Kartal Dr.Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2.İç Hastalıkları Kliniği Şef: Prof.Dr.Mustafa Yaylacı KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA SURVİVİN EXPRESYONUNUN SAĞKALIM ve HİSTOPATOLOJİK DEĞİŞKENLERLE İLİŞKİSİ Dr.Serap KAYA Uzmanlık Tezi 2008 Asistanlık sürem boyunca bilgi ve becerilerinden yararlandığım Hocalarım Sayın Prof Dr Mustafa Yaylacı ve Prof Dr Birsel Kavaklı’ya en içten teşekkürlerimi borç bilirim. Yine rotasyonlarım süresince eğitimime katkılarından dolayı 1.İç Hastalıkları Klinik Şefi Sayın Dr Ali Yayla’ya , İnfeksiyon Hastalıkları Klinik Şefi Sayın Dr Serdar Özer’e, Göğüs Hastalıkları Klinik Şefi Sayın Doç Dr Benan Çağlayan’a, Kartal Koşuyolu Yükses İhtisas Hastanesi Kardiyoloji Klinik Şefi Sayın Doç Dr Cevat Kırma’ya, Biokimya Klinik Şefi Sayın Dr. Asuman Orçun’a, kliniğimiz Şef Yardımcıları sayın Dr. Selahattin Ertürk ve Sayın Dr. Rahmi Irmak’a, Tezimin hazırlanmasındaki katkılarından dolayı Sayın Doç Dr Mahmut Gümüş ve Dr.Faysal Dane’ye ve tüm Tıbbi Onkoloji Ünitesindeki arkadaşlarıma, Ayrıca 5 yıl boyunca birlikte çalıştığım ve büyük mutluluk duyduğum 2. İç Hastalıkları Kliniği uzman, asistan ve tüm çalışanlarına, Yine bu süre içerisinde desteklerini ve sevgilerini her zaman yanımda hissettiğim sevgili anneme, babama ve kardeşlerime, Teşekkür ederim. 2 İÇİNDEKİLER Genel Bilgiler…………………………………………………………………….. 4 Gereç ve Yöntemler…………………………………………………………… 36 Bulgular…………………………………………………………………………… 39 Tartışma…………………………………………………………………………... 44 Özet……………………………………………………………………………….. 46 Kaynaklar………………………………………………………………………… 47 3 GENEL BİLGİLER EPİDEMİYOLOJİ Tüm kanserlerin %10’undan sorumlu olarak her yıl yaklaşık 800000 yeni kolorektal kanser vakasının meydana geldiğine inanılır. Yılda tahmin edilen mortalite yaklaşık 450.000. 1998 de US de yeni vaka sayısı 131.600 ve ölüm sayısı 56.500 dür. Kolorektal kanserler US deki kanser ölümlerinin yaklaşık %11 den sorumludur. Prevelans tahminleri 50 yaş ve üzeri taranmamış kişilerin %0,5-%2 invaziv kolorektal kanser, %1-%1,6 insitu ca, %7-%10 1cm den büyük adenoma ve %25-%40 herhangi boyuttaki adenoma barındırma ihtimalini göstermiştir. Yaş kolorektal kanser insidansını diğer demografik faktörlerden daha fazla etkiler. Sporadik kolorektal kanser insidansı tüm gruplar için 45–50 yaş üzerinde dramatik olarak artar. Tüm ülkelerde yaş standardize insidans oranı kadınlarda erkeklerden daha düşüktür.1990 da erkeklerdeki kolorektal kanser insidansı 19,4/100.000 ve kadınlarda 15,3/100.000 dir. Son 10–15 yılda US de kolorektal ca insidansı ve mortalitesinde azalma olmasına karşın uzamış yaşamla dengelenebilir. BÖLGESEL DEĞİŞİM Kolorektal kanser insidansında coğrafik değişim çevresel faktörlerin önemini vurgular. En yüksek ve en düşük insidans oranları arasında 30–40 kat farklılık 4 görülür. Alaska milletlerindeki insidansı 70/100.000 aşarken Gambiya ve Cezayir’de 2/100.000 den daha azdır. Genel olarak kolorektal ca insidansı ve mortalitesi gelişmiş batı milletlerinde en yüksektir. Daha önce belirtildiği gibi US de kolorektal kanser insidansı ve mortalitesinde son dönemlerde azalma görülmektedir. Diyet ve yaşam tarzı değişiklileri ve koruyucu ilaçların kullanımına rağmen, polipektomi ile kolonoskopi kullanımının artmasının önemli bir neden olduğu açıkça görülür. POPULASYON GRUPLARINDAKİ GÖÇ ÇEŞİTLERİ Çalışmalar düşük insidanslı alanlardan yüksek insidanslı alanlara göçenlerin bir kuşak içinde gittikleri ülkenin insidansına ulaştığını gösteriyor. IRK Bazı Ashkenazi Yahudi ailelerinde bulunan kalıtsal APC gen mutasyonu, I1307K kolorektal kanser riskinde artışı gösteriyor. DNA mismatch onarım genlerindeki kalıtsal mutasyonlar Afrikalı Amerikalılarda daha yaygındır. SOSYOEKONOMİK FAKTÖRLER Genel olarak kanser insidansı ve mortalite oranı ekonomik düzeyi yüksek ülkelerde daha yüksektir. Buna belki yüksek yağ ve kırmızı et tüketimi, obeziteye neden olan fiziksel aktivite yokluğu ve mortalitededeki değişiklikler neden olabilir. ANATOMİK DEĞİŞİM Klasik olarak kolon ca sol kolon ve distal kolon hastalığı olarak bilinir. Bununla beraber sağ ve proksimal kolon ca insidansı Kuzey Amerika'da ve Avrupa’da artmaktadır. Asya’da da benzer eğilim görülmektedir. Bu anatomik değişim olasılıkla 5 multifaktöriyel:1)Yaşam süresinin uzaması artıyor.2)Luminal prokarsinojen ve karsinojenlere kolon ve rektumun farklı bölgelerinde cevap değişebilir.3)Genetik faktörler tercihen mikrosatellite instabilite ile sonuçlanan mismatch repair genlerindeki defektlerle ilişkili olarak proksimal kolon kanserlere neden olurlar ve kromozomal instabilite sol kolon ve rektal karsinomlarda üstün olabilir. Bu gelişmeler özellikle tarama prosedürlerinde, ilaçla korumaya cevapta, kemoterapiye cevapta ve nihayetinde hastalık spesifik yaşam süresinde muhakkak etkindir. ETİYOLOJİ GENETİK PREDİSPOZİSYON Aile hikayesi yaşam boyu kolorektal kanser riskinin artışında etkindir ama artmış risk aile hikayesinin doğasına bağlı olarak değişir. Ailesel faktörler birinci derece, ikinci derece akraba ya da her ikisi ve kolorektal kanserin başlangıç yaşına bağlı olarak sporadik kolorektal kanser riskine önemli bir şekilde katkıda bulunur. En az birinci derece yakınlardan bir kişide olması riski iki katına çıkarır(30,31).Böyle bir yakında 60 yaştan önce saptanması riski daha yükseltir. Benzer şekilde kolorektal kanserli hastaların birinci derece yakınlarında premalign adenoma ya da kolorektal ca ihtimali artmıştır(32–36). Çevresel faktörlere maruz kalmanın derecesine bağlı olarak kolorektal adenom ve kanserlere kalıtsal duyarlılık ileri sürülür(37,38).Bu duyarlılık faktörleri nelerdir? Cevabı henüz açıklanmadı. Bununla beraber örneğin Glutathion Stransferase(39),ethylene tetrahydrofolate reductase(40,41) ve N- acetyltransferaslar1–2(39,42–44)da bulunan genetik polimorfizmlerin önemi olabilir. 6 Gerçekte genetik polimorfizmler kolorektal kanserin coğrafik değişimi içindede ipucu verebilen ırksal ve etnik gruplar arasında değişebilir(42,45). DİYET TOPLAM KALORİ: Obezite ve toplam kalori alımı kolorektal kanser için bağımsız risk faktörleri olduğu kohort ve vaka kontrol çalışmaları gösteriyor(46,47). Artmış vücut kitlesi kolorektal ca da iki kat artışla sonuçlanabilir. ET, YAĞ VE PROTEİN: Kırmızı et tüketimi artmış kolorektal kanser ile ilişkili olup(21,45–48) kuvvetli bağımsız risk faktörüdür. Yüksek protein alımı karsinogenezi artırabilir fakat kesin kanıt mevcut değildir. Kırmızı etin yağlı elemanları tümör büyümesini artırabilir çünkü yağlar luminal bakteriler tarafından anormal kolon epitelyum proliferasyonuna neden olabilen karsinojenlere metabolize edilebilir(45,52) FİBER: Klasik olarak yüksek fiber diyet düşük kolorektal kanser insidansı ile ilişkili(54) olduğu yapılan birçok çalışma ile gösterilmiştir(55,56). Yüksek lifli diyetin fekal karsinojenleri seyrelttiği, kolondan geçiş zamanı kısalttığı ve lümende uygun bir ortam oluşturduğuna inanılmıştır. Bununla beraber yapılan daha büyük çalışmalar kolorektal kanser ile fiber alımı arsında ters bir ilişki olduğunu göstermemektedir(48,57). SEBZE VE MEYVE: Genel olarak sebze ve meyve tüketiminin kolorektal kansere karşı koruyucu etkisi olduğuna inanılır(21,45).Daha çok çiğ, yeşil ve turpgiller türündeki sebzelerde gözlemlenmiştir. Kalsiyum da koruyucu etkisi olanlara dahil edilmiştir. Kalsiyumun zararlı safra asitlerine bağlanabildiği ve kolonik epitel proliferasyonunu azalttığı 7 görülebilir(45,61).Bununla beraber popülasyon temelli çalışmaların sonuçları kesin değildir(21,45). YAŞAMTARZI: Fiziksel inaktiflik rektal kanserden daha çok kolon kanser ile ilişkilidir(13.21.45).Mekanizma açık olmamasına rağmen sedanter yaşam tarzı kolorektal ca için artmış bir risk faktörüdür. Alkol ve sigara artmış kolorektal kanser riski ile ilişkilidir. NSAİD: Çalışmalar Aspirin ve diğer NSAİD ile kolorektal kanser ve adenomlar arasında ters ilişki olduğunu kuvvetle desteklemektedir(66–69). NSAİD kullanım süresi önemli ve sağ kolon kanserleri sol kolondan daha fazla yarar görebilir. İlginç olarak NSAİD türü önemli değildir. ARTMIŞ İNSİDANS Yüksek kalorili diyeti Artmış kırmızı et tüketimi Fazla pişirilmiş kırmızı et tüketimi Fazla doymuş yağ tüketimi Aşırı alkol tüketimi Sigara Sedanter yaşam tarzı Obezite 8 AZALMIŞ İNSİDANS Antioksidan vitamin tüketimi Taze meyve ve sebze tüketimi NSAİD kullanımı Yüksek kalsiyum diyeti KOLOREKTAL KANSERİN AİLESEL VE AİLESEL OLMAYAN NEDENLERİ ADENOMATOZ POLİP SENDROMLARI APC GEN MUTASYONLARI(1%) FAP(Familial adenomatoz polipozis) Turcot sendromu(2/3) MMR GEN MUTASYONLARI(3%) Herediter nonpolipozis kolorektal kanser tip 1 ve2 Muir-Torre sendromu Turcot sendromu (1/3) HAMARTOMATOZ POLİP SENDROMLARI(<1%) Peutz-Jeghers sendromu Juvenil polipozis Cowden sendromu 9 Mixt polipozis DİĞER AİLESEL NEDENLER(20–25%) Ailesel adenomatoz polip hikayesi Ailesel kolon kanseri hikayesi Ailesel kolon-meme kanseri AİLESEL OLMAYAN NEDENLER Adenomatoz polip hikayesi Kolorektal kanser hikayesi İnflamatuvar barsak hastalığı(Ülseratif Kolit, Crohn hastalığı) Radyasyon koliti Üreterosigmoidostomi Akromegali Cronkhite-Canada sendromu FAMİLYAL ADENOMATOZ POLİPOZİS Tüm kolorektal kanserlerin %1 oluşturur.15–30 lu yaşlarda yüzlerden binlere ulaşan kolonik polip gelişimi ile karakterize olup kolon opere edilmezse %100 kanser gelişimi ile sonuçlanır. Kolon dışı bulgular konjenital retinal pigment epitelyum hipertrofisi, mandibuler osteomlar, fazla sayıda diş, epidermal kistler, adrenal kortikal adenomlar, desmoid tümörler gibi çeşitli benign durumlar ile tiroid tümörleri, düodenal ya da ampuller adenokarsinoma neden olabilen gastrik ve ince barsak polipleri ve 10 beyin tümörleri gibi malign durumları içerir(71). Beyin tümörleri Glioblastoma multiforme ya da medulloblastoma olabilir ve belirli beyin tümörleri ile ilişkili kolonik polipozis Turcot sendromu olarak adlandırılır(72). HEREDİTER NONPOLİPOZİS KOLOREKTAL KANSER Tüm kolorektal kanserlerin %3 oluşturur. Göze çarpan özellikleri tercihen sağ ya da proksimal kolonda yüze yakın kolonik polip varlığını içerir(77).Bu küçük, düz poliplerden kolorektal kanser progresyonunun ortalama başlangıç yaşı 43tür.Bu tip 1 HNPKK olarak isimlendirilir. HNPKK tip2 mide, ince barsak, safra kanalı, renal pelvis, üreter, mesane, uterus, over, deri ve pankreastan kaynaklanan extrakolonik tümörlerden ayırt edilir. HNPKK da yaşam boyu kanser riski kolorektal ca için %80, endometrial ca için %40 ve tüm diğer kanserler için %10 dan azdır(78). Deri tümörlerini içeren HNPKK Muir-Torre sendromu olarak isimlendirilir. HAMARTOMATOZ POLİPOZİS SENDROMLARI Nadir olup çoğunlukla pediatrik ve adolesan popülasyonu etkiler ve kolorektal kanserlerin %1 den azını teşkil eder. Peutz-Jeghers sendromu büyük fakat az sayıda kolonik ve ince barsak polipi içerir ve gastrointestinal kanama, obstrüksiyon ve artmış kolorektal kanser riski ile kendini gösterir. Polipler düz kas bandı ile submukozada ayrılırlar. Klinik özellikleri eller, dudak çevresi, yanak mukozası ve periorbital bölgede lekelenmelerdir. Sinüs, bronşiyal ve mesane polipleri içerirler ve %5–10 hastada sex cord tümörleri mevcuttur. Hastalarda akciğer ve pankreas adenokarsinoma da gelişebilir. Bu sendromdan sorumlu olan gen bir serin threonine kinazdır ve LKB1 olarak adlandırılır. 