islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.12, 2008, s.201-206 ŞURA VE isLAM HUKUKUNDA iNSAN HAKLARI DEMOKRASiNiN BELiRGiNLiGi* The Shürii and Human Rights in lslamic law Relevance of Democracy Kamil Muhammed ei-Gindi** 1 tre. Ahmet KIUNÇ*'* Giriş Şura (İstişare) İslam'da ve İslam hukukunda (Şeriat) devlet ve toplurnun temel bir kurumudur. şura Devlet yönetiminde bir metot, bir yöntem olup, Müslümanların politik, ekonomik, sosyal ve diğer tüm alanlarına ilişkin bir yaşarn biçimidir. Savaş durumunda veya silahlı çatışmalar zamanında bile şura, takip edilmesi gereken bir prensip olmuştur. Biz Şuranın hem pek çok temel haklardan biri olduğunu hem de İslam hukukundaki diğer bütün insan haklarının korunması ve muhafazası için bir garanti olduğunu iddia ediyoruz. Politik alanda Şura demokrasiye tekabül etmektedir; fakat şura hayatın tüm seyrine uzanan daha geniş ve derin bir rnefhurndur. Şuranın Anlamı Arapçada, şura, en iyi olanı almak ve seçmek anlamına gelir. Anılan kavram, ayrıca birinin fikrini, üzerinde dikkatlice düşünerek alma anlamını da ifade eder. şura, bir fikrin elde edilmesinde veya üzerinde dikkatlice düşünerek, fikirlerden birinin tercih edilmesinde zaruri bir yönterndir. 1 Kur' an, şurayla ilgili iki ayet içermektedir; bunlardan ilki üçüncü AIi İrnn'in suresindedir: "ve yapılacak iş hususunda onlara danış." 2 Bu Al- 'Metnin özgün hali için bak. The Rule ofLaw in the Middle East and Islamic World, Human Rights and the Judicial Process, Edited by Eugene Cotran and Mai Yaınani, LB.Tauris Publishers, Londan 2000, s. 164-169. "'Yazar, Prof. Dr., Mansonra Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Mansonra Mısır. *" Çeviren, Arş. Gör., Gazi Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Ankara Türkiye. avahı[email protected] 1 Bakınız, Lesanu'l Ara b, The Arabs' Tongue, Sözlük. Bölüm 26, 1979 baskı, s.23356-8. 2 Kur'an-ı Kerim, Al-i İmran Suresi (3 'ncü Sure), 159'ncu ayetin meali. Şura Ve islam Hukukunda insan Hakları Demokrasinin Belirginliği 201 lah'tan Hz. Muhammed'e (s.a.), inananlara (Müslümanlara) her konuda danışmasını belirten bir emirdir. İkinci ayet, kırk ikinci Şura suresindedir: Onlar Rablerinin çağrısına kulak verirler ve namazı/duayı yerine getirirler ve onların işleri kendi aralarında istişare ile yönetilir ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan başkalarına dağıtırlar. 3 Bu ayet, uygulamada Peygamber (s.a.) ve onun takipçileri tarafından, mecburi olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Nitekim Peygamber (s.a.), Allah'ın vahiyleri olarak kendisine tebliğ edilenler dışındaki bütün konularda şuraya başvurmuş ve uygulamıştır. Peygamber (s.a.) hem savaş hem de barış zamanında, şura vasıtasıyla ulaşılan hemen hemen bütün sonuçlara, kendi görüşüne ve şura öncesi fikrine uygun olup olmadığına bakmaksızın kabul etmiş ve uygulamıştır. şuranın Burada Müslümanlara şurayı oluşturma, takip etme ve uygulamayı emreden Kur'an ayetlerinin, herhangi bir şart veya tahdid olmadan geldiği vurgulanmalıdır. Bu nedenle, İslam devletinin bütün üyeleri, şurayı