluğu bulunan Doğu Türkistan’a gelebilecek yardımların önüne set çekmek gibi birçok uygulamalara imza attılar. Ağustos 1945 Doğu Türkistan Millî Ordusu Kuruldu. Ağustos 1944 Gani Batur komutasındaki birliklerle Mazar, Uluştay, Akköy ve Karasu kasabalarını işgalci Çin askerlerinden temizledi. Ağustos 1985 Doğu Türkistan'da meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki depremde 74 kişi öldü, 100'den fazla kişi yaralandı. Ağustos 1916 Doğu Türkistan’ın bütün kısımlarında halk isyanları çıktı. Ağustos 1983 1899 doğumlu Vatanperver Millîyetçi Şair Abdûlaziz Mahsum tren kazası sonucunda vefat etti. Ağustos 1949 Altay civarında "Guçing", "Beşbalık" Şehirlerine gelen Osman Batur, Canımhan, Zakirhan, Delilhan, Orazbay ve Molla Sahimerdan, gibi mücahitler ikiye ayrılarak Urümçi ve Kumul Bariköl taraflarına doğru yayıldılar ve 1950 yılının Nisan ayında 20.000 mücahidin katıldığı2 yıl süren bir silâhlı mücadeleyi başlattılar. Ağustos 1999 Rabiye Kadir sözde "gizli devlet belgelerini yabancılara vermek ve bölücü faaliyetlerde bulunma" suçuyla tutuklandı. BULMACA Geçen Sayının Çözümü SOLDAN SAĞA 1) Türk bozkır topluluğunun sosyal yapısında siyasî istiklalî olan veya olmayan boylar birliğine verilen ad - Yazım kuralı. 2) Ünlü Türk devlet adamı ve kumandanı TONYUKUK ile Kuzey Çin eyaletlerine baskın yapıp (681) büyük ganimetler elde eden, 682 yılında "inekler gölü" kıyısında Çin ve Kitan kuvvetleriyle savaşıp bozguna uğratan ve Ötüken'i ele geçiren, ayrıca "İLTERİŞ" unvanını almış büyük Türk Hükümdarı. 3) İşinin ehli olan kişi - Tersi imtizaç- Gözlem, gözlemek. 4) Bir soru eki-Ayakkabı, çanta v.b. yapımında kullanılan parlak deri-Güçlenen Göktürk Devleti'ni zayıflatıp, yok etmek isteyen ve tarih boyunca olduğu gibi yine hain ve sinsi planlarını uygulayan Göktürk hakanı SIPİ KAGAN'a karşı kendisine hakanlık için teklif yapan Çinli’lerin tekliflerini, Çin hakimiyetinin rezaletlerini ve milletinin perişanlığını gören ayrıca kendisine teklif edilen Çinli prensesi de reddeden genç TÜRK HAKANI. 5) Bir isim-Öğütülmüş tahıl - Bir organın yuvarlak ve birbirinden ayrılmış parçalarından her biri. 6) Edebiyat,-Hangi şey. 7) Keçinin tüyü - Türk Lirasının simgesi - Kırmızı - Bağımsız devletler topluluğu. 8) Değerli bir taş-Beyaz-Çok uçta, kenarda, uzakta bulunan. 9) Akşam yemeğinden sonra yapılan eğlenceli toplantı. 10) Kısaca litre Anti'nin ortası- Bir maymun türü. 11) Suud'un ortası - Çok ileri seviyede bir medeniyete ulaşmış bulunan Uygurlar'dan etkilenmesiyle oluşmuş Uygur, Karluk, Yağma ve Çiğil Türk lehçelerinin İslâm'ı etkilerle de yoğrulması sonucu ortaya çıkmış ve Kaşgarlı Mahmut'un adını verdiği Türkçe dili. 12) Konya'nın bir ilçesi - Tersi pasak. 13) Allı'nın ortası -Bir aracı veya gereci tutmaya yarayan bölümü - Yunanistan'la ihtilaflara sebep olan bir denizimiz - Numaranın kısaltması. 14) Aday - Bir hayvan. 15) Hint prensi, hükümdarı-Afrika'da bir nehir-İstanbul'un kısaltması. YUKARDAN AŞAĞIYA 1) Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayali yaratık - 751 yılında Araplarla işbirliği yaparak barbar Çinlilere karşı Talas Savaşı'nda büyük bir zafer kazanan, Karahanlı Devleti'nin gelecekte temellerini atmış bir Türk kavmi. 2) Eski Türkler'de istiklâl’e ve siyasî bağımsızlığa verilen ad - Bez veya bez üzerine yapılmış tablo. 3) Bir meyvalı ağaç - Savaş sırasında askere yardımcı olan halk gücü - Aktinyum'un simgesi. 4) Bir gezegen - Önce İran Devleti'ni darmadağın etti. Daha sonra Sasani veliahtı Firuz'u zorla İran tahtına çıkardı. Hakimiyetini Kuzey Hindistan'a kadar genişletti ve oradaki GUPTA Devleti'ni de 47O'e doğru dağıtan, 484 yıllarında Sapık “mazdek” hareketine kızarak İran'a tekrar hücum edip bu devleti çökerten AK-HUN Devleti'nin büyük Türk Hükümdarı. 5) Onlu'nun ortası-Bir besin maddesiKazak'larda başbuğa verilen unvan. 6) On müttefik diye de anılan, adının şahin hızı ile dolasan ve hücum eden manasına da geldiği ileri sürülen, Türk tarihinin en medenî ve kültürlü topluluklarından biri olan bir TÜRK kavmi - tuzak fak. 7) Çoğunlukta ormanlık arazide yaşayan ve bulunduğu yere göre 1 veya 2 metre uzunluğunda kertenkeleye benzeyen bir sürüngen - Edirne ilimizin bir ilçesi - Bir nota. 8) Kısaca makine ve kimya - Uzaklık anlatan bir ünlem - Bir şeyin genişliği-Ezel'in kısaltması. 9) Bir çoğul eki-789 yıllarında yaşamış olan, zamanında halkının en rahat dönemlerini yaşadığı, kültürel ve iktisadî yönden devletini geliştiren büyük Uygur Türk hükümdarı. 10) Gövdesi odun ve kereste olan ve uzun yıllar yaşayan bitki - Bir nida ünlemi - Eski bir Anadolu uygarlığı. 11) Soylu - Sırma ve gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. 12) Ormanlık arazilerde yaşayan bir tür büyük yılan - Tersine, devamlı aksine olan kişi. 13) Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti gibi esaret altında yaşayan ve Çin emperyalizmine karşı bağımsızlık kazanmaya çalışan bir devlet - Doğu Türkistan Uygur devletinde (TURFAN DEVLETÎ) hükümdara verilen ad. Doğu Türkistan Devlet Adamları Ahmetcan Kasimî 15 Nisan 1914 yılında Doğu Türkistan'ın Gulca şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaştayken babasız kalıp çok zorluklar çekti. 1920 yılların başlarında Yedisu Yarkent şehrine göçtü. Yarkent'te ilk ve orta okulu okudu. 1930'lu yılların başında Taşkent'te gitti. Burada amcası Ömer Kasimî'nin yardımlarıyla yüksek okulu bitirdi. O genç yaştan başlayarak Orta Asya'daki Uygur inkılapçı aydınlardan olan Abdullah Rozi Bakiyev, İsmail Tahirov, Sopi Zarvat, Burhan Kazimov' ların Doğu Türkistan da Uygur Millî Devletini kurma fikirlerinin tesirinde kaldı. Özellikle amcası Ömer Kasimî Uygurların 1930 yıllarındaki vatanperver aydınlarından biri olup, bağımsızlık ideolojisinin ileri gelenlerinden biriydi. Ahmet Can Kasimî, genç yaşlarından beri Uygur Millî azatlık ve müstakillik gayesiyle yetiştirildi. Ahmet Can Kasimî, sonradan Doğu Türkistan inkılabının önderi ve yetenekli siyasetçi özelliği ile tanınıp 20. asırda halk tarafından bir dahi olduğu itiraf edilmiştir. Ahmet Can Kasimî, tahminen 1936-1940 yılları Moskova’daki Doğu Komünistlik Emekçiler Üniversitesine öğrenim için girip özel ilgi duyulan uluslararası siyaset, millî meseleler, diplomasi, içtimaî, iktisat ve diğer bilimleri de öğrenip sistemli bir şekilde bilim ehli olarak yetişti. Ahmet Can Kasimî, 1940 yıllarında Taşkent'e geri döndü. Orta Asya Devlet Üniversitesinde öğretmenlik yaptı. Özel Siyaset Bilimleri bölümünde asistanlığı bitirip doktora unvanı için çalışmalarda bulundu. 1943’te Doğu Türkistan'a geri dönüp Şin Si Sey hapishanesinde 1 yıl hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra Gulca da düşmana karşı faaliyetlerde bulundu 1944 de millî inkılap başladığında öncülük ile mücadeleye katıldı. Gazetecilik yaparken de hükûmet organlarında hizmet edip kıssa ürede tanındı. 1945 yılı Doğu Türkistan Cumhuriyet Hükûmetinin azası oldu. harp bölümünde üst düzey yöneticilik yaptı. Kendisine Albay ünvanı verildi. 1945 Ekim ayında Doğu Türkistan Hükûmetinin Gomindang ile olan görüşmelerinde vekil görevinde bulundu. Urümçi'ye gelip Zhang Zihi Hong ile olan görüşmelerinde siyasî üstünlüğünü ispatladı. Ahmet Can Kasimî 1946-1947 yılları Eyalet Hükümetinin muavin reisi olup asayiş ortamında düşmanlarla siyasî mücadeleyi devam ettirdi. Dış işlerde Sovyet İttifakının baskı ve kontrolü Gomindang hükümetinin yandaşlarının baskıları arasında kalan Kasimî karışık siyasî vaziyetin Uygur halkının bağımsızlığı için çeşitli yolları denedi. 1947 yılı Doğu Türkistan vekillerini alıp Gulca'ya geri gelip düşmanla olan münasebetini netleştirip , ömrünün sonuna kadar üç vilayetin özgürlülüğünü korudu. Gomindang askerî hükümetiyle mücadelesine davam etti. Bütün gücüyle Uygur halkının maarif, medeniyet ve iktisadî yönden kalkındırma çabasında oldu. Bu sıralar Sovyetler ittifakının kontrolü altına düşen Uygur Millî Azatlık Hareketi’nin kurtuluş yollarını aradı. Çünkü o, Sovyet ittifakının Doğu Türkistan siyasetini çok iyi biliyordu. 1948 yılında Gulca da "Güvenliği Koruma Halk İttifakı" isimli siyasî bir teşkilat kurdu. Bu teşkilatın başkanlığına seçildi. Bu teşkilatta o zamanki Millî Azatlık Teşkilatı’nın önderi oldu. Ahmedcan Kasimî, İshak Beğ, Abdülkerim Abbas ve Delil Han, Doğu Türkistan’daki Komünist Çin hakimiyetini tanımaktan kaçındılar. Çünkü, kendileri bir hükûmet kurmak niyetindeydiler. Bunlar, 15 Ağustos 1949'da Alma-Ata'ya davet edildiler. Fakat, 17 Ağustosta Moskova ve Pekin radyoları, bu şahısların Mao Tse Tung'un iktidarı teslim alışını tebrik etmek için Pekin'e doğru uçarlarken uçağın düşmesiyle hayatlarını kaybettikleri şeklinde haberler verdiler. Fakat bu esrarengiz uçak kazası hakkında birçok rivayetler ileri sürülmektedir. Ahmetcan Kasimî kendi ülküsünü yaşamak yolunda hiçbir sapma göstermeksizin dosdoğru yoluna devam ederek ölüm yolunu seçti. Merhametsiz düşman ın kuklası olmaktansa ölümü şeref bilen Ahmetcan Kasimî sonunda Sovyet İttifakı tarafından Uygur siyasetinin kurbanı olarak seçildi ve 17 Ağustos 1949 tarihinde “Uçak kazası” süsü verilerek şehit edildi. General Abduniyaz Şehit Edilişinin 68. Yılı Münasebetiyle (15 Ağustos 1937) Doğu Türkistan’ın millî mücadele tarihinde, sebebi anlaşılamaz bir biçimde isminden pek fazla söz edilmeyen ve dolayısıyla da hakkında çok fazla bilgiye sahip olunamayan fakat, gerçekte ise, kendisinden sonra siyasî polemikler ve anlamsız tartışmalar bırakmak yerine icraatların en kutsalı olan silahlı cihad yolunu seçerek, düşüncenin fiiliyata geçirilmesi noktasında aziz canlarını feda etmekten kaçınmayan kahraman Doğu Türkistan subaylarından Abduniyaz’ın şehit edilişinin 68. yılı münasebetiyle kısa bir hatırlatmada bulunmak ve böylece haklının hakkını bir nebze de olsa sahibine teslim etmek istiyoruz. Kurtuluş savaşının generali; Kaşgar'daki Türkistan birliklerinin komutanı Mahmud Muhitti, Hoca Niyaz Hacı ile birlikte, komünist hareketin iç yüzünü görerek bu hareketin niyetlerini hissedince, Nisan 1937'de uçakla Hindistan'a geçti. Mahmud'un askerî birliğindeki milliyetçi ve vatansever hislere sahip subaylar, onun yerine Abduniyaz'ı getirdiler ve kendisine "General" ünvanını verdiler. Abduniyaz, 17 Mayıs 1937'de askerleri ile Kaşgar'ı aldı ve Kara Şehir'e doğru yürüdü. Çinlilere ve Ruslara karşı müşterek bir harekat yapmak için, Dungan generali Ma Ho San ile bir hareket