Çocuğa Yönelik Ayırımcılıkla Mücadelede

advertisement
Hukukçular İçin
#MevzuyuBüyütüyoruz!
Çocuğa Yönelik
Ayırımcılıkla Mücadelede
Kolaylaştırıcı Rehber
Hukukçular İçin
#MevzuyuBüyütüyoruz!
Çocuğa Yönelik
Ayırımcılıkla Mücadelede
Kolaylaştırıcı Rehber
Gündem Çocuk Derneği
Haziran, 2016
Hazırlayanlar
Av. Şahin Antakyalıoğlu
Av. Dilek Kumcu
Av. Sezgi Korkmaz
Mehmet Onur Yılmaz
Grafik Tasarım
Ceket Medya
Gündem Çocuk Derneği Çocuk Hakları Merkezi
Büklüm Sok. 44/4 Kavaklıdere/Ankara
www.gundemcocuk.org İÇİNDEKİLER
Önsöz5
Ayırımcılık ve İnsan Hakları
11
Çocuğa Karşı Ayırımcılık Kavramı
15
Çocuğa Karşı Ayırımcılığın
Önlenebilmesinde Yükümlülük Sahipleri
25
-
Devletin Yükümlülükleri
25
-
Hükümet Dışı Örgütlerin Rolü
25
-
Bireylerin Sorumlulukları
26
Hukukçular için Çocuğa Karşı
Ayırımcılıkta Odak Alanlar
ve Ayırımcılığın Önlenmesine Dair Öneriler 29
Odak Alanlar
-
Yaşa dayalı ayırımcılık nedir?
Ne yapmalısınız?
29
-
Cinsiyete dayalı ayırımcılık nedir?
Ne yapmalısınız?
36
-
Engelliliğe dayalı ayırımcılık nedir?
Ne yapmalısınız?
43
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Önsöz
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar
bakımından eşit doğarlar.
Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine
kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar“1
İnsan hakları bağlamında ayırımcılık, insan hakları
ihlali ortaya çıkaracak şekilde eşitliğe aykırı muamele halidir. Başka bir ifadeyle “haklar ve onur
bakımından eşit olarak doğduğu” kabul edilen insanlardan bazılarına; sırf o kişiyi belirleyen bir ya
da daha çok özelliğinden kaynaklı; doğrudan, dolaylı, açıkça ya da örtülü olarak, eşitliğe aykırı ya da
eşitliği sağlamaktan kaçınan bir şekilde, onun bazı
haklarını kullanmasını geciktirici, engelleyici ya da
ortadan kaldırıcı muamele halidir. Bu özellik(ler)
kişinin varlığından gelen ve seçemediği ırkı, anadili, etnik kökeni, cinsel yönelimi olabileceği gibi,
kendi seçimi olan dini inanç, felsefi düşünce vb.
kimlik öğeleri de olabilir.
“Çocuğa karşı ayırımcılık” kavramı da ayırımcılık
kavramından farklı öncülleri olan bir kavram değildir. Ancak toplumda yerleşik olan çocuk algısının
ayırımcı sonuçları, çocukların ayırımcılığa karşı
savunmasızlığı ve yüksek kırılganlıkları, çocuklara
karşı ayırımcılığın zincirleme sonuçları ve çocuklara karşı ayırımcılık alanlarının çeşitliliği ve derinliği
nedeniyle genel ayırımcılık alanlarından farklılıklar
gösterir. Bu alanların bir kısmı, genel ayırımcılık
1
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 1.
5
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
alanları olup çocuklarında yetişkinlerle birlikte
mağduru olduğu alanları ifade eder. Çocuğa karşı
ayırımcılık alanlarının bir kısmı ise çocukların bağlı/bağımlı oldukları yetişkinlerden dolayı dahil oldukları ayırımcılık alanlarını tarif etmektedir.
Elinizdeki rehber, 14-18 yaş arasındaki çocukların
yaş, toplumsal cinsiyet ve engellilik odaklarındaki
ayırımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmayı amaçlayan Büyüteç: Ayırımcılıkla Mücadelede Etkili Araçlar Projesi’nin bir yayınıdır.
Büyüteç, Gündem Çocuk Derneği koordinasyonunda Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı
ortaklığında ve Sabancı Vakfı Toplumsal Gelişim
Hibe Programı desteği ile yürütülmektedir. Yaş,
toplumsal cinsiyet ve engelliliğe dayalı ayırımcılık
odaklarında Türkiye’de ayırımcılığın yaşanmasına
sebep olan en önemli ve yapısal sorunların görünür kılınmasına, bunlara ilişkin stratejik öneriler
geliştirilmesine ve ayırımcılık pratiklerinin ortadan
kaldırılması yönünde ilgili tüm aktörlerin savunuculuk kapasitelerinin güçlendirilmesine odaklanılmıştır.
Bu rehber, çocuklara yönelik ayırımcılığı tanımlamayı, görünür kılmayı ve ayırımcılığın ortadan
kaldırılmasına yönelik hukukçulara ayırımcılıkla
mücadelede rollerini hatırlatmak ve öneriler sunmayı hedeflemektedir. Rehberin hazırlığında konuyla
ilgili önceki çalışmalardan ve yine bu proje kapmasındaki bilgi ve deneyimlerden yararlanılmıştır.2 3
Amacımız Türkiye’de çocukların ayırımcılığa uğramamaları için devletin, yükümlülüklerini bir an
evvel yerine getirmesine katkıda bulunmaktır.
Biliyoruz ki ayırımcılık başta olmak üzere tüm hak
ihlallerinin ortadan kaldırılması ve çocuk haklarına
ilişkin politikalarda kişilerin ve toplumların tutum
2
3
6
Türkiye’de Çocuklara Yönelik Ayırımcılık Raporu (2013), Gündem
Çocuk Derneği
Büyüteç: Ayırımcılığa Dair Yargı Analiz Raporu (2016), Gündem
Çocuk Derneği
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
ve davranışlarında olumlu yönde değişiklik sağlanması konusunda; konuyu görünür kılmak, kamuoyunun dikkatini çekmek ve devlete yükümlülüklerini hatırlatmak temel bir başlangıç noktasıdır. Bu
doğrultuda başta ayırımcılığın ortadan kaldırılmasıyla ilgili hukukçular gibi konuyla doğrudan ilgili
aktörler olmak üzere herkesin konuyu sahiplenmesi ve sesini yükseltmesinin yaşamsal önem taşıdığını biliyor ve herkesi çocuk hakları için daha fazla
emek vermeye çağırıyoruz.
Çocuğa karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılmasına
katkı verme iddiası ile çıkılan yoldaki bu rehberi
kaleme alan Mehmet Onur Yılmaz ile hukuki konularda katkıda bulanan Dilek Kumcu, Şahin Antakyalıoğlu ve Sezgi Korkmaz ile rehberin geliştirilmesi sürecine destek veren Çocuk Alanında Çalışan
Avukatlar Ağı’na ve en önemlisi rehberlere geri
bildirim veren gençler ile raporun ortaya çıkması
için mali kaynak sağlayan Sabancı Vakfı Toplumsal
Gelişme Hibe Programı’na teşekkürü borç biliriz.
Gündem Çocuk Derneği
7
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Ayırımcılık ve
İnsan Hakları
9
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Ayırımcılık ve İnsan Hakları
İngilizce discrimination sözcüğünün karşılığı olarak
ayırımcılık, kelime anlamı olarak bir kişi ya da gruba, diğer kişi ve gruplardan farklı ve eşitliğe aykırı muamele hali olarak tanımlanabilir. İnsan hakları çerçevesinde bir kavram olarak ele alındığında ise
insan hakları ihlali ortaya çıkaracak şekilde eşitliğe aykırı muamele hali ayırımcılık olarak tanımlanabilir. Daha geniş bir ifadeyle ayırımcılık, “haklar ve onur bakımından eşit olarak doğduğu” kabul
edilen insanlardan bazılarına; sırf o kişiyi belirleyen
bir veya daha çok özelliğinden kaynaklı; doğrudan,
dolaylı, açıkça ya da örtülü olarak, eşitliğe aykırı ya
da eşitliği sağlamaktan kaçınan bir şekilde, onun
bazı haklarını kullanmasını geciktirici, engelleyici
ya da ortadan kaldırıcı muamele halidir. Bu özellik(ler) kişinin varlığından gelen ve seçemediği ırkı,
anadili, etnik kökeni, cinsel yönelimi olabileceği
gibi, kendi seçimi olan dini inanç, felsefi düşünce
vb. kimlik öğeleri de olabilir.
Ayırımcılık kavramı sıklıkla ayrımcılık kavramı ile
karıştırılır ve bu iki kavram sıklıkla birbiri yerine
kullanılır. Ancak bu noktada ayırımcılık kavramının
bizim de ilgilendiğimiz discrimination kavramının
Türkçe karşılığı olduğu, a y r ı m c ı l ık kavramının
ise ‘şeyler arasındaki farkı ayırt edebilme yeteneği’
olarak Türkçeleştirebilecek differentiation kavramının karşılığı olduğunun akılda tutulması gerekir.
Örneğin, kadın ile erkek arasındaki farkları ortaya
koymak kadınla erkeğin ayrımını yapmaktır. Ancak
erkek çocukların okula gönderildiği bir ailede kız
çocuklarının okula gönderilmemesi cinsiyetinden
dolayı eşitliğe aykırı muameledir yani ayırımcılıktır.
