İslamcılık ezberini dergiler bozdu

advertisement
On5yirmi5.com
İslamcılık ezberini dergiler bozdu
Son 100 yılda yayımlanan İslami dergiler üzerinden İslamcılık okumaları yapan
Vahdettin Işık, İslamcılık düşüncesinin en sağlam temellerinin İslamcı dergilerde
attığını dile getiriyor. Mevdudi, Seyid Kutup gibi Radikal İslamcı yazarların ilk
tercümelerinin nur talebesi Salih Özcan tarafından yapıldığınına dikkat çeken Işık,
Radikal İslamcılık ve nurculuğun bir dönem aynı dergide okurla buluştuğunu
söyleyerek ezber bozuyor.
Yayın Tarihi : 27 Mart 2016 Pazar (oluşturma : 10/10/2017)
Yenişafak gazetesinden Ayşe Olgun Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Medeniyetler İttifakı
Enstitüsü Genel Sekreteri Vahdettin Işık ile İslamcılığın bir analmda 100 yıllık düşünce gelişimini
ortaya çıkaracak "İslami Dergiler" üzerine yürüttükleri çalışmayı konuşmuş.İşte o konuşma...
İslamcılık düşüncesi Osmanlı devletinin son yıllarından günümüze en çok tartışılan konuların
başında geliyor. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Genel Sekreteri
Vahdettin Işık son 15 yıldır İslami dergiler üzerine çalışıyor ve 100 yıldır çıkan İslami dergiler
üzerinde İslamcılık tartışmasına farklı bir kapı aralıyor. Çalışma Mehmet Akif ve arkadaşlarının
çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisinden günümüze kadar kurumların, kişilerin, dernek ve akademik
çevrelerin çıkardığı İslami dergileri kapsıyor. Işık, tek başladığı bu önemli çalışmayı İlmi Etüdler
Derneği (İLEM)'in verdiği destekle bir grup genç akademisyenle birlikte sürdürüyor.
Toplamda beş yıl sürecek olan projenin ilk ayağı olan 1960-1980 yılları arasında çıkan dergilerle
ilgili çalışma geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Vahdettin Işık, Lütfi Sunar, Ahmet Köroğlu, Yusuf
Enes Sezgin önderliğinde öğrencilerin de destek verdiği projenin bu ilk ayağında 50 dergi taranarak
dijital ortama aktarıldı ayrıca kitap olarak basıldı. Proje tamamlandığında İLEM Kütüphanesi'nde
oluşturulan özel bilgisayar ortamından 100 yıllık İslami dergilere erişebilinecek.
Çalışma tamamlandığında bugüne kadar İslamcılık tartışmalarındaki pek çok ezberi de bozacak. 100
yıldır yayınlanan bu dergiler Osmanlı'nın son döneminden bugünün Türkiye'sine kadar İslamcı
düşüncenin oluşumunda ve gelişiminde ne kadar etkili olduğunu gözler önüne seriyor. Osmanlı'nın
son döneminde İslam ülkelerindeki yazar ve fikir adamlarını buluşturan Sırat-ı Mustakim Dergisi
farklı dillere çevrilerek Türk dünyasında ve Arap coğrafyasında yeniden basılmış. Vahdettin Işık,
Türkiye'de çıkan İslamcı dergilerle ilgili çalışmayı tamamladıktan sonra İslam coğrafyasında
yayınlanan ve tercüme edilen bu dergiler üzerine de bir çalışma yürüteceklerini dile getiriyor.
Vahdettin Işık ile yapılan çalışmanın ayrıntılarını ve bu dergiler üzerinden İslamcılığın nasıl
şekillendiğini konuştuk.
Türkiye'deki İslamcılık düşüncesi bugüne kadar hep farklı yönleriyle ele alındı. Siz ilk kez Türkiye'de
son 100 yılda yayınlanmış İslami dergilerin içeriklerini masaya yatırıyorsunuz. Bu çalışmanın çıkış
noktası nedir?
İslamcılık düşüncesi hakkında yapılan çalışmalar hem akademik camiada hem de sivil entelektüel
çevrelerde gittikçe ilgi görüyor. Bunun böyle olması da doğal. Zira bu ülkenin kendini var ediş
serüveni, İslam tecrübesi hesaba katılmadan anlaşılamaz. Bu yüzden bu ülkede yapılan hemen her
temel tartışma dönüp dolaşıp,” İslam ile ilişkimizin mahiyeti ve sınırı ne olmalıdır?” sorusu etrafında
şekilleniyor. Dergiler bu tartışmaları ve verilen cevapları görmek için önemli bir mecra.
Osmanlı'nın son döneminde Mehmet Akif ve arkadaşlarının çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisinin
İslam dünyasındaki etkisi nedir?
