Rusya’n›n Orta Asya Politikas›n›n Ekonomik Boyutu Dr. Anar SOMUNCUOĞLU* Rusya Federasyonu’nun Orta Asya’daki etkinliğinin önemli sacayaklarından bir tanesi Rusya-Orta Asya cumhuriyetleri ekonomik ilişkileridir. Orta Asya cumhuriyetlerinin ekonomilerinde Rusya’nın ayrıcalıklı yerini sağlayan faktör, ortak tarihi geçmiştir. Daha 20 yıl önce Orta Asya ekonomilerinden bağımsız olarak bahsetmek mümkün değildi. Bunlar Sovyetler Birliği çerçevesinde Rus ekonomisine eklemlenmişti. Aradan geçen süre içerisinde bu bağlar zayıflamış, söz konusu ülkelerin dış ticaret yönleri değişime uğramış, ülkeler dünyaya açılma sürecine girmiştir. Buna rağmen Rusya halen Orta Asya ülkelerinin önemli dış ticaret partneri olmaya devam etmektedir. Üstelik Rusya’ya nazaran ekonomik durumları zayıf olan Orta Asya cumhuriyetleri açısından Rusya ucuz kredi sağlayıcısı, önemli yatırımcı ve işçi göçünün ulaşım noktasıdır. 2000’li yıllarda ekonomik ve siyasi olarak toparlanan Rusya, eski Sovyet alanında nüfuzunu canlandırmaya yönelmiştir. Her yerde olduğu gibi ilişkilerin ekonomik boyutu, nüfuz mücadelesinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Sorulması gereken soru, bugün Rusya’nın Orta Asya’daki ekonomik nüfuz elde etme çalışmalarının nihai hedefinin Orta Asya ekonomilerinin Rusya ekonomisine tekrar tam anlamıyla eklemlemeye yönelik olup olmadığıdır. “Ekonomik yük” olarak Orta Asya Sovyet döneminde geçerli olan bölgesel işbölümü ilkesi uyarınca Orta Asya cumhuriyetleri ağırlıklı olarak hammadde üretiyorlardı. Enerji kaynakları dahil çeşitli yer altı zenginliklerinin yanı sıra pamuk ve buğday, ayrıca hayvancılık, sebze ve meyvecilik ürünleri Orta Asya cumhuriyetlerinin başlıca ürünleriydi. Sovyet döneminde hammaddeler için merkezi olarak belirlenen fiyatların düşük tutulması, Orta Asya cumhuriyetlerinin merkeze bağımlı olması sonucunu doğurmuştur. Sovyetler Birliği yıkıldığında, Orta Asya ülkelerinin bütçeleri, merkezden yapılan para transferleriyle ayakta duruyordu. Sovyet döneminde, imalat sanayi ve Sovyet askeri sanayi alt sektörünün bazı fabrikaları da sınırlı olarak Orta Asya’da kurulmuştu. Ancak bu üretim birimleri, ülkede mevcut olan dev üretim halkalarının birer parçası olduğundan bağımsız olarak ayakta kalabilecek fabrikalar değildi. Nitekim Sovyetler Birliği çöküşe doğru giderken Sovyet cumhuriyetleri arasındaki ekonomik bağlantıların zayıflamasıyla Orta Asya’daki birçok fabrika üretim düşüşleri yaşamış, akabinde kapanmak durumunda kalmıştır. Gelişmemiş ekonomik yapısı, dünyadan tecrit edilmişliği gibi sebeplerden dolayı Orta Asya, cumhuriyetleri, Sovyetler Birliği’ndeki merkez kaç kuvvetlerin arttığı 1980’lerin sonunda bile genel anlamda merkeze bağlılıklarını sürdürüyordu. Böyle bir ortamda Rusya yönetiminin * 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Orta Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı, [email protected] Ocak ’11 • Sayı: 25 21. YÜZYIL [77] Dr. Anar Somuncuo¤lu 