üzerinden dergicilik

advertisement
08 RÖPORTAJ
27 MART 2016 PAZAR
RÖPORTAJ 09
27 MART 2016 PAZAR
İslamcılık ezberini dergiler bozdu
slamcılık, Osmanlı devletinin
son yıllarından günümüze en
çok tartışılan konuların başında
geliyor. Fatih Sultan Mehmet
Üniversitesi Medeniyetler
İttifakı Enstitüsü Genel Sekreteri
Vahdettin Işık son 15 yıldır İslami
dergiler üzerine çalışıyor ve 100 yıldır
çıkan İslami dergiler üzerinden İslamcılık
tartışmalarına farklı bir kapı aralıyor.
Çalışma Mehmet Akif ve arkadaşlarının
çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisinden
günümüze kadar kurumların, kişilerin,
dernek ve akademik çevrelerin çıkardığı
İslami dergileri kapsıyor. Işık, tek
başladığı bu önemli çalışmayı
Ayşe
İlmi Etüdler Derneği (İLEM)’in
Olgun
verdiği destekle bir grup genç
[email protected]
akademisyenle birlikte sürdürüyor.
Toplamda beş yıl sürecek olan projenin
ilk ayağı olan 1960-1980 yılları arasında
çıkan dergilerle ilgili çalışma geçtiğimiz
günlerde tamamlandı. Vahdettin Işık,
Lütfi Sunar, Ahmet Köroğlu, Yusuf Enes
Sezgin önderliğinde öğrencilerin de
destek verdiği projenin bu ilk ayağında
50 dergi taranarak dijital ortama
aktarıldı ayrıca kitap olarak basıldı. Proje
tamamlandığında İLEM Kütüphanesi’nde
oluşturulan özel bilgisayar ortamından
100 yıllık İslami dergilere erişebilinecek.
Yayınlanan dergilerde ele alınan
konular, başlıklar, imzalar v.s İslamcılık
tartışmalarındaki pek çok ezberi de
bozuyor. 100 yıldır yayınlanan bu dergiler
Osmanlı’nın son döneminden bugünün
Türkiye’sine kadar İslamcı düşüncenin
FOTOĞRAFLAR: SEDAT ÖZKÖMEÇ
oluşumunda ve gelişiminde ne kadar
etkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Osmanlı’nın son döneminde İslam
ülkelerindeki yazar ve fikir adamlarını
buluşturan Sırat-ı Mustakim dergisi farklı
dillere çevrilerek Türk dünyasında ve Arap
coğrafyasında yeniden basılmış. Vahdettin
Işık, Türkiye’de çıkan İslamcı dergilerle
ilgili çalışmayı tamamladıktan sonra İslam
coğrafyasında yayınlanan ve tercüme
Cumhuriyet rejimi, toplumun kendini
edilen bu dergiler üzerine de bir çalışma
temsil etmesinin kanallarını büyük ölçüde
yürüteceklerini dile getiriyor.
kapamıştı. Merkezi bir iktidar yeni bir
Vahdettin Işık ile dergi çalışmasının
toplum yaratmak istiyordu. Ne var ki, topayrıntılarını ve bu dergiler üzerinden
lumun dini, tarihi ve sosyolojik kodları ile
İslamcılığın nasıl şekillendiğini konuştuk.
devleti yöneten seçkinlerin projeksiyonu
Türkiye’deki İslamcılık bugüne kadar
uyuşmuyordu. Bu yüzden devleti yöneten
hep farklı yönleriyle ele alındı. İlk kez
elit her fırsatta insanların kendilerini ifade
son 100 yılda yayınlanmış İslami dergiler
edeceği imkanları yok etti. Fakat bir süre
üzerinden konu masaya yatırılıyor. Bu
sonra bu durumu sürdürmenin yol açtığı
çalışmanın çıkış noktası nedir?
sorunlar büyüdü. Sadece iç dinamiklerle
İslamcılık düşüncesi hakkında yapılan
açıklanamayacak bir dizi gerekçeyle, devçalışmalar hem akademik camiada hem
de sivil entelektüel çevrelerde gittikçe ilgi
görüyor. Bunun böyle olması da doğal.
bölgesinden Balkanlara Müslümanlar
Zira bu ülkenin kendini var ediş serüveni,
arasında sandığımızdan daha fazla irtibat
İslam tecrübesi hesaba katılmadan
var. Bu coğrafyalarda yaşayan bir çok
anlaşılamaz. Bu yüzden bu ülkede yapılan
hemen her temel tartışma dönüp dolaşıp,” Müslüman Sırat-ı Müstakim dergisinde
yazıyor veya onların yazdıklarını çevirerek
İslam ile ilişkimizin mahiyeti ve sınırı ne
burada yayınlıyorlar. Hindistan’da,
olmalıdır?” sorusu etrafında şekilleniyor.
Mısır’da, Hicaz’da, Kudüs’te ve Sivas’ta
Dergiler bu tartışmaları ve verilen
kongreler toplanıyor mesela.
cevapları görmek için önemli bir mecra.