Uluslararası insan hakları hukukunun çerçevesini
çizen en temel belge olan 1947 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1. Maddesi insanların neden eşit olduklarını ve bir fikir olan
insan haklarının gerekçesini açıklar. Madde şöyledir:
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından
eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar“
11
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Bu madde tüm insan hakları hukuku manzumesi
içinde insan haklarının niteliğine dair tanımlama
çabası olan tek ve bu niteliği sebebiyle de en önemli
maddedir. “İnsanlar haklar ve onur bakımından eşit
doğarlar”. İşte bu yüzden kişilere eşitlik ilkesi çerçevesi içinde muamele edilmeli ve kişiler yaşamı süresince bu eşitliği bozucu muamelelerden korunmalı.
Bu aynı zamanda, her birimize diğer herkese eşitlikçi şekilde muamele etme yükümlülüğü verir. İnsan haklarına evrensel bir talep olma gücü veren de
bu eşitlik fikridir. Dolayısıyla, ayırımcılık, bu eşitlik
fikrine, yani insan haklarına aykırı bir eylemdir ve
temel insan hakları ihlallerindendir.
Bir insan hakları ihlali olarak ayırımcılık, tüm insanlar için geçerli, yani evrensel talepler olan insan
haklarının, kişinin varlığından gelen ya da kendi
seçtiği ona ait bazı özellikler bahane edilerek yerine
getirilmemesi durumunda ortaya çıkar.
12
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
‘Çocuğa Karşı
Ayırımcılık’ Kavramı
13
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
14
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
‘Çocuğa Karşı Ayırımcılık’ Kavramı
Çocuğa karşı ayırımcılık’ kavramı ‘ayırımcılık’ kavramından farklı öncüleri olan bir kavram değildir.
Ancak genel ayırımcılık kavramından ayrı ele alınmasını gerektirecek önemli dört nedenden bahsedilebilir:
1. Toplumda Yerleşik Olan Çocuk Algısının
Ayırımcı Sonuçları:
Toplumda var olan çocuk algısı, kültürel ve tarihsel kökleriyle, çocuğa karşı ayırımcılığın en önemli
kaynaklarından birisidir. Bunun açıklaması da her
birimizin genel olarak çocuklukla ve kendi çocukluğumuz ile olan ilişkimizde ve bunun toplumsal
görüntüsünde yatar.
Bu algının ilk görünümü çocukluğa bakışta ortaya
çıkar. Buna göre çocukluk bir insan için hayatındaki “g e ç i c i” bir dönemdir. Yaşanır ve geçer. ‘Orta
yaşlı, beyaz, varlıklı erkek’ ideali üzerine kurulu
ataerkil toplum düzeninde çocukluk bir an önce
aşılması gereken ve varış noktası (başarısı!) yetişkinlik olarak görülen bir süreç, neredeyse kabakulak gibi kaçınılmaz bir hastalık olarak algılanır. Çocukluktan çıkmak ise bir nevi sınıf atlamak gibidir.
İnsanlar yetişkinliğe varmak üzere motive edildikleri bir ortamda ‘atlattıkları’ çocukluklarını hemen
unutmaya ve bir çocukları olana kadar da bir daha
düşünmemek üzere geride bırakmaya programlanmış gibidirler.
Bu algının devamı olarak toplumun yetişkin bireylerinin çocuklukla bir sonraki karşılaşması kendi
çocukları sayesinde olur. Bu yeni karşılaşma ise ne
yazık ki genellikle yukarıda bahsettiğimiz çarpık
çocuk algısının yeniden üretilmesi ile sonuçlanır.
Çocukluk ile ilgili bu çarpık algı çocukların bir nevi
e k s i k i n s a n kabul edilmesi sonucunu doğuruyor. Çocuklara yaklaşım ve muamele de ‘çocukların eksik insan olduğu’ kabulü ile şekilleniyor ve
kaçınılmaz olarak ayırımcılıkla sonuçlanıyor. Bu ise
15
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
insan haklarının temelini oluşturan eşitlik kavramını ihlal etmenin ötesinde yok sayan bir durum ve
ayırımcılık ile mücadelede hedef alınması gereken
en temel alanlardan birisi.
Çocuklukla ilgisini kendi çocukluğu ile ya da çocuğunun çocukluğu ile sınırlı tutan ve çocukluğa
geçicilik atfeden bu yetişkin yaklaşımının bir diğer
sakıncası ise kişiler için geçici olan çocukluğun toplumlar için kalıcı ve sürekli olduğunun es geçilmesidir. Çocukluk kişilerin yaşamında geçiciyken insanlık için süreklidir. Çocuklar büyüyüp yetişkin olsalar
da çocukluk toplum için kesintisiz bir şekilde sürer.
Bu gerçeğin farkındalığındaki yaygın eksiklik konu
çocuklar olduğunda yapılıp edilenlerde bir geçicilik, özensizlik, süreksizliği mazur göstermekte ya
da yapılmayanların görünmesini engellemektedir.
Çocuklara yönelen ayırımcılığın ortaya çıkışının ve
görünmezliğinin arka planında çocukluk ile ilgili bu
çarpık algı yatmaktadır.
2. Çocukların Ayırımcılığa Karşı Savunmasızlığı
ve Yüksek Kırılganlıkları:
Çocuklar toplumsal değer yargılarının bir yansıması olarak yasal olarak sınırlandırılmış katılım
ve örgütlenme hakları sebebiyle yaşadıklarını ifade
etmede önemli sorunlarla karşı karşıyalar. Oy veremeyen, örgütlenemeyen, hak arayamayan çocuklar
karar alıcıları etkilemede etkisiz kalıyor. Toplumun
üçte birinden fazlasını oluşturmalarına rağmen toplumsal kaynaklardan faydalanma oranları çok düşük ve siyasetin de öznesi konumunda değiller. Hak
ihlaline uğrayan bir çocuğun hakkını arayabilmesi,
ihlal ile ortaya çıkan zararın tazmin edilebilmesi ve
benzer ihlallerin tekrarının engellenmesi ne yazık ki
yetişkinlere bağlı. Bu da çocuğa yönelik ayırımcılığın çok yüksek bir oranda cezasızlıkla sonuçlanmasına ve ayırımcılığın engellenmesinin de çok uzun
zaman almasına sebep oluyor.
16
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
3. Çocuklara Karşı Ayırımcılığın Zincirleme
Sonuçları:
İnsan yaşamının gelişimsel olarak çok özel bir dönemi olan çocukluk evresinde maruz kalınan bir
hak ihlali, bu döneme özel gelişimsel fırsatların kullanılmasını engellediği ya da geciktirdiği için yetişkin bir bireyle karşılaştırıldığında telafisi çok daha
zor hatta imkansız sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Diğer yandan çocukluk dönemindeki bir ayırımcılık
kaçınılmaz şekilde zincirleme pek çok hak ihlalini
peşi sıra getirebiliyor.
4. Çocuklara Karşı Ayırımcılık Alanlarının
Çeşitliliği ve Derinliği:
Politik, ekonomik ve sosyal olarak yetişkinlere bağlı/bağımlı bir yaşam süren çocuklar, bağlı/bağımlı
oldukları yetişkinlerin ya da içinde oldukları toplumsal sınıfın, kesimin ya da grubun yaşadıklarının etkilerinden de muaf değiller. Dolayısıyla yukarıda bahsi geçen ayırımcılık kaynaklarının yanı
sıra çocukların yakın çevresinden, yani ailesinden
başlayarak, üyesi olduğu toplumsal sınıf, kesim ya
da gruptaki yetişkinlerin durumlarından, maruz
kaldıkları hak ihlali ve/veya ayırımcılıktan misli ile
etkileniyorlar. Bu da çocukları tehdit eden ayırımcılık alanlarını hem çeşitlendiriyor hem de derinleştiriyor.
Çocuğa Karşı Ayırımcılık Alanları
Çocuğa karşı ayırımcılık alanları toplumda yerleşik olan çocuk algısının ayırımcı sonuçları,
çocukların ayırımcılığa karşı savunmasızlığı ve
yüksek kırılganlıkları, çocuklara karşı ayırımcılığın zincirleme sonuçları ve çocuklara karşı
ayırımcılık alanlarının çeşitliliği ve derinliği nedeniyle farklılıklar gösterir. Bu alanların bir kısmı, genel ayırımcılık alanları olup çocukların da
yetişkinlerle birlikte mağduru olduğu alanları ifade
eder. Bir kısmı ise çocukların bağlı/bağımlı olduk-
17
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
ları yetişkinlerden dolayı dahil oldukları ayırımcılık
alanlarını tarif etmektedir.
1. Irka Dayalı Ayırımcılık(Irkçılık):
Irkçılık yani bir“ırk”ın diğer bütün “ırklar”dan üstün olduğu savı, kendi başına bir insan hakları
ihlalidir. Çocuklarda ırkları çoğunluktan farklı olduğunda eşitliğe aykırı muameleye maruz kalabilmektedirler. Irkçı ayırımcılık çoğu kez etnik, dinsel
ve dolayıyla dilsel kökenli ayırımcılıkla birlikte ortaya çıkmaktadır.
2. Etnik Kökene Dayalı Ayırımcılık:
Çocuklar etnik kökenleri sebebiyle eşitliğe aykırı
ve insan hakları ihlaline yol açıcı muameleye maruz kalabilirler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
Kürtlerin ya da Ermenilerin yaşadıkları ayırımcılık,
çoğunluktan farklı dinsel inanca ve/veya anadile sahip bir etnik grup olarak birden çok ayırımcılık alanının biraradalığının sonuçlarını göstermektedir.
