Ahirete İman’ın Önemi Başediyorum Derken Sorunları Kemikleştirmek Avrupa’da Türk Toplumunun Miladi Yeni Yılı Dr. Yusuf IŞIK 05 A.Engin KARAHAN 07 Selahattin SAYGIN 17 2016 Yılı İçin Umutlu muyuz? Murat KUBAT 09 Hayat Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung Sayı/Nr.: 112 • Yıl/Jahre: 13 • Ocak / Januar 2016 / Rebiü’l-Evvel 1437 Köln’de Yeni Hobi Atölyesi 18 TGRLP e.V. Rheinland Pfalz Türk Toplumu CDU ile görüştü 18 HASENE Tarafından 150 Ton Et Konserve Avrupa’ya Gelen Mültecilere Ulaştırılıyor 11 Emeklilik Prim Ödemelerine Zam Geliyor! Yaşar CİMŞİT 10 2015/2016 Vergi Kanununda Önemli On Değişiklik Asım TOZOĞLU 15 Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak İslam’ın Her Bir Prensibi İnsanlığa Işık Tutan Kavramlardır 06 ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesinden Örnek Faaliyet 08 Ömür Ağacından Bir Yaprak Daha Düştü Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez “Hiçbir Strateji, Müslüman Kanının Dökülmesini Önlemekten Daha Değerli Değildir” 19 Freiburg'da Kardeşlik ve Sevgi Gecesi 13 Mannheim Polisinden Çevre Camilerde Görev Yapan İmamlara Davet 10 DİTİB’de Şeb-i Arus Töreni Yapıldı 14 Almanya’da “Şebap Güvercin Festivali” 17 Ömür Ağacından Bir Yaprak Daha Düştü Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir editörden ][ 3 [email protected] Doğduğu günden öldüğü güne kadar hayatının her safhasında sorumluklar yüklenen insan, bu sorumluluklarını yerine getirdiği müddetçe huzurlu bir hayat yaşar. Sevgili dostlar Rabbimizin bizlere bahşettiği ömür; her yeni seneye girdiğimizde biraz daha kısalıyor. Ömrün değerini sadece yeni yıllar geldikçe mi hatırlamalıyız. Bize bahşedilen ömür sadece günlük gaileler ve ihtiyaçların karşılanmasıyla mı geçirilmeli? Bize verilen ömrün her anının sorulacağına inanan bir inancın temsilcileriyiz. Dinimiz bir işle uğraşırken dinlenmek için bile başka bir işle uğraşmayı tavsiye ediyorken, bizler aman çok yorulduk deyip sözde dinlenme adına kendimizi hayatın dışına atmaya çalışıyoruz. Yine bizler Kur`an`ın tabiriyle Allah`ın yeryüzündeki halifeleriyiz. Öyle olunca da bize bahşedilen ömrün süresi içerisinde muhakkak sorumluluklarımızın bilincinde olarak ömrümüzü idame ettirmeliyiz. Yani kısacası biz bu dünyaya boş yere gönderilmedik. Bizi Yaradan bizleri en şerefli mahluklar olarak yarattı ve akıl denilen o güzel nimeti de bizlere bahşetti. Aklı olan bir varlık olarak dünya hayatının ahiret hayatının tarlası olduğunu ve bu tarlaya ne dikersek ve yetiştirirsek hasatından elde ettiğimiz ürünün karşılığını da öbür dünyada göreceğimize inanıyoruz. Bu inanca sahip birisi de hayatının her anını dolu dolu geçirmek mecburiyetindedir. Doğduğu günden öldüğü güne kadar hayatının her safhasında sorumluklar yüklenen insan, bu sorumluluklarını yerine getirdiği müddetçe huzurlu bir hayat yaşar. Annebabaların evlatları ile ilgili sorumlulukları daha çocuk anne rahmine düştüğü andan itibaren başlamaktadır. Kısaca anne baba evlatlarının evlenmelerine kadar ki sürecin tüm sorumluluklarını yerine getirmek mecburiyetindedir. Tabi sorumluluk evlilik müessesesinin gerçekleşmesinden sonra da devam etmelidir. Yukarıda bahsettiğimiz şeylerin pratikteki tecrübelerini sadece ebeveynlerimizden gördüklerimizle değil, inancımızın temel kaynaklarından faydalanarak gerçekleştirirsek başarılı oluruz. Maalesef bugün İslam dünyası temel kaynaklarından uzaklaştıkça bataklığın içerisine gömülmüş vaziyettedir. Bu temel kaynaklara ulaşmak ve faydalanmak noktasında da ideal bir vaziyette değildir. Öyle olmadığı için de düştüğümüz durum ortadadır. İşte son dönemdeki nüfusları genel olarak müslüman olan ülkelerin birbirleri ile olan münasebetleri bizleri kahretmektedir. İslam`ın Kutsal toprakları da dahil müslümanların ekseriyetle yoğunlukta olduğu topraklardaki acınacak halimiz ortadadır. “Müslümanlar ancak kardeştir” düstürunu emreden bir dinin mensupları birbirlerini aptalca, ölçüsüzce ithamlarla tekfir edebilmektedir. Bırakın tekfir etmeyi sözde İslam adına da katledebilmektedirler. Tamam bu ahmaklık emperyalist güçlerin organizesi ile müslümanların üstüne yıkılmakta ama bizler de uyanık olmak mecburiyetindeyiz. Risalet görevi kendisine verilen Hz. Muhammed öyle bir toplulukta bu görevini ifa etti ki, bizler o topluluğun bulunduğu dönemi cahiliyye dönemi olarak adlandırıyoruz. Ama maalesef bugün o günkü cahiliyye döneminden daha karanlık bir dönemden geçmekteyiz. Burada sadece emperyalist güçlerin suçu yok. Suçun büyük bir bölümü de bize ait. Biz, Alemlere Rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak karanlıklardan çıkmak yerine bize aydınlık gibi gösterilen karanlıkların içerisine dalmaktayız. Kendi maddi menfaatlerimize verdiğimiz değeri, kendi evlatlarımıza, kendi inanç değerlerimize vermiyoruz. Böyle olunca da karanlıklar içerisinde oraya buraya savrulup duruyoruz. Düşman olarak tabir edebileceğimiz güçler bizim inanç değerlerimizi bizden daha iyi biliyor ve bize karşı nasıl kullanabileceklerinin çalışmalarını her daim yapıyorlar. Biz bırakın kendi değerlerimizi en ince detayına kadar öğrenmeyi, bilmediğimiz şeyler hakkında birbirimizle ahmakça tavırlarla tartışıyoruz ve hatta birbirimize zarar veriyoruz. Müslümanların dünyaya en faydalı olduğu dönemlere baktığımızda; kendi alanında başköşede olanlar zamanlarını en ince hesaplara göre değerlendiren ve çevresine faydalı olanlar olarak görüyoruz. Efendimiz (s.a.v) Risaleti önce- sinde de boş işlerle uğraşmayan ve çevresine her daim faydalı olan bir hayat sürüyordu. Risalet sonrasındaki dönem zaten tüm alemlere bereket olan bir dönemdir. Fatih Sultan Mehmet; sadece İstanbul`u fethederek Efendimiz (s.a.v)in övgüsüne mazhar olmamış, bulunduğu dönemin teknolojik en üst seviyesindeki çalışmalara imza atmıştır. Kısa sayılabilecek ömrünün tabiri caiz ise bir saniyesini bile boş geçirmemiştir. Daha çok örnekler verilebilir. Müslümanlar akıllı olmak ve kendilerini ve nesillerini bulundukları devrin tüm ihtiyaçlarına göre donatmak mecburiyetindedir. Sadece kendisine değil tüm insanlığa faydalı olmak mecburiyetindedir. Malum “sizin en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır” düsturuna sahip bir dinin mensuplarıyız. 13 senelik bir yayın hayatımızın çalışmasıyla karşınızda olmaya devam ediyoruz. İnşallah bu sayımızdaki yeniliklerimizle sizlerin karşısındayız. Yeni bir logo, yeni bir kapak sayfası, yeni bir iç dizayn ile sizlerin beğenisine talibiz. Her zaman dediğimiz gibi; sizlerin eleştiri, teklif ve katkıları bizler için yol gösterici bir özelliğe sahiptir. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Not: Kıymetli Dostum, Dava Kardeşim, Hemşehrim Mustafa Yeneroğlu Bey`in Kıymetli Babası Zühtü Yeneroğlu Amcamızı Cenab-ı Hakk`a uğurladık. Zühtü Amcamıza Cenab-ı Allah`tan rahmet; Yeneroğlu ailesi ve sevenlerine başsağlığı dilerim. Kıymetli Dostum Yavuz Duranoğlu Bey`in Kayınbiraderinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Merhuma Cenab-ı Allah`tan rahmet; ailesi ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ederim. Her iki kardeşimize ve tüm geçmişlerimize birer Fatiha rica ediyoruz. has bi hal Sinan AKTÜRK Impressum / Künye Hayat Aylık Ücretsiz Gazete Ocak- Januar 2016 Rebiü`l-Evvel 1437 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Oğuz Üçüncü, Mehmet Ateş, Fikret Ekin, Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit, Cengiz Şahbaz, A.Engin Karahan M. Salih Aydın, Habib Yazıcı, Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Ali Atik, Halit Erdemir, Murat Kubat Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: [email protected] Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach 04 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 DİTİB, Bölgelerde 2015 Yılı Değerlendirme Toplantıları Yaptı D iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Berlin, Hamburg, Hannover, Mainz, Nürnberg ve Stuttgart bölgelerinde faaliyet gösteren DİTİB dernekleri din görevlileri, eyalet birlikleri, dernek başkanları ve yöneticileriyle "Hizmet İçi Eğitim ve Değerlendirme" toplantıları düzenledi. Bölge merkezlerinde yapılan toplantılara; DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, Din Dini Danışma Kurulu Başkanları, DİTİB Yönetim Kurulu Üyeleri, din görevlileri, dernek yöneticileri, eyalet birlikleri, kadın ve gençlik birlikleri başkanları ve yöneticileri katıldı. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan toplantılarda yapılan kısa konuşmalarda hizmet içi eğitimin önemine vurgu yapıldı. 2015 yılında yapılan faaliyetler ve 2016 yılında yapılacak çalışmalar hakkında kısa bilgiler verildi. Bölgelerde gerçekleştirilen bazı toplantılara bölge Başkonsolosları da katılarak konuşma yaptı. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu bölgelerde yapılan toplantılarda eğitim-öğretim ve din hizmetleri, cami içi ve dışı hizmetler ile diğer güncel konuların ele alındı. DİTİB’in 30 yılı aşan geçmişe sahip olduğunu ifade eden Genel Başkan Aşıkoğlu, “DİTİB; dernek, görevliler, yöneticiler, eyalet birlikleri, genel merkez gibi bir bütünü oluşturan ve birçok unsuru olan bir camiayız” dedi. İslam terörle bağdaştırılamaz Almanya’da, Avrupa’da ve dünyanın başka yerlerinde gelişen ve yaşanan olaylar bizlere de yansıdığını belirten Aşıkoğlu şöyle konuştu: „Zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte camilerimize saldırılıyor. Bunların olmamasını istiyoruz. Bizler barış ve hidayet dini İslam inancının mensuplarıyız. İslam Dini’nin terör ile bağdaştırılmasından son derece rahatsızlık duyuyoruz. Bizler yaşanan bu sıkıntıları el birliğiyle atlatmaya ve aşmaya çalışacağız. Gençlerimize sahip çıkmalıyız Gelecek nesillere bayrağı teslim edecek genç nesillere ihtiyaçlarının olduğunu ifade eden Aşıkoğlu, “Selefilik gibi radikal hareketler karşı karşıya gelebiliyoruz ve bu hareketler bizim bulunduğumuz bölgeleri de etkiliyor. Gençlerimizin zihnini çelen bu gibi hareketlere karşı uyarmamız lazım. Her dönemde sıkıntılı hareketler olmuştur” dedi. Yasalara saygılıyız DİTİB yasalara bağlı kuruluş olduğuna vurgu yapan Aşıkoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “60 yıldır barış içinde yaşadığımız toplumla aynı şekilde yaşamaya devam edeceğiz. Bunun için birliği, bütünlüğe, ortak duygu ve düşünceye ihtiyacımız var, eksikliklerimiz olsa da konuşmaya ih- S tiyacımız var. DİTİB Alman yasalarına göre kurulmuş ve yasaları benimsemiz bir kuruluştur. Alman kurum ve kuruluşları ile iyi ilişkiler içerisinde çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Köln Camii’ni bitirmek istiyoruz Köln camisi gelişmeleri hakkında da bilgi veren Aşıkoğlu, her gittiği yerde haklı olarak sorularla karşılaştığını ifade etti. Aşıkoğlu konuşmasını şöyle tamamladı: “Köln Merkez Cami Almanya’nın bir sembolü ve göz bebeğidir. Türkiye’de Ayasofya, Selimiye, Sultanahmet nasıl önemli ise Köln Merkez Camisi de Almanya’da da yaşayan kardeşlerimiz için o denli önemlidir. 2016 yılının ilk aylarında iç tezyinat için çalışmalara başlayacağız. Sizlerin yardım ve destekleriyle 2016 yılında camimizi bitirmek istiyoruz.” Konuşmaların ardından soruların cevaplandırıldığı toplantılar gün boyu devam etti. Stuttgart Feuerbach DİTİB Camii’ne Yapılan Saldırı Hakkında Basın Açıklaması tuttgart Bölgesinde faaliyet gösteren Stuttgart Feuerbach DİTİB Cami’ne 15.12.2015 tarihinde gece yarısı 01.30 sularında bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Yanıcı ve patlayıcı cisimler kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen saldırıda herhangi bir can kaybı yaşanmamış, ancak çıkan yangın sonucunda caminin kitap satış bölümünde ciddi hasar meydana gelmiştir. Olayın gerçekleşmesinin ardından Stuttgart Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Bilal Doğan ve Eyalet Birliği yöneticileri adı geçen geçmiş olsun dileklerini iletmiştir. camiye giderek saldırıyı yerinde inStuttgart Feuerbach DİTİB Cacelemiş, cami dernek yöneticilerinden mi’ne yönelik olarak gerçekleştirilen saldırı ile ilgili bilgi almış ve cemaate bu eylem Müslüman toplumu olarak bizleri endişeye sevk etmektedir. Endişemiz, son zamanlarda artış göteren mabedlere yönelik saldırıların faillerinin bulunamaması sebebiyle artmaktadır. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) olarak, son zamanlarda artış gösteren mabedlere yönelik saldırılar sonucunda tekraren ifade ediyoruz ki, mabedlere yönelik saldırı ve şiddet eylemlerini, ayrıca toplumsal kargaşanın her türlüsünü kararlılıkla, nefret ve şiddetle kınıyoruz. Saldırıların faillerinin Alman Emniyet birimlerince en kısa sürede kanun önüne çıkarılacağını ümid ediyor, böylesine menfur olayların bir daha tekrarlanmamasını diliyoruz. Kamu oyuna saygı ile duyurulur. