10 06 23 DİTİB'den Uluslararası İlahiyat Mezunlarına Bilgilendirme Semineri Duisburg'da Anlamlı Buluşma Hasene Yaptığı Yardımlarla Afrikalıların Gönlünü Kazandı HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 66 • Yıl/Jahre: 9 • Mart / März 2012 / Rebiü`l Ahir 1433 Avrupa’daki Kitapçýnýz OKUSAN Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD ve Hediyelik Eþyalar Tel: 06142-793 0770-71 Fax: 06142-793 0772 Mobil: 0157-83555560 [email protected] www.okusan.eu kişi ve toplumların en büyük eksiği sevgi ve hoşgörü 16 ENERGY 25 Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg/ Hessen Enerji İçeceği Damaklara Neu-Isenburg Belediyesinde: Serin “Almanya’ya Köln Polis Merkezinden Göçün 50. Yılı Anısına Resim Sergisi” Bir Hunkel: `Türkler zenginlik kattı' Türk Gençlerine Çağrı Cezaevi Hz. Bugünkü Müslüman Tat Mevlid ve ZiyaretMuhammed ve Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: [email protected] Inh. Şerife Genç Tel: 06031-1662710 (s.a.v)i Anmak ve Anlamak Dr. Yusuf IŞIK Yarınki Toplumlar 05 Mahmut AŞKAR 11 Süleyman Çelebi’nin Mevlidi Prof. Dr. Adem APAK 21 lerinin Sosyal Önemi Dr. Kemal RAMOĞLU Türk Genci Neleri Bilmeli 19 Selma ÖZTÜRK 27 Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Boschstr. 61-65 . D-50171 Kerpen Tel: 02237-9746-0 Fax: 02237-656-319 /IgmgHacUmre www.igmghacumre.com [email protected] HAYAT Sevgili dostlar! İçerisinde bulunduğumuz dünya her geçen gün çekilmez bir hal alıyor. Dünyanın her köşesinde bir sıkıntı, bir savaş, bir afet insanların yakasını bırakmıyor. Burada bir ayrım yapmakta fayda var. Afetler bizlerin elinde olan olaylar değil. Yüce Yaradan`ın verdiği imtihan vesileleridir. Ama savaş ve ekonomik sıkıntıları biz insanoğlu ellerimizle ortaya çıkarmaktayız. Afrika`da yaşanan açlık ve savaşların sebebi büyük oranda insanoğlunun kendisidir. Aslında çok verimli topraklara sahip olmasına rağmen Afrika dünyanın en yoksul ve açlıktan en çok insanın öldüğü kıta durumundadır. Ama Afrika`nın belli bölgeleri bu sıkıntıları yaşarken belli bölgelerinde de her türlü yer altı ve yer üstü zenginliklerden azami seviyede yararlanan da mevcuttur. Bir de buna sömürge mantığı ile buraları adeta talan eden zihniyetleri de eklediniz mi sıkıntı her daim devam etmektedir. Örnek olarak son dönemde hepimizin de yakından takip ettiği Somali`de aslında kendi arazisini olması gerektiği gibi değerlendirse hem kendisine yeter hem de çevre ülkelerdekilere de katkıda bulunabilir. Ama bakıyorsunuz belki sadece Almanya`da yapılan israfın yüzde birine denk gelecek bir destekle ayağa kalkabilecek Somali yiyecek ekmek bulamazken, insanların elinde son model silahlar oyuncak gibi gezmektedir. Acaba birileri bu gibi ülkelerde insanların elinde ekmeklerini alıp onun yerine bu silahları mı veriyor ne dersiniz. Bir de buna uydurma İslami örgütler de eklenince ülkede insanlar yaşamaktan bıkıp başka yerlere göç etmeye başlıyorlar. Adı ne olursa olsun İslam adına oralarda bazı yapılanmaların hiç bir davranışının İslamla uzaktan yakından alakası yoktur. Bu dinin Peygamberi değişik vesilerle buyurduğu hadislerinde demiyormu ki: “Bir insanın haksız yere öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir”. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” Siz müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz ama hem bulunduğunuz ülkede insanları haksız yere ve zulmederek öldürüyorsunuz hem de ülkenin başka bölgelerinde kaymak tabaka dediğiniz kesim her türlü imkanları kullanıp zevk sefa içinde yaşarken açlıktan ölenleri hiç görmüyorlar bile. Böyle bir din ve böyle bir dindarlık olmaz olsun. Kendi heva ve heveslerini İslam diye yutturmaya çalışanlara lanet olsun. Hem Allah`ın en son indirdiği kamil din Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK [email protected] Kişi ve Toplumların En Büyük Eksiği Sevgi ve Hoşgörü İslam`a en büyük haksızlığı yapacaksın ve buna başka kılıflar bularak kendini haklı göstermeye çalışacaksın. Bunun adı en hafif tabiriyle sahtekarlıktır. Belki burada şunu söyleyenler de olabilir. Akıllı olsunlar da sömürgeci zihniyetlerin uşakları olmasınlar. Tamam dediklerinize katılıyorum ama insan bu kadar da ahmak olmazki. Burada biraz da bizlerin suçu bulunmaktadır. Bizler: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyuran bir Peygamber (s.a.v)in ümmetiyiz. Nerede bulunursak bulunalım her türlü haksızlığa karşı sesimizi yükseltmemiz gerekirken; aman bana dokunmasın da ne olursa olsun diye oltalıkta görünmemeye çalışıyoruz. Hani ikinci dünya savaşı yıllarında bir Alman Papazın dediği gibi; “sıra bize gelmez diye hiç ses çıkarmadık ama baktık ki en son biz kalmışız o zaman bize yardım edecek kimse kalmamıştı.” Eğer biz de bana dokunmayan bin yaşasın mantığı ile hareket edersek geri dönüp baktığımızda bize yardım edecek kimsenin kalmadığını göreceğiz. Bu böyle bilinmeli. Ailelerimizde sevgi ortamlarının sürekli canlı olması için her türlü çabayı göstermeliyiz. Aynı şekilde toplumda da bunun yansıması hoşgörüyü hakim kılmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Eğer bu dediklerimizi elimizden geldiği kadar gerçekleştirirsek; hem kendimiz ve hem de içerisinde bulunduğumuz toplum huzurlu bir ortama kavuşur. Yukarıdaki cümleleri niye bu şekilde kurduk biraz günümüze ve bu- lunduğumuz Alman toplumuna uyarlayarak açalım. Malum bildiğiniz gibi son dönemde Almanya`da Neo-Nazi cinayetleri gündemi epeyce meşgul etmektedir. Tesadüf eseri ortaya çıkan bu cinayetlerin kukla sorumluları gerekli hukuki cezaları alamadan ortadan kaldırıldılar. En azından biz öyle düşünüyoruz. Ama sevindirici olan Alman kamuoyunun baskısı siyasileri de bu noktada daha dikkatli ve sert davranmaya yönlendiriyor. Yapılan açıklamalarda kesinlikle bu tür yapılanmalara müsaade edilmeyeceği vurgulanmaktadır. Son olarak siyasilerin yaptıkları açıklamalar ve öldürülenler için ülkede bayrakların yarıya indirilmesi bu tavrı göstermektedir. Burada bizim bu açıklamaları sevinçle karşılamamız yanında bir de korkumuz mevcuttur. Yine dünyanın pek çok yerini karıştıran derin yapılanmalar bu ortak hareketlemneleri başka şekilde değerlendirerek toplumdaki huzura dinamit koyacak eylemler yapabilirler. Çünkü belki bazı zamanlarda kızdığımız bazı uygulamalat olsa bile genel ölçülerde Alman toplumunda insanlar birbirine karşı sevgi ve hoşgörü ile bakmaktalar. 11 Eylül saldırıları bahanesiyle bu huzur ortamını birileri bozmak istedi ama genel kamuoyu buna müsaade etmedi. Yine Neo-Nazi cinayetleri buradaki toplumu yaşanan üzüntüye rağmen ayrıştırmadı aksine birleştirdi. İşte bir birleşmeyi bozmak isteyecek mihraklara dikkat etmek gerekiyor. editörden Burada okuyucularımızdan bir ricamız var. Eğer bu huzur ortamına zarar verecek davranışlarda olan kişilere denk gelirseniz veya farklı söylemler söyleyenler ile karşılaşırsanız bunlara hiç yüz vermeyin. Aşırıya gidiyorlarsa emniyet birimlerine haber verip uyarıda bulunun. Belki bazı okuyucularımız bunu jurnalcilik olarak değerlendirecekler ama yaşanan tecrübe bu tür kişi veya gurupların bir yerlerden idare edildiğini ortaya koymaktadır. Bunlara karşı tedbir alınmadığı zaman da bulunduğumuz toplumda; camide, markette, lokalde bunlar adına hareket edenler sanki bizim adımıza hareket ediyormuş gibi algılanmakta ve gereksiz şekilde sıkıntılar çekilmesine neden olmaktadır. Not: Kıymetli kardeşim Ahmet Ertürk Bey menfur bir saldırı sonucu Hakk`ın rahmetine kavuşmuştur. Gazetemizin Duisburg ve çevresinde Murat Satılmış kardeşimiz ile beraber dağıtımında bizlere yardımcı oluyordu. Son olarak Mekke`de Hac mevsiminde görüşüp kucaklaşmıştık. Rabbim rahmet etsin, mekanı cennet olsun. Birer Fatiha rica ediyoruz. Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Mart - März 2012 Rebiü`l Ahir 1433 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Ayşe Akgün, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Aydın Ersoy Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 04 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Entegrasyon Zirvesi-Neonazi Terörü Entegrasyon Tartışmalarının En Temel Konusudur slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 5. Entegrasyon Zirvesi ile ilgili olarak: “Neonazi terörü entegrasyon tartışmalarının dışında tutulamaz” açıklamasında bulundu. Yeneroğlu ayrıca şunları kaydetti: “Entegrasyon zirvesi beşinci kez düzenleniyor ve beşinci kez ilerlemeler kaydedildiği, ancak yapılacak çok şeyin olduğu vurgulanıyor. Eğitim konusu ise haklı olarak bir kez daha zirvenin en merkezi konularından birini oluşturuyor. Ve maalesef bu noktada da tüm sorumluluk sadece göçmenlerin omuzlarına yükleniyor. Oysa araştırmalar, özellikle Müslümanların sahip oldukları diplomaların dereceleri yükseldikçe, devlet yardımına daha fazla bağımlı olduklarını gösteriyor. Bu durum ise iş piyasasında açıkça, eğitim hayatında sahip olunan başarının değil, aksine dışlanma ve ayrımcılığın birinci derecede etken olduğunu belgeliyor. Aynı husus devlet kurumları için de geçerlidir. Bunun sorumlusu başörtülü Müslüman bayanları kamu dairelerinden dışlayan bazı yasalar ve Müslümanları sadece güvenlik politikaları bağlamında gündemine alan hükümet politikalarıdır. Hükümet ise bu konuların üzerini örtmekte ve ayrımcılık felaketine karşı neler yapıldığına ya da yapılmasının düşünüldüğüne dair tek bir açıklama dahî yapmamaktadır. Devlet dairelerinde göçmen asıllı vatandaşların sayısının azalması nedeniyle yeni atılan bazı adımlar ise maalesef yetersizdir. Umuyoruz ki daha somut ve bağlayıcı önlemler alınsın. Üzeri örtülen ve entegrasyon tartışmalarından bağımsız ele alınan diğer bir konu da, tesadüfen ortaya çıkan ırkçı terör meselesidir. Bugünlerde kamuoyuna tanıtılan ulusal eylem planında dahî bu konuya dair hiçbir ifade yer almamakta, Federal hükümetin ırkçı teröre karşı neler yapmayı düşündüğüne dair tek bir işaret görülmemektedir. Cinayetlerle ilgili sadece soruşturma komisyonunun görevlendirilmesinin dahî aylarca sürmesi, cinayetlerin açıklığa kavuşturulmasına hangi düzeyde önem verildiği ve öncelik tanındığını göstermektedir. Bizler, entegrasyon politikaları bağlamında ileriye yönelik bundan daha kötü bir işaret düşünemiyoruz. Oysa 5. Entegrasyon Zirvesi göçmenlerin güvenini kazanabilmek adına iyi bir fırsat olabilirdi.” İ haber Uluslararası Anadili Günü: Anadili İkinci Sınıf Bir Değer Değildir slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü münasebetiyle yaptığı açıklamada; “Kamuoyu önünde yürütülen tartışmalarda her ne kadar tersi iddia ediliyor olsa da, dil ve kültür çeşitliliği bir toplumun birlik ve beraberliğini sağlayan evrensel değerlerdendir” ifadelerini kullandı. Yeneroğlu ayrıca şunları kaydetti: “UNESCO, dil ve kültür çeşitliliği ile çok dilliliği desteklemek amacıyla 2000 yılından bu yana 21 Şubat gününü Uluslararası Dünya Anadili Günü olarak takvimine almıştır. 21 Şubat gününün seçiminin tarihi arka planında, 21 Şubat 1952’de Dakka şehrinde hükümetin Urducayı resmi dil olarak kabul etmesine karşı gerçekleşen protesto gösterileri yatmaktadır. Zira o dönemde halkın yüzde 56’sından fazlası Bengalceyi anadili olarak kullanırken, Urduca halkın sadece yüzde 3’ü tarafından kullanılmaktaydı. Ve 1971 yılında Doğu Bengalliler dokuz aylık bir iç savaşın ardından Pakistan’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler ve yeni kurulan Bangladeş Devleti’nin resmi dili artık Bengalce oldu. Yakın tarihte gerçekleşen bu olayı iyi okumalı ve kendimize dersler çıkarmalıyız. Bugün dünyada yaklaşık 6000 dil konuşulmaktadır. UNESCO’nun yayınladığı dil atlasına göre günümüzde bu dillerden 2474’ü tehlike altında bulunmaktadır. Bunlara, 1950 yılından bu yana kaybolmuş olan 230 dil de dâhildir. Kaybolan her dil aynı zamanda insanlığın ortak kültür mirasının bir parçasının kaybolması demektir. Bu nedenle dil çeşitliliği ve anadilin kullanılmasını teşvik etmenin ve aynı zamanda dilsel ve kültürel gelenekleri geliştirme bilincine sahip olmanın önemi çok büyüktür. Diğer yandan, entegrasyon tartışmaları bağlamında anadilin maalesef ikinci sınıf bir değer gibi yansıtıldığına üzülerek şahit oluyoruz. Dilsel yetkinlik söz konusu olduğunda ise maalesef sadece hangi dilin mesleki açıdan ve günlük yaşantıda daha avantajlı olduğuna dikkat ediliyor. Ancak bu noktada dilin sadece bir anlaşma ve iletişim aracı değil, aynı zamanda kişinin kimliğini oluşturan, bu kimlikle sıkı bir ilişki içerisinde olan ve duygusal anlamda birleştirici bir unsur olduğu dikkatlerden kaçıyor. Dil ayrıca nesiller geçtikçe insanların bilgi ve tecrübeleriyle giderek büyüyen çok özel bir hazine gibidir. Bir dilin yok olması insanlığın kendi bilgi mirasından bir parçanın kaybolması anlamına gelir. Dillerin korunması ise değerler ve kimliklerin tanınması ve koruma altına alınması anlamına gelir. Bu da birlikte yaşam ve çeşitliliğin gelişimi için temel bir şarttır.” İ Herborn Diyanet’ten Milli Görüş Hacı Bayram-ı Veli Camiine Ziyaret erborn Hacı Bayram-ı Veli Camiinin daveti üzerine; Herborn Diyanet Merkez Camii yetkilileri ve cemaati bir araya geldi. Diyanet Merkez Camii Başkanı Kahraman Sargın ve Yönetim Kurulu üyeleri başta Merkez Camii İmam Hatibi Yücel Balcı, olmak üzere Ramazan Kanber, Mustafa Akşit, Tevfik Akkaya, Mehmet Kabortacı, Orhan Bayraktar. Sabah Namazından sonra ev sahibliği yapan Herborn Hacı Bayram-ı Veli Camii Yönetim Kurulundan Abdulkuddusi Kılıç Hoca Efendi Başkanlığında Ali Osman Şentürk, Mehmet Yılmaz, Hasan Kayacık, İsmail Tekin, Şevket Yorgancı, Hasan Taşıran, Mehmet Kayacık, Şükrü Güngör, Şahin Demirci, Hacı Ali Kıvanç, Erdinç Aylan, Abdurrahman Taş ve Cevdet Beyazıt bir araya gelerek kahvaltıda H buluştular. Esprili ve hoş sohbetle başlayan kahvaltıda geçmişten gelen bazı kırgınlık ve dargınlıkların geride kaldığını, artık beraberlik günü olduğunu ileriye dönük cemaatimize, gençlerimize, yeni projelerin üretilmesi gençliğimizin birarada sportif faaliyetler ve ortak aktiviteler yapmasını sağlayacak çalışmaların yapılması ve Lahn Dill Kreis`da yaşayan Müslümanların dini ve kültürel eğitimlerinin verildiği gibi devamına ve buradaki sorunlarına ortaklaşa sahip çıkılmasını, başörtüsünde olduğu gibi şoksuz kesim ve şoksuz Kurban kesimi ve sıksık yeniden bir araya gelip, gelecek toplantıyı Bölgedeki bulunan çevre Cemiyetlerle beraber bir araya gelerek yeni adımlar atılması dileği ile temenni ve niyazda bulundular. Diyanet Merkez Camii İmam Hatibi Yücel Balcı hocaefendi bu toplantıya vesile olan ve katkıda bulunanlara teşekkür ederek sofra duasına geçti. Her iki cemiyette mensupları bu buluşmadan çok memnun olduklarını söylediler. Tekrar buluşmak dileği ile kucaklaşarak ayrıldılar. HAYAT eygamberler, insanlığın başlangıcından itibaren Yüce Allah tarafından insanlara hidayet rehberi olarak görevlendirilmiş seçkin kullardır. Onlar en güzel ahlâk ile donatılarak insanlığa örnek olarak sunulmuş ve kendilerine itaat edilmesi istenmiştir. İlk insan Hz. Adem ile başlayan bu risalet zinciri, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) ile sona ermiştir. Artık O’ndan sonra Nebî ve Resûl gönderilmeyecektir. Dolayısıyla O, insanlığın hidayeti ve kurtuluşu için tek umut ve son şanstır. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan, son hidayet rehberi Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.v)’in insanlığa yol göstericiliğinin devamı ise O’nun en doğru şekilde tanınması, insanlara tanıtılması, daha sonra da bütün bu hayat için örnek alınmasıyla mümkün olacaktır. Tarih boyunca Hz. Muhammed (s.a.v)’in insanlığa tanıtılması gayesiyle muhtelif coğrafya, kültür ve dönemlerde farklı tasavvurlar ve sunumlar geliştirilmiş, bu konuda muazzam bir literatür meydana gelmiştir. Gerçekten de dünyada Hz. Muhammed (s.a.v) kadar hakkında eser yazılmış başka bir insan yoktur. Bu tür çalışmalar günümüzde de artarak devam etmektedir. Zira Resûlüllah’ın hayatını anlama ve O’nu örnek alma ihtiyacı hiçbir zaman sona ermeyecektir. “Kur’an İslâmı” adı altında Hz.Muhammed’siz bir İslâm meydana getirmek isteyenler bunu böyle bile... Hadisleri ihya çalışması yapıyoruz diyerek sinsice imha çalışması yapanlar da bunu böyle bile... Allah’ın izniyle bu konuda onlar hiçbir zaman başarılı olamayacaklardır. Ancak zamanın ve şartların değişmesiyle birlikte insanların anlayışları ve dünya görüşlerinin de farklılık arzettiği açıktır. Bu değişimleri doğru olarak algılamak suretiyle asrımız insanına Hz. Muhammed (s.a.v)’i örnek sunabilecek bir anlayışla tanıtmak müslüman ilim adamlarının öncelikli görevleridir. Şimdiye kadar çoğu kez Hz. Muhammed (s.a.v) sadece bir övgü (medh) konusu olarak görülmüştür. Allah Resûlünün sadece bu çerçevede ele alınması, O’nun bu tarzda insanlara tanıtılması yanlış olmasa da, eksik ve mahzurlu bir tutumdur. Günümüzde sık sık şahit olduğumuz gibi, bilhassa Ramazan ayında ve kutlu doğum et- P Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 05 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Dr. Yusuf IŞIK [email protected] Hz. Muhammed (s.a.v)i Anmak ve Anlamak İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği inanç, aile, sevgi, saygı, doğruluk, adalet, eşitlik, dayanışma, çalışma, cömertlik, dostluk, merhamet, iyilik, tevekkül, hoşgörü ve barış gibi belli başlı değerler ise Resûlüllah tarafından en güzel şekilde hayata geçirilen, müslümanlara ve tüm insanlığa örnek olarak sunulan evrensel değerlerdir. kinliklerinde edebiyat esaslı bir Peygamber sunumu öne çıkmakta, tertip edilen proğramların muhtevası şiir dinletileri ve menkıbevî siyer anlatımlarıyla şekillendirilmekte, Hz. Peygamberi tanıtma faaliyeti duygu-yoğun söz ve müzik performanslarıyla adeta toplu ağlama seanslarına dönüştürülmektedir. Halbuki, Hz. Peygamberi ağlayarak değil, anlayarak, düşünerek tanımak ve tanıtmak gerekir. Zira Müslümanların Hz. Peygamberi hayal/his âleminde değil, gerçek haliyle anlamaya ihtiyaçları vardır. dosya Onlar İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’i ancak bu şekilde tanıdıkları takdirde hayatlarıyla O’nun hayatını mukayese etmeleri ve kendilerine çeki-düzen vermeleri, geleceklerini de buna göre tanzim etmeleri mümkün olur. Bunun temini için Hz. Peygamberi tanıtma konusunda insanların salt duygularına hitap eden övgü edebiyatından ziyade; akletmeye, tefekküre, tezekküre ve tedebbüre yönelten, yol gösterici bilgilere başvurmak, bu konuları gündemine alan faaliyetlerin sayısını ve niteliğini artırmak gerekir. Kısaca söylemek gerekirse bu konuda asıl hedef; çadırlar dolusu ağlayan insan yerine, salonlar dolusu anlayan ve düşünen insana ulaşmak olmalıdır. Dolayısıyla O’nun mesajlarını bütün insanlığı içine alacak şekilde anlamak, daha sonra da onu evrensel mesajlar çerçevesinde insanlara tanıtmak gerekir. Zira unutulmamalıdır ki, Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.v), İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği değerler sistemini hayata geçiren, onlara dinamiklik kazandıran bir şahsiyettir. O’nun bu özellikleriyle tanıtılması, çağımızda kimlik bunalımı yaşayan müslümanlar ve tüm insanlık için büyük bir imkân olacaktır. Zira ferdî ve sosyal düzeyde hayatı anlamlandıran, kimlik, kişilik oluşturan, güven ve dinamizm kazandıran, özetle medeniyetin çerçevesini çizen ana unsur, değerler sistemidir. İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği inanç, aile, sevgi, saygı, doğruluk, adalet, eşitlik, dayanışma, çalışma, cömertlik, dostluk, merhamet, iyilik, tevekkül, hoşgörü ve barış gibi belli başlı değerler ise Resûlüllah tarafından en güzel şekilde hayata geçirilen, müslümanlara ve tüm insanlığa örnek olarak sunulan evrensel değerlerdir. İslâm medeniyetinin oluşum ve gelişme aşamalarında bu değerler müslümanlara ruh vermiş ve bu ruh, zamanla eserlere ve kurumlara yansımıştır. Dolayısıyla bu değerler merkezinde tanıtılan Hz. Muhammed (s.a.v) de, şüphesiz hem müslümanlar için, hem de bütün insanlık için en büyük rehber olma özelliğini güçlü bir şekilde devam ettirecektir. Unutmamak gerekir ki, insanlığın Hakk’a ve gerçeğe ulaşmak için tek şansı Hz. Muhammed (s.a.v) ve O’nun getirdiği evrensel mesajlarıdır. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber Cenazesinde Sivil Toplum Kuruluşlarını Bir Araya Getirdi omşusunun silahlı saldırısı sonunda hayatını kaybeten Computer teknisyeni Ahmet Ertürk, cenazesinde sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirdi. Cenazesinde her kesimden simaların olduğu Ahmet Ertürk sağlığında da bu gibi görüntülerin bir araya gelmesi için çaba sarfediyordu. 3000 bine yakın gurbetçinin katıldığı ve şu anda Almanya’nın en büyük camisi özelliğini koruyan Duisburg Pollman Merkez Camiisinde kılınan cenaze namazını, Düsseldorf Din Ateşesi İlhami Ayrancı kıldırdı. Ayrancı Ahmet Ertürk’ün hizmetlerini dile getirerek nasıl bir insan olduğu bu kalabalıktan belli dedi. Cenazeye katılan İslam Toplumu Milli Görüş Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ise K Ahmet Ertürk’ün kalanlarına sabır dileyerek Ertürk’ün insanlara ne kadar yakın olduğunu dile getirdi. IGMG Genel merkez dahil olmak üzere çok sayıda Bölge başkanı, hac biriminde görev yaptıgı bilgi işlem arkadaşları da hazır bulundu. Cenaze namazından sonra sevenleri tarafından anılan Ahmet Ertürk’ün sağlığında dükkanına gelenlerden her konuda ücret talep etmeyerek alicenaplık göstermesini ise cenazeye katılan kalabalığın en büyük cevabı olduğunu dile getirdiler. Ahmet Ertürk’ün cenazesi sevenleri tarafından tekbirlerle memleketi olan Kü- tahya’ya uğurlandı. Eski IGMG Düsseldorf Bölgesi Basın Yayın Başkan Yardımcısı Ahmet Ertürk, aynı zamanda IGMG Hac ve Umre Bilgi işlem sorumlusu olarak hacda Allah`ın (cc) misafirlerine yardımcı oluyordu, çevresinde çok sevilen bir kişiydi. IGMG Köln Bölgesinde Eğitim Mesaisine Yoğun İlgi nsana yapılan yatırımın en kazançlı yatırım olarak gören Milli Görüş Teşkilatları, eğitim gündemli düzenlediği tolantısına bir yenisini daha ekledi. Yapılan toplantıya IGMG Köln Bölgesinde Eğitim biriminde görevli 150 erkek ve bayan eğitimci katıldı. Yapılan toplantının açılış konuşmasında IGMG Köln Bölge Eğitim Başkanı Sadık Aksel Bölge Bilgi Yarışması ile ilgili bilgileri eğitimcilerle paylaştı. Aksel yapılan eğitimin, her dönem sonunda verilen karneyle katılımcıların seviyelerini belirlemede bir terazi görevi yaptığını belirtti. Ayrıca bu yarışmaların ön elemelerinin şubelerde yapılması gerektiğini vurgulayan IGMG Köln Bölge Eğitim Başkanı Sadik Aksel, Bölge Kadınlar Teşkilatı’na teşekkür ederek, bayanlara yöne- İ lik özel ve düzenli Eğitimci İhtisas Seminerleri’nin son derece önemli olduğunu kaydetti. Selamlama konuşmasında IGMG Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal Eğitimcilerin faaliyetlerin daha kaliteli olabilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalara değindi. Her eğitimcinin ve idareci- nin bir ev sohbeti olması gerektiğini hatırlatan Mehmet Dal, bu konunun ehemmiyetine dikkat çekti. IGMG Köln Bölge Teşkilatı Yürütme Kurulu bünyesinde bulundurduğu Psikolojik aile Danışmanı ve Rehber Şaban Yazar, eğitimcilere pedagojik tecrübelerine dayanan bir sunum yaptı. Eğitimin püf noktalarına değinen Yazar, eğitimde başarıya götüren maddeleri örnekleriyle anlattı. Yapılan çalıştay proğramına katılan eğitimciler programdan memnun olduklarını ve bu tür eğitim çalışmalarının sıklıkla yapılmasında daha çok fayda sağlayacaklarını ifade ettiler. Duisburg’da Anlamlı Buluşma lmanya’da yaşayan engelli Müslümanlar tarafından kurulan Deaf İslam üyeleri Duisburg’da düzenlenen bir toplantıda biraya geldiler. Duisburg’da bulunan “Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi” salonunda buluşan “Duyma ve Konuşma Engelli Müslümanlar” gündemde olan çeşitli meseleri görüştüler. Toplantıya katılan üyeler eğitim, sosyal ve kültürel konularda bilgilendirildiler. ATİB tarafından organize edilen ve “Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi” salonunda gerçekleşen toplantıda, gündemin önemli maddelerinden biri de canaze nakil konusuydu. Toplantıda “Deaf İslam” üyelerine, Almanya’da vefat eden Türkler’in Türkiye’ye nakil işlemleri ile ilgili bilgiler verildi. Bu konuyla ilgili sorulan bir kısım sorulara cevaplar verildi. Öte yandan Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi Başkanı Abdulcelil Karakaş tarafından Doğu Türkistan üzerine bir film gösterildi. Çin’in A işgali altında olan ve 35 milyon Doğu Türkistan Türkleri`nin yaşantıları ve çektikleri sıkıntılar hakkında bilgiler verildi. Duisburg`da D. Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi’inde yapılan toplantıya katılan ve bu konuda bilgi veren ATİB Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan: “Nerede bir mağdur, nerede bir mazlum varsa biz oradayız” sözü bizim hizmet parolamızdır. Bu toplantıyı Duisburg’da düzenlememizin sebeplerinden biri de, Deaf İslam üyerinin Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Mekezi’ni yakından tanımaları- nı sağlamak ve Doğu Türkistan hakkında bilgilendirmekti” dedi. Tufan, bu tür toplantıların bu gibi mekanlarda düzenlenmesinin bizim için ayrı bir anlamı vardır diyerek, buluşmanın manevi cihetine de dikkat çekti. ATİB her alanda Deaf İslam’a sahip çıkmaktadır ve çıkmaya devam edecektir. Gaye, yapılan proğram ve organizalarla Almanya`a yaşayan engelli Müslümanların karşılaştıkları her türlü meselenin halline yardımcı olmaktır. Aynı zamanda onların sosyal, kültürel ve in- sani konularda bilgilerinin gelişmesine destek sağlamaktır. Yapılan konuşmalar ve gösterilen filmler, Deaf İslam görevlilerinden B. Dreschner tarafından “işaret dili” ile üyelere anlatıldı. Güzel bir atmosfer içerisinde geçen toplantıdan gerek Deaf İslam yetkilileri ve yerekse Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Başkanı Abdulcelil Karakaş memnuniyetlerini ifade ettiler. Çok etkilendiklerini dile getirdiler. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 08 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride yarıştıkları Kur`an-ı Kerim Yarışması Bölge Finali Kelsterbach`ta yapıldı. IGMG Hessen Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından organize edilen Kur`an-ı Kerim Yarışması Bölge Finali Kelsterbach`ta yapıldı. IGMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki kategoride yarıştıkları yarışmaya katılım oldukça yoğundu. Program açılış Kur`an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra programın açılış konuşmasını IGMG Hessen İrşad Başkanı Şerif Aslan yaptı. Aslan bu tür yarışmaların önemine değindi. Almanya`da çocuklarımızın bu tür yarışmalara katılmasının ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Yarışma jürisi ilk önce küçükler kategorisindeki yarışmacılar için sıralama kur`ası çekimi yaptı. Sıra numarasına göre yarışmacılar ilk önce ezberden daha sonra ise yüzüne olarak sunum larını yaptılar. İkindi Namazı için ve küçüklerin I puanlaması için kısa bir mola verildi. Yine jürinin büyükler kategorisinde katılım sağlayan yarışmacılar için sıra belirleme kur`ası çekimine geçildi. Kur`a çekiminden sonra yarışmacılar yine ezber ve yüzüne sunumlarını yaptılar. Tüm yarışmacıların sunumundan sonra jüriye puanlama için kısa bir mola verildi. Mola esnasında puanlamalar hesaplanırken yarışmacılar için IGMG Hessen Bölgesi tarafından alınan hediyeler getirildi. Jüri heyetinin puanlamasına göre dereceye giren yarışmacılar davet edildi. Küçükler katagorisinde 1. haricinde 3 yarışmacı aynı puanı aldığı için yapılan kura çekimi ile 2. 3. Ve 4. tespit edildi. Sırasıyla dereceye giren yarışma- cılar puanları ve cemiyetleri şunlardı: Küçükler kategorisinde Birinci Wetzlar Emre Değer 542 Puan, ikinci Rüsselsheim Kenan Karyağdı 452 Puan, üçüncü Offenbach Ahmet Hulusi Büyükakyüz 452 Puan, dördüncü Kelsterbach Hasan Terzi 452 Puan. Büyükler kategorisinde Birinci Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yılmaz 540 Puan, ikinci Hanau Cemiyetinden Muhammed Taşçı 516 Puan, üçüncü Limburg Cemiyetinden Muhammed Gülen 515 Puan. Yarışmacıların puanlaması yüzüne okuması, ezbere okuması ve tecvid bölümü olarak üç bölüme göre yapıldı. Başka bir programdan yarışmaya yetişen IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz da bir selamlama konuşması yaparak katılımcılara ve yarışmaya iştirak eden talebelerin aileleri ve hocalarına teşekkür etti. Tüm yarışmacılar hediyelerini aldıktan sonra; toplu olarak fotoğraf çektirilmesi ve program da küçükler kategorisinde birinci olan Wetzlar Emre Değer`in okuduğu kapanış Kur`an-ı Kerimi ile program sona erdi. OFFENBACH İbrahim Süfyan Tekdemir, RAUNHEIM Muhammed Akçadağ, KELSTERBACH Veysel Panço, ELSENFELD Enes Yılmaz, HANAU Muhammed Taşçı, F:HÖCST Fikret Turan, ALZENAU Ali Rıza Yıldız, LİMBURG Muhammed Gülen, WETZLAR Enes Değer, DARMSTADT Muhammed Aksoy, PFUNGSTADT Yasin Yapar, KASSEL Mustafa Taşdemir, RÜSSELSHEIM Kerem Karyağdı OFFENBACH Ahmet Hulusi Büyükakyüz, GELNHAUSEN Burak Onat, RODGAU Melih Bektaş, ELSENFELD Muhammed Sargın, HANAU Mervan Emir, F:HÖCST Alparslan Turan, ALZENAU Alim Kemaloğlu, KELSTERBACH Hasan Terzi, LIMBURG Tayyib Engin, WETZLAR Emre Değer, DARMSTADT Ensar Aslan, PFUNGSTADT Alper Aydoğan, KASSEL Muhammed Taha Altınkaymak, RÜSSELSHEIM Kenan Karyağdı, WIESBADEN, Emre Aydın, HAIGER Kerem Yılmaz, RÜDESHEIM Furkan Mollaoğlu IGMG Hessen Bölgesi’nde Yarışmaların En Güzeli HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 10 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber DİTİB’ten Uluslararası İlahiyat Mezunlarına Bilgilendirme Semineri iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi tarafından 28-29.01.2012 tarihlerinde Köln-Riehl Jugendherberge’de Ankara ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Uluslararası İlahiyat Programı’ndan bu sene mezun olacak 20 Almanyalı öğrenciye, mezun olduktan sonra Almanya’da akademik alanda neler yapılabileceğine dair bilgilendirme seminerleri düzenlenmiştir. Konuşmacılar arasında başta DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Frankfurt Goethe Üniversitesi öğretim üyesi ve Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nde JuniorProfesör olarak yeni görev alan Dr. Erdal Toprakyaran, DİTİB Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Müdürü ve Almanya Müslümanlar Koordinasyon Kurulu (KRM) Dönem Sözcüsü Bekir Alboğa, DİTİB İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi sorumlusu ve Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi Danışma Kurulu Başkanı Süleyman Tenger, DİTİB İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi’nde araştırmacı Murat Şahinarslan, Bochum Üniversitesi İslam Bilimleri bölümünde masterini tamamlamış ve halen Frankfurt Üniversitesi İslam İlahiyatı Bölümünde doktora öğrencisi olan Ahmet İnam ve Münster Üniversitesi İslam Bilimleri Bölümünde master yapan Bilal Erkin, Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyat Merkezi Lisans Öğrencisi Emre Şahin, Frankfurt Goethe Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Zeki Tuncel ve Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nde asistan olan Serdar Kurnaz ile Önceki senelerde Uluslararası İlahiyat Programından mazun olup Bayreuth Üniversitesi Din Bilimleri Bölümü’nde Yüksek Lisans yapan Serkan İnce, Nurullah Uslu, Aylin Özütürk ve Bedrettin Kılıç yer almışlardır. Prof. Ali Dere açış konuşmasında özellikle Almanya Üniversiteleri bünyesinde oluşturulan İslam İlahiyatı Merkezleri’ndeki olumlu gelişmelere değindi. Prof. Dere, Almanya bilim kurulunun İslam İlahiyatı Merkezlerinin kurulmasının onayı öncesi, Almanya’da Müslüman İslam İlahiyatçılarına ihtiyaç olduğu bi- D linciyle, Türkiye’de Uluslararası İlahiyat Programının 2006 yılında başlatıldığını, ilk mezunlarını 2010 yılında verdiğini ve bu sene mezun olacaklarla birlikte toplam Almanyalı mezun sayısının 40’ı bulduğunu, bu sayının önümüzdeki süreçte daha artacağını, bu mezunların gerek Almanya’da gerek Türkiye’de akademik çalışmalarına devam etmesinin Almanyalı Müslüman İlahiyatçı ihtiyacının giderilmesi ve İslam İlahiyatı Merkezleri açısından olumlu bir gelişme olduğunu belirtti. Bayreuth Üniversitesi Din Bilimleri Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi Serkan İnce tarafından Din Bilimleri Bölümündeki master-doktora imkanları tanıtıldı. Aynı bölümde master yapan Nurullah Uslu ise yeni kurdukları Uluslararası İlahiyatçılar Derneğini tanıttı. Bu öğretim yılı içeriside mastere başlayan Aylin Özütürk ve Bedrettin Kılıç tecrübelerini paylaşarak Almanya ile Türkiye arasındaki eğitim farklılıklarından bahsettiler. Bochum Ünivesitesi İslam Bilimlerini, burada yüksek lisansını tamamlayan Ahmet İnam sunmuştur. Münster Üniversitesi Arabistik/İslam Bilimleri ve İlahiyat bölümlerini sunan yüksek lisans öğrencisi Bilal Erkin, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mouhanad Khorchide’nin DİTİB işbirliğiyle Uluslararası İlahiyat Programı (UİP) mezunlarını kendi Üniversitesine kazandırmak için özel bir doktora programı hazırlamak istediğini belirtti. Prof. Dr. Mouhanad Khorchide’ye göre UİP öğrencilerinin İlahiyat Bilgileri, Almanya’daki İslam İlahiyatların oluşumunda çok değerli katkı sağlayacaklardır. Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Kültürü ve Dini Çalışmaları Enstitüsünü yüksek li- sans öğrencisi Zeki Tuncel ve aynı yerde asistan olan Serdar Kurnaz tanıtmışlardır. Hangi anabilim dalında okuma imkanları olduğunu, mevcut olan ve önümüzdeki dönemlerde buraya başlayacak olan öğretim üyeleri hakkında öğrencileri bilgilendiren Serdar Kurnaz, ardından Mercator Vakfı hakkında da bilgi vermiştir. Aynı Üniversite de görev alan ama Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezine Junior Profesörlüğüne atanan Dr. Erdal Toprakyaran uzmanlık alanı olan İslam Tarihi ve Çağdaş Kültür dersleri ile ilgili bilgi vermiştir. Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nin ilk öğrencilerinden Emre Şahin bölümüyle ilgili izlenimlerini katarmıştır. Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi Danışma Kurulu başkanı Süleyman Tenger gerek İslam İlahiyatı Merkezi gerekse danışma kurulu ve görevleri hakkında bilgi vermiş, ayrıca Almanya’daki İslam Din Dersleri ile ilgili son gelişmeleri aktarmıştır. Murat Şahinarslan ise DİTİB tarafından oluşturulması düşünülen Graduierten Schule hakkında detaylı bilgi vermiştir. Programın son kısmında Bekir Alboğa Almanya Müslümanlar Koordinasyon Kurulu (KRM) ve DİTİB Dinler ve Kültürler arası ilişkiler Müdürlüğünün çalışmaları hakkında, DİTİB Projeler sorumlusu Ayten Kılıçarslan ise DİTİB’in düzenlemiş olduğu kadın, aile, gençlik çalışmaları ve Prodialog ile ilgili bilgi vermiştir. Programa katılan öğrenciler Almanya’nın farklı şehirlerinde Abitur’unu tamamlayıp, Türkiye’deki Uluslararası İlahiyat Programına dahil olmuşlardır. Seminere katılan öğrencilerden Gürcan Mert, kendisinin Türkiye’ye giderek Uluslararası İlahiyat Programına başlamasının arkasında mezuniyet sonrası Almanya toplumuna İslam dinini akademik bir ortamda katkı sağlamak olduğunu belirtmiştir. Katılımcılardan Aylin Özütürk de İslam Tarihine ilgi duyduğunu ve ileride üniversitelerde bu alanda dersler vermek istediğini belirtmiştir. Katılımcılardan alıntılar: Rabia Akdeniz (Ankara İlahiyat son sınıf): “Burada aldığım bilgi ve önerileri başka bir yerden temin edemezdim. Almanya’nın üniversite manzarası gözümde canlandı sayenizde. Yüksek lisansı burada yapabilmemi dört gözle bekliyorum.” Ahmet İnam (Bochum Üniversitesi İslam Bilimleri): “Benim izlenimime göre öğrenciler gayet olumlu. Öğrencilerin Almanya’daki eğitimlerinde başarılı olacakları konusunda ümitliyim. Seminerin atmosferi de oldukça olumlu ve samimi idi. Bunun içinde teşekkür etmek istiyorum. Beni daha çok sevindiren konu ise, öğrencilerin yoğun ilgisi sadece olası yerlere yönelik değil, aynı zamanda daha önce edinilen bilgilerin geliştirilmesi ve zenginleştirme açısından öneriler sunmalarıydı. Eğer biz sunucular olarak öğrencilere lisans sonrası imkanlar hususunda katkı sağladıysak, o zaman başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Sunulan program öğrenciler açısından verimli geçtiğini ve bazı öğrencilerin şimdiden hangi üniversitelere başvuracaklarına dair açıklık getirdiğini düşünüyorum. Son olarak öğrencilere akademik çalışmalarında daha verimli bir şekilde ilerlemelerini temenni ederim.” Manisalılar Avrupa’da İlk Derneklerini Kurdular vrupa`da başta sosyal yardımlaşmayı ilke edinme amaçlı kurulan, hemşehri örgütlenmelerine Manisalılar da Köln’de dernekleşerek bu kervana katıldılar. Bu çerçevede Köln eşrafı çevresinde bulunan Manisalılar resmi derneklerini kurarak vira bismillah dediler. Gazeteci yazar Ali Gültekin`in başkanlığında kurulan Manisalılar derneği yapılan basın toplantısıyla Köln Bosporos Restaurant` ta kendilerini tanıttılar. Proğram açılış konuşmasında Kurucu Dernek Başkanı Ali Gültekin: “hedeflerinin 300-400 kişilik hemşeri topluluğunu bir araya getirerek klasik yemek yiyip da- A ğılmak olmadığının altını çizdi.” Gündemde söz alan TDİHK eş başkanı Hayati Önel ben Manisalı deyilim ama oradan geçiyoruz. Göçün bilmem 50 yılındayız Avrupa`da hiç bir tane Manisalılar derneği kurulmamış, bu yönü sebebiyle Ali Beyi ve dernek üyelerini tebrik ediyorum dedi. UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan yaptığı kısa selamlama konuşmasında: “Manisa şehzadelerin yetiştiği bir kenttir. Din kültürünün çok canlı yaşandığı bir kent. Bu güne kadar tarihinde derin izler bırakmış olan bir kentimiz. Zaten ben Manisalıların bir araya gelmemelini biraz hayretle karşıladım. Bizler de UETD olarak bütün çalışmalarınıza destek veriyoruz. Kurumsallaşmaya önem vermek zorundayız Avrupa`da 6 milyon Almanya` da 3 milyon vatandaşımız var bu insanların kurumlara ihtiyacları var.Amatör çalışmaktan ziyade daha çok profesyonelce çalışmalar yapmalıyız” dedi. Köln Belediyesi Meclis Üyesi Malik Karaman da: “Manisalılar örgütlenmesi bizim için sevindirici bir gelişmedir. Arkadaşlarımıza başarılar dilerim” dedi. Dernek Başkan Yardımcısı Mustafa Hasleblebici de: “anadan doğma bir Manisalı olarak Ali Gültekin beyin öz verili çalışmaları neticesinde kurduğu bu derneğin hayırlı olmasını diliyorum” dedi. Yine açılışta söz alan Gıda Mühendisi Gülten hanım da derneğe katkı vermeye devam edeceklerini iletti. Öte yandan T.C. Köln Başkonsolosu M.Kemal Basa Yurt dışında olduğundan katılamadığı proğramda Ali beye hayırlı olsun dileklerini iletti. HAYAT “ İnsanlarla öyle oturup kalkın ki, ölürseniz size ağlasınlar, yaşarsanız sizi özlesinler.” (Hz. Ali) Bugün olduğu kadar gelecekte de varlığını hareketli (dinamik) bir şekilde koruyabilecek toplumlar; itirazları olan, farklılıklarını ortaya koyabilen, gerektiğinde temsil ettiği sosyal kesimin, grubun, kitlenin gayesi uğruna ‘mücadeleyi' göze alabilen kuruluşlar ve cemiyetler sayesinde olacaklardır. Meselâ, küreselleşen dünyadaki ve ülkedeki siyasî, iktisadî gidişata, çevre kirliliğine, dinin yaşanma ve algılanma biçimine veya toplumdaki kültürel değişime varana kadar birçok konuda farklı düşünen, çözüm yolları teklif eden, kuruluş ve cemiyet temsilcilerinin müdahil olmaları, görüş beyan etmeleri; toplumdaki dinamizmin hem göstergesi hem de teminatıdır. Yanıbaşımızdaki ülkelerde yukarıdaki özelliklere sahip dinamik yapılanmalar olmasaydı, bir “Arap Baharı”ndan söz etmek mümkün olmayabilirdi. Türkiye’nin yaşadığı bunca sosyo-kültürel ve sosyo-politik badirelere ilaveten toplum hayatını zaman zaman sarsan iktisadî buhranlara ve hâlâ her Allah’ın günü, Batılı ülkelerde ‘olağanüstü gelişmeler’ statüsünde görülebilecek olaylara rağmen, Türk toplumu son derece canlı ve hareketlidir. Belki bazılarına kabulü zor bir iddia olarak gelse de kanaatimiz odur ki; Şimdiki Zamanın Türkiye’si, bu canlılığını içindeki farklılıklar ve çelişkilere borçludur. Toplum dinamiklerinden mahrum milletlerin yarınlarda kendilerinden söz ettiremeyeceklerini şimdiden öngörmek; ufku geniş, uzakları görebilen ve geleceğe dair planları olanların işidir. Erişilemeyen hedefleri olmak... Bunun aksi hâli, tekdüze (yeknesak) bir sosyal hayatı, yani durağanlığı, pasifliği, şayet iktisadî hayat belli bir refah seviyesini yakalamışsa, akabinde aşırı refah ve tüketim alışkanlığını ve narsizmi doğurur. Toparlayacak olursak; yeryüzündeki ülkelerin birbiriyle bu derece içiçe oldukları bir zaman diliminde, A. Nassehi’nin dediği gibi; “Şimdiki zaman toplumu, her şeyden önce görüş farklılıkları, uzlaşmazlıklar ve çelişkili uygulamalar üzerine kurulu bir toplumdur”.(1) Bu tesbitten elbetteki, kendi içinde birbiriyle kanlı bıçaklı bir toplum manzarası çıkarılmamalıdır. Toplum hayatının her sahası ve her safhasında farklı talepler, mücadele metotları ve fikirlerin yegane hedefi; şimdiki zamanın olduğu kadar, gelecek zamanın da toplumunu zinde kılmak ve sağlam Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 11 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Mahmut AŞKAR [email protected] Bugünkü ve Yarınki Toplumlar Büyük ölçüde altkimliklerin körüklediği çatışmacı ortamın, zamanla istikrara kavuşmasının ardından, “millet kimliği” üzerinde millî mutabakata varılacağına inanıyorum. Dindar olmaktan ziyade, dindar görünmenin moda olduğu bir toplumda, millet kimliğinin mayasını oluşturan din ve ilhamını dinden almış millî kültür, sığlığı zaten görünüşünden belli olan yaygın dindarlıkla bu toplumu yarınlara taşımak mümkün değildir temeller üzerine inşa etmek olmalıdır. Faydasına inanılan yenilikler ve değişimleri millî bünyeye zarar vermeden uygulamak, onları hazmederek benimsemek, değişim veya yenilik adına, zararlı akımlara karşı tedbiri de elden bırakmamak kaydıyla, toplumu yarınlara taşımak gerek. Toplumun dinamik varlığının devamı için, Canetti’nin; “Erişilmesi mümkün olmayan hedefleri oldukça kitlenin varlığı devam eder (2)” sözündeki, “erişilmesi mümkün olmayan hedefler”in Türk siyasî ve düşünce tarihinde karşılığı, “Kızılel- ma” olarak ifadesini bulur. “Kızılelma”yı tarih sayfalarına kapatan, “mefkûre“nin anlamını dahi bilmeyen, “ülkü”yü bir siyasî hareketin uhdesine bırakarak ondan olduğunca uzak duran veya sadece slogan seviyesinde idrak eden ve bütün bunların yerine, bizim düşünce ve kültür tarihimize Batı’dan aktarılmış, eğreti bir kavram olan “ideal”i oturtan bir toplum oluvermişiz. “Çok kazanıp çok tüketmeyi” kendisine erişilebilir en son hedef olarak koyan toplumlardan, erişilmesi mümkün olmayan ulvî, yüce hedefler beklenemez zaten... Hayâl- dosya leri olmayan toplumlardan parlak bir gelecek beklemenin kendisi hayâlperestliktir. Başka ifadeyle; mefkûreleri olmayan topluluklar veya toplumların, ancak bir insan ömrüyle sınırlı hedefleri olabilir. Siyasî görüşünden bağımsız olarak, ‘”Kızılelma”yı fikir dünyasından çıkarmış bir toplum, günübirlik yaşar, günübirlik düşünür ve günübirlik tüketir. Bugün itibariyle, biraz da şartların gereği Türkiye gibi dinamik bir toplum, kendi “önüne ulaşılamayan hedeflerini” koymazsa, yarınlarda ancak ayaklar altında bir yerlerde olur. Yüksek seviyeli dil sayesinde millet olabilmek Dünyanın ileri gelen birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de etnik kökeninden dolayı, Türkçe’den farklı diller konuşan topluluklar vardır. Meselâ, Boşnakça, Kürtçe veya Çerkesçe’nin Türkiye’de konuşulması, Türkçe’nin bir millî ve kültürel dil olarak en yüksek düzeyde kabul görmesine engel teşkil etmez. Bin yılı aşkın bir zamandan beri bu topraklarda Türkçe, ortak iletişim, ilim ve kültür dili olarak herkesin istifade ettiği bir millî miras ve değer ise, bu müşterek “hazine” yarınlarda da, millet olarak var olabilmenin olmazsa olmazlarındandır. İster fert, ister toplum olarak, kendini düzgün ifade edebilmenin yegane yolu, dilden geçer. Zaten gelecek zamanda var olabilmenin belirtilerini, toplumun şimdiki zamanına bakarak tesbit etmek mümkündür. Dil, bir topluluğun veya milletin en önemli varlık sebeplerinden birisidir. Geleceğin toplumları, kendi dillerini en yüksek seviyede kullanabilenlerden oluşacaktır. “Meselâ, Yüksek Almanca’nın keşfiyle birlikte, Almanlar günümüz toplumu olarak kabul görmüş ve millet olabilmiştir”.(3) Zaten bir tarafta, “Günümüzde yazının ve sözün ağırlıkta olmadığı ama her şeyi görüntünün belirlediği bir kültürün dünyasında (4)” yaşayan toplumun aydınlarının büyük çoğunluğunun yazılı ve sözlü Türkçe’sine bakıp da, gelecek için karamsar olmamak elde değil. Dindar olmak veya dindar görünmek Oliver Roy, küre ölçekli globalist çağın veya postmodern (modernlik ötesi) asrın, kültürden soyutlanmış dindarın durumunu teşhis ederken; “Dindarın krizi, aynı zamanda kültürün de krizidir (5)” diyor, demesine de... İçimizden biri, kendi aydınımız da aslında Fransız Roy’dan çok da farklı bir şey söylemiyor: “Dindarlığı dışlaştıran, görünüşe indirgeyen ama aynı nispette içsel olarak HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dindarlığın azaldığı yeni bir dindarlıkla karşı karşıyayız. Bu daha çok sözde, arabada dinlenen kasette, tesettürde, sakalda kendini gösteren fakat muhteva olarak giderek fakirleşen bir dindarlık (6)”. Dindarımızın zenginleştiği bir dönemde dindarlığın fakirleşmesini kabul etmek; dindar bir aydın için elem verici bir itiraf olsa gerek... Büyük ölçüde altkimliklerin körüklediği çatışmacı ortamın, zamanla istikrara kavuşmasının ardından, “millet kimliği” üzerinde millî mutabakata varılacağına inanıyorum. Dindar olmaktan ziyade, dindar görünmenin moda olduğu bir toplumda, millet kimliğinin mayasını oluşturan din ve ilhamını dinden almış millî kültür, sığlığı zaten görünüşünden belli olan yaygın dindarlıkla bu toplumu yarınlara taşımak mümkün değildir. Türkiye gerçeğinin diğer tarafında ise, daha Batıcı ve modernist bir millet kimliğiyle yarınlarda var olmak ülküsü bulunmaktadır. Kendisinden önceki herşeyi yok sayan, görmemezlikte gelen ➤ 12 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 bir zihniyetin, “Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” gibi, aslında ulaşılması pek de mümkün olan hedefinin çokça gerilerinde kalmış olmasının izahı, belki de bir aydınımızın köşe yazısında saklıdır. Dünkü ve yarınki kimliğimiz Samsun’un caddelerine, meydanlarına, sahillerine damgasını vuran “19 Mayıs” kimliğinden bahsettikten sonra, Ferhat Kentel şöyle diyor: “Ama Samsun, bu ‘kimliğe’ rağmen, Karadeniz’in diğer kentlerine kıyasla daha da önemli bir ‘kimlik’ sorunu yaşıyor. Yani her yerde bir ’19 Mayıs Kimliği’ görünüyor olmasına rağmen, sahipleneceği, kendisini anlatabileceği bir ‘kimliği’ yok. Çünkü 19 Mayıs etiketi kendisinden önce gelen her şeyi silmiş durumda...(7)” Şimdiki zaman bilgi-iletişim toplumunun asla gözden kaçırmaması gereken bir husus: Yaratılan, propagandası çokça yapılan, hatta dayatılan kimliğe rağmen, kimliksiz kalmak... Çünkü bu yeni kimlik anlayı- şı, kendinden önceki her şeyi silince, ayak bastığı zemin çöktü. Günümüzün istilacı güçleri ordularıyla bir ülkeye girdiklerinde, teknolojik üstünlüklerine rağmen, kültürel taarruzla elde ettikleri başarıya hiçbir zaman ulaşamıyorlar. Çok uzağa gitmeğe gerek yok: Çanakkale’de uğradıkları askerî mağlubiyete ve bir de kültür dünyamızda kazandıkları muzafferiyete bakın yeter... Kültürel değerleriyle güçlenerek yarınlarda var olmak isteyen toplumların veya onları temsil noktasındaki (bizde olduğu gibi) laik-seküler ve dindar-muhafazakâr aydınlarının ortak zaafiyetleri, din-kültür ilişkisinde başgösterir: Bunlardan birisi; dinsiz millî kültür, diğeri; millî kültürsüz din anlayışı ve uygulamasıdır. Halbuki, “Kültür dine dayanan köklerden uzaklaştığında, bu köklere sıkı sıkı sarılmak kendisini ilgisizliğin kollarına atmak anlamına bile gelse, ölümcül derecede zayıf düşer”.(8) Dinden arındırılmış (millî)-kültür ne kadar yavan kalırsa, dosya kültürel değerlerden arındırılmış bir din de o derece yavan kalır. Sonuç olarak: Bugünkü ve yarınki toplumun, rekabet gücü yüksek milletler camiasında var olabilmesi için; -farklı görüşlerden kaynaklanan mücadeleci ve itirazcı bir ruha, -çağın şartlarına göre değişebilen “Kızılelma” hedeflere, -millî dili en yüksek seviyede kullanabilme kapasitesine, -din-kültür ilişkisini sentezleyebilme ve buna göre kültürel kimliğini ifade edebilme kabiliyetine, sahip olmak gerek. 1: Armin Nassehi, Gesellschaft der Gegenwarten 2: Elias Canetti, Masse und Macht 3: A. Nassehi, a.g.e 4: Abdurrahman Arslan, Röportaj/Yeni Şafak, Emeti Saruhan, 19.06.2011 5: Oliver Roy, Heilige Einfalt 6: Abdurrahman Arslan, a.g. röportaj 7: Ferhat Kentel, İnsafa Çağrı, Taraf Gazetesi, 15.10.2011 8: Terry Eagleton, Kültür Yorumları, s.83 Kelsterbach’ta Alemlere Rahmet Hz. Muhammed Programı GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach Şubesinin düzenlediği Alemlere Rahmet Hz. Muhammed programı Kelsterbach`ta bulunan Mehrzweckhalle Nord Salonunda kalabalık bir katılımla gerçekleştirildi. Program açılış Kur`an-ı Kerimi ile başladı. Program sunucusu Veysel Panço; programın içeriği hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı. I Mikrofona selamlama ve hoşgeldiniz konuşması için IGMG Kelsterbach Cemiyeti Başkanı Aydın Baz geldi. Baz tüm katılımcılara teşekkür ederek günün önemine uygun kısa bir konuşma yaptı. Daha sonra Kelsterbach gençliği ilahi gurubu eserlerini seslendirdiler. İlahilerden sonra Kelsterbach Cemiyetinin devam eden inşaatları ile alakalı ve faaliyetleri ile alakalı bir sinevizyon gösterimi oldu. İkinci bir sinevizyon gösterimi de Efendimiz (s.a.v) ile alakalı Nat-ı Şerif klibi idi. Bu sunumdan sonra programın misafir hatiplerinden Araştırmacı-Yazar ve TV programcısı Mustafa Özşimşekler hocaefendi mikrofona davet edildi. Özşimşekler hoca konuşmasına başlarken salavatlar ile salona ayrı bir canlılık getir- di. Konuşmasında günün içeriğine uygun nefis bir konuşma yapan hocaefendiyi salonda bulunan ve bir kısmı da ayakta duran izleyiciler pür dikkat takip ettiler. Son olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz mikrofona gelerek kendine has uslubu ile nefis içerikli bir konuşma yaptı. Program kapanış Kur`an-ı Kerimi ile sona erdi. Kelsterbach Belediye Başkan Yardımcısı Bir Türk vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Denetim Kurulu Eski Üyesi ve Kelsterbach Batı Trakya Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Üyesi Şevket Cevdet, Kelsterbach Belediye Başkan Yardımcısı olarak 27 Mart 2011 tarihinden bu yana görev yapıyor. íSKEÇE’nin Kırkköyü’nde 1959 yılında dünyaya gelen Şevket Cevdet, 12 yıldır görev yaptığı DİTİB Kelsterbach Fevzi Çakmak Camii Derneği’nin son dört yıldır dernek başkanlığını yapıyordu. Hür Seçmenlerin seçim başarısı 27 Mart 2011 tarihinde Almanya’nın Hessen eyaletinde yapılan yerel seçimlerde Hür Seçmenler Partisi’nden (“Freie Wähler”) aday olan Şevket Cevdet, 14.861 nüfuslu Kelsterbach’ın Belediye Başkan A Yardımcısı seçildi. Hür Seçmenler Partisi, Kelsterbach ve çevresinde yasayan Batı Trakya Türkleri ile Türkiye Cumhuriyeti kökenli Türklerin birlikte kurduğu bir siyasi parti ve ilk kez katıldığı bu yerel seçimlerde yüzde 8,3 oy aldı. 37 sandalyeli belediye meclisine Hür Seçmenler Partisi’nden dört kişi seçildi. Belediye Başkan Yardımcısı Şevket Cevdet ile birlikte Hür Seçmenler Partisi Başkanı ve Belediye Meclisi Başkanı Yardımcısı Ayhan Işıklı ile Hür Seçmenler Partisi Başkan Yardımcısı Werner Goy ve Fatma Furneabdullah belediye meclisinde görev yapıyor. Mart 2011’de gerçekleştirilen seçimlerde Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) Manfred Oc- kel Belediye Başkanı seçildi. Hür Seçmenler Partisi, Kelsterbach’ta Sosyal Demokrat Parti ile koalisyonda kilit önemde bir parti durumunda... Hür Seçmenlerin Mart 2011’de seçimlerde elde ettiği başarı bölgede yaşayan tüm Türkler arasında büyük bir sevinç uyandırdı. Kelsterbach’ta seçimlerde elde edilen başarı, Batı Trakya Türkleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nden Almanya’ya göç eden Türklerin birlikteliği ve uyum içerisinde çalışmalarının bir kanıtı... Bu başarı Alman siyasi partilerinde ve Alman kökenli siyasetçilerde büyük şaşkınlık yaratırken büyük Alman siyasi partilerinin Türk kökenli seçmenleri görmezden gelmesinin bir sonucu olarak Hür Seçmenler Kelsterbach’ta büyük bir başarı elde etti. HAYAT SORU: Sayın Erhan bey gazetedeki yazılarınızı elimden geldiğince köşe yazılarınızı takip ediyorum. Sizden ricam benim bu konum hakkımda deytaylı bir bilgi yazarsanız söz veriyorum camimize yazınızı asıcam. Sorum şu: YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİ sayılıyor dediniz ve benim araştırmalarımda evet doğru peki benim bu konuda nasıl bir yol izlemem gerekecek ben de işe giriş tarihimi saydırarak emekli olmak istiyorum. Bu konuda lütfen yardımlarınızı bekliyorum. Teşekkür ederim. İshak N. CEVAP: Sevgili okurum İshak bey.. İlkedanışmanlık firmama sizler aracılığı ile 100lerce mektup mail ve faks geliyor. İlk zamanlar cevap verdiğim kişi sayısı daha fazla olduğunu biliyorum fakat son zamanlarda adliyelerdeki yurtdışı vatandaşlarımızın davalarını AVUKATLARIM aracılığı ile bizzat kendim davalara girerek takip ediyorum. İshak bey şimdi sadece sizin sorunuza cevap vericem ama gazetem umarım bunu yayınlayacaktır. Allah yardımcınız olsun. Yine de bu şekilde anlayamazsanız beni arayın… Selamlar. Almanya’da İlk İşe Giriş, Türkiye’de Mahkeme Kararıyla, Sigorta Başlangıcı Olarak Sayılıyor Almanya’daki gurbetçilerimize Türkiye’den iki tür aylık bağlanmaktadır! I- GİRİŞ Bunlardan birincisi; sözleşme (kısmi) aylığı, diğeri ise; borçlanma aylığıdır. Sözleşme aylığı; Almanya’dan emekli olup da Türkiye’de sigorta günleri olanlara oranlanma yapılarak aylık payının belirlenmesi ve cüz’i (yaklaşık 50 TL veya 100 TL) bir aylık bağlanmasıdır. Sözleşme aylığında borçlanma yoktur. Sözleşme aylığı, kişinin Almanya ve Türkiye’deki çalışmaları üzerinden bağlanmaktadır. Örnek olarak, bir kişi Almanya’dan emekli olmuşsa ve Türkiye’de de 450 gün sigortası varsa, bu kişiye ülkemizdeki 450 gün üzerinden SGK tarafından bağlanan aylık sözleşme (kısmi) aylığıdır. Borçlanma aylığı ise; kişinin Almanya’daki çalışma sürelerini Türkiye’ye borçlanmak suretiyle SGK tarafından bağlanan aylıktır. Borçlanma aylığı bağlanan kişinin Türkiye’den aldığı sözleşme aylığı iptal olur. Ancak, Almanya’daki sözleşme aylığı devam eder. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 13 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Erhan NACAR www.ilkedanismanlik.com Almanya’da İlk İşe Giriş, Türkiye’de Mahkeme Kararıyla, Sigorta Başlangıcı Olarak Sayılıyor Örnek olarak, Almanya’dan emekli olan gurbetçimizin Türkiye’de 1000 gün çalışması var. Bu kişi; “Türkiye’den aldığım kısmi aylık bana yetmiyor, ben bu aylığı borçlanma yapıp tam aylığa çevireceğim.” derse, yurt dışı borçlanması yapar, Türkiye’deki sözleşme aylığı iptal olur ve Türkiye’deki emeklilik koşullarını taşırsa, kendisine SGK tarafından “borçlanma aylığı” bağlanır. Türkiye’de hiç çalışması olmayan ancak Almanya’da çalışması olanlara da, yurt dışı borçlanması yapılmak suretiyle Türkiye’den borçlanma aylığı bağlanmaktadır. Sözleşme aylığında kişinin hangi ülkedeki işe girişi önceyse, emeklilik yaş ve hizmet tespitinde o dikkate alınmaktadır. Ancak, Türkiye’de SGK tarafından bağlanan borçlanma aylıklarında kişinin Almanya’daki işe girişi sigorta başlangıcı olarak dikkate alınmamaktadır. Bu uygulama yüzünden bir çok gurbetçimiz, daha yüksek yaşlarda ve daha yüksek prim gün sayıları üzerinden emekli olmaktadırlar. Bu konuda mağdur olan binlerce gurbetçimiz, SGK aleyhine iş mahkemelerinde dava açarak Almanya’daki ilk işe girişlerini Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak kabul ettirmektedirler. Bu çalışmamızda, bu konunun detayları üzerinde duracağız. II- ALMANYA’DAKİ ÇALIŞMALARIN NEDEN SİGORTA BAŞLANGICI OLARAK TÜRKİYE’DE DİKKATE ALINMADIĞI SGK yetkilileri, Almanya’daki ilk çalışmanın Türkiye’deki yurt dışı borçlanması ile emeklilikte yani borçlanma aylığında, sigorta başlangıcı olarak kabul etmemelerini, 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine dayandırmaktadırlar. 3201 sayılı Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrasında; “Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.” hükümleri bulunmaktadır. Ayrıca SGK’nın 2011/48 numaralı Genelgesi’nin 8.1. başlıklı bölümünün (4) numaralı paragrafında aynen; “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki sürelerini Kanun’a göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, sözleşme hükümlerine göre kısmi aylık bağlama durumları hariç olmak üzere Kanun’a göre aylık bağlama şartlarının tespiti ve aylık bağlanması sırasında ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmayacaktır.” ifadeleri yer almaktadır. dosya Üstte yer alan Kanun ve Genelge hükümleri gereği, SGK yetkilileri, gurbetçilerimizin Almanya’daki ilk defa çalışmaya başladıkları tarihi, borçlanma aylığında yaş ve hizmetin tespitinde ilk işe giriş tarihi olarak dikkate almamaktadırlar. III- ALMANYA’DAKİ ÇALIŞMALARIN SİGORTA BAŞLANGICI OLARAK DİKKATE ALINMAMASININ GURBETÇİLERİMİZE ETKİLERİ Yurt dışı borçlanması yaparak SSK (4/a) şartlarında(1) emekli olmak için üç koşul gereklidir. Bunlardan birincisi; sigortalılık süresi, ikincisi; belirli bir yaş şartına sahip olma, üçüncüsü ise; prim ödeme gün sayısıdır. Bu üç koşulun birlikte yerine getirilmesi halinde, 4/a şartlarında emekli olunabilmektedir. Bu üç şarta göre, borçlanma yapacak kişinin sigortalılık başlangıcı ne kadar daha erken bir tarih olursa, emeklilik yaşı daha düşük ve prim ödeme gün sayısı daha az olmaktadır. Yurt dışı borçlanması yaparak Türkiye’den borçlanma aylığı alacakların emeklilik yaş ve hizmetinin tespiti, SGK tarafından aşağıdaki örnekteki gibi yapılmaktadır. Örnek: Bay (A), 12.06.1955 doğumludur. Bay (A), 20.02.1980 tarihinde Almanya’ya gitmiş ve aynı yıl Almanya’da ilk defa çalışmaya başlamıştır. Bay (A), günümüz (20.08.2011) itibariyle SGK’ya gelmiş ve 9000 gün yurt dışı borçlanması yaparak emekli olmak istemiştir. Bay (A)’nın Türkiye’de 17.08.2011’de bir günlük 4/a’lı çalışması vardır. Bu durumda Bay (A)’nın 9000 günlük borçlanma süresi, 17.08.2011’den geriye doğru 9000 gün gidilerek 17.08.1986 tarihi elde edilecektir. İlk işe girişi 17.08.1986 olan bir kişinin emeklilik yaşı ise, 49 yaş olarak tespit edilecektir. Örnekten görüleceği üzere, SGK, borçlanma aylığında Almanya’da ilk çalışmaya başlanılan tarihi, sigorta başlangıç tarihi olarak dikkate almamakta ve yurt dışı borçlanması yapacak kişinin emeklilik yaşını borçlanma yaptığı süre kadar geriye götürmek suretiyle(2) tespit etmektedir. Şimdi örnekte belirtilen Bay (A)’nın Almanya’daki ilk olarak çalışmaya başladığı tarih, borçlanma aylığında ilk işe giriş tarihi olarak SGK tarafından dikkate alındığında, Bay (A)’nın emeklilik şartlarını HAYAT açıklayalım. Bay (A)’nın Almanya’daki ilk işe girişi, 20.02.1980 olduğuna göre, bu durumda Bay (A), 25 yıl sigortalılık süresi, 45 yaş ve 5000 gün prim ödeme koşullarına sahip olması halinde 4/a şartlarında emekli olabilecektir. Görüldüğü üzere, Almanya’daki ilk işe girişlerin borçlanma aylığı bağlanmasında ilk giriş tarihi olarak dikkate alınması, emeklilik yaşını düşürmekte ve borçlanılacak gün sayısını azaltmaktadır. IV- ALMANYA’DAKİ İLK ÇALIŞMAYA BAŞLANILAN TARİH MAHKEME KARARIYLA TÜRKİYE’DE İLK İŞE GİRİŞ OLARAK DİKKATE ALINIYOR Borçlanma aylığında SGK yetkililerinin Almanya’daki ilk çalışmaya başlanılan tarihi ilk işe giriş tarihi olarak kabul etmemeleri, SGK’nın kendi iç yasal ve genelgesindeki mevzuatı gereğidir. Ancak, Almanya ile Türkiye arasında imzalanan ve 1 Nisan 1987 tarihinde yürürlüğe giren Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne ek sözleşmenin 29/4. maddesinde; “Bir kimsenin Türk sigorta girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” hükmü bulunmaktadır. İşte bu Sözleşme hükmü gereği, binlerce gurbetçimiz borçlanma aylığında Almanya’daki ilk işe girişin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edilmemesiyle ilgili SGK’nın yaptığı uygulamayı, iş mahkemelerine götürmüşler ve SGK aleyhine dava açmışlardır. Dava açanlar arasında mahkemeyi Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 14 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 kaybeden hiç yok gibidir. Okurlarımıza faydalı olması açısından bu konuda açılmış ve kazanılmış iki dava örneği aşağıda özetle sunulmuştur. Örnek Dava-1: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin Kararı’nda özetle; “…Dava, davacının sigorta başlangıcının Almanya’da çalışmaya başladığı 27.04.1975 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabulü gerektiğinin ve 21.05.2009 tahsis talep tarihinin takip eden aybaşı olan 01.06.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti… istemine ilişkindir. … Davacının tescil tarihinin 27.04.1975 tarihine çekerek 506 sayılı Yasa’nın geçici 81/C, (ba) maddesinde düzenlenen yasal koşullar oluştuğundan 01.06.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğine ilişkin mahkeme kararı isabetlidir. … ONANMASINA ….. gününde oybirliği ile karar verilmiştir.”(3) ifadeleri bulunmaktadır. Örnek Dava-2: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin Kararı’nda ve yerel mahkeme kararında özetle; “Davacı vekili; …davacının ilk defa yurt dışında 10.08.1981-30.05.1997 tarihleri arasında çalıştığını, yurda döndükten sonra 3201 sayılı Yasa’ya göre bu süreleri borçlandığını, …24.10.2008’de Kurum’a yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu, …Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi uyarınca davacının sigortalı çalışma başlangıç tarihinin yurt dışında işe başladığı 10.08.1981 olduğu halde bunun kabul edilmeyip yaşlılık aylığı bağlanmadığı,…davalı Kurum vekili, Türkiye’de sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri bulunmayan sigortalıların sigortalılık başlangıç tarihi borçların tamamen ödendiği tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülmek suretiyle tespit edildiğini, bu yüzden davacının Almanya’da ilk çalışmaya başladığı 10.08.1981 gününün dikkate alınmayacağını, … savunmuştur. Tarafların beyanları, dosyaya sunulan tüm belge ve bilgiler ile tüm dosya içeriğinden;… 01.04.1987 tarihinde yürürlüğe giren Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne ek sözleşmenin 29/4 maddesinde; “Bir kimsenin Türk sigorta girişinden önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk sigortasına giriş olarak kabul edilir.” kuralı gereğince, davacının sigortalı çalışma başlangıç tarihinin yurt dışında işe başladığı 10.08.1981 tarihi olarak kabul edilmesi, …01.11.2008’den başlanarak yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti … hükmü kurulmuştur. …davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA gününde oybirliği ile karar verilmiştir.”(4) ifadeleri bulunmaktadır. Örnek yargı kararlarına göre, gurbetçilerimizin Almanya’daki ilk işe girişleri yurt dışı borçlanmasıyla bağlanan aylıkta Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak dikkate alınması gerekmektedir. V- SONUÇ Bu yazımızda, yurt dışı borçlanması ile SGK tarafından bağlanacak aylıklarda, Almanya’daki ilk işe girişlerin mahkeme kararıyla Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edildiğini izah ettik. Bu konuda dava açmak isteyenler iki yol takip dosya edebilir. Birincisi; kişi Almanya’daki çalışmasının sigorta başlangıcı olarak sayılması için önce dava açar, sonra emekliliği için ne kadar gün lazımsa ona göre yurt dışı borçlanması yapar. İkincisi ise; emeklilik yaşını ve hizmetini doldurduktan sonra dava açıp kazanır. Bizim okuyuculara tavsiyemiz, borçlanma yapmadan önce dava açıp, emeklilik için kendisine yetecek gün ve yaş şartını belirlemeleri ve ona göre yurt dışı borçlanması yapmalarıdır. Böylece, emeklilik gün ve yaş şartlarını bir an evvel kesinleştirmiş olurlar. Ancak, SGK’ya önce borçlanma yapıp daha sonra emeklilik talep dilekçesi verenler, mahkemeden dilekçe tarihi itibariyle aylığa hak kazandıklarını ve talep tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi isterlerse, SGK’dan birikmiş büyük bir yekün aylık parası almaktadırlar. (1) Yurt dışı borçlanması yapacak kişiler borçlanma başvurusu yapmadan önce Türkiye’de bir gün bile olsa 4/a sigortalısı olurlarsa, borçlandıkları süreler 4/a sigortalılık haline sayılacak ve 4/a şartlarında emekli olacaklardır. (2) Borçlanma aylığında, örneğin kişinin Türkiye’de 1982’de sigortalı çalışması varsa ve Almanya’da da 1978-1979’da iki yıl çalışması varsa, kişinin Türkiye’deki sigorta başlangıcı 1982’den iki yıl geriye götürülerek emeklilik yaş ve hizmetinin tespiti ona göre yapılır. (3) Yrg. 21. HD.’nin, E. 2010/930, K. 2011/2225 sayılı Kararı. (4) Yrg. 21. HD.’nin, E. 2009/14160, K. 2010/10425 sayılı Kararı. Cezaevi Ziyaretleri Çok Önemli ürnberg Başkonsolosluğumuz bölgedeki cezaevlerinde yatan Türk mahkumlarını ziyaret ederek, sorunları, talep ve önerilerini yerinde tespit ediyor. Son olarak Hof Cezaevindeki mahkumlar ziyaret edildi ve cezaevi müdür ile görüşüldü . Nürnberg Başkonsolosluğumuz görev bölgesinde bulunan 14 cezaevinde yatan tutuklu ve hükümlü mahkum vatandaşlarımızı ziyaret ederek, sorunlarını yerinde tespit etmekte, cezaevi yönetimi ile sorunlara çözüm bulmaya çalışmaktadır. Erfurt, Ebrach, Nürnberg, Amberg, Bayreuth ve Würzburg Cezaevlerinde yatan tutuklu ve hüküm giymiş Türk mahkumlarını ziyaret eden Muavin Konsolosumuz Adnan Bekçekaral , Başkonsolosluk Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Ke- N mal Ramoğlu, Konsolosluk memuru Gökalp Hatipoğlu ve avukat Ender Sürekli, son olarak Hof Tutukevinde yatan 8 Türk tutuklu ve hükümlü mahkumları ziyaret ederek, sorunlarını, taleplerini dinlediler. Buradaki Türk mahkumlar, askerlik, pasaport uzatılması, emeklilik gibi konularda sorularını Konsolosluk görevlilerine yönelttiler. Her ay din görevlisinin cezaevine gelmesini ve beraberinde namaz hocası gibi dini kitapları da beraberinde getirmelerini arzu ettiklerini vurguladılar. Mektup yazışması, telefon görüşmeleri ve mutfaktaki ye- mekler konusunda önemli şikayetleri bulunmadığını anlatan mahkum vatandaşlarımız, ayrıca hapishaneye Türkçe gazetelerin gönderilmesini talep ettiler. Mahkumlar ayrıca Kanal 7 gibi bir Türk kanalını izlemeyi arzuladıklarını dile getirdiler… Ataşe Ramoğlu, mahkum olan bu insanlarımızın da gerek Türk gerekse Alman toplumuna mutlaka yeniden kazandırılması gerektiğine işaret ederken, mümkün mertebe hiçbir ceza almadan cezaevlerine düşmemenin ana hedef olması gerektiğine vurgu yaptı. Muavin Konsolosumuz Adnan Bekçekaral ise, Türkiye’deki bedelli askerlikten yararlanmak isteyen mahkum vatandaşlarımızın 15 Haziran 2012 tarihine kadar Başkonsolosluklarımızda askerlik işlemlerini yaptırmaları gerektiğini ifade etti. Giriş Ücreti: 15 Euro Adres: Can-SU Düğün Salonu Düsseldorfer Str. 40 65760 Eschborn Süd 12 Yaşından Küçüklerin Getirilmemesi Rica Olunur Stand ve İrtibat: 0178-2940633 HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Ludwigshafen Friedrich-Ebert-Halle’de Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) Programı İTİB Rheinland-Pfalz Eyalet Birliği ve IGMG Rhein Neckar Saar Bölgesi Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) Anma Programına Hazırlanıyor. Rheinland-Pfalz Eyaletinin iki önemli kuruluşu olan DİTİB ve IGMG Bölge Teşkilatları ilk defa Kutlu Doğum Programını ortaklaşa olarak Eyaletin büyük şehirlerinden biri olan Ludwigshafen `da seçkin konuşmacıların ve davetlilerinde katılacağı, Peygamberimizin Doğumunu kutlama program 10 Mart 2012`de şehrin en iyi salonu olan Friedrich-Ebert-Halle`de gerçekleştirilecek. Program ile ilgili Bölge Başkanlarının yapmış olduğu açıklamada Yılmaz Yıldız (DİTİB Rhpf) ve Yaşar Cimşit (IGMG RNS) Alemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz, Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v) in Kutlu Doğum D münasebetiyle Anma ve Anlama gününü beraberce kutlama imkanı olduğundan çok mutluyuz. Eyalette müslümanları ilgilendiren bir çok konuların olduğunun bilinci ile ortaklaşa yapmamız gereken her türlü faaliyetlerde inşaallah beraber hareket etmemiz gerektiği, Müslümanların birlik kardeşlik ve dayanışmasının çok önemli olduğunu bunu için de Peygamberimizi anmak ve daha iyi tanımak bu türlü programlar bir vesile olacağı inancındayız. Başta çalışma arkadaşlarımıza Cemiyet Başkanlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederek maddi ve manevi desteklerinden dolayı şahsımız ve camiamız adına şükranlarımızı sunarız. Ülkemizden konusunda uzman konuşmacıların davet edildiği Doç. Dr. Mustafa Karataş, güzel sesi ve okuyuşu ile herkesi mest eden Hafız İshak Danış, şiirleri ile herkesin gönlünde taht kuran Dursun Ali Erzincanlı, ilahileri ile bizleri düşündürecek Sedat Uçanın da katılacağı programa, Peygamberimizin Kutlu Doğumu ile onu biraz daha iyi tanıma ve manevi atmosferden herkesin faydalanmasını arzu ederek bütün kardeşlerimizi davet ederiz. Bu programla ilgili Cemiyetlerden geniş bilgi alma imkanları vardır. haber Neu-Isenburg Belediyesinde: “Almanya’ya Göçün 50. Yılı Anısına Resim Sergisi” Hunkel: ‘Türkler zenginlik kattı’ lmanya’ya göçün 50. anısına NeuIsenburg Belediyesinde resim sergisi düzenlendi. Almanya’nın Offenbach`a şehrine bağlı Neu-Isenburg Belediye binasında Almanya’daki göçün 50. Yılı nedeni ile Belediye ve DİTİB ortaklığı ile gerçekleştirilen 30 başarılı göçmenin portresinin tanıtıldığı bir sergi düzenlendi. Neu-Isenburg`da gerçekleştirilen göçün 50 yılı anısına, Neu-Isenburg Uyum Bürosu, Yabancılar Meclisi ve DİTİB NeuIsenburg Selimiye Camii`nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu resim sergisinde Offenbach ve çevresinde, yüksek eğitim görmüş ve çeşitli faaliyetleri ile Alman toplumuna sağladıkları katkılar ile başarı elde eden 30 başarılı göçmenin kısa hayat hikayelerinin de yer aldığı portresi sergileniyor. Düzenlenen bu resim sergisinde dört başarılı göçmen kökenli Neu-Isenburg`lu da yer alıyor. Neu-Isenburg’luların takdirine mazhar olan Dr. Zahide Özkan, İş adamı Osman Erdoğan, İlknar Altınkır, Teja Resica. Neu-Isenburg Belediyesinin giriş katında 13.02.12 tarihine kadar sergilenen serginin açılışını Neu-Isenburg Belediye Başkanı Herbert Hunkel yaptı. Hunkel, Türkçe olarak `Neu-Isenburg`lu hemşehrilerim hoşgeldiniz.`dedi ve ‘‘Ben göçmen kelimesini sevmiyorum. Buraya çalışmak için gelen Türkler, Almanya’ya büyük bir zenginlik katmıştır. Burada yaşayan herkesi Neu-Isenburg’lu olarak görüyorum. Böylesine anlamlı bir serginin belediyemizde sergilenmesinden dolayı çok memnun kaldım. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim’’ dedi. Daha sonra Hessen Agah Başkanı Di Benedetto, Neu-Isenburg Yabancılar Meclisi Başkanı Sarantis Biscas ve DİTİB NeuIsenburg adına Salih Özkan birer konuşma yaptılar. Almanya`yı ikinci vatanımız olarak görüyoruz. Almanya’ya çalışmak A için gelen ve bir miktar kazandıktan sonra geri döneceği düşüncesiyle hareket eden birinci nesil Türklerin birer kahraman olduğuna değinen DİTİB Neu-Isenburg adına konuşma yapan Salih Özkan; “Türkler ile Almanlar arasındaki dostluk uzun yıllara dayanıyor. Her ne olursa olsun bu dostluk bozulmayacak, aksine pekişecektir. Yıllar öncesinde bulunduğumuz kentte sokak aralarında ‘Türkler dışarı’ adlı nahoş yazıları elimde kova ile gezerek temizlerdim. Şimdi o günler geride kaldı. Burası artık bizim ikinci vatanımız oldu” dedi. Alman ögretmenler, göçmen kökenlilerin geleceklerini düşünmelidirler ‘Offenbach ve Çevresindeki Başarılı Göçmenler’ adlı resim sergisinde kendi portresinin de sergilenmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Dr. Zahide Özkan, “İlk geldiğimiz dönemlerde çok büyük sorunlar yaşadık. 