3. Dinsel İnanca Dayalı Ayırımcılık:
Dini inanç kişisel bir olgu olsa ve aileden edinilen
kaçınılmaz kimlik öğelerinden (ırk ve etnik köken
gibi) birisi olmasa da sosyolojik ve kültürel arka
planı ile birlikte değerlendirildiğinde çocukların
içinde yetiştikleri aile ve toplumsal kesimin dinsel inancı ile anılmaları ve değerlendirilmeleri bir
genellik arzetmektedir. Bu sebeple çocuklar, içinde bulundukları toplumda çoğunluktan farklı bir
dinsel inanca sahip bir ailede yetişmelerinden ya
da toplumsal kesimin/grubun üyesi olmalarından
dolayı eşitliğe aykırı muameleye maruz kalmaktadırlar.
4. Cinsiyete Dayalı Ayırımcılık:
Çocuklar cinsiyetleri gerekçe gösterilerek eşitliğe
18
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
aykırı muameleye maruz kalmaktadırlar. Cinsiyete
dayalı ayırımcılık son dönemde çocuklar açısından
toplumsal bilincin en geniş olduğu ayırımcılık alanı olarak değerlendirilebilir. Bu hem yaygınlığının
hem de kadın hareketinin kız çocukları ile ilgili
çalışmalarının bir sonucudur. Ama aynı zamanda
en yaygın olan ve bu sebeple en çok mücadelenin
gerektiği ayırımcılık alanlarından biridir.
5. Cinsel Yönelime Dayalı Ayırımcılık:
Çocuklar sahip oldukları cinsel yönelimler sebebiyle ayrımcı muameleye maruz kalmaktadırlar. Türkiye’de, çocukların da yetişkinler gibi farklı cinsel
yönelimlerinin olduğu kültürel ve dinsel normların
baskısı ile görmezden gelinen ve üzerine neredeyse
hiç konuşulmayan bir konudur. Bu görmezden gelme ve beraberinde ortaya çıkan baskı, ayırımcılığın
temel kaynaklarından birisidir.
6. Engelliliğe Dayalı Ayırımcılık:
Engellilik yetişkinler ve çocukların ortaklaştığı ayırımcılığa maruz kalma sebeplerindendir. Çocukların yetişkinlere olan ekonomik, sosyal bağımlılığı
engellilikle birlikte artmakta ve mutlaklaşmaktadır.
Engelli çocuğun bağımlı olduğu yetişkinin kamusal
olarak desteklenmesindeki eksiklikler, engelli çocuğu doğrudan etkilemekte ve zincirleme hak ihlallerinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
7. Ekonomik Ayırımcılık:
Çocuklar ailelerinin ekonomik durumundan dolayı
ekonomik olarak dezavantajlı duruma düşebilirler.
Bu durum çocukların bazı haklarını (eğitim, sağlık,
gelişim, beslenme, barınma vb.) kullanabilmelerini
tehlikeye atabilir, geciktirebilir ya da ortadan kaldırabilir. Ayrıca çocukların ailelerinin ekonomik durumu, sınıfsal farklılıkları onların okul ortamında,
19
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
sokakta ayırımcı muameleye maruz kalmalarına
sebep olmaktadır.
8. Çocuğun birinci derece yakınlarının meslek
ve/veya işleri:
Çocuğun ebeveynlerinin, ona bakmakla yükümlü
olan kişilerin ya da birinci derece yakınlarının toplumun değer yargıları sebebiyle hoş karşılanmayan/
horgörülen/benimsenmeyen/itibarsız addedilen iş
veya meslek sahibi olmalarından dolayı ayrımcılığa
uğrayabilirler.
(1)Ebeveyni seks işçisi olan çocukların askeri
okullara alınmaması, okulda, mahallede hor
görülmesi ve dışlanması,
(2) Babası apartman görevlisi olan çocuğa okulda
temizlik yaptırılması,
(3) Ebeveynlerinden birisi temizlik işçisi olarak
çalışan çocukla mahallede dalga geçilmesi,
9. Çocuğun birinci derece yakınlarından birisinin cezaevinde bulunması:
Çocuğun birinci derece yakınlarından birisinin cezaevinde bulunması, çocuk için üç farklı ayırımcılık riski ortaya çıkarır.
(1) Cezaevinde olan yakınının hükümlü olduğu
suçun (yüz kızartıcı suçlar; hırsızlık, adam öldürme, tecavüz vb.) çocuğun yakın çevresinde
doğrudan ya da dolaylı olarak çocukla özdeşleştirilmesi, bu özdeşleştirme riskine karşı çocuğun korunmaması.
(2) Kendisine bakmakla yükümlü olan kişi ya da
kişilerden birisi hapiste olan çocuğun bakım,
gözetim, beslenme, eğitim, sağlık, barınma
vb. ihtiyaçlarının karşılanmasının aksaması
ve çocuğun cezaevinde olan yakınının eksikliği sebebiyle ortaya çıkan ekonomik, sosyal,
20
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
duygusal mağduriyet riskine karşı korunmaması.
(3) Çocuğun hükümlü olan annesi ile birlikte kapalı kurumda bulunduğu süre içinde çocuğu
gözeten gerekli tedbirlerin alınmaması.
10. Çocuğun gelişimsel, fiziksel farklılık(lara)ya
da dezavantaj(lara)sahip olması:
Çocuğun yaşıtlarına göre fark edilebilir şekilde
uzun boylu, kısa boylu, kilolu, zayıf olması, gözlük
kullanması, estetik farklılık ve ya deformasyonlarının olması, bu farklılıkların herhangi birinden kaynaklı ayırımcılık riskine karşı korunmaması çocuk
için bir ayırımcılık kaynağıdır.
11. Eğitim sistemi kaynaklı ayırımcılık:
Eğitim her çocuğun hakkıdır ve devletin yükümlülüğü her çocuğun özelliklerine ve ihtiyaçlarına
uygun eğitim almasını sağlamaktır. Bu yükümlülük çerçevesinde çocuğun alacağı eğitimin niteliğini belirleyen kriter çocuğun başarısı değil,
eşitlik olmalıdır. “Başarılı ve zeki” çocuğa daha iyi
eğitim vermek üzerine kurulu olan ve çocukları,
yerindeliği tartışılır bir tür başarı tanımına göre
sıralamaya odaklanmış bir eğitim sistemi bir bütün halinde ayırımcılık üretmektedir. Eğitim sisteminin bu yanlış motivasyonu, sadece tartışmalı
başarı/zeka kriterlerini sağlayan çocuklara bir
sonraki aşamada daha iyi olanaklar sunmakta ve
bu şekilde eşitsizlik devlet eliyle pekiştirilmekte
ve sosyal adaletsizlik üretilmektedir. Bu eşitsizlik
oldukça yüzeysel, çarpık ölçme ve değerlendirme
sistemi içerisinde bir sebeple geride kalan çocuklar açısından geri dönülmez sonuçlar doğurmaktadır.
Oysa ölçülmesi gereken çocuğun başarısı değil,
eğitim sisteminin her çocuğun özelliklerini ve ihtiyaçlarını gözetmedeki başarısıdır. Eğitimin odak-
21
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
lanması gereken başarı çocukların birbirleriyle
yarışmadaki başarıları değil, her çocuğun kendi
olanaklarını gerçekleştirmedeki başarısı olmalıdır.
Oysa mevcut eğitim sisteminin amacı bu amacın
çok uzağına düşmektedir.
12. Çocuğun anne ve/veya babası ile birlikte
olamaması:
Çocuğun ölüm, boşanma, ayrılık, bilinmeme vb.
sebeplerden dolayı anne ve/veya babası ile birlikte
olamaması, tipik çekirdek aileden farklı bir ailede
yetişmesi çocuklar için bir ayırımcılık alanıdır.
13. Çocuğun kurum bakımı altında olması:
Çocukların çeşitli sebeplerle devlet sorumluluğunda, kurum bakımı altında olması çocuklar için bir
ayırımcılık kaynağıdır.
14. Çocuğun suça sürüklenerek ya da suç mağduru olarak çocuk adalet sistemine dahil olması:
Suç faktörlerinin ortaya çıkış nedenlerine bakılmaksızın, yaşam boyu etiketlenmesine neden
olan çocuk adalet sistemine dahil olması, o andan
itibaren çocuk için bir ayırımcılık kaynağıdır. Bu
ayırımcılık mağdur ya da fail olan çocuklar için
çeşitli düzeylerde ve farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır.
15. Çocuğun birinci derece yakınlarından birisinin engelli, hasta ve/veya bakıma muhtaç olması:
Çocuğun kardeşlerinden ve/veya ebeveynlerinden
birisinin engelli olması, sürekli bir hastalığı olması
ya da bakıma muhtaç olması ailenin diğer bireyleri
gibi çocukları da etkilemektedir. Bu durum çocuklar için bir ayırımcılık kaynağıdır.
Her bir ayırımcılık alanı tek başına veya bir diğer
ayırımcılık alanıyla birlikte gerçekleşebilir.