11 FAMİLYAL KOLOREKTAL KANSER Kolorektal kanserlerin %20–30 unun sendromlardan bağımsız olarak kalıtsal predispozisyonla uyumlu olduğu tahmin ediliyor(79). Diğer sorumlu genlerin tanımlanması büyük klinik etkisi olacak. Sporadik ailesel adenomatoz polip hikayesi olanlar hastalarda artmış adenomatoz polip riski olabilir. SPORADİK KOLOREKTAL KANSER PATOGENEZİ Büyük çalışmalar kolorektal kanser progresyonunu kanser biyolojisi ve genetik için bir paradigma olarak tarif ediyor. Normal kolonik mukozanın adenomatoz polip ve kolorektal kansere dönüşmesi bir dekadan daha uzun süre alabilir. Araştırmacılar iki genetik yol tanımladılar. Birincisi adenomatoz poliplerin %80 APC gen mutasyonları içerir. APC proteini kapı koruyucu görevi olup bu proteinin disfonksiyonu kromozomal instabiliteye neden olur. APC proteini sitoplazmadaki Beta -katenin onkoprotein ile ilişkilidir ve glikojen sentazkinaz-3beta ile birlikte indirgenmesi için Betakatenini transfosforile ederler. APC mutasyonunda Beta-katenin indirgenmeden kaçar ve transkripsiyonel faktörlerle ilişkili olacağı nukleus içine transloke olur ve c-myc, cyclin D1 gibi kritik genleri aktive eder. %40–50 vakada polipler büyüdükçe Ras onkogeninde mutasyon kazanırlar. Ras aracılı sinyal yolları hücre proliferasyon, büyüme ve transformasyonunda çok ve can alıcıdır. Kolorektal kanser oluşumu yaklaşık olarak vakaların %80 inde P53 ve SMAD4 tümör süpresör genlerindeki mutasyonlarla ilişkilidir. Adenomatoz polip ve kolorektal kanserlerin %70–80 inde COX–2 overekspresyonu saptanmıştır. COX–2 apoptozi inhibe eder ve anjiogenezi uyarır. 12 TANI Kolorektal kanser ile ilişkili belirtiler lokalizasyonuna göre değişmekte, genel olarak alt gastrointestinal kanama, bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler, tam lokalize edilemeyen karın ağrısı, kilo kaybı, iştahsızlık ve halsizlik olup özellikle obstrüksiyon belirtileri alarm vericidir(85). Bununla beraber obstrüksiyon dışındaki belirtiler muhakkak hastalığın evresi ile ilişkili değildir ya da özel bir tanıyı önceden haber vermez(80). Yakın takip önemlidir. Fizik muayene palpabl bir kitle, rektumda taze kanama yada melena (daha az kanama GGKT ile saptanabilir) gösterebilir. Metastatik hastalık LAP, hepatomegali, sarılık, ya da pulmoner bulgular ile prezente olabilir. Sigmoid ya da sol kolon kanserleri obstrüksiyona neden olup abdominal distansiyon ve konstipasyon ile sonuçlanırken, sağ kolon kanserleri daha sinsi seyirlidir. Kolorektal kanser komplikasyonları akut GİS kanama, akut obstrüksiyon, perforasyon ve uzak organ disfonksiyonu yapan metastazlardır. Laboratuar testleri demir eksikliği anemisi, elektrolit bozuklukları ve KFT anormallikleri gösterebilir. Karsinoembriyonik antijen (CEA) düzeyi yükselebilir ve cerrahi sonrası normal seviyeye inmişse takipte en yararlı göstergedir(87). Endoskopi kolonun tam değerlendirilerek, eşzaman tümör ve poliplerin ortaya konulmasını sağlar. Biyopsi kesin tanının konulmasını sağlar. Radyolojik Görüntüleme tanı konulduktan sonra metastaz şüphesi varlığında yapılır. Batın ve pelvisin kontrastlı BT ile görüntülenmesi karaciğer ve intraabdominal metastazı belirler. Gerekli durumlarda MRG tetkiklerinde başvurulabilir. 13 Değerlendirme anamnez, aile hikayesi, fizik muayene, laboratuar testleri, kolonoskopi ve tüm vücut BT ile yapılmalıdır. Teşhis ve evreleme tamamlandıktan sonra medikal, radyasyon ve cerrahi onkoloji uzmanların içerdiği tedavi planı yapılıp yürütülmesi gereklidir. TARAMA Tarih boyunca çeşitli tarama yöntemleri önerilmiştir. Bunlar parmakla rektal muayene, gaitada gizli kan testi, sigmoidoskopi, baryum enema testi ve kolonoskopiyi içerir. Yaşı 50 nin üzerinde olan erişkinlerde yılda bir kez parmakla rektal muayene ve GGKT, 5 yılda bir çift kontrast baryum enema testi ve 10 yılda bir fleksibl kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Tüm pozitif testler kolonoskopi ile değerlendirilmeli, ailesel kolorektal kanser, polip yada iltihabi barsak hastalığı hikayesi olanlarda, tarama daha önceye alınmalı ve daha sık test yapılmalıdır. PATOLOJİ Kolon karsinomalarının anatomik dağılımı belirgin morfolojik özellikler gösterir. Sağ taraf tümörleri genellikle polipoid, egzofitik vasıfta büyürler, gizli kan kaybına neden olurlar ve nadiren tıkanıklığa yol açarlar. Buna karşılık, sol taraf tümörleri genellikle halka şeklinde gelişirler, hem kanamaya hem de barsak lümeninde daralmaya yol açarlar (peçete halkası veya elma koçanı). Kolorektal kanserlerin yaklaşık %38’i çekum ve çıkan kolon, %18’i transvers kolon, %18’i inen kolon ve %35’i rektosigmoidde saptanır. Kolorektal kanserlerin neredeyse tamamı değişik düzeylerde glanduler farklılaşma gösteren adenokarsinomalardır; çoğu lezyonun genişlemesi ve prognozun kötüleşmesine yol açan musin salgılar. Lezyonlar doğrudan yayılımla barsak duvarını geçerek perikolik yağ tabakası ve mezentere ulaşır, hatta komşu 14 organlara ulaşabilir. Ayrıca lenfatik sisteme geçerek lenf nodlarını, venöz sisteme geçerek portal ven aracılığı ile karaciğeri tutabilir. Kolorektal kanserler periton boşluğuna yayılabilir veya kan akımı aracılığı ile akciğer ve kemik iliğine metastaz yapabilir. Rektal kanserler perirektal yağ dokusu, vajina, prostat, mesane, üreter ve kemik pelvis gibi komşu dokulara yayılabilir. HİSTOLOJİK TİPLER ADENOKARSİNOMLAR İyi diferansiye Orta diferansiye Az diferansiye MUSİNÖZ ADENOKARSİNOMLAR Taşlı yüzük hücreli karsinom Skiröz tip Lenfangiotik tip SKUAMOZ DİFERANSİASYON GÖSTEREN KARSİNOM Adenoskuamöz Saf skuamöz Saydam hücre(Clear cell) komponentli karsinom Bazaloid(cloacogenic) karsinom KORİOKARSİNOMATÖZ DİFERANSİASYON GÖSTEREN ADENOKARSİNOM 15 NÖROENDOKRİN DİFERANSİASYON GÖSTEREN ADENOKARSİNOM NÖROENDOKRİN TÜMÖRLER İyi diferansiye (karsinoid tm) Nöroendokrin karsinom Küçük hücreli karsinom EVRELEME Sağkalım ve nüksün tekralamasında pek çok faktör tanımlanmış olmasına rağmen, prognostik önem açısından hiçbiri hastalığın evresini geçememiştir(104). Kolorektal kanserlerinin evrelemesi Amerikan Joint Committee on Cancer (AJCC) tarafından önerilen TNM sınıflaması ve evreleme sistemi kullanılmalıdır(105). 1.Dukes Evrelemesi A evresi: Mukoza, submukoza, ve muskularis propria tutulmuştur. B evresi: Mukoza, submukoza, muskularis propria ve seroza yani tüm duvar tutulmuştur. C evresi: Lenf nodu tutulumu vardır. D evresi: Uzak metastaz mevcuttur. 2.Modifiye Astler-Coller(MAC) evrelemesi A: Tümör sadece mukozadadır. B1: Muskularis propria tutulmuştur. 16 B2: Seroza invazedir. B3: Tümör seroza dışına çıkmış, komşu organ invazyonu vardır. C1: B1 ilaveten lenf nodu tutulmuştur. C2: B2 ilaveten lenf nodu tutulmuştur. C3: B3 ilaveten lenf nodu tutulmuştur. 3.TNM evrelemesi T: Primer tümör Tx: Primer tümörün belirlenememesi Tis: Karsinoma in situ T1: Tümör submukozaya invazedir fakat onu geçmemiştir. T2: Muskularis propria tutulmuştur fakat onu geçmemiştir. Duvar dışına çıkmamıştır. T3: Tüm barsak duvarı katlarını tutarak dışa çıkmış (seroza ve adventisya tutulmuştur), perikolik yağ dokusu tutulmuştur; periton boşluğuna veya organlara yayılım yada fistül yok T4: Tümör visseral peritonu perfore etmiş ve komşu organ invazyonu yapmıştır, fistül vardır. N: Bölgesel lenf nodu tutulması . Nx: Bölgesel lenf nodları değerlendirilmemiş veya tutulum kaydedilmemiş. N0: Lenf nodu tutulumu yoktur. 17 N1: Perikolik veya perirektal 1-3 lenf nodu tutulumu vardır. N2: Perikolik veya perirektal 4 yada daha fazla lenf nodu tutulumu vardır. M: Uzak metastaz Mx: Uzak metastaz varlığının değerlendirilemesi. M0: Uzak metastaz yoktur. M1: Uzak metastaz vardır. AJCC evreleme grupları: Evre 0: Tis, N0, M0 Evre 1: T1, N0, M0 T2, N0, M0 Evre 2: T3, N0, M0 T4, N0, M0 Evre 3: Herhangi bir T, N1, M0 Herhangi bir T, N2, M0 Evre 4: Herhangi bir T, herhangi bir N, M1 olarak belirlenmiştir. PROGNOSTİK FAKTÖRLER 18 REZEKSİYON SINIRLARINDA REZİDÜEL TÜMÖR( R EVRESİ) Tümüyle çıkarılan tümörler histolojik olarak negatif sınır olup R0 olarak sınıflandırılır. Tümüyle çıkarılan fakat mikroskopik pozitif sınırları olan tümörler R1 ve tam çıkarılamayan pozitif sınırları olan tümörler R2 rezeksiyon olarak sınıflandırılır. R0, R1 ve R2 tayini kuvvetli prognostik anlamlar taşır. Rezeksiyonun proksimal ve distal sınırlarının tanımlanması iyi anlaşılır. Daha kompleks ve sıklıkla yanlış anlaşılan rezeksiyon sınırı sirkümferensiyal radial sınır(CRM) dir. Her üç sınır (proksimal, distal ve CRM) prognostik önemleri nedeniyle patoloji raporunda yorumlanmalıdır. CRM cerrahi kesilmiş bir yüzeydir.Tümörün enderin penetrasyonuna enyakın kesilmiş retroperitoneal yada perineal yumuşak doku sınırı olarak tanımlanır. Pozitif CRM yüksek olasılıkla lokal rekürrensin habercisi olup adjuvan tedavi acil olarak değerlendirilmelidir. HİSTOLOJİK GRADE(DİFERANSİASYON DERECESİ) Histolojik grade in prognostik önemi gösterilmiş olmasına rağmen, bu değişkenin skorlanmasında önemli bir subjektiflik mevcuttur, ve grade belirlenmesi için hiçbir kriter evrensel olarak kabul edilmemiştir(104). Evreleme sistemlerinin çoğunluğu tümörleri Grade 1(iyi diferansiye), grade 2(orta derece diferansiye), grade 3(az diferansiye), grade 4(undiferansiye) olarak ayırırlar. Pek çok çalışmada düşük grade (iyi ve orta derece diferansiye) ve yüksek grade (az yada undiferansiye) olarak değerlendirilir. Greene et al. bu iki sıralı ayrıma göre belirlenen grade in prognostik önemini göstermiştir(110). 