anlaşması. yaptı. Bu ayaklanmaya, Kansu çevresi ayaklanma önderlerinden olan İlyas Han, Sultan Şerif Timur, Hüseyin Teyci ve Nur Ali iltihak ettiler. Şeng, Ruslardan yardım istedi. Ruslar, Haziran 1937'de ayaklananlara karşı Urümçi istikametinden motorize bir tümen, Kaşgar'dan da 12.000 askerden ibaret bir süvari tümeni gönderdiler. Bu birlikler ayrıca 30 uçak ve 50 Sovyet zırhlısı ile destekleniyordu. Bu muharebede 80.000'den fazla Türkistanlı şehit oldu. 1938 yılının sonunda, ayaklanmalar bastırıldı. Bir Sovyet vatandaşı olan Kaşgar Emniyet Müdürü Mavlanov sadece bir günde 6.000 kişiyi kurşuna dizdirdi. İşte bu Türk askerî birliği 17 mayıs 1937'de Kaşgar'ı ele geçirdi. Abduniyaz buradan Yarkent'e doğru harekata girişti. Yarkent'te Çinli'lere karşı savaşta, maiyetindeki askerlerin hemen hemen tamamına yakınının şehid olması düşmana karşı sürdürülen savaşın kazanılmasını her geçen gün daha da zorlaştırıyordu. Fakat bu durum kahraman bir Doğu Türkistan evladı olan Abduniyaz’ın mücadele azmini asla zayıflatmıyor, bütün gücü ile düşmanla savaşmaya devam ediyordu. O günleri bizzat yaşamış olanların naklettiklerine göre; savaşın sonlarına doğru Yarkent yakınlarında bir Çiftlik evinde mahsur kalan ve bir hafta boyunca etrafını saran düşman birliklerine karşı devam eden şiddetli çatışmalarda elinde bulunan cephaneliğin bitmesi sonunda yanındaki bir grup savaşçısı ile beraber esir düşen Abduniyaz Yarkent’e getiriliyor. Sorgulaması esnasında kendisini sorgulayan Çin subayının “Düşürdüğün uçaktaki pilotların cesetleri bulunamadı onları ne yaptın” demesi üzerine, elleri arkasından ta ensesine kadar çıkartılarak bağlanmış halde bulunan Abduniyaz; “kendi ellerimle öldürdüm” der. “Nasıl öldürdün” sorusuna da, “ Hançerimle tıpkı bir tavuk gibi boğazlarını kestim” der… Kendilerine yapılmakta olan Çin işkencelerine dayanamayıp bir takım stratejik konularda ifşaatlarda bulunmaya kalkışan adamlarına da çok sert bir biçimde çıkışarak “ Konuşsanız da konuşmasanız da hepiniz öldürüleceksiniz. Hiç olmazsa şereflice şehit olma fırsatını yakalayın!” der… 12 Kasım 1933 te kurulan Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti devletinin Rus ve Çin işbirliği ile yıkılmasını kabullenmeyen Abduniyaz ismindeki bu kahraman Doğu Türkistan evladı 4 yıl boyunca kendi etrafında birleşen mücahit askerleri ile Rus ve Çin ordularına adeta kan kusturmuşsa da, içinde bulunduğu imkansızlıklar sebebiyle 15 Ağustos 1937'de Çin işgalcileri tarafından şehit edilmiştir… İstiklâl KÜLTÜR 8 Eylül 2005 Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Uygur Türkçesi Türkiye Türkçesi KEPTER BİLEN ÇÜMÜLE Bir küni kepter ovçinin toriğa çüşüp kaptu. Ovci hoşal bolup, uni tutuvalmakçi bolup turuşiğa bu ehvalni körüp turğan bir çümüle derhal kelip ovçing köyniginin içige kiriptu-de, uning dümbisini ceninin berice aççik çekipti. Ovçi çidiyalmay derhal torni taşlivetiptu. Peytini ğenimet bilgen kepter derhal tordiu keçip çikip uçup ketiptu. Künlerdin bir küni çümüle su içınekçi bolup. eriknin levige barğan iken, sunin dolkuni uni ekitip ketiptu. Dereh üstide aram elip olturğan hiliki kepter kaysi küni yahşilik kilğan çümülinig ekip ketip barğanliğini körüptu de, şu haman bir tal yopurmaknî çişlep kelip çümülining aldiğa taşlap beriptu. Çümüle yopurmaknin üstige çikivelip bir dem akkandin keyin yopurmak şahşumba bar yerge kelip tohtap kaptu. Çümüle derhal ömilep kirğakka çikivaptu ve hoşal bolup: "kepterge bir yahşilik kilip koyuvidim, manimu yandurdi, dimek kişige yahşilik kilsan özenmu yahşilik köridikensen" dep oylap öz uvisiğa karap ketiptu. GÜVERCİN İLE KARINCA Bir gün güvercin avcının ağına düşüp kalmış. Avcı sevinçle onu tutmak istediği sırada, bu durumu gören bir karınca derhal gelip avcının gömleğinin içine girmiş ve sırtını var gücüyle acıtarak ısırmış. Avcı dayanamayıp derhal ağı bırakmış. Fırsatı ganimet bilen güvercin hemen ağdan kurtularak kaçıp gitmiş. Günlerden bir gün karınca su içmek için arkın kenarına gitmiş. Suyun dalgası onu alıp gitmiş. Ağaç üstünde dinlenmekte olan o güvercin, geçmiş günde kendisine iyilik eden karıncanın akıp gittiğini görmüş. Hemen bir ağaç yaprağım dişleyip gelerek karıncanın önüne atıvermiş. Karınca yaprağın üstüne çıkmış. Bir müddet aktıktan sonra yaprak çer çöp bulunan bir yerde takılıp kalmış. Karınca derhal emekleyerek, nihayet kıyıya çıkmış. Sevinç içinde: '"güvercine bir iyilik yapıvermiştim, o da bana karşılığını verdi. Demek başkasına iyilik edersen kendin de iyilik görürmüşsün" diye düşünerek yuvasına doğru gitmiş. Uygur Halk Masalları-Ehet Haşim Ahmet B. Ercilasun-Abdulşekür Turan-Ankara 1989 Dîvân-ı Lügât-it Türk'ten Atasözleri Anuk otru tutsa yokka sanmas Öne konan yemek ikram edilmemiş sayılmaz. Arı kapçıtsa ısrur Arı kızdırılırsa ısırır, sokar. Arkasız er çeriğ sıyumas Arkasız kişi düşmanını, rakibini yenemez. Arpasız at aşumas, arkasız alp çeriğ sıyumas Arpasız at aşamaz, arkasız yiğit rakibini yenemez. İstiklâl Gazetesi’ne Gelenler Arslan karışa sıçgan ötin ködezür Kocayan arslan sıçan deliğini gözler. Arslan kökrese at ayakı tulaşır Arslan kükrese atın ayakları dolaşır. Aşıç ayur tübüm altın, kamıç ayur men kayda men Tencere der dibim altın, kepçe der ki ben neredeyim? Aş tatıgı tuz yogrın yemes Yemeğe tad veren tuzdur ama tuz çanakla yenmez. Mustafa Yazıcı BİYOĞRAFİ: Mustafa Yazıcı 1949'da Trabzon'da doğdu. 1970'te Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. Bugüne kadar çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı. Kayseri, Ankara, İstanbul, Trabzon, Almanya ve Sinop'ta birçok dergi ve gazetelerde çeşitli yazılar yazdı. Bazı kurum ve kuruluşlarda kısa dönem idarecilik yaptı. 1982-83 yıllarında Libya'da tercüman olarak çalıştı. Trabzon Belediyesi Kültür Araştırma Kurulu ve İLESAM üyesidir. Birçok ilmi çalışmalara ve televizyon programlarına imzasını atmıştır. Askerliğini İzmir Eğe Ordusu'nda Yedek Subay olarak yapan Yazıcı, evli ve dört çocuk babasıdır. 1995 yılında K. T.Ü. İlahiyat Meslek Yüksek Okulu Öğretim görevlisi olmuştur. Yayınlanmış Eserleri Şunlardır: İçki Felaketi (1977), Sayha (1980), Şiirlerle Karadeniz ve Trabzon (1991 ), Sevgi Sevgi (1991 ), Adam Yetiştiren Adam (1988), Büyüyen Gölgeler (1990), Güler misin-Kızar mısın? (1991 ) Yeşil Nefes (1991 ), Kanun Fikirler ve Kutsal Saadetler (1991 ), Bir Kalbur Zaman (1992), Balıkların Gözyaşları (1992), Yaşamak Bir Defa (1992), Okumaz-Yazmazlar (1993) Akaid ve Dinler Tarihi Üzerine Yeni Tespitler (1993), Bilgi ve Bilgi Toplumu (1993), Trabzon'da Folklor (1993), Tepemde Soğuk Kar içimde Volkan (1995). Bu eserler, Araştırma-inceleme, Şiir, Fıkra, Deneme, Piyes, Hikaye, Masal ve Roman türündedir. Bu eser ise yayınlanmış beşinci şiir kitabıdır. İsteme adresi : Merkez Akyazı Beldesi Ergüneş Mah. Yazarlar Sokak. No : 5 TRABZON-TÜRKİYE Tel: 0 535 653 86 85 Haftalık Siyasî Gazete Gazetemiz ve internet sitemize gelen mesajlardan bazıları Aylık Siyasi Dergi Keşke konuşmaktan daha çok şeyler yapabilsem bütün esir Türkler için. Ama her büyük zafer önce hayal sonra söz ve eylemle gerçekleşmiştir. Tek avuntumuz acılarımızhüzünlerimiz aynı Allah ve resulü yar ve yardımcınız olsun Kılıçaslan Ekin Eskişehir Böyle bir sayfa ile karşılaşmak beni çok mutlu etti. Öncellikle Tatristan'ı araştırmamın nedeni babamın orada çalışması. Ülkeyi biraz yakından tanımak istedim İnternet aracılığı ile... En kısa zamanda Tataristan’a gelmek dileği ile... Bütün herkese Saygı ve sevgilerimle Derya İzmir / Türkiye Ben kendimi bildim bileli Türk milliyetçisiyim. Dünyadaki tüm kardeşlerime gülecekleri ve mutlu yaşaya bilecekleri bir dünya diliyorum. Tanrı Türk’ü korusun ve kollasın. Şunu söylemek isterim, ergeç bu dünyanın üstüne güneş gibi doğacağız, şu an ki bütün çabalar bunu engellemek uğruna ama kurtuluş yok geleceğiz. Saygılar sevgiler. ALLAH yolunuzu açık etsin. Uğur DÜZLÜ- ZONGULDAK O kadar büyük bir özlem var ki içimde; Türklerin birleşmesine dair... İnanın bana atılan küçük adımlar bile beni çok mutlu etmeye yetiyor. Ancak acıyla müşahede ediyorum ki, magazinsel yayımlar rağbet görürken, insanlarımızın ve ırkımızın sorunlarını ilgilendiren yayımlara kimsenin oralı olduğu bile yok. Ancak diğer Türkleri de o büyük yılanın sokması mi gerekiyor ki, Türk harekete geçsin. Her zaman gönlümle, zihnimle ve de herselimle yanınızdayım. Allah selam versin. Saygılar ve duayla... Kerim Cakmak -Osmaniye Bu siteyi ziyaret ederek en başta Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin dertlerine ortak olan sonra Bütün Türk Dünyasının dertlerini bir nebze de olsa hatırlama gayretinde bulunan herkese selam olsun ve Selamların en güzeli hepinizin üzerine olsun.. Türk Dünyasının sorunları saymakla bitmez ... Kırımda, Kerkük’te, Doğu Türkistanda ve daha ismini bilemediğim kaç yerde. Ayrıca özvatan’da Kazakistan’da , Özbekistan’da, Kırgızistan’da..Neden buralarda diyeceksiniz belki . Eğer bir ülkede sırf Turancı ve Türk Dünyasının birlikteliğinden yanasınız diye sürgün ediliyorsanız o devlet bağımsız olsa da mutlak hedef için alması gereken uzun bir yol var demektir. Özbekistan Muhalefet lideri Muhammed Salih’e her Türkün sahip çıkması ve destek olması gerekmektedir."Türk Düşmanı Rus Yandaşı" İslam Kerimov büyük lideri kendi özvatanında barındırmamış zorla ve baskıyla sürgüne zorlamış birlik hareketini ve ERK Partisini kapatmıştır. İslam Kerimov sadece bunlardan birisi Diğerlerinin de ondan farkı yoktur. Bugün Türkiye mi Rusya mı deseler Hemen Rusya derler. Artık Rusya Nasıl Azerbaycan’da rahmetli Elçibey’i istemediyse diğer Türk Cumhuriyetlerin de benzer görüşteki liderlerin söz sahibi olmasını istememekte. Bütün Türk Milliyetçilerinin ve Turancıların bu tür liderlere sahip çıkması gerekmektedir. ZAFERİMİZ MUTLAKTIR. Hepiniz Allah’a Emanet Olun. A.A Aksaray -İstanbul Yeni Ses Dergisi ve Önder Gazetesi için İsteme Adresleri: Hascanlar Basın-Yayın Ltd.