SAYIN PAPA 1. FRANCISCUS`A VE HIRİSTİYAN KİLİSELERİNE

advertisement
SAYIN PAPA 1. FRANCISCUS’A VE HIRİSTİYAN KİLİSELERİNE TARİHİ ÇAĞRIMIZDIR
Sayın Papa Cenapları;
12 Nisan 2015 günü Vatikan'da gerçekleştirilecek olan ayinde yapacağınız konuşmanızda, I.
Dünya Savaşı sırasında yaşanan acı olaylara temas edileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Zatıâlinizin ve Vatikan Devletinin dünyamızdaki temel insan haklarına; güvenlik, istikrar ve
barışa verdiği önemi bilen biz, Sivil Topluk Kuruluşları olarak düşüncelerimizi yüksek
dikkatlerinize sunmayı bir görev biliyoruz.
TÜRKLERLE ERMENİLERİN İLİŞKİLERİ
Türklerle Ermenilerin ilişkileri Selçukluların Anadolu’ya girişiyle başlamıştır. Ermeni tarihçi
Urfalı Mateos, Melikşah’tan bahsederken: “Sultanın yüreği, Hristiyanlara karşı şefkatle dolu
idi. O, geçtiği memleketlerin halkına bir baba gözü ile bakıyordu. Böylelikle hiç muharebe
yapmadan birçok eyalet ve şehirlere hâkim oldu”[1] ifadesini kullanmaktadır.
Osmanlı Devleti döneminde ise, Ermeni dinî merkezi İstanbul’a nakledilerek, Fatih Sultan
Mehmet tarafından 1461’de Ermeni Patrikhanesi kurulmuş, Ermenilere dinî, hukukî ve idarî
serbestlik tanınmıştır. Devlet’e samimi olarak bağlandığı görülen Ermenilere duyulan yüksek
güven dolayısıyla “sadık teba” statüsü verilmiş ve Ermeniler askerlikten muaf
tutulmuşlardır. Bunun gereği olarak, devlet hizmetlerinde Ermenilere en yüksek mevkilerde
görevler verilmiştir. Bu çerçevede, 22 bakan, 33 milletvekilli, 29 paşa, 7 büyükelçi, 11
başkonsolos, 11 üniversite öğretim üyesi ve 41 üst düzey memur işbaşına gelmiştir[2]. Bu
kapsamda Osmanlı Meclisi 1. Meclis’te 10, 2. Meclis’te 11 Ermeni milletvekili görev
almıştır[3]. Tarihte emsali pek görülmeyen, 8-9 asır süren bir kardeşlik, huzur ve barış
yaşanmıştır.
BİRİNCİ DÜNYA HARBİNDE ERMENİ İSYANLARI VE GÖÇ KARARI
Daha sonra Osmanlı Devletinin zayıflamakta olduğunu gören, devrin bazı emperyal güçler,
ülkeyi paylaşmak amacıyla, Ermeni yurttaşlarımızı kullanmayı planlamışlardır. Bunun için,
önceden kışkırtarak eğittikleri Ermenileri, “Size iki deniz arasında devlet kurduracağız”
vaadiyle, maalesef aldatmışlardır. Böylece I. Dünya Harbinde Osmanlı Devleti 8 ayrı
cephede savaşırken, cephedeki bir kısım Ermeniler silahlarıyla birlikte ordudan firar ederek,
kendi Devletleriyle savaşmak üzere Rus ordusuna katılmışlardır. Bir kısmı da silahlı çeteler
halinde, Türk şehir ve köylerinde, sayıları yüz binlerle ifade edilen sivil katliamı
başlatmışlardır. Askeri depolar yakılmış, ikmal yolları kesilmiş, Ermeni fırıncıların yaptıkları
ekmeklerle Osmanlı askerleri zehirlenmiş ve ordularımız cephede savaşamayacak duruma
düşürülmüştür[4].