22
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Çocuğa Karşı
Ayırımcılığın Önlenebilmesinde
Yükümlülük Sahipleri
23
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
24
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Çocuğa Karşı Ayırımcılığın Önlenebilmesinde
Yükümlülük Sahipleri
1. Ayırımcılığın Önlenmesinde Devletin
Yükümlülükleri
Çocuğa yönelik ayırımcılığın önlenmesinde yükümlülük sahibi devletlerdir. Her devlet, kendi
sınırları içinde yurttaş olan çocukları ve yurttaşı
olmasa da sınırları içinde bulunan, ancak başka
devletin vatandaşı olan ya da herhangi kayıtlı vatandaşlığı olmayan çocukları ayırımcılığa karşı koruyacak yasal koruma mekanizmasını kurmak ve bu
mekanizmayı işletmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük aşağıdaki şekilde ayrıştırılabilir.
i) İnsan haklarına dayalı mevzuat oluşturma ve
uygulama
ii) Henüz taraf olunmayan uluslararası sözleşmelerin onaylanması, taraf olunan sözleşmelerin
uygulanması
iii) Etkin ve bağımsız ombudsmanlık sistemi
iv) Bireysel başvuru mekanizmalarının güçlendirilmesi
v) Ayırımcılık yasağı için etkin yasal altyapı kurulması
vi) İnsan hakları eğitimi
2. Ayırımcılığın Önlenmesinde Sivil Toplum
Örgütlerinin Rolü
Çocuğa karşı ayırımcılığın önlenmesi için devletin
yükümlülüklerini hatırlatmak, bir an evvel yerine
getirmesine katkıda bulunmak, diğer yandan sivil
toplum örgütlerin eve bireylere de ayırımcılıkla
mücadelede rollerini hatırlatmak ve bir yol haritası
sunmak sivil toplum kuruluşlarının sorumluluğudur. Bu çerçevede sivil toplum kuruluşları aşağıdaki
başlıklar çerçevesinde çalışmalar yürüterek çocuklara yönelik ayırımcılığın engellenmesine katkıda
bulunabilirler.
25
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
3. Ayırımcılığa Karşı Bireylerin Sorumlulukları
Her ne kadar yasal yükümlülük sahibi devlet olsa
da, devlet insanların oluşturduğu bir organizasyondan başka bir şey olmadığından insan hakları ihlallerinin önlenmesinde en kapsamlı ve uzun vadeli
kazanım bireylerin insan haklarını ihlal etmeme
bilinci kazanması ile mümkündür. Bir kişinin insan haklarını koruması için önce insan haklarının
ne olduğunu bilmesi gerekir. Ardından insan haklarını korumayı istemesi gerekir. En son olarak da
insan haklarını korumaya cesaret etmesi gereklidir.
Bu koşulların her üçününde kaynağı etik temelli
bir insan hakları eğitimindedir. İnsan haklarını bilen, insan haklarını korumayı isteyen ve insan haklarını korumaya cesareti olan bireyler ancak insan
haklarının etik eğitiminin, örgün eğitimin her aşamasında yer bulması ile mümkün olacaktır. Bu tür
bir eğitimin ardından herkesten beklenen eylem
şöyle iki madde halinde tanımlanabilir:
i) Ayırımcılık yapmamak
ii) Ayırımcılığı görmezden gelmemek
26
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Hukukçular için
Çocuğa Karşı Ayırımcılıkta
Odak Alanlar ve Ayırımcılığın
Önlenmesine Dair Öneriler
27
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
28
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Hukukçular için Çocuğa Karşı Ayırımcılıkta
Odak Alanlar ve Ayırımcılığın Önlenmesine Dair
Öneriler
Ayrımcılık hak temelli çalışan kişilerin en sık karşılaştığı hak ihlali olmasına rağmen en zor tespit
edilen hak ihlalidir. Ayrımcılık kimi zaman doğrudan olmakla birlikte kimi zaman dolaylı olabilmektedir. Çocukların uğradığı ayrımcılık, sadece
çocuk olmalarından kaynaklı “normalleştirmeye”
çalışılmakta veya “normal” kabul edilmektedir. Bir
örnekle somutlaştırmak gerekirse, çocuğun tek başına şikayet ve başvuru mekanizmalarını kullanamaması ayrımcılık olarak nitelendirilmemekte tam
tersine ebeveynleri veya yasal temsilcileri ile başvuru yapması “normal” kabul edilmektedir. Çoğu
ülkede mevzuat da bu “normalleştirmeyi” destekler
şekilde düzenlenmiştir.
Hukukçular, çocukların hakları söz konusu olduğunda da sadece pozitif normları değil evrensel çocuk hakları ilke ve standartlarını esas almalıdırlar.
Bu yaklaşım, çocukların haklarının gerçekleşmesi
kadar yapısal değişiklikleri sağlama potansiyeli bakımından da önemlidir.
Yaşa Dayalı Ayırımcılık Nedir?
İnsan türünün üyeleri doğumlarından itibaren
başka birçok şeyin (ırk, genetik arka plan, coğrafi
köken vb.) yanı sıra yaşa bağlı gelişimsel özellikler
gösterirler. Bu özellikler insan türünün genel özellikleriyle uyumlu olarak kişiden kişiye de farklılıklar gösterebilir.
Kişinin yaşa bağlı gelişimsel özellikleri dönemsel
olarak belli yapabilirliklere, yaş dönemine uygun
gelişimsel fırsatlara ya da yetersizliklere vb. işaret
edebilir. Bu temele dayanarak kişinin haklarını
kullanabilmesi, gelişimsel fırsatları değerlendirerek
kendisini mümkün olan en etkin şekilde gerçekleştirebilmesi için olduğu gibi, korunması için de yapılması gerekenler vardır.
Oysa genel olarak yaşa bağlı gelişimsel durumu;
kişinin haklarını kullanmasını sağlamak yerine bu
29
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
hakların elinden alınmasına ya da ihlalin yasallaşmasına gerekçe teşkil etmektedir. Yaş da diğer pek
çok kişisel özellik gibi o kişi için insan haklarının
farklı gerektirdiklerini ortaya koyması açısından bir
veridir. Engellemek için bir gerekçe olmamalıdır.
Yaş ayırımcılığı ise kişinin yaşa bağlı gelişimsel
özelliklerinin eşitliğe aykırı ya da eşitliği sağlamaktan kaçınan bir şekilde, onun bazı haklarını
kullanmasını geciktirici, engelleyici ya da ortadan kaldırıcı şekilde bir muameleye gerekçe olarak
kullanıldığında ortaya çıkar.
Yaşa dayalı ayrımcılık yasağı Birleşmiş Milletler,
Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği tarafından düzenlenmiştir. Yaşa dayalı ayrımcılıkta öne çıkan iki
grup bulunmaktadır; yaşlılar ve çocuklar.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 16
Aralık 1991 tarihinde 46/91 sayılı “Yaşlılara Dair
Birleşmiş Milletler İlkeleri” ile 12 Nisan 2002 tarihli
“Madrid Siyasi Bildirisi” kabul edilmiştir. Yaşlılara
yönelik yaşa dayalı ayırımcılık hakkında Avrupa
Konseyi düzeyinde de Bakanlar Komitesi Tavsiye
Kararları bulunmaktadır.1 Ancak bu çalışmanın
kapsamı yaşa dayalı ayırımcılığın çocuklar bakımından ele alınması ile sınırlı olduğu için bu düzenlemelere değerlendirmede yer vermek mümkün
olmamıştır.
Çocukların, yetişkinlerle aynı veya benzer durumda olmalarına rağmen kasten ve haksız şekilde
farklı muameleye tabi tutulmaları doğrudan ayrımcılıktır. Dolaylı ayrımcılık ise, herkes için geçerli
bir kural veya politikanın uygulanmasının bazı kişi
veya gruplar bakımından haksız sonuçlara, etkilere yol açması anlamına gelmektedir. Bir örnekle
somutlaştırmak gerekirse, Çin’de 18 yaşın altındaki
1
30
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 10/10/1994
tarihli yaşlılar hakkında Avrupa Konseyi’ne üye devletlere
yönelik R (94)9 sayılı, 24/09/2003 tarihli Avrupa’daki yaşlı
toplumuna yönelik sosyal politikaların oluşturulması hakkında 1591 sayılı tavsiye kararları bulunmaktadır.
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
kişilerin mahkemeler nezdinde şikayetçi olamaması veya ebeveyn rızası olmaksızın doğrudan mahkemeye danışamaması verilebilir.2 Çocukların 18
yaşlarını dolduruncaya kadar vatandaşlığa hak kazanamaması, çocukların vatandaşlığının ebeveynlerine bağlı olması, çocukların derneklere ebeveynlerinin izni olmaksızın üye olamaması3, yetişkinlere
kıyasla daha az ücretle aynı işte çalışmaları, çocuk
mağdurların yetişkinlerin eriştiği şikayet ve başvuru yollarına erişememesi de yaş ayrımcılığı anlamına gelmektedir.
Çocuklara yönelik yaşa dayalı ayrımcılık genellikle
yanlış olarak görülmemekte veya tanınmamaktadır.
Çocuklara yönelik yaşa dayalı ayrımcılığı kapsamlı
olarak nadiren düzenlenmektedir.
Türkiye, BM ÇHS’ye taraf bir ülkedir. BM ÇHS’nin
5. maddesi “Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol
gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın, yerel gelenekler öngörüyorsa uzak aile veya
topluluk üyelerinin, yasal vasilerinin veya çocuktan
hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına,
haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler” şeklindedir. Bu düzenleme çocuğun haklarının sahip olarak
bizzat kullanılacağını düzenlemektedir.
BM ÇHK, Zimbabve Sonuç Gözlemleri’nde, Sözleşmeye taraf devletlere, çocuğun görüşlerine
okulda, ailede ve toplumsal yaşamda saygı gösterilmesini; çocuğun haklarını gelişim halindeki
yetenekleri ile uyumlu biçimde kullanılabilmesini
sağlamak için gerekli önlemleri alma zorunluluğunu belirtmiştir. Yine Meksika Sonuç Gözlemleri’nde “çocuğun kendi haklarını özellikle vatandaşlık
alanında kullanma kapasitesini tam olarak dikkate
almalıdır” görüşünü vurgulamıştır.