İslam coğrafyasında olan biten hemen her çaba, bir şekilde Osmanlı payitahtı ile irtibat halinde
diyebiliriz. Hind-alt kıtasında yaşayan Müslümanlardan Mağrib ülkelerine, Türkistan ve Uzak Asya
bölgesinden Balkanlara Müslümanlar arasında sandığımızdan daha fazla irtibat var. Bu
coğrafyalarda yaşayan bir çok Müslüman Sırat-ı Müstakim dergisinde yazıyor veya onların
yazdıklarını çevirerek burada yayınlıyorlar. Hindistan'da, Mısır'da, Hicaz'da, Kudüs'te ve Sivas'ta
kongreler toplanıyor mesela.
İSLAM COĞRAFYASININ MERKEZİ AYNI
Bu çalışma İslamcılık düşüncesinin kökleri dışarıda tartışmasına nasıl bir cevap veriyor?
Günümüzde sürdürülen İslamcılık'ın köklerine dair tartışmalar tarihi kurguluyor. Mesela, İslamcılık
düşüncesinin kökü dışarıda mıdır yoksa İslamcılık yerli bir düşünce midir? tartışması, tarihi
gerçeklikle yüzleşmenin doğurduğu bir soru değil kanaatimce. Çünkü, “iç” ve “dış” kavramlarına
yüklenen anlam ulus-devletle şekillendirilen sınırları esas alıyor. Oysa, Mısır, Bilad-ı Şam hatta Şii
Irak coğrafyası, İslamcılığın bir fikir ve siyaset olarak gündemleştiği günlerde “dışarı” değildi.
Dolayısıyla, Mısırlı Muhammed Abduh da, Tunuslu Hayreddin Paşa da(ki, Osmanlı Sadrazamıdır),
Manastırlı İsmail Hakkı da, Mısırlı Şeyh Abdulaziz Çaviş de(ki, Mehmed Akif ile birlikte çeşitli
kurullarda birlikte çalışmışlardır), Suriyeli Reşid Rıza da(ki, Selefi düşüncenin en yetkin temsilcisi
sayılabilir), Lübnanlı Emir Şekip Arslan da(ki, Enver Paşa'nın yakın arkadaşlarındandır) ,hepsi aynı
“merkez”in insanlarıydılar ve aynı soruna bazen birlikte bazen farklı zeminler oluşturarak cevap
arıyorlardı. Bunların hepsi Osmanlı devletinin insanıydı. Dahası, İngiltere'nin İşgali altındaki
Hindistan'da Ebu'l-Kelam Azad da yerel şartlardaki mücadelesini, Osmanlı hilafeti ile
irtibatlandırarak sürdüren Hind Hilafet Hareketi'nin liderlerindendir
Başka ezberler bozdu mu peki bu dergi çalışmlarında?
Tek parti döneminin baskıları ve her türlü İslami faaliyeti illegal kabul etmesi ile İslami faaliyetler
daha çok informel ilişkilerde ve zeminlerde sürdürülüyordu. Başta Nakşiler olmak üzere tarikatler ki,
Said-i Nursi de bir Nakşi'dir, Nurculuk ve Süleymancılık diye bilinen yeni cemaat zeminleri, gayr-i
resmi olarak faaliyetlerini zor şartlarda sürdüren medreseler, Diyanet muhitlerinde görev alan
insanların resmi sınırları esneten çabaları ve özel ilişki halkaları bu zeminleri oluşturuyordu. Bu
zeminler arasında bugünkü gibi bir kopukluk yok. Bugün İslamcı muhitlerle Nurcular arasında
gözlemlenen kopukluğun aksine, Nurculuk İslamcı geleneği taşıyan ana havzalardan birisidir
mesela. Hilal dergisi bunu çok çarpıcı bir şekilde temsil ediyor.
İslami dergilerle ilgili çalışmalarınızı üç dönem üzerinden ele alıyorsunuz. Bu üç dönemi birbirinden
ayıran ana hatlar neler?
Aslında biz çalışmayı dört dönem olarak planlamıştık. Bu dönemleri de Türkiye'nin tarihi sürecinde
önemli değişmeleri dikkate alarak yapmıştık. Sırat-ı Müstakim dergisinin de çıkış tarihi olan 1908
yılını bir başlangıç olarak kabul ettik; Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun çıkarılması ve
Şer'iyye ve Evkaf Vekaleti'nin ilgası ile de bu dönemin kapandığını(1924) varsaydık. İkinci dönem
ise 1924 ile çok partili hayata geçiş tarihi olan 1947 yıllarını içeriyordu. Üçüncü dönem de çok
partili hayat ve darbeler dönemi olan yılları kapsıyordu. Son olarak da, 1980 askeri darbesi ile
sonrasını ele alıyor. Başlangıçta işe bu tasnifle başladık ama 1924 ile 1947 yılları arasında fazla
dergi olmadığını gördük. Bu yüzden projede bir tadilat yaptık ve projeyi üç dönemde tamamlamaya
karar verdik.
Cumhuriyetin ilanından sonra İslamcılık 40'lı yılların sonuna kadar kesintiye mi uğruyor?