19 LENF NODU METASTAZI Wrong et al. 196 kolorektal vakanın patolojik özelliklerini analiz etti ve yeterli güvenilir evreleme için en az 14 lenf nodunun değerlendirilmesi gerektiği sonucuna vardı(112). 2768 nod(+) ve 648 nod(-) hasta üzerinde yapılan çok değişkenli araştırmada rapor edilen lenf nodlarının median sayısı 11(1-87). Sağkalımın(tüm, kanser spesifik,ve hastalıksız) tutulan lenf nodu sayısının artması ile azaldığı saptandı(p=,0001 tüm üç yaşam süresi için son noktalar). Bununla beraber rapor edilen toplam lenf nodu sayısı (pozitif+negatif) ile sağkalımın arttığı saptandı(p=,0001). CAP konsensüsü nod negatifliğini belirlemek için en az 12-15 lenf nodunun incelenmesi gerektiğini önerdi (109). Bundan dolayı daha az sayıdaki lenf nodu prognoz açısından rölatif yüksek risk faktörü olarak kabul edilmeli ve adjuvan tedavi için değerlendirmeye alınmalıdır. KAN DAMARI YADA LENFATİK İNVAZYON Literatürde çekişmeli kayıtlar bulunmasına rağmen, CAP konsensüs kan damarı ve lenfatik invazyonun daha kötü prognoz göstergeleri olarak değerlendirildi(109). Neyazik ki, damar invazyonunu inceleme ve rapor etmek için metadolojide önemli heterojenisite mevcuttur. Damar invazyon bulguları incelenen kesitlerin sayısı ile artmakta, ve postkapiller venüllerin lenfatiklerden ayrımı sıklıkla mümkün olmamaktadır. Kesin olarak venül yada lenfatik olarak yorumlanamayan damarlar anjiyolenfatik damarlar olarak rapor edilmelidir. HİSTOLOJİK TİP Kolorektal kanserin çeşitli histolojik tipleri spesifik bağımsız prognostik anlam taşırlar. Taşlı yüzük hücreli karsinomalarda, hücrelerin %50 den çoğu intrasellüler 20 musin birikiminin nükleus ve sitoplazmayı hücrenin periferine doğru yerdeğiştirdiği taşlı yüzük morfolojisi gösterirler. Bu histolojik tip kötü prognoz gösterir(129,130). Musinöz karsinom (%50 den fazla musin) bulgularının prognostik önemi halen tartışmalıdır. Bazı raporlar musinöz tipi kötü histolojik özellik olarak listelemesine rağmen bu devamlı olarak kanıtlanmamıştır. Musinöz histolojik tiple kötü prognoz bulguların çoğunluğu univariate analize dayanmaktadır. Kötü prognostik sonuç bulgusu olan multivariate analiz prezentasyonu obstruksiyon olan musinöz tümörler üzerinde yapılan çalışmaya dayandırılmıştır. Bazı raporlarda musinöz ve taşlı yüzük hücreli tümörlerin birlikteliği negatif bir prognostik faktör olarak bulunmuştur. Bununla beraber, bu basitçe taşlı yüzük hücreli tümörlerin negatif etkisini yansıtıyor olabilir. Küçük hücreli(ekstrapulmoner oat cell) açıkça kötü prognostik özellikleri olan yüksek grade nöroendokrin tümörlerdir. Fokal nöroendokrin diferansiasyonun prognostik önemi açık değildir. Verilerin çoğu yaygın nöroendokrin diferansiasyonun kötü prognozla ilişkili olduğunu gösterir(131). Medüller karsinom undiferansiye olarak sınıflanan ayırt edici büyüme paterni olan ve salgı bezlerin yokluğu ile karakterize bir subtiptir. Tipik olarak lenfositlerin anormal birikimi mevcuttur. Bu histolojik tip daha iyi prognoza sahiptir(132). Taşlı yüzük hücreli, küçük hücreli,ve medüller karsinom dışındaki histolojik tipler patoloji raporunda rutin olarak belirtilir. Bununla beraber diğer histolojik tiplerin çoğunluğu bağımsız prognostik bir önem taşımazlar. 21 MICROSATELLİTE INSTABILITE(MSI) Daha önceden tartışıldığı gibi sporadik kolorektal patogenezinde iki ayrı mutasyonel yol bulunur. MSI ve kromozomal instabilite yolu. Microsatellitler kısa ardışık nükleotidlerin (en sık dinükleotidler) birçokkez tekrar edildiği DNA bölümleridir(133). MSI mikrosatellitin tekrarlayan birimler kazanıp yada kaybederek boyutunda değişiklik oluştuğu ve çerçeve değişikliği mutasyonları yada bazçiftlerinin yer değiştirmesi yada herikisi sonuçlandığı bir durumdur. Kolorektal kanserlerin yaklaşık %15 bu mutasyonları gösterirler. Genetik stabilizasyon bozukluğunun bu tipi genellikle defektif DNA eşleşme ve onarım bozukluğu fonksiyonları ile ilişkilidir. 18 Q ALEL KAYBI(DCC GEN KAYBI) 18q kromozom kolu alel kaybı kolorektal kanserlerin yarısı yada daha çoğunda bulunur. 18q alel kaybı tipik olarak DCC(deleted in colorektal cancer) geni ile ilişkilidir. Bununla beraber bu bölgede SMAD2 ve SMAD4 gibi diğer genlerde kolorektal kanser gelişimi ile ilişkili olabilir. Çoksayıda kolorektal karsinomunda DCC ekspresyonu çok azalmış yada yoktur ve DCC kaybı metastaz ve kötü prognozla ilişkilidir(143). Netrin-1 reseptörün gösterilmiştir. Patolojik olmayan DCC geninin spesifik durumda bu reseptör bir ürünü olduğu nöronal axonların yerdeğişikliğini idare eder. Netrin-1 bağlanmasının olmadığı durumda DCC apoptoza neden olur. Netrin-1 DCC bağlanması apoptozi engeller(144). 18q alel kaybı sonucu olarak DCC kaybı daha fazla kemoterapi direnci ile sonuçlanan apoptoz bozukluğuna neden olması beklenir. Bu önemli bir hipotez olmasına rağmen 18q alel kaybında nekadar mesafeye kadar DCC nin aktif kısım olduğu açık değildir. Bir multivariate analizde, 18q alel kaybının hem hastalıksız hemde genel sağkalımda önemli bağımsız bir prognostik faktör olarak gösterilmiştir(145). 22 LENFOİD CEVAP Lenfositik infiltrasyon olumlu bir prognostik faktör olarak olarak tanımlanmıştır. Fakat bağımsız bir faktör olduğu açık değildir. TÜMOR SINIR KONFİGÜRASYONU Tümör sınır konfigürasyonu bağımsız bir prognostik öneme sahip olduğu gösterilmiştir. Multivariate analizlerde düzensiz, infiltre eden sınırlı tümörlerin düzgün, iten sınırlı tümörlerden daha kötü prognoza sahip olduğu gösterilmiştir. KARSİNOEMBRİYONİK ANTİJEN (CEA) Operasyon öncesi yükselmiş CEA düzeyi kanser rekürrensi için kötü bir prognostik faktördür. Potansiyel küratif cerrahi sonrası yüksek CEA düzeyinin normal seviyeye inmediği hastalar özellikle yüksek risktedir. CEA nın bağımsız prognostik faktör olduğunu gösteren kanıtlar sunulmuştur. Küratif cerrahi yapılan nodnegatif kolon kanserli 572 hasta ile yapılan çalışmada(146), ünivariate ve multivariate analizde preoperatif CEA düzeyi ve hastalığın evresi ile yaşam süresi tahmin edilmiştir. Kolorektal kanser nedeni ile opere edilecek tüm hastalara operasyon öncesi CEA düzeyi ölçmeyi tavsiye etmek uygundur. Kolorektal kanserde güvenilebilir prognostik yada prediktif başka hiçbir serum markırı kanıtlanmamıştır. Pankreas kanserinde yaygın olarak kullanılan Karbonhidrat antijen(CA19-9) un rutin kolorektal kanser idaresinde rolü yoktur. 23 OBSTRUKSİYON VE PERFORASYON Kolon karsinomunun obstruksiyon yada perforasyonla komplike olmuş bir şekilde prezente olması kötü bir prognostik faktördür. Obstruksiyonun etkisi sağ kolonda olduğu zaman daha belirgindir. Çıkan kolonun tamamıyle bloke olması için tümör boyutunun daha büyük olması gereklidir ve inen kolonda yerleşen tümörlere kıyasla büyümek ve yayılmak için daha uzun zamana ihtiyaç vardır. Massachusetts General Hospital kayıtlarını gözden geçirilmesinde küratif rezeksiyon yapılan obstruksiyon ve perforasyonla başvuran hastalar kontol grubu ile karşılaştırıldılar. 5 yıllık sağkalım obstruksiyonla başvuran hastalarda %31, kontrol grubunda %59, lokalize perforasyonda Grubu(GİTSG) yaptığı %44 bulunmuştur. multivariate analizde Gastrointestinal Dukes Tümör evresinden Study bağımsız, obstruksiyon önemli bir prognostik faktör, barsak perforasyonu ise sadece hastalıksız sağ kalımda kötü bir prognostik faktör olarak bulunmuştur. PERİNÖRAL İNVAZYON Primer tümörün 10 cm kadar uzaktaki perinöral alanlara kolorektal kanserlerin istila etme kabiliyeti tanımlanmıştır. Erken raporlar perinöral invazyon bulunan hastalarda, artmış hastalık rekürrens hızının ve 5 yıllık sağkalım süresinin daha kötü olduğunu öne sürmüşlerdir. Çokdeğişkenli analizlerde bu bulgunun prognostik önemi gösterilememiştir. TÜMÖR BÜYÜKLÜĞÜ VE KONFİGÜRASYONU Çalışmalar kolorektal kanserde primer tümör büyüklük ve konfigürasyonun prognostik bir önem taşımadığını göstermiştir. Tümör büyüklüğü ile 5 yıllık sağkalım arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir. Tümör konfigürasyonu, ekzofitik, ülseratif, yaygın infiltratif(linitis plastika), yada anuler olarak tarif edilir. Çalışmaların çoğu bu 24 konfigürasyonlardan herhangi birinin bağımsız bir prognostik anlamı olduğunu gösterememiştir. Linitis plastika kötü prognozla ilişkilidir, bununlaberaber bu, taşlı yüzük hücre yada tümörlerin bu morfoloji ile ilişkili diğer yüksek grade özelliklerinden dolayı olabilir. HEMORAJİ YADA REKTAL KANAMA Kanama ile prezente olan tümörlerin daha erken saptandığı ve buyüzden daha iyi bir prognoza sahip olabileceği düşünülmüş fakat bu verilerle konfirme edilmemiştir. GITSG nun yaptığı çok değişkenli analizde, melena veya rektal kanamanın varlığı sağkalımın uzamasına doğru bir trend göstermesine rağmen istatistiksel anlama ulaşamamıştır(p=,08). Büyük bir çalışmada kanamanın ünivariate analizde iyi bir prognostik faktör olarak bulunmasına rağmen multivariate analizde gösterilememiştir. Kanama ile başvurunun anlamlı olduğu düşünülmemektedir. PRİMER TÜMÖRÜN LOKALİZASYONU Büyük retrospektif verilerin yeniden değerlendirmelerinde sağkolon kanserlerinin sol kolondakilerden daha kötü prognoza sahip olduğu öne sürülmekle beraber sol kolon hastalarının da daha kötü prognozu olduğu rapor edilmiştir. Çeşitli araştımacılar primer tümör lokalizasyonun bir farkı olmadığını saptamışlardır. GİTSG kolon kanserinde tümör lokalizasyonunun düşük prognostik değeri olduğunu göstermiştir. ONKOGENEZ VE MOLEKÜLER BELİRTEÇLER Araştırılan markırların hiçbirisi halen rutin klinik uygulamada kullanılabilecek düzeyde geçerliliğe ulaştırılamamıştır. Bununla beraber moleküler markırların 25 kolorektal kanser gelişmesi ve tedavisinin anlaşılmasında çalışmalar ilerleyerek devam etmektedir. Timidilat sentetaz(TS) büyük bir araştırma alanı olmaya devam ediyor.TS ın prognostik önemi konusundaki veriler çelişkili, bununla beraber, başlangıç çalışmaları yüksek TS düzeylerinin 5-FU esaslı tedavilere direnç için prediktif olabileceğini ileri sürmektedirler(149). 