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Ahirete İman’ın Önemi Ahirete îman olmadan, yeryüzünde adaletin saðlanmasý, mazlum ve maðdurun hakkýnýn korunmasý mümkün deðildir. Ahiret inancý, yaratýlýþýn, yani dünya hayatýnýn var oluþ sorusunun cevabýdýr. Sonsuz olan ahiret hayatýnýn iyi veya kötü temelleri dünyada iken atýlýr. A hi r e t , “son” ve “sonra” anlamýnda Arapça bir kelimedir. Sözlükte “evvel” kelimesinin zýddý olarak kullanýlýr. Ýslâm literatüründe ise bu kelime “öbür dünya” manasýnda kullanýlmýþtýr. Bu anlamýyla dünya, canlýlarýn yaþadýðý ilk ve yakýn âlem, ahiret ise son âlem ve son ikamet yeri demektir. Ahirete îman, Ýslâm’ýn inanç esaslarýndan biridir. Kur’an’da Allah inancý, Peygamber inancý ve ahiret inancý; hep peþi sýra birbirini izler. Kur’an, daha çok Allah’a îman ile ahirete îmaný beraber zikreder. Bu durum, Allah’a îmanýn ancak ahirete îmanla bütünleþeceðine iþarettir. Çünkü yalnýzca Allah vardýr deyip O’nun insan için belirlediði ölçülere uymamak ya da bu ölçülere uyup uymamanýn sonucunun görüleceði Ahireti hesaba katmamak doðru bir îman olmaz. Allah (c.c) þöyle buyurmaktadýr; -“ O gün yer baþka bir yere, gökler de (baþka göklere) deðiþtirilir. Bütün insanlar tek ve kahhar olan Allah’ýn huzurunda durur.” (Ýbrâhîm: 48) - “ Sû r a ü f l e n d i . Þ i m di o n l a r m e z a rl a rý n d a n k a l k ý p R a b l e r i ne koþuyorlar. ‘ Vay bize! Bizi yattýðýmýz yerden kim kaldýrdý! Ýþte Rahmânýn va’d ettiði þey budur. Demek Peygamberler doðru söylüyormuþ’ dediler.” (Yâsîn: 51) -“ Güneþ katlanýp dürüldüðünde, y ý l d ý z l a r bu l a nd ý ð ý n d a , d a ð l a r y ü r ü t ü l d ü ð ü n d e, k ý yý l m a z m a l l a r býrakýldýðýnda, vahþi hayvanlar bir a r a y a t o pl a nd ý ð ý n d a , d e ni z l e r ateþlendiðinde (sularý çekilip, volkanlar halinde ateþ püskürttüðünde), nefisler eleþtirildiðinde (iyiler iyilerle, kötüler kötülerle bir araya toplandýðýnda), d i r i d i r i t o pr a ð a g ö m ül e n k ý z a sorulduðunda, “hangi günahtan dolayý öldürüldü?” diye. Amel defterleri açýldýðýnda.” (Tekvîr: 1-10) Ahirete îman, mü’min bir topluluðu, mü’min olmayan topluluklardan ayýran en önemli hususlardandýr. Mü’min topluluk, gayba inanýr; mü’min olmayan gayba inanmaz. dosya ][ 05 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Gayba îmanýn doruðu ahirete îmandýr. Ahirete îman, mü’minin her þeyi dünya ve tabiat darlýðý içine sýðdýrmasýný engeller; onun ufkunu geniþletir. Onun olanla yetinmesine, olaný son zannedip orada durmasýna engel olur. Bu yönüyle ahirete îman, bilimsel keþif yapabilmenin ana þartlarýndandýr. Ahirete inanmayanlar, teknolojiyi ilerletebilir ama asla bilime hizmet edemez. Bilimsel keþif yapamaz. O sonsuzluk hissini almayan olanýn ötesine geçemez. Ahirete îman, hayatý insan aklýna býrakmaya karþý çýkmaktýr. Aslýnda hayat ancak akýl sahibi olup, aklý terketmeden onu aþabilmekle güzeldir. Aklý terkeden, cahil olur, köle olur. Akýlla her þeyi anlayabileceðini zanneden de baþka bir kapýdan cehalet dairesine girer. Akýlla gidebileceði yolu aþýp aklýn ulaþamadýðý yerlere varan ise ilme ulaþýr, hayatýn anlamýný bulur. Ahirete îman, hayatýn anlamýný bulmaktýr. Ahirete inanan bir toplum ve ahirete inanmayan bir toplum... ikisinin arasýndaki en bariz fark, birinin eylemlerinin hesabýný vereceðine inanmasý ve bunu pratiðe yansýtmasý, diðerinin buna inanmamasýdýr. Haddi aþanýn, zalimin en belirgin özelliklerinden biri kendisine hesap sorulmayacaðýný inanmasýdýr. Her hesap sorulan acizdir, her hesap sorulanýn hayatý sýnýrlanmýþtýr, her hesap sorulan sözlerini tartarak söylemek, adýmlarýný ölçerek atmak zorunluluðu hisseder. Hesap sorulanlardan olmak, kul olmaktýr, konumu ne olursa olsun hayatýn dairesi içinde bir nokta olmaktýr. Hiç kimseye benzemeyen; kendisine hesap sorulamayandýr. Ahirete îman eden, “sözünü ister saklasýn ister açýða vursun” söylediði her þeyin, göðüs kafesindeki her þeyi bilen (Mülk sûresi) tarafýndan karþýsýna çýkarýlacaðýný bilir. Ahirete îman eden, “ S ý n ý rs ý z hükümdarlýk elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her þeye gücü yeter. O hanginizin daha güzel iþ yapacaðýnýzý denemek için, ölümü v e h a y a t ý y a ra t t ý . O , ü st ün d ü r , baðýþlayandýr.” (Mülk: 1-2) hükmüne inanýr, her yaptýðýnýn karþýsýna çýkacaðýnýn farkýndadýr ve amelini ona göre plânlar. Bunlara inanan bir toplum, bunlara inanmayan bir topluma benzemez. Onun eylemleriyle inanmayan bir toplumun eylemleri örtüþmez. Ahirete îman, hayatta ilim, huzur ve intizamdýr. Ahiret gayptýr, ahirete îmanýn ilk neticeleri ise müþahede âlemindedir, gözler önündedir. Bu, inancýn pratiðe yansýmasýdýr. Ahirete îman olmadan, yeryüzünde adaletin saðlanmasý, mazlum ve Dr. Yusuf IŞIK Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 [email protected] maðdurun hakkýnýn korunmasý mümkün deðildir. Materyalistler, ahirete îman olmadan ahlâk ve adaleti hedeflemiþ. Ama hesap sorulabilir bir ortamda kendi ölçüleri içinde adalete ulaþýrken nefsini ilâh edinen insanlarýn artmasýyla sahipsiz kalan ahlâktan büsbütün yoksun kalmýþ; hesap sorulamayan yerde ise korkunç bir zulmün içinde olmuþtur. Ahirete îman olmadan gerçek bir adalete ulaþmak mümkün deðildir. Hangi duyarlýlýða sahip insanlar, o materyalist sistemlerin baþýna gelirse gelsin ahiret gününe îman olmadýktan sonra o sistemlerin bütün insanlýðýn lehine bir tutum içinde olmalarý beklenemez. O halde insanlýðýn kurtuluþu ancak ahirete îmanla mümkündür. Yeryüzünde ahirete îman edenler muktedir olunca insanlýk adalet bulur. Þu halde ahiret inancý, hayatý düzene koyan, iyilik duygusunu artýran, kötülükleri azaltan, kiþinin hýrsýný sýnýrlandýran en güçlü bir otokontrol sistemidir. Yaptýðý iyiliklerin karþýlýðýný görmeyen, en âdî suçlarý iþleyenlerin cezalandýrýlmadýðýný, zalimlerin yaptýklarýnýn yanýna kâr kaldýðýný gören; erdemin ve iyiliklerin anlamsýz, hayatýn bir hiç olduðunu düþünebilir. Bu bir bunalýmdýr, insanýn içindeki umutsuzluktur. Halbuki ahiret inancý kiþiye umut verir, onu amaçsýzlýktan, sorumsuzluktan kurtarýr, sorumlu ve fazîletli yapar. Ahiret inancý, yaratýlýþýn, yani dünya hayatýnýn var oluþ sorusunun cevabýdýr. Sonsuz olan ahiret hayatýnýn iyi veya kötü temelleri dünyada iken atýlýr. Burada yapýlanlar, oradaki hayatýn rengini belirler. Buradaki tercih, orada hedeflediðimiz þeyin tercihidir. Tercihini yanlýþ yapýp geçici dünya hayatýna aldananlar az bir zevkle yetinirler. Bunun karþýlýðýnda ise, sonsuz mükâfatý ve saadeti kaçýrýrlar, ateþ azabýný kendi elleriyle kazanýrlar. 06 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Dortmund’da “3. Saadet Şöleni” Düzenlendi “ 3. Saadet Şöleni"ne katılmak için Almanya'nın Dortmund kentine gelen Kamalak, dünyada herkese yetecek kadar yer ve nimetin bulunduğunu ancak adil bir düzenin olmadığını söyledi. Mevcut düzenin sömürü düzeni olduğunu savunan Kamalak, "Adil bir düzen olmadığı içindir ki bugün tam 250 milyon çocuk savaş ve çatışma ortamının içinde bulunuyor. Son 10 yılda iki buçuk milyon çocuk çatışmalarda hayatını kaybetmiş, 15 milyondan fazla çocuk ise yaralanmış ve sakat kalmıştır. Yine bu sömürü düzeni yüzünden parklarda oynaması gereken çocuklar Akdeniz'in, Ege'nin soğuk sularında can vermektedir” ifadesini kullandı. Milli Görüş ve Saadet Partisi olarak nereden gelirse gelsin kimi hedef alırsa alsın, silahsız masumlara yönelik saldırıyı şiddetle kınadıklarını vurgulayan Kamalak, sözlerine şöyle devam etti: “Bu sömürü düzeni yüzünden 7,5 milyarlık insanlık aleminin yaşadığı bu dünyamızda her gece bir milyar insan aç yatmaktadır. Her 6 saniyede bir çocuk açlık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. İki milyar insan yoksulluk sınırının altında sefalet içerisinde yaşamaya çalışmaktadır. Paris'teki insan da Berlin'deki insan da Bağdat'taki Beyrut'taki insan kadar endişe içindedir. Terörün kimi nerede, nasıl hedef alacağı belli değildir.” İnsanlığın kurtuluşunun İslam - Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak: - "İslam'ın her bir prensibi insanlığa ışık tutan kavramlardır" dini ile mümkün olduğunu söyleyen Kamalak, “İslam birilerinin zannettiği, korktuğu ya da korkutmaya çalıştığı gibi bir öcü sistemi değil, tüm insanlığa ışık tutan evrensel prensiplerin adıdır. Küresel emperyalizmin bütün hesaplarının İslam dünyası üzerine yapılmış olması da bu sebepten dolayıdır. Cihat gibi emperyalizmin bütün hesaplarını alt üst eden o ulvi kavramı terörle eşdeğerde tutmaya çalışmalarının sebebi de bu korkularından ileri gelmektedir. Cihat gibi İslam'ın her bir prensibi insanlığa ışık tutan kavramlardır” diye konuştu. İslam ülkelerinin başsız olduğunu, bir araya gelmeleri durumunda büyük bir güç oluşturacağını ifade eden Kamalak, yapılması gerekenin öncelikle İslam Birliği'ni tesis etmek olduğunu söyledi. Salonu dolduran kalabalığa hitap eden Kamalak, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün dünyanın en kıymetli maden ocakları İslam coğrafyasındadır, dünyanın en kaliteli petrol yatakları İslam ülkelerindedir, dünyanın en genç ve en dinamik nüfusu İslam coğrafyasındadır. Ancak İslam coğrafyası bugün başsızdır, bir tespihin taneleri gibi etrafa dağılmıştır. bugün İslam İşbirliği Teşkilatı'nın 57 üyesi vardır, 6 devlet de üyelik için başvurmuştur 63. Bunlardan 37'si Osmanlı'dan kopmadır. Her biri sizi bekliyor, Milli Görüş erlerini bekliyor, Saadet Partisi'ni bekliyor.” Gençlik Çalışmalarında Sistem Sorunu - Bir Analiz Denemesi Başediyorum Derken Sorunları Kemikleştirmek Özellikle sosyal hayata katılım ve sosyal alanda faal olmayan gençler mevcut gençlik çalışmalarının çerçevesini daraltıcı olarak algılayarak, sosyal hayatlarını değerlendirebilecekleri ve ideallerine hizmet edebilecekleri farklı alanlar aramaktalar. G enelde Avrupa, özelde ise Almanya’daki müslüman kimliği ile yapılan gençlik çalışmalarını ele aldığımız yazı serimizin ikinci yazısında gençlik çalışmalarında karşı karşıya kaldığımız paradigma değişimini, bunun sebep olduğu muhatap kitledeki gelişimi, ve değişim ve gelişim ile ortaya çıkan yeni durumu değerlendirmeye çalışmıştık. Temelde “geleneksel” gençlik çalışmalarının göç olgusundan yerleşiklik olgusuna geçişte zorlandıklarını tesbit etmiş ve bu zorlanmayla birlikte bazı sıkıntı ve tıkanmaların ortaya çıktığını görmüştük. Yaşanan sıkıntılar ile temelde iki başetme senaryosuna değindik, ki senaryoların ikisi de kendi başına sıkıntıları aşmaktan çok, daha da derinleştirmekte hatta köklü bir tıkanmaya sebep olabilmekteler. İlk başetme yöntemi gençlik çalışmalarında sorumluluk üstlenen idarecilerin tıkanıklıkların sebebini kendi şahıslarında ve çalışmalarındaki eksikliklerde görmeleri olarak karşımıza çıkmakta. Sorunların temelinde idarecilerin yetersizliğinin yattığını var sayan bu başetme yönteminde sorunun çözümü de idarecilerin değişiminden ibarettir. Açıkça ifade edilmese de son yıllarda görevden affını isteyen yada beklenilen sonuçları ortaya koyamadığı için bir üst makamın talebi üzerine gerçekleşen yoğun idareci değişimleri ile bu mantığın -farkında olunsun yada olunmasın- aktüel gençlik çalışmalarında bir karşılığı mevcut. Sıklıkla yaşanan ve sadece tabandaki yapılanmalar ile sınırlı kalmayan bu yoğun idareci değişimi beklenen sonuçları getirmediği gibi birçok alanda da bir “gelenekten” kopuşu, önceki olumlu yada olumsuz tecrübelerin sonraki idarecileri aktarılamadığı küçük devrimcikleri beraberinde getirmekte. Bu ilk başetme yönteminin beklenen sonucu getirmemiş olmasıydı belki ikinci başetme yöntemini ortaya çıkaran: İnkar yöntemi. Tıkanmışlık ve yetersizlik hissi bir yapının sadece faaliyet alanını değil, düşünme alanını da daraltabiliyor. Sorunlar ile baş edememe duygusu bazen aktörleri kapanıklığa, sorunların inkarına ve içe kapanıklığa itebiliyor, ki aktüel yürüyen birçok “geleneksel” gençlik çalışması dosya ][ 07 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir da bu sıkıntı ile karşı karşıya bulunmaktayız. Sorunlar ile muhatap olmak zorunda kalmamak için, çok zaman farkında dahi olmadan, bakış açısı daraltılmakta, dışarıdan gerçekleşebilecek olan yeni katılımlara şüphe ile bakılmakta ve çalışma şekline getirilen eleştiriler ve tesbitler varlık sorgulaması olarak algılanmakta. Göç sonrası ortaya çıkan gençlik çalışma modelini muhafaza etme iddiasında olan bu “başetme yöntemi” yine bu model üzerinde en yoğun tahrifata sebep olmakta, gençlik çalışmalarının kucaklayıcılığını, bilinç geliştirme yetisini, gençlerin yaşadığı toplumdaki muhatap oldukları sorunlar ile mücadele yetisini köreltmekte. Günümüzde gençlerin ilmi ihtiyaç ve taleplerini karşılamak yerine gençleri tekrar ve malumat furuşluk kıskacında sıkışmaya mahkum etmektedir. Mevcudu Muhafaza İle Yetinmek: Bir Sistem Sorunu İnkar süreci beklenilenin aksine sorunların ortadan kalkmasına yada farkedilebilir olmalarının önüne geçememekte, hatta yaşanan sistem sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirmekte. Son 50 yıllık gelişmeye baktığımızda her nesilde gençlerin sayısının bir önceki nesile bakarak ciddi manada bir artış gösterdiğini fark ediyoruz. Özellikle aktüel gençlik çalışmalarının bizzat muhatabı olan üçüncü ve yeni yeni dördüncü nesil olarak değerlendirebileceğimiz gençlerin sayısında ciddi bir artış var. Muhatap kitledeki bu artış gençlik çalışmalarına yansımamakta. Özellikle tabanda yapılan çalışmalarda 90'lı ve 2000'li yılların başındaki katılım sayılarına dahi artık ulaşılamamakta, özellikle idareci bulmakta ciddi manada sıkıntılar yaşanmakta. Muhatap kitlenin büyümesini göz önünde tuttuğumuzda 90'lı yıllardaki ve 2000'li yılların başındaki sayıları muhafaza edebiliyoruz iddiası dahi bir başarı değil, ancak gerilemenin kabuludür. Ama bu eski mevcudun dahi tutulamadığının farkındayız. Böyle bir gelişmeyi sürekli sorun olarak algılamak zorunda kalmamak için çözümü kendi kendine yetiyor olma duygusunda aramak kolaycılık olduğu farkında olunsa da baş vurulan en yakın yöntem olmakta. Gençlik çalışmalarının kendi içine kapanmasıyla birlikte faaliyetler de mümkün mertebe var olanı muhafaza etme, özellikle de kurulan bu koruma kalkanına dışarıdan herhangi bir müdahelenin gelmemesi üzerine kurulmakta. Gündelik çalışmalarda bunun yansımasını önceleri davet anlayışından kaynaklanan ve dışarıya karşı daha açık olan, başkaları ile aktif irtibatı arayan bir gençlik yapılanmasının yerine artık sadece kendi varlığının farkında olan, gelen ilişki taleplerini dahi karşılayacak imkanı bulamayan gençlik kurumlarında görebiliyoruz. Kendi müntesiplerine yönelik yürütülen çalışmaların temeline de muhafaza fikri oturtuldu. Önceleri canlı münazara ortamlarının bulunduğu, canlılığını ortak bir idealde birleşmiş farklı akımların birarada olmasından kazanan yapıların yerine tek tipliliği, tek fikirliği bir erdem ve varılması gerekilen nokta olarak algılayan bir çalışma şekli aldı. Bunun gerçekleşebilmesi için gençlere kendi hayatları ile bağlantı kurabilecekleri, kendi yaşadıkları gerçeklik ile ilişki kurabilecekleri bir müfredat yerine, uzak ve ulaşılamaz varsayıldıklarından dolayı hayata geçirilemez ve ancak hayranlık duyulabilecek bir tarih sunuldu. Hedeflenmese de böyle bir müfredat ile varılan genç prototipi ancak hayranlık duyabilen, ama öğrendikleri ile harekete geçemeyen, kendi gündelik hayatlarına yansıtamayan bir genç modeli ortaya çıktı. Muhafaza Edilemeyenler Bu çalışma şekliyle mevcudun dahi muhafaza edilemediğini tesbit etmiştik zaten. Özellikle cami cemaatleri bünyesinde