AG SİNEMA Mustafa Uzun [email protected] Siz hiç Hollywood filmi izlerken tekbir getirdiniz mi? Hikâye 1605′in 5 Kasım’ına dayanıyor. Devletin birey özgürlüğünü ortadan kaldırdığı yıllarda bir isyancı kongre binasını havaya uçurmaya çalışırken yakalanıyor. İdam ediliyor. Aradan yüzyıllar geçiyor ve 5 Kasım zamanla unutuluyor. V, bu olayı belleklerde yeniden canlandırmanın ve insanları gerçek özgürlüklerine kavuşturmanın mücadelesini veren entelektüel bir isyancıdır. “C esur Yürek” tarzı filmlerden bahsetmiyorum. Kahramanlarının isimlerini Ahmet veya Mehmet yaptığınızda hiç yadırgamadan “bize ait” olabilecek filmlerden biri değil bu film. Müslümanlardan ve Kur’an-ı Kerim’den bahsedilmesi ve bunları şeytanlaştırmadan, terörize etmeden vermiş olması da bu filmi izlerken tekbir getirmem için geçerli bir sebep değildi. Ama filmin son sahnelerinde elimi yumruk yapmış bir halde ve resmen tekbir pozisyonunda buldum kendimi. Mevzu bahiste işte budur. İlginç bir dil, akıcı bir hikâye ve muhteşem bir kurgu. Sadece bir film izlemiyorsunuz; isyan ediyor, başkaldırıyor ve en sonunda tekbir getiriyorsunuz. Alan Moore’nin yazdığı bir çizgi roman serisinin beyaz perdeye etkili bir şekilde dökülmesinin hikâyesidir bu. POLİS DEVLETİ VE İÇTEN İÇE BÜYÜYEN ÖFKE ABD, Ortadoğu’ya saplanmış ve çıkamamıştır. Sam amcanın devleti, kendi iç savaşına sürüklenirken İngiltere’yi de beraberinde götürmüş ve dünya ile irtibatı kesilmiştir. Batı, büyük bir bataklığa doğru sürüklenmektedir. Tam bir kaos havası hakimdir dünya’ya. İngiltere, önce hepsi birer kurmaca olan salgın hastalıklarla kırılıyor. Yüz binlerce insan ölüyor. Ardından yine kurmaca bir anti-virüs ile toplumlar MAYIS 2009 I 38 I AGD kırılmaktan kurtarılıyor. Bu operasyon zalim devlet başkanına hak etmediği saygı ve bağlılığı veriyor. Ardından tam bir polis devleti ve içten içe büyüyen bir öfke her tarafı kasıp kavurmaya başlıyor. Her yer kamera ve dinleme cihazları ile doluyor. İnsanlar özgürlüklerini kaybediyorlar. Öfke maskelerin ardına gizleniyor. Yüzyıllardır özgürlüğün simgesi olduğunu iddia eden krallık bu defa Hitlervari bir yönetim ile yönetilmektedir. TERÖR DEVLETİNE KARŞI TERÖRİST SALDIRILAR Hikâye’nin kaynağı 1605′in 5 Kasım’ına dayanıyor. Devletin birey özgürlüğünü ortadan kaldırdığı yıllarda bir isyancı kongre binasını ha- vaya uçurmaya çalışırken yakalanıyor. İdam ediliyor. Aradan yüzyıllar geçiyor ve 5 Kasım zamanla unutuluyor. V, bu olayı belleklerde yeniden canlandırmanın ve insanları gerçek özgürlüklerine kavuşturmanın mücadelesini veren entelektüel derinliği olan bir isyancıdır. Yeraltında yaşıyor. Tüm ailesi katledilmiş ve kendisi de bu savaşın dinamo taşlarını dizmekle meşguldür. Halk devletten değil, devlet halktan korkmalıdır mesajı ile halkı polis devletine başkaldırmaya teşvik ediyor. Binaları bombalıyor ve Polis devletinin önde gelen şahıslarını öldürüyor. Bir kaos ortamı ortaya çıkartmaya çalışıyor. Sürekli bir maske ile gezen ve yakalanamayan V‘nin bir kahraman mı yoksa deli mi olduğunu anlamak gerçekten çok güç. Beni en fazla etkileyen sahnelerden biri de hapishaneden çıkış sahnesi. Hugo Weaving ile beraber siz de özgürlüğünüze kavuşuyorsunuz. Hugo Weaving, filmde Evey adında bir genç kızı