17p kromozom kolunda yerleşen p53 geni iyi bilinen bir tümör süpressör genidir. Anormal p53 kolorektal karsinogenezde geç bir olay olarak görülmektedir. Bu mutasyon birçok genetik değişiklikli büyüyen tümörün hücre siklus arresti ve apoptozu engellemesine neden olur. Evre2 ve evre3 opere edilen 141 kolon kanserli hastanın verilerinin retrospektif değerlendirilmesinde, p53 mutasyonunun ölüm riskini evre2 kolonkanserli hastalarda 2,82 kat, evre3 hastalarda 2,39 kat artırdığı bulunmuştur. P53 ün prognostik bir değişken olarak yararlılığı konusundaki veriler tartışmalı olup pratikte halen kullanımı mevcut değildir. GENETİK POLİMORFİZMLER Geniş kapsamlı ilk çalışmalar kemoterapinin etkinliği ve toksisitesi anlamında genetik polimorfizmlerin önemli prediktif manası olduğunu göstermektedirler. Örneğin UGT1A1 polimorfizmi irinotecan (CPT-11) toksisitesi ile ilişkilidir. Bununla beraber standart uygulama için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır(151). VÜCUT KİTLE İNDEKSİ (VKİ) Obezitenin kolom kanseri gelişiminde bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. VKİ nin uzun dönem sonuçlar ve tedavi ile ilişkili toksisite üzerindeki etkisi bir grup kolon kanserli hasta üzerinde araştırılmıştır. Yüksek riskli evre2 ve evre3 kolon 26 kanserli 3759 erkek ve kadından oluşan büyük randomize kohort çalışması yürütülmüştür. Kolon kanserli obez kadınlar daha yüksek mortaliteye sahipken(hazard ratio 1,34), VKİ erkeklerde uzun dönem sonuçlarda ilişkili bulunmamıştır. DİYABETES MELLİTUS (DM) Aynı hasta populasyonu DM nin sonuçlar üzerindeki etkisini belirlemek için çalışılmıştır. 5 yıllık hastalıksız sağ kalım DM lü hastalarda %48, DM olmayan hastalarda %59 (p=0,0001) olarak bulunmuştur. Diyabetik hastalarda genel sağkalım ve rekürrenssiz sağkalım da daha kötü bulunmuştur. Ortalama yaşam süresi diyabetik hastalarda 6,0 yıl, diyabetik olmayan hastalarda 11,3 yıl olarak saptanmıştır(147). KAN TRANSFÜZYONU Bazı araştırmacılar transfüzyon ihtiyacı olan hastalarda hastalıksız sağkalımın daha kötü olduğunu rapor ettiler. Bununla beraber bir büyük prospektif çalışmadaki multivariate analizde sağkalımda transfüzyonun negatif etkisi olmadığı gösterildi, ve operasyon döneminde kan transfüzyon ihtiyacının negatif bir prognostik değer taşımadığı görüldü. Evre 2 ve evre 3 kolorektal adenokarsinoma nedeni ile Mayo Klinikte küratif cerrahi ile tedavi edilen 1051 hasta değerlendiren retrospektif analiz kan elemanlarının rekürrens üzerinde büyük olasılıkla bir anlamı olmadığını göstermiştir, ve transfüzyonun belgelenen ters etkisi muhtemelen diğer değişkenlere yada transfüzyon ihtiyacı olan altta yatan hastalığa bağlıdır(148). 27 APOPTOZ İNHİBİTÖR GEN AİLESİ (IAP) Apoptoz inhibitör gen(IAP) ailesinin üyeleri tüm çok hücreli organizmaların genlerinde bulunurlar, ve yapısal olarak yaklaşık 70 aminoasit çinko katının 1-3 kopyasının varlığı ile karakterize Baculovirüs IAP tekrarı(BIR) olarak belirtilir. Viral enfeksiyona konağın intihar yanıtına engel olma kabiliyetleri için orijinal olarak Baculovirüste tanımlanmışlardır. Çeşitli apoptoz inhibitörleri memeli hücrelerinde endojen kaspaz inhibitörü gibi davranarak hücre ölümünü bloke ettikleri açıktır. Kaspazlar sınırlı proteoliz ile katalitik olarak aktif hale getirilen hücreiçi sistein proteazlardır, ve hücre iskelet bütünlüğü, onarım süreci ve enerji üretimini kapsayan hücresel substratların bölünmesini sağlayarak apoptozisde görev alırlar. Apoptoz inbitörü bağımlı hücre korumasının yapısal ihtiyaçları ayrıntılı olarak açıklanmıştır ve enzimin katalitik aktivitesi ve/yada proteolitik maturasyonunun supresyonu ile sonuçlanan IAP leri ve efektör kaspazlar arasındaki kompleks oluşumu ile ilişkilidir. IAP ler apoptoz yolunu bloke etme yetenekleri ile birlikte ekstrinsik (ölüm reseptörü) yada intrinsik (mitokondrideki) apoptotik yollarla başlayan birçok hücre ölüm stimulusunu baskılarlar. IAP-bağımlı hücrekoruması, apoptoz sırasında Smac/DİABLO içeren mitokondriden salınan proteinlerin apoptoz inhibitörlerine bağlanması ve bağlı kaspazların kutarılması ile antagonize edilir(şekil 1). 28 Şekil 1: Major apoptotik extrinsik ve intrinsik(mitokondrial) yolların şematik gösterimi Zaffaroni N et al. J. Cell. Mol. Med. Vol 9, No 2, 2005 pp. 360-372 Belli IAP leri hücre bölünmesinin düzenlenmesinde ayrı hücresel fonksiyon da geliştirmişlerdir. Maya ve nematod C elegans tomurcuklanma ve bölünmesinde, genetik delesyon yada RNA müdahelesi ile IAP proteinlerin ablasyonu anormal hücre ölüm yolu ile sonuçlanmadı fakat anormal kromozomal ayırım, tamamlanmamış metafaz spindl uzaması, başarısız sitokinez, multinükleasyon, ve polipoidi içeren multipl hücre bölünme bozuklukları ile sonuçlandı. SURVİVİN YAPI VE FONKSİYONU Survivin yapısal ve fonksiyonel olarak sadece bir BIR(Baculovirüs IAP repeat) bölgesi ve uzamış –COOH terminal alfa-helix sarmal bölgesi içeren, solusyonda bir dimerik organizasyon, ve mitozda pik yapan hücre siklusu ile düzenlenmiş ekspresyonu olan IAP gen ailesinin tek üyesidir. Survivin geni insan kromozomunun 17q25 üzerinde bulunur, ve16,5 KD proteini kodlar(A1). İnsan genomunun 29 hibridizasyon ve filtrasyon yolu ile Altieri tarafından Yale Üniversitesinde elde edilmiştir(A5). İnterfazda survivin ubiquitinasyon ve proteazom bağımlı destruksiyon ile ayrılır, ve daha sonra ekspresyonu hücre siklus perodisitesine katkıda bulunur. G2/M de >40 kat gen ekspresyonu ile survivin mitotik aparatın değişik bölümlerine lokalize olur. Bunlar mikrotübül organize merkezleri olarak ta adlandırılan sentrozomlar, metafaz ve anafaz spindl(iğ) mikrotübülleri, ve mitotik aparatın kalıntıları(örneğin telofazda midbodiler)dir. Son zamanlarda, hücresel survivin havuzunun Aorora B kinaz ile ilişkili olarak metafaz kromozomların kinetokorlarına ve merkezi spindl ortabölgesine lokalize olduğu gösterilmiştir. Çeşitli hücresel survivin havuzları biyokimyasal olarak farklıdır ve epitop erişilebilirliğini ayarlayan post-translasyonel modifikasyonlar ve matür proteinlerin hücreiçi gelişgidişini yansıtırlar. Bununlaberaber daha önceki bulgular ile varılan anlaşmada baskın survivin havuzunun kinetokorlardan ziyade spindl mikrotübülleri ile ilişkili olduğu, ve metafaz progresyon kontrolünü sağladığı bulunmuştur. Survivinin sitoplazmik lokalizasyonu ile bağıntılı –cooh terminal alfa-heliksi kapsayan CRM1 aracılı nükleer export yolu gösterilmiştir. Survivinin iki izoformu, alternatif exon ilavesi ile survivin-2B, yada exon3 uzaklaştırılması ile survivin-∆Ex-3 üretilmiştir. Sadece survivin ve survivin-∆Ex-3 ün apoptozdan engellenmesi ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Survivin∆Ex-3 te, çerçeve yerdeğiştirmesi ile üretilen tek –COOH terminal dizisinin iki parçalı nükleer sınırlı dizi içerdiği yakın dönemlerde gösterilmiş olup survivinin bu izoformunun nükleer birikiminin engellenmesine aracılık eder. HÜCRE ÖLÜMÜNDE SURVİVİNİN ROLÜ Survivinin apoptoz inhibisyonundaki rolü üç farklı deneysel kanıt yolu desteklenir. Birincisi, hücre kültür sistemlerinde rekombinant survivin ekspreyonunun ekstrinsik yada intrinsik yolla hücre ölümünü baskıladığı gösterilmiştir. İkincisi, 30 survivinin anti-apoptotik fonksiyonu genetik olarak düzenlenen hayvanlar kullanılarak in vivo gösterilmiştir. Sitokeratin-14 düzenleyici kontrolü altında epidermisin bazal tabakasında survivin ekspresyonu keratinosit diferansiasyon yada proliferasyonunda değişiklikle sonuçlanmamıştır ama in vivo ultraviyole radyasyonun neden olduğu apoptoz inhibisyonu ve in vitro izole edilmiş keratinositler ile sonuçlanmıştır. Fare p53 ile çaprazlaştırıldığında, ultravioleB ile indüklenen apoptozun azalmasına katkıda bulunur ve ikinci p53 alel kaybının yerine geçerek apoptoz direncinin yaklaşık olarak tamamlanmasına destek olur. Üçüncü olarak, survivin moleküler antagonistlerinin yolu, anlamsız oligonükleotidler yada baskın negaf mutantlar (ör, Cys84→Ala) in vitro spontan Kaspaz bağımlı apoptoz ve hayvan modellerinde tümör büyümesi ile sonuçlandı. Survivinin apoptozu inhibe etme fonksiyonu Drosophilada survivin homoloğu Deterin ile devam eder. Deterin sineklerde apoptozu bloke eder. Ayrıca, survivin ve Deterin fonksiyonel olarak memeli ve böceklerde apoptoz inhibisyonunda birbiri ile yerdeğiştirebilir. Survivin ve kaspazlar arasında fonksiyonel bir ilişki ileri sürülmüş olsada, in vitro survivinin kaspaz-3 aktivitesini inhibe etme yeteneğinin fizyolojik anlamlılığı araştırıldı. Ek olarak, survivinin kristal yapısının diğer IAP lerde kaspaz bağlanmasına aracılık eden “çengel” bölgesine sahip olmaması, survivinkaspaz koplekslerinin kendine özgü yapısal gereksinimleri içerdiğini düşündürmektedir. HÜCRE BÖLÜNMESİNDE SURVİVİNİN ROLÜ Spontan apoptoza ilave olarak, kanser hücrelerinde survivinin supresyonu normalden fazla sentromerler, sitokinezin başarılaması, multipolar mitotik spindl formasyonu ve çok hücreli hücrelerin üretimi ile karakterize anormal mitoz progresyonuna neden olur. Survivinin mitozdaki kritik rolü gelişimsel olarak zaruridir. Farelerde embriyonik 3,5 günün başlangıcında survivin geni delesyonu, mitotik spindl 31 yokluğu ile mikrotübüllerin toparlanmasında katastrofik bir bozukluk, multinukleuslu hücrelerin oluşumu, ve 4,5 günde %100 embriyonik öldürücülükle sonuçlandı. Benzer şekilde, C. Elegans ve tomurcuklanan ve bölünen mayada survivin benzeri IAP moleküllerinin ablasyonu sonrası mayotik ve mitotik bozukluklar gözlendi. Bununla beraber, C.elegans ve mayada IAP proteinlerinin gerçekten sürvivinin fonksiyonel ortologu olup olmadığı gösterilememiştir. Aslında, IAP proteinlerden farklı olarak, sitokinez fazında olmayıp, hücre bölünmesinin daha erken fazlarında rol aldığı gösterilmiştir. Survivinin spindl mikrotübülde baskın lokalizasyonu ile bağıntılı olarak, antikorların survivine mikroenjeksiyonu, spindl oluşumu ve anormal metafaz progresyonunda hayati bozukluklar ortaya çıkarmıştır. Bu kardeş kromatidlerin erken ayrılması ve mikrotübül zehirlerine yanıtta