yürütülen gençlik çalışmaları cemiyet bünyesindeki var olan gençleri dahi tam olarak kendi çalışmalarına yönlendirmekte zorluk çekmekteler. Kendini muhafaza içgüdüsü ile daralan çalışma ve düşünme alanları sadece cemiyetin dışından katılabilecek gençler için değil, cemiyet içindeki mevcut gençler için dahi bir cazibe alanı oluşturamamaktalar. Yerleşikliğe geçmiş olma durumu cemiyet içindeki gençler için de bizatihi sözkonusu. A. Engin KARAHAN Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 [email protected] İlerleyen ferdiyetçilik anlayışının da etkisi ile -ki bu konu da mevcut gençlik çalışmalarında ciddi manada ele alınabilmiş değil- bu gençler mevcut ile yetinme gibi şartlanmışlığın içine girmemekteler. Özellikle sosyal hayata katılım ve sosyal alanda faal olmayan gençler mevcut gençlik çalışmalarının çerçevesini daraltıcı olarak algılayarak, sosyal hayatlarını değerlendirebilecekleri ve ideallerine hizmet edebilecekleri farklı alanlar aramaktalar. Son yıllarda mevcut büyük teşkilatların dışında birçok irili ufaklı yeni gençlik insiyatiflerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu insiyatiflerin başında ve içinde de bahsettiğimiz yerleşikliğe geçmiş, kendi hayat gerçeklerini “geleneksel” yapılanmaların içinde bulamayan gençler bulunmaktalar. Bu tür insiyatiflerin organize ettikleri etkinliklere baktığımızda, katılımcılarının yine büyük bir çoğunluğunun aslında bizzat cemaatlerin içinden geldiklerini görüyoruz. Yine ortak noktanın müslüman kimliği olmasına rağmen “geleneksel” yapılardan farklı olarak gençler bu tür insiyatifleri kendi hayat gerçeklerine daha yakın olarak algılayabilmekteler. Kökenleri farklı ülkelerden olsa da bu yapıların içinde biraraya gelebiliyor olmaları, yerel kültür ile mesafe koyma dışında daha farklı bir ilişki kurabilmeleri özellikle iyi eğitilmiş gençler için bu tür yapılanmaları daha cazip kılabiliyor. Bu yapılanmalar genelde kendilerini “geleneksel” gençlik çalışmalarına alternatif olarak görmeselerde, hatta böyle bir tanımlama ve iddiadan özellikle uzak dursalarda, “geleneksel” gençlik yapılarının yaşadıkları sistem sorunlarından dolayı ulaşamadığı gençlere ulaşmalarıyla istemeseler de gençler tarafından bir alternatif olarak algılanabiliyorlar. Nitekim, bu yapılanmaların da kendi kimlikleri ve yürümek istedikleri yol ile ilgili daha kendi sorularını tam olarak cevaplayabilmiş değiller, ki bir sonraki yazımızda da, bu meseleleri ele almaya çalışacağız. Sonraki yazı: Yeni Gençlik Yapıları - Alternatif Mi, Geçiş Süreci Mi? 08 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesinden Örnek Faaliyet “yaptığınız işi asla hafife almayınız, bugün burada bulunan gençlerimiz ve çocuklarımız belki farkında olmasalar da buradan bir çok önemli değerimizi öğrenerek ayrılacaklar. Bu da bu çalışmaların boşa gitme- diğinin önemli bir göstergesidir. Onların burada dinledikleri bir türkü bile emin olun onlara çok şey kazandırmaktadır” dedi. Türk Halk Müziği Sanatçısı Ahmet Baydaroğlu da verdiği konserde Türk Halk Müziğinin en güzel türkülerini okuyarak tüm katılımcılara unutulmaz bir müzik ziyafeti verdi. Program hep bir ağızdan söylenen türkülerle sona erdi. İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON 11.90 - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan A TİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi gerçekleştirdiği zengin içerikli kermes programıyla örnek teşkil etti. Üç gün süren ve adeta şölen havasında geçen kermes programı büyük ilgi gördü. Programa ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, ATİB GYK Üyelerinden Mustafa Çağrı Öner, Oğuzhan Aksoy, Alperen Akçay, ATİB Haysiyet Divanı Üyelerinden Köksal Akçay, Mehmet Atayık, Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Dr.Yaşar Bilgin ve Eşi, ATİB Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran, T.C. Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ramazan Dağlı, ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Başkanı Ragıp Yazıcı, ATİB Mainz Türk Kültür Merkezi Din Görevlisi Seyfettin Çoban, ATİB Höchst Türk Kültür Merkezi Din Görevlisi Musa Uslu, ATİB Kurucularından Ramiz Ongun'un çocukları Mehmet Ali Ongun ve Ayşe Ongun ile bölgede faaliyet gösteren derneklerin başkan ve yöneticileri katıldılar. Bir yandan verilen seminerlerle ve yapılan sohbetlerle katılımcılara bilgilerin verildiği programda yapılan mini konserlerle türkü sevdalılarına müzik ziyafeti verildi. Bir yandan da Türk Mutfağının eşsiz lezzetleri de katılımcılara ikram edildi. Programın ilk gününde Araştırmacı ve İletişim Uzmanı Hidayet Kayaalp, “Kişisel Gelişim” başlığı altında ailelere yönelik seminer verdi. Daha sonra T.C .Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ramazan Dağlı, katılımcılarla oldukça verimli bir sohbet yaptı. Program içerisinde bu seminer ve sohbetler devam ederken Türk Mutfağının eşsiz lezzetleri, yöresel lezzetler katılımcıların beğenisine sunuldu. Programda selamlama konuşması yapan ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Başkanı Ragıp Yazıcı, “bu programlar hem bizleri biraraya getiren, hem kültürel zenginliklerimizi içinde bulunduğumuz toplumla buluşturan hem de çocuklarımıza ve gençlerimize kendi kültürünü anlatan çok yönlü programlardır. Bu yüzden her yıl bu çalışmayı yaparak geleneksel hale getirdik emeği geçen herkese ve programımıza katılan siz değerli misafirlerimize teşekkür ederiz” dedi. Daha sonra ATİB Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran‘ da “bölgemizde bu faaliyetlerin böyle canlı ve verimli geçmesi bizleri daha da gayretlendirmektedir. Bu çalışmalar sayesinde birlik ve beraberlik duygularımız gelişmektedir” dedi. Ardından ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, konuşmasına bu faaliyetin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür ederek başladı. Kültürel değerlerin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için yapılan her çalışmanın önemli olduğunu söyleyen ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected] 2016 Yılı İçin Umutlu muyuz? Bu manada her geçen yılın muhasebesini yapmalı, kendimize yönelmeli ve kendimizi düzeltmeliyiz. Çünkü zamanı iyi değerlendiremeyenler daha sonra değerlendirebilecekleri bir zaman bulamayacaklar. Y eni bir yıla daha girdik. Yeni yıl için yeni umutlar, yeni dilekler ve beklentilere sahibiz. Beklentilerimizin peşinden koşarız bir ömür boyu. Ümitlerimiz vardır ve her daim umutlu olmak isteriz. Zira umut insan için yaşam kaynağıdır. İşte bu yüzden umudunu yitiren herşeyini yitirir; ümitsiz olan yaşam enerjisini kaybeder. Geçmişteki olumsuz gelişmelerin bizi etkisi altına almasını istemeyiz. Yeni bir yılın kendimiz, sevdiklerimiz ve tüm insanlık için iyi ve güzel geçmesini temenni ederiz. Hak ve hakikatin, adalet ve erdemin dünyada hakim olmasını talep ederiz. Kendimiz için istediğimiz tüm güzellikleri herkes için arzu ederiz. Sonbaharda yaprakların ağaçtan düşmesi misali, bir yıl daha hayat ağacından düştü. Geçmiş artık geride kaldı, şimdiyi yaşıyoruz ve geleceğe dair beklentiler taşıyoruz. Bir sonraki seneye yetişip yetişemeyeceğimiz meçhul. Birçok tanıdığımız geçtiğimiz sene aramızda iken bugün bizimle birlikte değiller. İçerisine doğduğumuz ve içerisinde yaşadığımız dünyada belli bir süre misafiriz. Bu misafirhanede kalıcıymışız gibi yaşayamayız. Ölüm bir hakikat. Her yol ölüme çıkıyor. Ölüm, yaratılmış hiçbir canlının kaçamayacağı, kaçış yolu bulamayacağı bir gerçek. Ölümü çoğu defa unuttuğumuz da bir vakıa. Ölümü unutan insan dünyanın içerisinde kayboluyor. Kaybolan insan duyarsızlaşıyor. Ölüm ve ötesine dair soru sormayan, hayatı bu manada sorgulamayan, ölümün soğuk yüzü ile karşılaştığında ayakları birbirine dolanıyor; ağzının tadı kaçıyor. Her geçen senenin bir muhasebesini yapmalıyız. Gelecekte aynı hataları tekrarlamamak için geçmişin muhasebesini yapmalıyız. Her geçen yıl bizi hakikatten koparmamalı, bizi bize unutturmamalı, bize Rabbimizi unutturmamalı. Hayatta iken hayatının muhasebesini yapmayanlar ve kendilerini düzeltmeyenler öldükten sonra düzeltebilecekleri bir hayatın öznesi olamayacaklar. Hem hayatımızın muhasebesini şimdi yapmayacaksak ne zaman yapacağız? Ölüm gelmeden önce kendimizi hesaba çekmeyeceksek ne zaman çekeceğiz? Hani kıyametin ne zaman kopacağını soran kişiye Efendimiz (a.s.) ‘Sen onun için ne hazırladın?’ diye sormuş, aslolanın bizi çok da ilgilendirmeyen, ne zaman olacağını bilmediğimiz bir olayın bilgisinin peşine düşmek olmadığını, ortaya güzel eylemler koymanın önemli olduğunu vurgulamıştı. İşte bu yüzden anı iyiliklerle doldurabilecek, zamanımızı iyi eylemlerde bulunarak geçirebilecek ve böylece ahiretimizi güzelleştirebileceğiz. Ahiretinin güzelleşmesi için çalışan insan dünyasını da güzelleştirir. Hergün onlarca kez ettiğimiz şu dua ‘Bize dünyada da iyilik ver ahirette de’ ahiretimizi ve dünyamızı güzelleştirmeye dönük çabanın duasıdır. Gündemin yoğunluğu içerisinde sorumluluklarımızı ihmal edebili- Adem Kemaneci ve Prof. Dr. Adem Apak Hocaefendiler RNS Bölgesindeydiler I GMG RNS Bölgesi İrşad Başkanlığı yılbaşı tatili münasebetiyle Türkiye`den insanımızla buluşmaları için Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Apak ve Ankara Beştepe Millet Camii İmam Hatibi Adem Kemaneci`yi misafir etti. Her iki Hocaefendi de çeşitli aralıklarla bölgede bulunan cemiyetleri gezerek hem tanışma imkanı buldular hem de Kur`an-ı Kerim tilavetleri ve sohbetleri ile cemaati bilgilendirdiler. Ankara Beştepe Camii İmam Hatibi dosya ][ 09 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Adem Kemaneci muhteşem sesi ile okumuş olduğu Kur`an-ı Kerim ile dinleyenleri mest etti. Adem Apak Hocaefendi de müminlerin vasıflarından, mümin nasıl olmalı, nelere dikkat etmeli, Peygamber Efendimiz (s.a.v)i nasıl örnek almalıyız gibi konulara çeşitli örnekler vererek değindi. Programların sonunda IGMG RNS Bölge Başkanı Şerif Aslan da hocaefendilere katılımlarından dolayı teşekkür etti. MUrat KUBAT Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 [email protected] yoruz. Bugün dünyanın diğer bir ucunda olan olaylardan haberdarız. Bizden binlerce kilometre uzaktaki gündemleri yakından takip edebiliyoruz. Pekiyi çok daha yakınımızdaki olanlarla ne kadar ilgilenebiliyor, onları gündemimize ne kadar alabiliyoruz? Kendimize, ailemize ve çevremize dönük sorumluluklarımız noktasında ne kadar duyarlıyız? Dış dünyamızla ilgilendiğimiz gibi iç dünyamızla da ilgilenebiliyor muyuz?! Ruhumuz bedenimize, bedenimiz dünyaya hapsedilmiş ve belli bir süreye kadar, imtihan gereği, yaşamımızı sürdüreceğiz. Hayat kısa. Her geçen zaman bizi inandığımız hakikatlere daha da çok yaklaştırıyor. Yaşımız ilerledikçe, hayata veda eden sevdiklerimizin sayısı kalanlardan daha fazlalaşıyor. Bu manada her geçen yılın muhasebesini yapmalı, kendimize yönelmeli ve kendimizi düzeltmeliyiz. Çünkü zamanı iyi değerlendiremeyenler daha sonra değerlendirebilecekleri bir zaman bulamayacaklar. IGMG RNS Bölgesi Kadınlar Teşkilatı Mülteci Kardeşlerinin Yanında I GMG RNS Bölgesi Frankenthal Hicret Camii Kadınlar Teşkilatı uzun süredir başlatmış oldukları acil yardım kampanyası kapsamında daha önce acil yardıma muhtaç aileler belirlenerek, toplanan yardımlar geçtiğimiz günlerde Hessheimerstr. 46`da bulunan mülteci evine götürülerek dağıtıldı. Ayrıca IGMG HASENE yardım derneğinin çok sayıda et konservesi yaptırıp hayırsever gönüllüler tarafından dağıtılması da ihtiyaç sahipleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Her türlü malzemenin yer aldığı dağıtımda çocukların sevinçleri gözlerinden okunuyordu. Dağıtımdan sonra aileler mülteci evinden alınarak cemiyete götürüldü orada da kıyafetler ihtiyaca göre dağıtıldı ve ikramlar verildi. Emeklilik Prim Ödemelerine Zam Geliyor! 10 ][ haber Yurtdışından borçlanarak emekli olmak isteyenlerin bir sonraki, zamlar gelmeden müracaat ederek başvurmalarını tavsiye ederiz. Başvuruda bir uzman desteği almanızı tavsiye ederiz. Alacağınız MAAŞ’ın ve ödeyeceğiniz borçlanmanın yapılandırılması sizin lehinize olacaktır. D eğerli okuyucular 2016 yılına girdiğimiz günden itibaren yeni gelen borçlanma zamlarını öğrenmiş bulunmaktayız. Yurtdışından borçlanarak emekli olmak isteyenlerin bir sonraki, zamlar gelmeden müracaat ederek başvurmalarını tavsiye ederiz. Başvuruda bir uzman desteği almanızı tavsiye ederiz. Alacağınız MAAŞ’ın ve ödeyeceğiniz borçlanmanın yapılandırılması sizin lehinize olacaktır. Mail yolu ile göndermiş olduğunuz sorularınızın cevapları. Soru: Ben Zeynep S. Doğum tarihi 10.09.1969 Almanya`ya 1979 yılında geldim. İlk olarak 1985 yılında meslek eğitimi aldım ve sigortaları devam etti. 1989 yılında evlendim ilk çocuğum 1991, ikinci çocuğum 1995 yılında dünyaya geldi. Ağustos 2015 yılında 20 gün Türkiye‘de SSK lı olarak çalıştım. Kaç yaşında emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekiyor? Cevap: Zeynep hanım vatandaşlık durumunuzu belirtmemişsiniz, şayet Türk vatandaşlığınız mevcutsa 44 yaşında emekli olursunuz ki yaşınız dolmuş hemen maaş alabilirsiniz. Ne kadar ödeme ile ilgili sorunuza cevap verdiğim tarih ile yeni gelecek zamdan önceki meblağ: 70,995 TL`dir. Soru: Ben Ahmet Settaroğlu, 01.01.1970 doğumluyum. Evlilik yolu ile 1993 yılında Almanya‘ya geldim fakat iş başı yapma tarihi Eylül 1995. Askerliğimi 18 ay alarak yaptım. 1989 yılında Türkiye’de 9 ay sigortalı olarak çalıştım ve Türk vatandaşıyım. Ne zaman emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekir? Cevap: Ahmet bey Almanya’ya gelmeden SSK`lı olarak çalıştığınızdan dolayı borçlanmanız biraz daha kolay oluyor. Çünkü yeniden bir daha Türkiye’de SSK`lı olarak çalışmanıza gerek yok. Askerliğinizi borçlanarak 5405 günden ve 54 yaşından itibaren emekli olmayı hak kazanırsınız. Gelecek zammın ne olduğunu bilmedi- ğimizden dolayı ne kadar ödeyeceğinizi bildiremiyorum. Soru: İsminin yazılmasını istemeyen bir bayan. 08.05.1973 doğumlu ve 8 yaşında Almanya’ya geldim. 16 yaşında meslek öğrenimine başladım ve 1992 yılında evlendim ilk çocuğum 1993`te 2. çocuğum 1995, 3. çocuğum 1997 ve 4. çocuğum 2001`de dünyaya geldiler. 