2
3
BMÇHK, Çin Sonuç Gözlemleri, 2005, paragraf 37.
BMÇHK, Japonya Sonuç Gözlemleri, 2004, paragraf 29.
31
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
BM ÇHS’nin 5. maddesi, sorumluluğu sadece anne-baba ile sınırlı tutmamıştır. Yasal vasiler ile çocuktan hukuken sorumlu kişilerin sorumlulukları
da madde kapsamında düzenlenmiştir. Sorumlu
kılınan kişiler bakımından benzer bir kapsam Türk
Ceza Kanunu (TCK) bakımından da geçerlidir.
Çocukların bedensel cezalandırılmasının da dahil
olduğu, kötü muamele suçunun düzenlenişinde
aynı konutta birlikte yaşama, idaresi altında bulunma veya büyütme, okutma, bakma, muhafaza etme
veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü
olan kişiler bakımından düzenleme yapılmıştır.
Dolayısıyla TCK’da çocuktan sorumlu olan kişiler
bakımından kapsamı geniş tutmuştur. Ancak ulusal
düzenleme ile uluslararası mevzuatın uyumsuz olduğu nokta, ulusal mevzuatın bu kişileri çocuklara
yönelik şiddet uyguladığında ya da bedensel cezalandırmaya maruz bıraktığında terbiye hakkından
doğan disiplin yetkisinin aşılması halinde cezalandırmayı düzenliyor olmasıdır. Bir başka deyişle, bu
kişilerin çocuk üzerinde terbiye yetkisi olduğu ve
ancak bu yetkinin aşılması halinde kötü muamele
suçunun oluşacağı düzenlenmiştir. AİHM, özellikle
çocukların ve diğer savunmasız bireylerin bedensel
cezalandırma tarzı kötü muamelelerden etkin caydırıcılıkla korunma hakları bulunduğunu vurgulamaktadır.4
Dernekler Kanunu5 uyarınca çocukların örgütlenme özgürlüğü sınırlandırılarak ve yetişkinlerden
farklı olarak düzenlenmiştir. Dernekler Kanunu
uyarınca on beş yaşını bitiren ayırt etme gücüne
sahip çocuklar; yasal temsilcilerinin yazılı izni ile
çocuk dernekleri kurabilmekte veya kurulmuş çocuk derneklerine üye olabilmektedir. On iki yaşını
bitiren çocuklar yasal temsilcilerinin izni ile çocuk
derneklerine üye olabilmekte ancak yönetim ve denetim kurullarında görev alamamaktadır. Sonuç
4
5
32
A. – Birleşik Krallık Davası, Başvuru numarası : 25599/94,
23.09.1998, paragraf 22.
Resmi Gazete, Tarih : 23/11/2004 Sayı :25649
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
olarak çocukların örgütlenme özgürlüğü yetişkinlerden farklı sınırlamalara tabiidir ve bu sınırlama
“yaş” temellidir.
Yine ücret farkı ile ilgili iç hukukumuzdan bir örnek
vermemiz gerekirse; Asgari Ücret Yönetmeliği’nde
2014 yılında yapılan değişiklikten önce on altı yaşından küçük işçiler için asgari ücret yaşça daha büyük olan işçilere göre yaklaşık %13 oranında daha
düşük belirleniyordu. 2013 yılında asgari ücret on
altı yaşından büyükler için net 773,01 TL iken on
altı yaşından küçükler için 673,28 TL olarak belirlenmişti. Yapılan işe, niteliğine dayanmayan sadece
yaşa dayalı olarak yapılan bu ayrımcı düzenleme
yürürlükte değildir.
Ne yapabilirsiniz?
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan yaşa dayalı ayırımcılık ile ilgili;
• Mevzuatın değişmesi için başvuru yapmak isteyen kişi ve kuruluşlara destek olabilirsiniz.
• Mevzuatın değişmesi için doğrudan yaşa dayalı
ayırımcılık gerekçesi ile başvuru yapabilirsiniz.
Somut duruma göre yaşa dayalı ayırımcılık ayrı ayrı
değerlendirilmesi gerekirse de iç hukukumuzda
yer alan bedensel cezalandırmaya dair istisna getiren Türk Ceza Kanunu’nun 232. maddesi ile ilgili
başvuru yapabilirsiniz. Bedensel cezalandırmaya
maruz kalmış bir çocuğu savunuyorsanız, kasten
yaralama gibi maddelerin yanı sıra TCK’nın 232.
maddesinin yaşa dayalı ayrımcılığa yol açtığını ileri
sürebilirsiniz. Başvurunuzda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca usulüne göre onaylanmış insan hakları sözleşmelerine atıf yapmayı unutmayın!
• Mevcut davalarınızda yaşa dayalı ayırımcılık olduğunu düşünüyorsanız yaşa dayalı ayırımcılığı
görünür kılabilirsiniz. Çocukların iş kazalarından mağdur olması, bedensel cezalandırması
33
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
da dahil olmak üzere şiddete uğramış olmaları,
çocukların eğitim sistemi dışına yetişkinlerden
daha kolay çıkarılmaları, çocukların örgütlenme özgürlükleri, bedensel muayeneleri, aydınlatılmış onamlarının alınması gibi birçok hukuki
durumda yaşa dayalı ayırımcılığı değerlendirebilirsiniz.
• Mevzuatın değişmesi için başta meslek örgütünüz olmak üzere çalışma grupları oluşturabilir,
yaşa dayalı ayırımcılığa dair farkındalığı arttırabilir, mevzuat önerileri geliştirebilirsiniz.
• Meslek örgütünüzün çocuk hakları merkezinde/
kurullarında/komisyonlarında yaşa dayalı ayırımcılığı temel çalışma konusu haline getirebilirsiniz, meslektaşlarınızın yaşa dayalı ayırımcılık konusunda güçlenmelerini sağlayabilirsiniz.
• Uygulamada Çocuk Koruma Kanunu’nun İştirak
Halinde İşlenen Suçlar başlığı altındaki 17. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; “Davaların birlikte
yürütülmesinin zorunlu görülmesi halinde; genel mahkemelerde, yargılamanın her aşamasında, mahkemelerin uygun bulması şartıyla birleştirme kararı verilebilir. Bu takdirde birleştirilen
davalar genel mahkemelerde görülür” ifadesine
dayanılarak çocukların yargılamaları genel mahkemelerde görülmektedir. Buradaki zorunluluk
kriteri tamamen yargıcın takdirine bırakılmakta
ve birleştirme kararı verilmesi adeta bir teamül
haline getirilmektedir. Bu sebeplerle Çocuk Koruma Kanunu’nun 17/3. maddesinin, Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci
önüne çıkarılamaz” hükmüne aykırı olduğundan bahisle Anayasa’nın 152’nci maddesine göre
birleştirme kararının dayanağı kuralın iptali için
Anayasa Mahkemesi’ne başvuru mekanizmasını
harekete geçirebilirsiniz.
AİHM, bir küçüğü yargılarken devletin ‘onun yaşını, olgunluk seviyesini, düşünsel ve duygusal kapa-
34
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
sitelerini tam olarak dikkate alması’ ve ‘onun davayı anlama ve davaya katılma yeteneğini arttırmak
için’ tedbirler alması gerektiğini içtihat edinmiştir.
Çocuğun adalet sistemine dahil olması anından
itibaren matbu olarak tutanaklara geçirilen ancak
fiili olarak açıklama yapılmayan dolayısıyla davayı
anlama ve davaya katılma yeteneğinin kısıtlandığı
kanısında olmanız halinde, bu hususun tutanağa
yazılmasını sağlayabilir veya buna ilişkin açıkça
yazılı beyanların dava dosyasına girmesini sağlayabilirsiniz. Unutmayınız ki ayırımcılığın görünür
kılınması ve dolayısıyla ispatı oldukça zordur. Bu
beyanlar ise ispata elverişli önemli delillerdir.
Örnek: T-İngiltere ve V-İngiltere davalarında, iki
çocuk 10 yaşındayken işledikleri bir cinayetten yargılanmış ve suçlu bulunmuştur. Başvurucular, diğer
hususlar yanında, adil yargılanmamış oldukları, küçük yaşta olmaları nedeniyle kendi savunmalarına
etkili biçimde katılamamış olduklarından şikâyet etmiştir. AİHM, bir küçüğü yargılarken devletin ‘onun
yaşını, olgunluk seviyesini, düşünsel ve duygusal kapasitelerini tam olarak dikkate alması’ ve ‘onun davayı anlama ve davaya katılma yeteneğini arttırmak
için’ tedbirler alması gerektiğini belirlemiştir. AİHM,
davayı 14. madde açısından incelemeksizin, Devletin
bu şekilde uygulamada bulunmadığına ve AİHS’nin
6. maddesini ihlal etmiş olduğuna karar vermiştir.
35
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Cinsiyete Dayalı Ayırımcılık
‘Cinsiyet’ insan türünü kadın ve erkek olarak ayıran
fiziksel ve biyolojik özelliklerin genel adıdır. Cinsiyete dayalı ayırımcılık ise cinsiyet sahiplerine kişinin cinsel yöneliminden veya cinsiyet kimliğinden
farklı olarak toplumsal olarak yüklenmiş, atfedilmiş
roller ve değer yargıları olarak tarif edebileceğimiz
toplumsal cinsiyet kaynaklı ortaya çıkar.