 Mehmet Akif’in çıkardığı ilk İslamcı
AYNI MERKEZİN İNSANLARIYDILAR
dergi Sırat-ı Müstakim’in o günün İslam
Bu çalışma İslamcılık düşüncesinin
dünyası yankıları ne olmuş?
köklerinin dışarıda olduğu tartışmasına
İslam coğrafyasında olan biten hemen
da bir cevap veriyor o zaman?
her çaba, bir şekilde Osmanlı payitahtı
Günümüzde sürdürülen İslamcılık’ın
ile irtibat halinde diyebiliriz. Hind-alt
köklerine dair tartışmalar tarihi
kıtasında yaşayan Müslümanlardan
Mağrib ülkelerine, Türkistan ve Uzak Asya kurguluyor. Mesela, İslamcılık
İ
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
ÜZERİNDEN DERGİCİLİK
1960-1980
ARASI
İSLAMİ
DERGİLER
ÜZERİNDEN
BİR DÖNEM
OKUMASI
let toplumla arasında oluşan çatlağı belli
ölçülerde de olsa tamir etmeye yöneldi.
Mesela İmam Hatip Liseleri’ni ve Yüksek
İslam Enstitüleri’ni açtı. İlim-Yayma gibi
bazı sivil kurumların oluşmasına müsaade
etti. Sonraki süreçlerde MTTB vb. kuruluşlar etrafında gençlik hareketleri yeni
bir zemin buldu. Cemaatlere ve tarikatlere
resmi değilse de zımnen alan bırakıldı.
Bu yeni zeminlerin etrafında kümelenen
insanlar kendilerini ifade etmenin aracı
olarak dergiler çıkardılar. Tohum ile İslam
düşüncesinin kökü dışarıda mıdır yoksa
İslamcılık yerli bir düşünce midir?
tartışması, tarihi gerçeklikle yüzleşmenin
doğurduğu bir soru değil kanaatimce.
Çünkü, “iç” ve “dış” kavramlarına
yüklenen anlam ulus-devletle
şekillendirilen sınırları esas alıyor. Oysa,
Mısır, Bilad-ı Şam hatta Şii Irak coğrafyası,
İslamcılığın bir fikir ve siyaset olarak
gündemleştiği günlerde “dışarı” değildi.
Dolayısıyla, Mısırlı Muhammed Abduh da,
Tunuslu Hayreddin Paşa da-ki, Osmanlı
Sadrazamıdır-, Manastırlı İsmail Hakkı
da, Mısırlı Şeyh Abdulaziz Çaviş de -ki,
Mehmed Akif ile birlikte çeşitli kurullarda
birlikte çalışmışlardır-, Suriyeli Reşid
Nisan 1956 Yeni bir dönemin habercisi
İslam Mecmuası yayında (Nisan 1956):
İslami süreli yayınların oldukça azaldığı
bir dönemde İslam mecmuası geniş bir
kadroyla yayına başladı
Salih Özcan Hilâl dergisini çıkarıyor
(Kasım 1958): 1960’lardaki çeviri faaliyetlerinde önemli bir yere sahip olan Hilâl,
Said Nursi’nin yakın talebelerinden Salih
Özcan tarafından yayımlanmaya başladı.
 Said Nursi’nin vefatı( 23 Mart 1960):
Nurcu hareketin lideri Said Nursi vefat
etti. Talebeleri onun yayın konusundaki
tavsiyesini yerine getirerek kendisinin
vefatından sonra birçok dergi yayımladı.
Diriliş’ten erken paydos (Mayıs 1960):
Sezai Karakoç tarafından ilk iki sayısı
Nisan-Mayıs 1960 tarihlerinde çıkarılan
Diriliş, 27 Mayıs Darbesi ile 1966’ya kadar
erken ve uzun bir ara vermek zorunda
kaldı.
Konya’dan uzun soluklu bir dergi
(18 Mart 1961): Konya’da uzun soluklu
bir dergi İslam’ın İlk Emri Oku, Türkiye
İmam-Hatip Okulları Mezunları Cemiyeti
tarafından çıkarılmaya başlandı ve 1979’a
kadar 209 sayı yayımlandı.
1961 Anayasası yürürlükte (9 Temmuz
1961): 27 Mayıs Darbesinin aksine 1961
Anayasası’nın güvence altına aldığı haklarla örgütlenmenin ve yayıncılığın geliştiği
bir döneme girildi. Birçok İslamcı dergi bu
dönemde yayına başladı.
Medeniyeti dergileri İHL ve Yüksek İslam
Enstitüsü mezunları ve mensuplarının,
İhlas-Zülfikar ve Uhuvvet Nurcu camianın,
Milli Gençlik dergisi MTTB’lilerin, Yeniden
Milli Mücadele aynı adla maruf cemaatin,
Akıncılar ve Akıncı Güç dergisi Akıncılar
diye bilinen hareketin, Hakses ise doğrudan bir devlet kurumu olarak Diyanet’in
çıkardığı dergilerdir. Bu durum, şartlara
göre toplumun ve devlet kurumlarının
kendini ifade etmesinin bir sonucu olarak
görülebilir.