2008 yılında Alman vatandaşlığına geçtim. Nasıl emekli olabilirim. Cevap: İsminin yazılmasını istemeyen okuyucu hanım, Türkiye’de SSK`lı olarak mutlaka çalışmanızı tavsiye ederim. Alman vatandaşlığına geçiş tarihiniz emekli olmanıza manidar değildir. Eğer SSK`lı olarak çalışma yaptıktan sonra SSK‘dan 47 yaşında ve 5450 günden borçlanarak emekli olabilirsiniz. Okuyucularımızdan en çok sorulan sorular, Minijob’dan veya Sosyalamt’tan yardım alarak, Türkiye’den emekli maaşı alabilir miyiz. Yurdışı SGK yasası buna müsaade etmemektedir.TBMM`de yurdışındaki vatandaşları ilgilendiren kanun tasarı- Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Yaşar CİMŞİT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir sında mevcut olan teklif daha yasalaşmadığından herhangi yeni bir şey bulunmamaktadır. TBMM’deki yasa taslağı kanunlaşırsa buradan sizlere bilgi vereceğiz. ÇOCUK PARASI ALANLARIN DİKKATİNE Almanya'da 2016 yılından itibaren çocuk parasını (Kindergeld) alabilmek için steuerlichen ID (Identifikationsnummer) numaralarını Aile Kasasına (Familienkasse) bildirilmesi zorunludur. 2016 geçiş yılı olarak kabul edildiğinden yıl sonuna kadar bildirmeyenler 2017 yılından itibaren çocuk paraları ödenmeyecektir. Aile içindeki tüm bireylerin anne, baba ve çocuk paraları alınan çocukların tamamının numaralarını yazılı olarak bağlı olduğunuz Familiekasse‘ya göndermeniz yeterli olacaktır. EMEKLİ OLANLARA VERGİ ŞOKU 2016 yılı Temmuz ayından itibaren Almanya‘dan emekli olanların, doğu eyaletlerinde yüzde 5 batı eya- [email protected] letlerinde yüzde 4,4 zamlı maaş alacak olmaları, vergi konusunu yeniden gündeme getirdi. Almanya‘da emekli olanların yıllık geliri 10 bin Avroyu geçiyorsa vergi şoku yaşayabilirler. Yeni düzenlemeye göre vergi ödeyecek emekli mükelleflerin sayısının 4 milyonu geçmektedir. Geçtiğimiz günlerde Almanya Maliye Bakanlığı’nın Türkiye’de yaşayan bazı emekli vatandaşlarımıza mektup göndererek geriye dönük 4 yıllık vergi talebinde bulunulmuştur. Bu talep yıllık geliri 10 bin Avro’dan fazla olanlara yönelik hazırlanmıştır. Yaşar Cimşit Sosyal Danışman ve Sosyal Güvenlik Uzmanı: Emeklilik Danışma Merkezi: Gräfenau str.20 67063 Ludwigshafen Tel: 0621-629 029 55 Fax: 0621-685 675 72 GSM: 0172 7063816 E-mail: [email protected] Mannheim Polisinden Çevre Camilerde Görev Yapan İmamlara Davet G eçtiğimiz haftalarda Baden Würtemberg eyaleti Mannheim şehrinde Polis merkezinde, şehirde görev yapan İmamlarla 4 saat süren bir toplantı yapıldı. Polis yetkilileri tarafından karşılanan imamlar toplantının son günlerde yaşanan olaylar için kendilerini bilgilendirmek amaçlı olduğunu, aşırı sağcı grupların herhangi bir tehdidine maruz kalındığında neler yapılabileceği hakkında ve herhangi bir olay karşısında hemen kendilerini arayabileceklerini ifade ederek, gençlerin nasıl eğitileceği ve topluma daha nasıl faydalı olabilecekleri hususlarda bilgi alışverişinde bulunuldu. Verimli geçtiği gözlenen toplantının ardından hatıra fotoğrafı çektirildi. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir haber ][ 11 HASENE Tarafından 150 Ton Et Konserve Avrupa’ya Gelen Mültecilere Ulaştırılıyor Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 K onserveler Viyana’ya, Avusturya Almanya sınır bölgesindeki geçiş kampına, Belçika ve Fransa’nın İngiltere’ye geçiş noktası olan Clais şehrindeki kampa ulaştırıldı. Önümüzdeki günlerde Berlin, Bremen, Hamburg, Nürnberg başta olmak üzere Avrupa’nın diğer bölgelerindeki mültecilere de ulaştırılacak. Yardımlar uzun, zahmetli ve tehlikeli bir yolculuğun ardından Avrupa’ya kadar ulaşan mülteciler için güzel bir ikram oluyor. Schärding geçiş noktasındaki mültecilere 25 palet et konservesi ulaştırıldı Almanya’ya ulaşmak için gelen mülteciler Schärding – Neuhaus sınır noktasındaki gerekli kayıt işlemlerinin ardından Almanya’ya giriş yapıyorlar. Bu işlemler bir iki gün sürüyor. Bir taraftan geçişler devam ederken diğer taraftan otobüslerle mültecilerin sınıra getirilmesi devam ediyor. Hasene Derneği’nin konservelerini taşıyan ilk tır Romanya’dan Viyana’ya ulaştı. Viyana’daki mültecilere 8 palet, Avusturya – Almanya sınır geçiş noktası olan Schärding’teki mülteciler içinse 25 palet konserve ayrıldı. Konserveler burada Avrupa’ya binbir zorlukla ulaşan mültecilere ısıtılarak veriliyor. Yardımları koordine eden Hasene Avusturya sorumlusu Şerafettin Sungur yaklaşık 150 ton et konservesi yaptırıldığını söyledi ve “Bu yardımlar mülteciler için büyük anlam ifade ediyor. Sınıra geldiklerinde aç ve biçare olan mülteciler için güzel bir ikram oluyor. Kış ayına rağmen mültecilerin Avrupa’ya akını sürüyor. Yardımseverlerimiz bu tür çalışmalarla Avrupa’ya gelen mültecilere desteklerini sunuyorlar. Tüm yardımlar için teşekkür ediyorum.” diye konuştu. Sungur ayrıca et konservelerinin yanısıra 8 palet pirinç, makarna, kuru fasulye ve nohut gibi bakliyat yardımları ile birlikte hijyenik malzeme, çocuk bezi, ayakkabı ve çorap gibi yardımların da sınırdaki mültecilere getirildiğini ifade etti. Pişmemiş pirinci talep ettiler Netice Akceylan Schärding sınıra yakın noktada kalan ve sınırdaki binlerce mülteciye sıcak yemek yapan gönüllü 25 kadından sadece birisi. Hergün sabah 7.30 - 8.00 gibi yemek yapmaya başladıklarını söyleyen Akceylan sınırdaki çalışmalarını anlattı: ”Toplam 25 kadın dönüşümlü ola- Hasene Derneği’nin Avrupa’ya akın eden mültecilere dönük yardım çalışmaları devam ediyor. 6 bin 161 hisse kurban 400 gramlık ve 2.5 kg’lık olmak üzere iki tür konserve haline getirildi ve mültecilere ulaştırılmaya başladı. Romanya’dan gelen et konserveleri ihtiyaca göre Avrupa’nın değişik ülkelerinde mültecilerin yoğun bulunduğu noktalara gönderiliyor. rak burada sıcak yemek yapıyoruz. Hergün iki ya da üç Türkiyeli bayan olarak, sabah çocuklarımızı okula gönderdikten sonra kampa gelip günlük bin, bin beş yüz kişiye yemek yapıyoruz. Bu 12’ye kadar sürüyor; bazen de 3-4’ü buluyor. 7 gün boyunca bu şekilde dönüşümlü olarak yardımlarımız devam ediyor.” Akceylan sınırdaki mültecilerin durumunu şöyle aktardı: “Hergün yaklaşık 2 bin kişi geliyor. Buradan Almanya’ya geçiş yapıyorlar. Bizler de onlara sıcak yemek ikram ediyoruz. Otobüslerle gelen insanlar çok aç geliyorlar. Bu yemeğe çok ihtiyaçları var. Ayağında çorap olmayan bebekler, üzerlerinde incecik kıyafetlerle gelen çocukları görüyoruz. Hava soğuk; durumları gerçekten içler acısı. Artık kış geldi. Elimizden ne kadar geliyorsa o kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz. Birgün hiç unutmuyorum iyi pişmemiş pirinci vermek zorunda kaldık; günlerdir yemek yemedik, verin biz yeriz diye ısrar ettiler. Bu tablo durumu yeterince özetliyor.” Akceylan, yapılan çalışmalardan dolayı Hasene Derneği’ne teşekkür etti: “Yaptığımız yemekler daha çok patates, makarna gibi yemeklerdi. Et verme imkanımız yoktu. Bu hazır et konservelerini ısıtıp ikram edeceğiz. Şimdi bize hazır gıda geldi. Bu et konserveleri bizim işimizi çok kolaylaştıracak. Bundan sonra hazır gıdalarla yemeklerimizi yapacağız. Hasene Derneği’ne teşekkür ediyorum. Allah destekçilerinden ve dernekten razı olsun. Allah yardım eden herkesten razı olsun. Herkese çok teşekkür ediyorum.” İki haftadır sınırdaki mültecilere ekmek yardımı yaptıklarını söyleyen Hasene Avusturya Linz sorumlusu Bayram Ali Kukal sınırda mültecilere yardımların devam edeceğini paylaştı ve mültecilere gönüllü olarak yemek yapan kadınlara ayrıca teşekkür etti. Belçika ve Fransa’daki Mültecilere de konserveler ulaştı Et konservelerini taşıyan ikinci tır Belçika’ya ve oradan Fransa’da bulunan mültecilere yardımları taşıdı. Belçika’daki mülteciler için toplam 8 paletten oluşan, 5760 adet küçük konserve, 1176 adet büyük et konserveleri mültecilere ulaştırılmak üzere bırakıldı. Fransa - Calais’teki mültecilerin durumu içler acısı Fransa’dan İngiltere’ye geçmek için Calais’de bekleyen 8 bin kadar mülteciye et konserveleri dağıtıldı. 15 binden fazla konservenin dağıtımına Hasene Belçika bölge temsilcisi Muhammed Ünal ve Paris bölge temsilcisi Hüseyin Yıldırım da katıldı. Mülteciler soğuk ve yağmurlu havada, derme çatma çadırlarda çocuklarıyla birlikte İngiltere’ye geçmek için bekliyorlar. Hasene Belçika temsilcisi Muhammed Ünal dağıtım yapılacak noktaya ulaştıklarında ilginç bir olayla karşılaştıklarını ifade etti ve şunları söyledi: “Yardım tırımız bir gün önce bölgeye intikal etmiş, geceyi mültecilerin bulunduğu kampa yakın noktada geçirmişti. Ertesi gün dağıtımlara başlamak için tırın arka kapaklarını açtığımızda, ne şekilde olduğunu anlayamadığımız bir olayla karşılaştık. Mültecilerin bir kısmı, tırın İngiltere’ye gideceğini düşünerek geceden yardımlarımızın yüklendiği yere binmişler. Havalar soğuk ve yağışlı; insanlar bir şekilde kendilerine derme çatma çadırlar oluşturmuşlar ve İngiltere’ye geçmek için kendilerinde çözümler üret- meye çalışıyorlar. Tırların yedek tekerlerinin bulunduğu alana, mazot deposunun üzerindeki alana girerek tehlikeli bir şekilde İngiltereye geçmeye çalışıyorlarmış.” Mültecilerin kaldığı yerin adeta bir çöplük görünümü verdiğine değinen Ünal kamptaki durumu şöyle tasvir etti: “Mülteciler arasında Suriyeli, Sudanlı, Pakistanlı, Iraklı, Afrikalı mülteciler vardı. Etler noktasında çekincesi olanlara, etlerin kurban etleri olduğunu hatırlattık. Çok memnun oldular. Mültecilerin bir kısmını yalın ayak ya da terlikli gördük. Çadırları ziyaret ettik. Çadırlarda kadınlar ve çocuklar vardı. Çocuklara şeker verdik. Çadırda bulunanlara ihtiyaçlarını sorduk; konserve alıp almadıklarını sorduk. Alanların bir daha almama noktasındaki dürüstlükleri dikkatimizi çekti. Et konservelerimiz yeterince vardı ve herkese yeterince verdik. Önümüzdeki günlerde acil kış yardımı kapsamında burada yaşayan mültecilere battaniye yardımı yapmayı planlııyoruz. ” Mültecilere dönük acil kış yardımı devam ediyor Hasene Derneği diğer taraftan havaların soğuması ile birlikte büyük ihtiyaç olan battaniye ve kışlık elbise yardımlarını mültecilere ulaştırmak için başlattığı acil kış yardımını sürdürüyor. Kış ayı ile sıkıntıları daha da artan, korunacak bir battaniyeye, sırtlarına giyecek bir kazağa, ayaklarına giyecek çoraba ihtiyaç duyanlar için yardımlar ilerleyen günlerde mültecilere ulaştırılacak. Yardımda bulunmak için 20 Euro’luk yardımlarla sizler de soğuktan etkilenen mültecilere battaniye ve kışlık elbise yardımında bulunabilirsiniz. Havale bilgileri: IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V. Kreissparkasse Köln IBAN DE75 3705 0299 0184 2731 64 BIC: COKSDE 33 Amaç: 0009972 12 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Alkışlanacak Hareket Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Diyarbakır Sur’da Bir Evden Şeker Kullanan Güvenlik Güçleri Kapıya Para ve Not Bıraktı D iyarbakır’ın Sur ilçesinde teröristlere karşı amansız bir mücadele yürüten güvenlik güçleri, bir yandan teröristlerin barikatlarını yıkarken bir yandan da bölge halkının gönüllerini yapıyor. Terörden kaçan bir ailenin evine giren ve evdeki şekeri kullanan güvenlik güçlerinin kapıya bıraktığı not ve para, nasıl bir mücadele verildiğini de gözler önüne seriyor. Doğu ve Güneydoğu'da PKK'lı teröristlere karşı devam eden süpürme operasyonları tüm hızıyla devam ederken, bölgeden tüm Türkiye'yi etkileyen görüntüler gelmeye de- vam ediyor. PKK-Vatandaş ayrımı yapılarak hassasiyetle süren operasyonlarda dikkat çeken anlar yaşanıyor. Diyarbakır Sur'da fotoğraflanan bu kare operasyonları gerçekleştiren asker ve polisimizin hakkaniyetini gözler önüne serdi. Güvenlik güçlerimiz Sur'da boş bir evde kullandıkları bir kaç şekerin ve çayın parasını fazlasıyla bıraktı. Para ile birlikte notta bırakan güvenlik güçleri, "Hakkınızı helal edin biraz şekerinizi kullandık, Gönül isterdi ki rahatça çayımızı beraber içelim (inşallah olacak) Türkiye Cumhuriyeti" diyerek 10 TL bıraktı. HARAM YEMEYEN ORDU... Öte yandan güvenlik güçlerimizin bu davranışı Osmanlı döneminde yaşanan benzer birkaç örneği akıllara getirdi. Bir tanesi Yavuz Sultan Selim döneminden... Yavuz sultan selim Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken haliyle bağlık bahçelik yerlerden geçiliyordu. Salkım üzümler, olgunlaşmış türlü türlü meyveler vardı. Yavuz Sultan Selim,'in içine bir şüphe düştü. 'Acaba askerim sahibinden izinsiz üzüm ve elma koparmış olabilir mi?' diye düşünüyordu. Sorgulattı, heybeler, torbalar araştırıldı, asker üzerinde hiç bir iz bulunamadı. Padişah rahatlamıştı. El açıp dua etti: "Ey Allah'ım!.. Bana haram yemeyen bir ordu ihsan ettiğin için Sana şükürler olsun." Sonra Yeniçeri Ağası'na dönüp şunları söyledi: "Eğer askerlerim içinde bir tek kimse sahibinden izinsiz bir meyve koparıp yese idi, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü hay ağa, haram yiten bir ordu ile beldelerin fethimümkün olamaz!.." YERİNE PARA BAĞLADI... Bir diğeri ise Kanuni döneminden... Sefere çıkan Kanuni Sultan Süleyman ve ordusu bir Hristiyan beldesinden geçerken, askerlerden kimisi üzüm bağlarından geçti. Olgunlaşan üzümler susuzluktan dudağı çatlamış askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye koyduğu parayı bağladı. Üzümü de yedi. SunExpress Somalı Çocukları Ağırladı Birlikte Çıkacağız Bu Basamakları Kurumsallaşma · . . . Kurumunuzu geleceğe birlikte hazırlayalım Elemanlarınızı toplumsal ve hukuki ihtiyaçlara göre eğitelim Yapısal gelişiminizi birlikte ilerletelim Kurumsallaşmanızı Almanya şartlarına uyarlayalım Basın / Siyaset · · · Basın ilişkilerinizi geliştirelim Siyasi çalışmalarınızı hızlandıralım Faaliyet ve çalışmalarınızın hak ettikleri değeri görmelerini sağlayalım T ÜRK Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress, “Ben De Uçuyorum” sosyal sorumluluk projesi kapsamında Soma’daki maden faciasında yaşamlarını yitiren madencilerin çocuklarını Frankfurt’taki genel merkezinde ağırladı. Dönemin Soma Kaymakamı olan ve şuanda İstanbul Vali Yardımcılığı yapan Bahattin Atçı’nın girişimleriyle başlatılan proje kapsamında bu yıl ilk kez düzenlenen etkinliğe 22 çocuk katıldı. SunExpress Genel Müdür Yardımcısı Server Aydın, proje kapsamında daha önce hiç uçağa binmemiş başarılı çocuklara bu imkanı sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Proje ile Anadolu ve Avrupa’da yaşayan çocukların ufkunu açmayı, yeni yerleri keşfetmelerini, farklı kültürleri tanımalarını sağlamayı ve uçma deneyimi kazandırmayı hedeflediklerini de belirten Aydın, “Çocuklar bizim geleceğimiz. Gelecek yıl Avrupa’da yaşayan, sosyoekonomik durumları kötü olan başarılı çocuklara da aynı deneyimi yaşatmak istiyoruz” diye konuştu. Engin Karahan Religion&Recht Consulting İrtibat : Mobil : 0151 16 70 58 45 Mail : [email protected] Web : www.religion-recht.de Freiburg’da Kardeşlik ve Sevgi Gecesi Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 I GMG Freiburg-Donau Bölgesinin 31 Aralık`ta düzenlediği "Kardeşlik ve Sevgi Gecesi" yoğun bir katılımla gerçekleşti. Donaueschingen Donauhalle salonunda yapılan proğrama 500 civarında vatandaşımız katıldı. Sunuculuğunu Bülent Atik'in yaptığı proğram, Freiburg Cemiyeti imam Hatibi Şükrü Eriçel'in Kur`an tilavetiyle başladı. IGMG Freiburg-Donau Bölge Tanıtma Başkanı Veli Erdoğan'ın selamlama konuşmasında, Erdoğan katılımdan dolayı misafirlere teşekkür etti ve günün önemine binaen kısa bir konuşma yaptı. Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG marşının ardından kürsüye IGMG Freiburg-Donau Bölge Başkanı Özcan Kuri geldi ve konuşmasını yaptı. Kuri konuşmasında, Mekke`nin fethine değinerek, kardeşliğin önemine dikkat çekti. Bölgede yapacakları hizmetlere de değinen Kuri, saygı ve sevgi içinde olmamız gerektiğini, birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı. Türkiye'den katılan Ümit Kaplan (Ibiş) Nasrettin hoca tiplemesiyle çocukları ve haber ][ 13 babalarını eğlendirirken, çeşitli yarışmalar düzenledi ve misafirlerden bol bol alkış aldı. Özellikle gençlerin hoşuna giden Geeflow (islami rep)in ardından kapanış dua ile program sona erdi. 14 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Calw Şehrinde İcazet Merasimi Yapıldı C alw DİTİB Osmanlı Camii’nin bin kişilik Simmozheim Salonun’da organize ettiği programda, hafız olan Kürşat İspirli’ye icazet merasimi yapıldı. Merasime DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, Karlsruhe Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Tekin, çevre dernek din görevlileri, dernek başkanları ve yöneticileri ile genç hafızın ailesi, yakınları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Calw cemaatinin yoğun ilgi gösterdiği icazet merasimin açılış Kur'an-ı Kerim’i yeni hafız Kürşat İspirli tarafından okundu. Karlsruhe Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mehmet Tekin ilk kez hafızlık merasimi yaptıkları için çok mutlu olduklarını ifade ederek Kur'an Kursu faliyetleri ile ilgili bilgiler verdi. Hafızlığın Karlsruhe’ye bağlı Calw şehrinde bir ilke imza atılarak “Hafızlık İcazet Merasimi” yapıldı. Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 öneminden bahseden Dr. Tekin, hafızlığın Kur’an-ı Kerim’i başından sonuna ezberleyerek onu koruyan, muhafaza eden ve hayatına uygulayan kişi olduğunu söyledi. Calw DİTİB Osmanlı Camii Kur’an Kursu’na devam eden öğrencilerden oluşan koronun sunduğu ilahilerle renklenen merasim, büyüklerden büyük beğeni topladı. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu da Kur’an adına toplanılan bu güzel günde olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, Kur’an‘ın İslam’ın rehber kitabı, mü’minlerin ana kaynağı, hidayet kaynağı, iman esası ve barış dini İslam’ın temel kitabı oldu- ğunu söyledi. Hafızlığın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Aşıkoğlu, “Dünyada meydana gelen en önemli olaylardan birisi hiç şüphesiz yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi ve insanlıkla buluşmasıdır. Bu vesileyle bugün Kürşat İspir kardeşimizin hıfzını tamamlamaları üzere burada toplanmış bulunuyoruz. İlk nesilden, bu camileri inşa ederek çocuklarımız Kur’ansız kalmasın diyen, Resullullah’ı tanımadan yetişmesin diyen kardeşlerimizden Allah razı olsun. Hafızlarımızın yetişmesinde emeği geçen hocalarımıza, kursumuzu yaptıran hayır sahibi kardeşlerimize teşekkür ediyorum” dedi. Hafızlığın büyük bir erdem olduğunu belirten Prof. Dr. Aşıkoğlu; “Hafızlarımız Kur’an-ı gönüllerine yerleştirdiler. Hafız olmak büyük emek ister. Ancak hafız kalmak daha çok gayret ister. Hafızımızın okuduğu Kur’an'dan, başta aileleri olmak üzere kendilerine emeği geçen herkes istifade eder” diye konuştu. Konuşmaların ardından genç hafıza sarık-cübbe giyme merasimi yapıldı. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, hafız Kürşat İspirli’ye hafızlık diploması ile kendisini yetiştiren ve başarılı hizmetlerinden ötürü Din Görevlisi Mehmet Taş’a da takdir belgesi verdi. Ayrıca Calw DİTİB Osmanlı Camii yönetiminde görev yapan eski ve yeni tüm yöneticilere de teşekkür edildi. İcazet programı yapılan dua ile sona erdi. Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Nevzat Aşıkoğlu, Avusturya Müftüsü Mustafa Mollaoğlu, IGMG başkanlık divanı üyeleri, eski Genel başkanları ve T.C. Konsolosluk ve Dış temsilciliklerde görevli Ataşeler, Yerel idare ve İş dünyası temsilcileri ve vatandaşlar hazır bulundular. Namaz öncesi yapılan sohbette DİTİB Genel Başkanı Prof.DR. Nevzat Aşıkoğlu kısa bir selamlama konuşması yaptı. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün namaz öncesi yaptığı sohbette ‚Biz Zühdi amcamızın iyi bir mümin olduğunu biliyoruz. Allah ona gani gani rahmet eylesin.‘ Efendimiz insanların şahitliğiyle Allah kuluna muamele eder sizin dudaklarınızdan dökülecek ikrar boş anlam ifade etmez diğerek sözlerini şöyle sürdürdü. Cenaze namazına geçilmeden Yeneroğlu ailesi adına kısa bir selamlama yapan Mustafa Yeneroğlu babasının kendisini çocukken ilk camiye getirişini anlatırken oldukça zorlandı. Yeneroğlu, ''Rahmetli Babam beni 1980`de Fatih Camii'ye hafız olmam için getirdiğinde ise ben henüz 6 yaşındaydım. Benim burada hafız olarak yetişmem için ise camide çeşitli görevler de almıştı ve bugün ise buradan babamın cenazesini kaldırıyoruz'' dedi. Mustafa Yeneroğlu; "T.C. Cumhur- başkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyelerinin kendisini taziye için aradığını ve acısını paylaştıklarını bildirdi. Yeneroğlu dünyanın birçok ülkesinden cenaze namazına gelen herkese teşekkür etti. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise taziyeleri IGMG Köln Bölge Merkezinde kabul etti. Yeneroğlu'nun cenazesi köyleri Osluk`ta bulunan aile kabristanlığına defin edilmek üzere memleketi Bayburt'a yollandı. Zühtü Yeneroğlu Amcamızı Cenab-ı Hakk’a Uğurladık T BMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun babası Zühtü Yeneroğlu (70), Almanya'nın Köln kentinde ahirete irtihal etti. Yoğun katılımın olduğu cenaze namazı IGMG`ye bağlı KÖLN Fatih Camisi'nde kılındı. Cenaze merasimine aylık mutad toplantı için Köln`de bulunan İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatlarının Avusturalya`dan Kanada`ya Norveç`ten İngiltere`ye, Danimarka`dan Fransa`ya, kadar 30 Bölge başkanı da iştirak etti. TC. Köln Başkonsolosu Hüseyin Emre Engin, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Diyanet İşleri Başkanlığı Berlin Büyükelçiliği Din işleri 2015/2016 Vergi Kanununda Önemli On Değişiklik 1 . Devlet, belgeli vergi denkleştirme işlemlerindeki kağıt masrafını azaltmak ve maliyede yer tasarrufunu da sağlamak amacıyla 'şifreli' vergi denkleştirme işlemini başlatıyor. Geçtiğimiz yıl pilot proje olarak başlatılan bu işlem, 2016 yılından itibaren yaygınlaştırılacak. Bu şekilde işlem yapmak isteyen kimseler, maliyeden şifresini isteyecek ve yazılı olarak bildirilen bu şifre 90 gün içinde kullanılarak, maliyeden belgeler elektronik olarak istenecek, işverenler tarafından elektronik olarak bildirilen vergi bilgileri, varsa, ailenin aldığı hastalık parası verileri, çocuk kasasından gelen bilgiler, emekli kasasından gelecek bilgiler vs. hepsi maliyeden gelecek ve mükellef bunları ya kendisi ya da mali müşavirine bildirerek elektronik vergi denkleştirme işlemini gerçekleştirecek. Türkiye bakımı için belgeler yine kağıt olarak işleme konacak 2. Çocuk parası kasasına 'özel kimlik numarası' bildirilmezse paralar kesilecek şeklinde haberler, insanları tedirgin etti. Devlet, çifte ödemeleri önlemek amacıyla, 'Steuer. Identıfikatıonsnummer' ile işlem yapacak. Elinde olmayanlar bu numaraları maliye bakanlığının ilgili sayfasından tedarik etmelidir. Olanlar ise çocuk parası kasasına bildirmekle, kasanını işini kolaylaştırır. 3. Geçtiğimiz üç yılda zam yapan posta idaresi, normal 20 gram mektuplar için 2016`dan itibaren 62 cent yerine 70 cent, Maxibrief denilen mektuplar için de 240 cent yerine 260 cent alacak. Posta üç yıl zam yapmayacak. 4. Federal hükümet son yıllarda büyük miktarda biriken vergi gelirlerinden bir miktarını yani beş milyar auronun üstünde bir miktarı, 2015`in yazında yaptığı bir kanunla, 2015 yılı Ocak ayından itibaren dosya ][ 15 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir geriye dönük olarak yürürlüğe koydu. Bu kanunla, çocuk paralarına kademeli olarak zam yapıldı. Birinci ve ikinci çocuk için ödenen 184 auro, 2015`te188 auroya, 2016 için 190 auroya, üçüncü çocukta 190 aurodan 2015 için 194 auroya, 2016`dan itibaren 219 auroya, dördüncü ve daha çok çocukta ise, 221 auroya çıkarıldı ve yapılan artırımlar 2015 Ocağından geçerli olarak aile kasaları tarafından ödendi. Aylık gelirleri 1100 aurodan yüksek ve 1700 aurodan düşük olan ailelere ödenen 'Kindergelzuschlag' yani zamlı çocuk paraları da 1 Temmuz 2016`dan itibaren çocuk başına ayda 140 auro yerine 160 auro olarak ödenmeye başlanacak. 8,9 milyon kişinin bu kanundan yararlanması hiç de küçümsenmeyecek bir konudur bence. Çocukların kazandıkları para sınırlandırılması üç yıl önce kaldırıldığı için çok küçük meblağlar yüzünden bir yıllık çocuk parasından mahrum olunmuyor. Bilindiği gibi okula gidenler, meslek yapanlar veya tahsil eden çocuklar için 25 yaşını doldurana kadar çocuk parası alıyor. Çocuğun özürlü olması halinde, yaş sınırı olmadan çocuk parası devamlı ödenir. 25 yaşını doldurduğu halde tahsile devam eden çocuklarda ise, çocuk parası kesildiği için ailesinin bakım yapması söz konusudur. Çocuğun kazancı da gözönünde bulunduralarak maliyeden vergi iadesi almak mümkündür. Yapılan değişiklik çok sayıda aileye bir ‘oh’ dedirtecek Federal Hükümet bu kanunla bilhassa çocuklarını yalnız eğiten kimselerin elinden tuttu ve yıllık 1308 auro olan 'Freibetrag für alleinerziehende' miktarını 1908 au- Asım TOZOĞLU Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 roya, ikinci çocuktan itibaren de 240 auro çocuk başına muafiyet getirdi. Bu durumda olan ailelerin dikkat etmesi gereken hususları mutlaka vergi uzmanlarına danışmalıdırlar. Asgari muafiyet ve buna bağlı olarak bakım miktarları da artırıldı. 2014 yılıda 8354 auro olan asgari muafiyet 2015 yılı için 8472 auro, 2016 yılı için 8652 auro olarak belirlendi. Türkiyedeki akrabalarımıza yapığımız bakım miktarı 2016 yılı için kişi başına 4326 auro olacaktır. Yeri gelmişken hatırlatalım: a.Türkiye`ye para havalelerinizin mutlaka kaynağı belli olmalıdır. Bilhassa büyük miktarda (örneğin on bin euroyu geçen) gönderilen paraların gerektiğinde hesabını vermelisiniz. Yıllık geliri otuz bin euro olan bir kimsenin üç yıl içinde Türkiye`ye altmış bin euro göndermesi hiç de gözden kaçacak bir durum değildir. b. Bakım paraları için Türkiye`ye Ocak ayı içinde mutlaka havale yapılmalıdır. Zira maliye ilk havaleden itibaren bakım miktarlarını hesaplamaktadır. Örneğin Mayıs ayında ilk havale yapılmışsa, ilk dört ay değerlendirilmez. Hatta bazı memurlar ‘bu insanlar gerçekten bakıma muhtaçsa, ilk dört ay ne ile geçindiler?’ şeklinde soru yöneltebiliyorlar. Türkiye`de yaşayan bakıma muhtaç akrabaların gelirlerine bağlı olarak işlem yapılmaktadır. Hiç geliri olmayan kimseler için kişi başına 4326 auro gönderilmelidir. 5. Bafög adı verilen devletin eğitime katkısı kanununda da değişiklik yapıldı ve 2016 kış semestrisinden itibaren yüzde yedi zam yapıldı maksimum 670 aurodan 735 auroya çıkarıldı. Öğrenci ayda [email protected] 400 auro yerine 450 auro kazanabilecek. 6. Düsseldorfer Tabelle diye anılan ve ayrılan eşlerde çocuklar için ödemelerde kullanılan gelir tablosu da değiştirildi. 1ve 6 yaş çocuklar için 328`den 335 avroya 7 ve 12 yaş çocuklar için 376 avrodan 384 avroya 12 yaşından itibaren çocuklara yapılacak bakım ödemesi ayda 440 avrodan 450 avroya çıkarıldı. 7. Hessen eyaleti üç yıl önce iptal ettiği 'Fehlsubventionsabgabe' kanununu yeniden tabir caizse hortlattı. Bu kanuna sosyal evlerde oturanların ödedikleri kiralar ve gelirleri karşılaştırılıyor ve fark tahsil ediliyor. Böylece 'Wohnungsamt' 1 Temmuz 2016`dan itibaren Hessen eyaletinde sosyal evlerde oturanları soru yağmuruna tutacak. 8. Konumuzda Almanya`da bakım yaptığımız kişilerin 'İdentifikationsmummer' dediğimiz özel numaralarını mutlaka bakım belgelerine yazmamız gerekliliğidir. Almanya da bakım miktarı kişi başına 8652 auro olarak belirlenmiştir. 9. İşveren tarafından ödenen çıkış parasının bir yılda ödenmesi ve ona göre de vergilendirilmesi gerekir. Bu 'Abfindung' kanunun ana maddesidir. Bu kaide istisnai hallerde bozulabiliyor. Önemli olan kısmi ödemenin yüzde onu geçmemesi gerekiyor. 