Açılan davalara ilişkin dava dilekçeleri

advertisement
MALATYA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Yürütmeyi durdurma taleplidir.
DAVACI
:Lütfü ÖZ T.C.No:31582462528
VEKİLİ
: Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
Bayındır2 sokak No:46 Kızılay/ANKARA
DAVALI
:1)Milli Eğitim Bakanlığı /ANKARA
2) Malatya Valiliği/MALATYA
T.KONUSU
: Münhal bulunan Malatya Atatürk Sağlık Meslek Lisesinde
müdürlük kadrosuna atanmak için yapılan başvurunun 21.05.2009 tarih ve 17173 sayılı reddi
işlemi ve aynı okul müdür kadrosuna Kadir Toper’in atanması işleminin yürütmesinin
durdurulması ve devamında iptali taleplerinden ibarettir.
ÖĞRENME TARİHİ
: 08.05.2009
AÇIKLAMALAR
:Müvekkil 1985 yılında öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde göreve başlamıştır. Müvekkil Malatya Atatürk Sağlık Meslek Lisesinde müdür
vekili olarak görevine devam ederken ve çalıştığı kurumda müdür olarak asaleten atamasının
yapılması için mevzuat hükümlerince prosedürün işlemesini beklerken 30.04.2009 tarihli
atama kararnamesi ile bahsi geçen kuruma Kadir Toper isimli şahsın müdür olarak davalı
Bakanlık tarafından atandığını öğrenmiştir. 08.05.2009 tarihinde çalıştığı kuruma verdiği bir
dilekçe ile Atatürk Sağlık Meslek Lisesine müdür olarak atanma yeterliliğine sahip olduğunu
belirterek Kadir Toper isimli şahsın atama kararnamesinin iptalini talep etmiştir. Ancak dava
konusu iptali talep edilen 21.05.2009 tarih ve 17173 sayılı işlem ile talebi reddedilmiştir.
Davalı idare tarafından tesis edilen Kadir Toper’in atama kararnamesi işleminin iptalinin
hakkaniyet gereği olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
Son aylarda ülke genelinde eğitim sistemi içinde okul ve kurumlarda müdür, müdür
yardımcılığı ve şube müdürlüklerine ilişkin pek çok atama hukuk kuralları çiğnenerek
yapılmıştır. Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik imzası ile gerçekleştirilen ve atama
sebebi ”makam oluru” olan atmamaların hukuki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dava
konusu atama kararnamesi de Bakanlık tarafından 657 sayılı Yasanın 76. maddesi uyarınca
gerçekleştirilmiştir. 657 sayılı Yasanın 76. maddesinin fazla geniş yorumlanarak ve bu
maddenin arkasına sığınılarak yapılan atamalar hukuk dışıdır. 657 sayılı Yasanın 76. maddesi
memurların atanmaları konusunda istisnai bir düzenleme ihtiva etmektedir. Ancak ülke
çapında yüzlerce tesis edilen atamalarda görüleceği üzere eğitim camiasının içinde bulunduğu
durum istisnai bir durum olmaktan çıkmış, yönetici atamaları kaosunu beraberinde getirmiş ve
memurun idareye karşı güvenini tamamen yitirmesine sebebiyet vermiştir. Mevzu bahis 76.
madde “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki
esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.” Demektedir. Bu madde; kariyer ve liyakat ilkelerini görmezden
gelerek yandaşlarını istediğin yere nakledebilirsin dememektedir. Anılan maddeyle idarelere
kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin
kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi
bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Madde metnini suiistimal etmek
suretiyle yapılan usulsüz atamaları hukuk korumamaktadır ve hiçbir surette de
korumayacaktır. Bakanlığın 76. maddeyi yorumlarken ve uygularken göz ardı ettiği Danıştay
içtihatlarında yerleşmiş kriterleri unutmaması gerekmektedir. Bu yerleşik içtihatlar
bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu
hizmetleri görevlerine girmede bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi,
kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Bu ilkeler gözetilmeden yapılan
atamalar elbette yargı denetimine tabi tutulacak ve son beş yılda pek çok defa olduğu üzere
yine yargı organlarınca iptal edilecektir. Bakanlığın son beş yılda düzenlemiş olduğu Yönetici
atamalarına ilişkin yönetmelikler ve değerlendirme formları Danıştay tarafından pek çok kez
aynı gerekçeler ile iptal edilmiş ancak Bakanlık iptal kararlarını da hiçe sayarak bildiğini
okumaya devam etmiştir. Gelinen noktada; haksız yere makam işgal eden sayısız yönetici ve
yönetici olarak atanmayı bekleyen haksızlığa uğramış kariyer ve liyakatte üstün sayısız eğitim
çalışanı kafalarında pek çok soru işareti ile yaşamaya mahkum edilmiştir. Her an bulundukları
konumda ne tür bir değişiklik olacağını bilmeden ve bu değişikliğin hayatlarında ne tür bir
olaya sebebiyet vereceğini tahmin dahi edemeden yaşayan eğitim çalışanlarına karşı yapılan
haksızlıklar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Müvekkilin de mağdur olmasına sebebiyet
veren dava konusu atama işleminin bu bağlamda iptali gerekmektedir.
Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri
olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile Eğitim
Çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde,
sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir.
Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte
ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde eğitim çalışanlarımızın; bilgi,
tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla
karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle
yeterlilik ise; eğitim çalışanlarımızın hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve
başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en
nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını
sağlamaktadır. Eğitim çalışanlarımız, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara
yakınlığına göre değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde
ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir. 657
sayılı yasa ile açıklanan bu ilkeler 3797 sayılı Milli Eğitim bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 56. maddesi ile desteklenmekte ve bu ilkelerin Kanun Koyucu tarafından
ne denli önemsendiği tekrar vurgulanmaktadır. Ancak Bakanlık 76. maddeye göre yaptığı
atama ile bu ilkeleri çiğnemiş ve hukuku hiçe saymıştır. Hukuk devleti olma gereklerini
yerine getirmeyen idare çalışanları arasında kayırmacılık politikası güderek mağduriyetlere
sebep olmaktadır. Müvekkilin dava dilekçemizin ekinde sunacağımız belgeler ile görülecektir
ki; kariyer ve liyakat ilkeleri gözetildiğinde müvekkilin atanmak istediği kadroya
atanamaması ihtimali söz konusu değildir. Müvekkilin hizmet Belgesi dikkatle incelendiğinde
sağlık meslek liselerinin iş ve işleyişi konusunda ne denli deneyimli ve başarılı olduğu
görülecektir.
Hukuka uygun ve hakkaniyetli yönetici atamalarının gerçekleştirilmesi için Bakanlığın
kendi hazırladığı Yönetmeliklere ve düzenlemelere uyması gerekliliği muhakkaktır. Bu
anlamda hukuka uygun atama için gerekenler belirlidir. Atama yapılacak olan kadrolar
belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin
talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama
yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.
657 sayılı Yasanın 76. maddesinin arkasına sığınarak yapılan atamaların hepsi Bakanlığın
kendi çıkardığı düzenlemeleri bertaraf etmektedir. Bu durumun eğitim çalışanlarınca kabul
edilmesi beklenemez. Müvekkilin mağduriyetine sebep olan atama işleminde mevzuata uygun
prosedür işletilmemiş ve duyuruya çıkmadan re’sen davalı idarece işlem tesis edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin 5. maddesi;
“Eğitim kurumu yöneticiliklerine atamada esas alınacak temel ilkeler şunlardır;
a) Atama ve yer değiştirmelerde kariyer ve liyakat esas alınır.
b) Atama ve yer değiştirmelerde norm kadro esasları göz önünde bulundurulur.
c) Atama ve yer değiştirmelerde hizmet gerekleri esas olmakla birlikte puan
üstünlüğü de dikkate alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin “Duyuru”
başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası “Atama yapılması planlanan eğitim kurumlarının
yöneticiliklerine; valiliklerce il genelinde ve her adayın bilgi sahibi olmasını sağlayacak
şekilde başvuru tarihinden en az 15 gün önce duyuru yapılır.” Şeklindedir.