Toplumsal cinsiyet, bir grup insanın belli bir yerde, belli bir zamandaki değer yargılarının ürünü
olarak, o topluluktaki kadınlar ve erkekler için söz
hakkından ve kararlara katılımdan, ortak kaynaklara erişime, paylaşımda öncelikten, peşinen atfedilmiş rol ve görevlere kadar pek çok konuda belirleyicidir. Toplumsal cinsiyetin çerçevesini çizen
belirlemelerin kaynağı eşitlikçi ve evrensel nitelik
taşımayabilecek kültürel (dinsel, grupsal, etnik vb.)
nitelikte normlar olduğundan çoğu kez ayırımcı sonuçlar doğurması kaçınılmazdır.
Cinsiyete dayalı ayırımcılık ise cinsiyet sahiplerine
kişinin cinsel yöneliminden veya cinsiyet kimliğinden farklı olarak toplum tarafından kadın ve erkeğe
yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller, davranışlar ve eylemler olarak tarif edilen toplumsal cinsiyet kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Uluslararası mevzuatta cinsiyete dayalı ayırımcılık kapsamlı
şekilde düzenlenmiştir.
Türkiye bu uluslararası düzenlemelerden Birleşmiş
Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), Avrupa Sosyal
Şartı, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Uluslararası Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmesi, İnsan Ticaretine Karşı Eyleme İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Kadına Yönelik Şiddet
ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul
Sözleşmesi), Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel
İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Kon-
36
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
seyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi) ile Uluslararası Çalışma Örgütü, Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü gibi kuruluşların taraf olduğu sözleşmelerini uygulamakla yükümlüdür.
Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa
Konseyi Sözleşmesi, kadınlara ve kız çocuklarına
yönelik şiddet alanında yasal çerçeve oluşturması ve bu alanda uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk
düzenleme olması bakımından önemlidir. Sözleşme kadın ve kız çocuklarının toplumsal cinsiyete
dayalı şiddete maruz kalma riskinin erkeklerden
daha fazla olduğunu ve çocukların ev içindeki şiddete tanık olmak da dâhil ev içi şiddet mağduru
olduklarını kabul ederek düzenlemeler getirmiştir.
Sözleşmenin amaçlarından biri “kadınlara karşı her
türlü ayırımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda
bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yoluyla
da dahil olmak üzere, kadın ve erkek arasındaki
somut eşitliği teşvik etmek”tir. İstanbul Sözleşmesi
fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet, zorla evlendirme,
ısrarlı takip gibi farklı şiddet türleri tanımlanması
bakımından önemlidir.
İstanbul Sözleşmesi’nin “Temel haklar, eşitlik ve
ayrım gözetmeme” başlıklı 4. maddesinin ikinci
fıkrası Taraf Devletlere, kadınlara karşı her türlü ayırımcılığı kınama ve kadınlara karşı her türlü ayırımcılığı önlemek üzere gereken yasal veya
diğer tedbirleri gecikmeksizin alma yükümlüğü
getirmektedir. Devletlerin bu yükümlülüğü kapsamında, kadın erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal
anayasalarına ya da diğer uygun mevzuata dahil
etme ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini
güvence altına alma; kadınlara yönelik ayırımcılığı,
ihtiyaç bulunması halinde, yaptırımlar uygulamak
yoluyla yasaklama; kadınlara yönelik ayırımcı yasa
ve uygulamaları kaldırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Üçüncü fıkra ile de Taraf Devletler İstanbul
Sözleşmesi’nin hükümlerini, özellikle de mağdurun
haklarını korumaya yönelik tedbirleri cinsiyet, top-
37
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
lumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya siyasi olmayan görüş, ulusal veya sosyal köken, ulusal
azınlık ile ilişkilenme, mülkiyet, soy, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu,
engellilik durumu, medeni hal, göçmen veya mülteci olma durumu ya da benzeri herhangi bir temelde
ayrım gözetmeksizin uygulanmasını güvence altına
almak zorundadır. İstanbul Sözleşmesi kapsamında
kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları toplumsal cinsiyete dayalı
şiddetten koruyan özel önlemler ayrımcılık olarak
kabul edilememektedir.
Lanzarote Sözleşmesi’nin ayırım gözetmeme ilkesi
ikinci maddesi uyarınca da Sözleşme hükümlerinin
Taraf Devletlerce uygulanmasında, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerden
faydalanmaları, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi
veya diğer tür görüş, milli veya sosyal köken, herhangi bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk ve
arazi sahibi olma, doğumla, cinsel yönelimle, sağlık
durumuyla, engelli olma veya diğer bir statüyle bağlantılı olmaksızın, ayrım gözetilmeden temin edilmesi gerekmektedir.
İç hukukumuzda kadın-erkek eşitliği ilkesini, 2001
yılında Anayasa’nın 41. ve 66. maddeleri, 2004 yılında 10. ve 90. maddeleri, 2010 yılında ise yine 10.
maddesinde yapılan değişikliklerle beraber değerlendirmek gerekir.
Anayasa’nın 10. maddesinde 2004 ve 2010 yıllarındaki değişiklikler eşitliğin fiili olarak da sağlanması
yükümlülüğünü getirmiştir. Ayrıntılı olarak bakacak olursak; 2004 yılında “Kadınlar ve erkekler eşit
haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” düzenlemesi; 2010
yılında ise 10. maddenin ikinci fıkrasına”…., bu
maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı
olarak yorumlanamaz.” ibaresi eklenmiştir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un düzenlemeleri
38
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
uyarınca kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti
önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler ayırımcılık olarak yorumlanamayacaktır.
Ayrıca İş Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’da kadın erkek eşitliği sağlanmasına yönelik değişiklikler yapılmıştır. Ancak
çalışmanın kapsamı yukarıda da belirtildiği üzere
çocuklar ile sınırlı olduğu için bu düzenlemelere
ayrıntılı olarak yer verilmemiştir.
AİHM kararlarında da cinsiyete dayalı ayrımcılık
ile ilgili pek çok karar bulunmaktadır. Bununla birlikte konumuz bakımından ev içi şiddet ve cinsel
istismar konusunda verilmiş kararları incelemek
önemlidir. AİHM, ev içi şiddet ve cinsel istismar
konusunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
işkence yasağı (3. madde), özel ve aile hayatına
saygı (8. madde), etkili başvuru hakkı (13. Madde)
ve ayırımcılık yasağı (14. Madde) düzenlemelerini
esas alarak karar vermiştir. AİHM, kadına yönelik
şiddet vakalarından biri olan Opuz kararında, genel ve ayırımcı yargı pasifliğinin ev içi şiddeti besleyen bir ortam yarattığını ve bu genel ve ayırımcı
yargı pasifliğinin kasıtlı biçimde olmasa da esasen
kadınları etkilediğini, başvurucunun maruz kaldığı
şiddetin kadına yönelik ayırımcılığın bir biçimini
oluşturan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olarak
görülebileceği kanaatindedir. Devletin çocukları
kendi ebeveynleri tarafından ihmale ve duygusal
tacize maruz kalmaları, fiziksel ve psikolojik zarar
görmeleri gibi durumlarda etkin koruma mekanizmasının olması gerekmektedir.6AİHM, büyük daire
kararı olan M.C. - Bulgaristan davasında da Taraf
devletlere istismarı etkin şekilde cezalandıracak
yasal düzenlemeleri yapma ve bu yasal mevzuatın
6
Z ve Diğerleri – Birleşik Krallık Davası, Başvuru numarası :
29392/95, 10.05.2001, paragraf 41.
39
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
etkin şekilde soruşturma ve kovuşturma aşamasına uygulanması konularının her ikisinde de pozitif
yükümlülüğü getirmiştir.7 Ayrıca Türkiye’de cinsel
istismar vakalarında rıza tartışmalarında da uygulanması gereken ilkeler şu şekildedir;
• Tarihsel olarak cinsel istismar davalarında, birtakım ülkelerde kimi zaman iç hukuk normlarınca ve uygulamada failin fiziksel olarak güç
kullanıldığını ve mağdurun fiziksel olarak direndiğinin kanıtlanması gerektiğini gözlemlediğini belirterek bunun Avrupa ülkeleri için bir
gereklilik olmaktan çıktığını vurgulamıştır.8
• Cinsel istismar mağduru küçüklerin içinde bulunduğu özel psikolojik durum veya genç bireylerin kırılganlığının dikkate alınmadan, verilen
tepkinin ağırlığının değerlendirilmemesi gerekmektedir.9
• Evrensel eğilime uygun olarak rızanın olmadığı
kabul edilmiştir. 10
Türk Ceza Kanunu, çocuklara ilişkin tanımlar bölümünde ceza kanunlarının uygulanmasında; çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişinin11 anlaşılacağını düzenlemiştir. Ancak
TCK’nın genel hükümler başlıklı birinci kitabında
ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler
arasında “Yaş küçüklüğü” olarak düzenlemiştir. Bu
düzenleme çocukları (1) on iki yaşını doldurmamış,
(2) on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını
doldurmamış, (3) on beş yaşını doldurmuş olup da
on sekiz yaşını doldurmamış olmak üzere üçe ayır7
8
9
10
11
40
M.C. - Bulgaristan Davası, Başvuru numarası : 39272/98,
04.12.2003, paragraf 185.
M.C. v. Bulgaristan Davası, Başvuru numarası : 39272/98,
04.12.2003, paragraf 156-157.
