vergi

advertisement
HEDEFLER
İÇİNDEKİLER
VERGİ HUKUKU
•
•
•
•
Vergi
Genel Olarak Vergi Hukuku
Mükellefin Hakları ve Ödevleri
Vergi Kabahatleri, Suçları ve
Cezaları
• Vergi Uyuşmazlıkları ve Çözüm
Yolları
HUKUKUN TEMEL
KAVRAMLARI
Dr.M.Alpertunga AVCİ
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Vergiyi ve vergiyle ilgili kavramları
tanımlayıp açıklayabilecek,
• Vergilendirme sürecini bilecek,
• Vergi hukukunun hukuk sistemi
içerisindeki yerini öğrenecek,
• Mükellefin hak ve ödevlerini
öğrenecek,
• Vergilemede kabahat, suç ve ceza
ilişkisini anlayabilecek,
• Vergi uyuşmazlıklarının idari
aşamada ne şekilde
çözümlenebildiğini göreceksiniz.
ÜNİTE
9
Vergi Hukuku
GİRİŞ
Günümüzde devletlerin en temel gelir kaynağı olan vergilerle; borçlu yani
mükellef durumunda olan vatandaş kamu hizmet finansmanına katılırken, alacaklı
olan devlet de bu kaynakları kullanmak suretiyle kamusal mal ve hizmet
üretmektedir. Dolayısıyla bir borç ilişkisi olan vergilendirme ilişkisinde, yasal
düzenlemelerle taraflara hem birtakım haklar verilmiş hem de birtakım ödevler
yüklenmiştir. Her ne kadar vergilendirme de bir borç ilişkisi olarak değerlendirilse
de vergilerin niteliği gereği devletin hâkim sıfatına sahip olduğu yani kamu
hukukundan kaynaklı üstün konumda olduğu unutulmamalıdır.
Bu üniteyle, verginin ve vergiye ilişkin temel kavramların öğrenilmesi; vergi
hukukunun hukuk sistemi açısından taşıdığı önemin kavranılması; mükelleflerin
hak ve ödevlerinin tespit edilmesi; vergi kabahat ve suçlarının ne olduğunu
öğrenerek bu kabahat ve suçların ne şekilde cezalandırıldığının bilinmesi; vergi
idaresiyle mükellef/sorumlu arasındaki vergi uyuşmazlıklarının çözüme
kavuşturulmasında hangi idari ve adli yolların izlendiğinin bilinmesi
amaçlanmaktadır.
VERGİ
Kamusal ihtiyaçların karşılanmasında devletin temel gelir kaynağı olan vergi;
insanlık tarihi kadar eskidir. Geçmişten günümüze kadar geçen süreçte, şeklî ve
Vergi; devletin
hâkimiyet hakkına
dayanarak kamusal
ihtiyaçları
karşılamak için
gerçek ve tüzel
kişilerden hukuki
zor altında,
karşılıksız ve kesin
olarak aldığı mali
değerlerdir.
teknik olarak değişikliklere uğrayan vergi; pek çok halk hareketinin ve siyasi
gelişmenin temel nedenlerinden biri olmuştur. Nitekim;
 İngiltere’de kralın vergilendirme yetkisini ve gücünü sınırlandıran 1215
tarihli Magna Carta, 1628 tarihli Haklar Dilekçesi, 1689 tarihli Haklar Demeci ve
temsilsiz vergi olmaz ilkesine yer veren 1776 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi;
 1789 tarihli Fransız Devrimi’nden sonra ilan edilen ve vergililerin yasallığı
ilkesini hükme bağlayan İnsan ve Vatandaş Hakları Demeci;
 Osmanlı’da; padişahın vergilendirme gücünü ayanlar adına sınırlandıran
1804 tarihli Sened-i İttifak, padişahın tek taraflı iradesiyle vergilendirme yetkisini
sınırlandıran 1839 tarihli Gülhane Hatt-ı Hümayunu, 1856 tarihli Islahat Fermanı ve
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
Vergi Hukuku
1875 tarihli Adalet Fermanı; bu halk hareketlerine ve siyasal gelişmelere örnek
olarak gösterilebilir.
Tanımı ve Nitelikleri
Günümüzde vergiler; ülkeden ülkeye yöneldikleri gelir kaynakları ve
teknikleri bakımından farklılık gösterse de temelde kamu hizmet finansmanı için
kullanılmaktadır. Bu çerçevede vergiyi; devletin hâkimiyet hakkına dayanarak
kamusal ihtiyaçları karşılamak için gerçek ve tüzel kişilerden hukuki zor altında,
karşılıksız ve kesin olarak aldığı mali değerler olarak tanımlamak mümkündür.
Tanımdan yola çıkarak verginin niteliklerini tespit etmek doğru olacaktır:
1. Vergilendirme Yetkisine Sahip Kuruluşlarca Alınması: Esas itibarıyla vergi
almaya yetkili (aktif vergi süjesi) devlet olsa da belirli hâllerde yerel yönetimler ve
hatta kamu yararına çalışan kuruluşlar da vergi alacaklısı sayılabilmektedir.
2. Gerçek ve Tüzel Kişilerden Alınması: Devlet tarafından sunulan kamu
hizmetlerinden tüm gerçek ve tüzel kişiler faydalandığından; vergiler hem gerçek
hem de tüzel kişilerden alınmaktadır.
3.
Karşılıksız Olması: Piyasada satılan mal ve hizmetlerin karşılığı olan
fiyattan farklı olarak, vergide özel veya genel bir karşılık söz konusu değildir. Zira
vergi ödeyen kişinin, ödediği verginin karşılığı olarak devletten herhangi bir hizmet
talep etmesi mümkün değildir.
4.
Hukuki Zora Dayanması: Vergi, mükelleflerin rızasına bakılmadan alınan
ve zora dayanan kesin bir ödemedir. Eğer kanunun aradığı şartlar gerçekleşmişse
mükellefler vergiyi ödemek zorundadır. Vergi ödemek istemeyenlere karşı
gerektiğinde hukuki zor kullanılmaktadır. Vergilerin hukuki zora dayanması;
vergilerin kanuniliği ilkesine yani vergilerin kanunla konulup, değiştirilip,
kaldırılacağı esasına ters düşmez.
5.
Para ile Ödenmesi: Vergiler günümüzde kural olarak nakden yani
parayla ödenir. Ancak belirli durumlarda vergilerin, ayni olarak yani mal veya
hizmetle ödenmesi de mümkündür.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
Vergi Hukuku
Yukarıda sayılan niteliklerin tamamı dikkate alındığında vergi, yine
egemenlik gücüne dayanarak alınan harç, resim, şerefiye gibi diğer bazı mali
yükümlülüklerden ayrılmaktadır. Örneğin harç, kamu kuruluşlarının sundukları
kamu hizmetleri karşılığında ve bu hizmetlerden yararlananlardan yararlanma
karşılığı aldığı; resim, bir iş veya faaliyetin yapılmasına kamu kuruluşlarınca izin
verilmesi nedeniyle talep edilen; şerefiye, kamu yatırımları dolayısıyla değeri artan
gayrimenkul sahiplerinden alınan bir bedeldir.