1991’de sadece ayrılmayı talep eden cumhuriyetleri değil, yeni birlik anlaşması çerçevesinde Rusya ile bağlarını yeniden tanımlamaya çalışan Kazakistan gibi cumhuriyetleri de bir anda bağımsız bırakması, dışarıdan bakıldığında şaşılacak bir gelişmeydi. Anlaşılan o ki, Sovyetler Birliği’nde baş gösteren ekonomik ve siyasi problemler karşısında Yeltsin ve ekibinin bulduğu çıkış yolu, Rusya’nın problemlerine yoğunlaşmak olmuştu. Buna göre öncelik, Rusya’daki ekonomik dönüşüme verilmeliydi. Böylece 1991’de Rusya, Belarus ve Ukrayna cumhuriyetleri tarafından Sovyetler Birliği’nin hukuki varlığına son verilmiştir. Sovyetler Birliği’nin Rusya Cumhuriyeti (RSFSC) yönetiminin inisiyatifiyle dağılması, Rusya’nın eski Sovyet topraklarından tamamen vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Yeltsin yönetimi Rusya’nın o dönemde yaşadığı zor şartlardan kurtuluş için Rus ekonomisinin baştan sona düzenlenmesi gerektiğini düşünüyordu. Reformlar perspektifinde Orta Asya cumhuriyetleri “ekonomik yük” olarak görülmüş, Rusya toparlanıncaya kadar bunların kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiği kanısı hakim olmuştur. Diğer taraftan Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden birisi olan Rusya Cumhuriyeti’nin reformları yapabilmesi için Sovyet merkezi yönetimiyle giriştiği iktidar mücadelesini kazanması gerekiyordu. Bu iktidar mücadelesinde Sovyetler Birliği’nin içerisindeki merkez kaç kuvvetlerin desteklenmesi makul bir yol olarak seçilmiştir. Nitekim Sovyetler Birliği’nin üç Slav cumhuriyeti tarafından dağıtılması, Sovyetler Birliği devlet başkanı Mihail Gorbaçev’in istifa etmesine yol açmış, Yeltsin yönetimi Sovyetler Birliği’nin çekirdeğini oluşturan Rusya’da iktidarı ele geçirmiştir. Ne var ki Sovyetler Birliği’nin varlığına son veren Boris Yeltsin ekibi, ekonomik ve siyasi açıdan Rusya’dan çok daha zayıf ve Rusya’ya bağımlı olan eski Sovyet cumhuriyetlerinin Rusyasız yaşayamayacaklarını ve dolayısıyla Rusya’nın buradaki nüfuzunun devam edeceğini düşünüyordu. Ekonomik ayrışma ortamında bütünleşme söylemi Yeltsin ekibinin iyimser düşüncelerine rağmen, çok kısa süre içerisinde eski Sovyet alanında Rus nüfuzunun kendiliğinden korunamayacağı ortaya çıkmıştır. Eski Sovyet cumhuriyetlerinde büyük uluslararası şirketler faaliyet göstermeye, Çin malları piyasayı doldurmaya başlamıştır. Orta Asya ile ilgili olarak özellikle petrol şirketlerinin faaliyetleri dikkat çekiyordu. Bu ortamda Rusya, yaklaşık olarak 1993’den başlayarak eski Sovyet alanında nüfuzunun korunmasını başlıca dış politika amacı olarak belirlemiştir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinin Rusya’dan ekonomik olarak uzaklaşmasının engellenmesi, bu yöndeki politikanın temel ayaklarından bir tane[78] 21. YÜZYIL Ocak ’11 • Sayı: 25 Rusya’n›n Orta Asya Politikas›n›n Ekonomik Boyutu si haline gelmiştir. Rusya, önce Bağımsız Devletler Topluluğu çerçevesinde, daha sonra 1994’de kurdurduğu Gümrük Birliği