E¤er sizler iflçi s›n›f› hareketini burjuva reformizminin dümen suyuna takmaya çal›flan marksizmin kalpazanlar› de¤ilseniz, iktidar sorununun devrimin temel meselesi oldu¤unu görmek zorundas›n›z. Zeki Erginbay ÜÇ AYLIK DERG‹ fiUBAT 2001 SAYI: 2 Sahibi ve Yaz› iflleri Müdürü: Yücel HAS Adres: Üsküdar Caddesi P›nar ‹flhan› No:15 Kat: 3/48 Kartal / ‹STANBUL e-posta: [email protected] 2 000 000 TL. Bask›: Ceren Ofset Günler a¤›r. Günler ölüm haberleriyle geliyor. En güzel dünyalar› yakt›k ellerimizle ve gözümüzde kaybettik a¤lamay› : bizi bir parça hazin ve dimdik b›rak›p gözyafllar›m›z gittiler ve bundan dolay› biz unuttuk ba¤›fllamay›... Var›lacak yere kan içinde var›lacakt›r. Ve zafer art›k hiçbir fleyi affetmeyecek kadar t›rnakla sökülüp kopar›lacakt›r... Naz›m Hikmet 941 sonbahar ‹Ç‹NDEK‹LER Arjantin’den Afganistan’a SAVAfi VE TERÖR ........................................ 9 Esas olarak küreselleflme döneminin bitifli olan ikiz kulelere sald›r›yla bütün dünya savafl ve terör denklemine göre alg›lanmaya ve alg›lat›lmaya baflland›. Koflullar›, geliflimi, gerçeklefltirdikleri EK‹M DEVR‹M‹ ........................................... 29 Y›k›lan neydi, yaflanan sosyalizm deneyimi bize nas›l dersler b›rakt› sorusuna yan›t aranacak dizinin ilk yaz›s› iç savafl y›llar›na kadar olanlar› de¤erlendiriyor. SÜHA ILGAZ KAP‹TAL‹ST DEVLET‹N TEMEL ÖZELL‹KLER‹ .................................. 83 Marksizme ait önemli bir konu, temel olarak nas›l bir yaklafl›mla ele al›nmal›? Bu konuda ilk sözler, tart›flmalarda ön aç›c› olmas› amac›yla ifade ediliyor. CEM‹L TUNA Sosyalist demokrasi tart›flmas› PROLETARYA ‹HT‹LAL‹, DÖNEK KAUTSKY VE ‘B‹Z‹M PLEHANOV’ .............................. 95 Proleterya partisini bir dönem için arka planda tutulabilir bir konu olarak alg›lamak nas›l kabul edilebilmifl ve bunun sonuçlar› neler olmufltur? Kurtulufl hareketinin, ‘sosyalist demokrasi’ ekseninde geçirdi¤i evrim inceleniyor. HACI YILDIZ Birleflik ço¤ulcu bir yan›lsama YASAL PART‹ .......................................... 155 ÖDP’den ‘ayr›lmak’ sol liberalizmden ayr›lmak anlam›na gelir mi? Bu partiden ‘yollar›n› ay›ranlar›n’ iddialar›n›n sahicili¤i tart›fl›l›yor. KURTULUfi Arjantin’den Afganistan’a SAVAfi VE ‘TERÖR’ Yataklar›ndan kalkan insanlar›n bir gün sonra tamamen farkl› bir düflünüfl sistemi gelifltirmelerini istiyorsan›z, onlar› ciddi bir floka tabi tutmal›s›n›z. Özgürlük, birey haklar›, insan haklar›, bar›fl gibi içi boflalt›lm›fl kavramlarla on y›ldan fazla bir süredir biçimlendirilmifl insanlar, 12 Eylül günü ne insan haklar›ndan, ne birey ve kiflilik haklar›ndan ne de demokratik haklardan söz ediyorlard› art›k. Y eni Dünya Düzeni için Berlin duvar›n›n y›k›lmas›yla birlikte kurulmaya baflland›¤› söylenirse do¤ru olaca¤› gibi, bu düzenin ilk çatlaklar›n›n, ayn› duvar›n art›k ay›ramad›¤› birleflik Almanya ile birlikte ortaya ç›kt›¤› da söylenebilir. ‹ki kutuplu dünyan›n kapitalist blo¤undaki ‘düzenlilik’ art›k eskisi gibi olamazd›. Çünkü ‘sosyalizmin’ kapitalist dünyadan ay›rd›¤› genifl co¤rafya ve bu co¤rafyan›n içerdi¤i uluslar, devletler ve halklar, art›k karfl›s›nda birleflilmesi zorunlu olunan ‘komünist tehdit’ olmaktan ç›km›fl, h›zla nüfuz edilmesi gereken enerji, hammadde ve pazar alanlar› olarak alg›lanmaya bafllam›flt›. 9 SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi Amerika k›tas›na yerleflmeye bafllayan ‹spanyol, ‹ngiliz ve Frans›zlar, ‘yeni dünya’n›n yöntemlerini daha o günlerden bütün bir k›tan›n yerlilerine uygulad›klar› katliamlarla oluflturdular. Bugün dünyaya Amerika taraf›ndan dayat›lan bu düzen iki kutuplu dünya düzeninden sonra oluflman›n ötesinde, asl›nda eskiye ait böyle bir yöntemi, bugüne tafl›may› da içeriyor. Bütün çeliflkileri ile beraber ‘komünizm tehdidi’ alt›nda liderli¤ini, ekonomisi, politikalar› ve askeri gücünün olanaklar› ile, her anlamda sürdürmeyi baflarm›fl olan ABD, uzun bir süredir, bu durumu daha ne kadar ve nas›l sürdürece¤inin hesaplar›n› yap›yor. fiili’de 11 Eylül 1973 darbesi ve Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri diktatörlük rejimlerinin bafl destekçisi ABD, bütün bir 60’l› y›llar boyunca Güneydo¤u Asya’da devrimci rejimlere karfl› savafl yürütmüfl ve asla ‘terörist’ say›lmam›flt›r. Sandinistlere karfl› Nikaragua’da yapt›klar›, Küba’ya karfl› y›llard›r gizli savafl (kimyasal ve biyolojik silah kullan›m›), ABD’nin suç dosyas›n›n ilk akla gelenleri. ‹srail’in Ortado¤u’da, baflta Filistin olmak üzere, bölge halklar›na kan kusturmas›, yine ABD taraf›ndan, görmezden gelinmenin de ötesinde, aç›kça desteklenmifltir. Kuflkusuz atom bombalar›n› saym›yoruz; ikinci emperyalist savafl›n finalinde gö¤e yükselen zehirli mantarlar etkilerini hala sürdürüyorlar. Bütün bu dönem boyunca sosyalistler ve ilerici kamuoyu d›fl›nda ‘terörizm’ suçlamas›n› ABD’ye yöneltmek kimsenin akl›na gelmedi. Kapitalist dünyan›n jandarmas›, bütün bir ‘hür dünya’ ad›na ifl bafl›ndayd› ve hatta bu ‘kirli’ iflleri kendi ad›na yapmad›¤› besbelliydi. Eski d›fliflleri bakan› H. Kissinger’in flu sözleri, bütün bu dönemin felsefesini yans›tmas› aç›s›ndan önemlidir: “Bir ülkenin kendi halk›n›n sorumsuzlu¤u yüzünden komünist olmas›na neden göz yummam›z ve tahammül etmemiz gerekti¤ini anlam›yorum.” Ama duvar y›k›l›p, sosyalist sistem ve merkezindeki SSCB sahneden çekilince, hür dünyan›n zaferi ilan edilmek zorunda kal›nd›. Art›k so¤uk savafl›n yerini karfl›l›kl› yard›mlaflma almal›yd›. Giderek iki kutuplu dünyan›n kavramlar›, yeni dünya düzeninin son on y›l için (11 Eylül’e kadar) uygulad›¤› politikan›n ad› olan küreselleflme ideolojisinin kavramlar›yla de¤ifltirildi. Bütün bu dönemde kullan›lan serbest piyasa, özgürlük, insan haklar›, az›nl›k haklar›, etnisite vb kavramlar öylesine bir ideolojik harmanlamaya tabi tutuldu ki, küreselleflen dünyada ulus devletlerin otorite ve yetki alanlar›na girmeye yarayan birer anahtar oldular. Yugoslavya bunun en önemli örneklerindendi. Yeni Dünya’n›n Düzenini bütün dünyaya duyurmak için kullan›lan Saddam rejimi ve Irak ise, BM onay› al›narak savafl alan›na çevrildi. Asl›nda, Amerika’n›n dayatmaya çal›flt›¤› düzenin ilk ve en etkili muhalifi say›lmal› Saddam. ‹lk körfez savafl›ndan bu yana hala ayakta ve hala gündemde. Moskova Bilimler Akademisi fiarkiyat Enstitüsü Baflkan› R. B. Ribikov, ‹stanbul’da düzenlenen bir konferansta flöyle söylüyor: “Ama ABD yönetimi de¤iflmedi. Y›llard›r bildi¤i, al›flt›¤›, uygulad›¤› politikalar›, yani devlet terörünü, insanlar› yok etme siyasetini izliyor. ... So¤uk savafl› ne ABD kazand› ne de biz kaybettik.” (Cumhuriyet, 23 Ocak 2001) So¤uk savafl› kaybedip kaybetmedikleri bir yana, Sovyet halklar›n›n ve SSCB ile birlikte bütün bir ezilenler cephesinin/alttakilerin, çok fleyler kaybetmifl oldu¤u günlük hayatta hissedilir hale geldi. Sosyal güvenlikten, ücretlere, sendikalardan, demokratik hak ve özgürlüklere, Ekim devriminin ve onun ürünü olan SSCB’nin y›k›lmas›yla, kazan›mlar, tek tek geri al›nd› ve kalanlar›n üstüne gidiliyor. So¤uk savafl› ABD’nin kazanmad›¤›na gelince... Kapitalist dünyadaki hegemonya savafl›, pazar ve hammadde/enerji kaynaklar›na yönelik olarak artarak sürüyor. Geçti¤imiz on küsur y›ldan bu yana, kapitalizmin çevre ülkelerinde dolanan kriz, merkeze yöneldikçe rekabetin dozu da art›yor. Rekabet aç›k çat›flmaya dönüflmese de karfl›tlar bir tarafta görünmeye devam etseler de, kendini gittikçe a盤a vuran bir gerçek var ki, o da, emperyalist odaklar›n 11 Eylülden bu yana bir ve bütün olma hallerinin daha bir güçleflti¤i. Buna ra¤men iflçi s›n›f›n›n ve sosyalizmin daha avantajl› oldu¤unu söylemek mümkün de¤il. Kapitalizmin 10 11 SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi çeliflkilerinden yararlanabilmek bu aç›dan mümkün de¤il. A¤›rlaflan koflullar› tarif etmek gerekirse: ‹flçi s›n›f› ve sosyalizmin dünya çap›nda sürmekte olan yenilgi dönemi, sosyalizmin toplumsal düzeyde y›¤›nlar için siyasi bir alternatif olmamas› anlam›na geliyor. Artan eflitsizlik, a¤›rlaflan kriz koflullar›na ra¤men, asl›nda kitlelerin bilincinde a盤a ç›kma koflullar› oluflan ve neredeyse ç›plak gözle görülen eflitsizlikleri gizleyebilmek gittikçe zorlaflan bir hal almal›yken, emperyalistler yeni ataklar› ile ‘bat› uygarl›¤›-terör’ denklemine genifl kesimleri dahil edebiliyorlar. Bu hiç de küçümsenecek bir baflar› de¤il. Baflta Filistin ve genel olarak Ortado¤u olmak üzere dünya çap›nda sürmekte olan çeflitli çat›flmalar ve karfl›l›kl› güçlerin konumlar› bu sahte saflaflmay› kuvvetlendiriyor. Ayr›ca kendi ‹slamc› muhaliflerini bast›rmak, ezmek için 11 Eylülden yararlananlar da bunlara ekleniyor: Keflmir sorununda Hindistan, Çeçenya sorununda Rusya, Sincan sorununda Çin, vb. Yine bat›da az›nl›klara, muhaliflere yap›lan sald›r›lar›n azg›nlaflt›r›lmas› ve giderek meflrulaflt›r›lmas›, neo-faflist dalgaya yol verilmesi anlam›na da geliyor. Eksenin emperyalizm ve ‹slam aras›na kayd›r›lmas›, temel çeliflkinin üzerini örterek emperyalizme karfl› gerçek mücadelenin geliflmesini zay›flatmaya ve geciktirmeye de hizmet ediyor. 11 Eylül sald›r›s›n›n sa¤lad›¤› olanak sayesinde ideolojik egemenlik güçlendiriliyor. Almanya’da iflçiler 11 Eylülü protesto etmek için genel grev yapabildiler. Bu arada iflçilerin, sendikalar›n y›¤›nsal kat›l›mlar›n›n da söz konusu oldu¤u, uluslararas› ölçek kazanan ve anti-kapitalist nitelemeleri de benimsemeye bafllayan ‘küreselleflme karfl›t› hareketler’ arka plana itildi. 11 Eylülün ard›ndan ABD’den Avrupa’ya çeflitli ülkelerde h›zla ç›kart›lan anti-demokratik ‘terörle mücadele yasalar›n›n’ küreselleflme karfl›tlar›n› hedefleyece¤i belli. Son aylarda dünyay› en çok meflgul eden iki geliflmeye, Arjantin ve Afganistan’a de¤inmeden önce, 11 Eylül olay›n›n karanl›kta kalan sorular›ndan bir kaç›n› an›msatmakta yarar var. Çeflitli tatbikatlar dolay›s›yla, 10 Eylül tarihinde, hemen Pakistan yak›nlar›nda, 25 bin ‹ngiliz askeri, ayr›ca ABD komandolar›n› tafl›yan iki askeri gemi bulunuyordu. M›s›r’da bulunan 23 bin NATO askerine, 17 bin ABD askeri daha, bu tarihte çoktan kat›lm›flt›. Yataklar›ndan kalkan insanlar›n bir gün sonra tamamen farkl› bir düflünüfl sistemi gelifltirmelerini istiyorsan›z, onlar› ciddi bir floka tabi tutmal›s›n›z. Özgürlük, birey haklar›, insan haklar›, bar›fl gibi içi boflalt›lm›fl kavramlarla on y›ldan fazla bir süredir biçimlendirilmifl insanlar, 12 Eylül günü ne insan haklar›ndan, ne birey ve kiflilik haklar›ndan ne de demokratik haklardan söz ediyorlard› art›k. Ulusal güvenlik flemsiyesi alt›nda tek tek bütün insanlar› toplamay› baflaran emperyalizm, sefere ç›kmadan önce, kendi içinde düzenlemelerini yapan Osmanl› ordusu gibi davranm›fl ve bu yolla uzun y›llar›n birikimi olan iflçi s›n›f›n›n ve toplumsal mücadelelerin kazan›mlar›n›, bir anda geri alm›fl oldu. ABD’nin Afganistan ve Orta Asya’daki enerji politikalar› Bin Ladin arac›l›¤› ile ulusal güvenlik bafll›¤›n›n alt›na sokuldu oldu. ‘Teröristler’e karfl› medeni dünya flemsiyesini açan ABD, bütün rakiplerini flimdilik bu flemsiyenin alt›nda toplamay› baflard›. Kuflkusuz bu durum geçici ve rakipler ç›kacak ilk f›rsatta kazan kald›rma haz›rl›klar›n› da sürdürüyorlar. fiu anda Afganistan’da bulunan ‹ngiliz ve Amerikan askerlerinin d›fl›nda, bölgeye hangi devletten askerlerin gidece¤i üzerine tart›flmalar yo¤unlafl›yor. Bu arada AB,Afganistan’› kendi ordusunu oluflturup eylem içine sokaca¤› bir alan olarak de¤erlendirmek istiyor. Bu haz›rl›klardan en önemlisi AB’nin kendi içinde ald›¤› yol. Berlin duvar›n›n y›k›lmas› ile birleflme yoluna giren Almanya, AB sürecinin de merkezine oturarak, birleflen Avrupa’n›n kalbi olma iddias›n› güçlendirdi. En önemli ekonomik göstergelerde ABD’yi aflan de¤erlere sahip olan AB’nin on iki ülkesi para birli¤ini de fiilen yürürlü¤e sokarak, dolar hegemonyas›na en önemli itiraz› gerçeklefltirmifl oldular. Almanya’lar›n birleflmesi ve ‘Do¤u Blo¤u’nun Avrupa’dan çekilmesi ile, daha o günlerden Avrupa’n›n içifllerine, Yugoslavya müdahalesiyle giren ABD, bugün para birli¤i ile 12 13 SAVAfi VE TERÖR önemli bir viraj› alan AB’nin Kafkaslar ve Orta Asya’da gelifltirdi¤i iliflkilere rest çekerek, Afganistan’a yerleflmekten çekinmedi. Almanya’n›n, Rusya ve ‹ran ile kurdu¤u iliflkiler, ABD’nin Türkiye üzerinden gelifltirdi¤i iliflkilerin karfl›s›nda fazlas›yla avantajl› ve güçlüdür. Bu durumda kart kullanmaktansa ‘bölgenin tam ortas›na yerleflme ve bunun için ne gerekiyorsa yapmak ye¤ tutulmufltur. Bu arada unutmamak gereken bir fley ise flu: Afganistan operasyonunun gerekçesi Usame Bin Ladin ve El Kaide örgütüydü. Bu ikincisi büyük ölçüde çökertildi¤ine göre, geride korumas›z kalan Bin Ladin’in sonunun ne oldu¤u d›fl›nda bir soru kalm›yor. Ama Bin Ladin halen ele geçirilebilmifl de¤il. Afganistan operasyonunun amac›n›n terör ya da Usame bin Ladin olmad›¤›, ABD’nin sahip oldu¤unu söyleyip hiç bir zaman aç›klamad›¤› kan›tlar›ndan çok daha net ve aç›k de¤il mi? Bütün bu rekabet, çat›flma ve gerilim, ‘kapitalist dünya’n›n krizi, hammadde/enerji ve pazar sorunu ekseninde gelifliyor. Sosyalizm bask›s›ndan kurtulmufl, dizginlerinden boflanm›fl bu rekabetin, dünyaya ateflten bir gömlek giydirdi¤i ortada. Hammadde ve enerji kaynaklar›n› temsil eden Orta Asya, Kafkaslar ve Ortado¤u, aç›ktan askeri savafllar›n yafland›¤› ve yenilerine gebe alanlar. Afganistan örne¤inde oldu¤u gibi, ABD’nin amac›, teröre karfl› medeniyeti korumak de¤il, tam tersine karmaflay› hakim k›lmak. Kendi varl›k gerekçesi ancak böyle anlam kazanabilir. Kuzey ‹ttifak›’n›n afliret yap›lanmas› ve ço¤u zaman Taliban’› aratmayan savafl a¤alar›, Afganistan’›n, petrol boru hatt› flirketinden gelen yeni baflbakan› ile büyük bir uyum içinde çal›flabilir. Bir flartla, o da, ‘büyük biraderin’ gölgesi hep bölgede olursa... KURTULUfi tülüyor. Türkiye ile Arjantin karfl›laflt›r›l›rken dikkatlerin toplanmas› gereken ve as›l önemli olan yan buras›d›r. Arjantin’de, kapitalizmin, s›n›f mücadelesinin tarihi daha eskidir; iflçi s›n›f›n›n mücadele, örgütlenme gelenekleri daha yerlefliktir, daha geliflkindir. Türkiye’de sendikal örgütlenme bitme noktas›na kadar gerilemiflken, Arjantin’de bu kazan›mlar korunabildi¤i ölçüde -ki olaylarda aktif rol oynayan iflsizler de iflçilerle ortak sendikalarda örgütlenmifllerdir- y›¤›nlar sokaklara dökülmüfl, defalarca genel grev gerçeklefltirmifl, arka arkaya hükümetleri, devlet baflkanlar›n› devirmifl, IMF programlar›n› aksatm›flt›r. örüntünün çarp›t›lmas› için ideolojik egemenlik araçlar› ellerinden geleni yap›yorlar. Arjantin’deki s›n›f mücadelesi, yoksullar›n marketleri basmas›na indirgeniyor. S›n›f›n örgütlülü¤ü, defalarca genel greve ç›kmas›, yüz binlerin, milyonlar›n her gün sokaklara dökülmesi, çat›flmalar›, arka plana itilip üstü ör- Afganistan’›n tersine, baflka bir flekilde talan edilmifl içi boflalt›lm›fl bir ülke Arjantin. IMF politikalar›n› eksiksiz uygulam›fl, bir sonraki IMF kredisine kadar bu politikan›n gereklerini yerine getirmifl, sonuç olarak da, her fleyin kilitlendi¤i bir ekonomik bünyeye do¤ru sürüklenmifltir. ‹çine girdi¤i borç k›skac› tek sorun olsayd›, bu kadar a¤›r bir krize girmeyebilirdi. Yabanc› sermaye egemenli¤i, borç k›skac› ve üretici yap›n›n kaybedilmesi birleflince, y›k›m›n efli¤ine gelindi. Yeni kredi diliminin ç›kmamas› da, bir kaç ayd›r yaflanan iflas› ve sonuçlar›n› beraber getirmifl oldu. fiimdi Arjantin’de bir türlü dikifl tutmayan yönetim, iflbirlikçilerle birlikte ilk f›rsatta, IMF ile anlaflma yapman›n yollar›n› ar›yor. Devalüasyon yapmama karar›ndan vazgeçen Arjantin’e, süresi gelen yaklafl›k 1 milyar dolarl›k borç taksiti ertelenerek yan›t verildi. Buna karfl›l›k Arjantin’de Plaza del Mayo Anneleri, “Parlâmento üyeleri, senatörler, sendika liderleri ve di¤er hainler ‘inlerindeki’ televizyonlar›ndan sap›kça gözlerle, sessizlik ve suç ortakl›¤› içinde bizlere yöneltilen sald›r›lar› seyrettiler” aç›klamas›ndan sonra flu talepleri s›ral›yorlar: “Tüm siyasi tutuklular›n serbest b›rak›lmas›. Kuflatma halinin kald›r›lmas›. D›fl borcun ödenmemesi. Yarg›çlar›n, parlâmento üyelerinin ve senatörlerin maafllar›n›n düflürülmesi. Özellefltirilmifl iflletmelerin ulusallaflt›r›lmas›. ‘K›yak emeklili¤in’ iptal edilmesi. Herkes için haysiyetli çal›flma.” (Evrensel, 16 Ocak 2001) 14 15 G SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi Faflist sa¤ taraf›ndan yönetilmek istemeyen ve “Devlet Terörizmine Karfl› Mücadele ve Direnifl” slogan›yla davranan Arjantinli Anneler, düflman› do¤ru saptam›fl bulunuyorlar. Sadece Arjantin’de de¤il, bütün dünyada en ciddi tehlike, yasal dayana¤›n› 11 Eylülde bulan, ‘devlet terörü’... Ulusal güvenlik doktrini 11 Eylül’ün ertesi günü yeni bir flekil ald›. Birleflmifl Milletler Güvenlik Konseyi, 1386 say›l› kararla “terör eylemlerinin uluslararas› bar›fl ve güvenli¤i tehdit etti¤ini”, bu olaylar›n da “Konsey’in yetki alan› içinde” tan›mland›¤›n› belirtiyordu. K›sacas› bütün dünyada demokrasi, ‘güvenlik nedeniyle’ ask›ya al›n›yor. Geliflmifl kapitalist ülkelerin pazar savafllar› esas olarak kendi co¤rafyalar› üzerinde sürerken, dünyan›n geri kalan›, hammadde ve enerji kaynaklar›n› içerdi¤i ölçüde, ‘paylafl›m savafllar›na’ konu oluyor IMF politikalar›n›n güdümündeki, Arjantin, Türkiye vb ülkeler hem hammadde hem de pazar alan› olmak aç›s›ndan bir de¤er ifade etmekle beraber, her iki aç›dan da s›n›rl›l›klara sahipler. Krizleri ile bafl bafla b›rak›labilir, dipsiz kuyulara yuvarland›ktan sonra, çok daha a¤›r flartlar› kabul ettirerek kuyunun kapa¤›n› kald›r›p gökyüzüne bakt›r›labilir ülkeler olarak de¤erlendiriliyorlar. Arjantin kuyuya çekinmeden at›labildi. Plaza del Mayo anneleri kuyudan nas›l ç›k›labilece¤ini biliyorlar. Türkiye ise, kuyunun kenar›nda, fiubat krizinden bu yana oyalan›p duruyordu ki, 11 Eylül imdad›na yetiflti! Wall Street Journal gazetesi, bu gerçe¤i, Ecevit’in Amerika gezisi s›ras›nda flöyle dile getirdi: “Türkiye IMF’ye b›rak›lmayacak kadar önemli bir ülke.” (18 Ocak 2002) Bu ifade bir yan›yla, ABD’nin bölge politikalar› aç›s›ndan, Türkiye’nin stratejik önemi meselesine at›f yap›yor, öte yan›yla da sadece bununla s›n›rl› de¤il. IMF’nin patronu ABD olsa da, bu s›ralar IMF ve Dünya Bankas›, enerji yat›r›m ve ihalelerinde ve özellikle bu yat›r›mlarda hazine garantisinin kald›r›lmas›n› istemektedir. Bu durum karfl›s›nda enerji alan›nda faaliyet yürüten ABD firma- lar›, yat›r›mlardan vazgeçmeyi, durdurmay› ve geçmiflte yap›lm›fl yat›r›mlara da uygulanacak biçimde hak iddia etmek üzere konuyu uluslararas› mahkemelere götürmeyi bir tehdit olarak ileri sürmektedir. Türkiye’nin uluslararas› tahkim sözleflmelerini imzalad›¤› düflünülürse nas›l bir s›k›fl›kl›k içinde oldu¤u anlafl›labilir. “Türkiye’nin IMF’ye b›rak›lmayacak kadar önemli bir ülke” oldu¤u aç›klamas› bu çerçevede anlafl›l›r olmaktad›r. Arjantin’le Türkiye aras›nda niteliksel bir fark aramak gerekmemektedir. ‹kisi de narkoza ba¤lanm›flt›r. Ama Arjantin için uluslararas› sermayenin tam hakimiyetinden söz edilebilir. Elektrikten suya, temel kamusal ihtiyaçlar›n hepsinin yabanc› tekellerin eline geçti¤i bu ülkede, IMF’nin devalüasyon talebinin kabul edilmemesi, IMF kaynaklar›n›n kesilmesi sonucunu vermifl ve ülke iflasa sürüklenmifltir. Ve art›k kitlelerin rahats›zl›¤›n›n tehlikeli boyutlara s›çramas›, daha önce eski Dünya Bankas› Baflkan› J. Stiglitz’in aç›klad›¤›, IMF ve Dünya Bankas› ortak yap›m› planl› politikalar›n›n sondan bir önceki aflamas›na, denetimsiz fiyatlar ve istikrars›zl›¤›n sonucunda ortaya ç›kacak kaos, karmafla tan›m›na, k›sacas› bugünkü Arjantin’e denk düflüyor. Bundan sonra ise Arjantin’in bir dolar bölgesi olarak ilan›n› hedefleyen politikalar sahneye ç›kart›lacak. fiunu söylemek hiç de abart› olmayacak. E¤er 11 Eylül olmasayd›, Türkiye, bugün ekonomik yap› aç›s›ndan ayn› durumda oldu¤u Arjantin’i bir ad›m geriden de olsa takip ediyor olacakt›. Bugün e¤er, IMF kaynakl› kredi dilimlerinden birinin verilmeyece¤i söylense, Türkiye’nin Arjantin’den fark› ne olurdu? IMF politikalar›n›n uygulanmas› sürdürülürse, her bir ekonomik krizde, uluslararas› sermayenin en temel alanlarda mülkiyet sahibi olaca¤›, denetimsiz fiyatlar›n ve sömürünün, büyüyen iflsizlikle beraber, bir kaosun öngününe ülkeyi getirece¤ini rahatl›kla söyleyebiliriz. Sözü al›nan ve gelmesi beklenen kredi dilimi üzerindeki kavga, bu aç›dan, yani 11 Eylül sonras› de¤iflen dünya dengeleri aç›s›ndan ele al›nmal›. Daha önce gözden ç›kar›lan bankalara kaynak aktar›lmas›, iç pazarda ve üretimde söz sahibi olmay› sürdüren baz› grupla- 16 17 SAVAfi VE TERÖR r›n, yabanc› finans gruplar› ve uluslararas› sermaye aleyhine bir s›n›rlama getirilerek de olsa kay›r›ld›¤›n›, bunun ise flimdilik gerekli olan ‘istikrarl›’ yap›n›n daha fazla bir karmaflaya terk edilmemesi için gerçeklefltirildi¤ini düflünüyoruz. fiimdilik kayd›yla düflünmeyi sürdürürsek karfl›m›za flunlar ç›k›yor: Orta Asya ve Kafkaslar’daki politik durum, Amerika aç›s›ndan Türkiye’yi ön plana ç›kard›¤› ölçüde, bu kay›t yürürlükte kalacakt›r. Aksi durumda, bütün ba¤›ml›l›k iliflkisinde olan ülkeler gibi, Türkiye’nin kaderi de, IMF’ye terk edilecektir. IMF’nin ve Dünya Bankas›’n›n politikalar›n›n Türkiye’deki nihai hedefi de, yine dolar alan›na geçilmesidir. Geçti¤imiz aylarda Alman Merkez Bankas› Baflkan›’n›n yapt›¤›, “Türkiye Euro Birli¤i’ne haz›r” aç›klamas›, dünyada rekabetin merkezinde ne oldu¤u konusunu da aç›kl›yor. Kapitalizm, dünyay› her geçen gün biraz daha yaflanmaz k›lmakta, içine yuvarlanmakta oldu¤u krizi, savafl ve talan mant›¤› ile karfl›lamay› seçmekte ve bu do¤rultuda, çevre ülkelerdeki her türden karmaflaya oldu¤u gibi, merkezdeki s›n›fsal mücadele ve geliflmelere de, ideolojik, politik ve hukuki alanlarda karfl› sald›r›y› bugünden bafllatm›fl bulunmaktad›r. ‹çine girilen kriz, hem Avrupa’da hem de Amerika’da, iflsizli¤i, gelirlerde daralmay› ve yaflam flartlar›n› zorlaflt›rd›¤› ölçüde, komünist ideoloji ve önderlikten yoksun olan tepkisel hareketler, milliyetçi yönelimlere ve hatta faflist hareketlere zemin olabilecektir. Kapitalizm için krizler, zay›flar›n yutuldu¤u, güçlülerin daha da güçlenerek yollar›na devam ettikleri ve sermayenin merkezileflmesi kural›n›n gözle görülebildi¤i olaylard›r. Bu aç›dan, özellikle 11 Eylül sonras› oluflan ortamda gerçekleflen Amerika gezisinden, somut olarak hiç bir talebin gerçekleflmeden dönülmüfl olmas› anlafl›l›r bir fleydir. Amerikan firmalar›n›n Türkiye’de yat›r›m yapmas›n› isteyen Ecevit’e yan›t, Amerikan firmalar›n›n Türkiye’den alacaklar›n› tahsil edemedi¤idir. ç politika ile d›fl politikan›n, ulusal ile uluslararas› olan›n ayr›m noktalar› silikleflmekte; ayr› gibi duranlar ayn›laflmaktad›r. Çevre ülkelerdeki ulus devlet formalar›, esas olarak geçti¤imiz on ‹ 18 KURTULUfi y›l içinde de¤ifltirilmifltir ve uzun bir süredir buna yönelik ideolojik, psikolojik manipülasyonlar yürürlüktedir. Türkiye’nin klasikleflmifl sorunlar› olan Ege, K›br›s ve nispeten AB üyeli¤i konular›nda, 11 Eylül sonras›, Türk egemenleri taraf›ndan daha avantajl› durumda olundu¤u biçiminde alg›lanmaktad›r. K›br›s konusunda diyalog arayan taraf konumuna yükselinmifl, arac›s›z görüflmeler bafllam›flt›r. ‘Az›nl›k’ kavram›n›n karfl›s›na ‘eflit iki toplum’ kavram› ile ç›k›lm›flt›r. Ege sorunu ile bir paket oluflturan K›br›s görüflmeleri, AB ile ABD’yi Türkiye üzerinden karfl› karfl›ya getirmektedir. Her ne olursa olsun K›br›s’› birliklerine almak isteyen Avrupal›lar ve Yunanistan, kendileri aç›s›ndan en kötüsünden de olsa bir çözüm istemektedirler ve bunun için –Türkiye’nin bir önceki durumda kabul ettirmeye çal›flt›¤›– iki toplumu eflit kabul edecek yeni bir cumhuriyet tezi esas al›narak görüflmeler h›zland›r›lm›flt›r. Bu tez ekseninde var›lacak çözüm, Türkiye Cumhuriyeti’nin rahats›zl›klar›n› giderecek midir? ‹fline geldi¤inde sorunu, “Türkiye’nin güvenli¤i aç›s›ndan gerekirse ilhak ederiz” mant›¤› ile ele alabilen, uluslararas› kamuoyunda ise, Kuzey K›br›s’›, adada yaflayan Türklerin meflru ve ba¤›ms›z devleti olarak yans›tan Türkiye, sorunun uluslararas› boyutuyla, eflit iki toplumu kapsayan ve bunlar›n garantilerini oluflturan bir çerçevede çözülmesi durumunda da rahats›zl›¤›n› sürdürecektir. Ecevit’ten önce Simitis’in Amerika gezisi sonunda, yeni oluflan ‘terör’ ve karfl›t› uygar dünya tehdidini an›msatan bir flekilde, ‘PASOK ile 17 Kas›m örgütü iliflkileri’ konulu bir dosya gündeme getirilmifl ve Simitis’e esas olarak, “Avrupa Ordusu ile var›lan anlaflmadan hoflnut de¤ilseniz flikayetinizi AB’ne yapmal›s›n›z” denmifltir. Türkiye’nin Ege ve K›br›s konular›nda, Avrupa Ordusu’nun kullan›lmas›na itiraz› esas olarak kabul edilmifltir. Bu noktada AB’nin, para birli¤inden hemen sonra ve belki de paralel yapmas› gereken ordu kurma ifli, Türkiye ve NATO iliflkileri çerçevesinde gecikti19 SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi rilmektedir. Türkiye’nin att›¤› ad›mlar, Amerika’n›n istedi¤i do¤rultudad›r. NATO olanaklar›ndan yararlan›p yararlanmamak tart›flmas›, Türkiye’nin arac›l›¤› ile ABD’nin bu olanaklardan yararlanmay› veto etmesi, birbiriyle çeliflkili görülen geliflmelerdir. AB ba¤›ms›z bir ordunun zorunlulu¤unun fark›ndad›r. Ama bunun faturas› da hayli kabar›kt›r ve flimdilik geçici de olsa NATO olanaklar›n›n tahsisini talep etmektedir. fiu anda müttefik olan AB ve ABD aras›ndaki çeliflkiler, karfl›t ve net konumlan›fllar haline bürünmemektedir. Tart›flmalar›n en k›z›flt›¤› noktada “Amerika’n›n Avrupa’da ç›karlar› vard›r” yollu bir söylem Avrupa’y› hizaya getirmekte, ba¤›ms›z davranma yetene¤ini k›s›tlamaktad›r. Öte yandan ise Avrupa devletleri, Amerika’n›n yan›nda ve ittifak olarak dururken, kendi ç›karlar›n› ABD’ye karfl›n özenle korumaya çal›flmaktad›r. Bu noktada Ecevit’in ABD gezisi sonras› yapt›¤› “iliflkilerimiz ittifak olman›n ötesine, stratejik ortakl›k düzeyine tafl›nm›flt›r” aç›klamas› önem kazan›yor. Karfl›l›¤›nda ekonomik iliflkilerin art›r›laca¤›n›n, ortak bir ekonomik konsey oluflturulaca¤›n›n söylenmesi, bu stratejik ortakl›¤›n nerelerde geçerli oldu¤unu aç›kl›yor. Bu geliflmeler içinde, Günter Verheugen’in, “Rum kesiminin AB üyeli¤i sorun olmaz” aç›klamas›, ABD-Türkiye Cumhuriyeti stratejik ortakl›¤›n›n K›br›s ve Ege konular›ndaki aç›l›mlar›n›n karfl›s›nda AB’nin nas›l konumland›¤›n› gösteriyor. ürkiye Cumhuriyetinin Kürt politikas›, öteden beri, devletin geleneksel ideolojisi içinde önemli ve temel bir yer tutar. ‹ran, Irak ve Suriye ile birlikte, Kürtleri ve Kürdistan co¤rafyas›n› bölen ve Ortado¤u’daki gericili¤in en önemli kayna¤›n› besleyen bu mesele, ABD’nin Körfez operasyonu ile birlikte bas›nç alt›nda kalm›fl ve çatlaklar oluflmufltur. ‹ç politikada bu çatlaklar›n gönülsüz temsilcileri ç›ksa da, sorun egemenlerin ç›karlar› aç›s›ndan ele al›nman›n ötesine geçmemifltir. Irak’›n toprak bütünlü¤ü ve Saddam’a destek politikas› –ki kör- fez operasyonundan önce Ecevit’in Saddam ziyareti hat›rlanmal›– son aylarda k›r›lmaya u¤ram›flt›r. Saddam gözden ç›kar›lm›fl, Irak’›n toprak bütünlü¤ü, Saddam’s›z da olsa garanti edilme yoluna gidilmifltir. Ecevit’in deyimi ile, Amerika, “Irak konusunda çeliflkiye girmeyece¤i kan›s›n›” vermifltir. Herhalde bu kan›n›n oluflmas›nda, Ecevit’in Amerika gezisine denk gelen, Irak’›n toprak bütünlü¤ünün savunuldu¤unun belirtildi¤i, Talabani- Barzani ortak aç›klamas› etkili olmufltur. Bu aç›klaman›n ABD’nin manevralar›ndan biri oldu¤u kesindir. Bu noktada ABD yetkililerinin yapt›¤›, “iki ülkenin Irak konusundaki görüfllerinin çok daha yak›n oldu¤u görülüyor” saptamas›, ABD taraf›n›n niyeti olmas›n›n ötesinde bir gerçekli¤i tespit ediyor. “Baz› yabanc› gözlemciler, dünyada flimdiye kadar, TBMM kadar h›zl› ve azimli çal›flan hiçbir meclis görmediklerini söylediler” diye övünerek, teslimiyeti ve ba¤›ml›l›¤› tescil eden Ecevit’in, ABD’nin bölge politikas›na, usulen de olsa, daha fazla direnmesini beklemek zaten haks›zl›k olurdu! Amerika’n›n Irak’a müdahalesi, art›k herkesin bildi¤i, kader gibi beklenen bir olay. Ama bu durum, örne¤in, asla Türkiye’nin onay›na ihtiyaç duymayacak. Bunun, sonuçlar› aç›s›ndan, sadece Irak’a müdahale olmay›p asl›nda bütün bir bölgeye yönelik müdahale olaca¤› ise aç›kt›r. Ekonomik aç›dan tam bir ç›kmazda olan Türkiye’nin ise, s›n›rl› itirazlar› aç›s›ndan bile sesini ç›kartamad›¤› ve Afganistan operasyonunda Pakistan’›n rolü ne ise, Irak’a yönelik savaflta da Türkiye’nin rolünün ayn› olaca¤› belli olmufltur. Fark, Afganistan’da yaln›zca bir operasyon söz konusuyken, Türkiye’nin gerçek bir savaflta kullan›lacak olmas›d›r. Bunun politik sonuçlar› daha büyük olabilir. Tam bu aflamada, PKK’nin yeni stratejisinin ne yönde geliflmelere yol açt›¤› ve açaca¤›, esas soruyu oluflturuyor. Sosyalist solun kendisinin d›fl›nda, devletin de bu konuda net bir yan›t› oluflmufl de¤il. Baflsavc› Sabih Kanado¤lu’nun Anayasa Mahkemesine baflvurusuyla HADEP aleyhine aç›lan kapatma davas›n›n 6 ay sonra ele al›nacak olmas›, bu aradaki geliflmelerin ne kadar yaflamsal ol- 20 21 T SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi du¤unu ve devletin, örne¤in ne yapaca¤› konusunda bir netli¤i olsa da, bu politikalar›n› bugün uygulamaktan imtina etti¤ini gösteriyor. Bölge aç›s›ndan, Ortado¤u ve Türkiye aç›s›ndan kilit önemdeki Kürt meselesinin, egemenlerin aç›l›mlar›na yedeklenmesi tehlikesi gittikçe artsa da, bu meselesinin emperyalizmin ve egemenlerin Aflil topu¤u oldu¤u gerçe¤i inkar edilemez. Son yirmi y›l›n ideolojik politik, kültürel kazan›mlar›n› yok etmeye, bunu bir anda yapamad›¤› noktada, mu¤laklaflt›rmaya yönelik devlet politikas›, 11 Eylül sonras› baflat hale gelmifl, demokratik aç›l›mlar büyük darbeler yemifltir. Egemenlerin, ABD politikalar›na uyumlu bir flekilde konumlanmak istedikleri yeni ‘stratejik ortakl›k’ aflamas›nda, bu politikalar›n yaflama geçirilmesi sürecinde Kürtlere yer olmad›¤›n› mutlak olarak ileri sürmek, yanl›fl olacakt›r. Dünyada gericili¤in, bask› ve terör yasalar›n›n h›zla uygulamaya geçildi¤i, Türkiye’de ise bu geliflmeleri sevinçle karfl›layanlar›n siyasette egemen olduklar› bu koflullarda, baz› gazetelerde yay›mlanan, ‘PKK’ye öneriler’ bafll›¤›nda, kayna¤› net olmayan ama yine de önemli burjuva gazetelerinde yay›mlanan, üstelikte Ecevit’in Amerika gezisine den düflen haber, ABD politikalar›n›n içinde, Kürtlere bir rol düflünüldü¤ünün kan›t› olarak ele al›nmal›. Baz› Kürt çevrelerinin ‘bu sorunun çözümü Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde de gerçekleflse kabulümüzdür’ yaklafl›m›nda oldu¤u bilinen bir gerçek. Resmi ideolojinin bu noktada geri çekildi¤i düflünülemez. Ama ‘de¤ifltirilemez ve bir tafl› yerinden oynarsa bütün sistem göçer’ yönlü de¤erlendirmelere, elefltirel yaklaflmak gerekir. Baflka bir düzeyde, resmi ideolojinin yeniden inflas›, ‘yeni Osmanl›c›l›k’ ideolojisinin Kemalizmin yeni dönem hakim rengi olmas›, hiç de az›msanacak bir olas›l›k de¤il. Kürtçe’nin e¤itim dili olmas›, anadilde e¤itim talebi ile verilen dilekçeler karfl›s›nda devlet tam bir telaflla tutuklamalara bafllad›. Bunun bir eylem oldu¤unu keflfeden ve sorunu A‹HM’ne götürmek için giriflim olarak de¤erlendiren devlet, bir zamanlar Bulgaristan’da Türklere yap›lan asimilasyon politikalar›n› ça¤r›flt›ran ret etme mant›¤›yla davranmaktad›r. Ayn› flekilde örne¤in K›br›s konusunda kurucu eflit iki toplumun tan›nmas› ve sorunu ortakl›k temelinde çözme mant›¤›n› savunan ve bu amaçla görüflmelere onay veren devletin, sorunun A‹HM’ne ve bir flekilde AB’ne yans›d›¤› noktada ileri sürebilece¤i bir tek tez, ‘bölücülük’ umac›s› olacakt›r. Afganistan operasyonu ile birlikte oluflan ideolojik, psikolojik kuflatma, Türkiye’deki s›n›f hareketini geriye itmifl ve oldu¤u kadar›yla muhalif sesleri susturmufltur. Emek platformunun gelifltirdi¤i eylemlilikler unutulmufl, iflsizlik, özellefltirmeler, sendikas›zlaflt›rma vb uygulamalar karfl›s›nda hiçbir ses duyulmaz olmufltur. Bas›n yasas›ndaki de¤ifliklikler ile sanki demokratik haklar geniflletiliyormufl izlenimi verilip, bir de buna, AB’nin istedi¤i bu konudaki de¤iflikliklere, MHP’nin bile itiraz etmedi¤i ve uysal bir tavra girdi¤i iddias› eklenmifltir. ‘‹stemem yan cebime koy’ diyen MHP, terör ve bask› yasalar›n›n ‘AB’nin dayatt›¤› demokratikleflme’ görüntüsü ile yürürlü¤e girmesini, sessizce takip etmektedir. Arjantin benzeri patlamalara, Afganistan sonras› terör yasalar› ile haz›rl›k yapan ve bu tecrübenin IMF’nin k›skac›ndaki ülkelerde iyi bir haz›rl›k olaca¤›n› düflünen emperyalizm, Irak savafl› öncesi haz›rl›klar›n› sürdürdü¤ü Türkiye’de, hiçbir muhalif sesin ç›kmas›n› istememektedir. S›radan bir yönetici hakk›nda elefltiride bulunmak bile, art›k o yöneticinin ba¤l› oldu¤u bakanl›¤a ve dolay›s›yla devletin flahsi hükmüne hakaret anlam›na gelebilecektir. Amerika gezisi, IMF’nin verdi¤i kredi ‘sözü’, dillere pelesenk olan ‘piyasalar’› rahatlatm›fl, dolar düflüfle geçmifl, borsa yükselmifltir. Ne zaman gelece¤i bir yana, gelip gelmeyece¤i de tart›flmal› olan, geldi¤inde reel olarak m›, ka¤›t üstünde mi girifl yapaca¤› tart›flmal› bir kredi diliminin, flimdilik yaratt›¤› bu ‘iyimser hava’, Ecevit’in iç politikada ve bölgede sanki Bush’un bas›n sözcüsü gibi davranmas› ile daha da artacakt›r. Ama bunun sonucu, ayn› zamanda, bir sonraki krizin y›k›c› etkisini ayn› oranda art›rmak olacakt›r. Türkiye’de iflçi s›n›f›n›n say›sal olarak artt›¤›, bu konuda yap›lan 22 23 SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi çeflitli araflt›rmalardaki ortak sonuçtur. Bu sonuçla ters orant›l› olarak iflçi s›n›f›n›n çeflitli örgütlülüklerinde önemli bir gerileme olmufltur. Daha da ötesi s›n›f›n bilinç düzeyi gerilemifl, ideolojik duruflu yok edilmifltir. Kriz ad›na s›f›r zam kabul görebilmifl, önce emeklilik yafl› yükseltilmifl, sonra da yirmi y›l›n› dolduranlar, tazminatlar› ne zaman ödenece¤i belirsiz bir flekilde emeklilik dayatmas› ile karfl› karfl›ya b›rak›labilmifltir. Bütün bunlar, Afganistan sonras› oluflan olumsuz koflullarda, var gibi gözüken muhalefetin de susmas›yla, kolayca baflar›labilmektedir. Yenilgi, öncesinde ideolojik olarak kaybetmek demektir. Bütün dünyada emperyalistlerin aralar›ndaki çeliflkilere ra¤men bir ve bütün olan ideolojik sald›r›y› bafllatabilmeleri ve dünyaya, yeni olan ‘terör’ konseptini dayatabilmeleri tesadüf de¤ildir. ‹flçi s›n›f› ve sosyalist hareket aç›s›ndan sürmekte olan yenilgi dönemi, neden ‘terör’ çivisiyle perçinlenmifltir; neden yeni bask› ve terör uygulamalar›, yasal düzenlemeleri ile birlikte yürürlü¤e sokulmufltur? Bu sorunun yan›t› önemlidir. Küreselleflme dönemi boyunca azg›nca artan eflitsizlik ve yoksulluk, bütün dünyan›n ezilenlerini ve merkez ülke iflçi s›n›flar›n› ayn› potada buluflturmufl; nesnel olarak ç›karlar› bir olanlar, öznel olarak da ç›karlar›n›n birli¤i alg›lay›fl›na ulaflma flans›n› ve imkan›n› kapitalizm tarihinde ilk kez yakalam›fllard›r. Bunun sonucunda, bütün dünyada her türlü yal›t›lm›fll›k ve dolay›ma ra¤men, baflta iflçi s›n›flar› olmak üzere bütün ezilenler, küreselleflme karfl›t› harekete gözlerini çevirmifllerdir. Bafllang›çtaki belirsizlik ve s›n›f d›fl› konumlan›fl hala sürmekle birlikte, bu hareket esas olarak kapitalizm karfl›t› olmak fikrini, sosyalizm pratiklerinin y›k›lmas›ndan on y›l sonra sahneye yeniden sürmüfltür. S›n›fa ve parti fikrine uzakl›¤›n› da sosyalizm pratiklerinin yükünü tafl›mak istememeleri getirmifltir. Kapitalizmin ideolojik planda yanl›z kald›¤› ve tarihin sonu geldi¤i yan›lsamas›na, gerçek ve pratik darbeyi, sahneye ç›kan küreselleflme karfl›t› hareket indirmifltir. Seattle’da 50 bin gösterici ile Amerika’daki ilk sahne al›fl, AFL- CIO’da örgütlü iflçilerin yo¤un kat›l›m› ile birlikte güçlü bir etki yapt›. Bu etki daha sonra Avrupa’da sürecek eylemlere önemli bir itki sa¤lad›. Washington, Davos, Cenova, Bologna, Prag, Nice ve Porto Allegre, küreselleflme karfl›t› hareketin, kapitalizm karfl›t› sloganlara evrildi¤i ve s›n›f›n zaman zaman a¤›rl›k koydu¤u eylemlere sahne oldu. IMF ve WTO’nun demokratikleflmesi taleplerinin ileri sürüldü¤ü bu hareketlerin içinde, bunun ne kadar mümkün oldu¤u da sorguland› ve hareket bu sorgulama içerisinde, nispi olarak da olsa, ideolojik dayanak, programatik flekillenifl ve s›n›fsal temeller konular›n› gündemine ald›. Zamanla içindeki aktif unsurlar›n bir çeflit özgürlük prati¤i olarak alg›lanman›n ötesine geçme flans› yakalad›: “... IMF ve WTO topant›lar›n› engellemeye çal›flman›n çok büyük sembolik de¤eri olabilir, ancak bunu kapitalizmi durdurman›n bir yolu olarak düflünmek çok tehlikeli bir yan›lsamadan öteye gidemeyecektir. Sonuçta yap›lan her fley, her toplant›ya bir öncekinden daha iyi haz›rlanan polisle yaflanan fliddetli bir çat›flmayla kaynay›p gidiyor. Bu arada ‘dünyan›n patronlar›’ kararlar›n› her flart ve koflulda almaya devam ediyorlar. Semboller gerçek bir içeri¤i temsil ettikleri zaman gerçekten uzun süreli etkili ve de¤erli olur.” (Roberto Sarti, “Küreselleflme Karfl›t› Hareketin Bilançosu”, Cosmopolitik 1) ‘Terör’ dönemi sald›r›s› esas olarak küreselleflme karfl›t› hareketin, ‘kapitalizme hay›r, kapitalizm öldürür’ sloganlar›n› daha s›k kullanmaya bafllamas›na denk getirildi. 11 Eylül sonras› ideolojik sald›r› ve merkez ülkelerde yasal demokratik çerçevenin daralt›lmas›, do¤rudan bu hareketi karfl›s›na ald›¤› anlam›na geliyordu. G-8’lerin bundan sonraki toplant›s›n› New York’ta yapmas› ve toplant› öncesi ikiz kuleleri ziyaret etmesi sürpriz olmayacakt›r. Bu hareketin gösterdi¤i önemli bir ders fludur: Kapitalizm karfl›s›nda lokal kazan›mlar sözkonusu olsa da, bunlar›n korunmas› enternasyonalist dayan›flma olmadan mümkün de¤ildir. Kapitalizmin ideolojik kuflatmas›na karfl› ç›k›fl, iflçi s›n›f› baflta olmak üzere bütün ezilenleri kucaklayan bir nitelikte olmal›d›r. Bütün dünyada 24 25 SAVAfi VE TERÖR KURTULUfi oluflturulmas› ve üstünde hareket edilmesi gereken bir ideolojik karfl› durufl yarat›lmal› ve buna dair iliflkiler gelifltirilmelidir. Türkiye’de komünistlerin yapmas› gereken, öncelikle böyle bir karfl› duruflun oluflturulmas›na katk›da bulunmak ve bunun ülkede tafl›y›c›s› olmakt›r. Ülkede her tür demokratik hak ve özgürlük mücadelesi içinde konumlanmak ve bunlar› iflçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesine tabi k›lmak, öncelikli görevlerdendir. ‹flçi s›n›f› merkezli olarak ve bu zemin üzerinde kurulacak araçlar üstünden siyaset kitlesellefltirilmelidir. ‹deolojik ve politik hegemonyan›n arka plan› bu zemine basarak oluflturulacakt›r. Ve ancak buradan bafllayan siyaseti kitlesellefltirme/toplumsallaflt›rma çal›flmalar›n›n gerçekli¤i vard›r. ‹deolojik kuflatma buradan bafllan›rsa yar›lma flans› ve imkan›na sahiptir. Güncel politik geliflmeler birbiri ard›na h›zla eklemlenirken, sosyalistlerin örgütsüzlükleri (ya da yeterince örgütlü olmamalar›), iflçi s›n›f› hareketinin, üstüne yönelmifl sald›r› karfl›s›nda savunma mevzilerini terk etmesi, ne yaz›k ki, analiz yapma durumundan siyaset yapma, siyasete müdahale etme düzeyine ç›k›lamamas›n› getiriyor. Siyasetin s›n›f temelinden kalk›larak kitlesel düzeye yükseltilmesi aflamas› ise, s›n›f merkezli politikalar›n, uzunca bir süredir unutuldu¤u Türkiye’de olanakl› olmuyor. ‘S›n›f siyaseti yap›yoruz’ yan›lsamas›n›n devam etmesi, sosyalist solun egemenler ve temsilcisi devlet karfl›s›ndaki yanl›fl pozisyonlar›n›n sürmesini sa¤layacakt›r. Devlet, bir y›l› aflk›n bir süredir cezaevlerinde süren ölüm oruçlar›na ‘yok etme f›rsat› ç›kt›’ mant›¤› ile yaklaflm›fl ve hiç bir çözümü olanakl› k›lmam›flt›r. ‘Her fleyin üç kap› üç kilit’ noktas›nda çözülebilme imkan› varken, devlet hala ad›m atmamakta, çözümsüzlü¤ü dayatmaktad›r. Türkiye’de ve dünyada, s›n›f mücadelesinin gerileme ve kay›plar›n›n bir an önce durdurulmas›, s›n›f›n örgütlülüklerinin, kazan›mlar›n›n geliflmesi temelinde karfl›lanmal›d›r. S›n›f mücadelesinin yükselmesi, ayn› zamanda da komünizmi hedeflemesi, uzun ve sanc›l› bir süreci gerektirebilir. S›n›f mücadelesinin yükselmesi, ko- münizme yönelifli güçlendirecektir. Ayn› zamanda, iflçi s›n›f›n›n komünist önderli¤inin ileri ç›kmas›n›n s›n›f mücadelesini daha da gelifltirece¤i aç›kt›r. Komünizmle iflçi hareketinin bilefliminin yarat›lmas› ise, bir yandan komünist politik çizginin netçe ortaya konmas›n›, di¤er yandan da iflçi s›n›f›n›n komünizmle donanm›fl önder kesiminin ortaya ç›kmas›n›, ç›kar›lmas›n› gerektirir. Bütün bu süreçler tamamland›¤›nda, dünyada olumsuz gözüken koflullara iradi müdahale mümkün olacak ve bir devrim için maddi flartlar›n ne kadar haz›r oldu¤u bir kez daha hayretle görülebilecektir. 