TUÐRUL I Mahmûd Kâmil’in (Kahire 1344) tahmîsleri yayýmlanmýþtýr. Tuðrâî’nin çoðu yazma halinde olan klasik kimya ile felsefe ve tabiata dair eserleri de þunlardýr: Dîvânü’l-mašå¹î£ fi’½½an£ati’l-¼ikemiyye fi’l-kîmiyâß (Hermes, Heraklios, Rûsimus, Mariyye, Hâlid b. Yezîd b. Muâviye, Câbir b. Hayyân, Zünnûn el-Mýsrî, Ýbn Vahþiyye gibi þahýslardan intikal eden kadîm kimya kültürünü oluþturan bilgilerin 100 kaside ve kýtaya yakýn þiir parçalarý halinde naklinden ibarettir; eser hakkýnda Rezzûk Ferec Rezzûk bir makale yayýmlamýþtýr [bk. bibl.]); ¥ašåßišu’l-istiþhâd (nþr. Rezzûk Ferec Rezzûk, Baðdat 1981; Amman 1982); ¬âtü’lfevâßid fi’l-kîmiyâß (nþr. Rezzûk Ferec Rezzûk, Mevrid, III/3 [Baðdat 1974], s. 195-206); Mefâtî¼u’r-ra¼me ve me½âbî¼u’l-¼ikme (kimyacýlarý en çok etkilediði eseridir); Câmi£u’l-esrâr ve terâkîbü’l-envâr; Øýrrü(E½rârü)’l-¼ikme fî þer¼i Kitâbi’r-Ra¼me (li-Câbir b. ¥ayyân); elEsrâr fî ½ý¼¼ati ½ýnâ£ati’l-kîmiyâß; elCevherü’n-naŠîr fî ½ýnâ£ati’l-iksîr; erRisâletü’l-ƒâtime; Va½iyyetü’t-ªu³râßî min Tedâbîri Câbir; Risâle fi’¹-¹abî£a; el-Ýrþâd ile’l-evlâd (eserlerin yazma nüshalarý için bk. Brockelmann, I, 288). M. Emîn Mahmûd e¹-ªu³râßî: ¥ayâtühû ve þi£ruhû adýyla bir doktora tezi hazýrlamýþtýr (1408, Câmiatü’l-Ýmâm Muhammed b. Suûd el-Ýslâmiyye [Riyad]). BÝBLÝYOGRAFYA : Tuðrâî, Dîvân (nþr. Ali Cevâd et-Tâhir – Yahyâ el-Cübûrî), Küveyt 1403/1983, neþredenlerin giriþi, s. 9-26; Lâmiyyetu’l-Arab, Unvânu’l-hikem, Lâmiyyetu’l-Acem ve Tercümeleri (trc. ve nþr. Nurettin Ceviz – M. Sadi Çöðenli), Erzurum 2000, s. 59-84; Râvendî, Râ¼atü’½-½udûr, s. 225, 239241; Yâkut, Mu£cemü’l-üdebâß, X, 56-79; Ýbnü’lEsîr, el-Kâmil, X, 395-396; Ýbn Hallikân, Vefeyât, II, 185-189; Necmeddin Ebü’r-Recâ Kummî, TârîÅu’l-vüzerâß (nþr. M. Taký Dâniþpejûh), Tahran 1363 hþ., s. 226-229; C. Brockelmann, GAL, I, 288; Ali Cevâd et-Tâhir, Lâmiyyetü’¹-ªu³râßî, Baðdad 1962; a.mlf., e¹-ªu³râî ¼ayâtühû þi £rühû Lâmiyyetühû, Baðdad 1963; a.mlf., eþ-Þi £rü’l£Arabî fi’l-£Irâš ve bilâdi’l-£Acem fi’l-£a½ri’s-Selcûš¢, Beyrut 1985, s. 101-130; Þevký Dayf, TârîÅu’l-edeb, V, 582-585; Abdülkerîm M. Es‘ad, “etTugrâ,î: Hayâtühû aþârühû þi.rühû Lâmiyyetühû”, Mašålâtün münteÅabe fî £ulûmi’l-lu³a, Riyad 1415/1994, s. 512-561; Abdullah Muhammed el-Habeþî, Câmi £u’þ-þürû¼ ve’l-¼avâþî, Ebûzabî 1425/2004, III, 1504-1510; Ahmed Ateþ, “Ýbn Sina ve el-Kimya”, AÜÝFD, I/4 (1952), s. 47-62; Muzaffer Bahtiyâr, “Zindegânî Üstâd Mü,eyyidüddîn Tugrâ,î Ýsfahânî”, Mecelle-i Dâniþkede-i Edebiyyât, XII/3-4, Tahran 1344/1965, s. 373452; Rezzûk Ferec Rezzûk, “el-Mekatî.