talep etme hakkına sahip olup; ona Allah'ın vahyiyle apaçık belirlenmiş konular dışındaki herhangi bir mevzu hakkında başvurulabilir ve oluşturulabilir. Sonuç olarak, başta devlet başkanının veya hükümetin seçimi, hükümetin kuruluşu ve yapısı, siyasi sisteminin şekli veya şekilleri, hükümetin ve çeşitli devlet hizmetlerinin işleyişi olmak üzere bütün politik meseleler, İslam devletinin hak sahibi bütün üyelerinin katılabileceği şura tarafından kararlaştı­ rılmak durumundadır. Fakat çağdaş hukuk ve politik düşüncede önemli ilgi uyandumaları nedeniyle ele alınması gereken çok sayıda soru vardır: Şura mecburi midir? Kadınlar şura sürecine katılabilirler mi? Şura ile seçim ve şura ile demokrasi arasındaki ilişki nedir? Şura bütün insan haklarını garanti altına alır mı? Şura Mecburi midir? Bu konu, farklı ama bir biriyle ilgili olan iki sorunun cevabını gerektirir. Birincisi bir İslami devletin başkanı şurayla veya toplumun fertleri veya hak sahibi fertleriyle istişare etmede zorunlu bir yükümlülük altında mıdır? İkincisi bir İslam devletinin başkanının şura sürecinin sonucunda ortaya çıkan fikri uygulama yükümlülüğü var mıdır? Birinci soru hakkında, herhangi bir İslam devlet başkanının, devlet yönetimi ve devlet meselelerinin çözümü ile ilgili bütün konularda, şurayı oluşturmak ve şuraya başvurmak zorunda olduğu hususunda, İslam alimleri 3 Kur'an-ı Kerim, Şura Suresi (42'nci Sure), 38'nci ayetin meali. 202 Kamil Muhammed ei-Gindi 1 tre. Ahmet KI LINÇ arasında geniş bir fikir birliği olduğu görülmektedir4 • Peygamber (s.a.) hemen hemen bütün dünyevi konularda hatta karmaşık askeri konularda bile şura­ ya yönelmiş ve başvurmuştu. 5 Fakat ikinci soru hakkında iki temel görüşün olduğu görülmektedir: Bazı İslam iliimieri devlet başkanının şura sürecinin sonunda ulaşılan fikri benimseyip benimsememe ve uygulayıp uygulamama konusunda serbest olduğu görüşünü savunurlar. 6 Şua n çoğunluğu meydana getiren diğerleri ise devlet başkanının şuradan çıkan fikri veya şuraya katılanların çoğunluğunun fikrini kabul etmek ve uygulamak zorunda olduğu görüşünü kabul ederler. 7 Bu görüşü destekleyenler Hz. Peygamber'in (s.a.) şura süreciyle ulaşılan fikirleri uyguladığını, Allah'ın ayetleriyle açık olarak belirtilmemiş çeşitli konularda inananların çoğunluğunun görüşünü kabul ettiğini savunurlar8 • Yine, Hz. Peygamber (s.a.) inananların büyük bir çoğunluğunun desteğiyle kararlaştırılan şura ile bütün Müslüman milleti için önemli bir müessese bıraktı: İmam veya milletin lideri ve onun halefi olan kişi -Birinci halife veya devlet başkanı-. Bu önemli idi; çünkü halifeye hem dini hem de devlet meseleleri emanet edilmişti. Bu görüş destekçileri ayrıca şurayla ilgili Kur'an ayetlerinin ifadelerinin Müslümanların şura sürecinin sonucunu uygulaması gerektiği konusunda çok açık olduğunu, aksi takdirde şuranın anlamsız olacağını savunurlar. 