_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date 02.07.2016 Yayınlanma Tarihi / The Published Date 10.09.2016 Ar. Gör. Harun ÖZEL Sütçü Imam Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri [email protected] KUR‘ÂN’DA SECİ‘ Öz Lafızları güzelleştirmeye yönelik edebî sanatlardan olan seci‘ üslûbu, Câhiliye döneminden bil itibar yirminci asra kadar Arap toplumunda ve edebiyatında önemli bir yer işgal etmiş olup kâhinlerin sözlerinde, hitâbelerde, duâlarda, atasözlerinde, hikmetli sözlerde, mektuplarda, makâmât türü sözlerde, tercümelerde, tarihi metinlerde ve Hz. Peygamber’in sözlerinde kullanılmıştır. Ancak edebî esere güzellik katan bu seci‘ üslûbunun Kur’ân’da varlığı tartışılmış ve farklı zamanlarda değişik müellifler tarafından bu konuda farklı görüşler ve deliller ileri sürülmüştür. Bu makalede; seci‘in kısımları ve konu ile ilgili görüş belirtmiş belâgatçıların görüşleri, delilleri ve bunlardan çıkarılacak sonuçlar temel alınarak konu işlenmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Fâsıla, Kur’ân, Üslûb, Nesir, Kâhin, Seci‘. Kur‘Ân’da Seci SECİ IN QURAN Abstract Seci’ style, which is one of the literary arts aimed at embellish the wordings, had an important place in Arabic society and literature from jahiliyyah period to twentieth century and was used in soothsayers’ statements, homilies, prayers, proverbs, erudite speeches, letters, tales, translations, historical texts and Prophet’s speeches as well. However, it’s discussed of being of Seci’ style, which adds beauty to literary work, in Qur’an and submitted different opinions and evidences at varied times on this subject by different writers. In this article, it’s tried to explain the subject as based on parts of seci and scholars’ opinions, evidences and deduction about the subject. Keywords: Interruption, Qur’an, Prose, Soothsayer, Seci’. Giriş Câhiliye döneminden beri bilinmekte olan seci‘ terimi, günümüze kadar her hangi bir anlam değişikliğine uğramamıştır. Lafızları güzelleştirmeye yönelik edebî/bediî sanatlardan olan seci‘ üslûbu Câhiliye ve ilk dönem İslâm devirlerinde özellikle hitâbe, vasiyet, hikmetli sözler ve dokunaklı öğütler (hikemiyat, mevâiz), zarif sözler (nevâdir) vb. edebî türlerin vazgeçilmez bir unsuru olmuştur.1 Evs b. Hârise’nin oğluna yaptığı2 vasiyetinde3 ve Kus b. Sâide’nin Ukâz panayırında irat ettiği ve bir peygamberin gelme vaktinin yaklaştığını haber verdiği meşhur hutbesinde görüldüğü gibi, Câhiliye döneminde seci‘ genellikle zorlama ve yapmacıktan uzak, tabiî bir şekilde gerçekleştiriliyordu.4 Kâhinlerle ilgili olarak ise; onların cinlerle ve ehil ruhlarla irtibatlı olduklarına ve sihirsel güçlere sahip olduklarına dâir genel bir inanış vardı. Kâhinler seci‘yi kötülükleri uzaklaştırma, düşmanları lanetleme ve gelecekten haber verme gibi putperestlikle ilgili bir takım kötü amaçları yerine getirmek için kullanıyorlardı.5 Bu sebeple kâhinlerin seci‘li sözlerinde zorlama ve sunîlik mevcuttu.6 Nitekim zorlama ve sûnîlik ihtivâ eden seci‘li sözlerle konuşan bir sahâbîyi Rasûl-i Ekrem bu konuşmasından menetmişti.7 İslâm’ın ilk dönemlerinde ortaya çıkan yalancı peygamberlerin seci‘li sözlerinde de bu tür zorlamalar görülmekteydi. Abbâsîler dönemine gelindiğinde ise, iyice yaygınlaşan seci‘ üslûbu IV./X. yüzyılın ortalarına kadar tabiîliğini koruyabilmiştir.8 Hatta bu dönemde seci‘ olgusunun yaygınlaşması, dilsel sözlüklerde kelimeleri gruplandırmaya yarayan (kelimeleri asıl son harflerine göre düzenleme) kâfiye İsmail Durmuş, “Seci”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), (İstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı, 2009), c. XXXVI, s. 273. 2 .. واعلم أن القبر خير من الفقر، والتجلد وال التبلد، والعتاب قبل العقاب، المنية وال الدنية: يا مالك 3 Abdulfettâh Feyyûd Besyûnî, ‘İmu’l-Bedî‘ Dirâse Târihiye ve Fenniyye li Usûli’l-Belâga ve Mesâili’l-Bedî‘, (2. bs., Kahire: Muessetu’l-Muhtâr, 1418/1998), s. 306. 4 Durmuş, XXXVI, 273; Besyûnî, s. 306. 5 Devine Stewart, es-Seci‘ fi’l-Kur’ân, (çev. İbrâhim ‘Avaz, Kahire: Mektebetu Zehrâ-i’ş-Şark, 1998), s.9. 6 Kâhinlerin seci‘li sözlerine örnek: * والغمر والبرض، والسماء واألرض * والقرض والفرضbk. Kitâbu’s-Sınâ‘ateyn, s. 261. 7 er-Rummânî, el-Hattâbî, ‘Abdulkâhir el-Curcânî, Selâsu Resâ’il fî İ‘câzi’l-Kur’ân, (thk. Muhammed Halefullah ve Muhammed Zeğlûl Selâm, Mısır: Dâru’l-Me‘ârf, 1707), s. 187; Durmuş, XXXVI, 273. 8 Durmuş, XXXVI, 273. 1 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 605 Kur‘Ân’da Seci sistemini9 icat etmeye iten sebeplerden biri olmuştur.10 Bu dönemden itibaren bir taraftan ana dili Arapça olmayan Müslüman unsurların Araplarla karşılaşması neticesinde dil selîkasının bozulması, diğer taraftan lafzî sanatları kelime oyunu haline dönüştüren aşırılık sonucunda sunî seci‘ler hâkim olmaya başlamıştır. Bununla birlikte edebî nesir yazarları arasında seci‘yi çok kullandığı halde tabiîliğini bozmayanlar da olmuştur. Bunların başında Ebu İshak es-Sâbî (ö. 384/994) ve Ebu’l-Fazl İbnu’l-‘Amîd (ö. 360/970) gelmektedir. ‘Abdulhamîd b. Yahyâ (ö. 132/750), İbnu’l-Mukaffa‘ (ö. 140/757), Câhiz (ö. 255/869) gibi müelliflerin nesirlerinde ise seci‘ azdır.11 1. Seci‘ (’)السَّجْ عin Sözlük ve Terim Anlamı Sözlükte seci‘ “güvercin, kumru vb. kuşların sonlarda aynı ses öğesini tekrar ederek ötmesi,12 dişi devenin tek düze ve uzun sesler çıkararak inlemesi,13 iki şeyin doğrulup düzgünleşerek birbirine denk ve benzer hale gelmesi,14 kasdetmek/yönelmek15” anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise seci‘: “Kulağa hoş gelmesi ve güzel tını vermesi için16 daha çok nesir halindeki metinlerde ifade bölüklerinin (fıkra) sonlarının aynı kâfiye17 veya aynı vezinde ya da her ikisinin de aynı olması” diye tanımlanır. Nesirde seci‘ şiirdeki kâfiyeye karşılık gelmektedir.18 Seci‘in şartlarına geçmeden önce, seci‘ aynı harflerin tekrarı ile olduğu gibi mahreç veya sıfat bakımından birbirine yakın olan harflerin tekrarıyla da olabileceği bilinmelidir. Nitekim Fatiha sûresinin seci‘ sistemi nûn ve mîm harfleri üzerine kurulmuştur.19 Kâfiye sistemini ilk defa bulan İshâk b. İbrâhîm el-Fârâbî’dir. Ahmed Muhammed el-Ma‘tûk, Uslûbu’s-Seci‘ ve Mevkıfu’l-Bakillânî mine’s-Seci‘ fi’l-Kur’ân Dirâseten Nazariyyeten Tahlîliyyeh ve Ru’yeten Nakdiyyeh, (Riyad: ed-Dâre, 1993), s. 121. 11 Durmuş, XXXVI, 273 12 Nusrettin Bolelli, Belâgat (Beyân-Me‘ânî-Bedî‘ İlimleri) Arap Edebiyatı, (İstanbul: M. Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2011), s. 447; Eymen Emîn ‘Abdulganî, el-Kâfî fi’l-Belâga, (Kâhire: Dâru’t-Tevfîkiyye li’t-Turâs, 2011), s. 193; Mecma‘u’l-Lugati’l-‘Arabiyye bi’l-Kâhire (Mustafâ, İbrâhîm v.dğr.), el-Mu‘cemu’l-Vasît, Dâru’d-Da‘vah, tsz. s. 417; Ebu’l-Hasan ‘Ali b. İsmâîl b. Seyyide el-Mursî, el-Muhkem ve’l-Muhîtu’l-‘Azam, (1. bs., thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1421/2000), I, 297. 13 Ahmed Mustafa el-Merâğî, ‘Ulûmu’l-Belâga el-Meânî ve’l-Beyân ve’l-Bedî‘, (3. bs., Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l‘İlmiyye, 1414/1993), s. 360; Durmuş, XXXVI, 273; ‘Abdulganî, s. 193; Yahyâ b. Hamza el-‘Alevî, et-Tırâzu’lMutedammin li-Esrâri’l-Belâga ve ‘Ulûmu Hakâiki’l-İ‘câz, (1. bs., Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Unsuriyye, 1423/2002), s. 12; Mecma‘u’l-Lugati’l-‘Arabiyye, 417; el-Mursî, I, 297. 14 Durmuş, XXXVI, 273; ‘Abdulganî, s. 193; el-Mursî, I, 297. 15 Mecma‘u’l-Lugati’l-‘Arabiyye, 417; el-Mursî, I, 297. 16 ‘Abdulganî, s. 193. 17 Ziyâuddîn İbnu’l-Esîr, el-Meselu’s-Sa‘îr fî Edebi’l-Kâtib ve’ş-Şâ‘ir, (thk. Muhammed Muhyiddîn ‘Abdulhamîd, Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Asriyye, 1995), I, 297; Hatîb el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, (thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1430/2009) s. 106; Hatîb el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, (1. bs., thk. Muhammed ‘Ali Beyzâvî, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1424/2003) s. 296; el-Merâğî, s. 360; Abdulcevvâd Muhammed Tabak, Dirâse Belâgiyye fi’s-Sec‘ ve’l-Fâsileti’l-Kur’âniyye, (Mısır: Dâru’l-Erkâm, 1993), s. 24; et-Teftâzânî, s. 453; el-‘Useymîn, s. 368; İbn Sinân el-Hafâcî, Sırru’l-Fesâha, (1. bs., Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1402/1982), s. 171; es-Seyyid Ahmed el-Hâşimî, Cevâhiru’l-Belâga fi’l-Me‘ânî ve’l-Beyân ve’l-Bedî‘, (İskenderiye: Dâr İbn Haldûn, tsz.), s. 336; Mar’î b. Yusuf el-Hanbelî, el-Kavlu’l-Bedî‘ fî ‘İlmi’l-Bedî‘, (thk. Muhammed b. ‘Ali es-Sâmil, Riyad: Dâru Kunûzi İşbîliyye li’n-Neşr ve’t-Tevzî‘, 1425/2004), s. 85; Fehd b. ‘Abdullah el-Ceyşî, Reyyu’z-Zam‘ân fî Beyâni’l-Kur’ân, (tsz.), s. 99; ‘Adulmuteâl es-Sa‘îdî, Bugyatu’l-Îzâh li-Telhîsi’l-Miftâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, (Mektebetu’l-Âdâb, 1426/2005), IV, 653; el-‘Alevî, III, 12. 18 Besyûnî, s. 296; el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; es-Sa‘îdî, IV, 654; el-‘Alevî, III, 12. 19 Durmuş, XXXVI, 274. 9 10 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 606 Kur‘Ân’da Seci 2. Seci‘nin Şartları İlgili eserleri incelediğimizde mükemmel bir seci‘ için yedi şartın belirlenmiş olduğu görülmektedir. Bu şartları şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Tabiîlik: Güzel seci‘nin şartlarının başında tabiîlik geldiğinden seci‘li kelimelerin sunîlik ve zorlamadan uzak, kendi seyrinde yerine oturmuş olması oldukça önemlidir.20 Seci‘ her hangi bir zorlama olmaksızın tabiî olarak gerçekleştirildiğinde, kulağa hoş geldiği ve kelamı güzelleştirdiği için övülmüştür. Fakat zorlama olması durumunda ise sözlerin anlamlarında kapalılık olduğu gerekçesiyle çirkin kabul edilmiştir.21 2. Geniş Anlamlı ve Hoş Tınılı Lafızların Tercih Edilmesi ve Uyum İçinde Dizilmesi: Lafızların anlam bakımından geniş ve güzel, tınısı hoş olan kelimelerden seçilmesi22 ve mükemmele yakın bir âhenk içinde dizilerek terkip edilmesi,23 seci‘nin en önemli şartlarından bir diğeridir. 