Anılan mevzuat hükümleri uyarınca
İdari makamların görev ve yetkileri yasalar ile belirlenir. Bu husus kamu hizmetinin
düzenli ve devamlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve
yetkinin kamu düzeni ile ilgili olmasından da kaynaklanmaktadır. Yasa izin vermedikçe
yetkilerin bir başkasına devredilmesi mümkün değildir. Şayet yasa belirli konularda idari
makamı yetkili kılmış ise yetkinin o makam tarafından kullanılması gerekir. İdari işlemlerin
idari makam veya kişilerce kullanılması zorunlu olup, aksi halde yetkisiz makam ve kişiler
tarafından kullanılması o idari işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. İdare hukukunun
yerleşmiş ilkelerinden biri de usulde paralellik ilkesidir. Bu ilke ile bir işlemin tesisinde
uygulanan usul ve esasların aynı işlemin geri alınmasında veya kaldırılmasında da
uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yetki unsurunun bu temel niteliklerinin bir sonucu
olarak kişinin yasa cevaz vermedikçe bunu başkasına devredememesidir. Şayet yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa yetkinin
bulunmaması veya dayanağını kanundan almayan devir yetkisi verilmesi hukuka aykırılık
teşkil eder. Bir işlemin belli bir yer ya da kişi tarafından yapılması öngörülmüş ise bu gibi
durumlarda başka bir yere ya da kişiye imza yetkisi vererek işlemin yapılması sağlanamaz.
Başka bir deyişle bu gibi durumlarda imza yetkisi verilemez. Bu dava ile iptal edilmesini talep
ettiğimiz atama kararnamesinde yetki konusunda usulsüzlükler de mevcut bulunduğu
kanaatindeyiz. Atama sebebi “makam onayı” olarak yazan dava konusu kararnamenin imza
yetkisi bulunmayanlar tarafından imzalandığı hususu dikkatle incelenmelidir.
Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti kavramına bakış açısı davamız açısından son
derece önemlidir: “Hukuk devletinin Anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen
ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir. Böyle bir devlet,
kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan eylemleri etkili biçimde karşılayacak önlemleri
seçebilir... Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
Diyerek Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlamıştır. Bu tanım da dikkatle
irdelendiğinde dava konumuz ve davalı idarenin usulsüz atamasının hukuka ve hukuk devleti
olmanın gerektirdiği ilkelere aykırılığı alenen ortaya çıkacaktır.
Müvekkilin yıllarca idarecilik görevini devam ettirdiği Hizmet Belgesi incelendiğinde
görülecektir ki dava konusu atama gerçekleştirilirken de müvekkil bahsi geçen okulda müdür
vekili olarak görev yapmakta idi. Duyuruya açılmadan, kariyer ve liyakat ilkeleri
gözetilmeden gerçekleştirilen dava konusu işlem sebebi ile müvekkil aleyhine telafisi güç ve
imkânsız zararların ortaya çıktığı muhakkaktır. Bütün bu anlatılanlardan bahisle iş bu davayı
açma zarureti hasıl olmuştur. Takdir şüphesiz makamınızındır.
HUKUKİ SEBEPLER
:Anayasa, İYUK, 657 sayılı DMK ve ilgili tüm yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER
: Dava konusu işlem (21.05.2009 tarih ve 17173 sayılı),
08.05.2009 tarihli dilekçe, 06.05.2009 tarih ve 15363 sayılı İl Milli Eğitim Müdürlüğü yazısı,
Kadir Toper’in atama kararnamesi, 18.07.2009 tarih ve 54405 sayılı MEB yazısı, Malatya
İdare Mahkemesinin 2008/1529 E sayılı 09.01.2009 tarihli kararı, 11.09.2008 tarih ve 39236
sayılı İl Milli Eğitim Müdürlüğü yazısı, Hizmet Belgesi, 08.03.2006 tarih ve 33417 sayılı
atama kararnamesi
SONUÇ VE TALEP
:Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve yüksek mahkemenin de
re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Münhal bulunan Malatya Atatürk Sağlık Meslek Lisesinde müdürlük kadrosuna
atanmak için yapılan başvurunun 21.05.2009 tarih ve 17173 sayılı reddi işlemi ve aynı okul
müdür kadrosuna Kadir Toper’in atanması işleminin yürütmesinin durdurulması ve
devamında iptaline,
2) Tüm yargılama harç, masraf ve vekâlet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına
karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ile talep ederim.
06.07.2009
Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
EK: 1) Onanmış vekâletname sureti
2) Hukuki deliller bölümünde sayılanlar
ÇANAKKALE NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Yürütmeyi durdurma taleplidir.
DAVACI
:Feridun ARSLAN T.C.No:12040930032
VEKİLİ
: Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
Bayındır2 sokak No:46 Kızılay/ANKARA
DAVALI
:1)Milli Eğitim Bakanlığı /ANKARA
2) Çanakkale Valiliği/ÇANAKKALE
T.KONUSU
: Münhal bulunan Çanakkale ili Bayramiç ilçesi Halk Eğitim
Merkezi müdürlük kadrosuna atanmak için yapılan başvurunun 08.06.2009 tarih ve 09349
sayılı reddi işlemi ve aynı okul müdür kadrosuna Mustafa Özcan’ın atanması işleminin
yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali taleplerinden ibarettir.
ÖĞRENME TARİHİ
: 12.05.2009
AÇIKLAMALAR
:Müvekkil 1985 yılında öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde göreve başlamıştır. Müvekkil Bayramiç Milli Zafer İlköğretim Okulunda
öğretmen olarak görevine devam ederken ve Bayramiç Halk Eğitim Merkezine müdür olarak
asaleten atamasının yapılması için mevzuat hükümlerince prosedürün işlemesini beklerken
12.05.2009 tarihinde bahsi geçen kuruma Mustafa Özcan isimli şahsın müdür olarak davalı
Bakanlık tarafından atandığını öğrenmiştir. 12.05.2009 tarihinde çalıştığı kuruma verdiği bir
dilekçe ile Halk Eğitim Merkezine müdür olarak atanma yeterliliğine sahip olduğunu
belirterek Mustafa Özcan isimli şahsın atama kararnamesinin iptalini talep etmiştir. Ancak
dava konusu iptali talep edilen 08.06.2009 tarih ve 09349 sayılı işlem ile talebi reddedilmiştir.