Temel Kavramlar
Vergi hukuku bahsine geçmeden önce vergiye ve vergilemeye ilişkin sıkça
kullanılan temel kavramlara değinmek gerekir.
Vergilendirme Yetkisi: Devletin ülkesi üzerindeki egemenliğine dayanarak
vergi alma konusunda sahip olduğu hukuki ve fiili güçtür. Devlet, kamu
hizmetlerinin görülmesi için ihtiyaç duyduğu mali kaynakları vergilendirme yetkisini
kullanmak suretiyle karşılar.
Vergi Mükellefi: Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu
düşen gerçek veya tüzel kişidir. Mükellefiyet esas olarak kişiseldir ve başkasına
devredilemez. Ancak ölüm hâlinde mükellefin vergi borçları yasal ya da atanmış
mirasçılarına geçer. Vergi mükellefi, gelir vergisinde gerçek kişiler; kurumlar
vergisinde sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek ve
vakıflara ait iktisadi işletmeler ve iş ortakları; emlak vergisinde bina ve arazinin
maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf
edenler; damga vergisinde kağıtları imza edenler; veraset ve intikal vergisinde
veraset yoluyla (ivazlı) ya da karşılıksız (ivazsız) mal edinenler (iktisap edenler);
katma değer vergisinde mal teslim eden, hizmet ifa eden ve ithalat yapan kişidir.
Vergi Sorumlusu: Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine
karşı muhatap olan kişidir. Vergi sorumlusu, asıl vergi mükellefi yerine vergi kesme,
defter tutma, fiş-fatura gibi belgeleri alma ve düzenleme, beyanname verme veya
yasaların öngördüğü diğer yükümlülükleri yerine getirmekle mükelleftir. Vergi
sorumlusunun üzerine düşen bu mükellefiyetleri yerine getirmemesi hâlinde; vergi
idaresi tahsil edilemeyen vergiyi ve verginin zamanında ödenmemesinden dolayı
ortaya çıkacak faiz, zam ve cezaları sorumludan tahsil edebilir. Sorumlu ödediği
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
Vergi Hukuku
vergi için daha sonra asıl mükellefe rücu edebilmesine karşın; ödediği faiz, zam ve
cezalar için rücu edemez.
Verginin konusu: Üzerine vergi konan şey, olay, fiil, işlem ya da durumdur.
Örneğin verginin konusu Gelir Vergisi’nde gelir, Kurumlar Vergisinde kurum
kazancı, KDV teslim edilen mal ve hizmettir. Bir vergide açıkça tespit edilmesi
gereken ilk unsur verginin konusudur.
İstisna ve Muafiyet: Verginin konusunun ilgili verginin kapsamı dışında
tutulmasına istisna; mükellefin verginin kapsamı dışında tutulmasına muafiyet
denir.
Vergi doğuran olay: Verginin konusunu oluşturan unsurların bir
mükellefiyete neden olabilmesi için, bu unsurlarla mükellef arasında beli bir
Vergilendirme
süreci; vergi
doğuran olayın
ortaya çıkmasından
itibaren verginin
tarh, tebliğ,
tahakkuk ve tahsil
aşamalarından
oluşur.
ilişkinin kurulması gerekir. Bu ilişkiye vergi doğuran olay denir. Bu çerçevede gelir
ve kurumlar vergisi açısından bir kazanç ve iradın elde edilmesi, katma değer
vergisi açısından bir malın teslim edilip bir hizmetin yapılması, emlak vergisi
açısından bir taşınmaza sahip olunması, veraset ve intikal vergisi açısından ölüm
nedeniyle veya bağış yoluyla bir kişinin mülkiyetinin diğer bir kişinin mülkiyetine
geçmesi, damga vergisi açısından bir sözleşmenin imzalanması bahse konu vergiler
için vergi doğuran olaydır.
Verginin Matrahı: Vergi borcunun hesaplanması için üzerine vergi tarifesinin
uygulandığı, verginin hesaplanmasına esas teşkil eden miktar-hacim-ağırlık-yüz
ölçümü (spesifik) ya da değerdir (ad valorem). Matrah ya mükellef tarafından vergi
idaresine beyan usulüyle bildirilir ya da vergi idaresi tarafından bulunur.
Vergi Oranı ve Tarifesi: Tarh edilecek verginin hesaplanabilmesi için matrah
yanında matraha uygulanacak vergi oranına ihtiyaç vardır. Matrah üzerinden
alınan vergi miktarının, matrahın yüzde olarak ifadesine vergi oranı denir. Vergilere
ilişkin değişik oranları gösteren listeye vergi tarifesi adı verilir.
Vergilendirme süreci: Vergi doğuran olayın ortaya çıkmasından itibaren
verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil aşamalarına denir. Verginin tarhı; vergi
alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi dairesi
tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden idari işlemdir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
Vergi Hukuku
Verginin tebliği; vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili
makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir.
Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi
cezası kesilenlere yapılır. Tüzel kişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür
veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan
teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Verginin
tahakkuku; tarh ve tebliğ edilen verginin ödenecek hâle gelmesidir. Vergilendirme
sürecinin son aşaması olan verginin tahsili; tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamaları
tamamlanmış olan vergilerin ödenmesi anlamına gelir.
GENEL OLARAK VERGİ HUKUKU
Tanımı ve Konusu
Vergi hukuku; vergi ödevinin niteliğine, vergi borcunun doğması ve sona
ermesine, vergi ödevine aykırı davranışlara uygulanacak yaptırımlara, vergi
ödevinin yerine getirilmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümüne ve
mükellef haklarına ilişkin maddi ve şekli hukuk kuralları aracılığıyla ulaşılması
istenen adalet olgusudur.
Kamu gelirlerinin hukuki yönünü inceleyen hukuk dalı olan Vergi
Hukuku’nun konusunu, dar ve geniş anlamda değerlendirmek mümkündür. Bu
bağlamda dar anlamda vergi hukukunun konusunu yalnızca vergiler oluştururken;
geniş anlamda vergi hukukunun konusunu vergiler yanında devletin resim, harç,
şerefiye gibi kamu gücüne dayanarak elde ettiği tüm kamu gelirleri
oluşturmaktadır.
Hukuk Sistemi İçerisindeki Yeri, Diğer Hukuk Dalları ile İlişkisi ve
Bölümleri
Vergi hukukunda, vergi ödevi ilişkisinde kamu idaresiyle özel (gerçek ve
tüzel) kişiler eşit durumda değildir. Dolayısıyla, vergi hukukunda dikey hukuki
ilişkiler söz konusu olduğundan, taraflar arasında bir astlık-üstlük ilişkisi vardır. Bu
itibarla vergi hukuku, klasik kamu ve özel hukuk ayrımında kamu hukuku içerisinde
yer almaktadır. Bu çerçevede vergi hukuku; anayasa hukuku, idare hukuku, ceza
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
Vergi Hukuku
hukuku, yargılama hukuku ve uluslararası kamu hukukundan oluşan kamu hukuku
dalları ile yakın ilişki içerisindedir.