3. Lafzın Manaya Tabi Olması: Seci‘in bizzat amaç değil anlamı güzel bir lafız kalıbı içinde sunmayı hedefleyen bir araç olması. Bu sebeple lafızların mânalara tabi olması.24 4. Faydasız Tekrar Olmaması: Faydasız tekrar olmaması için25 peş peşe gelen iki seci‘li ifadenin aynı anlama gelecek biçimde birbirinin tekrarı olmaması da güzel seci‘in şartlarından kabul edilmiştir.26 Ancak birbirini izleyen iki seci‘ cümlesinde; ikincisi birinciyi pekiştirir ve anlamını daha çok açıklar nitelikteyse bu, ıtnâb çeşidi olarak belâgî bir güzellik kabul edilmiştir. Bu tür, Kur’ân’da çok rastlanan üslup özelliklerinden biridir. Fakat ikinci seci‘ birinciye bir fayda sağlamayıp kuru tekrardan ibaretse gereksiz uzatma olduğundan hoş karşılanmamıştır.27 5. Orta Yollu Olmak: Seci‘de itidali muhafaza etmek, aşırılığa kaçarak bıktırmamak, Kur’ân’da olduğu gibi sözleri bazen seci‘li, bazen de seci‘siz olarak sürdürmek de seci‘in edebî vasfını muhafaza etme hususunda önemli bir şarttır.28 6. Seci‘ İle Bâtıl Bir Şey Kastedilmemesi: Seci‘ ile batıl bir şey kastedildiği zaman şüphesiz bu çirkin kabul edilmiştir.29 Cenin hadisinde; aldığı cezaya itiraz eden velinin gurre ve diyet cezasını düşürmek için seci‘li ifadeyle batıl bir şeye başvurması, Hz. Peygamberin eleştirisine maruz kalmasına sebep olmuştur.30 İbnu’l-Esîr, I, 198; Durmuş, XXXVI, 274; Besyûnî, s. 297. el-‘Useymîn, s. 368. 22 el-Merâğî, s. 360; Durmuş, XXXVI, 274; Tabak, s. 55; el-‘Alevî, III, 13. 23 Benî ‘Atâ, s. 7; Durmuş, XXXVI, 274; Besyûnî, s. 298; el-Merâğî, s. 361; Tabak, s. 55; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 262; el‘Alevî, III, 13. 24 İbnu’l-Esîr, I, 200; Benî ‘Atâ, s. 7-8; el-Ma‘tûk, s. 109; et-Teftâzânî, s. 454; Besyûnî, s. 298; el-Merâğî, s. 360; Tabak, s. 55; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 262; el-‘Alevî, III, 13. 25 Benî ‘Atâ, s. 8; el-Merâğî, s. 361; el-‘Alevî, III, 14. 26 İbnu’l-Esîr, I, 200; el-Ma’tûk, s. 110; Benî ‘Atâ, s. 8; et-Teftâzânî, s. 454; Besyûnî, s. 298; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; el-Merâğî, s. 361; Tabak, s. 56; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 262; es-Sa‘îdî, IV, 654; el-‘Alevî, III, 14. 27 Besyûnî, s. 299; Durmuş, XXXVI, 274. 28 el-‘Alevî, III, 16-17; Durmuş, XXXVI, 274; Benî ‘Atâ, s. 8. 29 Muhammed b. Sâlih el-‘Useymîn, Şerhu’l-Belâga min Kitâbi Kavâ‘idi’l-Lugati’l-‘Arabiyye, (Riyad: Mu’essetu’şŞeyh Muhammed b. Sâlih el-‘Useymîn el-Hayriyye, 1434/2013), s. 369. 30 Ahmed b. Hanbel, el-Musnedu’l-Câmi‘, (1. bs., thk. Mahmûd Muhammed Halîl, Beyrut: Dâru’l-Cîl li’t-Tıbâa ve’nNeşr ve’t-Tevzî‘, 1413/1993) XVII, s. 362; el-Bakıllânî, 74-75; er-Rummânî v.dğr., s. 187; Tabak, s. 51. 20 21 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 607 Kur‘Ân’da Seci 7. Bölüm Sonlarının Sükûn ve Vakıfla Okunması: Seci‘li bir sözde bölüm sonlarının sükûn ve vakıf ile okunması gerekir.31 Aksi durumda farklı i‘rab harekeleri seci‘yi bozabilir.32 Bu şartları ihtiva eden seci‘li sözler; gönüllere ve zihinlere işler, büyü etkisi yapar, ahengiyle kulaklara huzur, ruhlara coşku verir.33 Örneğin, َوأَنتَ حِ ٌّل بِ َهذَا ْالبَ َل ِد الأ ُ ْق ِس ُم بِ َهذَا ْالبَ َل ِد سانَ فِي َكبَد َ اإلن ِ لَقَ ْد َخلَ ْقنَا ََو َوالِد َو َما َولَد “Hayır, bu beldeye kasem ederim ki. Ve sen, bu beldede ikâmet ediyorsun. Ve babaya ve doğan çocuğa andolsun. Andolsun ki Biz insanı, meşakkat içinde yarattık.”34 ْ “” ْال َب َلد, “َ”ولَد, Bu örnekte; her âyet sonunda yer alan “”ال َبلَد, َ “ ” َك َبدkelimelerinde kulağa hoş gelen seci‘in, dal’in tekrarıyla olduğunu görmekteyiz. Kişi bunları okuyunca veya dinleyince her fâsılanın kendine mahsus bir mûsikîsinin bulunduğunu; âyetlerdeki kelime dizelerinin mûsikî üslûbuyla tam bir âhenk içinde olduğunu görecektir. 3. Seci‘nin Kısımları 3.1. Bölümlerinin Uzunluğu ve Kısalığı Açısından Seci‘in Kısımları Bölümlerinin uzunluğu bakımından eşit veya farklı oluşuna göre seci‘ beş kısma ayrılmaktadır. Bunlar: a) Bölümleri Bir Birine Eşit ve Denk Olan: En güzel seci‘li söz; bölümleri birbirine eşit ve denk olandır.35 Bu da genellikle bölümleri kısa olan seci‘de bulunur. Vâkia sûresinin 28, 29 ve 30. âyetlerinde ve âdiyât sûresinin ilk beş âyetinde yer alan seci‘de her bölüm, ikişer kelimeden oluşarak bölümler arasında eşitlik ve denklik bulunduğu için seci‘in bu kısmına girmektedir. َ فِي ِسدْر َم ْخضُود * َو ط ْلح َم ْنضُود * َوظِ ٍّل َم ْمدُود “Düzgün kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları, uzamış gölgeler”.36 ت قَدْ ًحا ِ ور َيا ِ َو ْال َعا ِد َيا َ ت ِ ض ْب ًحا * فَ ْال ُم İbn Hicce, II, 411; Durmuş, XXXVI, 273; ‘Abdul‘azîm İbrâhîm Muhammed el-Mut‘inî, Hasâisu’t-Ta‘bîri’l-Kur’ânî ve Simâtuhu’l-Belâgiyye, (Mektebetu Vehbe, 1413/1992), I, 219. 31 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, 2009: XXXVI, 274; el-Hanbelî, s. 88; Besyûnî, s. 303; elMerâğî, s. 362; ‘Atîk, s. 223. 32 ‘Atîk, s. 223; Durmuş, XXXVI, 274; es-Sa‘îdî, IV, 657. 33 Durmuş, XXXVI, 274. 34 Beled, 90/1-5. 35 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, 2009: XXXVI, 274; el-Hâşimî, s. 326; el-Hanbelî, s. 87; Mâlik Muhammed Cemâl Benî ‘Atâ,“es-Seci‘ fî ‘Asri’l-Câhilî”, (Doktora Tezi, Ürdün Mu’ta Üniv., 2011), s. 7; etTeftâzânî, el-Mutavvel, (thk. Bosnavî el-Hâc Muharrem Efendi, İstanbul: Muharrem Efendi Matbaası 1893), s. 454; Besyûnî, s. 305; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 297; el-Merâğî, s. 362; Tabak, s. 70; Celâleddîn es-Suyûtî, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, (thk. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm, el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-‘Âmmeh li’l-Kitâb, 1394/1974), III, 358; Bedru’d-dîn ez-Zerkeşi, el-Burhân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, (thk. Ebu’l-Fadl İbrâhîm, Beyrut: Dâru’l-Ma‘rife,1376/1957), I, 77; ‘Abdurrahmân b. Hasan Habenneke el-Meydânî, el-Belâgatu’l-‘Arabiyye, (1. bs., Dimeşk: Dâru’l-Kalem, 1416/1996), II, 509; ‘Abdul‘azîz ‘Atîk, ‘İlmu’l-Bedî‘, (Beyrut: Dâru’n-Nehdati’l-‘Arabiyye, tsz.) s. 220; es-Sa‘îdî, IV, 655; el-‘Alevî, III, 15. 36 Vâkıa, 56/28-30. 30 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 608 Kur‘Ân’da Seci ص ْب ًحا * فَأَث َ ْرنَ ِب ِه نَ ْق ًعا ِ ِيرا ُ ت َ فَ ْال ُمغ ْ س طنَ ِب ِه َج ْم ًعا َ فَ َو “Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin olsun ki…”.37 Yine Duhâ sûresinde 9 ve 10. Âyetlerinde meydana gelen seci‘de, her iki bölüm de gerek kelime gerekse harf bakımından aynı sayıda olduğu için bölümler arasında tam bir eşitlik ve denklik söz konusudur. ِيم فَال ت َ ْق َه ْر * َوأ َ َّما السَّائِ َل فَال ت َ ْن َه ْر َ فَأ َ َّما ْال َيت “Öyleyse yetimi sakın ezme, el açıp isteyeni de sakın azarlama”.38 b) İkinci Fıkrası Birincisinden Az Uzun Olan: Seci’nin bu türü de güzeldir.39 Örneğin, Necm sûresinin bir ve ikinci âyetlerinde olan seci‘, bu türdendir: صاحِ بُ ُك ْم َو َما غ ََو ٰى َ َوالنَّجْ ِم ِإذَا ه ََو ٰى * َما َ ض َّل “Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı”.40 c) Üçüncü Fıkrası Bir ve İkincisinden Az Uzun Olan: Seci‘nin bu türü de makbul sayılmıştır.41 Bu kısma, Hâkka sûresinin 30, 31 ve 32. âyetlerinde vâki‘ olan seci‘ örnek olarak gösterilebilir: ُ صلُّوهُ * ث ُ َّم فِي س ِْل ِسلَة ذَ ْر ُس ْبعُونَ ذ َِراعًا فَا ْسلُ ُكوه َ ع َها َ يم َ ُِخذُوهُ فَغُلُّوهُ * ث ُ َّم ْال َجح “Onu yakalayın da, (ellerini boynuna bağlayın); sonra alevli ateşe atın onu; sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun”.42 Asr sûresinde seci‘in ikinci ve üçüncü nevi birleşmiştir.43 *صب ِْر ِ صا ِل َحا ْ ََو ْالع َّ ص ْوا بِال َّ عمِ لُوا ال َ سانَ لَفِي ُخسْر * إِ َّال الَّذِينَ آ َمنُوا َو َ اإل ْن َ ق َوت ََوا َ ت َوت ََوا ِ ٍّ ص ْوا بِ ْال َح ِ ص ِر * إِ َّن Asra Yemin olsun. Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır. Ancak iman edenler, sâlih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.44 d) Seci‘li İfadenin İkinci Fıkrası Birinciden Az Kısa Olan: Seci‘nin bu türü de beğenilmiştir,45 Fil sûresinin seci‘ düzeni bu kısma göredir. ضلِيل ْ َ ب ْالفِي ِل * أَلَ ْم َيجْ َع ْل َك ْيدَ ُه ْم فِي ت ْ َ ْف فَ َع َل َربُّكَ ِبأ ِ ص َحا َ أَلَ ْم ت ََر َكي ‘Âdiyât, 100/1-5. Duhâ, 93/9-10. 39 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXXVI, 274; el-Hâşimî, s. 327; el-Hanbelî, s. 87-88; Benî ‘Atâ, s. 7; et-Teftâzânî, s. 454; Besyûnî, s. 305; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; el-Merâğî, s. 362; Tabak, s. 70; ez-Zerkeşî, I, 77; el-Meydânî, II, 510; ‘Atîk, s. 220; es-Sa‘îdî, IV, 654. 40 Necm, 53/1-2. 41 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXXVI, 274; el-Hâşimî, s. 327; el-Hanbelî, s. 88; Benî ‘Atâ, s. 7; Besyûnî, s. 305; el-Merâğî, s. 362; Tabak, s. 70; ez-Zerkeşî, I, 77; ‘Atîk, s. 221; es-Sa‘îdî, IV, 655. 42 Hâkka, 69/30-31-32. 43 el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 297; es-Sa‘îdî, IV, 655. 44 Asr, 103/1-3. 45 Besyûnî, s. 305; Durmuş, XXVI, 274; Tabak, s. 71. 37 38 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 609 Kur‘Ân’da Seci “Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi? Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?”. 46 e) İkinci Fıkrası Birincisinden Çok Uzun veya Çok Kısa Olan: Seci‘in bu türü güzel kabul edilmemiştir. 