Kasım-1996 İSLAM’DA İŞÇİ VE İŞVEREN İLİŞKİLERİ Diyanet َۙ َّ َوالَّ ۪ذينَ هُ ْم اِلَ َمانَاتا اه ْم َو َع ْه اد اه ْم َرا ُعونَ َوال ۪ذينَ هُ ْم َۙ ُارث َۢ ُصلَ َواتا اه ْم يُ َحافاظ َونَ اَلَّ ۪ذينَ يَ ارثُون َ ونَ اُ ۬و ٰلٰٓئا َ ع َٰلى ك هُ ُم ْال َو ا َۜ ْ َس هُ ْم ۪فيهَا خَ الا ُدون َ ْالفارْ دَو (Müminun: 8) Muhterem Müslümanlar! İslam dini, çalışmaya ve iş hayatında insan ilişkilerine büyük önem vermiştir. İslam'da rızkını kazanmak için çalışmak, gücü yeten müslü- manlara farz kılınmış; tembellik ve dilencilik yasaklanmıştır. İş hayatında insanlar, kendi işinde çalışanlar hariç genelde işçi ve işveren olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Çalışmanın ve insan çalıştırmanın gayesi; fert ve topluma fayda temin etmek, hizmet üretmektir. İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerin dengeli olması, işte ve işyerinde huzurun bulunması, bir yandan üretimi bereketlendirmekte, diğer yandan toplum huzurunun sağlanmasında büyük rol oynamaktadır. Bu konu, günümüzde daha büyük ehemmiyet kazanmıştır. Zira asrımızda, işbölümünün önemi artmış, meslekler çoğalmış, müteşebbislerin sayısı yükselmiş, buna bağlı olarak da işçi sayısında büyük artışlar olmuştur. Dolayısıyla, çalışma hayatında insan ilişkileri, toplumun önemli bir bölümünü ilgilendirir bir hale gelmiş ve hızlanmıştır. Muhterem Müslümanlar! İslam Dini iş ahlakı, iş barışı, işçi ve işveren ilişkileri konusunda önemli prensipler getirmiş; işçi ve işverenin karşılıklı hak ve vazifelerini ahlaki ve uhrevi kaidelerle meczetmiştir. İslam'da meşru kabul edilen her iş ve meslek muhteremdir. Kuran-ı Kerim, iş ve meslekleri ne olursa olsun, mü'minlerin birbirinin “din kardeşi” olduğunu bildirmiş, kardeşlik görevlerini yerine getirmelerini emretmiştir. Aile, komşuluk, akrabalık, arkadaşlık münasebetlerinde olduğu gibi, işçi ve işveren ilişkilerinde de karşılıklı sevgi, saygı, güven, dürüstlük, hoşgörü ve haklarına riayeti emreden İslam; iş barışını ve üretimin artmasını sağlamış, dürüst işçi ve işverenin dünyadaki bu huzur ve kazançlardan başka, âhirette de mükafatlandıracaklarını müjdelemiştir. İşçi ve işveren arasında sözlü veya yazılı olarak tesbit ve kabul edilen sözleşme şartlarına her iki tarafın uyması, aynı zamanda dini bir vecibedir. Buna göre, işçinin; tayin edilen müddet zarfında fiilen çalışması, işi en iyi şekilde ve sağlam yapması, kendisine emanet edilen mal ve malzemeyi koruması gereklidir. Kur'an-ı Kerim'de: "Emanetlerini ve sözlerini yerine getiren mü'minler, temelli kalacakları Firdevs Cenne- ti'ne varis olanlardır.” buyurulmuştur. Musa (A.S.)'ın Mısır'dan Medyen'e geldiği zaman, Hz. Şuayb O'nu işlerini yürütmek üzere ücret karşılığında tutmuştu. Bu husus Kur'an-ı Kerimde şöyle ifade edilmektedir: "Şuayb (AS)’ın iki kızından biri; Babacığım! O’nu ücretli olarak tut. Ücretle tuttuklarının en hayırlısı bu güçlü ve güvenilir adamdır, dedi.” Ayeti kerimede, işçinin iki önemli özelliğine işaret edilmektedir. Bunlardan birincisi işçinin; iş yapabilecek güç, kabiliyet ve ehliyette olması, İkincisi ise güvenilir olmasıdır. Buna karşılık, işveren de işçinin mali imkanlarını ve diğer sosyal haklarını artırmaya ve zamanında ödemeye, çalışma şartlarını iyileştirmeye gayret göstermelidir. Unutulmamalıdır ki emek ve sermaye, üretimin birbirini tamamlayan iki temel unsurudur. İstihsalde bereket, bu iki unsurun ahengine bağlıdır. İslam Dini; müslümana, kul hakkından sakınmayı, helal kazanç temin etmeyi, herkese hakkını ödemeyi emretmiş, böylece insanın menfaat hırsını törpülemiştir. İslam'da zarar vermek de zarara uğramak da yoktur. Peygamber Efendimiz (SAS): “Bizi aldatan, bizden değildir.” buyurmuştur. Bir hadisi kudside; Aziz ve Çelil olan Allah: “Üç (sınıf insan) vardır ki, Kıyamet günü’nde ben bunların hasmı (ve davacısı- yım): O kimse, ki Ben’ (im mukaddes ismime) yemin eder de sonra ahdini bozar. Yine bir kimse ki hür bir insanı köle diye satar da onun parasını yer. Öbür kimse de, bir işçi tutar, onu çalıştırır da ücretini vermez” buyurmuştur. Kısacası; işveren, işçinin her yönden koruyucusu ve hamisi olmalıdır.