Davalı idare tarafından tesis edilen Mustafa Özcan’ın atama kararnamesi işleminin iptalinin
hakkaniyet gereği olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
Son aylarda ülke genelinde eğitim sistemi içinde okul ve kurumlarda müdür, müdür
yardımcılığı ve şube müdürlüklerine ilişkin pek çok atama hukuk kuralları çiğnenerek
yapılmıştır. Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik imzası ile gerçekleştirilen ve atama
sebebi ”makam oluru” olan atmamaların hukuki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dava
konusu atama kararnamesi de Bakanlık tarafından 657 sayılı Yasanın 76. maddesi uyarınca
gerçekleştirilmiştir. 657 sayılı Yasanın 76. maddesinin fazla geniş yorumlanarak ve bu
maddenin arkasına sığınılarak yapılan atamalar hukuk dışıdır. 657 sayılı Yasanın 76. maddesi
memurların atanmaları konusunda istisnai bir düzenleme ihtiva etmektedir. Ancak ülke
çapında yüzlerce tesis edilen atamalarda görüleceği üzere eğitim camiasının içinde bulunduğu
durum istisnai bir durum olmaktan çıkmış, yönetici atamaları kaosunu beraberinde getirmiş ve
memurun idareye karşı güvenini tamamen yitirmesine sebebiyet vermiştir. Mevzu bahis 76.
madde “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki
esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.” Demektedir. Bu madde; kariyer ve liyakat ilkelerini görmezden
gelerek yandaşlarını istediğin yere nakledebilirsin dememektedir. Anılan maddeyle idarelere
kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin
kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi
bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Madde metnini suiistimal etmek
suretiyle yapılan usulsüz atamaları hukuk korumamaktadır ve hiçbir surette de
korumayacaktır. Bakanlığın 76. maddeyi yorumlarken ve uygularken göz ardı ettiği Danıştay
içtihatlarında yerleşmiş kriterleri unutmaması gerekmektedir. Bu yerleşik içtihatlar
bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu
hizmetleri görevlerine girmede bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi,
kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Bu ilkeler gözetilmeden yapılan
atamalar elbette yargı denetimine tabi tutulacak ve son beş yılda pek çok defa olduğu üzere
yine yargı organlarınca iptal edilecektir. Bakanlığın son beş yılda düzenlemiş olduğu Yönetici
atamalarına ilişkin yönetmelikler ve değerlendirme formları Danıştay tarafından pek çok kez
aynı gerekçeler ile iptal edilmiş ancak Bakanlık iptal kararlarını da hiçe sayarak bildiğini
okumaya devam etmiştir. Gelinen noktada; haksız yere makam işgal eden sayısız yönetici ve
yönetici olarak atanmayı bekleyen haksızlığa uğramış kariyer ve liyakatte üstün sayısız eğitim
çalışanı kafalarında pek çok soru işareti ile yaşamaya mahkum edilmiştir. Her an bulundukları
konumda ne tür bir değişiklik olacağını bilmeden ve bu değişikliğin hayatlarında ne tür bir
olaya sebebiyet vereceğini tahmin dahi edemeden yaşayan eğitim çalışanlarına karşı yapılan
haksızlıklar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Müvekkilin de mağdur olmasına sebebiyet
veren dava konusu atama işleminin bu bağlamda iptali gerekmektedir.
Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri
olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile Eğitim
Çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde,
sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir.
Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte
ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde eğitim çalışanlarımızın; bilgi,
tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla
karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle
yeterlilik ise; eğitim çalışanlarımızın hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve
başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en
nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını
sağlamaktadır. Eğitim çalışanlarımız, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara
yakınlığına göre değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde
ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir. 657
sayılı yasa ile açıklanan bu ilkeler 3797 sayılı Milli Eğitim bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunun 56. maddesi ile desteklenmekte ve bu ilkelerin Kanun Koyucu tarafından
ne denli önemsendiği tekrar vurgulanmaktadır. Ancak Bakanlık 76. maddeye göre yaptığı
atama ile bu ilkeleri çiğnemiş ve hukuku hiçe saymıştır. Hukuk devleti olma gereklerini
yerine getirmeyen idare çalışanları arasında kayırmacılık politikası güderek mağduriyetlere
sebep olmaktadır. Müvekkilin dava dilekçemizin ekinde sunacağımız belgeler ile görülecektir
ki; kariyer ve liyakat ilkeleri gözetildiğinde müvekkilin atanmak istediği kadroya
atanamaması ihtimali söz konusu değildir. Müvekkilin hizmet Belgesi dikkatle incelendiğinde
meslek liselerinin iş ve işleyişi konusunda ne denli deneyimli ve başarılı olduğu görülecektir.
Etimesgut Elvanköy İMKB Teknik ve Endüstri Meslek Lisesine kurucu müdürlüğünü yapan
müvekkil bu okulun “beyaz bayrak” (MEB ve Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan temizlik ve
hijyen kurallarına uygunluk belgesi) almasını sağlayarak büyük bir başarıya imza atmıştır.
Ankara’da yer alan 51 Endüstri Meslek Lisesi arasında bu ödüle sadece iki okul layık
görüldüğü düşünüldüğü zaman başarının ne denli önem arz ettiği görülmektedir.
Hukuka uygun ve hakkaniyetli yönetici atamalarının gerçekleştirilmesi için Bakanlığın
kendi hazırladığı Yönetmeliklere ve düzenlemelere uyması gerekliliği muhakkaktır. Bu
anlamda hukuka uygun atama için gerekenler belirlidir. Atama yapılacak olan kadrolar
belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin
talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama
yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.
657 sayılı Yasanın 76. maddesinin arkasına sığınarak yapılan atamaların hepsi Bakanlığın
kendi çıkardığı düzenlemeleri bertaraf etmektedir. Bu durumun eğitim çalışanlarınca kabul
edilmesi beklenemez. Müvekkilin mağduriyetine sebep olan atama işleminde mevzuata uygun
prosedür işletilmemiş ve duyuruya çıkmadan re’sen davalı idarece işlem tesis edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin 5. maddesi;
“Eğitim kurumu yöneticiliklerine atamada esas alınacak temel ilkeler şunlardır;
a) Atama ve yer değiştirmelerde kariyer ve liyakat esas alınır.
b) Atama ve yer değiştirmelerde norm kadro esasları göz önünde bulundurulur.
c) Atama ve yer değiştirmelerde hizmet gerekleri esas olmakla birlikte puan
üstünlüğü de dikkate alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin “Duyuru”
başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası “Atama yapılması planlanan eğitim kurumlarının
yöneticiliklerine; valiliklerce il genelinde ve her adayın bilgi sahibi olmasını sağlayacak
şekilde başvuru tarihinden en az 15 gün önce duyuru yapılır.” Şeklindedir.
Anılan mevzuat hükümleri uyarınca
İdari makamların görev ve yetkileri yasalar ile belirlenir. Bu husus kamu hizmetinin
düzenli ve devamlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve
yetkinin kamu düzeni ile ilgili olmasından da kaynaklanmaktadır. Yasa izin vermedikçe
yetkilerin bir başkasına devredilmesi mümkün değildir. Şayet yasa belirli konularda idari
makamı yetkili kılmış ise yetkinin o makam tarafından kullanılması gerekir. İdari işlemlerin
idari makam veya kişilerce kullanılması zorunlu olup, aksi halde yetkisiz makam ve kişiler
tarafından kullanılması o idari işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. İdare hukukunun
yerleşmiş ilkelerinden biri de usulde paralellik ilkesidir. Bu ilke ile bir işlemin tesisinde
uygulanan usul ve esasların aynı işlemin geri alınmasında veya kaldırılmasında da
uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yetki unsurunun bu temel niteliklerinin bir sonucu
olarak kişinin yasa cevaz vermedikçe bunu başkasına devredememesidir. Şayet yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa yetkinin
bulunmaması veya dayanağını kanundan almayan devir yetkisi verilmesi hukuka aykırılık
teşkil eder. Bir işlemin belli bir yer ya da kişi tarafından yapılması öngörülmüş ise bu gibi
durumlarda başka bir yere ya da kişiye imza yetkisi vererek işlemin yapılması sağlanamaz.
Başka bir deyişle bu gibi durumlarda imza yetkisi verilemez. Bu dava ile iptal edilmesini talep
ettiğimiz atama kararnamesinde yetki konusunda usulsüzlükler de mevcut bulunduğu
kanaatindeyiz. Atama sebebi “makam onayı” olarak yazan dava konusu kararnamenin imza
yetkisi bulunmayanlar tarafından imzalandığı hususu dikkatle incelenmelidir.
Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti kavramına bakış açısı davamız açısından son
derece önemlidir: “Hukuk devletinin Anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen
ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir. Böyle bir devlet,
kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan eylemleri etkili biçimde karşılayacak önlemleri
seçebilir... Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
Diyerek Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlamıştır. Bu tanım da dikkatle
irdelendiğinde dava konumuz ve davalı idarenin usulsüz atamasının hukuka ve hukuk devleti
olmanın gerektirdiği ilkelere aykırılığı alenen ortaya çıkacaktır.
Müvekkilin 10 yıla yakın idarecilik görevi Hizmet Belgesi incelendiğinde
görülecektir. Duyuruya açılmadan, kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilmeden gerçekleştirilen
dava konusu işlem sebebi ile müvekkil aleyhine telafisi güç ve imkânsız zararların ortaya
çıktığı muhakkaktır. Bütün bu anlatılanlardan bahisle iş bu davayı açma zarureti hasıl
olmuştur. Takdir şüphesiz makamınızındır.
HUKUKİ SEBEPLER
:Anayasa, İYUK, 657 sayılı DMK ve ilgili tüm yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER
: Dava konusu işlem (08.06.2009 tarih ve 09349 sayılı),
12.05.2009 tarihli dilekçe, Hizmet Belgesi, Hizmet Puan Kartı, Müvekkile ait aylıkla
ödüllendirme, takdir ve teşekkür ve başarı belgeleri, Eğitim Yönetimi Kurs Belgesi, Uzman
Öğretmenlik Sertifikası
SONUÇ VE TALEP
:Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve yüksek mahkemenin de
re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1 Münhal bulunan Çanakkale ili Bayramiç ilçesi Halk Eğitim Merkezi müdürlük
kadrosuna atanmak için yapılan başvurunun 08.06.2009 tarih ve 09349 sayılı reddi işlemi ve
aynı okul müdür kadrosuna Mustafa Özcan’ın atanması işleminin yürütmesinin durdurulması
ve devamında iptaline,
2) Tüm yargılama harç, masraf ve vekâlet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına
karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ile talep ederim.
06.07.2009
Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
EK: 1) Onanmış vekâletname sureti
2) Hukuki deliller bölümünde sayılanlar
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Yürütmeyi durdurma taleplidir.
DAVACI
:Muhammet Hanefi SAĞIR T.C.No: 61456341314
VEKİLİ
: Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
Bayındır2 sokak No:46 Kızılay/ANKARA
DAVALI
:1)Milli Eğitim Bakanlığı /ANKARA
2) Ankara Valiliği/ANKARA
T.KONUSU
: Etimesgut Cenk Yakın İlköğretim Okulu müdürlüğüne Hakkı
Uçar’ın duyuruya çıkarılmadan ve mevzuat hükümlerine uyulmadan düzenlenen atama
kararnamesi ile davacının 12.05.2009 tarihinde bahsi geçen kadroya atanmak için yaptığı
başvuruya gelen cevabi 26.05.2009 tarih ve 44839 sayılı red işleminin yürütmesinin
durdurulması ve devamında iptali taleplerinden ibarettir.
ÖĞRENME TARİHİ
: 12.05.2009
AÇIKLAMALAR
: Müvekkil 1978 yılında öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde göreve başlamıştır ve halen görevini müdür vekili olarak Etimesgut Hafize Özal
İlköğretim Okulunda sürdürmektedir. Müvekkilin Etimesgut Cenk Yakın İlköğretim Okulu
müdürlüğüne asaleten atamasının yapılması için mevzuat hükümlerince prosedürün işlemesini
beklerken dava konusu atama kararnamesi ile bahsi geçen kadroya atamanın yapıldığını
öğrenmiştir. Müvekkil bahsi geçen atamayı öğrendiği 12.05.2009 tarihinde bir dilekçe yazmış
ve yapılan atamanın iptalini talep ederek kendi atamasının yapılması talebinde bulunmuştur.
Ancak 26.05.2009 tarih ve 44839 sayılı yazı ile müvekkilin talebi reddedilmiştir. Davalı idare
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tesis edilen dava konusu Hakkı Uçar için düzenlenen atama
kararnamesinin iptalinin hakkaniyet gereği olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
Son aylarda ülke genelinde eğitim sistemi içinde okul ve kurumlarda müdür, müdür
yardımcılığı ve şube müdürlüklerine ilişkin pek çok atama hukuk kuralları çiğnenerek
yapılmıştır. Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik imzası ile gerçekleştirilen ve atama
sebebi ”makam oluru” olan atmamaların hukuki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dava
konusu atama kararnamesi de Bakanlık tarafından 657 sayılı Yasanın 76. maddesi uyarınca
gerçekleştirilmiştir. 657 sayılı Yasanın 76. maddesinin fazla geniş yorumlanarak ve bu
maddenin arkasına sığınılarak yapılan atamalar hukuk dışıdır. 657 sayılı Yasanın 76. maddesi
memurların atanmaları konusunda istisnai bir düzenleme ihtiva etmektedir. Ancak ülke
çapında yüzlerce tesis edilen atamalarda görüleceği üzere eğitim camiasının içinde bulunduğu
durum istisnai bir durum olmaktan çıkmış, yönetici atamaları kaosunu beraberinde getirmiş ve
memurun idareye karşı güvenini tamamen yitirmesine sebebiyet vermiştir. Mevzu bahis 76.
madde “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki
esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.” Demektedir. Bu madde; kariyer ve liyakat ilkelerini görmezden
gelerek yandaşlarını istediğin yere nakledebilirsin dememektedir. Anılan maddeyle idarelere
kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin
kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi
bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Madde metnini suiistimal etmek
suretiyle yapılan usulsüz atamaları hukuk korumamaktadır ve hiçbir surette de
korumayacaktır. Bakanlığın 76. maddeyi yorumlarken ve uygularken göz ardı ettiği Danıştay
içtihatlarında yerleşmiş kriterleri unutmaması gerekmektedir. Bu yerleşik içtihatlar
bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu
hizmetleri görevlerine girmede bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi,
kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Bu ilkeler gözetilmeden yapılan
atamalar elbette yargı denetimine tabi tutulacak ve son beş yılda pek çok defa olduğu üzere
yine yargı organlarınca iptal edilecektir. Bakanlığın son beş yılda düzenlemiş olduğu Yönetici
atamalarına ilişkin yönetmelikler ve değerlendirme formları Danıştay tarafından pek çok kez
aynı gerekçeler ile iptal edilmiş ancak Bakanlık iptal kararlarını da hiçe sayarak bildiğini
okumaya devam etmiştir. Gelinen noktada; haksız yere makam işgal eden sayısız yönetici ve
yönetici olarak atanmayı bekleyen haksızlığa uğramış kariyer ve liyakatte üstün sayısız eğitim
çalışanı kafalarında pek çok soru işareti ile yaşamaya mahkum edilmiştir. Her an bulundukları
konumda ne tür bir değişiklik olacağını bilmeden ve bu değişikliğin hayatlarında ne tür bir
olaya sebebiyet vereceğini tahmin dahi edemeden yaşayan eğitim çalışanlarına karşı yapılan
haksızlıklar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Müvekkilin de mağdur olmasına sebebiyet
veren dava konusu atama işleminin bu bağlamda iptali gerekmektedir.
Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri
olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile Eğitim
Çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde,
sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir.
Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte
ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde eğitim çalışanlarımızın; bilgi,
tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla
karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle
yeterlilik ise; eğitim çalışanlarımızın hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve
başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en
nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını
sağlamaktadır. Eğitim çalışanlarımız, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara
yakınlığına göre değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde
ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir. 657
sayılı yasa ile açıklanan bu ilkeler 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 56. maddesi ile desteklenmekte ve bu ilkelerin Kanun Koyucu
tarafından ne denli önemsendiği tekrar vurgulanmaktadır. Ancak Bakanlık 76. maddeye göre
yaptığı atama ile bu ilkeleri çiğnemiş ve hukuku hiçe saymıştır. Hukuk devleti olma
gereklerini yerine getirmeyen idare çalışanları arasında kayırmacılık politikası güderek
mağduriyetlere sebep olmaktadır. Müvekkilin dava dilekçemizin ekinde sunacağımız belgeler
ile görülecektir ki; kariyer ve liyakat ilkeleri gözetildiğinde müvekkilin atanmak istediği
kadrolara atanması ihtimali son derece yüksektir.
Hukuka uygun ve hakkaniyetli yönetici atamalarının gerçekleştirilmesi için Bakanlığın
kendi hazırladığı Yönetmeliklere ve düzenlemelere uyması gerekliliği muhakkaktır. Bu
anlamda hukuka uygun atama için gerekenler belirlidir. Atama yapılacak olan kadrolar
belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin
talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama
yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.
657 sayılı Yasanın 76. maddesinin arkasına sığınarak yapılan atamaların hepsi Bakanlığın
kendi çıkardığı düzenlemeleri bertaraf etmektedir. Bu durumun eğitim çalışanlarınca kabul
edilmesi beklenemez. Müvekkilin mağduriyetine sebep olan atama işleminde mevzuata uygun
prosedür işletilmemiş ve duyuruya çıkmadan re’sen davalı idarece işlem tesis edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin 5. maddesi;
“Eğitim kurumu yöneticiliklerine atamada esas alınacak temel ilkeler şunlardır;
a) Atama ve yer değiştirmelerde kariyer ve liyakat esas alınır.
b) Atama ve yer değiştirmelerde norm kadro esasları göz önünde bulundurulur.
c) Atama ve yer değiştirmelerde hizmet gerekleri esas olmakla birlikte puan
üstünlüğü de dikkate alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin “Duyuru”
başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası “Atama yapılması planlanan eğitim kurumlarının
yöneticiliklerine; valiliklerce il genelinde ve her adayın bilgi sahibi olmasını sağlayacak
şekilde başvuru tarihinden en az 15 gün önce duyuru yapılır.” Şeklindedir.
Anılan mevzuat hükümleri uyarınca
İdari makamların görev ve yetkileri yasalar ile belirlenir. Bu husus kamu hizmetinin
düzenli ve devamlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve
yetkinin kamu düzeni ile ilgili olmasından da kaynaklanmaktadır. Yasa izin vermedikçe
yetkilerin bir başkasına devredilmesi mümkün değildir. Şayet yasa belirli konularda idari
makamı yetkili kılmış ise yetkinin o makam tarafından kullanılması gerekir. İdari işlemlerin
idari makam veya kişilerce kullanılması zorunlu olup, aksi halde yetkisiz makam ve kişiler
tarafından kullanılması o idari işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. İdare hukukunun
yerleşmiş ilkelerinden biri de usulde paralellik ilkesidir. Bu ilke ile bir işlemin tesisinde
uygulanan usul ve esasların aynı işlemin geri alınmasında veya kaldırılmasında da
uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yetki unsurunun bu temel niteliklerinin bir sonucu
olarak kişinin yasa cevaz vermedikçe bunu başkasına devredememesidir. Şayet yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa yetkinin
bulunmaması veya dayanağını kanundan almayan devir yetkisi verilmesi hukuka aykırılık
teşkil eder. Bir işlemin belli bir yer ya da kişi tarafından yapılması öngörülmüş ise bu gibi
durumlarda başka bir yere ya da kişiye imza yetkisi vererek işlemin yapılması sağlanamaz.
Başka bir deyişle bu gibi durumlarda imza yetkisi verilemez. Bu dava ile iptal edilmesini talep
ettiğimiz atama kararnamesinde yetki konusunda usulsüzlüklerin de mevcut bulunduğu
kanaatindeyiz. Atama sebebi “makam onayı” olarak yazan dava konusu kararnamelerin imza
yetkisi bulunmayanlar tarafından imzalandığı hususu dikkatle incelenmelidir.
Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti kavramına bakış açısı davamız açısından son
derece önemlidir: “Hukuk devletinin Anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen
ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir. Böyle bir devlet,
kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan eylemleri etkili biçimde karşılayacak önlemleri
seçebilir... Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
Diyerek Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlamıştır. Bu tanım da dikkatle
irdelendiğinde dava konumuz ve davalı idarenin usulsüz atamasının hukuka ve hukuk devleti
olmanın gerektirdiği ilkelere aykırılığı alenen ortaya çıkacaktır.
Duyuruya açılmadan, kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilmeden gerçekleştirilen dava
konusu işlem sebebi ile müvekkil aleyhine telafisi güç ve imkânsız zararların ortaya çıktığı
muhakkaktır. Bütün bu anlatılanlardan bahisle iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.
Takdir şüphesiz makamınızındır.
HUKUKİ SEBEPLER
:Anayasa, İYUK, 657 sayılı DMK ve ilgili tüm yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER
: Dava konusu işlem (26.05.2009 tarih ve 44839 sayılı),
12.05.2009 tarihli dilekçe, Hizmet Belgesi, Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliği Diploması,
Müvekkile ait aylıkla ödüllendirme, takdir ve teşekkür belgeleri , Müvekkilin katıldığı hizmet
içi seminer ve kurslara ilişkin belgeler
SONUÇ VE TALEP
:Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve yüksek mahkemenin de
re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Etimesgut Cenk Yakın İlköğretim Okulu müdürlüğüne Hakkı Uçar’ın duyuruya
çıkarılmadan ve mevzuat hükümlerine uyulmadan düzenlenen atama kararnamesi ile
davacının 12.05.2009 tarihinde bahsi geçen kadroya atanmak için yaptığı başvuruya gelen
cevabi 26.05.2009 tarih ve 44839 sayılı red işleminin yürütmesinin durdurulması ve
devamında İptaline,
2) Tüm yargılama harç, masraf ve vekâlet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına
karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ile talep ederim.
06.07.2009
Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
EK: 1) Onanmış vekâletname sureti
2) Hukuki deliller bölümünde sayılanlar
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Yürütmeyi durdurma taleplidir.
DAVACI
:Servet TAŞDEMİR T.C.No:16462494714
: Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
Bayındır2 sokak No:46 Kızılay/ANKARA
DAVALI
:1)Milli Eğitim Bakanlığı /ANKARA
2) Sincan Kaymakamlığı/Sican/ANKARA
T.KONUSU
: Etimesgut Türkkent İlköğretim Okulu müdürlüğüne Osman
Erbil, Etimesgut Cenk Yakın İlköğretim Okulu müdürlüğüne Hakkı Uçar ve Sincan
Öğretmenevi müdür yardımcılığı kadrosuna Cevdet Toprak’ın duyuruya çıkarılmadan ve
mevzuat hükümlerine uyulmadan düzenlenen atama kararnameleri ile davacının 25.05.2009
tarihinde bahsi geçen kadrolara atanmak için yaptığı başvuruya gelen cevabi 08.06.2009 tarih
ve 2826 sayılı red işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali taleplerinden
ibarettir.