Evet, tek partili yıllarda Müslümanlar, Kemalist devrimlerin tasfiye ettiği İslami geleneğe ait pek çok
imkanı kaybetmiş ve büyük mahrumiyetler yaşamışlardı. Bu durum, tarihi ve sosyolojik zemin
kaybına uğramış Müslümanların düşünce mecralarında ciddi bir dil kaybına, içe kapanmaya ve
fakirleşmeye yol açmıştı. 60'larla başlayan süreçte bu kıskacın aşılmaya başladığını görüyoruz. Bunu
dergi sayısındaki artış izliyor. Zira çok partili hayata geçmeyi icbar eden sebepler, düşünce alanında
da bir çeşitlenmeye kapı aralıyor.
60'lı yıllarda dergiler çeşitlenince İslami dergilerin içerikleri de birbirinden ayrışmaya başlıyor
diyebilir miyiz?
Evet bu çeşitlenmenin neticesinde hem söylem olarak bir çeşitlenme ve zenginleşme yaşanıyor
hem de kurumsal birikimler oluşmaya başlıyor. Bir yandan edebiyat dergilerinin ana mecrasını
oluşturduğu yerel bir dil pekişiyor, diğer yandan da İmam Hatip liseleri, Yüksek İslam Enstitüsü
çevreleri ve cemaat dergileri kendini ifade edebilecek imkanlara ulaşıyorlar. Keza daha bağımsız
entelektüel mahfillerin oluşması da bu döneme rastlar.
60'lı yıllardan önce ve sonra bu dergilerde tartışılan konular neler biraz açabilir misiniz?
1960 ihtilalinden önceki dönemlerde “din”in devlet ve toplum nezdindeki yeri ile sonraki süreçteki
konumu arasında bir “kırılma/daralma” olduğunu görüyoruz. Nitekim II. Meşrutiyet'ten itibaren
incelediğimiz dergilerin dilinde “din”, mütedeyyin olsun olmasın toplumun her kesimini ve devleti
muhatap kabul ederken, ulus-devlet sürecinde görece bir alan daralması yaşıyor. Süreç içerisinde
İslam herkesin ve devlet başta olmak üzere her kurumun meselesi değil de toplumun bazı
kesimlerinin meselesi haline geldiğini görüyoruz. Sanki din kendisine İslamcılar denilen bir kesimin
meselesi olunca, dil de onu kullanan özneye ve bu öznenin muhatap aldığı odağa göre yeniden
şekillendiriliyor.Yine, ilk dönem İslamcıları için milliyetçilik hem ideolojik paradigma olarak hem de
dönemin pratikleri bakımından karşı çıkılan bir şey iken, Soğuk Savaş dönemi İslâmcı dergilerinde ise
milliyetçilik ile ciddi bir yakınlaşma görülüyor.
Bu yakınlaşma hangi dergilere nasıl yansımış peki?
Bu dönem Türkiye'sinde bir düşüncenin varoluşu ya da kendisini temsil etmesi devletin tercihi olan
milliyetçilik ile belli ölçülerde uyumuna bağlı. Sol söylem için de bu durum söz konusu. Mesela
Nurettin Topçu ve Necip Fazıl'ın Türk milliyetçiliğini İslam'la buluşturan çabaları hem bu uyumun bir
göstergesidir hem de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde yaşanan kimlik sorununa bir cevap
olarak algılanabilir. Bu söylem aynı zamanda Soğuk Savaş konseptinin belirleyici olduğu şartlarda
antiemperyalist bir söylemle bütünleşen bir milliyetçilikti. Türkiye'nin bir NATO üyesi olduğunu
düşündüğümüzde bu karşıtlığın çoğu kez komünizme teksif edildiği söylenebilirse de Türkiye
dışındaki İslami hareketlerin birikimini tercüme eden İslam, Hilal ve Düşünce gibi bir çok derginin
dilinde kapitalizme de açık bir muhalefet dillendirilmektedir. Aslında bu farklılaşma 70'li yıllardan
sonra daha belirgin hale gelecek ve İslamcı söylemde bir çatallanma belirginleşecektir.
SEZAİ KARAKOÇ SAİD-İ NURSİ İÇİN YAZIYOR
İmzalara, yazılara baktığımızda Hilal dergisininde Nurculuk ve Radikal İslamcılığın buluştuğunu
söyleyebilir miyiz?
Hilal dergisi örneğinden konuşursak, dergiyi çıkaran Salih Özcan Said Nursi'nin en yakın
taleblerinden birisidir. Bugün anlamakta zorlanacağımız bir tablo var Hilal'de. Dergiyi çıkaran kişi
Nurcu, yazanlar bugün radikal İslamcı diye ifadelendiren insanların öncüleri. Seyyid Kutub, Mevdudi
ve Nedvi'den çeviriler var. Said Nursi ile Nedvi, İhvan-ı Müslimin, Kudüs müftüsü Muhammed Emin
el-Hüseyni ve Suud Kralı Faysal arasında doğrudan irtibat kurabilen adam Salih Özcan. Bu birikim
Hilal dergisine doğrudan yansıyor. Seyyid Kutub'un şehadeti de Said Nursi'nin vefatı da aynı
önemde iki olay olarak Hilal'in kapak konusu olabiliyor. Mesela, Sezai Karakoç Said Nursi'nin vefatı
dolayısıyla Hilal'de yazı yazıyor. Bugün birarada olmalarını düşünemediğimiz insanlar o günlerde
pekala bir arada aynı ekip içerisinde çalışabiliyorlar.