Anayasa Hukuku ile İlişkisi: Vergi hukuku, anayasa hukukunun öncülüğünü
yapmıştır. Anayasal gelişmelerde önemli yere sahip olan vergilerin kanuniliği ilkesi,
vergi hukukunun olduğu kadar anayasa hukukunun da temel ilkesidir. Aynı
zamanda vergilerin kanuniliği ilkesi yanında ülke anayasalarında birçok
vergilendirme ilkesine yer verilmiştir.
İdare Hukuku ile İlişkisi: Vergi hukukuyla idare hukuku arasındaki yakın ve
karmaşık ilişki, kimi öğretilerde bu iki hukuk dalının birbirinden ayrı kabul
edilmemesine neden olabilmektedir.
Ceza Hukuku ile İlişkisi: Vergi hukukunun ceza hukuku ilişkisi daha çok vergi
hukukunun Vergi Ceza Hukuku alt dalında kendine yer edinmiştir.
Yargılama Hukuku ile İlişkisi: Vergi kanunlarının uygulanmasına ilişkin
uyuşmazlıkların çözümlenmesinde; yargılama hukukuna ait kavram, kurum ve
ilkeleri alıp onlardan faydalanan, vergi yargılama hukukundan istifade edilir.
Uluslararası Kamu Hukuku ile İlişkisi: Günümüzde vergilerin şahsiliği ve/veya
mülkiliği ilkeleri çerçevesinde vergi hukuku ile uluslararası kamu hukuku arasında
yoğun bir etkileşim ve ilişki vardır.
Vergi hukukunun kamu hukuku dalları yanında, başta medeni ve borçlar
hukuku olmak üzere özel hukuk dalları ile de ilişkisi vardır. Vergi hukuku, özel
hukuka ilişkin kavram ve kurumlardan kendine uygun olanlardan faydalanmakta ve
gerekmesi hâlinde bunları değiştirerek bünyesine uygun hâle getirmektedir.
Örneğin; özel hukukta borca ehil olabilmek için kanuni ehliyete sahip olmak
gerekirken; vergi hukukunda vergi yükümlüsü ve/veya sorumlusu olabilmek için
kanuni ehliyet aranmamaktadır.
Vergi hukuku, konuları bakımından vergi usul hukuku, vergi ceza hukuku,
vergi yargılama hukuku ve vergi icra hukuku olarak alt dallara (bölümlere)
ayrılmaktadır. Vergi usul hukuku; genel olarak vergilendirme ilkelerini, vergi
ilişkilerinden doğan hak, yetki ve ödevlerin gerçekleştirilme ve kullanılma
biçimlerini gösteren kurallardan oluşmaktadır. Bu ilke ve kurallar tüm vergilere
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
Vergi Hukuku
uygulandığından, vergi usul hukukuna vergi hukukunun genel bölümü gözüyle
bakılabilir. Vergi ceza hukuku; vergi hukukunun vergi ödevlerine aykırılıkları ve
bunlara uygulanan cezai yaptırımlarını kapsamaktadır. Vergi yargılama hukuku;
vergi ödevi ve vergilendirme işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların yargı
yoluyla çözüme kavuşturulmasına ilişkin kuralları düzenlemektedir. Vergi icra
hukuku; devletin ve diğer kamu kuruluşlarının kamu gücüne dayanan gelirlerinin
cebren tahsilini düzenlemektedir. Uluslararası vergi hukuku; uluslararası vergi
ilişkileri ve bu ilişkileri düzenleyen vergi antlaşmalarıyla ilgilenmektedir.
Kaynakları
Genel hukukta olduğu gibi vergi hukukunun da kaynakları vardır. Bu
kaynaklardan kimileri bağlayıcı yani kimileri de yardımcı niteliktedir (Tablo 9.1.).
Asli
(Bağlayıcı)
Kaynaklar
Yasama Organından
Doğan Kaynaklar
Yürütme Organından
Doğan Kaynaklar
Anayasa
Kanun Hükmünde
Kararnameler
Kanun
Bakanlar Kurulu Kararları
Uluslararası Vergi
Antlaşmaları
Tüzük ve Bakanlık
Kararları
Maliye Bakanlığının
Bağlayıcı Nitelikteki
Tebliğleri
Yargı Organından Doğan
Kaynaklar
Anayasa Mahkemesi
Kararları
İçtihadı Birleştirme
Kararları
Yönetmelikler
Yargı Kararları
Tali
(Yardımcı)
Kaynaklar
Maliye Bakanlığı Genel Tebliğleri, Genelgeleri, Açıklamaları, Özelgeler (Muktezalar),
Sirkülerler
Bilimsel Öğreti (Doktrin)
Örf ve Âdet
Tablo 9.1. Vergi Hukukunun Kaynakları
Vergi hukukunun asli kaynaklarından olan ve yasama organından doğan
anayasa, hiyerarşik olarak en başta gelmektedir. Zira vergi konusundaki hükümler
kaynağını doğrudan anayasadan alırken vergi hukukunun diğer kaynakları
anayasaya aykırı olamaz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
Vergi Hukuku
Anayasanın 73’üncü maddesine göre vergiler ancak kanunla konulur, kaldırılır
ve değiştirilir. Normlar hiyerarşisinde anayasadan sonra gelen kanunlar, vergi
hukukunun asli ve yasama organından doğan kaynağıdır. Vergi hukuku açısından
kanundan ne kast edildiği sorusuna cevap aramak gerekir. Bu durumda Vergi Usul
Kanun’una (VUK’a) atıf yapmak doğru olacaktır. VUK’un 3’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “Bu Kanunda kullanılan "Vergi Kanunu" tabiri işbu Kanun ile bu
Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder” hükmüne
istinaden, vergi kanunu denilince akla önce VUK ve vergi, resim ve harç kanunları
gelmelidir. Bu kanunlara ilave olarak, kamu gelirlerinin toplanıp harcamaların
yapılmasına izin veren Bütçe Kanunu da vergi hukuku açısından özel bir öneme
sahiptir. Zira bir verginin toplanabilmesi için vergi kanunların varlığı yeterli
görülmemekte, aynı zamanda o verginin toplanması için bütçe kanununda izin
verilmesi gerekmektedir. Nitekim bütçe kanununda yer verilmemiş bir vergi
kanunu, ilgili mali yılda yürürlükte kalmasına karşın, o mali yılda
uygulanamamaktadır.
Çifte vergilendirmenin önlenmesi, uluslararası vergi kaçakçılığının önlenmesi,
vergi kanunlarının uyumlaştırılması gibi nedenlerle yapılan uluslararası vergi
antlaşmaları, vergi hukukunun asli kaynaklarındandır ve Anayasanın 90’ıncı
maddesine göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konan antlaşmalar kanun
hükmündedir. Buna karşın vergi kanunlarının aksine uluslararası vergi antlaşmaları
hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.