VEKİLİ
ÖĞRENME TARİHİ
: 25.05.2009
AÇIKLAMALAR
: Müvekkil 1983 yılında öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde göreve başlamıştır ve halen görevini müdür başyardımcısı olarak Sincan Hacı
Bektaş-ı Veli İlköğretim Okulunda sürdürmektedir. Müvekkil Etimesgut Türkkent İlköğretim
Okulu müdürlüğü, Etimesgut Cenk Yakın İlköğretim Okulu müdürlüğü ve Sincan
Öğretmenevi müdür yardımcılığı görevlerinden birine asaleten atamasının yapılması için
mevzuat hükümlerince prosedürün işlemesini beklerken dava konusu atama kararnameleri ile
bahsi geçen kadrolara atamaların yapıldığını öğrenmiştir. Müvekkil bahsi geçen atamaları
öğrendiği 25.05.2009 tarihinde bir dilekçe yazmış ve yapılan atamaların iptalini talep ederek
kendi atamasının yapılması talebinde bulunmuştur. Ancak 08.06.2009 tarih ve 2826 sayılı
yazı ile müvekkilin talebi reddedilmiştir. Davalı idare Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tesis
edilen dava konusu Osman Erbil, Hakkı Uçar ve Cevdet Toprak için düzenlenen atama
kararnamelerinin iptalinin hakkaniyet gereği olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
Son aylarda ülke genelinde eğitim sistemi içinde okul ve kurumlarda müdür, müdür
yardımcılığı ve şube müdürlüklerine ilişkin pek çok atama hukuk kuralları çiğnenerek
yapılmıştır. Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik imzası ile gerçekleştirilen ve atama
sebebi ”makam oluru” olan atmamaların hukuki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dava
konusu atama kararnamesi de Bakanlık tarafından 657 sayılı Yasanın 76. maddesi uyarınca
gerçekleştirilmiştir. 657 sayılı Yasanın 76. maddesinin fazla geniş yorumlanarak ve bu
maddenin arkasına sığınılarak yapılan atamalar hukuk dışıdır. 657 sayılı Yasanın 76. maddesi
memurların atanmaları konusunda istisnai bir düzenleme ihtiva etmektedir. Ancak ülke
çapında yüzlerce tesis edilen atamalarda görüleceği üzere eğitim camiasının içinde bulunduğu
durum istisnai bir durum olmaktan çıkmış, yönetici atamaları kaosunu beraberinde getirmiş ve
memurun idareye karşı güvenini tamamen yitirmesine sebebiyet vermiştir. Mevzu bahis 76.
madde “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki
esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.” Demektedir. Bu madde; kariyer ve liyakat ilkelerini görmezden
gelerek yandaşlarını istediğin yere nakledebilirsin dememektedir. Anılan maddeyle idarelere
kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin
kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi
bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Madde metnini suiistimal etmek
suretiyle yapılan usulsüz atamaları hukuk korumamaktadır ve hiçbir surette de
korumayacaktır. Bakanlığın 76. maddeyi yorumlarken ve uygularken göz ardı ettiği Danıştay
içtihatlarında yerleşmiş kriterleri unutmaması gerekmektedir. Bu yerleşik içtihatlar
bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu
hizmetleri görevlerine girmede bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi,
kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Bu ilkeler gözetilmeden yapılan
atamalar elbette yargı denetimine tabi tutulacak ve son beş yılda pek çok defa olduğu üzere
yine yargı organlarınca iptal edilecektir. Bakanlığın son beş yılda düzenlemiş olduğu Yönetici
atamalarına ilişkin yönetmelikler ve değerlendirme formları Danıştay tarafından pek çok kez
aynı gerekçeler ile iptal edilmiş ancak Bakanlık iptal kararlarını da hiçe sayarak bildiğini
okumaya devam etmiştir. Gelinen noktada; haksız yere makam işgal eden sayısız yönetici ve
yönetici olarak atanmayı bekleyen haksızlığa uğramış kariyer ve liyakatte üstün sayısız eğitim
çalışanı kafalarında pek çok soru işareti ile yaşamaya mahkum edilmiştir. Her an bulundukları
konumda ne tür bir değişiklik olacağını bilmeden ve bu değişikliğin hayatlarında ne tür bir
olaya sebebiyet vereceğini tahmin dahi edemeden yaşayan eğitim çalışanlarına karşı yapılan
haksızlıklar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Müvekkilin de mağdur olmasına sebebiyet
veren dava konusu atama işlemlerinin bu bağlamda iptali gerekmektedir.
Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri
olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile Eğitim
Çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde,
sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir.
Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte
ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde eğitim çalışanlarımızın; bilgi,
tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla
karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle
yeterlilik ise; eğitim çalışanlarımızın hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve
başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en
nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını
sağlamaktadır. Eğitim çalışanlarımız, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara
yakınlığına göre değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde
ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir. 657
sayılı yasa ile açıklanan bu ilkeler 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 56. maddesi ile desteklenmekte ve bu ilkelerin Kanun Koyucu
tarafından ne denli önemsendiği tekrar vurgulanmaktadır. Ancak Bakanlık 76. maddeye göre
yaptığı atama ile bu ilkeleri çiğnemiş ve hukuku hiçe saymıştır. Hukuk devleti olma
gereklerini yerine getirmeyen idare çalışanları arasında kayırmacılık politikası güderek
mağduriyetlere sebep olmaktadır. Müvekkilin dava dilekçemizin ekinde sunacağımız belgeler
ile görülecektir ki; kariyer ve liyakat ilkeleri gözetildiğinde müvekkilin atanmak istediği
kadrolara atanması ihtimali son derece yüksektir.
Hukuka uygun ve hakkaniyetli yönetici atamalarının gerçekleştirilmesi için Bakanlığın
kendi hazırladığı Yönetmeliklere ve düzenlemelere uyması gerekliliği muhakkaktır. Bu
anlamda hukuka uygun atama için gerekenler belirlidir. Atama yapılacak olan kadrolar
belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin
talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama
yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.
657 sayılı Yasanın 76. maddesinin arkasına sığınarak yapılan atamaların hepsi Bakanlığın
kendi çıkardığı düzenlemeleri bertaraf etmektedir. Bu durumun eğitim çalışanlarınca kabul
edilmesi beklenemez. Müvekkilin mağduriyetine sebep olan atama işleminde mevzuata uygun
prosedür işletilmemiş ve duyuruya çıkmadan re’sen davalı idarece işlem tesis edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin 5. maddesi;
“Eğitim kurumu yöneticiliklerine atamada esas alınacak temel ilkeler şunlardır;
a) Atama ve yer değiştirmelerde kariyer ve liyakat esas alınır.
b) Atama ve yer değiştirmelerde norm kadro esasları göz önünde bulundurulur.
c) Atama ve yer değiştirmelerde hizmet gerekleri esas olmakla birlikte puan
üstünlüğü de dikkate alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin “Duyuru”
başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası “Atama yapılması planlanan eğitim kurumlarının
yöneticiliklerine; valiliklerce il genelinde ve her adayın bilgi sahibi olmasını sağlayacak
şekilde başvuru tarihinden en az 15 gün önce duyuru yapılır.” Şeklindedir.
Anılan mevzuat hükümleri uyarınca
İdari makamların görev ve yetkileri yasalar ile belirlenir. Bu husus kamu hizmetinin
düzenli ve devamlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve
yetkinin kamu düzeni ile ilgili olmasından da kaynaklanmaktadır. Yasa izin vermedikçe
yetkilerin bir başkasına devredilmesi mümkün değildir. Şayet yasa belirli konularda idari
makamı yetkili kılmış ise yetkinin o makam tarafından kullanılması gerekir. İdari işlemlerin
idari makam veya kişilerce kullanılması zorunlu olup, aksi halde yetkisiz makam ve kişiler
tarafından kullanılması o idari işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. İdare hukukunun
yerleşmiş ilkelerinden biri de usulde paralellik ilkesidir. Bu ilke ile bir işlemin tesisinde
uygulanan usul ve esasların aynı işlemin geri alınmasında veya kaldırılmasında da
uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yetki unsurunun bu temel niteliklerinin bir sonucu
olarak kişinin yasa cevaz vermedikçe bunu başkasına devredememesidir. Şayet yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa yetkinin
bulunmaması veya dayanağını kanundan almayan devir yetkisi verilmesi hukuka aykırılık
teşkil eder. Bir işlemin belli bir yer ya da kişi tarafından yapılması öngörülmüş ise bu gibi
durumlarda başka bir yere ya da kişiye imza yetkisi vererek işlemin yapılması sağlanamaz.