İslami dergilerin Türkiye dışında yaşayan Müslüman kesimle yeniden irtibatlandığı dönem hangisi
peki?
Türkiye-dışında yaşayan Müslümanların birikimi ile irtibatlar 1950'li yıllardan itibaren artıyor.
Mısır'ın, Bilad-ı Şam'ın ve Hind alt-kıtasında yaşayan Müslümanların birikimleri tercüme ediliyor. Bu
tercümelerle birlikte, İslam'ın çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bütünlüklü bir nizam olduğu
anlayışı yeniden gündemleşiyor. Kanaatimce bu farklılaşmalar hem bir dil zenginleşmesini
gösteriyor hem de Türkiye'nin dahil olduğu NATO konsepti ile de irtibatlı olarak, anti-komünist
devlet siyasetine içeriden katkı veriyor. Bu işlev, egemen dili temsil eden Avrupa felsefe ve bilim
anlayışı ile hesaplaşan Osmanlı İslamcılığı'nın ufkuyla kıyaslandığında ne kadar büyük bir daralma ile
karşı karşıya kalındığını da gösteriyor.
Konular arasında resmi tarih eleştirileri, siyasi bir yeni dil oluşturmaya yönelik kavram çeşitlenmesi,
kadın dergilerinin yayınlanması ve yeni bir kimlik tanımlaması çabalarının artışı açıkça görülebiliyor.
HAREKET VE BÜYÜK DOĞU BUGÜNÜN SÖYLEMİNE ETKİ BIRAKTI
Yapılan çalışmaya baktığımızda İslami dergilerin akademik, siyasi, fikri ve edebi olmak üzere kendi
aralarında da ayrıştıklarını görüyoruz. Bu alanlarda söz sahibi olan en etkili olan dergiler hangileri?
60'lı yıllardan itibaren toplumun farklı katmanlarında yaşayan insanlar ihtiyaç algıları, ilişki
zeminleri, öznel birikimleri ve imkanları ile kendilerini ifade etme imkanı yakalamış oldular. Öyle ki,
ulus-devlet sürecinde gittikçe pekişen coğrafya algısı da kırılıyor. Mesela, Selamet, İslam ve Hilal
dergileri başta olmak üzere, Türkiye dışındaki Müslümanlarla irtibat kanallarını çoğaltıyorlar. Bu
dergilerin Türkiye'nin mevcut İslami dili üzerinde derin etkileri olduğunu düşünüyorum.
Diğer yandan, 1960'lardan önce çıkmaya başlamışsa da, zenginleşen ve gittikçe dilini oturtan
Hareket ve Büyük Doğu dergileri de kanaatimce hâlâ Türkiye Müslümanlarının söyleminde derin
etkileri olan dergilerdir. Diriliş ve Edebiyat dergileri de sessiz ama derinden bir dil oluşmasına
katkıda bulunmuş. Düşünce dergisi, bugünkü kavram ve gündem başlıklarının birçoğuna mecra
açıyor mesela. Bir de Risale-i Nur talebelerini çıkardığı İhlas-Zülfikar ve Uhuvvet dergilerini
saymamız gerekiyor.
DARBE DERGİLERİ VURUYOR
Dönemin siyasi yapıları dergilerin çeşitlenmesinde etkili olmuş mu?
Dergilerin sayıları da dönemin siyasi ve iktisadi şartlarından doğrudan etkileniyor. Bir grafik olarak
1956-1980 yılları arasında yayınlanan dergileri ve dergi sayılarını şu şekilde verebiliriz.
Görüldüğü gibi, 1970 ve 1980 darbelerinde olduğu gibi dönemsel bazı farklılıklar olsa
da, geçmişe doğru gittikçe dergi sayıları azalmaktadır.
SİVİL TOPLUM KURULUŞLAR ÜZERİNDEN DERGİCİLİK
İslami dergiler kişiler üzerinden olduğu gibi kurumlar, dernekler v.s üzerinden de var olmuş. Bu
konuda neler söyleyebilirsiniz?
Cumhuriyet rejimi, toplumun kendini temsil etmesinin kanallarını büyük ölçüde kapamıştı. Merkezi
bir iktidar yeni bir toplum yaratmak istiyordu. Ne var ki, toplumun dini, tarihi ve sosyolojik kodları ile
devleti yöneten seçkinlerin projeksiyonu uyuşmuyordu. Bu yüzden devleti yöneten elit her fırsatta
insanların kendilerini ifade edeceği imkanları yok etti. Fakat bir süre sonra bu durumu sürdürmenin
yol açtığı sorunlar büyüdü. Sadece iç dinamiklerle açıklanamayacak bir dizi gerekçeyle, devlet
toplumla arasında oluşan çatlağı belli ölçülerde de olsa tamir etmeye yöneldi.