çerçevesinde eski Sovyet alanındaki ekonomik bağların kopmasını engellemeye yönelmiştir. Genel olarak 1990’lı yıllarda Rusya’nın eski Sovyet alanındaki ekonomik entegrasyon çalışmaları değerlendirilirse, bunların başarısız olduğu söylenebilir. Rusya ekonomisinin kırılgan durumundan dolayı Rusya, iç ekonomik gereklilikler karşısında kendi inisiyatifiyle başlatılan bütünleşme çalışmalarını baltalamak durumunda kalmıştır. Bunun ilk örneği “ruble bölgesi” konusunda yaşanmıştı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından devam eden ortak para birimi bölgesi- “ruble bölgesi” eski Sovyet cumhuriyetlerini bir arada tutmaya yarıyordu. Ne var ki kısa süre içerisinde Rusya bu 1991’de Rusya, para birliğinin yükünü taşıyamaz hale gelmiş ve Ağustos ekonomik ve siyasi aç›dan 1993’de “ruble bölgesini” ortadan kaldırmıştır. 1990’lı yıllarda BDT çerçevesindeki ekonomik entegrasyonun, akakendisine ba¤›ml› olan binde Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve TaciOrta Asya kistan arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının kacumhuriyetlerinin ğıtta kalmasının başlıca sebebi de Rusya’nın isteksiz oluşuRusyas›z dur. 1990’lı yıllar boyunca Rusya, kendi ekonomik çıkarlarını korumak adına BDT içerisindeki serbest ticareti sınırlanyaflayamayacaklar›n› dırmak için bir dizi tedbir almıştır. düflünüyordu. 2000’li yıllara gelindiğinde Rusya ekonomisinin toparlanmasıyla paralel olarak eski Sovyet alanındaki bütünleşme çalışmaları yeni hayat bulmuş gibi görünüyordu. Bu bağlamda 2000’de Gümrük Birliği, Avrasya Ekonomik Topluluğu’na (AET) dönüştürülmüştür. Her ne kadar Vladimir Putin döneminde (2000-2008) ekonomik ve siyasi açıdan “kendisine gelmiş” bir Rusya ile karşı karşıya olsak da, bu dönemde de görünürdeki bütünleşme ivmesinin aslında çoğunlukla sonuçsuz kaldığı gözlemlenmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu örgüt isimlerinin ulaşılmış bütünleşme aşamasını değil, hedeflenen bütünleşme aşamasını ifade ediyor oluşudur. Böylece bugüne kadar AET üye ülkeleri arasında bir gümrük birliği tesis edilmediği gibi, bu örgüt bir ekonomik topluluk da değildir. Rusya’nın devamlı olarak bu tarz teşkilatları oluşturma başarısızlığının arkasında aslında “bu bütünleşmeden tam olarak ne istediğine karar verememiş” olması yatmaktadır. Rusya ekonomik bütünleşme yönünde çaba sarf ettiyse ve çeşitli gümrük birliği ve serbest ticaret alanları için çalışmalar yaptıysa da, iş uygulamaya geldiğinde komşu cumhuriyetlere gümrüksüz mal satmak konusunda ve taşımacılık tarifelerini ortadan kaldırmak konusunda isteksiz davranmıştır. Orta Asya bölgesine bakıldığında, burada ekonomik açıdan Rusya’nın ciddi ekonomik bütünleşmeye gidecek kadar ilgisini çeken tek ülke Kazakistan olarak görünmektedir. Eski Sovyet alanında ekonomik bütünleşme anlamında ilgi duyduğu diğer ülkeler ise Belarus ve Ukrayna’dır. Ne var ki Ukrayna’yı da içeren Ortak Ekonomik Alan adı altındaki ekonomik bütünleşme