M.C. - Bulgaristan, Başvuru numarası : 39272/98,
04.12.2003, paragraf 183, C.A.S ve C.S. – Romanya Davası, Başvuru numarası : 26692/05, 20.03.2012, paragraf
81.
M.C. - Bulgaristan, Başvuru numarası : 39272/98,
04.12.2003, paragraf 163.
TCK m. 6/1-c.
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
maktadır.12 Ayrıca on iki yaşını doldurmuş olup da
on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından,
fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılaması veya
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince
gelişmesi olmak üzere iki kriter çocukların cezai
ehliyetinin değerlendirilmesinde etkili olmaktadır.
Çocuklara yönelik cinsel istismar, çocukların yaşlarının, yaptığı fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
kavrayabilmesi ve cebir, hile, tehditin kullanımı esas
alınarak farklı şekillerde düzenlenmiştir.13 TCK’nın
103. maddesi “çocukların cinsel istismarı” başlığını
taşımaktadır. Madde cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan
çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel
davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile
veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışların
anlaşılacağını düzenleyerek yaşa dayalı ayrım
yapmıştır. Bu ayrım 104. maddede düzenlenen
reşit olmayanla cinsel ilişki başlıklı madde ile
birlikte yorumlanmalıdır. 104. madde, cebir,
tehdit ve hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş
olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişinin,
şikayet üzerine cezalandırılacağını söylemektedir.
TCK’nın 103. maddesinin ağırlaştırıcı halleri ise;
cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim
sokulması suretiyle gerçekleşmesi; üstsoy, ikinci
veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat
edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti
12 TCK m.31.
13 Türk Ceza Kanunu’nun Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
başlıklı 6. Bölümü 28/6/2014 tarihinde kapsamlı olarak değiştirilmiştir. Ancak bu çalışmanın konusu olan dava dosyaları 2004-2014 arasına odaklandığı için çalışmada kanunun
mevcut hali değil, davalarda kullanılan hali esas alınmıştır.
41
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin
sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle veya
birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi; on beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış
olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı
cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi; suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh
sağlığının bozulması; suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumu olarak düzenlenmiştir. Ayrıca başvurulan cebir
ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması halinde, ayrıca kasten yaralama
suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Ne yapabilirsiniz?
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan cinsiyete dayalı
ayrımcılık ile ilgili;
• Mevzuatın uluslararası hukuk ile uyum farkını
görünür kılabilirsiniz.
• Mevzuatın evrensel normlarla uyumunu sağlamak için doğrudan cinsiyete dayalı ayrımcılık
gerekçesi ile başvuru yapabilirsiniz.
Somut duruma göre cinsiyete dayalı ayrımcılık
ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekirse de iç hukukumuzda yer alan “rıza” kavramının, çocuklar arasındaki farklı yaşlara göre yapılan düzenlemelerden
kaynaklı mağduriyeti, erken yaşta evlendirmeleri,
sosyal inceleme süreci ve bilirkişilik müessesini
başvuru konusu yapabilirsiniz. Başvurunuzda Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca usulüne göre onaylanmış insan hakları sözleşmelerine atıf yapmayı
unutmayın!
• Mevcut davalarınızda cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu düşünüyorsanız cinsiyete dayalı
ayrımcılığı görünür kılabilirsiniz. Çocukların
özellikle mağdur olduğu cinsel istismar vaka-
42
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
larında yapılan rıza tartışmalarının tamamında
cinsiyete dayalı ayrımcılık bulunmaktadır. Evrensel değerler ile yerleşik AİHM kararlarını
dosyanıza sunarak, rıza tartışmasının yapılmasının önüne geçebilirsiniz. Davanızın görüldüğü
mahkemeye yerleşik AİHM kararlarına ve taraf
olunan uluslararası sözleşmelere uyma yükümlülüğünü hatırlatmayı unutmayın!
• Mevzuatın değişmesi için başta meslek örgütünüz olmak üzere çalışma grupları oluşturabilir,
cinsiyete dayalı ayrımcılığa dair farkındalığı arttırabilir, mevzuat önerileri geliştirebilirsiniz.
• Meslek örgütünüzün kadın hakları merkezindeki çalışmaların kız çocuklarını da kapsar şekilde
genişletilmesine destek olabilirsiniz.
• Meslek örgütünüzün çocuk hakları merkezinde/
kurullarında/komisyonlarında cinsiyete dayalı
ayrımcılığı temel çalışma konusu haline getirebilirsiniz.
• Meslek örgütünüzde ve insan hakları merkezinde/kurullarında/komisyonlarında cinsiyete
dayalı ayrımcılık konusunda farkındalık yaratabilir ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı temel çalışma
konusu haline getirebilirsiniz.
Engelliliğe Dayalı Ayırımcılık
Birleşmiş Milletler Engelli Bireylerin Haklarına
Dair Sözleşmenin 1. maddesi engelli bireyleri “çeşitli engellerle karşılıklı etkileşimleri nedeniyle başkaları ile eşit olarak topluma tam ve etkin olarak
katılmalarını engelleyebilecek uzun dönemli fiziksel, ruhsal, zihinsel veya duyusal rahatsızlıkları bulunan kişiler” olarak tanımlamaktadır.
Bu tanım yukarıda yaptığımız ayırımcılık tanımı
içerisinde vurgulanan çerçeveden bakıldığında
bazı eksiklikler içermektedir. Toplumda pek çok
birey yasal olarak engellilik olarak tanımlansın ya
43
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
da tanımlanmasın önlerinden kaldırılmayan ya da
önlerine konulan engellerle kendilerini tam olarak
gerçekleştirmeleri engellenmektedir. Engelliliğe
dayalı ayırımcılık engellilerin başkaları ile eşit olarak yaşama katılmalarının engellenmesinin yanı
sıra varolan engellerin ortadan kaldırılması için
gereken tedbirlerin alınmaması ile de ortaya çıkar.
Dolayısıyla engellilik fiziksel, zihinsel veya duyusal
bir rahatsızlıkla ortaya çıkan tıbbi bir durum tanımı iken engelliliğe dayalı ayırımcılık bu durumdaki
insanlara doğrudan, dolaylı, açıkça ya da örtülü
olarak, eşitliğe aykırı ya da eşitliği sağlamaktan
kaçınan bir şekilde, onun bazı haklarını kullanmasını geciktirici, engelleyici ya da ortadan kaldırıcı muamele edildiğinde ortaya çıkar.
Engelli çocukların mahremiyetine saygı duyulmaması, eğitime erişememesi, uygun araç ve desteklerden yoksun kalmaları, hakları ihlal edildiğinde
başvuru mekanizmalarına erişememeleri, sadece
engelli olarak doğdukları için terkedilmeleri, öldürülmeleri engellilere yönelik ayrımcılığın görünüm
şekillerinden bazılarıdır.
Engellilerin maruz kaldığı ayrımcılık ile ilgili en
önemli araç Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’dir. Sözleşme’nin Ayırımcılık karşıtlığı, moral değerlerin açıklandığı Giriş bölümünde, Genel
İlkeler, Genel Yükümlülükler gibi genel esaslarda
ve Sözleşmeyle düzenlenen birçok maddede tekrarlanmış ve kapsamı açıklanmıştır. Sözleşme’nin
ikinci maddesi engelli olmaya dayalı ayrımcılığın
tanımını; siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, sivil
veya başka herhangi bir alanda bütün insan haklarından ve temel özgürlüklerden başka kişilerle eşit
olarak yararlanılması veya kullanılması ve bu hak
ve özgürlüklerin tanınmasını engellemeyi veya etkisiz kılmayı amaçlayan veya böyle bir etki yaratan
engelli olmaya dayalı ayırım, hariç tutma veya kısıtlama olarak yapmıştır. Makul imkanların sağlanmasının reddedilmesi de Sözleşme kapsamında
ayırımcılık olarak kabul edilmiştir.
44
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Engelli Hakları Sözleşmesi ile Taraf Devletler, engelli olmaya dayalı herhangi bir türde ayırımcılık
olmadan engelli bütün kişiler için bütün insan hakları ve temel özgürlüklerinin tam olarak gerçekleştirilmesini sağlama ve teşvik etme taahhütünde
bulunmuşlardır. Bu bağlamda, engelli kişilere karşı
ayırımcılık oluşturan mevcut yasalar, yönetmelikler, örf ve adetler ve uygulamalarda değişiklik
yapma veya yürürlükten kaldırılması için mevzuat
dahil olmak üzere bütün gerekli önlemleri almak
zorundadır. Eşitlik ve ayırımcılık yapılmaması başlıklı 5. madde ile engelli kişilerin fiili olarak eşitliğinin hızlandırılması veya gerçekleştirilmesi için
gerekli olan özel önlemlerin alınması ayırımcılık
olarak kabul edilmemektedir.
Sözleşmenin 6. ve 7. maddeleri bu çalışmanın kapsamı bakımından da önemli olan toplumsal cinsiyet ve çocuklara ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Engelli kadınlar başlıklı 6. maddesi taraf devletlerin engelli kadınlar ve kızların çeşitli biçimlerde
ayırımcılığa maruz kaldıklarını kabul ettiklerini,
engelli kadınlar ve kızların bütün insan hakları ve
temel özgürlüklerden tam ve eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak için önlemler alma yükümlülüğünü düzenlemektedir.