Rıza da-ki, Selefi düşüncenin en yetkin
temsilcisi sayılabilir-, Lübnanlı Emir
Şekip Arslan da -ki, Enver Paşa’nın yakın
arkadaşlarındandır, hepsi aynı “merkez”in
insanlarıydılar ve aynı soruna bazen
birlikte bazen farklı zeminler oluşturarak
cevap arıyorlardı. Bunların hepsi Osmanlı
devletinin insanıydı. Dahası, İngiltere’nin
İşgali altındaki Hindistan’da Ebu’l-Kelam
Azad da yerel şartlardaki mücadelesini,
Osmanlı hilafeti ile irtibatlandırarak
sürdüren Hind Hilafet Hareketi’nin
liderlerindendir
Ne tür ezberler bozdu mu peki bu
dergi çalışması?
Tek parti döneminin baskıları ve her
Dönemin ilk İslamcı akademik dergisi
(Nisan 1962): Selâmet dergisi “akademik bir meslek ve kültür dergisi” olarak
çoğunlukla dönemin Diyanet İşleri’nde
ve ilahiyat fakültelerinde görevli geniş bir
yazar kadrosuyla yayımlandı.
Serdengeçti’nin son sayısı yayımlandı (1962): Osman Yüksel Serdengeçti
tarafından çıkarılan ve sık sık toplatılma ve
kapatılmaya maruz kalan Serdengeçti otuz
üçüncü ve son sayısını yayımladı.
Nurcu dergilerin mücadelesi (1962):
Yayınları sık sık toplatılan ve kapatılan
Nurcu hareket Risale külliyatını halka ulaştırabilmek için Şule (1962), İrşat (1963),
Bediülbeyan (1963), İhlas (1963), Zülfikar
(1964), Uhuvvet (1964) vd. birçok dergiyi
çıkardı.
İHL’nin sesi yayında (Ekim 1963):
İmam-Hatip Okulu Mezunları Cemiyeti
tarafından çıkarılmaya başlanan Tohum,
uzun yıllar İHL’nin sesi oldu.
Gündem: Ayasofya mücadelesi (1965)
Ayasofya’nın ibadete açılması talebiyle
MTTB tarafından düzenlenen mitinglerle
beraber bu konu birçok derginin gündeminde daha fazla yer buldu.
Adalet Partisi iktidarda (Ekim 1965):
Süleyman Demirel liderliğinde seçimlerden galip çıkan AP, muhafazakar söylemi
sebebiyle dönemin bazı dergileri tarafından desteklense de özellikle Büyük Doğu
tarafından çokça eleştirildi.
Son 100 yılda
yayımlanan İslami
dergiler üzerinden
İslamcılık okumaları
yapan Vahdettin Işık,
İslamcılık düşüncesinin
en sağlam temellerinin
İslamcı dergilerde
attığını dile getiriyor.
Mevdudi, Seyid
Kutup gibi Radikal
İslamcı yazarların ilk
tercümelerinin nur
talebesi Salih Özcan
tarafından yapıldığınına
dikkat çeken Işık,
Radikal İslamcılık ve
nurculuğun bir dönem
aynı dergide okurla
buluştuğunu söyleyerek
ezber bozuyor.
türlü İslami faaliyeti illegal kabul etmesi
ile İslami faaliyetler daha çok informel
ilişkilerde ve zeminlerde sürdürülüyordu.
Başta Nakşiler olmak üzere tarikatler ki,
Said-i Nursi de bir Nakşi’dir, Nurculuk
ve Süleymancılık diye bilinen yeni
cemaat zeminleri, gayr-i resmi olarak
faaliyetlerini zor şartlarda sürdüren
medreseler, Diyanet muhitlerinde görev
alan insanların resmi sınırları esneten
çabaları ve özel ilişki halkaları bu
zeminleri oluşturuyordu. Bu zeminler
arasında bugünkü gibi bir kopukluk
yok. Bugün İslamcı muhitlerle Nurcular
arasında gözlemlenen kopukluğun aksine,
Nurculuk İslamcı geleneği taşıyan ana
havzalardan birisidir mesela. Hilal dergisi
bunu çok çarpıcı bir şekilde temsil ediyor. İslami dergilerle ilgili çalışmalarınızı
üç dönem üzerinden ele alıyorsunuz. Bu
üç dönemi birbirinden ayıran ana hatlar
neler?
Aslında biz çalışmayı dört dönem
olarak planlamıştık. Bu dönemleri de
Türkiye’nin tarihi sürecinde önemli
değişmeleri dikkate alarak yapmıştık.