-Dîvânü þi.rî ta.lîmî fi’l-Kîmyâ, li-Mü,eyyidi’d-dîn Ebî Ýsmâ.îl el-Hüseyn b. .Alî ed-Dü,elî el-ma.rûf bi’tTugrâ,î”, el-Mevrid, XIV/4, Baðdad 1985, s. 169172; Ahmed el-Irâký, “el-Mu.âraçâtü’l-Magribiyye li-Lâmiyyeti’t-Tugrâ,î: Mu.âraçatü Ebî Hafs el-Fâsî”, Âfâšu’¦-¦ešåfe ve’t-türâ¦, IV/16, Dübey 1417/1997, s. 92-98; Abdullah Ali es-Süvey‘î, “Muptasaru Þerhi Lâmiyyeti’l-.Acem li’l-Mekkî b. Muhammed”, Mecelletü Külliyyeti’d-da£veti’l-Ýslâmiyye, XXII, Trablus 1373/2005, s. 202207; F. C. de Blois, “al-Tughra,ý”, EI 2 (Ýng.), X, 599-600; Mahmûd Sâlim Muhammed, “et-Tugrâ,î”, el-Mevsû£atü’l-£Arabiyye, Dýmaþk 2005, XII, 568-569; a.mlf., “Lâmiyyetü’l-.Acem”, a.e., XVI, 827-828. ÿRahmi Er – — TUÐRUL I Rüknü’d-dünyâ ve’d-dîn Ebû Tâlib Tuðrul b. Muhammed Tapar (ö. 529/1134) ˜ Irak Selçuklu hükümdarý (1132-1134). ™ Muharrem 503’te (Aðustos 1109) doðdu. Sultan Muhammed Tapar’ýn oðludur. Babasý 504 (1110-11) yýlýnda emîrlerden Anuþ Tegin Þîrgîr’i atabeg tayin ederek Cibâl (Irâk-ý Acem) bölgesinin önemli bir kýsmýný ona iktâ etmiþti; iktâlarý arasýnda Gence merkez olmak üzere civar bölgeler de yer almaktaydý (ÝA, XII/2, s. 15). Muhammed Tapar vefat edince yerine büyük oðlu Mahmud sultan ilân edildi. Sultan Mahmud, Emîr Gündoðdu’yu kardeþi Tuðrul’a atabeg tayin edip onu kendisine getirmesini istedi. Fakat Gündoðdu, Tuðrul’u aðabeyine karþý isyana teþvik etti. Bunun üzerine Sultan Mahmud, Enûþirvân b. Hâlid ile kardeþine hil‘atler, armaðanlar ve 30.000 altýn göndererek huzura çaðýrdý ve dirliðini arttýracaðýný vaad etti. Tuðrul gelmeyince sultan bir baskýnla kardeþini yakalamak istediyse de zamanýnda haber alan Tuðrul atabegiyle Gence’ye gidip yakalanmaktan kurtulduðu gibi Arrân’ý da hâkimiyeti altýna aldý. Melikþah ve Muhammed Tapar devirlerinde saldýrýya cesaret edemeyen Gürcüler, Mahmud zamanýnda durumu uygun görüp komþu Ýslâm topraklarýna birbiri arkasýndan yaðma akýnlarý düzenlemeye baþladýlar. Bunun üzerine Melik Tuðrul Gürcistan seferine çýktý. Kumandanlar arasýnda Necmeddin Ýlgazi, Dübeys b. Sadaka ve Atabeg Gündoðdu’nun da bulunduðu Selçuklu ordusu Tiflis yakýnlarýnda yapýlan savaþta Gürcüler’e karþý baþarý saðlayamadý (514/1120 veya 515/1121). Atabeg Gündoðdu’nun ölümünden sonra Merâga hâkimi Aksungur el-Ahmedîlî onun yerini alýp Tuðrul’u aðabeyine karþý kýþkýrttý; Tuðrul’un eski atabegi Þîrgîr de onlara katýldý. Fakat Emîr Cüyûþ Bey