çalışması Ukrayna’nın dış politik tercihlerinin değişmesiyle başarısızlığa uğramıştı. Yeni dönemde Rusya, ekonomik bütünleşme çalışmalarını Belarus ve Kazakistan ile sınırlandırmıştır. Böylece 2007’de üç ülke Gümrük Birliği Hukuki Altyapısının Oluşturma Kararı’nı imzalamışlardır.1 Yürütülen çalışmalar sonucunda 2010 yılında Rusya, Belarus ve Kazakistan arasında gümrük birliği uygulamaya konmuştur. Üç ülke arasındaki gümrük birliği ciddi bütünleşme girişimi olarak görülmektedir. Ne var ki gümrük birliğinin uygulamaya konduğunda Rusya Rus ekonomisinde büyük rol oynayan enerji kaynaklarını ve ürünlerini gümrük birliği kapsamından çıkarmıştı. Görülen o ki Rusya, ekonomik bütünleşmeden doğacak kârlardan yararlanmaya çalışırken, zararla1 “O Formirovaniyi Pravovoy Bazı Tamojennogo Soyuza v ramkah Yevraziyskogo Ekonomiçeskogo Soobşestva”, 6 Ekim 2010, Avrasya Ekonomik Topluluğu web-sitesi, http://www.yevrazes.com/about/history, erişim tarihi 20 Ocak 2010. Ocak ’11 • Sayı: 25 21. YÜZYIL [79] Dr. Anar Somuncuo¤lu rından kaçınmaya çalışmaktadır. Belarus’un şiddetli tepkisi sonucunda yaktı konusunda 10 Aralık 2010 tarihinde yapılan görüşmelerde bir çözüm geliştirilmiştir. Aynı görüşmelerde gümrük birliğinin serbest ekonomik alana dönüştürülmesi yönünde kararlar da alınmıştır. Ancak bütünleşme sürecindeki üye ülkelerin kârlı mı zararlı mı çıkacakları konusu üç ülkede de tartışılmaya devam etmektedir. Aynı zamanda Kazakistan içerisinde siyasi egemenliğin paylaşımı noktasında Rusya ile ekonomik bütünleşme çalışmaları tartışmalar yaratmaktadır. Siyasi ve ekonomik çıkarlar çatışması Rusya’nın Kazakistan dışındaki Orta Asya cumhuriyetlerine ekonomik açıdan ilgi duymamasına gelince, bunun sebebi bu ülke ekonomilerinin küçük çaplarıdır. Rusya’nın dış ticaret hacmi içerisinde Orta Asya ülkelerine düşen pay çok düşüktür. Rusya’nın resmi istatistiklerine göre Ocak-Eylül 2010 döneminde Rusya’nın dış ticaret hacminin yaklaşık olarak yarısı, AB ülkeleriyle yapılan ticaretten oluşmuştur. Buna mukabil Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile yapılan ticaretin hacmi toplam ticaret hacminin sırasıyla yüzde 0,6’sını, 0,2’sini ve 0,1’ini oluşturmuştur.2 Genel olarak ise Rusya’nın toplam ticaret hacmi içerisinde sadece Orta Asya cumhuriyetlerinin payının değil, Rusya ile diğer eski Sovyet ülkeleri arasındaki ticaret payının da 1990’lara nazaran düşüş gösterdiği ve dolayısıyla eski bağların zayıfladığı söylenebilir.3 Orta Asya cumhuriyetleri açısından bakıldığında, bağımsızlıklarından bu yana değişik ülkelerle ticari ilişkileri geliştirdikleri gözlemlenmektedir. Bu açıdan özellikle Çin, Rusya’nın öncelikli rolünü sarsmaya adaydır. Ne var ki şimdilik Orta Asya ülkeleri için Rusya temel ticaret partneri olmaya devam etmektedir. Orta Asya ülkeleri ile Rusya ekonomilerinin büyüklükleri karşılaştırılırsa, Rusya’nın onlara ihtiyaç duyduğundan çok, Orta Asya ülkelerinin Rus2 3 [80] http://www.gks.ru, erişim tarihi 20 Aralık 2010. Julian Cooper, “Russia’s Trade Relations within the Commonwealth of Independent States”, Elana Wilson-Rowe ve Stina Torjesen (Ed.), The Multilateral Dimension of Russian Foreign Policy, London, New York, Routledge, 2008, s. 167. 