TSKB GYO Faaliyet Raporu 2011 Sunuş Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Görünüm – 2012 Beklentileri Sayfa 16 detaylı planlama Deneyimli çalışanlara ve detaylı bir planlama sürecine sahip olan TSKB GYO, bir gayrimenkulün yaratacağı değeri iyi ölçümleyebilmektedir. TSKB GYO Faaliyet Raporu 2011 Global ekonomik krizin üçüncü yılı geride kalırken, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik faaliyeti canlandıracak maliye ile para politikalarını uygulayacak manevra alanına hala sahip oldukları ve toparlanma şansının bulunduğu görülmektedir. Buradaki kilit unsur, radikal politika kararlarının alınması, senkronize ve ödünsüz bir şekilde uygulanmasıdır. 2011 yılında belirginlik kazanan gelişen ve gelişmiş ekonomilerin büyüme ve enflasyon oranları arasındaki ayrışmanın 2012’de de devam etmesi beklenmektedir. 2012 için temel senaryo, gelişen ve gelişmiş ekonomiler arasındaki uyumsuzlukta bir değişim olmayacağı temeli üzerinde yapılandırılmaktadır. Kuzey Amerika ve Avrupa’daki makroekonomik görünüm, gelişmiş dünyanın 2012 yılı boyunca zayıf bir büyüme arz edeceğini işaret etmektedir. Bu durum farklı kanallardan gelişmekte olan ekonomileri de etkileyecek, bu ülkelerde ekonomik büyüme yavaşlayacaktır. Avrupa’ya baktığımızda, İtalya ve İspanya’nın yükselmekte olan uzun vadeli kamu borçlanma oranlarına da yansıdığı üzere, Euro bölgesi borç krizinin derinleşmekte olduğunu görüyoruz. Aralık 2011 itibarıyla adı geçen ülkelerin borçlanma maliyetleri %6-7 gibi yüksek mertebelere ulaşmış bulunmaktadır. Borçlanma maliyetinin bu seviyede kalması durumunda, her iki ülke için de ortaya çıkacak borç faturası kabul edilme sınırlarını fazlasıyla zorlayabilecektir. 2011 yılının son aylarında gerçekleştirilen ve krize yönelik çözüme odaklanan AB zirvelerinde alınan karar ve önlemler kalıcı çözüm üretme konusunda başarısız kalmıştır. Diğer taraftan, 2011’in son çeyreğinde mali sıkıntı içindeki ülkelerin çoğunda sert önlem programlarına başvuracak hükümetlerin işbaşına geldiği görülmektedir. Bu ülkelerde, gelecekte sağlam bir bütçe disiplinini sağlayacak kurumsal reformlar ortaya koyulmakta ve tartışılmaktadır. Sunuş Avrupalı siyasetçiler yükselen borç seviyelerini düşürmek ve kamu açıklarını azaltmak için sert kemer sıkma politikaları uygulamak zorunda kalabileceklerdir. Büyüme trendi yerine, başta Yunanistan olmak üzere Avrupa’nın bir kısım ekonomisi kısır bir girdaba doğru sürüklenmektedir. Borç yükü o kadar ciddi seviyelere ulaşmıştır ki, kanun yapıcılara biraz daha fazla zaman kazandıran ve üzerindeki baskıları geçici olarak azaltan son önlemlere rağmen İtalya, İspanya ya da Fransa gibi büyük Euro Bölgesi ekonomilerine yayılması olasıdır. Zayıf ekonomik büyüme, AB’de vergi gelirlerinin beklenenden daha düşük kalmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucunda ise kamu sektörü açıkları planlanan bütçeden daha yüksek seviyelerde gerçekleşmektedir. Euro bölgesi borç krizinin çözümünde Avrupa Merkez Bankası’na büyük görevler düşmektedir. Avrupa Merkez Bankası 2011 yılının ikinci yarısından itibaren gerek sorunlu ülkelerin borçlanma maliyetlerini düşürebilmek, gerekse bankaların likidite sıkıntısını giderebilmek amacıyla bono alımlarını hızlandırmış ve bankalara sağladığı likidite imkanlarını genişletmiştir. Genel kanaat Avrupa Merkez Bankası’nın ortak para birimi sistemini