Ay-aba’nýn kalabalýk bir askerle Azerbaycan’a gelmekte olduðunu duyunca Sultan Mahmud’a itaat arzettiler. Abbâsî Halifesi MüsterþidBillâh’ýn düþmanca tavýr takýndýðý Dübeys b. Sadaka, Arrân’a giderek Tuðrul’u Irak’ýn kolayca fethedileceðine kandýrmýþtý. Fakat Irak’a ulaþtýklarýnda karþýlarýnda büyük bir ordu buldular. Bunun üzerine Dübeys ile Tuðrul, Merv’deki büyük sultan Sencer’in yanýna gittiler. Dübeys’i Sultan Mahmud’un maiyetine verip ona iyi davranmasýný söyleyen Sencer aðabeyine sorun çýkarmamasý için Melik Tuðrul’u yanýnda alýkoydu (522/1128). Sultan Mahmud’un vefatý üzerine yerine oðlu Dâvud geçirildi. Sultan Sencer yeðeni Tuðrul ile birlikte 526 (1132) yýlýnda Rey’e geldi. Bu sýrada Muhammed Tapar’ýn oðullarýndan Mesud, Selçuk ve Halife Müsterþid-Billâh’ýn Sultan Sencer’e karþý savaþmak amacýyla ant içtikleri haber alýndý. Tuðrul’un da katýldýðý Dînever’de cereyan eden savaþ Sultan Sencer’in zaferiyle sonuçlandý (8 Receb 526 / 25 Mayýs 1132). Sultan Sencer zaferin ardýndan Mesud’u huzuruna getirtti ve onu Arrân meliki olarak Gence’ye gönderdi. Tuðrul’u da Hemedan’da Irak Selçuklular’ý tahtýna oturttu; Ebü’l-Kasým Dergezînî’yi yeni hükümdarýn vezirliðine tayin etti (Þâban 526 / Haziran 1132) ve Horasan’a döndü. Sultan Sencer Merv’e ulaþmadan Dâvud, amcasý Tuðrul’un sultanlýðýný kabul etmeyerek Arrân ve Azerbaycan askeriyle Hemedan üzerine yürüdü. Hemedan yakýnlarýnda yapýlan savaþta Dâvud yenildi ve atabegi Aksungur el-Ahmedîlî ile birlikte Baðdat’a kaçtý. Halife Irak’ý kendi idaresine almak istediðinden onlarý iyi karþýladý. Dört beþ ay sonra Gence’de bulunan Melik Mesud da Baðdat’a geldi. Baðdat’ta Dâvud ile Mesud adýna hutbe okundu ve sultanlýðýn Tuðrul’un elinden alýnmasý için anlaþmaya varýldý. Mesud ve Dâvud, Azerbaycan’a gidip mücadeleye oradan baþlayacaklardý, halife de onlara asker verecekti. Mesud, Tuðrul’a baðlý emîrleri Erdebil’de kuþattý; burada olanlardan çoðunu öldürdü; geri kalanlar bozgun halinde kaçtýlar. Ardýndan Mesud Hemedan’a yürüdü. Ýki kardeþ Hemedan önünde karþýlaþtý ve savaþ Mesud’un zaferiyle sonuçlandý. Bozguna uðrayan Sultan Tuðrul Rey’e çekildi; Mesud Hemedan’da yerleþti (527/ 1133). Sultan Tuðrul Rey’den Kum’a, oradan Ýsfahan’a gitti; Ýsfahan’da kalýp kendini savunmayý düþündüyse de halkýna güvenemediðinden Fars’a yöneldi. Ancak yanýndaki askerlerin kardeþinin tarafýna geç341 TUÐRUL I mesinden endiþe ederek Fars’tan tekrar Rey’e doðru yola çýktý. Yolda baþýna gelenlerden