canlandırıyor. Muhteşem bir oyunculukla göz dolduran Weaving, farkında olmadan V‘nin en yakınında yer alıyor, ona kızıyor, isyan ediyor ama seviyor. V‘den kaçıyor ama sonra gerçek onu buluyor. GÜLLERLE SÜSLENMİŞ CESET Sonrası devrim. Kilometre taşları çok önceden döşenmiş, halkın desteklediği, insanların kendilerini hiç çekinmeden silahlı bir ordunun önüne attıkları bir devrim bu. Simge kongre binasıdır ve 1605′in 5 Kasım’ında yapılamayan bu defa yapılmak istenmektedir. Gece 12′de yasakların, polis devletinin ve totaliter rejimin simgesi olan Kongre binası yıkılacaktır. Ordu tankları ve tüm ağır silahları ile oradadır. Devlet Başkanı emir verir ordu’ya. Bu gece sokağa çıkacak halk ne pahasına olursa olsun durdurulacaktır. Ama V, boş durmaz. Bir tren dolusu patlayıcıyı hazırlar. Önce kendisinin bildiği yeraltı yollarından başkanlık sarayına ulaşır, diktatör’ü öldürür ve bu sırada ağır yaralanır. Kendisini trenin başında bekleyen Evey’e hayatının amacının bu olduğunu ve kongre binasını havaya uçurmanın onun görevi olduğunu söyleyerek ölür. Evey ise nesli tükenmiş olan kırmızı güllerle V’yi süsler ve patlayıcı dolu trene koyar. 12′ye çok az kalmıştır. Tam bu esnada film boyunca V‘nin peşinde olan istihbarat şefi, treni ve Evey’i bulur. Şef bu olayı aydınlatmak isterken çok şey öğrenmiştir. Bu yüzden Evey’in treni kongre binasına göndermesini engellemez. Dışarıda ise halk galeyana gelmiştir. Tüm evler boşalmış ve yüz binlerce insan kongre binasına doğru akın etmektedirler. Hepsi V‘nin kostümünü giymiş, yüzlerine maske takmışlardır. Ordu, emir alacak kimseyi bulamadığı için halkı engellemez ve halk kongre binasına ulaşır. Saat 12 olduğunda Aşure günü gelir ve İran sokakları dehşet bir tablo ile karşılaşır. Halk, ölüme, Şah’a ve silahlara meydan okumuştur. Kefen Devrimi İslam devriminin yolunu açmıştır. Devrim olur, Şah devrilir. “V for Vendetta” filmini ama özellikle de son sahnelerini bir Kefen Devrimi’ni izler gibi izledim. filmi izleyenlerin tekbirleri eşliğinde kongre binası havaya uçar, halk maskelerini çıkartır. BU BİR KEFEN DEVRİMİDİR Filmin son sahneleri hakikaten insanı galeyana getiriyor. Müzikleri, resimleri ve diyalogları ile muhteşem bir atmosfere sokuyor sizi. Bu durum aynı zamanda asla atlanmaması gereken önemli bir olaya götürüyor bizi; İran İslam Devrimi... Kelime’nin tam anlamı ile James Mc Teıgue yönetiminde bir Kefen Devrimi’dir bu. 1979 İslam devriminden önce İran’da halk sokaklara dökülür. İmam Humeyni emir verir, Aşure günü halk sokaklara esaslı bir şekilde ve en gür sedaları ile bir daha dökülecektir. Şah ise orduya emir verir. Sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Uymayanların isyancı kabul edileceği ve öldürüleceği duyurulur. Şah; “Ölmek isteyen dışarı çıksın” der. Aşure günü gelir ve İran sokakları dehşet bir tablo ile karşılaşır. Halk kefenlerini giymiş, sokaklara inmiştir. Ölüme, Şah’a ve silahlara meydan okumuştur. Muhteşemdir. Kefen Devrimi İslam devriminin yolunu açmıştır. Devrim olur, Şah devrilir. “V for Vendetta” filmini ama özellikle de son sahnelerini bir Kefen Devrimi’ni izler gibi izledim. Umarım bir Hollywood filmi izlerken tekbir getirmenin saçma olmadığını anlatabilmişimdir. AG AGD I 38 I MAYIS 2009