Şti Atatürk Cad. No : 201 Kat : 3 OSMANİYE Tel: 0328 812 37 87 Fax 0328 812 71 50 İstiklâl Mücadelesi 8 Azimet Özgürlük ve Bağımsızlık Gözyaşları İle Elde Edilemez T opraklarımızda bulunan tabiî zenginliklerin isletilmesinde vasıfsız isçi olarak çalışmak isteyen insanlarımız, bu en basit taleplerinin bile gerçekleşmemesinden üzüntü duymaktadırlar. Fakirlik ve sefillik içindeki birçok kızımız İç Çin'e götürülerek, iffet ve namusunu satarak hayatını sürdürmeye zorlanmaktadır. Milyonlarca Çinli'nin Doğu Türkistan'da rahatça yasamasına rağmen. İç Çin'e para kazanmak için giden gençlerimizin elinden paraları zorla alınmaktadır. Çinli polisler tarafından hayvan muamelesi görmekte olan ve hayatlarından ümit kesilen bu gençlerimiz eroine, hırsızlığa ve başka içtimaî sorunların batar gına saplanmaktadır. Bu yollarla milli ruhumuz zayıflatılarak insanlar çaresizlik içerisine itilmektedir. Vaziyet böyleyken "Koyun can derdinde, kasap et derdinde" misali vatan hainleri: "örgüt kurmuş insanlar bulup, onların yanındaki derecemi yükseltirim." diye düşünerek bu tür teşkilatları aramaktadırlar. Bazı hainler ise geçmişimizi, bugünümüzü, yürütülmekte olan zulmü çok iyi biliyorlar. Bilgisi olan her şeye aklı 3’leten fakat; "Bu büyük güce karsı gelmek mümkün değil, bu yüzden su üç günlük ömrümüzü rahat geçirelim" diye düşünerek bilinçli bir şekilde satıcılık ve hainlik yolunu tercih edenler yüksek tabakalarda bulunup, milletin karsısına çıkarak: "Ben, halkım için çalışıyorum ve sizleri çok seviyorum" deyip geceleri de patronların huzuruna çıkarak kimlerin basının kesileceği, kimlerin hücrelere tıkılacağı, kimlerin önemli işlerden uzaklaşacağı-hakkında malûmat verirler. Bu tür hainlerin bir gün bile fazladan yasaması vatan ve milletin vücudundan bir gün daha, fazla kanın akması demektir. Milletimizi sağlam bir bünyeye kavuşturmamız için, bu vücuttaki cerahatleri temizlememiz lazımdır. Hainleri cezalandırmamız milleti selamete kavuşturmamız dernektir. Aynı zamanda ahlakımızı, ruhumuzu, irademizi aslına döndürmemiz dem ektir. Hainleri, cezalandırmamız demek; milli beraberliği sağlamamız demektir. Birbirimize olan kin ve nefretten vazgeçmemiz, "Vatanını seven bütün Doğu Türkistanlılar kardeştir" Eylül İstiklâl 2005 Haber Aylık Siyasi Bağımsız Gazete 9 DENKTAŞ: Türkiye'nin KKTC'den vazgeçme hakkı yoktur Kıbrıs'a sahip çıkmak için kartların iyi oynanması gerektiğini vurgulayan Denktaş, "AB için, ne olacağı belli olmayan bir sonuç için peşinen Kıbrıs'ı vereceğiz, Rumları tanıyacağız, bayrak inecek, askerî çıkaracağız, askerler çıkarken ellerinde torbalar olacak, bu torbalarda askerler, şehitlerimizin kemiklerini Anadolu'ya götürecekler. Anadolu bu şerefsizliği kabul edemez" dedi. K uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın, Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye için önemli bir değere sahip olduğunu ve hiçbir zaman da Kıbrıs'tan vazgeçilemeyeceğini ifade ederek, Annan Planı ve bu plana destek verenleri sert bir dille eleştirdi. Kıbrıs'a sahip çıkmak için kartların iyi oynanması gerektiğini vurgulayan Denktaş, "AB için, ne olacağı belli olmayan bir sonuç için peşinen Kıbrıs'ı vereceğiz, Rumları tanıyacağız, bayrak inecek, askeri çıkaracağız, askerler çıkarken ellerinde torbalar olacak, bu torbalarda askerler, şehitlerimizin kemiklerini Anadolu'ya götürecekler. Anadolu bu şerefsizliği kabul edemez" dedi. KKTC 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kayseri'de Dadaloğlu Vakfı tarafından Şehir Tiyatrosu'nda tertiplenen "Türk Dünyası ve Kıbrıs" konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Annan planı Türkiye'yi adadan çıkartıyor. Annan Planı Türkiye'ye 1960 antlaşmasında verilen hakları silip süpürüyor. Kıbrıs'ı Rum'a teslim ediyor. Türkiye yumruğunu kuvvetli şekilde masaya vurmuyor ve gedik açılıyor. Kıbrıs konusunda büyük bir oyun oynanıyor. Türk ulusu, milli davasında, bayrak, vatan, millet davasında kimsenin oyununa gelecek ulus değildir. Tek bir Türkiye vardır. Sahip çıkarsak var olacaktır" dedi. AB'ye üyeliğin Türkiye'ye bir yarar getirmeyeceğini savunan Denktaş, "Kıbrıs meselesi bir deney meselesidir. Kıbrıs davası Türkiye'nin en haklı ve en güçlü olduğu davadır. Bu davadan vazgeçilir, vazgeçme yolunda teslimiyetçi anlayışa gidilirse, arkası çorap söküğü gibi gelecektir. Siz, gönderden bayrağın inmesini bilir misiniz? Yastır, kandır, ölümden beterdir. Şimdi çift bayrak, 22 yıldır dalgalanıyor. Türk askerleri hudutlarda, şehitler şehitliklerde. AB'nin 30 yıllık ömrü için, ne olacağı belli olmayan bir sonuç için, peşinen Kıbrıs'ı vereceğiz, Rum'u tanıyacağız, bayrak inecek, askeri çıkaracağız, çıkarken askerin elinde torbalar olacak, bu torbalarda şehitlerimizin Anadolu'ya gitmek üzere kemikleri olacak" diye konuştu. Türkiye'nin zarar görmemesi için canlarını seve seve verebileceklerini, Kıbrıs'ı kaybetmenin Türkiye'ye büyük zarar vereceğini ifade eden Denktaş, "Buna gönlüm razı değildir. Annan planına evet denilmesi için Kıbrıs Türkünün yüzde 50'den fazlası Türkiye Hükümeti tarafından teşvik edilmiştir. Tarih her şeyi söylüyor. Bu mümkün olmadığı sürece de Kıbrıs'ı Rum'a teslim etmemiz söz konusu olamaz. Rum'a Kıbrıs'ı hiçbir zaman teslim etmeyeceğiz" dedi. AK Parti Kayseri Milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Sadık Yakut, Vali Vekili Tevfik Karabalık ve çok sayıda protokolün de katıldığı konferansta, salondaki ülkücüler sık sık, "Denktaş'a uzanan eller kırılsın", "Kıbrıs Türktür, Türk kalacak" şeklinde slogan attılar. Özkök Paşa: “Terörle mücadelede yetkilerimiz kısıtlı” G enelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “TSK, halkı eski acılı günlere geri götürmeyi amaçlayan bölücü terör örgütüne karşı mücadelesini kısıtlanmış yetkilerine rağmen özveriyle sürdürmektedir ve sürdürmeye devam edecektir” dedi. Orgeneral Özkök, Afganistan'da ISAF-VII Harekatı'nı tamamlayarak Türkiye'ye dönen birlik ve personel için 4. Kolordu ve Garnizon Komutanlığı'nda düzenlenen karşılama töreninde konuştu. Özkök, Afganistan Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti harekatında 6 ay süreyle görev yaparak yurda dönen personele 'hoş geldiniz' dedi. Son günlerde Türkiye'de meydana gelen, üzücü ve bir o kadar da düşündürücü terör eylemlerine kısaca değinmek istediğini belirten Orgeneral Özkök, şöyle devam etti: “Terörizm bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de ulusa acı çektiren asrın en acımasız hastalığıdır. PKK terör örgütünün son zamanlarda gerek askeri, gerekse sivil tesis ve personele karşı uyguladığı bombalama eylemlerinin vahşet ve acımasızlığını hep birlikte üzüntüyle izlemekteyiz. “EN AŞAĞILIK EYLEM TARZI" Bombalama eylemleri; bomba patladığında kimin öleceğinin veya yaralanacağının önceden kestirilemediği, sadece insanlığa karşı işlenen bir suçun vasıtası sayılması gereken en aşağılık eylem tarzıdır. TSK, halkı eski acılı günlere geri götürmeyi amaçlayan bölücü terör örgütüne karşı mücadelesini kısıtlanmış yetkilerine rağmen özveriyle sürdürmektedir ve sürdürmeye devam edecektir. "TERÖR ÖRGÜTLERİ CEPHE OLUŞTURULMASINDAN KORKAR" Bu mücadele, TSK ve diğer güvenlik kuvvetleri yanında, bütün halkımızın, yöneticilerimizin ve sivil toplum kuruluşlarının da iştirakiyle, topyekün bir tarzda yapıldığında daha etkileyici sonuçlar elde edilebilecektir. Terör örgütlerinin en korktuğu şey, toplumun kendilerinden başka tamamının el ele, gönül gönüle bir karşı cephe oluşturmasıdır.” Çin-Rus tatbikatı Washington Çin'e Amerika tarafından dikkatle izlendi R usya ve Çin tarihte ilk kez ortak askeri tatbikat yaptı.. Bir hafta süren tatbikatta binlerce askerin yanısıra gemiler ve savaş uçakları da yer aldı.Stratejistler tarafından bu tatbikatın iki ülkenin ABD'nin artan gücünü dengeleme çalışması olarak yorumlanıyor. Rusya ve Çin, tarihlerinde ilk kez bir ortak askeri tatbikata imza attı. Çin ve Rusya arasında düzenlenen ilk ortak askeri tatbikat Rusya'nın doğusundaki Vladivostok şehrinde yapıldı. ''Barış Görevi 2005'' adlı tatbikatın açıklaması Çin Halk Kurtuluş Ordusu ve Rusya genelkurmay başkanları Liang Guanglie ve Yuri Baluyevski tarafından Rusya'nın Pasifik Filosu Üssü'nde açıklandı. Bir hafta süren tatbikatta binlerce askerin yanı sıra, gemiler ve savaş uçakları da yer aldı. Söz konusu tatbikat iki taraf arasında savunma ve güvenlik alanlarında karşılıklı güveni derinleştirmeyi, dostluğu artırmayı ve iki ülkenin silahlı güçleri arasında işbirliğini geliştirmeyi amaçladığı ileri sürülüyor. İki tarafın genelkurmay başkanları Liang Guanglie ve Yuri Baluyevski, tatbikatın herhangi bir üçüncü ülkeyi hedef almadığını ve üçüncü bir ülke için tehdit oluşturmadığını belirttiler. İki komutan, tatbikatın iki ülkenin askeri blok kurmak istedikleri anlamına gelmediğini de ifade ettiler. Ancak bu tarihi olay, iki ülkenin ABD'nin gücünü dengelemek için işbirliğine hazır olduğunun bir göstergesi olarak da algılanıyor. Önümüzdeki günlerde 10 bin Rus ve Çin askerleri, hayali bir ülkeyi, hayali teröristlerin istilasından kurtardı. Rusya'nın doğu ucundan başlayan tatbikat, Çin'in Şandong Yarımadası'nda son buldu. Deniz piyadeleri sahillere çıkarma yaptı, paraşütçüler havadan indirme yaptı. Senaryoya göre iki ülke, terör ve iç savaşla boğuşan üçüncü bir ülkenin yardımına birlikte koştular. Resmi açıklamaya göre, tatbikat herhangi bir ülkeyi hedef almıyor. Ancak şunu gösteriyor ki; soğuk savaş döneminin hasımları Rusya ve Çin, işbirliğine soyunuyor. Asıl hedef, ABD'nin dünya politikasındaki baskınlığını dengelemek. Tatbikat Rusya'ya, Çin'e satmak istediği silahları da sergileme şansı veriyor. Bunların arasında, uzun menzilli, nükleer silah taşıma kapasitesine sahip olan bombardıman uçakları da bulunuyor. Bu tür bir silaha kavuşmakla, Çin'in gücünü sınırları ötesine taşıması mümkün . Özellikle de, Tayvan'a yönelik bir askeri harekat durumunda, Amerika'yı buna müdahale etmekten caydırmak konusunda. Dolayısıyla bu ortak tatbikatı en yakın izlemeye alan başkent Washington oldu. Ambargosu Amerika gelecekte potansiyel bir tehdit olarak gördüğü Çin'in askerî teknolojiye sahip olmasını istemiyor. Amerika ve İsrail arasında yapılan anlaşmaya göre bundan böyle İsrail, Amerika'dan habersiz Çin dahil, hiçbir ülkeye silah satamayacak. srail'in, bundan sonra, başka İABD'ye devletlere silah satmadan önce danışmasını öngören bir Harpy tipi radar hedefleyen füzeler satmasına tepki göstermiş ve daha sonra Çin bu füzelerin yedek anlaşma, iki ülke tarafından parçalarını İsrail'den satın almak imzalandı. ABD savunma bakanı isteyince etkisini kullanarak bu Donald RUMSFELD'in yöndeki bir anlaşmayı engellemişti. Washington'da, İsrail savunma İsrail'in washington büyükelçisi , bakanı Shaul imzalanan MOFAZ'ın da anlaşmayla birlikte ülkesinde iki müttefik imzaladığı anlaşma arasında savunma uyarınca kurulacak sanayiinde karşılıklı mekanizma güvenin