21. YÜZYIL Ocak ’11 • Sayı: 25 Rusya’n›n Orta Asya Politikas›n›n Ekonomik Boyutu ya’ya ihtiyaç duydukları ortaya çıkacaktır. Nitekim bölge ülkelerinin Rusya ile ekonomik bütünleşme çalışmalarına ilgi duymaları da bu ekonomik bağları sürdürme ihtiyacını yansıtmaktadır. Rusya açısından bakıldığında ise, bütün Orta Asya cumhuriyetleriyle ekonomik bütünleşmeye gitmesi siyasi kârları vaat etse de, bugün Rusya’nın geçmiş deneyimlerinden ders çıkardığını ve ekonomik bütünleşme örgütlerini, ekonomik olarak işlevsiz “dost ülkeler grubuna” dönüştürmek niyetinde olmadığı söylenebilir. Dolayısıyla mesela Kırgızistan’ın Rusya-Belarus-Kazakistan gümrük birliğine katılma isteği Rusya tarafından şimdilik tasvip edilmemektedir. Orta Asya ülkeleri Rusya’ya sadece ticaret, yatırım ve borç anlamında değil, iş gücü ihracı konusunda da ihtiyaç duymaktadırlar. Rus ekonomisinin ucuz işgücüne ihtiyacının bulunması ve Orta Asya cumhuriyetlerinde ekonomik zorlukların yaşanması gibi faktörler, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’dan Rusya’ya doğru işgücü akışının oluşmasını sağlamıştır. Değerlendirmelere göre iş göçünün yoğun olduğu yıllarda Tacikistan nüfusunun yaklaşık olarak 1/7’si ve Kırgızistan nüfusunun yaklaşık olarak 1/5’i Rusya’da çalışıyordu.4 Özellikle bu iki ülkenin küçük ekonomik büyüklükleri göz önüne alınırsa, söz konusu göçün Rusya için olduğundan çok Orta Asya ülkeleri açısından önemli olduğu sonucu çıkarılabilir. Böylece gerektiğinde Orta Asya ülkelerine karşı kullanabileceği ekstra bir koz Rusya’nın eline geçmiş olmaktadır. Daha önceki dönemlerde Gürcistan ile yaşadığı sorunlar sırasında, Rusya’da bulunan Gürcü vatandaşlar üzerinde Rusya’nın baskı uyguladığı göz önüne alınırsa, bu kozun kullanılma ihtimalinin çok da düşük olmadığı ortaya çıkacaktır. Aslında göç meselesi, bugün Rusya’nın başlıca iç güvenlik problemlerinden bir tanesi haline gelmiştir. Aralık 2010’da göçmen işçilere yönelik olarak Rusya’da patlak veren saldırılar etnik çatışmalar şeklinde cereyan etmiştir.5 Rusya’nın Kafkasya otonom cumhuriyetlerinden, Güney Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetlerinden Rusya’nın büyük şehirlerine işçilerin akın etmesi, Neonazi ve diğer bazı aşırı örgütlerin etkisinde kalan bazı Rusların tepkisiyle karşılanmaktadır. Ne var ki, Rus ekonomisinin temel problemlerinden bir tanesi, Rusya’nın ekonomisinin gelişmesini idame ettirebilecek nüfusa sahip olmamasıdır. Daha da kötüsü, Rus nüfusu azalma eğilimde bulunmaktadır. Bugün yaklaşık olarak 142 milyon olan Rus nüfusunun 2050 yılına gelindiğinde 116 milyona düşeceği tahmin edilmektedir.6 Etnik gerilim ve işgücü ihtiyacı arasında kalan Rus yönetiminin bulduğu