Osmanlı Devleti, bu isyancı çeteleri caydırmak üzere birçok toplantılar yapmış, nasihat
heyetleri göndermiş, ancak sonuç alamamıştır. Bunun üzerine 24 Nisan 1915’te Ermeni
Komite Merkezlerini kapatarak 235 komite liderini tutuklamış, ancak bu tedbir de netice
vermemiştir. Bunun üzerine işbirlikçi, isyancı ve katliamcıların savaş bölgelerinden
uzaklaştırılmasına karar verilmiştir[5]. Bu kararın icrası için, her türlü ayrıntıyı dikkate alan
“sevk-i iskân” (Göç ve yerleştirme) kararnamesi çıkarılmıştır. Buna göre isyancı Ermeni
unsurları, Devletin Suriye ve Musul gibi vilayetlerine taşınmıştır. Büyük güçlük ve sıkıntılar
içinde gerçekleştirilen bu tedbir kesin sonuç vermiş, yaygın katliamlar durdurulmuş,
düşmanla işbirliğinin önüne geçilmiştir. Böylece “zorunlu göçün” ne kadar haklı ve zaruri
olduğu ortaya çıkmıştır.
Ancak, Bolşevik ihtilâlindan sonra Rus ordusunun işgal ettiği bölgeleri boşaltmasını ve Türk
ordusunun Mondros Mütarekesindeki sınırlara çekilmesini fırsat bilen Ermeniler, Doğu
Anadolu’da tekrar katliama başlayarak savunmasız yüz binlerce Türk’ü katletmişlerdir.
O tarihte Suriye, Filistin de dahil bütün Osmanlı coğrafyasında 1.294.851 Ermeni,
Anadolu’da ise 736.000 Ermeni yaşamaktaydı. Bunlardan sadece Anadolu’da yaşayan
Ermenilerden 438.758’i zorunlu göçe tabi tutulmuş, Katolik ve Protestan Ermeniler ile kamu
görevlerinde çalışan Ermeniler ve isyan etmeyen Ermeniler yerlerinde bırakılmıştır. Göçe
tabi tutulanların ise daha sonra yerlerine dönmelerine izin verilmiştir[6].
ABD’nin Mersin Konsolosu Edward I. Natan, 30 Ağustos 1915’te ABD’nin İstanbul
Büyükelçisine gönderdiği raporda: Ermenilerin Adana’dan itibaren bilet alarak trenle
seyahat ettiklerini, hükümetin bu işi son derece intizamlı bir şekilde idare etmekte olduğunu,
şiddete ve intizamsızlığa yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, muhtaç
olanlara yardımda bulunduğunu” [7] belirtmektedir. Konsolos, 11 Eylül 1915 tarihli
raporunda ise: “Şam’daki kampta hastalar için bir hastane oluşturulduğunu ve ziyareti
sırasında 50 hastanın tedavi edildiğini bizzat gördüğünü, kampta ölen olmadığını ve
hükümetin bütün sürgünlere yiyecek dağıttığını“ [8] rapor etmiştir.
Halep’teki Amerikan konsolosu Jackson ise 3 Şubat 1916 tarihli sürgün edilenler listesinde
486.000 Ermeni’nin bulunduğunu, 8 Şubat 1916 tarihli raporunda ise göç bölgesinde
500.000 civarında sürgün Ermeni bulunduğunu, rapor etmiştir[9] . Söz konusu rapor göç
ettirilen Ermenilerin büyük bölümünün göç yerlerine ulaştığını göstermektedir.
RUS VE ERMENİLER TARAFINDAN KATLEDİLEN TÜRKLER
Amerikan tarihçisi Prof. Dr. Justin McCarthy’nin tespitlerine göre 1912-1922 yılları arasında
Türkiye’nin yalnızca doğu vilayetlerinde 1.189.132, Transkafkasya’da ise 413.000 Türk ve
Müslüman, Ermeniler ve Ruslar tarafından katledilmiş olup, katledilen Türk ve
Müslümanların toplam sayısı 1.602. 132 kişidir[10]. Bunların yanı sıra Ermenilerin öncülük
ettiği Rus ordusunun istilasına uğrayan vilayetlerden 1.604.031[11] Türk ve Müslüman (göç
ettirilen Ermenilerin 3,5 katı) topraklarını terk ederek göç etmek zorunda kalmış ve bunların
2/3’ü (1.000.000 Türk ve Müslüman) yollarda hayatını kaybetmiştir[12]. Bu miktara
bulundukları bölgelerde Rus ve Ermeniler tarafından katledilenler de eklendiğinde
katledilen Türk ve Müslümanların sayısı 2.000.000’u aşmaktadır.