ve çerçevesinde İsrail, işbirliğinin yeniden aralarında Çin'in de sağlandığını bulunduğu üçüncü belirterek, ''İsrail devletlere herhangi bundan sonra silah bir silah satışı satışlarında çok yapmadan önce dikkatli olacak'' konuyu Amerikan dedi. büyükelçi, yönetimine danışacak. İsrail'in, ABD ile arasındaki Uzmanlara göre bu anlaşma, iki ilişkilere zarar verecek hiçbir adım yakın müttefik ABD ile İsrail atmayacağını kaydetti. arasında son yıllarda ortaya çıkan ABD, gelecekteki potansiyel rakibi silah sanayiine ilişkin sorunları olarak gördüğü Çin'in batı çözmeyi amaçlıyor. ABD, İsrail'in, teknolojisinden yararlanarak askeri kendisinden habersiz olarak Çin'e imkanlarını güçlendirmesini istemiyor. Gündem İstiklâl 10 Eylül Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Çin Malında İnanılmaz Vergi Hırsızlığı Mersin Limanı’na getirilen Çin malları, Nusaybin’e götürülüyor. Otomasyonsuz olan bu gümrükte, 50 bin dolarlık bir mal, 10 bin dolarlık gösteriliyor. Böylece piyasaya vergiden kurtulmuş milyonlarca dolarlık kaçak ürün sürülüyor. Türkiye’ye Mersin Limanı’ndan giriş yapan Çin mallarının işlemleri Irak sınırındaki Nusaybin Gümrüğü’nde yapılıyor. Mersin’de faaliyet gösteren bir nakliyat firması sahibi, malların Nusaybin’e vergi kaçırmak için götürüldüğünü söylüyor. Firma sahibi, Mersin’den giren malın gümrük işlemleri için 700 km. uzaklıktaki Nusaybin’e götürülmesinin ardından fazladan bin 300 km. yol kat ederek İstanbul’a taşınmasının sorgulanmasını istiyor. İddiaya göre firmalar, otomasyonlu gümrük yerine transit geçişle mallarını otomasyonsuz Nusaybin Gümrüğü’ne yönlendiriyor. Burada yüz binlerce dolarlık ürünün bir miktarı gümrük işlemine tabi tutuluyor. Bu yolla piyasaya Gümrük Vergisi’nden kurtulmuş milyonlarca dolarlık kaçak ürün sokuluyor. Benzer iddialara muhatap olan Gümrük Müsteşarlığı, Çin malları ile ilgili soruşturma başlattı. Nusaybin başta olmak üzere sınır kapılarına müfettiş gönderen müsteşarlık, 639 firmayı mercek altına aldı. 262 firmaya toplam 21,3 trilyon lira ceza kesildi. Çin malları Türk pazarında son yıllarda büyük yer edindi. Türkiye ile Çin arasında geçtiğimiz yıl 4,8 milyar dolar, 2005’in ilk ayında ise 1,4 milyar dolarlık ticaret hacmi gerçekleşti. Kalitesiz oldukları yönünde görüşlerin ortaya atılmasına karşın ucuz oldukları için tercih edilen mallar, Türkiye’ye farklı yollardan giriyor. Çin malları genelde Mersin-Nusaybin hattını takip ederek İstanbul’a ulaşıyor. Nusaybin gibi küçük bir gümrükte son altı ayda 8 milyon dolar, 2004 yılında ise 20 milyon dolarlık işlem yapılması yolsuzluk iddialarını güçlendiriyor. Nusaybin Gümrüğü’nde geçtiğimiz yıl işlem gören 450 beyannameden 440’ı, bu yılın il altı ayında işlem gören 232 beyannamenin 230’u Çin’den gelen mallara ait. Bu durumu doğrulayan Gümrük Müsteşarlığı’ndan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili, düşük gösterimle vergi kaçırıldığını savunuyor. 50 bin dolar değerindeki mal, 8-10 bin dolar gösterilerek düşük beyanda bulunuluyor. Piyasada ucuzasatılan mallardan fazla kazanç sağlanıyor. Aynı yetkili Nusaybin Gümrüğü’nde 20 milyon dolar gibi gözüken işlem hacminin aslında 5-10 kat daha fazla olabileceğini kaydederek, “Aysbergin ucu göründü. Vurgunun boyutu çok büyük olabilir.” diyor. Adının yayınlanmasını istemeyen bir nakliyat firması sahibi, Çin’den Mersin Limanı’na getirilen malların buradaki gümrük yerine transit beyanname düzenlenerek Nusaybin İç Gümrüğüne götürüldüğünü anlatıyor. Firma sahibi, İstanbul’a gidecek bir malın gümrük işlemlerinin neden Nusaybin’de yapıldığının sorgulanmasını istiyor: “Nusaybin’e götürülen bir konteynır malın değeri 50 bin dolarsa, burada 8-10 bin dolar gösteriliyor. Veya 100 bin dolarlık mal 20 bin dolarlık gibi işlem görebiliyor. İşlemleri tamamlanan treylerler malları üzerinden indirmeden İstanbul’a hareket ediyor. Mallar burada piyasaya sürülüyor. Bu yolla yapılan yolsuzluğun miktarı milyonlarca doları buluyor.” Mersin’den Nusaybin’e mal taşıyan bir treyler şoförü, firma sahibinin iddialarını destekliyor. Treyler şoförü şunları söylüyor: “Çin malları Mersin Limanı’na indikten sonra nakliyatçılar Nusaybin gümrükleme-İstanbul indirme şeklinde 2 bin 500 YTL kira ile treyler arıyor. Bu yükler sık sık çıkıyor. Mersin Limanı’ndan konteynırı aldıktan sonra önce Nusaybin Gümrüğü’ne gidiyoruz. Oradan da gümrük işlemleri bittikten sonra İstanbul’a giderek yükümüzü boşaltıyoruz. Bazen de gümrük işlemi bittikten sonra konteynır Nusaybin’de bir depoya boşaltılıyor. Oradan kamyonlarla İstanbul’a götürülüyor.” Gümrük Müsteşarlığı, özellikle Çin’den gelen ucuz malların gümrüklerde fiyatlarının düşük veya adetlerinin eksik beyan edildiği duyumları üzerine harekete geçti. Piyasada Çin mallarının istilası üzerine müsteşarlık, 48 sektör ve 639 firmayı mercek altı na aldı. 262 firmanın incelemesinde devletin 7,7 trilyon TL zarara uğradığı tespit edildi. Kusurlu bulunan firmalara toplam 21,3 trilyon TL ceza kesildi. Mersin Gümrükler ve Muhafaza Başmüdürü Lütfi Ekinci, Mersin Limanı’na gelen Çin mallarının Nusaybin’e ya da başka bir gümrüğe transit beyanname ile götürülebileceğini, bunun mükellefin kendi tercihi olduğunu dile getiriyor. Ekinci, “Mükellef istediği yere beyanname düzenleyerek malını götürebilir. Buna karışamayız.” şeklinde konuşuyor. Gümrüklerden en fazla kaçırılan malları Sigara, içki, akaryakıt, çay, gözlük, cep telefonu, süttozu, et, elektronik eşyalar ve oyuncaklar oluşturuyor. Geminin geçişi karşılığında Çin'in Türkiye'ye her yıl 1 milyon turist gönderme sözü de gündeme gelmiş ve bu gemi 33 saatte boğazı geçmişti. Gemi 2 Kasım 2001'de, 6 römork, 27 tekne ve 16 kaptan eşliğinde ve 550 metrelik konvoy halinde, 33 saatte İstanbul ve Çanakkale Boğazları'ndan geçirilmişti. Geçiş sırasında boğazlar, deniz trafiğine kapatılmıştı. Çin, 20 milyon dolara alınan geminin boğazlardan geçişi için de 2 milyon dolar masraf yapmak zorunda kalmıştı. Çinliler, Bakan Gürel Korumasında Anasol-D hükümeti adına 2001'de Çin ile görüşmeleri yürüttüğünü belirten dönemin Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, "Geminin geçişi için yaptığımız jeste karşılık Çin de vatandaşlarının Türkiye'ye turist olarak Abdulmecit AVŞAR Bilge Kağan’ı torunları anlayamadı Ç in’in birkaç yıl önce Ukrayna’dan satın aldığı savaş gemisinin Türkiye karasularından ve boğazlardan geçirilişi sırasındaki tartışmaları hatırlarsınız her halde. Dev uçak gemisinin boğazlardan geçmesinin ne kadar tehlikeli olduğu söylendi. Boğaz ve çevresindeki yapılara büyük tehlike olduğu söylenen gemiyi, Türkiye’ye 2 milyon Çinli turist gelecek ve gemi turizmin hizmetine sunulacak diye geçmesine izin verilmişti. Türk televizyonlarında canlı olarak yayınlanan bu geminin geçişinin ardından yıllar geçtikten sonra, geçtiğimiz günlerde internet ve gazete haber sayfalarında ilginç bir haber yer aldı. Çinlilerin turizmin hizmetine gireceği söylenen gemi, onarılarak savaş gemisi olarak kullanılmaya başlamış. Buyurun buradan yakın denir değil mi? Türk Milleti’nin büyük atalarından Bilge Kağan, Orhun Yazıtları’nda Çinlilerin gerçek yüzünü önce kendi neslinden gelenlere sonra da tüm dünyaya, şu sözlerle anlatmıştı: “Çinli’nin güzel sözüne, ipeğine aldanmayın” Yüzlerce yıl sonra modern dünyadaki torunları maalesef bu sözleri unuttu. Tarih boyunca, Türk soyunun en büyük düşmanı olan Çinl’ilerin sözüne, atalarımızın “Eski düşman dost olmaz” sözünü bir kenara bırakarak inandık. Ne turistler geldi ne de Çin sözünü tuttu. Onlarca yıldır, Doğu Türkistan’da milyonlarca Uygur Türk’ünün kanına giren ve dünyada görülmemiş bir zulüm yapan Çinli’ler, güzel bir savaş gemisi kazandı. Yıllardan beri Çin’in yalan cazibesine kanıp, birkaç milyon dolarlık fayda edinebilmek için, adeta yağ yakan bazı iş dünyası çevrelerinin baskısıyla tehlikeli geçişe izin yine verilirdi. Ama, bu yaşanan Çin’in gerçek yüzünü Türkiye’deki Türk insanına göstermesi açısından son derece büyük önem taşıyor. Yaşanan olayda gösteriyor ki, Çinli verdiği sözü tutmaz. Onun için tek var olan kendi menfaatidir. Ayrıca, kâr etmeyeceği ve sömürmeyeceği ülkeye de adeta selâm bile vermez. 21. yüzyıl insanlığının başına en büyük belâ olacak olan bu aç insanlar topluluğunun, Malezya’ya, Endonezya’ya, Singapur’a girişleri ve şimdiki durumları iyi incelenmeli. Her alanda çekinmeden hem de tatlı dille yalan söylemeyi beceren Çinli’lerin son zamanlarda ülkemiz sınırları içinde de sayılarının iyice artmasına kesinlikle ticarî gözle bakmamak gerekli. Çinliler hiçbir ırka benzemezler, bunlar kanser mikrobu gibi girdiği ülkeyi bitirir ve giderler. Bu yüzden bu mikrobun biran önce tedavisine başlanmalı. Getirdikleri ucuz ve kalitesiz mallara kanarsak, hele hele Çin’in siyasî oyunlarına aldanırsak vay halimize vay. Doğu Türkistanlı’lar olarak, en iyi biz biliriz, bu Çinlilerin iç yüzünü. Türk Milleti’nin en büyük ve kadim düşmanının zihniyeti hep aynıdır. İmkanları olsa ilk önce Türk Milletini tarihe gömmek isterler. Aman dikkat. Bilge Kağan’a kulak verilmeli. Haksız ve İnsafsız Rekabet Ortamından Herkes Şikayetçi İşadamları, Çin’den ‘usulsüzce’ yapılan ithalata tepkili. Türkiye’nin önde gelen küvet ve jakuzi üreticilerinden Sanica’nın sahibi Ali Fatinoğlu’na göre Çin’den gelen bazı ürünlerin adetsel girişleri doğru gösterilmediği gibi ürünün niteliği de farklılık arz ediyor. “A malı gösterip B malı sokuyorlar.” diyen Fatinoğlu, yanık tedavi cihaz sistemi adı altında fiyatı 10 bin doları bulan küvet, jakuzi ve buna benzer banyo malzemelerinin gümrüklerden giriş yaptığını belirtiyor. Fatinoğlu, “Böyle yaparak getirdikleri ürünleri CE ve İSO belgesi gibi birçok belgeden muaf tutuyorlar.” Diyor. İstanbul Sanayi Odası olarak rekabetin korunması için talepte bulunduklarını, ancak sorunların devam ettiğini belirten Fatinoğlu, gelen ürünün girişinin yapılması için TSEgarantisi aranması ve ihtisas komisyonları kurulması gerektiğini ifade ediyor. Türkiye Triko Sanayicileri Derneği Başkanı Oktay Eryılmaz ise Çin’den gelebilmelerine izin verdi" dedi. Çin'in, kaçak getirilen birçok ürünün piyasada geminin ne olacağı konusunda satıldığını kaydediyor. “Çok büyük Türkiye'ye bir taahhütte bulunmadığını sıkıntılarımız var.” ifadelerini kaydeden Gürel,”Bizi ilgilendiren tek kullanan Eryılmaz, “Şu an korkunç derecede triko ürünü geliyor. Bu ürünler konu boğazların güvenliğiydi. O yöndeki tüm şartlarımızı kabul ettiler ve Laleli ve Beyazıt ta otel odalarında bile satılıyor. Sadece Çin malı satan hanlar olası zararları tazmin edecekleri bile var. Bunlar tamamıyla kayıt dışı yönünde devlet garantisi verdiler. Bunun çalışıyor.” şikâyetinde bulunuyor. dışında kullanım amaçları konusunda ne Gümrük İdaresi’nin Çin’den ithal biz onlara sorduk, ne de onlar taahhütte edilen mallar için daha hassas olması bulundu" dedi. gerektiğini belirten Eryılmaz, Çin Gürel, sözü verilen milyonlarca Çinli mallarının farklı bir giriş yöntemini ise şöyle anlatıyor: “Çin’den gelen malların turistin gelmemesi konusundaki otomasyon olan gümrüklerden girişi kolay eleştiriler karşısında da ilginç bir değil. Ancak başka ülkelere yönelik trafik savunma yaparak asıl ihmalin Çince sapması söz konusu. Öyle ki Türkiye’den bilen rehber yetiştirmeyen Turizm Azerbaycan’a inşaat malzemesi götüren Boğazlarımızdan Turist Gönderme Vaadiyle Geçirilen Varyag, Savaş Gemisi Olma Yolunda Bakanlığı'nda olduğunu savundu. 