kurtaracağı ve yüksek olasılıkla sisteme likidite takviyesi yapmak zorunda kalacağı yönündedir. AB’de kurumsal yönetim ile ilgili reform programının uygulanmaya başlanmasıyla, Avrupa Merkez Bankası finansman problemi olan ülkelere artan oranda destek verme konusunda kendini daha rahat hissedebilecektir. Banka, yine bu kapsamda, yatırımcıların ağır borç yükü taşıyan ülkelerin ödeme kabiliyeti hakkında güvensizliğe kapılmalarını önlemek hedefiyle, Para ve Sermaye Piyasaları Programı’nın ölçeğini de genişletebilecektir. Sayfa 17 2011 yılında belirginlik kazanan gelişen ve gelişmiş ekonomilerin büyüme ve enflasyon oranları arasındaki ayrışmanın 2012’de de devam etmesi beklenmektedir. TSKB GYO Faaliyet Raporu 2011 Sayfa 18 Sunuş Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Görünüm – 2012 Beklentileri IMF ve diğer tahminlerin ışığında, global büyümenin önümüzdeki yıl %4’ün altına inmesi beklenmektedir. arasında, bütçe uygulamaları kapsamında yaşanan gerilim ekonomik faaliyetin üzerinde baskı yaratmaktadır. İkinci dip durgunluğun yaşanması tehdidi, her ne kadar ana senaryonun bir parçası olmasa da, mevcut zorlu global koşullarda gerçekleşme olasılığı her geçen gün artmaktadır. Avrupa borç krizi ve ABD’de hane halkı gelirindeki zayıf büyüme nedeniyle, ABD’nin ekonomik büyümesinin 2011 yılı dördüncü çeyreği ile 2012 yılının ikinci çeyreği arasında %1’e gerileyeceği öngörülmektedir. Daha da kötüsü, Kongre’nin karar verme sürecinde ortaya çıkması olası tıkanmalar veya Avrupa’da krizin derinleşmesi, ABD ekonomisinin yeniden durgunluğa sürüklenmesine neden olabilecektir. Ağırlaşan kriz ortamı global ekonomideki yavaşlamayı daha da artıracaktır. IMF ve diğer tahminlerin ışığında global büyümenin önümüzdeki yıl %4’ün altına inmesi beklenmektedir. İkinci dip durgunluğun yaşanması tehdidi, her ne kadar ana senaryonun bir parçası olmasa da, mevcut zorlu global koşullarda gerçekleşme olasılığı her geçen gün artmaktadır. ABD: 2012 yılının ilk yarısında yavaşlama beklentisi 2011 yılında düşen petrol fiyatları ve Japonya’da üretim ve tedarik zincirlerindeki normalleşme ABD ekonomisinde pozitif bir hava yaratmıştır. Ekonomik veriler kademeli olarak yükselirken; üçüncü çeyrekte GSYİH %2,5 büyüme göstermiştir. Ancak, bu parlak sonuçların etkisi ne yazık ki birkaç hafta sürmüş, şiddeti artan Avrupa borç krizi, tüketici ve iş dünyasının güvenine darbe indirirken ABD’de büyümenin yeniden yavaşlamasına neden olmuştur. Diğer taraftan Obama yönetimi ile Kongre Hız kaybeden global ekonomiye rağmen gelişen ve gelişmiş ülkelerin büyüme oranları arasındaki fark, 2012’de de yüksek kalmaya devam edecektir. Gelişmekte olan ekonomilerin 2012’de %4’ler civarında bir büyüme elde etmesi beklenmektedir. Bu oran, iç tüketime bağlı modellere geçişin hız kazanması durumunda daha da artacak, gelişmiş ülkelerin ihracatlarındaki düşüşün olumsuz etkilerini kısmen de olsa ortadan kaldıracaktır. Çeyrek Bazında Yıllık Büyüme Oranları (%) 9,7 6,3 5,9 8,1 5,7 12,2 7,0 3,8 3,2 4,2 9,2 10,2 5,9 12,0 8,8 8,2 5,3 2,6 0,9 -2,8 -7,0 -7,8 3-2011 2-2011 1-2011 4-2010 3-2010 2-2010 1-2010 4-2009 3-2009 2-2009 1-2009 4-2008 3-2008 2-2008 1-2008 4-2007 3-2007 2-2007 1-2007 -14,7 4-2006 Gelişmekte olan ekonomilerin 2012’de %4’ler civarında bir büyüme elde etmesi beklenmektedir. 