Anayasa’nın 91’inci maddesinin 1’inci fıkrası uyarınca siyasal haklar ve ödevler
bölümünde yer alan vergi ödevi kural olarak kanun hükmünde kararname konusu
yapılamaz. Ancak Anayasa’nın 121 ve 122’nci maddelerinde bu kurala bir ayrıcalık
getirilmiştir. Şöyle ki sıkıyönetim ve olağanüstü hâllerde Bakanlar Kurulu kanun
hükmünde kararname çıkarabilir. Bu kararnamelerin Anayasaya aykırılık iddiasıyla
Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Bu bakımdan olağanüstü dönemlerde
çıkarılan bu tür kararnameler de vergi hukukunun asli ve yürütmeden doğan
kaynaklarındandır.
Bakanlar Kurulu’nun gerek Anayasadan gerekse kanundan kaynaklanan
yetkiye dayanarak çıkardığı kararlar, vergi hukukunun asli kaynaklarındandır. Her
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
Vergi Hukuku
ne kadar vergilerin kanuniliği ilkesi gereğince verginin konusu, mükellefi, matrahı
gibi temel öğeleri düzenleme yetkisi yasamaya ait olsa da Anayasa’nın 73 üncü
maddesinin 4’üncü fıkrası bu ilkeyi yumuşatarak yürütmeye; vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin
hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma
yetkisi vermiştir.
Kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla, idarenin çeşitli düzenleyici
işlemler yapma yetkisi vergi hukukunda da geçerli olup bu yetkinin kullanılmasında
tüzük, yönetmelik ve bakanlık kararları şeklinde düzenleyici işlemlerden vergi
hukukunda da faydalanılabilmektedir. Tüzükler vergi hukukunda kendine çok sık
başvurulmayan kaynaklar olup vergi kanunlarında ayrıntılı olarak düzenlenmeyen
boşlukları doldurmak ve uygulamanın nasıl yürütüleceğini belirten kurallardır.
Yönetmelikler de tüzükler gibi kanuna aykırı olmamak kaydıyla kanunlarda boş
bırakılan hususları düzenleyen genel kurallardır. Yönetmelikler vergi hukukunda
kural olarak yardımcı kaynak niteliğindedir. Vergi kanunlarında belirli konular
hakkındaki düzenlemelerin bir veya birden fazla bakanlık tarafından yapılacağının
belirtilmesi hâlinde, kanunların verdiği yetkiye dayanarak bu bakanlıkların aldıkları
kararlar, vergi hukukunda yürütmeden doğan ve asli kaynak niteliğindedir.
Anayasa Mahkemesi Kararları, vergi hukukunun asli ve yargı organından
doğan kaynağıdır. Ancak vergi hukuku açısından Anayasa Mahkemesinin yetkisi,
usulüne uygun olarak yürürlüğe giren uluslararası vergi antlaşmalar ve vergilere
ilişkin olağanüstü ve sıkıyönetim hâllerinde çıkarılan Kanun Hükmünde
Kararnameler konusunda sınırlandırılmıştır.
Danıştayın kendini oluşturan dairelerinin kararları arasındaki farklı
uygulamaları giderme ve uygulamada birliği sağlama amacıyla çıkardığı İçtihadı
Birleştirme Kararları; vergi hukukunun asli ve yargı organından doğan
kaynaklarındandır. Vergi hukuku ile ilgili olması hâlinde Yargıtayın içtihadı
birleştirme kararları da Danıştayın içtihadı birleştirme kararları ile aynı işleve
sahiptir.
Maliye Bakanlığı vergi kanunlarının uygulanmasını kolaylaştırmak için kimi
bağlayıcı kimi yardımcı genel tebliğler çıkarmaktadır. Vergi kanunlarının Maliye
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
Vergi Hukuku
Bakanlığına tanıdığı düzenleme yetkisine dayanılarak çıkarılan bağlayıcı nitelikteki
genel tebliğler; yeni hükümler getirdiğinden kendilerine uyulması zorunlu asli
kaynaklardandır. Yardımcı nitelikteki genel tebliğler, Maliye Bakanlığının bakanlık
örgütüne yönelik yayınladığı ve vergi kanunlarını açıklayıcı nitelikteki kaynaklardır.
İçtihadı birleştirme kararları dışında kalan yargı kararları, mahkemeler
tarafından verilen kararlardan çıkarılan ilkeler olup; vergi hukuku açısından
yardımcı kaynak niteliğindedir. Bu kararlar sadece ilgili yükümlüyü/ sorumluyu ve
vergi idaresini bağlamaktadır. Vergi idaresinin başka benzer bir olay ve mükellefe
ilişkin olarak belli bir mahkeme kararına uyma zorunluluğu olmadığı gibi başka ve
hatta aynı mahkemenin de bu kararlara uyma zorunluluğu yoktur.
Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgeler, açıklamalar, özelgeler ve
sirkülerler de vergi hukukunun diğer yardımcı ve açıklayıcı kaynaklarındandır. Bu
çerçevede genelgeler, Maliye Bakanlığı’nın bazı özel durumlara ilişkin kendi
örgütüne gönderdiği yazılardır. Özelgeler, mükelleflerin vergi durumları ve vergi
uygulaması bakımından tereddüde düştükleri hususlar hakkında Maliye
Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğüne ya da yetkili kılınan Defterdarlığa)
başvurarak aldığı yazılı yanıtlardır. Sirkülerler, vergi hukukunda belirli bir konuya
ilişkin uygulama hakkında çok sayıda mükellefin tereddüde düştüğü durumlarda,
bu mükelleflerin başvuruları üzerine Maliye Bakanlığının cevaben ve anonim
niteliğe sahip yazılarıdır.
Bilimsel öğreti; vergi hukuku açısından yardımcı kaynak niteliğindedir. Ancak
bir bilimsel görüşün vergi hukuku açısından kaynak olarak kabul edilebilmesi için
ilgili oldukları alanda yaygınlık kazanmış olması veya tartışmaya açık olmaması
gerekir. Bir toplumda sürekli olarak uygulanan, uyulmasına zorunlu gözüyle bakılan
ve devlet gücüyle pekiştirilmiş kurallar olan örf ve âdet; vergi hukukunda sıkça
başvurulan bir kaynak değildir. Buna karşın vergi hukuku açısından örf ve âdetin
açıkça bir kaynak olarak başvurulduğu uygulamaya Veraset ve İntikal Vergisi
Kanunu’nda yer alan hüküm örnek olarak gösterilebilir. Kanunun istisnalara ilişkin
4’üncü maddesinin (c) bendine göre; “Örf ve âdete göre verilmesi mütat bulunan
hediye, cihaz, yüzgörümlüğü ve drahomalar (Gayrimenkuller hariç)”ın vergiden
müstesna kılınacağı hüküm altına alınmıştır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
Vergi Hukuku
Yorum-Kıyas-Hâkimin Hukuk Yaratma Yetkisi ve Takdir Yetkisi
Vergi hukukunda yorum önemli bir yere sahiptir. Zira vergi idaresi, vergi
kanunlarını uygularken ve vergi yargı organları, vergi uyuşmazlıklarını çözümlerken
zorunlu olarak yorum yaparlar. VUK’un 3’üncü maddesinin A fıkrasının 2’nci
bendinde; “Vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hüküm ifade eder. Lafzın açık olmadığı
hâllerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun
yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak
uygulanır” denmek suretiyle yasa koyucu; vergi hukukunda deyimsel, tarihi,
sistematik ve amaçsal yorum yöntemlerini kabul etmiştir. Deyimsel yorum yöntemi
dışında kalan yöntemler, kanun metninin açık olmadığı durumlarda ve vergilerinin
kanuniliği ilkesi sınırları içerisinde geçerlidir. Bu çerçevede vergi hukukunda;
Vergi
hukukunda,
kıyas yoluyla
yoruma
başvurulması
vergilerin
kanuniliği
ilkesine ters
düşer.
vergilerin kanuniliği ilkesi gereğince, bir vergi kanununun yorum yoluyla
düzeltilmesi veya tamamlanması söz konusu değildir. Buna karşın ilgili kanunun
sınırları içinde kalmak kaydıyla, amaçsal olarak daraltıcı ve genişletici yorum
yapılması mümkündür. Ancak genişletici yorum, vergi hukukunda hiçbir zaman
kıyas noktasına varamaz.