47 Zira ikinci fıkrasının çok uzun olması durumunda aynı kafiyeyi taşıyan fasıla uzakta kalacağından ses armonisi bozulup işitme zevki ortadan kalkmaktadır. Çok kısa olması durumunda ise uzun bir bölümün ardından dengesiz ve beklenmedik, güdük bir bölümün gelmesi hoş karşılanmamaktadır.48 3.2. Uzunluk ve Kısalık Açısından Seci‘nin Kısımları el-‘Askerî (ö. 395/1005) ve İbnu’l-Esîr (ö. 638/1240) seci‘yi bölümlerinin uzunluğukısalığı açısından kısa ve uzun olmak üzere başlıca iki kısma ayırmışlardır,49 fakat el-Kazvînî (ö. 682/1283) ve ez-Zerkeşî (ö. 794/1392) bunlara orta seci‘yi de ilave ederek50 seci‘yi; kısa, orta ve uzun olmak üzere üç kısımda ele almışlardır.51 3.2.1. Kısa Seci‘ ve Örnekleri Yaklaşık olarak her bölümdeki kelime sayısı, iki ile dört arasında olan seci‘, kısa seci‘dir.52 Seci‘nin bu kısmının kullanımı nadir olup, çok kısa ve az rastlanılan lafızlarla oluşturulduğu için üslup açısından en zor olandır. Öte yandan kısa ve daha akıcı lafızlardan oluştuğu için gönülleri coşturan ve insana dinleme zevki veren de bu kısımdır. İbn Hicce “Seci‘nin bölümlerinin en kısa lafızlardan oluşması onu söyleyenin edebî gücünü göstermektedir” der. Kısa seci‘nin en güzeli, bölümlerinin her biri ikişer lafızdan oluşandır.53 Aşağıda Müddessir, Murselât ve Şems sûrelerinden verdiğimiz örneklerde seci‘nin her bölümü ikişer kelimeden oluşmuş ve muhteşem bir dinleme zevki sunulmuştur. َ َ َو َربَّكَ فَ َكبِ ٍّْر * َوثِ َيا َبكَ ف, َيا أَيُّ َها ْال ُمدَّثِ ٍّ ُر * قُ ْم فَأَنذ ِْر ط ٍِّه ْر “Ey bürünüp sarınan (rasûlüm)!, Kalk ve (insanları) uyar, sadece Rabbini büyük tanı, elbiseni tertemiz tut”.54 صفًا ِ اصفَا ِ سال ْ ع َ ت ِ ت ع ُْرفًا * فَا ْل َع َ َو ْال ُم ْر “Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere, şiddetle eserek (zararları) savurup atanlara”.55 َّ َوال ض َحاهَا * َو ْالقَ َم ِر ِإذَا ت َالهَا ُ ش ْم ِس َو “Güneşe ve kuşluk vaktinde ki aydınlığa, güneşi takip ettiğinde aya yemin olsun”.56 Fîl, 105/1-2. el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXVI, 274; el-Hâşimî, s. 327; Stewart, s. 44; Besyûnî, s. 305; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 297; el-Merâğî, s. 362; Tabak, s. 71; ‘Atîk, s. 221; es-Sa‘îdî, IV, 655. 48 el-Hanbelî, s. 88; Benî ‘Atâ, s. 7; Besyûnî, s. 305-306; Durmuş, XXVI, 274; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 297; ‘Atîk, s. 221; es-Sa‘îdî, IV, 655-656. 49 el-Ma‘tûk, s. 107. 50 el-Ma‘tûk, s. 107; ez-Zerkeşî, I, 78. 51 Stewart, s. 50-51; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 297; eZerkeşî, s. 65; el-Merâğî, s. 361-362; ez-Zerkeşî, I, 78; el-Meydânî, II, 509; es-Sa‘îdî, IV, 656. 52 Stewart, s. 51; Durmuş, XXXVI, 274; Besyûnî, s. 305; ‘Atîk, s. 221. 53 el-Ma‘tûk, s. 108. 54 Müddessir, 74/1-4. 55 Mürselât, 77/1-2. 46 47 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 610 Kur‘Ân’da Seci Ayrıca Kus b. Sâ‘ide el-‘İyâdî’nin ‘Ukaz panayırında irad ettiği etkili ve akıcı hutbesinin de her bölümü ikişer kelimeden oluşan kısa seci‘ tarzında olup aradan yüzyıllar geçmesine rağmen her okunduğunda gönüllere verdiği coşku, heyecan ve edebi zevk taptaze devam etmektedir. حار ت َْزخَر ٌ ونجو ٌم ت َْزهَر* و ِب “Yıldızlar parlar, denizler yükselir…”57 Orta seci‘ye geçmeden önce, şu hususu hatırlatmanın faydalı olduğunu mulâhaza etmekteyiz; genelde belâgat âlimleri kısa seci‘nin iki ile dört arasındaki kelimelerden oluştuğunu ifade etmişlerdir. Fakat Asr sûresinde * سانَ لَفِي ُخسْر ْ َ َو ْالع, yine Rahmân َ اإل ْن ِ ص ِر * إِ َّن sûresinde َعلَّ َم ْالقُ ْرآن َّ örneklerinde görüldüğü üzere, secilerin ilk bölümleri tek kelimeden َ * ُالرحْ َمن oluşmuştur, bu ve diğer örnekler bize seci‘nin bir bölümünün tek kelimeden de oluşabileceğini göstermektedir. Muhtemelen seci‘nin herhangi bir bölümünün tek kelimeden oluşması ender rastlanan bir durum olduğu için, bu husus âlimlerin dikkatinden kaçmıştır. 3.2.2. Orta Seci‘ ve Örnekleri Yaklaşık olarak her bölümdeki kelime sayısı beş ile on arasında olan seci‘, orta seci‘dir.58 عةُ َوانش ََّق ْالقَ َم ُر * َوإِن يَ َر ْواْ آيَةً يُ ْع ِرضُواْ َويَقُولُواْ سِحْ ٌر ُّم ْستَمِ ٌّر ِ َا ْقت ََرب َ ت السَّا “Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı, Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür, derler”.59 3.2.3. Uzun Seci‘ Yaklaşık olarak her bölümdeki kelime sayısı on bir ve daha fazla ise uzun seci‘ kabul edilmiştir.60 ٍّ ِيرا لَّفَش ِْلت ُ ْم َولَتَنَاعَ ْعت ُ ْم فِي اَ َ ْم ِر َولَك َِّن ٍّ إِ ْذ ي ُِري َك ُه ُم ُور ِ علِي ٌم بِذَا ُّ ت ال ً اّللُ فِي َمنَامِ كَ قَلِيالً َولَ ْو أ َ َرا َك ُه ْم َكي َ ُسلَّ َم إِنَّه َ َاّلل ِ صد ٍّ اّللُ أ َ ْم ًرا َكانَ َم ْفعُوالً َوإِلَى ٍّ ي ور ُ اّللِ ت ُ ْر َج ُ ُ اَ ُم ِ َوإِ ْذ ي ُِري ُك ُمو ُه ْم إِ ِذ ْالتَقَ ْيت ُ ْم فِي أ َ ْعيُنِ ُك ْم قَلِيالً َويُقَ ِلٍّلُ ُك ْم فِي أ َ ْعيُنِ ِه ْم ِليَ ْق َ ض “Allah, sana uykuda onları az olarak gösteriyordu. Ve şâyet sana onları çok gösterseydi mutlaka tedirgin olurdunuz ve elbette emir hakkında nizaya (anlaşmazlığa) düşerdiniz. Ve fakat Allah, sizi salim kıldı (selâmete çıkardı). Muhakkak ki Allah, göğüslerde olanı bilendir. Ve yapılması gerekli olan emrin yapılmasını, Allah’ın vukua getirmesi için karşılaştığınız zaman sizin gözlerinizde onları size az gösteriyordu. Ve onların gözlerinde de sizi azaltıyordu. Ve işler (emirler), Allah’a döndürülür.”61 Seci‘de bölümleri oluşturan kelimeler ne kadar az olursa seci‘ o ölçüde güzel olur. Çünkü aynı veya benzer seslere sahip olan fasılaların yakından tekrarı sözün armoni ve müzikalitesini arttırarak kulağa hoş bir ses, ruha huzur, nefse coşku verir. Bu bakımdan en güzel seci‘li söz bölümleri ikişer kelimeden oluşan kısa seci‘ formunda görülür.62 Mürselât, Müddessir, Necm ve Kamer sûrelerinin baş taraflarındaki âyetler bunun örneklerini teşkil eder. Şems, 91/1-2. Ebu’l-Fedâ’ İsmâîl b. ‘Ömer İbnu’l-Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, (Dâru’l-Fikr, 1407/1986), II, 234. 58 Durmuş, XXXVI, 274; Besyûnî, s. 305. 59 Kamer, 54/1-2. 60 ‘Atîk, s. 222; Besyûnî, s. 305. 61 Enfâl, 8/43-44. 62 el-‘Alevî, III, 14. 56 57 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 611 Kur‘Ân’da Seci 3.3. Vezin ve Kâfiye Birliği Açısından Seci‘nin Kısımları Fasılaları arasında vezin ve kâfiye/revî birliğinin bulunup bulunmaması bakımından seci‘ler hâlî, âtıl,63 mütemâsil,64 musarra‘, mütevâzi, mutarraf, müşattar ve murassa‘ kısımlarına ayrılır.65 3.3.1. Hâlî (Süslü) Seci‘ Bölüm sonlarındaki fâsıla kelimeleri, aynı vezinde ve kafiyede ise hâlî seci‘ adı verilir, çünkü vezin ve kafiye birliği söze ekstra bir güzellik katmaktadır.66 Örneğin, َّ فَالَ أ ُ ْق ِس ُم بِال َسق َ ق * َواللَّ ْي ِل َو َما َو ِ َشف “Bundan sonra hayır, şafak vaktine yemin ederim. Ve geceye ve örttüğü şeylere yemin ederim.”67 Bu iki âyette; bölüm sonlarındaki şafak-vesak kelimeleri, vezin bakımından ve kâfiye harfi (kaf) bakımından aynı oldukları için süslü seci‘ olmuştur. 3.3.2. Âtıl (Süssüz/Yalın) Seci‘ Fâsıla kelimeleri arasında kafiye birliği bulunmayıp yalnız vezin birliği varsa âtıl seci‘ adını alır. Örneğin, ٌي َم ْبيُوثَة ْ ار ُق َم ِ َونَ َم ُّ صفُوفَة ٌ * َوعَ َرا ِب “Ve dizilmiş yastıklar ve yayılmış süslü kıymetli halılar vardır.”68 âyetlerindeki “masfûfeh- mebsûseh” kelimeleri gibi. Seci’in bu türü daha tabiî ve rahat olduğundan birçok edip ve yazar tarafından tercih edilmiştir.69 3.3.4. Mütemâsil Seci‘ Mütemâsil seci‘de bölümlerdeki iki ve daha fazla mukabil kelime yalnız aynı vezinde olur. Örneğin, 70 َ الص َرا ِيم ٍّ ِ َاب ْال ُم ْست َ ِبين * َو َهدَ ْينَا ُه َما َ َوآَت َ ْينَا ُه َما ْال ِكت َ ط ْال ُم ْستَق “Her ikisini de (Musa ve Harun) apaçık anlaşılan bir kitabı (Tevrat’ı) verdik. Her ikisini de doğru yola ilettik”.71 Bu âyetlerde “kitâb-sırât”, “müstebîn-müstakîm” lafızlarının vezinleri aynı olup bunlarda “mütemâsil seci‘” sanatı vardır. Diğer bir örnek, Durmuş, XXXVI, 274. Durmuş, XXXVI, 274; es-Suyûtî, III, 356. 65 Takiyyudîn Ebî Bekir ‘Ali b. ‘Abdillâh el-Hamevî İbn Hicce, Hizânetu’l-Edeb ve Gâyetu’l-Ereb, (1. bs., thk. ‘Isâm Şaîtû, Beyrut: Dâru Mektebeti’l-Hilâl, 1987), II, 411; el-Hâşimî, 326-327; el-Merâğî, 361; es-Suyûtî, III, 356. 66 Durmuş, XXXVI, 274. 67 İnşikâk, 84/16-17. 68 Ğâşiye, 88/15-16. 69 Durmuş, XXXVI, 274. 70 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXXVI, 274; el-Hâşimî, s. 328; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 299; ez-Zerkeşî, s. 63; el-Merâğî, s. 363; Tabak, s. 29; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 265; es-Suyûtî, III, 356; ez-Zerkeşi, I, 76. 71 Sâffât, 37/117-118. 63 64 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 612 Kur‘Ân’da Seci ٌي َم ْبيُوثَة ْ ار ُق َم ِ َونَ َم ُّ صفُوفَة ٌ * َوعَ َرا ِب Bu âyette “mesfûfeh-mebsûseh” kelimelerinde mütamâsil seci‘ sanatı vardır. Zîrâ bu kelimeler vezin bakımından aynı olup kâfiye bakımından farklıdırlar, çünkü birinci kelimenin kâfiyesi fâ, ikinci kelimenin kâfiyesi sâ’dır. Burada müennes tâ’sı dikkate alınmaz. 3.3.5. Musarra‘72 Seci‘ Bölümlerde birden çok mukabil kelime arasında vezin ve kafiye birliği varsa musarra‘ seci‘ adını alır.73 Ya da başka bir ifadeyle nesrin bölümlerinden birindeki kelimelerin hepsinin ya da çoğunun vezin ve kafiye yönünden diğer bölümde karşılığının olmasıdır.74 َّار لَفِي َجحِ يم َ ار لَفِي نَعِيم * َو ِإ َّن ْالفُج َ ِإ َّن ْاََب َْر “İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedirler”.75 Bu âyetlerde ilk bölümdeki her lafzın, kâfiye ve vezin bakımından ikinci bölümünde karşılığı bulunmaktadır, Ebrâr lafzı füccâr lafzına, naîm lafzı cahîm lafzına karşılık gelmektedir. ت قَدْ ًحا ِ وريَا ِ َو ْال َعا ِديَا َ ت ِ ض ْب ًحا * فَ ْال ُم ص ْب ًحا * فَأَث َ ْرنَ ِب ِه نَ ْقعًا ِ ِيرا ُ ت َ فَ ْال ُمغ ْ س طنَ ِب ِه َج ْم ًعا َ فَ َو “Harıl harıl koşanlara, (nallarıyla) çakarak kıvılcım saçanlara, (ansızın) sabah baskını yapanlara, orada tozu dumana katanlara, derken orada bir topluluğun ta ortasına girenlere yemin olsun ki…”.76 Yine bu âyetlerde “‘adiyât-mûriyât”, “dabhan-kadhan” ve “eserne-vasatne”, “nak‘ancem‘an” kelimelerinde musarrâ‘ seci‘ sanatı vardır. سابَ ُه ْم َ إِ َّن إِلَ ْينَا إِيَا َب ُه ْم * ث ُ َّم إِ َّن َ ِعلَ ْينَا ح “Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir, sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir”.77 Bu âyetlerde de ilk mısradaki her kelimenin ikinci mısrada vezin ve kâfiye yönünden denk olduğu kelime bulanmaktadır, yani musarra‘ seci‘ sanatı vardır; “ileynâ-aleynâ”, “iyâbehum-hisâbehum”. Hadisten örnek, اللهم اقبل توبتي * واغسل حوبتي “Ey Allah’ım tevbemi kabul et, günahlarımı bağışla”.78 Bu hadiste de ilk mısradaki her kelimenin ikinci mısrada vezin ve kâfiye yönünden denk olduğu kelime bulanmaktadır, yani musarra‘ seci‘ sanatı vardır; “ikbal-iğsil”, “tevbetî-havbetî”. Bu seci‘e tarsî‘ ismini verenler de var, bk. Stewart, s. 83; el-Meydânî, II, 505. el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXXVI, 274; Bolelli, s. 447; et-Teftâzânî, s. 453; Besyûnî, s. 300; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; ez-Zerkeşî, s. 63; Tabak, s. 24; el-Ceyşî, s. 100; es-Suyûtî, III, 356; el-Meydânî, II, 505. 