Sırat-ı Müstakim dergisinin de çıkış tarihi
olan 1908 yılını bir başlangıç olarak kabul
ettik; Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu’nun çıkarılması ve Şer’iyye ve
Evkaf Vekaleti’nin ilgası ile de bu dönemin
kapandığını 1924 varsaydık. İkinci dönem
ise 1924 ile çok partili hayata geçiş tarihi
Sebilürreşad’dan son sayı (1966): Eşref
Edip tarafından 1948’te tekrar yayımlanmaya başlayan Sebilürreşad 362 sayı
daha çıktıktan sonra yarım asrı aşan yayın
hayatına son verdi.
Hareket’in en etkili dönemi (Ocak
1966): Yayın hayatına 1939’da başlayan
Nurettin Topçu’nun Hareket dergisi
1966-1977 yılları arasında 115 sayı çıktı.
Bu dönemde Hareket, İslam sosyalizmi,
tekamülcülük, Anadolu toplumculuğu ve
İslam ruhçuluğu gibi kavramlar etrafında
yeni bir felsefi arayışa girdi.
Seyyid Kutub’un idamı (Ağustos
1966): Dönemin dergilerinde yazıları sıkça
yayımlanan ve Türkiye İslamcılığına büyük
etki eden Mısırlı düşünce adamı Seyyid
Kutub idam edildi. Hilal dergisi bu idamı
kapağından duyurdu.
Ticânîlerin dergisi İlahi Işık yayında
(1966): Ticanî tarikatı lideri Kemal Pilavoğlu ve çevresi tarafından çıkarılan İlahi
olan 1947 yıllarını içeriyordu. Üçüncü
dönem de çok partili hayat ve darbeler
dönemi olan yılları kapsıyordu. Son olarak
da, 1980 askeri darbesi ile sonrasını ele
alıyor. Başlangıçta işe bu tasnifle başladık
ama 1924 ile 1947 yılları arasında fazla
dergi olmadığını gördük ve projeyi üç
dönemde tamamlamaya karar verdik.
Cumhuriyetin ilanından 40’lı yılların
sonuna İslamcılık kesintiye mi uğruyor?
Evet, tek partili yıllarda Müslümanlar,
Kemalist devrimlerin tasfiye ettiği İslami
geleneğe ait pek çok imkanı kaybetmiş ve
mahrumiyetler yaşamışlardı. Bu durum,
tarihi ve sosyolojik zemin kaybına uğramış
Müslümanların düşünce mecralarında
ciddi bir dil kaybına, içe kapanmaya ve
fakirleşmeye yol açmıştı. 60’larla başlayan
süreçte bu kıskacın aşılmaya başladığını
görüyoruz. Bunu dergi sayısındaki artış
izliyor. Zira çok partili hayata geçmeyi
icbar eden sebepler, düşünce alanında da
bir çeşitlenmeye kapı aralıyor.
60’lı yıllarda dergiler çeşitlenince
İslami dergilerin içerikleri de birbirinden
ayrışmaya başlıyor diyebilir miyiz?
Evet bu çeşitlenmenin neticesinde
hem söylem olarak bir çeşitlenme ve
zenginleşme yaşanıyor hem de kurumsal
birikimler oluşmaya başlıyor. Bir yandan
edebiyat dergilerinin ana mecrasını
oluşturduğu yerel bir dil pekişiyor,
diğer yandan da İmam Hatip liseleri,
Yüksek İslam Enstitüsü çevreleri ve
cemaat dergileri kendini ifade edebilecek
imkanlara ulaşıyorlar. Keza daha bağımsız
entelektüel mahfillerin oluşması da bu
döneme rastlar.
60’lı yıllardan önce ve sonra bu
dergilerde tartışılan konular neler biraz
açabilir misiniz?
1960 ihtilalinden önceki dönemlerde
“din”in devlet ve toplum nezdindeki yeri
ile sonraki süreçteki konumu arasında bir
“kırılma/daralma” olduğunu görüyoruz.
Nitekim II. Meşrutiyet’ten itibaren
incelediğimiz dergilerin dilinde “din”,
mütedeyyin olsun olmasın toplumun
her kesimini ve devleti muhatap kabul
ederken, ulus-devlet sürecinde görece bir
alan daralması yaşıyor. Süreç içerisinde
İslam herkesin ve devlet başta olmak
üzere her kurumun meselesi değil de
toplumun bazı kesimlerinin meselesi
haline geldiğini görüyoruz. Sanki din
kendisine İslamcılar denilen bir kesimin
meselesi olunca, dil de onu kullanan
özneye ve bu öznenin muhatap aldığı
odağa göre yeniden şekillendiriliyor. Yine,
ilk dönem İslamcıları için milliyetçilik
hem ideolojik paradigma olarak hem de
dönemin pratikleri bakımından karşı
çıkılan bir şey iken, Soğuk Savaş dönemi
İslâmcı dergilerinde ise milliyetçilik ile
ciddi bir yakınlaşma görülüyor.
Bu yakınlaşma hangi dergilere nasıl
yansımış peki?