çözüm, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Rusların göçünü özendirmek olmuştur. Bu tutum aynı zamanda iç güvenlik çıkarlarının dış politika çıkarlarına baskın gelmesi olarak da nitelendirilebilir. Zira aslında Orta Asya cumhuriyetlerinde Rus nüfuzunun devam etmesi açısından buradaki Rus nüfusunun idame ettirilmesi önemli olabilirdi. Ne var ki Rusya’nın içeride rahatsızlık yaratmayacak işgücü ihtiyacı baskın çıkmış gibi görünmektedir. “Gazprom için iyi olan Rusya için de iyi” mi? Yukarıda anlatılan ekonomik bağlantılar bir tarafa, bugün Rusya’nın Orta Asya’daki başlıca ekonomik çıkarları Rus şirketlerinin Orta Asya piyasasından pay kapmalarıyla ilgilidir. Burada özellikle Gazprom gibi büyük devlet şirketlerinin Orta Asya’daki büyük çaplı işletmeleri özel4 5 6 7 Anna Matveeva, “Return to Heartland: Russia’s Policy in Central Asia”, International Spectator, 42:1, 2007, s.53. Ali Asker, “Rusya’nın “Gordion Düğümü”: Çok Boyutlu Etnik Çatışma”, 14 Aralık 2010, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, http://www.21yyte.org/tr/yazi6020-Rusyanin_Gordion_Dugumu_Cok_Boyutlu_Etnik_Catisma.html, erişim tarihi 20 Aralık 2010. 2010 rakamları için Rusya Devlet İstatistik Komitesi Goskomstat’ın rakamları ile tahmini değer için UNDP rakamları kullanılmıştır. http://www.gks.ru, http://unfpa.org, (erişim tarihi 20 Aralık 2010). Rusya-Kazakistan enerji işbirliği konusunda ayrıntılı olarak bkz. Ariel Cohen, Kazakhstan: Energy Cooperation with Russia- Oil, Gas and Beyond, Londra, GMB, 2006. Ocak ’11 • Sayı: 25 21. YÜZYIL [81] Dr. Anar Somuncuo¤lu leştirmeleri ön plandadır.7 Bu çıkarların gözetilmesi, sadece Rus dış politikası uygulayıcıları tarafından değil, başta Rus dış politikası belirleyicisi konumundaki devlet başkanları tarafından bir gelenek haline gelmiştir. Rus şirketlerinin büyük çaplı özelleştirmelerden pay alması konusunda Rus devlet başkanları lobicilik yapmakta, büyük Rus şirketlerinin çıkarlarını sağlayıcı görüşmelerde bulunmaktadır. Rusya’nın Orta Asya’daki siyasi nüfuzunu kullanarak Rus şirketlerine burada bir yer açtığı gözlemlenmektedir. Bağımsızlıklarından itibaren Rusya dışındaki ülkelerle bağlarını geliştirmeye çalışan Orta Asya ülkeleri açısından Batı şirketlerinin ekonomilerinde yer almaları, hem ekonomik hem de güvenlik çıkarlarını temsil etmektedir. Batı açısından bakıldığında, başlangıçtan beri Batı’nın Orta Asya politikasında, bu cumhuriyetleri dünya ekonomisine eklemleme hedefi öne çıkmıştır. Bunu hem alternatif boru hatları projelerinin geliştirilmesi, hem de alternatif ulaşım yollarının geliştirilmesi noktasında görmek mümkündür. Ne var ki, bugüne kadar söz konusu hedefe yönelik tutarlı 1990’larda Rusya’n›n iç politikalar yürütülebilmiş değildir. Bugün Batı, Orta Asya ekonomik gereklilikleri ile ilgili olarak ne alternatif boru hatlarını döşeyebilmiş ne de ulaştırma açısından Orta Asya’yı dünyaya bağlayabilmiş ile d›fl politik amaçlar›n›n değildir. Orta Asya ekonomilerinin dünya