Hukukta kıyas, bir olay hakkında kanunda yer alan bir kuralın; özellikleri ve
şartları ona benzeyen ancak kanunda düzenlenmemiş diğer bir olaya
uygulanmasıdır. Bu bakımdan hukukta kıyasa, kanun boşluklarını doldurma
amacıyla başvurulur. Vergi hukukunda kıyas yoluyla yoruma başvurulması,
vergilerin kanuniliği ilkesine ters düşer. Aksi takdirde; yürütme ve yargı organları
tarafından yeni vergi doğurucu olaylar yaratılabilir ve bu durum da yasamanın
fonksiyon gaspına neden olur. Dolayısıyla vergi hukukunda kıyas yasağı vardır.
Vergilerde kanunilik ilkesi, kural olarak boşluk doldurma imkânını ortadan
kaldırdığı için; vergi hukukunda kıyas yoluyla boşluk doldurma yoluna gidilemez. Bu
çerçevede vergi hukukunda, hâkimin hukuk yaratma yoluyla boşluk doldurma
yetkisi yoktur. Hâkim, vergi kanunlarını ruhu ile yorumlarken yeni vergi doğurucu
olaylar ya da yeni muafiyet ve istisnalar tesis edemez. Vergi mevzuatında görülen
boşlukların yasama süreci içerisinde doldurulması gerekir. Kanunlarda kesin sınırlar
çizen hükümlerin değişen şartlara ayak uyduramaması nedeniyle, bazı vergi
kanunlarında, bu hükümleri uygulayacak vergi idaresine ve bu hükümlerin
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
Vergi Hukuku
uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen hâkimlere belli konularda
takdir yetkisi tanınmıştır. Ancak vergi idaresinin takdir yetkisi; vergilerin kanuniliği
ilkesi gereğince ancak sınırlı hâllerde söz konusu olabilmektedir. Hâkimin takdir
yetkisiyse, ancak kanunda bu yetkinin kullanılmasını açıkça öngören bir hükmün
varlığı hâlinde mümkün olmaktadır. Hâkimin takdir yetkisine Türk vergi
Tartışma
hukukunun, özellikle vergi cezalarına ilişkin hükümlerinde yer verilmiştir.
• Vergi hukukunda hâkimin hukuk yaratma yetkisi var mıdır?
Tartışınız.
• Düşüncelerinizi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan
“tartışma forumu” bölümünde paylaşabilirsiniz.
MÜKELLEFİN HAKLARI VE ÖDEVLERİ
Mükellefler üzerinde çeşitli iktisadi ve psikolojik etkiler yaratan vergilemede,
etkinliğin ve adaletin sağlanabilmesi için mükellefle vergi idaresi arasındaki
ilişkilerin mükelleflere de çeşitli haklar tanıyacak şekilde kurgulanması gerekir. Bu
haklara yönelik düzenlemeler iç hukuk kaynaklarına (anayasa ve kanunlara) ve dış
hukuk kaynaklarına (uluslararası antlaşmalara ve sözleşmelere) dayanabilir.
Türkiye’de vergi kanunlarında ağırlıklı olarak mükelleflerin vergi ödevleri
düzenlenmiş olmasına karşın, bu kanunlarda mükellefin hakları ayrıştırılmak
suretiyle açıkça ortaya konup kavramlaştırılmamıştır. Bu çerçevede mükellef
haklarına ilişkin Türk vergi hukukunda, Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan
Mükellef Hakları Bildirgesi dikkate değerdir. Bakanlık bu bildirgeyle; açık, güvenilir,
zamanında ve yeterli bilgi ile hizmet vereceğini, mükelleflere ait şahsi ve gizli
bilgileri VUK’un öngördüğü hâller dışında açıklamayacağını ve kullanmayacağını,
vergi incelemelerinde kanunları doğru ve tarafsız şekilde uygulayacağını ve benzeri
hususları taahhüt etmektedir. Buna karşın bildirge; mükellef haklarına katkı
sağlamaktan ziyade, Bakanlığın hukuka uygun hareket edeceğine ilişkin bir taahhüt
kimliğine sahiptir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
Vergi Hukuku
Türkiye’de mükellef haklarını anayasadan, vergi kanunlarından ve bahsi geçen
bildirgede yer alan çeşitli hükümlerden yola çıkmak suretiyle genel haklar ve özel
haklar şeklinde delege etmek mümkündür.
Genel Haklar:
 Adil, Eşit ve Saygılı Hizmet Alma Hakkı
 Bilgi Alma Hakkı
 Başvuru Hakkı
 Temsilci Kullanma Hakkı
 Bilgilerin ve Özel Hayatın Gizliliği Hakkı
Özel Haklar:
 Vergilerin Tarh ve Tahsiline İlişkin; ihtirazi kayıtla verilen beyannamelere
karşı dava hakkı, vergi hatalarına karşı idari başvuru ve dava açma hakkı, vergiyi
fazla veya yersiz ödeme hâlinde bunları geri isteme veya diğer kamu borçlarıyla
mahsup ve takas etmeyi talep etme hakkı, borçların tecil, terkin ve
taksitlendirilmesini talep etme hakkı.
 Uyuşmazlıkların Çözümüne İlişkin; uzlaşmaya başvurma hakkı, cezalarda
indirim talep etme hakkı, duruşma talep etme hakkı, yürütmenin durdurulmasını
talep etme hakkı, avukat bulundurma hakkı, iddiasını delil serbestisine dayanarak
ispat etmek hakkı.
 Vergi Denetimine İlişkin; yoklama ve vergi inceleme elemanlarından işe
başlamadan önce kendilerini tanıtmalarını talep etme hakkı.
Devletle mükellef arasındaki vergi ilişkisinin sağlıklı şekilde işlemesi için vergi
hukukunda mükelleflere tanınan haklar yanında birtakım ödevler de yüklenmiştir.
Bu çerçevede mükellefin, vergi borucunu zamanında ve eksiksiz olarak ödeme
şeklindeki maddi; defter tutmak, belge düzenlemek, beyanname vermek gibi
birtakım şekli ödevleri vardır. VUK’un ikinci kitabındaki Mükellefin Ödevleri başlığı
altındaki düzenlemeye göre mükellefin ödevlerini şu şekilde sıralamak
mümkündür.
