BİR KÜLTÜR MİRASI: MAYIS YEDİSİ Güzzade DİKEROĞLU ÖZET Bu makalede Giresun’da her yıl 20 Mayıs günü Aksu Deresi’nin deniz ile kesiştiği yerde kutlanan Mayıs Yedisi töreni, bugünkü ismi ile Aksu Senlikleri ele alınmıştır. Bu tören üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar; sacayaktan geçme, dere taşlama ve adanın etrafını dolaşma geleneğidir. Yapılan bütün bu törenlerin amacı; belalardan ve kötülüklerden kurtulmak, soyun sürdürülmesi, bolluk ve baharla birlikte yeni bir yıla iyi bir şekilde başlama isteğidir. ABSTRACT In this article, May 7th Ceremony, now called Aksu Festival, which is celebrated at the place where Aksu River meets the sea, is described. This ceremony is divided into three main sections which are walking over trivet, throwing stones into river, and walking around the island. The aim of all these ceremonies is getting rid of troubles and wickedness, continuing the family, the wish of starting the new year happily together with spring and abundance. Anahtar Kelimeler: Mayıs Yedisi, Aksu Şenlikleri, Aksu Deresi Key Words: 7th of May, Aksu Festivals, Aksu River Türk kültüründe suyun ağırlıklı, ayrı bir yeri ve önemi vardır. Kültürümüzde ve birçok halk inanışında insanlar suyla ilgili olarak ihtiyaçları ve inançları doğrultusunda kültürlerini oluşturmuşlardır. Su kenarları birçok medeniyetin, kültürün doğmasında mekân olmuştur. Hayat, suyun etrafında şekillenmiştir. Suyun olduğu yerde canlılık, bereket, bolluk, yaşam olmuştur; bu nedenle de suyun kültürümüzde önemi büyüktür. Birçok yöremizde suya bağlı inançlar ve gelenekler meydana gelmiştir. Giresun ve yöresinde de suya bağlı gelenekler ve inançlar bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Giresun’da her yıl mayıs ayının yirmisinde Mayıs Yedisi kutlanmaktadır. Rumî takvime göre bu tarih, mayıs ayının yedisine denk gelmektedir ve bu nedenle de Mayıs Yedisi olarak anılmaktadır. 1977 yılına kadar Mayıs Yedisi adıyla sürdürülen bu törenler, bu tarihten sonra Aksu Şenlikleri adını almıştır. Günümüzde ise, belediyenin de organize etmesiyle Uluslar Arası Aksu Şenlikleri adı altında kutlanılmaktadır. Her yıl 20 Mayıs günü halk, çevre köylerden gelen insanların da katılımıyla sabahleyin yanlarına yiyeceklerini, içeceklerini alarak Giresun’un doğusunda bulunan Aksu Deresi’nin deniz ile kesiştiği yerde toplanır. Burası bir panayır yerine dönüşür; bugün insanlar için bir toplanma, buluşma günüdür. Bu, her yıl, yılda bir kez de olsa geleneklerini yaşatmak, kültürlerini icra etmek için bir fırsattır. Oraya gelen insanlar için bugün, dileklerin kabul olunup, belalardan arınıp, kötülüklerden kurtulma günüdür. Bugünde insanlar, o yıl ve güzellikler için gönüllerini açıp dilekte bulunurlar. Özellikle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanlar bir araya gelir. Bu inanışlar, insanların dilekleri doğrultusunda yapılan bazı faaliyetlerle daha somut bir hale gelmektedir. Mayıs Yedisi’nde yapılan tören, üç ana bölümden oluşmaktadır. Bunlar; sacayaktan geçme, dere taşlama ve adanın etrafını dolaşma geleneğidir. Sacayaktan geçme töreninde insanlar, içinden insan geçebilecek büyüklükteki sacayağını, şenlik alanına getirirler. Soyun sürdürülmesi kültürüne dayanan bu gelenekte, çocuğu olmayanlar dilekte bulunarak üç kez sacayaktan geçerler. Sacayak ana rahminin simgesi durumundadır. Yaşam, doğumdur ve doğum da kadınla gerçekleştiğine göre kadın, üremenin sembolü sayılır. Toprak da kadın gibidir. Doğurmaya hazır kadın gibi toprak da, baharda canlanır. Bu nedenle de kadının doğurganlığı ile toprağın bereketi aynı şeylerdir. Çocuğu olmayanlar; ana rahminin, soyun sürdürülmesinin simgesi durumunda olan sacayaktan geçerek dilekte bulunurlar. İlkbahar, doğanın hayat bulduğu mevsimdir. Doğanın ve baharın getirdiği yaşam zevkiyle insanlar, bütün kötülüklerden arınmak ve yeniden doğmuş gibi hayata umut dolu, tertemiz başlamak ister. Doğanın canlanmasıyla da insan kendini yeniden doğmuş farz eder. Aksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde, derdim belam denize, diyerek yedi çift bir tek taşı suya atarlar. Yedi, kutsal bir rakamdır; tek taş ise dileğin yerini bulması için atılan sonuncu taştır. İnsanlar doğanın canlanmasıyla ve suyun belayı, kötülükleri alıp götüreceği inancıyla dileklerini tutup dereyi taşlarlar. Bunu özellikle kadınlar, kızlar kendilerine uğur getirmesi amacıyla da yaparlar. Dere taşlamadan sonra törene katılanlar, suya girip başlarından aşağı maşrapayla ırmak suyunu dökerler. Bu uygulamada da suyun insanda bulunan kötülükleri, hastalıkları, uğursuzlukları alıp götüreceği inancı vardır. En sonuncu gelenek ise adanın etrafını dolaşma geleneğidir. İnsanlar dere kenarında toplanıp motorlarla, kayıklarla denize açılarak adanın etrafını dolaşıp sacayaktaki daireye benzer bir daire çizerek bindikleri noktaya tekrar dönerler. Ada turu Hazma Taşı önünde başlar ve yine aynı taşın önünde son bulur. Bu törenin amacı da, yine sacayakta ve dere taşlama geleneğinde olduğu gibi soyun sürdürülmesi ve belaların denize atılmasıdır. Döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlenmesi inancı; adanın etrafında tur atılmasıyla daha somut bir hale gelir. Bu törenlerde doğayla insan hayatı özdeşleştirilmekle birlikte, baharda doğa nasıl uyanıyorsa insanın da baharla birlikte hayata yeniden, daha iyi bir şekilde başlayacağı düşüncesi hâkimdir. Törenin özünde canlılık, üreme ve doğaya egemen olma kaygısıyla, yaşamın sürdürülmesi olgusu vardır. Toplumların kültürel yapıları incelenmek istendiğinde öncelikle inançlara bakmak gerekir. Bu yapılan törenler ve inançsal faaliyetler insanların ihtiyaçları doğrultusunda doğmuştur. Yapılan törenlerin hepsi kültürümüzün ve inançlarımızın bir parçasıdır ve somut bir şekilde hâlâ yaşamaktadır. Bu, kültürel mirasın bir parçası olan Mayıs Yedisi o yöredeki insanların özel bir günüdür. O gün içerisinde yapılan her şeyin ayrı bir manevi anlamı vardır. Türk kültürünün birer parçası olan bütün bu gelenekler, bizim insanımızı ifade eder, geçmişimizi yansıtır. Bu nedenle de artık tören, şölen ve festival gibi adlarla da güncel tutulmaya çalışılan kültürel mirasımıza sahip çıkmamız ve yaşatmamız gerekir. FOTOGRAFLAR