Bu dönem Türkiye’sinde bir
düşüncenin varoluşu ya da kendisini
temsil etmesi devletin tercihi olan
milliyetçilik ile belli ölçülerde uyumuna
bağlı. Sol söylem için de bu durum söz
konusu. Mesela Nurettin Topçu ve Necip
Fazıl’ın Türk milliyetçiliğini İslam’la
buluşturan çabaları hem bu uyumun
bir göstergesidir hem de İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonraki dönemde yaşanan
Işık, “Hakkın Dostu Haksızın Düşmanı”
sloganı ile yayın hayatına başladı.
Ezberleri bozan Edebiyat raflarda
(Şubat 1969):Kendisini “karşısömürgeci,
öğretisel, tarihsel, evrensel, özgürlükçü,
ilerici” olarak tanımlayan Edebiyat, Nuri
Pakdil öncülüğünde çıkarılmaya başladı.
Sağ-sol çatışması ve antikomünizm
(1970): Dönemin birçok dergisindeki
ortak tema sağ merkezli antikomünizm
iken “Ne sağ, ne sol; tek yol İslam” söylemi
de bu dönemde gelişti.
Türkiye’nin ilk İslamcı partisi Milli
Nizam Partisi kuruluyor (Ocak 1970:
Konya milletvekili Necmettin Erbakan ve
17 arkadaşı MNP’yi kurdular. 1971 Muhtırasından sonra kapatılan partinin yerine
kurulan Mill Selamet Partisi ile çizgisini
sürdüren Milli Görüş hareketi bazı İslamcı
dergiler tarafından açıkça, bazılarınca
zımmen desteklendi.
Mücadele Birliği’nin en önemli yayın
organı çıkıyor (Şubat 1970): Yeniden
Milli Mücadele, “Milletin iman, ahlak,
kültür, tarih ve maddi çıkarlarına bağlı
bir siyasi millî dava dergisi” sloganıyla
1980 yılına kadar haftalık olarak 528 sayı
çıktı.
Seher Vakti kapanıyor (Şubat 1970):
Şule Yüksel Şenler tarafından 1969’da çıkarılmaya başlayan Seher Vakti, 22. Sayısı ile
veda etmek zorunda kaldı.
En çok satan kültür-sanat dergisi:
Pınar (Ocak 1972): 1960 yılında Çapa
Yüksek Öğretmen Okulu Talebe Derneğinin yayın organı olarak hayatına başlayan
Pınar, 1972’de Mücadelecilere geçti ve
dönemin en çok satan kültür sanat dergilerinden biri oldu.
Kıbrıs Harekatına destek (Temmuz
1974): Necmettin Erbakan’ın başbakan
yardımcısı olduğu CHP-MSP koalisyonu
tarafından gerçekleştirilen Kıbrıs Harekatı
milliyetçilerin yanında birçok İslamcı dergi-
kimlik sorununa bir cevap olarak
algılanabilir. Bu söylem aynı zamanda
Soğuk Savaş konseptinin belirleyici
olduğu şartlarda antiemperyalist bir
söylemle bütünleşen bir milliyetçilikti.
Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu
düşündüğümüzde bu karşıtlığın çoğu kez
komünizme teksif edildiği söylenebilirse
de Türkiye dışındaki İslami hareketlerin
birikimini tercüme eden İslam, Hilal ve
Düşünce gibi bir çok derginin dilinde
kapitalizme de açık bir muhalefet
dillendirilmektedir. Aslında bu farklılaşma
70’li yıllardan sonra daha belirgin
hale gelecek ve İslamcı söylemde bir
çatallanma belirginleşecektir.
KARAKOÇ SAİD-İ NURSİ İÇİN YAZIYOR
İmzalara baktığımızda Hilal›de
Nurculuk ve Radikal İslamcılığın
buluştuğunu söyleyebilir miyiz?
Hilal dergisi örneğinden konuşursak,
dergiyi çıkaran Salih Özcan Said Nursi’nin
en yakın taleblerinden birisidir. Bugün
anlamakta zorlanacağımız bir tablo var
Hilal’de. Dergiyi çıkaran kişi Nurcu,
yazanlar bugün radikal İslamcı diye
ifadelendiren insanların öncüleri.
Seyyid Kutub, Mevdudi ve Nedvi’den
çeviriler var. Said Nursi ile Nedvi, İhvan-ı
Müslimin, Kudüs müftüsü Muhammed
Emin el-Hüseyni ve Suud Kralı Faysal
arasında doğrudan irtibat kurabilen adam
Salih Özcan. Bu birikim Hilal dergisine
doğrudan yansıyor. Seyyid Kutub’un
şehadeti de Said Nursi’nin vefatı da aynı
önemde iki olay olarak Hilal’in kapak
konusu olabiliyor. Mesela, Sezai Karakoç
Said Nursi’nin vefatı dolayısıyla Hilal’de
yazı yazıyor. Bugün birarada olmalarını
düşünemediğimiz insanlar o günlerde
pekala bir arada aynı ekip içerisinde
çalışabiliyorlar.
İslami dergilerin Türkiye dışında
yaşayan Müslüman kesimle yeniden
irtibatlandığı dönem bu dönem mi?