sorumlu tuttuðu veziri Ebü’l-Kasým Dergezînî’yi öldürttü. Daha sonra Mesud Tuðrul’a yetiþti, vuku bulan savaþta Tuðrul yine bozguna uðradý. Sultan Tuðrul amcasý Sultan Sencer’in idaresindeki Rey’e, Mesud da Hemedan’a döndü. Tuðrul, Rey’den Mâzenderan Emîri Ali’nin yanýna gitti. Ali kendisine ve askerlerine karþý çok iyi davrandý. Bahar gelince Muhammed b. Þah Melik, ilk atabegi Anuþ Tegin Þîrgîr’in oðlu Emîr Haydar ve Yarýnkuþ ezZekevî gibi emîrler kendisine katýldý; Fars hâkimi Mengü Pars da Boz-apa kumandasýnda 2000 atlý gönderdi. Sultan Tuðrul bunlarla mücadeleyi kazanacaðýna inandý. Mesud bu esnada Azerbaycan’da bulunuyordu. Ýki kardeþ son defa Kazvin düzlüðünde karþýlaþtý. Mesud’un ordusundaki bazý emîrler Sultan Tuðrul’un sancaðýný görünce onun tarafýna geçti, kalanlar da kaçtý (Ramazan sonlarý 528 / Temmuz 1134). Bu arada Melik Dâvud’un kendisine itaat etmediðini duyan Sultan Tuðrul, Emîr Karasungur’u onun üzerine gönderdi. Azerbaycan’a giden Karasungur, Dâvud’u yenip Sultan Tuðrul’a itaat ettirdi. Mesud güçlükle Baðdat’a ulaþabildi. Halife onun bütün ihtiyaçlarýný karþýladý ve asker toplayýp Sultan Tuðrul’la mücadele etmesini istedi. Mesud ise onu oyalamaya çalýþýyordu. Nihayet halife kendisinin de sefere katýlacaðýný bildirdi. Ancak bir süre sonra bazý emîrler yüzünden Mesud ile halifenin arasý açýldý. Tam bu sýrada Sultan Tuðrul vefat etti (Muharrem 529 / Kasým 1134) ve Hemedan’da defnedildi. Ölümüne kulunç tedavisi için içtiði ilâcýn yol açtýðý söylenir. I. Tuðrul’un Nahcývan’da türbesi bulunan eþi Mü’mine Hatun kendisinden sonra Ýldenizliler hânedanýnýn kurucusu Þemseddin Ýldeniz ile evlendi. Ýbnü’l-Esîr, Sultan Tuðrul’un iyi kalpli, akýllý, adalet sever, halka iyi davranan bir kiþi olduðunu yazar. Ýmâdüddin el-Ýsfahânî de Tuðrul’un saltanat için gerekli meziyetlere sahip olmakla beraber iþlerinde kimseye danýþmadýðýný söyler ve ayak takýmýný yükselttiði için onu eleþtirir. Sultan Tuðrul’un Alparslan, Melikþah, Muhammed ve Arslanþah adlý dört oðlu vardý. Yerine kardeþi Mesud geçti. BÝBLÝYOGRAFYA : Ýbnü’l-Kalânisî, TârîÅu Dýmaþš (Amedroz), s. 205, 210, 230, 243, 282; Urfalý Mateos Vekayinâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nþr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 263, 268, 271, 275; Ýbnü’l-Ezrak elFâriký, TârîÅu Meyyâfâriš¢n, British Museum, Or., nr. 5803, vr. 161a-b; a.e.: Meyyâfîrikîn ve Âmid 342 Tarihi: Artuklular Kýsmý (trc. Ahmet Sarvan), Erzurum 1992, s. 34, 35, 44, 