Engelli çocuklar başlıklı 7. madde ise Taraf Devletlere, engelli çocukların öteki çocuklarla eşit bir biçimde bütün insan hakları ve temel özgürlüklerden
tam olarak yararlanmalarını sağlamak için gerekli
bütün önlemleri alma yükümlülüğünü düzenlemektedir. Sözleşme BM ÇHS’deki yüksek yarar
ilkesine, engelli çocuklarla ilgili olarak alınan bütün önlemlerde çocukların menfaatlerinin dikkate
alınacak temel husus olacağını düzenleyerek yer
vermiştir. Yine BM ÇHS ile aynı doğrultuda görüşlerini açıklama, kendileri ile ilgili konularda karar
alma süreçlerine katılımları düzenlenmiştir. Taraf
devletlerin, engelli çocukların yaşları ve olgunluk
düzeylerine göre görüşlerine gerekli önem verilerek
kendilerini etkileyen bütün konulardaki görüşleri-
45
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
ni öteki çocuklarla eşit olarak serbestçe ifade etme
hakkına sahip olmalarını ve bu hakkın gerçekleştirilmesi için engelli çocuklara engellilik yardımında
ve yaşlarına uygun yardımda bulunulmasını sağlama yükümlülüğü vardır.
Ayrıca BM ÇHS, 23. maddesiyle zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alındığı, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal
yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştırıldığı
şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmaları
taraf devletlerce kabul edilmiştir. Özürlü çocukların özel bakımdan yararlanma hakkı tanınmıştır.
Özürlü çocuğun eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir işte
çalışabilecek duruma getirme hazırlık programları
ve dinlenme/eğlenme olanaklarından etkin olarak
yararlanmasını sağlamak üzere düzenlenir ve çocuğun en eksiksiz biçimde toplumla bütünleşmesi
yanında, kültürel ve ruhsal yönü dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirme amacını taşıyan çocuğa ve
ona bakanlara yardım yapılması da sözleşmeyle düzenlenmiştir. BM ÇHS’nin 23. Maddesi uluslararası
işbirliğini de düzenlemektedir. Taraf Devletlerin,
uluslararası işbirliği ruhu içinde, özürlü çocukların
koruyucu sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel
tedavileri alanlarına ilişkin gerekli bilgilerin alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim ve mesleki eğitim hizmetlerine ilişkin yöntemlerin bilgilerini de
içerecek şekilde ve Taraf Devletlerin bu alanlardaki
güçlerini, anlayışlarını geliştirmek ve deneyimlerini zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını ve bu
bilgiden yararlanmayı teşvik etmesi hüküm altına
alınmıştır. Bu paylaşım ve işbirliği yapılırken gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri, özellikle gözönüne alınmalıdır.
İç hukukumuzda engelliler hakkında kanun, engelli
bireylerin haklarından yararlanmasında temel kanundur. BM EHS ile engelliler hakkında kanunun
uyumsuz olduğu ilk konu “engelli” tanımıdır. Sözleşme engelliliğin tanımını, kapsamını sınırlama-
46
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
mak için yapmamışken engelliler hakkında kanun
3. maddesiyle fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal
yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı
topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda
tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre
koşullarından etkilenen bireyi “engelli” olarak tanımlamıştır.
Anayasa bakımından ise engellilere ilişkin düzenlemelerden ilki kanun önünde eşitlik başlıklı 10.
maddedir. 10. madde uyarınca özürlüler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmamaktadır.
Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması
gerekenler başlıklı madde uyarınca Devletin, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi başlıklı
42. madde uyarınca kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamayacaktır. Aynı madde Devletin, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alma yükümlülüğü
bulunmaktadır. Anayasadaki ilk göze çarpan engelli
bireyler için farklı nitelendirmeler bulunmasıdır.
Yıllara göre değişen ve dönüşen terminoloji Anayasa’ya da aynı doğrultuda yansımıştır.
Milli Eğitim Temel Kanunu’nun Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri başlıklı bölümünde yer alan 4. ve
8. maddelerinde engelli vurgusu vardır. Genellik ve
eşitlik başlıklı 4. maddesinde eğitim kurumlarının
dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açık olduğu düzenlenmiştir. Fırsat ve imkan eşitliği başlıklı 8. maddesinde de özel
eğitime ve korunmaya muhtaç çocukların yetiştirilmesi için özel tedbirler alınacağı düzenlenmiştir.
Belediye Kanunu’nda ise belediyenin görev ve sorumlulukları başlıklı 14. maddesinde, belediye
hizmetlerinin, vatandaşlara en yakın yerlerde ve
en uygun yöntemlerle sunulacağı ve hizmet sunumunda engellilerin durumuna uygun yöntemler
uygulanacağı düzenlenmiştir. Belediye başkanının
görevleri başlıklı 38. madde uyarınca, engellilere
47
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
yönelik hizmetleri yürütmek ve engelliler merkezini
oluşturmak belediye başkanının görevleri arasında
sayılmıştır. Belediyenin giderleri başlıklı 60. madde
uyarınca engellilere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar belediye giderlerindendir. Ayrıca 77. madde ile belediyelerin engellilere yönelik hizmetlerin
yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik
programlar uygulama görevi de bulunmaktadır.
Yine Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları
başlıklı 7. maddesi büyükşehir ve ilçe belediyelerine
engellilere yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla sosyal
tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya işlettirmek, bu hizmetleri
yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile
işbirliği yapma görevi vermiştir. Büyükşehir belediye başkanının görev ve yetkileri başlıklı 18. madde
uyarınca bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan
ödeneği kullanmak, engellilerle ilgili faaliyetlere
destek olmak üzere engelli merkezleri oluşturmak
başkanın görevlerindendir. Yine belediye kanunu
ile aynı doğrultuda olan engellilere yapılacak sosyal hizmet ve yardımların Büyükşehir belediyesinin giderlerinden olduğu Kanunun 24. maddesi
ile düzenlenmiştir. 2005 yılında getirilen ek madde
1 ile büyükşehir belediyelerinde engellilerle ilgili
bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri
vermek üzere engelli hizmet birimleri oluşturulacağı, bu birimlerin, faaliyetlerini engellilere hizmet
amacıyla kurulmuş vakıf, dernek ve bunların üst
kuruluşlarıyla işbirliği hâlinde sürdürecekleri düzenlenmiştir.
Ayrıca İş Kanunu, 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, Başarılı Sporculara Aylık
48
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi
Hakkında Kanun, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
Deniz İş Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Vergi
mevzuatı, İmar Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu, Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun gibi birçok kanunda engellilere
ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak çalışmanın kapsamı engelli çocuklar ile sınırlı olduğundan bu düzenlemelere yer verilmemiştir.
Ne yapabilirsiniz?
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan engelliliğe dayalı ayırımcılık ile ilgili;
• Mevzuatın dağınık halde olmasını dikkate alarak mevzuatı kategorileştirebilirsiniz. Hem engelli hem çocuk olmaktan kaynaklı hakların ve
ihlal durumlarının bilinir olmasına katkı verebilirsiniz.
• Mevzuatın evrensel normlarla uyumunu sağlamak için doğrudan engelliliğe dayalı ayırımcılık
gerekçesi ile başvuru yapabilirsiniz.
Somut duruma göre engelliliğe dayalı ayırımcılık
ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekirse de sadece engelli olmasından kaynaklı eğitime ve sağlık hizmetlerine erişememe, bakım ve tedavi hakkının etkin
yerine getirilmemesi, eğitim gördüğü veya herhangi bir –özellikle- kamu binasının erişilebilir olmaması, ulaşım araçlarının uygun olmaması, toplu
ulaşım için verilen kartlarda rızası dışında engelli
olduğunun seslendirilmesi, başvuru konusu yapabilirsiniz. Başvurunuzda Anayasa’nın 90. maddesi
uyarınca usulüne göre onaylanmış insan hakları
sözleşmelerine atıf yapmayı unutmayın!
• Mevcut davalarınızda engelliliğe dayalı ayrımcılık olduğunu düşünüyorsanız engelliliğe dayalı
ayrımcılığı görünür kılabilirsiniz. Engelli çocukların eğitim haklarından etkin yararlanma-
49
Ayırımcılıkla Mücadele Rehberi Hukukçular İçin #MevzuyuBüyütüyoruz!
sı ülkemiz koşullarında neredeyse imkansızdır.
Engelli bir çocuğun eğitim hakkının ihlal edildiğine dair bir davanız var ise çocuk haklarının
yanı sıra engelli haklarına dair evrensel değerler ile yerleşik AİHM kararlarını dosyanıza sunabilirsiniz. Davanızın görüldüğü mahkemeye
yerleşik AİHM kararlarına ve taraf olunan uluslararası sözleşmelere uyma yükümlülüğünü hatırlatmayı unutmayın!
• Mevzuatın değişmesi için başta meslek örgütünüz olmak üzere çalışma grupları oluşturabilir,
engelliliğe dayalı ayrımcılığa dair farkındalığı
arttırabilir, mevzuat önerileri geliştirebilirsiniz.
• Meslek örgütünüzün engelli hakları merkezindeki çalışmaların çoklu ayrımcılığı esas alarak
yaşa dayalı ve cinsiyete dayalı ayrımcılığı da
kapsar şekilde genişletilmesine destek olabilirsiniz.
• Meslek örgütünüzün çocuk hakları merkezinde/
kurullarında/komisyonlarında engelliliğe dayalı
ayrımcılığı temel çalışma konusu haline getirebilirsiniz.
• Meslek örgütünüzde ve insan hakları merkezinde/kurullarında/komisyonlarında engelliliğe
dayalı ayrımcılık konusunda farkındalık yaratabilir ve engelliliğe dayalı ayrımcılığı temel çalışma konusu haline getirebilirsiniz.
50
Download