1.Dünya Harbinde göçlerden sonra 280.000 Ermeni’nin Anadolu’da kaldığı, diğerlerinin göç
yerlerine ulaştığı, buna karşılık Rus ve Ermeni saldırıları sonucu 2.400.000 Türk ve
Müslüman’ın hayatını kaybettiği, ABD Başkanı Ronald Reagan’ın Hukuk Danışmanı Bruce
Fein[13] tarafından da açıklanmıştır.
Bu gerçekler ortadayken Türklerin Ermenileri soykırıma uğrattığı iddialarına özellikle Papalık
makamının destek olmamasını ve adil davranmasını beklemek tüm Müslümanların ortak
beklentisidir.
ASALA TERÖRÜ VE TÜRK DİPLOMATLARINA SUİKASTLARI
Yaşanan bunca acılara rağmen, 1920 Gümrü ve Moskova ile 1921 Kars Anlaşmaları yapılarak
sınırlar belirlenmiş ve barış sağlanmıştır. Bu 3 Antlaşmadan sonra 1923 Lozan Antlaşması ile
de belirlenen bu sınırlar ve sağlanan barış teyit edilmiştir. Aradan 50 yıl gibi uzun bir zaman
geçtiği halde, ASALA terör örgütü Türklere karşı terör ve katliamı yeniden başlatmıştır. 1973
ile 1984 yılları arasında, batılı 21 ülkenin 38 şehrinde gerçekleştirilen 110 terör saldırısında,
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış temsilciliklerinde çalışan 42 Türk diplomatı ve görevlisi ile 15
Türk ve 66 yabancı yaralanmıştır. Türkiye ASALA’yı çökertilince görev, elebaşlarının çoğunun
Ermenilerden oluştuğu bilinen PKK’ya devredilmiştir.
Bu kanlı saldırlar göstermiştir ki, sömürgecilerin aldattığı Ermeni kimliğinde, müthiş bir
değişim yaşanmıştır. Buna göre, yeni kimlik Türk’e karşı duyulan “kin ve nefret”ten ibaret
olmuştur. Yetişen yeni nesillere de aşılanan bu kimliğin ilk önemli emaresi, 1973-85 ASALA
terörü ile 1992’de Karabağ’da masum sivillere hunharca uygulanan katliam ve “Hocalı
sokırımı” nda görülmüştür.
ERMENİLERİN HOCALI KATLİAMI
Türk katliamını yirminci yüzyılın son çeyreğinde de sürdüren Ermeniler, 26 Şubat 1992’de
Rus 366. Motorize Alayı’nın desteğinde Azerbaycan’ın Hocalı bölgesine saldırmış ve
Hocalı’da 63’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’i yaşlı olmak üzere 613 Türk’ü hunharca katletmiş,
487 kişiyi ağır yaralamış, 1.275 Türk’ü esir almış ve Karabağ ile birlikte Azerbaycan’a ait yedi
bölgeyi işgal etmiştir.[14]. Ermenistan, BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarına rağmen
Azerbaycan toprağının işgalini sürdürmektedir. İşgal edilen bölgelerdeki topraklarını
bırakarak kaçmak zorunda kalan 1.000.000’dan fazla Türk halen göçmen çadırlarında
yaşamaktadır.
Ermenistan, 23 yıldır Azerbaycan topraklarının % 20’sini işgal altında tutmaktadır. Hiçbir
Türkün yaşamadığı işgal bölgesinde, AGİT raporuna göre etnik temizlik yapıldığı
anlaşılmaktadır. Bütün bu tespitler ve yaşanan facialar konusunda Ermenistan herhangi bir
açıklama yapamıyor. Bu nedenle Muhterem Papalık makamının bu durumu dikkate alarak,
Ermenistan’a destek anlamına gelebilecek ifadelerden itina ile kaçınacağını düşünmekteyiz.
SURİYE’DE YAŞANAN AÇLIK DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLETİNİN VE PAPALIĞIN ÇABALARI
Suriye’de zorunlu göçe tabi tutulan Ermeniler için, o dönemde Osmanlı Devleti’nin 4. Ordu
Komutanı olan Cemal Paşa’nın aldığı insani tedbirlerden Suriye’de bulunan yabancı misyon
şefleri tarafından övgüyle söz edilmektedir. Büyük bir kıtlık yaşanan bu dönemde, hem göç
ettirilen Ermenilerin hem de bölgenin Hıristiyan halkının ve hatta müttefik ve tarafsız
Devletlerinin diplomatik misyonlarının iaşeleri Osmanlı 4. Ordu’nun yiyecek ambarlarından
karşılanmıştır. Ayrıca hasta ve bakıma muhtaç Ermeniler için başhekimliklerine Ermeni
doktorların atandığı çok sayıda hastane kurulmuştur[15].