spindl denetim noktası aktivasyonunda düzenleme buzukluğuna neden olur. Ayrıca, immünokimyasal olarak farklı tüm survivin havuzlarını tanıyan bir antikorun mikroenjeksiyonu, sıklıkla apoptozun takip ettiği uzamış ve güçlendirilmiş metafaz arresti ile sonuçlanmıştır. Survivine mikroenjekte edilen antikorlu hücreler mikrotübüllerin tükendiği kısa mitotik spindller gösterirken, GFP-survivin aşırı ekspresyonu spindl mikrotübül dinamiklerini değiştirmişlerdir. Benzer gözlemler survivinin retroviral ekspresyonunun apoptozu önlediği ve spindl zehirlerine karşı mikrotübül bütünlüğünü koruduğu endotel hücrelerindede rapor edilmiştir. SURVİVİNİN KANSERDE SEÇİCİ EKSPRESYONU Survivinin en önemli özelliklerinden bitanesi normal dokulara karşı kanserdeki ayırıcı ekspresyonudur. “onko-fetal” antijenlerin benzeri, survivin embriyonik ve fetal organlarda kuvvetle eksprese olurken, normal diferansiye olan dokuların çoğunda saptanamaz. Erişkin normal dokulardan timus, düşük seviyelerde CD34+ kemik iliğinden türetilen stem hücreleri, ve kolon bazal epitelinde survivin 32 ekspresyonu rapor edilmiştir. Aksine, survivinin dramatik aşırı ekspresyonu akciğer, meme, kolon, mide, ösefagus, pankreas, karaciğer, uterus, over tümörleri, büyük hücreli Non-Hodgkin Lenfoma, lösemiler, nöroblastoma, yumuşak doku sarkomları, melanoma, ve melanoma dışı deri kanserlerinde gösterilmiştir. Genom kapsamlı araştırmalarda, survivin kolon, akciğer, beyin, meme ve melanomada eksprese olan fakat aynı organların normal dokularında saptanamayan yada çok düşük miktarlarda bulunan, en üst dördüncü “transkriptom” olarak tanımlanmıştır. Survivinin mitozdaki rolüne rağmen, tümörlerde aşırı ekspresyonu sadece daha fazla sayıda çoğalan hücre varlığını yansıtmaz. Meme kanser modellerinin immunohistokimyasal analizi ile belgelendiği gibi survivin tipik olarak tümör hücrelerinin çoğunluğunda gözlenmiştir. Benzer sonuçlar survivin ekspresyonunun düşük yada yüksek mitotik indekse sahip vakalar arasında farksız olduğu melanomada elde edilmiştir. Ayrıca, son zamanlarda kanser-spesifik survivin gen ekspresyonu in vitro ve in vivo gösterilmiştir. Hepsi birlikte, bu veriler survivin gen ekspresyonunun kanserde global olarak regülasyonunun bozulduğunu, sadece mitozda değil, hücrenin tüm siklus fazlarında aynı tarzda arttığını öne sürmektedir . Kanserde yaygın ekspresyonuna moleküler katkıda anormallikler, bulunabilir. regülasyonu Birincisi, bozuk nöroblastomada survivin survivin gen aşırı ekspresyonu 17q25 üzerindeki survivin lokusunun büyümesi ile ilişkilir, ve kromozom 17q elde edilmesi nöroblastomada görülen en yaygın genetik anormalliktir. İlave olarak, survivin exon 1 dizileri normal overlerde metilasyon ile bastırılmşılardır, ama over kanserlerinde metile edilmediği için transkripsiyonel olarak aktif olup survivin eksprese edilir. Ayrıca, son dönemlerde survivin p53 tarafından suprese edilen hedef genlerden birtanesi olarak tarif edilmiştir. Survivin gen transkripsiyonunun p53 supresyonu için direk yada indirek mekanizmayı hesaba katmadan, survivin 33 ekspresyonu kuvvetle p53-bağımlı apoptozu etkisiz hale getirirken , en azından bir kısımda p53 nedeni ile olan survivin kaybı p53 bağımlı apoptoza katkıda bulunur. Kanserde en yaygın genetik anormalliklerden bir tanesi p53 kaybı olduğu halde, bu çalışmalar birçok farklı tümör çeşitinde, survivin aşırı ekspresyonunun nedenini açıklamada potansiyel bir iskelet oluştururlar. Son olarak, Wnt/ß-catenin signal yolu ile aktive edilen survivin hedef gen olarak önerilmişti, ve survivinin kolorektal kanserde fazla düzenlenmesi, APC mutasyonlarının sonucu ve ß-catenin sinyalinin anormal stabilizasyonu ile olduğu düşünülmüştür. SURVİVİN VE KANSERİN MOLEKÜLER TANISI Retropektif çalışmalarda, survivin ekspresyonu olan hastalarda, hastalık progresyonun olumsuz markırları, artmış rekürrens hızı, ve tedaviye artmış direnç ile ilişkili olarak kısalmış yaşam süresi gösterilmiştir. Bazı çalışmalarda, survivin ekspresyonu bcl-2 yada düşük apoptotik indeksle ilişkili bulunmuştur. Bundan dolayı, survivin proteinin immunohistokimyasal yada tümör örneklerinde RT-PCR ile saptanması agresif hastalığın başangıç göstergesi olabilir, daha ayrıntılı takip protokolleri yada alternatif tedavi rejimlerini onaylayabilir. Kanser tanısında survivin kullanımı için ilave bir strateji, kanser hastalarında survivine karşı potansiyel immün cevap değerlendirmesini içerir. Tümörlerde seçici ekspresyonundan dolayı, kanser hastaları survivini yabancı bir protein gibi tanıyabilir ve ona bir immün cevap başlatabilir. Gerçekten, survivine karşı dolaşan antikorlar, gastrointestinal ve akciğer kanserli hastalarda gösterilmiştir, ama normal gönüllülerde gösterilmemiştir. Bu bulgularla bağlantılı olarak, T hücrelerinin in vitro ve in vivo, survivin peptidlerine güçlü sitolitik cevap başlattıkları gösterilmiştir, ve survivin peptidlerine karşı HLA sınıf-1 kısıtlı sitolitik Thücreleri in vivo meme kanseri, lösemi 34 ve melanoma hastalarında bulunur. Bu veriler survivine kanser spesifik immün yanıtın, hem moleküler tanı hemde kanserin immün tedavisinde kullanılabilme ihtimalini, daha da ötede otoimmün etkilerin risklerini en aza indirgeyebileceğini akla getirmektedir. Üçüncü strateji, kanser hastalarının bitolojik sıvılarında survivinin direk olarak saptanmasıdır. Bu hipotez, yüksek rekurrens hızı(>%80) ve optimalden az takip protokolleri olan mesane kanserinde onaylanmıştır. Survivin yeni yada rekurren mesane kanserli tüm hastaların idrarında saptanırken(%100 spesifiklik), gönüllüler ve neoplastik olmayan genitoüriner hastalık yada mesane dışı genitoüriner kanserli hastaların idrarında survivin negatif test edilmiştir. İlave çalışmalar, hastalardan toplanan diğer biyolojik sıvılarda(ör, balgam yada serum) survivin pozitifliğini belirleme yolundadır(149). 35 YÖNTEM ve GEREÇLER Ocak 2005- Mart 2006 arasında Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniğine başvuran küratif amaçla opere edilmiş 36 ardışık kolorektal kanserli hasta çalışmamızda değerlendirildi. Hastalar performans durumlarına ve operasyon sonrası histopatolojik verilerine göre değerlendirildi. Patolojik bulguları sonucu TNM sınıflamasına göre evre III hastalığı olanlara oxaliplatin içeren adjuvant tedavi rejimleri (FLOX ( Oxaliplatin 85 mg/m2, folinik asit 200 mg/m2 ve 5-FU 500 mg/m2 1.,3,ve 5. hafta, folinik asit 200 mg/m2 ve 5-FU 500 mg/m2 2.,4. ve 6. hafta 6 hafta tedavi 2 hafta tedavisiz şekilde 8 haftada bir 3 kür olarak)) uygulandı. Evre II hastalığı olup perforasyon, obstruksiyon ve benzeri acil durumlar nedeniyle elektif olmayan şartlarda opere olan hastalara ve yeterli lenf nodu örneklemesi yapılamayan (<12 lenf nodu) hastalara adjuvant olarak 5-florouracil ve folinik asit içeren FUFA rejimi (folinik asit 20 mg/m2 ve 5-FU 425 mg/m2 28 günde 5 gün 6 kür olarak) uygulandı. Düşük riskli evre II ve daha düşük evredeki hastalarımıza adjuvant kemoterapi uygulanmadı. Hastalarımızın adjuvant tedavilerinin tamamlanmasından sonra 3 aylık aralıklarla kliniğimiz izlem kurallarına göre izlendi. Bu izlem süresinde lokal nüks veya uzak metastaz gelişen hastalarda metastazektomi veya irinotekan ve oxaliplatin temelli metastatik hastalık tedavileri uygulandı. Hastaların poliklinik ve patolojik kayıtları incelenerek hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım süreleri belirlendi. Hastalıksız sağkalım süresi, tanı tarihinden itibaren 36 lokal nüks veya uzak metastaz gelişimine kadar geçen süre olarak hesapandı. Genel sağkalım süresi ise yine tanı tarihinden exitus zamanına kadar geçen süre veya halen yaşamakta olan hastalarımız için verilerin güncelleştirildiği Ocak 2008 tarihine kadar geçen süre olarak hesaplandı. Hastalarımızın patoloji kayıtları incelenerek tümör boyutu, t evresi, nodal tutulum durumu, vasküler/lenfatik ve perinöral invazyon durumu, lokalizasyon, tümör gradı v.b parametreler kaydedildi. Ayrıca hastalarımıza ait yaş, cinsiyet gibi demografik veriler belirlendi. Hastalara ait hematoksilen-eosin boyanmış preparatlar tekrar patolog tarafından değerlendirildi. Rutin deparafinizasyon ve rehidratasyon uygulamaları ile 4 mikron kalınlığında örnekler elde edildi. İmmunhistokimyasal boyama için 1:200 oranında sulandırılmış survivine karşı monoklonal antikor (Santa Cruz Inc.USA) kullanıldı. İmmunhistokimyasal inceleme Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı laboratuarında hastaların klinik-patolojik özelliklerini bilmeyen bağımsız farklı bir patalog tarafından değerlendirildi. Survivin boyanması daha önce tanımlandığı gibi (150) sitoplasmik ve/veya nükleer olarak boyanan tümöral hücre oranına göre derecelendirildi. Boyanma olmayan veya %5’ten az boyanan hücreler negatif (skor 0), %5-25 arası(+), % 25-50 arası (++), % 50-75 arası (+++) ve % 75 üzeri boyanma (++++) olarak kabul edildi. Skor 0,1 ve 2 negatif-düşük pozitif, skor 3 ve 4 kuvvetli pozitif boyanma olarak ayrıca kategorize edildi. Survivin boyanma yoğubluğu ise hafif (-/+), orta (++) ve şiddetli (+++) boyanma olarak sınıflandırıldı. Hafif boyanma düşük-expresyon, orta ve şiddetli boyanma ise over-expresyon olarak kategorize edildi. 37 Kategorik verilerin karşılaştırılmasında chi-square testi, sayısal verilerin karşılaştırılmasında non-parametrik Mann-Whitney U ve sağkalım analizlerinde Kaplan-Meier testi kullanıldı. 38 BULGULAR Çalışmamıza 10’u kadın 26’sı erkek 36 hasta alındı. Median yaş 59 (28-80) yıl idi. Median izlem süresi ise 28 (3-41) aydı. Hastaların survivin immunhistokimyasal boyanma yaygınlığı ve yoğunluğuna göre demografik ve histopatolojik parametrelerle karşılaştırılması Tablo 1 ve 2’de verilmiştir. Hasta grubumuzda median hastalıksız sağkalım 41 ay ve 2 yıllık hastalıksız sağkalım oranı ise % 63.4 olarak bulundu. Survivin boyanma yaygınlığının negatif olduğu grupta median hastalıksız sağkalım 41 ay olarak bulundu ve bu boyanmanın pozitif olduğu grupta ise median hastalıksız sağkalıma ulaşılmadı (p= 0.830). Survivin boyanma yoğunluğunun düşük olduğu grupta median sağkalıma ulaşılamazken, boyanma yoğunluğunun yüksek olduğu grupta median hastalıksız sağkalım 41 ay olarak bulundu (p= 0.874). (Şekil 2). Median genel sağkalım ise tüm hasta grubunda 41 ay ve 2 yıllık genel sağkalım oranı ise % 83.3 olarak bulundu. Survivin boyanma yaygınlığının negatif olduğu grupta median genel sağkalım 41 ay olarak bulundu ve bu boyanmanın pozitif olduğu grupta ise median genel sağkalıma 31 ay olarak bulundu (p= 0.594). Survivin boyanma yoğunluğunun düşük olduğu grupta median genel sağkalım 41 ay iken, boyanma yoğunluğunun yüksek olduğu grupta median genel sağkalıma ulaşılmadı (p= 0.564). (Şekil 3). 