74 el-Hâşimî, s. 326; el-Merâğî, s. 361; el-Hanbelî, s. 86; Benî ‘Atâ, s. 10. 75 İnfitâr, 82/13-14. 76 ‘Âdiyât, 100/1-5. 77 Gâşiye, 25-26. 78 Ahmed b. ‘Ali el-Kalkaşendî, Subhu’l-A‘şâ fî Sınâati’l-İnşâ, (1. bs., thk. Yûsuf ‘Ali Tavîl, Dimeşk: Dâru’l-Fikr, 1987), II, 304. 72 73 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 613 Kur‘Ân’da Seci Yine Kus b. Saî‘de el-‘İyâdî’nin ‘Ukaz panayırında irat ettiği hutbesinde şu sözünde de “musarra‘ seci‘” sanatı vardır. من عاش مات * ومن مات فات “Yaşayan ölür, ölen yok olur”.79 3.3.6. Mütevâzi Seci‘ Beytin bölümlerinde sadece son iki kelimede vezin ve kâfiye birliğinin olmasıdır.80 elHanbelî, el-Kavlu’l-Bedî‘ fî ‘İlmi’l-Bedî‘ isimli kitabında meseleye değişik bir açıdan bakarak mütevâzî seci‘yi “bölümlerdeki bir ya da daha çok kelimenin vezin ve kâfiyede mukâbilinin olmaması” diye tarif etmiştir. ٌ عة ُ فِي َها َ عةٌ * َوأ َ ْك َوابٌ َم ْوضُو َ س ُر ٌر َم ْرفُو “Orada (cennette) yükseltilmiş tahtlar ve önlerine konulmuş kâseler vardır.”81 Bu âyetlerde “merfûah-mevdûah” kelimelerinde “mütevâzî seci‘” sanatı vardır. el-Hanbelî’ye göre bu örnekte “sururun-ekvâbun” kelimeleri vezin ve kâfiye yönünden farklı oldukları için bunlarda mütevâzî seci‘ sanatı vardır.82 صفًا ِ اصفَا ِ سال ْ ع َ ت ِ ت ع ُْرفًا * فَ ْال َع َ و ْال ُم ْر. َ “Ardarda (marufla, irfanla) gönderilenlere andolsun. Ve de şiddetle estikçe esenlere (andolsun)”.83 Hadisten örnek: 84اَلَّل ُه َّم أَعْطِ ُم ْنفِقا ً َخلَفا* َوأَعْطِ ُم ْم ِس ًكا تَلَفا “Allah’ım (senin yolunda) malını harcayan kimseye, (harcanan malın) yerini doldurmayı; harcamayan kimsenin malına da yok olmayı nasip eyle”.85 Bu hadiste “halefen-telefen”, kelimelerinde “mütevâzî seci‘” sanatı vardır. Hadisten örnek, اللهم إني أدرأ بك في نحورهم * وأعوذ بك من شرورهم “Senin yardımınla onlarla mücadele ederim. Ve onların kötülüklerinden sana sığınırım.”86 Bu hadiste “nuhûrihim-şurûrihim”, kelimelerinde “mütevâzî seci‘” sanatı vardır. ez-Zerkeşî, seci‘in en şereflisinin iki kelimenin vezin ve seci‘ harflerinde uyum içerisinde olduğu mütâvâzî seci‘ olduğunu ifade etmiştir.87 İbnu’l-Kesîr, II, 234; Benî ‘Atâ, s. 9; ‘Abdulganî, s. 197. el-Hâşimî, s. 327; İbn Hicce, II, 411; Durmuş, XXXVI, 274; el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Bolelli, s. 451; Besyûnî, s. 300; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 299; ez-Zerkeşî, s. 63; el-Merâğî, s. 361; el-Ceyşî, s. 100; es-Suyûtî, III, 356; Stewart, s. 76-77; Benî ‘Atâ, s. 10; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 265; el-Meydânî, II, 505-506; el-‘Alevî, III, 12. 81 Gâşiye, 88/13-14. 82 Hanbelî, s. 86. 83 Mürselât, 77/1-2. 84 Muslim b. el-Haccâc Ebu’l-Huseyn el-Kuşeyrî, Sahîhu’l-Muslim, (thk. Muhammed Fuâd ‘Abdulbâkî, Beyrut: Dâru İhyâi’t-Turâsi'l-‘Arabî, tsz.), II, 700; Sahihu’l-Buhârî, tsz., 5, 419. Hadisin Tamamı için Bknz: - صلى هللا عليه وسلم- ى ُ َحدَّثَنَا إِ ْس َماعِي ُل قَا َل َحدَّثَنِى أَخِ ى َع ْن ِ سلَ ْي َمانَ َع ْن ُمعَا ِويَةَ ب ِْن أَبِى ُمزَ ِ ٍّرد َع ْن أَبِى ْال ُحبَا َ ب َّ ِ أَ َّن النَّب- رضى هللا عنه- ََ ع ْن أَبِى ه َُري َْر ْ َّ َ 13331 تحفة. » َو َيقُو ُل اآلخ َُر اللَّ ُه َّم أَعْطِ ُم ْم ِس ًكا تَلَفًا، َان َي ْن ِزالَ ِن فَ َيقُو ُل أَ َحدُ ُه َما اللَّ ُه َّم أَعْطِ ُم ْن ِفقًا َخلَفًا ك ل م ال إ ه ِي ف ُ د ا ب ع ال ْ ُقَا َل « َما مِ ْن َي ْوم ي َ ِ ص ِب ُح ِ َ ِ ِ 85 Besyûnî, s. 300; İbn Hicce, II, 411. 86 Besyûnî, s. 301; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; es-Sa‘îdî, IV, 654. 87 ez-Zerkeşi, I, 75. 79 80 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 614 Kur‘Ân’da Seci 3.3.7. Mutarraf Seci‘ Mutarraf seci‘ fasılaların vezinde farklı olup son harflerinin (revî harflerinin) aynı olmasıdır.88 ْ َ َما لَ ُك ْم َال ت َْرجُونَ ِّللِ َوقَارا * َوقَ ْد َخلَقَ ُك ْم أ ط َوارا “Siz niçin Allah’tan bir vakar (azamet, izzet ve kudret) ummuyorsunuz? Ve O, sizi halden hale (çeşitli hallerden) geçirerek yaratmıştır”.89 Bu âyetlerde; “vakâren-atvâren” kelimelerinde “mutarraf seci‘” sanatı vardır. Zîrâ vakâran ve atvâren kelimeleri vezin bakımından farklı olup her iki fâsılanın da kâfiyesi râ harfidir. صاحِ ِب ُك ْم َو َما غ ََوى َ َوالنَّجْ ِم إذا ه ََوى * ما َ ض َّل ي يُو َحى َ َو َما َي ْنطِ ُق ٌ ْع ِن ْال َه َوى * ِإ ْن ه َُو إالَّ َوح “Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz. O (bildikleri) vahyedilenden başkası değildir”.90 Bu âyetlerde “hevâ-gavâ”, “el-Hevâ-yûhâ” kelimelerinde “mutarraf seci‘” sanatı vardır. ض مِ َهادا * َو ْال ِجبَا َل أ َ ْوت َادا َ أَلَ ْم نَجْ عَ ِل اَ َ ْر “Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?”.91 Bu âyetlerde “mihâden-evtâden” kelimelerinde “mutarraf seci‘” sanatı vardır. 3.3.8. Müşettar/Teştîr Seci‘ Şiire ait bir güzellik olan müşattar seci‘de beytin ilk mısraında ikinci mısraındakinden farklı iki kâfiyenin bulunmasıdır.92 Ebu Temmam’ın; َصم بِاهلل ُم ْنت َ ِقم ُ ِت َ ْدب ِ ير ُم ْعت ٌهللِ ُم ْرت َ ِقبٌ فِي هللاِ ُم ْرت َ ِغب “Allah’a sığınan, Allah için intikam alan ve Allah için rağbette (istekte) ve gözetlemede bulunan kimsenin tedbiri…”93 gibi. Bu beytin birinci mısrasında “mu‘tasım-müntakım”, ikinci mısrasında “mürtakıb-mürtegıb” kelimelerinde “müşattar seci‘” sanatı vardır. Ayrıca birinci mısraın kâfiyesi “mim” harfidir; ikinci mısraın kâfiyesi “bâ” harfidir. Bir beyitte mısraların son kelimeleriyle (aruz ve darb) sesdeş olan ara (iç) kafiyelerin bulunması şiirdeki mûsiki etkisini ve âhengi arttırır. Beyti meydana getiren mısraların son kelimelerinin seci‘li olmasına “tarsî‘”, böyle şiire “murassa‘” adı verilir. Arap edebiyatında planlı kasidelerin ilk beyitleriyle bir temadan diğerine geçiş yapılan beyitlerin murassa‘ olması gerekir.94 el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 106; el-Hanbelî, s. 85; Stewart, s. 76; Benî ‘Atâ, s. 9; el-Ceyşî, s. 100; esSuyûtî, III, 356; el-Meydânî, II, 507; el-‘Alevî, III, 12; İbn Hicce, II, 411; el-Hâşimî, s. 326; Besyûnî, s. 299; elKazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 296; el-Merâğî, s. 361; Tabak, s. 24; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 265; ez-Zerkeşi, I, 76. 89 Nûh, 71/13-14. 90 Necm, 53/1-4. 91 Nebe’, 78/6-7. 92 Benî ‘Atâ, s. 10; İbn Hicce, II, 412; el-Merâğî, s. 363; Tabak, s. 28; el-Kazvînî, et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 107; Durmuş, XXXVI, 274; el-Hanbelî, s. 85; Bolelli, s. 454; İbn Hicce, II, 412; Besyûnî, s. 302; el-Kazvînî, el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, s. 298; el-Meydânî, II, 508; es-Sa‘îdî, IV, 659. 93 İbn Hicce, II, 412; Besyûnî, s. 302; el-Merâğî, s. 363; ‘Atîk, s. 220. 94 Durmuş, XXXVI, 275. 88 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 615 Kur‘Ân’da Seci 4. İslâm Âlimlerinin Seci‘ İle İlgili Görüşleri Kur’ân’daki seci‘ ile ilgili tartışmaların çoğu “cenin hadisi” diye bilinen hadis etrafında dönmektedir. Bu hadisin rivayetleri arasında ufak tefek farklılıklar bulunmakla birlikte genel olarak anlamı şu şekildedir: Huzeyl kabilesinden iki kadın tartışmışlar, ne tesadüf ki kadınlardan biri hamiledir, diğer kadın hamile olana sopayla, başka bir rivayette ise taş ile vurmuştur. Yaralı ve hamile olan bu kadın yere düşmüş ve akabinde ölmüştür. Cenin erkek olduğu ve saçıda çıktığı için kadının doğum zamanı da yaklaşmıştır. Kadının diyetinin yanı sıra cenin için de diyetin gerekip gerekmeyeceği hususunda her iki tarafın velileri arasında tartışmalar yaşanmıştır. Mesele Rasûlullah (a.s.)’a arz edilmiş, Rasûlullah ceninin de diyetinin ödenmesine hükmeder etmez, vuran kadının velisi şöyle diyerek itirazda bulunmuştur: َ ُ فَمِ يْ ُل ذَلِكَ ي،َّطقَ َوالَ ا ْست َ َهل َ َب َوالَ أ َ َك َل َوالَ ن “ط ُّل َ ْف أُغ ََّر ُم َم ْن الَ ش َِر َ ( ” َكيBağırmayan, yemeyen, içmeyen ve ağlamayan bir kimse (cenin) için nasıl olur da diyet öderim, bu gibi şeyler heder sayılır.) Hz. Peygamber de: “ُ َ س َج َ سجْ ِع ِه الَّذِي َ مِ ْن أَجْ ِل،ان ِ ان ْال ُك َّه ِ “ ” ِإنَّ َما ه َُو مِ ْن ِإ ْخ َوOnun seci‘li konuşmasından dolayı, bu kâhinlerin kardeşlerindendir” diye cevap vermiş akabinde de “ و سجْ ِ ُ ال َجاهلية كهانتهم؟ َ “ ”أسجْ عا ً كCâhiliyye döneminin seci‘li sözleri ve kâhinlikleri gibi mi 95 konuşuyorsun?” buyurarak96 veliyi azarlamıştır. Âlimler, Hz. Peygamber’in bu hadisine dayanarak seci‘in dini açıdan mubah olup olmadığı konularında farklı görüşler ileri sürmüştür.97 Bu görüşleri iki başlık altında ele almak uygun olacaktır. 4.1. Kur’ân’da Seci‘in Varlığını Reddedenler ve Delilleri Arap belâgatının gerileme devirlerinde başta cinasla seci‘ olmak üzere lafzî süslerin yaygın ve ifrat derecede olduğu gerekçesiyle genellikle seci‘ye karşı olumsuz tavır sergileyenler olmuştur.98 Bu âlimlerden bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür: 1 Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ’ el-Mu’tezilî (ö. 207/822) 2 Ebu’l-Hasan er-Rummânî (ö.386/ 996) 3 Ebû Bekir el-Bakillânî (ö. 403/1013) 4 Ebû Hâmid el-Gazzâlî (ö. 505/1111) 5 Bahâuddîn es-Subkî (ö. 777/1375 ) 6 es-Sa‘duddîn et-Teftâzânî (ö. 792/1390) Kur’ân’da seci‘in varlığını reddedenlerin başında gelen Bakillânî, “İ‘câzu’l-Kur’ân” isimli eserinde neredeyse bütün gayretini Kur’ân’ın her hangi bir seci‘ içermediği yönünde harcamaktadır.99 Hocası Ebu’l-Hasan el-Eş‘arî (ö. 324/936)’ye uyarak Kur’ân’da seci‘ “ْ ُ العرب ؟ َ “ ”أسجْ عا ً كArapların seci‘li sözleri gibi mi konuşuyorsun”, “سجْ ِ ُ ال َجاهلية ؟ َ “ ”أسجْعا ً كCâhiliyye döneminin ِ سج seci‘li sözleri gibi mi konuşuyorsun?”, “سجْ ِ ُ الكهان ؟ َ “ ”أسجْ عا ً كKâhinlerin seci‘li sözleri gibi mi konuşuyorsun?” şeklinde söylediğine dair farklı rivayetler de vardır, bk. Stewart, 11. 96 Ahmed b. Hanbel, el-Musnedu’l-Câmi‘, (1. bs., thk. Mahmûd Muhammed Halîl, Beyrut: Dâru’l-Cîl li’t-Tıbâa ve’nNeşr ve’t-Tevzî‘, 1413/1993) XVII, s. 362; el-Bakıllânî, 74-75; er-Rummânî v.dğr., s. 187; Tabak, s. 51. 97 İbn Hicce, II, 411; Durmuş, XXXVI, 273; ‘Abdul‘azîm İbrâhîm Muhammed el-Mut‘inî, Hasâisu’t-Ta‘bîri’l-Kur’ânî ve Simâtuhu’l-Belâgiyye, (Mektebetu Vehbe, 1413/1992), I, 219. 98 Durmuş, XXXVI, 273. 99 Ebû Bekir el-Bakillânî, İ‘câzu’l-Kur’ân li’l-Bakillânî, (5. bs., thk. es-Seyyid Ahmed Sakr, Mısır: Dâru’l-Me‘ârif, 1997), s. 72. 95 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 616 Kur‘Ân’da Seci olamayacağını savunan Bakillânî’nin anlayışına göre şayet Kur’ân’da seci‘ olsaydı, Kur’ân Arapların kullandıkları üsluplara karşı meydan okuyamaz, neticede i‘caz durumu gerçekleşemezdi.100 Bakillânî’nin, Kur’ân’da seci‘in varlığını reddederken dayandığı diğer delilleri şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Eğer Kur’ân’da seci‘ olsaydı, Kur’ân Arap kelâmı üslûplarından hariç tutulmamış olurdu, Arap kelâmı üslûplarına dâhil edilse bununla i‘câz vaki‘ olmazdı. Kur’ân’ın seci‘li olduğunu söylemek câiz olursa mu‘ciz bir şiir olduğunu da söylemek caiz olur.101 2. Seci‘ Arap kâhinlerinin te’lif etmiş olduğu kelamın türlerinden olup, Kur’ân’ın seci‘li olduğunu söylemek şiir olduğunu söylemekten daha vahimdir. Çünkü kâhinlik peygamberlikle çelişirken şairlik çelişmemektedir.102 3. Hz. Peygamber önünde seci‘li konuşan kişiye “ ”أسجعا ً كسج ُ الكهان؟Kâhinlerin seci‘li sözleri gibi seci‘li mi konuşuyorsun? diyerek onu azarlamış ve onu bu konuşmasından nehy etmiştir. Bu da, kelâm içerisinde seci‘nin çirkin olduğunu ve Hz. Peygamber’in seci‘i kerih gördüğünü göstermektedir. Durum böyle iken Kur’ân’da seci‘in bulunması mümkün değildir.103 4. Seci‘in, anlamı gölgede bırakarak sözün temel amacı haline gelmesi, manaların seci‘leri sürükleyeceği yerde uygulamanın tabiîliğini yitirerek anlamın seci‘ye uyar duruma gelmesidir. Kur’ân’da ise anlamların lafızlara tabi olduğu hususunda ittifak vardır.104 5. Kelâmı güzelleştirmek için hitab’da dinlenme türü gibi Kur’ân’da bazı yerlerde seci‘in varlığı kabul edilse bile, bunlar az olduğu için ve seci‘ amaçlanmadığı için seci‘ olarak kabul edilemez.105 6. Kur’ân’da seci‘ olsa bile güzel seci‘in şartlarına riayet edilmeyerek vezin birliği olmadığı için, yöntemleri birbirinden farklı olduğu için, bu hoş görülmeyen bir seci‘ türü olurdu.106 Çünkü Araplar; bazı mısraları iki kelime, bazı mısraları dört kelime olmak suretiyle bölümleri arasında denge olmayan seci‘i kerih görmektedirler. Bu tür seci‘i fesâhat değil kusur olarak kabul etmektedirler.107 7. Eğer Kur’ân’da seci‘ olsaydı Araplar, Kur’ân kendilerine meydan okuduğunda buna karşı çıkarlar, Kur’ân hakkında kafaları karışmaz ve hatta bazıları onu sihir diye adlandırmaz, bilakis aynı şekilde seci‘li ifadeler getirmek suretiyle fesâhatte, akıcılıkta ve güzellikte Kur’ân’ı geçmeye çalışırlardı. Çünkü seci‘ Araplara yasaklanmamış olup, bilakis kendi içlerinde oluşmuş ve alışık oldukları üslûplardandı.108 Yine dillerinin fesâhatıyla birbirlerine karşı övünmek, 100 el-Bakillânî, s. 72. el-Ma‘tûk, s. 127; el-Bakillânî, s. 72; İbrâhim b. İsmâîl el-Ebyârî, el-Mevsû‘atu’l-Kur’âniyye, (Muessetu Sicilli’l‘Arab, 1405/1985), II, s. 356; el-Mut‘inî, I, 219; ‘Âişe Muhammed ‘Ali ‘Abdurrahmân Bintü’ş-Şâtıî’, el-‘İcâzu’lBeyânî li’l-Kur’ân ve Mesâili b. el-Ezrak, (3. bs., Dâru’l-Me‘ârif, tsz.), s. 254; Muhammed Fâruk en-Nebhân, elMedhal ilâ Ulûmi’l-Kur’âni’l-Kerîm, (Haleb: Dâru Âlemi’l-Kur’ân, 2005), s. 236; ez-Zerkeşi, I, 55. 102 el-Ma‘tûk, s. 127; el-Bakillânî, s. 72; el-Ebyârî, II, 356; el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 335; en-Nebhân, s. 236; ezZerkeşi, I, 55-56. 103 el-Bakillânî, s. 73; el-Ma‘tûk, 127; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 219; el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 335; en-Nebhân, s. 236; el‘Alevî, III, 13. 104 el-Bakillânî, s. 73; el-Ma‘tûk, s. 127; el-Ebyârî, II, 357; el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 335; en-Nebhân, s. 236; ezZerkeşi, I, 56. 105 el-Ma‘tûk, s. 127-128. 106 el-Bakillânî, s. 73; el-Ma‘tûk, s. 128; el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 337; en-Nebhân, s. 236. 107 el-Ma‘tûk, s. 128; el-Mut‘inî, I, 219-220; es-Suyûtî, III, 337; ez-Zerkeşi, I, 57. 108 el-Bakillânî, s. 73; el-Ma‘tûk, s. 128; en-Nebhân, s. 236. 101 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 617 Kur‘Ân’da Seci dilleriyle birbirlerine nefretlerini iletmek, dilleri vasıtasıyla birbirleriyle yarışmak Arapların âdetindendi.109 8. Kur’ân’da bir yerde Mûsâ’nın Hârûn’dan önce zikredilmesi, başka bir yer de ise kelâmın bölümlerinin eşit olması ve seci‘in konumundan dolayı Hârûn’dan sonra zikredilmesi sahih değildir.110 Bundan amaçlanan seci‘ değildir, bu fesâhat ve belâgatın ortaya çıktığı aynı kıssanın farklı lafızlarla ifade edilmesidir. Kur’ân’da birçok yerde birçok kıssa farklı şekillerde tekrar edilmektedir.111 9. Kur’ân’da seci‘in olduğuna cevaz veren kimsenin Kur’ân’ın nazmında i‘câz olmadığı görüşünde olması gerekir. Şüphesiz Kur’ân’ın mislini getirmekten insanlar engellenmiştir.112 10. Kur’ân’da seci‘in mevcudiyeti ve övülen Arap üsluplarından biri olduğunu söylemek sahih olsaydı, Kur’ân bu üslûbu engellemez bütün âyetlerinde seci‘e bağlı kalırdı.113 11. Kur’ân’da seci‘in varlığına cevaz veren kimsenin Kur’ân’ın nazım üslûbunda karışıklık olduğunu kabul etmesi, Kur’ân’ın Arap üslûplarından farklı olarak şekillendiğini söylemek gerektiği için kendisinde meydan okumanın da bulunduğu sanatsal üslûbu basit görmesi gerekir ki buda mümkün değildir.114 Bakillânî Kur’ân’da seci‘in olmadığını savunurken bu delilleri öne sürmekle beraber, muhtemelen onu bu kanaate sevk eden en önemli husus, onun zamanında seci‘in, anlamı gölgede bırakarak sözün temel amacı haline gelmesi, manaların seci‘leri sürükleyeceği yerde uygulamanın tabiîliğini yitirerek anlamın seci‘ye uyar duruma gelmesidir. Bu sebeple olmalıdır ki er-Rummânî, Kur’ânî fâsılanın belâgat, seci‘in ise bir kusur olduğunu söylemiştir.115 Ayrıca Bakillânî’nin Kur’ân’da seci‘in olmadığını savunmasında, hocasının etkisinin olduğu da göz ardı edilmemelidir. Bakillânî’nin dışındaki bazı âlimler ise Kur’ân’da seci‘in varlığını şu delillere dayanarak reddetmişlerdir. 1. Ebû Hâmid el-Gazzâlî gibi bazı âlimler, Hz. Peygamber hem yukarıda ifade ettiğimiz cenin hadisinde hem de şu hadisinde dua yaparken seci‘den nehyettiği gerekçesiyle Kur’ân’da seci‘in olmayacağı görüşündedirler:116 ُ ”ا ْن “ َص َحا َبهُ َال َي ْف َعلُونَ ذَلِك ْ َ سلَّ َم َوأ ُ ع ِهدْتُ َر َ ُصلَّى هللا َ فَإِنٍِّي،ُعاءِ فَاجْ ت َ ِن ْبه َ ُّظ ِر السَّجْ َ ُ مِ نَ الد َ علَ ْي ِه َو َ ِسو َل هللا “Duâ’da seci‘ meselesine dikkat edin ve ondan kaçının. Zîra ben, Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabının zamanında yaşadım bunu yapmıyorlardı.”117 2. Kur’ân, Allahın kelam sıfatlarından olup şeriatın reddettiği seci‘ ile onu nitelemek caiz değildir.118 109 el-Ma‘tûk, s. 128. el-Bakillânî, s. 72; el-Ma‘tûk, s. 128; el-Ebyârî, II, 358; el-Mut‘inî, I, 223; es-Suyûtî, III, 336; ez-Zerkeşi, I, 56. 111 el-Ma‘tûk, s. 128; el-Ebyârî, II, 358; el-Mut‘inî, I, 223; es-Suyûtî, III, 336; ez-Zerkeşi, I, 56. 112 el-Ma‘tûk, s. 128; el-Bakillânî, s. 73; en-Nebhân, s. 236. 113 el-Ma‘tûk, s. 128. 114 el-Ma‘tûk, s. 128-129. 115 Durmuş, XXXVI, 273; Tabak, s. 77; el-Bakillânî, s. 12. 116 el-Ma‘tûk, s. 129. 117 Ebu’l-Kâsım Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, (2. bs., thk. Hamdi b. Abdulmecîd es-Selefî, Kâhire: Mektebetu İbn Teymiyye, tsz.), XI, 340; İbn Râhûye, Musnedi İshâk b. Râhûye, (1. bs., thk. ‘Abdulgafûr b. ‘Abdulhak el-Belûşî, Medine: Mektebetu’l-Îmân, 1412/1991), III, 1993. 118 el-Mut‘inî, I, 219. 110 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 618 Kur‘Ân’da Seci 3. Seci‘ kelimesi “kuş sesi”inden türetilmiş olup yüce Kur’ân için mühmel/anlamsız bir kelimenin kullanılması uygun değildir.119 4. Seci‘de; önce seci‘ amaçlanır sonra üzerine anlam yüklenir, bu ise zorlama ve suniliğin kısımlarındandır. Fâsılada ise önce anlam amaçlanır sonra onun üzerine lafız yüklenir. Bundan dolayı seci‘ kusur, fâsıla ise belâgattir.120 Hulasa olarak, İ‘câzu’l-Kur’ân akidesi121 Ku’rân’ı beşer kelamının türlerinden herhangi biriyle karşılaştırmanın caiz olmadığını söylemektedir. Çünkü Allah’ın sıfatlarından biri olan kelam sıfatı kendisini Kur’ân’da göstermektedir. Kur’ân’ın seci‘ ihtiva ettiğini söylemek beşere ait olan sıfatlardan birini Allah’a dayandırmak demektir. Şüphesiz Kur’ân’da seci‘nin varlığını reddetmek daha genel bir ifadeyle Kur’ân; Hz. Peygamber’in değil Allah’ın kelamıdır inanıcının bir parçasıdır.122 Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ el-Mu‘tezilî, Kur’ân’da seci‘ olmadığı gerekçesiyle âyet sonlarındaki sanatsal üslûbu seci‘ olarak isimlendirmeyi reddetmiş bunu “ru’ûsu’l-âyât” olarak adlandırmıştır.123 Seci‘li sözlerin içerik bakımından bir anlamının olmadığını124 ifade eden er-Rummânî de seci‘ ve fasıla125 ayırımı yaparak, seci‘de anlamlar lafızlara uyduğu gerekçesiyle seci‘i; Kur’ân’ın tenzih edilmesi gereken bir kusur olarak kabul etmiştir.126 O’na göre seci‘ kelimesi güvercinin benzer ve faydasız sesleri tekrar etmesi anlamındaki seci‘ kelimesinden türetilmiştir. Bölüm sonlarındaki birbirine benzeyen âyet sonlarını veya harfleri ise fâsıla diye isimlendirmiş ve fâsılaların Kur’ân’da varlığını belâgat ve hikmet olarak kabul etmiştir.127 Yine er-Rummânî, fesâhat amacıyla seci‘ kullanmanın herhangi bir köpeğin boynuna takılan mücevher gibi boş bir gayret olduğunu128 ifade etmiştir. et-Teftâzânî ve Bahâu’d-dîn es-Subkî de seci‘ güvercin veya kuş sesi anlamındaki bir kelimeden türetildiği için ve dinen uygun görülmediği için Kur’ân’da seci‘in varlığını reddetmişlerdir.129 4.2. Kur’ân’da Seci‘nin Varlığını Savunanlar ve Delilleri Seci‘e olumlu yaklaşanların başında Câhiz, İbn Vehb el-Kâtib, Ebû Hilâl el-‘Askerî, İbn Sinân el-Hafâcî, Kelâî, Ziyâuddîn İbnu’l-Esîr,130 Abdulkâhir el-Curcânî, Bedruddîn ez-Zerkeşî el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 334. el-Mut‘inî, I, 219; es-Suyûtî, III, 334. 