2 odalı evde altı kişi kalıyorduk ve ailemizden hiç kimse Almanca bilmiyordu. Ablam okula yazıldıktan sonra benim de okula gitme şansım oldu, çok azimli bir şekilde önce Almanca’yı öğrendim hedefime ulaşmak için bir çok fedakarlık yaparak büyük bir gayretle çalıştım. Göçün 50. Yılı’nda Türkler çok ciddi başarılara imza attılar. Göçmen kökenli ailelerin çocukları için Alman öğretmenler, göçmen kökenli öğrencilerin liseye (Gymnassium) geçme kararları konusunda daha cesur karar almalıdırlar. Alman öğretmenler, göçmen kökenlilerin geleceklerini düşünmelidirler” dedi. Türkiye `Ana Vatanım, Almanya Baba Vatan’ diyen Oto Tamircisi Osman Erdoğan da yaptığı konuşmada artık Neu-Isenburg’luyuz diyerek sergide yer verildiğinden dolayı teşekkür ederim.` dedi. Resim sergisinde portresi tanıtılan Elektrik Yüksek Mühendisi İlknar Altınkır ise, Almanya’da yetişen çocukların iki dilli olarak büyümesi büyük bir kültürel zenginliktir.`diyerek Almanya’ya göçmenler olarak hem çok şey kattık, hem de çok şey öğrendik` şeklinde konuştu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 17 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi’nde Kur’an Bülbülleri Yarıştı GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Şubelerarası Kur`an-ı Kerim güzel okuma yarışmasını Bielefeld Brackwede Realschule Salonunda gerçekleştirdi. Katılımın yoğun olduğu programın sunumunu Celalettin Ateş yaptı. Açılış Kur`an-ı Kerimini geçen yıl dereceye giren Abdulkerim İleri okudu. Kur`an sevdalılarını selamlamak üzere mikrofona davet edilen IGMG Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Ufuk Ulun: `Sizin en hayırlınız Kur`an-ı Kerimi öğrenen ve öğreteninizdir` hadisine dikkat çekerek bütün emeği geçenlere teşekkür ederek yarışmacılara başarılar diledi. Daha sonra açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen IGMG Kuzey Ruhr Bölge İrşad Başkanı ilahiyatçı-eğitimci Osman Arslantürk şunları söyledi: “Eğer çocuklarımız Kur`an-ı Kerimi en güzel ben okuyacağım inancıyla bu güzel yarışmaya katılıyorlarsa hepsi birincidir. Bütün yavrularımızı şimdiden tebrik eder yetişmelerinde emeği geçen herkese teşekkürlerimi arz ederim” dedi. Yarışmanın Jüri başkanlığını IGMG Genel Merkezden İrşad Başkan Yardım- I cısı ve Fetva Kurulu Başkanı M.Hulusi Ünye yaparken komisyonda Kurra Hafız Hasan Sadıgi, Zekeriyya Keleş ve Muhammed Arslan hocaefendiler yer aldı. Çok heyecanlı geçen yarışma iki kategoride yapıldı. 10-13 yaş arası küçükler kıyasıya yarışırken 14-18 arası büyükler de kendi aralarında ter döktüler. Küçüklerden birinciliği Neukirchen Şubesinden M.Tayyip Onur kazanırken ikinciliği Mellebuer Şubesinden Osman Keleş elde etti. Üçüncülüğü ise Osnabrück Şubesinden M.Furkan Savaşır yakalarken geri kalanların tamamı dördüncü ilan edildi. Büyüklerde ise birinciliği Ibbenbüren Şubesinden Furkan Tarık Toptaş alırken ikinciliği Mellebuer Şubesinden Emre Çatal elde etti. Üçüncülüğe ise Lengerich Şubesinden Adem Boğaç layık görülürken geri kalanların tamamı dördüncü ilan edildi. Bütün yarışmacılara ve emeği geçenlere ayrı ayrı hediyeler takdim edilip hatıra fotografı çekildi. Abdussamed Türksever`in ok-uduğu kapanış Kur`an-ı Kerimi ile program sona erdi. haber Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71 www.casado.eu . [email protected] HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Değerli okuyucular, Almanya’nın diğer eyaletlerinde olduğu gibi, Nürnberg Başkonsolosluğu olarak görev bölgemizde bulunan 14 cezaevinde yatan Türk tutuklu ve hükümlü mahkumlara yönelik hemen hemen her ay rutin ziyaretlerimiz olmaktadır. Toplumumuzda özellikle hasta insanın, cezaevine düşen insanın ziyaretleri büyük önem taşır. Bir de cezaevindeki mahkumiyet hayatı gurbet ellerdeyse, bunun manevi önemi daha da artar. Başkonsolosluğumuz bölgesindeki cezaevlerinde yaptığımız ziyaretlerde içerde yatan tutuklu ve hüküm giymiş insanlarımızın büyük bölümü genç yaştalar. İşledikleri suçlar uyuşturucu kullanmak, satıcılığını yapmak, insan ticareti, gasp, banka soygunu, insan yaralama, darp, hırsızlık gibi maalesef yüz kızartıcı, adi suçlar. Keşke hiçbir vatandaşımız genci de yaşlısı da Alman hapishanelerine düşmeseler de toplum olarak imajımız olumsuz olmasa. İnsanların suç işlemesinde önemli etkenlerin başında, eğitimsizlik, işsizlik ve cehalet gelmektedir. Halbuki Almanya gibi kalkınmış, yüksek derecede sanayileşmiş bir memlekette en iyi eğitim alma, mesleki kalifikasyon edinme gibi imkanlar mevcut olmasına rağmen, mesleki vasfı olmayan genç- ➤ 19 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Dr. Kemal RAMOĞLU [email protected] Cezaevi Ziyaretlerinin Sosyal Önemi Türk Mahkumların Tekrar Topluma Kazandırılması lerimiz arasındaki işsizlik oranının oldukça yüksek olduğunu, Almanya’daki işsizlikten ilk etapta bizim insanlarımızın olumsuz anlamda etkilendiğini görmekteyiz. Cezaevlerine düşen gençlerimiz arasında- ki işsizlik, eğitimsizlik oranının da bir hayli yüksek olduğu görülmektedir. İyi bir işi olan, Almanca diline iyi sahip olan, mesleki kariyerini noksansız tamamlayan gençlerimiz arasında herhangi bir uyum dosya veya iş bulamama sorunu sözkonusu olmamaktadır. Mesleki ve çıraklık eğitimi gibi yüksekokul eğitimi alarak iyi donanımlı olduğumuz sürece nerede olursak olalımister burada ister ülkemizde- iş piyasasına girmede herhangi bir sıkıntı yaşamayız, toplumla barış içersinde huzurlu bir şekilde uyum içinde oluruz. Bölgemizdeki cezaevlerinde yatan tutuklu ve hükümlü mahkumlarımızın büyük kısmı cezalarını çektikten sonra Alman toplumunda yaşamlarını sürdürmeye devam edecekler. İşte cezaevi sonrası bu kesimin uyumunu en iyi şekilde sağlamak bizlerin görevi. Biz bir ara Ebrach Kapalı Gençlik Cezaevinde mahkumlarımıza yönelik saz kursu organize etmiş, bu konuda çok da güzel referanslar almıştık. Bu tür etkinliklerin cezaevinde yatan kardeşlerimize yönelik sürdürülmesini oldukça yararlı görmekteyim. Amaç bu insanlarımızı kaybetmeden, bu toplumda kazanabilmek olmalı. Zaten bu mahkumlar yaptıklarından dolayı pişmanlık duygusu içersindeler. Bu insanlarımızı dışlamadan sahiplenmemiz gerekmektedir. Sağlıcakla kalınız. Dr. Kemal RAMOĞLU T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Emeklilik Danışma Merkezinin Hizmetlerine İlgi Yoğun zun bir çalışma ile alt yapısını oluşturarak, Almanya merkezli HİZMETİ AYAĞINIZA GETİRDİK parolasıyla Şubat 2012`de start veren EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ`ne ilgi yoğun. Bu güne kadar vatandaşlarımıza zaman kaybettiren, hak kayıplarına sebep olan, strese sokan ve maddi kayıplara uğratan profesyonel olmayan çalışmalara alternatif olarak Almanya merkezli olarak hizmete başladı. EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ Avrupa ülkelerinde yaşayan insanımızın bu hizmetten faydalanmaları için kısa sürede Almanya`nın muhtelif şehirlerinde temsilcilikler oluşturdu ve Fransa ve Hollanda`da ülke temsilciliklerini atadı. SGK uzmanları, Avukatları ve deneyimli kadrolarıyla Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımızı bilgilendirme, borçlanma, emeklilik ve hukuk işlemlerini bir bütünlük içinde yürüttüklerini ifade eden EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ Genel Müdürü Mustafa MACİT bey kendilerini farklı kılan temel hizmetlerini şöyle sıraladı. Ücretsiz, kişiye özel hesaplama yapıyoruz; EMEKLİLİK DANIŞMA U MERKEZİ olarak hazırladığımız forumu sizin için doldurup, uzmanlarımız tarafından kişiye özel bu hesaplama yapılmaktadır. Bu hesaplama sonucu sizin doğru karar vermenizi sağlıyoruz. Gerekli olan evraklarla ilgili bilgileri veriyor ve evrakların kurumlardan temin edilmesinde size yardım ediyoruz; Borçlanma ve emeklilik için gerekli olan evrakların listesini, hangi kurumlardan alınacağı ve gerekli olan bilgileri size veriyoruz. Böylece en rahat bir şekilde zaman kaybetmeden zorunlu olan evrakların teminini sağlıyoruz. Tüm çalışmaları biz yapıyor, size paket hizmet sunuyoruz; Tüm çalışma ve koordinasyonu EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ olarak sizin için biz yapıyoruz. Siz ilave hiç bir masraf yapmıyor, Türkiye`ye gitmiyor, strese girmiyor ve zaman kaybetmiyorsunuz. Çalışmalar yürütülürken sizi işlemler hakkında bilgilendiriyoruz. Masraf, stres ve zaman kaybını ortadan kaldırıyor, hizmeti sizin ayağınıza getiriyoruz; Tüm işlemlerinizi EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ olarak yaptığımız için Türkiye ye git- meyecek, uçak, konaklama gibi masraflara gerek kalmayacak. İşlerinizi biz takip ettiğimiz için hiç bir yazışmayla muhatap olmayacak, gerektiği zaman size bilgi verdiğimiz için strese girmeyeceksiniz. Hak kaybı olmaması için, gerektiğinde yasal yollara müracaat ederek hak kaybınızı gideriyor ve en uygun koşullarda emekli olmanızı sağlıyoruz; Uzman kadromuz ve Avukatlarımızla sizin için gerekli olan her türlü çalışmaları yapıyoruz. Hakkınızı almak için her türlü hukuki ve yasal işlemleri başlatıyor, müracaatta bulunuyoruz. Bu şekilde hak kaybınız olmadan, en iyi koşullarda emekli olmanızı sağlıyoruz. Genel Müdür Mustafa MACİT son olarak bir telefon kadar yakın olan EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ`ni aramalarını, kendilerine sunulan bu avantajı en iyi şekilde değerlendirerek, profesyonel hizmetten faydalanarak rahat ve huzurlu bir şekilde sadece emekli olmalarını tavsiye etti. Daha geniş bilgi için www.emeklilikhizmeti.com internet sitelerini ziyaret etmelerini önerdi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim.” [Maide; 3] “Kitabını oku! Bugün hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” [İsra; 14] “Artık bugün hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez.”[Yasin; 154] “Şüphesiz ki cennetlikler bugün pek güzel bir eğlence içinde zevk etmektedirler”[Yasin; 55] “İki günü bir olan aldanmıştır.” [Hadis-i Şerîf] “Bugün Allah için ne yaptın?” Hz.Ömer (r.a.) Önümüzde hayatımızın iki önemli bölümü var. Dünya ve ahiret hayatı. Ahiret hayatı önemli olmakla beraber dünyada kazanılıyor. Kur’an-ı Kerim’de; ölüm, hayat, kıyamet günü, mahşer günü, dîn günü, hesap günü, pişmanlık günü, o gün ve bugün olarak bahsedilmektedir. Dünya hayatı dün, bugün, yarın olarak biliniyor. Biz bugünün üzerinde duracağız. Önemli olan da bugün. Dün geçti, yarın daha gelmedi, bugünü yaşıyoruz, bugünden sorumluyuz. Geçen zaman için fazla yapacak birşeyimiz yok. Yanlışlarımızdan dolayı tövbe edip Allah’tan af dilemek, geçmişten ders alıp o yanlışları tekrar etmemek. Bugün ise yapabileceğimiz çok şeyler olduğu gibi, mutlaka yapmamız gereken çok şeyler de vardır. Önce bugüne erdiğimize yaşıyor olmamıza şükredelim, sevinelim severek yaşayalım. Bir sancımız olmadan sağlıklı bir şekilde bizi bugüne kavuşturan Allah’a hamdedelim. Sakın vakit geçmiyor canım sıkılıyor diye cahîlane sözler söylemeyelim. Müslüman’ın değil serbest hayatta canı sıkılmak, o hapiste de olsa canı sıkılmaz. Heryer Allah’ın mülküdür. Önemli olan yer değil, bulunduğumuz haldir. Günümüzü planlayalım ve gayretle günümüze çok şeyler sığdırmaya çalışalım. Sabahleyin besmele ile sağ tarafımızdan kalkalım. İhtiyaçlarımızı giderdikten sonra abdest alıp vakit olmuş ise namazımızı kılalım. Vakit olmadı ama işe gidecek isek abdestli “ ➤ 20 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Yunus ÖZCAN Bugün Hayatımızın İhya Edilmesi Gereken En Önemli Günüdür olarak gidelim. Kısaca farz namazlarımızı işyerinde kılalım. Önce biraz zor gelir ama olur. Mesaimiz bitip eve gelince bugünü ihya ettik diye yan gelip yatmayalım. Esas işimiz bundan sonra başlasın; yapacak daha çok işimiz var. Her anımızı dolu dolu geçirelim; ibadet, okuma, yazma, zikir, dua, yardımlaşma, koşturma, cami-cemaat, çoluk-çocuk elden geldiği kadar iyilik yapalım. Başkalarının kırk günde yapamadığını bir güne sığdırmaya çalışalım. Kazancımızın bir kısmını hayır hasenat için ayıralım. Hergün için sadaka verelim, gıybet etmeyelim. Kimseye kötülük düşünmeyelim. Namazları vaktinde, mümkünse cemaatle kılalım. Kur’an okuyalım, bilmiyorsak öğrenelim. Dini bilgilerimizi arttıralım. Önce aile efradımıza sonra başkalarına yardımcı olmaya çalışalım. İyilik yapmanın fazlası olmaz; yapabildiğin kadar. Niyet edip Allah rızası için yaptığımız bir iyilikten en az on sevap, yapamaz isek bir sevap kazanıyoruz. Terk ettiğimiz günahlar içinde bir sevap verilecek. Mücadele belirli bir vakit ile sınırlı değildir. Ömür boyu verilmesi gereken bir çabadır. Sadece boş zamanlarda değil, en verimli vakitlerimizi de dahil etmeliyiz. Mutlaka bir hayır kurumuna üye olalım. Boşlukta durmayalım. Avrupa ülkelerinde ecdadımızdan kalma camii ve vakıf binaları yok. Bugün bütün hizmetler müslümanların özel gayret ve yardımları ile yürüyor. Bana ne, başkası yapsın demeyelim. Herkesin yaptığı kendisi için. Ahirette bizim olacak olan yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz değil. Allah yolunda yaptığımız yardımlardır. Helebir bakalım diye ertelemeyelim. Önemine binaen hemen bugün başlayalım. Hepimiz zaman deryasında yüzen hayat gemisinin bugün katında seyehat eden yolcularız. Hayat gemisinin bugün katına gayesiz sadece gezmek için bindiğini zannetme. Nereden geldik nereye gidiyoruz? Niçin geldik? Allah’tan geldik O’na gidiyoruz. Kulluk ve imtihan için geldiğimizi unutmayalım. Hayat gemisi çok bugünleri ve içindekilerini dosya yolcu etti. Birgün bizi de indiriverir Sahil-i Kabristana. Bugünü ciddiye alalım. Bugün doğum günümüz, düğün günümüz, ölüm günümüz olabilir. Bugünü kaçırmadan kâr hanemize yazdıralım. Ahirette herkes pişman olacak. Kötüler iyilik yapmadığına, iyiler de neden daha fazla iyilik yapmadıklarına üzülecekler. Bugün mahserde gelip hesap sorarsa bizden? Sana aydınlık geldim, kararttın beni derse? İhya etmedin mahvettin beni derse? Bugünün hakkını nasıl ödeyebiliriz? Bugüne kadar kaçtane gün geçirdik boşa? Acaba elimizde kaç günümüz daha var? Bugün herşeyi yeniden ele alalım. Boşa geçmesin artık günler. Bugünü ihya eden dünü ihya etmiş sayılır. Çünkü bugün dün, yarın bugün olacaktır. Bugünü ihya eden yarını da ihya edecektir. İnşAllah. Bugünden itibaren ömrümüzün kalan kısmını bari lehimize çevirelim. Bugün fırsat elimizde yarın geç olabilir. Ölümle makam, mevki, yetki ve sorumluluklar sona erer. Üretim ve tüketime son verilir. Ondan sonra istesek de hiçbir iyilik yapamayız. Bugün Allah’ın bize bir ikramıdır. Sağsalim bugün bitti istirahate çekildik. Yatağımızın üzerinde oturup biraz düşünelim. Bugünü hesabını rahat verebileceğimiz birşekilde değerlendirdik mi? Yoksa boşa mı geçirdik? Yatarken besmele ile sağ tarafımıza yatalım. Allah’ım yorgun bedenimi sana emanet ederek uyuyorum. Beni sabah hayırlısı ile uyandır. Senden başka beni kimse uyandıramaz. Sabah bedenim dinlenmiş zihnim zinde olarak kalkarsam inşAllah yeni günü daha iyi değerlendirmek niyetindeyim, hayırlısını nasip eyle Allah’ım. Allah’u Teala bugünün ve ömrünün kıymetini bilen onu en güzel şekilde değerlendirenlerden eylesin. Amin. İnnalillahi ve inna ileyhi raciun Kıymetli Kardeşimiz Ahmet Ertürk Bey`in menfur bir saldırı sonucu Hakk`ın rahmetini kavuştuğunu teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Kardeşimize Cenab-ı Allah`tan rahmet; kederli ailesine sabır, sevenlerine de başsağlığı dileklerimizi sunarız. Sevgili Ahmet Kardeşimiz Mekanın Cennet Olsun. Kemal Ergün, Yavuz Çelik Karahan, Oğuz Üçüncü, Hakkı Çiftçi, Yaşar Erim, Tahir Köksoy, Sinan Aktürk, Murat Satılmış, Erkan Ergün, Fatih Kahraman, İsmail Köse... HAYAT evlid, İslâm edebiyatı ve sanatında Hz. Peygamberin (s.a.v) doğum yıl dönümünde yapılan törenlere verilen genel isim, aynı zamanda bu törenlerde okunmak üzere yazılmış eserlerin ortak adıdır. Esasen Allah Rasûlü’nün (s.a.v) sağlığında onun doğum yıl dönümü kutlanmadığı gibi, daha sonraki İslâm tarihi döneminde mevlidle ilgili bir uygulamaya da tesadüf edilmez. Mısır’da Şiî Fatımî Devleti kurulduğu zaman, bu devlet ileri gelenleri, soyundan geldiklerini söyledikleri Hz. Peygamber’in (s.a.v) doğum yıl dönümünü Muiz-Lidînillâh’ın halifeliği döneminden (972975) itibaren resmen kutlamaya başladılar. Fâtımîler bunun yanı sıra Hz. Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin gibi Ehl-i Beyt mensupları ile o günkü halifenin de doğum gününü görkemli bir şölen şeklinde kutluyorlardı. Şii Fâtımîlere son veren Eyyûbîler zamanında birçok bayram ve tören kutlamaları kaldırıldığından dolayı mevlide de özen gösterilmediği anlaşılmaktadır. Ancak Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kayınbiraderi Erbil Atabeği Muzafferüddin Kökböri (11901233), mevlidi tekrar büyük törenlerle yeniden kutlamaya başladı ki bu uygulama Sünni dünyada ilk ciddi mevlid kutlaması kabul edilir. Onun zamanındaki kutlamaların Fâtımîler’den farklı olarak hazırlıklarıyla birlikte uzun bir zaman dilimine yayıldığı, adeta bir şenlik havası içinde halkın geniş katılımıyla gerçekleştiği dikkat çekmektedir. Günümüz Suriye’sinde de benzer nitelikte görkemli ve uzun süreye yayılmış mevlid kutlamalarına şahit olmak mümkündür. Eyyûbîler’den sonra kurulan Memlükler döneminde Mısır’da mev lid kutlamaları bütün ihtişamıyla devam etti. Mevlid günü ikindi namazından sonra Mısır Abbasî halifesi, dört mezhebin baş kadıları, ilim ve tasavvuf ehli, emîrler ve kumandanlar, devlet adamları, halkın ileri gelenleri, komşu ülkelerden gelen temsilciler kaleye gelerek tören çadırındaki yerlerini alırlardı. Bu günde önce Kur’ân tilâvet edilir, ardından vaazlar verilir, tarikat mensupları tarafından zikir ve evrâdlar okunur, daha sonra yemek yenirdi. Bu sırada sultana tebrikler sunulur, o da devlet ricaline, ulemâ ve tasavvuf ehline hil’at ve hediyeler verir, muhtaçlara da sadaka dağıtılırdı. Eyyûbîler devrinde en muhteşem törenlerin el-Melikü’l-Eşref Kayıtbay zamanında (1468-1496) yapıldığı kaydedilmektedir. Kuzey Afrika’da ilk defa kadı Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Hüseyin es-Sebtî el-Azefî (ö. 633/1236) tarafından halkın Hristi- M Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Prof. Dr. Adem APAK [email protected] Mevlid ve Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i yan bayramlarını kutlamasını önlemek amacıyla mevlid kutlamaları icra edilmeye başlandı. Bu devirde özel bir ilgi gösterilen uygulama zamanla Kuzey Afrika, ardından da Endülüs’te yaygınlık kazanmış, hükümdarlar ve yöneticiler mevlid kutlamalarına büyük ehemmiyet vermiştir. Mevlid kutlamaları, Mâlikî fukahasının sert muhalefeti sebebiyle Tunus’ta Hafsîler sarayında Fas’takinden yaklaşık bir asır sonra, Sultan Ebû Fâris Abdülazîz el-Mütevekkil devrin de (1394-1434) yapılabilmiştir. Özellikle Tunus’ta Osmanlı hakimiyetindeki son beylik olan Hüseynîler zamanında Osmanlılar örnek alınarak mevlid bir devlet törenine dönüştürülmüştür. Öyle ki, Tunus’ta Fransız işgali döneminde dahi bu kutlamalar devam etmiş, hatta zamanın sömürge valisi de törenlere katılmıştır. Osmanlı hükümdarı III. Murad, hicri 996 (1588) yılında merasimle mevlid kutlamalarını başlatmakla birlikte, resmî olmasa da Osmanlı Devleti’nde kutlamaların bundan önceki dönemlerde de yapıldığı bilinmektedir ve Balkanlar’ın fethiyle birlikte bu coğrafyada da mevlid törenleri yapılmaya başlanmıştır. Zira Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Camii’nin hicri 938 (1531) tarihli vakfiyesinde mevlid için yılda 300 dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte, bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsî vasiyetnamelerde de benzeri kayıtlara tesadüf edilmektedir. Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç olmak üzere Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazıla- rında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır. Türkiye’de yalnız ramazan ve kurban bayramları resmî bayram kabul edilmekte, gerek mevlid kandili, gerek diğer mübarek gün ve geceler münasebetiyle camilerde, evlerde ibadet âdabı içinde Kur’ân-ı Kerîm, Süleyman Çelebi’nin mevlidi, kaside ve ilâhiler okunmaktadır. Son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın ortaklaşa düzenlemesiyle Hz. Peygamber’in mevlidi “Kutlu Doğum Haftası” adıyla Türkiye’de, Türk dünyasında ve Balkanlar’da çok yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır. Mevlid kutlamaları sırasında okunan ve Resûl-i Ekrem’in (s.a.v) doğumunu anlatan, methini içeren eserler de mevlid olarak bilinmektedir. Bunların en meşhurları arasında Arap dünyasında ilk peygamber methiyesi kabul edilen Kâ’b b. Züheyr’in Kasîdetü’l-Bürde’si, daha sonra Bûsîrî’nin aynı adla da anılan el-Kevâkibü’d-dürriyye’si ve el-Kasîdetü’1-hemziyye’si ile Şemseddin İbnü’l-Cezerî’nin Mevlidü’n-nebî ve nihayet Ca’fer b. Ha san el-Berzencî’nin el-’İkdü’l-cevher’i zikredilebilir. Günümüzde Arap dünyasında, Hindistan’da ve Güneydoğu Asya İslâm ülkeleriyle bütün Afrika İslâm ülkelerinde Arapça’sı ve çeşitli dillerdeki tercümeleriyle en çok okunan mevlid ise Medine Müftüsü Ca’fer b. Hasan el-Berzencî’nin Mevlidü’n-nebî adlı eseridir. Doğu Afrika sahillerinde ise Abdurrahman İbnü’d-Deyba’ ez-Zebîdî’nin el-Mevlidü’ş-şerîf ’i ile Somali’de Ebü’l-Hasan Nûreddin’in ‘Unvânü’ş-şerif adlı mevlidleri oldukça meşhurdur. Afrika Sevâhilî dilinde dosya de çok sayıda mevlid kitabı bulunmaktadır. Şerif e-Mansabî’nin bu dilde yazılmış Kitâbü’l-Mevlid’i çok meşhurdur. Türk dünyasında mevlid denilince şüphesiz Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât adını verdiği mevlid akla gelir. Diğer İslâm edebiyatlarıyla mukayese edildiğinde mevlidlerin Türk edebiyatında kuşkusuz ayrı bir yeri vardır. Çoğunlukla manzum kaleme alınan bu eserler, Türk halkının peygamber sevgisinin bir göstergesi olarak sayı itibariyle de dinî türlerin hiç birinde görülmeyecek zenginliktedir. Süleyman Çelebi’nin nazmettiği mevlidin herkes tarafından beğenilip okunmasından dolayı bu konu sonraki yıllarda da şairler tarafından çokça işlenmiştir. İlk Türkçe mevlid metni hakkında kaynaklarda açık bilgi yer almamakla birilikte Süleyman Çelebi’nin hicri 812’de (1409) kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mesnevinin ilk mevlid olduğu görüşü yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Vesîletü’nnecât dışında Türkçe’de kaleme alınan mevlidlerin sayısı 200 civarındadır. Süleyman Çelebi’nin eseri örnek alınmak suretiyle yazılan Türkçe mevlid metinlerinin çoğu, aru zun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla ve mesnevi tarzında yazılmış olup, ortalama 600-1400 beyitten oluşan mevlidlerde genellikle Hz. Peygamber’in doğumu üzerinde durulmakta, ardından mi’racı ele alınmakta, çeşitli mucizeleri anlatılmakta, daha sonra vefatından bahsedilmektedir. Bu eserlerin hemen hepsi Ehl-i sünnet inancı doğrultusunda kaleme alınmış, yer yer âyet ve hadislerden iktibaslarla, telmihlerle desteklenmiş, birtakım iddiaların aksine çoğunda bid’at denebilecek fikirlere katiyetle yer verilmemiştir. Mevlidler umumiyetle tevhid, münâcât ve na’t ile (bazılarında ashâb-ı kirama methiye ile) başlamakta, kâinatın zuhur kaynağı olan nûr-ı Muhammedi’den bahsedilerek Hz. Peygamber’in (s.a.v) doğumuna geçilmekte, onun mi’racı ve diğer mucizelerinin anlatılmasının ardından vefatı konusuna yer verilmekte, en sonunda Rasûl-i Ekrem (s.a.v) ve ashâbı başta olmak üzere eseri yazan, okuyan ve dinleyenler için bir dua ile sona ermektedir. SÜLEYMAN ÇELEBİ ve MEVLİDİ İlk Türkçe mevlid yazarı olan Süleyman Çelebi, Bursa’da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi hicri 752 (1351) olarak kabul edilir. Süleyman Çelebi’nin, Ahmed Paşa’nın oğlu ve Orhan Gazi’nin silâh arkadaşı olup Fusûsü’l-hikem’e bir şerh yazan Şeyh HAYAT Mahmud’un torunu olduğu zikredilmektedir. Orhan Gazi’nin bu zata İznik’te bir medrese yaptırmış bulunduğu şeklindeki kayıtlardan onun ilimle uğraşan kültürlü bir aileden geldiği anlaşılmaktadır. Süleyman Çelebi’nin dinî ilimlere vukufiyetini eserinde işlediği konuları âyet ve hadislerle ustaca desteklemesi göstermektedir. Kaynaklar onun Yıldırım Bayezid devrinde bir süre Dîvân-ı Hümâyun imamlığı da yaptığını ve 802’de (1400) Bursa Ulucamii imamlığına Emîr Buhârî’nin tavsiyesiyle getirildiğini nakleder. Şairin hicri 825’te (1422) vefat ettiği kabul edilmektedir. Kabri Bursa’da Çekirge yolunda, Eski Kaplıca yakınlarındaki Yoğurtlu Baba Zaviyesi önünde bulunmaktadır. Türbesi harap bir durumdayken 1952 yılında Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu aracılığıyla onarılmıştır. Osmanlı coğrafyasında Mevlid denilince akla gelen ilk eser olan Vesîletü’n-necât’ın, hicri 812 (1409) yılında Bursa’da tamamlandığı bilinmektedir. Başka bir eseri bilinmeyen Süleyman Çelebi’nin mevlidini kaleme almasıyla ilgili yaygın rivayet şu şekildedir: Onun Ulucami’de imamlık yaptığı yıllarda bir vaiz, Bakara sûresinin 285. âyetini açıklarken peygamberler arasında bir fark bulunmadığını, bu sebeple Hz. Muhammed’in (sav) Hz. Îsâ’dan ve diğer peygamberlerden üstün olmadığını söyleyince cemaatten bazıları vaize karşı çıkmış, tartışmalar büyümüş, bu arada Süleyman Çelebi. “Ölmeyip Îsâ göğe bul duğu yol / Ümmetinden olmak için idi ol” beytini söylemiş, halkın çok beğendiği bu beyti daha sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v) sevgisini terennüm edecek ve onun hayatının bazı bölümlerini içine alacak şekilde geliştirerek eserini tamamlamıştır. Eser, asıl isminden ziyade yazma nüshaları genellikle “mevlid / mevlüd” başlığını taşıdığından, hatta bazan “mevlûd” şeklinde yazıldığından “mevlid” veya “mevlüd” olarak tanınmıştır. Vesiletü’n-necat sade bir Türkçe ile yazılmıştır. Eserde fikir, bilgi ve duygular çok sanatkârane bir üslûpla anlatılmıştır. Müellifin ifadeleri dinî heyecanına bağlı olarak gelişip zenginleşmiş ve ona dönemin çizgisini aşan şahsî ve sanatlı özel bir üslûp kazandırmıştır. Eserde kullanılan ifadeler halka yönelik konular da çok sade, dinî kavramların anlatımın da bazan girift, fakat anlamın derinine inildiği takdirde gönlü fethedecek özelliktedir. Eserde yer yer dinî mefhumların, farz ve vaciplerin beyan edildiği, İslâm tasavvufunun şerî hükümlerle örtüşen yönlerinin işlen- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 diği de görülür. Türk edebiyatına mal olmuş tasavvufî remizlerin başarıyla kullanıldığına şahit olunur. Bunun yanında Vesîletü’n-necât’ta tenasüp, cinas, tevriye, teşbîh ve temsil gibi edebî sanatlara da yer verilmiştir. Bir münâcâtla başlayan eserin muhtevasını ortaya koyan bab başlıkları şöyledir: Allah’ın birliği hakkında, nâzım için dua talebi ve kitap için özür beyanı, âlemin yaratılma sebebinin beyanı, Hz. Muhammed’in ruhunun yaratılmasının beyanı, Hz. Muhammed’in (s.a.v) vücudunun zuhura gelmesinin beyanı, Hz. Muhammed’in (s.a.v) doğumu sırasında ortaya çıkan fevkalâdeliklerin beyanı, Hz. Peygamber’in (s.a.v) methi, mucizelerinin, mi’racının ve hicretinin beyanı, onun bazı vasıflarının beyanı, nükte ve nasihat, kötü fiillerden nehyetme, risâletin tebliği, Hz. Peygamber’in (s.a.v) vefatı ve hatime. Vesîletü’n-necât, yazıldığı dönemden itibaren Osmanlı coğrafyasındaki halk arasında çok beğenilmiş, bilhassa Hz. Peygamber’in (s.a.v) doğum günlerinde okunmuş, bestelenmiş, çeşitli dillere çevrilmiş ve nazîreleri yazılmıştır. Ayrıca başta Balkanlar olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerinde bir ibadet anlayışı içinde mübarek gün ve geceler yanında doğum, ölüm, sünnet, evlenme, askere gönderme gibi pek çok vesile ile okutulmaya devam edilmiştir. Son olarak gerek mevlid kutlamaları, gerekse bu kutlamalarda mevlid adı verilen şiirlerin okunmasıyla ilgili ulemanın görüşlerine gelecek olursak; Hz. Peygamber (s.a.v) zamanın da ve ondan sonraki birkaç asır boyunca kutlanmayan mevlidin daha sonra kutlanması ve bu kutlamalarda mevlid için yazılmış şiirlerin okunmuş olmasının meşruiyeti ulemâ arasında çokça tartışılmıştır. Mâliki fakihi İbnü’1-Hâc el-Abderî (ö. 737/1336) bid’at konularına geniş yer verdiği el-Medhal adlı eserinde mevlidin Rasûlullah (s.a.v) devrinde ve ona son derece bağlı olan ashap ve tabiîn (Selef) zamanında kutlan madığını, dolayısıyla bid’at olduğunu söyleyerek mevcut uygulamalara şiddetle karşı çıkmıştır. İbnü’l-Hâcc’ın çağdaşı olan bir diğer bir Mâlikî âlimi Tâceddin Ömer b. Ali el-Lahmî el-Fâkihânî de mevlidi bid’at-ı seyyie kabul ederek ona karşı çıkmıştır. İbn Teymiyye onu takip eden Vehhâbî ulemâsı ve Muhammed Abduh gibi çağdaş ıslahatçı âlimler de mevlid kutlamalarına şiddetle karşı çıkmışlardır. M. Reşîd Rızâ, Mısır’da mevlidlerde görülen çirkin uygulamaları eleştirir ve ulemâyı bu konuda sessiz kalmaları yüzünden kınar. Bununla birlikte mevlid kutlamasının bizzat kendisine değil, bu vesileyle işlenen kötülüklere karşı olduğunu belirtir ve bu uygulamalardan kurtuluş yollarını gösterir. Vehhâbî geleneğine mensup çağdaş âlimlerden Suudi Arabistan müftüsü Muhammed b. İbrahim Âli Şeyh, Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz, Hammûd b. Abdullah et-Tüveycirî gibi şahsiyetler her çeşit mevlid kutlamasına karşı çıkarak bu konuda risaleler kaleme almışlardır. Kuzey Afrika’da Cezayir gibi bazı ülkelerde ıslahatçı âlimler ise, mevlidin geleneksel şeklini eleştirmişlerse de, yeni nesillerde inanç ve millî şuurun güçlenmesi için mevlidi yeni birtakım etkinliklerle kutlama yolunu benimsemişlerdir. Ebû Şâme el-Makdisî (ö. 665/1267), İbn Abbâd en-NefzîerRundî, Şemseddin İbnü’1-Cezerî, İbn Nâsırüddin ed-Dımaşkî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Şemseddin es-Sehâvî, Celâleddin es-Süyûtî, Şehâbeddin Ahmed b. Mu hammed el-Kastallânî ve Muhammed b. Yûsuf eş-Şâmî gibi âlimler ise Hz. Peygamber’in (s.a.v) dünyaya gelmesi sebebiyle sevinmenin, onun doğum günü münasebetiyle muhtaçlara yardımda bulunmanın, Rasûl-i Ekrem’e (sav) dair şiirler okumanın, güzel elbiseler giyerek sevinç gösterisinde bulunmanın birer güzel amel olduğunu, dolayısıyla mevlid kutlamalarının bid’at-ı hasene sayılması, ancak bunun yanı sıra halk arasında görülen ve dinen hoş karşılanmayan davranışların bundan ayrı düşünülerek önlenmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Günümüzde de gerek ulema gerekse Müslüman topluluklar arasında mevlid uygulamalarıyla ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bir kısmı mevlidin bidat olduğunu ileri sürmek suretiyle okutulmasına tamamen karşı çıkarlarken, bir kısmı ise mevlidin dini gün ve gecelerin ihya edilmesinden, aynı zamanda sünnet merasimi, düğün ve vefat gibi dini törenlerin icrasında okunmasından yola çıkarak, bunun Hz. Peygamber’in (s.a.v) anılması ve Allah’a dua edilmesine vesile olduğu, dolayısıyla okunmasının doğru, hatta gerekli olduğu kanaatini ortaya koymaktadırlar. Bunun yanı sıra mübarek gün ve gecelerde, bebek doğum törenlerinde, sünnet merasiminde, düğün toplantılarında ve nihayet vefat ya da sene-i devriye vesilesiyle düzenlenen programların tamamında mevlid okunmasının anlamsız olacağı da dile getirilmektedir. Burada şunu ifade etmek gerekir ki, gerek sosyal, gerekse dinî adet ve uygulamalar ancak asırlık bir tecrü- dosya be birikimi ve aktarımı ile gelenek haline gelebilirler. Bunların kısa sürede hem yaygınlaşması hem de ortadan kaldırılması ve etkisiz hale getirilmesi mümkün olmaz. Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i de Osmanlı’nın kuruluş döneminden günümüze kadar geçen sürede varlığını ve etkisini devam ettirmiştir. Kendisine rakip ve nazire kabilinden pek çok mevlid yazılmışsa da Vesîletü’n-necât çağları aşmak suretiyle Osmanlı coğrafyasında ve günümüz Türkiyesi’nde mevlid denilice akla gelen ilk manzum eser olmayı sürdürmüştür. Ayrıca mevlidin bidat olduğuyla ilgili fikirler de gerek mevlid adetini, gerekse Süleyman Çelebi’nin eserini etkisiz hale getirememiştir. Zira ülkemizde olduğu gibi özellikle bir zamanlar Osmanlı’nın hakim olduğu bölgelerde mevlid, dini gün ve gecelerin alternatifsiz en önemli ihya vesilesi olmaya devam etmektedir. Gerçekten de dinî bir temeli olmamakla birlikte, mevlid merasimleri Müslüman toplumun en çok önem verdiği, yaşattığı adet ve geleneklerden birini teşkil eder. Şu ana kadar mübarek gün ve geceler ile doğum, evlilik, sünnet ve ölüm merasimlerinde mevlidin yerini doldurabilecek güçlü bir alternatif de bulunamamıştır. Ancak bu merasimlerin tamamında standart bir mevlid okunması uygulaması da tartışılmalıdır. Belki özellikle sünnet merasimi ve düğünler için mevlid okunması dışında dinin müsaade ettiği meşru sınırlar çerçevesinde alternatif kutlamalar yoluna gitmek mümkün olabilir. Ancak kandil geceleri, özellikle de mevlid kandili için Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i geçmişte olduğu gibi uzun yıllar boyunca alternatifsiz kalmaya devam edecek gibi görünmektedir. • Metnin hazırlanmasında Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin “Mevlid” (XXIX, 475-486) maddesinden istifade edilmiştir. Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca şu eserlere müracaat edilebilir: Necla, Pekolcay, Türkçe Mevlid Metinleri, (Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul 1950; Necla Pekolcay, Mevlid, İstanbul 1980; Hüseyin, Vassâf, Mevlid: Süleyman Çelebi ve Vesîletü’n-necât, (haz. Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı), Ankara 1999; Ahmet Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i Şerif, İstanbul 1958; Bahar Akpınar, Türk Kültüründe Dini Törenler ve Mevlid Kutlamaları (Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1999; Süleyman Çelebi ve Mevlid, (Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri) Sempozyum Kitabı, (editör: Mustafa Kara-Bilal Kemikli) Bursa Osmangazi Belediyesi Yayınları, Bursa 2008). HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 23 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber Hasene Yaptığı Yardımlarla Afrikalıların Gönlünü Kazandı asene IGMG Sosyal Yardım Derneği geçtiğimiz ay Afrika’da Kamerun ve Çad’ta, Gambiya, Nijer, Burkina Faso, Benin ve Mali’de su kuyuları açtı, binlerce katarakt ameliyatı yaptı, binlerce Adak & Akika kurbanı hissesini ihtiyaç sahipleriyle paylaştı ve destekçisi olduğu yetimleri ziyaret etti. H Kamerun ve Çad’ta 25 su kuyusu açıldı, 1.000 ameliyat yapıldı; Gambiya’da 13 su kuyusu açıldı, 651 hisse Adak & Akika kurbanı 2.900 aileye ulaştırıldı ve kendisine destek çıkılan yetimler ziyaret edildi. Nijer’de 12 su kuyusu faaliyete girdi. Burkina Faso’da 364 hisse Adak & Akika kurbanı dağıtımının yanında her birinden 5 ila 10 bin insanın istifade edebileceği kapasitede 6 derin su kuyusu açıldı. Benin’de 8 su kuyusunun açılışının yanında Adak & Akika kurbanları dağıtıldı. Mali’de 1.250 katarakt ameliyatı yapıldı ve su kuyusu alt yapı çalışmalarımız sürdürüldü. Kamerun ve Çad’ta Güney Bavyera Hasene Bölge Temsilcisi Adil Ergan ve Doğu Fransa Strassburg’dan Bekir Şahin; Gambiya’da Hasene Düsseldorf Temsilcisi Selim Bilgen ve Hamburg Temsilcisi Tamer Çoban; Nijer’de Fransa Alpes’den Ömer Yılmaz; Burkina Faso’da Doğu Fransa Strassburg’dan Yasin Çavuş ve Kuzey Hollanda’dan Yakup Yıldız; Benin’de Almanya Rhein Saar’dan İhsan Altundaşoğlu ve Güney Batı Fransa’dan Fatih Sumar ve Mali’de Hasene Genel Sekreteri İbrahim Kaygısız ve Belçika’dan Mahmut Erdoğan gözlemci olarak bulundular. Gambiya’da Yetimlerimizle Kucaklaştık Geçtiğimiz ay Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği’nin gönüllüsü olarak Gambiya’da bulunan Hasene Düsseldorf Temsilcisi Selim Bilgen ve Hamburg Temsilcisi Tamer Çoban ülkelerine döndü. Gambiya’da Su Kuyusu Projesi’ni takip eden ve Adak & Akika Kurbanlarını kesip dağıtan Bilgen ve Çoban, Hasene’nin destek olduğu yetimleri ziyaret etti, onlar hakkında bilgiler aldı: “Gambiya’da bulunuşumuzun 8. gününde buradaki hizmetlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği’ne yetim bağışında bulunan yardımseverlerimiz adına Gambiya’daki yetimlerimizi ziyaret ettik. Yetimlerimizle bizzat görüşme imkanımız oldu. Yaşları, eğitim durumları ve sağlık durumları ile ilgili kendilerinden bilgi aldık, onlarla tanışma fırsatımız oldu. Yetimlerimizin bazıları bizlere Kur’an’ı Kerim okudu. Bu yetimlerimizden bazılarının isimleri şunlar: Bilal Mbye, Nfamara