2005 TIR’lar içi triko dolu olarak Türkiye’ye giriş yapıyor.” İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise piyasanın gördüğü şeyleri yetkililerin de görmesi gerektiğini ifade ederek, maliye ve mali polisi göreve çağırıyor. Otomasyon olan gümrüklerden kaçak ürün geçirmenin zor olduğuna dikkat çeken Orakçıoğlu, Çinli firmaların önümüzdekigünlerde otomasyon olmayan gümrüklere akın edebileceği uyarısında bulunuyor. Akdeniz İhracatçı Birlikleri Başkanı Tarık Bozbey ise Çin’in yaptığı uygulamayı haksız, kanunsuz, sınırsız ve insafsız rekabet anlayışına dayandırıyor. “Kereste fiyatına sandalye, pamuk fiyatına gömlek satıyorlar.” diyen Bozbey, Türkiye’de sadece tekstilsektöründe 60-70 milyar dolarlık yatırımla yaklaşık 5 milyon kişinin istihdam edildiğinedikkat çekerek, hükümetin bu tür uygunsuz davranışlar için tedbir alması gerektiğini vurguluyor. Bunu önlemenin zorluğuna değinen Bozbey, “İnsanlar şeytanlık düşündükten sonra mallarını sokmanın bir yolunu buluyor.” Diyor. İşadamları, Çin’den ‘usulsüzce’ yapılan ithalata tepkili. Türkiye’nin önde gelen küvet ve jakuzi üreticilerinden Sanica’nın sahibi Ali Fatinoğlu’na göre Çin’den gelen bazı ürünlerin adetsel girişleri doğru gösterilmediği gibi ürünün niteliği de farklılık arz ediyor. İstiklâl Eylül 2005 Gündem Aylık Siyasi Bağımsız Gazete ve manevi yönden çöküntüye uğramış,(uğratılmış) dilini, kültürünü,tarihini inkar etme noktasına kadar getirilmiş, ecdatlarının miraslarına yeterince sahip Mehmet Emin Batur çıkamamış, kendi kanından, kendi dininden ve kendi dilinden olan kardeş milletlerin dertlerine çare bulma TÜRKİYE TÜRK DÜNYASINA adına teşebbüste bulunmak şöyle dursun, adeta ŞAŞI BAKMAKTAN VAZGEÇMELİDİR kafasını kuma gömen ve “üç maymun” u oynayan milletlerin geleceğe güvenle bakabilmeleri asla Son elli yıldır Türkiye’yi idare etme görevini mümkün değildir… üstlenen hükümetlerin yalnızca Türkiye ekonomisini Kısaca bu tespitleri yaptıktan sonra, Mustafa düze çıkarmaya endeksli iç ve dış politikaları Kemal Atatürk’ün Türk dünyası ilgili ve vasiyet (Politikasızlıkları demek daha doğru olacaktır) dünyanın niteliği taşıyan “Onlar bizim kardeşlerimizdir. birçok bölgelerindeki mazlum ve mağdur milletlerin Onların bize gelmelerini bekleyemeyiz. Bizim umut ve beklentilerinin de suya düşmesine sebep onlara gitmemiz gerekir. Bunun için de her zaman olmaktadır. hazırlıklı olmalıyız.” Mealindeki sözlerine bu Hükümetlerimiz AB’ye girebilme rüyaları ile günlerde neden sırt dönülmekte olduğuna dikkat yatıp kalkmak suretiyle dünya ile bütünleşme çekmek istiyorum… Türk dünyası içerisinde hiç görüntüleri verme çabasındayken, Türkiye tarihin hiçbir mübalağasız Türkiye’yi en çok seven, Türkiye döneminde bu günlerdeki kadar kendi milli ve manevi sevdalısı ve Türkiye’ye en çok güvenen, bu sebeple de değerlerine yabancılaşma ve kendi kimliğini reddetme en çok Türkiye Cumhuriyeti devletinden yardım ve kulvarına girmemişti. “Türkiye Türklere destek bekleyen Doğu Türkistanlılara son yıllarda Bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” düşüncesi Türkiye hükümetleri tarafından adeta “ Bizden uzak ve idealine sahip Türk ve Türkiye düşmanlarının durun sizin yüzünüzden Çin’in dostluğunu coğrafyamızda adeta cirit attıkları bir dönemde kaybetmek istemiyoruz” mesajları verilmektedir. aklıselim insanların bütün uyarı ve ikazlarına Çinli yetkililerin Türkiye’yi ziyaretleri esnasında aldırmaksızın yabancılara toprak satışını kolaylaştıran onlara Türkiye yetkililerince gösterilen özel ilgi ve yasalar da çıkartılarak Türkiye üzerinde kötü emeller içine girilen taltif etme yarışı çok nadir yabancı devlet besleyenlere şehit kanları ile sulanmış vatan toprakları adamlarına nasip olmuştur. Bunun karşılığı olarak ta satılmaya devam ediliyor. Bunu söylediğiniz zaman, Çinliler Türkiye’ye verdikleri sözlerin üzerine “Canım sattıysak sırtlarına alıp götürmüyorlar ya” yatarken, diğer taraftan da işgalleri altında bulunan şeklinde hazırcevaplıklarını(!) sergileyiveriyorlar… Bu Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk halkına yönelik zat-ı muhteremlerin Filistin topraklarının da bu baskılarını daha da arttırmakta ve Doğu mantıkla kaybedildiğini bilmemelerine ise imkan Türkistanlılara, “ Sizin çok güvendiğiniz Türkiye yoktur. O halde asıl maksat ne olabilir dersiniz??? bizim sadık dostumuzdur, Ayağınızı denk alın” Bir ülkenin ekonomisi ve kalkınması iyi yolda değil ise; demek suretiyle insanlık dışı gizli ve aleni akıllı, onurlu, milli ve manevi duyguları kuvvetli, soykırımlarına olanca hızı ile devam etmektedirler. başkalarından emir almayan iyi niyetli idarecilerin Fazla detaya inmeden çok yakın zamanda yaşanan uygulayacakları bir dizi ekonomi stratejisi ve kalkınma sadece iki hadiseden bahsetmek istiyorum. Önce, planı ile günün birinde mutlaka düze çıkılır. Fakat, milli Yalova Kültür Merkezi tarafından Yalova’ya davet Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Tutsak Çinli karıların Kötü yolda gezdiği var! Nice erdemli gençlerin, Yoldan çıkıp azdığı var! Evli Çin güzellerinin / Gözlerini süzdüğü var! Çinlinin öz yurdumuzda Derimizi yüzdüğü var! Daha nice olayların Bağrımızı ezdiği var Hem de nice çerilerin Töremizi bozduğu var Böyle giderse, Tanrı’nın, Anlımıza yazdığı var! Kür Şad, Boşuna konuşmaz Elbette bir sezdiği var!...” 1929 yılında Elazığ'ın Ağın İlçesinin Tatarağası mahallesinde doğmuştur. Babası Mehmet Sait Efendi, Annesi Zeynep Hanımdır. Bir rivayete göre aile kökü Bağdat'ın fethinde kahramanlık gösteren Gençosman'a dayanır. İlkokulu Ağın'da tamamlayan Gençosmanoğlu, daha sonra Akçadağ Köy Enstitüsünü bitirerek Elazığ'ın muhtelif yerlerinde bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra ilköğretim müfettişi oldu. Millî Eğitim Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalışan Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞL, MEB Yayımlar Dairesinde Şube Müdürlüğü ve bir süre sonra Devlet Kitapları Müdürlüğü ve Yayımlar Dairesi Başkanlığına atandı. Emekli olduktan sonra Türk Musukisi İstanbul Delet Konservatuarı Genel Sekreterliği, Türk Edebiyatı Vakfı Müdürlüğü ve Doğu Türkistan Vakfı’nın yayın organı olan Doğu Türkistan'ın Sesi dergisinde yayın yönetmeliği yaptı. 21 Ağustos 1992 yılında vefat etti. Türk Dünyasının büyür şairlerinden biridir. Ağınlı olan bu millî şairimizin yayınlanmış olan bir çok şiir kitabı vardır. Bunlardan bazıları; Kopuzdan Ezgiler, Bozkurtların Ruhu, Bozkurtların Destanı, Salur Kazan Destanı, Genç Osman Destanı, Destanlar Burcu, Malazgirt Destanı, Destanlarda Uyanmak. Ruhu Şad Olsun. 11 edilen Sürgünde Doğu Türkistan Hükümetinin Cumhurbaşkanı Ahmet İgemberdi Çinin siyasi baskıları sonucu Türkiye’ye Türkiye Dışişleri Bakanlığının yazılı emri ile sokulmadı. Şimdilerde ise, Amerika’da yayınlanan ‘Washington Post’ gazetesinden alınan haberlere göre; ABD Askerleri tarafından tutuklanan ve Guantanamo’da tutulan, daha sonra 2003 yılında Pentagon kararıyla suçsuz bulunarak serbest bırakılmaları kararlaştırılan 15 Uygur Türk’ü Çin’e teslim edilmeleri durumunda derhal öldürülecekleri için ABD tarafından Çin’e teslim edilmeyerek içlerine Türkiye’nin de dahil olduğu 20 ayrı ülkeye sığınma hakkı vermeleri için çağırıda bulunmuş, fakat bu ülkelerin hiçbiri bu Uygurları kabul etmedikleri için 20 ayı aşkın bir süredir de esaret hayatı yaşamaya devam ediyorlar. Bu Uygur Türklerini diğer ülkelerin kabul etmemelerini bir ölçüde anlayabiliriz. Fakat Türkiye’nin kabul etmemesi asla anlaşılır gibi değildir. Çünkü; Mustafa Kemal Atatürk’ün “Onların bize gelmelerini bekleyemeyiz, bizim onlara gitmemiz lazım” dediği Doğu Türkistan Türkleri içinde bulundukları şartlar gereği bize, yani Türkiye’ye gelmek istemekte ve biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bize gelmek isteyen kan, din, dil, kültür ve tarih birliğimiz bulunan Uygur Türklerini Çin’in sözde dostluğu ve taşıdığımız ticari kaygılar sebebiyle reddetmekteyiz… ABD ile yıllardır tek taraflı fedakarlıklarla sürdürdüğü “Stratejik müttefik”liğini sona erdirerek ABD’nin yerine Çin’i yeni “Stratejik müttefik” olarak seçme izlenimi veren Türkiye’nin Doğu Türkistan ve Türk dünyasına karşı bu günkü ilgisizliğini ve asırlar öncesinden Bilge Kağan’ın Uyarılarda bulunduğu tarihi düşman olan Çinlilerin dostluğunu kazanmak uğruna gerçek dostları olan Türk dünyasına sırtını dönmesini bir tek yolla izah edebiliriz. “ Türkiye bindiği dalı kesiyor.” Yiğit Türk Evladı Prof. Dr. Ebulfez Elçibey Azerbaycan eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Nahçıvan'ın Keleki kasabasında doğdu. Asıl adı, Ebulfez Kadir Güloğlu Aliyev olan Elçibey, Azerbaycan Bakü Devlet Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Elçibey, 1970'li yıllarda, eski SSCB topraklarına dahil olan Azerbaycan'ın bağımsızlığı için mücadele etmeye başladı. 1976 yılında Sovyetler'e karşı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklandı ve 1978 yılında şartlı olarak serbest bırakıldı. Ebulfez Elçibey, 1988-1989 yıllarında Azerbaycan halkına bağımsızlık mücadelesi yolunda öncülük ederek, halkından büyük destek gördü. Elçibey, aktif siyasi hayatına 1989 yılında, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin (AHCP) başına geçerek başladı. Azerbaycan, SSCB'nin 1990'da dağılmasının ardından 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını resmen ilan etti. Ayaz Muttalibov'un kısa süren cumhurbaşkanlığının ardından, Ebulfez Elçibey 7 Haziran 1992'de bağımsız Azerbaycan Prof. Dr. Ebulfez Elçibey Cumhuriyeti'nin ikinci Cumhurbaşkanı oldu. Elçibey, ve daha önce "Millî Kahramanlık Ödülü"nü verdiği Suret İsa Yusuf Alptekin Hüseyinov'un Haziran 1993'de ayaklanmasından sonra cumhurbaşkanlığı görevini terkederek doğum yeri olan Keleki'ye döndü. Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı, 31 Ekim 1997'de Keleki'den Bakü'ye döndü ve AHCP'nin başında aktif siyasi hayatına devam etti. Elçibey, 1998 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine, "demokratik ve adil olmadığı" gerekçesiyle boykot ederek katılmadı. Elçibey, zaman zaman Haydar Aliyev iktidarına karşı verdiği sert demeçlerle kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. Azerbaycan'da 5 Kasım'da yapılacak 2. dönem parlamento seçimlerine katılma kararı alan Elçibey, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin parlamentosuna girebilmek için ilk defa milletvekilliğine adaylığını koydu. Hayatı boyunca, Türk dünyasının birleşmesi ve kardeşliği için mücadele eden Elçibey, bu yönde "Bütün Azerbaycan Yolunda" isimli bir kitap çıkardı. 62 yaşında ölen Ebulfez Elçibey, iki çocuk babasıydı. GATA'da bir süre tedavi gördü. Azerbaycan'ın eski Devlet Başkanı Ebulfez Elçibey, Prostat tümörü nedeniyle önce Ankara Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Elçibey, hastalığının belirli bir evreye ulaşması ve kemik tutulumu nedeniyle radyoterapi gerektiği için 9 Ağustos Çarşamba günü GATA'ya radyoterapi görmek üzere kaldırılmıştı. Elçibey Türkiye'ye "metabolik durumu çok bozuk ve septik komada, şuuru kapalı olarak" geldi. Türkiye'de kaldığı sürece durumunun iyiye gittiği, ancak nefes darlığı, akciğer enfeksiyonu, prostat kanseri hastalıklarını bir arada taşıdığı belirtilmişti. Ruhu Şad Olsun. 12 İstiklâl Uygurçe bet 9-Ay 2005 Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Xitay quruqluq armiyisi Ürümchide teyyarliq topchilar polkini qurdi GUANTANAMO 15 UYGHURNİ JUTUPKETMİSUN D ünyaning herqaysi ölkiliride söyümlik wetinimizning İstiqlaliyti üchün paaliyet elipberishni mexset qilghan halda qurulghan we sani 50’din ashidighan Sherqiy Türistan teshkilatlirirning xadimlirining meningche bolsa birinchi weziypisi; türlük sewepler bilen chegra tishidiki webezen döletlerghe chiqip ketip hazir kishilik hoqukliri depsendichiliklerghe uchrawatqan az sandiki xelqimizning dertelemlirighe dawa bolush dep oylaymen. Sherqiy Türkisanning heqiyqiy istiqlali, xelqimizning erkinliki üchün köresh qilwatkan teshkilatlirimiz, aldi bilen türlük heqqaniyetsizliklerghe duch keliwatqan qirindashlirimizning qolidin tutup, ulerghe rehberlik qilish bilen yol- yoruk körsütüp yana ulerning charisizlik girdawida yok bolup ketishlerining aldini elishqa ğeyret qilişi kirek. Hemmemizghe melum bolghinidek birnechilighan dünya ölkiliride yashawatqan amma, ikamet alalmighan, siyasiy panaliq telepliri kobul qilinmighan, turmishliri kündin künghe nacharleship kletiwatqan we hatta ki, Xitay hökümitining shu döletlerghe siyasi besim ishletishi sewipi bilen turmilargha chüshüp qalghan Sherqiy Türkistanliklerning barliqi bir heqiyqet. Mana shu igisiz qalghan bichara qirindashlirimizning beshini silash, ulerning dertlerighe derman bolush, namratchilikning azawida perishan bolghan bala-chaqilerining yaman yollargha chüshüp ketishining aldini elish, bulerning heq-hoquqlirini xelqara hoquq orghanlirida qoghudash üchün mexsus teshkilinislerni vucutqa keltürüs kirek emesmu? Texi yeqinki bir mezgilde dünya aqxbarat orghanlirida keng dairede yer alghan Guantanamo’deki 15 Uyghurning echinishliq ahwali Amerika Qoshma Shtatlirida neshir qilinidighan dangliq‘Washington Pochta Geziti’ ning 8- ayning 24- künki sanida chikqan bashmaqale bilen hem xelqaragha ilan qilinghan. 4 yildin beri Guantanamo turmilirida tutup turiliwatqan 15 Uyghurning buningdin 2 yil burun gunahsiz bolghanlikleri Amerika hökümet organliri teripidin jakarlanghan bolsimu, ulerning texiche qoyupberilmey turghanliqi u yerdiki uyghur qirindashlirimizning kündin künghe ajizleship ketishini keltürüp chiqmakta. Amerka Qhosma Shtatliri bu 15 Uyghurgha siyasi panaliq berilishi üchün 20 döletghe uxturush chiqarghan bolsimu amma bu ölkilerning hich biri bu Uyghurlerni qobul qilip almighan. Bu Uyghurlerghe siyasi panaliq bermighen döletlerning ichide Türkiye Cemhuriyti döliti hem bar iken… Qandakla bolmisun biz Uyghur xelqining bir künmü bolsa tezlik bilen öz teqdirini özi belgilesh erkinlikighe erishish mejburiyti özüni körsitip turmaqta. Bu 15 Uyghurning depsendichilikghe uchrighan kishilik heqlirini xelqara hoquq teshkilatlirigha apirishqa mejbur bolghanler herqaysi Sherqiy Türkistan Teshkilatliridur. Qarighanda tezlik bilen ötüpketiwatqan wax ichide hech qandag bir teshkilat ciddiy halda bu ishqa kol tiqmighqan… Nahiyti bek daghu-dughuluk ötküzülghen mexsettin tashqiri Webezen jighinlada bekmu tesirlik(!) nutuk sözlighenlerning bundaqla mühim we reel bir mesilighe kelghende ucuqhup ketishlirini körüp pütünley Sherqiy Türkistan xelqi chunqur oylansa bolidu… Xitay hökümiti uchturpanda 10 neper Uyghurni bölgünchilik bilen eyiblep qolgha aldi Xitay saqchi dairiliri Sherqiy Türkistanning uchturpan nahiyiside 10 neper uyghurni, “Musteqilliq we bölgünchilikni terghip qilghan hemde diniy teshwiqatlarni élip barghan” dep eyiblep, qolgha aldi. Sherqiy Türkistanning Üchturpan nahiyilik jamaet xewpsizlik idarisi teripidin qolgha élinghan bu Uyghurlar uchturpanning Aqyar yézisidin bolup, saqchilar bular heqqide uchurgha érishkendin kéyin, ularning öylirige ushtumtut basturup kirgen. Netijide, Aqyar yézisining 15 Kentidiki déhqan jümek exet, imamniyaz ghojek we abdul raxmanlarning öyidin, musteqilliq heriketliri teshwiq qilinghan ünalghu léntisidin 30 i, shundaqla yene, 30 gha yéqin musteqilliq we islam dinigha ait kitap bayqalghan. Xitay dairilirining neziride bu xildiki lénta we kitaplarning hemmisi qanunsiz boyumlar dep qarilidu. Aqsu wilayetlik saqchi idarisidiki ismini ashkarilashni xalimighan bir saqchi xadimi, fransiye axbarat agéntliqigha bu kishilerning qanunsiz teshkilatlargha qatnashqanliqini hemde ularning döletni parchlash jinayiti bilen eyiblengenlikini bildürdi. Xewerlerde, bu uyghurlarning hetta bu yil öktebirde “Uyghur aptonom Rayoni” qurulghanliqining 50 yilliqi mezgilde, Sherqiy Türkistanning musteqilliqini jakarlimaqchi bolghanliqi ilgiri sürülgen. Dunya Uyghur qurultiyining bayanatchisi dilshat rishit, xitay hökümitining yéqindin buyan uyghur élining her qaysi jaylirida mushundaq tutqun paaliyetlirini élip bériwatqanliqini eskertip, mezkur teshkilatning xitay hökümitidin, tinch yolda paaliyet élip barghan bu uyghurlarni derhal qoyup bérishni telep qilidighanliqini tekitlidi. Xitayning Sherqiy Türkistan’diki quruqluq armiyisi teyyarliq piyadiler qismining topchilar polki 18 Awghust küni Ürümchide resmiy qurulghanliqini jakarlidi. Ürümchi kechlik gézitide élan qilinghan xewerde melum bolushiche, mezkur polk, xitayning merkiziy herbiy komitéti teripidin testiqlanghan bolup, bu polkning qurulush ishliri 2005 - Yilining béshida ürümchi shehirining tengritagh rayoni, tudüngxé rayoni we dawanching rayonlirida bashlanghan. Xewerde melum bolushiche, bu polkning ofitsér, eskerliri urush mezgilide wezipisini ada qilsa, bashqa chaghlarda bu rayonning iqtisadiy qurulush ishlirigha arilishidiken. Shundaqla bu eskerler, ürümchidiki 30 nechche partiye Hökümet orgini we karxana, idarilargha orunlashturulidiken. Uyghur közetküchiliri, xitayning bir tereptin, uyghur élining muqimliqini saqlash meqsitide, bu yerde xitay eskerlirini köpeytse, yene bir tereptin, xitay eskerlirini uyghur élining iqtisadiy tereqqiyatidin menpetlendurushni meqset qilidighanliqini ilgiri sürmekte. Xitay Hökümiti Bir Uyghur Ayalni “Qanunsiz Diniy Telim Bergen” dep qolgha aldi D unya uyghur qurultiyining bayanatchisi Dilshat réshitning 14 - Awghust küni metbuatlargha ashkarilishiche, Sherqiy Türkistanning shayar nahiyiside 56 yashliq aminexan özi bilen bir yézidikilerning telipige binaen, yazliq tetil waqtidin paydilinip, 37 neper yash - Ösmürni öz ailisige yéghip, diniy sawat bergen. Buningdin xewer tapqan shayar nahiyisi saqchi ponkiti, 1 - Awghust küni ushtumtut ibrahim hoshur ailisige yeni aminexanning öyige basturup kirip, neq meydanda aminexanni we 37 neper balini qolgha alghandin sirt, 23 parche quran we diniy sawat kitabidin 56 parche hemde seidiye xanliqigha dair tarixi kitablarni musadire qilghan. Hökümet, aminexanni qanunsiz halda din tarqatqan, qanunsiz diniy qollanma we eksilinqilabiy kitablarni yoshurup saqlighan dep eyibligen. Dilshat réshitning tekitlishiche, hökümet aminexanni eyibligendin sirt, aminexandin diniy sawat ögengen 37 neper yash - Ösmürge mektep ichide jaza bérish, ularning ata - Anisigha iqtisadiy jaza bérish tedbirliri élip barghan. Xewerde éytilishiche, aminixan bilen birlikte tutup kétilgen bezi balilarning ata-Aniliri 7000 din 10000 yüwengiche jerimane tölesh arqiliq balilirini qutulturiwalghan. Bu ata-Anilar jerimane pulini tépish üchün qoy we kalilirini satqan. Fransiye agéntliqining 15 - Awghust küni béyjingdin xewer qilishiche, xitay saqchi dairiliri aminixan we oqughuchilirining tutulghanliqini étrap qilghan. Emma ularning néme üchün tutqun qilinghanliqi heqqide melumat bérishni ret qilghan Xelqara kishilik hoquq teshkilatliri dölet kontrolluqi sirtidiki pütün diniy paaliyetlerni chekligen xitay hökümitining, térrorizmgha qarshi turush nami astida uyghurlarning diniy erkinlikini boghiwatqanliqini bildürmekte. Awstraliyilik ofitsér, “Uyghur İli we Tibette Qoralliq Qozghilanglar yüz Bérishi Mumkin” dédi A wstraliyining sabiq hawa armiye ofitséri, herbiy analizchi martin andru, amérikida chiqidighan washington waqti gézitining 8 Ayning -19 Künidiki sanida élan qilghan bayanatida, xitay hökümiti uyghur ili we tibette téximu köp qoralliq qozghilanglargha duch kélishi mumkin, dégen. Martin andru bayanatida, Uyghur xelqining béyjingdin musteqilliqini qolgha keltürüsh üchün jiddiy küresh élip bériwatqanliqini, Tibetning bolsa bir chaghlarda musteqil dölet ikenlikini tekitlep, xitay hökümitining Uyghur ili we Tibetni hem herbiy sinaqlar üchün ishlitiwatqanliqini, hem ularning néfit we bashqa yer üsti bayliqliridin paydiliniwatqanliqini eskertken. Awstraliyining