Avrupa için silahlanma zamanı

advertisement
Avrupa için silahlanma zamanı
Artan güvenlik endişeleri Avrupa'da silahlanma yarışını kızıştıracak gibi görünüyor.
03.06.2017 / 12:03
Avrupa devletleri önlerine çıkan Avrupa ordusunu kurma fırsatını, ABD'ye bağımlı
kalacaklarını deklare ederek, başka bir bahara ertelediler. Şimdi 2024'e kadar yüzde
iki hedefini tutturmaları gerekiyor. Avrupa ordusunu askıya alsalar da, Brüksel'de
yaptığı açıklamada 23 ülkenin 2014'te karara bağlanan yüzde iki hedefinin gerisinde
kaldığını vurgulayan Trump'ı bekletmeleri veya atlatmaları pek mümkün görünmüyor
NATO üyesi devletler Manchester saldırısının gölgesinde Brüksel'de bir araya geldiler.
Zirvenin olağan üstü bir gündemi yoktu. Açılışı yapılan yeni karargahın ve Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ilk Avrupa
ziyareti olması hasebiyle gerçekleştirdiği ikili görüşmelerin dışında güvenlik konuları
ele alındı. Üç grubun beklentileri zirvede görüşüldü. Birinci grup organizasyona üye
olan İskandinav, Baltık ve Doğu Avrupa devletlerinden oluşuyor. Rus tehdidine karşı
ortak kararlılık beklentisi içindeler. İkinci grup Kuzey Akdeniz devletlerinden oluşuyor.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’dan gelen göçe karşı işbirliği talep ediyorlar. Üçüncü grup
Atlantik ve Kuzey Avrupa devletlerinden oluşuyor. Amerika’nın başını çektiği bu grup
Ortadoğu'da IŞİD'e karşı yürüttülen mücadelede kurumun çok daha aktif olmasını
istiyor. Farklı beklentiler ortaya çıkması “ortak düşman” konusunda uzlaşmakta
zorlandıklarını gösteriyor. Rus tehdidi dışında göç ve teröre karşı ortak mücadelede
uzlaşma sağlandı. NATO’nun Suriye'de aktif görev alması karara bağlandı.
Rusya’ya karşı sert herhangi bir ifade kullanılmadıysa da Karadağ’ın zirvede hazır
bulunması üstü örtülü Moskova'ya gönderilen bir mesaj olarak da değerlendirilebilir.
Karadağ uzun tartışmaların ardından Yunanistan, Hırvatistan ve Arnavutluk’tan sonra
NATO’ya katılan dördüncü Balkan devleti oldu. Bu hamlesiyle organizasyon Adriyatik
denizini tamamen kontrol altına almış ve Kosova , Bosna-Hersek’teki askeri üsleriyle
Balkanlar’da askeri üstünlüğü sağlamış oldu. Ne var ki, çevresindeki genişlemelere
karşı çıkan Moskova’nın önbahçesi olarak gördüğü Balkanlar’daki hareketlilikleri içine
sindirmesi mümkün değil. Bu minvalde Karadağ’da son kozlarını oynuyor. Karadağ
siyasası bölünmüş vaziyette. Bir yanda Batı yanlıları (hükümet) diğer yanda konuyu
referanduma götürmek isteyen Rusya yanlıları yer alıyor. İktidar-muhalefet
çekişmesinde hükümet bir adım önde gidiyor. Tam anlaşılamayan Ekim darbe girişimi
iddiaları karşısında muhalefete baskı altında tutuluyor. Rusya’nın Ukrayna ve
Gürcistan müdahaleleriyle Avrupa’da sağladığını düşündüğü statüko Karadağ’ın
üyeliğiyle bozulmuş oldu.
İki cephede (Doğu Avrupa ve Ortadoğu) mücadele etmesi mümkün görünmeyen NATO
şimdilik Rus tehdidini kenarda tutarak terör konusunda işbirliğini artırmanın
yollarını arıyor. Suriye'de çok sayıda konuda uzlaştıkları söylenebilir. Aynı doğrultuda
Rusya , Batı blokunun uyguladığı ambargoları hafifletmek veya ortadan kaldırmak için
işbirliğini artırmaya çalışıyor. Amerika ile buzlar tamamen erimediyse de dalgalı giden
ilişkilerini zaman içinde durulacağını düşünmek mümkün. Fransa’da görev yapan Rus
diplomatlar Sarkozy ve Hollande dönemlerinde dondurulan ilişkilerin Macron
döneminde çözülebileceğine inanıyorlar. Bu noktada bir sergi açılışı için gelecek hafta
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Paris’i ziyaret edeceği bildirildi. NATO ve G7
Zirvesi’nden sonra gerçekleşecek bu görüşme özellikle Rusya için büyük önem taşıyor.