Mesela İmam Hatip Liseleri'ni ve Yüksek İslam Enstitüleri'ni açtı. İlim-Yayma gibi bazı sivil
kurumların oluşmasına müsaade etti. Sonraki süreçlerde MTTB vb. kuruluşlar etrafında gençlik
hareketleri yeni bir zemin buldu. Cemaatlere ve tarikatlere resmi değilse de zımnen alan bırakıldı.
Bu yeni zeminlerin etrafında kümelenen insanlar kendilerini ifade etmenin aracı olarak dergiler
çıkardılar. Tohum ile İslam Medeniyeti dergileri İHL ve Yüksek İslam Enstitüsü mezunları ve
mensuplarının, İhlas-Zülfikar ve Uhuvvet Nurcu camianın, Milli Gençlik dergisi MTTB'lilerin, Yeniden
Milli Mücadele aynı adla maruf cemaatin, Akıncılar ve Akıncı Güç dergisi Akıncılar diye bilinen
hareketin, Hakses ise doğrudan bir devlet kurumu olarak Diyanet'in çıkardığı dergilerdir. Bu durum,
şartlara göre toplumun ve devlet kurumlarının kendini ifade etmesinin bir sonucu olarak görülebilir.
BATI'YI SORGULUYOR
İslamcı dergilerde çıkan yazılar üzerinden bir değerlendirme yaparsak en çok hangi konular işlenmiş.
İslamcılığın dert ettiği meseleler neler? Hangi konular öne çıkıyor.
İslamcılık tekil tezahürü olan bir ideolojik söylem değil. Dolayısıyla İslamcıların gündemleri de çeşitli
değişkenlere bağlı olarak bazı değişmelere uğruyor. II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte çıkan ilk dönem
dergileri daha çok “işgal ve parçalanma” olgusu ile “kendi değerlerimizin kifayeti” etrafında yapılan
tartışmalarla şekilleniyor.
Bu çerçevede “kendi”ni ve hakim güç olarak Avrupa'yı anlamaya ve sorgulamaya yönelik gündemler
ve kavramlar dergilerde belirleyicidir. Mesela, İslam'ın terakkiye mani olup olmadığı, kadın meselesi,
taklid, içtihad, tecdid, mezhep, tarikat ve tasavvuf, hilafetin şer'i mahiyeti vb. kavramları kendini
yeniden anlamlandırma çerçevesindeki müzakereler olarak anlamak mümkün. Bilim ve teknik,
ittihad-ı konular ise Avrupa ve Müslümanları Avrupa ile ilişkilerini anlamlandırma etrafındaki
meselelerdir.
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE İSLAM VE KOMÜNİZM
Peki Cumhuriyet sonrasında hangi içerikler dikkat çekiyor?
Cumhuriyet sonrasında da gündem dönemsel gelişmelere göre yeniden şekilleniyor. 1956-1981
yılları arasındaki dergilerde yer alan bazı kavramların kullanım grafiğine bakarak şunu söyleyebiliriz
mesela; İslami dergilerin gündemi büyük ölçüde baskılanmış ihtiyaçları ikame etmek ile Soğuk Savaş
döneminde devletin tercihleriyle şekillenmiş iç gerilimler ve açtığı imkan alanları etrafında
şekilleniyor.
SEKSEN SONRASI İŞGALLER VE İRAN DEVRİMİ
Seksen sonrası İslamcı dergiler daha çok hangi konulara ağırlık veriyor?
Benim yaptığım şahsi araştırmaya göre, 1980 askeri darbesi sonrasında ise, darbe ortamının
susturduğu toplumda insanlar Afganistan ve Filistin gibi işgal altındaki Müslümanların sorunlarını,
İran İslam Devrimi gibi yerlerdeki kazanımları ve farklı İslam beldelerindeki entelektüel birikimleri
tercüme ederek bu kavramsal birikim ve gündemler üzerinden hem kendilerini ifade etmeye hem de
burada daralan soluklanma imkanlarını bu coğrafyalarla kurdukları irtibatlar üzerinden genişletmeye
çalışıyorlar. Ama bu zorlu süreçlerde gittikçe çeşitlenen ilgi alanları ve bir kavram dünyası
oluştuğunu rahatlıkla ifade edebilirim. Kur'an'ı anlama usulünden dünya siyasetine, sanat
felsefesinden gündelik hayatın pratiklerine kadar uzanan bir ilgi çeşitliliği var dergilerde. Bu
dönemde müthiş bir dirilik ve arayış var.
İSLAMCILIK SON İKİ ASIRDA 'NASIL KURTULURUZ?' SORUSUNA CEVAP ARADI
İslamcılık düşüncesine çıkan dergiler üzerinden baktığımızda Türkiye'nin siyasi gelişimi bu dergilere
nasıl yansımış? Hangi dönemde daha güçlüler hangi dönemde sayıları azalıyor?