Türkiye-dışında yaşayan
Müslümanların birikimi ile irtibatlar
1950’li yıllardan itibaren artıyor. Mısır’ın,
Bilad-ı Şam’ın ve Hind alt-kıtasında
yaşayan Müslümanların birikimleri
tercüme ediliyor. Bu tercümelerle
birlikte, İslam’ın çağın ihtiyaçlarına
cevap verebilecek bütünlüklü
bir nizam olduğu anlayışı
yeniden gündemleşiyor.
Kanaatimce bu
farklılaşmalar hem bir
dil zenginleşmesini
gösteriyor hem de
Türkiye’nin dahil
olduğu NATO
konsepti ile de
irtibatlı olarak, antikomünist devlet
siyasetine içeriden
katkı veriyor. Bu
işlev, egemen dili
temsil eden Avrupa
felsefe ve bilim
anlayışı ile hesaplaşan
Osmanlı İslamcılığı’nın
ufkuyla kıyaslandığında
ne kadar büyük bir
daralma ile karşı karşıya
kalındığını da
gösteriyor.
lerden de destek gördü.
Milli Gençlik’te yeni dönem (Aralık
1974): İsmail Kahraman’ın 1967’de başkan
olmasıyla MTTB’de başlayan dönüşüm Milli Gençlik dergisinin yeni yayın döneminde
belirginleşti. 1975’te lise gençliğine yönelik
çıkan Çatı dergisi de MTTB yayınıydı.
Mirzabeyoğlu’nun ilk dergisi yayında
(Kasım 1975): Aylık Kavga Dergisi” Gölge,
Salih İzzet Erdiş tarafından çıkarılmaya
başladı. Erdiş, “Mirzabeyoğlu” soyadını ilk
defa bu dergide kullanıldı.
MSP’ye taraftar bir dergi:Vesika (Aralık 1975): Şevket Kazan, İsmail Müftüoğlu,
Yasin Hatipoğlu, Zeki Ceyhan, Süleyman
Karagülle gibi Milli Görüş kökenli isimlerin
yer aldığı Vesika çıktı.
Talebe el değiştiriyor (aralık 1975):
Talebe el değiştiriyor Ankara Üniversitesi
Talebe Derneği adına çıkarılan Talebe
dergisi, Mehmet Bekaroğlu, M. Önal Mengüşoğlu, Ahmet Ertürk, Cahit Koytak’ın
Hareket ve Büyük Doğu
bugünün söylemine
etki bırakmıştır
Yapılan çalışmaya baktığımızda İslami dergilerin akademik,
siyasi, fikri ve edebi olmak üzere kendi aralarında da
ayrıştıklarını görüyoruz. Bu alanlarda söz sahibi olan en etkili
olan dergiler hangileri?
60’lı yıllardan itibaren toplumun farklı katmanlarında yaşayan
insanlar ihtiyaç algıları, ilişki zeminleri, öznel birikimleri ve
imkanları ile kendilerini ifade etme imkanı yakalamış oldular.
Öyle ki, ulus-devlet sürecinde gittikçe pekişen coğrafya algısı
da kırılıyor. Mesela, Selamet, İslam ve Hilal dergileri başta
olmak üzere, Türkiye dışındaki Müslümanlarla irtibat kanallarını
çoğaltıyorlar. Bu dergilerin Türkiye’nin mevcut İslami dili üzerinde
derin etkileri olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan, 1960’lardan
önce çıkmaya başlamışsa da, zenginleşen ve gittikçe dilini oturtan
Hareket ve Büyük Doğu dergileri de kanaatimce hâlâ Türkiye
Müslümanlarının söyleminde derin etkileri olan dergilerdir. Diriliş
ve Edebiyat dergileri de sessiz ama derinden bir dil oluşmasına
katkıda bulunmuş. Düşünce dergisi, bugünkü kavram ve gündem
başlıklarının birçoğuna mecra açıyor mesela. Bir de Risale-i
Nur talebelerini çıkardığı İhlas-Zülfikar ve Uhuvvet dergilerini
saymamız gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşlar
üzerinden dergicilik
İslami dergiler kişiler üzerinden olduğu gibi kurumlar,
dernekler v.s üzerinden de var olmuş. Bu konuda neler
söyleyebilirsiniz?
Cumhuriyet rejimi, toplumun kendini temsil etmesinin kanallarını
büyük ölçüde kapamıştı. Merkezi bir iktidar yeni bir toplum
yaratmak istiyordu. Ne var ki, toplumun dini, tarihi ve sosyolojik
kodları ile devleti yöneten seçkinlerin projeksiyonu uyuşmuyordu.