 Bildirimde Bulunma Ödevi: Mükellefler, vergilendirme bakımından önem
taşıyan çeşitli konuları vergi idaresine bildirmek zorundadır. Bu çerçevede vergiye
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
Vergi Hukuku
tabi mükelleflerden işe başlayanlar, bilinen iş veya ikamet yeri adreslerini
değiştirenler, vergiye tabi olmayı gerektiren işlemlerin tamamen durdurulması ve
sona ermesi anlamında işi bırakanlar ilgili durumu vergi idaresine bildirmelidir.
 Defter Tutma Ödevi: Vergi kanunlarına göre tutulan defterler vergi
açısından delil niteliğinde olduğundan; mükelleflerden bir kısmı kanunlarla
belirlenen defterleri yine kanunlarda belirtildiği şekilde tutmakla mükelleftir. VUK’a
göre; ticaret ve sanat erbabı, ticari şirketler, iktisadi kamu müesseseleri, dernek ve
vakıflara ait iktisadi işletmeler, serbest meslek erbabı, gerçek usulde vergiye tabi
çiftçiler defter tutmak zorundadır. Vergi kanunlarına göre yükümlülerce tutulması
gereken genel defterler; defteri kebir, yevmiye, envanter, işletme hesabı, serbest
meslek kazanç defterleridir. Bu defterler dışında yürütülen faaliyetin niteliğine
göre imalat, damga vergisi, ambar defterleri gibi özel defterler de tutulmalıdır.
 Beyanname Verme Ödevi: Türk vergi sistemi çeşitli istisnalara karşın beyan
usulünü kullanmaktadır. Verginin gerçek matrahını en iyi mükellefin bileceği
noktasından hareket eden beyan usulünde, mükellefin beyanı dikkate alınarak
vergiler hesaplanmaktadır. Bu çerçevede Türk vergi sisteminde; yıllık, muhtasar,
münferit ve özel beyannameler kullanılmaktadır.
 Kayıt Düzenine İlişkin Ödevler: Defterlerin kayıt düzenine ilişkin ödevler
VUK’un 215-219. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu çerçevede, Türk harflerinin ve
uluslararası rakamların kullanılması, değer sistemi olarak Türk parasının
kullanılması, defter tasdiklerinin yaptırılması kayıt düzenine ilişkin ödevlerdir.
 Belge Düzenine İlişkin Ödevler: Vergilendirmede vergiyi doğuran olayın
maddi sonuçlarının gerçeğe uygun olarak defter kayıtlarına geçirilmesi, vergi
doğuran olayın meydana geldiği zamanda belgeye bağlanmasıyla mümkündür.
Belge düzeni, mükelleflerin gelir ve giderlerinin ve bunlarla ilgili diğer işlemlerinin
belirlenen belgelere dayanılarak saptanmasını gerekli kılar. Belge düzeninin
sağlanması amacıyla mükelleflerin düzenlemesi ve/veya alması gereken belgelere;
fatura, sevk irsaliyesi, perakende satış fişi, yolcu listesi örnek olarak gösterilebilir.
 Saklama ve İbraz Ödevi: Mükelleflerin defter tutma ve belge düzenine
uyma dışında, bu belge ve defterleri koruma ve gerektiğinde yetkililere ibraz etme
(gösterme) mükellefiyeti vardır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
Vergi Hukuku
 Diğer Ödevler: Yukarıda sayılan ödevler dışında mükelleflerin; incelemeye
yetkili memura çalışma yeri göstermek ve resmî çalışma saatlerinde memurun
müessesede çalışmasını sağlamak; inceleme ile ilgili her türlü izahatı vermek;
incelemeye yetkili memurun, lüzumunda iş yerinin her tarafını gezip görmesini
Bireysel Etkinlik
sağlamak; vergi levhası kullanmak ve asmak gibi ödevleri de vardır.
• Mükellefin maddi ve şekli ödevlerini tanımlayınız.
VERGİ KABAHATLERİ, SUÇLARI VE CEZALARI
Vergi suçu, vergi kanunlarında gösterilen maddi ve şeklî ödevlerin yerine
getirilmemesi veya bu ödevlere aykırı davranışlarda bulunulması nedeniyle
devletin vergi kaybına uğratılması veya kamu düzeninin bozulmasına neden olan ve
ceza öngörülen fiillerdir. Vergi suçları, devlet hazinesine karşı işlenen iktisadi
suçlardır. Bu bakımdan vergi suçu işlendiğinde ihlal edilen menfaat hazine yararı ve
dolayısıyla kamu yararıdır. Vergi suç ve cezalarında gözetilen amaç, vergi
kanunlarının gereklerinin zamanında ve kurallara uygun olarak yerine
getirilmesidir.
Vergi suçlarıyla ilgili olarak, vergi ziyaının ortaya çıkmasını engellemeye
yönelik vergi kabahatleri (idari vergi suçları) ve kamu düzenini ihlal niteliği ağır
basan ve devlet otoritesinin zaafa uğramasına neden olan fiilleri engellemeye
yönelik adli vergi suçları şeklinde bir ayrım yapılabilir. Vergi kabahatlerine ilişkin fiil
ve yaptırımlar idari usullerle, adli vergi suçlarına ilişkin fiil ve yaptırımlar yargısal
usullerle tespit edilir. Dolayısıyla vergi kabahatlerinde suç olarak saptanan fiilin
cezası vergi idaresi tarafından kesilirken, adli vergi suçlarında cezaya mahkeme
tarafından hükmedilir. Vergi kabahatlerinde, fiillerde kasıt veya taksir aranmazken,
adli vergi suçlarının temel unsurlarından biri fiillerin kasıt içinde işlenmesidir. Vergi
kabahatlerinin yaptırımı genel olarak parasal, adli vergi suçlarının yaptırımı ise
hürriyeti bağlayıcı ceza karakterindedir. Bu bilgiler ışığında vergi kabahatlerini vergi
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
Vergi Hukuku
ziyaı ve usulsüzlük; adli vergi suçlarını ise kaçakçılık, vergi mahremiyetini ihlal ve
mükellefin özel işlerini yapma suçu şeklinde değerlendirmek mümkündür.
Vergi ziyaı; mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini
zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin
zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.
Vergi ziyaı suçu, işlenen fiilin vergi ziyaına neden olmasını aradığı için netice suçu
olarak değerlendirilmektedir. Vergi ziyaına sebep olan fiiller hareketin taşıdığı
ağırlığa göre ağır, orta ve hafif nitelikli fiiller şeklinde delege edilebilir. Bu bağlamda
ağır nitelikli fiiller; hesap ve muhasebe hileleri yapmak, uydurma adlarla hesaplar
açmak, çift defter kullanmak, defter kayıtlarını ve belgelerini tahrif etmek ve
gizlemek, yanıltıcı belge düzenlemek veya kullanmak, defter, kayıt veya belgeleri
yok etmek, defter sayfalarını kopartarak yok etmek, sahte belge düzenlemek veya
kullanmak şeklinde sıralanabilir. Hafif nitelikli fiilse; beyannamenin kanuni
süresinden sonra mükellef nezdinde vergi incelemesine başlanılmadan ve işlemin
takdir komisyonuna sevk edilmesinden önce kendiliğinden verilmesidir. VUK’ta
orta nitelikli fiiller sayılmamıştır. Bu bakımdan bir fiilin orta nitelikli bir fiil olarak
değerlendirilebilmesi için ağır ve hafif nitelikli fiiller dışında kalması ve vergi
kaybına sebebiyet vermesi yeterli görülmüştür.