10 9 Kadınlar Şura Sürecini Katılabilirler mi? Yukarıda da anımsatıldığı gibi, Şura hakkındaki Kur'an ayetlerinde şu­ raya kimlerin kesin olarak katılmasının uygun olduğuna ilişkin herhangi bir nitelik belirtilmemiştir. Kur'an ayetlerinin veya Hadis kurallarının hiçbir yerinde kadınların katılımını engelleyen veya engellenıneli şeklinde yorumlanabilen hükümler yoktur. Ayrıca kadınlar çeşitli İslam devletlerinde yüksek idari görevlerinde bulundukları gibi şura sürecine katıldıkları da olmuştur. Kadınların katılımını desteklemeyenler görüşlerini, İslam kuralları ve prensipleri üzerine değil; herhangi bir İslami prensip veya kurala dayanmayan sosyal kaygı ve korkular üzerine temellendirirler. Tabi ki sosyal kaygı ve Bak., ör., El Kurtabi'nin ünlü Kur'an-ı Kerim Tefsiri, El Famie Li Ahkdmu '/Kuran (Kuran Hükümlerinin toplamı), bölüm 4, s. 249; Rushdi Aziz Muhammed, Islam: A Religion and an Order, s.215(1 988); Yahya İsmail, Sunna 's Model in the Relationship Between the Governor and the Governed, s. 401(1985). (Bütün bu kaynaklar Arapçadır) 5 4 'ncü dipnotlardaki kaynaklara bak, ibid. 6 Al-Qurtobi, yukarıda 4'ncü dipnot, s. 252-3. 7 Bak., ör., Rüştü Aziz Muhammed, yukarıda 4'ncü dipnot, s. 220; Yahya İsmail, yukarıda 4'ncü dipnot, s. 403; Mahmud Şaltoot, Islam: Religion ve Shari'a, ( 16'ncı baskı, 1990), s. 443 (Arapça); Ali Greşa, Supreme Islamic Legitimacy, ikinci basla, 1986, s. 217 (Arapça). 8 ?'nci dipnottaki kaynaklara balanız, İbid. 9 Hz. Muhammed (s.a.)'in sünnetleri ve Şeriat üzerine çalışan hemen hemen bütün yazarlar ve iilimler bu görüşü savunurlar. 10 Bak. Ör. Yahya İsmail, yukarıda 4'ncü dipnot, s. 403; Rüştü Aziz Muhammed, yukarıda 4'ncü dipnot, s. 220; Ali Greşa, yukarıda 7'nci dipnot, s. 217. 4 Şura Ve islam Hukukunda insan Hakları Demokrasinin Belirginliği 203 korkular, ülkeden ülkeye ve aynı ülkede zamandan zamana göre değişebilir. Bu konu hakkında üzerinde durulması gereken bir husus da günümüz yazarlarının çoğunun, kadınların Şura sürecine katılmaya ve kendi ülkelerindeki meseleyi çözmeye hakları olduğu fikrini destekledikleridiL Bu sebeple, kadın­ ların Şura sürecine katılma hakkına sahip olmaları gerçekten İslami bir prensiptir. Şura, Seçimler ve Demokrasi İslam'da devlet ve kamu meselelerinde, şura iki temel hususu ıçme Devlet başkanının seçimi ve devletin işleyişi ve işleyişin yasanığının ve teamüllere uygunluğunun denetimi. alır: Birinci konu hususunda, İslam hukukunda şura esnektir; doğrudan veya dolaylı seçimler çağdaş İslam yazarları tarafından şura sürecini tamamlayan bir metot olarak mütalaa edilmiştir. Bir İslam devletinin bütün üyelerinin özgür ve adil seçimlere katılmaya hakkı vardır. 11 İslam hukukunun ikinci konuda da çok esnek olduğu açıktır. Doğru­ dan veya dolaylı seçimler vasıtasıyla temsili müesseselerin kuruluşu - parlamento, halk meclisi veya istişare kumlu gibi- şeriata uygundur ve bu dumm şuranın iyi bir şekilde uygulanışıdır. Böyle bir kurum, çeşitli kamu meseleleri hakkındaki kararlar hususunda tavsiye ve/veya izin vermek suretiyle yetkilendirilebilir. Ayrıca bu kurum gücün suiistimal edilmemesini ve şeriat kurallarının ve temel prensiplerinin çiğnenmemesini garantilernek için yürütme organının herhangi bir tasarrufunun geçerlilik ve teamüllüğünü denetleme yetkisine sahip olabilir. Bu temsili müesseseler aynı zamanda bu beklentilere bağlı kalmalıdırlar. 