10. Daha önceki yıllarda sadece Avrupa Topluluğu ülkelerine yapılan bağışlar vergiden muaf tutulurken, 2015 yılından geçerli olmak üzere, Türkiyedeki bir kuruluşa, örneğin Kızılay`a yapılan bağışların da vergiden düşmesi mümkündür. Tabii ki bu kuruluşun Türkiye`de 'kamuya yararlı kurum' olduğu ispatlanmalıdır. Namaz Vakitlerinde Yeni Düzenleme 16 ][ haber İ slam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkanlığı Din İstişare Kurulu kararıyla Hicret Takvimi’nde 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren namaz vakitlerinde yeni bir uygulamaya geçiliyor. Vakit değişikliğinin gerekçeleri Ramazan ayının uzun yaz günlerine isabet ettiği zamanlarda kuzey bölgelerinde yatsı ve imsak vakitlerinin normal seyrinde ilerlememesi sebebiyle, bu vakitleri takvimlere esas alınan ölçüler ile tespit etme imkânı çok zordur. Bu yüzden yatsı ve imsak vakitlerinin takdir edilerek tespit edilmesi söz konusu olmuştur. Yaz aylarında gündüzler diğer mevsimlere nispetle oldukça uzun geçmektedir. Uzun yaz günleri, ibadetlerin eda edilmesi bakımından ister istemez bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Mesela, zaten geç bir saatte olan akşam namazının ardından, yatsı ve teravih namazı vakti de çok daha geç bir vakitte olmaktadır. Bunun yanı sıra imsak vakti yine erken bir saatte olmaktadır. Böylece, ibadetlerini yerine getirmekle mükellef olan Müslümanlar hem ibadetleri açısından hem de iş ve çalışma hayatları açısından zorluklarla karşılaşmaktadır. Söz konusu zorluklar, Avrupa’yı dikkate aldığımızda, Akdeniz ve Balkanlara yakın olan bölgelerden itibaren artmakta, kuzeye gidildikçe çok bariz bir hâle gelmektedir. Gerek teşkilatımız camilerine devam eden Müslümanların, gerekse diğer camilerin cemaatlerinin bu konuda pek çok sorusu ve kolaylığı tercih edecek bir usulün bulunup bulunamayacağı yönünde istekleri olmuştur. IGMG Din İstişare Kurulu bu istekleri de dikkate alarak, 2005 yılından beri namaz vakitlerinin fıkhî ve astronomik temellerini çeşitli açılardan araştırmış ve değerlendirmiştir. Bu araştırmalar neticesinde, takvimlerde normal olarak kabul edilen bölgeler için de yeniden bir vakit tespit usulü geliştirilmesi gündeme gelmiştir. Bunun üzerine, ibadetlerin eda edilmesinde kolaylığın tercih edilmesi ile ilgili ayet ve hadisler de dikkate alınmış ve 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren uygulanacak olan yeni namaz vakitleri tespit edilmiştir. Bu arada IGMG Din İstişare Kurulu, Müslümanlar arasında birlikteliğin sağlanabilmesi amacıyla da, çeşitli kuruluşlarla ortak bir namaz vakti tespit edilmesi için görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerden uzun süre bir sonuç alınamaması üzerine, IGMG Din İstişare Kurulu kendi kararını uygulamaya koymuştur. IGMG Din İstişare Kurulu, namaz vakitlerinin tespitinde yeni usul kararını alırken dinimizdeki kolaylık ilkesinden de hareket etmiş ve fıkıhta yeri olan bir kuralı uygulamıştır. Zira Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “...Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez...” (Bakara suresi, 2:185) Vakit tartışmaları yeni değildir Aslında namaz vakitleri ile ilgili tartışmalar yeni değildir. Bugün kullanılan takvimlerin ortaya çıkması ile de bu tartışmalar devam edegelmektedir. Sahabe dönemine baktığımızda, şafağın veya fecrin karanlık ya da aydınlık olduğu yolunda, kendilerinden Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir rivayet yapılan pek çok sahâbî vardır. Bunların başında ilk dört halife gelmektedir. Buhârî şarihlerinden İbn Receb’in tespitlerine göre, ilk üç halife ile Abdullah ibn Mes’ûd’dan, fecrin hem aydınlık hem de karanlık olduğuna dair rivayetler yer almıştır. (Bakınız: Zeynuddin Abdurrahman bin Ahmed ibn Receb: Fethu’l Bârî Şerhu Sahihi’l Buhârî. Mektebetu'l Gurabâ’u El Eseriyye, Medine. 1996. c. 4. s. 432-433) Bu rivayetlerdeki ihtilaflar tâbiûn döneminde de devam etmiş ve nihayet müçtehit imamlar zamanında bir usule bağlanmıştır. O dönemlerden itibaren 19. yüzyıla hatta 20. yüzyılın başlarına kadar namaz vakitlerini müezzinler ve büyük camilerde muvakkitler belirlemekteydi. İhtilafların sebepleri Namaz vakitlerindeki ihtilafların esasen beş temel sebebe binaen oluştuğunu görmekteyiz: 1. Namaz vakitleriyle ilgili nassların (ayet ve hadislerin) ifade ettiği vakitlerin, saat/dakika ile belirlenmemiş olması, dolayısı ile bu vakitlerin genel ifade içeren ve takvimlerde olduğu gibi “an”ı değil de bir süreyi belirleyen ölçüler olması. 2. Fıkıh bilgileri ile astronomik bilgilerin birbirlerine uyarlanmalarındaki temel ilkelerin farklı oluşu. Mesela, fıkhın sabah şafağı fecr-i sâdıktır. Astronomide ise, fecr-i sâdık diye bir tanımlama yoktur. Buna karşılık astronominin fecri, güneşin ufkun altında 18 derecede bulunduğu andır. Öte yandan, astronominin 18 derecesi her zaman ve her yerde 72 dakika değildir. 3. 48 derecenin kuzeyindeki bölgelerde, şafağın çok uzun süre kalması ya da hiç gitmemesi sebebiyle yatsı ve imsak vakti probleminin ortaya çıkmış olması. 4. Özellikle oruç için sahurda, vaktin girme ya da çıkma endişesinden dolayı uzun uzun temkin vaktinin konulmuş olması. 5. İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin “Şafağın beyazlık olduğu” kanaatinin, neredeyse gece karanlığı şeklinde anlaşılması. Yeni uygulama nasıl olacak? IGMG Din İstişare Kurulu kararından hareketle gerçekleştirilen yeni uygulamaya göre, yeryüzü ekvatordan itibaren iki bölgeye ayrılmıştır. Birinci bölge 48 derece kuzey/güney enlemine kadar, ikinci bölge de 48 derece kuzey/güney enleminin kuzeyinde/güneyinde kalan bölgeler olarak tespit edilmiştir. Bu bölgelerdeki imsak vakitleri, fıkıhta fecr-i sâdık diye bilinen, sabahleyin doğu ufkunda yayılmış olan şafak vakti; yatsı namazı vakti de akşamleyin, batı ufkunda kırmızı şafağın kaybolduğu vakit olarak kabul edilmiştir. Bu vakitlerin takvimdeki uygulanması ise şu şekilde olacaktır: 0 derece ile 47.59 derece arasındaki bölgeler Avrupa haritasına bakarak bu hattın geçtiği yerleri şöyle sıralayabiliriz: Fransa’nın batısındaki Quimper, Le Mans şehirlerinden başlayıp doğudaki Colmar şehrinin güneyinden geçerek, Almanya’nın Freiburg kentinin hemen kuzeyinden doğuya doğru Münih’in güney taraflarından uzayan bu hat, Avusturya’nın Salzburg kentinin kuzeyinden ve başkent Viyana’nın da güneyindeki Traiskirchen’den itibaren doğuya doğru gider. Bu hattın güneyinde kalan Fransa’nın güney kısımları, Almanya’nın az bir bölümü, İsviçre ve İtalya’nın yanı sıra Avusturya’nın önemli bir bölümü, Balkanlar ve Türkiye gibi güney ülkeleri de bu bölgede yer alır. Bu bölgelerde imsak vakti, güneşin doğuşundan 74 dakika önce olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika temkin vakti ilave edilecektir. Dolayısı ile bu bölgelerdeki imsak vakti, güneşin Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 astronomik olarak doğuşundan yaklaşık 78-80 dakika önce olacaktır. Yatsı namazı vakti ise: Güneşin batışından 64 dakika sonra olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika temkin vakti ilave edilecektir. Bu bölgelerdeki yatsı namazı vakti, güneşin astronomik olarak batışından yaklaşık 68-70 dakika sonra olacaktır. 47,59 derecenin kuzeydeki bölgeler Yukarıda verilen hattın kuzeyinde kalan Fransa’nın kuzey bölgeleri ile, Almanya’nın büyük bir bölümü, Avusturya’nın kuzeyi, İngiltere, Danimarka, İsveç ve Norveç gibi kuzey ülkeleri de bu bölgelere dâhildir. Bu bölgelerde imsak vakti, güneşin doğuşundan 80 dakika önce olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika temkin vakti ilave edilecektir. Dolayısı ile bu bölgelerdeki imsak vakti, güneşin astronomik olarak doğuşundan yaklaşık 84-86 dakika önce olacaktır. Yatsı namazı vakti ise: Güneşin batışından 70 dakika sonra olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika temkin vakti ilave edilecektir. Bu bölgelerdeki yatsı namazı vakti, güneşin astronomik olarak batışından yaklaşık 74-76 dakika sonra olacaktır. Neden yıl boyu aynı süre? Özellikle kuzey bölgelerinde günlerin uzun olduğu yaz aylarında takdiren bu vakit tespit edilmiştir. Kış aylarında ise, yukarıda da ifade edildiği gibi yatsı için kırmızı şafağın kaybolması, imsak için de ufukta yayılmış olan fecr-i sâdığın oluşumu esas alınmıştır. Dünyada pek çok kuruluş da şafağı kırmızılık olarak kabul etmiş, astronomik olarak bu vaktin hesaplanma derecesinin ise 16 derece olması kararını almıştır. Hem bizim hem de çeşitli kuruluşların yaptıkları gözlemler kırmızı şafağın, güneşin ufka olan eğiminin 12,5 derece ile 16 derece olduğu zamanda kaybolduğunu göstermektedir. Bunun son sınırı olan 16 derece, ekvatorda saat ölçüsü olarak 64 dakika eder. Bizim uygulamamız da son sınır olan 64 dakikadan itibaren başlamaktadır. Önceki takvim uygulamamız nasıldı? Daha önceki Hicret Takvimlerinde namaz vakitleri 23-27 Haziran 1980 tarihleri arasında Brüksel’de yapılan “Hicri Tarihler ve Namaz Vakitleri Tespit Toplantısı”ndaki kararlar esas alınarak hazırlanmıştı. Bu kararlar üzerine Hicret Takvimi’ndeki uygulama şöyle olmuştu: Yatsı namazının vakti güneşin batışından 1 saat 30 dakika, imsak vakti de güneşin doğuşundan önce 1 saat 50 dakikadır. (O tarihlerde Mekke arzına göre akşam-yatsı arası 1 saat 20 dakika, imsak-güneş doğuşu arası 1 saat 30 dakika civarında idi.) O tarihten önce, mevsimine göre imsakla güneşin doğuşu arasındaki süre 2 saat 30 dakika civarında idi. Temkin vakitleri ise her şehre göre farklı farklı verilmişti. Elbette ki en doğrusunu Allah bilmektedir. Duamız, Allah’ın bizleri doğru yoldan ayırmaması ve bu yeni değişikliğin Müslümanlara hayırlı olması yönündedir. Avrupa’da Türk Toplumunun Miladi Yeni Yılı Her başlangıç yeni bir fırsattır ve yeni bir imkândır, yeterki kişi zamanı değerlendirmesini bilsin. Miladi yılbaşını da bu ölçüler içinde değerlendirmeli ve bütün insanlığa huzur, barış, mutluluk dolu nice yeni yıllar dileğiyle. M iladi yılbaşı huzur, barış, sevgi, kardeşlik yılı olsun. Temennimiz insan haklarının zirve yapması, savaşların, terörün son bulması, adaletsizliğin, hukuksuzluğun ortadan kalkmasıdır. Bütün dünyada inanç hürriyetinin sağlanması, eğitim fırsatının verilmesi, iş imkânının sağlanması, bölünmüş ailelerin vize vs. kolaylaştırılması, açlığın ve yoksulluğun önlenmesidir. Sevginin, saygının hâkim olduğu bir dünyanın kurulmasıdır. Milyonlarca mültecinin karda, kışta, gümrük kapılarında aç, susuz, çıplak, çoluk çocuk yollarda hastalıktan ölen, denizlerden cesetlerin sahile vuran bebeklerin sorumluluğu da bütün insanlığın sorumluluğundadır. Bizim medeniyet dünyamızda merhamet ve sevgi esastır. İnsanın mutluluğu çok önemlidir. Bu mutluluk aile içi ve dış dünyadır ve bütünlük arz etmelidir. Bizim mutluluğumuz bütün insanlığın mutluluğuyla mümkün olacaktır. Bu mutluluğu iç dünyasında, evinde, çevresinde yakalayamayanlar, dışarıda yakalamaları hayaldir. Miladi yılbaşı dünyanın büyük çoğunluğunun heyecanla kutladığı ve beklediği, hayatını buna göre tanzim ettiği özel bir gündür. Coşkuyla eğlenilir ve maalesef bu eğlencenin dozu o kadar çok kaçırılır ki, çoğu zaman ailelerin felaketi olur. Temennimiz Miladi Yeni Yılın güzel geçmesi, insanlığa barış, huzur, mutluluklar getirmesidir. Her yeni yıl insanlara yeni bir heyecan ve yeni bir başlangıç umudu veriyor. İnsanlık için ibret alınacak, muhasebe yapılacak, öncesini ve sonrasını değerlendireceği bir zaman dilimi de olmalı. Hayatta ölçüsüz yapılan her hareket kişiye hep zarar olarak dönmüştür. “Öfkeyle oturan zararla kalkar” atasözümüz fevkalade bir sözdür. Hesabını iyi yapamayanlar, ölçüsüz hareket edenler ağır faturalar ödeyeceklerdir. Avrupa'da yaşayan Sivil Toplum Kuruluşları olarak saygı, eşit haklar, adalet ve kabul görmek istiyoruz. Ayrımcılığın olmadığı, inanç hürriyetinin sağlandığı, din eğitiminin Müslümanlarının istediği gibi verildiği, İslam dininin resmen tanındığı, Ana dil eğitiminin verildiği, Türk Almanya’da “Şebap Güvercin Festivali” A lmanya Şebap Güvercin Derneği, saf Anadolu ırkı şebap güvercinlerini dünyada tanıtmak amacıyla "Şebap Güvercin Festivali" düzenledi. Köln'de bir salonda düzenlenen festivalde konuşan Türkiye Şebap Güvercin Federasyonu Başkanı Mustafa Kale, Anadolu'ya özgü bir ırk olan şebap güvercinini dünyaya tanıtmaya çalıştıklarını belirterek, bu ırkın kaybolmaması, bozulmaması, normlarını, standartlarını ve özelliklerini korumak için çaba gösterdiklerini söyledi. Almanya'da kurulan Şebap Güvercin Derneği'nin Avrupa'da güvercin besleyenler federasyonuna da üye olduğunu aktaran Kale, "Bu üyelik bizim için çok önemli bir aşama oldu. Bu türü Avrupa'da Türklerden başka dosya ][ 17 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Selahattin SAYGIN Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 [email protected] ve Müslümanların güvenliklerinden endişe edilmediği, Müslümanların örtülerinden dolayı horlanmadığı, işsizliğe mahkûm edilmediği, terörün kabul görmediği yeni bir yıl en önemli arzumuzdur. Yeni yılda sevgi, saygı, güven ortamını oluşturmak herkesin ana görevlerinden biri olmalıdır. Sevgi, saygı, adalet, eşit haklar her zorluğu yenecek sihirli bir yoldur. Sivil Toplum Kuruluşları olarak biz bu yola talibiz. Her başlangıç yeni bir fırsattır ve yeni bir imkândır, yeterki kişi zamanı değerlendirmesini bilsin. Miladi yılbaşını da bu ölçüler içinde değerlendirmeli ve bütün insanlığa huzur, barış, mutluluk dolu nice yeni yıllar dileğiyle. Singen Lugat Cıvıl Cıvıl Güngeçtikçe talebin arttığı Eğitim Merkezi daha çok hocaya ihtiyaç duyuyor. - Saf Anadolu ırkı şebap güvercinlerini dünyada tanıtmak amacıyla Almanya'da "Şebap Güvercin Festivali" düzenlendi insanların da beslemesini ve tanımasını istiyoruz ve çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz" dedi. Güvercin ırklarını performans ve görüntü ırkları olarak iki kategoride değerlendirdiklerini dile getiren Mustafa Kale, "Bizim güvercinlerimiz şov yani görüntü itibarıyla beslenen kuşlar. Biz bu kuşların yaptığı performansı değerlendirmeyiz. Festivalimizin yarışma kısmında kuşların ağzına, gözünün rengine, kumaşının rengine, boyuna posuna, fiziksel özelliklerine göre yani kuşların görüntülerine göre değerlendirme yapılacak. Yani güvercinler arasında bir nevi güzellik yarışması yapıyoruz, değerlendirmelerimizi o standartlar üzerinden yürüteceğiz" şeklinde konuştu. Öte yandan, festival kapsamında düzenlenen yarışmanın sonunda dereceye giren güvercinlerin sahiplerine kupa ve plaket takdim edildi. I GMG Freiburg Donau Bölgesine bağlı Singen ve çevresine hizmet veren Lugat Eğitim Merkezi, özellikle hafta sonları cıvıl cıvıl. Byk Gulden Strasse'de hizmet veren dernek, 3-6 yaş öğrencilere anasınıfı, genç kızlar ve erkeklere sohbetler, hafta sonları (C.tesi-Pazar) saat 10.00 ila 13.00 arası, 3 kategoride küçükler (8-11 yaş) büyükler (12-17) ve genç kızlara (12-17) muhtelif derslerle hizmet vermekteler. Dernek Müdiresi Selma Akbudak gazetemize yaptığı açıklamada, talebin gün geçtikçe arttığını belirtirken, daha çok hocalara ihtiyaç duyacaklarını söyledi. 