Sanneh, Hava Ceesay, Ensa Luwareh, Kaddy Saha, Zaimabo Jabg, Moden Kjabi, Ebrim Cecsad, Lamin Cecsad, Ansuman Badjong. Bağışlanan yardımların bizzat yerine ulaştığını görmek; bağışların yetimler için neyi ifade ettiğini gözlemlemek bizleri ziyadesiyle sevindirdi. Bizler Gambiya’dan yetimlerimize destek olan yardımseverlerimize yetimler, mağdurlar ve mazlumlar adına Allah razı olsun diyoruz. Bu noktada Hasene Derneğimize desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Yardımlar devam etmesini temenni ediyoruz. Yetimlere yönelik yaptığımız konuşmada, Yetimlerin duasının ne kadar önemli olduğunu ve yardımseverlerin bu dualara talip olduklarını vurguladık ve söyledik. Yetimlerimizden beklediğimiz bir başka şey olarak ise, eğitimlerini en iyi şekilde sürdürmeleri ve insanlığa faydalı olma hususunda bir ideale sahip olmalarıydı. Konuşmalarımızın ardından yetimlere hediyelerini dağıttık. Toplu duamız oldu. Duaların ardından yetimlerimizle vedalaşarak ayrıldık.” HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 24 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber DiTiB’de Almanca Uyum Kursu Sertifikaları Verildi iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Eğitim ve Kültür Müdürlüğü’nce düzenlenen törenle, Almanca uyum kurslarını başarıyla tamamlayan 17 kursiyere sertifikaları verildi. Sertifikalarını almanın sevincinin yaşadığı törende Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu kurslar hakkında bilgi verdi. Göç Yasasına değinen Uğurlu şunları söyledi: “Yasa gereği, yeterli Almancası olmayanların bu kurslara mutlaka katılmak zorundadır. Bundesamt ile ortaklaşa düzenlenen resmi kurslar sonunda yapılan sınavlarda, katılımcılara Uyum Kursları Bitirme Sertifikası (DTZ) verilmektedir. Bu sertifikalar göçmenlere iş ararken, oturma izni verilirken, Alman vatandaşlığına müracaat edilirken ve işsizlik yardımı alırken istenmektedir. Burada bugün kursa diğer milletlerden de olmak üzere katılan 17 kursiyerin; 14 kişi B1, diğer üç kişiye ise A2 düzeyinde sertifikası verildi.” Kursiyerleri tek tek tebrik eden DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere dilin önemine değindi. Kursları tamamlayarak hem kendi gelecekleri, hem de gelecek nesiller için en iyi yatırımı yaptıkları; bundan sonra da Almancayı geliştirmeyi zevkle sürdürmelerinin önemini ifade eden Prof. Dr. Dere, “Almanca kurslarını önemsiyoruz. Kursları bitirerek DİTİB ile bağınızı koparmayın diğer hizmetlerimizden istifade edin. Burada öğrendiklerinizin üzerine bilgiler takviye ederek, Almancayı geliştirerek ancak o zaman toplumda daha iyi bir yere gelinebilir” dedi. Konuşmasının ardından Prof. Dr. Dere, kursiyerleri tebrik ederek, sertifikalarını dağıttı. D HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 25 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber Köln Polis Merkezinden Türk Gençlerine Çağrı ederal Alman Polis Teşkilatları Köln Merkezinde Türk gençlerine yönelik bilgilendirme çalışması yapıldı. Yapılan çalışmada ülke nüfusuna oranla genelde yabancı kökenli polis sayısı özelde de Türk gençlerinin bu mesleğe olan ilgisini artırmağa yönelik bir çalışma yapıldı. Yapılan oturum KRW Uyum (LAGA) Meclisleri Başkanı Tayfun Kelteğin talebi Polis merkezinin onayıyla gerçekleşti. Toplantı 1975 yılında öldürülen polis memuru Walter Pauli nin adını aldığı Walter Pauli Ring 2 nolu Köln merkezde yapıldı. Proğram moderatörlüğünün Türk Komiser Bayan Emine Tayfur çok düzgün bir türkçeyle idare etti. Proğramda ilk söz alan Türkiye Cumhuriyeti Köln Başkonsolosu M.Kemal Basa beklenen türkçe konuşmasına Almanca başla- F yınca salondan alkış aldı. Basa konuşmasının satır aralarında şunları aktardı: “Bildiğiniz gibi biz Köln Konsolosluğu olarak iki defa polis mesleğine Türk çocuklarını yönlendirmek için proğram yaptık. Bunlardan birisi geçtiğimiz yıl Konsolosluğumuzun bahçesine kurdurduğumuz polis standında buraya çocuklarımızı yönlendirdik. Dolayısıyla demokratik toplumun bir parçası olucaksak katılım noktasında Alman toplumunun içerisinde olmalıyız.” Basa burada yaptığı konuşmada daha çok Alman Emniyet kurumuna yönelik verdiği mesajlarda şunları aktardı. “Türkler kendilerine el uzatılığında tutma entegre olma arzusu içerisindedirler. Köln Emniyet müdürlüğü böyle bir toplantı yaptığı için kendilerine teşekkür ederim” diyerek sözlerini ta- mamladı. Köln Emniyet Müdürü Wolfgang Albers burada yaptığı konuşmada: “Bizler her zaman Polis teşkilatı olarak sizlerle beraberiz. Bizler bu teşkilatı bilen kişiler arıyoruz. Burada sizler geleceğin nesillerini temsil ediyorsunuz. Kölnde yaşayan onbinlerce göçmen Türk olduğu için sizlere ihtiyacımız var. Maalesef şu ana kadar % 8`lik bir gurubu mesleğe kazandırabildik. Köln için bu çok az bir rakam. Polis teşkilatı çok iddialı bir meslektir. Bu mesleğe başlayanlar üniversite eğitimi alacaklardır. Toplumsal siyasal temel bilgiler öğretilecektir” dedi. Türk Alman Dostluk Derneği DTVK üyesi ve Laga başkanı Tayfun Keltek de burada yaptığı konuşmada emniyet teşkilatının bu tip organizasyonlardaki ilgisine teşekkür ederek ko- nuşmasının tamamını Almanca verdi. Türk Moderatör Komser Emine Tayfur yaptığı sunumda çalıştığı kurumla ilgili analitik rakamlar verdi. Polis Teşkilatı her yılın 1.9 tarihinde eğitime başlıyor. Polis Teşkilatının Köln, Düsseldorf, Dortmund, Gelsenkırschen Münster, Bielefeld gibi 7 ilde okulu mevcut. Polis olan her gencin ilk yılı karakolda sonraki iki yılı çevik kuvvette, bundan sonra da isteğe bağlı olarak Trafik, Özel harekat, Esrar eroin, yabancı ülkeler gibi bölümlerde kurum içerisinde ataması yapılabiliyor. Polis olmak için başvuranlara üç yıllık okul döneminde (Öğrenciyken) 1000 Euro bitiminde de bekar olan ortalama 1800, 1950 euro yaklaşık maaş alıyor. Kurumda 47 bin emniyet mensubu görev alıyor. 47 emniyet müdürlüğü teşkilatı var. 1.2 milyon nüfuslu Kölnde 320 bin yabancı yaşıyor. Yabancı nüfusun 172 bini kendi kimliğinde kalmış. Kölnde 61690 Türk yaşıyor. Köln Emniyet Müdürlüğü 7 bölgeye ayrılmış. Önümüzdeki yıl NRW eyaletine 1400 yeni polis memuru alınacak. Yapılan toplantının son bölümünde Türk polisler toplantıya katılan Türk velilerin sorularını cevapladılar. Bayan Komiser Aliye Albayrak`ın annesi ve babası toplantıda kızlarıyla gurur duyduklarını söylerken, Mehmet Karapınar Uşaklı 40 yaşında mesleğe ilk giren Türklerden, Ümit Yağmur 5 yıl elektrikçilik yaptıktan sonra polis mesleğine girmiş. Sinan Zengin spor bölümü mezunu bir yıl öğretmenlik yapmış o da sonradan mesleğe katılmış. Proğram sunucusu Emine Tayfur katılım sağlayan Türk ailelerine, Tayfun Kelteğe, Köln Konsolosuna ve tabi kurumu adına herkese teşekkür etti. COCUKCA C CO UKC CA . OCU BUGÜN NE DU DUA A EDELİM EDEELİM E Y ALL AH’IM: EY ALLAH’IM: Mutlak k hakim, ebedi hayat sahibi, Mutlak uyumayan, ölmeyen, ebedi, baki, uyumayan, sonsuz, bütün mahlukatın Kendisini tesbih ettiği her türlü noksandan uzak, bizim meleklerin ve Ruh denilen Cebrail’in Rabbi olan Allah’ım! Bize ilmini öğret isim ve sıfatların hakkında bize anlayış ver bize yardımın zırhını kuşandır! HOCA HOC A NASREDDİN’İN N BİRİ BİR GÜN GÖZLERİMİ ÇOK SEVİYORUM BİZDEN BiliyorumSİZE ki, gözlerim olmasaydı, dünyayı gö- remezdim. Annemi, babamı, dedemi, nimemi, kardeşlerimi göremezdim. Minik kediyi göremezdim. Oyuncaklarımı göremezdim. Kitap okuyamaz, bahçede koşamazdım. Geçenlerde arkadaşlarla köreme oynuyorduk. Sır abana gelince gözlerimi bağladılar. Hiçbir yeri göremiyordum. Korktum. İşte o zaman bunları düşündüm. Yalnız bunları değli, kör amcaları ve ablaları da düşündüm. Göremedikleri için ne kadar talihsizdiler. Ben gördüğüm için ne kadar mutluyum. Eve döndüğümde anneme, “Anneciğim, iyi ki gözlerim var” dedim. Annem, “İyi ki var” dedi. Sordum, “anne gözlerimin hakkını nasılı ödeyebilirim?” Saçlarımı okşadı Annem. Sonra dedi ki, “Gözleri görmeyenlere yardım ederek” dedi. “Bir de gözlerini yaratan Allah’a şükrederek.” “Nasıl şükredebilirim?” “Benim namazdan sonra yaptığım gibi yap: Ellerini aç ve ‘Allah’ım,’ de. ‘Beni insan olarak yarattığın için sana şükürler olsun. Bana göz verdiğin için sana şükürler olsun” de. Ellerimi açtım, duamı ettim. Şimdi çok mutluyum! AACELECİLİK, CELECİLİK İ İ , KKAİNATIN AİN İ ATTIN DÜZENİNE İ VE YARADILIŞINA YARADILIŞIN D A TERS DÜŞER Sabır, Sa abırr, sıkıntı abır sık kınt kınt nttıı ve darlığın d arlığ arlığ lğ ğı anahtarıdır ğın a anah na ah hta ht htar ta arrıdır ıdır dr Pe Peygamber ygamber Ef Efendimiz (s.a.v.), .v.), . “Acelecilik “Aceleciliik şe şeytandan, ih-enddimiz (s.a. ytandan, akıllıca ih tiyatla düşünerek hareket Rahman’ dandır”” buyur buyurur. tiy atla düşüner ek har eket etmek ise Ra ahman’ dandır urr. HANGİ SAZIN SESİ GÜ ÜZELL? GÜZEL? Acelecilik şeytanşeytanP EYG GAMBERİMİZ İ , ““Acelecilik PEYGAMBERİMİZ, dan, akıllıca ih tiyatla düşüner d ek har eket ihtiyatla düşünerek hareket etmek ise Rahman andır” buyurur r. Rahman’’ da dandır” buyurur. yişine kainatın düz Acelecilik işleyişine düzeniAcelecilik tabiatın işle enine kısacası yyaratılışa aratılışa ter tterss düşer r. düşer. ortasında baharın isteyeKışın or ın gelmesini iste tasında baharı yemeyiz. Baharın gelişin ni beklemek zzorunda orunda meyiz. gelişini işlerimizin olduğumuzu gibi işler imizin zamanında beklem mek lazımdır bitmesi için de beklemek lazımdır.. Buna diyoruz. sabır diyoruz. Acelecilik bir işin vvaktinden aktinden önc e olması Acelecilik önce olması-zamanını amanını beklemek nı istemek sabır ise za demektir. demek tir. devamlılığa Çalışmalarımızda da ssabra abra vvee de vamlılığa muhtacız. belki gelecek çok muh tacız. Sabır be elki güç gelec ek ama Nasreddin Nasr eddin hoc hoca arkadaşının adaşının eevine vine gitmiş… a bir sanatçı sanatççı ark Arkadaşı Nasreddin Hoca’ya edd din Hoc a’ya tek tek Ark adaşı sazlarını Nasr gösterme ye başlamış. göstermeye İlk önce önce Uy Uygur gur sazı çalmış… Sonr Sonraa tambur tambur,, ondan sonr sonraa bağlama Hoca’nın rrebap… ebap… Derken akşam da ba ağlama çalmış… ama Hoca ’nın sofrada… sofraa kuruluy kuruluyor ikram gözü kurulacak olan sofr adaa… Ne sofr or ne ikr am Nasreddin Hoca’ya vvarmış… armış… Nasr eddin Hoca ’ya bir lokma yyemek emek bile vvermemiş. ermemiş. Sonunda arkadaşı sormuş: ce han gi sazın se zi “Hocam sazların hepsini din dinlediniz, sizce hangi sezi nlediniz, siz güzel?” daha güzel?” “Bence, şimdi hiçbir sazın se esi kaşıkla tenc erenin sesinden “Bence, sesi tencerenin daha güz el olamaz” diy evap vvermiş. ermiş. güzel diyee ccevap acı ilaçç gibi fa ydasını sonr ecektir. faydasını sonraa göster gösterecektir. Hz.. İsaa “Hoşlanmadığına sabr sabretmedikçe hoş-Hz etmedikçe hoş landığ ğını ele geçir emezsin!” der tten landığını geçiremezsin!” der.. Gerçek Gerçekten hoşlanmadığımız, nmadığımız, sonucu elde edemeyiz. edemeyizz. hoşlan Öz ellikkle der slerimizde, ilmi çalışmalarım mızÖzellikle derslerimizde, çalışmalarımızsabrın da sab brın büyük önemi vvardır. ardır. Çalışm tı vve e malarımızda elbet bir kısım sıkın Çalışmalarımızda sıkıntı darlıklarla karşılayacağız. üstesindarlıkl arla karşıla yacağız. Bunların üstes sinden an ncak sabırla gelebiliriz ntı vve e Sabır sıkın ancak gelebiliriz.. ““Sabır sıkıntı darlığı ın anah tarıdır” demişler darlığın anahtarıdır” demişler.. anda şeyleri anlamaya öğrenmeye Bir an da birçok şe yleri anlama ya öğr enm meye kalkmak sabırsızlıktır. Sindiree sindir sindire, anlaya kalkmak sabır sızlıktır. Sindir e, an nlaya anlaya hareket akıllılıktır. anlaya har eket etmek ise akıllılık tır. sabır işidir.. Her iş sabır ister ister. İlim sa abır işidir r. Siz siz olun olmayı deneyin. sabırlı olma yı mutlaka dene yin. BİR KISSA BİN HİSSE H HIRSIZLIK H HIRSIZL HI RSIZLI LIK LIK K VE E ALLAH’IN ALLA ALL AH H’IN ’IN SOPASI SOP OPASI O PA P A AS SII MİNİ TEST Hasta Has sta ziyaretine ziyarretine e gittiğinizde ne n yaparsıız? BUGÜN BUGÜN DE hasta ziyaretine ziyarettine gidip ne yaptığınızı yaptığınızı test edeedelim, olur mu? mu? 1. HASTA gittiğinizde hediyee götürür müsünüz? 1. HA STA ziyaretine ziyaretine git tiğiniizde hediy Evet Hayır E vet Ha yır 2. DURUMU olursa söyleyip moral DURUMU ne olur sa olsun n iyi olduğunu söyle yip mor al vvermeye ermeye çalışır mısınız? Evet Hayır E vet Ha yır 3. ZİYARET ZİYA ARET sırasında sırasında onu neşelendirecek şeylerden bahsederr neeşelendirecek şeylerden missiniz? Evet Hayır E vet Ha yır yyanında anında iken devamlı devamlı neşeli gör emeye ga yret 4. HA HASTANIN göremeye gayret STANIN A eder misiniz? E vet Hayır Evet Hayır kaçıracak şeylerden şeyleerden bahsetmeme ye dikkat 5. NEŞESİNİ kaçıracak bahsetmemeye gösterir misiniz? Evet Hayır E vet Ha yır et olduğunu hatırlatır mısı 6. HA HASTALIĞIN günahlaraa kefar mısı-STALIĞIN A günahlar kkefaret nız? Evet Hayır E vet Ha yır durumu ümitsiz ümitssiz bile olsa onu çok iyi bulduğunu 7. HA STANIN A 7. HASTANIN bulduğunu-zu söyler misiniz? E vet Ha yır Evet Hayır STALARIN A adığından yyakınır akınır mısınız? iyi bakılma 8. HA HASTALARIN bakılmadığından E vet Ha yır Evet Hayır 9. KENDİ dertlerinizi dertlerinizi anlatırr mısınız? 9. Evet Hayır E vet Ha yır bula buldu?” gibilerden la seni mi buldu ?” gibiler den 110. 0. “BU “BU hastalık da bula bu yyakınır akınır mısınız? Evet Hayır E vet Ha yır DEĞERLENDİRME:: 9. 10.. sorular sorularaa “Ha “Hayır” “Evet” 9. ve ve 10 yır” diğerlerine “E vet” şeklinde cevap iyii bir hasta ziy ziyaretçisisiniz cevap vvermişseniz, ermişseniz, çok iy aretçisisiniz demektir. demek tirr. görmekten mekten mutlaka memnun Hasta dostlarınız sizi görm oluyorlardır. oluy orlardır. Yok tersini Y ok eğer, eğerr, ter sini yyapmışsanız apmışsaanız dikkatli olmanız lazım. Hastalaraa kendi der dertlerini açmamalısınız.. Üzün Üzüntüleriniz Hastalar tlerini açmamalısınız tüleriniz ebeli etmemelisiniz etmemelisiniz.. D Daima ma neşeli görünmelisiniz vve aim e uygun hediye götürmelisiniz.. hastalığına uy gun bir hed diye götürmelisiniz HA Mevlana çok ibr et der si HAZRETİ AZRETİ Mevlana ibret dersi vveren eren bir hır sızın başına gelenleri şöyle hırsızın anlatır. anlatır r. hırsızın bahçeye girer. ““Vaktiyle Vaktiyle hır sızın biri, bir bahçe ye gir err. Bahçede güzel meyve başına Bahçe ede en güz el me yve ağacının başın na çıkar. ççıkar ar. Meyvelerin Meyvelerin iyi y vvee olmuşlarına ş uzanamaz. amaz. Dalları uzana Dalları sallayarak sallayarak meyveleri meyveleri dökmeye başlar. Dalların hışırtısınalların hışır tısınyyere ere dökme d ye başlar r. D dan bahçe baahçe sahibi durumu görür Koşarak Koşarakk ağacın n yanına yanına gelir. gelirr. Adama A dama bağırır: bağırır: “Hey, Kimsin sen?? Bütün “He y, ne yyapıyorsun? n apıyorsun? K imsin sen meyvelerimi serdin. Allah’tan kork-me yveelerimi yyere ere ser din. Allah ’tan kork mısın?” ?” maz mısın m Ağaçtaki hırsız oralı üstelik aki hır sız hiç or elik Ağaçta alı olmaksızın, üste konuşur:: pişkin pişkin konuşur bağırıyorsun Allah’ın bağın“Ne Ne ba ağırıyorsun be adam. adam Allah ’ın ın bağı nAllah’ın meyve dan A llah’ın kulu bir me yve yyerse erse bu suçç der.. mudur?” der Bahçe sahibi: aşağıya, görüşelim”” der der.. “İn bakalım aşağıy g a, in de görüşelim Hırsız şekilde gayet ilde ga yet sakin Hırsız adam yüzsüz bir şek iner. hırsızın ağaçtan aşağı iner r. Bahçe sahibi s hır sızın güzelce bağlar. elini kolunu güz g elce bağ bağlar r. Hizmetçisini etç çağırır:: çağırır sopayı, herife!” der. e!!” der ““Al Al şu sopa yı, vur şu herif r. sopayı vurdukça, hırsız Hizmetçi sopa yı vur dukça, hır sız başlar bağırmaya: bağırma ya: efendim etme-““Aman Aman ef endim ne olur yyapmayın pmayın etme ap Allah’tan Diyerek yin! Allah ’tan korkun.” Diy e ek bağırıp er çağırır.. çağırır gülerek: Bahçe sahibi güler ek: çağırıyorsun “Ne bağırıp çağırıy orsun bee adam! Sopa Allah’ın… Vuran Allah’ın Allah’ın Allah ’ın… V uran Allah ’ın birr kulu… Allah ’ın getiriyor… bir emrini yyerine erine getiriy or… Bunun ne der.. günahı vvar?” ar?” der TTARİH A ARİH DEDE D YYAZIYOR AZIYYOR O BOY BOYAMA YAMA A SSultan uultan Mahmud Maahmudd Han’ın Ha an’ın ffermanı ermanı Dinimiz Dinimiz, i , büluğa b ermeden önce önce çocuklara a dini di ini ve ve dünyevi dü ünyevi bilgilerin verilmesini verilmesini emretmektedir. em m etmektedirr. Ecdadımız mr Ecdadımız buna çok dikkat dikkat ederdi sevgili çocuklar. güzel ed d di se der vgili çocuklar r. Bunun en güz el örneğini ülkenin ör rrneğini Sultan S 22.. Mahmut Hanın ülk enin her tarafına gönderdiği eder. ta a afına ggönder ara diği bir fferman r. erman teşkil eder erman or: Bu ffermanda nda şöyle deniy deniyor: “Dini vvecibeleri ecib beleri öğr etmek vvee seçec eği mesle eğin öğretmek seçeceği mesleğin bilgilerinee sahip kılmak babaların çocukların na çocuklarına karşı ilk vvazifesidir. azif n a esidir. Ne yyazık azık ki bir zamandan ak, ço çok unutarak, ço-beri bir ço ok ana vvee baba bunu unutar cuklarını daha d beş altı yyaşında hırsı aşında kazanç hır sı iile le sanat sahi sahiplerinin çırak olarak iplerinin yyanına anına çır ak olar ak vveriyorlar eriyorlar o vveya eya başıb boş bır akıyorlarr. Çocuklar çağında cahil başıboş bırakıyorlar. ise kalanlar is se büluğ çağlarında hem kendileri dertt oluy oluyorlar. Bu, için hem de d memleket için der orlar. Bu u, gerektiren iki dünyada dünyada ccezayı ezayı ger ektiren bir ihmaldir.. Sizler Sizleree emr emrediyorum ihmaldir ediyorum ki bu elinizee değdiği anda bö bölfferman erman eliniz ölkadar genizde 6 yyaşını aşını bitirmiş ne kad dar ediniz. çocuk vvarsa arsa bunları tesbit ediniz z. Mevcut M Me vcut mahalle mektepleri mektepleri yyetmiyorsa etmiyyorsa hoca bularak mektepsiz bırakmabina vvee ho oca bular ak mek tepsiz çocuk bır akmayınız.. Mek Mektep çocukları yınız kları tep çağında olduğu halde bu çocu çalıştıranların yyanlarına anlarına alıp çalıştır anların şiddetle ccezalanezalan ndırılacaklarını dırılacakla arını ilan ediniz! Anasız vvee babasız okumaya tahsilini olanlarla, okuma ya gücü yyetmeyenlerin etmeyenlerin tahs silini devletin temin edeceğini de vletin te emin edec eğini ilan ediniz!..” 