Hiçbir düşünce salt bir zihni çaba olarak ele alınamaz. Her düşüncenin bir vatanı olduğunu
düşünüyorum. Bu yüzden de kavramları, düşünce akımlarını ve siyasi söylemleri var oldukları tarihi-
sosyolojik bağlamdan bağımsız olarak ele alamayız. Bu önerme Türkiye için daha vurgulu olarak
dillendirilebilir. Esasen bizim yaklaşık son iki asrımızın fikriyatı, entelektüel mahfillerde “Nasıl
Kurtuluruz?” diye ifade edilen “büyük soru”ya verilmiş cevaplar manzumesidir. Dahası, İslamcılık bu
soruya verilmiş ana cevaplardan birisinin adıdır zaten. Dergiler ise, bir iddiayı insanlara taşımanın en
canlı ve yaygın mecralarından birisini oluşturuyor. Özellikle bilişim teknolojilerinin bugünkü gibi
yaygın olmadığı o zamanlarda dergilerin bu işlevi daha iyi anlaşılabilir. Dolayısıyla, Türkiye'nin dahili
ve harici tüm meseleleri bu dergilerin gündemlerine, diline ve kavrayış biçimine doğrudan etkide
bulunuyor.
1960-1980 ARASI İSLAMİ DERGİLER ÜZERİNDEN BİR DÖNEM OKUMASI
* Nisan 1956 Yeni bir dönemin habercisi İslam Mecmuası yayında (Nisan 1956): İslami süreli
yayınların oldukça azaldığı bir dönemde İslam mecmuası geniş bir kadroyla yayına başladı
* Salih Özcan Hilâl dergisini çıkarıyor (Kasım 1958): 1960'lardaki çeviri faaliyetlerinde önemli bir
yere sahip olan Hilâl, Said Nursi'nin yakın talebelerinden Salih Özcan tarafından yayımlanmaya
başladı.
* Said Nursi'nin vefatı( 23 Mart 1960): Nurcu hareketin lideri Said Nursi vefat etti. Talebeleri onun
yayın konusundaki tavsiyesini yerine getirerek kendisinin vefatından sonra birçok dergi yayımladı.
* Diriliş'ten erken paydos (Mayıs 1960): Sezai Karakoç tarafından ilk iki sayısı Nisan-Mayıs 1960
tarihlerinde çıkarılan Diriliş, 27 Mayıs Darbesi ile 1966'ya kadar erken ve uzun bir ara vermek
zorunda kaldı.
* Konya'dan uzun soluklu bir drgi (18 Mart 1961): Konya'da uzun soluklu bir dergi İslam'ın İlk Emri
Oku, Türkiye İmam-Hatip Okulları Mezunları Cemiyeti tarafından çıkarılmaya başlandı ve 1979'a
kadar 209 sayı yayımlandı.
* 1961 Anayasası yürürlükte (9 Temmuz 1961): 27 Mayıs Darbesinin aksine 1961 Anayasası'nın
güvence altına aldığı haklarla örgütlenmenin ve yayıncılığın geliştiği bir döneme girildi. Birçok
İslamcı dergi bu dönemde yayına başladı.
* Dönemin ilk İslamcı akademik dergisi (Nisan 1962): Selâmet dergisi “akademik bir meslek ve kültür
dergisi” olarak çoğunlukla dönemin Diyanet İşleri'nde ve ilahiyat fakültelerinde görevli geniş bir
yazar kadrosuyla yayımlandı.
* Serdengeçti'nin son sayısı yayımlandı (1962): Osman Yüksel Serdengeçti tarafından çıkarılan ve
sık sık toplatılma ve kapatılmaya maruz kalan Serdengeçti otuz üçüncü ve son sayısını yayımladı.
* Nurcu dergilerin mücadelesi (1962): Yayınları sık sık toplatılan ve kapatılan Nurcu hareket Risale
külliyatını halka ulaştırabilmek için Şule (1962), İrşat (1963), Bediülbeyan (1963), İhlas (1963),
Zülfikar (1964), Uhuvvet (1964) vd. birçok dergiyi çıkardı.
* İHL'nin sesi yayında (Ekim 1963): İmam-Hatip Okulu Mezunları Cemiyeti tarafından çıkarılmaya
başlanan Tohum, uzun yıllar İHL'nin sesi oldu.
* Gündem: Ayasofya mücadelesi (1965)
Ayasofya'nın ibadete açılması talebiyle MTTB tarafından düzenlenen mitinglerle beraber bu konu
birçok derginin gündeminde daha fazla yer buldu.
* Adalet Partisi iktidarda (Ekim 1965): Süleyman Demirel liderliğinde seçimlerden galip çıkan AP,
muhafazakar söylemi sebebiyle dönemin bazı dergileri tarafından desteklense de özellikle Büyük
Doğu tarafından çokça eleştirildi.
* Sebilürreşad'dan son sayı (1966): Eşref Edip tarafından 1948'te tekrar yayımlanmaya başlayan
Sebilürreşad 362 sayı daha çıktıktan sonra yarım asrı aşan yayın hayatına son verdi.