Başka bir deyişle bu gibi durumlarda imza yetkisi verilemez. Bu dava ile iptal edilmesini talep
ettiğimiz atama kararnamesinde yetki konusunda usulsüzlüklerin de mevcut bulunduğu
kanaatindeyiz. Atama sebebi “makam onayı” olarak yazan dava konusu kararnamelerin imza
yetkisi bulunmayanlar tarafından imzalandığı hususu dikkatle incelenmelidir.
Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti kavramına bakış açısı davamız açısından son
derece önemlidir: “Hukuk devletinin Anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen
ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir. Böyle bir devlet,
kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan eylemleri etkili biçimde karşılayacak önlemleri
seçebilir... Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
Diyerek Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlamıştır. Bu tanım da dikkatle
irdelendiğinde dava konumuz ve davalı idarenin usulsüz atamasının hukuka ve hukuk devleti
olmanın gerektirdiği ilkelere aykırılığı alenen ortaya çıkacaktır.
Duyuruya açılmadan, kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilmeden gerçekleştirilen dava
konusu işlem sebebi ile müvekkil aleyhine telafisi güç ve imkânsız zararların ortaya çıktığı
muhakkaktır. Bütün bu anlatılanlardan bahisle iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.
Takdir şüphesiz makamınızındır.
HUKUKİ SEBEPLER
:Anayasa, İYUK, 657 sayılı DMK ve ilgili tüm yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER
: 25.05.2009 tarihli dilekçe, 08.06.2009 tarih ve 2826 sayılı
cevap dilekçesi (dava konusu işlem), Hizmet Belgesi, Sicile ilişkin bilgiler, Personel bilgi
formu, Uzman Öğretmenlik Sertifikası, Müvekkile ait aylıkla ödüllendirme, takdir ve teşekkür
belgeleri
SONUÇ VE TALEP
:Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve yüksek mahkemenin de
re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Etimesgut Türkkent İlköğretim Okulu müdürlüğüne Osman Erbil, Etimesgut Cenk
Yakın İlköğretim Okulu müdürlüğüne Hakkı Uçar ve Sincan Öğretmen evi müdür
yardımcılığı kadrosuna Cevdet Toprak’ın duyuruya çıkarılmadan ve mevzuat hükümlerine
uyulmadan düzenlenen atama kararnameleri ile davacının 25.05.2009 tarihinde bahsi geçen
kadrolara atanmak için yaptığı başvuruya gelen cevabi 08.06.2009 tarih ve 2826 sayılı red
işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında İptaline,
2) Tüm yargılama harç, masraf ve vekâlet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına
karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ile talep ederim.
06.07.2009
Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
EK: 1) Onanmış vekâletname sureti
2) Hukuki deliller bölümünde sayılanlar
MANİSA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Gönderilmek Üzere
ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Yürütmeyi durdurma taleplidir.
DAVACI
:Musa TEKİN T.C.No: 49528783040
VEKİLİ
: Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
Bayındır2 sokak No:46 Kızılay/ANKARA
DAVALI
:1)Milli Eğitim Bakanlığı /ANKARA
2) Uşak Valiliği/UŞAK
T.KONUSU
: Uşak Lisesi müdür kadrosuna Sezai Bulacak’ın duyuruya
çıkarılmadan ve mevzuat hükümlerine uyulmadan düzenlenen atama kararnamesi ile
davacının 29.04.2009 tarihinde bahsi geçen kadroya atanmak için yaptığı başvuruya gelen
cevabi 22.05.2009 tarih ve 06693 sayılı red işleminin yürütmesinin durdurulması ve
devamında iptali taleplerinden ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ
: 22.05.2009
AÇIKLAMALAR
: Müvekkil 1976 yılında öğretmen olarak Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesinde göreve başlamıştır ve halen görevini müdür yardımcısı olarak Uşak Anadolu
Güzel Sanatlar Lisesinde sürdürmektedir. Müvekkilin Uşak Lisesine asaleten atamasının
yapılması için mevzuat hükümlerince prosedürün işlemesini beklerken dava konusu atama
kararnamesi ile bahsi geçen kadroya atamanın yapıldığını öğrenmiştir. Müvekkil bahsi geçen
atamayı öğrendiği 29.04.2009 tarihinde bir dilekçe yazmış ve yapılan atamanın iptalini talep
ederek kendi atamasının yapılması talebinde bulunmuştur. Ancak 22.05.2009 tarih ve 06693
sayılı yazı ile müvekkilin talebi reddedilmiştir. Davalı idare Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
tesis edilen dava konusu Sezai Bulacak için düzenlenen atama kararnamesinin iptalinin
hakkaniyet gereği olduğu kanaatindeyiz. Şöyle ki;
Son aylarda ülke genelinde eğitim sistemi içinde okul ve kurumlarda müdür, müdür
yardımcılığı ve şube müdürlüklerine ilişkin pek çok atama hukuk kuralları çiğnenerek
yapılmıştır. Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik imzası ile gerçekleştirilen ve atama
sebebi ”makam oluru” olan atmamaların hukuki hiçbir açıklaması bulunmamaktadır. Dava
konusu atama kararnamesi de Bakanlık tarafından 657 sayılı Yasanın 76. maddesi uyarınca
gerçekleştirilmiştir. 657 sayılı Yasanın 76. maddesinin fazla geniş yorumlanarak ve bu
maddenin arkasına sığınılarak yapılan atamalar hukuk dışıdır. 657 sayılı Yasanın 76. maddesi
memurların atanmaları konusunda istisnai bir düzenleme ihtiva etmektedir. Ancak ülke
çapında yüzlerce tesis edilen atamalarda görüleceği üzere eğitim camiasının içinde bulunduğu
durum istisnai bir durum olmaktan çıkmış, yönetici atamaları kaosunu beraberinde getirmiş ve
memurun idareye karşı güvenini tamamen yitirmesine sebebiyet vermiştir. Mevzu bahis 76.
madde “Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık
dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki
esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara
naklen atayabilirler.” Demektedir. Bu madde; kariyer ve liyakat ilkelerini görmezden
gelerek yandaşlarını istediğin yere nakledebilirsin dememektedir. Anılan maddeyle idarelere
kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin
kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi
bulunduğu İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Madde metnini suiistimal etmek
suretiyle yapılan usulsüz atamaları hukuk korumamaktadır ve hiçbir surette de
korumayacaktır. Bakanlığın 76. maddeyi yorumlarken ve uygularken göz ardı ettiği Danıştay
içtihatlarında yerleşmiş kriterleri unutmaması gerekmektedir. Bu yerleşik içtihatlar
bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu
hizmetleri görevlerine girmede bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi,
kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Bu ilkeler gözetilmeden yapılan
atamalar elbette yargı denetimine tabi tutulacak ve son beş yılda pek çok defa olduğu üzere
yine yargı organlarınca iptal edilecektir. Bakanlığın son beş yılda düzenlemiş olduğu Yönetici
atamalarına ilişkin yönetmelikler ve değerlendirme formları Danıştay tarafından pek çok kez
aynı gerekçeler ile iptal edilmiş ancak Bakanlık iptal kararlarını da hiçe sayarak bildiğini
okumaya devam etmiştir. Gelinen noktada; haksız yere makam işgal eden sayısız yönetici ve
yönetici olarak atanmayı bekleyen haksızlığa uğramış kariyer ve liyakatte üstün sayısız eğitim
çalışanı kafalarında pek çok soru işareti ile yaşamaya mahkum edilmiştir. Her an bulundukları
konumda ne tür bir değişiklik olacağını bilmeden ve bu değişikliğin hayatlarında ne tür bir
olaya sebebiyet vereceğini tahmin dahi edemeden yaşayan eğitim çalışanlarına karşı yapılan
haksızlıklar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır. Müvekkilin de mağdur olmasına sebebiyet
veren dava konusu atama işleminin bu bağlamda iptali gerekmektedir.
Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri
olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile Eğitim
Çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde,
sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir.
Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte
ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde eğitim çalışanlarımızın; bilgi,
tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla
karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle
yeterlilik ise; eğitim çalışanlarımızın hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve
başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en
nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını
sağlamaktadır. Eğitim çalışanlarımız, yüksek konumdaki kamu görevlilerine veya iktidara
yakınlığına göre değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde
ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir. 657
sayılı yasa ile açıklanan bu ilkeler 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 56. maddesi ile desteklenmekte ve bu ilkelerin Kanun Koyucu
tarafından ne denli önemsendiği tekrar vurgulanmaktadır. Ancak Bakanlık 76. maddeye göre
yaptığı atama ile bu ilkeleri çiğnemiş ve hukuku hiçe saymıştır. Hukuk devleti olma
gereklerini yerine getirmeyen idare çalışanları arasında kayırmacılık politikası güderek
mağduriyetlere sebep olmaktadır. Müvekkilin dava dilekçemizin ekinde sunacağımız belgeler
ile görülecektir ki; kariyer ve liyakat ilkeleri gözetildiğinde müvekkilin atanmak istediği
kadrolara atanması ihtimali son derece yüksektir.
Hukuka uygun ve hakkaniyetli yönetici atamalarının gerçekleştirilmesi için Bakanlığın
kendi hazırladığı Yönetmeliklere ve düzenlemelere uyması gerekliliği muhakkaktır. Bu
anlamda hukuka uygun atama için gerekenler belirlidir. Atama yapılacak olan kadrolar
belirlenmeli ve duyuruya çıkarılmalıdır. Duyuruya çıkarılan kadrolara atanmak isteyenlerin
talepleri toplanmalı ve bu talepler şeffaf bir inceleme ve değerlendirmeden geçirilerek atama
yapılacak olan kadroya kariyer ve liyakat ilkeleri de unutulmadan en ehil çalışan atanmalıdır.
657 sayılı Yasanın 76. maddesinin arkasına sığınarak yapılan atamaların hepsi Bakanlığın
kendi çıkardığı düzenlemeleri bertaraf etmektedir. Bu durumun eğitim çalışanlarınca kabul
edilmesi beklenemez. Müvekkilin mağduriyetine sebep olan atama işleminde mevzuata uygun
prosedür işletilmemiş ve duyuruya çıkmadan re’sen davalı idarece işlem tesis edilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin 5. maddesi;
“Eğitim kurumu yöneticiliklerine atamada esas alınacak temel ilkeler şunlardır;
a) Atama ve yer değiştirmelerde kariyer ve liyakat esas alınır.
b) Atama ve yer değiştirmelerde norm kadro esasları göz önünde bulundurulur.
c) Atama ve yer değiştirmelerde hizmet gerekleri esas olmakla birlikte puan
üstünlüğü de dikkate alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin “Duyuru”
başlıklı 9. maddesinin 1. fıkrası “Atama yapılması planlanan eğitim kurumlarının
yöneticiliklerine; valiliklerce il genelinde ve her adayın bilgi sahibi olmasını sağlayacak
şekilde başvuru tarihinden en az 15 gün önce duyuru yapılır.” Şeklindedir.
Anılan mevzuat hükümleri uyarınca
İdari makamların görev ve yetkileri yasalar ile belirlenir. Bu husus kamu hizmetinin
düzenli ve devamlı biçimde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve
yetkinin kamu düzeni ile ilgili olmasından da kaynaklanmaktadır. Yasa izin vermedikçe
yetkilerin bir başkasına devredilmesi mümkün değildir. Şayet yasa belirli konularda idari
makamı yetkili kılmış ise yetkinin o makam tarafından kullanılması gerekir. İdari işlemlerin
idari makam veya kişilerce kullanılması zorunlu olup, aksi halde yetkisiz makam ve kişiler
tarafından kullanılması o idari işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. İdare hukukunun
yerleşmiş ilkelerinden biri de usulde paralellik ilkesidir. Bu ilke ile bir işlemin tesisinde
uygulanan usul ve esasların aynı işlemin geri alınmasında veya kaldırılmasında da
uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Yetki unsurunun bu temel niteliklerinin bir sonucu
olarak kişinin yasa cevaz vermedikçe bunu başkasına devredememesidir. Şayet yasa belli bir
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa yetkinin
bulunmaması veya dayanağını kanundan almayan devir yetkisi verilmesi hukuka aykırılık
teşkil eder. Bir işlemin belli bir yer ya da kişi tarafından yapılması öngörülmüş ise bu gibi
durumlarda başka bir yere ya da kişiye imza yetkisi vererek işlemin yapılması sağlanamaz.
Başka bir deyişle bu gibi durumlarda imza yetkisi verilemez. Bu dava ile iptal edilmesini talep
ettiğimiz atama kararnamesinde yetki konusunda usulsüzlüklerin de mevcut bulunduğu
kanaatindeyiz. Atama sebebi “makam onayı” olarak yazan dava konusu kararnamelerin imza
yetkisi bulunmayanlar tarafından imzalandığı hususu dikkatle incelenmelidir.
Anayasa Mahkemesi’nin hukuk devleti kavramına bakış açısı davamız açısından son
derece önemlidir: “Hukuk devletinin Anayasanın açık hükümlerinden önce hukukun bilinen
ve tüm uygar ülkelerin benimseyip uyduğu ilkelere uygun olması gerekir. Böyle bir devlet,
kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan eylemleri etkili biçimde karşılayacak önlemleri
seçebilir... Hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen devlettir.”
Diyerek Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlamıştır. Bu tanım da dikkatle
irdelendiğinde dava konumuz ve davalı idarenin usulsüz atamasının hukuka ve hukuk devleti
olmanın gerektirdiği ilkelere aykırılığı alenen ortaya çıkacaktır.
Duyuruya açılmadan, kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilmeden gerçekleştirilen dava
konusu işlem sebebi ile müvekkil aleyhine telafisi güç ve imkânsız zararların ortaya çıktığı
muhakkaktır. Bütün bu anlatılanlardan bahisle iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.
Takdir şüphesiz makamınızındır.
HUKUKİ SEBEPLER
:Anayasa, İYUK, 657 sayılı DMK ve ilgili tüm yasal mevzuat
HUKUKİ DELİLLER
: Dava konusu işlem (22.05.2009 tarih ve 06693 sayılı),
29.04.2009 tarihli dilekçe, Hizmet Belgesi, Müvekkile ait aylıkla ödüllendirme, takdir ve
teşekkür belgeleri
SONUÇ VE TALEP
:Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve yüksek mahkemenin de
re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Uşak Lisesi müdür kadrosuna Sezai Bulacak’ın duyuruya çıkarılmadan ve mevzuat
hükümlerine uyulmadan düzenlenen atama kararnamesi ile davacının 29.04.2009 tarihinde
bahsi geçen kadroya atanmak için yaptığı başvuruya gelen cevabi 22.05.2009 tarih ve 06693
sayılı red işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında İptaline,
2) Tüm yargılama harç, masraf ve vekâlet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına
karar verilmesini vekâleten saygılarımla arz ile talep ederim.
06.07.2009
Av. Hilal Kezban DÜZGÜN
EK: 1) Onanmış vekâletname sureti
2) Hukuki deliller bölümünde sayılanlar
Download