121 Sözlükte “gücü yetmemek, yapamamak” anlamındaki acz kökünden türetilen i‘câz kelimesi “âciz bırakmak” demektir. Terim olarak genellikle “Kur’an’ın, sahip bulunduğu edebî üstünlük ve muhteva zenginliği sebebiyle benzerinin meydana getirilememesi özelliği” diye tanımlanır. Bu tanımda yer alan edebî üstünlük birinci derecede Arap diline vâkıf olan edipleri ilgilendirirken muhteva üstünlüğü bunlarla birlikte bütün aklıselim ve ilim sahibi insanları ilgilendirmekte ve böylece Kur’an’ı evrensel bir ilâhî mesaj haline getirmektedir. 122 Stewart, s. 8. 123 el-Ma‘tûk, s. 129. 124 Stewart, s. 13; el-Ma‘tûk, s. 129. 125 Fasıla: Şiir’deki kâfiye gibi âyet, ya da cümle sonundaki kelimeye denir. 126 el-Bakillânî, s. 12. 127 el-Ma‘tûk, s. 129. 128 Benî ‘Atâ, s. 23; Stewart, s. 13. 129 el-Ma‘tûk, s. 129. 130 Durmuş, XXXVI, 273; el-Mut‘inî, I, 220. 119 120 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 619 Kur‘Ân’da Seci ve el-‘Alevî gibi edebiyat ve belâgat otoriteleri, nahivcilerden el-Ferrâ gibi ustalar gelir.131 Bu âlimlerden bazılarını tablo halinde şu şekilde sıralamak mümkündür: 1 Ebû Hilâl el-Hasan el-‘Askerî (ö. 395/1005) 2 İbnu’l-Esîr (ö. 638/1240) 3 Ebu’l-Hasan Hâzim b. Muhammed el-Kartâcennî (ö. 1285) 4 Yahyâ b. Hamza el-‘Alevî (ö. 749/1348) 5 el-Câhiz (ö. 255/869) 6 İbn Sinân el-Hafâcî (ö. 466/1073) 7 ‘Abdulkâhir el-Curcânî (ö. 471/1078-79) 8 Bedruddîn ez-Zerkeşî (ö. 794/1392) Bunlara ve belâgat âlimlerinin çoğuna göre sözün temel amacı haline dönüştürülmemiş olan, mânalara tâbi olarak doğal bir şekilde sözü süsleyen nitelikteki seci‘ ve cinas makbul sayılmıştır.132 Hz. Peygamber’in seci‘ yasağı mutlak değil kâhin seci‘lerine yöneliktir.133 Bunun sebebi kâhin seci‘lerinin çoğunun zorlama ve yapmacık olması, muhteva bakımından İslâm öğretileriyle çelişmesi, söz konusu yasaklayıcı hadisin söylendiği dönemin Câhiliye devrine yakın olması dolayısıyla sahâbîlerin inanç, düşünce ve davranışlarında Câhiliye kalıntılarının devam etmesi gibi hususlardır.134 Bu âlimlerin savundukları görüşleri ve delilleri şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Bu âlimler; Hz. Peygamber’in genel olarak seci‘e karşı çıkmadığını sadece kâhinlerin seci‘leri gibi sunîlik ve zorlama ihtiva eden seci‘lere karşı çıktığını belirtmişlerdir. Eğer Rasûlullah mutlak olarak seci‘e karşı çıksaydı, söz konusu hadiste “”أسجعا كسج ُ الكهان؟ “Kâhinlerin seci‘li sözleri gibi mi konuşuyorsun?” ifadesinin yerine, her hangi bir ilave yapmadan sadece ““ ”أسجْ عا ً ؟Seci‘li ifadelerle mi konuşuyorsun?” ifadesini kullanırdı”.135 Burada Hz. Peygamber’in kastettiği, seci‘li ifadelerle konuşan kimsenin câhiliye kâhinlerinin yaptığı gibi ödemekle yükümlü olduğu diyeti düşürmek için hileye başvurması ve seci‘de onların yöntemini uygulayarak onlar gibi sesler çıkarmasıdır.136 2. Kesin olmamakla birlikte yaklaşık olarak Kur’ân’daki âyetlerin sonlarındaki kelimelerden % 85,5’i kafiyelidir. Kafiyeli olan bu kelimelerin hepsine seci‘ demek hata olsa da 114 sûreden sadece “Kureyş” ve “en-Nasr” sûresi kafiye ihtiva etmemektedir.137 Kamer, Rahmân vs. gibi 33 sûrenin ise âyetlerinin tamamı kâfiyelidir. Bu sonuçlar Kur’ân’ın büyük miktarda seci‘ ihtiva ettiğini göstermektedir.138 Durmuş, XXXVI, 273. Durmuş, XXXVI, 273; el-Mut‘inî, I, 220. 133 İbnu’l-Esîr, I, 197; el-‘Alevî, III, 13. 134 Durmuş, XXXVI, 273-274; el-‘Alevî, III, 13. 135 Ebû Hilal el-Hasan el-‘Askeri, Kitâbu’s-Sınâ‘ateyn, (thk. ‘Ali Muhammed el-Bicâvî ve Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhim, Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Unsuriyye, 1419/1998), s.261; İbnu’l-Esîr, I, 195; Besyûnî, s. 307; el-Bakillânî, s. 75; er-Rummânî v.dğr., s. 187; Tabak, s. 51; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 261-262; el-‘Alevî, III, 13. 136 el-Bakillânî, s. 75; Tabak, s. 51; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 262. 137 Stewart, s. 11. 138 Stewart, s. 20; İbnu’l-Esîr, I, 195; Besyûnî, s. 308; er-Rummânî v.dğr., s. 191-192; el-Mut‘inî, I, 221; Muhammed b. Ahmed b. Mustafa b. Ahmed Ebû Zehra, el-Mu‘cezitu’l-Kubrâ el-Kur’ân, (Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî, tsz.), s. 219; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 261. 131 132 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 620 Kur‘Ân’da Seci 3. Hz. Peygamber’in seci‘ ihtiva eden hadisleri de O’nun seci‘e cevaz verdiğini göstermektedir.139 Zira Kur’ân’da seci‘ üslûbunu kullanmak sakıncalı olsaydı Rasûlullah bunu hadislerinde de asla kullanmazdı, hâlbuki O’nun birçok hadisinde seci‘ üslûbu mevcuttur. Bu hadislerden biri şudur; » تدخلوا الجنة بسالم، والناس نيام، وصلٍّوا بالليل، وصلوا اَرحام، وأطعموا الطعام،«أيٍّها الناس؛ أفشوا السٍّالم “Ey insanlar selamı yayınız, yemek yediriniz, geçmişlerinize dua ediniz, insanlar uykudayken gece namazı kılınız ki emin bir şekilde cennete giresiniz”140. Yine Seci‘ ihtiva eden hadislerden biri İbn Mes‘ûd’ün rivayet ettiği şu hadistir: تحفظ (استحيوا من هللا حق الحياء) قلنا إنا لنستحيي من هللا يا رسول هللا قال ( ليس ذلك ولكن االستحياء من هللا أن )الرأس وما وعى والبطن وما حوى وتذكر الموت والبلى ومن أراد اآلخر َ ترك عينة الحيا َ الدنيا Rasûlullah (s.a.v.): “Allah'tan hakkıyla utanın” dedi. Biz: “Ey Allah’ın Nebisi! Elhamdulillah, Allah’tan utanıyoruz” dediğimizde: “O sandığınız gibi değil. Fakat Allah'tan hakkıyla utanma, dili, gözü ve kulağı haramdan koruman, karnına haram lokma sokmaman, zinadan sakınman ve ölüp toprak olacağını düşünmendir. Âhireti isteyen dünya zînetini terk eder. İşte kim bunları yaparsa Allah'tan hakkıyla utanmış olur.” buyurdu.141 4. Ayrıca Rasûl-i Ekrem, birçok hadisinde seci‘ye uyması için kelimenin morfolojik yapısında değişiklik yapmıştır. “ ”أعوذ بكلمات هللا التا َّمة مِ ن شر كل سامة ومِ ن كل عين ال َّمةhadisinde “”ال َّمة kelimesinin aslında “ ”ملمةolması gerekirken seci‘ye uygun düşsün diye “”ال َّمةye dönüştürülmüştür. Aynı şekilde “ ”إرجعن مأعورات غير مأجوراتhadisinde, “”موعورات, kelimesinin “ ”مأعوراتolarak değiştirilmesi böyledir.142 Yine; “َ ”خير المال سكة مأبور َ ومهر َ مأمورhadisinde “َ ”مؤمرkelimesinin yerine “َ ”مأمورkelimesinin getirilmesi de böyledir.143 5. Sahâbe-i kirâmın seci‘li sözlerinin bulunması da yine seci‘in dini açıdan mubah olduğunu göstermektedir.144 Eğer mutlak olarak seci‘ yasaklanmış olsaydı onlar seci‘li sözleri kullanmaktan kaçınırlardı, oysa sahabenin seci‘ dolu sözleri oldukça fazladır. Bunlardan biri ‘Abdullah b. ‘Abbas’ın Hz. Ebû Bekir’in vasıfları hakkındaki şu sözüdür: ومن،ً وبدينه عارفا،ً وعن المنكر ناهيا،ً وعن الفحشاء ساهيا،ً وعن ال َميْل نائيا،ً كان وهللا للقرآن تاليا،رحم هللا أبا بكر وفي،ً وبالمعروف آمرا ً و ِإليه صائرا،ً وعلى عدل البرية عاعما، ً ومن دنياه سالما،ً وبالنهار صائما،ً وبالليل قائما.ًهللا خائفا .....ً ولنفسه بالمصالح قاهرا،ً وهلل في الغدو والرواح ذاكرا،ًاَحوال شاكرا145 6. Hulefâ-i Râşidîn, huzurlarında seci‘li konuşan hatipleri menetmemiştir.146 Kur’ân ve hadislerle sahâbe sözleri tabiî seci‘lerle147 doludur.148 Bütün bunlar zorlamadan uzak ve sunîlik ihtiva etmemesi şartıyla Hz. Peygamber’in seci‘e izin verdiğini göstermektedir.149 el-‘Askerî, s. 261; Besyûnî, s. 307; İbnu’l-Esîr, I, 195-196; er-Rummânî v.dğr., s. 187; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 261; elBakillânî, s. 75. 140 el-‘Askerî, s. 261; Benî ‘Atâ, s. 30-31; Besyûnî, s. 307; el-Bakillânî, s. 75; Tabak, s. 68; İbnu’l-Esîr, I, 196. 141 İbnu’l-Esîr, I, 195-196; Besyûnî, s. 307-308. 142 el-‘Askerî, s. 261; el-Hafâcî, s. 177; Tabak, s. 52; İbn Hicce, II, 413; Durmuş, XXXVI, 274; el-Merâğî, s. 362-363; Bintü’ş-Şâtıî’, s. 262. 143 el-Hafâcî, s. 177. 144 Besyûnî, s. 308. 145 Besyûnî, s. 328. 146 Câhiz, el-Beyân ve't-Tebyîn, (thk. ‘Abdusselâm Muhammed Hârûn, Kahire: Mektebetu’l-Hancı, 1998), I, 290. 147 Seci‘li sahabe sözleri ve birkaç hadis için bk. Câhiz, I, 284. 148 el-Câhiz, I, 290; Durmuş, XXXVI, 274. 139 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 621 Kur‘Ân’da Seci 7. Kur’ân’da neredeyse seci‘siz (fasılasız) sûre bulunmadığı gibi hadislerdeki benzer tasarrufların Kur’ân’da da görülmesi seci‘inin edebî ve etkili ifadenin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu kanıtlamaktadır. “عكَ َربُّكَ َو َما قَلَى ُّ ” َوالâyetlerinde seci‘ye riayet َ َّس َجى * َما َود َ ض َحى * َواللَّ ْي ِل إِذَا için “ ”قالكkelimesinin “ ”قَلَىşeklinde kullanıldığı görülmektedir.150 Yine “ قواريرا,”قواريرا kelimeleri gayri munsarif olarak tenvin almaması gerekirken bazı kıraatlerde seci‘ye riayet etmek için bu gramer kuralına151 uyulmamıştır.152 8. Kur’ân’da seci‘in varlığını gösteren en kuvvetli delillerden biri Mûsâ (a.s.)’ın Hârûn (a.s.)’dan daha faziletli olmasına rağmen seci‘in konumundan dolayı “ ”هارون وموسىşeklinde söylenmesi, başka bir yerde ise fasıla vâv ve nûn ile bittiği için “ ”موسى وهارونşeklinde söylenmesidir.153 Yine سمى َ س َبقَتْ مِ ْن َر ٍِّبكَ لَ َكانَ لِزَ ا ًما َوأ َ َج ٌل ُم َ ٌ َولَ ْو َال َك ِل َمةâyetinde seci‘den dolayı ma‘tûf ile ma‘tûfun aleyh arasının ayrılması da bu kabildendir. Çünkü âyetin takdiri şu şekildedir; 154 “ً ”ولوال كلمة سبقت من ربك وأجل مسمى لكان لزاما155. 