45; Ýbnü’l-Ýmrânî, elÝnbâß fî târîÅi’l-Åulefâß (nþr. Kasým es-Sâmerrâî), Leiden 1943, s. 217, 218; Ýbnü’l-Cevzî, el-Munta¾am, X, 35-36, 41, 53; Râvendî, Râ¼atü’½-½udûr, s. 67, 85, 112, 208-214, 226, 283; a.e. (Ateþ), I, 201-202, 203, 217, 270, 290; AÅbârü’d-devleti’s-Selcûšýyye, s. 99-105; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, tür.yer.; XI, 12, 19, 24, 79; Bündârî, Zübdetü’n-Nu½ra, s. 155-173; a.e. (Burslan), s. 146160; Reþîdüddin Fazlullah-ý Hemedânî, Câmi £u’ttevârîÅ (nþr. Ahmet Ateþ), II/5, s. 110-112, 113; M. F. Brosset, Histoire de la Géorgie, Petersburg 1849, I, 364-368; Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu Ýmparatorluðu Tarihi, Ankara 1952, II, bk. Ýndeks; a.mlf., “Tuðrul I.”, ÝA, XII/2, s. 14-19; Hüseyin Emîn, TârîÅu’l-£Irâš fi’l-£a½ri’s-Selcûš¢, Baðdad 1385/1965, s. 98, 103-104, 143, 327328; C. E. Bosworth, “The Political and Dynastic History of the Iranian World (A.D. 1000-1217)”, CHIr., V, 119-120, 123-124, 126; Coþkun Alptekin, “Selçuklu Paralarý”, Selçuklu Araþtýrmalarý Dergisi, III, Ankara 1971, s. 547; M. T. Houtsma, “Toghril (II)”, EI 2 (Ýng.), X, 554. ÿFaruk Sümer – — TUÐRUL II Rüknü’d-dünyâ ve’d-dîn Ebû Tâlib Tuðrul b. Arslanþâh b. Tuðrul (ö. 590/1194) ˜ Irak Selçuklu Devleti’nin son hükümdarý (1177-1194). ™ 564 (1169) yýlýnda doðdu. Sultan Arslanþah b. Tuðrul’un oðludur. Babasýnýn 572’de (1177) ölümüyle Atabeg Muhammed Cihan Pehlivan, Tuðrul’u tahta çýkardý. Sýbt Ýbnül-Cevzî, Cihan Pehlivan’ýn halife Müstazî-Biemrillâh’tan Tuðrul’un sultanlýðýnýn onaylanmasýný ve adýna hutbe okutulmasýný istediðini, fakat sert bir þekilde reddedildiðini yazarsa da bunun doðruluðu þüphelidir. Halife, Irak Selçuklularý’nýn komþu devletler üzerindeki hâkimiyetini göz önünde tutarak Cihan Pehlivan’ýn isteðini kabul etmek zorunda kaldý, ayrýca Tuðrul’a “Rüknü’d-devle ve’d-dîn kasîmü emîri’lmü’minîn” lakabýný verdi (Muharrem 573 / Temmuz 1177). Arslanþah’ýn ölümünün ardýndan Gürcü kralýnýn Ýslâm ülkesine yürümek amacýyla hazýrlýk yaptýðý ve yeni sultan Tuðrul’un amcasý Melik Muhammed’in tahtý ele geçirmek için harekete geçtiðine dair haberler çýkýnca Atabeg Cihan Pehlivan süratle Gürcü topraklarýna girdi ve hiçbir mukavemetle karþýlaþmadý. Gürcüler’le barýþ yaptýktan sonra Ýsfahan’a gidip Melik Muhammed’i bozguna uðrattý. Melik Muhammed, Vâsýt taraflarýna kaçtý, fakat orada ancak üç gün kalabildi; Baðdat’a gelmesine izin verilmediðinden Fars’a geçerek Salgurlular’dan Atabeg Zengî’ye