12 Fakat siyasi partiler şeriatla bağdaşmakta mıdır? Siyasi partilerin herhangi bir demokratik sistemin esaslı aksamlarından biri olduğu ileri sürülür; fakat siyasi partiler bir İslam devletinde serbestçe çalışabilirler mi? Şeri­ at, gerçekten bütün insanlar için eşit haklar tanımaktadır. Bu hak düşünce özgürlüğünü ve kendisini serbestçe ifade etme hakkını içeren siyasi hak ve özgürlükleri de içermekte olup; tüm toplum bu haktan yararlanabilmektedir. Binaenaleyh Kur'an şunu beyan eder: "Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletiere ve kabHelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz en dürüst olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdar olandır." 13 Aynı görüş için bk. ör. Rüştü Aziz Muhammed, yukanda 4'ncü dipnot, s. 222-3. Ibıd, s. 220. 13 Kur 'anı-ı Kerim, H ucurat Suresi, (49 'ncu Sure), 13 'ncü ayetin meali. 11 12 204 Kamil Muhammed ei-Gindi 1 tre. Ahmet KI LINÇ Peygamber (s.a.), dürüstlüğün muameledeki farklılık için tek sebep olduğunu vurgulamıştır. 14 İslam hukukunda düşünce, ifade ve muhalefet özgürlükleri de sağ­ ve komnmuştur. İslam hukukuna göre herkesin, başkasının kendisini ifade etme özgürlüğüne müdahale etmeme yükümlülüğü ve yüksek devlet memurları veya hükümet temsilcileri tarafından işlenen bir haksızlığı veya hukuka aykırı bir işlemi düzeltme veya bunların düzeltilmesini talep etme lanmış hakkı vardır. 15 Muhalefet özgürlüğünü, ifade ve düşünce özgürlüğünü içeren kamu ve siyasi hak ve özgürlükler, bireylerin Şura sürecine bizzat katılmalarına hukuki dayanak teşkil etmektedir. Bu şekilde devletin çıkarını en iyi koruyan, geliştiren ve gerçekleştiren uygun kararlara varılacaktır. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve genel ve uzmanlaşmış organizasyonlar bu hakların ve şura sürecinin uygulanmasında birer aracı olmaktadırlar. Bazı yazarlar, şeriatın siyasi partilerin kumlmasını teyit etmediği fikrini savunurlar. Bu yazariara göre siyasi partiler, milletin parçalanmasına veya Müslüman toplumun birlik ve uyumunun milletin düşmanları lehine olacak şekilde zarara uğramasına vesile olabilmektedir. Fakat birçok çağdaş yazar Şeriatın, siyasi partilerin kumlmasını engellemediğini ve parti kurmak veya partilere katılma hakkının tanınmış olduğunu, siyasi partilerin yasaklanmasına ilişkin sarih bir prensip veya kuralın mevcut olmadığını savunurlar. 16 Lakin siyasi partiler yine de iki koşulu sağlamak zorundadır: İslam'ı bir din ve hukuk olarak kabul etmeli ve buna karşı hareket etmemeli ve de devletin ve milletin düşman­ ları menfaatlerine çalışmamalı, onlara yardım etmemelidir. 