ekonomisine ekçeliflmesinden dolay› lemlendirmesi noktasında bugüne kadar başarıyla yürütüleekonomik bütünleflme bilen tek alan, Batı şirketlerinin Orta Asya cumhuriyetlerinçal›flmalar› baflar›s›z oldu. deki faaliyetleridir. Hal böyle iken, Rus şirketlerinin Orta Asya özelleştirmelerinde ve yatırım projelerinde öncelikli olma durumunun sarsılması kaçınılmaz olmuştur. Rusya Orta Asya ülkeleriyle ekonomik işbirliği geliştirirken, bu ülkelerin dış politik tercihlerini de etkilemeye çalışmaktadır. Orta Asya cumhuriyetlerinin ekonomik yapıları göz önünde bulundurulduğunda, Rus şirketlerinin çoğunlukla hammadde sektöründe yatırım yapmaları şaşırtıcı değildir. Bu anlamda özellikle Rusya ve Kazakistan arasındaki enerji alanındaki işbirliği öne çıkmaktadır. Bu işbirliğinin de gösterdiği gibi Rusya aslında salt ekonomik çıkarların peşinde değildir. Orta Asya enerji kaynaklarının dış dünyaya kapalı olmaya devam etmesi, Rusya açısından Orta Asya’daki önemli önceliklerinden bir tanesidir. Dolayısıyla Rusya’nın Orta Asya enerji sektörüyle ilgili ürettiği projelerin çoğunun esas amacı, bölge ülkelerinin Rusya’yı bertaraf eden boru hatlarına yönelmelerini engellemek, böylece Orta Asya enerji kaynakları üzerinde tekel konumunu sürdürmek ve doğal gaz fiyatları üzerinde söz sahibi olmaktır.8 Ancak bu hedefe ulaşılması yolunda zaman zaman şirket ile ülke çıkarlarının bir çatışma içerisine girebildiği de gözlemlenmektedir. 2009’dan önce Rusya, her yıl Türkmenistan’dan yaklaşık olarak 40 ila 50 milyar metreküp arasındaki miktarda doğal gaz satın alıyordu. Rusya’nın Avrupa ülkeleriyle yaptığı anlaşmaları gerçekleştirebilmesi açısından Türkmen gazının hayati bir önemi vardı. Fakat 2009’da Avrupa doğal gaz talebinin azalması, Rusya’nın o yılki Türkmen doğal gazına olan ihtiyacını ortadan kaldırmıştı. Türkmenistan’dan doğal gaz alımını kesen Rusya, Türkmenistan tarafının iddiasına göre, boru hattı patlamasına sebep olmuştu. Rusya’ya doğal gaz akışının durması üzerine Rusya’yı bertaraf eden projelere (mesela NABUCCO) Türkmenistan’ın ilgisi artmıştı. Rusya bir yandan stratejik amaçlarla Türkmenistan’ın Avrupa’ya yönelmesini engellemeye çalışmaktadır. Diğer yandan ise bir şirket olarak Gazprom, kendi doğal gazına talebin düştüğü bir ortamda, kârsız hale gelen Türkmenistan gaz alımını sınırlandırmak istemektedir. Açıktır ki, bu kısa vadeli ekonomik amaç stratejik amaçla çelişmekte ve Türkmenistan’ı yeni piyasalar ve yeni ulaştırma yollarını aramaya itmektedir. 8 [82] Genel olarak Rusya-Orta Asya enerji ilişkileri, konumuzun kapsamı dışında bırakılmıştır. 