39 Tablo 1: Survivin boyanma yaygınlığı ile demografik ve histopatolojik bulgular arasındaki ilişki Özellikler Hasta sayısı Negatif-düşük pozitif (n) Kuvvetli pozitif Yaş p 0.021* <60 19 14 5 >60 17 6 11 Cinsiyet 0.244 Kadın 10 4 6 Erkek 26 16 10 T evresi 0.956 T2 4 2 2 T3 30 17 13 T4 2 1 1 Nodal tutulum 0.086 Nod (-) 19 8 11 Nod(+) 17 12 5 Evre 0.228 Evre 1 5 2 3 Evre 2 14 6 8 Evre 3 17 12 5 Lenfatik İnv 0.549 Lenfatik inv(-) 16 8 8 Lenfatik inv(+) 20 12 8 Vasküler inv 0.332 Vasküler inv(-) 17 8 9 Vasküler inv(+) 19 12 7 Perinöral inv 0.023* Perinöral inv(-) 15 5 10 Perinöral inv(+) 21 15 6 Grade 0.353 Grade 1 2 2 0 Grade 2 26 13 13 Grade 3 8 5 3 * p<0.05 40 Tablo 2: Survivin boyanma yoğunluğu ile demografik ve histopatolojik bulgular arasındaki ilişki Özellikler Hasta sayısı Zayıf expresyon Over-expresyon p (n) Yaş 0.021* <60 19 9 10 >60 17 2 15 Cinsiyet 0.394 Kadın 10 2 8 Erkek 26 9 17 T evresi 0.811 T2 4 1 3 T3 30 9 21 T4 2 1 1 Nodal tutulum 0.042* Nod (-) 19 3 16 Nod(+) 17 8 9 Evre 0.123 Evre 1 5 1 4 Evre 2 14 2 12 Evre 3 17 8 9 Lenfatik İnv 0.169 Lenfatik inv(-) 16 3 13 Lenfatik inv(+) 20 8 12 Vasküler inv 0.112 Vasküler inv(-) 17 3 14 Vasküler inv(+) 19 8 11 Perinöral inv 0.058 Perinöral inv(-) 15 2 13 Perinöral inv(+) 21 9 12 Grade 0.023* Grade 1 2 2 0 Grade 2 26 5 21 Grade 3 8 4 4 * p<0.05 41 1,0 survivin yoğun boyanma-düşük survivin yoğun boyanma yüksek Cum Survival 0,8 0,6 0,4 0,2 0,0 0 10 20 30 40 50 Hastalıksız sağkalım (ay) _ Şekil 2: Survivin yaygınlık ve yoğunluğunun hastalıksız sağklaım üzerine etkisi 42 1,0 0,8 Cum Survival Survivin yaygınlıkNEGATİF Survivin yaygınlıkPOZİTİF 0,6 0,4 0,2 0,0 0 10 20 30 40 50 Genel sağklaım (ay) 1,0 0,8 Cum Survival survivin yoğunluğu düşük survivin yoğunluğu yüksek 0,6 0,4 0,2 0,0 0 10 20 30 40 50 Genel sağkalım (ay) Şekik 3: Survivin yaygınlık ve yoğunluğunun genel sağkalım üzerine etkisi 43 TARTIŞMA Kanser oluşumu ve gelişiminde apoptoz mekanizmasındaki bozukluklar önemli rol oynamaktadır. Apoptozis, değişik aktive ve inhibe edici faktörler tarafından sıkı kontrol altında tutulan önemli bir olaydır. Kanserde ise antiapoptotik proteinler aracılığıyla apoptozisin inhibisyonu söz konusudur. Survivin, bcl-2 ve diğer apoptozis inhibe eden proteinlerin (IAP) aksine farklılaşmasını tamamlamış normal yetişkin dokularda belirlenemeyen, ancak çeşitli kanser tiplerinde eksprese edilen bir proteindir. Diğer apoptozisi inhibe eden proteinlerde de (IAP) bulunan BIR (baculovirus IAP repeat) bölgesi ile kaspazlara bağlanarak etkisini göstermektedir. Yapılmış birçok çalışmada çeşitli solid tümörlü hastalardaki kötü prognozun survivin ekspresyonu ile ilişkili olduğu iddia edilmektedir. Yapılan çeşitli çalışmalarda survivin over expresyonu ile çeşitli kanser türleri ve kolorektal kanserli hastalarda kötü prognozla ilişkisi gösterilmiştir (149). Fakat biz çalışmamızda survivin yaygınlık ve yoğunluğunun hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım üzerine etkisini gösteremedik. Bu konuda daha önce yapılan çalışmaların konfirmasyonu niteliğinde survivin over expresyonu ile kötü prognoz arasında anlamlı bir ilişki ortaya konması durumunda bu bulgular hipotezimizin desteklenmesine katkıda bulunacaktır. Fakat elde ettiğimiz bulguların bu hipotezi desteklememesi 44 durumunda aradaki ilişkiyi reddetmeksizin daha geniş örneklem büyüklüğüne sahip çalışmaların yapılması kaçınılmazdır. Yine survivin expresyonunun kolorektal kanserli hastalarda diğer histopatolojik parametrelerle ilişkisi gösterilmiştir. Çalışmamızda hem survivin boyanma yaygınlığı hem de boyanma yoğunluğu istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde 60 yaş üstü hastalarda daha fazla bulunmuştur. Survivin boyanma yaygınlığı beklenenin tersine olarak perinöral invazyonu olmayan hastalarda daha yüksek bulunmuştur. Survivin boyanma yoğunluğu ise yine aynı şekilde nod tutulumu olmayan hastalarda ve grade’ düşük hastalarda daha yüksek olarak bulunmuştur. Literatürdeki verilerle bu olağandışı ilişkiyi açıklamak mümkün görükmemektedir. Daha büyük hasta gruplarında bu ilişkiyi belirlemek için yapılacak çalışmalar uygun olacaktır. Bu çalışmalar sonucunda bu antiapoptotik protein ekspresyonundaki artışın invaziv fenotip, daha ileri hastalık ve kısa sağkalım ile ilişkili olduğunun gösterilip, apoptotik düzenleyicileri hedef alan tedavilerin kanser için umut verici bir seçenek olabileceği düşünülmektedir ve bu konuda çalışmalar hızla devam etmektedir. 45 ÖZET Ocak 2005- Mart 2006 arasında Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniğine başvuran küratif amaçla opere edilmiş 36 ardışık kolorektal kanserli hasta çalışmamızda değerlendirildi. Hastalarımızın patoloji kayıtları incelenerek tümör boyutu, t evresi, nodal tutulum durumu, vasküler/lenfatik ve perinöral invazyon durumu, lokalizasyon, tümör gradı v.b parametreler kaydedildi. Ayrıca hastalarımıza ait yaş, cinsiyet gibi demografik veriler belirlendi. Daha sonrasında hasta örneklerindeki survivin boyanma yaygınlığı ve over-expresyonun bir göstergesi olan boyanma yoğunluğu ile histopatolojik ve demografik verilerin ilişkisi ve survivin expresyonunun hastalıksız ve genel sağkalım üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmamızda survivin yaygınlık ve yoğunluğunun hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım üzerine etkisini gösteremedik. Ayrıca histopatolojik parametrelerle survivin arasında da literatürde gözlenen ilişki saptanmadı. Çalışmamızda hem survivin boyanma yaygınlığı hem de boyanma yoğunluğu istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde 60 yaş üstü hastalarda daha fazla bulunmuştur. Daha büyük hasta gruplarında bu ilişkiyi belirlemek için yapılacak çalışmalar uygun olacaktır. Bu çalışmalar sonucunda bu antiapoptotik protein ekspresyonundaki artışın invaziv fenotip, daha ileri hastalık ve kısa sağkalım ile ilişkili olduğunun gösterilip, apoptotik düzenleyicileri hedef alan tedavilerin kanser için umut verici bir seçenek olabileceği düşünülmektedir. 46 KAYNAKLAR 1. Parkin DM, Pisani P, Ferlay J. Global cancer statistics. CA Cancer J Clin 1999;49:33. 2. Landis SH, Murray T, Bolden S, Wingo PA. Cancer statistics 1998. CA Cancer J Clin 1998;48:6. 3. Rickert RR, Auerbach O, Garfinkel L, Hammond EC, Frasca JM. Adenomatous lesions of the large bowel: an autopsy survey. Cancer 1979;43:1847. 4. DiSario JA, Foutch PG, Mai HD, Pardy K, Manne RK. Prevalence and malignant potential of colorectal polyps in asymptomatic, average-risk men. Am J Gastroenterol 1991;86:941. 5. Lieberman DA, Weiss DG, Bond JH, et al. Use of colonoscopy to screen asymptomatic adults for colorectal cancer. Veterans Affairs Cooperative Study Group 380. N Engl J Med 2000;343:162. 6. Rex DK, Sledge GW, Harper PA, et al. Colonic adenomas in asymptomatic women with a history of breast cancer. Am J Gastroenterol 1993;88:2009. 7. Seifeldin R, Hantsch JJ. The economic burden associated with colon cancer in the United States. Clin Ther 1999;21:1370. 8. Brown MO, Lanier AP, Becker TM. Colorectal cancer incidence and survival among Alaska Natives, 1969–1993. Int J Epidemiol 1998;27:388. 9. Armstrong B, Doll R. Environmental factors and cancer incidence and mortality in different countries, with special reference to dietary practices. Int J Cancer 1975;15:617. 10. Henderson MM. International differences in diet and cancer incidence. J Natl Cancer Inst Monogr 1992;599. 11. Nelson RL, Persky V, Turyk M. Determination of factors responsible for the declining incidence of colorectal cancer. Dis Colon Rectum 1999;42:741. 12. Staszewski J, Haenszel W. Cancer mortality among the Polish-born in the United States. J Natl Cancer Inst 1965;35:291. 47 13. Whittemore AS, Wu-Williams AH, Lee M, et al. Diet, physical activity, and colorectal cancer among Chinese in North America and China. J Natl Cancer Inst 1990;82:915. 14. McMichael AJ, Giles GG. Cancer in migrants to Australia: extending the descriptive epidemiological data. Cancer Res 1988;48:751. 15. Kune S, Kune GA, Watson L. The Melbourne colorectal cancer study: incidence findings by age, sex, site, migrants and religion. Int J Epidemiol 1986;15:483. 16. Laken SJ, Petersen GM, Gruber SB, et al. Familial colorectal cancer in Ashkenazim due to a hypermutable tract in APC. Nat Genet 1997;17:79. 17. Rozen P, Shomrat R, Strul H, et al. Prevalence of the I1307K APC gene variant in Israeli Jews of differing ethnic origin and risk for colorectal cancer. Gastroenterology 1999;116:54. 18. Weber TK, Chin HM, Rodriguez-Bigas M, et al. Novel hMLH1 and hMSH2 germline mutations in African Americans with colorectal cancer. JAMA 1999;281:2316. 19. Nelson RL, Persky V, Turyk M. Time trends in distal colorectal cancer subsite location related to age and how it affects choice of screening modality. J Surg Oncol 1998;69:235. 20. Nelson RL, Dollear T, Freels S, Persky V. The relation of age, race, and gender to the subsite location of colorectal carcinoma. Cancer 1997;80:193. 21. Wilmink AB. Overview of the epidemiology of colorectal cancer. Dis Colon Rectum 1997;40:483. 22. Obrand DI, Gordon PH. Continued change in the distribution of colorectal carcinoma. Br J Surg 1998;85:246. 23. Fleshner P, Slater G, Aufses AH Jr. Age and sex distribution of patients with colorectal cancer. Dis Colon Rectum 1989;32:107. 24. Kemppainen M, Raiha I, Sourander L. A marked increase in the incidence of colorectal cancer over two decades in southwest Finland. J Clin Epidemiol 1997;50:147. 25. Thorn M, Bergstrom R, Kressner U, et al. Trends in colorectal cancer incidence in Sweden 1959–93 by gender, localization, time period, and birth cohort. Cancer Causes Control 1998;9:145. 