M. Meclisi B : 15 10 . 12 . 1968 O : 1 haklarının temeli olanak

advertisement
M. Meclisi
B : 15
haklarının temeli olanak alan büyük düşünürle­
rin fikirleri hakikat hailine gelebilmek için yüz­
yılların mücadele ve acı tecrübelerini beklemiş­
tir.
Devlet gücünü elinde bulunduranların her
dileğini kamun sayan düşüncemin karşısında,
Devletin gücünün aşamııyacagı sınırlar olarak
insan hakları, zaman zaman cesaretle ve feda­
kârlıklarla müdafaa edilmiş ve çok kere insan
hakları dâvası fikir alanımdan sdiyajsii mücadele
alanına intikal etmiştir.
Bütün insaniliği kanlı savaşların içimde bü­
yük felâket ve ıstıraplara götürmüş ve milyon­
larca insanın hayattıma mal olmuş iki büyük dün­
ya savaşımdan sonra, insanlığı yeni savaş facia­
larından korumak için Sanfransisko^da topla­
nan Birleşmiş Milletler Konferansı, dünya ba­
rışının teminatı olarak Birleşmiş Milletler Teş­
kilâtını kurarken, bu teşkilâtın ancak temel hak
ve hürriyetlerine saygı esası üzerinde yükselece­
ğime imammakla büyük bir karar almıştır.
Birleşmiş Milletler Amdlaşımasının başlan­
gıç kısmımda da ifade edildiği gibi, «Bir insan
ömrü içinde iki kere beşeriyete tarif olunmaz
acılar yükliyen harb belâsından gelecek nesil­
leri korumaya, insanın anacaklarıma, şahsın hay­
siyet ve değerime, erkek ve kadınlar için olduğu
gibi, büyük ve küçük milletler için de hak eşit­
liğime olan inancın ilâmına, adaletin muhafaza­
sı, devletlerarası hukukun kaymaklarından do­
ğan vecibelere saygı gösterilmesi için gerekli
şartları yaratmaya, sosyal ilerlemeyi kolaylaş­
tırmaya, daha büyük bir serbestlik içinde daha
iyi yaşamayı ihdas etmeye» azmetmiş olan Bir­
leşmiş Milletler , bu teşkilâtı böyle bir görüş
ve inançla kurmuşlarıdır. Harblerim sebepleri
ve dünya barısını tehdideden şartlar üzerimde
durulduğu zaman, insanların hürriyet ve hay­
siyet içinde insanca yaşamalarını engelliyem
haksızlıkların ve hürriyetadiZİMerim iç ve dış
harfblere yol açan başlıca sebebi teşkil ettiği
görülür. Bunum içindir ki, Birleşmiş Milletler
Andlaşması, barış ve dostluk münasebetlerini
sağlamak gayesini ifade ederken, bir taraftan
da bu münasebetlerin milletlerarasında hak
eşitliği prensibine ve her milletin kendi mu­
kadderatını kendi tâyin etmesi hakakında da­
yandığını belirtmiş, öte yandan bu barış ve
dostluğun istiknar ve refah şartlarınım yaratıl­
masına bağlı olduğuna işaret ederek bunu sağ-
10 . 12 . 1968
O :1
lıyacak âmiller arasında, ırk, cins, dil ve din
farkı gözetilmeksizin herkesin insan haklarına
ve anahünûyetlerine bütün dünyada ısaygı gös­
terilmesini kolaylaştırmayı, Birleşmiş Milletle­
rin bir görevi saymıştır.
Birleşmiş Milletler, kuruluşunun ilk yılla­
rında insan hakları mevzuunu ele almış, andlaşmada tarifi yapılmamış fakat esası bütün il­
gili devletlerce kabul edilmiş olan insan hak­
larımı aydınlığa kavuşturacak çalışmalara giriş­
miştir. 10 Aralık 1948 tarihimde Birleşmiş Mil­
letler Genel Kurulu tarafından kabul edilen
insan Hakları Evrensel Beyannamesi, modern
mânada insan hak ve hürriyetlerinin unsurla­
rımı, bütün dünya milletlerinle rehber olacak
bir vuzuhla açıklamıştır. Bu beyanname, tarih­
te ilk defa olarak insanların medenî ve siyasi
halklariyle ekonomik, sosyal ve kültürel hak­
larımı bir arada mütalâa etmiş, sadece medenî
ve siyasi mahiyetteki insan haklarının yeterli­
ğini kaybettiği yeni bir dünyada hürriyetlie,
refah arasında ve her ikisi ile dünya banşı
arasında mevcut karşılıklı bağlılığı teyidetmiştir.
İngiltere'de 1215 tarihli Mağna Charta'dan
başhyarak 1776 Amerika Vlirginia Haklar Beyanamesinde ve 1789 Fransız ihtilâlimin İnısan
ve Vatandaş Haklan Beyannamesinde ifadesi­
ni bulan hükümler, insanın zulme, tahakküme,
istibdada, hürriyetine tecavüz teşkil eden bas­
kılara karşı korunmasını temin edecek hürri­
yet, adalet ve kanun karşısında eşitlik pren­
siplerine inhisar ediyordu. Ondokuzuncu Asır
başlarından itibaren Batı dünyasında vukua
gelen büyük sanayi inkılâbı ve onun meydanla
çıkardığı iktisadi ve sosyal problemler, bilhas­
sa Yirminci Asır içindeki iki dünya harbinden
sonra insanım hürriyet ve haysiyetlimi, insanın
eşitliğini gerçek mânada temin edecek yeni bir
hukuk anlayışına ihtiyaç göstermiştir. 19 ncu
Asrın iktisadi sahada kazandığı başarıları sos­
yal mahrumiyetler ve sarsıntılarla kaybettiren
aşırı liberal rejimler, demokrasinin zavahirine
rağmen sınıf mücadelelerine ve totaliter zulüm
idarecilerine yol açmış, her memleketin iç ve
dış barışını tehdideden malûm ideolojik geliş­
meler, bütün dünyaya yayılmıştır. Dünya ba­
rışımın bölünmezliği yanında, barışla refahım
birbirinden ayrılmaz bir bütün teşkil ettiği
— 491 —
Download