sýðýndý. Bunu duyan Cihan Pehlivan Fars’a girdi, ülkeyi yaðma ve tahrip etti. Cihan Pehlivan ile tek baþýna mücadele edemeyeceðini anlayan Zengî, Melik Muhammed’i teslim etmek zorunda kaldý. Sercehan Kalesi’nde zindana atýlan Muhammed çok geçmeden orada öldü. Cihan Pehlivan ayný tavrý Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye karþý gösteremedi. Damadý Ahlatþah II. Sökmen’in 579’da (1183) çocuksuz ölmesi üzerine Ahlat’ý ülkesine katmak istediyse de Selâhaddin buna engel oldu. Selâhaddîn-i Eyyûbî, Cihan Pehlivan’dan Kazvin ve Bistâm yörelerindeki Bâtýnîler’in varlýðýna son vermek için geçiþ izni talep etti, ancak Pehlivan, Selâhaddin’in idare ettiði yerleri elinden almak istediði vehmine kapýlarak rahatsýzlandý ve çok geçmeden Rey’de öldü (581/1186). Bu sýrada on yedi yaþýnda olan Tuðrul, Sâve þehrinde bulunuyordu. Emîrler, Nahcývan’da olan Cihan Pehlivan’ýn kardeþi Kýzýlarslan Osman’ý Hemedan’a çaðýrdýlar. Kýzýlarslan kalabalýk bir orduyla Hemedan’a geldi ve genç sultanýn atabegliðini üstlendi. Atabeg Kýzýlarslan, muhalif kumandanlarý bertaraf etmek için Sultan Tuðrul ile Rey’e geldiðinde onlarýn Damgan taraflarýna gittiðini öðrendi. Ýnanç Hatun ile oðullarý Kýzýlarslan’ý karþýladýlar ve kaleyi kendisine teslim ettiler. Ardýndan sultan, kendisini muhafaza altýnda tutanlardan kurtulup muhalif kumandanlarýn bulunduðu yere gitti; böylece sultanla atabegi arasýndaki düþmanlýk ortaya çýktý ve aralarýnda mücadele baþladý. Kýzýlarslan, Tuðrul’u yakalamak için Simnân’a gittiyse de yapýlan savaþta yenildi; Rey’e ve daha sonra Hemedan’a döndü. Fakat sultanýn gelmekte olduðu haberini duyunca Azerbaycan’a geçti. Kýzýlarslan, Tuðrul’u tek baþýna yenemeyeceðini anlamýþtý. Bundan dolayý Abbâsî halifesine mektup yazarak yardým istedi ve sultanýn kendisi için de sýkýntý doðurabileceðini söyledi. Ýbnül-Esîr, Sultan Tuðrul’un Abbâsî halifesine elçi gönderip Baðdat’ta babalarýna ait sarayýn tamir edilmesini talep ettiðini, ancak halifenin cevap dahi vermeyip sultanýn elçisini geri çevirdiðini, Selçuklu sultanlarýna ait sarayýn yýkýlmasýný emrettiðini ve bu emrin yerine getirildiðini, saraydan bir iz daha kalmadýðýný söyler. Fakat diðer kaynaklarda bu haberi teyit eden bir ifade görülmez. Ayný kaynaða göre Kýzýlarslan’ýn elçisi çok iyi kabul görmüþ ve teklifine müsbet cevap verilmiþtir. Abbâsî halifeliðine eski gücünü kazandýrma amacýný taþýyan Halife Nâsýr-Lidînillâh, 15.000 kiþilik bir orduyu veziri Celâleddin Ýbn Yûnus kuman-