26 27 KURTULUfi Koflullar›, geliflimi, gerçeklefltirdikleri EK‹M DEVR‹M‹ Yaflanan sosyalizm deneyimlerini aç›klayarak sosyalist devrim teorisini gelifltirmek, hedeflenen komünizmi daha kesin çizgilerle belirginlefltirmek için gereksinilen çözümleme, Ekim Devriminin ürünü yap›n›n, sosyalizm deneyiminin özelliklerinin saptanmas›n›n yan›s›ra, Ekim Devriminin kendisinin niteli¤inin ve bu devrimin nesnel ve öznel koflullar›n›n ele al›nmas›n› da içermek durumundad›r. SÜHA ILGAZ kim Devrimi, kazan›mlar›yla, ürünü olarak kurulan toplumsal yap›yla, yeryüzünün siyasi olarak yeniden biçimlendirilmesiyle bütün bir yirminci yüzy›l dünya tarihini belirledi. Yenilgisiyle, kurulmas›n› sa¤lad›¤› toplumsal yap›n›n y›k›lmas›yla, kay›plarla da flimdi yirmi birinci yüzy›l tarihini belirlemekte. Buna ba¤l› olarak, sosyalizmin bir toplumsal politik alternatif haline gelmesini hedefleyen çabalar, Ekim Devriminin, yol açt›¤› toplumsal yap›n›n ve yenilgisinin bütünlüklü bir de¤erlendirilmesi ve aç›klamas›n› gündemlerinin bafl›na koymak zorunda. E 29 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi Sosyalizmin yeniden y›¤›nsal alternatif olabilmesi, Ekim Devrimiyle giriflilen sosyalizm deneyiminin de¤erlendirilmesini, neyin ve neden y›k›ld›¤›n›n kitleler önünde aç›klanmas›n› gerektiriyor. Sosyalistlerin bu sorunun cevab›na sahip olmalar› bu aç›dan bir zorunluluk. Yenilgiden ders ç›kartmadan zafer kazanmak mümkün olmad›¤› gibi, yaflanan sosyalizm deneyiminin eksik, kusur ve hatalar›n› kavray›p kendi öne sürdükleri sosyalizm projelerinde bunlar› aflmadan, sosyalistlerin ne kendilerini ne seslendikleri kitleleri ikna etmeleri, sosyalizme kazanmalar› da mümkün de¤ildir. Bu do¤rultuda bu de¤erlendirme, marksizmin, s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›, sosyalist devrim üzerine temel önermelerine dayanarak tarihsel uygulamalar› ele almal›d›r. Koflullar ve gerçeklefltirilenler s›ralan›p bu pratik, teoride önerilmifl olanlarla karfl›laflt›r›lmal›d›r. Bir taraftan teoriyle uyumlu olan pratik, teorik önermelerin do¤rulanmas› olarak saptan›rken, teoride önerilmifl olanlarla çeliflen pratik de daha ayr›nt›l› olarak incelenmelidir. Teoriyle prati¤in bu çeliflmesi, bazen teorinin, genel düzeyde kalmas›na dayanan bir yetersizli¤ini, ayr›nt›land›r›larak gelifltirilmesi gere¤ini gösterir. Bazen, koflullar›n zorlamas›yla geçici bir geri ad›m at›ld›¤› anlam›n› tafl›r. Bazen belirleyici olmasa bile, hedeflerden uzaklaflmaya, sapmaya iflaret eder. Belirli bir noktada ise, komünizm hedefine yönelmeyen, ona hizmet etmeyen, hatta ona karfl› bir prati¤i, di¤er bir ifadeyle ihaneti ortaya koyar. Bu anlamda, de¤erlendirmenin bafllang›ç noktas›, önce teorideki önermeler, sonra pratikteki uygulamalard›r. Teorik önermelerle çeliflen pratik uygulamalar, dönemlerinde ileri sürülürlerken getirilen teorik izahlar da göz önünde tutularak incelenmelidir. Sonuçta, teorinin ayr›nt›land›r›lmam›fll›klar›, yetersizlikleri, geçici geri çekilmeler, hedeften sapmalar, uzaklaflmalar, ilkesel tavizler, karfl›devrimci uygulamalar birbirlerinden ay›rt edilmelidir. Tarihin yaflanm›fl olmas›, önermelerin yol açt›klar› sonuçlar›n da aç›kça ortaya ç›kmas› demektir. Bu bilgi, önermelerin de¤erlendirilmesi için eflsiz malzeme sa¤lar. Örne¤in, belirli bir anda, iktidar›n varl›¤›n› koruyabilmek için verilen bir taviz, onun karakterinin bozulmas›na yol aç›yorsa, söz konusu uygulamaya, iktidar›n korunmas›n› tehlikeye atmak pahas›na da olsa, baflvurulamayaca¤› art›k saptanabilir. Yaflanm›fl tarihle bu sonuç ortaya ç›k›yorsa, içinde bulunulan anda ne kadar zorunlu görünürse görünsün, ilkelerin terk edilmesine karfl›l›k gelen bir politika, ne pahas›na olursa olsun, uygulanmamal›d›r. Böyle saptamalara dayanarak da çözümleme, teoriyi, ayr›nt›land›rarak, geri çekilmelerin koflullar›n› daha iyi tan›mlayarak, sapmalar›, ilkelerden uzaklaflmalar› daha kesin çizgilerle d›fltalayarak, bunlara karfl› mücadeleyi güçlendirecek biçimde gelifltirerek zenginlefltirmelidir. Gereksinilen çözümleme, yaflanan sosyalizm deneyimlerini aç›klayarak sosyalist devrim teorisini gelifltirmeli, hedeflenen komünizmi daha kesin çizgilerle belirginlefltirmelidir. Bu çözümleme, Ekim Devriminin ürünü yap›n›n, sosyalizm deneyiminin özelliklerinin saptanmas›n›n yan›s›ra, Ekim Devriminin kendisinin niteli¤inin ve bu devrimin nesnel ve öznel koflullar›n›n ele al›nmas›n› da içermek durumundad›r. Ekim Devriminin niteli¤inin de¤erlendirilmesinin baflta gelen yan›, geliflimiyle, s›n›flar mücadelesinde temsil etti¤i yerle, harekete geçirdi¤i kitlelerle ve gerçeklefltirdikleriyle bu devrimin s›n›fsal karakterinin saptanmas›d›r. Bu aç›dan, onun iflçi s›n›f›n›n eseri oldu¤u ve ayn› zamanda da komünizmin önderli¤inde gerçekleflti¤inin ortaya konmas› özellikle önem tafl›r. Bu da, bir yandan Rusya’da iflçi s›n›f›n›n, maddi ve manevi gelifliminin, s›n›f mücadelesine, devrime kat›l›m›n›n, di¤er yandan da onun devrimde önderi Bolflevik Parti’nin do¤uflunun, biçimlenmesinin, ideolojik, politik, örgütsel gelifliminin ve iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini kazanmas›n›n üzerinde durmay› gerektirir. 30 31 RUSYA’DA DEVR‹MC‹ HAREKET VE RUSYA SOSYAL-DEMOKRAT ‹fiÇ‹ PART‹S‹’N‹N DO⁄UfiU On dokuzuncu yüzy›ldan yirminci yüzy›la geçilirken Rusya’da, bir yandan emperyalist bir nitelik kazan›rken, birçok di¤er yandan EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi da geri özellikler tafl›yan bir kapitalizm vard›. Sosyo-ekonomik yap› büyük ölçüde k›r a¤›rl›kl›yd›, nüfusun alt›da befli tar›mla u¤rafl›yordu. Serflik biçiminde topra¤a ba¤›ml›l›k daha ancak 1861’de kald›r›lm›flt›. Köylüler büyük oranda az toprakl› ya da hiç topraks›zd›, toprak beylerine ba¤›ml›l›klar› baflka biçimler alt›nda sürüyordu. Çarl›k, feodalitenin burjuvaziyle uzlaflmas›n› temsil eden bir devletti. A¤›r bir bask›, zulüm ve terörle hakimiyetini sürdürüyordu. Ayn› zamanda sömürgeci bir devletti. Kendi halk›n›n, ezilenlerin yan›s›ra çeflitli uluslar› da kölelik zincirleri içinde tutuyordu, bir ‘uluslar hapishanesiydi’. ‹flçi s›n›f› oldukça küçüktü. Ama Rusya’da kapitalizmin Bat› Avrupa’dan daha geç bir tarihte geliflmesine ve zaman›n›n modern sanayisini gelifltirmesine ba¤l› olarak a¤›r sanayide yo¤unlaflm›flt›. Bu yüzden örgütlenme yetene¤i, toplumsal gücü ve a¤›rl›¤›, niceli¤ine oranla daha geliflkindi. On dokuzuncu yüzy›l›n bafl›ndan itibaren fabrika iflçilerinin hareketleri görülüyordu. 1845’te hükümet grevcileri cezaland›rmak için yasa ç›kartt›. ‹lk iflçi çevreleri 1870’lerin ortalar›nda olufltu. 1875’te Güney Rusya ‹flçileri Birli¤i, 1878’de Kuzey Rusya ‹flçileri Birli¤i kuruldu. Bunlar sendikal örgütlenmelerdi. Ancak Bat› Avrupa’da bulunmufl, Sosyal-Demokrasiyle, marksizmle tan›flm›fl iflçiler, sosyalizmi tafl›m›fl, örgütlenmelerinin program›na yans›tm›fllard›. ‹flçi hareketinin marksizmle di¤er bir buluflmas› da kendi siyasi geliflimleri içerisinde marksizmi benimseyen devrimciler arac›l›¤›yla oldu. Rusya’da devrimci hareketin tarihi, on dokuzuncu yüzy›l›n bafllar›ndan itibaren gözlenebilir. 1825’te Aral›k ayaklanmas›n› düzenleyen Dekabristler, aristokrat kökenden gelen ama Çarl›k despotizmine isyan eden devrimcilerdi. 1840’lar›n öne ç›kan ak›m› radikalizm, ayd›nlanmac›l›k çizgisindeydi. 1860’lardan itibaren geliflen narodizm, halkç›l›k ise öncelikle ayd›n hareketiydi. Suikast düzenleyerek köylü ayaklanmas›n› bafllat›p Çarl›¤› devir- mek istiyorlard›. Suikastç› yöntemlerle baflar›l› olamay›nca 1870’lerde kitleci bir çizgi benimsediler. Halk›, köylüleri bilinçlendirmek, devrimci mücadeleye yöneltmek için yüz binlerce genç köylere gitti. Bu s›rada narodnikler, köylülere ulaflabilmenin arac› olarak iflçilerle iliflki kurup iflçiler aras›nda da çal›flmaya bafllad›lar. Ancak bütün çabalara ra¤men köylülerin sosyalizme kazan›lmas›, devrimci eyleme giriflmesi sa¤lanamay›nca, 1880’lerden sonra narodnik hareket içinde terörist bir çizgi geliflti. Devrimci kahramanlar›n komplolarla, suikastlarla pasif y›¤›nlar›, halk› kurtarmas› ya da terörün pasif kitleleri heyecanland›rma, uyand›rma arac› olarak kullan›lmas› anlay›fllar› ortaya ç›kt›. Bu dönemde narodnik hareket içerisinde ‘kitleci’ ve ‘terörcü’ e¤ilimlerin ayr›flmas› s›ras›nda, iflçiler aras›nda çal›flma sürdürmekte olan bir grup, Plehanov ve arkadafllar›, farkl› bir do¤rultuya girdiler, marksizme yöneldiler. 1883’te Plehanov, Axelrod, Zasuliç, Deutsch, Ignatov, Eme¤in Kurtuluflu grubunu oluflturdular. Eme¤in Kurtuluflu grubu marksist eserleri Rusça’ya çevirip çeflitli çevrelere ulaflt›rd›. Marksist teoriyi savundu, narodizmle ideolojik hesaplaflmay› gerçeklefltirdi. Program taslaklar› haz›rlad›. Eme¤in Kurtuluflu grubunun çal›flmalar›, teorik biçimlenmeyi sa¤layarak Rusya’da marksist hareketin temellerini döfledi. Struve’nin bafl›n› çekti¤i ‘Legal Marksizm’ de marksizmin narodizmden ayr›mlar›n›n çizilmesinde rol oynad›. Bu teorik temeller üzerinde marksist çevreler geliflti. Bu çevreler e¤itim gruplar› oluflturarak iflçileri e¤itmekteydiler. Bu amaçla örne¤in Pazar okullar›n› da kullan›yorlard›. Bu çevrelerdeki iflçiler yaln›zca politika de¤il, bilimler, tarih, toplum, her türlü konuya iliflkin bilgi edinmek için büyük bir istek ve çaba içindeydiler. Propaganda çevreleri, çeflitli alanlarda bilgili, ayd›n iflçilerin ortaya ç›kmas›n› sa¤lad›. Propaganda az say›da iflçinin marksizmle e¤itilmesini gerçeklefltirebilirdi. Ama kitlelerle iliflki kurulmas›, y›¤›nlar›n harekete geçirilmesi, ajitasyonu gerektiriyordu. 1894’te, Martov ile daha son- 32 33 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi ralar› Yahudi ‹flçiler Birli¤i (Bund) önderlerinden olan Kremer, birlikte yazd›klar› Ajitasyon Üzerine isimli broflürleriyle genifl iflçi kitlelerinin harekete çekilmesinde fabrikalardaki ekonomik mücadelenin rolünü vurgulad›lar ve marksist hareketin, çal›flmas›nda propagandadan ajitasyona geçmesinde etkili oldular. 1895’te, Lenin, Martov ve yirmi, yirmi befl kadar ayd›n ve iflçi, St. Petersburg ‹flçi S›n›f›n›n Kurtuluflu ‹çin Mücadele Birli¤i’ni kurdu. Derhal fabrikalardaki mücadeleyle iliflkilenmek ve mücadeleye önderlik edebilmek için a¤›r bask› alt›nda ve zorluklar ve k›s›tl›l›klar içerisinde çal›flmaya bafllad›lar. Lenin, iflçileri terletinceye kadar fabrika koflullar› hakk›nda sorguluyordu. Bilgiler toplan›yor, iflçilerin mücadele talepleri saptan›yordu. Yaz›lan bildiriler elle ço¤alt›l›p gizlice fabrikada da¤›t›l›yordu. 1895 sonunda, baflkalar›n›n yan›s›ra Lenin, daha sonra Martov yakaland›lar. Ama harcanan emek bofluna de¤ildi. 1896’da, Mücadele Birli¤i, otuz bin tekstil iflçisinin grevine önderlik etti. St. Petersburg’daki bu çal›flmalar›n da etkisiyle Rusya’n›n baflka yerlerinde de benzer Birlikler ve 1897’de de Bund kuruldu. 1898’de Bund ile St. Petersburg, Moskova, Kiev, Ekaterinoslav Mücadele Birlikleri ve Raboçaya Gazeta delegeleri, Rusya Sosyal-Demokrat ‹flçi Partisinin, kuruluflunun ilan edildi¤i 1. Kongresinde bir araya geldiler. Ancak kongrenin hemen ard›ndan bir kifli hariç kongre delegeleri ve kongrede seçilen merkez komitesinin yakalanmas›, merkezi bir örgütlenme olarak partiyi ortadan kald›rd›. Parti, iflçi s›n›f›n›n ekonomik mücadelelerine önderlik eden yerel örgütlerin toplam› durumuna düflmüfltü. Partinin iflçi s›n›f›n›n siyasi öncüsü olarak merkezi bir yap›ya kavuflmas›nda siyasi ajitasyonu öne ç›kartan Lenin, merkezi siyasi ajitasyonun organ› olarak ülke çap›nda yay›nlanacak gazete projesi gelifltirdi. Plehanov, Axelrod, Zasuliç, Lenin, Martov, Potresov, 1900’de ‹skra’y› ç›kard›lar. ‹skra siyasi gerçekleri teflhir ederken pratik olarak da yerel SosyalDemokrat örgütlerle iliflki kurarak bu örgütlerin merkezi bir yap› içerisinde birlefltirilmesini savunuyordu. Lenin’in 1902’de yazd›¤› Ne Yapmal›? da, yine bu do¤rultudaki çabalar›n önemli bir parças› oldu. Çal›flmalar, 1903’te, RSD‹P 2. Kongresinin toplanmas›yla sonucuna ulaflt›. Bu kongrede, Bolflevikler ve Menflevikler olarak yeni ayr›l›klar ortaya ç›kt›ysa da, kendilerini RSD‹P içerisinde sayan yerel örgütler, art›k, iflçi s›n›f›na toplumsal siyasi mücadelelerde önderlik eden, Rusya çap›nda tek bir merkezi partide birleflti. Rusya Sosyal-Demokrat ‹flçi Partisi’nin do¤uflu sürecinde geçirdi¤i aflamalar belirgin olarak saptanabilir: teorik biçimlenme, propaganda çevreleri, ekonomik ajitasyon, siyasi ajitasyon. Gelinen noktadan yaflanm›fl tarihe bakman›n avantaj›yla da, bu aflamalar›n, hareketin o an karfl›s›nda bulunan sorunu aflmaya hizmet etmenin yan›s›ra, tek yanl›l›klar›n›n, eksik b›rakt›klar› yanlar›n yol açt›¤› t›kan›kl›k ve sapmalara da iflaret edilebilir. Teorik biçimlenme, bütün bir hareketin üzerinde yükselece¤i temelleri yaratt›, döneminin sosyalist hareketi narodizmden kopuflu sa¤lad›, marksizmin ayr›m çizgilerini çekti. Bunun yan›s›ra, iflçi hareketinden giderek kopan, hatta sonunda burjuva liberalizmine dönüflen ‘Legal Marksizm’ ak›m›na da yol açt›. Propaganda çevreleri, marksizmi ileri iflçilere ulaflt›rd›, bir kufla¤› marksizmle e¤itti. Ama bu çevrelerin çal›flmalar›, iflçiler aras›nda uçurumlar oluflturmaya, bir grup ayd›n iflçinin di¤er iflçileri küçümsemesine, onlardan kopup y›¤›nlara yabanc›laflmas›na kadar vard›. Ekonomik ajitasyon, marksistleri, iflçilerin y›¤›nlar›yla birlefltirdi, ekonomik mücadelelerinde onlar›n önderi haline getirdi. Bu s›rada ekonomik mücadelenin yerinin abart›lmas›, daha do¤rusu marksistlerin görevinin bu ekonomik mücadeleye indirgenmesi, siyasi mücadeleyi ve önderli¤i küçümseyen ‘ekonomizm’ ak›m›n› gelifltirdi. Politik ajitasyonu çal›flman›n belirleyici yan› olarak öne ç›kart›rken siyasi örgütlenmenin profesyonel devrimci karakterinin vurgulanmas›, ekonomist e¤ilimin, kendili¤inden hareketin peflinden sürüklenmenin, yerel çal›flmaya s›k›fl›p kalman›n ve amatörlü¤ün afl›lmas›nda yararl› oldu. Ama bu, ayn› zamanda, daha sonra parti komitelerinde iflçilerin yerinin küçümsenmesinde dayanak olarak kullan›ld›. 34 35 EK‹M DEVR‹M‹ Bu çerçevede tarihten ders ç›kartmak, komünist iflçi partisinin oluflumunda, teorik biçimlenmenin, propagandan›n, ekonomik ajitasyonun ve siyasi ajitasyonun öne ç›kt›¤›, birbirini takip eden dönemlerin varl›¤›n› gündeme getirir. Ama bu herhalde, RSD‹P’in geçirdi¤i aflamalar›n t›pat›p ayn› flekilde bir model olarak al›nmas› anlam›na gelmemelidir. Daha do¤rusu, yaflanm›fl tarihin temel yanlar›n›n yan›s›ra, o an için ayr›nt› kabul edilen yanlardaki eksiklerin ilerde yol açt›¤› sonuçlar› görmek, dönemin gerektirdi¤i ana do¤rultuyu yakalarken ikincil sorunlar›n da ihmal edilmedi¤i daha dengeli ve sa¤l›kl›, dolay›s›yla daha geliflkin bir yaklafl›m› da sa¤lar. Bu anlamda önerilen, geçmiflin kaba bir flekilde aynen tekrar› de¤il, ondan ç›kart›lan derslerle daha ilerisinin gerçeklefltirilmesi olur. K›saca özetlemek gerekirse, RSD‹P, birkaç yan›n özgün bir bileflimiydi. Öncelikle iflçi hareketinin geliflimine ve onunla kurulan ba¤lara dayan›yordu. 1875’lerde, sendikal nitelikli olmakla birlikte programlar›na sosyalizmi alan iflçi birlikleriyle bafllayan örgütlenmeler, 1895’lerde ‹flçi S›n›f›n›n Kurtuluflu ‹çin Mücadele Birlikleriyle sürdürülmüfltü. Öte yandan, Çarl›k despotizmi yüzünden yurtd›fl›nda sürgünde bulunan devrimciler, uluslararas› hareketle iliflkide olmufl, literatürü tercüme ederek marksizmi Rusya’ya tafl›m›flt›. Ayr›ca Rusya’daki güçlü devrimci gelenek de marksist hareketi beslemifl, onun gelifliminde narodizmin kahramanl›k, fedakarl›k, davaya inanç gibi olumlu özelliklerinin de etkisi olmufltu. Sonuç olarak, o dönemin sosyalist hareketleri göz önüne al›nd›¤›nda, marksizm, narodizmden koparak do¤du, kendisini ay›rd›. Bu hareketlerden, sosyalizmin iktidar›, sosyalist devrim anlam›nda devrimi gerçeklefltirmeyi baflaran ise, bütün kahramanl›¤›na ve Çar’› bile öldürecek kadar hedeflerine ulaflmas›na ra¤men narodizm de¤il, marksizm oldu. Bu baflar›da önemli bir pay›, marksizmin bilimsel bir çözümlemeyle iflçi s›n›f›na dayanmas›n›n yan›s›ra, Lenin’in o zamanki sözlerinde somutlanan ve oluflumunda devrimi gerçeklefltirmek üzere haz›rlanmay› önüne koyan parti anlay›fl›nda 36 KURTULUfi bulmak yanl›fl olmaz: “Biz her zaman günlük çal›flmam›z› yapmal›y›z ve her zaman her duruma haz›r olmal›y›z, çünkü çok s›kl›kla bir patlama döneminin ne zaman yerini bir durgunluk dönemine b›rakaca¤›n› önceden kestirmek hemen hemen olanaks›zd›r. Bu de¤iflmeleri önceden görebildi¤imiz hallerde de, bu öngörüden örgütümüzü yeniden yap›land›rmak için yararlanamay›z; çünkü otokratik bir ülkede böyle de¤ifliklikler flafl›lacak bir h›zla meydana gelir ve bazen çar›n yeniçerilerinin bir gecelik bask›n›yla olur. Ve devrimin kendisi de hiçbir biçimde (görünüfle göre Nadejdin’lerin sand›¤› gibi) tek bir eylem olarak de¤il, dizi halinde az çok güçlü patlamalar›n, h›zla az çok tam durgunluk dönemlerinin yerini almas› olarak düflünülmelidir. Bundan ötürü, parti örgütümüzün faaliyetinin bafll›ca içeri¤i, bu faaliyetin odak noktas›, en güçlü patlamalar döneminde oldu¤u gibi en tam durgunluk döneminde de mümkün ve mutlaka gerekli çal›flma olmal›d›r, yani Rusya’n›n bir ucundan bir ucuna birbiriyle ba¤lant›l›, yaflam›n bütün yönlerini ayd›nlatan, ve y›¤›nlar›n olabildi¤ince genifl katlar› aras›nda yürütülen siyasal ajitasyon çal›flmas› olmal›d›r. Ama öyle bir çal›flma, bugünün Rusya’s›nda, s›k s›k yay›nlanan bütün Rusya için bir gazete olmadan düflünülemez. Bu gazete çevresinde kurulacak olan örgüt, buna katk›da bulunanlar›n (sözcü¤ün genifl anlam›yla, yani gazete için çal›flanlar›n tümünün) örgütü, a¤›r devrimci ‘çöküfl’ dönemlerinde partinin onurunu, sayg›nl›¤›n› ve süreklili¤ini korumaktan, ulus çap›ndaki silahl› ayaklanmay› haz›rlamaya, zaman›n› saptamaya ve gerçeklefltirmeye kadar her fleye haz›r olacakt›r.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 5, s. 514; Ne Yapmal›?, s. 214) Her koflula haz›rl›kl› olmay›, durgunluk dönemlerinde de, patlama dönemlerinde de mümkün ve gerekli olan ayn› gündelik çal›flmay›, siyasi gerçekleri aç›klama kampanyas›n› sürdürmeyi savunan Lenin, böyle örgütlenen partinin silahl› ayaklanmay› gerçeklefltirmesini, Ekim Devriminden on befl y›l önce, bu sözlerle öngörüyor ve hedefliyordu. 37 EK‹M DEVR‹M‹ 1905 DEVR‹M‹’NDEN 1917’YE KURTULUfi RSD‹P’in iflçi s›n›f›n›n siyasi temsilcisi ve önderi olarak ortaya ç›kt›¤› dönem, ayn› zamanda bir devrimci yükselifl dönemiydi. ‹flçilerin grevleri, köylülerin toprak mücadeleleri, ö¤rencilerin gösterileri giderek art›yor, yayg›nlafl›yor ve Çarl›k rejimiyle aç›k çat›flmalara dönüflüyordu. Bu s›rada Rus-Japon savafl›nda Çarl›¤›n yenilgisi, maddi ve manevi koflullar› a¤›rlaflt›rd›. Sefalet, hoflnutsuzluk, öfke, toplumu patlama noktas›na getirdi. Ocak 1905’te, St. Petersburg’un en büyük fabrikas› Putilov’da bafllayan grev, bütün flehre yay›ld›, genel greve dönüfltü. ‹flçilerin, taleplerini Çar’a iletmek için Papaz Gapon öncülü¤ünde Saray’a yapt›klar› yürüyüfle Çar’›n cevab›, iflçilere atefl açmak oldu. ‘Kanl› Pazar’ olarak adland›r›lan ve Çar’›n geriye kalan toplumsal sayg›nl›¤›n› da y›karak 1905 Devriminde bir dönüm noktas› özelli¤ini kazanan bu katliamda, binden fazla iflçi öldürüldü. ‘Kanl› Pazar’, devrimci mücadelenin yükselmesine neden oldu. Grevler bütün Rusya’ya yay›ld›, politik bir nitelik ald›. ‹flçiler soka¤a döküldü, barikatlar kurup silahl› çat›flmalara giriflti. fiehirlerde iflçilerin mücadeleleri, k›rlarda köylüleri harekete geçirdi. Köylüler toprak beylerine isyan etmeye, topraklara, çiftliklere el koymaya bafllad›lar. Devrimci yükselifl orduyu da etkiledi. ‹syan eden denizciler ele geçirdikleri Potemkin z›rhl›s›yla devrim saflar›na geçtiler. Sonbahara kadar devrimci dalga daha da yükselmiflti. Ekim’de politik genel grev bütün Rusya’y› sarm›flt›. Bu mücadele içerisinde ilk defa Sovyetler do¤du. St. Petersburg ‹flçi Delegeleri Sovyetleri, grev komiteleri olarak oluflmufltu. Öte yandan da, potansiyel iktidar organlar› olarak politik karakterleri ortaya ç›kt›. ‹lk anda partiye alternatif, rakip olarak görüldükleri için, Sosyal-Demokrat program› kabul edip partiye ba¤lanmalar› bile talep edildi. Sonra iflçi s›n›f›n›n politik mücadelesindeki özgün yerleri görüldü. Aral›k 1905’te, Moskova iflçileri silahl› ayaklanma bafllatt›lar. Ancak St. Petersburg ve di¤er flehirlerin iflçileri, hemen Moskova iflçilerini takip etmediler. Baflka flehirlerdeki ayaklanmalar daha geç ortaya ç›kt›. Köylülü¤ün politik bilinci ve mücadelesi de henüz Çarl›¤a karfl› ayaklanma düzeyine ulaflmam›flt›. Bunun da etkisiyle iflçiler askeri birlikleri yanlar›na çekmeyi baflaramad›lar. Baflka bir gücün karfl›s›na dikilip engellemedi¤i Çarl›k rejimi, St. Petersburg ve di¤er yerlerden getirdi¤i askeri güçle Moskova’daki ayaklanmay› kan dökerek ezdi. Moskova ayaklanmas›n›n yenilmesinden sonra devrimci dalga çevreye do¤ru yay›lmaya devam etti. Ama art›k öncüsü yenilen devrimin yenilgisi de kaç›n›lmazlaflm›flt›. Yenilmesine ra¤men 1905 Devrimi, tarihte ilk defa Sovyetleri yaratt›¤› gibi, dersleriyle de 1917’deki zaferi olanakl› k›ld›. Marksist hareketin demokratik devrim sorunu karfl›s›ndaki tutumu 1905 Devrimi s›ras›nda somutland›. Menfleviklerin ‘burjuvazinin iktidar›’, Lenin ve Bolfleviklerin ‘iflçi s›n›f›n›n önderli¤inde iflçi s›n›f› ve köylülü¤ün devrimci-demokratik iktidar›’, Trotski’nin ‘köylülü¤ün destekledi¤i iflçi s›n›f› iktidar›’ biçiminde ifade ettikleri yaklafl›mlar, bu konudaki temel ayr›mlar› çizdi. Bolflevikler daha sonraki siyasi mücadelelerinin hedeflerini de 1905 Devriminde ald›klar› tutuma dayand›rd›lar. 1917’ye do¤ru ilerleyen y›llar boyunca, siyasi çal›flmalar›nda, programlar›na dayand›rd›klar› üç ana madde olarak, ‘demokratik cumhuriyet’, ‘sekiz saatlik iflgünü’ ve ‘toprak beylerinin topraklar›na el konmas›’ taleplerini ileri sürdüler. 1905 Devrimi, partinin örgütlenmesi aç›s›ndan da bir s›çramaya neden oldu. Devrimci dalgan›n yükselifli, y›¤›nlar›n devrimci mücadeleye at›l›fl› s›ras›nda, öncü parti ayn› zamanda kitle partisine dönüfltü. ‹flçi s›n›f›n›n partiyi y›¤›nsal olarak desteklemesinin yan›s›ra, partinin saflar›na da iflçiler doldu. ‹flçilerin say›s›na oranla ayd›nlar o kadar küçük bir az›nl›k kald›lar ki, iflçiler bildiri yazd›racak ayd›n bulmakta zorluk çekiyorlard›! Sonuç olarak 1905 Devrimi, devrimci dalgan›n her yerde ayn› anda yükselmemesinin sonucu olarak yenildi. Devrimin öncüsü iflçi s›n›f›n›n ileri kesimleri ayakland›¤›nda, di¤erleri henüz ayaklan- 38 39 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi mam›flt›, köylülük ayaklanmaya haz›r de¤ildi. Devrim dalgas› merkezden çevreye ulaflt›¤›nda, öteki kesimler devrimci mücadeleye girdi¤inde, öncü yenilmifl, geri çekiliyordu. 1917’de de bunlar gündeme geldi¤inde, 1905’in dersleri, devrimci taktikler aç›s›ndan yol gösterici oldu. 1907’den itibaren, devrimin merkezdeki yenilgisinin ard›ndan yay›ld›¤› çevrede de yenilgisinden sonra, bir gericilik dönemi hakim oldu. Çar’›n bakan› Stolipin’in ad›yla an›lan bu dönemde, en a¤›r bask› ve terör ile toplumsal ve siyasi yap›da gerçeklefltirilen reformlar iç içe geçti. Bask›ya, zulme, sömürüye, Çarl›k despotizmine karfl› ayaklanan iflçilerin, köylülerin kanl› bir flekilde ezilmesi temeli üzerinde, devrimin yenilgisi temeli üzerinde gerçeklefltirilen reformlar, ayn› zamanda burjuvazinin, burjuva devriminin karfl›s›nda Çarl›¤›n yan›nda yer almas›n›, feodalite-burjuvazi uzlaflmas›n› ve burjuvazinin devlet iktidar›ndan pay almas›n› temsil ediyordu. Bu toplumsal ve siyasi ortam›n sa¤lad›¤› zemin üzerinde, kapitalist geliflme de büyük bir h›z kazand›. Bolflevikler, devrim mücadelesinin yükselifli içerisinde, Çarl›¤›n bu mücadeleyi yavafllat›p durdurabilmek için bir taviz olarak ileri sürdü¤ü meclis olan Duma’y› boykot etmifller, devrim mücadelesini daha da yükseltmifllerdi. Devrimin yenilgisinden sonra ise, Bolflevikler Duma’ya girerek siyasi gerçekleri aç›klamada Duma’dan da bir kürsü olarak yararlanm›fllard›r. Bir bak›ma, sendikalar›n yasad›fl› oldu¤u devrim öncesi dönemde, yasallaflt›r›lmalar› için yükseltilen mücadeleyi sapt›rmak için polis flefi Zubatov taraf›ndan kurdurulan sendikalardan da, mücadelenin y›¤›nsallaflt›r›lmas›nda, sendikalar›n yasallaflt›r›l›p yayg›nlaflt›r›lmas›nda ve böylece s›n›f mücadelesinin yükseltilmesinde yararlan›ld›¤› gibi. Yenilgi y›llar›nda gericilik, ideolojik düzeyde de, devrimci düflüncelerden, marksizmden uzaklaflma, çeflitli idealist, bireyci ak›mlar›n yayg›nlaflmas› olarak kendini gösterdi. Bu yöneliflin örgütsel düzeydeki ifadesi ise, örgütlenmekten, özellikle yasad›fl› örgütten, partiden uzaklaflma, tasfiyecilikti. Bolflevikler, bu dönemde tasfiye- cili¤e, yasalc›l›¤a karfl› mücadelelerini sekterizme, ültimatomculu¤a karfl› mücadeleyle birlefltirdikleri gibi, kendi örgütlülüklerini de bir üst düzeye ç›kartarak tasfiyeci oportünizmle aralar›ndaki ayr›m çizgilerini art›k kesin bir biçimde çizdiler. 1912’de Prag’da toplad›klar› Alt›nc› Parti Konferans›yla, ‘tasfiyecilerin tasfiyesini’ ve dolay›s›yla Bolflevik Parti’nin oportünizmden ba¤›ms›zl›¤›n› nihai olarak ilan ettiler. 1911’den itibaren mücadele yeniden yükselifle geçti. Bu s›rada kapitalist sanayi de durgunluktan ç›km›fl, h›zla büyüyordu. ‹flçi s›n›f›n›n geliflmesi de h›zl› oldu¤u gibi, daha önemlisi, büyük fabrikalarda yo¤unlaflm›flt›. ‹flçilerin yar›dan fazlas› büyük iflyerlerinde çal›fl›yordu. Nisan 1912’de, grevci Lena alt›n madeni iflçilerinin bar›flç› gösterisine Çarl›k güçlerinin atefl açt›¤› ve yaralanan ya da ölen iflçilerin say›s›n›n 500’ü buldu¤u katliam, y›¤›nsal protestolara yol açarak devrimci mücadelenin yeniden yükselmesinde dönüm noktas› oldu. Grevler aç›kça siyasi, devrimci bir nitelik ald›. 1914’e gelindi¤inde, y›l›n ilk yar›s›nda bir buçuk milyona yak›n grevci iflçiden bir milyonu aflk›n› siyasi grevdeydi. Bu dönemde Bolflevik Parti, kitle partisi oldu, iflçi s›n›f›n›n y›¤›nlar›n›n deste¤ini kazand›. Bunda en büyük rolü, 22 Nisan (5 May›s) 1912’de ç›kart›lan gündelik iflçi gazetesi Pravda oynad›. ‹flçiler, maddi, manevi Pravda’ya sahip ç›kt›lar, aralar›nda toplad›klar› paralarla gazeteyi finanse ettiler, mektuplar›yla, yaz›lar›yla beslediler, toplat›lmaktan kaç›r›p fabrikalarda da¤›t›m›n› yapt›lar, tutuklanan yaz› iflleri müdürleri yerine yenilerini sa¤lad›lar. Pravda gerçek bir iflçi gazetesi oldu. Bolflevikler, iflçi s›n›f›n›n siyasi olarak aktif kesiminin ço¤unlu¤unu kendi taraflar›na kazand›lar. 1914’te, Bolflevik bas›n için 5600, Menflevik bas›n için 1400 kadar para toplayan iflçi grubu vard›. Bolflevikler, gazetenin yasakland›kça yeni bir isimle ç›kart›ld›¤› bu mücadeleler içerisinde, iflçi s›n›f›n›n y›¤›nlar›n›n da deste¤ini kazan›yordu. Art arda sendikalar›n, sigorta birliklerinin, derneklerin, klüplerin, iflçi üniversitelerinin, iflçi s›n›- 40 41 EK‹M DEVR‹M‹ f›n›n çeflitli y›¤›n örgütlerinin yönetimlerini Bolflevikler ald›. KURTULUfi fiUBAT DEVR‹M‹’NDEN EK‹ME Savafl y›¤›nlara, ölüm, açl›k, sefalet getirdi. Cephede al›nan yenilgiler, baflar›s›zl›klar, Çarl›¤a karfl› tepkileri art›rd›, isyan› ateflledi. 1917 y›l›, ‘Kanl› Pazar’› anmak için yap›lan 9 Ocak greviyle bafllad›. Genel grev düflüncesi, 1905’teki gibi yay›l›yordu. 18 fiubatta Putilov iflçileri greve gitti. 23 fiubat (8 Mart) Emekçi Kad›nlar Günü dolay›s›yla kad›n iflçilerin yapt›klar› grev, 25 fiubatta genel po- litik greve dönüfltü. 26 fiubatta çat›flmalar ç›kt›, ayaklanma bafllad›. 27 fiubatta askerlerin atefl açmay› reddetmeleri ve iflçilerin yan›na geçmeleri, çat›flman›n kaderini belirledi. fiubat Devrimi, ‘ekmek, bar›fl, özgürlük’ sloganlar› alt›nda zafere ulaflt›, Çarl›k devrildi. fiubat Devrimi, beklenmedik bir biçimde, aniden ve kendili¤inden oldu. Savafl boyunca, flovenizm iflçi s›n›f›n› da etkisi alt›na alm›flt›. Devrimi gerçeklefltiren Petrograd’ta iflçiler, Bolfleviklerin de¤il, Menfleviklerin ve Sosyalist-Devrimcilerin destekçisiydiler. Bolflevik Parti, fiubat devriminin önderi olmad›¤› gibi, onu önceden görmemiflti de. Lenin, k›sa bir süre önce ‹sviçre’de, devrimi görmek için ömürlerinin yetmeyebilece¤ini anlat›yordu. 1905’in tecrübesi, devrimin h›zl› zaferinde büyük rol oynam›flt›. Hemen yine Sovyetler do¤du. Ancak Sovyetlerde, Menflevikler ve Sosyalist-Devrimciler ço¤unluktu ve iktidar› da Geçici Hükümete b›rakt›lar. Asl›nda Geçici Hükümetin kendi ordusu, polisi, bask› araçlar›, iktidar organlar› yoktu; ama söz konusu sosyalist partilerin iflçi s›n›f› ve y›¤›nlar›n ço¤unlu¤unun deste¤ine sahip olmalar› ve yürüttükleri burjuvaziyi takip etme politikalar›, gerçek iktidar gücüne sahip Sovyetlerin kendi elleriyle iktidar› Geçici Hükümete vermesi sonucunu do¤uruyordu. 1905 Devrimi s›ras›nda, burjuva demokratik devrim karfl›s›nda üç programatik tutum belirginleflmiflti. fiubat Devriminin bu tutumlar›n de¤erlendirilmeleri aç›s›ndan da ele al›nmas› gerekir. Çarl›¤› devirenler Petrograd iflçileri ve askerlerdi, ama iktidar› Geçici Hükümete, burjuvaziye teslim etmifllerdi. Bu, Trotski’nin önerdi¤i ‘köylülü¤ün destekledi¤i proletarya diktatörlü¤ü’ de¤ildi. Öte yandan, Lenin’in savundu¤u ‘proletaryan›n ve köylülü¤ün devrimci-demokratik diktatörlü¤ü’ de de¤ildi. Olsa olsa, Menfleviklerin ‘burjuva demokratik devrimin burjuvaziyi iktidara getirmesi’ yaklafl›m›na uygun bir durum söz konusuydu. Bir bak›ma, bu görüflün sahiplerinin y›¤›nlar üzerindeki hakimiyeti, tarihsel geliflmenin de bu do¤rultuda olmas›na neden olmufltu. Ama bir bütün olarak ge- 42 43 “1914’ün bafl›nda, partimiz kelimenin genifl anlam›yla iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini alm›flt›.” (Zinovyev, Bolflevik Partisi Tarihi, s. 181) Devrimci hareketin yükseliflini 1914’te ç›kan emperyalist savafl durdurdu. Daha do¤rusu sonradan güçlü bir biçimde patlamak üzere geciktirdi. Emperyalist savafl ayn› zamanda, sosyalist hareketteki ayr›mlar›, somut olarak, temsil edilen s›n›fsal ç›karlar zemininde belirginlefltirdi, saflar› birbirinden ay›rd›. Emperyalist burjuvazilerin ‘kendi’ iflçi s›n›flar›n›, halklar›n› savafla sürdü¤ü, iflçileri, emekçileri birbirlerine karfl› dövüfltürdü¤ü bu savaflta oportünizm, sosyal-yurtsever çizgide ‘kendi’ burjuvazilerinin saf›nda yer ald›, iflçi s›n›f›na aç›kça ihanet etti. Menflevikler, hemen hemen bütün 2. Enternasyonal partileri gibi, sosyal-floven bir tutum ald›lar. Enternasyonalizmi esas olarak tek bafllar›na savunan Bolflevikler ise, 2. Enternasyonal’in çöküflü ve yeni bir enternasyonalin gere¤ini saptarken, savafl› iç savafla dönüfltürme politikas› çerçevesinde, ‘kendi’ emperyalist burjuvazilerinin savaflta yenilgisi do¤rultusunda, cephede, askeri birlikler aras›nda bozguncu ajitasyon yürütüyorlard›. O koflullarda, bir yandan vatan hainli¤iyle cezaland›r›lmak, bir yandan flovenizmin azmas› ve iflçi s›n›f› saflar›nda da hakimiyeti yüzünden y›¤›nlardan tecrit olmakla karfl› karfl›yayd›lar. Fakat Bolflevikler, yaln›zca hareketin yükseldi¤i dönemlerde de¤il, maddi ve manevi aç›dan en a¤›r koflullar alt›nda da, iflçi s›n›f›n›n ç›karlar›na sad›k kal›p bunun gerektirdi¤i politik çizgiyi tavizsiz savunarak iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini hak ettiler ve kazand›lar. EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi liflmeler, tersinden de olsa, Bolfleviklerin, hem demokratik devrimin sonuna kadar tamamlanmas› hem de en h›zl› biçimde sosyalist devrime geçilmesi bak›m›ndan, proletaryan›n önderli¤ini öne ç›kartan programatik yaklafl›m›n› do¤rulad›. Ortaya ç›kan ‹flçi ve Asker Delegeleri Sovyetleri, proletarya ve köylülü¤ün ittifak›n›n, iktidar› ellerinde tutmalar› halinde de proletarya ve köylülü¤ün devrimci-demokratik diktatörlü¤ünün ifadesiydi. Sorun Sovyetlerde ve hatta iflçi s›n›f› üzerinde küçük-burjuva hakimiyetiydi. Sovyetlerde Menfleviklerin ve Sosyalist-Devrimcilerin ezici biçimde ço¤unluk olmalar›, devrimde, iflçi s›n›f›n›n y›¤›nsal kat›l›m›na ra¤men, küçük-burjuva hakimiyetinin ifadesi ve proletaryan›n hegemonyas›n›n bulunmamas›n›n göstergesiydi. Bu durumda, tam da Lenin’in 1905’te ileri sürdü¤ü gibi, küçükburjuva tav›r, burjuvazinin kuyru¤una tak›ld›, iktidar› burjuvaziye verdi. Burjuvazi ise, yine Lenin’in öngördü¤ü gibi, en çok, y›¤›nlardan, devrimin ilerlemesinden korkuyordu; Çarl›¤›n y›k›lm›fl olmas› ona yetip de artm›flt› bile ve ne burjuva partiler, ne de bunlar y›¤›nlar karfl›s›nda teflhir oldu¤u ölçüde yine burjuvazi ad›na hükümete gelen küçük-burjuva partiler, burjuva devriminin hiçbir sorununu çözmediler, y›¤›nlar›n acil taleplerini gerçeklefltirmediler. Devrimde proletaryan›n önderli¤inin sa¤lanamamas›, onun tamamlanamamas›n›, tutars›z, güdük kalmas›n› getirdi. Lenin, bu koflullarda, iflçi s›n›f›n›n küçük-burjuva hakimiyetini k›rmas›n›, ba¤›ms›zl›¤›n›, hegemonyas›n› öne ç›kart›yordu. Geçici Hükümetin desteklenmemesini ve ‘Bütün ‹ktidar Sovyetlere’ slogan›n› öneriyordu. Bolflevik Partisi içinde Kamenev gibi, bunun sosyalist devrim önermek oldu¤unu, halbuki henüz burjuva devriminin tamamlanmad›¤›n› söyleyenlere karfl› Lenin, iktidar›n burjuvaziye geçmesi anlam›nda, bu ölçüde burjuva devriminin tamamland›¤›n› söylüyor ve baz› devletlefltirmeler de dahil ileri sürdü¤ü önlemlerin sosyalizmin bafllat›lmas› olmad›klar›n›, bunlar›n, sosyalizme do¤ru ilk ad›mlar› oluflturmakla birlikte, y›¤›nlar›n mevcut andaki acil taleplerine karfl›l›k gelmelerine dayanarak ileri sürülmelerini savunuyordu. Tezlerinin ço¤unlu¤u, Lenin Rusya’ya döndükten sonra, Nisanda toplanan Bolflevik Parti Konferans›nda kabul edildi. ‘‹kili iktidar’ olarak bilinen özgül durum, en demokratik burjuva cumhuriyetinden çok daha demokratik bir ortam sa¤l›yordu. Bu demokratik ortam içerisinde aç›k s›n›f mücadelesi en geliflkin ifadelerini kazand›, en üst boyutlara t›rmand›. Bütün siyasi ak›mlar, savunduklar› tutumlar, hizmet ettikleri ç›karlar ve temsil ettikleri s›n›flar en belirgin biçimde ortaya ç›kt›. En üst düzeydeki politik mücadelenin bu zenginli¤i içerisinde, baflta iflçi s›n›f› olmak üzere, y›¤›nlar›n bilinç ve örgütlenmeleri köklü bir de¤iflim ve dönüflüm geçirdi. ‹kili iktidar ifadesinin dayand›¤› yanlardan Sovyetler, ‹flçi ve Asker Delegeleri Sovyetleri biçimindeydi. Askerler, ço¤unlukla köylü kökenli olduklar› için ‘üniforma içinde köylüler’ olarak niteleniyordu. Sovyet sisteminin temeli fabrikalarda, iflyerlerinde delegeler seçilmesiydi. ‹stenildi¤i zaman yenilenen bu seçimler, tabandaki siyasi tercih de¤iflikliklerinin Sovyetlere yans›mas›n› sa¤l›yordu. Sovyetlerin karfl›s›ndaki yan olan Geçici Hükümet de, s›n›flar›n ve temsilcileri partilerin iktidara geçtiklerinde gerçek yüzlerinin h›zla kitlelerin gözünde a盤a ç›kmas›na ba¤l› olarak de¤iflim geçirdi. Önce monarflistler, sonra burjuvazi ve temsilcisi Kadetler, daha sonra da küçük-burjuva partileri Sosyalist-Devrimciler ve Menflevikler, s›rayla hükümette yer ald›lar, y›¤›nlar›n talepleri ad›na iktidara gelip bu talepleri yerine getirmeyerek temsil ettikleri gerçek s›n›f ç›karlar›n› ortaya koydular. Devrim, ‘ekmek, bar›fl, özgürlük’ sloganlar› alt›nda gerçekleflmiflti. Y›¤›nlar›n acil talepleri, emperyalist savafl›n son bulmas›, savafl›n neden oldu¤u ekonomik y›k›mdan kurtulmak ve toprakt›. Buna karfl›l›k, bütün hükümetler ise savafl› sürdürüyor, y›¤›nlar›n taleplerini yerine getirmeyip bunlar› Kurucu Meclise havale ediyordu. Y›¤›nlar›n mücadelesi de giderek yükseliyordu. Haziranda 1. Sovyetler Kongresi topland›¤›nda hâlâ 822 delegeden 285’i Sos- 44 45 KURTULUfi yalist-Devrimci, 248’i Menflevik ve ancak 105’i Bolflevik’ti. Ama kongre s›ras›nda yap›lan sokak gösterilerinde Bolfleviklerin sloganlar› hakim oldu. Art›k iflçi s›n›f›n›n öncüsü, Bolfleviklerin politikalar›n› destekliyordu. Temmuzda Petrograd’›n Viborg semtinde iflçi s›n›f›n›n en ileri kesimi silahl› ayaklanmaya giriflti. Bolflevik Parti, 1905 Devrimi dersleri ›fl›¤›nda, y›¤›nlar›n ço¤unlu¤unun devrime haz›r olmad›¤›n› ve zamans›z ayaklanman›n öncüyü di¤erlerinden kopartarak yenilgiye neden olaca¤›n› biliyordu. Bu yüzden Bolflevikler, silahl› hareketi bar›flç› bir gösteriyle s›n›rlamaya çal›flt›lar. Ancak hükümet gösteriyi silahl› güç kullanarak ezdi. Bolflevik yay›nlar yasakland›, Bolflevik önderler tutukland›. Lenin, yeniden kaçak oldu, yeralt›na geçti. Art›k Geçici Hükümet iktidar› bütünüyle ele alm›fl, iktidar›n bar›flç› bir biçimde Sovyetlere geçmesi olas›l›¤› kalmam›flt›. Bolflevik Parti de önüne silahl› ayaklanma hedefini koyuyordu. A¤ustos sonunda karfl›-devrimci General Kornilov’un ayaklanmas›, siyasi koflullar› yeniden de¤ifltirdi. Bolflevikler Geçici Hükümete karfl› bu gerici ayaklanma karfl›s›nda ilgisiz, tav›rs›z kalmad›lar. Ayaklanmaya karfl› direnifli örgütlediler, en ön saflarda dövüfltüler. Ayaklanma bast›r›ld›¤›nda bunda en fazla eme¤i geçen K›z›l Muhaf›zlar da maddi ve manevi üstünlük kazanm›fllard›. Bu durumda, k›sa bir süre için de olsa, yeniden devrimin bar›flç› geliflmesi olana¤› ortaya ç›kt›. Bolflevikler, bar›flç› geliflme olana¤› tükendi¤inde ayaklanma ça¤r›s› anlam›na gelmekle birlikte, yine ‘Bütün ‹ktidar Sovyetlere’ slogan›n› ileri sürdüler. Y›¤›nlar, Bolfleviklerin d›fl›ndaki partilerin, taleplerini gerçeklefltirmediklerini görüyorlard›. Eylülde Bolflevikler, Petrograd’ta, Moskova’da, Sovyetlerde ço¤unluk oldular. Sosyalist-Devrimci Parti de Sa¤ ve Sol kanatlar›na bölünmekteydi. Devrimin olgunlaflt›¤›n› saptayan Lenin, art›k Parti’nin Merkez Komitesini ayaklanmay› örgütlemeye ça¤›r›yordu. Gecikilirse öncü yorulabilir ve devrim f›rsat› kaçabilirdi. Ekim bafl›nda gizlice Petrograd’a gelen Lenin, kat›ld›¤› toplant›s›nda Merkez Komitesini, silahl› ayaklanmaya haz›rlanma karar›n› almaya ikna etti. Karara muhalif olan Kamenev ve Zinovyev’in, parti d›fl› bas›nda karar› protesto eden, dolay›s›yla ayaklanma karar›n› a盤a vuran mektuplar›n›n yay›nlanmas› da ayaklanmay› engellemedi. Y›¤›nlar›n deste¤ini alan Bolfleviklerin karfl›s›nda durabilecek güç kalmam›flt›. Bolfleviklerin hakimiyetindeki Petrograd Sovyeti Yürütme Komitesine ba¤l› olarak oluflturulan askeri-devrimci komite ayaklanmay› yönetti. 2. Tüm Rusya ‹flçi ve Asker Delegeleri Sovyetleri Kongresi’nin toplanaca¤› 25 Ekim (7 Kas›m) sabah› K›z›l Muhaf›zlar, Geçici Hükümetin karargah› K›fll›k Saray’› ve Petrograd’›n di¤er önemli yerlerinin denetimini almak üzere harekete geçti, SosyalistDevrimci baflbakan Kerenski kaçt›. Gece Sovyetler Kongresinde, Sovyetlerin iktidar› ald›¤›n›n ilan› alk›fllarla karfl›land›. Rusya’n›n bütününü temsil eden Sovyetlerde de Bolflevikler ço¤unluktayd›. 649 delegeden 399’u Bolflevik’ti. Bu s›rada Rusya’da iflçilerin say›s› iki buçuk milyonu aflk›nd›. Bolflevik Partinin ise çeyrek milyona yak›n üyesi vard›. 46 47 EK‹M DEVR‹M‹ Bolflevik Partisi, teknik aç›dan baflar›l› bir darbe gerçeklefltirmiflti. Devrimi kitlelerin kendili¤inden eylemi olarak görenler ve Rusya’da proletarya devriminin koflullar›n›n bulunmad›¤›n› düflünenler, bu hareketi siyasi aç›dan da bir devrim de¤il, darbe olarak de¤erlendiriyorlard›. Ama sorun y›¤›nlar›n iradesinin yönünü saptamakt›. Bolflevikler, iflçi s›n›f› içinde, öncüsünden, Petrograd’tan, Moskova’dan bafllayarak ço¤unluk olduklar› ve iflçi s›n›f›n›n önderi, temsilcisi, tercihi haline geldikleri gibi, baflta Sosyalist-Devrimciler olmak üzere di¤er partilerin bar›fl, toprak, özgürlük sorunlar›n› çözmediklerini, bu acil sorunlar› ancak kendilerinin çözebileceklerini göstererek, köylülü¤ün de deste¤ini kazanm›fllard›. Lenin’in daha sonralar› ‘Sol’ Komünizm, Bir Çocukluk Hastal›¤›’nda kulland›¤› sözler bu konuyla iliflkilendirilebilir: EK‹M DEVR‹M‹ “Politika sanat› (ve bir Komünistin görevlerini do¤ru olarak anlamas›) proletaryan›n öncüsünün baflar›yla iktidara gelebilece¤i, iktidar› al›rken ve ald›ktan sonra iflçi s›n›f›n›n ve proleter olmayan emekçi y›¤›nlar›n yeteri kadar genifl tabakalar›n›n yeterli deste¤ini kazanabilece¤i ve daha sonra gittikçe daha genifl emekçi y›¤›nlar›n› ö¤reterek, e¤iterek ve kendine çekerek egemenli¤ini sürdürebilece¤i, sa¤lamlaflt›rabilece¤i ve geniflletebilece¤i koflullar›n ve an›n do¤ru olarak ölçülmesinden oluflur.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 31, s. 51; ‘Sol’ Komünizm, s. 49) KURTULUfi Bu anlamda sorun, iflçi s›n›f›n›n iktidar› almas›d›r, ama bunun, öncüsünün y›¤›nlar›n yeteri kadar genifl tabakalar›n›n deste¤ini alarak gerçeklefltirmesi biçiminde olmas›d›r. Politika aç›s›ndan ise önemli olan, bunun koflullar›n›n ve an›n›n do¤ru saptanabilmesidir. Aç›kt›r ki, Lenin’in bu yaklafl›m›, devrimci iradeyi son s›n›r›na kadar götürmek anlam›n› tafl›r. Sözü edilen de¤erlendirme, isabetli oldu¤u sürece, s›n›f›n y›¤›nlar›n›n iradesi, eylemi, devrimi güvencede olacakt›r. Ancak bu noktada, ölçütün yaln›zca öznel düzeyde al›nmas›n›n, ba¤›ms›z, nesnel bir ölçüt aranmamas›n›n tehlikeli olabilece¤i de eklenmelidir. Yap›lacak de¤erlendirmedeki bir yan›lg›, s›n›r›n ötesine geçilmesine, devrim ad›na darbeye kalk›fl›lmas›na yol açabilir. Ekim Devrimine ise, Lenin’in politik öngörü yetene¤i damgas›n› vurmufltu. Lenin, iflçi s›n›f›n›n ve y›¤›nlar›n iradesinin yönünü herkesten önce görmüfl ve dile getirmiflti. Devrimin bir darbeye dönüflmemesini sa¤layan, Lenin’in de¤erlendirmesinin isabetlili¤iydi. ‹ktidar al›n›p Sovyetler Kongresine gelindi¤inde bu eylem sorgulanmak de¤il, aksine alk›fllarla karfl›lanm›flt›. Bu anlamda iktidar›n al›nmas›ndan önceki de¤erlendirme, yani öznel ölçüt, iktidar›n al›nmas›ndan sonra Sovyetler Kongresinin olumlu tutumuyla do¤rulanm›fl, nesnellik kazanm›flt›. Bu temelde, Ekim Devrimi, köylülü¤ün deste¤ini alan iflçi s›n›f›n›n eylemiydi. Lenin ve Bolflevikler ise, bu eyleminde iflçi s›n›f›na önderlik eden öncüsüne yol göstermifller, onu yönetmifllerdi. Bu noktada, Sovyetler Kongresinde karar al›n›p ondan sonra ik- tidar›n ele geçirilmesi görüflü üzerinde durulabilir. Bu öneri, benimsenmemifl olmas›na ra¤men, öznel ölçütü nesnel bir ölçütle tamamlayarak iktidar›n al›nmas› eyleminin s›n›f›n iradesiyle çak›flmas›n› güvenceye alacak, dolay›s›yla s›n›f ad›na ondan kopuk bir giriflim tehlikesini ortadan kald›racak bir yaklafl›m olarak durmaktad›r. Sovyetler, yani iflçi s›n›f›n›n iktidar organlar› benimsemeseydi, Bolfleviklerin örgütledikleri ayaklanma, bir darbe olarak kal›rd›. Onun devrim olmas›n› sa¤layan, iflçi s›n›f›n›n iradesinin ifadesi olmas›, iflçi s›n›f›n›n eylemi olmas›yd›. Ama ayn› zamanda eklemek gerekir ki, Bolflevik Partinin iflçi s›n›f›na önderli¤i, en bafl›ndan beri sab›rl›, her dönüm noktas›nda marksizmden sapmadan, bitmek tükenmek bilmeyen bir çal›flmayla kazand›¤› önderli¤i olmasayd› ve bu devrimde de ona önderlik etmeseydi, yine Ekim Devrimi gerçekleflemezdi. Bu yüzden de Ekim Devrimi, iflçi s›n›f›n›n, Bolflevik Parti’nin önderli¤indeki, di¤er bir deyiflle komünizmin önderli¤indeki eylemi oldu. Ekim Devrimi de 1905’te ayr›flan programatik anlay›fllar aç›s›ndan ele al›nmal›d›r. Menflevikler, burjuva devriminin burjuvazi taraf›ndan tamamland›¤› ortamda iflçi s›n›f›n›n sosyalist devrime haz›rlanmas› yaklafl›mlar›na uygun olarak, Rusya’da sosyalist devrimin koflullar›n›n bulunmad›¤›n› savunuyorlard›. Bu yüzden Ekim Devrimini sosyalist devrim de¤il darbe olarak de¤erlendirdiler. Bolfleviklerin savundu¤u kesintisiz devrim, yani demokratik devrimden sosyalist devrime bar›flç› geçifl de gerçekleflmedi, ikinci bir siyasi devrim gerekti. Ama bunun nedeni birinci devrimde, Bolfleviklerin programatik tutumlar›nda ileri sürülenin gerçekleflememesi, proletaryan›n hegemonyas›n›n kurulamam›fl olmas›yd›. Küçük-burjuva hegemonyas› alt›nda proletarya ve köylülük ittifak›, iktidar› kendi eline alaca¤› yerde burjuvaziye vermiflti. Bolflevikler için demokratik devrim, sosyalist devrime en h›zl› ilerlemenin yoluydu. Bu yüzden sosyalist devrime geçifl aç›s›ndan sorun, demokratik devrimin sonuna kadar tamamlanmas› de¤il, ifl- 48 49 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi çi s›n›f›n›n sosyalist devrim için bilinç, örgütlenme ve haz›rl›¤›n›n tamamlanmas›, köylülü¤ün parçalanmas› temelinde sosyalist devrimin temel ittifak› olarak yoksul köylülükle ittifak›n›n gerçekleflmesiydi. Lenin daha 1905’te yazd›¤› Köylü Hareketine Karfl› SosyalDemokrasinin Tavr› isimli yaz›s›nda buna iflaret etmiflti: nin, köylülü¤ün destekledi¤i proletarya devriminin gerçekleflebilmifl olmas›, fiubattan önce bunun devrimin tek geliflme olas›l›¤›, tek seçenek olarak önerilmesini hakl› ç›karmaz. fiubattan Ekime kadar son derece demokratik ortamda, aç›k s›n›f mücadelesi içerisinde bütün siyasi ak›mlar›n, temsil ettikleri s›n›flar›n konumlar› ç›plak bir biçimde ortaya ç›kt›. ‹flçi s›n›f›, Menfleviklerin, küçük-burjuva politikalar›n kuyru¤undan kurtuldu, Bolfleviklerin saflar›nda örgütlendi, bilinçlenmesini ve örgütlenmesini sosyalist devrimi gerçeklefltirecek düzeye yükseltti. Köylülü¤ün parçalanmas›, siyasi ayr›flmas› geliflti. Destekledikleri SosyalistDevrimci Partinin, hükümette olmas›na ra¤men toprak, bar›fl, özgürlük, hiçbir sorunlar›n› çözmemesi, köylülere de, bütün sorunlar›n›, ancak Bolfleviklerin, iflçi s›n›f› önderli¤indeki devrimin çözebilece¤ini gösterdi. Köylülü¤ün deste¤i, Bolfleviklerin, iflçi s›n›f›n›n arkas›nda toplan›rken, köylülü¤ün parçalan›p iflçi s›n›f› ve yoksul köylülü¤ün ittifak›na karfl›l›k gelmek üzere, Sosyalist-Devrimci Partinin bölünüp Sol kanad›n›n ayr›lmas› ve Bolfleviklerle ittifak› geliflti. Bu çerçevede de fiubatta proletarya ve köylülü¤ün devrimci-demokratik diktatörlü¤ünün ifadesi olarak nitelendirilen Sovyetler, art›k Ekimde iflçi s›n›f› ve yoksul köylülü¤ün sosyalist iktidar›n›n organlar› olarak görülüyordu. Ekim Devrimi, köylülü¤ün destekledi¤i iflçi s›n›f›n›n sosyalist devrimi olarak gerçekleflti, geçerken demokratik sorunlar› çözdü. Ama bu Trotski’nin programatik yaklafl›m›n› do¤rulamaz. Ekim Devrimi, ancak fiubat Devriminden sonra, fiubat Devriminin yol açt›¤›, aç›k s›n›f mücadelesinin geliflti¤i demokratik ortam sayesinde gerçekleflti, fiubattan önce de¤il. fiubattan sonra Ekim Devrimi- SOVYET ‹KT‹DARI Ekim Devrimi, proletaryan›n, nüfusun küçük bir az›nl›¤›n› oluflturdu¤u Rusya’da gerçeklefltirdi¤i devrimiydi. Oluflan Sovyet rejiminin toplumun üzerinde yabanc›laflm›fl bir bask› ayg›t›na dönüflümü incelenirken onun bu yan› üzerinde de durmak gerekir. Bir de¤erlendirme biçimine göre, az›nl›k egemenli¤i, ço¤unluk üzerinde bask› ayg›t› olarak kal›c›laflarak hiçbir zaman kendisini yok etmek do¤rultusunda ilerleyemeyece¤inden, kendisi, yani egemen s›n›f olan iflçi s›n›f› üzerinde de diktatörlü¤e dönüflecektir. Dolay›s›yla mutlaka, her koflulda ço¤unlu¤un devrimini, iktidar›n› önermek, savunmak gerekir. Buna ba¤l› olarak bu bak›fl aç›s›, iflçi s›n›f›n›n nüfusun ço¤unlu¤unu oluflturmad›¤› koflullarda, mutlak bir biçimde halk devrimi savunmaya varmaktad›r. Öncelikle, az›nl›k diktatörlü¤ünün mutlaka kendisi için de diktatörlü¤e dönüflece¤i, mant›ksal olarak da, tarihsel olarak da do¤ru de¤ildir. Bütünün iradesinin gerçekleflmesini sa¤layan bir iflleyifl olarak demokrasi, küçük bir az›nl›k içerisinde, genifl kalabal›klara göre daha kolay gerçekleflebilir. Az say›da insan bir araya gelerek do¤rudan demokrasi uygulayabilir. Say› artt›kça bu olanaks›zlafl›r ve temsili demokrasi gerekli olur, demokrasi dolayl›laflmaya, yabanc›laflman›n olanaklar› ortaya ç›kmaya bafllar. Tarihsel olarak da, demokrasinin ilk örne¤i olarak gösterilen Atina demokrasisi, köle sahiplerinin, yani toplumun az›nl›¤›n›n demokrasisiydi. Bu az›nl›k bir meydanda toplan›p ifllerini do¤rudan demokrasiyle yürütebiliyordu. Öte yandan Ekim Devrimi, proletaryan›n az›nl›k oldu¤u koflullarda sosyalist devrimi gerçeklefltirebilmesinin örne¤iydi. Az›nl›k proletarya, nüfusun ço¤unlu¤unun isteklerine ra¤men, nüfusun ço¤unlu¤una karfl› bu devrimi gerçeklefltirmemiflti. Tam tersine, nü- 50 51 “Demokratik devrimden derhal ve gücümüz, s›n›f bilinçli ve örgütlü proletaryan›n gücü ölçütüyle tastamam uyumlu bir biçimde sosyalist devrime geçmeye bafllayaca¤›z. Biz kesintisiz devrimden yanay›z. Yar› yolda durmayaca¤›z.