21. YÜZYIL Ocak ’11 • Sayı: 25 Rusya’n›n Orta Asya Politikas›n›n Ekonomik Boyutu Sonuç Rusya’n›n Orta Asya Rusya’nın Orta Asya ülkeleri ile ekonomik ilişkilerin gepolitikas›nda etkili olan nel seyri değerlendirildiğinde, zaman zaman Rusya’nın buradaki ekonomik ve siyasi çıkarları arasında bocaladığı söyGazprom gibi büyük lenebilir. Rusya için Orta Asya bölgesinin ekonomik önemiflirketlerin ç›karlar› zaman nin marjinal, buna mukabil güvenlik öneminin ise büyük olzaman Rusya’n›n duğu unutulmamalıdır. Orta Asya her şeyden önce, güneystratejik ç›karlar›yla den yayılan istikrarsızlık ve uyuşturucu tehdidini Rusya’dan ayıran bölgedir. Bu özelliğiyle Orta Asya’nın güvenliği, Rusçeliflebilmektedir. ya güvenliğinin parçası olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla Rusya’nın Orta Asya enerji kaynakları üzerinde tekeli sürdürme çabalarının ekonomik amacı olsa da, esas mesele alternatif boru hatlarının gelişmesiyle Orta Asya ülkelerinin Rusya’ya bağımlılıklarının azalacak olması ve Rusya’nın bunu engellemeye çalışmasıdır. Engelleme denildiğinde, burada Rusya’nın sadece baskı yaptığı anlaşılmamalıdır. Amaçlarına ulaşmak bakımından Rusya, özellikle 2000’li yıllardan itibaren yatırım, kredi ve ekonomik yardım gibi araçları Orta Asya’ya yönelik olarak yaygın bir şekilde kullanmaktadır. Ekonomik işbirliğinin bir parçası gibi görünen bu faaliyetlerin arkasında ise çoğunlukla siyasi amacın baskınlığı göze çarpmaktadır. Ne var ki ekonomik bütünleşme söz konusu olunca bugünkü şartlarda Rusya, sadece Kazakistan ekonomisi ile bütünleşmeye yönelmekte, ekonomik durumları daha zayıf olan diğer Orta Asya ülkelerinin sorunlarıyla uğraşmak istememektedir. Rusya’nın bugüne kadarki davranış tarzı dikkate alındığında ileride böyle bir sorumluluk altına girecekse de bunu eşitlik düzeyinde yapmak istemeyeceği söylenebilir. Nitekim bugün bile halen patinaj yapmakta olan Avrasya Ekonomik Topluluğu’ndaki oylar, siyasi eşitliğe göre değil, ülkelerin ekonomik büyüklüklerine göre ayarlanmıştır. Dolayısıyla Rusya’nın oyu diğer ülkelere göre daha fazladır. Her ne kadar Orta Asya’ya yönelik Rus dış politikası ancak 2000’li yıllarda tutarlılığa ve daha güçlü etki araçlarına sahip olduysa da, buradaki siyasi önceliklerin daha 1990’lı yıllarda oluştuğu söylenebilir. İki dönem nitelik olarak farklı olmasına rağmen, bugün Rusya yönetiminin 1991’de Orta Asya ile ilgili verilen stratejik kararının sorgulanması gerektiği konusunda şimdiye kadar hiçbir emare görünmemektedir. 1991’de Rusya, elde etmek için iki yüz yıl harcadığı Orta Asya bölgesini, “ekonomik yük” olduğu gerekçesiyle bir çırpıda serbest bırakmıştır. O gün bugündür Rusya’nın Orta Asya bölgesine bakışı, “neo-emperyalizm” kavramı çerçevesinde açıklanabilir. Rusya bir taraftan Orta Asya’ya hakim olmayı arzulamakta, diğer taraftan Orta Asya’nın iç sorunlarıyla uğraşmak ve herhangi bir ekonomik sorumluluk almak istememektedir. Zaten bugünkü dünyada artık diğer ülkeler üzerinde hakim olma yolunun “topraksal zaptetme” şeklinde değil, ekonomik ilişkiler de dahil bir çok alandaki hegemonik ilişkilerin kurulmasıyla sürdürülmektedir. Dolayısıyla 1991’den başlayarak özelde Orta Asya, genelde eski Sovyet alanıyla ilgili olarak Rusya’nın “uygar dünyanın” yolunu benimsemiş olduğu söylenebilir. 21. YÜZYIL Ocak ’11 • Sayı: 25 21. YÜZYIL [83]