Pragmatik kişilikleriyle bilinen Macron ve Putin’in ortak payda bulmakta
zorlanmayacakları söylenebilir.
Macron gibi pragmatik çıkışlarıyla gündem olmayı başaran Donald Trump'ın aday
adaylığı döneminde gündeme getirdiği “ne kadar katkı o kadar güvenlik” sloganı
zirvede de yankılandı. Trump Brüksel'de yaptığı açıklamada 23 ülkenin 2014'te karara
bağlanan yüzde iki hedefinin gerisinde kaldığını vurguladı. NATO'ya ilişkin tutumunu
netleştirdiyse de , yeni dönemde Avrupa'nın savunma harcamalarını artırarak, Suudi
Arabistan örneğinde olduğu gibi (110 milyar dolarlık silah alımı konusunda anlaştılar),
sipariş defterine yansıtmaları gerektiğini hatırlattı. Avrupa’nın, 1985-2015 döneminde,
savunma harcamaları yüzde 25’ten 15’e geriledi. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından
sonra hızlanan süreç özellikle Batı ekonomilerini vuran 2011 finans kriziyle bütçede en
fazla kesintiye uğrayan birinci kalemlerin başında yer alıyor. Avrupa Birliği’nin
lokomotifi olarak takdim edilen Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupalı
devletlerin hiç biri GSMH’sının yüzde ikisini savunmaya harcamıyor. AB’den
çıkmaya hazırlanan İngiltere bunu başarabilen tek devlet. Fransa Sahel’de ve
Ortadoğu'da yürüttüğü mücadele çerçevesinde harcamalarını yüzde 1,8’e yükseltti.
Almanya artıracağını ifade etsede ekonomik gücü göz önünde bulundurulduğunda
geriden geliyor (1,3). Bütçesinin önemli bir bölümünü personel masraflarına,
modernizasyona harcıyor.
Angela Merkel artıracaklarını söylese de Alman kamuoyunun çekinceleri seçime giden
Almanya'da cesaretle tartışılmasını engelliyor. Sosyal demokratların konuyu seçim
malzemesi yapabilecekleri endişesi kısık sesle dillendirmelerine sebep oluyor. Fransa
ve İngiltere için durum biraz daha farklı. Güvenlik Konseyi’nde oynadıkları rolün
dışında küresel ölçekte ağırlıklarını hissettirme eğilimindeler. Bu doğrultuda savunma
harcamalarını artırmaya çalışıyorlar. İngiltere zaten yüzde ikinin üstünde bir harcama
yapıyor. Ancak Avrupa Birliği’nden çıkmaya hazırlanan İngiltere’nin orta vadede nasıl
bir ekonomik tabloyla karşılaşacağını kestirememesi hedeflerini gözden geçirmeye
itebilir. Daha Birlik'ten ayrılmadan Avrupa Birliği'nin çıkardığı 100 milyar avroluk
fatura Londra’da soğuk duş etkisi yaptı. Frans , Almanya'nın aksine , içinden geçtiği
zorlu süreci sınırlarının dışında güçlü Fransa imagosuyla aşmaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, NATO ve dış operasyonlar konusunda,
seleflerinden farklı hareket etmeyeceği söylüyor. Fransa'nın önceliği Ortadoğu'da
IŞİD'e karşı yürütülen mücadele.
Avrupa, NATO'nun geleceğini tartışmaya açmamak için kerhen Suriye'de aktif taraf
olmayı kabul etti. Katılım kararıyla Avrupa 2011 Libya müdahalesine verdiği destekle
Ortadoğu'da zedelenen imagosunu düzeltmek için ileri sürdüğü çekincelerden de
vazgeçmiş oldu. Eğitim ve istihbarat kısmı öncelenecek. Afganistan'da olduğu gibi
operasyonlara katılıp katılmayacağını zaman gösterecektir. Son kertede Avrupa
devletleri önlerine çıkan Avrupa ordusunu kurma fırsatını , Amerika'ya bağımlı
kalacaklarını deklare ederek , başka bir bahara ertelemiş oldular. Şimdi 2024'e kadar
yüzde iki hedefini tutturmaları gerekiyor. Avrupa ordusunu askıya alsalar da
Donald Trump'ı bekletmeleri veya atlatmaları bu sefer mümkün görünmüyor.
Sinan Özdemir
Kaynak: Dünya Bülteni
© 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download