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 9, s. 237) EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi fusun ezici ço¤unlu¤unun, köylülü¤ün sorunlar›n›, yaln›zca kendisinin çözebilece¤ini göstererek onun deste¤ini kazanm›fl, toplumsal hegemonya kurmufltu. Proletarya, nüfusun ço¤unlu¤unun deste¤ini alarak, onlar›n sorunlar›n› çözerek sosyalizme yürümek üzere iktidara gelmiflti. Bundan sonra sorun, di¤er emekçi kesimlerin kendi düzeyine yükseltilmesi ve toplumsal s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›, bu temel üzerinde de toplumda yöneten – yönetilen ayr›m›n›n, özel bir bask› gücü olarak devletin yok olmas›yd›. Ancak Ekim Devrimiyle oluflan Sovyet rejiminin tarihi, ayn› zamanda, ortaya ç›kan iflçi s›n›f› demokrasisinin, iflçi s›n›f› için demokrasi olmaktan ç›k›fl›n›n da tarihidir. Dolay›s›yla sorun, genel olarak devletin ortadan kalkmas›, toplumda genel olarak yöneten – yönetilen ayr›m›n›n yok olmas› sorunundan önce, iflçi s›n›f› içerisinde yöneten – yönetilen ayr›m› sorunudur; bu ayr›m›n silinmeye yönelmeyip derinleflmesi, iflçi s›n›f› içerisinde eflitlik, özgürlük ve yönetim hakk›n›n daralmas›, s›n›f›n bir bütün olarak yönetmemesidir. Bu da Sovyetlerde somutlanan iflçi s›n›f› demokrasisine, oluflumundan itibaren daha yak›ndan bakmay› gerektirir. Öncelikle Sovyetler, iflçi s›n›f›n›n s›n›fsal egemenli¤inin, ç›karlar›n›n, hak ve özgürlüklerinin ifadesi oldu. Ama bunu gerçeklefltirirken, devletin biçimlenmesi bak›m›ndan da, sömürücü az›nl›k devletleriyle karfl›laflt›r›lamayacak bir demokratik yap›ya sahip olmak durumundayd›. Sovyetler iflyerleri, fabrikalar temelliydi. Fabrikan›n bütün iflçilerinin do¤al olarak üyesi oldu¤u fabrika sovyetleri için bire bir temsil, ‘do¤rudan demokrasi’ söz konusuydu. Ama daha üst sovyetler, temsil ettikleri kitlenin büyüklü¤ü yüzünden kaç›n›lmaz olarak delegelerden olufluyorlar, taban sovyetlerinden ay›rt edilmek üzere ‘delege sovyetleri’ olarak da an›l›yorlard›. Fabrika sovyetleri, bin iflçiye bir, daha küçük iflyerlerine de bir delegelik oran›yla seçtikleri delegelerle flehir sovyetlerini oluflturuyorlard›. fiehir sovyetleri de Bütün Rusya Sovyetler Kongresi delegelerini seçiyorlard›. Seçimler istenilen an yenilenebildi¤i için, seçilen delegeler geri ça¤r›l›p de¤ifltirilebiliyordu. Burjuva parlamentariz- minin devlet yönetimini halktan kopart›p burjuvazinin hizmetindeki bürokrasiye teslim eden kuvvetler ayr›m› yerine, Sovyetler yasama ve yürütmeyi hareketli bir yap› olarak kendinde birlefltiriyordu. Sovyetler Kongresi, Kongrenin seçti¤i Merkez Yürütme Komitesi (VTsIK) ve daha sonra onun atad›¤› Halk Komiserleri Kurulu (Sovnarkom) aras›nda yasama ve yürütme ifllevleri aç›s›ndan yetki ayr›m› yoktu. Marksizmin, Paris Komününden beri, devlet yap›s›n›n bürokratlafl›p temsil etti¤i tabandan kopmas›n› engellemek, yöneten – yönetilen ayr›m›n›n yok olarak devletin bütünüyle ortadan kalkmas›n› sa¤lamak aç›s›ndan bir zorunluluk olarak iflaret etti¤i yasama ve yürütmenin birli¤i, y›¤›nlar›n yasama ve yürütme görevlerini do¤rudan kendi ellerine almalar›n›, devlet ifllerine y›¤›nsal kat›l›m› öngörüyordu. Bu ise, haklar›n, özgürlüklerin kullan›m› anlam›nda belirli bir demokratik kültürü, e¤itimi gerektiriyor. Lenin de, iflçi s›n›f›n›n sosyalist devrimi gerçeklefltirebilmek için demokratik e¤itimden geçmesi gerekti¤ini, 1916’da, P. Kievsky’ye (Y. Pyatakov) Cevap isimli yaz›s›nda vurgulam›flt›: 52 53 “Kapitalizm ve emperyalizm, ancak ekonomik devrimle y›k›labilir. Bunlar, en ‘ideali’ bile olsa demokratik dönüflümlerle y›k›lamaz. Ama demokrasi mücadelesi okulundan geçmemifl bir proletarya, ekonomik devrimi yapamaz. Bankalara el konulmadan, üretim araçlar›n›n özel mülkiyetine son verilmeden kapitalizm ortadan kald›r›lamaz. Ancak, burjuvaziden ele geçirilen üretim araçlar›n›n demokratik yönetimi için bütün halk› örgütlemeden, bütün emekçiler kitlesini, proleterleri, yar›-proleterleri ve küçük köylüleri, kendi saflar›n›n, güçlerinin, devlet ifllerine kat›l›mlar›n›n demokratik örgütlenmesine katmadan bu devrimci önlemler uygulanamaz” (Lenin, Toplu Eserler, c. 23, s. 25). Uzun y›llar boyu sendikalar›n bile yasakland›¤› otokrasi koflullar›nda iflçi s›n›f› demokratik e¤itimini esas olarak fiubat Devriminden sonra, bu devrimin sa¤lad›¤› demokratik ortamda, h›zla keskin biçimler alan aç›k s›n›f mücadelesi içersinde tamamlad›. Bu EK‹M DEVR‹M‹ demokratik e¤itim, iflçi s›n›f›n›n Ekim Devrimini gerçeklefltirmesi için yeterli oldu, ama sürecin daha sonraki geliflimi göz önünde tutuldu¤unda, bunun iflçi s›n›f›n›n iktidar›n› demokratik bir iflçi devleti olarak sürdürmesine yetmedi¤i de saptanmal›d›r. Deyim yerindeyse, son derece h›zl› demokratik e¤itim, kelimenin gerçek anlam›ndaki h›zland›r›lm›fl e¤itimler gibi, kusurlu, eksikli bir formasyon yaratm›fl, bir aç›dan yeterliyken, baflka bir aç›dan yetersiz kalm›flt›r. Bu aç›klaman›n somut ifadesi, iflçi s›n›f›n›n devlet ifllerine, yönetime kat›l›m›n›n s›n›rl› kalmas›, giderek daralmas› ve hatta yönetimin, kendisini politikaya adam›fl bir az›nl›¤a terk edilmesidir. Bu, Bolflevik Partinin iflçi s›n›f›n›n elinden iktidar› kopart›p almas› de¤ildir. Aksine Bolflevikler, s›n›f›n yönetime kat›l›m›n›n gelifltirilmesi için, bunun yetersizli¤i ayr›ca de¤erlendirilmek durumunda olmakla birlikte, çabalam›fllard›r. Yönetimin giderek daralmas›, temsil etti¤i tabandan uzaklaflmas› do¤rultusundaki geliflme ise, temsil kademelerinin artmas›, genifl organlar›n içinden seçilen daha dar organlar›n giderek iktidar ifllevlerini daha çok üstlenmesi biçiminde daha Ekim Devriminden önce bafllam›flt›r. Bu anlamda, bundan Bolflevikleri birinci derecede sorumlu tutmak do¤ru olmaz: KURTULUfi Komitesi (MYK) oluflturdu. Üyelerin yaln›zca yar›s› Petrograd’ta oturup toplant›lara belli bir s›kl›kta kat›lmalar› beklenebilecek durumdayd›. Bu organ, elli üyeli bir büro ve dokuz kiflilik de bir prezidyum seçti. Bu son iki organ, ulusal Sovyet yap›s›n›n neredeyse bütün iktidar›n› ellerinde toplad›lar. Ne zaman bütün MYK toplansa elli kifliden –genellikle yine sadece büronun üyeleri– fazla kat›l›m olmuyordu. Dahas›, büronun, Petrograd Sovyet’inin bürosundan ay›rt edilmesi, neredeyse tamamen imkans›zd›. Gerçekte olan, ulusal konferans›n, Petrograd Sovyet’inin yönetici organ›na ulusal yetki vermesiydi.” (T. Wohlforth, “Transition to the Transition (Geçifle Geçifl)”, New Left Review 130) Sovyet yap›lanmas› içinde kademelerin artmas› ve yürütme ifllevlerinin genifl organlardan giderek daha dar organlara aktar›lmas›, yönetimin iflçi s›n›f›n›n y›¤›nlar›ndan uzaklaflmas›na, daralmas›na karfl›l›k geliyordu. fiubattan Ekime kadar geçen dönem içinde bafllam›fl olan bu süreç Ekim Devriminden sonra da sürdü. Demokratik kültürün, geleneklerin yerlefltirilmesinin yetersizli¤i, devlet ifllerine y›¤›nsal kat›l›m›n gelifltirilememesi, bir süre sonra yönetimin Bolflevik Partiye kadar daralmas›na, parti ve devletin birbiriyle çak›flmas›na kadar vard›. “Sovyet yap›s›n›n Menflevik – Sosyalist-Devrimci hakimiyeti alt›ndaki evrimi, iktidar›n yürütme düzeyinde daha fazla yo¤unlaflmas› ve tam üyeli organ›n gücünde buna tekabül eden bir azalma do¤rultusundayd›. Büyük yürütme komitelerinin seçildi¤i yerlerde, yürütmenin iktidar›n›n ço¤unu gasp eden daha küçük bürolar yarat›ld›. Büro her gün, yürütme komitesi haftada iki ya da daha az toplan›rken, tam üyeli organ haftada bir ya da daha az toplan›yordu. Saratov’da örne¤in, tam üyeli organ, Martta on befl kere, buna karfl›l›k Temmuzla Ekim aras›nda yaln›zca iki kere topland›. Bu son dönem s›ras›nda, yürütme ise, k›rk üç kere topland›. Bütün Sovyetleri temsil edecek ulusal bir organ›n kurulmas›, iktidar› daha da yo¤unlaflt›rd›. fiubat ve Ekim aras›nda yaln›zca bir Ulusal Sovyet Kongresi yap›ld›. Bu Kongre (3 Haziran 1917) üç yüz üyeli bir Bütün-Rusya Merkez Yürütme EK‹M DEVR‹M‹’N‹N GERÇEKLEfiT‹RD‹KLER‹ Ekim Devrimi, demokratik e¤itiminin tamamlanmas› bir bak›ma yetersiz de olsa, iflçi s›n›f›n›n eylemiydi. ‹flçi s›n›f›n›n komünizmin önderli¤indeki devrimiydi, komünizm hedefliydi. Geçerken de, önce fiubat Devriminin, gündeminde olup da çözmedi¤i demokratik sorunlar›, y›¤›nlar›n acil sorunlar›n› çözdü. Bar›fl sorunu, toprak sorunu, ulusal sorun, hükümet sorunu derhal ele al›p çözdü¤ü sorunlard›. 2. Bütün Rusya Sovyetler Kongresi, daha devrimin ikinci günü 26 Ekim’de ‘Bar›fl’, ‘Toprak’ ve ilk Sovyet hükümeti olarak Halk Komiserleri Kurulu’nun (Sovnarkom) kuruluflu kararnamelerini kabul etmiflti. Sovyet iktidar›, ‘Bar›fl Kararnamesi’yle, Geçici Hükümetin y›¤›nlar›n talebine ra¤men ç›kmay›p sürdürdü¤ü emperyalist savafl 54 55 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi politikas›na son verme iradesini ifade ediyordu. Adil ve demokratik, ilhaks›z, tazminats›z bir bar›fl ileri sürülüyordu. Ateflkes giriflimlerine ra¤men savafl, emperyalist Almanya’n›n böyle bir bar›fla yanaflmamas› nedeniyle, fiubat 1918’e, Brest-Litovsk anlaflmas›na kadar sürdü. ‘Toprak Kararnamesi’, köylülü¤ün talepleri do¤rultusunda, Sosyalist-Devrimciler taraf›ndan, ba¤lay›c› talimatlara dayanarak haz›rlan›p uygulanmayan bir metni temel al›yordu. Toprakta özel mülkiyet kald›r›l›p topraklar ulusallaflt›r›l›yor, toprak beylerinin topraklar› tazminats›z ellerinden al›n›yor, topra¤›n al›m›, sat›m›, kiralanmas›, ücretli emek çal›flt›r›lmas› yasaklanarak topraklar iflleyenin kullan›m›na veriliyordu. Bu da, büyük sosyalist çiftlikler de¤il, küçük köylü iflletmelerinin oluflmas›na yol açan ve toprakta özel mülkiyetin kald›r›lmas›n›n tar›mda kapitalizmin özgürce geliflmesine en uygun biçim olmas› çerçevesinde demokratik karakterde bir uygulamayd›. Varolan koflullarda belki sosyalizme ilerlemek için en uygun önlemdi, ama sosyalist bir uygulama de¤ildi. Halk Komiserleri Kurulu (Sovnarkom) ise, Bütün Rusya Sovyetler Kongresi ve onun Merkez Yürütme Komitesi (VTsIK) otoritesi alt›nda kuruluyordu. Kurucu Meclisin toplanmas›na kadar hükümet etmek üzere geçici bir organ olarak gündeme getirilmiflti. Ancak daha sonra geliflmeler bu durumu de¤ifltirdi. Sovyet iktidar›n› tan›may› kabul etmeyen Kurucu Meclis’in Ocak 1918’de da¤›t›lmas›, Sovnarkom’u kal›c› hale getirdi. Ekim Devrimi, Çarl›¤›n sömürgeci zincirleriyle örülmüfl ulusal sorunu da çözdü. Sovyet iktidar›, kuruldu¤unda, kendisini, ulusa ya da ülkeye göre nitelememifl, yaln›zca ‘‹flçilerin Köylülerin Hükümeti’ olarak isimlendirmiflti. Uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n› tan›rken, kendisini de iflçi s›n›f›n›n egemenli¤i kazand›¤› uluslar›n uluslararas› birli¤inin ifadesi olarak görüyordu. Bu çerçevede Finlandiya’n›n ba¤›ms›zl›¤› tan›nd›. Daha sonra süreç, eski Çarl›k Rusya topraklar› üzerindeki Sovyet Cumhuriyetlerinin, 1922 sonunda, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i biçiminde birlefltirilmesine vard›. Bar›fl sorunu, toprak sorunu, ulusal sorun demokratik sorunlard›, Ekim Devriminin geçerken çözdü¤ü sorunlard›. Ona sosyalist devrim karakterini veren ise, s›n›fsal bilefliminin yan›s›ra, sosyalizm hedefli olmas›yd›. Lenin, devrim günü akflamüstü, Bütün Rusya Sovyetleri Kongresinden önce, Petrograd Sovyet’inde konuflurken ‘sosyalizmin zaferinden’, ‘proleter sosyalist devletin inflas›ndan’, ‘uluslararas› sosyalist devrimden’ söz ediyordu. Kurulan Sovyet hükümeti de çeflitli vesilelerle sosyalist olarak nitelendi. Ocak 1918’de ise, Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi, bütün üretim araçlar›n›n devletlefltirilmesini haz›rlayan önleme yer verirken aç›kça ‘toplumun sosyalist örgütlenmesini gerçeklefltirme’yi, ‘bütün ülkelerde sosyalizmin zaferini elde etme’yi temel hedef olarak al›yordu. Öte yandan, burjuvazinin mülksüzlefltirilmesi, üretim araçlar›na el konulmas› aç›s›ndan, geliflmeler, planlananlar›n önüne geçti. Ekim Devriminden önce öngörülen, iflçi kontrolüyle yetinilen, fabrikalar›n, üretim araçlar›n›n kapitalistlerin mülkiyetinde kald›¤› belirli bir dönemin yaflanmas›yd›. Örne¤in Lenin, Eylül 1917’de yazd›¤› Bolflevikler Devlet ‹ktidar›n› Ellerinde Tutabilirler Mi? isimli broflüründe bunu öneriyordu: Ama Ekim Devriminden sonra, patronlar, yöneticiler, uzmanlar, Sovyet rejimine karfl› direnifle geçip proletarya iktidar›n› zay›flatmak, sarsmak için üretimi durdurmaya, sabotajlara giriflince, iflçiler, bu direnifli yenebilmek, iktidarlar›n› savunabilmek için fabrikalara, üretim araçlar›na el koydular. Yani sosyalist üretimin örgütlenmesinden önce, siyasi nedenler, burjuvazinin mülksüzlefltirilmesini gerektirdi. Mülksüzlefltirmelerin do¤rudan do¤ruya üretimin sosyalist örgütlenmesinin gerekleri ölçüsünde gerçeklefltirilmeme- 56 57 “Önemli olan, kapitalistlerin mal›na el koyma bile de¤il de, kapitalistler ve destekçileri olabilecek olanlar üzerinde ülke çap›nda, herkesi kucaklayan iflçi denetimi olacak.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 26, s. 107) EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi si nedeniyle de, bir süre sonra, üretimin düzenlenmesinin mülksüzlefltirmenin önüne geçirilmesi, hatta bu arada mülksüzlefltirmelerin durdurulmas› önerileri gündeme geldi. ‹flçi kontrolünü ve mülksüzlefltirmeleri gerçeklefltirenler, fabrika komiteleri örgütlenmeleriydi. Fabrika komiteleri, fiubat Devriminden sonra, fabrikalarda, hem sovyetlerden hem de sendikalardan farkl› iflçi örgütleri olarak geliflmifllerdi. ‹flçilerin fabrika düzeyindeki taleplerini öne sürüyor, fabrika yönetimine müdahale ediyorlard›. Fabrika komiteleri, Ekim Devriminden sonra, Kas›m 1917 kararnamesiyle iflçi kontrolü ile görevlendirildiler. Patronlar›n sabotajlar› üzerine de fabrikalara el koyma eylemlerini gerçeklefltirdiler. Aral›k 1917’de, Ulusal Ekonomi Yüksek Konseyi (Vesenha), iflçi kontrolü organlar›n›n ifllevleri de dahil olmak üzere, bütün ekonomik faaliyeti örgütlemek amac›yla kuruldu. Pratikte uygulanamasa da, devletlefltirmelerin Vesenha taraf›ndan gerçeklefltirilmesi, Vesenha’n›n bir devlet planlama bölümü ile sanayinin finansman›n› kontrol etmesi, yine, merkezinde Vesenha’n›n bulundu¤u ve mevcut Sovyetlere paralel Ulusal Ekonomi Sovyetleri (Sovnarhozi) kurulmas› kararnameleri ç›kar›ld›. Ekonomik sovyetler sistemi, May›s 1918’de birinci Bütün Rusya Ulusal Ekonomi Sovyetleri Kongresinin toplanmas›na varmas›na ra¤men, siyasi Sovyetler gibi bir yap›ya dönüflüp yaflayamad›. Ekim Devrimi, iflçi s›n›f›n›n çal›flma koflullar›n› iyilefltirdi. Devrimin hemen ard›ndan, sekiz saatlik iflgünü, haftada k›rk sekiz saat çal›flma, 14 yafl›ndan küçük çocuklar›n çal›flt›r›lmas›n›n yasaklanmas›, kad›n ve gençlerin çal›flmalar›n›n s›n›rland›r›lmalar› kabul edildi. Sosyal sigorta yasalaflt›r›ld›. Bütün bu yasal düzenlemelerin uygulanmas›nda sendikalar rol ald›. ‹fllevleri Vesenha’ya devredilen fabrika komiteleri, Ocak 1918’de birinci Bütün Rusya Sendikalar Kongresinde, sendikalarla kaynaflt›r›larak onlar›n yerel organlar›na dönüfltürüldü. Ayn› zamanda da, sendikalar›n, ba¤›ms›zl›klar›n›n tart›fl›lmas› ve sosyalist devrim süreci içinde giderek sosyalist devlet organlar›na dönüfltürülmeleri gündeme geldi. Sendikalar Kong- resi karar›, sendikalar›n, üretimin örgütlenmesi, y›k›lm›fl üretici güçlerin toparlanmas› yükünü üstlenmesinden söz ediyor, iflçi kontrolünün örgütlenmesi, iflgücünün da¤›l›m›, sabotaja karfl› mücadele, çal›flma zorunlulu¤unun sa¤lanmas› gibi görevlerini s›ral›yordu. Sosyalist devlet ve sosyalist ekonomik infla üzerine tart›flmalar, de¤erlendirmeler de, ilk ad›mlarla birlikte ortaya ç›k›yordu. Ekim Devrimi, iflçi s›n›f› ve yoksul köylülü¤ün ittifak›, devrimi ve iktidar› demekti. Bu temelde, geçerken demokratik dönüflümleri tamamlay›p sosyalizm do¤rultusunda ad›mlara giriflmiflti. Ama belki de bu ad›mlardan daha önemli olarak ona sosyalist karakterini veren yan, dünya ölçe¤inde s›n›flar›n ortadan kald›r›lmas›n›, sosyalizmi hedeflemesi, kendisini dünya devriminin bir parças› olarak görmesi, uluslararas› devrimin ilk ad›m› olmas›yd›. Dünya ölçe¤inde emek – sermaye çeliflkisini aç›kça en öne ç›kartan bu yan, Sovyet devleti ortadan kalk›ncaya kadar da varl›¤›n› sürdüren saflaflmada, Sovyet iktidar›n›n karfl›s›nda emperyalistlerin saflaflmas›nda ifadesini buldu. Emperyalistler, iflçi s›n›f›n›n uluslararas› sosyalist devrimi karfl›s›nda birleflirlerken Sovyet hükümetinin savafltan çekilmesi, tazminats›z mülksüzlefltirmeler ve eski hükümetlerin d›fl borçlar›n›n sahiplenilmemesi, emperyalistlerin yeni Sovyet devletine karfl› düflmanl›klar›n› art›r›p saflar›n› s›klaflt›rd›. T›rmanan bu düflmanl›k, sonunda Sovyet rejimi topraklar›nda iç savafla ve emperyalist müdahaleye kadar vard›. Ancak bafllang›çta, Sovyet iktidar›n›n küçümsendi¤ini ve varl›¤›n› koruyup sürdürebilece¤ine ihtimal verilmedi¤ini de eklemek gerekir. Önce Petrograd, Moskova ve birkaç büyük flehirde ortaya ç›kan merkezi Sovyet iktidar›n›n farkl› odaklar üzerinde otorite kurup kuramayaca¤› bilinmiyordu. Yerel Sovyetler ba¤›ms›z biçimde ortaya ç›k›yorlard›. Fabrikalarda iflçi denetimini uygulayan fabrika komiteleri Sovyetlerin d›fl›nda ayr› bir örgütlenmeydi. Askerden köylerine dönen köylülerin de nas›l davranaca¤› bilinmiyordu. Sonra burjuvazinin sabotaj ve direniflleri, bürokrat, yönetici, uzmanlar›n grevi Sovyet iktidar›n›n karfl›s›na ç›kt›. Ard›ndan da iç savafl ve 58 59 EK‹M DEVR‹M‹ emperyalist müdahale geldi. Di¤er yandan Bolflevikler de Ekim Devrimini, Sovyet iktidar›n›n kendisini korumak aç›s›ndan de¤il, dünya devriminin ilk ad›m› olarak de¤erlendiriyorlard›. Perspektifleri, Rusya iflçi s›n›f›n›n açt›¤› yoldan devrimin Bat›ya yay›lmas›, Bat›n›n iflçi s›n›flar›n›n önderli¤inde devrimin ilerletilmesi, güvenceye al›nmas› ve sosyalizmin inflas›yd›. Onlar da Bat› iflçi s›n›flar›n›n yard›m› olmadan yaflayamayacaklar›n›, Sovyet iktidar›n› koruyamayacaklar›n› düflünüyorlard›. Örne¤in Lenin, bunu iç savafl› kazanmalar›ndan sonra da, Aral›k 1921’de Dokuzuncu Bütün Rusya Sovyetler Kongresinde aç›kça ifade etmiflti: KURTULUfi REJ‹M‹N KURUMSALLAfiMASI Geliflmeler, öngörülenlerden, çeflitli aç›lardan farkl› oldu. Bat›ya yay›lan devrimler, zafere ulafl›p Rusya iflçi s›n›f›n›n yard›m›na gelemedi. Öte yandan, Sovyet iktidar› da, günün a¤›r koflullar› karfl›s›nda çeflitli uygulamalara baflvurarak, büyük zorluklar, fedakarl›klar, y›k›mlar pahas›na varl›¤›n› korumay› baflard›. Bu anlamda, Ekim Devrimi, içeri¤iyle, hedefleriyle ve gerçeklefltirdikleriyle, sosyalist olarak de¤erlendirilirken, geliflmelerin öngörülemeyen seyri de bu de¤erlendirmenin içine kat›lmal›d›r. Komünizm hedefi, Ekim Devrimine, onun ürünü olan toplumsal örgütlenmeye yol göstermifl, geliflim do¤rultusunu belirlemifltir. Di¤er yandan da bu do¤rultudaki ad›mlar›n gerçeklefltirilmesi, hedeflenenlerin pratikte uygulanmas›, çeflitli güncel mücadelelerden geçerek, bu zeminde somutlan›p çeflitli ölçülerde de dönüflerek olmufltur. Bu yüzden, pratikte gerçeklefltirilenlerin teoride öngörülmüfl olanlarla ne ölçüde çak›flt›¤›, ne ölçüde bunlardan uzaklaflt›¤›, bu sosyalist devrim deneyimini de¤erlendirmenin belki de en önemli yan›d›r. Lenin, Ekim Devriminden hemen önce, Eylül 1917’de yazd›¤› Devlet ve ‹htilal’de iflçi s›n›f› devletinin s›n›fl› toplumlar›n devleti anlam›nda bir devlet olmay›p kurulurken kendi kendisini yok etmeye giriflmesi için tafl›mas› gereken özellikleri sayarken Marx’›n Paris Komününden ç›kartt›¤› dersleri de s›ral›yordu: bütün görevlilerin seçilip geri çekilmesi, bunlar›n ücretlerinin ortalama iflçi ücreti kadar olmas›, sürekli ordu ve polis yerine milis, y›¤›nlar›n silahlanmas›. Bunlar, devlet iktidar›n› kendi ç›kar›na kullanacak bir kesimin ortaya ç›kmamas›, buna yönelik maddi ayr›cal›kl› bir tabakan›n oluflmamas›, yine böyle bir kesimin toplumu bask› alt›nda tutmakta kullanabilece¤i özel bir silahl› gücün varl›¤›na izin verilmemesi için öneriliyordu. Bu önlemler, devlet ayg›t›n›n y›¤›nlardan kopup yabanc›laflarak onlar üzerinde bir bask› arac›na dönüflmesini engellemenin olmazsa olmaz önlemleri olarak ileri sürülüyordu. Bütün bir Sovyet iktidar› boyunca bunlar›n ne ölçüde gerçeklefltirildi¤i, ne ölçüde bunlardan sap›ld›¤›, do¤rudan do¤ruya, Ekim Devrimiyle bafllayan sosyalizm deneyimi üzerine olan de¤erlendirmenin konusunu oluflturmaktad›r. Bu konudaki farkl› uygulamalar›n bir k›sm›, sürecin ilerleyifli içerisinde belirli de¤iflikliklerin sonucu olarak gündeme gelmifltir. Ama bir k›sm› da daha bafltan devrimin ilk günleri içerisinde, sürecin ileriki gelifliminde de koruduklar› belirli özellikleriyle biçimlenmifllerdir. Bu çerçevede, milis örgütlenmesinin ötesinde, sürekli silahl› güçler olarak biçimlenen organlar›n ortaya ç›kmas› kaydedilmelidir. Daha sonraki çeflitli gizli Sovyet istihbarat örgütlerinin ilki olarak bilinen Ola¤anüstü Komisyon (Çeka), Aral›k 1917’de Sovnarkom karar›yla oluflturulmufltu. Ekim Devrimini örgütleyen Petrograd Sovyeti askeri-devrimci komitesinin bir bölümünün devam›yd› ve ‘karfl›-devrim ve sabotaja karfl› mücadele’ ile görevlendirilmiflti. Yerel sovyetlere de benzer komisyonlar kurmalar›n› öneren Çeka’n›n, fiubat 1918’de, genel karargah personeli 120’den fazla de¤ildi. Son- 60 61 “Bir sosyalist cumhuriyetin kapitalist bir ortamda varolmas› düflünülebilir bir fley mi? Bu, siyasi ve askeri bak›mlardan düflünülemez görünüyordu. Hem siyasi ve hem de askeri olarak mümkün oldu¤u flimdi kan›tlanm›flt›r; bu art›k, bir gerçekliktir.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 33, s. 151) EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi ralar› giderek yayg›n ve merkezi bir a¤ olarak örgütlendi. Bir sürekli ordu olarak K›z›l Ordu ise, K›z›l Muhaf›z örgütlenmesinin ard›ndan geldi. K›z›l Muhaf›zlar, 1917 yaz›nda, Petrograd’ta fabrikalarda, iflçi muhaf›zlar olarak ortaya ç›km›flt›. Kornilov darbesini püskürten K›z›l Muhaf›zlar, iflçi milisi karakterindeydi. Ekim Devrimini baflar›ya ulaflt›rd›klar›nda on bin kifli kadard›lar. Aral›kta, bir K›z›l Ordu oluflturulmas› gündeme geldi. Ocak 1918’de Sovnarkom, ‘emekçi kitlelerin s›n›f bilinçli ve örgütlü unsurlar› aras›ndan ç›kan gönüllülerden’ oluflan ‘‹flçilerin ve Köylülerin K›z›l Ordusunun’ kurulmas› kararnamesini yay›nlad›. Ard›ndan gelen aylarda ise, iç savafl›n tam boy bafllad›¤› 1918 yaz›na gelininceye kadar, gönüllülük yerine, önce iflçilerden ve köylülerden bafllayan, sonra bütün nüfusu kapsayan bir biçimde, askere alma kararlar› al›nd›. Böylece bir sürekli ordu olarak biçimlenen K›z›l Ordu, bir milis örgütlenmesi olan K›z›l Muhaf›zlar›n yerini ald›. Ekim Devriminin ilk aylar› içerisinde gerçekleflen ve sürekli silahl› güçleri kurumsallaflt›ran bu geliflme, ayn› zamanda iflçi s›n›f› demokrasisine iliflkin Paris Komünü ilkelerinden bir uzaklaflmay› da ifade ediyordu. Ekim Devriminin ard›ndan geçen ilk birkaç ayl›k dönem, burjuvaziyle her düzeyde do¤rudan çat›fl›ld›¤›, eski devlet yap›s›n›n da¤›t›ld›¤›, kapitalistlerin, uzmanlar›n, idarecilerin direniflleri, sabotajlar› karfl›s›nda, fabrikalara el konuldu¤u, bu zemin üzerinde Sovyet iktidar›n›n yükseldi¤i ve kendisini sa¤lamlaflt›rd›¤› dönemdi. Ayn› zamanda, bu dönemde yeni rejimin kurumlar› da biçimleniyordu. Yeni bir anayasal yap›n›n geliflmesinin ad›mlar› da Kurucu Meclis karfl›s›nda al›nan tav›rlar içinde at›ld›. Henüz devrimin daha taflraya yay›lmad›¤›, hemen Ekim Devrimi günlerinde yap›lan Kurucu Meclis seçimlerinde Sosyalist-Devrimciler oylar›n ço¤unlu¤unu alm›flt›. Ama ard›ndan toplanan Köylü Delegeleri Sovyetleri Kongresi s›ras›nda Sosyalist-Devrimciler bölündü. Ço¤unluk olan Sol Sosyalist-Devrimciler, Bolfleviklerle ittifaktan yana oldular. Sol Sosyalist-Devrimciler hükümete girip Bol- fleviklerle koalisyon yaparken, Köylü Sovyetlerinin de kat›lmas›yla Bütün Rusya ‹flçi, Asker ve Köylü Sovyetleri oluflturuldu. Sovyet iktidar›, Ocak 1918’de toplanan Kurucu Meclis’ten, kendisini tan›mas›n› istedi. Sosyalist-Devrimcilerin ve Menfleviklerin ço¤unlukta oldu¤u Kurucu Meclis bunu kabul etmeyince, Sovyetler, kendi ba¤›ms›z gücü olmayan Kurucu Meclis’i da¤›tt›. Bu önlem, mevcut siyasi yap›lanma içerisinde burjuva parlamentarist geliflme yoluna kap›lar›n nihai biçimde kapat›lmas›na karfl›l›k geliyordu. Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi ise, Kurucu Meclis’in benimsemesi ve böylece Sovyet rejimini tan›mas› amac›yla haz›rlanm›flt›. Sosyalist toplumun inflas› ifadeleriyle sosyalizmi hedefleyen Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi, bu do¤rultuda, toprakta özel mülkiyetin kald›r›lm›fl olmas›, bütün üretim araçlar›n›n devletlefltirilmesini haz›rlayan bir ilk önlem olarak iflçi kontrolü, bankalar›n devletlefltirilmesi, çal›flma zorunlulu¤u ve çal›flanlar›n silahland›r›l›p K›z›l Ordu’nun kurulmas› kararlar›n› s›ralamaktayd›. Ocak 1918’de Kurucu Meclis’in da¤›t›lmas›n›n ard›ndan toplanan Üçüncü Bütün Rusya Sovyetler Kongresi taraf›ndan benimsenen Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi, daha sonra ilk Sovyet Anayasas›n›n temel bölümlerini oluflturdu. Burjuvazinin alt edilip direniflinin bast›r›lmas›, Sovyet iktidar›n›n sa¤lamlaflt›r›lmas›, Kurucu Meclis’in da¤›t›lmas›yla büyük ölçüde tamamlanm›flt›. fiubatta, büyük kay›plar ve geri çekilmeler pahas›na da olsa, Almanya’yla yap›lan Brest-Litovsk anlaflmas›, Sovyet iktidar›na uluslararas› boyutta da bir nefes alma zaman› tan›d›. Bu dönem, ekonomik yeniden infla için bir f›rsat olarak görüldü ve savafl›n neden oldu¤u y›k›m›n onar›lmas›, üretimin gelifltirilmesi, üretkenli¤in art›r›lmas› konular› gündemde öne ç›kt›. 62 63 EKONOM‹K ‹NfiA SORUNLARI 1918’in bahar›ndan yaz›n iç savafl bafllay›ncaya kadar geçen k›sa nefes alma döneminde, ekonominin yeniden inflas› do¤rultusunda EK‹M DEVR‹M‹ çeflitli yaklafl›mlar ve giriflimler gündeme geldi. Bunlar daha sonraki dönemlerde de hep uygulamalara referans gösterildi, bu konudaki tart›flmalara kaynakl›k etti. Bu yüzden, bu önermeler, kendi dönemlerinde pratikte uygulanabildikleri ölçünün kat kat ötesinde bir önem kazand›lar. Ekim Devriminden 1918 bahar›na kadar geçen dönem, eski iktidar›n devrilmesi, parçalanmas›, eski yap›n›n y›k›lmas›, da¤›t›lmas›, bunlar›n savunucular›n›n direnifllerinin bast›r›lmas›, ezilmesi dönemiydi. Bu dönemin sonunda, 1918 bahar›nda ise, art›k yeniden kurulufl gündeme geliyordu. Bunun için de öncelikle, örgütlenme, disiplin, emek üretkenli¤inin yükseltilmesi, maddi altyap›n›n güçlendirilmesi, üretimin art›r›lmas› gibi unsurlar öne ç›kmak durumundayd›. Bu dönemde, bu çerçevede ileri sürülen, parça-bafl› çal›flma, yüksek ücret, Taylorizm, sosyalist rekabet, tek-adam yönetimi, devlet kapitalizmi gibi çeflitli önermeler ise, bütün tarihi boyunca Sovyet ekonomisine iliflkin tart›flmalarda önemini korudu. Lenin, Mart 1918’de Brest-Litovsk anlaflmas›n›n 7. Parti Kongresi taraf›ndan uygun görülmesi ve 4. Sovyetler Kongresi taraf›ndan onaylanmas›n›n hemen ard›ndan yeni dönemin görevleri üzerine çal›flmaya bafllad›, taslak haz›rlad›. Bu tasla¤a dayanarak yazd›¤› ve Nisan 1918’de Parti Merkez Komitesi taraf›ndan benimsenen Sovyet Hükümetinin Acil Görevleri isimli makalesinde Lenin, önce örgütlenme yan›n›n önemini vurguluyordu: KURTULUfi rece ince ve hassas örgütsel iliflkiler sisteminin kurulmas› için pozitif ya da yap›c› çal›flmad›r... Ana zorluk ekonomik alanda, yani, mallar›n üretim ve da¤›t›m›n›n en s›k› ve genel muhasebe ve denetiminin getirilmesi, eme¤in üretkenli¤inin yükseltilmesi ve üretimin pratikte toplumsallaflt›r›lmas›nda yatar.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 241) “Burjuvaziden ald›¤›m›z iflletmelerde ve ekonominin dal ve alanlar›nda daha muhasebe ve kontrolü yerlefltirmedik... ...sermayeye... sald›r›m›z›, gelecekte baflar›yla ilerleyebilmek için, flimdi ‘ask›ya almal›y›z’.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 245) “fiimdiye kadar do¤rudan mülksüzlefltirenlerin mülksüzlefltirilmesi önlemleri ön plandayd›. fiimdi, kapitalistlerin mülksüzlefltirilmifl olduklar› iflletmelerde ve bütün di¤er iflletmelerde muhasebe ve denetimin örgütlenmesi ön plana geçiyor.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 246) Lenin, üretim araçlar›na el koyman›n sürdürülmesi yerine, el konulmufl olan iflletmelerde üretimin toplumsal hedefli örgütlenmesini, düzenlenmesini, bunlar› sosyalizme ilerleme aç›s›ndan göz önünde tutarak öne ç›kart›yordu. “‹flçi kontrolü bir olgu haline gelmeden ... sosyalizme ilk ad›mdan (iflçi kontrolünden) ikinci ad›ma geçmek, yani üretimi iflçilerin düzenlemesine geçmek imkans›z olacak.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 254-5) “Her sosyalist devrimde ... proletaryan›n ve önderlik etti¤i yoksul köylülerin bafl görevi, on milyonlarca insan›n varl›¤›n› sürdürmesi için gerekli mallar›n planl› üretim ve da¤›t›m›na uzanan yeni, son de- Muhasebe ve denetimin mülksüzlefltirmenin önüne geçmesi, üretimin pratikte toplumsallaflt›r›lmas› biçimindeki sözler, üretim araçlar›n›n toplumsallaflt›r›lmas› aç›s›ndan sosyalist üretim tart›fl›l›rken gündeme gelir. Üretimin toplumsallaflt›r›lmas›, yaln›zca üretim araçlar›na el konmas›ndan ibaret de¤ildir, el konulan üretim araçlar›yla gerçeklefltirilen üretimin kendisi de toplumsal biçimde, toplumun ihtiyaçlar› do¤rultusunda düzenlenmelidir. Ama bu, öncelikle üretim araçlar›na el koyman›n gere¤ini ortadan kald›rmad›¤› gibi, bunun iflçi s›n›f›n›n devleti arac›l›¤›yla yap›laca¤›n›, yani üretim araçlar›n›n toplumsallaflt›r›lmas›n›n devletlefltirme biçiminde gerçeklefltirilece¤ini de de¤ifltirmez. Lenin, ayn› makalesinde, emek üretkenli¤ini yükseltmek ama- 64 65 “Elde edilen bar›fl sayesinde ... Rusya Sovyet Cumhuriyeti, bir süre için çabalar›n› sosyalist devrimin en önemli ve zor yönü, yani örgütlenme görevi üzerinde yo¤unlaflt›rma f›rsat› kazanm›flt›r.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 237) Sonra sosyalist üretimin, üretim araçlar›na el konulmas›ndan öteye, üretimin kendisinin toplumsallaflt›r›lmas›, iflçiler taraf›ndan düzenlenmesi olmas› üzerinde duruyordu: EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi c›yla, henüz baflka çözüm olmad›¤› için, mevcut burjuva uzmanlardan yararlanma sorununu gündeme getiriyor, burjuva uzmanlara yüksek ücret ödemek zorunda olduklar›n› söylüyordu: lumdan m› devral›nd›¤›, yoksa yeni toplumun içinden mi do¤du¤u de¤erlendirmesinin belirleyici olaca¤›n› da eklemek gerekiyor. Lenin, yine bu makalede, eme¤in üretkenli¤inin yükseltilmesinin, bunun için üretici güçlerin ve y›¤›nlar›n kültürel düzeylerinin gelifltirilmesinin önemini vurgulad›ktan sonra, emek disiplininin yükseltilmesine ve bu aç›dan parça-ifl ve Taylorizm konular›na geliyor: “En üst burjuva uzmanlar›n ‘hizmetleri’ için çok yüksek bir fiyat ödemeyi kabul etmeliyiz.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 248) Ard›ndan da bunun, bütün maafllar› ortalama iflçi ücretleriyle s›n›rlayan Paris Komünü ilkesinden bir sapma oldu¤unu belirtiyor, ama bunun ilkelerden gerileme oldu¤unun da kitlelerden gizlenmemesi gerekti¤ini ekliyordu: “Aç›kt›r ki, bu önlem, bir uzlaflmad›r, bütün maafllar›n ortalama iflçi ücretleri düzeyine indirilmesini talep eden Paris Komününün ve her proleter iktidar›n ilkelerinden bir uzaklaflmad›r... Ayr›ca bu önlem ... yüksek maafllar› ortalama iflçi ücretleri düzeyine indirme politikas›n› daha en bafltan ilan eden ve sürdüren sosyalist Sovyet devlet iktidar›m›z aç›s›ndan da geri ad›md›r. ... Samimiyetle nas›l ve neden bu geri ad›m› att›¤›m›z› aç›klamak ve sonra kaybedilen zaman› telafi etmek için mevcut olanaklar› kamuoyu önünde tart›flmak, halk› e¤itmektir ve tecrübeden ö¤renmek, sosyalizmin nas›l infla edilece¤ini halkla birlikte ö¤renmektir.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 249) “Parça-ifl sorununu gündeme getirmeli ve onu pratikte uygulamal› ve denemeliyiz; Taylor sisteminde bilimsel ve ilerici olanlar›n ço¤unu uygulama sorununu gündeme getirmeliyiz.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 258) “Taylor sistemi,... burjuva sömürünün incelmifl zorbal›¤›yla ifl s›ras›ndaki mekanik hareketlerin incelenmesi alan›nda baz› büyük bilimsel kazan›mlar, gereksiz ve ters hareketlerin at›lmas›, do¤ru ifl yöntemlerinin s›ralanmas›, en iyi muhasebe ve kontrol sistemlerinin getirilmesi vb.nin bir bileflimi. Sovyet Cumhuriyeti, bu alanda bilim ve teknolojinin kazan›mlar›nda de¤erli ne varsa, ne pahas›na olursa olsun benimsemeli... Rusya’da Taylor sisteminin incelenme ve ö¤retimini örgütlemeli ve onu sistemli olarak deneyerek kendi amaçlar›m›za uyarlamal›y›z.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 259) Sovyet sosyalizminin elefltirisi s›ras›nda, ücret farkl›laflmalar›, maddi ayr›cal›klar ve ayr›cal›kl› bir tabakan›n do¤uflu tart›fl›l›rken bu konu önem tafl›yor. Ancak bu noktada, sözü edilen burjuva uzmanlara yüksek ücret ödenmesi uygulamas›n›n, kötü örnek oluflturmas›yla, genel manevi bozucu etkisine iflaret etmekle birlikte, ele al›nan ayr›cal›kl› tabakan›n oluflumu aç›s›ndan, bunun eski top- Parça bafl› ücret olsun, Taylorizm olsun, önceden, elbette hakl› biçimde, kapitalizmin sömürüsünün araçlar› olarak elefltirilmifllerdi. Proletarya iktidar› alt›nda önerilmeleri de, yine elefltirilere neden oldu¤u gibi, bu rejimin karakterinin de¤erlendirilmesi aç›s›ndan da tart›flma konusu oldu. Parça bafl› ücret büyük ölçüde, maddi teflvikler konusuyla ba¤lant›l›d›r. Sorunun belki de daha önemli yan›, maddi teflviklerin, ya da genel olarak meta iliflkilerinin hangi aflamaya kadar sürece¤idir. Bunlar›n, sosyalizmin kurulmufl oldu¤u saptamas›n›n yan›s›ra, önerildikleri durumlard›r, yani sosyalizmi meta iliflkileriyle uyumlu gören kavray›flt›r. Ama eklemek gerekir ki, saat ücreti yerine parça bafl› ücret, ücretlerin eflitleflmesi de¤il, farkl›laflmas› yönünde etkide bulunmak durumundad›r. Bu anlamda da en az›ndan k›sa vadede toplumsal farkl›l›klar› gelifltirici, hatta rekabeti körükleyici 66 67 Sonra bu uygulaman›n bozucu, çürütücü etkilerine iflaret ediyordu: “Yüksek maafllar›n bozucu etkisi flüphesiz ... Biz kendimiz, iflçiler ve köylüler, ne kadar erken, en iyi çal›flma disiplinini, en modern çal›flma tekni¤ini, burjuva uzmanlar› bunlar› bize ö¤retmeleri için kullanarak ö¤renirsek, o kadar çabuk kendimizi bu uzmanlara ‘haraç’ ödemekten kurtarabiliriz.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 250-1) EK‹M DEVR‹M‹ bir özellik tafl›maktad›r. Taylorizm aç›s›ndan ise, Lenin’in yapt›¤› ayr›flt›rma ve bilimsel ve ilerici olan yanlar›n benimsenmesi önemlidir. Kapitalizmin sömürü araçlar›n›n, mekanizmalar›n›n reddi, onun üretici güçlerde sa¤lam›fl oldu¤u geliflmenin, teknolojinin bütününün reddedilmesini getirmemelidir. ‹ç içe geçmifllikleri nedeniyle zor da olsa, bu iki yan birbirinden ayr›lmal› ve sosyalizm, üretici güçleri gelifltirmede kapitalizmin sa¤lad›¤› geliflmelerden de yararlanabilmelidir. Sömürüyü art›rmak için eme¤i yo¤unlaflt›ran yönlere karfl› ç›karken, eme¤in üretkenli¤ini art›ran, çal›flmay› kolaylaflt›ran yönler benimsenebilir. Ama burada herhalde önemli olan nokta, denetimin iflçilerde olmas›, kapitalizmde oldu¤u gibi, bu konudaki kararlar›n onlara d›flardan dayat›lmamas›d›r. Ayr›ca Lenin, sosyalizmin kitle ölçe¤inde rekabete ilk defa yolu açt›¤›n› ileri sürerek komünler aras›nda rekabeti, model komünlerin geri olanlar› e¤itmesini savunuyor. Sosyalist rekabet konusu manevi teflvikler çerçevesinde tart›fl›labilir ve yine hangi koflullar süresince geçerlili¤ini koruyaca¤› de¤erlendirilebilir. Bunlar›n yan›s›ra Lenin, kapitalizmden sosyalizme geçiflte zorun, diktatörlü¤ün gere¤ini vurgulad›ktan sonra, diktatörlü¤ün bireyler taraf›ndan yürütülmesini, tek iradeye sorgusuz itaati savunuyor: “Sovyet (yani sosyalist) demokrasi ile bireylerin diktatörce yetkiler kullanmas› aras›nda hiçbir ilkesel çeliflki yok. ... Büyük ölçekli makineli sanayi mutlak ve kesin irade birli¤i ister. ... Ama kesin irade birli¤i nas›l sa¤lanabilir? Binlerin iradelerini bir kiflinin iradesine tabi k›lmalar›yla.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 268-9) Lenin, proleter, Sovyet demokrasisinin bürokratik çarp›lmas›na karfl› y›¤›nlar›n devlet idaresine kat›l›m›n› vurgulayarak bitirdi¤i bu makalesine dayanarak haz›rlad›¤› ve Sovyetler Merkez Yürütme Kurulu taraf›ndan May›s bafl›nda kabul edilen, Sovyet Hükümetinin Acil Görevleri Üzerine Alt› Tez’de de yine ayn› önermeleri ve ifl s›ras›nda tek-adam yönetimini savunuyor: “‹fl s›ras›nda, diktatörce yetkilerle donanm›fl, Sovyet yöneticileri68 KURTULUfi nin, Sovyet kurumlar› taraf›ndan seçilmifl ya da atanm›fl diktatörlerin tek-adam kararlar›na itaat ve buna sorgusuzca itaat” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 248) ‹flletmelerde tek-adam yönetimi de, di¤er önermeler gibi, bütün süreç boyunca sosyalist ekonomik örgütlenmenin temel tart›flma konular›ndan birini oluflturdu. Sorun, disiplinsizlik, örgütsüzlük, da¤›n›kl›k, verimsizlik gibi zaaflar›, hastal›klar› düzeltebilmek, giderebilmekti. Bu aç›dan, üretkenli¤i, verimlili¤i art›rabilmek için, irade birli¤inin gereklili¤ini ve önemini kavrayabilmek zor de¤il. Ama kolektivizmin, bireylerin birbirlerinin eksikliklerini ortaklafla yönetim içinde tamamlamalar›n›n üstünlüklerini göz önünde tutunca, irade birli¤inin neden kolektif organlar, birden çok bireyin ortak yönetimi taraf›ndan de¤il de, ancak diktatörce yetkilere sahip bireyler taraf›ndan sa¤lanabilece¤i, ayn› ölçüde kolay kavranabilir ve savunulabilir gözükmüyor. Bundan da öteye, y›¤›nlar›n yönetiminin gelifltirilmesi hedefi aç›s›ndan, tek-adam yönetimi belli ki, hiç de bu hedefe yönelmeye hizmet edecek bir uygulama de¤il. Hele Sovyet rejiminin özgül geliflimi, t›kan›kl›klar› ve ak›beti de¤erlendirildi¤inde, sorunun dü¤üm noktas›n›n iflçi s›n›f› demokrasisinin, devlet yönetimine y›¤›nsal kat›l›m›n aksamas›na ba¤lanmas›, bu saptaman›n önemini art›r›r. Lenin, ayn› dönemde, May›s 1918’de, Buharin ve di¤er ‘Sol Komünistler’in elefltirilerini cevaplamak için yazd›¤› ‘Sol’ Çocukluk ve Küçük-Burjuva Zihniyeti isimli makalesinde ise, üretim temelinin güçlendirilmesi, üretkenli¤in art›r›lmas› do¤rultusundaki di¤er önermelerine devlet kapitalizmi savunusunu da ekliyor, geri ve küçük meta üretiminin a¤›r bast›¤› koflullardan sosyalizme ilerleyebilmek aç›s›ndan, devlet kapitalizminin de küçük ölçekli üretim karfl›s›nda büyük ölçekli üretimi temsil etti¤ini anlat›yordu. Yine sosyalist ekonomi üzerine olan tart›flmalar çerçevesinde, burada hem devlet kapitalizminin hangi koflularda savunuldu¤u, yani hangi döneme ait görüldü¤ü, hem de devlet kapitalizmi deyimiyle ne anlafl›ld›¤› önemlidir: 69 EK‹M DEVR‹M‹ “Bugün Rusya’da varolan çeflitli sosyo-ekonomik yap›lar› gerçekte oluflturan unsurlar... 1) ataerkil, yani önemli ölçüde do¤al köylü çiftçili¤i; 2) küçük meta üretimi (bu, tah›llar›n› satan köylülerin ço¤unlu¤unu kapsar); 3) özel kapitalizm; 4) devlet kapitalizmi; 5) sosyalizm. ... Aç›kt›r ki, bir küçük-köylü ülkesinde, toprakta çal›flanlar›n büyük ço¤unlu¤u küçük meta üreticileri oldu¤u için küçük-burjuva unsur a¤›r basar ve a¤›r basmal›d›r. Devlet kapitalizmimizin (tah›l tekeli, devlet denetimindeki giriflimci ve tüccarlar, burjuva kooperatifleri) kabu¤u, vurguncular taraf›ndan, vurgunculu¤un bafll›ca hedefi tah›l olmak üzere, flimdi bir yerden sonra baflka bir yerden delinmektedir.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 335-6) “fiu anda Rusya’da küçük-burjuva kapitalizmi hakimdir ve ondan ‘üretim ve da¤›t›m›n ulusal muhasebe ve kontrolü’ denilen tek ve ayn› ara istasyondan geçerek hem büyük-ölçekli devlet kapitalizmine hem de sosyalizme giden yol tek ve ayn›d›r.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 27, s. 340) Öncelikle burada, devlet kapitalizmi, küçük meta üretiminin hakim oldu¤u koflullarda savunulmaktad›r, yani sosyalist üretimin hakim oldu¤u koflullarda de¤il. Devlet kapitalizminin sosyalizme geçifl koflullar›nda önerilmifl olmas›, sosyalizm koflullar›nda ileri sürülmesini desteklemez, hakl› ç›karmaz. Devlet kapitalizmi ifadesiyle ise, as›l olarak, baflta tah›l olmak üzere, devletin, bir büyük kapitalist gibi ticaret yapmas›, küçük üreticilerin ürünlerini pazarda sat›n almas›, bu s›rada, di¤er tüccarlarla, vurguncularla rekabet etmesi, bu biçimde küçük üretimi büyük üretime do¤ru gelifltirmeyi hedeflemesi kastedilmektedir. Buna, özellikle yabanc› kapitalistlere denetim alt›nda imtiyaz tan›nmas› da eklenebilir. Dolay›s›yla bu devlet kapitalizminin, proleter devletin, toplumsallaflt›r›lm›fl üretim araçlar›yla gerçeklefltirdi¤i üretimle ilgisi yoktur. Zaten di¤er sosyo-ekonomik yap›lar›n yan›s›ra sosyalizmin say›lm›fl olmas› da bunun bir baflka aç›dan göstergesidir. Bu anlamda, Lenin’in devlet kapitalizmine iliflkin bu sözleri, Sovyet sosyalizminin de¤erlen70 KURTULUfi dirilmesi tart›flmalar›nda öne sürülen devlet kapitalizmi saptamalar›yla ba¤lant›land›r›lamaz ve Sovyet iktidar› alt›nda bu devletin sahip oldu¤u üretim araçlar›yla gerçeklefltirilen üretimi devlet kapitalizmi olarak nitelemek için dayanak gösterilemez. 