3-2006 %4 Tüm önlemlerin toplam etkisinin 2012 yılında Avrupa’yı durgunluk içine itmesi muhtemel olup, durgunluğun vergi gelirlerini bir kez daha çöküntüye uğratması ve kredi darboğazının özel sektörü önemli oranda sıkıntıya sokması beklenmektedir. TSKB GYO Faaliyet Raporu 2011 Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde beklentilerin üzerinde %8,2 büyüyerek global arenada en hızlı büyüyen ikinci ekonomi olmuştur. Son yıllarda dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olan Türkiye’nin, 2011 yılında da %8’i aştığı tahmin edilen GSYİH artışı ile sürdürülebilir büyüme performansını devam ettirdiği gözlenmektedir. Güçlü özel tüketim ve yatırım harcamaları 2011 yılında da büyümenin temel dinamikleri olmayı sürdürmüştür. 2011 yılında Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa’da devam eden borç krizi ile Türkiye açısından potansiyel bir alternatif pazar olan Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler ülkemizin ihracat performansını olumsuz yönde etkileyen faktörler olmuştur. Yıl genelinde uygulanan ekonomiyi soğutmaya yönelik önlemlere rağmen, hızlı büyüme üçüncü çeyrekte de sürmüştür. İç talebi kontrol altına almayı hedefleyen kredi artış hızını sınırlamaya yönelik politikalar; ekonomik faaliyetteki yavaşlama ile birlikte, ithalat artışının da ivme kaybetmesine neden olmuştur. Aynı dönemde TCMB’nin fiyat istikrarının yanında finansal istikrarı da gözeten proaktif para ve kur politikaları, yurt dışı piyasalardaki dalgalanmaların yurt içi piyasalara daha düşük şiddette yansımasına neden olmuştur. Enflasyonda yükselme eğilimi görülmektedir. 2011 yılı Aralık ayında TÜFE bir önceki yılın Aralık ayına göre %10,45 artış kaydetmiştir. Enflasyondaki artışın en önemli nedenleri, Türk Lirası’nın değer kaybı ve alkollü içecekler ile tütün grubunda artan vergileri de kapsayan fiyat artışları olmuştur. 2010 yılı Aralık ayında %8,87 olan ÜFE enflasyonu ise 2011 yılının sonunda %13,33’e yükselmiştir. Enflasyondaki yükselme eğilimine karşı, bütçe açığı ve işsizlikte önemli oranda gerileme kaydedilmiştir. Sunuş Cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinin en önemli risk unsurlarından biridir. TCMB tarafından açıklanan ödemeler dengesi istatistiklerine göre, 2011 yılı Ekim ayında cari işlemler açığı 78,6 milyar dolara yükselmiş. Türk Lirası’nın önemli oranda değer kaybettiği üçüncü ve dördüncü çeyrekte TL faiz oranlarında artış gözlenmiştir. Cari işlemler açığının bu denli yüksek oranda artmasının en temel nedeni, dış ticaret açığında yaşanan büyüme olmuştur. OECD iktisatçıları, önümüzdeki 5 yıllık dönemde Türkiye ekonomisini en hızlı büyüyecek ekonomilerden biri olarak göstermektedir. Kamu borç dinamiklerinin sağlamlığı, bankacılık sektörünün güçlü olması, hane halkı borcunun düşüklüğü ve yapısal reformların sürdürülmesi; küresel yatırımcılara ve yurt içi piyasalara güven vererek risk primlerinin düşürülmesini, yatırımların ve harcamaların artmasını sağlamaktadır. 2012 yılında küresel konjonktürün tahmin edildiği gibi olumsuz seyretmesi durumunda, dışa açık bir ekonomi olan Türkiye’nin bu durumdan etkilenmesi ve ekonomik büyüme hızının bir miktar gerilemesi beklenmektedir. Sayfa 19 %8 Son yıllarda dünyada en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olan Türkiye’nin, 2011 yılında da %8’i aştığı tahmin edilen GSYİH artışı ile sürdürülebilir büyüme performansını devam ettirdiği gözlenmektedir.