* Hareket'in en etkili dönemi (Ocak 1966): Yayın hayatına 1939'da başlayan Nurettin Topçu'nun
Hareket dergisi 1966-1977 yılları arasında 115 sayı çıktı. Bu dönemde Hareket, İslam sosyalizmi,
tekamülcülük, Anadolu toplumculuğu ve İslam ruhçuluğu gibi kavramlar etrafında yeni bir felsefi
arayışa girdi.
* Seyyid Kutub'un idamı (Ağustos 1966): Dönemin dergilerinde yazıları sıkça yayımlanan ve Türkiye
İslamcılığına büyük etki eden Mısırlı düşünce adamı Seyyid Kutub idam edildi. Hilal dergisi bu idamı
kapağından duyurdu.
* Ticânîlerin dergisi İlahi Işık yayında (1966): Ticanî tarikatı lideri Kemal Pilavoğlu ve çevresi
tarafından çıkarılan İlahi Işık, “Hakkın Dostu Haksızın Düşmanı” sloganı ile yayın hayatına başladı.
* Ezberleri bozan Edebiyat raflarda (Şubat 1969):Kendisini “karşısömürgeci, öğretisel, tarihsel,
evrensel, özgürlükçü, ilerici” olarak tanımlayan Edebiyat, Nuri Pakdil öncülüğünde çıkarılmaya
başladı.
* Sağ-sol çatışması ve antikomünizm (1970): Dönemin birçok dergisindeki ortak tema sağ merkezli
antikomünizm iken “Ne sağ, ne sol; tek yol İslam” söylemi de bu dönemde gelişti.
* Türkiye'nin ilk İslamcı partisi Milli Nizam Partisi kuruluyor (Ocak 1970: Konya milletvekili
Necmettin Erbakan ve 17 arkadaşı MNP'yi kurdular. 1971 Muhtırasından sonra kapatılan partinin
yerine kurulan Mill Selamet Partisi ile çizgisini sürdüren Milli Görüş hareketi bazı İslamcı dergiler
tarafından açıkça, bazılarınca zımmen desteklendi.
* Mücadele Birliği'nin en önemli yayın organı çıkıyor (Şubat 1970): Yeniden Milli Mücadele, “Milletin
iman, ahlak, kültür, tarih ve maddi çıkarlarına bağlı bir siyasi millî dava dergisi” sloganıyla 1980
yılına kadar haftalık olarak 528 sayı çıktı.
* Seher Vakti kapanıyor (Şubat 1970): Şule Yüksel Şenler tarafından 1969'da çıkarılmaya başlayan
Seher Vakti, 22. Sayısı ile veda etmek zorunda kaldı.
* En çok satan kültür-sanat dergisi: Pınar (Ocak 1972): 1960 yılında Çapa Yüksek Öğretmen Okulu
Talebe Derneğinin yayın organı olarak hayatına başlayan Pınar, 1972'de Mücadelecilere geçti ve
dönemin en çok satan kültür sanat dergilerinden biri oldu.
* Kıbrıs Harekatına destek (Temmuz 1974): Necmettin Erbakan'ın başbakan yardımcısı olduğu CHPMSP koalisyonu tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Harekatı milliyetçilerin yanında birçok İslamcı
dergilerden de destek gördü.
* Milli Gençlik'te yeni dönem (Aralık 1974): İsmail Kahraman'ın 1967'de başkan olmasıyla MTTB'de
başlayan dönüşüm Milli Gençlik dergisinin yeni yayın döneminde belirginleşti. 1975'te lise
gençliğine yönelik çıkan Çatı dergisi de MTTB yayınıydı.
* Mirzabeyoğlu'nun ilk dergisi yayında (Kasım 1975): Aylık Kavga Dergisi” Gölge, Salih İzzet Erdiş
tarafından çıkarılmaya başladı. Erdiş, “Mirzabeyoğlu” soyadını ilk defa bu dergide kullanıldı.
* MSP'ye taraftar bir dergi:Vesika (Aralık 1975): Şevket Kazan, İsmail Müftüoğlu, Yasin Hatipoğlu,
Zeki Ceyhan, Süleyman Karagülle gibi Milli Görüş kökenli isimlerin yer aldığı Vesika çıktı.
* Talebe el değiştiriyor (aralık 1975):
Talebe el değiştiriyor Ankara Üniversitesi Talebe Derneği adına çıkarılan Talebe dergisi, Mehmet
Bekaroğlu, M. Önal Mengüşoğlu, Ahmet Ertürk, Cahit Koytak'ın içinde bulunduğu ekip tarafından
yayımlanmaya başladı.
* Suriye'de Müslüman Kardeşler'in kıyamı (1976): Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi, 1976'da
Hafız Esad'a karşı aktif bir direnişe başladı. 1982'ye kadar uzanan bu süreci birçok dergi işledi.