Vergi kabahat türlerinden bir diğer usulsüzlüğün konusu, vergi kanunlarının
şekle ve usule ilişkin hükümlerine uyulmamasıdır. Usulsüzlükte, vergi ziyaından
farklı olarak vergi ziyaının olup olmaması önem taşımamaktadır. Bu bakımdan,
vergi ziyaında mükellefin belirli bir eyleminden dolayı vergi idaresi kayba uğrarken;
usulsüzlükte, vergi kaybına neden olunması değil, vergi kaybına yol açması
muhtemel bir tehlike söz konusudur ve bu tehlike cezalandırılır. Usulsüzlük
kabahatini genel usulsüzlük ve özel usulsüzlük şeklinde ikiye ayırarak
değerlendirmek mümkündür. VUK’un 352’inci maddesinde Genel Usulsüzlük
kabahati, 1. Derece Usulsüzlük ve 2. Derece Usulsüzlük şeklinde iki guruba
ayrılmıştır. Bu çerçevede VUK’a göre, beyannamelerin süresinde verilmemesi,
tutulması mecburi olan defterlerden herhangi birinin tutulmaması, kayıt düzenine
ait hükümlere uyulmaması, işe başlamanın zamanında bildirilmemesi gibi haller 1.
Derece Genel Usulsüzlük; işe başlamayı bildirme dışında kalan bildirmelerin
zamanında yapılmaması, tasdiki zorunlu olan defterlerden herhangi birinin tasdik
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
Vergi Hukuku
işleminin geç yaptırılması, hesap veya işlemlerin doğruluk veya açıklığını
bozmamak şartıyla bazı evrak ve belgelerin bulunmaması veya ibraz edilmemesi
gibi hâller 2. Derece Genel Usulsüzlük suçu olarak değerlendirilmiştir. Usulsüzlük
kabahatine ilişkin ceza miktarı, kabahatin 1. Derece veya 2. Derece olmasına ve
usulsüzlüğü yapan kişinin kimliğine göre farklılaştırılmıştır. Özel usulsüzlükler genel
olarak vergileme sürecinin sağlıklı işlemesi için büyük öneme sahip; fatura, fiş gibi
belgelerin verilmemesi veya alınmaması; günü gününe defter kaydı ve vergi levhası
bulundurulması gibi bazı şeklî ödevlere uyulmaması ile ilgilidir. Özel usulsüzlükler
genel usulsüzlüklere göre kamu düzenini daha fazla tehdit etmeleri nedeniyle, özel
usulsüzlüğe ilişkin cezalar, genel usulsüzlüğe ilişkin cezalara göre daha ağırdır.
Kaçakçılık suçu, kanunda birleştirilmiş fiillerden birinin işlenmesiyle ortaya
çıkar. Kaçakçılık suçuna ilişkin fiiller, vergi ziyaı suçunun ağır nitelikli fiilleriyle
aynıdır. Bahse konu olan bu fiiller için VUK’ta üçlü bir gruplandırma yer almaktadır.
Hesap ve muhasebe hileleri yapanlar, uydurma adlarla hesaplar açanlar, çift defter
kullananlar, defter kayıtlarını ve belgelerini tahrif edip gizleyenler, yanıltıcı belge
düzenleyip kullananlar hakkında 18 aydan 3 yıla kadar; defter, kayıt ve belgeleri
yok edenler, defter sayfalarını yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar, hiç
yaprak koymayanlar, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte
olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar 3 yıldan 5 yıla kadar; Maliye
Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği belgeleri, Bakanlık ile
anlaşması olmadığı hâlde basanlar veya bilerek kullananlar 2 yıldan 5 yıla kadar
hapis cezasına çarptırılır.
Vergi mahremiyetini ihlal suçu; vergilendirme işleriyle uğraşan memurlar,
vergi incelmesinde ve idari yargıda görev yapanlar, vergi kanunlarına göre kurulan
komisyonlarda görev yapanlar, bilirkişiler ve kendilerine bilgi verilen meslek
mensuplarının yöneticileri; mükellefin ve mükellefle ilgili kimselerin şahıslarına,
işlerine ve hesap durumlarına, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin
öğrendikleri sırları ifşa etmeleri, kendileri veyahut üçüncü kişilerin yararına
kullanmaları hâlinde meydana gelir. Bu suça verilecek ceza, 1 yıldan 3 yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
Vergi Hukuku
Mükelleflerin özel işlerini yapma suçu; vergi muameleleri ve incelemeleri ile
vergi yargısında görevli olan kişiler tarafından, mükelleflerin vergi kanunlarının
uygulanmasıyla ilgili özel işlerini yapmaları hâlinde meydana gelir. Vergi dairesinde
görevli bir memurun kendi dairesine kayıtlı olan veya olmayan bir mükellefin
defterini tutması veya beyannamesini doldurması bu suça örnek olarak
gösterilebilir. Bu suça verilecek ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.
Vergi suçunu işleyen kişiyle Devlet arasında kurulan ceza ilişkisi, kanunlarda
belirtilen hâllerde ortadan kalkar. Bu hâller ölüm, infaz, cezanın ertelenmesi,
koşullu salıverme, af, zamanaşımı, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma, pişmanlık ve ön
ödemedir.
VERGİ UYUŞMAZLIKLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI
Vergi uyuşmazlığı, vergi mükellefleriyle vergi idaresi arasında vergilendirme
işlemi dolayısıyla ortaya çıkan görüş farklılıklarıdır. Tüm borç ilişkilerinde olduğu
gibi, vergilendirme ilişkisinde de taraflar arasında zaman zaman uyuşmazlıklar
ortaya çıkmaktadır. Bu uyuşmazlıklar verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil
aşamalarında yapılan işlemlerle ilgili olabileceği gibi cezai işlemlerden de
kaynaklanabilir. Vergi uyuşmazlıklarının, yargı yoluna gidilmeden taraflarca çözüme
kavuşturulmasına, vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yolları denir. Her
ne kadar vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yolları var olsa da mükellef
bu yollara başvurmayıp doğrudan yargı yoluna başvurabilir. İşte uyuşmazlıkların
idari aşamada çözümlenememesi hâlinde veya doğrudan dava yoluna gidilmesi
hâlinde vergi uyuşmazlıklarının yargı aşamasında çözüm yollarından bahsedilir.
Türk vergi hukukunda vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yolları
temelde uzlaşma ve hataların düzeltilmesi kurumlarından oluşmaktadır.