17 Fakat her bir parti devlet meselelerinin çözümüne dair metotlarda ve devlet yönetimine ilişkin konularda kendi anlayışına sahip olabilir. Günümüzde, siyasi partiler kamu ve siyasi hakların etkili olarak uyve şura sürecine katılımın sağlanmasının vazgeçilmez metodu olarak kabul ediliyorlar. Bu husus şu an son derece önemlidir; çünkü siyasi partiler kamu ve hükümet meseleleriyle ilgilenmek üzere daha iyi hazırlana­ bilir ve organize olabilirler. Ayrıca bireylere nazaran yolsuz, yersiz hareket ve dummların düzeltilmesinde daha etkin rol alabilirler. Daha açık bir ifadeyle, bireyler, birleşerek kurdukları siyasi partiler kadar etkili olamayabilirler. Bu arada şu husus da unutulmamalıdır ki; siyasi partiler, bireylerin şura sürecine katılımını, bireylerin kendilerinden daha etkin bir şekilde tetiklerler. 18 gulanmasının İlgili Peygamber (s.a.) hadisleri için bak. Muhammed El Gazali, İnsan Hak/arz, üçüncü baskı, 1984, s. 16, (Arapça). Muhammed El Gazali, ibid, s. 59 ve70; Fehmi Huvadi, Islam and Democracy, 1993, s. 86 (Arapça). Fehmi Huvadi, ibid, s. 150. 17 Ibid. 18 Ibid, S, 151. 14 15 16 Şura Ve islam Hukukunda insan Hakları Demokrasinin Belirginliği 205 şura Bütün İnsan Haklannın Garantisi midir? Şura hayatın bütün alanında uygulanabilir ve Müslüman milletinin ve insanların hayatları için zaruri bir müessesedir. Üstelik şura politik, ekonomik veya sosyal nitelikli bütün kamu meseleleri hakkındaki kararları almanın bir usulüdür. Böylece şura İslam hukukunda bütün insan hakları için olmazsa olmaz bir garanti şekli olmaya başlamıştır. Bireylerin bizzat katılımı olmaksızın alınacak kararlarla, devlet meseleleri çözülmeye kalkılırsa veya devlet başkanının ve hükümetin hatalarının ve yetkilerini kötüye kullanışı­ nın düzeltilmesi istenirse, insan hakları kolaylıkla ihlal edilebilir. Devlet başkanları ve hükümetler insanlara karşı sorumlu olmayabilir ve yönetimlerinde İslam hukukuna göre meşruiyetlerini yitirebilirler. Lakin şura her meselede doğru bir şekilde uygulanırsa, devlet başkanlarının insan haklanndan uzak bir şekilde yönetim sergilernesi imkansız olacaktır. Dolayısıyla bir hakim önüne gelen bir dosyada hukuku uygularken, şura süreciyle elde edilen bir kararın insan haklarını ihlal ettiği şeklinde hüküm tesis etmesi düşünü­ lemez. Şuranın her alanda uygulanmaması, insan haklarının kötüye kullanılması ve zulmedilmesi sonucunu doğuracaktır. Siyasi alanda ve devlet meselelerinde, şeriat içerisindeki şura batı sistemlerindeki demokrasiye tekabül etmektedir. Eğer demokrasi insanlar için insanlar tarafından, insanların yönetimi ise şeriat içerisindeki şura da insanların kendi menfaatlerine en iyi gelecek şekilde, kendileri tarafından ve şeriat ilkelerine uygun olarak kararlaştırılan bütün kararları garantileyen bir yöntemdir. İlaveten şura bütün diğer kamusal, özel, ekonomik ve sosyal konulara kadar genişlemiştir, bundan dolayı demokrasiden nüfuz ettiği alan açısından daha geniştir. Demokrasinin temelleri ile siyasi alandaki şuranın temelleri birbirine benzer- şura ve demokrasi birbirine düşman değildir- . Sonuç olarak devlet meselelerine ilişkin kararları almada insanların zorunda olduğu prensibinin kökeninin, ı 4 yüzyıl önce Hz. Peygambere (s.a.) gönderilen Allah'ın ayetlerinde yer alan şura prensibinin içerisinde bulunduğu vurgulanmalıdır. Dolayısıyla bu prensip batı devletlerinde gereksinim duyulduğu gibi herhangi bir siyasi hareket veya sivil mücadele olmaksızın şeriat içerisinde yer almıştır. katılmak