Bu yüzden devleti yöneten elit her fırsatta insanların kendilerini
ifade edeceği imkanları yok etti. Fakat bir süre sonra bu durumu
sürdürmenin yol açtığı sorunlar büyüdü. Sadece iç dinamiklerle
açıklanamayacak bir dizi gerekçeyle, devlet toplumla arasında
oluşan çatlağı belli ölçülerde de olsa tamir etmeye
yöneldi. Mesela İmam Hatip Liseleri’ni ve Yüksek İslam
Enstitüleri’ni açtı. İlim-Yayma gibi bazı sivil kurumların
oluşmasına müsaade etti. Sonraki süreçlerde MTTB vb.
kuruluşlar etrafında gençlik hareketleri yeni bir zemin
buldu. Cemaatlere ve tarikatlere resmi değilse de zımnen
alan bırakıldı. Bu yeni zeminlerin etrafında kümelenen
insanlar kendilerini ifade etmenin aracı olarak dergiler
çıkardılar. Tohum ile İslam Medeniyeti dergileri İHL ve Yüksek
İslam Enstitüsü mezunları ve mensuplarının, İhlas-Zülfikar ve
Uhuvvet Nurcu camianın, Milli Gençlik dergisi MTTB’lilerin,
Yeniden Milli Mücadele aynı adla maruf cemaatin,
Akıncılar ve Akıncı Güç dergisi Akıncılar diye bilinen
hareketin, Hakses ise doğrudan bir devlet kurumu
olarak Diyanet’in çıkardığı dergilerdir. Bu durum,
şartlara göre toplumun ve devlet kurumlarının
kendini ifade etmesinin
bir sonucu olarak
görülebilir.
içinde bulunduğu ekip tarafından yayımlanmaya başladı.
Suriye’de Müslüman Kardeşler’in kıyamı (1976): Suriye Müslüman Kardeşler
Hareketi, 1976’da Hafız Esad’a karşı aktif
bir direnişe başladı. 1982’ye kadar uzanan
bu süreci birçok dergi işledi.
Sebil dergisi yayında (1976): Sert
üslubuyla dönemin “Büyük Doğu”su
olarak adlandırılan Sebil, Kadir Mısıroğlu
tarafından çıkarılmaya başlandı.
Düşünce’nin ilk sayısı (Nisan 1976):
Müstakil ve özgün bir İslami kimliği vurgulamasıyla dönemin önde gelen İslamcı
dergilerinden olan Düşünce Ali Bulaç
tarafından 36 sayı yayımlandı.
Malatya Ekolü (Mayıs 1976): “Yeniden
İlme Dönüş” sloganıyla çıkan Kriter, Said
Çekmegil başta olmak üzere Malatya
ekolünün önemli isimlerini ağırladı.
Şadırvan (Mayıs 1976): Tamamen kadınlar tarafından çıkarılan ilk dergi Şadırvan,
1980’e kadar 18 sayı yayımlandı.
“Yedi Güzel Adam”ın dergisi (Aralık
1976): Mavera Ankara’da yayınlandı.
Yeniden Ölçü (1977): Hüsnü Aktaş tarafından 1974’te çıkarılmaya başlayan Ölçü
dergisi, 49 sayı çıktıktan sonra Yeni Ölçü
adıyla yayımlanmaya devam etti.
Akıncılar’ın ilk dergisi (Mayıs 1977):
Akıncılar Derneği’nin ilk yayın denemesi
olan Akıncı dergisi sadece 6 sayı çıktı.
Ziya ül Hak Pakistan’da yönetimi dev-
ralıyor (Temmuz 1977): Darbe yaparak
cumhurbaşkanı olan Ziya ül Hak’ın Pakistan’da uyguladığı “İslamlaştırma Projesi”
dönemin birçok İslamcı dergisi tarafından
takdir ve destek gördü.
Toplatma, kapatma ve yargılamalar
(Temmuz 1977): TCK 163 ile birlikte 146.
Madde de dönemin İslamcılarını yargılamak ve yayınlarını yasaklamak için sıkça
kullanıldı.
Nesil dergisi (Ocak 1978): Saim Yeprem,
Hayreddin Karaman, Bekir Topaloğlu,
Yaşar Kandemir gibi birçok ismin katkı
sağladığı Nesil dergisi, yeni kurulan Nesil
Vakfı tarafından çıkarılmaya başlandı.
Büyük Doğu veda ediyor (Haziran
1978): 558 sayı olarak aralıklarla yayımlanan Büyük Doğu’nun son sayısı çıktı.
”Ağabey dergiciliği”ne karşı başkaldırı
(Aralık 1978): Edebiyat, Diriliş ve diğer
birçok dergiye sert eleştriler yönelten
Aylık Dergi, Yaşar Kaplan tarafından Ankara’da yayımlanmaya başladı.
“Şeriatçi dergiler” sahnede (19781980): Şura (1978), Tevhid (1979) ve
Hicret (1979-1980) gazeteleri kendilerini
açıkça “şeriatçı” olarak tanımladı ve devlete karşı çok sert bir muhalefet yürüttü.
İran İslam Devrimi’nin yankıları(1979):
İran’daki devrim süreci Türkiye’deki birçok
İslamcı dergi tarafından büyük bir heyecanla takip edildi.