9. er-Rummânî’nin iddia ettiği gibi bütün seci‘lerde anlamlar lafızlara uymaz, bu daha ziyade insanların kendisinden sıkıldıkları dil ve üslup açısından zayıf kimselerin seci‘lerinde vâki‘ olur. Diğer taraftan başta Kur’ân olmak üzere Hz. Peygamber’in hadislerinde, Hulefâ-i Râşidîn’in sözlerinde ve İslâm fasihleri ile Câhiliye belâgatçılarının sağlam nesirlerinde vâki‘ olan, mükemmel bir şekilde dizilen ve belâgatta zirve olarak tabir edilen, lafzın anlama uyduğu müthiş bir seci‘ türü daha bulunmaktadır.156 Nitekim İbn Sinan el-Hafâcî, zorlama ve sunilik olmaksızın kolayca olan sözün temel amacı haline dönüştürülmemiş olan, mânalara tâbi olarak doğal bir şekilde sözü süsleyen nitelikteki seci‘ ve cinası makbul saymıştır.157 والفجر وليال عشر * والشف ُ والوتر * والليل إذا يسر * هل في ذلك قسم لذي حجر “Fecr vaktine andolsun. Ve on geceye. Ve çift olana ve tek olana. Ve geçip gideceği zaman geceye (andolsun) Bunlarda akıl sahipleri için bir kasem yokmu?”158 10- Gazzâlî’nin duâda seci‘den nehy edildiğine dair zikrettiği Hadis ise ğarîb hadistir. Gerçekte bu hadisten kastedilen bütün duâlarda seci‘den nehy edilmesi değildir. Bundan amaçlanan yapmacık dualardan ve zorlamalardan nehydir. Çünkü duada sunilik, aşırılık, kulun hudu‘, huşû‘, tazarru‘ ve Rabbi ile doğru bir iletişim kurmasına engel olmaktadır.159 11. Araplar okuma yazma bilmeyen ümmî bir toplum oldukları için öğrendikleri malumatları ezberlemek yoluyla muhafaza etmeyi tercih etmişlerdir. Bu bilgileri ezberlemede kendilerine vezinli şiir ve nesrin yardımcı olduğu açıktır. Zira seci‘in en önemli özelliklerinden biri duygulara etki etmesinin yanı sıra kelamı ezberlemeye, kolaylıkla tekrar edildiği ve 149 el-‘Askerî, s. 261. İbn Hicce, II, 413; Durmuş, XXXVI, 274. 151 Geniş bilgi için bk. Ebû Ya‘kûb es-Sekkakî, Miftâhu’l-‘Ulûm, 1. bs., nşr. Naîm Zerzûr, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l‘İlmiyye, 1407/1987), s. 238. 152 İbn Hicce, II, 413; Durmuş, XXXVI, 274; ez-Zerkeşî, s. 58. 153 el-Bakillânî, s. 72; el-Ma‘tûk, s. 133; el-Mut‘inî, I, 222; İbrâhîm b. ‘Ömer b. Hasan er-Ribât b. ‘Ali b. Ebî Bekir elBikâ‘î, Mesâi‘du’n-Nazar li’l-İşrâf alâ Mekâsıdi’s-Süver, (1. bs., Riyad: Mektebetu’l-Me‘ârif, 1487/1987), I, 79. 154 el-Mut‘inî, I, 223. 155 Tâhâ, 20/129. “Ve eğer Rabb’inden, daha önce söylenmiş bir söz ve belirlenmiş bir müddet olmasaydı, onlara mutlaka bir ceza lazım gelirdi”. 156 el-Bakillânî, s. 75; el-Ma‘tûk, s. 130; er-Rummânî v.dğr., s. 188; Ebû Zehra, s. 219; el-Bikâ‘î, I, 181. 157 el-Hafâcî, s. 171. 158 Fecr, 89/1-5. 159 el-Ma‘tûk, s. 133. 150 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 622 Kur‘Ân’da Seci hatırlandığı için zihinde tutmaya yardımcı olmasıdır. Bundan dolayı şiiri ezberlemek, nesri ezberlemekten, seci‘li nesri ezberlemek kafiyesiz şiiri ezberlemekten daha kolaydır. Muhtemelen bu durum; Kur’ân-ı Kerîm’in kolayca ezberlenebilmesi ve hatırda tutulabilmesi için âyetlerinde seci‘ye çok riayet edilmesindeki sırra işaret etmektedir. Öte yandan İbn Sinan el-Hafâcî; “Kesinlikle Kur’ân’ın Arapların diliyle ve onların örf ve adetlerine göre indirilmiş” olduğunu söylemektedir.160 Goldziher, Arapların ilâhî bir kaynaktan geldiğine inandığı hiçbir kelamın seci‘ kalıbına dökülmüş olmamasının mümkün olmadığı görüşündedir. Buna göre Kur’ân’da seci‘ olması gayet mantıklıdır.161 Kur’ân’da seci‘nin varlığına önem veren ve bunu ispat etmeye çalışanlardan biri de Câhız’dır. Câhız el-Beyân ve’t-Tebyîn isimli kitabında seci‘nin Arapçanın özelliklerinden biri olduğu görüşünde olup Kur’ân ve Hadislerin seci‘li olması doğaldır. Arapların belâgatı nesr, seci‘, izdivâc, kasîde gibi gruplara ayırmaları da buna sağlam bir delildir.162 Şevkânî’nin görüşüne göre kendiliğinden olan seci‘ mekruh değildir, sunilik ihtiva eden seci‘ çirkindir. Şevkânî “Bu tür seci‘lerin çirkin olması seci‘de sunilik olduğunda ve insicamlı olsa bile hakkı iptal etmek veya batılı elde temek için olduğundadır. Fakat seci‘ insicamlı olmakla birlikte hak veya mubah olduğunda bir kerahet yoktur” der.163 Bu durumda Kur’ân’da seci‘li ifadelere yer verilmesinde bir kerahet yoktur, çünkü bunlar hem insicamlı hem de hak olup hakka davet etmektedir.164 Yahyâ b. Hamza el-Yemenî (ö. 745/1344)’ye göre, seci‘ belâgat ilimlerinin en üstünüdür. Çünkü seci‘, Kur’ân’ın belâgat üslûplarından biri olup, uzunu ve kısasıyla en güzel bir şekilde Kur’ân’da mevcuttur. Ebû Hilal el-‘Askerî, “hemen hemen edebî hiçbir söz seci‘siz olmaz. Eğer bir sözün seci‘den müstağnî olması gerekseydi, Kur’ân olurdu. Çünkü onun nazmı, insanınkine benzemez. Hâlbuki onda çokça seci‘ bulunmaktadır”.165 Câhiz, Söz konusu hadisteki seci‘ yasağının Câhiliye döneminde, Arapların genel olarak cinlerle irtibatlı olduğuna ve gelecekten haber verdiğine inandıkları kâhinlerin kararlarına müracaat etmeleri ve kâhinlik iddiasında bulunanların bu insanların da daha inandırıcı olmak için seci‘li ifadelerle hüküm vermeleri,166 İslamiyetin gelişinden sonra ise Câhiliye devrine yakın olması sebebiyle sahâbîlerin inanç, düşünce ve davranışlarında Câhiliye kalıntılarının devam etmesi gibi hususlardan dolayıdır.167 Câhiz’in ifadesiyle bugün illet ortadan kalktığına göre yasak da kalkmış olmalıdır.”168 Yine bunları destekler mahiyette şunu belirtmekte fayda vardır: Seci‘, cinas, iltifat vs. sanatsal üslupların fesâhat ve beyanda kelama üstünlük katan belâgat üslûplarından olduğu noktasında ittifak vardır. Bu üslupların Kur’ân’da gelmesi caiz olduğuna göre seci‘inde gelmesi câizdir.169 es-Suyûtî, III, 337. Stewart, s. 7. 162 Beni ‘Atâ, s. 34. 163 Benî ‘Atâ, s. 35. 164 Benî ‘Atâ, s. 35. 165 Ali Eroğlu, “Kur’ân-ı Kerîm’de Fasıla”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10, (1991): 259. 166 Benî ‘Atâ, s. 13. 167 el-Câhiz, I, 290; Durmuş, XXXVI, 273-274. 168 el-Câhiz, I, 290; Benî ‘Atâ, s. 13; Durmuş, XXXVI, 274. 169 el-Mut‘inî, I, 222; ez-Zerkeşi, I, 55. 160 161 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 623 Kur‘Ân’da Seci 4.3. Seci‘ Üslûbu ile İlgili Görüşler Kur’ân’da seci‘ üslubunu yansıtan âyet sonlarındaki fasılalara seci‘ adının verilip verilemeyeceği konularında da farklı görüşler ileri sürülmüştür.170 Tefsir âlimleriyle bazı belâgatçılar, Kur’ân’ı beşer kelamından ayırmak amacıyla 171 “kuş sesi” anlamındaki bir kökten türeyen seci‘ kelimesinin yerine fasıla terimini kullanmayı tercih etmişlerdir.172 Bir yoruma göre şu âyet fasıla terimine işaret etmekte173 ve seci‘nin edebî ve etkili anlatımda önemli bir süsleme unsuru olduğunu belirtmektedir:174 “ُ صلَتْ آياتُه ٍّ ِ ُ”كِتاب ف “Âyetleri inci ve mücevher dizileri arasına eşit aralıklarla yerleştirilmiş büyük, değerli ve gösterişli mücevherlerle (fâsılalar) süslenmiş bir gerdanlık misali olan kitap”175. Edebî literatürde bu tür gerdanlığa “‘ıkd mufassal” denilir.176 ez-Zerkeşî, seci‘ üslûbu için Allah’ın sıfatlarından olan Kur’ân’ı O’nun izin vermediği bir sıfatla nitelemek caiz olmadığı için ve Kur’ân’ı beşer kelamından ayırmak amacıyla “kuş sesi” anlamındaki bir kökten türeyen seci‘ kelimesinin yerine fasıla terimini kullanmayı tercih etmiştir.177 et-Teftâzânî, Kur’ân’daki seci‘ üslûbu için seci‘ adının verilemeyeceğini söylemektedir, fakat bu Kur’ân’da seci‘ olmadığı için değil bilakis seci‘ güvercin sesi anlamında olduğu için “edebe riayet ve Kur’ân’a hürmeten” bu isimlendirme uygun olmayacağı içindir. es-Suyûtî de seci‘ terimi ile ilgili aynı şeyleri söylemektedir: “Seci‘ kelimesi kuş sesi anlamındaki kelimeden türemiştir, Şerefli Kur’ân için aslı anlamsız olan bir lafız ödünç alınamaz”178 el-Ebyârî ve er-Rummânî, Allah’ın yüce sıfatlarından kelam sıfatında mahlûkatın ortak olmaması için ve seci‘lerde fasılanın aksine anlam lafızlara uyduğu gerekçesiyle seci‘ üslûbu için “fasıla” isimlendirmesini uygun görmüştür.179 İbn Haldun “Kur’ân’da seci‘ olmadığı için âyet sonlarına fâsıla ismini vermektedir.180 Ebû Hilâl el-‘Askerî, İbn Sinân el-Hafâcî ve İbnu’l-Esîr gibi bir kısım belâgat âlimi ise Kur’ân’daki seci‘ üslûbu için “seci‘” kelimesini kullanmayı tercih etmişlerdir.181 Bunlardan İbn Sinân el-Hafâcî, Kur’ân’daki seci‘ üslûbu için seci‘ denmesinin caiz olduğunu ve dini açıdan bir sakıncasının olmadığını belirtmiştir.182 İbn Sinân el-Hafâcî, fâsılaların iki kısım olduğunu söylemiştir; Birincisi; Seci‘dir ki bölüm sonlarındaki harflerin uyumlu olmasıdır. İkincisi seci‘ olmayandır ki; bölüm sonlarındaki harflerin uyumlu olmayıp birbirine yakın olmasıdır. Sonuç İbn Hicce, II, 411; ez-Zerkeşi, I, 54; es-Sa‘îdî, IV, 657. ez-Zerkeşi, I, 54. 172 Stewart, s. 15; ez-Zerkeşi, I, 54. 173 Stewart, s. 15-16; el-Ebyârî, III, 132; ez-Zerkeşi, I, 54. 174 Durmuş, XXXVI, 274; Stewart, s. 15-16; el-Ebyârî, III, 132. 175 Fussilet, 41/3. 176 Durmuş, XXXVI, 274. 177 ez-Zerkeşî, I, 54. 178 Stewart, s. 16. 179 el-Ebyârî, III, 132. 180 Benî ‘Atâ, s. 28. 181 ‘Abdullah ‘Abdulcebbâr ve Muhammed ‘Abdulmun‘im Hafâcî, Kıssatu’l-Edeb fi’l-Hicâz, (Mektebetu’l-Kulliyyâti’lEzheriyye, tsz), s. 245. 182 el-Hafâcî, s. 173. 170 171 The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 624 Kur‘Ân’da Seci 1. Kur’ân’da seci‘ mevcut olup, O’nun eşsiz özelliklerinden ve belâgat ayrıcalıklarından kabul edilir. Kur’ân’daki seci‘ insicâm ve sâfîliği ile zorlama ve sunîlik ihtivâ etmemesi ile Arapların seci‘inden ayrılmaktadır. 2. Hakikatte Hz. Peygamber’in seci‘ yasağı mutlak olmayıp, sunilik ve zorlama ihtiva etmesi veya birçok anlamı ihtiva etmesi sebebiyle kâhinlerin seci‘ine benzeyen seci‘ içindir. Ayrıca seci‘ yasağı İslâm’a davetin ilk yıllarında; insanların Câhiliye döneminde kâhinlik aracı olan üslûbun güzelliğinden etkilenmeleri ve onların kâhinlik inançlarını benimsemelerinden korkulması sebebiyleydi. Câhiliye döneminden sonra; zamanla bu korku ortadan kalktığı için artık seci‘den nehy etmeye gerek kalmamıştır. Bizzat Hz. Peygamber’in hadislerinde ve sözlerinde çok sayıda seci‘li ifadelerin bulunması bunu açıkça göstermektedir. Ayrıca önceki araştırmacıların birçoğu Rasûl-i Ekrem’in, kulağa daha hoş gelmesi ve daha etkili olması için birçok hadisinde seci‘ye uyması için kelimenin morfolojik yapısında değişiklik yaptığını ifade etmiştir. Nitekim “ ”أعوذ بكلمات هللا التا َّمة مِ ن شر كل سامة ومِن كل عين ال َّمة hadisinde “ ”ال َّمةkelimesinin aslında “ ”ملمةolması gerekirken seci‘ye uygun düşsün diye “”ال َّمةye dönüştürmüştür. Aynı şekilde “ ”إرجعن مأعورات غير مأجوراتhadisinde, “”موعورات, kelimesinin “ ”مأعوراتolarak değiştirilmesi böyledir. 