1854’de Abdülmecid Bu fferman, erman, 1854 ’de Sultan Abdülmeci d 1873’de Han 73’de Sultan Abdülaziz Han n vvee 18 tarafından tekrarlanmıştır. tar a afından da tekr arlanmıştırr. Osmanlıya padişahlar”” diy diyenlere enlere bu Osm anlıya ““gerici gerici padişahlar istiyoruz. ffermanı ermanı hatırlatmak istiy oruz. HAYAT üslüman Türk genci herşeyden önce kimliğinin önce müslüman, sonra Türk olduğunu bilmeli. Buna binaen: Kur’an-ı Kerim’i akıcı bir şekilde tecvidiyle, mahreciyle okuyabilmeli. Bundan ziyade Kur’an-ı Kerim’in 114 sureden ibaret olduğunu, bunların bir kısmının Mekke ayetleri ve sureleri olduğunu, diğer kısmının da Medine ayetleri ve sureleri olduğunu bilmeli. İlk inen ayetlerin (surenin) Fatiha suresi değil de, Alak suresinin ilk beş ayeti olduğunu bilmeli. Bu beş ayeti ezbere bilmeli. Esma-ul Husna’nın ne olduğunu bilmeli. Bunların Allah-u Teala’nın 99 isminin olduğunu bilmeli. Siyer-i Nebi’yi, yani Peygamber Efendimiz’in hayatını baştan sonuna kadar en azından bir defa okumuş ve anlamış olmalı. Mekke Dönemini, ardından 622. yılında Hicreti ve ondan sonra Medine Dönemi’ni bilmeli. Hüzün Yılı nedir, Akabe Biatı nedir, Bedir Gazvesi, Uhud Gazvesi ve Hendek Gazvesi hangi savaşlardı, bunları bilmeli. Hulefa-i Raşidin’in kimler olduğunu bilmeli. Onların sıralamasında ilkinin Hz. Ebu Bekir, ardından Hz. Ömer ve Hz. Osman, sonuncusunun da Hz. Ali olduğunu bilmeli. Son üçünün ise sehit edildiklerini bilmeli. Bu dört büyük halifenin hayatlarını ve özelliklerini bilmeli. Rasulullah’ın vefatından sonraki halifelik döneminin yaşandığını, bundan sonra bir Cemel Savaşının meydana geldiğini, Kerbela Faciası’nı ve Hz. Hüseyin’in şehadetini bilmeli. Emeviler Dönemi’ni, Abbasiler Dönemi’ni var olduğunu bilmeli. Kameri ayların ne olduğunu bilmeli. Bu 12 ayı sıralamasıyla Muharrem ayından Zilhicce ayına kadar sayabilmeli. Hicret’ten sonra müslümanlar yeni bir takvime ve zamanlamaya başladıklarını bilmeli. Aşere-i Mubeşşere’nin ne olduğunu ve kimler olduğunu bilmeli. Bunların dünya hayatında Cennet ile müjdelenmiş olan on kişinin olduğunu (Aşere Arapçada on, Mubeşşere de müjdelenmiş manasına gelir) bilmeli. Peygamberler Tarihi’ni bilmeli. Kur’an-ı Kerim’de 25 peygamberin isminin geçtiğini ve onların (teferruatlı olmasa da) hayatlarını bil- M Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 27 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 Selma ÖZTÜRK [email protected] Müslüman Türk Genci Neleri Bilmeli? Müslüman Türk genci yaşamış olduğu ülkenin kültürünü, tarihini ve dilini (bu Almanya ise Almanca, Fransa ise Fransızca vs.), ana dili Türkçenin yanında güçlü (iyi yetmez) bir şekilde kullanabilmeli, okuyabilmeli ve konuşabilmeli. meli. Hz. Yusuf ’un kıssasını, Hz. Musa’nın ve kardeşi Hz. Harun’un kıssasını, Hz. Davut ve oğlu Hz. Süleyman’ın kıssasını bilmeli. Bu kıssaların bir kısmının ise benzerinin bugünkü Tevrat’ta, yani Eski Ahid’de yazmış olduğunu bilmeli. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ’nın TEK değil de, SON Peygamber olduğunu bilmeli. Bunun somut olarak ne anlama geldiğini bilmeli. La nuferrıgu beyne ehadim min “L rusulih.” ayetinin buna atfen hangi anlama geldiğini bilmeli. Hz. İbrahim’in Ata Peygamber olduğunu, onun iki oğlu Hz. İshak (r.a.) ve Hz. İsmail (r.a.)’den iki nesil türediğini bilmeli. Hanımı Hz. Sara (r.anha)’dan olan oğlu Hz. İshak’ın nesli İsrailoğulları olduğunu, hanımı Hz. Hacer (r.anha)’den olan oğlu İsmail’den Peygamber Efendimiz (Araplar) türediğini bilmeli Ehli Beyt kavramı kimler için kullanıldığını bilmeli. Bundan kasıt Peygamber Efendimiz’in ailesi, yani ev ahalisi ve akrabaları olduğunu bilmeli Ehli Kitab’ın ne olduğunu bilmeli. Kitab ehli dendiği zaman, bunların Yahudilerin ve Hiristiyanların olduğunu, yani semavi din kitab mensubları olduğunu bilmeli. Ehli Sünnet’in ne olduğunu bil- özel köşe meli. Ehl-i Sünnet denince ilk akla gelen dört büyük mezhebin olduğunu ve yine bunların Şafii Mezhebi, Hanefi Mezhebi, Maliki Mezhebi ve Hanbeli Mezhebi olduğunu bilmeli. Şafiileri Şiilerle karıştırmamalı. Hadislerin ne olduğunu, ne tür hadislerin olduğunu bilmeli. Sahih, hasen ve zayıf hadislerin mevcut olduğunu, mevzu (uydurma) hadislerin olduğunu ve Kutsi Hadislerin olduğunu vs. bilmeli Edilleyi Şeriyye’yi bilmeli. Bunların Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas olduğunu bilmeli. Bunların her birinin anlamı ve kullanımını (Fıkh) bilmeli. Adab-ı Muaşeret’in ne olduğunu bilmeli. Osmanlı İmparatorluğu’nu (en derin teferrutına girmeksizin) bilmeli. Her tarihi aklında tutmasına gerekmez elbet, lakin 1453 tarihinin Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettiği tarih olduğunu bilmeli. Bundan ziyade Dünya Tarihi’ni bilmeli. İki Büyük Dünya Savaşlarının yaşandığını ve bunların tarihlerini bilmeli. Mesela, Bosna Savaşı’nı günümüzün gençlerinin çoğu o zaman küçük oldukları için veya dünyada olmadıkları için bilmiyorlar bile. Bu önemli tarihi olayları bizler tarafından öğrenmeliler. Mehmed Akif Ersoy’un hayatını (teferruatlı olmasa da) bilmeli. Safahat’ını bilmeli ve İstiklal Marşı’nın değil ilk iki kıtasını, toplam on kıtasını ezbere bilmeli. Ezbere bilmek yetmez, bu Milli Marşı’mızı anlayabilmeli. Vecd nedir, Cüda nedir, İzmihlal nedir ve Ruhi Mücerred nedir? bunları bilmeli. Müslüman Türk genci yaşamış olduğu ülkenin kültürünü, tarihini ve dilini (bu Almanya ise Almanca, Fransa ise Fransızca vs.), ana dili Türkçenin yanında güçlü (iyi yetmez) bir şekilde kullanabilmeli, okuyabilmeli ve konuşabilmeli. Pekiyi, gençlerimiz bu saymış olduğum konuların hangisi biliyor veya bilmiyorlar aceba? Bilmiyorlar ise, gençler kendi kişilikleri ve hüviyetleri için zaruri olan bu önemli konuları nereden öğrenecekler? Akşam yataklarına yattıkların zaman gece bir rüya veya bir ilham mı bekleyecekler? Yoksa bu saymış olduğum bilgiler onlara gökten zenbille mi inecek? HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 28 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 haber Türk Firmaları Şekerleme Fuarına Adeta Çıkartma Yaptı aklaşık 75 Türk firması dünyaya ürünlerini sunuyor. 65 ülkeden 1412 firma 110 bin metre kare alan ve 6 hallede ürünlerini pazarlamaya çalı- Y şacak. Almanya`nın Köln şehrinde bu yıl 42. düzenlenen şekerleme fuarına Türk firmaları hem İstanbul İhracat- cılar Meclisi çatısıyla hem de bireysel olarak yoğun ilgi gösterdiler. Fuar açılışını Köln Anakent Belediye Başkanı Jürgen Roters yaptı. TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir diğer fuarlarda olduğu gibi Türk firmalarını standlarında ziya- BANKA VE OFF-SHORE MAĞDURLARI İmar Bankası, Yurt-Bank, Egebank, Yaşarbank, Sümerbank’ın “OFFSHORE” mağdurlarının, faizlerini alamayanların, mağduriyetlerini giderici yeni çözüm imkanı oluşmaya başladı. Aşağıdaki imkana benzer imkanlardan istifade edebilirsiniz! TÜM HOLDİNGLERİN, TÜM MAĞDURLARINA! FARKLI VE YENİ BİR ÇÖZÜM YOLU İNKASSO METODU -Bu güne kadar, hiçbir Holdingden, hiçbir mağdurun parası, Türkiye‘deki kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanılarak icra yoluyla tahsil edilemedi. Bu şekilde emsal karar yok! Emsal tahsilat da yok! -Almanya’da Holdinglere karşı açılan davalar kazanıldı. Ama bu kararlar, Türkiye’de tanınıp, kabul edilip, kesinleşmedi. Bu nedenle de icra yoluyla tahsilat sağlanamadı. -Özetle; kelime oyunlarına gelmeyiniz. Dava kazanmak önemli değil. Önemli olan; cebinize paranın girmesi! *Biz, çözümün olmadığını bildiğimiz için, yıllarca bu tür alacaklarınızı “takip etme işini“ üstlenmedik. **ilk defa; yatırılan paralarınızı tahsil etmemizi sağlayabilecek türden; yeni belge, bilgi ve imkanlar elde ettik. Ve yine İlk defa, bu bulduğumuz çözümü uygulamaya karar verdik. Metodumuza güvendiğimiz için; -MAĞDURDAN, BAŞTAN, ÖZEL ÜCRET VE MASRAF TALEB ETMİYORUZ. -BAŞARDIĞIMIZ TAKDİRDE; MASRAF VE ÜCRETİMİZİ, TAHSİL ETTİĞİMİZ PARANIN İÇİNDEN ALIYORUZ. -BAŞARAMADIĞIMIZ TAKDİRDE; MAĞDURDAN ÖZEL ÜCRET VE MASRAF ALMIYORUZ. -TÜM BU HUSUSLARI YAZIP, İMZALAYIP, MÜHÜRLEYİP BELGE OLARAK SİZE VERİYORUZ. Üstelik: 1- Dava açıp kaybedenler, 2-Dava açıp kazandığı halde parasını tahsil edemeyenler, 3-Davaları devam edenler de çözümümüzden faydalanabilir. (hem de mevcut avukatlarını değiştirmeden!) HANGİ HOLDİNGE PARA YATIRDIYSANIZ, FARKETMEZ. SİSTEMİMİZDEN FAYDALANABİLİRSİNİZ: KOMBASSAN, Jet-Pa, YİMPAŞ, Endüstri Holding, İTTİFAK, Kaşıkçı, Apitaş, SAYHA, Büyük Anadolu, DEMİRKAYA, Demirkıran, AKSARAY, ASRİ, Emirdağ, Hadeka HAMATEK, İşlem, GÜRTEKS, KALDERA, Kamer, KATRA, KATILIM, Kübra, SİLM, Noya, TİLMO, Umpaş, UTM, Tüm Holdingler, TÜM BANKALAR. DİKKAT: KONTENJANIMIZ SINIRLI OLUP, KONTENJANIMIZI BİR SÜRE SONRA KAPATACAĞIZ! MÜRACAAT İÇİN: Bizi aramanız, adres vermeniz yeterlidir. Adresinize müracaat belgeleri postalanır. Türkiye’nin her şehrindeki hak ve alacaklarınız ve EMEKLİLİK HAKKINIZ tarafımızca takip edilir ret ederek katılımcılara plaket verdi. Basa İstanbul İhracatcılar stand Palivyonunda Fuar müdürü Zekeriya Mete ve basın mensublarıyla beraber olduğu çalışma ziyaretinde, Türk girişimcilerin yaşadığı zorluklara değindi. Köln Başkonsolosu kısaca şunları söyledi: “Bizim Avrupa topluluğuyla imzalamış bulunduğumuz Ankara anlaşması katma protokolleri uyarınca, hizmet alımı ya da hizmet sunumu için Almanya`ya gelen Türk vatandaşları vizeden muaftır. Vizeden muaf olduğuna dair Avrupa Birliğinin Adalet divanında kararları vardır. Bu hukuki durum yüksek mahkemenin içtihatıyla da teyid edilmiştir. Bir ülkenin gücünü öğrenmek istiyorsanız kaç tane global markası var ona bakacaksınız. Ne kadar ihracat yapıyor dünyada ne kadar bir ağırlığı var artık bunlar önemli. Yoksa kimse uçağınızı tankınızı deyil ekonomik değerlerinizle ölçülüyorsunuz” dedi. T.C. Köln Başkosolosluğu Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir de biriminin çalışmalarıyla alakalı verdiği bir örnekte, diplomatik aracılıkla bir Türk firmasının bazı sıkıntılarını nasıl çözdüklerini örnekledi. IGMG Wuppertal Yunus Emre Camii’nde Mevlid Kandili İhya edildi GMG –Düsseldorf Bölgesi Wuppertal Şubesi kendi bünyesinde güzel bir Mevlid Kandili programı organize etti. Wuppertal Cemiyet İmamı İsmail Arslan’ın başkanlığında organize edilen programda konuşan İsmail Arslan: “Bu gecenin feyzinden bahisle gecenin feyzinden faydalanalım. Bugün Peyganberimizin doğduğu gecedir” dedi. Programda kız ve erkek öğrenciler birbirinden güzel ilahiler söylediler. Wuppertal Cemiyet başkanı Abidin Temel ve Yüksel Köse Yasin-i Şerif okudular. Dedelerden “Bizleri de mahrum eyleme Allah, Dervişler ve Cennette Huri Kızları Allah deyu deyu”, ilahileri büyük ilgi gördü. Cemiyetin Cavit abisi de Necip Fazıl Kısakürek`in “Sakarya” şiirini okudu. Wuppertal Cemiyet Başkanı İsmail Arslan bir de kapanış konuşması yaptı. Namazdan sonra cemaate ikramlar vardı. I HAYAT LLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti ebedi ve daima üzerinize olsun. Salat ve selam O`nun Rasulüne, ashabına, aline ve ehline olsun. Sevgili dostlarım gelelim bugünkü yazımıza! Hacarap şeker komasında. Her sabah namazını camide kılan Hacarap o sabah namaza gelmez. Oğlu bakar Hacarap namaza gelmemiş, acaba namaza kalkamadı mı diye düşünür. Sabah namazını kıldıktan sonra Lidl`den bir şey alacağından doğru Lidl`le gider. Alacağını alır, dışarı çıkar, tam o sırada hanımından bir telefon gelir, bir haber: - Baban konuşamıyormuş, annen telefon etti. – Tamam ben gider bakarım. Hacarabın oğlu süratle babasının yanına gider. Babasının evine varınca annesi telaşla karşılar: - Oğlum baban konuşamıyor. Hemen babasının odasına girer babası Hacarap fıldır fıldır bakıyor. Babasına sorar: -Baba nasılsın? Babası cevap verir: - Bir şeyim yok. Bu sefer annesine: - Anne babam konuşuyor. Annesi içeri girer soru sorar: - Hacı nasılsın? -………………………….. Cevap yok. Oğlu tekrar sorar: -………………………. Yine cevap yok. Annesine: - Sen bu böyle olmuyacak babamı hazırla ben arabayı alıp geleyim, hastahaneye götürmemiz gerek diyerek. Oğlu arabayı getirmek için hemen kendi evine koşar. Vakit kaybetmeden arabayı alır gelir ama Hacarap kendinde değil gidecek durumu yok. Bu sefer ambulans çağrılır. Doktor ve hasta bakıcılar eve gelirler. Doktor eve gelip durumu oğluna ve hanımına sorar, onlar da bildiklerini söylerler. Doktor Hacarabın yanına gelir. Bu sefer doktora ne söylendi ise Hacarap tersini yapmaz mı! Doktor oğluna ve hanımı- A Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 29 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 M. Salih AYDIN [email protected] Hacarabın Serüvenleri 53 na, hani konuşamıyordu, hani yürüyemiyordu, hani şunu yapamıyordu, hani bunu yapamıyordu, diye söyleyince ne diyeceklerini şaşırırlar. Olan oğluna ve Hacabın hanımına olmuştur. Biraz sonra doktor hastalığını anlayınca mesela anlaşılır. Meğer Hacarabın şekeri düşmüş onun için öyle oluyormuş. Biraz şekerle karışık elma suyu içince biraz kendine gelir ama yine de hastahaneye kaldırırlar. Orada oğluna kızına ve hanımına ben nerdeyim? ben kimim? vesair söyleyip durur. Ama ertesi gün kendine gelince bütün yaptıkları kendine anlatılır. Kendisi bile olanlara hayret eder, inanmak istemez. Hala inanamıyor ve bu durumuna gülüyor. Bir hafta sonra hastahaneden çıkarırlar, dışarı çıkma felan dendiği halde Hacarap duramaz camiye gider, namazını kılacak ve eve gidecek. Namazdan sonra dua ederken birden şeker komasına girer, cemaatten bazıları hastahaneye götürelim felan derler, biraz dinlendikten sonra kendine gelir. Ve kendine şaşkın, şaşkın bakan cemaate: - Ne bakıyorsunuz daha 14 yaşındayım ara sıra şaka yapıyorum der. Biraz da gerçekleri düşünelim! Dünya zenginleri kapitalist zihniyet, üretimini daha çok satabilmek. İhtiyaç dışı malı piyasaya sürüm yapması ge- rektiğinden. Sinsi bir planla en mahrem yerimizden vurdular. Nasıl mı? Nasıl olsun! Namus, ar, aile, çocuk, anne baba kavramlarını zamanla birbirlerine yabancılaştırarak. Dünyada dengeler öyle değiştiki insanlar hatta bu işleri düzenleyenler bile fark edemedi. Hayatta en çok korktuğum şey insanların süratle değişimleri idi, oda oldu. Ve doğduğum günden bugüne kadar 53 sene geçti. Bir insan yaşamında azıcık zaman içinde nelerimizi vermedik. İnsanlar öyle değiştiki hala idrak edemiyorum. Daha doğrusu kabullenemiyorum. İnsan bu kadar esnek olur mu? Sanki bütün dünya insanlığı 11 şiddetinde bir deprem geçirdi. Ama velakin bu durum kimsenin umurunda bile değil. Eğer böyle bir depremi dünyadaki başka bir yaratılmış geçirse idi dengeleri değişirdi. Ahlaken kültürel ve dinsel anlayışımız 180 derece değişti. Ama bizim biz adem oğlunun umurunda bile değil. Sadece bir hedefimiz var! Günümüzü gün edelim, hayatı yaşayalım, en güzel yaşam benim yaşamım olsun. Ahh…. Ahhh… Hangisini sayayım hangisini anlatayım. Adam geliyor benim dağlarımdan bütün bitkisel yapıyı ve dolayısı ile vatanımın varlığını çalıyor, gidiyor. Bizim olan o varlığı bize kalmasın diye de dağlarıma zehir saçıp gidi- özel köşe yor. Kimsenin umurunda değil, bir ALLAH’ın kulu ne yapıyorsun demiyor. Adam bu götürdüklerini genlerini değiştirerek kendine has hale getirdikten sonra bize satıyor. Bize sattığı o tohumları bizim aleyhimize kullanıyor. Kimsede çıt yok. Neslimizi bozuyor, bünyemize zarar veriyor, insanımızı yok ediyor. Yediğimiz içtiğimiz haram veya zararlı maddelerden oluşuyor. Kimse sormuyor. Son 200 senede dünyanın dengesini insan oğlunun zehirlemesi ile adeta yaşanmaz hale geldi. Torunlarımıza, geleceğimize, acı, hastalık ve elem miras bırakıyoruz. Ama! Yine umurumuzda bile değil. Bencil ve sadece kendini düşünen, refah içinde yaşayayım da gerisi teferruat diyen insanlarla dolu şu dünyada insan gibi yaşamak büyük bir marifet. Düşünen ve gerçeği gören insan için yaşamak ve yaşamaya çalışmak çok zor. Çünkü bu dünyada 7 milyar insan içinde artık kendini yapayalnız hissediyorsun. Ne düşüncelerini ne fikirlerini destekliyorlar ne de bu sorunlara çare üretmeye yaklaşmıyorlar. Belkide doğrular için uğraşanlara bu deli neler düşünüyor diye gülüyorlardır. Ama yaklaşan tehlikeden hiç mi hiç haberleri yok. Bunu anlamak için biraz düşünmek yeter de artar. Ama ne yazıkki düşünmemek için adeta direniyorlar. Ve insana şöyle bir bakıyorlar sonra da fazla gölge yapma abi başka ihsan istemem, diyerek espri yapıyorlar kendilerince. Ciddiyet denen nesnenin yanına uğramamış bu insanların eline verilmiş bütün ipler. İstedikleri gibi at oynatıp kılıç kuşanıp biran önce insan neslini yok etmek için uğraşıyorlar. Kendi iplerini de kestiklerinden haberleri olmadan. Müslümanların yaradılışına uygun yaşamak gerekirken. Vahyedilen ayetlerle, hadislerle hakikat yoluna girmek gerekirken. Eğlence olan şu dünya hayatıyla kendimizi aldatıyoruz. Yunuslarımızın Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz. Sözlerine nasıl da kulak tıkadığımızın delilleri değil mi şu yaşam sandığımız hayat. ALLAH’a emanet olun. Selam ve dua ile. IGMG Wetzlar Fatih Camiinde Mevlit Kandili Programı GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Wetzlar şubesinde 1 eğitimci 3 eğitim yardımcısıyla birlikte, 3 sınıftan oluşan kız çocuklarına yönelik eğitim gayet verimli bir şekilde devam ediyor. Mevlit Kandili münasebetiyle çocuklarla birlikte, Peygamberimiz (s.a.v) in doğumu kutlandı. Allah Resülünü daha iyi tanımak ve örnek almak için hayatını okuyup aldıkları eğitimden imtihan oldular. I Aynı gün yarı dönem karnesini de alan öğrenciler iki sevinci birden yaşadılar. Eğitimci Naile Atsız: “Çocuklarımıza Peygamberimizi daha iyi anlatabilmek için bu tür programları düzenliyoruz. Wetzlarda aileler çocuklarının eğitimlerine gereken önemi veriyorlar ve yapılan çalışmalara mutlaka çocuklarını getirip eğitimlerini aksatmıyorlar. Bu şekilde hassas davranan velilere teşekkür etmek istiyorum” dedi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 30 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433 bulmaca