1918 ilkbahar›nda, burjuvazinin devrilip direniflinin ezilmesinin yerini örgütlenme, üretkenli¤in gelifltirilmesi sorunlar›n›n almas›, di¤er bir ifadeyle, devrimin y›k›c› görevlerinin yerini yap›c› görevlerinin almas› dönemi olarak görülen bu dönemde, gündeme getirilen çeflitli önlemler, ileriki dönemlerde de önerildiler, uyguland›lar ve tekrar tekrar tart›flma konusu oldular. Parça bafl› ücret, Taylorizm, tek-adam yönetimi, devlet kapitalizmi gibi önlem ve uygulamalar bu tart›flmalar›n belirli taraflar›nca sosyalizmin ideallerinden, ya da hedeflerinden uzaklaflma olarak elefltirildiler. Savunan taraflarca da, e¤er sosyalizmin gerekleri olarak de¤ilse, koflullar›n zorunluluklar› olarak öne sürüldüler. Bu tart›flmalar, ileriki dönemlerde gündeme geldi¤inde de, savunulan önlemlerin gerekçesi ve zorunluluklar›n kayna¤› olarak gösterilen söz konusu koflullar, ço¤unlukla, iç savafl ve onun neden oldu¤u y›k›m koflullar›yd›. Burada ilginç olan yön, bütün bu önlemlerin, esas olarak iç savafltan önce, daha iç savafl ç›kmadan ileri sürülmüfl olmalar›d›r. Dolay›s›yla bunlar›n sosyalizmin inflas› sürecindeki rolleri de¤erlendirilirken, öncelikle, iç savafltan, iç savafl koflullar›ndan büyük ölçüde ba¤›ms›z olarak ele al›nmal›d›rlar. Ondan sonra, iç savafl ve içinden bulunulan döneme iliflkin di¤er koflullar›n etkileri de¤erlendirmeye eklenmelidir. ‹LK SOVYET ANAYASASI VE DEVLET YAPISI Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi’ni benimseyen 3. Bütün Rusya Sovyetler Kongresi, gelecek kongreye anayasa tasla¤› haz›rlanmas›n› da kararlaflt›rm›flt›. Ancak çal›flmalar 4. Kongreye yetiflmedi. Rusya Sosyalist Federal Sovyet Cumhuriyeti Anayasas› Temmuz 1918’de, 5. Bütün Rusya Sovyetler Kongresi taraf›ndan kabul edildi. 71 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi’nin de bafllang›ç bölümünü oluflturdu¤u Anayasa, iflçi s›n›f›n›n haklar›n›, bunlar› fiilen gerçeklefltirebilmenin olanaklar›n›n sa¤lanmas›n› da içererek s›ral›yordu: cumhuriyetin federal niteli¤i, kilisenin devletten ve okulun kiliseden ayr›lmas›, iflçilerin düflünce, söz ve örgütlenme özgürlükleri, çal›flma zorunlulu¤u, iflçilerin askeri hizmet zorunlulu¤u, yabanc›lara siyasi ve dini nedenlerle iltica hakk›, ›rk ve milliyet temelli ayr›mc›l›¤›n kald›r›lmas›. Bunlar›n ard›ndan anayasa, devlet yap›s›n› tan›ml›yordu. En yetkili organ olarak Bütün Rusya Sovyetler Kongresi, flehir sovyetleri için 25 bin seçmene bir, taflra sovyetleri için 125 bin nüfusa bir oran›nda seçilen delegelerden oluflmak durumundayd›. Kongrenin oturum halinde olmad›¤› anlarda onun yetkilerini kullanmak üzere seçilen Merkez Yürütme Komitesi (VTsIK) 200’den az üyeliydi. VTsIK taraf›ndan atanan Halk Komiserleri Kurulu (Sovnarkom) ise, devletin ifllerinin genel idaresinin yan›s›ra kararname, emir ve talimatlar yay›nlamakla görevli oldu¤u gibi, acil önlemleri yaln›z kendi yetkisiyle uygulamaya koyabiliyordu. Anayasada burjuva parlamentarizmindeki gibi bir güçler ayr›m› yoktu. Kongre, VTsIK ve Sovnarkom, üçü de ayn› anda hem yasama, hem de yürütme organlar›yd›. Aralar›ndaki ayr›m, daha genifl organ ile onun içinden seçilen komite aras›nda olan türdendi, dolay›s›yla üye say›lar› ve toplanma s›kl›klar› aç›s›ndand›. Yine, yarg› da Adalet Halk Komiserli¤ine, dolay›s›yla Sovnarkom’a ba¤lanm›flt›. Ayr›ca anayasa, seçme hakk›n› çal›flanlara tan›y›p ücretli emek çal›flt›ranlar, tüccarlar, din adamlar›, eski polis memurlar› gibi s›n›f ve kesimleri özel olarak bu haktan yoksun b›rak›yordu. Bu anlamda Sovyet Anayasas›, en temelde s›n›fsal bir egemenlik tan›ml›yordu. Hak ve özgürlüklerin öznesi, burjuva demokrasisindeki gibi bütün s›n›flardan yurttafllar de¤il, iflçi s›n›f›yd›. ‹flçi s›n›f›n›n haklar› mutlakt›. Buna karfl›l›k, burjuvazinin, sömürücülerin ve bunlar›n hizmetkârlar›n›n haklar› aç›kça k›s›tlan›yordu. Ayr›ca, flehir ve k›r, dolay›s›yla iflçi s›n›f› ve köylülük aras›nda da hak eflit- sizli¤i vard›. Di¤er yandan, kifli haklar› devlete karfl› tan›mlanm›yordu, kifli – devlet ayr›m› yoktu. Söz konusu olan, iflçi s›n›f›n›n, onun bireylerinin, devlete karfl› korunmas› de¤il, onlar›n haklar›n›n, özgürlüklerinin kendi devletleri arac›l›¤›yla kullan›lmas›, hayata geçirilmesiydi. Anayasa, alt sovyetlerin, en tabandaki sovyetlerden bafllayarak kademe kademe, seçtikleri delegelerle bilefleni olduklar› bir üst sovyeti oluflturmas› ve bu iflleyiflin en üst Bütün Rusya ölçe¤ine kadar tekrarlanmas›n› içeriyordu. Anayasa, bu kademelere karfl›l›k gelen sovyetleri ve bunlar›n yürütme komitelerini tan›ml›yordu. Öte yandan, Sovyetler Kongresi, VTsIK ve Sovnarkom aras›nda mutlak yetki ayr›mlar› olmad›¤› gibi, yerel sovyetler ve yürütme komiteleriyle merkezi sovyetler aras›ndaki yetki ayr›mlar› da mutlak de¤ildi. Yerel sovyetler alanlar›nda bütünüyle özerkti, dolay›s›yla her konuda yetkiliydiler. Ayn› zamanda da bilefleni olduklar› daha üst sovyetlerin ve merkezi sovyetlerin kararlar› onlar için ba¤lay›c›yd›. Dolay›s›yla yerel veya alt sovyetlerin, ne alanlar›nda inisiyatif kullanamayacaklar›, yetkili olmad›klar› bir konu, ne de üst veya merkezi sovyetlerin kar›flamayacaklar› mutlak yetkili olduklar› bir konu yoktu; hiçbir konuda özerklikleri mutlak de¤ildi. Sovyet devleti, ulusal sorun çerçevesinde, federatif olarak nitelenmiflti. Çeflitli uluslardan iflçi devletinin gönüllü birli¤i, uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n›n tan›nmas› temeline dayan›yordu. Bunun gerçekleflme biçiminin belirlenmesi ise, birli¤in bileflenleri olarak ulusal cumhuriyetlerin, bölgelerin oluflumuna b›rak›l›rken, anayasal yap›da da bu do¤rultuda, di¤er bölgelerle ayn› düzeyde özerk bölgelere yer veriliyordu. Öte yandan bafllang›çta kendisini yaln›zca ‘‹flçilerin Köylülerin Hükümeti’ olarak niteleyen Sovyet devleti, art›k Rusya cumhuriyeti olarak isimlendiriliyordu. Ama hedef ulusal de¤il, uluslararas› sovyet cumhuriyeti oldu¤una göre, bu da, RSFSC’nin, baflka sovyet cumhuriyetleriyle birleflip oluflturaca¤› daha büyük bir uluslararas› sovyet cumhuriyetinin Rusya bilefleni olmas› anlam›n› tafl›r. Ayn› biçimde, anayasa, Rusya toprak- 72 73 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi lar› üzerinde çal›flan iflçilere, yabanc› ayr›m› yapmadan, bütün yurttafll›k haklar›n› tan›m›flt›r. Anayasan›n kabulü, iç savafl›n bafllamas›ndan önce, Sovyet iktidar›n›n son kendini biçimlendirme eylemiydi. O zamana kadarki süreçte biriken gerilimler ve çat›flma güçleri, bafllayan iç savafl›n bileflenleri oldular. ‹ç savafla do¤ru t›rmanan süreçte, Sol Sosyalist-Devrimciler koalisyondan ayr›l›p Bolfleviklerin karfl›s›na geçmifl, k›rda ve sanayide ‘burjuvaziye sald›r›’ yeniden gündeme gelmiflti. Devrimden sonra k›r ve flehir aras›nda al›flverifl, yiyece¤in k›rdan flehre ulaflmas› sorunu çözülememiflti. fiehirlerde k›tl›¤a ve açl›¤a, ‘çantac›’ denilen ve köylerden ald›klar› yiyecekleri flehirlerde afl›r› fiyatlara satan vurguncular efllik ediyordu. fiubat 1918’de bu spekülatörlerin tutuklanmalar›, silahl› direnifl gösterirlerse vurulmalar› emri ç›kart›ld›. May›s 1918’de ç›kart›lan, daha sonra ‘yiyecek diktatörlü¤ü’ diye an›lan kararname, tah›l stoklay›p gizleyen kulaklara, yani zengin köylülü¤e, di¤er bir ifadeyle k›r burjuvazisine karfl› zor kullanma yetkisi getiriyordu. Ard›ndan tah›l toplamak ve kulaklara karfl› yoksul köylülü¤ü örgütlemek için köylere iflçi birlikleri gönderildi. Haziran 1918 kararnamesiyle de, sosyalist devrimin k›ra tafl›nmas›n›n dönüm noktas› olarak nitelenen ‘yoksul köylü komiteleri’ kuruldu. Ekim Devriminden sonra burjuvazinin sabotajlar›n›, direncini k›rmak için sürdürülen mülksüzlefltirmeler, daha çok kendili¤indendi. El koyma da dahil bütün ekonomik faaliyetin örgütlenmesi Vesenha’da topland›. Ancak yine de Hazirana kadar yap›lan devletlefltirmelerin az›nl›¤› Vesenha taraf›ndan gerçeklefltirilmiflti. Ocak 1918’de kabul edilen Emekçi ve Sömürülen Halk›n Haklar› Bildirgesi, bütün fabrika, maden ve ulafl›m› devlet mülkiyetinde ilan ederek mülksüzlefltirmelere yeni bir temel sa¤lam›flt›. Öte yandan gerçeklefltirilmifl olan mülksüzlefltirmelerin sosyalist üretimin örgütlenmesinden çok siyasi s›n›f mücadelesinin gereklerine dayanmas›, mülksüzlefltirmelerin sürdürülmesinden önce, el konulan iflletmelerde üretimin düzenlenmesi, üretkenli¤in art›r›lmas› politi- kalar›n› öne ç›kartm›flt›. Bununla birlikte kamulaflt›rmalar›n planl› yap›lmas› da savunuluyordu. May›sta toplanan birinci Bütün Rusya Ulusal Ekonomi Sovyetleri Kongresi karar›, kamulaflt›rmalar›n, iflletmelerden iflkollar› boyutuna ç›kart›lmas›n› ve Vesenha ya da Sovnarkom taraf›ndan gerçeklefltirilmesini öne sürüyordu. Di¤er yandan iç savafla do¤ru ilerleyen süreçte Sovnarkom, Haziran 1918 kararnamesiyle bütün önemli sanayileri kamulaflt›rd›. ‹flletmelerin mülkiyeti devletlefltirildi, ancak Vesenha taraf›ndan idareleri örgütleninceye kadar, bunlar eski sahiplerinin yönetimine b›rak›ld›. Kulaklara, k›r burjuvazisine karfl› uygulamalara giriflilmesi ve yeniden mülksüzlefltirme politikas›na dönülmesi, dönem de¤iflikli¤inin iflaretleriydi, bafllang›ç noktalar›yd›. 1918 bahar›nda bafllayan, burjuvaziyle do¤rudan çat›flmaya ara vererek yeni rejimin konumunu güçlendirme, sa¤lamlaflt›rma dönemi sona eriyordu. 1918 yaz›nda tamam›yla aç›k çat›flman›n bütün geliflmeleri belirledi¤i bir döneme girildi. Bir yandan emperyalistlerin d›flardan müdahalesi, di¤er yandan çeflitli karfl›-devrimci güçlerin Sovyet iktidar›na isyan etmeleri, Beyaz Ordular›n savafl›, üç y›l süren bir iç savafl dönemini bafllatt›. ‹ç savafl s›ras›nda yaflananlar ve çeflitli uygulamalar da ileriki dönemler gibi, hatta süresine oranla çok daha büyük ölçüde, Sovyet rejiminin ald›¤› karakteri ve daha sonra bafl›na gelenleri belirledi. 74 75 ‹fiÇ‹ SINIFININ SOSYAL‹ST DEVR‹M‹ VE DEMOKRAS‹S‹ Ekim Devrimi özgün koflullarda gerçekleflti. Rusya, çeflitli çeliflkilerin birbiriyle kesiflti¤i, odakland›¤› koflullardayd›. ‹flçi s›n›f›n›n toplumsal a¤›rl›¤› niceli¤ine oranla oldukça yüksekti. S›n›f mücadelesi art arda de¤iflik dönemlerden geçmiflti. 1905 Devriminin tecrübesi haf›zalardayd›. Emperyalist dünya savafl›, bütün bu çeliflkileri keskinlefltirdi, karfl›t güçlerin mücadelelerini yo¤unlaflt›rd›, geliflmeleri h›zland›rd›. Kendili¤inden patlayan fiubat Devrimiyle Çarl›k y›k›ld›ktan sonra ortaya ç›kan aç›k s›n›f mücadelesi ortam›, EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi h›zla y›¤›nlar› mücadeleye çekti, saflar› belirginlefltirdi; bilinç, örgütlenme, haz›rl›k derecesinin yükseltilmesinin olanaklar›n› sa¤layarak proletarya devriminin koflullar›n› olgunlaflt›rd›. Bunlar iflçi s›n›f›n›n kendini içinde buldu¤u koflullard›. Ama elbette say›lmas› gereken, en az bunlar kadar önemli bir koflul daha var: iflçi s›n›f›n›n komünist önderli¤i, Bolflevik Partisi. Aç›kt›r ki, Bolflevik Partisi olmasayd›, mücadelesiyle iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini kazanmasayd›, Ekim Devrimi de gerçekleflemezdi. Onun, daha temelleri at›ld›¤› günlerden itibaren bafllayarak, sab›rla ve inatla, b›kmadan, y›lmadan sürdürülen, devrimi, iflçi s›n›f›n›n iktidar›n› hedefleyen ve ona haz›rl›¤› içeren, yükselifl ya da gericilik dönemi olsun her dönüm noktas›nda iflçi s›n›f›na, komünizme daima sad›k kalan mücadelesi, koflullar› olufltu¤unda, iflçi s›n›f›n›n sosyalist iktidar›n› kuran devrimin baflar›lmas›n› sa¤lam›flt›. Bu anlamda, iflçi s›n›f›n›n, iktidar› al›p sosyalizm hedefine yürüyüfle geçmesinde, devrimin di¤er koflullar›n›n yan›s›ra, komünist önderli¤ine, komünist partisine sahip olmas›n›n da belirleyici etkisi vard›r. Bunun göstergesi olabilecek bir örnek Alman Devriminin bafl›na gelenlerdir. Almanya’da da, Rusya’da fiubat Devriminde oldu¤u gibi, ‹mparatorluk y›k›ld›, ‹flçi Meclisleri kuruldu, bu meclislerde Sosyal-Demokratlar egemen oldu. Ama Almanya’da, Bolflevik Parti gibi iflçi s›n›f›n›n önderli¤ini kazanm›fl bir komünist parti olmad›¤› için, Rusya’daki Ekim Devrimi gibi bir sosyalist devrim gerçekleflemedi, baflar›ya ulaflamad›. Nüfusun ço¤unlu¤unun, köylülü¤ün deste¤ini kazanan iflçi s›n›f›, Ekim Devrimiyle iktidar› ald›. Ekim Devriminin sosyalist karaktere sahip olmas›n›n belirleyici etkeni, iflçi s›n›f›na komünizmin önderli¤iydi, Bolflevik Partisiydi. Bunda da, bafltan itibaren, devrimi, ayaklanman›n örgütlenmesini önüne koyan parti anlay›fl›n›n rolü küçümsenemez. Ekim Devriminde Bolflevik Partinin örgütledi¤i ayaklanmayla iktidar Sovyetlere geçti. Sovyet iktidar›, aç›kça iflçi s›n›f›n›n egemenli¤ini gerçeklefltirdi. ‹flçi s›n›f›n›n, emekçilerin, sömürülenlerin ç›karlar›n›n gerektirdi¤i önlemler ald›, y›¤›n- lar›n acil taleplerini yerine getirdi. fiubat Devriminde yar›m kalan demokratik dönüflümleri geçerken tamamlay›p sosyalist önlemlere, uygulamalara giriflti. Ekim Devrimi, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤i olarak Sovyet iktidar›n›n kurulmas›n› sa¤lad›. Sovyetler iflçi s›n›f›n›n iktidar organlar› olarak tarihsel geliflim içinde biçimlenmifllerdi. Bu organlar bir s›n›f egemenli¤ini ifade etmelerinin yan›s›ra, bu s›n›f›n, yani iflçi s›n›f›n›n özelliklerini, tarihsel rolünü de kendilerinde tafl›yor, yans›t›yorlard›. Sovyetler, iflçi s›n›f›n›n, toplumsal s›n›flar› ve toplumda yöneten – yönetilen ayr›m›n› ortadan kald›rma do¤rultusundaki tarihsel göreviyle uyumlu olarak, üretim yerleri temelinde, iflçilerin istedikleri zaman seçip geri ald›klar› delegeleri arac›l›¤›yla oluflan, bürokratik ve militarist bir ayg›t yerine, bütün devlet ifllerini, yasamay›, yürütmeyi do¤rudan kendinde toplayan bir yap›ya dayan›yorlard›. Sovyet örgütlenmesinin bu yap›s›, sömürücü az›nl›klar›nki gibi bir devlet olmamas›n›n yan›s›ra, kal›c›lafl›p toplumun üzerinde bir bask› ayg›t›na dönüflmek yerine, y›¤›nlar›, giderek tüm toplumu yönetime katacak, böylece kuruldu¤u andan itibaren kendisini yok etmeye giriflen bir devlet olarak niteleniyor; iflçi s›n›f›n›n sözü edilen tarihsel görevini yerine getirmesinin, yani s›n›flar› ve onlarla birlikte her türlü bask›y› ve devleti de ortadan kald›rmas›n›n koflulu olarak görülüyordu. Devletin ortadan kalkmas›, herkesin yönetmesi, dolay›s›yla kimsenin kimseyi yönetmemesi olarak ifade edilebildi¤ine göre, bütün toplumun yönetim iflini do¤rudan eline ald›¤›, toplumun bütün bireylerinin eflitçe yönetim hakk›n› kulland›¤› bir geliflmiflli¤i gerektirir. Bu ise, iflçi s›n›f› taraf›ndan, iflçi s›n›f›n›n eylemiyle, sosyalist devrimiyle gerçeklefltirilmek durumundad›r. ‹flçi s›n›f›, di¤er emekçileri ve bütün toplumu da giderek kendi düzeyine yükseltmek üzere, öncelikle kendisi yönetim iflini eline almal›, bireylerinin yönetim hakk›n› kullanmada kat›l›m›n›, eflitli¤ini sa¤lamal›d›r. Sovyetler, iflçi s›n›f›n›n bütününün yönetim ifllerini kendi ellerine almas› için yap›sal olarak uygundu. Ama bunun gerçekleflebil- 76 77 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi mesi aç›s›ndan bir di¤er gereklilik de demokratik kültürün, al›flkanl›klar›n, geleneklerin yerleflmesi, demokratik e¤itimin tamamlanmas›yd›. ‹flte daha sonraki geliflmeler gösterdi ki, iflçi s›n›f›n›n demokratik e¤itiminin tamamlanmas›ndaki eksiklikler, s›n›f›n yönetim ifline gündelik kat›l›m›n›n zay›flamas›na, aksamas›na, gerilemesine neden oldu. Bu ise, kendisini, yönetim iflinin, araya giren kademeler ölçüsünde y›¤›nlardan uzaklaflmas›, giderek daha dar organlarda, daha az say›da elde toplanmas› olarak ortaya koydu. Sovyet iktidar›, iflçi s›n›f› demokrasisiydi. Demokrasinin ikili anlam› çerçevesinde, öncelikle iflçi s›n›f›n›n s›n›fsal ç›karlar›n›n ifadesi, iflçi s›n›f›n›n egemenli¤iydi. Ayn› zamanda da demokratik, daha önce görülmemifl ölçüde demokratik bir devlet biçimi olarak, iflçi s›n›f›n›n bütününün eflitli¤i, özgürlü¤ü, yönetimiydi. Bunun temelinde de, iflçi s›n›f›n›n, tarihsel ç›karlar›n› gerçeklefltirebilmek, komünizm mücadelesini hedefine ulaflt›rabilmek için, zorunlu olarak, s›n›f›n bütünü için demokrasi olan, s›n›f›n bütününü yönetime katan bir devlete, bir devlet biçimine ihtiyac› olmas› yat›yordu. ‹flte bu ikincisinde, devlet biçimi olarak iflçi s›n›f› demokrasisinde ortaya ç›kan eksiklikler, kusurlar, baflka bozulmalara da izin verdi, yol açt› ve sonunda iflçi s›n›f› egemenli¤i olarak iflçi s›n›f› demokrasisinin ortadan kald›r›lmas›na kadar vard›. ‹flçi s›n›f›n›n iktidar› olarak Sovyetlerin y›k›lmas›na varan geliflmeler içerisinde, bu sonuca yol açan etkenler geriye do¤ru zincirleme ele al›nd›¤›nda, en bafltaki sorunlar olarak, daha iktidar›n oluflumu s›ras›nda iflaretleri görülebilen, iflçi s›n›f› demokrasisinin bu eksikliklerine ulafl›l›r. ‹flçi s›n›f›n›n demokratik e¤itiminin tamamlanmas›ndaki eksiklik, maddi ve manevi geliflmifllikteki yetersizli¤in, ekonomik ve kültürel gerili¤in, devrim öncesi demokratik mücadele deneyiminin h›zl› ama k›sa süreli oluflunun sonucuydu. Bolflevikler bu eksikli¤in giderilmesinin, iflçi s›n›f›n›n ve y›¤›nlar›n devlet ifllerine kat›l›m›n›n gelifltirilmesinin gere¤ini hep vurgulad›lar. Ancak bütün yaklafl›mlar›n›n böyle bir saptamayla uyumlu oldu¤u, bu anlamda bunun gereklerini yeterince yerine getirdikleri de söylene- mez. Buna bir örnek ‘tek-adam yönetimi’ sorunudur. ‘Tek-adam yönetimi’ belli ki, y›¤›nlar›n inisiyatifinin, kat›l›m›n›n, yönetiminin geliflmesine hizmet etmeyecek bir önermedir, uygulamad›r. Yukar›da aktar›ld›¤› gibi, döneminde iflyerinde disiplinin sa¤lanmas›, üretimin düzenlenmesi, art›r›lmas› için önerilmifltir. Ama rejimin niteli¤i, kaderi aç›s›ndan, y›¤›nlar›n demokratik kat›l›m›, inisiyatifi sorunu belirleyici bir özellikte olmufltur. Bu aç›dan sorunun ilkesel bir önem kazand›¤› söylenebilir. O zaman da tercih ilkelerden yana olmal›, ne pahas›na olursa olsun ilkelerden taviz verilmemelidir. Bu da y›¤›nlar›n yönetiminin gelifltirilmesi sorununa belirleyici bir önem verilmesi, üretim kay›plar›, maddi kay›plar pahas›na da olsa, bundan uzaklaflmaya karfl›l›k gelen ‘tek-adam yönetimi’ gibi uygulamalara, yöntemlere baflvurulmamas› anlam›na gelir. Bütün bir sosyalizm deneyiminin de¤erlendirilmesinde, onun ulaflt›¤› hedefler, elde etti¤i kazan›mlar, geçirdi¤i dönüflümler ve y›k›lmas›na kadar varan geliflmeler ele al›n›rken teorik öngörüler, karfl› karfl›ya olunan koflullar, baflvurulan uygulamalar, bunlar›n yol açt›¤› sonuçlar birbirleriyle karfl›laflt›r›lmak, bunlardan dersler ç›kartarak teorinin geliflmesi, zenginleflmesi sa¤lanmak durumundad›r. Bu aç›dan da incelemede ilk dikkati çekenler, teorik önermeler do¤rultusunda hedeflenenlerle koflullar›n zorlamas›yla bu hedeflerden uzaklaflmay› ya da gerilemeyi ifade eden uygulamalar aras›ndaki çeliflkilerdir. Bu noktada da herhalde önemli olan, ilerde daha güçlü bir biçimde hedefe do¤ru yürüyebilmek için at›lan geçici geri ad›mlarla, hedeften vazgeçme, dolay›s›yla karakterin de¤iflmesi, bozulmas› anlam›n› tafl›yan uygulamalar aras›ndaki ayr›md›r. Bu ayr›mlar›n yap›labilmesi için, yaflanm›fl tarih, söz konusu uygulamalar›n ulaflt›klar› sonuçlar›n› da sergileyerek, bunlar›n önerildikleri dönemlere göre, daha fazla kolayl›k sa¤lar. Bu çerçevede, örne¤in bir sürekli ordunun kurulmas›, iflçi s›n›f› demokrasisinin temel özelliklerinden birinde bir bozulma olarak görülürken, burjuva uzmanlar›n yüksek ücretler karfl›l›¤›nda çal›fl- 78 79 EK‹M DEVR‹M‹ KURTULUfi KAYNAKÇA t›r›lmalar› geçici bir geri ad›m olarak nitelenebilir. ‹leriki süreçte iflçi s›n›f› içerisinden uzmanlar yetifltirilerek burjuva uzmanlara gerek kalmam›fl ama sürekli ordu yerleflik bir özellik kazanarak kurumsallaflm›flt›r. Yeniden ayr›cal›kl› tabakalar yaratarak genel olarak ayr›cal›klar›n kald›r›lamamas› da elbette belirleyici sorunlardand›r. Ama bu, burjuva toplumundan devral›nm›fl yüksek ücret ödenen bir tabakan›n kal›c›laflmas› ile ayn› sorun de¤ildir. Buna karfl›l›k yarat›lan K›z›l Ordu, hep varl›¤›n› sürdürmüfl, devlet ayg›t› topluma, temsil etti¤i s›n›fa yabanc›laflt›¤›, bir bask› ayg›t›na dönüfltü¤ü ölçüde de, bunun kurumlar›ndan birini oluflturmufl, toplumun bask› alt›nda tutulmas›na hizmet etmifltir. Yeni kurulan Sovyet iktidar›n›n, önüne ç›kan sorunlar, zorluklar karfl›s›nda ald›¤› tutumlar, baflvurdu¤u uygulamalar, onun karakterini etkiledi¤i ve sürecin ileriki aflamalar›nda geliflimini, yönelimini belirleyecek özellikler kazand›rd›¤› ölçüde önem tafl›yordu. Genelde bu tarih, hedefler do¤rultusunda ileri at›l›m ve ard›ndan konumunu güçlendirmek için geri çekilme dönemlerinin birbirini takip etmesi biçimini ald›. Bu yaz›da aktar›ld›¤› gibi, Ekim Devriminden 1918 bahar›na kadar süren dönem, s›n›f mücadelesinin aç›k çat›flma biçimini ald›¤›, burjuva devletin y›k›ld›¤›, kapitalistlerin mülksüzlefltirildi¤i bir dönemdi. Bu dönemde uç veren e¤ilimler daha sonra iç savafl s›ras›nda çok daha büyük ölçekte ortaya ç›kt›lar. 1918’in bahar›ndan yaz›na kadar süren dönem ise, burjuvaziye karfl› sald›r›n›n durduruldu¤u, ele geçirilenlerin, kazan›mlar›n sa¤lamlaflt›r›lmas›na öncelik verilen, bu amaçla geri çekilme yönünde ad›mlar›n da gündeme geldi¤i bir dönemdi. Bu önermeler de NEP döneminde yeniden üstelik çok daha genifl bir ölçekte ileri sürüldüler. Ekim Devriminin hemen ertesinde iç savafl›n bafllang›c›na kadar yaflanan bu iki dönem, daha sonraki dönemlerin özelliklerini küçücük bir ölçekte de olsa tafl›malar› ve o dönemlerin uygulamalar›n›n iflaretlerini, ipuçlar›n› sergilemeleri bak›m›ndan önem tafl›r. Sözü edilen daha ileriki dönemler ise, baflka yaz›lar›n konusunu olufltururlar. V. I. Lenin, Collected Works (Toplu Eserler), Progress Publishers, Moscow, 1977 V. I. Lenin, Ne Yapmal›?, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1977 V. I. Lenin, ‘Sol’ Komünizm, Bir Çocukluk Hastal›¤›, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1978 G. Zinovyev, History of the Bolshevik Party (Bolflevik Partisi Tarihi), New Park Publications, London, 1983 80 81 KURTULUfi KAP‹TAL‹ST DEVLET‹N TEMEL ÖZELL‹KLER‹ CEM‹L TUNA M “Demek ki, devlet, düflünülemeyecek bir zamandan beri mevcut de¤ildir. ‹fllerini onsuz gören, hiçbir devlet ve devlet gücü düflünü bulunmayan toplumlar olmufltur. Toplumu s›n›flara bölünmesine zorunlu olarak ba¤l› olan belirli bir ekonomik geliflme aflamas›nda, bu bölünme, devleti bir zorunluluk durumuna getirdi... Bu s›n›flar, vaktiyle ne kadar kaç›n›lmaz bir biçimde ortaya ç›kt›larsa, o kadar kaç›n›lmaz bir biçimde ortadan kalkacaklard›r. Onlarla birlikte, devlet de, kaç›n›lmaz bir biçimde yok olur.” (Engels) arksizmin devrimci özünden sapma, ilkin marksist devlet teorisi üzerindeki çarp›tmalardan geçmektedir. Bu aç›dan, devrimcilik ve reformculuk ayr›m›n›n en önemli k›staslar›ndan biri de devlet de¤erlendirmesi olmaktad›r. Marksizmden uzaklaflma sürecinde, bu sürecin ya bafl›nda ya da belli bir an›nda, mutlak olarak, buna uygun bir devlet de¤erlendirmesi de gerekli olmufltur. Lenin, Devlet ve ‹htilal’de, Marx ve Engels’in tezlerini, devletin rolünü, s›n›flar› uzlaflt›rmaya indirgeyen görüfllere ve as›l olarak da, “marksizmin, çok daha ince olan ‘kautskist’ bozulmas›”na savafl açm›flt›r. 83 KAP‹TAL‹ST DEVLET KURTULUfi Tabii günümüzde reformizme yelken açanlar›n, genel olarak marksizme, özel olarak da marksist devlet tezlerine iliflkin tahrifatlar›n›n ayn› zamanda ‘anti-kautskist’ olarak da çok daha inceltilmifl oldu¤u bir gerçektir. Bu aç›dan günümüzde kapitalist devlete iliflkin inceleme ve araflt›rmaya dayal› teorik çabalarda bulunurken, devletin temel ifllevine iliflkin marksist devlet anlay›fl›ndan kopmamak için baz› vurgular› tekrar ve tekrar yapmak gerekiyor. Üstyap›, en baflta hukuksal sistem ve devlet olmak üzere, nitelikleri ekonomik yap›n›n do¤as›yla aç›klanan ama ekonomik olmayan kurumlardan oluflur. Bunlar ekonomik olarak egemen durumda bulunan s›n›f›n siyasal iktidar›n› ve onun ideolojik tahkimini olufltururlar ve yeniden üretirler. Egemen s›n›f siyasal iktidar›n› devlet eliyle sürdürür. Fakat s›n›f iktidar›n›n kendisi bununla s›n›rl› de¤ildir, sisteminin içinde yer alan din, sendikalar, e¤itim sistemi, medya vb. gibi kurumlar egemen ideolojinin üretimi ve gelifltirilmesi anlam›nda (tabi ki devletin güvencesinde ve yine devleti meflrulaflt›rarak da) genel s›n›f egemenli¤inin sürdürülmesinde önemli ifllev görürler. Elbette ki devlet, bir s›n›f›n bir baflka s›n›f› ezmek için örgütlenmifl gücünden baflka bir fley de¤ildir ve s›n›f iktidar›n›n güvence alt›na al›nd›¤› ve sürdürüldü¤ü esas ve nihai araçt›r. Ama s›n›f iktidar›n›, egemenli¤ini sadece devletten ibaret saymak, s›n›f mücadelesinde devleti de anlams›zlaflt›rabilir. DEVLET “Devlet topluma d›flardan dayat›lm›fl bir erklik de¤ildir. Hegel’in ileri sürdü¤ü gibi, ‘ahlâk düflününün gerçekli¤i’, ‘akl›n imgesi ve gerçekli¤i’ de de¤ildir. Devlet, daha çok, toplumun, geliflmesinin belirli bir aflamas›ndaki bir ürünüdür; bu toplumun, önlemekte yetersiz oldu¤u uzlaflmaz karfl›tl›klar biçiminde bölündü¤ünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çeliflki içine girdi¤inin itiraf›d›r. Ama, karfl›tl›klar›n, yani karfl›t ekonomik ç›karlara sahip s›n›flar›n, kendilerini ve toplumu, k›s›r bir savafl›m içinde eritip bitirmemeleri için, görünüflte toplumun üstünde yer alan çat›flmay› hafifletmesi, “düzen” s›n›rlar› içinde tutmas› gereken bir erklik gereksinimi kendini kabul ettirir; iflte toplumdan do¤an, ama onun üstünde yer alan ve ona gitgide yabanc›laflan bu erklik, devlettir” (Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s. 217) ‹lk olarak marksist devlet kuram›n›n temel tezi buradan ç›kar, devletin, s›n›fl› toplumlara dair, s›n›f mücadelesinin bir ürünü ve bu mücadelede egemen s›n›f›n bir bask› arac› oldu¤u. Bu tezin genel olarak devleti bir araç olarak tan›ml›yor olmas›, basit bir araç oldu¤u anlam›na gelmiyor kuflkusuz. Araçtan araca fark var ve bu arac›n do¤ru bir flekilde tan›mlanmas› gerekiyor. Öncelikle ekonomik bak›mdan egemen olan s›n›f, siyasal egemenli¤ini sadece bir bask› ve zor ayg›t› olarak devlet eliyle sürdürmez, sürdüremez. Az›nl›k olarak ço¤unluk üzerindeki egemenli¤in sürdürülmesi toplumsal bir r›zaya da dayanmal›d›r. Bunun için egemen üretim tarz›na göre flekillenmifl –devletin de içinde yer ald›¤›– üst yap› devrede bulunur. KAP‹TAL‹ST DEVLET En özet ifadesiyle, kapitalist devlet, kapitalist üretim iliflkilerini korumak ve yeniden üretimini gerçeklefltirmek için, burjuvazinin iflçi s›n›f› ve di¤er ara s›n›flar üzerindeki bask› arac›d›r. Kapitalist toplum s›n›flardan olufltu¤u ve s›n›f mücadelesi sürekli varoldu¤u için, üretim araçlar›n›n sahibi egemen s›n›f olarak burjuvazi, kendi varl›k koflulu olarak kapitalist üretim ve mülkiyet iliflkilerini korumak ve sürdürmek zorundad›r. Bunu, toplumsal ideolojik ve siyasal egemenli¤i ile sürdürür. Sistemin bütün dokular›na ifllemifl kurumlar› ve gelenekleri ile ideolojik olarak sömürüyü gizleyerek varolan mülkiyet iliflkilerinin herkesin yarar›na oldu¤unu sunar ve ‘r›za’y› sa¤larken, esas olarak zoru içeren siyasal iktidar› devlet ile egemenlik sisteminin iflleyiflini sa¤lar ve cisme kavuflturur. Burada ideoloji ayn› zamanda devletin zorunu ve s›n›f yap›s›n› gizleyen bir ifllev de görür. Bunun için as›l olarak burjuva iktidar›n›n cisme büründü¤ü dev- 84 85 KAP‹TAL‹ST DEVLET KURTULUfi lete karfl› yürütülen siyasal mücadeleden, ideolojik mücadele de ayr›lmaz ve önemli bir yan olarak yürütülmelidir. Bu yaz› itibariyle sadece devlete iliflkin de¤inmelerle s›n›rl› olaca¤›m›zdan bu yana de¤inmeyece¤iz. Kapitalist devletin, burjuvazinin siyasal egemenlik arac› olmas›n›n ötesinde de¤inilmesi gereken yan›, kapitalizmin kendi yap›s›ndan kaynaklanan karmafl›kl›¤›d›r. Kapitalizmde burjuvazi siyasal iktidar›n› ulusal devlette gerçeklefltirir. Feodalizme karfl› mücadelesinde da¤›n›k haldeki k›rsal nüfusu kentlerde toplam›fl, üretim araçlar›n› merkezilefltirmifl ve mülkiyeti birkaç elde yo¤unlaflt›rm›flt›r. Bu da do¤al olarak politik merkezileflmeyi sa¤lam›flt›r. Bu politik merkezileflme, eflitlik ve özgürlük fliar› alt›nda burjuvazinin ç›karlar›n›n ulusal ç›kar olarak genellefltirilmesiyle, ulus ve ulus devlette sa¤lan›r. Bundan sonra, kapitalist devlet kapitalizmi korumak için iflçi s›n›f› üzerinde bir bask› arac› olmas›n›n yan› s›ra, yukarda de¤indi¤imiz gibi kapitalizmin bekas› için kapitalist üretim iliflkilerinin yeniden üretiminin gerçekleflmesini de sa¤lamak zorundad›r. Bilindi¤i gibi, kapitalizmin do¤as› gere¤i, art›kde¤erin de¤erlenmesi baflka yerde üretilen art›kde¤erin varl›¤›n› gerekli k›lar, bu da esas olarak kapitalizmin, tek bir sermaye olarak de¤il, birbirleriyle iliflki ve çeliflki halindeki birden fazla sermaye biçiminde varolmas›n› gerektirir. Burjuvazi aras›ndaki rekabet ve ‘savafl›m’ ile sermaye birikiminin sürdürülmesi aras›ndaki çeliflkiyi çözmek de kapitalist devlete düfler. Burada, kapitalizmin genel ç›kar›, devlet aç›s›ndan her fleyin üstünde gelir ve genel ç›kar burjuvazinin tek tek özel ç›karlar› taraf›ndan tehdit edildi¤inde, bunlar› engellemekle de yükümlüdür. Bu aç›dan devlet ayn› zamanda burjuvazinin de¤iflik kesimleri aras›nda do¤rudan bir mücadele alan›d›r. Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da söyledikleri gibi kapitalizmde, “modern devletin yürütmesi bütün burjuvazinin genel ifllerini yöneten bir komiteden baflka bir fley de¤ildir.” Anlafl›laca¤› gibi, buradaki tan›mda genel ifller kavram› özel iflleri, bütün burjuvazi kavram› da tek tek burjuvalar› varsayar. Buradan da kapitalist devlet için yeni bir kavram ortaya ç›kar ‘özerklik’. Çünkü devlet belli bir özerkli¤e sahip olmadan bu ifllevini yerine getiremez. Burada burjuvazi içindeki mücadelede burjuvazinin de¤iflik kesimleri devlet içindeki egemenliklerini gelifltirirler. Devletin özerkli¤inin ve burjuvazinin iç mücadelesinin s›n›rlar› ise kapitalizmin ekonomik temeli ile s›n›rlanm›flt›r. Bu anlam›yla da bir zorunluluk olan özerklik kapitalizmin s›n›rlar› içerisinde kalan görece bir özerkliktir. 86 87 BÜROKRAT‹K MEKAN‹ZMA Kapitalizmin geliflimine paralel biçimde, –temel olarak de¤iflmese de bu geliflimin de¤iflik yerlerde ve de¤iflik biçimlerde oldu¤u göz önünde tutularak– görülecektir ki, kapitalist devlet önemli ölçüde geliflmifl ve yetkinleflmifltir. Kapitalist toplumlar›n ulaflt›¤› düzey itibariyle kapitalist devlet de buna uygun bir bürokratik mekanizmaya ulaflm›flt›r. Bu bürokratik mekanizma yaflam›n ve ekonomik alan›n her yönüne derinlemesine nüfuz etmekte ve bunlar› düzenlemektedir. Bürokrasi genel olarak burjuva s›n›f›n d›fl›ndan oluflmaktad›r. Burada temsili devlette, parlamento ve hükümet ile bürokrasiyi birbiriyle eflitlememek önemlidir. Burjuvazi tarihi olarak ortaya ç›k›fl›nda seçim mekanizmas› ve siyasi partileri kendi bölünmüfllü¤ü üzerinden dayatm›flt›r. Siyasi partiler burjuvazinin de¤iflik bölüntülerinin ç›karlar›n› temsil ederler. Parlamento da as›l olarak burjuvazinin kendi içindeki mücadelenin arenas›d›r. Bu anlamda parlamentolar genel olarak burjuvazinin bir kesiminin e¤iliminin yans›d›¤› (tabii uluslararas› sermayenin, emperyalist güçlerin e¤ilimleri bu yaz› konusu olmad›¤› için de¤inmiyoruz) kurumlard›r. Sivil ve asker bürokrasi ise parlamento d›fl›nda oluflmufllard›r ve s›k s›k parlamentoya ra¤men de (hatta onu la¤vederek de) ifl görürler. Parlamentarist sosyalist ak›mlar›n devlet konusun- KAP‹TAL‹ST DEVLET KURTULUfi daki yan›lg›lar›ndan biri bu olmufltur. Burada sorun bürokrasinin, –tek tek burjuvalara ve burjuva bölüntülerine ra¤men bile– kapitalizmin genel ç›karlar›n› hangi saiklerle koruduklar›d›r. Bunun temel yan›t› ulusal ç›karlard›r. Burjuvazi, tarih sahnesine ç›kt›ktan sonra ekonomik egemenli¤inin geliflimine paralel olarak siyasal iktidar›n›, kendi ç›karlar›n› ulusal ç›karlar olarak formüle edip ulusal devlette gerçeklefltirdi¤ini söylemifltik. Bu anlamda devlet örgütlenmesini, sürece yay›lm›fl bir flekilde, kan ba¤› ve toprak mülkiyeti esas› yerine, kapitalizmin iflleyifline vak›f olan, olabilecek bilgi ve yetenekte küçük-burjuvaziden oluflturmufltur. Kendisini ulusal ç›karlar›n ve ulusal devletin sahibi olarak gören bürokrasi, kendi ç›karlar›n› da ulusal ç›karlar›n ve ulusal devletin varl›¤›nda bulur. Ulusal devlet ve ulusal ç›karlar da varl›¤›n› ancak kendisini var eden kapitalizm koflullar›nda sürdürebilir. Bürokrasi, ulusal ç›kar›n, kapitalist giriflime ve kendi ülkelerinde kapitalizmin geliflimine ba¤l› oldu¤unu bilir. Bunun için de kapitalist giriflime mümkün oldu¤unca kolayl›k sa¤lama anlam›nda özenli davran›r. Zaman zaman burjuvalar›n arzular›na ayk›r› ifller yapmalar›, kesinlikle kapitalizm için en iyi koflullar› sa¤lamay› istemelerinden dolay›d›r. Burjuvazi ç›karlar›n› sadece iflçi s›n›f›na karfl› de¤il, di¤er ulus sermayelerine karfl› da korumak ister. Bunun için de en büyük silah› ulusal devlettir. Bugün emperyalizmde ba¤›ml› devletler için bu çok geçerli olmayabilir, ama uluslararas› sermaye, ç›karlar›n› ulusal devlet olarak emperyalist devletleri arac›l›¤›yla var edebilir. Onun için ulusal devlet ve –sermayenin ç›kar› anlam›nda– ulusal ç›karlar, kapitalizmin do¤as›nda vard›r ve kapitalizmin varolabilmesi için elzemdir. list devlettir. Bütün devlet tipleri gibi kapitalist devlet de de¤iflik biçimlere sahiptir. Bu durum egemen s›n›f›n bileflimine, devletin varolan yap› ve kurumlar›na, hak ve özgürlüklerin ölçüsüne ve s›n›flar mücadelesinin seyrine ba¤l›d›r. BURJUVA DEMOKRAS‹S‹ KAP‹TAL‹ST DEVLET B‹Ç‹MLER‹ Devlet tipleri egemen üretim tarz›na göre tan›mlan›rlar ve öyle an›l›rlar. Kapitalist üretim tarz›na tekabül eden devlet tipi kapita- Burjuvazi, feodalizme karfl› mücadelesini demokrasi bayra¤› alt›nda özgürlük ve eflitlik fliar›yla sürdürerek önce toplumsal sonra da siyasal egemenli¤ini gerçeklefltirdi. Kapitalizmin ilk dinami¤i olan özgür köylülük ve serbest rekabet ile feodalizmin tasfiyesi için burjuvazinin girdi¤i ittifaklar kapitalist devletin ilk karakterini de oluflturdu: Demokrasi, demokratik cumhuriyet. Kapitalizmin ilk aflamas›nda, serbest rekabetçi dönemde, demokrasi, üretici güçlerin özgür geliflimi için ekonominin bir gere¤iydi. Meta üretimine ve de¤iflimine dayanan kapitalizm, kendini ilk elden oluflturabilmek için serbest rekabet yoluyla ekonominin bütün dallar›nda kar› eflitleme çabas›nda olmal›yd›. Serbest rekabet ayn› zaman da serbest de¤iflime, pazara tekabül eder. Bu sadece kapitalistler aras› de¤il, kapitalistle bir meta haline gelmifl olan iflgücü aras›nda da cereyan eder. Pazarda herkes özgürce ve eflitçe karfl› karfl›ya gelir (Proleterle kapitalistin pazarda eflit ve özgürce karfl› karfl›ya gelifli, sömürüyü gizleyen önemli bir olgudur ayn› zamanda). Tabii üretim araçlar›n›n sahipli¤i, mülkiyet iliflkisi dolay›s›yla proleterle kapitalist aras›ndaki eflitlik ve özgürlük, tamamen biçimselken, burjuvazinin bütünü aç›s›ndan tamamen sahicidir. Yine unutulmamas› gerekir ki bu bir biçimsellik bile olsa do¤al olarak iflçi s›n›f›n›n hak ve özgürlük alan›n›n s›n›rlar›n› geniflletmifltir. Bu dönemde ekonominin temel kural› laissez-faire oldu¤undan devlet ekonomiye do¤rudan müdahale etmez. Seçimler ve genel oy mekanizmalar› ile tüm toplumun özgür ve eflit seçmenler olarak 88 89 KAP‹TAL‹ST DEVLET KURTULUfi kendi kendini yönetme yan›lsamas›yla sömürü iliflkilerini gizleyen devletin esas rolü, bu iflleyiflin devam›n› sa¤lamakt›r. Bunu da kapitalizmin geliflimi ve yeniden üretiminin engeli olabilecek proletaryaya karfl›, zor gücünü haz›r bekleterek, bu zor gücüyle iflleyifli sa¤layarak, kapitalizmin ve bütün burjuvazinin bekçili¤ini yaparak gerçeklefltirir. r›n mutlak kudretinde, hammadde kaynaklar›n›n vb., kapat›lmas›nda, banka sermayesinin yo¤unlaflmas›nda, vb. ortaya koyar. Her fley ekonomik tekele dayan›r.” (Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm, Toplu Eserler, c. 23, s. 42) “Demokratik cumhuriyet, kapitalizm için mümkün olan en iyi politik kabuktur ve dolay›s›yla sermaye, ... bir kere bu en iyi kabu¤u mülkiyetine geçirdikten sonra, iktidar›n› öyle güvenli, öyle sa¤lam bir biçimde kurar ki, burjuva-demokratik cumhuriyetteki hiçbir kifli, kurum, ya da parti de¤iflikli¤i, onu sarsamaz.” (Lenin, Devlet ve ‹htilal, Toplu Eserler, c. 25, s. 398) Demokratik cumhuriyeti kapitalizmin en iyi politik biçimi olarak anlatan Lenin, bunun en önemli yolunu da Engels’ten aktar›r, “Engels, demokratik cumhuriyette, ilk olarak, ‘görevlilerin do¤rudan çürümesi’ (Amerika) arac›yla, ikinci olarak da, ‘hükümetle borsa aras›ndaki ittifak’ (Fransa ve Amerika) arac›yla, ‘zenginlik, iktidar›n› dolayl›, ama o kadar da güvenli bir biçimde gerçeklefltirir’ diye sürdürür.” (Lenin, Devlet ve ‹htilal, Toplu Eserler, c. 25, s. 397) Bu anlam›yla, burjuva demokrasisi kapitalizmin serbest rekabetçi dönemine denk düfler. Demokrasinin s›n›rlar› bütün burjuvazi içindir. Eflitlik ve özgürlük bütün burjuvazi içindir. Proletarya için ise ilk bafl›ndan itibaren bir diktatörlüktür. OL‹GARfi‹K DEVLET Kapitalizmin serbest rekabetçi dönemi içindeki süreçte, üretim ve sermaye yo¤unlaflmaya ve merkezileflmeye bafllar. Bu durum ekonomik alanda tekelleflmenin ortaya ç›kmas›na ve ekonomik hayat› denetim alt›na almas›na yol açar. Tekelleflme küçük üretimin yerine daha büyü¤ünü ve daha büyü¤ünü almay› getirir. Sanayi sermayesiyle banka sermayesinin iç içe geçmesiyle oluflan mali sermaye, ekonomik düzeye egemen olur. Ve siyasi egemenlik de, art›k bütün burjuvazinin de¤ildir, buradan, mali sermaye üzerinde oluflan mali oligarfliye geçer. Bir bütün olarak üstyap› ve devlet de buna göre yeniden flekillenmeye bafllar. Kendini tekelci geliflimin do¤rultusunda gelifltirir ve yetkinlefltirir. Tekelci birleflmelere zemin haz›rlamak ve tekel kar›n› artt›rmak üzere, devlet art›k ekonomik hayata do¤rudan müdahaleye bafllar. Art›k devlet burjuvazinin gittikçe daralan bir kesimi olarak tekelci burjuvazinin ç›karlar›n› savunmay› görev edinir. Art›k laissez-faire kural› sadece bir avuç tekelci kapitalist için iflleyece¤inden, bunu sa¤lamak için oligarfli, devlet yönetiminde bizzat yer almaya bafllar ve devlete do¤rudan egemen olur. Tekelci dönemde devlet, daha küçük bir az›nl›k olan mali oligarflinin devleti olarak bürokratik ve militarist ayg›tlar›n› ola¤anüstü derecede güçlendirmek zorundad›r. Devlet yap›s›n›n karakterindeki bu de¤iflimle, bütün burjuvaziyi s›n›rlar› içine alan demokrasi, s›n›rlar›n› oligarfliye kadar daralt›r. Yani demokrasinin yerini oligarfli al›r. Serbest rekabetin yerini alan mali sermaye, özgürlük ve eflitlikten gittikçe daha fazla egemenlik temas›na geçer. Tekelci kapitalizm demokrasinin yerine oligarfliyi geçirirken, o art›k, “genel olarak demokrasinin, bütün demokrasinin inkar›d›r, onun taleplerinden sadece bir tanesinin ... de¤il.” Bu anlamda tekelci kapitalizm siyasi gericili¤e tekabül eder ve bütün demokratik haklara düflman olarak onlar› ortadan kald›rma e¤ilimindedir. “Ekonomik aç›dan emperyalizm ... kapitalizmin geliflmesindeki en yüksek aflamad›r, serbest rekabetin yerini tekele b›rakaca¤› kadar üretimin çok büyük ve muazzam boyutlara ulaflt›¤› aflamad›r. Emperyalizmin ekonomik özü budur. Tekel kendini, tröstlerde, birliklerde, vb., dev bankala- “Bu yeni ekonominin, tekelci kapitalizmin (emperyalizm tekelci kapitalizmdir) siyasal üstyap›s›, demokrasiden siyasal gericili¤e de¤iflimdir. Demokrasi serbest rekabete tekabül eder. Siyasal gericilik tekele tekabül eder.” (Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm, Toplu Eserler, c. 23, s. 43) 90 91 KAP‹TAL‹ST DEVLET KURTULUfi Kapitalizmin serbest rekabetçi döneminin temel karakteristi¤i olarak devlet biçimi burjuva demokrasisi iken, kapitalizmin tekelci döneminin karakteristik devlet biçimi oligarflik diktatörlük olmufltur. Oligarflinin s›n›rlar› ise ülkeden ülkeye, kapitalizmin geliflmifllik düzeyine, egemen ittifaklara ve ba¤›ml›l›k derecesine göre de¤ifliklik arz eder. Kapitalizmin iki döneminin karakteristik devlet biçimleri –ülkeden ülkeye farkl›l›klar arz etse de– bunlar olmakla birlikte, s›n›flar mücadelesinin düzeylerine göre, farkl› özellikler göstererek daha de¤iflik kapitalist devlet biçimleri de ortaya ç›kar. Bunlar›n belli bafll›s› olarak, askeri diktatörlükler ve faflizm biçiminde ortaya ç›kan devlet biçimlerini baflka bir yaz› konusu olarak ele alaca¤›z. sürdürme ve kuvvetlendirme amac›na yöneliktir. Yine Marx’›n vurgulad›¤› gibi kesinlikle onun (I. veII. ‹mparatorlu¤un Bonapartizmi) egemenli¤i alt›ndaki burjuva toplumu, “siyasal kayg›lardan kurtulmufl” olarak kendisinin bile beklemedi¤i bir geliflme göstererek bu dönemden kazanarak ç›kt›. Son söz olarak asla ak›ldan ç›kar›lmamas› gereken bir gerçek, “burjuva demokratik sistemin en ‘kararl›’ oldu¤u, s›n›f mücadelesinin en az keskin olmas› anlam›nda en ‘özgür’, en ‘legal’ ve en ‘durgun’ olan ülkeler”in bile proletarya üzerinde bir diktatörlük, bask› ayg›t› olmas›d›r. Ve bu anlamda, bunun üzerinden gelifltirilen devlet konusundaki kautskist çarp›tmaya karfl› Lenin’in sözleriyle noktal›yoruz, BONAPART‹ZM “... ‘modern temsilî devlet de, ücretli eme¤in sermaye taraf›ndan sömürülmesinin aletidir. Ancak, istisnaî olarak, savaflan s›n›flar›n birbirlerini dengelemeye o kadar çok yaklaflt›klar› dönemler olur ki, devlet gücü, görünüflte arac› olarak, o an için, ikisinden de belirli ölçüde ba¤›ms›zl›k kazan›r. ...’ 17. ve 18. Yüzy›llar›n mutlak monarflileri, Fransa’da Birinci ve ‹kinci ‹mparatorlu¤un Bonapartizmi ve Almanya’da Bismarck rejimi böyleydiler.” (Lenin, Devlet ve ‹htilal, Toplu Eserler, c. 25, s. 397) S›n›f mücadelesinde savaflan s›n›flar›n yani burjuvazi ve proletaryan›n birbirleriyle çok yak›n bir denge kurduklar›, iki s›n›f›n da birbirlerine egemenlik sa¤layamad›klar› bir dönemde ortaya ç›kar. ‹ki taraf›n da kazanamad›klar› ve yönetemedikleri bu dönemde, devlet iktidar›n›n bir süre ikisinden de ba¤›ms›zlaflt›¤› ve mümkün tek yönetim biçimi olarak ortaya ç›kan Bonapartizmdir. Fakat bu durum Marx’a göre de Bonapartizmin birbirleriyle mücadele eden s›n›flar aras›nda tarafs›z kald›¤› anlam›n› tafl›maz. Bonapartizm tüm s›n›flar› temsil etti¤ini iddia etse de onun varl›¤› ve do¤uflu asl›nda varolan toplumsal düzeni, mülkiyet iliflkileri anlam›nda nesnel olarak sermayenin emek üzerindeki egemenli¤ini 92 “Burada ‘teorik olarak’, ne devletin bir s›n›f egemenli¤i organ› oldu¤u, ne de s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n uzlaflt›r›lamaz oldu¤u reddedilir. Ama gözard› edilen ya da üstü örtülen fludur: E¤er devlet, s›n›f uzlaflmazl›klar›n›n uzlaflt›r›lamamalar›n›n ürünüyse, e¤er toplumun üzerinde ve ‘ona gitgide yabanc›laflan’ bir güçse, aç›kt›r ki, yaln›zca fliddete dayanan bir devrim olmaks›z›n de¤il, ayr›ca egemen s›n›f taraf›ndan yarat›lm›fl bulunan ve bu ‘yabanc›laflman›n’ kendisinde maddeleflti¤i devlet iktidar› ayg›t› da y›k›lmaks›z›n, ezilen s›n›f›n kurtuluflu olanaks›zd›r.” (Lenin, Devlet ve ‹htilal, Toplu Eserler, c. 25, s. 393) KAYNAKÇA F. Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1976 V. I. Lenin, Collected Works (Toplu Eserler), Progress Publishers, Moscow, 1977 93 KURTULUfi Sosyalist Demokrasi Tart›flmas› PROLETARYA ‹HT‹LAL‹, DÖNEK KAUTSKY VE ‘B‹Z‹M PLEHANOV’ HACI YILDIZ ‹LK SÖZ B Bilimsel sosyalizm kavram› ile bilim yöntemi ve felsefesi yer de¤ifltirilerek iflçi s›n›f› partilerinin bilimsel sosyalist (marksist) parti ile eflitlenmesi, konjonktürsel olabilecek olan iflçi s›n›f›n›n çok partili örgütlülü¤ünü genel teori düzeyine yükselterek bir yanl›fl yapm›flt›r. Bilimsel sosyalizm çok olamaz; tektir. Her ne kadar ‘tekel’i an›msatsa da, marksizmin de¤iflik partilerce savunulmas› durumu afl›lmas› gereken, komünistlerin birli¤ine yönelik ar›zi bir durumdur. u yaz› ile Türkiye’de seksenli y›llarda ve özellikle an›lan dönemin ikinci yar›s›nda sosyalist kamuoyuna mal olmufl ‘sosyalist demokrasi’ konusuna elefltirel ve karfl› bir bak›fl sergilenmektedir. M. Say›n’›n makaleleri ile infla edilen bu konu üzerinde yazarken ister istemez, bir M. Say›n elefltirisi de ortaya ç›km›fl bulunuyor. Bu ikisini birbirinden ay›rmak mümkün olmad›¤› için, yaz›n›n konusunun ‘sosyalist demokrasi’ mi yoksa M. Say›n m› oldu¤u sorulabilir. 95 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi Hem biri hem öteki ve hem de ikisi birden olmak zorunlulu¤undaki bu yaz›, esas olarak M. Say›n’›n kendi yaz›lar›n›n geliflmesini takip etmeye çal›flt›. Ak›p giden zaman›n; toplumsal ve tarihsel geliflmelerin karfl›s›nda, tarihten kendince ç›kard›¤› dersler ›fl›¤›nda konumlanma çal›flmas› olan ‘sosyalist demokrasi’ meselesi, yaz›l› edebiyat›n› olufltururken bir sonraki halkan›n nereye ç›kabilece¤ini görmek, marksist tarih ve toplum bilinci ile donanmay› gerektiriyordu. Bu tart›flma ve inflan›n ilk muhataplar› Kurtuluflçulard›. Ve do¤ald›r ki Kurtuluflçular›n bir ço¤u eksik donan›ml› girdi¤i bu tart›flma taraf›ndan belirlendi. Yaklafl›k yirmi y›la yak›n bir süre içine yay›lm›fl ve M. Say›n’›n kiflili¤i ve kaleminde cisimleflmifl ‘sosyalist demokrasi’ edebiyat›n› bugünden bakarak incelemek, foto¤raf›n bütününü görmek gibi baz› avantajlar› beraberinde getiriyor. Bu avantajlar› kullanmadan edemezdik. Okuyucu aç›s›ndansa bu durum bir zorluk oluflturmaktad›r. Birbirini zaman olarak birebir takip etmeyen ve esas olarak yaz›ld›klar› ba¤lamda de¤erlendirilmesi gereken makalelerden al›nt›lar, okuma güçlü¤ü yarat›yor. Ama bütün bu makale ve al›nt›lar (ÖDP Platformuna gönderilen mektuplar da dahil), ‘sosyalist demokrasi’ denen bütünü oluflturmaktad›rlar. Bu nedenle ba¤lamlar›ndan kopar›ld›¤› ileri sürülemez. Son on befl y›ld›r politik kiflili¤i ve teorik yaz›n› ‘sosyalist demokrasi’ bafll›¤› ile özdefl hale gelmifl M. Say›n, biz ikinci kuflak Kurtuluflçular aç›s›ndan bir idol olmufltu ve onun hata yapmas›n› beklemek olacak ifl de¤ildi! Her fleyi O’nun süzgecinden geçirerek ve onun gibi düflünerek yorumlamaya bafllay›nca, yaz›n›n oluflma sürecindeki de¤erlendirmelere elefltirel bakma flans›n› büyük ölçüde yitiriyorduk. Ama bir fleylerin ters gitti¤i ve farkl›, üstelik cepheden konumlan›fllar›n bafllad›¤› dönemden bu yana yaflananlar de¤erlendirildi¤inde görülecektir ki her anlaflmazl›¤›n taraflar›n›, yeni bir görüfl aç›s› edinmifl ‘sosyalist demokrasiciler’le, ‘eski paradigma’ içinde kalmakta ›srar eden ‘dogmatikler’ oluflturmaktad›r. Kurtuluflçular için önemli bir isim olan M. Say›n, kendi yazd›k- lar› ile de çeliflkiye düflerek bu yaz›n› oluflturmay› sürdürmüfl, att›¤› ad›mlardan sonra bir önceki ad›mla çeliflip çeliflmedi¤ini yeterince düflünmemifltir. Eskiden elefltirdi¤imiz ve neredeyse alay konusu yapt›¤›m›z s›k özelefltiri yapan baz› siyasi hareketlerden daha kötüsünü yaparak birbiriyle çeliflen yaz›, makale ve politikalar›n bir önceki ile çeliflenleri sadece görmezden gelinmifl, dogmatik olmamak ve de¤iflen flartlar savunular›n›n arkas›na saklan›lm›flt›r. Bunun bir nedeni ya da nedenlerinin olmas› gerekir. Bu uzun yaz›n›n bafllang›c›nda ‘nedenlere’ iliflkin bir saptama yapmam›za yard›mc› olaca¤›n› düflünerek daha önce ÖDP’li Kurtuluflçular aras›nda gerçekleflen ayr›flma üzerine 1998 y›l›nda M. Say›n’›n gönderdi¤i mesajda yazd›klar›n› aktaral›m: Anlafl›lmas› zor bir fley daha var. 1998 y›l›, seksenlerin bafllar›yla hangi ölçütle karfl›laflt›r›lmaktad›r ki, “koflullar›n çok daha rahat oldu¤u” söylenebilmektedir. Ve acaba kimler “egemen s›n›flar›n fliddetli sald›r›lar›yla yüz yüze gelmemektedirler”, kimler de bununla yüz yüzedir? Her nas›lsa olmufl olan bu ‘iyileflmelerin’ s›n›fsal karfl›l›klar›, politik tezahürleri neler olmufl olabilir? Örne¤in faili meçhuller, iflkenceler, yarg›s›z infazlar, gözalt›nda kay›plar, hak gasplar›, cezaevlerindeki ve genel olarak toplumdaki antidemokratik bask›lar (yasal ve yasad›fl›) ortadan kalkm›fl m›d›r? Darbenin ilk aylar›nda ya da 96 97 “Kurtuluflun ve sosyalizmin tarihinden ders al›nmam›flt›r çünkü, iki y›ld›r sürdürülen sorun çözme yöntemi ve ulafl›lan sonuç Kurtuluflun gelifltirdiklerine hiç uymamaktad›r. B›rakal›m sonradan gelifltirilmifl olanlar›, Kurtulufl çok daha ilkel dönemlerinde hareket içerisinde ç›kan problemleri örgüte mal etmeyi baflarm›fl, insanlar›n verilen kararlar üzerinde flöyle ya da böyle etkin olmas›n› sa¤lam›flt›r. Demokrasi konusundaki geliflmeler yafland›ktan sonra ise en karanl›k günlerde dahi tüm unsurlar›n› içine katabildi¤i tart›flmalar yürütmüfl ve bundan tüm bir hareket olarak ileri ad›mlarla ç›kmay› baflarm›flt›r. fiimdi; koflullar›n çok daha rahat oldu¤u, her nas›lsa egemen s›n›flar›n fliddetli sald›r›lar›yla yüz yüze gelinmeyen böyle bir dönemde (abç) tart›flmak olanakl› olmamaktad›r. Anlam›yorum: kabul etmiyorum.” (13 fiubat 1998) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi y›llar›ndaki özel koflullar›n ayr›cal›¤›n› unutmak anlam›na gelmesin bu sorular. Ama olumlu yan›t verildi¤inde bir türden politik aç›l›mlara denk gelebilecek olan bu sorular›n yan›tlar› kuflkusuz olumlu de¤ildir. Bu sorulara olumlu yan›t veren ve de tabloyu mümkün bulanlar çok uzun bir zamand›r yasal parti yolunda ilerleme kaydetmifllerdir! Bu sözlerden çok kesin anlamlar ç›karmamak gerekse de, zihinlere baz› sorular ça¤r›flt›rd›¤› yads›namaz. Birazdan sergilemeye çal›flaca¤›m›z ‘sosyalist demokrasi’ konusunun aç›l›mlar› ise bu yola giren Kurtuluflçular›n bütün yönelimlerini belirlemifltir. Ta ki ifl bir nevi demokrasicilik oyununa dönüflene kadar! Kuflkusuz bu oyunda egemenler de kendi iktidarlar›nca bir rol almay›, hiç de¤ilse suflörlük yapmay› istemifl de olabilirler! Bu da gözard› edilecek bir durum olmasa gerek? rek uygulamaya koyulmas›, bu tezi incelemeyi zorunlu k›lmaktad›r. Geçmiflteki tart›flmalar hat›rda tutularak yap›lacak bir haf›za tazeleme, Kurtuluflçular aç›s›ndan ‘sosyalist demokrasi’ tezinin bugüne nas›l gelindi¤inin anahtar meselesi oldu¤unu kan›tlayacak ve bugünün sorunlar›n›n bütün detaylar› ile anlafl›lmas›n› sa¤layacakt›r. Dayan›flmac› olmas›n› umduklar› partilerinden at›lma baflar›s› gösteren ya da istifaya zorlanan arkadafllar, ülkede, bir araya gelinmeden hiç bir demokratik ya da sosyalist meselenin gündeme al›namayaca¤›na inanm›fl olsalar gerek, ÖDP’nin egemen kesimine mektup yazarak, bir flekilde birlikte olmalar›n›n yararl› olaca¤›n› söylemeye bafllad›lar. Bu duruma nas›l gelindi¤i düflündürücü olsa gerek. Sazan bal›¤› gibi her parlayana atlad›¤›n› itiraf eden, sosyalist demokrasi tezinin bafl savunucusu Mahir Say›n, bu 12 y›ll›k deneyden, GÜNDEMDEK‹ KARMAfiA Kurtulufl Hareketinin bugünkü durumunu aç›klamak, hareketin parçalar›n› oluflturanlar aç›s›ndan oldukça çetrefil say›labilecek bir meseleyi oluflturmaktad›r. En az›ndan bugün ikisi, ÖDP sürecinden gelmekte olan ve ‘her nas›lsa’ oraya bir tarihte girmifl olan iki parças›, ÖDP’li Kurtuluflçuluk dedi¤imiz kategoriyi oluflturmaktad›r. Birinci say›m›zda da belirtti¤imiz gibi, “ÖDP’li Kurtuluflçuluk’un külliyat›nda ise ‘sosyalist demokrasi’ d›fl›nda hiçbir tez kalmam›flt›r.” (“Ç›karken”, KSD 1, Kas›m 2001, s. 11) Bu iddiay› ortaya att›ktan sonra en az›ndan çamur atmam›fl olmak aç›s›ndan, iddiay› kan›tlamaya çal›flmak sorumluluk (üstüme düfltü¤ü ölçüde bu sorumlulu¤u paylafl›yorum) gere¤idir. Üstelik ‘sosyalist demokrasi’ gibi her düzeyi kesen bir tez elinizde ise “daha fazlas›na ne gerek var?” diyenler de ç›kabilir ve bu tezin s›n›f mücadelesinin ve sosyalistlerin her türden ihtiyac›na karfl›l›k geldi¤i sav›yla karfl›laflabiliriz. ‘Sosyalist demokrasi’ tezinin seksen sonras› Kurtulufl külliyat›n›n baflat söylemi olmas› ve her türden politikan›n bu elekten geçirile- “Bütün ülkenin devrimcileri ve de Kurtuluflçular sosyalist demokrasi zemininde birleflin! Kaybedece¤iniz zihinsel zincirlerinizden baflka bir fley yoktur, ama kazanaca¤›m›z bir tarih ve yeni bir dünya vard›r…” (Kurtulufl 2001 1, s. 56) Asl›nda Mahir Say›n hakl›d›r. Çünkü ayn› derginin sayfalar›nda Kurtulufl 2001 imzal› yaz›da uzunca bir al›nt›yla aktar›rsak flöyle söylenmektedir: 98 99 dersini ç›karm›fl ve baflkalar›na da belletmeye bafllam›flt›r. ÖDP merkezini sahip olduklar› demokrasi anlay›fl› gere¤i hakl› bulduktan sonra esas olarak dönüp ‘sosyalist demokrasi’ meselesini yeterince kavray›p içsellefltiremediklerinden ötürü Kurtuluflçular› suçlamay› da ihmal etmemifltir: “Kurtuluflçular gerçeklefltirdikleri eylemle sosyalist demokrasiye nas›l uzak durduklar›n› onu bir vitrin süsü haline getirdiklerini gösterdiler. Bugünkü varolufl biçimi bile tek bafl›na bunu kan›tlamaya yeterlidir. Kim neden inans›n bu tutumun ikna edici bir özelefltirisi, aç›klamas› ortaya ç›kmad›ktan sonra. Sizde olmayan› siz bir baflkas›na nas›l verirsiniz. Söze vergi olmad›¤› için de istedi¤iniz sözü vermekte özgürsünüz.” (Kurtulufl 2001 1. s. 56) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ “Son 10 y›ll›k tarihimizde d›fl›m›za sosyalist demokrasinin önemini anlat›rken, içimizde karfl›l›kl› olarak birbirimizi sosyalist demokratik iliflkiler kurmamakla suçlamam›z köklü bir soruna iflaret eder. Sosyalist demokrasi nedir? Bir gelecek toplum tasavvuru mu, ço¤ulcu bir düflünüfl sistemi mi, proletarya iktidar›n›n sürdürülebilmesine ve kendisini sönümlendirebilmesine imkan verecek dünya görüflü mü, örgütsel iliflkilerimizi düzenleyen demokratik merkeziyetçi anlay›fl m›, iliflkilerimizi flekillendirmesi gereken politika yapma tarz› m›, bürokratik iflleyiflin panzehiri demokratik bir zihniyet mi?.. Sosyalist demokrasi nedir? ‹flçi s›n›f›-sovyet-parti aras›ndaki iliflkiler bütünlü¤ü mü, çok partililik mi, proletarya iktidar›n›n kendisi mi, demokratik merkeziyetçi iliflkiler bütünlü¤ü mü, e¤itenlerin e¤itimi mi, y›¤›nlardan ö¤renmek mi, s›n›f bilincinin tafl›nmas› m›?.. Sosyalist demokrasi nedir? Gerçekten de nedir? Etik bir seçme mi? Her düzeyde, herkesin özne oldu¤u, gelece¤in iliflkilerinin toplumsal proto-tipi mi? Bir tür varl›k olarak insan’›n özgürleflme prati¤i mi? S›n›f mücadelesinin gereklerini yerine getirmesinin ta kendisi mi? Nedir sosyalist demokrasi? Sosyalist demokrasi’yi körün fili tarif etti¤i gibi tarif etme yan›lg›s›na s›k s›k sürüklendi¤imizden kuflku duyulabilir mi?..... ...Evet, sosyalist demokrasi bütün sorunsallar› dikey ve yatay kesen, bütün düzeyleri dolays›z bir biçimde etkileyen bir flekilde ele al›nmal›d›r. Bu itibarla da onun kendinden menkul bir tan›m›n› elde etme çabas› bizleri yan›lg›lara sürüklemekten baflka bir ifle yaramamaktad›r. Her ad›mda, her düzeyde yeniden ve yeniden tan›mlanmal›, gelifltirilmeli, prati¤in karfl›s›nda s›nanmal›d›r. Bir bak›ma sosyalist demokrasiyi yaflam› (sadece bu an itibariyle de¤il dünya tarihsel ba¤lamda da) anlama ve de¤ifltirme prati¤i olarak görmeliyiz. Ama tekrar ve tekrar yeniden üretme becerisini göstererek.” (Kurtulufl 2001 1. s. 19) KURTULUfi bir fley ifade etmez. Arkadafllar›n dili varmayabilir ama söylenmelidir ki bu art›k marksizmin yeni türden bir kavran›fl› d›fl›nda bir fley de¤ildir. ‘Sosyalist demokrasi’ penceresinden bakmak, marksizmin ‹kinci Enternasyonalci yorumuna geri dönmek d›fl›nda bir fley de¤ildir. Bu konunun eskisinden daha baflka bir alg› düzeyini ifade etti¤ini ve meselelere art›k ‘sosyalist demokratik çerçeveden’ bakt›klar›n› söyleyen arkadafllar acaba ayn› temel do¤rulara daha derinli¤ine bakmak imkan›na m› kavuflmufllard›r? Asl›nda olan marksizm-leninizm denen bütünlü¤ün parçalanmas›d›r. Ne yardan ne serden vazgeçmeyen arkadafllar›m›z sonuçta bu kadar çok ‘sosyalist demokrasi nedir?’ sorusunu sorabilmektedirler. Körün fili tariflemesinden bir ad›m geri gitmeyip, bütünlü¤ü kurma çabas›ndan yoksun kal›rsan›z, Mahir Say›n tabii ki hakl› olur. A¤›rl›¤› a¤›rl›kla tarif ederseniz, asl›nda bir fley anlatm›fl olmazs›n›z. Arkadafllar da zaten, bu tarif çabas› içinde “onun kendinden menkul bir tan›m›n› elde etme çabas› bizleri yan›lg›lara sürüklemekten baflka bir ifle yaramamaktad›r” derlerken çaresizliklerini ifade etmektedirler. Hemen sonras›ndaki dipnotta da, “Bu de¤erlendirmeyi, Kurtulufl’un bir öbe¤i, Sosyalist Demokrasi ‹çin Kurtulufl olarak lay›k›yla yerine getirebilece¤imiz kuflkuludur. Ancak bu kuflku, bir de¤erlendirmeden kaç›nman›n gerekçesi olamaz. Böyle bir yaklafl›m tarih karfl›s›nda sorumluluktan s›yr›lmaktan baflka ne anlama gelir ki?” (Kurtulufl 2001 1. s. 19) Bu her fley olan ve bizce bu nedenle ‘hiçbir fley’ olan önemli konunun (‘sosyalist demokrasi’) bu kadar genifl bir yelpazede tan›mlanmaya kalk›fl›lmas› ve örne¤in marksizm ve ideoloji ya da marksizm ve sanat, marksizm ve politika, marksizm ve parti vb türden bir bafll›k oluflturmak yerine her fley oldu¤unun, her fleyin yeni türden ve yeni bir bak›fl aç›s›yla kavrand›¤›n›n söylenmesinden baflka demek yoluyla hali haz›rda dört bafl› mamur bir tan›ma ulaflamam›fl olduklar›n› itiraf etmifl olmaktad›rlar. Dayan›flman›n ve rekabetin dünyalar›na ait karfl›laflt›rmalar her ne kadar Mahir Say›n’›n ayn› say›da marksist devlet teorisinde ‘sosyalist demokratik çarp›tmalar›n›n’ sergilendi¤i yaz›s›ndaki kavramsallaflt›rma ile uyumlu olsa da, bu konunun içsellefltirilemedi¤ini kabul eden tilmizlerle, konunun uzman›n›n sosyalist demokrasi meselesinin anlafl›lamam›fl oldu¤unu itiraf etmesi, ortaya garip bir durum ç›karmaktad›r. Neredeyse yirmi y›ll›k bir konu teoride bir yere oturtulamam›flsa 100 101 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi ortada gerçekten de bir gariplik olmas› do¤al de¤il midir? Ve bu durum e¤iticilerin e¤itilmeleri meselesinin ciddi ele al›nmad›¤›n› kan›tlamaz m›? Her ne kadar e¤itici, sosyalist demokrasi meselesinin yeterince anlafl›lamad›¤›n› söylese de, biz biliyoruz ki kötü ö¤renci yoktur, kötü e¤itim ya da e¤iticiler vard›r. Tabi bir de müfredat! Bunun kan›t› olmas› aç›s›ndan ÖDP’li Kurtuluflçular›n ikinci bölü¤üne bir göz atmakta yarar var. Ama önce baflö¤retmen Mahir Say›n’›n en yak›nlar›ndan oldu¤u su götürmez olan ve kendisi de bir e¤itmen olan Veysi Sar›sözen’in söylediklerine bakal›m: Siyaset Üzerine” bafll›kl› yaz›s›n›n bitiflinde ‘Yeni Bir At›l›m ‹çin’ ara bafll›¤› alt›nda son 10 y›l›n ç›kar›lmas› gereken derslerini s›ral›yor. Bunlar s›ras›yla flöyle: “Bu ideoloji (dönekli¤in ve devrimci de¤erlere h›yanetin ideolojisi) en a¤›r y›k›m› Türkiye’nin bütün devrimci potansiyelini birlefltirmek gibi art›k safça diyebilece¤imiz bir niyetle kurdu¤umuz ÖDP’de yapt›. Y›k›m, bizim d›fl›m›zdaki devrimci çevrelere burun k›v›rmakla bafllad›…! fiimdi dönüp geriye bakt›¤›m›z zaman, bofla yitirilmifl bir befl y›l›n ac›s›n› ta içimizde duyuyoruz… Yan›lg›m›z bütün bu deneyimlerden bir sentez ç›kartma düflüncesi de¤il… Yaratt›¤›m›z partinin böyle bir sentez için elveriflli bir pota olamayaca¤›n› görmemek en büyük hatam›z olmufltur. Biz olsa olsa ispirto oca¤›n›n atefline dayan›kl› s›rçadan ya da camdan bir pota yapt›k. ‹çine koydu¤umuz deneyleri eritebilecek yüksek kok f›r›n›na ve o f›r›na dayan›kl› bir çelik potaya ihtiyaç oldu¤unu anlayamad›k…” (Kurtulufl 2001 1. s. 44) “..a) Kuruçeflme kulvar›n›n sonunun geldi¤i ve h›zla bu kulvardan ç›kmam›z›, b) befl y›ldan fazla bir zamandan beri içinde yer ald›¤›m›z ÖDP kulvar›ndan radikal bir kopuflu gerçeklefltirmemizi, c) yeni ve devrimci bir kulvar oluflturmam›z› gerektirmektedir. ÖDP kulvar›ndan radikal kopufl ideolojik, politik, örgütsel, etik vb. çok yönlü olmal›d›r. Bu kopuflun tarihsel niteli¤i Türkiye’de daha önce yaflan›lan yol ayr›mlar›ndan farkl› de¤ildir. Dolay›s›yla daha fazla sürünmeden, sorunlar›n çözümünü irademiz d›fl›ndaki geliflmelere b›rakmadan, her ad›m›n›n bilinçli ve somut hedefleri amaçlayan devrimci bir yönelimi, kararl› bir yürüyüfl hatt› yarat›lmal›d›r.... Sosyalist irade daima önünü ve yönünü bilerek yürümelidir. Stratejik hedeflere ba¤l› olarak sürdürülmesi gereken taktik hedefler bir eylem plan› ile belirlenmelidir. Baflka bir ifade ile kendilerini konjonktürün ortaya ç›kard›¤› araçlar ile özdefllefltirmeyenler, araç amaç diyalekti¤inin bilincinde olanlar, önünü görerek ve yolunu bilerek yürüyenler, bu sürece bilinçli ifadeler katabilme becerisini göstermeli ve sosyalist hareketteki bu yeni ayr›flmada sorumluluk üstlenmelidir. Yar›n çok geç olabilir ve biz bir kez daha istemeye istemeye‚ ‘geç kald›k’ özelefltirini yapmak zorunda kalabiliriz.” demek yoluyla, ilk at›flta on ikiden vurman›n zor oldu¤unu söyleyen ve bütün bir parti meselesini uzunca bir süredir, kadrolar›n, ‘sosyalist demokrasi’ ateflinde piflirilip, bunun kültürünü ald›ktan sonra çelik disiplinli parti olan proletaryan›n partisi meselesine el atabilecekleri iddias›n› tafl›yan (ki sonradan bu iddia da de¤iflmifltir) Mahir Say›n’a kat›lm›fl olur. Say›n’a göre ‘sosyalist demokratik kültür’ yerleflmeden proletarya partisi meselesine el atmak, t›pk› ço¤unluk olmadan iktidar› almak talihsizli¤ine u¤rayan iflçi s›n›f›n›n bafl›na gelenler gibi bütün kötülükleri pefli s›ra getirecektir. Acaba böyle midir? Teorik Politik Dergi Kurtulufl’un 11. say›s›nda fiaban ‹ba “Kriz ve fiaban ‹ba, Kuruçeflme sürecine ‘sosyalist demokrasi’ tezinin do¤al sonucu olarak girildi¤ini, bu yolla girilen ÖDP sürecinin bu tezin bir laboratuar çal›flmas› oldu¤unu anlam›fl olmal›! ÖDP egemen e¤ilimi kuflkusuz kendi hesaplar›n› baflka türlü yapm›flt›r. Ve onlar›n ‘sosyalist demokrasi’ gibi bir s›namalar›n›n olaca¤›n› düflünmek saçma olur. Ama yaz›n›n ilerleyen bölümlerinde Kurtulufl kimli¤inde Mahir Say›n’›n böyle bir tecrübeye kalk›flt›¤›n› gösterece¤iz. Zaten ilk at›flta on ikiden vurmak laf›yla bizim bir fley göstermemize de gerek kalm›yor. ÖDP sürecinden radikal kopufl ideolojik, politik, örgütsel, etik vb. çok yönlü olmal›d›r diyen ‹ba, bu kopuflun Türkiye’de yaflanan daha önceki yol ayr›mlar›ndan farkl› olmamas› gerekti¤ini de söylüyor.THKP-C ile ‘Yol Ayr›m›’nda ay- 102 103 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ r› düflülen Dev-Yol çizgisinden (ne yaz›k ki partiden at›larak) bir daha ayr›lmak gerekti¤ine göre, bu tespite hem evet hem de hay›r demek gerekecektir. Dev-Yol’la ayr›l›nd›¤› gibi ayr›l›nacaksa, bunun gereklerini hiç de¤ilse bu sefer yerine getirmelerini öneririz. Her ne kadar fiaban ‹ba, 10. say›lar›nda haz›rlad›klar› 25. y›l dosyas›nda, Kurtulufl Hareketi’ndeki bölünme ve ayr›lmalara dair bir ara bafll›kta, ayr›lmak/bölünmekle birlikte Kurtulufl çizgisinde kald›¤›n› söyledi¤i Sokak çevresinin zamanla kendini tasfiye etti¤ini söylese de, bu çevrenin bugün içinde bulundu¤u Kurtulufl Sosyalist Dergi, kendisinin önerisini ciddiye almaktad›r. “Sosyalist irade daima önünü ve yönünü bilerek yürümelidir. Stratejik hedeflere ba¤l› olarak sürdürülmesi gereken taktik hedefler bir eylem plan› ile belirlenmelidir. Baflka bir ifade ile kendilerini konjonktürün ortaya ç›kard›¤› araçlar ile özdefllefltirmeyenler, araç amaç diyalekti¤inin bilincinde olanlar, önünü görerek ve yolunu bilerek yürüyenler, bu sürece bilinçli ifadeler katabilme becerisini göstermeli ve sosyalist hareketteki bu yeni ayr›flmada sorumluluk üstlenmelidir. Yar›n çok geç olabilir ve biz bir kez daha istemeye istemeye ‘geç kald›k’ özelefltirini yapmak zorunda kalabiliriz.” Buradaki davete icabetle, arkadafllar›n bir kez daha ‘geç kald›k’ özelefltirisini yapmalar›n› istemedi¤imiz için ve kendimizi tan›mdaki, “kendilerini konjonktürün ortaya ç›kard›¤› araçlar ile özdefllefltirmeyenler” ifadesine uygun buldu¤umuzdan, davet edilen sorumlulu¤a icabet etmeyi uygun görüyoruz. ‹ba’n›n kopmak istedi¤i ve de radikal bir flekilde kopmak istedi¤i bir fley var ki bu kendini ÖDP çizgisi olarak gösteriyor. Bunun ne kadar samimi oldu¤unu tart›flmayaca¤›m. Tart›flabilece¤imiz ancak tutarl›l›k olabilir. Çünkü ayn› ‹ba, ÖSP yöneticilerine aç›k mektup yaz›p alt›na imza atanlardan. Ve flöyle diyor: KURTULUfi rin yeni bir sald›r›ya u¤ramas›na ve yay›lmac›, macerac› yönelime karfl› birlefltirelim...” (Teorik Politik Dergi Kurtulufl 11) En hafif deyimi ile iki arada bir derede kalmak olarak anlafl›lan bu pozisyondan radikal bir kopufl ç›kmayaca¤›n› ve her iki cenahtan ÖDP’li Kurtuluflçular›n alt›na imza atmak yoluyla ifade ettikleri taleplerin, ifade edilifl biçimi ile de Kuruçeflme sürecinin bir kopyas› oldu¤unu hat›rlatmak gerek. Ama ‹ba’ya bir fley daha hat›rlatmak gerekli ki, ço¤ulculuk sözünü çok kullananlardan olmas› nedeni ile, kopmak istedi¤i ama tan›mlayamad›¤› bu sürecin tan›m›n›, yine bütün bir ÖDP sürecini belirleyen ço¤ulculuk kavram›n›n ifade etti¤i ‘sosyalist demokraside’ aramas›nda yarar var. Çünkü içine girilen son 12 y›ll›k sürecin yani ‹ba’n›n kopmak istedi¤i sürecin temel belirleyeni, en az›ndan ÖDP’li Kurtuluflçular aç›s›ndan ‘sosyalist demokrasidir’. E¤er Kurtuluflçular, en hafif deyimle, geçirdikleri on y›l› s›n›f mücadelesi aç›s›ndan bir kay›p olarak görüyorlarsa, ki bu yönde ifadeleri aktard›k, bu sürecin de¤erlendirmesini de sa¤l›kl› yapmak gerekmektedir. Hele ki fiaban ‹ba gibi y›llar önce girilen yoldan flüphelenmekle ve ciddi itiraz yürütmekle birlikte bu yola girmeye ilkesel olarak karfl› ç›kmam›fl biri bunu bir kaç kere daha düflünmelidir. Örne¤in ‹ba sürecin bafl›nda flöyle bir hat›rlatma yapm›flt›: “.... Ancak, bu anlay›fl taraftarlar›na hat›rlatmak istedi¤im bir fley var: Bu tür iyi niyetli ve afaki birlik projeleri y›llar önce ve bugünkü döneme benzer bir dönemde, yani 1974-76 y›llar› aras›nda savunuldu. Bunun için yo¤un çaba sarf edildi. Ama sonunda hüsrana u¤ran›ld›.” (fiaban ‹ba, “Yeni Dönem Yeni Görevler”, Yeni Öncü 17, Ekim 1989, s. 58) “Önünüze koydu¤unuz örgütsel hedeflere hangi yoldan yürürseniz yürüyün, önerdi¤imiz politik bir iflbirli¤idir. Bu iflbirli¤inin ÖDP içi sorunlarla ilgili hiç bir önkoflulu yoktur. ÖDP’nin güçlerini savafla, otoriterleflmeye, emekçilerin savafl ekonomisiyle soyulmas›na, Kürtle- Mahir Say›n’›n bu 12 y›ll›k süreç için de¤erlendirmesi ‘sosyalist demokrasi’ aç›s›ndan bellidir. 10. say›daki yaz›s›nda Say›n, bu sürecin mutlaka olumlu etkileri olmufl oldu¤unu ve bunu da ileride görece¤imizi söylüyor. Veysi Sar›sözen, “flimdi dönüp geriye bakt›¤›m›z zaman, bofla yitirilmifl bir befl y›l›n ac›s›n› ta içimizde duyuyoruz.” diyor. fiaban ‹ba, bu süreci 12 y›la ve Kuruçeflme mant›¤›- 104 105 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi na kadar götürdü¤üne göre, ‘sosyalist demokrasi’ meselesini de masaya yat›rmay› göze alm›fl olsa gerek! “Sürece bilinçli ifadeler katmak” aç›s›ndan ‹ba’n›n davetine yan›t› bir süreden beridir sürdürmüfl oldu¤umuz, program ve program›n teorik zemininin somutlanmas› anlam›na gelen bir metinle ifade etmifl bulunuyoruz. “‹flçi S›n›f›n›n Komünist Program› ‹çin Temel ‹lkeler” dedi¤imiz ve Kurtulufl’un politik çizgisinin somutlanmas› olarak belirtti¤imiz bu metin, Kurtuluflçular›n ve tüm komünistlerin, asgari düzeyde ortakl›klar›n› ifade etmesi itibari ile birlik sorununa somut bir temel oluflturmaktad›r. Ve bu metnin tam karfl›s›nda ise ne yaz›k ki Mahir Say›n’›n ça¤r›s› durmaktad›r: “Bütün ülkenin devrimcileri ve de Kurtuluflçular, sosyalist demokrasi zemininde birleflin!” Uzun bir girifl oldu¤unu biliyorum. Ama yaln›zca benim için de¤il de, 84’ten bu yana ‘sosyalist demokrasi’ tezini anlamaya çal›flan bunca Kurtuluflçu için hala mu¤lak olan bu tez nas›l oluyor da birlik zemini olarak ileri sürülebiliyor. Bu tezin yeni bir tez olmad›¤›n› ve sonuç olarak ‹kinci Enternasyonal çizgisine ç›kt›¤›n› bafltan söyleyerek devam edelim. Bu arada bir çok kez farkl› farkl› isimler, ‘sosyalist demokrasi deneyi’ olan ÖDP için geçmiflteki T‹P ve RSD‹P örneklerini çekinmeden verebilmifllerdir. Lenin de Menfleviklerle beraber olmam›fl m›yd›? Ve hatta Marx da anarflistlerle! Bu tez iflçi s›n›f› iktidar›na ve bu merkezli demokrasi anlay›fl›na pek s›cak bakmamaktad›r. Ya da daha do¤ru söylersek zamanla bu merkezli kavray›fllarla ve do¤al olarak marksizm-leninizmle aras› aç›lmaktad›r. Bu da mant›ki tutarl›l›¤› gere¤i böyledir. Komünistler ve öncelikle Kurtuluflçular bilmelidir ki zamanla bu tez evrimini tamamlam›fl ve etkilerini ilk olarak demokratik devrim üzerinden iktidar anlay›fl›nda, buradan giderek, parti teorisinde göstermifltir. Demokrasi anlay›fl›ndaki optik kayma nedeni ile de ulusal mesele ve Kürdistan meselesinde ve en sonunda da do¤al olarak devlet teorisinde marksizmle aras›nda ciddi bir aç› oluflmufltur. Mahir Say›n’›n bütün Kurtuluflçular›n yüreklerinde ve zihinlerindeki ayr›cal›kl› yerini bilmedi¤imi düflünmeyin. Ama bu sat›rlarda yaz›lanlar› ciddiye almad›¤›n›zda, son on iki y›l›n iyi bir aç›klamas›n› yapmak zorunda kal›rs›n›z ve belki de bu sat›rlarda savunulanlar size bunun için gerekli malzemeyi sunabilir. Ama ben flimdiye kadar ÖDP sürecine girmifl Kurtuluflçular içinden yap›lm›fl iyi bir aç›klama yakalayabilmifl de¤ilim. Bir tek Mahir Say›n’›n “ilk at›flta on ikiden vurmak da her zaman mümkün olmuyor” savunusu d›fl›nda. Öyleyse karfl› ç›k›lamayan Say›n’›n bu tezinin bizi nas›l bir cendereye soktu¤unu sergilemek için, biraz geriye gidip, en çok da kendisinin eski yaz›lar›ndan yararlanaca¤›m› söylemeliyim. 106 107 U⁄UR MUMCU’NUN MARKS‹ZME KATKISI VE B‹Z‹M PLEHANOV! Mahir Say›n’›n bir makalesi var ve bu makale, Yeni Aflama’n›n toplat›lan say›lar›ndan birinde yay›nland›. Bu say›daki yaz›s›n›n bafll›¤›, “Proletarya ‹htilali, Dönek Kautsky ve Kenan Somer”. Makale, U¤ur Mumcu’nun köflesinde marksist proletarya diktatörlü¤ü tezinin reddinin marksizmin reddi oldu¤unu an›msatmas›na karfl› Kenan Somer’in itiraz›na, Mahir Say›n’›n müdahalesiyle ilgili. Say›n, proletarya diktatörlü¤ü üzerine Kautsky’ci çarp›tmalara, Kenan Somer’in yazd›klar› nezdinde karfl› ç›kar; marksist devlet teorisini ve ‘s›n›f mücadelesinin proletarya diktatörlü¤üne kadar götürülmesini kabul edenler marksisttirler’ tezini proletarya diktatörlü¤ünü tip ve biçim ayr›m›na tabi tutarak çarp›tan ve kendini marksist sayan Kenan Somer’e yan›t verir. Çünkü, Marx, kendinden önce gelenlerden fark›n› proletarya diktatörlü¤ünü formüle etmek olarak koymufltur. Say›n’›n keskin kalemi, bu çarp›tmay› yeterince sergiler ve teflhir eder. Ama daha sonra nas›l olmuflsa olmufl Mahir Say›n, Kenan Somer ile birlikte ayn› parti içinde yer almay›, kendi ve demokrasi ve sosyalizm anlay›fl› ile ba¤daflt›rabilmifltir. Bu makalenin bas›ld›¤› dergi (Yeni Aflama) toplat›ld›¤›ndan çok ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ az kifli bu makaleyi okuyabilmifltir. Ve ne yaz›k ki Say›n bu makaleyi bir daha hiç yay›nlamam›flt›r. Bu görüflleri hala savundu¤unu düflünmek isteriz. Buradan da makalenin Kurtulufl Sosyalist Dergi’de yay›nlanmas›n› öneririz. Ayn› kulvarda birbirini tamamlayan bir kaç makale daha var. Bunlar örne¤in, “Ehli Sosyalizm Atakta”, “Sosyalist Parti Üzerine”, vb. Kurtulufl hareketinin 80’den sonra bafllayan ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas›, Yeni Öncü dergisiyle birlikte, sosyalist solun gündemine oturmufl ve uzun bir süre gündemi belirlemiflti. Kuruçeflme sürecinin bafllamas›na ön gelen bu düflünsel ön haz›rl›k dönemi, ayn› zamanda Kurtulufl hareketinin iç gerilimlerine neden oluyor, uzun süren bir atalet ve politikas›zl›kla paralel gidiyordu. ‹çine girilen bu süreç, politika ve yap› de¤iflikli¤ine uygun ortam›n oluflmas›na ve bunun için gerekli zaman›n kazan›lmas›na yar›yordu. ‹ktidar mücadelesi vermek, iflçi s›n›f›n›n iktidar› için onun komünist partisini yaratmak hedefi unutulup baflka bir fleyle de¤ifltiriliyor, demokratik devrim anlay›fl›n›n savunusu, özü ve içi boflalt›larak, iflçi s›n›f› iktidar› için uygun koflullar›n haz›rlanmas› fleklinden, ço¤unluk olmadan iktidar olmas› istenmeyen iflçilerin di¤er s›n›flar› da yan›na al›p ço¤unlu¤u sa¤lad›ktan sonra iktidara yürümesinin tek biçimi olarak mutlaklaflt›r›l›yordu. Bütün bunlar bofllukta de¤il, ‘sosyalist demokrasi’ savunusu zemininde oluyordu. Parti ve demokratik devrim konusunda bafllayan heyelan devam ederek sürdü. S›rada demokrasi yani devlet biçimi olarak demokrasi ve ulusal soruna yaklafl›m vard›. Bu konudaki evrim ise flu iki al›nt›n›n s›ras›yla okunmas›ndan ç›kar›labilir: “Sosyalist demokrasi ile burjuva demokrasisi aras›nda hiç bir iliflki yoktur, önermesi ile ayakta durabileceklerini san›yorlar.” (“Sosyalist Demokrasi mi?”) Bu al›nt›n›n pefline, ÖDP içindeki Kurtuluflçular›n ayr›flmas› üzerine gönderdi¤i mektup/makalede ifade etti¤i; KURTULUfi adland›r›lan iflin sosyalist demokrasinin budanmas›ndan geriye kalandan baflka bir fley olmad›¤›n› anlamak zor olmasa gerek. Bizdeyse burjuva demokrasisi dedi¤imizden daha ilkel tutumlara rastlamak mümkün olabiliyor.” (Mahir Say›n,13 fiubat 1998) sat›rlar›n› okudu¤umuzda ne denmek istendi¤i daha netleflir: ‘Burjuva demokrasisi ile sosyalist demokrasi aras›nda nitelik fark› yoktur!’ Yavafl yavafl ve zamanla teorinin rengi de¤iflti, iflçi s›n›f› merkezi konumdan d›flland›. Bunun sonucunda, proletarya partisini de merkezi konumda tutman›n ‘anlam›’ yoktu. Çünkü baflka türden, s›n›f d›fl› politikalar gündeme çoktan girmiflti. Y›llar sonra yeniden sosyalist demokrasi tart›flmas›na girmek zorunday›z. Çünkü, politik olarak ÖDP’nin ç›kt›¤› yer ‹kinci Enternasyonal çizgisiyse ve Kurtuluflçular aç›s›ndan Kuruçeflme ile girilen yolun, teorik arka plan›nda ‘sosyalist demokrasi’ tezi bulunuyorsa, teorik ve politik olarak ç›k›lan yerin devrimci ve marksist-leninist olmas›n› beklemek zorlaflmaktad›r. Bu yaz›yla biz M. Say›n’›n ÖDP’li Kurtuluflçulara gönderdi¤i bir mektuptaki önerisine de uymufl oluyoruz. fiöyle diyordu Say›n: “Tarihen hoflunuza giden epeyce laf etmiflli¤im vard›r. Belli olmaz söylediklerimin aras›nda yine iflinize yarayabilecek bir fleyler ç›kabilir. Ç›kmasa bile iddialar›m› sa¤l›kl› bir biçimde çürütürseniz kendi mant›¤›n›z› kuvvetli k›larsan›z. Temel mant›k hatam› yakalar, bana da do¤ru yolu gösterme iyili¤ini yapars›n›z. Ama böyle enti püften noktalardan sald›r›rsan›z pek kazanaca¤›n›z bir fley olmaz.” (13 fiubat 1998) SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹ “Günümüzde sosyalizm mücadelesinin gelip t›kand›¤› nokta tam da demokrasi sorunudur.” “Demokrasi her türlü toplumsal iliflkinin tan›m› olarak sosyalizmden baflka bir fley de¤ildir. Böyle bak›nca burjuva demokrasisi diye M. Say›n ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas›na bu cümle ile girdi. Kapitalist dünyay› korkulu bir sevinç kaplad›¤›n› söyleyen Say›n, bat›l›lar›n sevincinin kayna¤›n›, SSCB’de görüfllerini özgürce söyleyebilmelerinde bulurken korkular›n› da fluna dayand›r›yordu: 108 109 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ “...ya Gorbaçov bu ifli baflar›r alt üst olufllara olanak tan›madan bat›l›lar›n elinden en güçlü silahlar›n› al›rsa ne olacakt›?” (“Sosyalist Demokrasi mi?”) Tabi böyle bir fley olsayd›, ne oldu¤unu görmüfl olurduk. Ama bu söylenenin “nas›l olaca¤›” daha anlaml› bir soru olarak beliriveriyor. Bat›l›lar›n elinden al›nacak olan nas›l bir fleydi? M. Say›n’›n bir çok yerde belirtti¤i gibi demokrasinin özü s›n›fsald›r. Hangi s›n›f için demokrasi sorusunun yan›t›, onun burjuva demokrasisi mi, proleterya demokrasi mi oldu¤unu bilertir. Daha sonras›nda Say›n, sosyalist sistemde de olmas› gereken demokrasiyi flöyle tan›ml›yor: “demokrasi bir devlet biçimi oldu¤u kadar bir yaflant› biçimidir de. Toplumsal geliflmenin temel dinamiklerini y›¤›nlar›n yarat›c›l›¤›n› ve bilimsel geliflmeyi içinde tafl›r.” (“Gorbaçov Reformlar› ve Demokrasi”) Sovyetler Birli¤inde politik yaflam›n cans›zl›¤›, kitlelerin politik yaflant›ya ve kurumlara ilgisizli¤i, demokrasinin, bir yaflam biçimi olarak demokrasinin, en az›ndan bat›daki kadar sosyalizmde de olmas› gerekti¤ini göstermektedir! Politik tahakküm ve taktik ile birlikte bilim ve bilimsellik dumura u¤ram›flt›r. Bu yüzden, “sosyalizmin örgütlenme özgürlü¤ünden yana oldu¤unu kavrayabilmek için bilimsel üretimin hangi temelde gerçekleflti¤ini kavramak gerekir.” (“Sosyalizm Örgütlenme Özgürlü¤üne Karfl› m›?”) E¤er baflar›l› olmak istiyorsa örgütlenme özgürlü¤ünü tan›mak, di¤er partilerin varl›¤›n› yasal güvenceye oturtmak zorunda olarak de¤erlendiriyordu Sovyetleri ve Gorbaçov’u. “Kuflkusuz yap›lan yanl›fllar›n faturas›n› faizleri ile birlikte ödeyece¤imiz bir vak›a idi.” Ama bütün bu ödemelere karfl›n, “sovyetler elbette ki yeni bir döneme giriyor ve bu dönem eskisine göre elbette ileri bir dönem olacak” (“Gorbaçov Reformlar› ve Demokrasi”) diye bir öngörüde bulunabilen Say›n, genelde bunun ön flart› olarak “...sosyalizmin kendi s›n›rlar› içinde bir ço¤ulculuk” (agm) kayd› düflüyordu. Ve iddia ediyordu ki: “...aç›kl›ktan, y›¤›nlar›n yarat›c› inisiyatifinden, elefltiri özgürlü¤ünden söz eden, tutarl› olmak istiyorsa, ço¤ulculuktan da söz etmek 110 KURTULUfi zorundad›r...” (agm) Kuflkusuz Gorbaçov’la girilen yolun eskisine göre daha iyi bir yol olaca¤›n› söyleyebilmek için, bugünden bak›ld›¤›nda, geçmiflte birikenlerin niteli¤i ve niye birikti¤i konusunda yanl›fl bir tahlile ve tahlil yöntemine sahip olmak gerekir. Aksi, girilen yolun her fleye ra¤men düzeltilebilir oldu¤unu önsel olarak kabul eder ki –üstelik Gorboçov’un beklemedi¤i engellerle karfl›laflt›¤›n› söylüyor M.Say›n (agm)– bu sahip oldu¤unuz sosyalizm anlay›fl›n›n ne kadar ‘sosyalist demokratik’ oldu¤unu da deflifre eder. M. Say›n, Gorbaçov’un yapt›¤› iflleri bu çerçevede onayl›yor ve bunlar› her fleye karfl›n, “sosyalizmin genel çerçevesine oturmufl” görmüyordu. “Sosyalizmin bafllang›ç ilkelerine” dönülmeliydi. Bu son söylenen de, “sosyalizmin kendi s›n›rlar›” tan›m›ndaki belirsizlik kadar kesin bir belirsizlikti. Daha sonraki makalelerde, M. Say›n bu belirsizli¤i ortadan kald›rmaya çal›flacakt›. Ama daha o günlerde belirginleflen bir gerçek vard› ki o da perestroykan›n, yeniden yap›lanman›n temelleri piyasan›n kurallar›na daha bir yaklaflt›r›l›yordu. Sovyetlerin ilk y›llar›nda ilgi konusu olmufl, Amerikan flirket yönetimi, baflka bir kavflakta, yeniden ilgi alan› haline gelmiflti ve bu durakta demokrasi ve ço¤ulculuk kavramlar› farkl› sonuçlar verecekti. Sovyet ekonomisi tam bir kaosa sürükleniyordu. Ve bu s›rada: “..Perestroyka program›nda piyasan›n rolü daha bir önem kazan›rken, planlaman›n rolü gözden düfltü. 1990’da piyasa sosyalizminin özgün perestroyka görüflünden befl y›l sonra, reform yaln›zca piyasa yönelimli bir do¤rultuya girmifl görünüyor. Bu durumda Gorbaçov, Lenin ve Yeni Ekonomik Politikan›n (NEP’in) de¤il ama bir Piyotr Stolipin ve Bat›y› taklit ederek Rusya’y› modernlefltirmeye çal›flan son çarc› giriflimin bir mirasç›s› olarak ortaya ç›k›yor.” (Gary Fields, “Polonya: Gdansk’tan Piyasaya Dayan›flma”, Dünya Solu 8) Polonya örne¤inde M. Say›n’›n sorunu “...o zaman sosyalizm kimin için” (Sosyalist Demokrasi mi?) biçimindeydi ve yan›t flöyleydi: “Kendisi için sosyalizm diye bir kavram olamaz ve toplumun az›n111 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ l›¤›n› oluflturanlar, ço¤unlun r›zas› olmadan yönetmeye kalk›fl›rlarsa bunu ancak zor yoluyla baflar›rlar ki bunun ömrü de ebedi de¤ildir. Ne olursa olsun bir toplumsal onay zorunludur.” (agm) Say›n’›n yaz›lar›nda iflçi s›n›f›n›n demokrasisi olarak sosyalizm bir toplumsal onay kavram›n› referans al›r. E¤er bu toplumsal onay kavram› aç›lmaz ve kendi bafl›na tek k›stas olarak al›n›rsa marksizm alan›nda önemli bir gedik aç›lm›fl olabilir. Örne¤in, Polonya örne¤inde toplumsal onay hiç de iflçi s›n›f›na iktidar yolunu açmam›flt›. Bafllang›çta Walesa; “... ben bir iflçiyim ve iflçiler hiçbir zaman kapitalizmi desteklemediler” aç›klamas›n› yap›yordu ve hedefi, “iflçiyi iflçinin efendisi yap›p ... bütün yönleriyle sosyalizmin kapitalizmden çok daha iyi olaca¤›n› ...” [Dünya Solu, s8) göstermekti. Sorunsal M. Say›n’la ayn› gibi gözükmektedir. Demokrasi silah›n› kapitalizmden al›p sosyalizmde ona karfl› kullanmak. Üstelik Say›n’›n ço¤ulculu¤unun ve demokrasisinin s›n›rlar›, “sosyalizmin kendi s›n›rlar›” ya da “bafllang›ç ilkeleri” ile belirlenir. Ve bunu di¤er makalelerinde, özellikle Orhan Dilber’le polemi¤inde, “özel mülkiyete karfl› olmak” ve bunun savunulaca¤› platform olarak da “sovyet iktidar›” olarak koymaktad›r. Walesa’n›n önde gelen dan›flmanlar›ndan Geremek, “kamu mülkiyeti sorunu kesindir (Polonya’daki) sisteme, sosyalist oldu¤u için de¤il, yeterince sosyalist olmad›¤› için (Dayan›flma taraf›ndan) karfl› ç›k›lmaktad›r.” (agd) aç›klamas›yla M. Say›n’la ayn› sorunsal›n içinden konuflur. Walesa ve Geremek için tek fark, pratik tarihi bir tecrübenin içinden konuflmalar›d›r. Bilinen teflbihle aç›klarsak tek fark, onlar›n tafl›d›klar› küfede, M. Say›n’›n küfesine göre oldukça fazla yumurta bulunmas›d›r. Fazla bir zaman geçmeden Walesa, “serbest piyasa sistemine h›zl› geçilemedi¤inden” yak›n›r oldu. Say›n ise, komünist parti hedefinden giderek uzaklaflarak farkl› eylem birliklerinin içinde mümkün olaca¤› bir partinin bugünkü duruma daha uygun olaca¤›n› kabul etmeye bafllad›. KURTULUfi SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹N‹N TANIM ÇERÇEVES‹ ‘Sosyalist demokrasi’ için bir tan›m çerçevesi kurmak ve bu çerçevenin içinde bir demokrasi üzerinden sosyalizmi tariflemek al›fl›k olunan›n tersine bir tarz olarak belirir. Sistemin merkezine bir demokrasi oturtulur: “Sosyalizm kendi çerçevesini sa¤lam bir biçimde tan›mlay›p tüm toplumun onaylad›¤› temel ilkelere ba¤l› kalarak, ço¤ulculu¤u seçmedi¤i müddetçe demokratikleflemez, sosyalist insan› yaratma konusunda sa¤lam ad›mlar atamaz.” (“Sosyalist Demokrasi mi?”) Ço¤ulculuk, demokratik bir sosyalizmin ön kabulü olarak al›n›yordu ve bu ön kabul de flöyle tan›mlan›yordu: “Sosyalizmi benimseyen çerçevedeki örgütlenme özgürlü¤ünün s›n›rs›z olmas› gerekti¤ini savunanlara karfl› ‘ilkel burjuva demokrasisinden bahsediyorlar. Sosyalist demokrasi ile burjuva demokrasisi aras›nda hiçbir iliflki yoktur’ önermesiyle ayakta durabileceklerini san›yorlar... Ama örgütlenme özgürlü¤ünü teke indirmifl olan bir yap›n›n nas›l demokrasi olabilece¤ini ve s›n›f muhtevas›n›n bunu nas›l zorunlu k›ld›¤›n› anlatabilen flimdiye kadar ortaya ç›kmam›flt›r.” (“Sosyalizm Örgütlenme Özgürlü¤üne Karfl› m›?”) fiimdi elimizdeki halka “örgütlenme özgürlü¤üdür” ve bunu gerekçelendirmek için çok çaba sarf etmeye gerek yoktur. Temel hiç bir metinde, teorinin orijininde tek partililik yoktur. Ve yaflanan pratik bu dogmay› teoriye mal etmifltir. Örne¤in bu hakl› önermeye Komünist Manifesto’dan destek bulunabilir. Tabii bir kay›t koymak zorunludur. Bu temel metinde di¤er iflçi s›n›f› partileri ile komünistlerin (komünist partinin) iliflkileri aç›klanmaktad›r. Teoride çok partilili¤e referans yap›labilir. Ama di¤er partilerin komünistlerle ve onlar›n partisiyle eflitlendi¤ine bir kan›t bulunamaz. Bizim kayd›m›z da “sadece” budur. Örgütlenme özgürlü¤ü halkas›na as›l›nca bir önceki halka, bilim ve bilimsellik halkas› olarak belirir: “Sosyalizmin örgütlenme özgürlü¤ünden yana olmak zorunda oldu¤unu kavrayabilmek için bilimsel üretimin hangi temelde gerçek- 112 113 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ leflece¤ini kavramak gerekir. (agm) “Bilimsel üretimin temelleri nedir?” sorusu “sosyalizmin temelleri nelerdir?” sorusuyla ayn› yan›t parantezine al›n›yor ve bilimsel sosyalist (ya da marksist, komünist) olmak bu yan›ta ba¤l› k›l›n›yordu. M. Say›n flöyle soruyordu ve asl›nda soru yan›t› içinden ç›kart›yordu: “Sosyalistler savunduklar›n›n bilimsel oldu¤unu, sosyalist ideolojinin bilimselli¤ini savunurlar. Acaba bu bilimsellik kendinden menkul mudur yoksa onun yönteminin bir sonucu mudur? Bilimsellik bir kere ele geçirildikten sonra kaybedilmeyecek tanr› vergisi bir durum de¤ildir. Ancak ayn› yolda devam edildi¤i müddetçe korunabilir. O halde flu soruyu sorman›n yeridir. Sosyalist partinin bilimselli¤inin güvencesi nedir?” (agm) Yazar, soruyu özgür tart›flma ortam›, “k›sacas› proletaryan›n partisinin bilimsel çizgisinin korunabilmesi için canl› bir tart›flma içerisinde olabilmesi zorunluluktur” diye yan›tlar. “Sosyalist Partinin bilimin kendi tekelinde olmad›¤›n› benimsemifl olmas› demek kendi d›fl›ndaki örgütlenmeyi de tan›mas› demektir”. E¤er tek parti dogmas›na saplan›l›rsa, “bu durum partideki tüm sosyalist iliflkilerin y›k›lmas› anlam›na” gelecektir. fiimdi demokrasi silah›n› ele geçirebilmek, “burjuva demokrasisinin kufla çevrilmifl özgürlüklerini” gerçekten uçan bir kufl olarak sa¤altabilmek için: “Aç›kl›¤›n sa¤lanabilmesi ve elefltirinin etkin bir silah haline gelebilmesi için de, farkl›laflan görüfllerin örgütlü ve dolay›s›yla güçlü bir biçimde kendilerini ortaya koyabilmelerinin güvenceleri ortada olmal›d›r. ... ... sosyalizmin benimsedi¤i yasall›k, kendisini benimseyenlere en genifl örgütlenme özgürlü¤ünü tan›yan bir çerçevede olmal›d›r.” (“Gorbaçov Reformlar› ve Demokrasi”) Örgütlenme özgürlü¤ünü teke indirmifl olan bir yap› M. Say›n’a göre demokrat olamazd›. Yine ayn› Say›n’ a göre: “kuflkusuz çok partililik, demokrasi sorununda bir flekildir. Ama 114 KURTULUfi temsili iliflkilerin varoldu¤u durumda bu zorunlu bir flekildir.” (“Sosyalist Demokrasi mi?”) Kuflkusuz s›n›f muhtevas› nereden bakarsan›z bak›n tek partilili¤i, zorunlu k›lmaz. T›pk› çok partilili¤in zorunlu olamayaca¤› gibi. Bu ancak öngörülebilecek, olas› bir durumdur. Komünistler iflçi s›n›f›n›n nihai hedefleri aç›s›ndan tarihsel ve bütünsel bir projenin savunucusudurlar. ‹flçi s›n›f›n›n parçal› yap›s›, kapitalizme karfl› mücadelesinde afl›lmas› gereken bir veridir. Komünist hedefleri do¤rultusunda kendi s›n›f›n›n birli¤ini sa¤layamazsa iflçi s›n›f›n›n mücadelesinde baflar›l› olmas›, hele hele topluma öncülük etmesi beklenemez. Bu yüzden demokrasi sorununda komünist partinin tuttu¤u yer, s›n›f›n di¤er kesimlerinin üstünde temellenen iflçi partilerininki gibi konjonktürsel, geçici de¤il, s›n›f›n öncüsü, tarihsel ve bütünsel ç›karlar›n›n