Bu dönemde İngiliz ve Fransız donanmaları tarafından Suriye ve Lübnan’a uygulanan deniz
ablukası nedeniyle çoğunluğu Hıristiyan olan bölge halkı arasında açlıktan ölümler meydana
gelmesi üzerine, 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa tarafından Maruni Patriğine yazdırılan
mektupla Papalık makamından sivil Hıristiyan halka ABD ve İspanya tarafından yardım için
gıda ve tıbbi malzeme gönderilmesi konusunda aracılık yapması rica edilmiş ve bu rica
üzerine ABD ve İspanya tarafından gönderilen gemilerin Beyrut’a çıkması İngiliz ve Fransızlar
tarafından önlenmiştir[16]. Ayrıca İngiliz ve Fransızlar Cemal Paşa'nın Beyrut ve Lübnan
halkının iaşesi için Suriye'nin diğer sahillerinden getirttiği erzakı taşıyan gemileri de
batırmışlardır[17].
Cemal Paşa, İngiliz ve Fransızların ablukayı kaldırmalarının ve gelen yardım malzemelerinin
Hıristiyan halka Beyrut’taki ABD konsolosunun dağıtmasının sağlanması konusunda ABD’nin
Suriye Büyükelçisinin İngiliz ve Fransız hükümetleri nezdinde girişimde bulunmasını talep
etmiş, ancak ABD’nin Suriye’deki büyükelçisi bu konuda yardımda bulunmayı
reddetmiştir[18].
4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın ricası üzerine Maruni Patriğinin Papalık makamına
gönderdiği mektuba Papa tarafından verilen cevap aynen şöyledir: “Papa Suriye
Hıristiyanlarını unutmamıştır ve unutmayacaktır. Kendisi, söz konusu kişilere yardım
amacıyla ve sıkıntıları hafifletecek erzak yardımı gönderebilmek için İtilaf Devletleri’nden
defalarca izin istemiş, ancak İngiltere Papa’nın isteğine sürekli olarak karşı çıkmıştır. Bu
sebeple İngiltere’nin söz konusu uygulaması yüzünden Papa’nın mukaddes kalpleri
yaralanmış durumdadır. Doğu’daki Hıristiyanlar Papa’nın kendilerini ihmal etmediğini gün
gelip anlayacaklardır”[19].
Bu dönemde savaşmakta olan kendi ordusunu bile beslemekte yetersiz kalan Osmanlı
Devleti’nin 4. Ordusu, İtilaf devletlerinin ambargosu nedeniyle açlıktan kırılan Marunilere
300.000 kg. erzak, ayrıca para; Rum cemaatine 300.000 kg buğday, 400.000 Frank para;
Ermeni cemaatine ve Ermeni göçmenlere ise 100.000 kg. buğday ve 80.000 Frank para
yardımı yapmıştır[20].
ERMENİLERİN YENİ NESLİ TÜRK DÜŞMANI OLARAK YETİŞTİRMESİ
Ermeniler gerçekleri çarpıtmakla yetinmemekte ve yeni nesillerini de Türk düşmanı olarak
yetiştirmektedir. 5 yaşından itibaren Ermeni çocukları Erivan’daki sözde soykırım müzesine
götürülerek sahte belgelerle, sahte resimlerle ve görsel-işitsel efektlerle beyinleri
yıkanmaya çalışılmaktadır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler’in “Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesinin
çalışmaları kapsamında nefret söylemlerinin durdurulması kararlarına” ve UNESCO’nun
“öteki uluslara veya belli gruplara karşı önyargıları ve klişeleri ayıklamak üzere belirlediği
kriterlere” uyarak tamamen haklı olduğu konularda bile diğer ülke ve milletleri incitebilecek
ifadeleri ders kitaplarından çıkartmıştır. Ermeni ders kitapları ise BM kararlarına aykırı
olarak, Türklere karşı asılsız iddiaların yanı sıra birçok küfür, hakaret ve nefret söylemleri ile
doludur[21]. Türkiye’ye dost olduğunu söyleyen ülkelerin, Uluslararası Adalet Divanı’nın
“zorunlu göçün soykırım olarak kabul edilemeyeceği” kararına aykırı olarak, Ermeni ders
kitaplarındaki asılsız iddia ve hakaretleri kendi ders kitaplarına almaları uluslararası hukuka
ve 1998 tarihli “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Sözleşmesi”ne aykırıdır.