18 ][ haber Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir IGMG Köln Bölgesi’nde Yeni Hobi Atölyesi Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Köln’de yetişkin hanımların el becerilerini geliştirmeleri amacıyla kurulan Köln Hobi Atölyesi kapsamında katılımcılar kurdele nakışı öğreniyorlar. İ slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Köln Bölgesi Eğitim Başkanlığı’nın Köln civarındaki kadınlara el becerilerini geliştirmek ve boş zamanlarını değerlendirecekleri bir ortam sunmak amacıyla hayata geçirdiği Köln Hobi Atölyesi üçüncü oturumunu geride bıraktı. Toplamda 11 oturum sürecek olan atölye kapsamında katılımcılar kurdele nakışı tekniklerini öğrenirken kurs sonunda bir sergi yapılarak atölyede üretilenlerin geniş bir kitleyle paylaşılması planlanıyor. Atölyeyi kurma amaçlarının katılımcıların el sanatları konusunda beceri kazanmalarını sağlamak olduğunu belirten IGMG Köln Bölgesi Eğitim Başkanı Cengiz Dönmez, “Köln’deki hanımların sanatsal yetkinliklerini geliştirmeleri ve ortaya koydukları birbirinden farklı ürünleri bir atölye kapsamında diğer in- sanlarla paylaşmalarının oldukça güzel bir imkân sunacağını düşündük.” dedi. Atölye sonunda ürünlerin sergileneceğini, bunun için kurs boyunca hummalı bir çalışmanın şimdiden yürüdüğünü belirten Dönmez, “Atölyeye ilginin artması durumunda amacımız burada sunulan el sanatlarına yenilerini ekleyerek bölgemizde geniş kapsamlı bir kültür ve sanat çalışmasının temellerini atmak. Şu anda sadece yetişkin hanımlara, Cuma günleri sunulan kurdele nakışı kursu dışında talep olması durumunda farklı el sanatları kursları da sunmak isteği içerisindeyiz.” dedi. IGMG Köln Bölgesinde kültür ve sanat faaliyetlerinin daha düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi için Bölge Eğitim Başkanlığı bünyesinde bir Kültür-Sanat Birimi açtıklarını belirten Dönmez, eğitim komisyonlarının bu alandaki çalışmalara da hız vereceğini belirtti: “Hanımların birçoğu yoğun programları olan, aktif ve günlük hayatın hızlı koşturmacası içerisindeki kişiler. Bu kapsamda Hobi Atölyesi, onlara günlük hayatın temposundan bir nebze uzaklaşarak el sanatları ile uğraşmalarını sağlayacak. El becerilerinin geliştirilmesi yanında farklı bir meşgalenin sunulması da hanımlar için oldukça faydalı. Fakat bunun da ötesinde önümüzdeki zamanlarda Köln’de ebru gibi klasik sanatlarımızı öğrenme imkânı da sunmak istiyoruz. Köln’ü klasik sanatlarımız ve kültür faaliyetlerimiz açısından bir cazibe merkezi hâline getirmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz.” Köln Hobi Atölyesi katılımcılardan Züleyha Aydın ise bu tarz kursların artması temennisini belirterek kursu şu şe- kilde değerlendirdi: “Kurs ilanını okuyunca çok sevindim. Türkiye’ye gittiğimde orada sunulan kursları gördüğümde, ‘Keşke bizim oralarda da olsa.” diye düşündüğüm olurdu. El işinin insana huzur veren bir yanı var, bu yönüyle bence herkesin yetenekleri doğrultusunda bir hobi edinmesi gerek. Ayrıca bu tür kurslar hanımların yoğun tempoları içerisinde kendi aralarında tatlı muhabbetler oluşmasına da vesile oluyor. Umarım farklı el sanatları kursları da açılır ve böylece kızlarımız kendi giyim, takı ve çeyizlerini tasarlayabilme imkânına kavuşurlar.” dedi. TGRLP e.V. Rheinland Pfalz Türk Toplumu CDU ile görüştü ALMANCA KUR'AN MEALİ T GRLP e.V. Rheinland Pfalz Türk Toplumu Yönetim kurulu CDU Rheinland-Pfalz Başkanı Julia Klöckner ile görüştü. Türk Toplumunun yaşamış olduğu sorunların ele alındığı görüşmede geniş bir fikir alışverişi gerçekleşti. TGRLP Başkan Yardımcısı Cennet Akgün ve Yasemin Tölzer özellikle Bayanlar ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdiler. Eğitimin geniş çapta konuşulduğu görüşmede sorunlar ve çözüm yolları dile getirildi. Al-Quran Al-Karim G Konu ile ilgili TGRLP Başkanı İhsan Altındaşoğlu: “Görüşme fevkalade olumlu geçmiştir, şüphesiz ele alınması gereken bir çok konu var. Bunlardan sadece birtanesi eğitimdir. Bizler Sivil Toplum Kuruluşları olarak üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz" ifadesinde bulundu. Altındaşoğlu ayrıca: "Rheinland-Pfalz eyaletinde yaklaşık 100.000 Türk kökenli insanımız yaşamaktadır. Entegrasyon sürecinde STK`lar olarak üzerimize büyük görevler düşmekte- P dir. Her Kurum kendi alanında hizmeti daha kaliteli ve uzun vadeli sunmakla mükelleftir" açıklamasında bulundu. Eyalet seçimlerinin 2016 senesinin Mart ayında gerçekleşecek olması sebebi ile gelecek senelerde Türk Toplumunu ilgilendiren her konu ele alındı. Eyalet seçimlerinde mutlaka seçme hakkının kullanılmasını tavsiye eden Altındaşoğlu özellikle STK çalışmalarında diyaloğun ve şeffaflığın önemini vurguladı. Cemiyetlere Ce Cemiyetler Cemiyetle Cemiyetl Cemiyet Cemiye Cemiy Cemi Cem vve İşadamlarımıza İşada İşadam İşadaml İşad İşadamla İşadamlar İşadamlarımız İİşadamları İşa İşadamlarım İşadamlarımı İş FFırsat, Fırs Fırsa Fı Fırsat Fır Programlara Gelen Programlar Programla Prog Programl P Pro Program Progra Progr Pr G Ge Gele Gel vve Almanca Meal il Alm Alman Alma Almanc A Al M Me Mea iile (100 ((10 1 Adet Ad Ade A 250,25 2250 250, EEuro Eur Euro) Eu İslamı Ta Tanı Tan Tanım Tanımak Tanıma T İs İste İst İstey İsteye İsteyen İ İsla İsl İslam İs İ Misafirlere Misafirler Misaf Misafirle M Misa Misafirl Mis Misafir Mi Misafi Ve Veri Ver Veril Verile Verilebile Verilebil Verilebi Verileb Verilebilec Verilebilece Verilebilecek V En E Gü Güz Güzel Güze G H He Hed Hedi Hediy Hediye P Pa Pak Pake Paket H Ha Hal Hali Halin Halind Halinde Alm Alma Almak A Al İs İst İste İstey İsteye İsteyen İsteyenl İsteyenle İsteyenler İsteyenlere İ Posta Ücretini Biz Karşılıyoruz 13,5x19,5 cm Orta Boy Karton Kapak İki Renk Baskılı Sipariş İçin: [email protected] · Handy: 0171-1970212 Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir dosya ][ 19 İran’da konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez D ünya İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği tarafından 27-29 Aralık tarihleri arasında İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen ve İslam ülkelerinden temsilcilerin katıldığı ‘29. Uluslararası Vahdet Konferansı’nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam dünyasında yaşanan mezhep çatışmalarına son verilmesi için çağrıda bulundu. “HİÇ BİRİ DAHA ÖNEMLİ DEĞİL” İslam coğrafyasında yaşanan sorunlara hiçbir müminin sessiz kalmaması gerektiğini belirten Başkan Görmez, İslam ülkelerinin üst düzey temsilcilerine hitaben yaptığı konuşmada “Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir” dedi. ÜMMETİN KALBİNE SAPLANAN HANÇER! İslam dünyasının ocağına ateşler düştüğünü, fitne ve tefrikanın bir hançer gibi ümmetin kalbine saplandığını ifade eden Başkan Görmez’in yaptığı konuşmadan bazı satırbaşları şöyle; “Kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır…” Bu buluşmamız bir tefekkür ve tedebbür buluşmasıdır. Bugün Ümmetin ocağına ateşin düştüğü, ümmetin diyarında ateşin yükseldiği bir dönemde kardeşlik ahlak ve hukukumuzu konuşmak, “ümmet olma şuurumuzu” sorgulamak, vahdeti ve kardeşliği yeniden tesis etmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bölgemizde yaşananlara hiçbir mümin vicdan sessiz kalamaz ve kalmamalıdır. Fitne ve tefrika ateşinin İslam ümmetini her taraftan kuşattığı günümüzde işgal ve istibdatlardan sonra bugün her türlü şiddet ve cinayeti caiz gösteren, kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır” dedi. “MÜSLÜMANIN ONURU MÜSLÜMANIN ELİYLE YOK EDİLİYOR” “Müslümanların izzet ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar bugün bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir… Bugün İslâm dini ve İslam alemi tarihin belki de en zor süreçlerinden birini yaşamaktadır. Öyle ki bugün Irak’ta, ‘Hiçbir Strateji, Müslüman Kanının Dökülmesini Önlemekten Daha Değerli Değildir Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Nijerya’da ve İslam coğrafyasının diğer köşelerinde çatışmaların, Allahüekber nidalarıyla intihar saldırılarının, masum kız çocuklarını kaçırmaların, camileri bombalamaların, kutsal mekânları tahrip etmelerin sonunun nasıl olabileceğini tahmin edememekteyiz. Müslümanların kanı akmaya devam etmekte; Müslümanların izzet ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar bugün bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden barkından, hayatından olmaktadır. Yaşanan kaos ortamı bütün dünyada İslam ve Müslüman algısını tahrip etmektedir. Tüm dünyada Müslümanların başı hüzünle öne eğilmekte, İslam dininin temsilcileri korku, dışlanma ve şiddet tehdidi altında yaşam mücadelesi vermektedir. DEAŞ İSLAM`A ZARAR VEREN BİR TERÖR ÖRGÜTÜ “Bugün iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Peygamberimizin mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek İslam’a verdikleri zarar, düşmanların verdiği zararı geçti…” Bugün İslamofobiyi oluşturmak isteyen endüstri, İslam dünyasındaki çatışmaları ve yaşanan manzaraları gösterip Müslümanlar aleyhine acımasız bir propaganda yapmaktadır. Bu müşerref dini, korku dini olarak lanse etmekte, birbirinin canına, malına, ırzına kasteden Müslümanlar arasındaki fitne ateşini körüklemektedir. Bugün bizler -Ey Alimler- tefekküre, derinden düşünmeye ve mütalaa etmeye muhtacız. Zira bugün maalesef İslam’ın cahil müntesiplerinin, her türlü iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Sevgili Peygamberimizin mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek din-i Mübin-i İslam’a verdiği zarar, azılı düşmanların verdiği zararı fersah fersah geçmiş bulunmaktadır. “İSLAM TOPRAKLARINDAKİ ÇATIŞMANIN SEBEBİ MEZHEP FARKLILIĞI DEĞİL” “İslam topraklarını kan gölüne çeviren çatışmaların dinin aslından ya da mezhep farklılıklarından kaynaklandığı söylenemez…” Bu bir muhasebe buluşmasıdır. Yaşanan acıların, tefrikanın, adavetin sebeplerini sadece dış mihraklarda aramak en kolay yoldur. Suçu sadece diğer mezhebin yaptıklarında bulmak kolaycılıktır. Tüm bu hadiseleri sadece İslam muhaliflerine, şer güçlere, emperyalistlere, Siyonistlere bağlamak bizi kurtaramaz. Zira sorunların bir de iç dokumuzu, imanî ve ahlakî dinamiklerimizi, yani bizi ilgilendiren boyutu vardır. Diğer taraftan İslam topraklarını kan gölüne çeviren çatışmaların dinin aslından ya da mezhep farklılıklarından kaynaklandığı da söylenemez. Bu vahşetin köklerini asr-ı saadette, Hz. Peygamber’in hadislerinde, Hz. Osman’ın katliyle başlayan fitne döneminin akabinde yaşanan mezhep ihtilaflarında aramak beyhudedir. Zira bunlar, modern zamanların işgal ve sömürgelerinden sonra istibdatların gölgesinde, yoksulluk, cehalet ve esaret altında büyüyen yaralı bilinçlerin ürünüdür. Evet, Bizler muhasebeye muhtacız. Zira kin, öfke, ihtiras ve intikam yüklü ölümcül kimlikler kendilerini mezhep görüntüsü altında meşrulaştırmaya çalışmaktadır ve biz bunlar olurken ne yapmaktaydık, neyi anlatamadık, nerede hata yaptık kendimize sormak zorundayız. Vahdete muhtacız. Zira “vasat ümmet” olma özelliğimizi yitirdik, yeryüzünün bütün muhtaçlarından, mazlumlarından sorumlu olduğumuzu unuttuk. Bu yoldan sapmaları uygun görecek miyiz? Bizler bu dinin şiarını üstünde taşıyan ilim insanları olarak maalesef “hac menasikini ifa ederken karınca öldürmenin hükmünü” uzun uzun izah ettik ama masum insanları katletmenin haramlığını ve “bir insanı haksız yere öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu” haykırmayı ihmal ettik. “Birbirimizi suçlamakla bölgemizdeki ateşi söndüremeyiz…” Asırlardır süren ihtilafları sürekli gündemde tutarak huzura kavuşamayız. Çevremizdeki ateş çemberi her geçen gün büyürken, birbirimizi suçlamakla, eksik ve hata aramakla meşgul olduğumuz sürece onu söndüremeyiz. Gün gelip bu ateşin içinde birlikte kavrulmadan, ümmetin umudunun beraberimizde küle dönüşmesini beklemeden ateşi söndürmek için bugünden tezi yok harekete geçmeliyiz. “AKAN KANIN SÜNNİSİ ŞİİSİ OLMAZ, AKAN KAN KARDEŞ KANIDIR” Yetmedi mi bunca akan kan, yetmedi mi bunca işkence ve musibetler! Siyonizmin emperyalizmin kıskacında bunca aşağılanma yetmedi mi? Çıkalım salonlarımızdan, çıkalım havzalarımızdan, çıkalım camilerimizden, tekkelerimizden, Hüseyniyelerimizden. Kalemlerimizi, zihinlerimizi, kalplerimizi, gönüllerimizi devreye sokalım. Sesimizi ve çığlıklarımızı yükseltelim. Ümmetin ocağı yanıyor, Ümmetin diyarında ateşler yükseliyor. 