sabiq herbiy ofitséri we herbiy analizchi martin andru, washington waqti gézitide élan qilinghan bayanatida yene mundaq dégen: " Uyghur élide yashawatqan köpligen uyghurlar, shundaqla tibetlikler xitaylarni mustemlikichiler dep qaraydu. Mushu qarash uyghur élide qozghilanglargha seweb bolushi mumkin. Shundaqla nurghunlighan tibetlikler xitayning asaritidin qutulush üchün qoralliq heriket élip bérilishi kéreklikige ishnidu". Uning éytishiche, qoralliq heriket üchün kéreklik qorallarning ottura asiyadin xitayning gherbiy rayonigha kirishi mumkin iken. Martin anduruning bildürüshiche, xitay hökümiti uyghurlarning milliy herikitini basturush üchün, aq tashliq kitab chiqirip uyghurlarni térrorchi dep eyiblep, xelqara sehnide uyghurlargha qarita bir teshwiqat herikitimu bashlighan. Emma uning éytishiche, démokratiyining ottura asiyada kéngiyishi, mezkur rayonda uyghurlargha hésdashliq bildüridighan yéngi hökümetlerning otturigha chiqishigha seweb bolushi mumkin. Xitay, Mekittiki Uyghur Diniy zatlargha Pilanliq tughut Qollanmisi tarqatti Y éqinda xitay dairiliri uyghur élining qeshqer wilayiti mekit nahiyisidiki 471 neper uyghur diniy zatqa mejburiy yosunda, xitayning pilanliq tughut siyasiti qollanmisini tarqatqan. Bash shitabi Gérmaniyidiki "Sherqiy Türkistan Uchur Merkizi" ning melum qilishiche, xitay hökümiti Mekit nahiyisining 9 yéza we 1 kentidiki barliq diniy zatlargha bu qollanmini tarqitip, ularning hökümet bilen yéqindin hemkarliship, xelq arisida hökümetning pilanliq tughut siyasitini yaxshi teshwiq qilishqa mejburlighan Uchur merkizi yene, xitay hökümitining, uzun yillardin buyan yürgüzüwatqan pilanliq tughut siyasiti, islam dinigha étiqad qilidighan uyghurlarning qarshiliqigha uchrap kelgenliki üchün, nöwette diniy erbablarning tesiridin paydilinip, pilanliq tughut siyasitini özleshtürüshni meqset qilghanliqini bildürdi. "Washington pochta géziti" Guantanamodiki Uyghurlar heqqide bash maqale élan qildi Amérikida chiqidighan dangliq "washington pochta géziti" ning 8- ayning 24- künki sanida Guantanamodiki uyghurlar heqqide bash maqale élan qilindi. Maqalida, 4 yildin buyan Guantamoda tutup turiliwatqan uyghurlar gerche ikki yilning aldida, Amérika hökümiti teripidin gunahsiz dep jakarlanghan bolsimu, lékin ularning téxiche qoyup bérilmigenliki yézilip, bu Uyghurlarning Guantanamodiki ehwali tonushturulghan. Maqale aptori robin rayt maqaliside yene, guantanamodiki ikki neper Uyghurning adwukati séybin willét we Uyghur- Amérika birleshmisining reisi Nuri Türkel ependiler bilen ötküzgen söhbet mezmunlirini qisturup, Nuri Türkel’ning "Uyghurlar ezeldin Amérikidin ümid kütidu hemde Amérikini özlirining erkinlik we insaniy ghorurini qolgha keltürüsh yolidiki tirishchanliqigha yardem qilidu dep qaraydu" dégen sözini neqil keltürdi. "Washington pochta géziti" de élan qilinghan bu maqalidin paydilinip, Engliye BBS- RadioTéléwiziye shirkiti we Amérika Awazi radiosimu guantanamodiki uyghurlar heqqide xewer berdi. İstiklâl Eylül 2005 Geniş Açı Aylık Siyasi Bağımsız Gazete Kaybolan değerlerimizden: TÜRK AHLÂKI Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Ahlâk, Arapçadan Türkçeye girmiş ödünç bir kelime olup,"!) İnsanda bulunan ruhi ve zihni haller: 2) iyilik etmek ve fenalıktan çekinmek için takibi lazım gelen usul ve kaideleri öğreten ilim" (F. Devellioğlu, Osmanlıca -Türkçe Ansiklopedik Lugat s. 17a.) demektedir. ahlâk-ı fâzıla= faziletli huylar, iyi ahlâk, ahlâk-ı hamide = övülecek huylar, ahlâk-ı hasese= güzel huylar, ahlâk-ı nmûmiyye= umumi ahlak kaideleri, ahlâk-ı memime= kötülenecek huylar kötü huylar diye de sınıflandırılır. Kelimenin kökü "HULK" olup, "ahlâk"ın teklik şeklidir. "Huy, tabiat" anlamına gelir. Milletlerin yaratılıştan sahip oldukları bazı iyi ve kötü unsurlar, onların tarihi vasıllarını oluştururlar. Türkler, tarih sahnesine çıktıkları yıllardan itibaren, bütün eserlerde, şiirlerde, masallarda, destan ve ve efsanelerde hep iyi ve güzel olarak anılmışlar, öyle anlatılmışlardır. Büyük Türk mutasavvıf ve şairi MEVLANA, vazdığı bir beytinde "ASLEM TÜSKEST EGERÇİ HİNDÛ KÛYEM” (=Kötü söylüyorsam da aslını iyidir) diyerek Türk'e verilen bu "İYİ" sıfatını en güzel şekilde belirtmiştir. Türk, "güç, kuvvet, iyilik; güzellik:” anlamlarına da kullanılmıştır. Tanınmış Arap yazarı ve düşünürü CÂHİZ, 'Hilâfet ordusunun Menkîbeleri ve Türklerin Faziletleri" (Ankara, 1976. Ramazan Şeşen tercümesi, TKAE yayım) adlı eserinde Türkleri bütün bu özellikleri ve vasıflarıyla tanıtmaktadır. Cuveynî, Ibn Fadlan, Reşidü'd-Din vb. gibi Arap ve Fars bilgin, coğrafyacı ve seyyahlarının eserlerinde Türkleri yeren satırlara rastlayamazsınız. Türk, savaşta da barışta da insanlık ölçülerinin dışına çıkmamış, fethettiği ülkelerde yaşayan siyah-beyaz-sarı renkli insanları kendisinden ayırmamış: Hırtiyan-Yahudi-Mecusi-HinduBudist...vb. din ve inanışlardan kim olursa olsun, hiç birisine zulüm etmemiştir. Türk'ün ülküsü ya da mefkuresi "Cihan hakimiyeti' olmuştur. Dünyayı kötü yönetenlerden kurtarıp, insanlığı "ALLAH" adına, ALLAH için yönetmek bu mefkurenin temelini teşkil etmiştir. Fethedilen ülkelerin insanlarına insanca muamele etmek, onların refahı için hastenaneler, bimarnaneler. şifahaneler, medreseler, çeşmeler, hanlar, yollar, kervansaraylar, hamamlar, vb yaptırmak için yarışmışlar, bugünün parasıyla katrilyonlarca altın harcamışlardır. Türk insanı., kişi olarak da hep iyi intiba bırakmıştır. Türkün misafirperverliği pek çok yabancı sefir ve sefirenin hatıralarında anlatıla anlatıla bitirilemez. Türk ahlakının temelini teşkil eden misafirperverlik, Türk'ün töresinde baş köşede yer alır. Türk, konuğunu canı bahasına korur, onun sağlığı ve rahatı için herşeyini önüne döker. Köy odaları bunun en güzel örnekleridir. Artık pek çok köyde yıkılmış, harabe halini almış bu odaların toprak damlarında yabanî otlar bitmekte, yanmış veya çürümüş tavan sırıklarında baykuşlar tünemektedir. Türk'ün töresine has uygulamalardan birisi olan vakıf eserlerinin korunup, nesillere aktarılmasını sağlamak maksadıyla yazılan "vakfiye'lerdeki kayıtlardan, konuklara verilen değer açıkça görülmektedir. Germiyanoğlu II. Yakub Bey'in "TAŞ VAKFİYE" sindeki kayıt çok ilgi çekicidir. Yakub bey, bu vakfiyesinde, yaptırmış olduğu kervansaraya gelen her kim olursa olsun git demeyeler' 'atına ve kendisine en iyi yiyeceklerden vereler ;"konuk ölürse, onu sabun ile yıkayalar, kefene sarıp defnedeler "diyerek gönül zenginliğini göstermektedir. Türk töresinde ölmek üzere olan "misafirperverlik", gelecek nesillere bırakamayacağımız bir ata yadigarıdır. Dini bayramlarımızda bile artık ziyaretler, el öpmeler ölmek üzeredir. Elinde "akide şekeri" paketi ile bayram ziyareti yapmaya çıkmış, pırıl pırıl giyimli aileler artık sahillerde "mayo" ve şortlarla güneşlenmekte, çocukları da kumsalda deniz kabuğu toplayarak, Ramazan ve Kurban geçiştirmektedirler. Türk'ün kaybolan en güzel huylarından birisi de büyüğe olan saygıdır. Her gün tıklım tıklım dolu olarak seyreden "belediye" veya "halk" otobüslerinde, gidip-gelen orta okul çağındaki genç(!)ler, bırakın yaşlılara yer vermeyi, hamile ve kucağı çocuklu kadınlarımıza da yer vermemektedirler. Yaptıkları şey, başlarını dışarı doğru çevirip, yanlarına gelen yaşlı veya hamileleri görmemezliktir. Bu durum da Türk töre ve ahlâkının kaybolan en önemli özelliklerinden birisidir. Türk tarihinin kaydettiği özelliklerimizden birisi de "ayıp" olan şeylerin yapılmamasıdır. Türk genci, atasının, babasının Yanında ayak ayak üstüne atmaz; büyüklerinin yanında sigara içmez: babasının oturduğu kahve veya köy odasına gitmez. Bu sebepten, köy odalarının hemen hepsinde gençler için ayrı bölümler bulunur. Baba ile oğul birbirlerini görmeden bu odalarda otururlar. Son örneğini Bayburt'ta gördüğüm ve halen kullanılmakta olan mahalle odasının mimarisi bu doğrultuda yapılmıştı. Türk insanı kız-erkek ilişkisine hiç bir zaman kötü gözle bakmamıştır. İki ayrı cinsten insanın toplum içinde, birbirlerine uyumlu yaşamaları için ne gerekiyorsa Doğu Türkistan da Kur'an Okuyan 37 Öğrenci Tutuklandı ajansına yaptığı açıklamada bu kişilerin yasa dışı teşkilatlara katıldıklarını ve de onların devleti parçalama girişimlerinde bulundukları bilgisini verdi.Söz konusu haberde bu Uygurların “Uygur 1949 yılından beri Çin işgali altında bulunan Doğu Otonom Bölgesi”nin kuruluşunun 50. yıldönümünde Türkistan'da, Türkçe konuşan yaklaşık 40 milyon Uygur Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını ilan etmek Türk'ü yaşamaktadır. Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu istedikleri ileri sürülmüştür. Türkistan'a 1955'te özerklik verildiği iddia edilse de Doğu Türkistan'daki Müslüman yerli halk Çin yönetiminin her alanda uyguladığı ağır baskısı altında bulunuyor. Uluslararası insan hakları grupları da, Çin'i, terörizmle Görüşmede konuşan İHKİB Başkanı Süleyman mücadele adı altında Uygur Türkleri'ne dini baskı Orakçıoğlu, geçen yıl Türk tekstil ve hazır giyim yapmakla suçluyorlar. endüstrisi ile Amerikan tekstil ve hazır giyim "Human Rights Watch" ve Çin'deki "Human Rights" endüstrisinin çok önemli bir işbirliği yaptığını örgütleri bu yıl hazırladıkları 114 sayfalık raporda, Çin hatırlattı. yönetiminin, Uygur Türkleri'ne dinlerini yaşama, dernek Orakçıoğlu, 2005 yılında kotaların kalkmasıyla kurma, biraraya gelme ve dinlerini ifade etme özgürlüğü birlikte oluşacak haksız rekabet ortamının, nasıl bir tanımadığı belirtilmişti. yıkım ortaya koyacağını tüm dünyaya anlattıklarını "Human Rights" Başkanı Şaron Hom konuya ilişkin ifade ederek, bütün dünyada İstanbul Deklarasyonu yaptığı açıklamada, "Uygurlar Pekin tarafından, Çin olarak değerlendirilen hareketin kurucu liderliğini devletine yönelik etnik-milliyetçi bir tehdit olarak beraber yaptıklarını söyledi. Orakçıoğlu, şunları görülüyor. İslam'ın Uygurlar'ın etnik kimliğinin temeli kaydetti: ''Gerek Dünya Ticaret Örgütü nezdinde olarak algılanması, Çin'in Uygurlar'ın milliyetçi Cenevre'de gerek AB nezdinde Brüksel'de gerekse duygularını ortadan kaldırmak için İslam'ı baskı altına ABD nezdinde Washington'da toplantılar, ikili almaya yönelik çok sert yollara baş vuruyor” dedi.