Gezegenimizin Sana İhtiyacı Var

advertisement
On5yirmi5.com
Gezegenimizin Sana İhtiyacı Var
Birleşmiş Milletler Örgütü 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de 133 ülkenin
katılımı ile düzenlediği zirvede, 5 Haziran tarihinin “Dünya Çevre Günü” olmasını
oybirliği ile kabul etti.
Yayın Tarihi : 5 Haziran 2009 Cuma (oluşturma : 10/10/2017)
1972'den bu yana her yıl 5 Haziran günü çevre sorunlarına dikkat çekmek isteyenler mesajlarını
dünyaya yaymaya çalışıyor.
Bu yıl ise Dünya Çevre Günü’nün ana mesajı “Gezegeninizin Size İhtiyacı Var... İklim Değişikliği ile
Mücadele için Birleşin”...
Bu mesaj çok önemli. Çünkü 06-19 Aralık 2009 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler İklim
Görüşmeleri Toplantısı Kopenhag'da yapılacak. Bu toplantıda milletlerin iklim değişikliği ile
mücadelede yeni bir anlaşmada buluşmaları, yoksullukla mücadele, ormanların gelişmiş kullanımı ile
bağlantılarının altını çizilmesi çok önemli.
1997 yılında yürürlüğe giren ve Türkiye’nin 13 Mayıs 2009 tarihinde imzaladığı Kyoto Protokolü
sona erdi. Aralık 2009’da Kopenhag’da yapılacak toplantı, Kyoto’dan sonraki adım olan Kopenhag
Protokolü’nün ilk hazırlık toplantısı olarak kabul ediliyor.
İHTİYACIN KADAR TÜKET
TEMA, 5 Haziran için yaptığı açıklamada şu sözlere yer veriyor: Topraklarımızı, ormanlarımızı,
meralarımızı tahrip ederek, biyolojik çeşitliliğimizi yok ederek, suyumuzu kirleterek, yanlış
kullanarak dünyamızı saran ekolojik güvenlik ağının iplerini beşer, onar çözüyoruz.
Eğer, bu şekilde yaşamaya devam edersek, çocuklarımızın, torunlarımızın, yani gelecek nesillerimizin
en temel ihtiyaçlarını karşılama, hatta yaşama olanaklarının bile ellerinden alınmasına neden
olacağız.
TEMA Vakfı olarak 05 Haziran Dünya Çevre Günü ve Haftası’nda bir kez daha altını çiziyoruz ki; Bu
sorunun çözümü; alınabilecek pek çok önlemin yanında ve temelde yaşamımızı sürdürecek kadar
tüketip bundan mutlu olabileceğimiz bir toplum düzeni yaratmaktan ve herkesin bu hedefe ulaşmak
için birlikte hareket ederek katkı sağlamasından geçiyor. Böylece bizden sonra gelecek tüm
canlılara sürdürülebilir bir dünya bırakmış olacağız.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ Doğal Çevrenin korunması amacı ile 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler
Çevre Konferansı toplandı. Bu toplantıda çevre sorunları ele alındı. Çevre kirlenmesine karşı üye
ülkeler ortak çözüm yolları aradılar. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında 5 Haziran gününün
Dünya Çevre Günü olması kararlaştırıldı. Her yıl Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde 5 Haziran Dünya
Çevre Günü olarak değerlendirilir.
Ülkemizde bu amaçla 1978 yılında Türkiye Çevre Sorunları Vakfı, daha sonra Çevre Müsteşarlığı
kuruldu. Başbakanlığa bağlı Çevre Müsteşarlığı 5-11 Haziran tarihleri arasını Çevre Koruma Haftası
olarak kabul etti. Çevre Koruma Haftasında okullarda öğrencilere doğal çevrenin korunması gereği
öğretilir. Hafta boyunca radyo ve televizyonda halka çevre kirlenmesi ile ilgili bilgiler verilir.
Alınması gerekli önlemler anlatılır. Gazete ve dergilerde doğal çevrenin korunmasına ilişkin yazılara
yer verilir.
Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük
yaşayışını etkileyen bir olaydır. Uygarlığın gelişmesi, endüstrileşme sonucu fabrikalarda insan
gücüne gereksinme arttı. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kent
nüfusu önemli ölçüde çoğaldı. Kentlerde nüfusun artışı ve endüstrileşme ile birlikte çevre sorunları
ortaya çıktı. Bu sorunun en önemlisi çevre kirlenmesidir.
Dünyanın oluşum evresinden itibaren doğal olaylar sonucu meydana gelen değişiklikler dışında
yeryüzünde büyük çaplı değişikliliklerin olmadığı görülür.
Bilimin geliştirilmesi ve teknolojinin insan yaşamında kullanılmaya başlanması ile birlikte insanoğlu
doğanın yapısını değiştirecek güce de sahip olmaya başladı. İnsan sayısının hızla yeryüzünde
artmaya başlaması ve geliştirilen teknoloji sayesinde doğanın insanoğlu istemlere çerçevesinde
değişikliğe uğratılması neticesinde doğal denge bozulmuştur.