savunucusu olarak stratejiktir. Bu hedef do¤rultusunda iflçi s›n›f›n›n birli¤i sa¤land›¤›, iflçi s›n›f› topluma öncülük etme yetene¤i kazand›¤› ölçüde, di¤er partiler, s›n›fs›z toplum hedefinin (bilimsel sosyalizmin) kendisinde cisimleflti¤i komünist parti karfl›s›nda anlams›zlaflacak, gericileflecektir. Komünist partinin kendisinin de gereksizleflece¤i koflullar en az›ndan bütün bunlar›n sonras›ndaki bir zaman dilimine denk gelecektir. Bu vesile ile ilgili olarak, M. Say›n’da çok s›k geçen bilim, bilimsellik ve bilimsel sosyalizm kavramlar›na da gelmifl bulunuyoruz. “Sosyalistler savunduklar›n›n, sosyalist ideolojinin bilimsel oldu¤unu savunurlar. Ama bu bilimsellik kendinden menkul müdür?” diye soruyor M. Say›n. Bizce kendinden menkul de¤ildir. Bilimsel ideoloji olarak sosyalizm asl›nda bir bilim olarak sosyalizm fleklinde tan›mlanmaktad›r. Marx ve Engels, kendi sosyalizmlerini yarat›rlarken kendilerinden önce gelenlere göre sosyalizmi, bir toplum projesi olmaktan, akla uygun bir projenin varolan gerçekli¤e dayat›lmak yoluyla onu de¤ifltirerek bu projeyi gerçeklefltirmek fleklinden ç›karm›fllard›r. “Modern sosyalizm” der Engels “gerçekte, bu çat›flman›n (üretici güçler ve üretim iliflkilerinin çat›flmas›) düflünce halinde yans›mas›ndan; bu çat›flman›n önce ondan en çok zarar gören s›n›ftan, iflçi s›n›115 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ f›ndan olanlar›n zihinlerindeki düflüncel (ideal) yans›s›ndan baflka bir fley de¤ildir.” (Engels, Anti-Dühring, [‹ng.] s. 325; [Türkçe] s. 427) Engels’e göre art›k sosyalizmin ödevi; “...olabildi¤i kadar yetkin bir toplum sistemi uydurmak de¤ildir; ama bu s›n›flar›n ve onlar›n uzlaflmaz karfl›tl›¤›n›n zorunlu olarak do¤du¤u tarihsel-ekonomik olaylar›n ard›flmas›n› incelemek ve böylelikle yarat›lm›fl olan ekonomik koflullarda, çat›flmaya son vermenin araçlar›n› keflfetmektir..” (Engels, Anti-Dühring, [‹ng.] s. 84; [Türkçe] s. 78) Bu nedenle kendi sosyalizmlerini, yak›n zamanlar›n sosyalizmine göre bilimsel yapan fleyin, di¤erlerinin bütün karfl› ç›k›fllar›na ra¤men “kapitalist sömürünün nerede oldu¤unu ve nas›l belirdi¤ini aç›kça göstermeye o kadar az güç yetirmeleri” olarak koyuyor, bundan öteye sorunu Marx’›n çözdü¤ünü, bunu da iki büyük buluflla yapt›¤›n› belirtiyor. Engels’e göre sosyalizm bu iki buluflla bir bilim olmufltur. “... materyalist tarih anlay›fl›n› ve art›kde¤er yoluyla kapitalist üretimin s›rr›n›n çözümünü, Marx’a borçluyuz” der Engels. Bilimsel sosyalizmi (marksizmi) savunan parti komünist parti olma ‘tekel’ini eline al›r. Bu gerçek kabul edildi¤inde, öznel bir alanda oldu¤umuz, sübjektif bir yarg›ya vard›¤›m›z belirtilmelidir. Di¤er partileri yasaklamak yetkisi hiçbir yasal güç taraf›ndan baflka bir partiye verilemez. Kitle deste¤inin büyüklü¤üne ya da küçüklü¤üne bak›lmaks›z›n her parti meflru ve yasald›r. Kitle deste¤i olmakla birlikte, sosyalizmin s›n›rlar›n› geriye do¤ru zorlamay› tercih eden bir parti, iflçi s›n›f›n›n bir partisi de olsa, komünistlerce, komünist partice komünizm çizgisinde görülemez. Komünist parti, di¤er partilere göre, sovyetik iktidar organlar›nda hiçbir ayr›ma sahip de¤ildir. Ama tüm gücünü ald›¤› marksizm alan›nda tektir. E¤er bu alanda baflka marksistler varsa sorun öznel ve ar›zidir ve komünistlerin birli¤i fleklini almas› kaç›n›lmazd›r. ‹flçi s›n›f› ve kitlelerin içinde ayn› hedefleri ve yöntemleri paylaflanlar; kafalar›ndan ç›kan fikirlere hayat› uydurmaya de¤il, hayat›n gerçekli¤ine uygun 116 KURTULUfi fikirleri savunmay› tercih edecekleri için birlik kaç›n›lmazlafl›r. Ayn› nedenle marksizm alan› d›fl›ndaki iflçi s›n›f› partileri ile birlik mümkün olamaz. Ama iflçi s›n›f›n›n komünist partisi tek olmal›d›r. M. Say›n’›n ‘bilimsellik ve bilimsel sosyalizmi’, bütün bunlar› bilmesine ra¤men, nas›l kullanmay› tercih etti¤ine bakal›m: “Kapitalizm koflullar›nda bir iflçi partisi rakipleri karfl›s›nda, iflçileri kazanabilmek için onlar›n ç›karlar›n› her fleyin üzerine koyar ve y›¤›nlarla bütünleflebilmek için elinden geleni yapar. Ama bu zorunluluktan kurtulmufl bir partinin y›¤›nlar› kazanabilmek için onlar›n ç›karlar›n›n do¤rudan savunucusu olmay› varl›k nedeni olarak görmesi zorunluluk olmaktan ç›kar.” (Sosyalist Demokrasi mi?) Say›n, bu pasajda aç›kça eflitlenmifl iflçi partilerinden ve bunlar›n rekabetinden söz etmektedir. Burada ideoloji alan›na iliflkin bir ihlal söz konusudur. Burjuva demokrasisine gerçekten biçimsel olarak benzemekten öte bir anlam vard›r bu sözlerde. Daha aç›k ifadeler de kullan›r Say›n: “Gene bu durumda parti kendini d›flar›dan denetleyen ve rekabet eden güçlerin varl›¤› koflullar›nda y›¤›nlara karfl› olan sorumluluklar›n› daha s›k› korumak zorundad›r.” (Sosyalizm Örgütlenme Özgürlü¤üne Karfl› m›?) M. Say›n özellefltirmeyi savunan bir burjuva iktisatç›s›n›n yöntemleri d›fl›nda yöntemler bulamaz m›yd›? Geldi¤imiz nokta, sovyetik kurumlarda rekabet eden iflçi s›n›f› partilerinden oluflan bir “sosyalist sistemdir”. Bu sistemde bilim ve bilimsellik ile sosyalizmin kurallar› neredeyse ayn›laflt›r›larak eflitlenir. Bu noktada Orhan Dilber’in önemli hakl›l›k derecesi içeren elefltirisi ile karfl›lafl›r›z: “Bu bak›fl aç›s›yla sosyalist demokraside çok parti zorunlulu¤unun savunusu, fikirlerin çat›flmas› yoluyla en do¤ruyu bulma ihtiyac›n›n sonucu olarak de¤il, ezilen sömürülen y›¤›nlar›n bütünlü¤ünden ve kolektif iradenin sa¤lanmas›n›n biricik yolu oldu¤u için savunulmal›d›r.” Bilimsel sosyalizmi, bilimcilik, bilim felsefesi ve yöntemi ile yer 117 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ de¤ifltirerek kullanan Say›n bu elefltiriye, “Do¤runun kriteri de –O. Dilber’in gene dili varmayabilir– bilimden baflka bir fley de¤ildir” fleklinde bir yan›t verir. Bilim de tek partinin tekelinde olmamal›; çok partinin tez ve politikalar›n›n tart›fl›ld›¤›/yar›flt›¤› sovyetik organlarda parmak say›s›yla yaflam alan› bulmal›d›r. Esas soruyu sorar M. Say›n, kendi yan›t›n› da verir: “Yanl›fl›n do¤runun kriteri sizin görüflleriniz mi olacak? Elbette ki her görüfl kendininkilerden emindir. Bizim ki do¤ru ama sizinki de çok do¤ru diye bir yaklafl›m biçimi olamaz.” (Sosyalist Demokrasi Proletarya Devletinin Kendisidir.) Bu sözlerden de, yanl›fl›n do¤runun kriterinin, “kendi görüfllerimiz” olamayaca¤› ç›kar. Kuflkusuz do¤rular›m›zda “›srarc›” olmamam›z› da ö¤ütlemektedir M. Say›n. Buraya kadar tan›mlamaya çal›flt›¤›m›z ‘sosyalist demokrasi’ çerçevesini, bilim ortam›n›n yarat›lmas›, fikirlerin örgütlenme özgürlü¤ünün garanti edilmesi, iflçi s›n›f› kitlesini sürekli kazanmak için belirli bir yar›fl içinde partiler vb. faktörler oluflturmaktad›r. Oldukça baflar›l› bir biçimde kavramsal bütünlü¤ü kurulan bütün bu faktörlerin, bilimsel sosyalizm kavram›n› sessizce bilim felsefesi ve yöntemiyle de¤ifltirdi¤i görülür. Bunun politik olarak ilk sonucu, komünist partinin di¤er partilerle eflitlenmesidir. Oysa komünist parti olmak için bilimsel sosyalizmi savunmak ve iflçi s›n›f›n›n ileri kesimlerinin örgütü olmak gibi iki faktör bilinir. Biri nesnel di¤eri öznel olan faktörlerden öznel olan›, Say›n’›n sorusuna, do¤runun kriteri nedir sorusuna, bilimsel sosyalizm olarak yan›t vermemize olanak verir. Say›n da bilimden, bilimsel sosyalizmi kastetse gerek! Sosyalist demokrasi yaz›n› bu çerçevede ilerlerken BTDK sürecine kat›lan Kurtulufl’a müdahale amac›yla, art›k iyice bir çorba olan fikirleri ifade etmek üzere, bir makale yaz›l›r. Makalede ‘sosyalist demokrasi’ perspektifi, o ana kadarki a¤›rl›k noktas›ndan çok daha genel ve maddi faktörlere kayd›r›lm›flt›r: KURTULUfi ne dayan›larak tart›fl›lmal›d›r. Bu imkanlar da devrimin gerçekleflti¤i ülke/ ülkelerin geliflkinlik düzeyi, pazar›n büyüklü¤ü, dünya pazar›na ba¤›ml›l›¤›, proletaryan›n ve di¤er emekçi s›n›flar›n büyüklü¤ü, bilinç ve örgütlenme düzeyi ile dünyan›n içerisinde bulundu¤u somut koflullara ba¤l›d›r.” (“Tart›flmalar ve Perspektiflerimiz”) Bütün bu tart›flmalar, neredeyse kurulan “dil cebirleri” sonunda bir ürün vermifltir. ‘Sosyalist demokrasi’ için elde bir tan›m vard›r. Daha do¤rusu çerçeve vard›r ve içinin nas›l doldurulaca¤›, tablonun renkleri, en nihayetinde “dünyan›n içerisinde bulundu¤u somut koflullara” ba¤lanm›flt›r. Belki de bu yerinde müdahale, y›k›lan kalelerin öneminin geçici bir fark edilifli olsa gerek. Demokrasi, sosyalist demokrasi meselesindeki optik kaymay› düzeltmeyi deneyen bu tan›m çerçevesi ne yaz›k ki bir daha kullan›lmadan sessizli¤e terk edildi. YANLIfi ÖN KABULLER Bilimsel sosyalizm kavram› ile bilim yöntemi ve felsefesi yer de¤ifltirilerek iflçi s›n›f› partilerinin bilimsel sosyalist (marksist) parti ile eflitlenmesi, konjonktürsel olabilecek olan iflçi s›n›f›n›n çok partili örgütlülü¤ünü genel teori düzeyine yükselterek bir yanl›fl yapm›flt›r. Bilimsel sosyalizm çok olamaz; tektir. Her ne kadar ‘tekel’i an›msatsa da, marksizmin de¤iflik partilerce savunulmas› durumu afl›lmas› gereken, komünistlerin birli¤ine yönelik ar›zi bir durumdur. Bu yanl›fl›n üzerinden biçimsel olarak burjuva demokrasisine yaklafl›lmas› esas sorunu teflkil etmemektedir. Esas sorun, “do¤runun kriteri bilimdir” yarg›s›n›n, bilimsel sosyalizmin yerine geçirilmesindedir. Kuflkusuz marksizm bir kez ele geçirildi¤inde kaybedilmeyecek bir konum, tanr› vergisi bir ba¤›fl›kl›k de¤ildir. Ve bir partinin etiketi ile tescil edilerek ebediyete kadar muhafaza edilemez. Bilimsel sosyalizmin güvencesi komünistlerdir ve bu da ideoloji alan›nda kazan›l›r. Partileri eflitleyerek de¤il. “Gerek sosyalizmin ve gerekse sosyalist demokrasinin gerçekleflme imkanlar› tart›flmas› dil cebri kurarak de¤il, somut koflullar›n analizi- “... Sonunda kendi öz toplumsal örgüt biçiminin efendisi olan insan ayn› zamanda do¤an›n egemeni ve kendisinin efendisi olur – özgür olur. 118 119 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ Bu evrensel kurtulufl eylemini yerine getirmek, modern proletaryan›n tarihsel misyonudur. Bu eylemin tarihsel koflullar›n› ve böylelikle do¤as›n› derinli¤ine anlamak, flimdi bask› alt›nda bulunan proleter s›n›fa, yerine getirmeye ça¤r›ld›¤› önemli eylemin koflullar› ve anlam› üzerine eksiksiz bilgi vermek, proleter hareketin teorik ifadesinin, bilimsel sosyalizmin görevidir.” (Engels, Anti-Dühring, [‹ng.] s. 346; [Türkçe] s. 450) Engels’in özlü anlat›m›n›n ifade etti¤i fley, bilimsel sosyalistlerin di¤er sosyalist ya da iflçi s›n›f› partilerinden ne yönlerden ayr›ld›¤›d›r. Komünistler iflçi s›n›f›n›n tarihsel ve bütünsel ç›karlar›n› savunmak noktas›nda di¤er sosyalistlerden ayr›l›rlar. Bu yetileri de savunduklar› sosyalizmin bilimsel temellere dayanmas›ndand›r. Tarihsel materyalist olmalar›ndand›r. DEVLET TEOR‹S‹ Bu tart›flman›n yaflamsall›¤›, yaflanan sosyalizm deneylerinin pratik ç›kmazlar› ve bu ç›kmazlara girilirken teoriye aksettirilen k›r›lmalar üzerinden alg›lanm›flt›. ‹kinci Enternasyonalin ekonomist marksizminin Üçüncü Enternasyonali ve Sovyet Devrimini çevreleyip esir almas› tespitinden hareketle, bir ekonomizm elefltirisi eksenine yerleflmiflti. Teoride k›r›lmalar›n ve çarp›tmalar›n resmiyet düzeyine kat›lm›fl olanlar›n› ay›klamak ve yetmifl y›ll›k prati¤in sundu¤u imkanlar› de¤erlendirmek gibi devrimci hedefleri vard› ve sorunun temelini, “iç savafl›n do¤urdu¤u özel konjonktürde yap›lmas› zorunlu k›l›nan ifllerin, teori düzeyine yükseltilmesinde yatmaktad›r. ‹ç savafl›n yaratt›¤› durum, Bolflevik partisinin bütün çabalar›na ra¤men, di¤er tüm partilerin karfl› devrimle birleflmesidir.” (“Bir kez Daha Sosyalist Demokrasi Üzerine”) fleklinde sapt›yordu. Bu saptama, yaflanan›n tersini teori ve mutlak olan durumuna yükselterek, çok partililik, ço¤ulculuk ve bünyesinde farkl› eylem birlikteliklerine olanak veren parti anlay›fl› düzeyine yükseldi. Teorideki bu çözülmenin devlet teorisi düzeyine sirayet etmemesi pek 120 KURTULUfi mümkün olamazd› ve biz bunu M. Say›n’›n Kurtulufl 2001 adl› dergideki “Devlet Üzerine” adl› yaz›s›nda görebiliyoruz. Kurtulufl hareketinin birikmifl yaz›n›n› an›msayanlar, en özgün ve geliflkin tezlerinden birinin devlet üzerine oldu¤unu ve sol literatürde önemlice bir hacim iflgal etti¤ini bilirler. Bunlar›n birço¤unun Mahir Say›n’›n kaleminden ç›kt›¤› da bilinir. M. Say›n’›n, T. Hobbes ve J. J. Rousseau’nun toplum sözleflmesini an›msatan, genifl kitlelerin devleti onaylarken ikna olmalar›n› ve ona meflrulu¤unu sa¤layan, tarihten bugüne ileri süregeldi¤i argümanlar› ayn› mant›k dizgesi ile s›ralad›ktan sonra, konuyu flöyle ba¤lad›¤›n› görüyoruz. “Rekabet devleti, devlet rekabeti ölümsüzlük iksiri verir gibi ha bire emzirir durur.” (Kurtulufl 2001 1) Öyleyse M. Say›n’a göre rekabetin karfl›s›na dayan›flmay› ç›karmak gerekmektedir: “Rekabet dünyas›n›n d›fl›nda bir de dayan›flma dünyas›n›n olabilece¤i elbette ki, insanl›k düflüncesinde insanl›¤›n kendisi kadar eskidir.” (Kurtulufl 2001 1) Oysa ki, rekabet ve dayan›flma, ayn› madalyonun iki yüzüdür. Topluluklar, s›n›flar, ister ezen isterse ezilen taraf olsunlar, dayan›flma eylemine rekabet ortam›nda ihtiyaç duyarlar, hem de rekabetin amac› neyse o yönde duyarlar bu ihtiyac›. Say›n’›n söyledi¤i gibi “rekabet dünyas›n›n d›fl›nda” tan›mlanabilecek bir dayan›flma ve bu yoldan var›labilecek bir özgürlük yoktur. Rekabet dayan›flmay› do¤urur. Bu yaz›n›n devlet üzerine ayr›nt›l› bir döküm yapmayaca¤›n› ama, demokrasi ve devlet iliflkisinde, s›n›flar›, tarihsel materyalizmi hiç kullanmadan, merkez güç devlet/yerel güçler ve çevre ikili¤i ile demokrasiyi temellendirmeye kalkt›¤›n› belirtelim. Bunu yapabilmek içinse, tarihsel olgular› marksist tarih anlay›fl›n›n d›fl›nda ele almak gerekir. M. Say›n bunu bir kaç kez yap›yor. ‹flte bunlardan biri: “Çinliler barutu bin sene önce bulup e¤lence için fiflek atarken, Av121 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ rupa’da feodal flatolar›n zapt edilmezli¤ine son verecek toplar gelifliyordu. fiehirlerden esen de¤iflim rüzgarlar› gittikçe tüm insanlar› sarmaktayd›. Hepsinden önemlisi birey olma ve birey olarak içinde yer alaca¤› siyasal ya da baflka türden kurumlarla sözleflme yapma gelene¤i yayg›nlaflmaya bafllad›. ‹flte bu demokrasinin de kurumlaflmaya bafllamas› demekti. Gelece¤in siyasal rejimleri de bu gelenekleri yok edemedikten sonra bunlar› içererek kurulmak ve varl›klar›n› bunlarla birlikte sürdürmek zorundayd›lar. Egemenli¤in varl›¤› sadece zora dayanmayacak ve r›zay› da içerecekse, baflka türlüsü mümkün de¤ildi istikrarl› bir yönetim için. Özgürlü¤ün tad›n› alanlar› denetleyebilmek onlar›n özgürlüklerini bir biçimde tan›makla mümkündü.” (Kurtulufl 2001 1, s. 50) Bu söylemin ‹sveç Sosyal Demokrat ‹flçi Partisinin (‹SD‹P) 1990 y›l›nda kabul etti¤i parti program›yla ayn› oldu¤u dikkatlerden kaçmayacakt›r: “Toplumun alt kesimlerinin toplumsal geliflmeyi etkilemeleri olana¤› do¤unca, birçok önemli konuda bu kesimlerin ç›karlar›na uygun yasalar ç›kar›ld›. Eflitlik ve güvenlik alan›nda önemli ilerlemeler sa¤land›. Yurttafllar›n büyük ço¤unlu¤u çok daha genifl özgürlü¤e kavufltu. Üretimin ürünlerinin giderek artan bir bölümü, kapitalizmin bölüflüm mekanizmas› d›fl›na ç›kar›larak, dayan›flma ilkesi uyar›nca halk›n ihtiyaçlar›na göre da¤›t›ld›. Yurttafll›k haklar›n›n gücü zamanla paran›n yerini ald›.” Yine M. Say›n’a göre: “Demokrasi bir yönetim iliflkisi, iktidar oluflturma biçimidir. Bireyin kendi hakk›nda verilecek kararda oy kullanma hakk›d›r.” (Kurtulufl 2001 1, s. 52) Ayn› demokrasi mant›¤› sözünü etti¤imiz ‹SD‹P Program›nda da karfl›m›za ç›kar: “Ne var ki, genel oy hakk›n›n ve siyasi demokrasinin kabulü bu koflullar› de¤ifltirdi. Siyasi iktidar üretim araçlar›n›n mülkiyetine de¤il yurttafll›¤a ba¤l› hale geldi. Böylelikle siyasi iktidar›n halk›n büyük ço¤unlu¤u ç›kar›na kullan›lmas›; sosyal geliflme ve de¤iflmeye yönelik halk taleplerinin gerçeklefltirilmesi mümkün oldu...” M. Say›n’a göre “... Bat› Avrupa insan› birey haline gelip, siyasal 122 KURTULUfi erki belirleme konusunda haklar elde etme peflinde” kofluyordu. Sözü edilen programa göre de bu haklar, “ayr›cal›klar›n hüküm sürdü¤ü eski topluma karfl› verilen mücadele sonucu kazan›lm›fl haklard›r” ÖDP içindeki Kurtuluflçular›n ayr›flmas›na müdahale amac›yla yazd›¤› makalelerden birinde M. Say›n, demokrasi ve sosyalizm anlay›fl›n›n nerelere vard›¤›n› flöyle sergiliyor: “Demokrasi her türlü toplumsal iliflkinin tan›m› olarak sosyalizmden baflka bir fley de¤ildir. Böyle bak›nca burjuva demokrasisi diye adland›r›lan iflin sosyalist demokrasinin budanmas›ndan geriye kalandan baflka bir fley olmad›¤›n› anlamak zor olmasa gerek. Bizdeyse burjuva demokrasisi dedi¤imizden daha ilkel tutumlara rastlamak mümkün olabiliyor.” (M. Say›n, ÖDP Kurtulufl platformuna gönderilen mektup, 1998) Esas olarak demokrasi meselesinin s›n›fsal olarak ve marksist temellerde ele al›nmas›n›n somutlanmas› olarak Temel ‹lkeler’deki flu pasajla bölümü bitirmek do¤ru olacakt›r. “Demokrasi, eflitlik, özgürlük, haklar, kapitalizmle, kapitalist üretim iliflkileriyle, –sermayenin güvenlik içinde dolafl›m, ticaret özgürlü¤ü, ayn› zamanda da iflgücünün topra¤a ba¤›ml›l›ktan, loncalardan, kastlardan özgürlü¤ü biçiminde– sermaye ve iflgücünün al›m sat›m özgürlü¤üyle ba¤lant›l› olmakla birlikte, genel olarak demokrasi, demokratik mücadeleler, iflçi s›n›f›n›n da ç›kar›nad›r. Demokrasi, demokratik kazan›mlar, bir yandan, kapitalizmin serbestçe geliflmesinin önündeki engellerin kald›r›lmas› olarak, kapitalizmin ve dolay›s›yla iflçi s›n›f›n›n maddi geliflmesi, güçlenmesi do¤rultusundad›r; di¤er yandan da, manevra, mücadele, kendini birlefltirme, e¤itme olanaklar› olarak iflçi s›n›f›n›n bilinçlenmesi, örgütlenmesi, manevi geliflmesi, güçlenmesi do¤rultusundad›r. Öte yandan demokrasi, tüm yurttafllar›n eflitli¤inin, özgürlü¤ünün, yönetme hakk›n›n biçimsel olarak tan›nd›¤› bir devlet biçimi olarak, –her devlet gibi– egemen s›n›f›n (bu durumda burjuvazinin) egemenli¤ini sürdürme arac›d›r; üstelik s›n›fsal egemenli¤ini biçimsel demokrasi örtüsüyle gizledi¤inden, burjuvazinin egemenli¤inin en emin biçimidir; dolay›s›yla gerçekte, egemen s›n›f burjuvazi için eflit123 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ lik, özgürlük, yönetme hakk›, demokrasidir. ...” (Temel ‹lkeler, 2.1) DO⁄U TOPLUMU MESELES‹ Yeni kurulan Sovyet devletinin üç önemli eksi ile ifle bafllad›¤›n› söyleyen M. Say›n, ilk ikisini (c›l›z proletarya, iç savafl) sayd›ktan sonra üçüncü olarak iç savaflla birlikte do¤u toplumu olma halinin esas olarak daha öldürücü oldu¤unu söylüyor. Biz olsak her koflulda iflçi s›n›f›n›n c›l›z olmas›n› birinci eksi yapard›k. Ama bu do¤u toplumu olma meselesinin, esas olarak demokrasiyi merkez güç/yerel güçler ekseninde ele almak için kullan›ld›¤› apaç›k ortada. Buna karfl›n Rusya kökenli Türk milliyetçilerinden Ahmet A¤ao¤lu’nun 31 Ocak 1924’te Hakimiyeti Milliye’deki makalesinde, Lenin’in ölümü üzerine yapt›¤› yorumunu ilginç olabilece¤i gerekçesiyle aktaral›m. Soylu s›n›ftan ç›kan düflünürlerin bu ifle (devrime) ön ayak olduklar›n›, Lenin’in de bu s›n›ftan oldu¤unu söyledikten sonra: “Fakat ifl iflten geçmiflti. ... Köylüler ve amele bu ülkücü ve liberal soylulara da inanm›yorlar: Onlar do¤rudan do¤ruya hükümeti, idareyi elde etmek emelindeydiler! ‹flte tam o zaman Lenin bu arzu ve emelin temsilcisi olarak beliriyor! ... Özet olarak denilebilir ki, Lenin bizzat Çarl›k usulünün ürünü oldu¤u gibi, Lenin’in ç›kard›¤› ink›lab›n ortaya koydu¤u manzaralar da ayn› usulün icabat›ndand›r! Lenin’in tarihi büyüklü¤ü milletin ve milli tarihin genel e¤ilim ve yönünü keflfederek flahs›nda temsil etmesinden ibarettir! Öteden beri Rus halkç›lar›n› ilhamland›ran bir belirleyici vard›r: ‘Zebilyabi ve vuliya’, yani toprak ve hürriyet! Lenin, komünizm nazariyesi ile bu fliar› gerçeklefltirmeye muvaffak oldu. Bütün afl›r›l›klar ve geri kal›fllar, Lenin’in arzular›na ra¤men ortaya ç›km›flt›r. Bir kere ink›lap vadisine girildikten sonra, içi hiddet ve garezlerle dolu halk›n bu gibi gösterilerine tahammül zorlu¤u has›l olur. Fakat zaman ilerledikçe bu davran›fllar kendi kendine yok olur ve ink›lap do¤al mecras›na girer” (aktaran Popüler Tarih 9, fiubat 2001) Lenin sonras› geliflmeler için de flöyle söyler A¤ao¤lu: 124 KURTULUfi “Önce Lenin’in Çarl›k usulüne indirmifl oldu¤u darbe o kadar derin ve esasl›d›r ki, bu usulün bir daha geri dönüfl olas›l›¤› kalmam›flt›r! ‹kinci olarak, Lenin –Rusya’ya yerlefltirmifl oldu¤u usul ile– bütün Avrupa ve Amerika sosyal yap›s›n› da esas›nda sars›nt›ya u¤ratt› ve bu yap›n›n dahi tehlikeye aç›k oldu¤u fikrini maddeten bütün insanl›¤a telkin eyledi” (agd) ‹fiÇ‹ SINIFI DEMOKRAS‹S‹ OLARAK SOSYAL‹ZM Reel sosyalizm pratiklerinin yenilgiye u¤ramas›, öncesinde bafllam›fl olan tart›flmalar›n artarak sürmesine neden oldu. Herkes yanl›fl›n nerede yap›ld›¤›n› ve neden yenilgiyle sonuçland›¤›n› ortaya ç›karmaya çal›flt›. Bu durum genel olarak halen sürmektedir. Ayr›ca bu konu üzerinde fikir üreten her kesim kendi sosyalizm anlay›fl›n›n üretti¤i perspektifle tarihe ve yaflananlara bakt›¤› için, kendi öznel teorisinin do¤rulanmas›n›, yaflanan deneyimde bulabildi. Ya da tersinden söylersek yaflanan pratik deneyimler öznel teorilerin do¤rulanmas› s›¤l›¤› ile ele al›nd›. Bu durumun bafll› bafl›na, tarihi bir yaz boz tahtas›na indirgemek oldu¤u ise unutuldu. Yaflanan deneyim, art›k kendi zenginli¤i ile birlikte teori ile karfl›l›kl› etkileflimini oluflturacak ve deneyimler, orijinden ne kadar sap›ld›¤›n›n yan›nda, ana kayna¤a katk›lar› ile birlikte, teorideki yerini alacaklard›r. Kuflkusuz bu varg›ya ulaflmak, orijindeki teorinin genel do¤rulu¤una dair bir fikir birli¤ini gerekli k›lar. Orijinde, yani sosyalizm kavray›fl›m›z›n temelinde marksizm bulunmaktad›r. Bunca deneyimden do¤rulanarak ç›kan ve kendisinden ne kadar sap›ld›¤›n›n yan›nda, deneyimle zenginlefltirilmesi gereken ise marksizmin kendisidir. Marksizm, teori alan› içerisinde, iflçi s›n›f›n›n bilimidir. Onun demokrasisini tarihsel ve s›n›fsal ba¤lam› içinde pratik olarak infla ve sonra da ilga etmeyi hedefler. Marksizm ad›na yaflanan sosyalizm deneylerini analiz edenler esas olarak yanl›fl› “demokrasi” sorunu olarak tespit etmifllerdir. Sorun böyle konulunca sosyalizm kavray›fl› da genel bir demokrasi meselesi olarak belirmifltir. Kabalaflt›rarak ve bütün tarihsel ayr›nt›lardan ar›nd›rarak söylemek gerekirse, “demokrasiyi gerçeklefltiremedi¤i için sosyalizm çökmüfltür” yarg›125 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi s› genel kabul görmüfltür. Kapitalistlerin demokrasisi yani burjuva demokrasisi, biçimsel olarak az›nl›k – ço¤unluk iliflkileri temeline dayan›r. ‹ronik olarak da say›ca bir avuç diye tan›mlanan burjuvalar, karar oluflum ve yürürlük aflamas›nda geri kalan ço¤unlu¤un üzerinden kendi s›n›fsal ç›karlar›n› gelifltiren uygulamalar› egemen k›larlar. Çünkü s›n›fsal düflünüfl ya da demokrasinin s›n›fsal karakteri bir seri dolay›m ile birlikte gizlenmekte ve genel ç›kar, toplumsal ç›kar gibi kavramlar ekseninde süreç iflletilmektedir. Literatürde söylendi¤i üzere ‘maddi hayat›n üretim tarz›, genel olarak, toplumsal, siyasal ve entelektüel yaflam sürecini koflulland›r›r.’ Kapitalistlerin ideolojik hegemonya araçlar›n›n maddi temelini ise bu önermede aramak gerekir. Burjuva demokrasisinin bir az›nl›k ço¤unluk iliflkisi fleklinde karfl›m›za ç›kmas›, kapitalistlerin, maddi hayat›n üretim tarz›n›n egemenleri/belirleyenleri olmalar›ndan kaynaklan›r. Özünde ise burjuva demokrasisi, özel mülkiyet sisteminin üzerinde yükselen kapitalist üretim tarz›n›n, tan›m› daha daraltarak söylersek, art›kde¤er üretiminin belirledi¤i çerçeve içinde bir özgürlük demektir. Kapitalizmin tarihi içinde oluflan toplumsal iliflkiler art›kde¤er üretimi ve sömürü iliflkilerinin belirledi¤i bir çerçevede geliflmifltir. Ve toplumsal özgürlükler bu eksenden kaynaklanan dolay›mlarla belirlenirler. Kapitalist iliflkilerin yeniden üretimine karfl› her geliflme özgürlüklerin (hem bireysel hem de toplumsal) s›n›r›n› oluflturur. Burjuvazinin iktidara yürürken müttefik olarak iflçi s›n›f› ve köylülü¤ün kendi yan›na kazan›lmas› sürecinde ileri sürdü¤ü formülasyonlarda tak›l›p kalan burjuva demokrasisi kavray›fl› ortaya ciddi bir problem ç›kartmaktad›r. Kapitalizmin egemen oldu¤u her yerde bir flekliyle burjuva demokrasisi vard›r. Bir siyasal rejimin ne kadar demokratik ve ne kadar özgürlükçü oldu¤u s›n›fsal dengelere, s›n›f mücadelesinin seyrine göre belirlenir. Bu noktada Marx’›n uyar›s› önemlidir. Fransa’da S›n›f Savafl›mlar› adl› çal›flmas›nda, “Burjuva cumhuriyetin gerçek do¤um yeri fiubat zaferi de¤il, Haziran yenilgisidir” der Marx. Burada vurgulanmak istenen aç›kt›r. Burjuva demokrasisinin s›n›r›, kapitalist üretim iliflkileridir ve bunu tehdit eden her geliflme burjuva demokrasisi ile çeliflmektedir. ‹flçiler ve köylüler devrimin devam›n› istediklerinde, kapitalistlerin iktidar›n› tehdit etmifller ve çat›flma kaç›n›lmaz olmufl, oluk oluk kan akm›flt›r. Tarihsel olarak burjuva demokrasisinin s›n›r›n› belirleyen de bu renk olmufltur. Az›nl›k – ço¤unluk iliflkileri fleklinde belirlenen demokrasi kavray›fl›, marksizmin demokrasi kavray›fl› ile uyuflmamaktad›r. Burjuva az›nl›¤›n iktidar›na karfl› baflka bir üretim tarz› ve baflka bir toplumsal iliflkiler sistemi hedefleyen iflçi s›n›f›, iktidar›n› az›nl›¤a ra¤men de kuracakt›r. Kuflkusuz iflçi s›n›f› iktidar› ço¤unlu¤un iktidar› olacakt›r. Tarihsel olarak devrim sürecinin nas›l geliflece¤i çok genel anlam›yla öngörülebilse de sürecin nas›l flekillenece¤i bugünden bilinemez. T›pk› burjuva demokrasisi gibi iflçi s›n›f› demokrasisi de biçimsel olarak az›nl›k – ço¤unluk iliflkisi fleklinde gerçekleflebilir. Burjuva demokrasisi de bir çok noktada parmaklar›n kalk›p inmesi anlam›nda sosyalist demokrasiden biçimsel olarak farkl› de¤ildir. Birincisinden fakl› olarak iflçi s›n›f› demokrasisi, mülkiyetin kolektif karakteri nedeniyle dolay›mlar› temizleyerek do¤rudan demokrasiye yaklaflacakt›r. Kolektif mülkiyetin ve üretimin toplumsal ihtiyaçlara göre gerçekleflmesinin bir sonucu olarak ço¤unlu¤un özgürlü¤ü ve kat›l›m› iflçi s›n›f›n›n savundu¤u demokrasinin, burjuva demokrasisinden fark›n› oluflturacakt›r. Kapitalist iliflkilerin yeniden üretimince belirlenen burjuva demokrasisinden farkl› olarak, komünizmin maddi alt yap›s›n›n oluflturulmas› ekseninde belirlenen sosyalist demokrasinin karfl›l›¤› bu yüzden s›n›fsald›r. Her ikisinde de biçimlenifl ço¤u durumda az›nl›k – ço¤unluk iliflkileri fleklinde belirlense de ‘maddi hayat›n üretim tarz›, genel olarak, toplumsal, siyasal ve entelektüel yaflam sürecini koflulland›r›r’ önermesi her birinde farkl› sonuçlar verir. ‹flçi s›n›f› kolektif üretimin olabilecek tek örgütleyicisidir. Kapitalist üretim tarz›n›n ba¤r›nda, nesnel olarak kolektif bir flekilde 126 127 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi yer tutan iflçi s›n›f›, bu üretim tarz›n›n karakterinden dolay› parçal› bir karaktere sahiptir. S›n›f›n birli¤i sorunu, ekseni çevresinde oluflturulacak toplumsal iliflkiler yelpazesi (ço¤unluk) nedeni ile stratejik bir meseledir. Nesnel olarak varolan çeliflkinin (emek – sermaye çeliflkisinin), ideolojik ve politik olarak kurulmas› gereken s›n›f›n birli¤i ekseni üzerinden afl›lmas›, iflçi s›n›f›n›n toplumsal öncülük misyonu ile iliflkilidir. ‹deolojik ve politik düzeyde kurulacak s›n›f bilinci, iflçi s›n›f›n›n eyleminin birli¤ine ve buradan giderek, burjuvazi ile ç›karlar› farkl›laflan s›n›f ve tabakalara öncülük noktas›na ulaflt›¤›nda, iflçi s›n›f› demokrasisinin tan›m›n› yapmak mümkün olabilecektir. Bu demokrasi ço¤unlu¤un demokrasisidir ve motor gücü iflçi s›n›f›d›r. Kolektif üretimin ekseninde oluflan toplumsal iliflkiler çerçevesince belirlenir ve s›n›r› buradan geçer. Özel mülkiyetin kald›r›lmas› ile tan›mlan›r. 1- Üretimdeki konumu nedeni ile iflçi s›n›f›n›n kapitalizme müdahale etme ve kapitalizmi engelleme; kolektif üretici olmas› nedeni ile de örgütlenme ve yeni bir toplumu kurma gücü vard›r: ‹flçi s›n›f›n›n parçal› yap›s›ndan ötürü birli¤inin olmad›¤› ve bu yüzden topluma öncülük edemeyece¤i tezleri, kapitalist üretimin yap›s›n› bafltan yanl›fl tan›mlamaktad›r. Kapitalist üretimin yap›s› iflçi s›n›f›n› zaten farkl›l›klara ve ayr›mlara tabi k›lm›fl ve parçal› bir yap›da oluflturmufltur. Sanki bafllang›çta böyle bir birlik varm›fl ve sonradan bu durum ortadan kalkm›fl gibi düflünmek yanl›flt›r. ‹flçi s›- n›f›n birli¤i, bir proje ve program ekseninde s›n›f bilincinin oluflturulmas› ve bunun gündelik ve giderek tarihi eylemine yans›mas› olarak düflünülmelidir. 2- Kapitalist sömürünün özgüllü¤ü nedeniyle, iflçi s›n›f›n›n bir s›n›f olarak kendini ortadan kald›rmak d›fl›nda bir kurtuluflu mümkün de¤ildir: Bu nedenle iflçi s›n›f›n›n d›fl›nda bir özne aramak, tarihin devindirici gücünü baflka zeminlere kayd›rmak marksizm d›fl› alanlara ç›kmakt›r. Bu noktada iflçi s›n›f› tan›mlar›n›n çeflitlili¤i üzerinden farkl› toplumsall›klara ulaflmak ve farkl› sosyalizm kavray›fllar›n› savunmak ayn› marksizm anlay›fl›n›n savunuluyor san›ld›¤› noktada da mümkün olabilmektedir. Mülkiyetten d›fllanm›fll›k ve yaflayabilmek için emek gücünden baflka satabilecek bir fleyi olmamak noktas›nda yap›lan iflçi tan›m›, do¤rudan bu tan›m üzerinden yürünmek yoluyla bir iflçi s›n›f› tan›m›na ulaflmaz. ‹flçi tan›m›, iflçi s›n›f›n›n tan›mlanmas› için bir zemin oluflturmaktad›r sadece. Nesnel olarak iflçi s›n›f›n›n varolufl tarz›, ona biçilen tarihsel rolü karfl›s›nda ifllevsizdir. Bilinç düzeyinde kurulmufl iflçi s›n›f›, ideolojik ve politik düzeyde birli¤in sa¤lanmas›n›n sonucu olaca¤› için, tarihsel rolünü gerçeklefltirme yetisine sahiptir. S›n›f bilinci, nesnel bir ç›kara dayal› oldu¤u için tarihsel gereklilik üzerine oluflturulacak bir fleydir. Sosyalist demokrasiyi daha net bir flekilde tan›mlamak gerekirse: Merkezinde iflçi s›n›f›n›n örgütledi¤i kolektif üretimin bulundu¤u toplumsal iliflkiler alan›nda gerçekleflen s›n›f iktidar›d›r. Bu tan›m› ile sosyalist demokrasi ço¤unlu¤un yönetimi de¤ildir. Bu görüntü biçime iliflkindir. Ama bu görüntüden kalkarak özü bozmak marksizm d›fl› bir düflünüflün temellerini verecektir. Sosyalizmin tan›mlanmas› bir çok noktadan kalkarak yap›labilir. ‹deolojik, politik, toplumsal alanlar ve bu alanlara iliflkin kurumlaflmalar; bu kurumlaflmalar›n kendi aralar›nda oluflturduklar› iliflkiler demeti önemli ayr›nt›lar› olufltururlar. Bu ayr›nt›lar›n hepsi yaflamsald›r. Ama çeliflkiyi, sistemin do¤as›ndan kaynaklanan ve nesnel temellere denk düflen çeliflkileri de¤il de, farkl›l›klar› esas al- 128 129 “Devlet özel bir güç örgütlenmesidir: belirli bir s›n›f› bast›rmak için bir fliddet örgütü. Peki, proletarya hangi s›n›f› bast›rmak zorundad›r? Do¤al olarak yaln›zca sömürücüler s›n›f›n›, yani burjuvaziyi. Emekçilerin yaln›zca sömürücülerin direniflini bast›rmak için devlete ihtiyaçlar› vard›r ve yaln›zca proletarya bu bast›rma iflini yönetebilir, gerçeklefltirebilir. Çünkü, proletarya, tutarl› olarak devrimci tek s›n›f, iktidardan tamamen uzaklaflt›rmak için burjuvaziye karfl› mücadelede bütün emekçileri ve sömürülenleri birlefltirebilecek tek s›n›ft›r.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 25, s. 407-8; Devlet ve ‹htilal, s. 33) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi d›¤›m›zda, toplumsal/devrimci öznelere de¤il, bir çok özneye, kendi alan›nda bile iktidars›z olan ve hedefleri sistemin iyilefltirilmesi olarak belirlenen, bunu da kendi aralar›nda kurduklar› bir matris üzerinden gerçeklefltirecekleri varsay›lan bir siyaset teorisine ulafl›r›z. Bu politik özneler, nesnel zeminlerde de¤il, ideolojik ve politik düzeylerde oluflturulurlar. Dolay›s›yla bu öznelerin hiç biri bütünlüklü bir iktidar› hedeflemezler ve devrim onlar için gerekli de¤ildir. Bu konuda iflçi s›n›f›n›n örgütlülü¤ü onun tarihsel misyonunu yerine getirebilecek düzeyde olmal›d›r. Proletaryan›n bir s›n›f olarak topluma öncülük etmesi, sonuna kadar devrimci tek s›n›f›n kendisi olma gerçekli¤ini yaflamda görünür bir gerçeklik k›lmas›yla mümkündür. Yoksa kimse bu bilimsel gerçekli¤in kendili¤inden hüküm sürece¤ini ve köylülü¤ün ve küçük-burjuvazinin bu bilimsel do¤ruyu bafl tac› edece¤ini beklememelidir. Proleter olmayan emekçi y›¤›nlar, burjuvazinin elinden h›zla kopar›l›p al›nacak ve bu sayede proleter iktidar›n güvencelerinden birini oluflturacaklard›r. “...yani köylülük ve küçük-burjuvazi devrimin ileri do¤ru yürüyüflü ile, proleterleri öncüleri olarak tan›y›p onlara kat›lmak zorunda b›rak›lmad›kça, Frans›z iflçileri bir tek ileri ad›m atamazlar ve bir rejimin bir k›l›na bile dokunamazlard›. ‹flçiler bu zaferi ancak korkunç Haziran yenilgisi ile sat›n alabilirlerdi.” Bu yorum küçük-burjuvazi ve köylülük üzerinde bir bask›y› akla getirmemelidir. Zorunda b›rak›lmak kavram› o tarih için ne ifade ediyorsa öyle kavranmal›d›r. Örne¤in ayn› konuda Lenin, Devlet ve ‹htilal kitab›nda flöyle der: “Burjuva egemenli¤inin devrilmesi, ancak, ekonomik varl›k koflullar› onu bu göreve haz›rlayan ve ona bunu gerçeklefltirme olana¤›n› ve gücünü sa¤layan özel s›n›f, proletarya taraf›ndan yerine getirilebilir. Burjuvazi, köylülük ve bütün küçük-burjuva gruplar› bölüp da¤›t›rken, proletaryay› kaynaflt›r›r, birlefltirir ve örgütler. Yaln›zca proletarya –büyük üretimde oynad›¤› ekonomik rol sayesinde– burjuvazinin ço¤unlukla proleterlerden daha az de¤il daha çok sömürdü¤ü, bask› alt›nda tuttu¤u ve ezdi¤i ama kurtulufllar› için ba¤›ms›z bir mücadele sürdürme yetene¤inde olmayan bütün çal›flan ve sömürülenlerin önderi olma yetene¤indedir. ... Burjuvazinin devrilmesi, ancak, proletaryan›n, burjuvazinin kaç›n›lmaz ve umutsuz direniflini ezmeye ve bütün emekçi ve sömürülenleri yeni ekonomik sistem için örgütlemeye yetenekli egemen s›n›f haline gelmesiyle elde edilebilir.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 25, s. 408-9; Devlet ve ‹htilal, s. 37 ) 130 “Ama e¤er Bolflevikler proleter olmayan emekçi y›¤›nlar›n ço¤unlu¤unu kendi yanlar›na kazanmam›fl, onlar› Sosyalist-Devrimcilerden ve öteki küçük-burjuva partilerden kopar›p almam›fl olsalard›, bu koflullar ancak çok k›sa ömürlü ve karars›z bir zafer sa¤layabilirdi.” (Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlü¤ü, s. 232) derken, Lenin, iktidar› ele geçirmenin (yani ‘zafer’in) iflçi s›n›f›n›n görevi oldu¤unu ve iflçi s›n›f›n›n kendi öz eyleminin buna yetkili ve yeterli oldu¤unu belirtmifl olur. Ayn› zamanda proletarya demokrasisinin ise, emekçi y›¤›nlar›n ço¤unlu¤unu kazanmak zorunda oldu¤unu ve bunun için en önemli arac›n ise ‘proleter devlet’ oldu¤unu; ‹kinci Enternasyonalcilerin anlayamad›klar›n› söyledi¤i bu gerçe¤i, flöyle yazar: “bu s›n›f›n, proletaryan›n ellerinde devlet iktidar›, proleter olmayan emekçi y›¤›nlar›n›n, proletaryan›n yan›na kazan›lmas› için bir araç, bu y›¤›nlar›n burjuvaziden ve küçük-burjuva partilerinden kopar›l›p al›nmas› için bir araç haline gelebilir ve gelmek zorundad›r.” (age., s. 234) Devrim ve demokrasi kavramlar›, s›n›f iktidar› ve s›n›f mücadelelerine ba¤l› kavramlard›r. S›n›f mücadelesinin özel bir an›na iliflkin devrim kavram›n›, genel olarak demokrasi kavram›n›n uzun erimli mant›¤›na s›¤d›rmaya çal›flmak, devrimin görevleri ve devrim an›nda daha da netleflen s›n›f inisiyatifini suland›rmak anlam›na gelir. Devrim yapmak için s›n›f›n, nüfusun ço¤unlu¤unun onay›n› ara131 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi mak gibi bir zorunlulu¤u yoktur. Zorunluluk, devrimin zaferi için, kurulan s›n›f diktatörlülü¤ünün h›zla emekçi ço¤unlu¤u yan›na kazanmas›ndad›r. ‹flçi s›n›f›n›n kendi talepleri ve siyasal program› ile burjuvazi karfl›s›nda yeterli güç ve örgütlülü¤e ulafl›lamamas› durumunda emekçi s›n›flarla girece¤i ittifak, devrimin proleter karakterini engelleyecektir. Bu noktada soru, kapitalist toplum içinde iflçi s›n›f›n›n devrimci örgütünün mücadelesinin niteli¤inin ne oldu¤udur. Bu mücadele emekçi kesimlerde sistemden bir kopuflu sa¤lamam›flsa, iflçi s›n›f›n›n temsilcileri, yeterli kararl›l›kta mücadeleleri ile, emekçi ço¤unluk üzerinde ideolojik hegemonya kuramam›fl ve bu nedenle burjuva ideolojisi toplum üzerinde etkinli¤ini sürdürüyorsa, s›n›f›n mücadelesi, genel olarak demokrasi mücadelesine, yani burjuva demokrasisinin tesisi gibi bir soruna içerilmeye bafllanacakt›r. ‹flte bu aflamada, ittifak içinde bafltan kurulamam›fl olan ideolojik ve politik önderlik, çok daha güç koflullarda, müttefik olanlara yönelik kurulmaya çal›fl›lacakt›r. Ki bu durum için zaman ilerledikçe flartlar olumsuzlafl›r. deste¤i yitirildi¤inde yönetmek için bask› ve otoriter mekanizmalar kaç›n›lmaz olmufl, s›n›fa ve ço¤unlu¤a yabanc›laflan devlet iktidar› gittikçe sosyalizm anlay›fl›ndan uzaklaflm›flt›r. Rusya üzerinden gelifltirilen bu ak›l yürütme, baflka bir düzeyde, felsefe düzeyinde de gelifltirilmeye çal›fl›lm›flt›r. Gerçe¤in alg›lanmas›na yönelik farkl› düzeylerin olabilece¤i ve bu düzeylerin her birinin bir do¤ruya tekabül etti¤i keflfedilmifltir. Bu keflif yap›l›rken devrimci mücadelenin geçmiflinden feyiz al›nm›flt›r. Kendi aralar›nda çat›flan devrimci gruplar›n, birbirlerini ikna yolu yerine çat›flmay› ve fliddeti seçmelerinin nedeni olarak, baflkas›n›n do¤rular›n›n yads›nmas› anlam›na geldi¤i iddia edilen “felsefi dogmatizm” elefltirisi gelifltirilmifl, çözüm olarak, herkesin do¤rusunun eflitlendi¤i ve bunlar aras›nda hangisinin do¤ru oldu¤una kimin karar verece¤ine karar verilemedi¤i bir demokratizm yolu tutturulmufltur. Oysa ki do¤rular ideolojiktir ve her ideolojinin bir s›n›fsal temeli vard›r. Kendisine devrimciyim diyen her grubun iflçi s›n›f›n› temsil etmedi¤i ve bu anlamda her grubun do¤rusunun baflka baflka s›n›flar›n dünyay› kavray›fllar› ölçüsünde siyasal taleplere büründü¤ünü anlamak, iflçi s›n›f›n›n bilimsel ideolojisinin, tek olan marksizm-leninizm oldu¤unu kavramak için uzun zaman geçmesi gerekmifltir. DEVR‹M VE DEMOKRAT‹K DEVR‹M Kurtulufl Hareketi ‘sosyalist demokrasi’ perspektifi ile esas olarak, reformcu ve sivil toplumcu bir hatta girmifltir. Bu tart›flma biriktirdi¤i külliyat bir yana baz› açmazlara sahiptir. Tart›flman›n kayna¤›nda “reel sosyalizmlerin” sapland›¤› bürokratizm bata¤›n›n elefltirisi ve sistemin y›¤›nlardan neden tecrit oldu¤u gibi bir kayg› vard›r. Ço¤unluk iktidar› olmas› gereken sosyalizm ço¤unluk hilaf›na bürokrasi taraf›ndan yürütülmeye çal›fl›lm›flt›r. Özünde, didaktik bir tarih elefltirisinden bafllayan bu tart›flma, sorunu NEP dönemine kadar indirmifl ve asl›nda az›nl›k oldu¤u kabul edilen iflçi s›n›f›n›n, daha NEP’in hedeflerine ulafl›lmadan köylülükle ittifak›n erkenden bitirilmesinden ötürü, s›n›f iktidar›na ço¤unlu¤u kazanmas›n›n imkans›zlaflt›¤› gerçe¤ine ulaflm›flt›r. Bir kez ço¤unluk 87 y›l›nda böyle söylüyordu M. Say›n ama sonra söylemi de¤iflti. Bir kere s›n›fsal do¤rular eflitlendi¤inde, iflçi s›n›f›n›n olas› müttefiklerinden hiçbir fark› kalm›yor ve proleter demokrasi yerine burjuva demokrasisinin esnek s›n›rlar›na hapis olunuyor. ‹flçi s›n›f› 132 133 “Zira burjuva demokrat talepler kendilerini her zaman düzeni aflamayacak bir çerçeve içerisinde s›n›rlamay› kendi tan›mlar›n›n gere¤i sayarlar. Böyle olmad›¤› taktirde bu taleplerinin s›n›fsall›¤› ortadan kalkm›fl olur. Ama hiçbir zaman da talepler s›n›fsall›klar›ndan kurtar›lamazlar ve bir s›n›fa ait olmayan bir talep bir baflka s›n›fa ya da gruba ait olmak zorunda kal›r; ortada bir saçmal›k abidesi yoksa” (M. Say›n, “Sosyalist Parti Üzerine”) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi müttefiklerini ikna etmeden iktidara uzanam›yor. Oysa ki kapitalistlerin iktidar›nda iflçi s›n›f›n›n olas› müttefiklerinin ufku her zaman burjuvazinin ufkudur. Bu kabul, felsefi idealizmin bir türü olan bilinemezcili¤in, devrim anlay›fl›n› nas›l köreltti¤ini ve iflçi s›n›f›n› nas›l iktidars›z yapt›¤›n› aç›kça gösterir. Bu sonucun formüle edilmesi için kullan›lan araç ise devrim anlay›fl› olmufltur. Kurtulufl Hareketi bafl›ndan bu yana resmi olarak demokratik devrimi savunmufltur. Bilindi¤i üzere demokratik devrim, Kurtulufl Sosyalist Dergi’lerde, burjuva demokratik devrimin tamamlanmam›fll›¤›na dayand›r›l›r. Tarihsel orijininde de Marx ve Engels’in sürekli devrim diye isimlendirdi¤i olgu, burjuvazinin iktidara geldi¤i ve devrime s›rt çevirdi¤i durumda iflçi s›n›f›n›n izlemesi gereken yolu gösterir. ‘Sosyalist demokrasi’ tezi sonras›, demokratik devrim anlay›fl›n›n içi baflka türden bir kayg› ile doldurulmaya bafllanm›flt›r. Toprak sorunu, ulusal sorun gibi demokratik devrimin çözmesi gereken konular, s›n›fsal temeli mu¤laklaflt›r›lm›fl bir demokrasi kavram›n›n dekorunu oluflturmak için kullan›l›r olmufllard›r. Kapitalizmin geliflmiflli¤i, iflçi s›n›f›n›n bir s›n›f olarak güç ve örgütlülük düzeyi, demokratik devrimin belirleyenleri olarak al›nmam›flt›r. Bu noktada hiç bir analitik ve istatistik çal›flma yap›lmadan, baz› varsay›mlar üzerinden iflçi s›n›f›n›n tek bafl›na iktidara gelemeyecek kadar az›nl›kta ve güçsüz oldu¤u ‘saptanm›fl’ ve iktidar için ittifak yapmas› zorunlu olundu¤undan –ki ço¤unlu¤u sa¤laman›n yolu ittifak yapmak olarak mutlaklaflt›r›lm›flt›r– devrimin karakterini ittifak belirlemifltir. Müttefiklerle eflitlenilen ve süreç içinde öncülü¤ün kazan›laca¤›na inan›lan bu teoride, ‘herkesin do¤rusu’ bir baflkas›n›n yerine ikame edilmeye baflland›¤›ndan, ‘ço¤ulculu¤un bilimin gere¤i’ oldu¤u önermesi, iflçi s›n›f› demokrasisinin yerine iflçi s›n›f›n›n kendisini di¤er emekçi kesimlerle eflitledi¤i bir politik sistemi geçirmifltir. Oysa ki devrimin ve sosyalizmin bir tek ve eflit olmayan (hiçbir s›n›f ya da kesimle) öznesi vard›r. O da iflçi s›n›f›d›r. Tam bu noktaya gelindi¤inde iflçi s›n›f›n› ve devrimci örgütü silahs›z k›lmak kaç›n›lmaz olmufltur. Çünkü sorun kendi do¤rula- r›n› baflkalar›n›nkiyle eflitleyen bir örgütlenmenin asla iflçi s›n›f›n›n temsilcisi s›fat›n› kazanamayaca¤›n› bilmektir. Bu teorik kavramlaflt›rma, uzun bir dönem boyunca, karfl›-devrimci dalgan›n ve devletin bask›s›n›n alt›nda, esas olarak yurtd›fl›nda yaflayan bir kalem taraf›ndan, M. Say›n taraf›ndan kaleme al›nm›flt›r. ‹flçi s›n›f›n›n bugünkü kapitalist toplumda nas›l bir az›nl›k oldu¤unu hiçbir zaman belirtmeden ama bunu veri alarak, bir ço¤unluk iktidar› tan›m›n› yine iflçi s›n›f›n›n üzerinden kurmaya çal›flan bu ‘teori’ ister istemez, ‘sosyal demokrat’ bir güzergaha, ‹kinci Enternasyonal çizgisine düflmüfltür. Cehenneme giden yol iyi niyet tafllar› ile örülüdür. Geçmiflte, Kurtulufl Hareketinin resmi kalemlerini ‘iktidars›zl›¤› bafl tac› etmekle’, iktidar anlay›fl›ndan ve dolay›s›yla devrimden vazgeçmekle suçlam›flt›k. Bugün oluflturucular›ndan olup at›ld›klar› partiyi ‘sosyal demokratlaflmakla’ suçlayanlar, dönüp kendilerine bakmak zorundad›rlar ve belki de bunun için hayli geç kal›nm›flt›r. Esas olarak bu tart›flma, marksizm kavran›fl›na, devrim ve örgüt gibi, kendi iç bütünlüklerinin yan›nda, birbirlerini belirleyen bu iki kavram›n, proleter devlet hedefine göre