* Sebil dergisi yayında (1976): Sert üslubuyla dönemin “Büyük Doğu”su olarak adlandırılan Sebil,
Kadir Mısıroğlu tarafından çıkarılmaya başlandı.
* Düşünce'nin ilk sayısı (Nisan 1976): Müstakil ve özgün bir İslami kimliği vurgulamasıyla dönemin
önde gelen İslamcı dergilerinden olan Düşünce Ali Bulaç tarafından 36 sayı yayımlandı.
* Malatya Ekolü (Mayıs 1976): “Yeniden İlme Dönüş” sloganıyla çıkan Kriter, Said Çekmegil başta
olmak üzere Malatya ekolünün önemli isimlerini ağırladı.
* Şadırvan (Mayıs 1976): Tamamen kadınlar tarafından çıkarılan ilk dergi Şadırvan, 1980'e kadar 18
sayı yayımlandı.
* “Yedi Güzel Adam”ın dergisi (Aralık 1976): Mavera Ankara'da yayınlandı.
* Yeniden Ölçü (1977): Hüsnü Aktaş tarafından 1974'te çıkarılmaya başlayan Ölçü dergisi, 49 sayı
çıktıktan sonra Yeni Ölçü adıyla yayımlanmaya devam etti.
* Akıncılar'ın ilk dergisi (Mayıs 1977): Akıncılar Derneği'nin ilk yayın denemesi olan Akıncı dergisi
sadece 6 sayı çıktı.
* Ziya ül Hak Pakistan'da yönetimi devralıyor (Temmuz 1977): Darbe yaparak cumhurbaşkanı olan
Ziya ül Hak'ın Pakistan'da uyguladığı “İslamlaştırma Projesi” dönemin birçok İslamcı dergisi
tarafından takdir ve destek gördü.
* Toplatma, kapatma ve yargılamalar (Temmuz 1977): TCK 163 ile birlikte 146. Madde de dönemin
İslamcılarını yargılamak ve yayınlarını yasaklamak için sıkça kullanıldı.
* Nesil dergisi (Ocak 1978): Saim Yeprem, Hayreddin Karaman, Bekir Topaloğlu, Yaşar Kandemir gibi
birçok ismin katkı sağladığı Nesil dergisi, yeni kurulan Nesil Vakfı tarafından çıkarılmaya başlandı.
* Büyük Doğu veda ediyor (Haziran 1978): 558 sayı olarak aralıklarla yayımlanan Büyük Doğu'nun
son sayısı çıktı.
* ”Ağabey dergiciliği”ne karşı başkaldırı (Aralık 1978): Edebiyat, Diriliş ve diğer birçok dergiye sert
eleştriler yönelten Aylık Dergi, Yaşar Kaplan tarafından Ankara'da yayımlanmaya başladı.
* “Şeriatçi dergiler” sahnede (1978-1980): Şura (1978), Tevhid (1979) ve Hicret (1979-1980)
gazeteleri kendilerini açıkça “şeriatçı” olarak tanımladı ve devlete karşı çok sert bir muhalefet
yürüttü.
* İran İslam Devrimi'nin yankıları(1979): İran'daki devrim süreci Türkiye'deki birçok İslamcı dergi
tarafından büyük bir heyecanla takip edildi.
* Akıncılar'dan iki yeni dergi (1979): Akıncılar'dan ayrılan Salih Mirzabeyoğlu tarafından Haziran
1979'da çıkarılan Akıncı Güç'ten hemen sonra Akıncılar Derneği adına Mehmet Güney tarafından
ağustos 1979'da Akıncılar yayımlandı.
* İlk Türkçe Arapça dergi (Eylül 1979): İlk Türkçe-Arapça dergi Hasan Aksay tarafından çıkarılan
Hicret, Arapça ve Türkçe olarak çift dilli basılan ve Türkiye'de yayımlanıp İslam ülkelerine yollanan
bir dergi oldu.
* Hicri 1400. Yıl Manifestosu(Kasım 1979): Önde gelen İslamcı dergiler Akıncılar, Düşünce, Fikir ve
Sanatta Hareket, Hicret, İslami Hareket ve Sebil Hicri 1400. Yıl münasebetiyle ortak bir manifesto
yayımladı.
* Afgan Cihadı (Aralık 1979): Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesiyle başlayan direniş
birçok dergi tarafından yakından takip edilerek desteklendi.
* Yenigün'ün Şehadeti ve İslami Hareket(Temmuz 1980): Dönemin önde gelen genç dava insanı
Sedat Yenigün, faili meçhul bir cinayetle hayatını kaybetti. Yenigün'ün çıkardığı İslami Hareket üç
ay sonra kapandı.
* Darbe (12 Eylül 1980): İslamcı yayıncılığa “darbe” 12 Eylül Askeri Darbesi ile İslamcı yayıncılık da
ciddi bir darbe aldı. İslami Hareket, Nesil ve Tohum kapanırken, Diriliş yayınına uzun bir ara verdi.
Sebil ise 1982'ye kadar ancak 5 sayı çıkabildi.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
İslamcılık ezberini dergiler bozdu
Download