(AFP) görüşmeler yaparak siyasetçilerin, bürokratların ve vericilerin bizlere destek olmalarını Çin Hükümeti Üçturpan’da On karar sağlamamız, Türk-Amerikan sivil toplum örgütlerinin Uygur Türk’ünü “Bölücülük”le birlikte hareket ederek gerçekleştirdiği çok önemli ortak bir girişimdir. Suçlayarak Tutukladı Birlikte hareket ederek ortaya koyduğumuz sinerjiyle kimsenin beklemediği kazanımları dünya tekstil ve Çin makamlarının nazarında bu türden kaset ve hazır giyim endüstrisi adına gerçekleştirdik. Bu ortak kitapların hepsine yasa dışı yayınlar olarak girişim, bizlerin beraber hareket ederek gelecekte de bakılmaktadır. Aksu vilayetindeki Polis merkezinde neler yapabileceğimizin somut göstergesidir.'' isminin açıklanmasını istemeyen bir polis Fransız haber Çin’in Oluşturduğu Haksız Rekabete Karşı ABD-Türkiye Mutabakatı 13 yapmışlardır. Sonunda evlenip yuva kuracak olan bu iki ayrı cinsin birbirlerini tanımaları için "SÖZ" ve "NİŞAN" geleneksel törenleri yaratmış ve yaşatmıştır. Bu süreler içerisinde kız-erkek birbirlerinin huylarını, ahlâklarını, iyi ve kötü taraflarını öğrenmek imkanını elde etmektedirler. Günümüzün gençleri bu sürelerin içine bir de "FLÖRT" adı verilen amerikanvarî "gönül oyunu"nu eklemişlerdir. Bu sürede eşler el-ele, yanak-yanağa, kol-kola hatta dudak-dudağa dolaşmaktan sakınmamakta, bu hareketleri toplum içinde, büyüklerin gözleri önünde" sergilemekten de çekinmemektedirler. Hatta, "MUTA NÎKAHI" adı altında birbirleri ile geçici olarak evlenen gençler, cinsi münasebette bile bulunmaktadırlar. İranvari bu uydurma nikahın ne İslamiyetle ne de Türk gelenekgörenek ve töresiyle ilgisi bulunmamaktadır. Türk'ün ahlakı pek çok millete örnek olmuş, onların bu güne kadar ayakta kalmalarını sağlamıştır. Ama, son yıllarda batıdan ithal edilen bazı uyduruk filmler, oyunlar Türk insanını içinden gizli gizli kemirerek bu günkü durumuna getirmişlerdir. TV'de gösterilen pek çok film Türk gelenek ve göreneklerine çok ters olduğu gibi, gençliğimizin eğitimi için de yıkıcıdır, vurdulu-kırdılı, seksli, kavgalı-dövüşlü, öpüşlü-kokuşlu basit filmler Türk insanını kendi nefsine düşman etmektedirler. Afrikalı siyahiler, İstanbul ve İzmir gibi büyük illerimizde gençlerimizi seks ve uyuşturucu tuzağına düşürmekte, devletimizin kolluk güçleri elleri kolları bağlı, bu olayları seyretmektedirler. Genç kızlarımız, hala "artiz" olmak uğruna evlerinden kaçmakta, genelevlere düşmektedirler. Rus, Romen, Gürcü, Ukrain gibi savrl Türk kadınlar Türk erkeklerine en büyük tuzağı kurmuşlar, onları AİDS adlı canavarın kucağına atarak, ölüme götürmüşlerdir. Bu kadınların hemen hepsi hasta olduğu için, özellikle Karadeniz bölgesi erkeği kısırlık dönemine girmiştir. Sözün kısası Türk insanı kadını-erkeği, yaşlısı-genci bir "töresizlik" içindedir. Kaybolan ahlâkını aramakta, bulamadığı için de bunalıma girmektedir. Yapılacak şey, TÜRK AHLÂKI'nın da "Devlet" eliyle koruma altına alınmasıdır. Bütün dünya devletleri kaybolan değerlerini aramak için Türk tarihini, töresini ve geleneklerini inceleyip durmaktadır. Biz niye kendimizi başka dünyalarda arayalım. Atalarımızın bizlere bıraktıkları bize yeter de artar bile. Orakçıoğlu, ''Önümüzdeki günlerde Türk-Amerikan tekstil ve hazır giyim endüstrisinin yaptığı işbirliği, gelişerek devam edecek'' dedi. Birlikte hareket ederek ortaya koyduğumuz sinerjiyle kimsenin beklemediği kazanımları dünya tekstil ve hazır giyim endüstrisi adına gerçekleştirdik. Bu ortak girişim, bizlerin beraber hareket ederek gelecekte de neler yapabileceğimizin somut göstergesidir.'' Orakçıoğlu, ''Önümüzdeki günlerde Türk-Amerikan tekstil ve hazır giyim endüstrisinin yaptığı işbirliği, gelişerek devam edecek'' dedi. Çin ve Amerika arasında tekstil krizi sürüyor A merikan yönetiminin Çin tekstil ürünlerine kotayı tekrar kabul etmesi iki ülke arasındaki krizi derinleştirdi. Çin Ticaret Bakanlığı karara tepki gösterdi. Açıklamada Amerika'nın girişimine karşı Çin hükümetinin de Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde önlemler alma hakkını kullanacağı belirtildi. Çin ve Amerika arasında tekstil ticaretinde yaşanan sorunlar sürüyor. Çin yönetimi, Amerikan yönetiminin Çin tekstil ürünlerine kota kararını tekrar kabul etmesine tepki gösterdi. Amerikan makamları, 1 Ağustos’ta tekstil sektörü örgütünün, Çin'den ithal edilen etek dahil, 5 çeşit tekstil ürününe sınırlama koyma başvurusunu kabul etti. Çin Ticaret Bakanlığı sözcüsü Çong Çüen tarafından yapılan açıklamada, söz konusu girişimin Dünya Ticaret Örgütü'nün serbest ticaret ilkesine ve tekstil ürünlerinin serbestleşmesi ruhuna aykırı olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca, "Amerika'nın girişimine karşı Çin hükümeti, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde başka önlemler alma hakkını koruyacaktır" denildi. Öte yandan, Çin Dışişleri Bakanı Li Caoşing'in bu sabah Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile bir telefon görüşmesi yapttı. Çin Uluslararası Radyosu'nun bildirdiğine göre, görüşmede iki taraf Çin ve Amerika arasındaki ilişkiler ve her iki tarafı ilgilendiren sorunlar üzerinde görüş alışverişinde bulundu. İstiklâl www.istiklalgazetesi.com.tr Eylül 2005 Aylık Siyasî Bağımsız Gazete Yıl: 2 Sayı: 14 Fiyatı: 1.000.000 (1 YTL) General Abduniyaz’ın Şehit Edilişi 15 Ağustos 1937 Doğu Türkistan da Kur'an Okuyan 37 Öğrenci ve Öğretmen Tutuklandı Bazı yabancı Ajansların, elde ettikleri haberleri verirken "Sinjiang Uygur Özerk Bölgesi" olarak tanımladığı Doğu Türkistan'dan Ağustos ayının ortalarında alınan haberlere göre Çin polisleri bir eve ani baskın düzenleyerek bu evde Kur'an öğrenmeye çalışan 37 öğrenciyi ve 56 yaşındaki bir öğretmeni tutukladılar. E vdeki öğrencilerin yaşları ise 7 ila 20 arasında değişmektedir. Yapılan açıklamaya göre, Çin polisi çoğunluğu ilköğretim öğrencisi olan talebelere ait 23 Kur'an-ı Kerim, 56 cüz ve çok sayıda dini kitaplarla Seidiye Hanlığına ait tarihi kitaplara da el koydu. Ç in makamları, Kur'an öğreten öğretmenin yasadışı olarak dini yayın bulundurduğunu ve örencilerine yıkıcı bilgiler verdiğini ileri sürmüşlerdir. Polis söz konusu tutuklamaları doğrularken, öğretmenin tutuklanma sebebine ilişkin olarak sorulan sorulara, "Bu bizim iç meselemiz. Bu sebebi açıklayamayız" cevabını verdiği öğrenildi. 13’De Bakan Tüzmen'den itiraf: "Çin hiçbir sözünü tutmadı” B azı basın organlarında yer alan haberlere göre, Bakan Tüzmen Çin’in Türkiye’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmediğini ifade etti. in’in para birimi Yuan’da yaptığı yüzde 2.1’lik Ç revalüasyonun göstermelik olduğunu Savunan Tüzmen şöyle dedi; “Çin’in samimi olduğuna inanmıyorum. Çin parasını her zaman devalüe eder. Onlar önce Türkiye’ye verdikleri sözleri tutsunlar”Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Çin’in, para birimi Yuan’ı yüzde 2.1 oranında revalü etmesini “göstermelik” olarak niteleyerek, "Çin’in samimi olduğuna inanmıyorum. Çinparasını her zaman devalüe eder. Onlar önce Türkiye’ye verdikleri sözleri tutsunlar Çin daha revalüasyon yapmadı. Yapsın da görelim. 2.1 göstermeliktir. Çin parasını her zaman devalüe eder, dolara endekslemiştir. Kendileri için akıllı bir politikadır. Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı olmayacak biçimde bankalarını batırarak sübvanse eder. Asgari ücretin çok altında genç nüfus çalıştırır, serbest bölgelere ağırlık verir. Bu yollarla dünyada armalı ürünleri tekeli haline gelmiştir.” SÖZLERİNİ TUTMADI: Çin vaktiyle, biz Varyag gemisini Boğaz’dan geçirmeye çalışırken, “Bize geçiş izni verin turist gönderelim” dedi. Sonra “İthalatı size sonuna kadar açacağız” dediler. Çin, bugüne kadar Türkiye’ye verdiği sözlerin hiçbirini tutmamış bir ülkedir. Bu nedenle ben revalüasyonda da samimi olduğuna inanmıyorum.: Çin ve onun gibi ülkeler, kaynak transferini sonsuza kadar sürdüremeyecek. Onların da bir bitiş noktası olacak.( Basından) Boğazlarımızdan Turist Gönderme Vaadiyle Geçirilen Varyag Savaş Gemisi Olma Yolunda 7 yıl önce "eğlence gemisi olacak” diye Türk boğazlarından geçirilen geminin, askeri amaçlarla kullanımı için Çin tersanelerinde hazırlandığı ortaya çıktı... D ünyanın önde gelen askeri yayınlarından Jane's Defence Weekly (JDW) dergisi son sayısında, Çin'in Dalian tersanesinde Varyag'a Çin Halk Cumhuriyeti Ordusu Donanması (PLAN) işaret ve renklerinin boyandığına ilişkin fotoğraflar yayımladı. Sovyetler Birliği döneminde uçak gemisi olarak yapımına başlanan ancak Doğu Bloku'nun dağılmasından sonra Ukrayna'da kalan 306.5 metrelik dev gemiyi Çin 1998'de satın aldı. Türkiye, motorsuz-dümensiz platformun 2001'e kadar 4 geçiş talebine, boğazların güvenliği nedeniyle olumsuz yanıt verdi. Çin, 19 ay Karadeniz'de bekletilen geminin boğazlardan geçişi konusunda Türkiye'nin istediği tüm teknik şartları yerine getirildi ve gemi 2 Kasım 2001 'de boğazlardan geçti. JDW dergisi, yayımladığı haberde, Çin yönetiminin askeri amaçlı kullanılmayacağı sözü verdiği Varyag'ı yeniden boyamaya başladığını ve üzerine Çin donanmasının renk ve işaretlerinin işlendiğini açıkladı. Haberde, Çin'in gemiyi ilk uçak gemisi olarak servise sokma ya da geri mühendislikle teknik sırlarını öğrenerek benzer uçak gemisi üretme niyetinde olabileceği belirtildi. Başta ABD olmak üzere birçok ülke Varyag'ın geçişine Türkiye'nin izin vermemesi yönünde baskı yapmış ancak pazarlıklar sonunda Ecevit hükümeti, gemiye geçiş izni vermek zorunda kalmıştı. DEVAMI 10’DA Çin devleti şimdi de din adamlarına “Doğum Kontrol Politikası” içerikli el kitabı dağıtıyor Geçtiğimiz günlerde Çin hükümeti Doğu Türkistan’ın Kaşgar vilayeti Mekit nahiyesindeki 471 din görevlisine mecburi olarak Çin hükümetinin sözde doğum kontrol politikasını anlatmak için hazırlanmış olan el kitabı dağıttı. Merkezi Almanya’da bulunan “Doğu Türkistan Enformasyon Merkezi”nin bildirdiğine göre, Çin hükümeti Mekit nahiyesinin merkez dahil 9 köyünde bulunan bütün din adamlarına söz konusu el kitabını dağıtarak onların, Çin hükümetinin ilgili birimleri ile yakın temasa geçerek halk arasında, Çin hükümetinin Müslüman Türk halkına yönelik sözde doğum kontrolü adı altındaki gizli soykırım planının propagandasını daha iyi yapmaları konusunda mecburiyet getirdiler. Haber merkezi; Çin hükümetinin uzun yıllardan beri yürütmekte olduğu Doğum kontrolü politikasının İslam dinine mensup olan Doğu Türkistanlıların sert tepkisine uğramakta olduğunu bildikleri için bu defa din adamlarının etkisinden istifa ederek sözde doğum kontrol siyasetini halka benimsetme yoluna başvurduklarını bildirdi.