20 ][ dosya Bu fitneyi söndürmemiz gerekiyor. Akan kan Müslüman kanı! Dökülen kan Müslüman kanı olduktan sonra Sünni olmuş Şii olmuş ne farkeder? Kanın Sünnisi Şiisi olur mu? Kardeş kanına göz yumulur mu? Hangi akıl, hangi delil, hangi gerekçe bunu haklı gösterebilir? Cinayet şebekeleri, Hz. Peygamberin ismini flamalarının üstüne yazarak tekfir beyannameleri yayınlarken bizler nerelerdeydik! Bunda bizim hiç mi kusurumuz yok? Ey Alimler! Bu kin ve nefret eken konuşmalara, bu ötekileştiren hezeyanlara karşı bizler ne yaptık? “Tarihte Endülüs ve Maveraünnehir medeniyetlerini kaybettik, şimdi de Şam, Bağdat ve Yemen medeniyetlerini kaybediyoruz…” Sekiz asırdır Batı’yı aydınlatan Endülüs İslam medeniyetini, Doğu’yu aydınlatan Maveraünnehir Medeniyetini, Afrika’yı imar eden İslam medeniyetlerini kaybettik. Şimdi Şam-ı Şerif’te, Selam yurdu Bağdat’ta, Hikmet beldesi Sana’daki medeniyetlerimizi kaybetmek üzereyiz, farkında mısınız? Bugün, bigâne olamayacağımız tek bir konumuz vardır. O da akan kanı durdurmak, Müslümanları birbirleriyle karşı karşıya getiren komplolara karşı durmak, içimizden ve dışımızdan beslenen her türden dahili ve harici fitne uzantılarıyla savaşmak ve ümmeti halasa çıkarmaktır. Davete muhtacız. Zira rahmet ve merhamette buluşmadıkça, selam ve eman yurtlarını tarihte sahip oldukları huzura kavuşturamayız. Kendi evimizde, İslam coğrafyasında barışı sağlayamazsak, dünyada barış ve adaleti temin edemeyiz. “İSLAM AİDİYETİMİZ HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR” “Mezhep mensubiyetini, İslam aidiyetinin üstünde görmek asla kabul edilemez…” Bu bir uhuvvet buluşmasıdır. Mezhepler, İslam dininin anlaşılmasındaki farklı fikir ve kanaatleri temsil eden, zamanla oluşmuş beşeri mekteplerdir. Hepsinin amacı Allah’a varan istikameti belirlemektir. Her biri ana yola varan bir tali yol mesabesindedir, ancak varacakları yer aynıdır. Mezhebi dinle aynileştirmek ya da mezhep mensubiyetini, Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir İslam aidiyetinin üstünde görmek asla kabul edilemez. Mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışma taassubun ve cehaletin yansımasıdır. Mezheplerin dinin önüne geçtiği hallerde en çok zarar gören dinin bizzat kendisi olmuştur. “TEK ÜMMET OLALIM” Mezhebi farklılıklarımızı birer zenginlik saymalı ve vahdetimizi muhafaza etmeliyiz. “Şiilik Sünnilik olmasın demiyorum, Şii de olsun Sünni de olsun ama hepsi bir arada tek ümmet olsun” diyorum. Sünni ya da Şii olsun, diğerinin mezhebini batıl olmakla itham eden ve kardeşini küfür ile suçlayan bir zihniyet asla iflah olamaz. Bugün Ehl-i Beyt yolu, güç ve siyaset yolunu değil, gönül ve merhamet yolunu temsil etmelidir. Ehli beyt bizi birbirimize bağlamalı, Resulullah’ın muhterem ailesine hürmette kusur eden, onların hakkını ihlal eden hepimizi karşısında bulmalıdır. Burada altını çizerek tekrar vurgulamak istiyorum: Şiiler ve Sünniler tek bir ümmettir. Evet, doğrudur, benim ülkemin çoğunluğu kendisini Sünni olarak tanımlamaktadır. Ancak bizim Sünniliğimiz orta yol ve itidalden hiçbir zaman ödün vermemiştir. Bizim Sünniliğimiz başkalarına karşı hizipçiliği öngören bir Sünnilik değildir. Bizim sünniliğimiz ehli beyt muhabbetiyle yoğrulmuş bir Sünniliktir. Bugün yapılması gereken, tarihin sayfalarında yolumuzu kaybetmek, tarihi şahsiyetlerden intikam almak değil, tarihten aldığımız ders ve ibretle istikametimizi belirlemektir. Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinedir, işledikleri aleyhinedir. Kıyamet gününde onların yaptıklarından hesaba çekilmeyiz, aksine kendimize, dinimize ve ümmetimize yaptıklarımızdan hesaba çekileceğiz. “KİMSE KİMSEYİ KAFİR İLAN EDEMEZ” “Hiç kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez…” Akleden kalpler için Resûl-u Ekremin sünneti de rahmettir, Ehl-i Beyt’i de… Akledenler için adalet uğruna can veren Hüseyin de, barışı egemen kılmak için sulh imzalayan Hasan da rahmettir. Ni- tekim Hz. Hasan Efendimiz şunu buyurmuştu: “Aklı olmayanın edebi yoktur, himmeti olmayanın mertliği yoktur, dini olmayanın hayâsı yoktur, aklın başı insanlarla bir arada yaşamaktır.” Unutmayalım ki; hiçbir kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez. “ALLAH’IN DİNİ İKİ KELİME ÜZERİNE KURULMUŞTUR” Şüphesiz ki, Allah’ın dini iki kelime üzerine kurulmuştur. Kelime-i tevhid ve vahdet-i kelime, yani Allah’ın tekliği ve ümmetin birliği. Biz batılı veya doğulu ülkelerin aramızda ayrılık çıkarmadığını söylemiyoruz. Zira onların bakanlarıyla, elçileriyle, uzmanlarıyla askeri görevlileriyle, güvenlik danışmanlarıyla ülkemizden ayrılmadıklarını görüyoruz. Onlar ülkelerimizdeki şiddet örgütlerini her türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatmaktadırlar. Katillerin liderlerine kendileri için yasak gördükleri kimyasal silahlarla halklarını öldürmeye izin vermektedirler. Ölenler müstazaf olduğu sürece kendilerinden hesap sormamaktadırlar. “FİTNE TOHUMLARININ FİLİZLENMESİNE İZİN VERMEYELİM” “Geliniz, topraklarımıza ekilen fitne tohumlarının daha fazla filizlenmesine izin vermeyelim…” Geliniz, topraklarımıza ekilen fitne tohumlarının daha fazla filizlenmesine, zehirli sarmaşıklar misali ümmetin boynuna dolanmasına, can damarlarımızı kurutmasına izin vermeyelim! Birliğimize ve dirliğimize göz diken şer odaklarının kirli emellerine alet olmayalım. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanların oyunlarını bozalım. Saflarımızı sık ve düzgün tutalım.Müslümanların birbirlerinin kanını akıtmalarını engelleyelim. Müslümanın Müslümana kanı ve ırzı haramdır. “KÜFRÜN KARŞISINDA TEK SES, HAİNİN KARŞISINDA TEK YÜREK, ZALİMİN KARŞISINDA TEK BİLEK OLALIM” Geliniz, Allah’ın ihtilaf etmekte olduklarımızı haber vereceği, anlaşmazlığa düştüğümüz konuları hükme bağlayacağı o güne kadar birbirimizi yıpratmayı, za- Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 yıflatmayı bırakalım. Şia ve Sünne arasındaki ihtilafı 14 asırdır çözemediğimize göre ve bundan sonra da çözemeyeceğimize göre, Sünnisiyle Şiisiyle ey İslâm Uleması! Geliniz bu ihtilaftan çatışma üretmek yerine farklılıklarımızı olduğu gibi kabul edelim, bunu kanlı çatışmalara bahane kılmayalım. Vahdet ve kardeşliğimizi pekiştirelim! Geliniz, küfrün karşısında tek ses, hainin karşısında tek yürek, zalimin karşısında tek bilek olalım. Dostu düşmanı tanıyalım; akla karayı seçelim; emperyalistlerin değil, ümmetin yüzünü güldürelim. Müslüman varlığının hunharca yok edilmesine seyirci kalmayalım. Mukaddesatımızla alay edilmesine, şerefimizin zedelenmesine, haremimizin çiğnenmesine müsaade etmeyelim. İHTİLAFLARI GÜNDEME TAŞIMANIN YARARI YOK Geliniz, bir daha düşünelim: Hangi ayet, hangi hadis, hangi delil, hangi hüccet İslam ümmetinin birliğini bozmaya, masum Müslüman halka ateş açmaya, yuvalara acı salmaya müsaade ediyor? Bizler, Ümmetin derdine yeni dertler katmayalım. Küresel Siyonizm, gözlerini bize dikmiş duruyorken tarihin sayfalarındaki ihtilaflı konuları gündeme taşımanın ne yararı var? Hangi hesap, hangi proje, hangi plan bundan çıkar sağlıyor? Bunca bombardımandan sonra kimin özgürlüğü, kimin onuru, kimin insanlığı yıkıntıların altında kalıyor? “ŞEHİTLERİN KANI SARIK VE CÜBBELERİMİZE SIÇRAMIŞKEN...” Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı olarak diyorum ki; Geliniz fitneyi savaştan beter görelim ve yeryüzünden fitnenin kalkması için elbirliği ile emek verelim. Bölgemizin yeniden barış yurdu olması için çatışmanın stratejisini değil, barışın kelamını yapalım, güvenin ilkelerini yazalım. Birlikte yaşamanın ahlakını oluşturarak, barışa dayalı bir hukuk inşa edelim. Âlem-i İslam’ın gözü üzerimizdedir, Ümmet-i Muhammed’in kulağı bizdedir, mazlumların ve biçarelerin eli yakamızdadır! Şehitlerin kanı sarık ve cübbelerimize sıçramışken zulme sessiz kalırsak, şiddete, teröre “dur” diyemezsek bu en büyük vebal olarak defter-i a’malimize işlenecektir. “BU TOPLANTIYI BİR AHDE MİSAKA DÖNÜŞTÜRELİM” Geliniz bu güzide şehirde, Tahran’da yapılan bu toplantıyı bir ahde ve misaka dönüştürelim. Buradan yapacağımız çağrıyı dünyanın dört bucağına ulaştıralım. Çağrımızı sözde bırakmayıp eyleme dönüştürelim. Mezhebimizin ve ideolojimizin değil, İslam’ın tevhid anlayışının yayılmasını esas alalım. Ülkelerimizin içerde ve dışarda Müslümanların kanını akıtmayı içeren siyasi stratejilerine değil, dinimizin rahmet ve esenlik taşıyan evrensel mesajına öncelik verelim. “Ya Rabbi, sen kalplerimizi birleştir, saflarımızı sıkılaştır, mazlum ümmetleri necata erdir, Ümmeti İslam’ı tevhit üzere sabit kıl…” Gurbet Mektupları-25 Çilesini çekmediğin derdin senin değildir. Uğraş vermediğin, emek tüketmediğin, kafa yormadığın, hiçbirşey senin olmadığı gibi kıymetini de bilemezsin. Kardeşlerim. Önce selamlarımı iletir, sıhhat ve afiyetler dilerim. Hayata şöyle bir baktığımızda, nelerin bizi beklediğini ve sonunda ne olacağımızı genel olarak insanlar olarak biliriz. Ama umursamayız. İşte tam bu noktada ilk söz geçirmek istediğimiz nefsimiz olmalıdır. Onun için diyorum ki: Hayatı sonsuz sanan nefsim imtihandasın! Dünya üzerinde birçok haksız olaylar olurken ben de rahat içinde yaşıyorum. Ne yazıkki mazlumların çığlıkları yüreklerimizi dağlarken sessiz kalamıyoruz. En azından vicdanımız susmuyor. Ve şöyle konuşuyorum: Unutma mazlumları seyreden gözlerim, çığlıklarını duyan kulaklarım, yardım etmeyen nefsimle hesaba çekileceğim. Dünya nimetlerini ebedi gibiymiş gibi zanneden insanlar ve onları taklit etmeye çalışan fakir fukara. Onlara imrenip de yuvalarını yıkan milyonlar. Onların milyonlarca hizmetçileri. Paranın kulları. İçimden dökülen kelimeler: Dünya’yı severek o kadar kendinizi alçaltmayın, rızkı veren ALLAH’tır, (c.c.) siz doğru talep edin. İslam gibi bir dinin mensubları olmuşken elimizdeki kıymeti bilmeden ot gibi yaşamaya devam ediyoruz. Demekki aklımız yerinde değil sanki sadece yaşama tutkumuz varmış gibi yaşıyoruz. Diyorum ki: Aklı selim yerinde olsaydı sahip oldukları hakikate tutunurlardı. Herkesin bir kırmızı çizgisi vardır, zalimin ise vadesi. Dikkat edilecek nokta burasıdır. Herkesin son noktayı koyacağı bir dayanma sınırı olduğu gibi. Zulmün baş tacirleri zalimlerin sonu vardır. Anlamamız gereken durum burası. Arayan Mevlasını da bulur belasını da. Kim neyi arzuluyorsa onu bulur, hayırlı iş yapan hayıra hizmet ederken, özel köşe ][ 21 Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir şerre hizmet eden sonunda layık olduğuna kavuşur. Dostunu düşmanını bilmeyen ve akabinde araziye göre şekil alan insanlardan nefret ediyorum. İnsan haklı davasında dosdoğru durmasını bilmeli. Evet bu iş biraz da şirk kokuyor. Çünkü böyle kişilikler kuvvetli zannettiği insanlara hizmet ederek iş yaptım zannederken, dünyasını ahiretini kaybederler. Eğer tövbe etmezlerse. Müslüman uyanık olması lazım. Kimin ne yaptığı değil müslümanlar ne kadar birbirlerine saygı gösteriyorlar. Evet Müslümanın basireti olması gerekirken, saflık ayaklarına yatmamalı. Dostlarını, düşmanlarını iyi tanıması ve kardeşlerini saygı sevgi çerçevesi içinde tutmalıdır. Karanlığın içinde kendini medeni zanneden insan, kendine kuleler yaparak kendini kısıtlamış kalma. Ey insan kafanı kaldır ve etrafına bak. Senin horladığın insanın kanıyla yoğrulmuş toprakların üzerinde durmaktasın. Evet Kur’an-ı Kerim sınırı içinde kalması gerekirken hem Müslümanım diyeceksin sonra münafıkların yaptıkları gibi aynı delikten gireceksin. Sonra da dar bakışınla İslam'a laf atacaksın. Kişilerin yaşadıkları İslam değil, Rabbimin gönderdiği İslamdır. Biz İslam'ı kendimize uyduracak değiliz. Biz tevhid dini İslam'a uyacağız. Nefsini şeytanın vesvesesinden arındırman için daima Allah'ı zikret. Biz şeytanın insan şeytanlarının ve nesinin arzularından kurtulmak için dilimizi Yaratıcının ismiyle süsleyeceğiz. Hile ile hayatı kazandım zannediyorsan, kendini aldatıyorsun. Her yönde evde, çarşıda, mecliste, ticarette vesair kimseye üç günlük dünya menfaati için yalanla dolanla kandırmayalım. Önce ruhunu maddeden özgürleştir. Dünya’ya ebedi gelmediğimize göre ahiret için nefsimizi terbiye ederek, ruhumuzu yalnız bırakmayalım. Böylece nefsimizle uğraşmaktan ahiret için zaman ayıralım. Her adımın için şükret sağlık kadar sermaye var mıdırbu dünyada? Verdiği nimetler için, Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Bırakın senle benle uğraşmayı hedefiniz büyük ve sadece Allah rızası için olsun. Müslüman küçük işlerle uğraşmaz, kardeşine yarar sağlayan büyük işlerle uğraşır. O’nun rızasına layık olma adına. İnsanlar başkalarını muhakeme etmekte çok mahir. Kendine gelince asla... İnsanoğlu kendi eksiklerini tamamlamak yerine başkası ile uğraşmak adına öz eleştirilerden kaçıyor, ama nereye kadar. Hatalarını anlamak istiyorsan, tarafsız kendini muhakeme et. Birisini eleştirirken aynaya bak. Karar vermek senin elinde verdiğin kararın getirdiği artılar ve eksiler senin omuzlarında. Karar verebilmek bir değerdir. Verdiğin kararın eksi ve artısına sahip çık, ilerde yanlış bir karar vermiş olsan da, verdiğin kararın arkasında durmasını öğrendiğin için sen kazanacaksın. Çilesini çekmediğin derdin senin değildir. Uğraş vermediğin, emek tüketmediğin, kafa yormadığın, hiçbirşey senin olmadığı gibi kıymetini de bilemezsin. Dışarıda düşman arama, en büyük düşman nefsindir. Nefis terbiye edilmezse renkli, albenili, hoşa giden ve vaad edilenlere çabuk aldanır. Bu sebebten dolayısı ile şeytani vesveselere aldanmaması için sıkı bir terbiyeden geçirilmesi gerekir. Bırakın öyle mi olur böyle mi olur aman hatırı kırılmasın, zaman durmuyor ömür tükeniyor. Allah’ın rızasına neyi yaptın neyi yapmadın? Önemli olan odur. Milletin, dostun, düşmanın seni eleştirmesine göre hareket etmeyelim. Bizim için en önemli şey Allah’ın rızasını kazanmak, ahirete hazır olabilmek. Haksızlığın karşısında korkma haykır ve hakkını iste. M. Salih AYDIN Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437 [email protected] Haksızlık yapılmışsa eğer ikaz edilmesi doğru neyse söylenmesi gerekir. Bazı kişiler karşı taraftaki insanlar birşey yapamaz tavrı içinde haksız davranış ve sözleri ile insanın yaşam alanlarını maddi ve manevi işgal ederler. Bunlara karşı hakkımızı insan kavramları içinde savunmak elzemdir. Kalbinden bağlandıysan Rabbine, korkma O’nun himayesindesin. Evet ALLAH’a (c.c.) bağlanmışsan kalben, bütün putları temizlemişsen vücudundan işte en güvendiğin limandasın. Fırtınalar, artık sana zarar veremez. Sabır en güçlü tutanaktır. Sabretmek insanın en güçlü silahlarından biridir. Onun için her ne gelirse başımıza sabredeceğiz. Sabretmememek kaybetmekle eşittir. İslam kardeşliğinin üstüne birşey konulmaz. Biz ancak ve ancak kardeşiz. Allah'ın emrettiği gibi kardeş olun. (Bu Söze bir ayetle cevap vereceğim.) “Onlar birbirlerine karşı şefkatli, merhametli ve alçak gönüllüdürler.” (Maide 54) Dost dar gününde yanında olandır. Varlıklı iken herkes dostundur. Dost zannettiklerimizin bir çoğu ufak bir zelzelede genelde yok olurlar. Para için yalnızlaşan insan, sen onun için yaratılmadın. İnsanların randevu defterleri o kadar çok dolu ki bir dostunu ziyaret edeyim desen, %99 vakti yoktur. Dünya ve dünya zenginlikleri uğruna dostunu ailesini ve nefsini satan insanların sahte gülücük ve tavırlarına aldanan nice temiz yürekli insanların sırtına yük olurlar. Aslında bir müddet sonra anlaşılınca ne olduğu, işte o zaman yalnızlaşır. Fakat güveni kaybolan diğer temiz yürekli insanlar da güven kaybı sebebi ile yalnızlaşırlar. Yalnızlık insanın ruh sağlığına zarar verebilir. Öyleyse Allah’a dayanmak ve insan ilişkilerini dengede tutmak gerekmektedir. Hakiki dost başın daraldığında yanıbaşında seninle olandır. Vesselam. Allah’a emanet olun güzel insanlar. 22 ][ bulmaca Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437