Bütün bu gerçekler, yabancı tarih ve bilim adamları tarafından da kabul edildiği halde, tarihi
boyunca mertliği, dürüstlüğü, merhameti ve savaş ahlakı düşmanları tarafından bile kabul
ve takdir edilen asil Türk Milletinin soykırımla suçlanması ve Ermenistan ve Diaspora’nın bu
suçlamalarda Hıristiyan dinini ve Papalık makamının nüfuzunu kullanmaya yeltenmesi, Türk
Milleti tarafından üzüntüyle izlenmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Müslüman, Hıristiyan ve Musevi dinlerine mensup
halkların Papa Cenaplarından beklentisi şudur: 100 yıl önce, I. Dünya Harbinde, öncesi ve
sonrasında yaşanan acıların dayandığı gerçeklerin ortaya çıkarılması için Sayın Papa 1.
Franciscus’nun 12 Nisan günü Vatikan’da yapacağı tarihi konuşmada;
1. Bütün ülkeler arşivlerini açtığı halde, hala kapalı olan Ermenilerin Boston’daki
arşivlerini araştırmalara açmalarının şart olduğu,
2. Bugüne kadar bu meselede, dolaylı veya yakından ilgili olarak verilmiş olan, ülke
mahkemeleri kararları ile Uluslararası Adalet Divanı’nın ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin kararlarının mutlaka dikkate alınması; özellikle de, savaşın hemen
bitiminde İngiltere Kraliyet Başsavcılığının, arşivlerdeki her türlü bilgi ve belgeleri
toplayarak yaptığı inceleme sonucunda, Malta Adasına getirilmiş olan üst düzey
Osmanlı devlet adamlarını suçlayacak delil olmadığı gerekçesiyle dava
açılamayacağını belirterek, tutukluları serbest bıraktığı,
3. Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı olarak Azerbaycan topraklarını 23 yıldır
neden işgal altında tuttuğunu ve etnik temizlik yaptığını; Hocalı’da savunmasız
masum sivil kişileri niçin katlettiğini izah etmek zorunda olduğu,
4. Ermenistan ile Diaspora’nın, hukukî bir meselenin çözümünü siyasi zeminlerde
aramalarının; barış, güvenlik ve istikrara zarar verdiği; gerginlik, nefret ve intikam
duygularını beslemekten başka bir sonuç vermediği dikkate alınarak, bu yanlış ve
tehlikeli politikadan vazgeçmesi,
5. Bu gerçekler karşısında meselenin, kurulacak olan bir ortak tarihçiler komisyonunda
ele alınması gerektiği, kararlı bir şekilde hatırlatılması hususlarını yüksek
takdirlerine sunarız.
Adalete ulaşmak için tarafların, bu araştırmaların sonucunu sabırla beklemekten başkaca bir
çarelerinin olmadığı; güçlü bir şekilde ifade edildiğinde, barış ortamının tesisine önemli
ölçüde hizmet sağlayacağını düşünmekteyiz. Yine, Her ihtilafın çözümünde, adaletin esas
olduğunu en iyi şekilde bildiğine inandığımız Papalık makamının taraflara eşit mesafede
durmasının büyük önem taşıdığı malumlarıdır. Esasen insanlık vicdanı Makamınızdan bunu
beklemektedir. Papa Cenaplarının takınacağı adil ve tarafsız tutumun, insanlık alemini
önemli ölçüde etkileyeceği ve dünya barışına katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.
Bu duygu ve düşüncelerimizi, diyalog ve çözüme yardımcı olacağı inancıyla yüksek
takdirlerine sunarız.