Dünyanın akciğerleri durumundaki ormanlar süreç içinde tahrip edilerek hava konusunda doğal
denge değiştirilmiştir. Değişik gerekçelerle ormanların yok edilmesi sonucunda dünyada kişi başına
düşen yeşil alan miktarı gittikçe düşmektedir.
Doğal denge değişimi sadece ormanlık alanların yok edilmesi ile sınırlı değil, toprakların iyi şekilde
değerlendirilmemesi ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle özellikle tarımda kullanılan toprakların
çoraklaştığı gözlemlenmektedir.
Yaşamımızın vazgeçilmez unsuru olan su konusunda da aynı sıkıntıları yaşamaktayız. Su
kaynaklarımızı iyi bir şekilde koruyamadığımız gibi var olan kaynakları da hoyratça kullanarak
gelecek için büyük tehlikelere neden olmaktayız. Su kaynaklarını kirleterek insan sağlığını ve doğa
yapısını zedelemekteyiz.
Hava konusunda da hassas olmadığımız açıktır. Ozon tabakasında deliklerin açılması havaya
saldığımız sera gazlarının etkisiyle gittikçe büyümektedir. Karbondioksit (CO2), Metan(CH4), Nitröz
Oksit(N2O), Hidrofluorokarbonlar (HFCs), Perfluorokarbonlar (PFCs) ve Kükürt heksaflorür (SF6) gibi
gazların salınımı halen kontrol altına alınmış değildir.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen son dönemlerde genelde çevreye karşı bir duyarlılığında arttığını
söylememiz gerekmektedir.
Ekolojik dengenin sağlanması için sürdürülen çabalar bunun somut göstergesidir.
5/2/2009 tarihli ve 5836 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan ekli “Birleşmiş Milletler İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine Yönelik Kyoto Protokolü”ne katılmamız; Dışişleri Bakanlığının
7/5/2009 tarihli ve HUMŞ/408 sayılı yazısı üzerine, 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3
üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 7/5/2009 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Kyoto protokolüne katılmamız bile başlı başına bir başarıdır.
16 Eylül 1987’de Montreal’de kabul edilen ve daha sonra tanzim ve tadil edilmiş haliyle, Ozon
Tabakasını İncelten Maddelerle İlgili Protokol...
Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988’de ortaklaşa
kurulan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli kararları...
9 Mayıs 1992 tarihinde New York’ta kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi gibi kararlar göz önüne alındığında ülkemizin bu konuda ne kadar geride kaldığını
anlamak mümkündür. Gelişmiş ülkelerin 1980’lerden bu yana duyarlılık gösterdikleri konuları ancak
sonuçları itibariyle 2009 tarihinde yakalayabilme şansına sahip oluyoruz.
5 Haziran dünya çevre günü münasebetiyle bir dizi etkinliklerin gerçekleştirileceği ve doğa ile ilgili
açıklamaların yapılacağı bir protokol gösterisi dünyanın her tarafında yapılacaktır. Dileğimiz bu gün
münasebetiyle konuşanların kendi ülkelerinde doğaya verdikleri tahribatı önlemeleridir.
Başlıca çevre sorunları su, hava ve toprak kirlenmesidir.
Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının yaşam ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki
deniz ürünlerini yemeyelim. Böyle sularda yüzmeyelim.
Hava kirliliği daha çok yakıtların gereği gibi yakılmaması sonucu ortaya çıkar. Kirli hava solunuma
elverişsiz havadır. Kirli hava solunum yolları hastalıklarını artırır. Solunum organlarımızı yorar. Hava
kirliliği ölümlere bile sebep olur.
Toprak kirlenmesi; çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elverişsiz duruma gelmesidir.
Çiftçilerimiz; tarlada kullanacakları ilaç ve gübre çeşidini ziraat mühendislerine, teknisyenlerine
sormalıdır. Hangi gübrenin hangi cins topraklarda yararlı olacağı bilinmektedir. Bu nedenle; ilgili
uzmana danışmaksızın ilaç ve gübre kullanılmamalı. Toprak kirlenmesi toprağın verimini azaltır. Bitki
hastalıklarını çoğaltır.
Bugün pek çok ilimiz çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Örneğin Ankara'da hava, İstanbul'da su.
Mersin ve Adana'da toprak kirlenmesi birer çevre sorunudur.
DOĞAL ÇEVRENİN KORUNMASİ İÇİN ALINACAK ÖNLEMLER
Doğal çevrenin korunması : Bu konuda alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:
*Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,
*Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,
*Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisineklerin üreyip çoğalmaları
engellenmeli,
*Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilmeli.
*Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş
olur.
Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları
verilir.
Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa
karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca
çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.
Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu
konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız
suların, bulunduğumuz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza
uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Gezegenimizin Sana İhtiyacı Var
Download