3. Hulefâ-i Râşidîn, yanlarında; içinde birçok seci‘ barındıran ifadelerle konuşan hatiplerin hiç birinin konuşmasını reddetmemişlerdir. Eğer seci‘ hoş görülmeyen bir şey olsaydı kesinlikle seci‘li konuşanın konuşmasını reddeder onu uyarırlardı. 4. Bazı halifelerin sözleri ve hutbeleri de seci‘ ihtivâ etmekte olup bunların çoğu da Hz. Ali’ye nisbeti sahih olan hutbelerde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca ister câhiliye isterse İslâmiyet’in gelişinden sonra olsun belâgatçıların ve hatiplerin hutbelerini güzelleştirmek ve sözlerini süslemek için amaçladıkları belâgat sanatlarından olduğu hususunda da hem fikirdirler 5. Hz. Peygamber’in hadislerinin ve hutbelerinin birçoğunda tabi seci‘ bulanmaktadır. Bu da Hz. Peygamber’in seci‘e onay verdiğini ve bu üslûba önem verdiğini göstermektedir. 6. Seci‘nin kural ve kaideleri seci‘li Kur’ân âyetlerinin çoğu ile uyum sağlamaktadır. Bundan dolayı Kur’ân’da seci‘nin var olduğunu söylemek kaçınılmaz olmaktadır. 7. Kur’ân’da mevcut olan seci‘; formatında, cezp ediciliğinde, ustaca kurgulanmasında, sıfatlarında, doğallığında ve lafızlarının güzelliğinde kâhinlerin seci‘inden ve Arapların diğer seci‘lerinden farlılık gösterdiği gibi şekil ve içerik bakımından da onların tamamının üstündedir. 8. Önceki Belâgat âlimleri ve eleştirmenlerin büyük çoğunluğu sunilik ve zorlama ihtiva etmediği zaman seci‘nin kelama güzellik ve cazibelik katan söz sanatlarından biri olduğu hususunda hemfikirdirler. Ayrıca âlimler ister câhiliye döneminde isterse cahili yeden sonraki İslâm döneminde olsun hatiplerin ve belâgatçilerin hutbelerini güzelleştirmek ve lafızlarını süslemek için kastettikleri seci‘inin lafızları güzelleştirmeye yönelik edebî (bediî) sanatlardan olduğu hususunda da hemfikirdirler. 9. Kur’ân’da seci‘in olduğunu söylemek Kur’ân’daki bu seci‘in i‘câzın bir bölümü olduğu bilindiğinde Kur’ân’ın mu‘ciz olduğunu söylemekle çelişmemektedir. Çünkü Araplar alışık olmalarına ve sevmelerine rağmen Kur’ân’daki seci‘in benzerini getirememişlerdir. Ayrıca Araplar Kur’ân âyetlerindeki i‘câzın birçoğunu inceleyemeyip bunu terk ettikleri gibi Kur’ân’ın seci‘ üslûbuna da karşı koyamamışlardır. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 625 Kur‘Ân’da Seci 10. Kur’ân’daki seci‘lerin tamamı iyi bir seci‘ için Belâgat adamlarının ve eleştirmenlerin koymuş oldukları kural ve şartların dışına çıkmamaktadır. Ayrıca Kur’ân’ın bütün lafızları manalarına tabi olup Kur’ân’daki seci‘nin kuralların dışına çıkması ve bu seci‘ üslûbunda karışıklık olmasına imkân yoktur. 11. Bakillânî’yi ısrarla Kur’ân’da seci‘ olmadığı düşüncesine iten sebep muhtemelen onun Hz. Peygamber’in seci‘ yasağını umûmî bir yasak zannetmesi ve bu yasakla beraber Kur’ân’da seci‘nin tasavvur edilmesinin mümkün olmamasıdır. Ya da Bâkillânî’nin ısrarla Kur’ân’da seci‘ olmadığını savunması eşâ‘ire mezhebinin ve hocalarının özellikle de Ebu’l-Hasan el-Eşarî’nin görüşlerine taassub derecesinde bağlı olup bir nevî taassub da olabilir. Çünkü Bakillânî’nin “arkadaşlarımızın tamamı Kur’ân’da seci‘ olmadığı görüşünde, özellikle Ebu’l-Hasan Eş‘arî bunu kitaplarının dışında farklı yerlerde ifade etmektedir” sözü kendi durumunu açıklamaktadır. 12- H. IV. asırda seci‘ olgusunun yaygınlaşması dilsel sözlüklerde kelimeleri gruplandırmada (kelimeleri asıl son harflerine göre düzenlemede) kâfiye sistemini icat etmeye iten sebeplerden biri olmuştur. Kâfiye sistemini ilk defa bulan İshâk b. İbrâhîm el-Fârâbî’dir. KAYNAKLAR ‘Abdulganî, Eymen Emîn, (2011), el-Kâfî fi’l-Belâga, Dâru’t-Tevfîkiyye li’t-Turâs, Kâhire. ‘Abdulcebbâr, ‘Abdullah; Muhammed ‘Abdulmun‘im Hafâcî (tsz.), Kıssatu’l-Edeb fi’lHicâz, Mektebetu’l-Kulliyyâti’l-Ezheriyye. Ahmed b. Hanbel, (1413/1993), el-Musnedu’l-Câmi‘, I-XXII, 1. bs., thk. Mahmûd Muhammed Halîl, Dâru’l-cîl li’t-Tıbâa ve’n-Neşr ve’t-Tevzî‘, Beyrut. el-‘Askeri, Ebû Hilal el-Hasan, (1419/1998), Kitâbu’s-Sınâ‘ateyn, thk. ‘Ali Muhammed el-Bicâvî; Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhim, el-Mektebetu’l-‘unsuriyye, Beyrut. el-‘Alevî, Yahyâ b. Hamza, (1423/2002), et-Tırâzu’l-Mutedammin li-Esrâri’l-Belâga ve ‘Ulûmu Hakâiki’l-İ‘câz, I-III, 1. bs., el-Mektebetu’l-‘unsuriyye, Beyrut. ‘Atîk, ‘Abdul‘azîz, (tsz.), ‘İlmu’l-Bedî‘, Dâru’n-Nehdati’l-‘Arabiyye, Beyrut. el-Bikâ‘î, İbrâhîm b. ‘Ömer b. Hasan er-Ribât b. ‘Ali b. Ebî Bekir, (1487/1987), Mesâi‘du’n-Nazar li’l-İşrâf alâ Mekâsıdi’s-Süver, 1. bs., I-III, Mektebetu’l-Me‘ârif, Riyad. Benî ‘Atâ, Mâlik Muhammed Cemâl, (2011), es-Sec‘ fî ‘Asri’l-Câhilî (Doktora Tezi), Mu’te Üniversitesi, Ürdün. Besyûnî, Abdulfettâh Feyyûd, (1418/1998), ‘İmu’l-Bedî‘ Dirâse Târihiye ve Fenniyye li Usûli’l-Belâga ve Mesâili’l-Bedî‘, 2. bs., Muessetu’l-Muhtâr, Kahire. el-Bakillânî, Ebû Bekir, (1997), İ‘câzu’l-Kur’ân li’l-Bakillânî, 5. bs., thk. es-Seyyid Ahmed Sakr, Dâru’l-Me‘ârif, Mısır. Bintü’ş-Şâtıî’, ‘Âişe Muhammed ‘Ali ‘Abdurrahmân, (tsz.), el-‘İcâzu’l-Beyânî li’lKur’ân ve Mesâili b. el-Ezrak, 3. bs., Dâru’l-Me‘ârif. Bolelli, Nusrettin, (2011), Belâgat (Beyân-Me‘ânî-Bedî‘ İlimleri) Arap Edebiyatı, M. Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 626 Kur‘Ân’da Seci Câhiz, (1998), el-Beyân ve’t-Tebyîn, I-III, thk. ‘Abdsselâm Muhammed Hârûn, Mektebetu’l-Hancı, Kahire. el-Ceyşî, Fehd b. ‘Abdullah, (tsz.), Reyyu’z-Zam‘ân fî Beyâni’l-Kur’ân. Durmuş, İsmail, (2009), “Seci”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), C. XXXVI, s. 273-275, İstanbul. Ebû Zehra, Muhammed b. Ahmed b. Mustafa b. Ahmed, (tsz.), el-Mu‘cezitu’l-Kubrâ elKur’ân, Dâru’l-Fikri’l-‘Arabî. el-Ebyârî, İbrâhim b. İsmâ‘îl, (1405/1985), el-Mevsû‘atu’l-Kur’âniyye, I-XI, Muessetu Sicilli’l-‘Arab. Eroğlu, Ali, (1991), “Kur’ân-ı Kerîm’de Fasıla”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 10, ss. 251-291. el-Hafâcî, İbn Sinân, (1402/1982), Sırru’l-Fesâha, 1. bs., Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. İbn Hicce, Takiyyudîn Ebî Bekir ‘Ali b. ‘Abdillâh el-Hamevî, (1987), Hizânetu’l-Edeb ve Gâyetu’l-Ereb, I-II, 1. bs., thk. ‘Isâm Şaîtû, Dâru Mektebeti’l-Hilâl, Beyrut. el-Hanbelî, Mer’î b. Yusuf, (1425/2004), el-Kavlu’l-Bedî‘ fî ‘İlmi’l-Bedî‘, thk. Muhammed b. ‘Ali es-Sâmil, Dâru Kunûzi İşbîliyye li’n-Neşr ve’t-Tevzî‘, Riyad. el-Hâşimî, es-Seyyid Ahmed, (tsz.), Cevâhiru’l-Belâga fi’l-Me‘ânî ve’l-Beyân ve’l-Bedî‘, Dâr b. Haldûn, İskenderiye. İbnu’l-Esîr, Ziyâuddin, (1995), el-Meselu’s-Sâ’îr fî Edebi’l-Kâtib ve’ş-Şâ‘ir, I-II, thk. Muhammed Muhyiddîn ‘Abdulhamîd, el-Mektebetu’l-‘Asriyye, Beyrut. İbnu’l-Kesîr, Ebu’l-Fidâ’ İsmâîl b. ‘Ömer, (1407/1986), el-Bidâye ve’n-Nihâye, I-XV, Dâru’l-Fikr. İbn Râhûye, (1412/1991), Musnedu İshâk b. Râhûye, I-V, 1. bs., thk. ‘Abdulgafûr b. ‘Abdulhak el-Bellûşî, Mektebetu’l-Îmân, Medine. el-Kalkaşendî, Ahmed b. ‘Ali, (1987), Subhu’l-A‘şâ fî Sınâati’l-İnşâ, I-XIV, 1. bs., thk. Yûsuf ‘Ali Tavîl, Dâru’l-Fikr, Dimeşk. el-Kazvînî, Hatîb, (1430/2009), et-Telhîs fî ‘Ulûmi’l-Belâga, thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. ___________, (1424/2003), el-Îzâh fî ‘Ulûmi’l-Belâga, 1. bs., thk. Muhammed ‘Ali Beyzâvî, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. el-Ma‘tûk, Ahmed Muhammed, (1993), “Uslûbu’s-Seci‘ ve Mevkıfu’l-Bakillânî mine’sSec‘ fi’l-Kur’ân Dirâseten Nazariyyeten Tahlîliyyeh ve Ru’yeten Nakdiyyeh”, ed-Dâre, s. 104160, Riyad. Mecma‘u’l-Lugati’l-‘Arabiyye bi’l-Kâhire (Mustafâ, İbrâhîm v.dğr.), (tsz.), Mu‘cemu’l-Vasît, Dâru’d-Da‘va. el- el-Merâğî, Ahmed Mustafa, (1414/1993), ‘Ulûmu’l-Belâga el-Meânî ve’l-Beyân ve’lBedî‘, 3. bs., Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 627 Kur‘Ân’da Seci el-Meydânî, ‘Abdurrahmân b. Hasan Habenneke, el-Belâgatu’l-‘Arabiyye, I-II, 1. bs., Dimeşk: Dâru’l-Kalem, 1416/1996. el-Mursî, Ebu’l-Hasan ‘Ali b. İsmâîl b. Seyyide, (1421/2000), el-Muhkem ve’l-Muhîtu’l‘Azam, I-XI, 1. bs., thk. ‘Abdulhamîd Hindâvî, Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. Muslim b. el-Haccâc Ebu’l-Huseyn el-Kuşeyrî, (tsz.), Sahîhu’l-Muslim, I-V, thk. Muhammed Fuâd ‘Abdulbâkî, Dâru İhyâi’t-Turâsi'l-‘Arabî, Beyrut. el-Mut‘inî, ‘Abdul‘azîm İbrâhîm Muhammed, (1413/1992), Hasâisu’t-Ta‘bîri’l-Kur’ânî ve Simâtuhu’l-Belâgiyye, I-II, Mektebetu Vehbe. en-Nebhân, Muhammed Fâruk, (2005), el-Medhal ilâ ‘Ulûmi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru Âlemi’l-Kur’ân, Haleb. er-Rummânî; el-Hattâbî; ‘Abdulkâhir el-Curcânî, (1707), Selâsu Resâ’il fî İ‘câzi’lKur’ân, thk. Muhammed Halefullah ve Muhammed Zeğlûl Selâm, Dâru’l-Me‘ârif, Mısır. es-Sa‘îdî, ‘Adulmuteâl, (1426/2005), Bugyatu’l-Îzâh li-Telhîsi’l-Miftâh fî ‘Ulûmi’lBelâga, I-IV, Mektebetu’l-Âdâb. Stewart, Devine, (1998), es-Sec‘ fi’l-Kur’ân, Çev. İbrâhim ‘Avaz, Mektebetu Zehrâ’i’şŞark, Kahire. es-Sekkakî, Ebû Ya‘kûb, (1407/1987), Miftâhu’l-‘Ulûm, 1. bs., nşr. Naîm Zerzûr, Dâru’lKutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut. es-Suyûtî, Celâluddîn, (1394/1974), el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, I-IV, thk. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm, el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-‘Âmmeh li’l-Kitâb. Tabak, Abdulcevvâd Muhammed, (1993), Dirâseten Belâgiyyeh fi’s-Sec‘ ve’l-Fâsileti’lKur’âniyye, Dâru’l-Erkâm, Mısır. et-Teftâzânî, (1893), el-Mutavvel, thk. Bosnavî el-Hâc Muharrem Efendi, Muharrem Efendi Matbaası, İstanbul. et-Taberânî, Ebu’l-Kâsım, (tsz.), el-Mu‘cemu’l-Kebîr, I-XXV, 2. bs., thk. Hamdi b. Abdulmecîd es-Selefî, Mektebetu İbn Teymiyye, Kâhire. el-‘Useymîn, Muhammed b. Sâlih, (1434/2013), Şerhu’l-Belâga min Kitâbi Kavâ‘idi’lLugati’l-‘Arabiyye, Mu’essetu’ş-Şeyh Muhammed b. Sâlih el-‘Useymîn el-Hayriyye, Riyad. ez-Zerkeşi, Bedruddîn, (1376/1957), el-Burhân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, I-IV, thk. Ebu’l-Fadl İbrâhîm, Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut. The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 30, Eylül 2016, s. 604-628 628