Türkiye Sivil Toplum Birliği
e-posta: [email protected]
Dipnotlar:
1 Urfalı Mateos,”Vekayiname(952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1131-1162)”, Çeviren:
Hrant D. Andreasyan, Ankara, 1987, s.171
[2] Salih Yılmaz, “Ermenistan Cumhuriyeti’nde Okutulan 10. Sınıf Tarih Ders Kitabında
Türkler Aleyhine İfadeler ve Sözde Ermeni Soykırımı”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı:177,
Aralık 2008, s.112
[3] Aide –Mémorie Sur Les Droits Des Minoritiés En Turquie,Présentée Aux Représentants
Des Membres De La Société Des Nations, Association Nationale Ottomone Pour La Sociéte
Des Nations, Constantinople, 1922, s. 13-14
[4] Ermeni Komitelerinin Amaçları ve İhtilal Hareketleri, Genelkurmay Akeri Tarih ve
Stratejik Etütler Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2003, s.164
[5] Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörlüğü Yayın
No:5, Ankara, s.149-150; British Foreign Office Papers, Public Record Office,
Nu:371/6556/E.2730/800/44
[6] Halaçoğlu, age, s.77-81-82-83; Başbakanlık Osmanlı Arşivi Şifre No: 63/119, 57/273,
62/21(Ek-XXX), 341055
[7] Halaçoğlu, age, s.58; Dahiliye Nezareti, Emniyet Umum Müdürlüğü 2.Şube, Nr: 2D/13
[8] US Archives NARA 867.4016/193,Copy No: 484
[9] Hikmet Özdemir, Kemal Çiçek, Ömer Turan, Ramazan Çalık, Yusuf Halaçoğlu, Ermeniler:
Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara, Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih
Kurumu yayınları, Ankara, 2004, s.75 ; US Archives NARA 867.48/271 : Ek 310
[10] Justin McCarthy, “Ölüm ve Sürgün”, Çeviren: Bilge Umar, İnkılap Yayınları, Ankara,
1995, s. 273 ; Haluk Selvi, Geçmişten Günümüze Ermeni Sorunu ve Avrupa, Sakarya
Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Yayını, Sakarya, 2006, s.102
[11] Ömer Lütfi Taşcıoğlu, ” Belgelere Göre Türk-Ermeni İlişkilerinde Katliam ve Soykırım
İddiaları”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 24 Haziran 2014, s.276277;Tuncay Öğün, “Unutulmuş Bir Göç Trajedisi Vilayat-ı Şarkiye Mültecileri(1915-1923)”,
Babil Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 37;” Müslüman Muhacirler”, Tasvir-i Efkȃr, 11 Mayıs 1919,
s.2
[12] Tuncay Öğün, “Unutulmuş Bir Göç Trajedisi Vilayat-ı Şarkiye Mültecileri(1915-1923)”,
Babil Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 37;” Müslüman Muhacirler”, Tasvir-i Efkȃr, 11 Mayıs 1919,
s.2
[13] Bruce Fein , “Lies, Damn Lies And Armenian Deaths”, Huffpost World, June 4, 2009
[14] Ömer Lütfi Taşcıoğlu, ” Belgelere Göre Türk-Ermeni İlişkilerinde Katliam ve Soykırım
İddiaları”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 24 Haziran 2014, s.291
[15] Ali Fuat Erden, !. Cihan Harbinde Suriye Hatıraları,İstanbul, 1954, s.171-184
[16] Erden, age, s. 214-221
[17] Hikmet Özdemir, Cemal Paşa ve Ermeni Göçmenleri, 4. Ordu’nun İnsani Yardımları,
Remzi Kitabevi, İstanbul, 2009, s. 218
[18] Hikmet Özdemir, Cemal Paşa ve Ermeni Göçmenleri, 4. Ordu’nun İnsani Yardımları,
Remzi Kitabevi, İstanbul, 2009, s. 222-229
[19] Özdemir, age, s. 231
[20] Özdemir, age, s. 216-219-220
[21] Yılmaz, “Ermenistan Cumhuriyeti’nde Okutulan 10. Sınıf Tarih Ders Kitabında Türkler
Aleyhine İfadeler …”, agm, s.116-129


Tamamı: http://www.Altayli.Net/sayin-papa-1-franciscusa-ve-hiristiyan-kiliselerinetarihi-cagrimizdir.html
TÜRKÇÜLERİN KAVŞIT YERİ: http://www.Altayli.Net
[publicize twitter]
[publicize facebook]
[category istihbarat]
[tags ERMENİ SORUNU DOSYASI, PAPA 1. FRANCISCUS, HIRİSTİYAN KİLİSELERİ, TARİHİ ÇAĞRI]
Download