yorumlanmas›na ba¤l›d›r. “Sosyalist demokrasi proletarya diktatörlü¤ünün kendisidir” belgisi, bu diktatörlü¤ün tesisi için, iflçi s›n›f›n›n d›fl›nda s›n›f ve kesimlerin onay› aranarak meflru görülmüfl, “proletarya diktatörlü¤ünün, s›n›f savafl›m›n›n baflka biçimlerde sürdürülmesi” oldu¤u gerçe¤i, soyut bir demokrasi ve eflitlik anlay›fl›na feda edilmifltir. Oysa ki: derken Lenin, proleter diktatörlü¤ün, bir devlet olarak kullan›laca¤› alan olarak, iflçi s›n›f›n›n iktidar›n›n emekçi ço¤unlukça desteklenmesini sa¤lamak olarak koyuyor. Bu ifl için ise onu yetkin 134 135 “Proletaryan›n, hem sömürücülerin direniflini ezmek, hem de nüfusun muazzam y›¤›n›na –köylülük, küçük-burjuvazi, yar› proleterlere– sosyalist ekonominin örgütlenmesi iflinde önderlik etmek için, merkezi bir güç örgütü, bir fliddet örgütü olan devlet iktidar›na ihtiyac› vard›r. (Lenin, Toplu Eserler, c. 25, s. 409; Devlet ve ‹htilal, s. 37) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ gördü¤ünü, partinin proletarya diktatörlü¤ü dönemindeki öncülük misyonunu anlat›rken söylediklerinden ç›karabiliyoruz. “... ve proletarya ... kendi devrimci at›l›m›n›, tüm gücünü, ancak böyle bir partinin yönetimi alt›nda gelifltirebilir, kapitalist toplumun iktisadi yap›s› sonucu, toplam nüfus içinde tuttu¤u yere oranla son derece daha büyük olan tüm gücünü, ancak böyle bir partinin yönetimi alt›nda gösterebilir ...” (Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlü¤ü, s. 306) Lenin’in bu konuda çok daha net anlat›mlar› vard›r: “... küçük-burjuva ya da yar›-küçük-burjuva y›¤›nlar›n›n, iflçi s›n›f›yla m› yoksa burjuvaziyle mi olmak gibi son derece karmafl›k siyasal soruna do¤ru yan›t verebilece¤ini düflünmenin yarar› yoktur. Emekçi halk›n proleter olmayan kesimlerinin yalpalamas› kaç›n›lmazd›r ve burjuvazinin önderli¤inin proletaryan›n önderli¤iyle karfl›laflt›r›lmas›n› olanakl› k›lacak kendi pratik deneyimleri de kaç›n›lmazd›r.” (age. s. 245) dedikten sonra, çözümün, proletarya diktatörlü¤ü alt›nda gerçekleflece¤ini anlat›r. fiöyle ki: “... ‹kinci Enternasyonalin bütün temsilcileri ve destekçileri ... proletaryan›n kafas›n›, onun önce siyasal iktidar›n proletaryaya devredilmesi için kapitalizm koflullar›nda halk›n ço¤unlu¤unun (yani burjuva parlâmentosunda bir oy ço¤unlu¤unun) iradesinin bir biçimsel ifadesini elde etmek zorunda oldu¤u ve iktidar›n devrinin daha sonra gerçekleflece¤i fikriyle doldurarak asl›nda burjuvazinin yan›nda yerini almaktad›r. ...” (age) Lenin, “bir az›nl›¤›n diktatörlü¤ünü” engellemek için, “çürümüfl sosyalizmin benzer liderlerinin” yükselttikleri bu feryatlar›, burjuva diktatörlü¤ü kavrayamam›fl olmakla tan›mlar ve devam eder: “... önce b›rakal›m halk›n ço¤unlu¤u özel mülkiyetin varoldu¤u bir s›rada, yani sermayenin egemenli¤inin ve boyunduru¤unun bulundu¤u bir s›rada, proletaryan›n partisinden yana olduklar›n› göstersinler ve ancak ondan sonra parti iktidar› ele geçirebilir ve geçirmelidir.” (age, s. 246) 136 KURTULUfi diyen burjuvazinin hizmetçilerine; “B›rakal›m devrimci proletarya önce burjuvaziyi alafla¤› etsin, sermayenin boyunduru¤unu k›rs›n ve burjuva devlet ayg›t›n› ezip parçalas›n, sonra zafere ulaflm›fl proletarya, proleter olmayan emekçi halk›n gereksinimlerini, sömürücüler aleyhine karfl›layarak onlar›n ço¤unlu¤unun sempatisini ve deste¤ini çok çabuk kazanabilecektir.” yan›t›n› verir. Kapitalizm içinde ivedi gereksinimlerinin kapitalistlerin mülksüzlefltirilmesi ile gerçeklefltirilebilece¤inden habersiz, çeflitli proleter, yar›-proleter, yar›-küçük-burjuva tabakalar için ise yine bu sistem içinde kal›narak elde edilebilecek bir fley yoktur ve Lenin bu konuda flunlar› söyler: “Emekçi ve sömürülen halk›n bu tabakalar› proletaryan›n öncüsüne müttefikler sa¤lar ve ona kararl› bir halk ço¤unlu¤u getirir; ama proletarya bu müttefikleri ancak, devlet gücü gibi bir araçla kazanabilir, yani burjuvaziyi alafla¤› ettikten ve burjuvazinin devlet ayg›t›n› y›kt›ktan sonra. Herhangi bir kapitalist ülkede, proletaryan›n gücü toplam nüfusun içerisinde temsil etti¤i orana göre çok daha fazlad›r. Bu, proletaryan›n kapitalizmin tüm ekonomik sisteminin merkezine ve sinirine ekonomik olarak egemen olmas›ndan ötürüdür ve gene kapitalizm koflullar›nda proletaryan›n, emekçi halk›n ezici ço¤unlu¤unun gerçek ç›karlar›n› ekonomik ve siyasi olarak ifade etmesinden ötürüdür. Bu nedenle, proletarya, nüfusun az›nl›¤›n› oluflturdu¤u zaman bile (ya da s›n›f bilincine ulaflm›fl proletaryan›n gerçek devrimci öncüsünün nüfusun bir az›nl›¤›n› oluflturdu¤u zaman) burjuvaziyi alafla¤› etmek yetene¤indedir ve bundan sonra bir yar›-proleter ve proleter egemenli¤i lehinde peflin olarak hiçbir zaman beyanatta bulunmayan bu yönetimin koflullar›n› ve amaçlar›n› anlamayan ve ancak daha sonraki deneyimlerle proletarya diktatörlü¤ünün kaç›n›lmaz oldu¤una, gerekli ve yerinde oldu¤una inanacak olan küçük-burjuva y›¤›n›ndan pek çok müttefikleri kendi yan›na kazanabilir.” (age., s. 247) Devrimi, az›nl›k – ço¤unluk teorisine vurarak ‹kinci Enternasyonal çizgisine düflen Kurtulufl’un resmi kalemleri, bürokratizm ve 137 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ ço¤ulculuk paradigmas›ndan ç›k›p, s›n›f merkezli devrim ve sosyalizm perspektifini benimsemedikçe, Lenin’in onlar için yapt›¤› tan›ma, burjuvazinin yan›na düfleceklerdir. Fikir babas› olduklar› ÖDP’nin gidiflat›n› “sosyal-demokrat yolcu” olarak saptay›p, kendilerini ne kadar kurtarabilirler? Oysa bu gemiye binip dogmatizmden kurtulabileceklerini san›yorlard›. E¤er Kürt kayas›na çarp›p gemi su almasa daha da gideceklerdi ve flimdilik ulusalc›l›k dolay›s›yla devrimci kalma kolayc›l›¤›na s›¤›nd›lar. Bu nedenle önce, Mahir Say›n, Metin Ayçiçek ve Bülent Uluer üçlüsünün imzas› ile ç›kan ve Kuruçeflme sürecine müdahale amac›yla yaz›lan makaledeki “...Yaflad›¤›m›z dünya ve ülkenin de¤erlendirilmesi gruplara göre de¤ifliklik arz etse de çevrenin (Yeni Öncü çevresi, H. Y.) sahip oldu¤u genel bir de¤erlendirme mevcuttur. Yine bu genel de¤erlendirmeye ba¤l› olarak belli bir devrim anlay›fl›na ulafl›lm›flt›r. Çokuluslu ve sömürge iliflkilerini ba¤r›nda tafl›yan bu toplumda, proletaryan›n kendi amaçlar›n›, di¤er emekçileri ve ezilen ulus ve milliyetleri gözünde bulundurmaks›z›n, daha do¤rusu onlar›n iktidar konusundaki taleplerini hesaplar›n›n içine dahil etmeksizin iktidar sahibi olmas›, olanaks›z görünmektedir. Olacak olsa bile, bir ço¤unluk iktidar› içerisinde demokratik iliflkilerden yana olan proletaryan›n kendi az›nl›k gücüne dayanarak bu hedefe ulaflmas› olanakl› de¤ildir. Böyle bir giriflim, her az›nl›¤›n iktidar› elde tutma biçimlerine sürüklenmeyi zorunlu k›lar ve yaflanan sosyalizm deneylerinden baflka yere ç›kmaz. ... Böyle bir çerçeve bizi kendili¤inden demokratik devrim formülasyonuna getirir...” (“Yeni Öncünün Perspektifi Üzerine”, Yeni Öncü 17, s. 17-18) anlay›fl› ile, Lenin,’in, Proletarya ‹htilali ve Dönek Kautsky adl› kitab›ndan sat›rlar› karfl›laflt›rmak ilginç olacakt›r: “Bundan dolay› biraz ciddi ve derin bir devrimde, sorunun yaln›zca ço¤unluk ile az›nl›k aras›ndaki iliflkiye ba¤l› oldu¤unu sanmak, ola¤anüstü bir al›kl›k göstermek; baya¤› bir liberale yarafl›r son derece bönce bir önyarg› ile yetinmek; y›¤›nlar› aldatmak, apaç›k bir tarihsel gerçe¤i onlardan saklamak demektir. 138 KURTULUfi Her derin devrimde, sömürülenler üzerinde y›llar boyu büyük gerçek üstünlükler sürdüren sömürücülerin uzun, direngen, umutsuz bir direnç gösterdikleri yolundaki gerçe¤i. Sömürücüler –son, umutsuz bir savaflta, bir savafllar dizisinde– üstünlüklerinden yararlanmaks›z›n, sömürülenler ço¤unlu¤unun iradesine, iyilik taslayan al›k Kautsky’nin tatl› imgeleme gücü d›fl›nda, hiçbir zaman boyun e¤meyeceklerdir.” K›ssadan hisse, böyle bir çerçeve diye tarif edilen ve bizi kendili¤inden demokratik devrim formülüne getirdi¤i söylenen fley, ‹kinci Enternasyonalin oportünist ve reformist çizgisinden baflka bir fley de¤ildir ve bunlar›n da her tarihsel olayda s›n›f iflbirli¤ine ç›kt›¤›n› bilmemek mümkün de¤ildir. Bu durumda Lenin’in Kautsky’ye söyledikleri bir kez daha düflünülmelidir. PART‹ TEOR‹S‹ fiimdi de ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas›n›n pratik örgütsel aç›l›mlar›n›n nas›l bir seyir izledi¤ini, parti prati¤i ve teorisi üzerinden sergileyelim. Kurtulufl Hareketinin daha öncesinde ‘sanayi proletaryas›na dayanan’ ve ‘iflçi s›n›f›n›n öncülerinden’ kurulmas› planlanan komünist iflçi partisini hedefledi¤i bilinmektedir. ‘Sosyalist demokrasi’ perspektifinin savunusunun, yola ç›karken (ki kendini ‘kazan›lacak daha çok muharebe var’ diye ifadelendiriyordu!) devrimci ve sosyalist hareketin geçmiflte yanl›fl temellerde bölündü¤ü ve en az›ndan bu bölünmenin ‘nas›l bir sosyalizm’ sorusu ekseninde gerçekleflmesi gerekti¤i savlar› üzerine kuruldu¤unu an›msayal›m. Bu sözü sarf edenler kuflkusuz gerekeni yapacak kadar da samimiydiler! Kurtulufl bu soruyu ‘sosyalist demokrasi’ bafll›¤› ile d›fla aç›k bir flekilde sormaya bafllad›. Geçmiflteki yanl›fl temellerden baz›lar› (!) kendisinin de oluflumunun ve varl›¤›n›n sebebi olmal›yd›. Bu z›mnen kabul edildi¤ine göre, tart›flman›n yarataca¤› örgütsel gerilimler (en az›ndan birileri taraf›ndan) düflünülmüfl ve olas› geliflmeler öngörülmüfl olmal›yd›! Anti-flovenizm-sömürgecilik ve anti-cins-ayr›mc›l›¤› ilkelerine at›f yap›larak ve bunlar›n yan›na konularak, ‘sosyalist demokrasi’, ‘kazan›lacak muharebe’ (!) olarak görülmüfltü. Kur139 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi tuluflçular tart›flmaya bafllad›lar. Daha do¤rusu, kendi aralar›nda daha önce yapt›klar› tart›flmay› aç›k alana ve sosyalistler aras› alana tafl›d›lar. Ama bu tart›flma ‘yanl›fl temellerde bölünmüfl’ olan sosyalist hareketi birlik eksenli ve amaçl› teorik bir mesaiye de sokmufl oldu. Baflka bir yorumla da bu tart›flma birlik momentine denk düfltü. BTDK, Kurtulufl’un ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas›n›n, kendisini di¤er gruplara karfl› ifadelendirirken kulland›¤› tezlerin, di¤er gruplarla karfl›l›laflt›r›ld›¤› ve art›k zaten eski örgüt yap›s›n›n çekifltirilip duruldu¤u bir momentin ad› oldu. Kurtulufl örgütü, komünist iflçi partisi hedefinin ötesinde, parçalanarak ‘sosyalist demokrasiye’ do¤ru ilerlemeye devam etti. Ve o anda geldi¤i yer Mahir Say›n’›n makalesinde flöyle tespit edildi: Öyle ise eski paradigma içinde dayan›lan baz› ‘temel prensipler’ bir yerlere ‘at›lm›fl, terkedilmifl’ olmal›yd›. Varolan da¤›n›kl›k, bu eski temellerin yerine bir fley koyulamamas›n›n ya da gecikilmesinin sonucu olamaz m›yd›? 1990 y›l›nda yay›nlanan “Günümüz dünyas›nda Marksizm” isimli makalesinde, “proletarya diktatörlü¤ü gerekli midir?” diye soran M. Say›n, “Ve ben de inan›yorum ki bugün parti haline gelmenin koflullar› düne göre yükselmifltir. fiu anda varolan da¤›n›kl›l›k bunun görünmesini engelleyebilir ve fiilen gerçekleflmesine olanak vermeyebilir. Ama bugüne kadar geçen zaman›n teorik alanda bir birikime yol açmad›¤› ve Yeni Öncü çevresinin dayand›¤› belirli temel prensipler ortaya ç›kmad›¤› kolay savunulamaz. Bizde geliflen gruplar geliflimlerinin de¤iflik evrelerinde ortaya programlar koymufllar ve ulusal çapta birbirleriyle, büyük ölçüde kör dövüflüne benzeyen bir tart›flma sürecini yaflam›fllard›r. Belli e¤ilimler ortaya ç›km›flt›r. Devrimcilerin reformistlerle ayr›m›n› koyan sa¤lam kriterler mevcuttur. Popülistlerle iflçi s›n›f› devrimcileri aras›nda ayr›m çizgileri oluflmufltur. Enternasyonalizm ve sosyal-flovenizm aras›nda her alanda ifadesini ortaya koyan bir ayr›m vard›r. Bunlar unutulmazlar. (“Yapt›¤›m›z ‹fle Dair”) diye aç›kl›yordu durumu. Bu aç›klama, bugün kurucular›ndan oldu¤u partinin, ‘sosyal demokratlarla iflbirli¤i’ peflinde oldu¤u ve M. Say›n taraf›ndan da sosyal demokratlaflmakla suçland›¤› düflünülürse, ‘proletarya diktatörlülü¤ünün’ kavran›fl›na dair bir ‘yanl›fll›k’ aratmaya götürüyor insan›. Çünkü, “... Kürt halk›n›n sürdürmekte oldu¤u mücadele TC.’ni sahiden demokrasi sorununun efli¤ine getirmifltir...” diyen M. Say›n; M. Say›n’›n unutul(a)maz dedi¤i ayr›mlar üzerinde, marksist bir partinin temellendirilebilece¤i, teorik ve politik olarak infla edilebilece¤i kesin olarak ileri sürülebilir. ‹flçi s›n›f›na dayanan, popülist olmayan, devrimci ve enternasyonalist bir parti peflinde koflulmuyor muydu? Bu yönüyle alg›land›¤›nda kazan›mlar büyük olmal›yd›. Ama gözümüzü kamaflt›ran bu ‘netlikler’in arkas›nda baz› ‘gerçekler’ kendini gösteriyordu. “Yeni Öncü çevresinin dayand›¤› belirli temel prensipler ortaya ç›kmad›¤› kolay savunulamaz” diyen M. Say›n, ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas› ekseninde konufluyordu. saptamas›n› yapmaktad›r. Birikimler bat› standartlar›na yaklaflt›¤›ndan olsa gerek parti teorisinde kendi ile ve geçmifl hedeflerle dikine çeliflen, ‘konjonktürel’ bir tezi savunmaya bafllar. Biraz sonra M. Say›n’dan yapaca¤›m›z al›nt› ancak demokrasi efli¤inde bulunan TC’yi itelemek ya da ‘sürmekte olan pasif devrimin’ imkanlar›na kavuflmak kayg›s›yla davran›ld›¤› fleklinde yorumlanabilir. Ortada ne sosyalist ne de devrimci bir parti görülmedi¤ine göre, “sosyal demokrat partilerle yeniden nas›l bir araya gelinebilece¤i tart›fl›labilir konuma ulaflm›fl” olmas›n? 140 141 “Avrupa KP’lerinin yan›t› sosyal demokratlar›n 60 y›l önce verdikleri yan›t oldu. Evet at›lmal›d›r ama at›lan Althusser’in dedi¤i köpek yavrusu de¤il, Marksist teorinin temel tafl›yd›. Ekonomist kavray›fl belli bir tarihsel gecikmeyle kendisini s›n›f iflbirli¤i ile taçland›rd› ve günümüzde art›k aç›k ideolojisiyle sosyal demokrat partiler ile yeniden nas›l bir araya gelinebilece¤i tart›fl›labilinir konuma ulaflt›.” “... Bizim düflündü¤ümüz gibi bir devrim gerçekleflmedi. Ama o toplumla amaçlananlar toplumda önemli bir yer sahibi oldular. Birikimler bugün en az›ndan bat› standartlar›n› yakalayacak bir demokrasi düzeyini zorlamaktad›r. Bu anlamda TC bir eflikte bulunmaktad›r. Bir çeflit pasif devrim sürüyor....” (“Cumhuriyet ile Röportaj”) ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi fiimdi s›k›c› olmakla beraber uzun al›nt›larla teorinin evrimini incelemeliyiz. 87 y›l›nda sol parti tart›flmalar›na müdahale eden Say›n, “Ben de inan›yorum ki bugün parti haline gelmenin koflullar› düne göre yükselmifltir.” dedikten befl y›l sonra 1992’de flöyle söylemektedir M. Say›n; “Sol parti önerisini gündeme getirenler bizim ortaya koydu¤umuz bu çerçevenin üstünden kolayl›kla atlayabilmektedirler. Onlara göre de¤iflik programlara sahip olanlar, yasal bir parti içerisinde ikinci bir program etraf›nda bir araya gelebilirler. Bu parti bir çeflit cephe partisi olur. Bu da ilk anda birçoklar›n›n kula¤›na hofl gelebilecek bir teklif olabilir. Zira bunca örgütsüzlük içerisinde bir yerlerde bir araya gelme olana¤›n›n bulunmas› ve sosyalizmin sorunlar›n›n tart›fl›lmas› çekici görünebilir. Ne var ki bu durum sorunlar›n birbirine daha fazla kar›flmas›ndan baflka bir fleye yol açmayacakt›r. Diyoruz ki, bugün sorun proletarya partisinin kurulmas› sorunudur ve bu sorunun üstünden atlanarak onun yerine bir baflka fleyin ikame edilmesinin olana¤› yoktur. ... Herhangi bir parti olacak olduktan sonra da elbette ki program, partinin ilkeleri gibi sorunlar› tart›flmaya gerek yoktur. Ama deniyorsa ki, ilkeler ve program önemlidir, o zaman hangi zemindeki ilkeler diye sormak bizim de hakk›m›zd›r. Bizim için tek bir zemin vard›r: Bilimsel sosyalizm. Tart›flmam›z bu zeminde cereyan edebilir. Bilimsel sosyalizm temeline dayanmayan hiçbir program sosyalistlerin etraf›nda birleflecekleri ekseni oluflturamaz. Böyle olabildi¤i takdirde, kendi sa¤›ndaki partiler içerisinde örgütlenmek her zaman mümkün olan bir durum olur. ... ‹zin verilemeyecek olan temel nokta sosyalistlerin siyasal olarak asla kendi sa¤lar›nda bir örgütlenmeye dahil olmalar›d›r. (Mahir Say›n, “Sosyalist Parti Üzerine”, Sosyalist Solun Birlik Serüveninden Bir Kesit) “Bütün engellere karfl›n devrimci bir programla böyle bir partinin kurulmas›n› gereklilik olarak görmeme ra¤men sosyalistlerin önemli bir kesiminin aras›nda günümüz Türkiyesinin taleplerine yan›t verebilecek ve sosyalist demokratik zemini benimseyecek ortak bir devrimci program›n gerçeklefltirilmesini henüz olanakl› görmüyorum. Sosyalizm konusundaki düflünceler henüz bürokratik ve anti demokratik çerçeveden yeteri kadar uzaklaflmam›fl, baflka bir deyiflle sosyalist demokratik çerçeveye oturmufl de¤il. Bu nedenle demokrasi ve devrimci bir toplumsal dönüflümü amaçlad›¤›n› ifade eden asgari zeminlerde oluflacak ve bünyesinde farkl› eylem birliklerine olanak tan›yacak türden bir yasal partinin kurulmas›na giriflmek gerekir düflüncesindeyim. Böyle bir partinin içerisinde, sosyalist demokratik bir program (abç) benimsetme ve sisteme dayatma mücadelesi sürdürülebilir. Bu parti, sosyalistlerin birleflmesi ve sosyalist demokratik bir program oluflturup hayata geçirilebilece¤i, Kürt ve Türk halk›n›n mücadele birli¤inin bir arac› olaca¤› konular›nda umut verdi¤i ölçüde, y›¤›nlar›n deste¤ini kuflkusuz alacak ve iktidar›n öyle kolayca itip kakamayaca¤› bir kurum olacakt›r.” Bu kadar net olan ve aç›klamaya çal›fl›lmas› ortalama okuyucunun zekas›na hakaret say›lacak son cümleden sonra, flu soru sorulabilir ancak: Kurtulufl’un politik çizgisi ÖDP’den daha m› sa¤dayd› yoksa daha bir sosyalist de¤il miydi? Proletarya partisinin üstünden atlamak baflka nas›l olur? Bunun bir yerlerde okumad›¤›m›z herhangi bir aç›klamas› var m›d›r? Öyle ya yoksa M. Say›n, Cumhuriyet gazetesi için yap›lan ama yay›nlanmayan röportaj›nda savundu¤u parti teorisindeki bu kadar gerili¤i nas›l aç›klayabilir? “Günümüz Türkiyesinin taleplerine yan›t verebilecek......ortak bir devrimci program›n gerçeklefltirilmesini” henüz olanakl› görmeyen M. Say›n, bunun nedeni olarak baflat olan ‘bürokratik anti demokratik çerçeveden yeterince uzaklafl›lamamas›’n› gösteriyordu. Yani ‘sosyalist demokratik çerçeve yeterince geliflmemiflti’ ve bu devrimci partinin önünde engel gözüküyordu. Bu söylemde yeni olan vurgular›n üzerinde durulmad›. ‹flçi s›n›f›n›n ihtiyaçlar› yerine günümüz Türkiyesinin ihtiyaçlar› ikame edilmiflti. Bu söylem kaymas› için teorinin de¤il günlük yaflam›n dilinin kullan›ld›¤›n› düflünenler yan›l›yorlard›, çünkü, pefli s›ra,ismi an›lmasa da yeni bir program tan›m› ile tan›flm›fl oluyordu marksist literatür. Sosyalist demokratik ol(a)mayan program! Bu program kuflkusuz devrimci de¤il, baflka türden bir program olacakt›; çünkü varl›k nede- 142 143 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi ni devrimci bir program›n mümkün olmamas›ndan kaynaklan›yordu. Buradan da ö¤reniyoruz ki bu program›n özelli¤i bünyesinde farkl› eylem birliklerine izin vermesiydi. yesinde farkl› eylem birliklerine olanak tan›yacak” bir partiye ulaflm›fl oldu. Felsefi olarak düflüncenin varl›¤a öncelli¤i idealist kavray›fl›n› ça¤r›flt›ran bu mant›k yürütmede rahats›z edici bir nokta fludur. ‹flçi s›n›f›n›n geliflmiflli¤i, kapitalizm tahlili ve gerekli di¤er noktalar hesap edilmemektedir. M. Say›n’a göre sosyalistler yeterince demokratik olamad›¤› için iflçi s›n›f› da flimdilik gevflek partilerle ve gevflek programlarla idare etmelidir! fiartlar oluflmad›¤› için iflçi s›n›f›na öncülük yapamayan Say›n’a o günlerde, flu soruyu soran da ç›kmam›flt›r: Devrimcilerin reformistlerle, popülistlerin iflçi s›n›f› devrimcileri ile, enternasyonalistlerin sosyal flovenlerle her alanda ifadesini ortaya koyan ayr›m nas›l olmufl da kendini ortaya koymufltur? Bu geliflmelerin taraflar› yok mudur? Ve bu kadar geliflme olurken, bu geliflmelerin takipçileri bir zahmet daha gösterip neden sosyalist demokratik de olamam›fllard›r? Asl›nda bu sorunun yan›t›n› M. Say›n kendisi 1987 y›l›nda vermiflti. Konu, Mehmet Ali Aybar ve Do¤u Perinçek olunca parti teorisi üzerine ders vermek, marksist-leninist parti teorisini savunmak kolaycac›k baflar›l›yordu ama, ‘bir türlü kopulamayan Cephe gelene¤inden’ insanlar ve kadrolar söz konusu olunca, marksist teori de leninist parti de bir süre için unutulabilecekler aras›na girivermiflti. Çünkü ayn› yaz›da ipuçlar›n› buldu¤umuz gibi esas olarak kimin uzlaflmaz ayr› ak›mlar oldu¤u konusunda bir netlik yoktu. Ayn› tart›flma içinde; “Proletarya partisinin kurulmas› sorunu sosyalizm tart›flmas›yla bafllar demifltik. Bu tart›flma bizi do¤rudan do¤ruya program sorununa getirir. Bir di¤er anlam›yla parti kurmak için tart›flma bafllatmak demek program tart›flmak demektir. Önce parti kurmak için anlafl›p sonra program yapmaya kalk›flmak tam tam›na arabay› at›n önüne koflmak demektir. Sosyalistler e¤er proletarya partisi sorunuyla ilgileniyorlarsa, program sorununu tart›flmal›lar, bu konuda anlaflma sa¤lad›klar› takdirde de bu program›n nas›l hayata geçirilece¤ini tart›flmaya bafllamal›d›rlar. ... Sosyalizm konusundaki gerçek görüfller, aç›k bir biçimde ortaya konulmadan yap›lacak olan her parti kurma giriflimi, ‘enayi avlamak’tan baflka bir anlama gelmeyecektir. Kuflkusuz güzel bir fleydi bütün sosyalistlerin tek bir yap› içerisinde bir araya gelebilmifl olmalar›. Ama bu durum, sosyalist düflüncelerin de en ilkel biçimine tekabül etmekteydi. Ortada bilimsel sosyalizm yok, bir görüfller çorbas› vard›. ... Taban tabana z›t ak›mlar›n ayn› örgüt içerisinde bir araya gelmesini düflünebilmek nas›l olup da olanakl› görülebiliyor?...” ( “Sosyalist Parti Üzerine”) Mahir Say›n kendi sordu¤u soruyu unutup taban tabana z›t ak›mlardan bir parti kurmaya karar verince bunu akl›na getirip nas›l düflünebilmiflse bilinmez, partiye baz› görevler de vermekten kaç›nmaz. Parti, demokrasi ve devrimci dönüflümleri hedeflemelidir. En ufak bir demokratik kazan›m›n bile devrimci mücadelelerin, s›n›f savafl›m›n›n yan ürünleri oldu¤unu kuflkusuz unutamayacak olan M. Say›n, bu savafl›m ve mücadelenin iflçi s›n›f›n›n partisinin öncülü¤ünde kurumsallafl›p süreklileflmedikçe sa¤lam kazan›mlar aras›nda say›lamayaca¤›n› bilmeliydi. Bilmesi gereken bir fley de “bünyesinde farkl› eylem birliklerine olanak tan›yacak yasal partinin” bir devrimci ya da toplumsal dönüflümü sa¤layamayacak oldu¤uydu. ‹flçi s›n›f›n›n devrimci ve öncü partisinden (ki bu modern sanayi proletaryas›na dayanacakt›) yola ç›kan Kurtulufl, M. Say›n’›n çizdi¤i ‘sosyalist demokrasi’ güzergah›ndan ilerlemifl, “bün144 “Demokratl›k yayg›n kavran›fl› içerisinde burjuva demokratl›k olarak alg›lanmaktad›r. Burjuva demokrasisinin gereklerini savunan kiflilere verilen ad olmaktad›r. Kuflkusuz böyle insanlar Türkiye’de oldukça az miktarda bulundu¤undan dolay› da oldukça k›ymetli bir duruma yükselmekteler, neredeyse tutarl› demokratlar rahatl›kla sosyalist gibi alg›lanabilmektedirler. Ama ne kadar tutarl› olurlarsa olsunlar sonuçta s›n›f karakterleri burjuva olarak nitelenecekse, sosyalistleri böyle bir zemine ve örgütlenme içerisine ça¤›rma hakk› kimsede olmamal›d›r....” (M. Say›n, agm) Y›llard›r tutarl› demokrat bile olamayan Dev-Yol gelene¤ini sos145 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ yalist görüp, parti düzeyinde uzlafl›labilecekler aras›nda sayan zihniyetin sosyalizm anlay›fl›n›n da ne kadar sa¤l›kl› olabilece¤ini var›n siz düflünün. Mahir Say›n zaten y›llar önce akl›na Dev-Yol’u getirmeden de olsa do¤ru fleyler söylüyordu. “K›sacas› sosyalistlerin sürdürecekleri demokratik propaganda çerçevesi de sosyalizm ve devrim sorunundan ayr› bir biçimde ele al›namaz ve böyle ele al›nd›¤› takdirde de sosyalist parti hangi nedenlerle kurulam›yor ise, ayn› nedenlerle ‘demokratik bir parti’de kurulamaz...” (m .Say›n, agm) Bu do¤ru saptamalar nas›l olup da unutuldu. Nas›l olup da devrimci demokratlarla ayn› partide buluflmak sevdas›na kap›ld› bu arkadafllar ve ÖDP gibi burjuva demokrat bir zemin –o da tart›flmal›– parti birli¤i için zemin olabildi? Oysa ki parti konusunda temel görüfl ve partinin ifllevleri, marksizmin partiye bak›fl› ve yükledi¤i ifllevler Lenin taraf›ndan flöyle anlat›lmaktad›r. “Marksizm, iflçi partisini e¤iterek, iktidar› almaya ve bütün halk› sosyalizme götürmeye, yeni sistemi yönetip örgütlemeye, burjuvazi olmadan ve burjuvaziye karfl› kendi toplumsal hayatlar›n›n örgütlenmesinde bütün emekçi ve sömürülenlerin ö¤retmeni, rehberi ve önderi olmaya yetenekli proletarya öncüsünü e¤itir. fiu an hakim olan oportünizm ise, tersine, iflçi partisi üyelerine, y›¤›ndan kopmufl, kapitalizm alt›nda oldukça iyi ‘geçinen’ ve bir tabak mercimek için do¤ufltan gelen haklar›n› satan, yani burjuvaziye karfl› halk›n devrimci önderleri rollerinden cayan yüksek ücretli iflçilerin temsilcileri olmay› ö¤retir. (Lenin, Toplu Eserler, c. 25, s. 409; Devlet ve ‹htilal, s. 34) Bu yola girildi¤inde ‘sivil toplumcu’ bir sistematik düflünülmemiflti belki. “Kürt halk›n›n mücadelesinin TC’yi demokrasi sorununun efli¤ine getirmesi”, demokrasinin s›n›fsal özünün yerine bir an için de olsa ulusall›¤›n geçirilmesi, bu eflikten bir ad›m at›ld›¤›nda dü¤ümün çözülece¤ini düflündürmüfl olmal› ki, “Kürt ve Türk halk›n›n mücadele birli¤i” hedefi bu mücadelenin nas›l ve niçin yap›laca¤›n› öncelemifl oldu. 146 KURTULUfi KERVAN YOLDA D‹Z‹L‹R Türkiye’de sürmekte olan tart›flmalardaki pasif devrim sözü, Gramsci’nin ‘pasif devrimi’ ile bir yak›nl›k oluflturmaktad›r. Komünistler demokrasi meselesine sosyalizm üst bafll›¤›/belirleyeni ekseninden bakarlar. Demokrasi meselesinden bak›larak kavranabilecek bir sosyalizm, gündüz gözüyle rüya görmek anlam›na gelir. Lenin’in parti anlay›fl› ve proletarya diktatörlü¤üne yaklafl›m›, iktidar dolay›m› ile hegemonyan›n ele geçirilmesi iken, Gamsci’de sorun hegemonya dolay›m› ile iktidar›n ele geçirilifli fleklinde ele al›n›r. Sosyalizm meselesinde parti birli¤i neden yap›lam›yorsa, “ayn› nedenle demokratik bir parti de kurulamaz” diyen Mahir Say›n hakl›d›r. Ama bunlar› nas›l unutmufl ya da unutmay› tercih etmifltir? fiu anda sosyalist demokratik bir program mümkün de¤il, öyleyse içinde oyalan›p demokrasi ve reformlar mücadelesi verece¤imiz bir ara dönem partisi neden mümkün olmas›n? Bu arada hoflgörü marjlar› genifllemifl, birbirlerine hitabet sanat›nda ilerlemifl, yani ço¤ulcu ve sosyalist demokratik çerçeveyi benimsemeye yatk›n kadrolar da haz›r birikmiflken (ki öyle olaca¤› umulur) sosyalist demokratik programla bir iflçi s›n›f› partisi kurma ifli gündeme gelebilir belki de. Mahir Say›n’›n ‘unutul(a)mazlar’ dedi¤i tarihsel ayr›mlar 3. Enternasyonal’in varl›k nedenleridir. ‹lk unutulanlar da öyle! Öyleyse Menfleviklerle Bolfleviklerin ve hatta Anarflistlerle Troçkistlerin ve bilcümle zevat›n içinde bulunaca¤› bir ‘av alan›’ flimdiki duruma uymaz m›? Proletarya partisinin ask›ya al›nmas› konusunda ciddi bir aç›klama ve neden olabilecek bir veri gösterilmedi¤i sürece, ki böyle bir geliflme yoktur, yukar›daki ak›l yürütmeyi yapmak ve mant›ki sonuçlar›n› ç›karmak ifli bizim zihnimizde bu yollardan ilerleyebiliyor. Yani; ‘fiu anda demokrasi mücadelesi veren tek faktör Kürt Ulusal Kurtulufl Mücadelesidir ve bu mücadeleyi verenler yaln›z kalm›fl147 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi lard›r. Öyleyse Türkiye’de bu mücadeleye bir müttefik yaratmak gereklidir. Bu müttefik ise bütün ezilenlerin bir araya geldi¤i bir parti ile gerçeklefltirilebilir. Bunu sadece içinde sosyalist ya da komünistlerin yer ald›¤› bir partiyle gerçeklefltirmek mümkün de¤ildir. Bir müddet bu proletarya partisi iflini ask›ya al›rsak, Kürt meselesinde devlete geri ad›m att›r›ld›¤› durumda, demokrasi aç›s›ndan olumlu bir pozisyon oluflabilir ve bu pozisyon üzerinden geliflecek ortamda, daha rahat bir flekilde proletaryan›n acil meseleleri (asl›nda üstünden atlanmazd› ya atlad›k iflte!) tekrar dondurucudan ç›kar›labilir.’ En az›ndan parti meselesindeki k›r›lman›n bu mant›k ekseninde gerçekleflti¤ini biliyoruz. Ulusal sorun ve demokrasi meselesinin, sosyalizmle iliflkili olarak alg›lan›fl›n›n tart›fl›laca¤› yer bu yaz›n›n s›n›rlar› d›fl›ndad›r. Biz niyetlerle ç›k›lan yerlerin her zaman örtüflmeyece¤inin güzel bir örne¤i olarak, ne oldu¤unu kendisinin de bilmedi¤i, sosyalist demokratik program meselesinin, neden leninizmden uzaklaflmak, leninist partiyi terk edip ‹kinci Enternasyonal ve sosyal demokrasi çizgisine ç›kt›¤›n› gösterip bu konuyu bitirelim. Ne demiflti M. Say›n: “sosyalist demokratik zemini benimseyecek ortak bir devrimci program›n gerçeklefltirilmesini henüz olanakl› görmüyorum”. Peki buna alternatif olarak ne önermiflti: “demokrasi ve devrimci bir toplumsal dönüflümü amaçlad›¤›n› ifade eden asgari zeminlerde oluflacak ve bünyesinde farkl› eylem birliklerine olanak tan›yacak türden bir yasal partinin kurulmas›na giriflmek gerekir düflüncesindeyim.” Önerilen alternatifin ifllevi ne olacakt›: “Böyle bir partinin içerisinde, sosyalist demokratik bir program benimsetme ve sisteme dayatma mücadelesi sürdürülebilir. Bu parti sosyalistlerin birleflmesi ve sosyalist demokratik bir program oluflturup hayata geçirilebilece¤i, Kürt ve Türk halk›n›n mücadele birli¤inin bir arac› olaca¤› konular›nda umut verdi¤i ölçüde, y›¤›nlar›n deste¤ini kufl- kusuz alacak ve iktidar›n öyle kolayca itip kakamayaca¤› bir kurum olacakt›r.” ‹ktidar›n itip kakmas›n› bir yana b›rak›rsak geriye, henüz olanakl› olmayan sosyalistlerin birli¤inin zeminini oluflturacak olan sosyalist demokratik program, yani üstünde sosyalistlerin örgütlenip eylem birli¤i sa¤layabilecekleri bir program›n mümkün olmad›¤› saptamas› kal›r. Bu arada sosyalistlerin hep birlikte olacaklar› ve bunun için de farkl› eylemliliklere ve eylem birlikteliklerine izin verecek bir parti ve programla idare etmek gerekecektir. Ama bu durum geçici olarak görüldü¤ünden ve belli ki M. Say›n taraf›ndan da hofl karfl›lanmad›¤›ndan, “henüz” olanakl› olmayan›n unutulmayaca¤›; uygun flartlar alt›nda, henüz olanakl› olmayan›n kendisinin amaçlanaca¤›n› söylüyordu. Gerçi devletin öyle kolayca itip kakamad›¤›n› bizim Plehanov nas›l elinin tersiyle itebilecek, kazan›lan mevzilerden nas›l bafl›n› ç›karacakt› bilemiyoruz. Tabii ar›zi bir durum oluflup ÖDP kazas› gerçekleflince, sosyalist demokratik program denilen fleyin “henüz mümkün olmayan” fley olmak anlam›ndan ç›k›p, her an ve her koflulda olmas› gereken ve ÖDP’de denenmifl olan fley haline dönüfltü¤ünü de ö¤renmifl oluyoruz. Çünkü M. Say›n flu belgi ile sahneye ç›km›flt›r: 148 “Bütün ülkenin devrimcileri ve de Kurtuluflçular, sosyalist demokrasi zemininde birleflin!” Peki flimdi birli¤in zemini olarak ileri sürülen ‘sosyalist demokrasi’ nas›l bir fleydir? Yan›t› afla¤›daki al›nt›dan ç›karabiliriz. “... Nas›l bir ülkede çeflitli fikirler olabiliyor ve bunlar›n örgütlenmesi meflru olarak kabul edilebiliyor ise, bir siyasal partide de e¤er çeflitli fikirler olacak ise bunlar›n örgütlenmesinin benimsenmesi de meflru olmak zorundad›r. Ço¤ulcu ve dayan›flmac› parti baz› zorlamalar karfl›s›nda bu ifle de bir çare buldu. Eski yap›lar tasfiye olmal›yd› ama partide fikir platformlar› olarak var olunabilirdi. Magna Carta’dan 700 y›l kadar sonra epeyce ilerleme do¤rusu!” (“Devlet Üzerine”, Kurtulufl 2001 1, s. 54) 149 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ KURTULUfi Evet Dev-Yol burjuva demokratl›ktan sosyal demokrasiye uzanan bir çizgidir. Ama, sosyal demokratlar›n sizden farkl› bir programlar›n›n olabilece¤ini ve bu program›n eylem birli¤inin zemini olabilece¤ini hiç kimse söylemediyse siz bunlar› M. Say›n’›n yaz›lar›ndan da m› okumad›n›z? Biz marksizmi ‘bizim Plehanov’dan ö¤renmedik mi? Ve Plehanov’un teorik tarihini bilmiyor muyuz? Yoksa parti anlay›fl›m›zdan geriye kalan sadece ve sadece, kervan yolda dizilir mant›¤› m›d›r? TEZLER VE SONUÇLARI M. Say›n’›n ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas› baz› kavramlar› kullanarak bir sistem kurmay› denedi. Kulland›¤› kavramlar bir sonraki kavrama öncel olan ve sonras›nda üstüne infla edilecek sistemi tafl›yacak kadar köklü ve geçiflken olmal›yd›. Her kavram politikadan ekonomiye sanattan kültüre, ideolojiden bilime farkl› düzeylere aitti. Her düzeye ait bir önerme baflka bir düzeyde ön kabul olarak al›nacakt›. Teorik sistem ‘sosyalist demokrasinin’ çerçevesi, bu yöntemle kurulacakt›. M. Say›n’da do¤al olarak, iç içe geçmifl önermeler ve ön kabuller, kendisine yöneltilen elefltiriler karfl›s›nda dönüp bütün bu kavramlar›n ifade ettiklerini sistemli ve aç›klay›c› k›lmaya çal›flacakt›. Önce A. Ural ve sonra s›ras›yla O. Dilber, E. Kürkçü ve Eme¤in Bayra¤› dergileri ile yap›lan polemikler, M. Say›n’› kurmaya çal›flt›¤› teorik sistemi daha radikal savunmaya götürdü. Bunun sonucunda ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas› genel olarak demokrasi meselesinin bir parças› olarak ele al›nd›. Bafllang›çta bilim alan›ndan bafllayan tart›flma giderek s›n›fsal temellerini deklare etti ve tali kavramlar› merkeze do¤ru itti. Bilim, ço¤unluk/ço¤ulculuk, çok partililik, rekabet, dayan›flma, örgütlenme özgürlü¤ü vb kavramlar kurulan teorik sistemin argümanlar›yd›. Bu kavramlardan kurulan teorik çerçeve, baz› ön kabullerin en az›ndan tart›flmal› olmas›yla beraber, giderek yanl›fl sonuçlara ç›k›yordu. Örne¤in ço¤unluk onay›, sosyalizmin demokrasisinin anahtar kavram› olarak beliriyordu Ama bütün yaz›lar tarand›¤›nda bi- le, bir iflçi s›n›f› tan›m› bulmak mümkün de¤ildi. Üstelik tan›m› yap›lmayan bu iflçi s›n›f›n›n nüfusa göre mutlak bir az›nl›k oldu¤u ön kabulü ile bir demokrasi teorisi infla ediliyordu. Benzer bir sorun ise, bilimsel sosyalizm tan›m›n›n optik bir kayma ile kavramsal olarak de¤ifltirilmesinden kaynaklan›r. Sosyalizm bilimselli¤in gerektirdi¤i bir ortamda kendi mant›¤›nca yaflanabilir bir sistem olarak tariflenir ve bilimsel üretimin imkanlar› ile sosyalizmin imkanlar› neredeyse eflitlenir. Bütün bunlar›n sonucunda ise: ‘Sosyalist demokrasi’ tezi iflçi s›n›f›n› mutlak az›nl›k olarak görüp, az›nl›¤›n iktidar olmamas› gerekti¤i dersi ile demokratik devrim formülünü bütün zamanlar için savunulan tek devrim stratejisi düzeyine yükseltmifltir. Bu saptama en önemli etkisini proletarya diktatörlü¤ünün, iflçi s›n›f› d›fl›nda da ortaklar›n›n olmas› mant›¤›na varm›fl ve marksist devlet teorisinin yeni türden bir kavran›fl›na ç›km›flt›r. Bir s›n›f partisinin, iflçi s›n›f›n›n iktidar›n› hedefleyen öncü partinin; ideolojik birlik ve eylem birli¤iyle tan›mlanan bir partinin gereklili¤i ise bu noktada tart›flmal› hale gelmifl ve esas olarak ad› an›lmam›flt›r. Bugün M. Say›n sözü edilen yaz›lar›ndaki parti savunular›n›n üstüne bir çizgi çekerek kesinlikle Üçüncü Enternasyonal çizgisinden vazgeçmifl, kendi deyimi ile ‘Üçüncü Enternasyonal çizgisinin gelip t›kand›¤› yerde sorunu ihtilalci sosyalizmin alan›nda çözme’ (bkz. Sosyalizm ve Toplumsal Müc. Ansiklopedisi) iddias›yla ç›kt›¤› yolda, daha önce Avrupa Komünistlerinin u¤rad›¤› baflar›s›zl›¤›n bir benzerini yaflam›fl ve bu baflar›s›zl›¤a bütün bir Kurtulufl’u ortak etmeye çal›flm›flt›r. Yaz› kurulu sorununda Lenin gibi düflünmesine ra¤men Menfleviklerden yana tutum alan Plehanov örne¤inde oldu¤u gibi, ortada duran koca külliyata ra¤men, üstünden atlanamaz dedi¤i ve tarihsel kazan›m sayd›¤› ayr›m noktalar›n› yok saym›fl, b›rakal›m Menflevikleri, anarflistleri de dahil etmek yoluyla her türden sosyalizm anlay›fl›n›n bir arada olabilece¤i gibi koca bir yan›lsamay› paketlemifl ve bu yan›lsaman›n kendisini, Kürt ulusal kurtulufl mücadelesinin fon oluflturdu¤u bir ortamda genifl 150 151 ‘SOSYAL‹ST DEMOKRAS‹’ bir Kurtuluflçular kitlesine kabul ettirebilmifltir! ‘Sosyalist demokrasi’ tart›flmas› ortaya koydu¤u tezler ve sonuçlar› aç›s›ndan en büyük etkiyi yine Kurtulufl Hareketi üzerinde yapm›flt›r. Hareket – Parti diyalekti¤i ile ulaflmaya çal›flt›¤› komünist iflçi partisi hedefi, yasal ve yasad›fl› yay›nlar›n›n sayfalar›nda tozlanmaya b›rak›lm›flt›r. Bir plan ve proje bu hedefin gerçekleflmesinin olanaklar›n› sa¤layabilecekken, programatik metinlere ulaflmak flöyle dursun, oldu¤u kadar›yla, tezlerin yorumu; politik taktik ve stratejiler aç›s›ndan nas›l somutlaflaca¤›, sonu gelmez bir belirsizli¤e b›rak›lm›flt›r. Sonuç olarak, Kurtulufl Hareketi’nin politik birli¤ini korumak ve sürdürmek mümkün olamam›flt›r. Komünist ‹flçi Partisi ise Kurtulufl Hareketinin geçmifli an›msan›rsa flu anda çok az bir kesimi (esas olarak da Kurtulufl Sosyalist Dergi) taraf›ndan sahiplenilmektidir. Kurtulufl Hareketi’ni ‘sosyalist demokrasi’ tart›flmas›na sokup buradan devrimcileflmeyi, marksizmi ekonomist yorumundan ‘kurtarmay›’ düflünenler, ‹kinci Enternasyonal hayaletinin gölgesinde bir partiyi ‘mevzi’ tutmufllard›r. Komünist iflçi partisi diye ç›k›lan yolda baz›lar›m›z›n ulaflt›¤› durak ‘Özgürlük ve Dayan›flma Partisi’ olabilmifltir. Bu durumun kimi ne kadar tatmin etti¤i ve da¤›lan parti sonras› nas›l dersler ç›kar›ld›¤› bilinmez, ama hangi yönden yola ç›k›lm›fl olunursa olunsun birbirinden çok farkl› gözükenlerin ortak dura¤› olabilmifl bu partiye, bizim eski yol arkadafllar›m›z›n ‘sosyalist demokrasi güzergah›ndan’ ulaflt›klar› kuflku götürmez. Sa¤c›l›kta s›n›r tan›mayan baz› eski Kurtuluflçular, “TKP Üzerine” yaz›lar›n›n üstüne basarak, e¤er yaflasayd› Zeki Erginbay’›n bile özgürlükçü ve dayan›flmac› partilerinde olaca¤›n› vaaz edebilecek kadar ileri gidebilmifllerdir. Kusura bak›lmas›n, e¤er yaflasayd› Atatürk’ün kendi partilerine üye olaca¤›n› söyleyen burjuva politikac›lar› akla geliyor ister istemez. KURTULUfi V. I. Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlü¤ü. Sol Yay. V. I. Lenin, Collected Works (Toplu Eserler), Progress Publishers, Moscow, 1977 F. Engels, Anti-Dühring, Progress Publishers, Moscow, 1978 F. Engels, Anti-Dühring, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1977 K. Marx, Fransada S›n›f Savafl›mlar›, Sol Yay›nlar›, Ankara Mahir Say›n. Komün’den Ekim’e, Ekim’den BugüneSosyalist Demokrasi, Devinim Yay. ‹st. 1993. Mahir Say›n, Sosyalist Parti Üzerine, Sosyalist SolunBirlik Serüveninden Bir Kesit, Devinim Yay. Teorik Politik Dergi Kurtulufl Kurtulufl 2001, 1 Yeni Öncü 17, Ekim 1989, s58 Dünya Solu 8 Popüler Tarih Dergisi 8 ‹flçi S›n›f›n›n Komünist Program› ‹çin Temel ‹lkeler ‹sveç ve Finlandiya Sosyal Demokrat Parti Programlar›, TÜSEV, ‹stanbul, 1993 KAYNAKÇA V. I. Lenin, Proletarya ‹htilali ve Dönek Kautsky, Sol Yay. 152 153 KURTULUfi S›n›fs›z sömürüsüz bir dünya u¤runa sosyalizm yolunda ortaklaflm›fl olman›n rahatl›¤› ile bulufltu¤umuz kavflakta, bir iç huzuruna ulafl›yoruz. Çok uzun bir süredir yollar›m›z ayr› olsa da bu en temel meselede bütün bir Kurtuluflçular kitlesi ile ortaklaflman›n -üstelik Kurtuluflçu olmayanlar da art›s›- huzuru, bu amaçla hangi ad›mlar› ne yöne do¤ru ataca¤›z sorusuyla karfl›lafl›r karfl›laflmaz kaç›yor. Birleflik ve Ço¤ulcu Bir Saplant›: YASAL PART‹ K urtulufl gelene¤inin ÖDP içinde on y›l› aflk›n bir süredir faaliyet sürdüren unsurlar›, parti teorisi konusunda oluflturduklar› yanl›fl tezlerini, pratiklerini kendilerine izah edebilmek kayg›s›yla da olsa savunmay› ne yaz›k ki sürdürmektedirler. Oysa ki parti deneyimlerinin trajik nihayetinin, do¤ru de¤erlendirme yapmalar›n› art›r›c› bir etki yapmas›n› isterdik. Hangi saiklerle oluflmufl olursa olsun, parti konusundaki yanl›fl savunular›n etkisi, sadece bu alanla s›n›rl› kalm›yor, di¤er alanlarda da etkisini gösteriyor. Proletarya partisi konusunun iddia edildi¤i üzere bir dönem (en az›ndan on y›l!) için bile ertelenebilmesi ve Komintern’in bu konudaki yaz›n›n›n (bu durumda leninizmin) atlan›p, demokrasi anlay›fllar›n›n do¤al sonucu olarak içinde farkl› eylem birliklerine izin verecek bir parti anlay›fl›na ulafl›lmas›, ‘nas›l bir sosyalizm’ sorusuna yan›t oluflturma süreci içinde gerçekleflmifltir. “Özgürlük ve Dayan›flma Partisi’nden Yolumuzu Ay›r›yoruz” bafll›¤›nda bir de¤erlendirmeyi kamu oyuna sunan arkadafllar›n, 155 YASAL PART‹ KURTULUfi ileri sürdükleri görüfllere de¤inmek, leninist parti anlay›fl› gere¤i zorunlu olmufltur ve bu nedenle önce k›saca de¤inilen konulardan ne anlad›¤›m›z› sergilemeye, sonra da aç›klamay› de¤erlendirmeye çal›flaca¤›z. mesi halinde, tezinin gerçekli¤e uygunlu¤unun ve do¤rulu¤unun kan›tlanaca¤›n›, hiç de flafl›rt›c› olmayan bir flekilde ileri sürebiliyor. ÖDP deneyinden “Bütün Kurtuluflçular sosyalist demokrasi zemininde birleflin” tezinin do¤rulanarak ç›kt›¤› ileri sürülüyor. Bu arada sosyalist demokrasi konusunda baz› kuflkular da belirmemifl de¤il. Ama flimdilik hala kuflku! Herkesin ‘her fleyi’ bilmesi gereken bunca yaflanm›fl tarihten sonra, bir türden ‘yasal parti’ meselesine tak›l›p kalm›fl arkadafllar için, bildiklerini düflündü¤ümüz baz› temel meseleleri an›msatmak, ve bu yolla önümüzdeki günlerin ihtiyaçlar› konusunda bir fikir de biz ileri sürmüfl olmak niyetindeyiz. G‹R‹fi Bir ev yapmadan önce plan yapman›z gerekir. Son günlerde zorunlu oldu¤u üzere ev yapmadan önce arazinin deprem kufla¤›nda olup olmad›¤›na bakman›z ve buna göre temel atman›z gerekir. Bizim, birincisi 12 Eylül, ikincisi 1989’da sosyalizmlerin y›k›lmas› ile bafl›m›zdan iki deprem geçti¤i için, evin yap›laca¤› yer, buna göre temel atma, demirlerini, kirifllerini ayarlama konusunda pek hata flans›m›z›n olmamas› gerekirken, uyan›k vatandafl›m›z misali iflimize geldi¤i gibi ev yapma gelene¤imiz y›k›lam›yor. Nas›l bir sosyalizm tart›flmas› yap›l›rken söylendi¤i gibi, ‘daha temeli atmadan, kiremitlerin rengini bile tart›flabiliriz.’ Bu çok do¤ru olmakla birlikte, bu do¤ruyu kullanmak için erken davran›yor ve temeli atmadan kiremitleri havada, hayali bir yerlere yerlefltirmeye çal›flarak, do¤ruyu, ait oldu¤u alanda kullanam›yoruz.Tabii ki kiremitler k›r›luyor. Tart›fl›p karar vermekle, yapman›n, farkl› fleyler ve farkl› süreçler oldu¤unu nedense kar›flt›r›yoruz. Bugünlerde, ‘yeniden dergi bürolar›na’ dönmek istemeyen Kurtuluflçularla, ‘devrimci bir partinin inflas›na girifltiklerinde, etraflar›nda, böyle bir parti ve böylesi bir mücadelenin tafl›y›c› gücü olacak isimlerin saflar›nda var oldu¤unu’ gören Kurtuluflçular, yeni bir yasal partiyi kurmak konusunda ayn› fikirde bulufltular. Ama hala nedense bu ifli birlikte yapmak konusunda çekinceleri var! Birlik meselesine, ‘saf’ birlik merkezli bir yaklafl›m›n, nas›l da da¤›t›c› olabilece¤i konusunda bir ders ç›karmak kimsenin ifline gelmiyor, ama ‘daha büyük birliklerin’ geçmifl olumsuz derslerin ›fl›¤›nda oluflaca¤› inanc› temcit pilav› gibi önümüze sürülüyor. Herkes deneyin sonuçlar›n› kendi tezini do¤rulamak için kullan›yor ve tezinin ne kadar hakl› oldu¤unun ötesinde, deneyin koflullar›n›n daha rafine hale getiril156 PROGRAM VE B‹RL‹K Program bir hedefe giderken elimizdeki yol haritas›d›r. Yol haritas› da kuflkusuz arazinin incelenmesi ve yap›s›n›n, da¤lar›n, tepelerin, derelerin, ormanlar›n vs. ç›kar›lmas› anlam›na gelir. Hangi da¤›n arkas›na gitmek istiyorsan›z ya da hangi görünmeyen köye ulaflmaksa amac›n›z bunun haritas›na sahip olman›z gerekir. Tabii ki harita okuma ve arazi bilgisine de... Yolunuzun biraz tehlikeli ve riskli oldu¤unu varsayarsak, birlikte ayn› yere ulaflmak için yoldafll›k yapt›klar›n›zla, yol boyunca bir beraberli¤iniz ve bu beraberli¤inizin dayanaca¤› belli prensipler olmak zorundad›r. Birlikte davranmak ve belli bir iflbölümü yapmak zorunlulu¤u yol boyunca, ta ki gidece¤iniz yere kadar sizinle beraber gelecektir. Komünistlerin programlar›, onlar›n hedefleri olan s›n›fs›z topluma kadar yollar›n› belirten yol haritalar›d›r. Bu nedenle, programlarda, yolda karfl›n›za ç›kan her ayr›nt›y› bulamazs›n›z. Bir program üzerinden yürüyenlere de yoldafl denir. Yoldafll›k eylem birli¤idir. Önlerine koyduklar› hedefe giderken, birlikte davranmak, program› takip etmek, k›sacas› eylem birli¤i içinde davranmak, bir bütünün iki yüzünü tarif etmek demektir. Eylem birli¤i içinde olmayacaksan›z bir program ç›karmaya, belli bir hedefe ulaflmayacaksan›z eylem birli¤ine gereksiniminiz olmayacakt›r. E¤er böyleyse hiç 157 YASAL PART‹ zahmete girmemek gerekir. Kuflkusuz program da, program›n oluflturulmas› da, ne tip eylemlerin gerekli olup olmad›¤› da, her zaman tart›fl›larak karara ba¤lanmal›d›r. Ama karara ba¤lanan konular, eylem birli¤inin alan›na girer ki, sürekli tart›fl›lacak bir eylemin birli¤inden de söz etmek mümkün de¤ildir. EYLEM B‹RL‹⁄‹ Eylem birli¤i, ayn› hedefe giden insanlar›n, güçlerini ortaklaflt›rmak, karfl›lar›ndaki engelleri ve engellemeleri aflabilmek için, iradelerini ortaklaflt›rd›klar› ve bunu yaparken, ister istemez kendi ‘özgürlük’lerini di¤er yoldafllar› ad›na ba¤lad›klar› bir ortak karar anlam›na gelir. Böylesi önemli ortaklaflmalarda herkes istedi¤i gibi davranma serbestli¤inden, k›sacas› ‘bireysel özgürlüklerinden’, gerçek bir özgürlü¤e ulaflmak ve buna uygun bir pratik yaflamak için feragat etti¤inden, haklar›n, yetki ve sorumluluklar›n aç›k ve tan›mlanm›fl olmas› gerekir. Bu da söz konusu program ve eylem birli¤i ekseninde bir araya gelenlerin ortak hukuklar›n›n olmas› anlam›na gelir. Bu, hukuk ekseninde bir araya gelifl, bir iflleyifl biçimi ortaya ç›kar›r ki buna da ‘demokratik merkeziyetçilik’ denmektedir. KURTULUfi “Yaln›zca iflçi s›n›f›, burjuvaziyi devirme, kapitalizmi tasfiye ederek sosyalizmi kurma yetene¤inde oldu¤u gibi, mülksüz iflçi s›n›f›n›n kurtuluflu, kendi s›n›fsal konumunu korumas›n›, bir ayr›cal›¤a dönüfltürmesini de¤il, bütün s›n›flar›n, dolay›s›yla toplumun s›n›flara bölünmüfllü¤ünün kald›r›lmas›n› gerektirdi¤inden, insanl›¤›n kurtuluflunun da tek yolu ve olana¤›d›r. Bu aç›dan, s›n›flar›n, devletin ortadan kald›r›lmas› olarak komünizm; iflçi s›n›f›n›n varolan toplumdan bafllayan mücadelesiyle, kendisiyle birlikte toplumun tümünü kurtulufla götürdü¤ü bütün bir sosyalist devrim dönemini, kapitalizmin yerini komünizmin ald›¤› bir toplumsal dönüflüm dönemini gerektirir.” (Temel ‹lkeler 1.4) B‹RLEfi‹K, ÇO⁄ULCU VE YASAL PART‹ PART‹ Ayn› hedefe gitmek isteyen herkesin, ayn› yoldan gitmesini düflünmek mümkün de¤ildir. Aksi olursa yol çok kalabal›k olacakt›r kuflkusuz! Gidecekleri yerin, hedefin tan›m› noktas›nda ortaklaflanlar, buraya nas›l ulaflacaklar› konusunda (ideolojik birlik) da ortaklaflabilirlerse program birli¤ine ulafl›rlar. Bu birli¤e ulaflanlar art›k kendilerini bir parti olarak tan›mlaman›n önemlice gereklerinden birini yerine getirirler. Konumuz co¤rafya olmad›¤›na göre, hedefin s›n›fs›z toplum ve s›n›fs›z topluma insanl›¤› ulaflt›rma iflinin de, nihai ç›kar› sonuna kadar devrimci olmaktan geçen tek s›n›f olan iflçi s›n›f›n›n ifli oldu¤unu söyleyebiliriz art›k: Parti birli¤inin, ideolojik temeller üzerinde oluflturulan program ve bu program›n gereklerinin yerine getirilmesi olan eylem birli¤i demek oldu¤unu, iflleyiflin ve eylem birli¤inin demokratik merkeziyetçilik ekseninde gerçekleflece¤ini tespit edersek yeni bir fley yapm›fl olmay›z. Tabii yanl›fl bir fley de! Amaç ortakl›¤› olanlar›n yöntemde ve programda anlaflmalar› yeterince (parti aç›s›ndan) ‘birleflik’ bir durumdur. Daha fazla birlefliklik aramak ifli suland›racak, ciddiyeti sorgulatacak kadar tehlikelidir. Ço¤ulculuk aç›s›ndan ise durum ayniyle vakidir. fiu noktada söz konusu olan proletarya partisi ise ‘birleflik’lik ya da ‘ço¤ulculuk’ için söylenebilecek fleyler, bizim da¤arc›¤›m›zda oldukça ‘k›t’t›r. Bu s›n›rl› sözleri, birlefliklik ya da ço¤ulculuk sözcüklerini yer de¤ifltirerek telaffuz etsek de anlamlar› de¤iflmez. Ama arkadafllar›m›z bunlar› kulland›klar›na göre biz bir ayr›m yapmaya çal›flal›m. Burada ço¤ulculuk olsa olsa ‘öcü’ gibi kaç›n›lan ideolojik özdefllik ‘umac›’s›n› hat›rlat›p, ideolojik birlik yapman›n nas›l imkans›z ve kötü bir fley oldu¤unu; ‘birleflik’lik de, ideolojik özdefllikten kaç›nmak gerekti¤ini keflfedip, birlik için farkl› türden ideolojilerin yan yana gelebilece¤ini ve bu nedenle nas›l olsa özdeflli¤e ç›kan ‘ideolojik birlik’ten vazgeçilebilece¤ini anlatan kavramlar oluyor. Her ideoloji son tahlilde bir s›n›fa denk düflece¤ine göre, s›n›f uz- 158 159 YASAL PART‹ KURTULUfi laflmac›l›¤›n›n nereden ç›kt›¤›n› merak edenler, dönüp savunduklar› parti anlay›fl›na baksalar iyi olur. S›n›f›n komünizme kadar mücadelesine öncülük edecek partisinin, yasal parti mi yoksa baflka türden bir parti mi olaca¤› konusu ise, birlefliklik ve ço¤ulculuk kavramlar› alg› düzeyinde ele al›nd›¤› için karfl›m›za yine sorunlar ç›k›yor. ‘Burjuvazi bizi yasad›fl›na itti¤i için, yasad›fl› durumu kabul etmek yanl›flt›r ve yasal olanaklar sonuna kadar geniflletilip mümkünse yasal parti olunmal›d›r’ do¤rusu üzerine, partinin niteli¤i konusu kuruluveriyor. Bu, ‘kedi yük tafl›r öyleyse çimento torbas›n› da tafl›r’ demek anlam›na gelir ki, henüz böyle kedi görülmedi! Yasal parti olmak ya da olmamak noktas›ndan bafllayacak her tart›flma yanl›fl sonuçlara ç›kmaya mahkumdur. Partinin niteli¤ini en temelde, karfl›s›na ald›¤› s›n›f›n ve onun iktidar›n›n cisimleflti¤i devletin karakteri belirler ki, iflte bu nedenle en demokratik koflullarda bile, partinin esas› gizliliktir. ‹ki kere iki dört ettikten sonrad›r ki, yasal parti konusu gündeme al›nmal›d›r. Daha önce de¤il. Fazla uzad› ama afla¤› tükürsen sakal yukar›s› b›y›k. Temel ‹lkeler konusunda bir elefltiri ya da yorum getirme inceli¤i gösteremeyen arkadafllara, baz› temel matematik kurallar› unutarak yükse¤ine kafa yoranlar›n halini an›msatmakta yarar görüyoruz. ‘DEMOKRAS‹ PART‹S‹’ ÖDP ile yollar› ayr›lan arkadafllar›n, flimdilik ayr› yerlerde olsalar da kurmay› düflündükleri, ‘birleflik, ço¤ulcu ve yasal’ olmas›nda da hemfikir olduklar› parti, bir tür demokrasi partisi olarak telaffuz edilmektedir. Türkiye’de demokrasinin k›r›nt›lar›n› ar›yor olmam›z, iflçi s›n›f›n›n, Kürtlerin, ö¤rencilerin, gençlerin ve bilcümle muhaliflerin üstünde devlet terörü estirilmesi, iflsizlik, yoksulluk, tensikat, özellefltirme ve her türden bask› yasalar›n›n yeniden yeniden daralt›larak topluma giydirilmeye çal›fl›lmas›, faflizm tehlikesinin daha bir imkan dahilinde olmas› ve bilindik durumlar, bütün ezilenlerin, asgari paydalarda da (asgari laf› bunlara karfl› durabilmenin az bir fley oldu¤u anlam›na gelmez!) olsa bir araya gelmesi ve ortak bir mücadele hatt› oluflturmas› fikrini acil k›l›yor. Böyle bir ihtiyaç olmakla birlikte bu ihtiyac›n nas›l karfl›lanaca¤› tart›flmaya muhtaç. Konumuz bu olmad›¤› için böyle bir gereksinimi duyanlar›n, demokrasi için bir parti kurmalar› fikrine geri dönelim. Böyle bir mücadelenin de kuflkusuz hedefleri ve bir program› olacakt›r. Ama demokrasi mücadelesi dendi¤inde, herkesin bir baflka fley anlad›¤› da bir gerçektir ve bunun üstünden atlamak insan›n gölgesinin üstünden atlamas› kadar gerçekçidir. Demokrasi mücadelesi için bir araya gelenler, ilk olarak önlerine koyduklar› hedefleri içeren ve bunun için de bir eylem birli¤ini gerektiren programlar›n› yapacaklard›r. Eylem birli¤i de yutulmak için de¤il uyulmak içindir. Komünistler için, demokrasi program›n›n asgari program oldu¤u ve bunun da iktidar› almay› içerdi¤i bilinir. Bu durumda ise asgari program›n demokrasi ve ittifaklar politikas›n› içermesi gerekir. E¤er bunlar yoksa parti birli¤inin yerine ikame edilmeye bafllanan bir demokratik birlikten söz edilmeye bafllan›r. Örne¤imizde de olan bundan baflka bir fley de¤ildir. ‹flçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesi aç›s›ndan de¤erlendirilmesi gereken demokrasi meselesi, bu noktadan uzaklaflarak ele al›nd›¤›nda, demokrasi mücadelesinin düflünülen öznelerinin da¤›n›kl›¤› ve kaç›n›lmaz yenilgisi perçinlenmifl olur. Proletarya partisi, ismini, öncülerinin birli¤ini sa¤layarak iflçi s›n›f›n›n her günkü mücadelesi içinde konumlanaca¤› ve bu yolla toplumun önünde öncü olaca¤› için, demokrasi mücadelesinin ve tüm ezilenlerin mücadelesinin de garantisidir. Bunun d›fl›nda baflar›lar, k›smi kazan›mlar, olmaz de¤il, olur!.. Ama sorunlar ne kadar yak›c› olursa olsun demokrasi mücadelesi için parti oluflturmak ve bunun için de iktidar› hedeflemeyen programlar yaz›p buna da parti program› demek, bir önceki süreçte yaflanan ‘birlik için birlik’ yanl›fl›n›n bugüne uzanan yans›s›d›r.1 Bu durumda bir önceki ÖDP sürecinde ‘yanl›fl bir fleyler’ yapt›klar›n› tespit edenlerin, bu tespitlerinin de, ifl olsun düze- 160 161 YASAL PART‹ KURTULUfi yine denk düfltü¤ünü düflünmek gerekir ki, böyle düflünmek istemiyoruz. Ama düflünceler de insan akl›ndan sivrisinek gibi kovulamazlar. halefet edeceklerinde anlaflamayanlar, iflin özünde, ayr› m›d›rlar? Bir arada bulunman›n ölçütünü yeni gelinin bir türlü yeme¤in tuzunu tutturamamas› misali ayarlayamayanlar, kocan›n tahammül s›n›r›yla do¤ru orant›l› bir ölçüt edinmifl olurlar. Malum balay› dönemleri, ad› gibidir! Bu arada bizim eski yol arkadafllar›m›z de¤ilse de, “ilk at›flta on ikiden vurabilenlerin” de oldu¤u görüldü. Gitti¤i yolda say›s›z yol ayr›m› bulmak zorunda kalan arkadafllar, belli ki ellerinde yanl›fl bir haritayla dolafl›yorlar. Her kavflakta kafalar› kar›fl›yor. Ve tam on kavflakta yollar›n› ay›r›yorlar. Biz olsak flimdiye dokuz do¤urmufltuk! Bu metindeki yol ayr›mlar›ndan en sonuncusunda hemfikir olmakta yarar var. Çünkü buradan geriye giderek, yol ayr›m› diye tan›mlanan her bir ayr›m›n, ne tür bir ayr›m oldu¤u ve sahiden mi koftiden mi oldu¤u sorusuna, ‘sahiden!’ yan›t›n› verdiriyor. Yeni bir do¤um sevinci kapl›yor insan›! Geriye do¤ru saymaya bafll›yoruz… “ÖZGÜRLÜK VE DAYANIfiMA PART‹S‹’NDEN YOLUMUZU AYIRIYORUZ” ?! Bu bafll›kla kamuoyuna yap›lan aç›klamada bir grup sosyalist, ÖDP’yi ele geçiren ÖSP ile yollar›n› ay›rd›klar›n› belirtiyor. Yi¤idi öldür hakk›n› yeme diye bir laf var! Bir kere partiden ‘kibarca’ kovulmufl olundu¤u unutulmamal›. Buna dair bir yan›lsama, afla¤›da görüldü¤ü üzere yaflan›lan›n de¤erlendirilmesinde, ‘k›r›lmalara’ neden oluyor. At›lman›n pek sözünün edilmemesinden murat edilen bu mudur? Bir yol ayr›m›ndan söz ediliyorsa, kan›m›zca 76 y›l›ndaki ‘yol ayr›m›’n›n (imzac›lar›n ço¤unlu¤u bu yol ayr›m›n›n içindeydi) unutulmufl olmas› gerek. Yol ayr›m› kavram›n›n bu kadar gereksiz kullan›lmas›, kavram›n a¤›rl›¤›n› zamanla eksiltiyor. Üstelik bu sözün politikada neye tekabül etti¤i de belli ki unutulanlar aras›nda! Ayr›ld›k demekle ayr›l›nsayd›, politika çok net tan›mlara kavuflurdu da biz de rahatlard›k. Kurtulufl, bir yol ayr›m› yaflam›flt› ve bunu da, yutulmas›, tedrisat eyledikleri ço¤ulculuk fikriyat›na ra¤men hala çok zor olan, “Yol Ayr›m›” adl› belge ile somutlam›flt›r. ÖDP sonras›, içinde ‘yol ayr›m›’ laf›n›n çokça geçti¤i bu ad› geçen belgenin hükmü, 76 tarihli asl›n›n yan›nda nedir ki, biz bu ayr›ld›k laf›n›n kerametinden emin olal›m. Ayr› durarak ayr› niteliklere ulafl›lsayd›, yetmifl alt› y›l›ndan bu yana tad›ndan içilmez bir flarap olup ç›kard›k. Ço¤ulculuk konusunda farkl› olundu¤u ve bir arada durulamayaca¤›n›n teorisinin yap›ld›¤› bu metin, her fleye ra¤men ‘bilinen’ bu farkl›l›kla daha ne kadar beraber olunabilecekti sorusunun yan›t›n› havada b›rak›yor. Ayr›ld›k, çünkü ayr›yd›k! Belli ki bir arada bulunamayacak kadar ayr›ym›fllar. Burjuvaziye ve onun siyasal iktidar›na, politik uygulamalar›na, yasalar›na, ‘ne kadar’ ve ‘ne zaman’ mu162 ‹flçi s›n›f› ve ezilenlerden yolunu ay›ranlardan yollar›n› ay›r›yorlar! (Sizin o kötü çocuklarla ne ifliniz vard›. Yoksa, kötü çocuk olduklar›n› bilmiyor muydunuz? Bizim mahallenin çevresinden neden uzaklaflt›n›z? Biz art›k ayr› dünyalar›n insanlar› m›y›z? ‹steyen bizim mahalleye istedi¤i zaman geri dönebilir mi? Onlar bu mahalleden çok önceleri göç etmemifller miydi? sorular›n› soracakt›k ki, tan›d›k bir slogan iliflti gözlerimize. Yaflas›n Devrim! Yaflas›n Sosyalizm! Sorular› t›kt›k bo¤az›m›za, slogan vakti, yoldafll›k saatidir.) “‹flçi s›n›f› ve di¤er tüm ezilenler ya sosyalizm ya barbarl›k ikileminde barbarl›¤a boyun e¤meyecek ve s›n›fs›z-sömürüsüz bir dünya u¤runa sosyalizm yolunda emin ad›mlarla yürüyecektir.” (“Yollar›n› Ay›r›yorlar”) S›n›fs›z sömürüsüz bir dünya u¤runa sosyalizm yolunda ortaklaflm›fl olman›n rahatl›¤› ile bulufltu¤umuz kavflakta, bir iç huzuruna ulafl›yoruz. Çok uzun bir süredir yollar›m›z ayr› olsa da bu en temel 163 YASAL PART‹ KURTULUfi meselede bütün bir Kurtuluflçular kitlesi ile ortaklaflman›n -üstelik Kurtuluflçu olmayanlar da art›s›- huzuru, bu amaçla hangi ad›mlar› ne yöne do¤ru ataca¤›z sorusuyla karfl›lafl›r karfl›laflmaz kaç›yor. Kafam›zdakilerle arkadafllar›n yazd›klar›n› karfl›laflt›r›yoruz ve onlar›n söyledikleri gibi, “emin ad›mlarla” yürümemiz güçleflmeye bafll›yor! Kuflkusuz bizce de, “Devrim anlams›z bir macera, sosyalizm eriflilmez bir ütopya de¤ildir!” (agm) “Üzerinde yaflad›¤›m›z co¤rafyada iflçi s›n›f›n›n, emekçilerin, ezilenlerin eylemine yol gösterecek bir devrimci sosyalist seçenek acil ihtiyaçt›r.” (agm) Elbette de, acaba sözü edilen bu ‘devrimci sosyalist seçenek’ ismiyle an›l›nca kendini tan›mlama yetisine sahip midir? “S›n›f mücadelesine öncülük edecek bir partinin yoklu¤u temel meseledir.” (agm) Ne kadar da do¤ru? S›n›f mücadelesi, Marx’›n buldu¤u bir fley de¤il malumunuz. Bu mevzuyu proletarya diktatörlü¤üne kadar gelifltirenler, bilimsel sosyalist olabiliyorlar. En az›ndan Marx öyle diyor. Proletarya diktatörlü¤üne kadar ifli götürmeyeceksek, yani iktidar› hedeflemeyeceksek, ne diye proletarya partisi ad›yla an›lan, herkesin öcü gibi kaçt›¤› ‘vebal›’ bir ifle giriflelim? Metinde bu var m› diye bak›yoruz ama bir fley görmek flans›m›z olmuyor. Unutulmufl olabilir mi? Yaklafl›k bir söz var asl›nda. “‹flçi s›n›f›ndan, ezilenlerden yana bir seçenek üretmek yerine” (agm) yanl›fl ifller yap›ld›¤›n› söylüyorlar arkadafllar. Demek ki arad›¤›m›z yan›t “seçenek üretmek” oluyor. Burjuva partileri de, iflçi s›n›f› ve ezilenlerden yana çok de¤iflik seçenekleri oluflturmak zorunlulu¤unda ya da tam tersi tercihinde olabilirler. Tarih bunun örnekleri ile dolu. Ayr›ca, bu seçenek üretme iflini biz yapacaksak, iflçi s›n›f›na ne ifl kalacak? Çoktan seçmeli sorular› m› yan›tlayacak? ‹flçi s›n›f›n›n üretilecek seçeneklere de¤il de iktidara gereksinimi oldu¤u seçene¤i, sosyalizm, Marx-Engels çizgisiyle beraber ‘bilimsel’ s›fat› kazand›¤›ndan bu yana, komünistler aç›s›ndan ‘tek’e inmemifl miydi? ‹flçi s›n›f› ve ezilenlere seçenek üretmek isteyenler, iflçi s›n›f›na seçenek üretmeden önce yapmalar› gereken tek do¤ru tercihin, bilimsel sosyalizmin iflçi s›n›f›n›n tek seçene¤i oldu¤u gerçe¤inde karar k›larlarsa, bir sonraki maddede suçlad›klar› “üçüncü yolcular”dan kendilerini gerçekten ay›rma flans›na kavuflurlar. 164 165 “Üçüncü yol”culardan yollar›n› ay›r›yorlar! (Ama bu ayr›l›k, fliddetli bir aflk yaflamad›¤›n›z anlam›na gelir mi?) “ÖDP’de yaflanan çat›flman›n özü; burjuva sol liberalizminin program›yla, ÖDP aras›na kesin çizgi çekmek isteyenlerle, buna itiraz edenler aras›ndaki bir mücadeledir.” (agm) Burjuva sol liberalizminin program›yla, ÖDP aras›na kesin çizgi çekmek isteyen arkadafllar aras›nda, temelden teorik bir ayr›m oldu¤u anlam›na geliyor bu sözler. Peki öyle midir? “… her politik sorunda bu temel ayr›flma derinleflerek büyümüfltür: Devrimci sosyalistlerin net tutumlar ortaya koydu¤u, Avrupa Birli¤i, özellefltirmeler, Kürt sorunu, mevcut hükümet ve MHP karfl›s›nda tutum, F Tipi Cezaevleri, ekonomik kriz, ABD önderli¤inde yürütülen Afganistan savafl› ve nihayet emperyalist metropollerin önümüzdeki dönemde Orta Do¤u’ya iliflkin planlar› ile Türkiye’ye biçilen rol sorunlar›nda” (agm) ve sürdürülebilir konular… “‘Özgürlükçü Sosyalizm’ Platformu temsilcileri ve Ufuk Uras, partinin sosyalist ve s›n›fsal yönelimini bilinçli olarak buland›rm›fl, “üçüncü yol”culukla bafllayan ve giderek sol liberalizme boyun e¤en bu çizgiyi, ‘21. yüzy›l sosyalizmi’ aldatmacas›yla uygulamaya çal›flm›fllard›r.” (agm) Sorunun kayna¤›n› bizim gibi d›flar›daki insanlara m› böyle anlat›yorsunuz (yani bir çeflit politika m› yap›yorsunuz?) yoksa gerçekten böyle mi düflünüyorsunuz? ÖDP’deki egemen kesimin, “üçüncü yolculukla bafllayan ve giderek sol liberalizme boyun e¤en” bu çizgiyi zamanla m› oluflturdu¤unu düflünüyorsunuz? Öyleyse çok ac›. Örne¤in Ufuk Uras özellefltirmeler karfl›- YASAL PART‹ KURTULUfi s›nda önceden net bir tutum tak›n›yordu da bu tutumu zamanla m› bozuldu? Sorular art›r›labilir. Kürt meselesi konusunda DevYol’un do¤ru bir tutumu vard› da sonradan m› üçüncü yolcu olundu vs. gibi… ‹nsan›n dudaklar›ndan “ben hiç yaflamad›m ki” flark›s› dökülüveriyor. Hayret ki hayret! Biz çok aptal m› gözüküyoruz yoksa? Öyle de¤il oysa ki. ‹zah edelim. Y›llarca SHP’de tedrisat eyleyen Dev-Yol’cular›n önemli bölümü ile birlikte oluflturdu¤unuz partinizde, sizi partiden atan çizgi, SHP’de bu atma iflini esas sosyal demokratlara uygulayamad›¤› ve sizi saf buldu¤u için birlikte bir parti kurabildiniz. Semeri de s›rt›n›za vurdunuz. Sol liberalizmin Türkiye temsilcisi ‘Birikim’ dergisinin 1980 öncesi de Dev-Yol’un ak›l hocal›¤›n› yapt›¤›n›, bu çizginin ideolojik g›das›n›n önemli bir bölümünü bu kaynaktan sa¤lad›¤›n›, sa¤›r sultan duydu. Duyuranlar›n aras›nda Kurtulufl da vard›. Siz o ara neyle meflguldünüz? fiimdi s›ralamay› düzeltebiliriz. Üçüncü yolculuk üzerinden sol liberalizme ulaflmad› DevYol’cular. Sol liberal olduklar› için politik konumlan›fllarda üçüncü yolculu¤u seçtiler. Hani bizim literatürde küçük-burjuva sosyalizmi diyorduk ya, arkadafllar o kategoriye giriyorlard›, flimdi ç›k›yorlar. Sanmay›n ki bundan sonra da üçüncü yolculu¤a devam edecekler. fiimdi politikada bir taraftan yana çekinmeden tav›r alabilirler. Kuflkusuz ki bu taraf iflçi s›n›f›n›n yan›nda de¤il karfl›s›nda olacak, ezilenlerin yan›nda gibi duran sözleri de bol bol kullanmay› sürdürecektir. Daha kand›r›lacak çok kitle var. Siz kendinizi feda edilmeyecek kadar ‘kitle’ mi sand›n›z? Dev-Yol’cular dereyi geçerken (haz›r partiye kurulurken) at de¤ifltirilmez laf›na uygun davrand›lar. Marksizm-leninizmi kullanmad›klar›ndan atasözlerini kulland›lar. Marksizm-leninizmi bildiklerini sananlar da atasözlerini küçümsediler. Olan bu. Ama bir atasözü daha var ki bu metni okuyunca insan›n diline geliveriyor! Üzüm üzüme baka baka … Yukar›da say›lan konularda sol liberallerin üçüncü yolcu politikalar›n›n karfl›s›na, iflçi s›n›f›n›n politikalar› diye bir politika m› koyuldu ki, sol liberal anlay›flla aralar›na ayr›m koyduklar›n› ileri sürüyorlar arkadafllar. Sol liberalizmi tan›mlamaktan uzak (o, kendilerini atana kadar da ayr›lamayan) insanlar›n, onunla aras›na kesin bir çizgi çekmesini beklememek gerekir. Gerçi, onlar sadece yollar›n› ay›rd›klar›n› söylüyorlar. Neyse biz devam edelim. 166 167 ÖDP’yi tasfiye edenlerden yolumuzu ay›r›yoruz! (ÖDP’den de¤il, onun ilk program ve tüzü¤ünden de¤il, bunlar› felç edenlerden yollar›n› ay›r›yorlar. Kör ve kötürümsün ama aflk›m›z devam ediyor. Biz de flapka ç›kar›yoruz bu aflk karfl›s›nda.) Bu durumda ÖDP’nin iyi bir fley oldu¤u ve bunu anlamayanlar›n onu kötü kulland›¤› söyleniyor. Geçelim. Devrimden yolunu ay›ranlardan yollar›n› ay›r›yorlar! (‹yi ediyorsunuz devam edin. Bakal›m nereye ç›kacaks›n›z. Biz takip ediyoruz.) “ÖSP, böyle bir takti¤i, parti içi devrimci sosyalist güçleri izole ve tasfiye etmeden uygulayamazd›. O nedenle ortada hiç bir “disiplin, tüzük ya da hukuk ihlali” olmad›¤› halde, politik ve ideolojik çizgisinin kaç›n›lmaz sonucu olarak 2. Konferansta “parti içi particiklere hay›r” slogan›yla, SEP’e karfl› savafl açt›. Böylece, partinin politik bak›mdan sa¤a kay›fl›na, örgütsel bak›mdan tasfiyecilik efllik etti.” (agm) Evet ayniyle vaki, böyle oldu. Zaten burjuva politikas› böyle yap›l›r. Kaç y›l SHP’de çal›flm›fl insanlarla afl›k atabilece¤inizi mi düflünüyorsunuz? Örne¤in biz sizinle atamam›flt›k. (Kurtulufl gelene¤inden olmayanlar› tenzih ederiz!) ÖDP egemen kesimi, daha sa¤›ndakilerle buluflmak için, daha ‘sol’undakileri tasfiye etti. Olan budur! Do¤ru da insan›n akl›na eski günler geliyor. Eski dediysek o kadar da eski de¤il biraz zorlarsan›z an›msars›n›z. BSA-BSP-ÖDP çizgisine, bu sa¤c›, sivil toplumcu, reformist bile olamayan, burjuva sol liberal çizgiye, geçmiflin anl› flanl› Kurtulufl’unu çekebilmek, kim bilir ne k›vrak politik manevralar gerektirmifltir sizin için ? Devrim, iktidar, s›n›f iktidar›, demokrasi, parti konular›nda birik- YASAL PART‹ mifl külliyata ra¤men, sizin bu sol liberal çizgiyle ‘buluflman›z’ hiç de kolay olmam›flt›r. Bunlara karfl› ç›kanlarla yollar›n›z› ay›r›p yeni aflk›n›za kavuflmak için ne dolaplar çevirmiflsinizdir. Neyse biz bunlar› unuttuk! Ama iflte sizin bafl›n›za gelince üzülmüflsünüzdür diye söylüyoruz. Naz›m’›n dedi¤i gibi yirminci yüzy›lda en fazla ne kadar sürüyordu ki aflk yaras›, yirmi birincide ne sürsün? Olmad›. “Aflk›n ve Devrimin Partisi”nde aflk bitti devrim kald›. Kirlenmifl bir devrim. Sol liberalizme yelken açanlardan ve sosyalistlerin birli¤ini bozanlardan yollar›n› ay›r›yorlar! (Biz de komünistlerin birli¤ini bozanlardan yolumuzu ay›rm›flt›k. An›msay›n.) “Kimilerinin bu birlik deneyini ‘zay›fl›¤›n ürünü’ olarak de¤erlendirmesi, bizzat bunu söyleyenlerin “saf kan” partileriyle birlikte, zay›fl›ktan bir türlü kurtulamad›klar› gerçe¤i taraf›ndan yalanlanm›flt›r. Bugün partide darbe yapanlar›n sözcüleri, kurulufl süreci boyunca ÖDP’yi “sosyalistlerle sosyalist olmayanlar›n partisi” olarak tan›mlamakta ›srar etmifllerdir. Bir çok sosyalist bu ›srar›, “kapsay›c› olma ve kitleselleflme” kayg›s› olarak yorumlam›flt›r. Bu tan›ma itiraz edenler ise sonuçta programa bir dizi çekinceyle sosyalist hedef eklenmesi karfl›s›nda uzlaflmay› kabul etmifltir.” (agm) Uzlaflmay› kabul edenlere, Zeki Erginbay’›n bir sözü ile yan›t vermek gerekiyor. “‹ki kere ikinin befl etmedi¤ini ispatlama ilkelli¤i ile u¤raflt›r›yorlar bizi”. Orwell’in 1984 roman›nda, iki kere ikinin befl etti¤ini söyletmeye çal›flan iflkencecilere direnen adam gibi hissediyoruz kendimizi. Bize de kendinize de iflkence etmeyin. Siz, bu sözünü etti¤iniz, sol liberalizmin “sosyalistlerle sosyalist olmayanlar›n partisi” olma ›srar›n› yanl›fl de¤erlendiren, “bir çok sosyalist” aras›nda m›yd›n›z, yoksa uzlaflmay› kabul edenlerden misiniz? Orwell’›n kahraman› gibi size de mi iflkence yapt›lar? Yoksa aflk ac›s›n› iflkenceyle mi kar›flt›rd›n›z? 168 KURTULUfi Tasfiyecilerden ve ellerini kirletmeye haz›r olanlardan yollar›n› ay›r›yorlar. (‘Yollar›m›z burada ayr›l›yor, art›k birbirimize iki yabanc› gibiyiz’den de öte) “ÖDP’den devrimci, kitlesel sosyalist iflçi-emekçi partisi yarat›labilir mi? Bütün bunlara ra¤men ÖDP’de “hala yap›lacak bir fleyler” oldu¤u söylenebilir mi?” (agm) Bu sorulara yan›t olumsuz veriliyor. Bizim fark›m›z bu sorular› bugün sormuyor, ta bafllang›çta soruyor, net olarak ‘hay›r’ yan›t›n› vermifl olmam›zda. Arada böyle bir fark var! “Ufuk Uras ve arkadafllar› ÖDP’den ço¤ulculu¤u ç›kartm›fl, bu kötü aritmetik ifllemin sonucu olarak eflit iflaretinden sonra geriye s›f›r rakam› kalm›flt›r.” (agm) ÖDP’den ç›kart›lan eski yol arkadafllar›m›z, bunu ço¤ulculu¤u temsil ettiklerini söylemek için kullan›yorlar. ÖDP’den ç›kart›lan ço¤ulculuk ile at›lan Kurtuluflçular ve di¤erleri eflitli¤i, ac› bir eflitliktir. Arkadafllar›n kendilerini ço¤ulculukla eflitlemeleri, kendilerini zenginlefltirmiyor, hayli fakirlefltiriyor. Tabii ki marksizmden yana! Monolitik parti özlemcilerinden yollar›n› ay›r›yorlar. “Partinin tek kazan›m› olan ço¤ulculuk ilkesi, Tüzük Konferans›nda bir “darbe”yle ortadan kald›r›lm›flt›r. Geriye art›k bizi ilgilendirmeyen bürokratik merkeziyetçi partiden baflka da bir fley kalmam›flt›r.” (agm) Bu monolitik parti meselesinin ideolojik özdefllik demek oldu¤unu, özdeflli¤in de, ideolojik birli¤e karfl› bir tan›m oldu¤unu, hiç bir parti program›nda “özdefllik” savunulmad›¤›na göre, monolitiklikle kastedilenin aç›k ve net olarak “ideolojik birlik” ve program birli¤i oldu¤u aç›kt›r. Bu durumda karfl›ya al›nan “demokratik merkeziyetçilik” ilkesidir. Demokratik merkeziyetçilik meselesinin esas›, aç›kça söylenmelidir ki, ‘merkeziyetçilik’tir. Merkezi169 YASAL PART‹ KURTULUfi yetçili¤in nas›l bir merkeziyetçilik oldu¤u, ‘demokratik’ s›fat› ile belirtilir. fiimdi siz ad›n› anmadan, ideolojik birli¤e, program birli¤ine, eylem birli¤ine karfl› ç›k›yorsunuz ve leninist kal›yorsunuz da, Dev-Yol’cular, eylem birli¤ini savundular diye merkeziyetçili¤i bürokratlaflt›rm›fl m› oluyorlar. Sol liberalizm bal gibi de ço¤ulcudur! Ama ço¤ulculu¤un içinde, merkeziyetçili¤i uygulamayacak kadar liberal de¤il! mak yoluyla olsa da) ayr› durman›n yanl›fl bir durum oldu¤unu söylemifl oluyor ve bu söyledikleri ile de ÖDP’nin öyle ço¤ulculuktan falan de¤il, basbaya¤› zay›fl›ktan kuruldu¤unu itiraf etmifl oluyorlar. “Nas›l k›zabiliriz ki, onlar bizi Marx, Engels ve Lenin ö¤retisinden sapmakla, küçük burjuva ideolojisinin etkisinde kalmakla suçlam›yorlar.” (agm) Onlar suçlam›yorlar diye bu suçlamay› hak etmedi¤iniz anlam›n› ç›kartmay›n. Metin boyunca s›n›f iktidar› olarak proletarya diktatörlü¤ü, bunun arac› olarak da proletarya partisi sözü edilmifl de¤il ve hal böyleyken, insan›n akl›na, hani sapma dememeye zorlansak da, “küçük-burjuva ideolojisinin etkisinde kald›¤›n›z” düflüncesi gelip yerlefliveriyor. Kendi sa¤›ndan medet umanlardan yollar›n› ay›r›yorlar. (Ey gidi günler! Rüya m› görüyoruz? Kendi sa¤›ndan medet umanlar kim? Siz mi onlar m›? Yolunuzu ay›rd›klar›n›z asl›nda solcu da, tek hatalar› kendi sa¤lar›ndan medet ummalar› m›? Yoksa kendileri sa¤c› de¤il mi? Öyleyse kap›dan at›lsan›z da bacadan girin. Her kafas› kar›flan solcuyu sa¤c›lara teslim edersek, bizim sizinle u¤raflmam›z› nas›l aç›klayaca¤›z?) “ÖDP’nin alt› y›ll›k ömründe ço¤ulculuk ilkesini ç›kartt›¤›n›z zaman geriye hiç, ama hiç bir fley kalmad›¤›n› flaflk›nl›kla görebilirsiniz.” (agm) Ço¤ulculu¤un bir kez daha demokratik merkeziyetçili¤in karfl›s›na koyuldu¤unu görüyoruz. Eylem birli¤i, program gibi konularda bu leninist ilkenin asl›nda yeterince ço¤ulcu olmad›¤›, parti birli¤ine içerilmesi gereken güçleri, fikirleri, politikalar› içeremedi¤i saptamas› ç›kar bu durumdan ki, durumun kendisi vahimdir. “18 Nisan ‘meydan muharebesi’nde elde ettikleri binde sekizlik zaferin ‘gücüyle’, partinin yar›s›ndan ‘kurtulma’ ça¤r›s› yapmalar› onlara karfl› k›zg›nl›k bile de¤il, istihza ve küçümseme duygusundan baflka hiç bir duygu do¤urmamaktad›r.” (agm) Daha önceki maddelerde iddia edildi¤i ve bize iki kere ikinin befl etmedi¤ini ispat yükü getiren bir iddia ç›km›flt› karfl›m›za. ÖDP zay›fl›ktan kurulmad›, ço¤ulculuk anlay›fl› do¤rultusunda kuruldu. Kim anlaflm›flt› ki bu anlay›flta? Yaklafl›k olarak ‘al›nan oylar›n küçüklü¤üne ra¤men, ne cüretle kendilerini partiden atabildikleri’ sorusunu egemen kesime soran arkadafllar, bu kadar zay›fken (at›l170 Tarihsel-siyasal kazan›mlar›m›z› yok etmek isteyenlerden yollar›n› ay›r›yorlar. (‹kinci Enternasyonal’den kopufl tarihsel bir kazan›m m›d›r? Bolflevik-Menflevik ayr›m›, Üçüncü Enternasyonal’in temelini oluflturmaz m›? Menfleviklerle Bolfleviklerin bir arada olduklar› RSD‹P, ‹kinci Enternasyonal’in üyesi de¤il midir?) “‘ÖDP’nin Türkiye sosyalist hareketine katk›s› ve hizmeti nedir?’ sorusuna ‘ço¤ulculuktur’ yan›t›n› vermek hiç kuflkusuz az fley de¤ildir. ÖDP’nin alt› y›ll›k ömründe daha ilk günden bafllayarak, hepimizin övünçle ilan etti¤imiz vazgeçilmez bir ilkeyi yaln›zca Türkiye sosyalist hareketine de¤il, hatta kendi özgünlü¤ü içerisinde uluslararas› iflçi hareketine tafl›nmas› yönündeki katk›m›z› unutursak, kendimize haks›zl›k etmifl oluruz.” (agm) Büyük iddia. Ama öncesinde de ço¤ulcu oldu¤unuzu savlad›¤›n›z ve flimdi ÖDP’den geriye bir fley kalmad›¤›n› düflündü¤ünüze göre bu iddiay› ileri sürmeden önce düflünseydiniz ya! “ÖDP’nin ‘ço¤ulculuk’ ilkesini, (yani demokratik merkeziyetçili¤in en geliflkin biçimi olarak parti üyelerine tart›flma ve farkl› görüfllere örgütlenme hakk› tan›yan bu parti içi demokrasinin en yaflamsal ilkesini) b›y›k alt›ndan gülümseyerek karfl›layacaklar›n› bi171 YASAL PART‹ KURTULUfi liyoruz.”2 Bu iddia, leninizmden sapma de¤ilse bile onun tahrifat› say›lmaz m›? Oysa ki arkadafllar teorideki tahrifat› tarih bilgisine kadar uzatmak ve kendilerine oradan destek aramak zorunda kald›klar›na göre sapm›fl olabileceklerini düflünseler iyi olur. Bu kadar çok yol ayr›m› yaflayanlar›n bafl dönmesi yaflamas› ihtimali yüksektir. Ama “Oysa ki, Leninist parti Büyük Ekim Devrimi’ni ço¤ulcu bir parti olarak zafere ulaflt›rm›flt›r. Kendisine örgütlü olarak muhalefet edenleri tasfiye etmek flöyle dursun, 7 Kas›m ayaklanmas›ndan bir kaç gün önce ayaklanma tarihini bas›nda aç›klayan ‘devrim muhaliflerini’ bile tasfiye etmeyen büyük devrimci, Vladimir ‹liç Lenin’dir.” (agm) diyebilenlerin iyi niyeti de tart›flma konusudur ne yaz›k ki! Lenin ve leninist parti anlay›fl› yalanc› flahit tutulduktan sonra ifl Ekim Devrimine kadar geniflletilebiliyor.3 “ÖDP, ço¤ulculuk ilkesini, burjuva plüralizminden de¤il, Ekim Devrimi’nden esinlenerek benimsemifltir.” (agm) Bu kadar tahrifat neden yap›lm›flt›? Partinin içinde farkl› fikirlerin örgütlenme özgürlü¤ü oldu¤u ve bunun da farkl› eylem birlikleri anlam›na gelece¤i mant›ken ç›kmaz m›? Ço¤ulculuk tezinin içine, tek eylem birli¤i s›¤maz. Neden, birilerinin yapt›¤› ve size de yapt›rmaya çal›flt›¤› gibi, “demokratik merkeziyetçili¤in en geliflkin biçimi olarak parti üyelerine tart›flma ve farkl› görüfllere örgütlenme hakk› tan›yan bu parti içi demokrasinin en yaflamsal ilkesini” (agm) farkl› eylem birliklerine kadar getirmiyor, uçurumun kenar›na gelmifl gibi irkilerek geri çekiliyorsunuz? Bu kadar tahrifattan sonra nas›l oluyor da “ÖDP’nin kurulufl aflamas›nda, ‘ço¤ulculuk’ ilkesini suland›ran, onu partinin eylem birli¤i ilkesinden ay›ran, ‘tembellik hakk›’ gibi derin felsefi kavramlar› ‘kaytarmac›l›k’ derekesine indirenler olmufltur” (agm) deyip, sanki bir program ve bu eksende bir eylem birli¤i savunuyormufl gibi yap›yorsunuz? Tembellik hakk›n› olumluyorsunuz da, abart›lmas›na m› karfl›s›n›z? Tembellik hakk› eylem birli¤ini bozmuyor da abart›lmas› m› bozuyor? ÖDP tüzü¤ündeki ilgili maddede aç›kça, “partide, program ve tüzük zemininde eylem birli¤i esast›r. Kararlar›n uygulanmas›na kat›lmak gönüllülük esas›na dayan›r. Ancak karara kat›lmayanlar, karfl› eylem örgütleyemezler” diye yaz›yor ve de siz bu ÖDP’ye sahip ç›k›yorsunuz. Ama yollar›n›z› ay›rd›¤›n›z› belirtti¤iniz metinde, eylem birli¤i sözünü a¤z›n›za almadan ima ediyorsunuz. Çekindi¤iniz ne var ki? Bu kadar çok gemiyi yakt›ktan sonra... 172 173 ÖDP olmayan ÖDP’den yollar›n› ay›r›yorlar! (Bu bölümde, 1997 tarihli, ‘ÖDP ve Parti’ broflürümüzden yararlan›lm›flt›r! Allah söyletmediyse -elhamdülillah materyalistiz- do¤ru say›l›r.) “Genel olarak bir partinin resmi program›n›n, o partinin hareketlerinden çok daha az önemli oldu¤u do¤rudur. Ama yeni bir program, herkesin gözü önünde yükseklere çekilen bir bayrak gibidir ve herkes parti hakk›nda karar›n› buna göre verir.” (Engels, “Bebel’e Mektup”, 1875) Biz ÖDP’nin ilk kuruluflunda karar›m›z› buna göre vermifltik ve bu program›n, liberal sosyalist bir program oldu¤unu ifade etmifltik. Acaba siz bu program›n oluflumuna katk›da bulunanlar olarak bu program› hala devrimci bir program olarak görüyor musunuz ki, yolunuzu esas olarak ÖDP’ den de¤il, ÖSP’nin ele geçirdi¤i ÖDP’den ay›r›yorsunuz. Tüzü¤ünde ve program›nda “Özgürlük ve Dayan›flma Partisi, özgürlükçü, özyönetimci, enternasyonalist, demokratik planlamac›, do¤ainsan hedeflerini yeniden tan›mlayan, militarizm karfl›t› ve cinsiyetçi olmayan bir sosyalizm do¤rultusunda, sermaye güçlerinin egemenli¤ini, emperyalizmin tahakkümünü ortadan kald›rarak, emek güçlerinin siyasi iktidar›n›n kurulmas›n› amaçlar.” diye yaz›yordu. Anlafl›lmaz olan, “sosyalizm do¤rultusunda, sermaye güçlerinin egemenli¤ini, emperyalizmin tahakkümünü ortadan kald›rarak, emek güçlerinin siyasi iktidar›n›n kurulmas›n› amaçlar”ken, bunu kapitalizmin burjuva devletini y›kmadan nas›l becerecektiniz. Birincisi, amaç maddesinde kapitalizmin sözünü etmeyerek he- YASAL PART‹ KURTULUfi defe, yani sosyalizme, emperyalizmin tahakkümünün yan› s›ra “sermaye güçlerinin egemenli¤ini” ortadan kald›rma yoluyla varaca¤›ndan, sermaye güçlerinin(!) kendisini ve devletini ortadan kald›rmadan, egemenli¤ini ortadan kald›rmaktan bahsetmek neyin nesi oluyor. Program-Tüzük’ün Mücadele Ekseni ve Talepler bölümünde “Bu hedef do¤rultusunda kapitalizmin s›n›rlar›n› bugünden aflmaya yönelen bir eylem ve mücadele plan›na sahiptir.”(abç) deniyordu. Sosyalizm hedefine, kapitalizmin s›n›rlar›n› bugünden aflmaya yönelerek ulaflmak, her marksistin kolayca bilebilece¤i gibi reformcu ve sivil toplumcu bir pland›r. Büyük Kongre kararlar›n›n Toplumsal ‹htiyaçlar ‹çin Bir Ekonomi bölümünde de ayn› flekilde “ÖDP, bugün, kapitalizmi aflma nihai perspektifine ba¤l› kalarak...” deniyordu. Nihai hedef kapitalizmi aflmaksa, burjuva devlet ayg›t›n› zora dayal› bir devrim ile ele geçirip parçalamadan ‘kapitalizmi aflmay›’ baflarabilir miydiniz bilemiyoruz ama, bu yolla sosyalizme ulaflmak bilimsel sosyalizme göre mümkün de¤il. Lenin’in deyifliyle, “Yaln›zca s›n›flar savafl›m›n› kabul eden biri, bundan ötürü bir Marksist de¤ildir; henüz burjuva düflüncesinin, burjuva politikas›n›n çerçevesinden ç›kmam›fl biri olabilir. Marksizmi s›n›flar savafl›m› ö¤retisine indirgemek, onun kolunu kanad›n› k›rpmak, bozmak, onu burjuvazi için kabul edilebilir bir fleye indirgemektir. S›n›flar savafl›m›n›n kabulünü, proletarya diktatoryas›n›n kabulüne dek geniflleten kifli bir Marksisttir ancak.” (Lenin, Devlet ve ‹htilal, s. 45) ÖDP’nin, genel olarak, iflçi s›n›f›ndan de¤il de ‘emek’ten, ‘emek güçleri’nden, dolay›s›yla da ‘eme¤in iktidar›’, ‘emek güçlerinin iktidar›’ndan bahsediyor olmas› dolay›s›yla acaba haks›zl›k m› ediyoruz diye düflünülebilirdi. Ama, ifl sosyalizmi hedeflemeye gelince, ÖDP’nin, zaten burjuva politikas›n›n çerçevesinden ç›kmam›fl bir liberal sol, sivil toplumcu politik hatta sahip olmad›¤›n› kim iddia edebilirdi ki. ‹flçi s›n›f›n›n iktidar› de¤il de, ‘emek güçlerinin iktidar›’, ‘eme¤in iktidar›’ gibi anti-bilimsel kavramlara sahip olman›n yan›nda, Kongre kararlar›ndaki Halk Sarmafl›¤› bölümünde, ‘sosyalizm do¤rultusunda emek güçlerinin iktidar›n›’ hedefleyen “ÖDP için as›l büyük siyasal görev, ... büyük kitleleri eme¤in özgürleflmesi fikrine kazanmak”; Militarizmin Tasfiyesi bölümünde, “...eme¤in kurtuluflu için mücadelenin...” gibi bol miktarda belirlemeler de vard›. Buna iliflkin yan›t›, Gotha Program›ndaki Lassalle’c› belirlemelere iliflkin de¤erlendirmesinde, Engels’e b›rakal›m: “...‘eme¤in kurtuluflu’ üzerine bir sürü gevezelik, oysa ancak iflçi s›n›f›n›n kurtuluflu söz konusu olabilir, flu anda eme¤in kendisi gere¤inden fazla özgürdür.” (Marx-Engels, Gotha ve Erfurt Programlar›n›n Elefltirisi, s. 65) ÖDP’nin kendine biçti¤i en önemli misyonlardan biri de “siyasetin toplumsallaflmas› için”, “siyasetin toplumsallaflmas› yönünde” bir faaliyetlilikti. Bu da Marksizmin devlete bak›fl›n›n çarp›t›lmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Zaten kapitalizmde burjuvazi, iktidar›n›, siyaseti toplumsallaflt›rarak kurmufl ve korumaktad›r. Partiler, seçimler, genel oy hakk› vb. de buna tekabül eder ki, bugün burjuvazi, iflçi s›n›f› ve emekçilerin de içinde yer ald›¤› genifl kitlelerin siyaseten r›zalar› ile iktidar›n› sürdürmektedir. E¤er burjuva devlet zorla ele geçirilip paramparça edilmeden, iflçi s›n›f› ve emekçilerin, bugünden, bu devlet biçimlenifli içerisinde ‘söz, yetki ve karar’ haklar›n› kullanmalar› anlam›nda bir ‘siyasetin toplumsallaflmas›’ndan bahsediliyorsa -anlafl›lan öyle-, bu durumda ‘kapitalizmi aflarak’ iktidara ulaflma fikri, kesinkes bilimsel sosyalizmin d›fl›nda bir fikirdir. Baz›lar› ve yine baz› ÖDP’liler bu durumu burjuva yasall›¤›na karfl› bir ‘takiye’ olarak de¤erlendiriyorlard›. Ama özellikle marksizmin devrimci içeri¤ine vak›f merakl›lar, ÖDP’nin temel belgelerini okuduklar›nda, liberal sol ve reformist perspektiflerin, sivil toplumculu¤a uzanan yönelimlerin, bu belgelerin her yerine sinmifl, ayr›nt›lanm›fl halini hemen fark ediyorlard›. Gerçekte bu durumu Marx, Engels ve Lenin, de¤iflik yerlerde oportünizm, reformizm vb. gibi kavramlarla içeriklendiriyorlar. Ki bu bir ‘takiye’cilik bile olsa, bu tür ‘takiye’cili¤e karfl› Marx, “Komünistler görüfllerini ve amaçlar›n› gizlemeyi küçüklük sayarlar. Onlar, 174 175 YASAL PART‹ hedeflerine ancak, mevcut bütün toplumsal koflullar›n zorla devrilmesiyle ulafl›labilece¤ini aç›kça ilan ederler.” (Marx-Engels, Komünist Manifesto, s. 81) diyor. Siz ‘sosyalizmi hedefleyen’ bir parti olarak iflinizi lay›k›yla da yapt›ktan sonra, her halde emekçilerin bundan ‘korkacaklar›’ bir fley olmaz. “Vars›n egemen s›n›flar bir komünist devrimi korkusuyla titresinler.” (Marx-Engels, age, s. 81) bundan size ne? SONUÇ “Türkiye’de hiç bir emekçi, hiç bir genç kad›n ve erkek, bu partinin alt› y›ll›k ömrü hakk›nda gelecek kuflaklara elle tutulur her hangi bir s›n›fsal övünç ve onur duyaca¤› tarihsel bir söz aktaramayacak.” (agm) E¤er bu saptamay› bilerek yapm›flsan›z, hemen bir kaç paragraf sonra yapt›¤›n›z ikinci saptamay› nas›l aç›klayacaks›n›z? “ÖDP’nin Türkiye sosyalist hareketine katk›s› ve hizmeti nedir? sorusuna ‘ço¤ulculuktur’ yan›t›n› vermek hiç kuflkusuz az fley de¤ildir.” (agm) Bu durumda ÖDP’nin Türkiye sosyalist hareketine naçizane, hatta bir yerlerde söylendi¤i gibi uluslararas› sosyalist hareket boyutunda katk›s› olarak ‘ço¤ulculuk’ öne sürülüyor. Ve bu kavram, ‘hiç bir emekçinin, hiç bir genç kad›n ve erke¤in … gelecek kuflaklara … s›n›fsal övünç ve onur duyarak aktaraca¤› tarihsel’ bir de¤er içermemektedir diyorsunuz öyle mi? Zinhar do¤rudur. ‹lgililere duyurulur. 1 Demokrasi mücadelesi yapmak için sosyalistlerin ve sosyalist gruplar›n toplam›n›n, ‘kendilerini’ temsilen, ittifak oluflturmalar›, sosyalistlerin hangi s›n›f› temsilen hareket etmeleri gerekti¤i sorusunu gündeme getirir. Sosyalistlerin ve gruplar›n›n say›sal toplam›, bir çok stadyumu doldurmaya yetse de, e¤er, s›n›fa ya da s›n›f›n belirli kesimlerine dayanm›yorlarsa, hangi düzeyde olursa olsun yap›lan ‘demokrasi ittifaklar›’, at› araban›n önüne koflmak anlam›na gelecek, geçici baflar›lar kazanmas› durumunda bile ‘demokratizm’ hastal›¤›n›n yayg›nlaflmas›na neden olacakt›r. S›n›f›n öncülerinden oluflmufl proletarya partisinin iktidar mücadelesine göre tan›mlanm›fl program› olmadan, demokratik ittifak mücadelesine giriflmek, ‘ittifak›n oluflturucular›’nca yarat›lan ‘toplam özne’nin, giderek sosyalizmden ve iflçi s›n›f›ndan, fikri düzeyde de, ba¤›ms›z 176 KURTULUfi bir nitelik kazanmas›yla sonuçlan›r ki, içindeki unsurlar ne kadar ‘komünist’ olurlarsa olsunlar, demokratizm hastal›¤›nca belirleneceklerdir. 2 ÖDP’nin tarihsel-siyasal dersler ›fl›¤›nda kuruldu¤u do¤rudur ve “ço¤ulculuk ilkesinin” demokratik merkeziyetçili¤in en geliflkin biçimi olarak tan›mlanmas› b›y›k alt›ndan gülümsenerek de¤il, aç›k aç›k gülerek karfl›lanabilir ancak. Ama leninist partinin (hele de devrimi yapan Bolflevik Parti’nin) ço¤ulcu bir parti olarak emsal gösterilmesi biraz tarih bilen komünistleri çileden ç›kartabilir. Lenin’deki demokratik merkeziyetçilik (ki bu arkadafllara göre ‘ilkel’ hali say›l›yor herhalde), az›nl›k-ço¤unluk iliflkisini varsayar ve az›nl›k-ço¤unluk iliflkisi somut kararlardaki oylamalar›n sonucu ortaya ç›kar. Ve ço¤unluk olan görüfl parti görüflü olarak hayata geçirilir. Parti içi demokrasi, böyle durumlarda az›nl›kta kalan bir görüflün süreç içerisinde ço¤unluk olmas› hakk›n›n güvencesi olarak vard›r. Somut olgular karfl›s›nda farkl› politik önermelere sahip olmakla, farkl› programatik görüfllere sahip olmak aras›ndaki fark› anlamamak, sadece anlamak istememekten kaynaklanabilir. O dönemler Leninist bir parti olarak Bolflevik Parti’de farkl› sosyalizm anlay›fllar›, farkl› devrim anlay›fllar›, farkl› örgütlenme anlay›fllar› bir süreklilik içinde varolmam›fllard›r. Örne¤in, Lenin’in “Nisan Tezleri” de, merkez komitede ilk olarak az›nl›kta kalm›fl, daha sonra ço¤unluk olmufltur. Farkl›l›klar› programatik görüfllerin d›fl›nda kal›p bunu kabul etmeyenler, partinin de d›fl›nda kalm›fllar veya parti d›fl› b›rak›lm›fllard›r. 3 Kald› ki, “ayaklanma tarihini bas›nda aç›klayan devrim muhaliflerini bile tasfiye etmeyen büyük devrimci, Vladimir ‹liç Lenin’dir” laf› tamamen yanl›flt›r ve kötüsü ço¤ulculu¤a dayanak için yap›lan bir çarp›tmad›r . Kamenev ve Zinovyev’in partiden hemen at›lmas›n› isteyen bizzat Lenin’in kendisidir ve Stalin dahil olmak üzere merkez komitesinin ço¤unlu¤u bunu benimsemedikleri için bunlar partiden at›lmam›fllard›r: “Lenin, ... 18 Ekimde –[Kamenev ve Zinovyev’in mektubunun] Novaya Jizn’de yay›nlanma günü– parti üyelerine mektup yazarak Kamenev ve Zinovyev’in eylemlerini ‘grev k›r›c›l›¤›’ ve ‘suç’ olarak niteledi ve onlar› art›k yoldafl olarak görmedi¤ini ve partiden ç›kart›lmalar›n› isteyece¤ini belirtti. Bunu ertesi gün, ayn› yönde merkez komiteye yaz›lan daha detayl› bir mektup takip etti.” (E.H. Carr, The Bolshevik Revolution (Bolflevik Devrimi), Penguin Books, 1986, c.1, s. 107) “‹kisini de art›k yoldafl olarak görmedi¤imi aç›kça ilan ediyorum ve bütün gücümle, ikisinin de Partiden at›lmas›n› sa¤lamak için, hem Merkez Komitesinde hem de Kongrede mücadele edece¤im.” (V. I. Lenin, “Bolflevik Parti Üyelerine Mektup”, 18 (31) Ekim 1917, Collected Works (Toplu Eserler), c. 26, s. 217) “Buna yaln›zca bir cevap olabilir ve olmal›: Merkez Komitenin derhal flöyle karar almas›: ‘Merkez Komite, Zinovyev’in ve Kamenev’in Parti-d›fl› bas›ndaki beyanat›n›, terimin tam anlam›yla grev k›r›c›l›¤› olarak de¤erlendirerek ikisini de Partiden atar.’” (V. I. Lenin, “RSD‹P(B) Merkez Komitesine Mektup”, 19 Ekim (1 Kas›m) 1917, Collected Works (Toplu Eserler), c. 26, s. 226) Burada kar›flt›r›lmamas› gereken, Lenin onlar›n, ayaklanmaya iliflkin farkl› görüflte olduklar› için de¤il, gizli kararlar› bas›nda aç›klad›klar› ve parti suçu iflledikleri için at›lmas›n› istedi ve herhalde bunda da karfl› ç›k›lacak bir fley olmasa gerek. Onlar da az›nl›k olarak ‘biz ayr› bir ekibiz devrim iflinde yokuz’ dememifller, ço¤unluk karar› uyar›nca bizzat devrimde aktif rol alm›fllard›r. 177