Akıncılar’dan iki yeni dergi (1979):
Darbe dergileri
vuruyor
Dönemin siyasi gelişmeleri dergilerin
çeşitlenmesinde etkili olmuş mu?
Dergilerin sayıları da dönemin siyasi ve iktisadi
şartlarından doğrudan etkileniyor. Bir grafik olarak
1956-1980 yılları arasında yayınlanan dergileri ve
dergi sayılarını şu şekilde verebiliriz.
Tabloda görüldüğü gibi, 1970 ve 1980 darbelerinde
olduğu gibi dönemsel bazı farklılıklar olsa da,
geçmişe doğru gittikçe dergi sayıları azalıyor.
Batı’yı
sorguluyor
İslamcı dergilerde çıkan yazılar üzerinden bir
değerlendirme yaparsak en çok hangi konular
işlenmiş. İslamcılığın dert ettiği meseleler neler?
Hangi konular öne çıkıyor?
İslamcılık tekil tezahürü olan bir ideolojik söylem
değil. Dolayısıyla İslamcıların gündemleri de
çeşitli değişkenlere bağlı olarak bazı değişmelere
uğruyor. II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte çıkan ilk
dönem dergileri daha çok “işgal ve parçalanma”
olgusu ile “kendi değerlerimizin kifayeti” etrafında
yapılan tartışmalarla şekilleniyor. Bu çerçevede
“kendi”ni ve hakim güç olarak Avrupa’yı anlamaya
ve sorgulamaya yönelik gündemler ve kavramlar
dergilerde belirleyicidir. Mesela, İslam’ın terakkiye
mani olup olmadığı, kadın meselesi, taklid, içtihad,
tecdid, mezhep, tarikat ve tasavvuf, hilafetin
şer’i mahiyeti vb. kavramları kendini yeniden
anlamlandırma çerçevesindeki müzakereler olarak
anlamak mümkün. Bilim ve teknik, ittihad-ı konular
ise Avrupa ve Müslümanları Avrupa ile ilişkilerini
anlamlandırma etrafındaki meselelerdir.
Seksen sonrası
işgaller ve
İran devrimi
Seksen sonrası İslamcı dergiler daha çok hangi
konulara ağırlık veriyor?
Benim yaptığım şahsi araştırmaya göre, 1980 askeri
darbesi sonrasında darbe ortamının susturduğu
toplumda insanlar Afganistan ve Filistin gibi işgal
altındaki Müslümanların sorunlarını, İran İslam
Devrimi gibi yerlerdeki kazanımları ve farklı İslam
beldelerindeki entelektüel birikimleri tercüme
ederek bu kavramsal birikim ve gündemler
üzerinden hem kendilerini ifade etmeye hem
de burada daralan soluklanma imkanlarını bu
coğrafyalarla kurdukları irtibatlar üzerinden
genişletmeye çalışıyorlar. Ama bu zorlu süreçlerde
gittikçe çeşitlenen ilgi alanları ve bir kavram
dünyası oluştuğunu rahatlıkla ifade edebilirim.
Kur’an’ı anlama usulünden dünya siyasetine, sanat
felsefesinden gündelik hayatın pratiklerine kadar
uzanan bir ilgi çeşitliliği var dergilerde. Bu dönemde
müthiş bir dirilik ve arayış var.
Akıncılar’dan ayrılan Salih Mirzabeyoğlu
tarafından Haziran 1979’da çıkarılan Akıncı
Güç’ten hemen sonra Akıncılar Derneği
adına Mehmet Güney tarafından ağustos
1979’da Akıncılar yayımlandı.
İlk Türkçe Arapça dergi (Eylül 1979):
İlk Türkçe-Arapça dergi Hasan Aksay
tarafından çıkarılan Hicret, Arapça ve
Türkçe olarak çift dilli basılan ve Türkiye’de
yayımlanıp İslam ülkelerine yollanan bir
dergi oldu.
Hicri 1400. Yıl Manifestosu(Kasım
1979): Önde gelen İslamcı dergiler Akıncılar, Düşünce, Fikir ve Sanatta Hareket,
Hicret, İslami Hareket ve Sebil Hicri 1400.
Yıl münasebetiyle ortak bir manifesto
yayımladı.
Afgan Cihadı (Aralık 1979): Sovyetler
Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesiyle
başlayan direniş birçok dergi tarafından
yakından takip edilerek desteklendi.
Yenigün’ün Şehadeti ve İslami Hareket(Temmuz 1980): Dönemin önde
gelen genç dava insanı Sedat Yenigün, faili
meçhul bir cinayetle hayatını kaybetti.
Yenigün’ün çıkardığı İslami Hareket üç ay
sonra kapandı.
Darbe (12 Eylül 1980): İslamcı yayıncılığa
“darbe” 12 Eylül Askeri Darbesi ile İslamcı
yayıncılık da ciddi bir darbe aldı. İslami
Hareket, Nesil ve Tohum kapanırken,
Diriliş yayınına uzun bir ara verdi. Sebil ise
1982’ye kadar ancak 5 sayı çıkabildi.
Download