48 26. Ji BT, Devesa SS, Chow WH, Jin F, Gao YT. Colorectal cancer incidence trends by subsite in urban Shanghai, 1972–1994. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 1998;7:661. 27. Thibodeau SN, French AJ, Cunningham JM, et al. Microsatellite instability in colorectal cancer: different mutator phenotypes and the principal involvement of hMLH1. Cancer Res 1998;58:1713. 28. Fink D, Nebel S, Norris PS, et al. The effect of different chemotherapeutic agents on the enrichment of DNA mismatch repair-deficient tumour cells. Br J Cancer 1998;77:703. 29. Karnes WE Jr, Shattuck-Brandt R, Burgart LJ, et al. Reduced COX-2 protein in colorectal cancer with defective mismatch repair. Cancer Res 1998;58:5473. 30. Fuchs CS, Giovannucci EL, Colditz GA, et al. A prospective study of family history and the risk of colorectal cancer. N Engl J Med 1994;331:1669. 31. Rozen P, Fireman Z, Figer A, et al. Family history of colorectal cancer as a marker of potential malignancy within a screening program. Cancer 1987;60:248. 32. Pariente A, Milan C, Lafon J, Faivre J. Colonoscopic screening in first-degree relatives of patients with 'sporadic' colorectal cancer: a case-control study. The Association Nationale des Gastroenterologues des Hopitaux and Registre Bourguignon des Cancers Digestifs (INSERM CRI 9505). Gastroenterology 1998;115:7. 33. Guillem JG, Forde KA, Treat MR, et al. Colonoscopic screening for neoplasms in asymptomatic first-degree relatives of colon cancer patients. A controlled, prospective study. Dis Colon Rectum 1992;35:523. 34. Winawer SJ, Zauber AG, Gerdes H, et al. Risk of colorectal cancer in the families of patients with adenomatous polyps. National Polyp Study Workgroup. N Engl J Med 1996;334:82. 35. Ahsan H, Neugut AI, Garbowski GC, et al. Family history of colorectal adenomatous polyps and increased risk for colorectal cancer. Ann Intern Med 1998;128:900. 36. Kerber RA, Slattery ML, Potter JD, Caan BJ, Edwards SL. Risk of colon cancer associated with a family history of cancer or colorectal polyps: the diet, activity, and reproduction in colon cancer study. Int J Cancer 1998;78:157. 49 37. Burt RW, Bishop DT, Cannon LA, et al. Dominant inheritance of adenomatous colonic polyps and colorectal cancer. N Engl J Med 1985;312:1540. 38. Ponz de Leon M, Scapoli C, Zanghieri G, et al. Genetic transmission of colorectal cancer: exploratory data analysis from a population based registry. J Med Genet 1992;29:531. 39. Harris MJ, Coggan M, Langton L, Wilson SR, Board PG. Polymorphism of the Pi class glutathione S-transferase in normal populations and cancer patients. Pharmacogenetics 1998;8:27. 40. Welfare M, Monesola Adeokun A, Bassendine MF, Daly AK. Polymorphisms in GSTP1, GSTM1, and GSTT1 and susceptibility to colorectal cancer. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 1999;8:289. 41. Chen J, Giovannucci E, Kelsey K, et al. A methylenetetrahydrofolate reductase polymorphism and the risk of colorectal cancer. Cancer Res 1996;56:4862. 42. Chen J, Stampfer MJ, Hough HL, et al. A prospective study of N-acetyltransferase genotype, red meat intake, and risk of colorectal cancer. Cancer Res 1998;58:3307. 43. Ma J, Stampfer MJ, Giovannucci E, et al. Methylenetetrahydrofolate reductase polymorphism, dietary interactions, and risk of colorectal cancer. Cancer Res 1997;57:1098. 44. Vineis P, McMichael A. Interplay between heterocyclic amines in cooked meat and metabolic phenotype in the etiology of colon cancer. Cancer Causes Control 1996;7:479. 45. Potter JD. Colorectal cancer: molecules and populations. J Natl Cancer Inst 1999;91:916. 46. Singh PN, Fraser GE. Dietary risk factors for colon cancer in a low-risk population. Am J Epidemiol 1998;148:761. 47. Slattery ML, Potter J, Caan B, et al. Energy balance and colon cancer—beyond physical activity. Cancer Res 1997;57:75. 48. Willett WC, Stampfer MJ, Colditz GA, Rosner BA, Speizer FE. Relation of meat, fat, and fiber intake to the risk of colon cancer in a prospective study among women. N Engl J Med 1990;323:1664. 50 49. Key TJ, Fraser GE, Thorogood M, et al. Mortality in vegetarians and nonvegetarians: detailed findings from a collaborative analysis of 5 prospective studies. Am J Clin Nutr 1999;70:516S. 50. Probst-Hensch NM, Sinha R, Longnecker MP, et al. Meat preparation and colorectal adenomas in a large sigmoidoscopy-based case-control study in California (United States). Cancer Causes Control 1997;8:175. 51. Caderni G, Palli D, Lancioni L, et al. Dietary determinants of colorectal proliferation in the normal mucosa of subjects with previous colon adenomas. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 1999;8:219. 52. Burnstein MJ. Dietary factors related to colorectal neoplasms. Surg Clin North Am 1993;73:13. 53. Howe GR, Aronson KJ, Benito E, et al. The relationship between dietary fat intake and risk of colorectal cancer: evidence from the combined analysis of 13 case-control studies. Cancer Causes Control 1997;8:215. 54. Burkitt DP. Epidemiology of cancer of the colon and rectum. 1971. Dis Colon Rectum 1993;36:1071. 55. Trock B, Lanza E, Greenwald P. Dietary fiber, vegetables, and colon cancer: critical review and meta-analyses of the epidemiologic evidence. J Natl Cancer Inst 1990;82:650. 56. Howe GR, Benito E, Castelleto R, et al. Dietary intake of fiber and decreased risk of cancers of the colon and rectum: evidence from the combined analysis of 13 case-control studies. J Natl Cancer Inst 1992;84:1887. 57. Fuchs CS, Giovannucci EL, Colditz GA, et al. Dietary fiber and the risk of colorectal cancer and adenoma in women. N Engl J Med 1999;340:169. 58. Schatzkin A, Lanza E, Corle D, et al. Lack of effect of a low-fat, high-fiber diet on the recurrence of colorectal adenomas. Polyp Prevention Trial Study Group. N Engl J Med 2000;342:1149. 59. Alberts DS, Martinez ME, Roe DJ, et al. Lack of effect of a high-fiber cereal supplement on the recurrence of colorectal adenomas. Phoenix Colon Cancer Prevention Physicians' Network. N Engl J Med 2000;342:1156. 51 60. Wargovich MJ. New dietary anticarcinogens and prevention of gastrointestinal cancer. Dis Colon Rectum 1988;31:72. 61. Bostick RM, Fosdick L, Wood JR, et al. Calcium and colorectal epithelial cell proliferation in sporadic adenoma patients: a randomized, double-blinded, placebo-controlled clinical trial. J Natl Cancer Inst 1995;87:1307. 62. Seitz HK, Simanowski UA, Garzon FT, et al. Possible role of acetaldehyde in ethanolrelated rectal cocarcinogenesis in the rat. Gastroenterology 1990;98:406. 63. Kikendall JW, Bowen PE, Burgess MB, et al. Cigarettes and alcohol as independent risk factors for colonic adenomas. Gastroenterology 1989;97:660. 64. Rosenberg L, Werler MM, Palmer JR, et al. The risks of cancers of the colon and rectum in relation to coffee consumption. Am J Epidemiol 1989;130:895. 65. Hartman TJ, Tangrea JA, Pietinen P, et al. Tea and coffee consumption and risk of colon and rectal cancer in middle-aged Finnish men. Nutr Cancer 1998;31:41. 66. Giovannucci E, Rimm EB, Stampfer MJ, et al. Aspirin use and the risk for colorectal cancer and adenoma in male health professionals. Ann Intern Med 1994;121:241. 67. Giovannucci E, Egan KM, Hunter DJ, et al. Aspirin and the risk of colorectal cancer in women. N Engl J Med 1995;333:609. 68. Thun MJ, Namboodiri MM, Heath CW Jr. Aspirin use and reduced risk of fatal colon cancer. N Engl J Med 1991;325:1593. 69. Rosenberg L, Louik C, Shapiro S. Nonsteroidal antiinflammatory drug use and reduced risk of large bowel carcinoma. Cancer 1998;82:2326. 70. Smalley W, Ray WA, Daugherty J, Griffin MR. Use of nonsteroidal anti-inflammatory drugs and incidence of colorectal cancer: a population-based study. Arch Intern Med 1999;159:161. 71. Rustgi AK. Hereditary gastrointestinal polyposis and nonpolyposis syndromes. N Engl J Med 1994;331:1694. 72. Hamilton SR, Liu B, Parsons RE, et al. The molecular basis of Turcot's syndrome. N Engl J Med 1995;332:839. 52 73. Spirio L, Olschwang S, Groden J, et al. Alleles of the APC gene: an attenuated form of familial polyposis. Cell 1993;75:951. 74. Powell SM, Petersen GM, Krush AJ, et al. Molecular diagnosis of familial adenomatous polyposis. N Engl J Med 1993;329:1982. 75. Geller G, Botkin JR, Green MJ, et al. Genetic testing for susceptibility to adult-onset cancer. The process and content of informed consent. JAMA 1997;277:1467. 76. Giardiello FM. Genetic testing in hereditary colorectal cancer. JAMA 1997;278:1278. 77. Chung DC, Rustgi AK. The hereditary nonpolyposis colorectal cancer syndrome: genetics and clinical implications. Ann Intern Med 2003;138:560. 78. Marra G, Boland CR. Hereditary nonpolyposis colorectal cancer: the syndrome, the genes, and historical perspectives. J Natl Cancer Inst 1995;87:1114. 79. Burt RW. Familial risk and colorectal cancer. Gastroenterol Clin North Am 1996;25:793. 80. Garcia-Ruiz A, Milsom JW, Ludwig KA, Marchesa P. Right colonic arterial anatomy. Implications for laparoscopic surgery. Dis Colon Rectum 1996;39:906. 81. Chen Y, Liu ZY, Li RX, Guo Z. Structural studies of initial lymphatics adjacent to gastric and colonic malignant neoplasms. Lymphology 1999;32:70. 82. Canter RJ, Williams NN. Surgical treatment of colon and rectal cancer. Hematol Oncol Clin North Am 2002;16:907. 83. Colquhoun PH, Wexner SD. Surgical management of colon cancer. Curr Gastroenterol Rep 2002;4:414. 84. Shatari T, Fujita M, Nozawa K, et al. Vascular anatomy for right colon lymphadenectomy. Surg Radiol Anat 2003;25:86. 85. Stein W, Farina A, Gaffney K, et al. Characteristics of colon cancer at time of presentation. Fam Pract Res J 1993;13:355. 86. Majumdar SR, Fletcher RH, Evans AT. How does colorectal cancer present? Symptoms, duration, and clues to location. Am J Gastroenterol 1999;94:3039. 53 87. Rocklin MS, Senagore AJ, Talbott TM. Role of carcinoembryonic antigen and liver function tests in the detection of recurrent colorectal carcinoma. Dis Colon Rectum 1991;34:794. 