Uzlaşma, vergi uyuşmazlıklarının idare ile mükellef arasında anlaşma yoluyla
çözümlenmesidir. Uzlaşma; uyuşmazlığı kısa sürede ortadan kaldırabilmesi
nedeniyle mükellefler açısından sıklıkla başvurulan yollardan biridir. Zira
uzlaşmayla vergi idaresi alması gereken vergilerin ve/veya cezaların bir
bölümünden vazgeçerek bunları bir an önce tahsil ederken, mükellef de uzun bir
dava sürecinden kurtulmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
Vergi Hukuku
Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda (matrahta, miktarda, mükerrer) veya
vergilendirmede (mükellefin şahsında, mükellefiyette, konuda ve dönemde)
yapılan hatalar nedeniyle haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya
alınmasıdır. Vergilendirme sürecinde, mükellef veya idare lehine veya aleyhine
yapılan vergi hataları, hataların düzeltilmesi yoluyla giderilir.
Uyuşmazlıkların yargılama sürecine yansıması iki şekilde olabilir. Bunlardan
ilki vergilemeye ilişkin idari düzenleyici işlemlerin veya vergilendirme sürecine
yönelik bireysel işlemlerin kanunlara aykırılığından kaynaklanan uyuşmazlıklar,
diğeri vergi kanunlarının Anayasaya aykırı olarak çıkartılmasına yönelik
uyuşmazlıklardır. İlk grup uyuşmazlıklar idari yargı, ikinci grup uyuşmazlıklar
anayasa yargısı içerisinde sonuçlandırılır. Türkiye’de idari işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi idari yargı çerçevesinde gerçekleştirildiğinden, idari alanda
ortaya çıkan uyuşmazlıkları idari yargı kolu içerisinde çözüme kavuşturulur. Bu
çerçevede vergilendirme işlemlerine yönelik olarak bu yargı koluna vergi yargısı da
denilebilmektedir. Vergi yargısı, vergi kanunlarının uygulanması sırasında vergi
mükellefi/sorumlusu ile vergi idaresi arasında uzlaşma veya düzeltme yoluyla
çözülemeyen uyuşmazlıkların, taraflarca kanun yollarına başvurulması hâlinde,
yetkili yargı organlarınca yargısal tasarrufta bulunulmak suretiyle çözümlenmesi ve
sonuçlandırılmasıdır. Türkiye’de vergi yargı organları, Vergi Mahkemeleri, Bölge
İdare Mahkemeleri ve Danıştay’dır. Vergi Mahkemeleri vergi yargılamasında genel
yetkili ilk derece mahkemesidir. Vergi mahkemelerinin, tek hâkimle verdikleri
kararlara karşı itiraz yoluyla ve kesin hükme bağlanmak için Bölge İdare
Mahkemelerine, kurul hâlinde verdikleri kararlara karşı da temyiz yoluyla
Danıştaya başvurulabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20
Özet
Vergi Hukuku
• İnsanların devletler kurup toplumlar halinde yaşadığı eski çağlardan
günümüze kadar vergi konusu her zaman güncelliğini korumuştur.
Verginin bu güncel olma özelliği, verginin dönemden döneme niteliği ve
konu edindiği gelir kaynakları açısından farklılıklar arz ettiği gibi, ülkeler
arasında da farklı uygulamalara konu olmaktadır. Ancak hukuki zor
altında alınan vergilerin, kanuniliği ilkesi her zaman gözetilen bir amaç
olmuştur. Vergilerin yurttaşlar üzerindeki iktisadi, siyasi, sosyal ve
psikolojik etkileri gözetilmek suretiyle, vergileme ilişkisinde hem
mükellefe hem de devlete birtakım haklar sağlandığı gibi çeşitli maddi ve
şeklî ödevler de yüklenmiştir. Ancak vergileme açısından, her zaman
tarafların tam bir uzlaşma içerisinde olduklarını söylemek çok da
rasyonel bir yaklaşım olmayacaktır. İşte taraflar arasında çeşitli
nedenlerle sağlanamayan uzlaşının, kimi zaman idari yolla, kimi zaman
da yargı yoluyla sağlanmasına çalışılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
21
Vergi Hukuku
DEĞERLENDİRME SORULARI
Değerlendirme
sorularını
sistemde ilgili
ünite başlığı
altında yer alan
“bölüm sonu testi”
bölümünde
etkileşimli olarak
cevaplayabilirsiniz.
1. Aşağıdakilerden hangisi vergilerin nitelikleri arasında sayılamaz?
a) Vergilendirme yetkisine sahip kuruluşlarca alınması
b) Para ile ödenmesi
c) Gerçek ve tüzel kişilerden alınması
d) Karşılıklı olması
e) Hukuki zora dayanması
2. Verginin konusunun ilgili verginin kapsamı dışında tutulmasına ne ad
verilir?
a) Muafiyet
b) İstisna
c) Vergi doğuran olay
d) Vergi matrahı
e) Verginin konusu
3. Vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi
dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibarıyla tespit eden
idari işleme ne ad verilir?
a) Verginin Tarhı
b) Verginin Tebliği
c) Verginin Tahakkuku
d) Verginin Tahsili
e) Verginin Terkini
4. Aşağıdakilerden hangisi vergi hukukunun yürütmeden doğan asli
kaynaklarındandır?
a) Yönetmelik
b) Genelge
c) Özelge
d) Sirküler
e) Kanun Hükmünde Kararnameler
5. Aşağıdakilerden hangisi mükellefin şeklî ödevlerinden biri değildir?
a) Beyanname Verme
b) Defter Tutma
c) Ödeme
d) Belge Düzenine Uyma
e) Bildirimde Bulunma
Cevap Anahtarı:1-D, 2-B, 3-A, 4-E, 5-C
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
22
Vergi Hukuku
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER
KAYNAKLAR
Aksoy, Ş., (1998). Kamu Maliyesi. İstanbul: Filiz Kitabevi. 3. Baskı.
Bilici, N., (2011), Vergi Hukuku. Ankara: Seçkin Yayıncılık. 26. Bası.
Karakoç, Y., (2007). Genel Vergi Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları. 4. Bası.
Kırbaş, S., (2000). Vergi Hukuku. Ankara: Siyasal Kitabevi. 12. Baskı.
Kızılot, Ş., Taş, M., (2009), Vergi Hukuku ve Türk Vergi Sistemi. Ankara: Yaklaşım
Yayıncılık.
Mutluer, K., (2007), Vergi Özel Hukuku. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları. 1. Baskı.
Öncel M., Çağan, N., Kumrulu, A., (1985). Vergi Hukuku – C. 1. Ankara: Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları. 2. Baskı.
Pehlivan, O., (2008), Kamu Maliyesi. Trabzon: Derya Kitabevi.
Saban, N., (2006). Vergi Hukuku. İstanbul: Beta Basım A.Ş. 4. Bası.
Şenyüz, D., Yüce, M., Gerçek, A., (2010). Vergi Hukuku. Bursa: Ekin Basım Yayın
Dağıtım.
T.C. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı. Mükellef Hakları Bildirgesi. Erişim
tarihi: 04 Ağustos 2012, http://www.gib.gov.tr/index.php?id=476
Uluatam, Ö., (2009). Kamu Maliyesi. Ankara: İmaj Yayınevi. 10. Baskı.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
23
Download