88. Stotland BR, Siegelman ES, Morris JB, Kochman ML. Preoperative and postoperative imaging for colorectal cancer. Hematol Oncol Clin North Am 1997;11:635. 89. Sidransky D, Tokino T, Hamilton SR, et al. Identification of ras oncogene mutations in the stool of patients with curable colorectal tumors. Science 1992;256:102. 90. Smith-Ravin J, England J, Talbot IC, Bodmer W. Detection of c-Ki-ras mutations in fecal samples from sporadic colorectal cancer patients. Gut 1995;36:81. 91. Villa E, Dugani A, Rebecchi AM, et al. Identification of subjects at risk for colorectal carcinoma through a test based on K-ras determination in the stool. Gastroenterology 1996;110:1346. 92. Eguchi S, Kohara N, Komuta K, Kanematsu T. Mutations of the p53 gene in the stool of patients with resectable colorectal cancer. Cancer 1996;77:1707. 93. Nollau P, Moser C, Weinland G, Wagener C. Detection of K-ras mutations in stools of patients with colorectal cancer by mutant-enriched PCR. Int J Cancer 1996;66:332. 94. Hara AK, Johnson CD, Reed JE, et al. Detection of colorectal polyps by computed tomographic colography: feasibility of a novel technique. Gastroenterology 1996;110:284. 95. Hara AK, Johnson CD, Reed JE, et al. Detection of colorectal polyps with CT colography: initial assessment of sensitivity and specificity. Radiology 1997;205:59. 96. Ahlquist DA, Hara AK, Johnson CD. Computed tomographic colography and virtual colonoscopy. Gastrointest Endosc Clin N Am 1997;7:439. 97. Dachman AH, Kuniyoshi JK, Boyle CM, et al. CT colonography with three-dimensional problem solving for detection of colonic polyps. AJR Am J Roentgenol 1998;171:989. 98. Fenlon HM, Nunes DP, Schroy PC 3rd, et al. A comparison of virtual and conventional colonoscopy for the detection of colorectal polyps. N Engl J Med 1999;341:1496. 54 99. Rex DK, Vining D, Kopecky KK. An initial experience with screening for colon polyps using spiral CT with and without CT colography (virtual colonoscopy). Gastrointest Endosc 1999;50:309. 100. Sonnenberg A, Delco F, Bauerfeind P. Is virtual colonoscopy a cost-effective option to screen for colorectal cancer? Am J Gastroenterol 1999;94:2268. 101. Johnson CD, Ahlquist DA. Computed tomography colonography (virtual colonoscopy): a new method for colorectal screening. Gut 1999;44:301. 102. Morrin MM, LaMont JT. Screening virtual colonoscopy—ready for prime time? N Engl J Med 2003;349:2261. 103. Pickhardt PJ, Choi JR, Hwang I, et al. Computed tomographic virtual colonoscopy to screen for colorectal neoplasia in asymptomatic adults. N Engl J Med 2003;349:2191. 104. Compton CC. Surgical pathology of colorectal cancer. Totowa, NJ: Humana Press, 2002:247. 105. American Joint Committee on Cancer. Colon and rectum. Philadelphia: Lippincott– Raven, 2002:113. 106. Wolmark N, Fisher B, Wieand HS. The prognostic value of the modifications of the Dukes' C class of colorectal cancer. An analysis of the NSABP clinical trials. Ann Surg 1986;203:115. 107. Jass JR. Lymphocytic infiltration and survival in rectal cancer. J Clin Pathol 1986;39:585. 108. Deans G, Heatley M, Anderson N, et al. Jass' classification revisited. J Am Coll Surg 1994;179:11. 109. Compton CC, Fielding LP, Burgart LJ, et al. Prognostic factors in colorectal cancer. College of American Pathologists Consensus Statement 1999. Arch Pathol Lab Med 2000;124:979. 110. Greene F, Stewart A, Norton H. A new TNM staging strategy for node-positive (stage III) colon cancer: an analysis of 50,042 patients. Ann Surg 2002;236:416. 55 111. Ratto C, Sofo L, Ippoliti M, et al. Accurate lymph-node detection in colorectal specimens resected for cancer is of prognostic significance [Discussion]. Dis Colon Rectum 1999;42:143;154. 112. Wong JH, Severino R, Honnebier MB, Tom P, Namiki TS. Number of nodes examined and staging accuracy in colorectal carcinoma. J Clin Oncol 1999;17:2896. 113. Joseph NE, Sigurdson ER, Hanlon AL, et al. Accuracy of determining nodal negativity in colorectal cancer on the basis of the number of nodes retrieved on resection. Ann Surg Oncol 2003;10:213. 114. Tepper JE, O'Connell MJ, Niedzwicki D, et al. Final report of INT 0114-Aduvant therapy in rectal cancer: analysis by treatment, stage and gender. Program/Proc ASCO 2001;20:123a(abst 489). 115. Liefers GJ, Tollenaar RA, Cleton-Jansen AM. Molecular detection of minimal residual disease in colorectal and breast cancer. Histopathology 1999;34:385. 116. Liefers GJ, Cleton-Jansen AM, van de Velde CJ, et al. Micrometastases and survival in stage II colorectal cancer. N Engl J Med 1998;339:223. 117. Jeffers MD, O'Dowd GM, Mulcahy H, et al. The prognostic significance of immunohistochemically detected lymph node micrometastases in colorectal carcinoma. J Pathol 1994;172:183. 118. Hermanek P, Hutter RV, Sobin LH, Wittekind C. International Union Against Cancer. Classification of isolated tumor cells and micrometastasis. Cancer 1999;86:2668. 119. Morton DL, Wen DR, Wong JH, et al. Technical details of intraoperative lymphatic mapping for early stage melanoma. Arch Surg 1992;127:392. 120. Canavese G, Gipponi M, Catturich A, et al. Sentinel lymph node mapping in early-stage breast cancer: technical issues and results with vital blue dye mapping and radioguided surgery. J Surg Oncol 2000;74:61. 121. Esser S, Reilly WT, Riley LB, Eyvazzadeh C, Arcona S. The role of sentinel lymph node mapping in staging of colon and rectal cancer[discussion]. Dis Colon Rectum 2001;44:850. 122. Waters GS, Geisinger KR, Garske DD, Loggie BW, Levine EA. Sentinel lymph node mapping for carcinoma of the colon: a pilot study[discussion]. Am Surg 2000;66:943. 56 123. Paramo JC, Summerall J, Poppiti R, Mesko TW. Validation of sentinel node mapping in patients with colon cancer. Ann Surg Oncol 2002;9:550. 124. Saha S, Wiese D, Badin J, et al. Technical details of sentinel lymph node mapping in colorectal cancer and its impact on staging. Ann Surg Oncol 2000;7:120. 125. Turner RR, Nora DT, Trocha SD, Bilchik AJ. Colorectal carcinoma nodal staging. Frequency and nature of cytokeratin-positive cells in sentinel and nonsentinel lymph nodes. Arch Pathol Lab Med 2003;127:673. 126. Feig BW, Curley S, Lucci A, et al. A caution regarding lymphatic mapping in patients with colon cancer. Am J Surg 2001;182:707. 127. Warner EE, Evans SR. The sentinel node biopsy and colon cancer revisited. Cancer J 2002;8:435. 128. Bilchik AJ, Saha S, Wiese D, et al. Molecular staging of early colon cancer on the basis of sentinel node analysis: a multicenter phase II trial. J Clin Oncol 2001;19:1128. 129. Cusack JC, Giacco GG, Cleary K, et al. Survival factors in 186 patients younger than 40 years old with colorectal adenocarcinoma. J Am Coll Surg 1996;183:105. 130. Messerini L, Palomba A, Zampi G. Primary signet-ring cell carcinoma of the colon and rectum. Dis Colon Rectum 1995;38:1189. 131. de Bruine AP, Wiggers T, Beek C, et al. Endocrine cells in colorectal adenocarcinomas: incidence, hormone profile and prognostic relevance. Int J Cancer 1993;54:765. 132. Jessurun J, Romero-Guadarrama M, Manivel JC. Medullary adenocarcinoma of the colon: clinicopathologic study of 11 cases. Hum Pathol 1999;30:843. 133. de la Chapelle A. Microsatellite instability. N Engl J Med 2003;349:209. 134. Boland CR, Sato J, Saito K, et al. Genetic instability and chromosomal aberrations in colorectal cancer: a review of the current models. Cancer Detect Prev 1998;22:377. 135. Boland CR, Thibodeau SN, Hamilton SR, et al. A National Cancer Institute Workshop on Microsatellite Instability for cancer detection and familial predisposition: development of international criteria for the determination of microsatellite instability in colorectal cancer. Cancer Res 1998;58:5248. 57 136. Thibodeau SN, Bren G, Schaid D. Microsatellite instability in cancer of the proximal colon. Science 1993;260:816. 137. Jass J. Diagnosis of hereditary non-polyposis colorectal cancer. Histopathology 1998;32:491. 138. Jass JR, Do KA, Simms LA, et al. Morphology of sporadic colorectal cancer with DNA replication errors. Gut 1998;42:673. 139. Gryfe R, Kim H, Hsieh ET, et al. Tumor microsatellite instability and clinical outcome in young patients with colorectal cancer. N Engl J Med 2000;342:69. 140. Watanabe T, Wu TT, Catalano PJ, et al. Molecular predictors of survival after adjuvant chemotherapy for colon cancer. N Engl J Med 2001;344:1196. 141. Carethers JM, Chauhan DP, Fink D, et al. Mismatch repair proficiency and in vitro response to 5-fluorouracil. Gastroenterology 1999;117:123. 142. Ribic CM, Sargent DJ, Moore MJ, et al. Tumor microsatellite-instability status as a predictor of benefit from fluorouracil-based adjuvant chemotherapy for colon cancer. N Engl J Med 2003;349:247. 143. Fearon E, Cho K, Nigro J, et al. Identification of a chromosome 18q gene that is altered in colorectal cancers. Science 1990;247:49. 144. Mehlen P, Rabizadeh S, Snipas S, et al. The DCC gene product induces apoptosis by a mechanism requiring receptor proteolysis. Nature 1998;395:801. 145. Lanza G, Matteuzzi M, Gafa R, et al. Chromosome 18q allelic loss and prognosis in stage II and III colon cancer. Int J Cancer 1998;79:390. 146. Harrison LE, Guillem JG, Paty P, Cohen AM. Preoperative carcinoembryonic antigen predicts outcomes in node-negative colon cancer patients: a multivariate analysis of 572 patients. J Am Coll Surg 1997;185:55. 147. Meyerhardt JA, Catalano PJ, Haller DG, et al. Impact of diabetes mellitus on outcomes in patients with colon cancer. J Clin Oncol 2003;21:433. 58 148. Donohue J, Williams S, Cha S, et al. Perioperative blood transfusions do not affect disease recurrence of patients undergoing curative resection of colorectal carcinoma: a Mayo/North Central Cancer Treatment Group study. J Clin Oncol 1995;13:1671. 149. Dario C. Altieri. Survivin in apoptosis control and cell cycle regulation in cancer. Progress in Cell Cycle Research, Vol. 5, 447-452, (2003) 150. Lo Muzio L, Pannone G, Staibano S, Mignogna MD, Rubini C, Mariggio MA, Procaccini M, Ferrari F, De Rosa G, Altieri DC: Survivin expression in oral squamous cell carcinoma. Br J Cancer 2003, 89(12):2244-2248. 59