Ermeniler, güçlü d e v le t le rin d e s te ğ iy le T ü r k i y e 'd e n to p ra k k o p a rm a k h a y a liy le y a ş ıy o r T A T Ü R K zamanında ve ondan sonra İnönü idare. sinde tabu olan ve olma­ sında da tarihî bir gerçek ve za­ ruret bulunan Ermeni, Kürt, Çerkez, Arap, Laz gibi ırk ayırı­ mı, bölücülük propagandası, mezhep ayırımı kavga ve tah­ rikleri, onlardan sonraki nesille­ rin sorumsuz politikacıları elinde alabildiğine körüklenir hale gel­ miş, getirilmiştir. Bu yolda tahribin en ağırı y i­ ne kendi politikacılarımız tara­ fından yapılarak bir 12 Mart 1971, bir 12 Eylül 1980 müdaha­ lesine zemin hazırlanmıştır. Bu itibarla dışarıdakilerin tahrikle­ rini kınarken kendi hatalarımızı da düşünmek mecburiyetini de kabul etmemiz lâzımdır. Dıştaki bütün tahrikçiler Türklerin Ermenileri katlettikle­ rini söylerken, birinin çıkarak elindeki albümler dolusu resim­ lerle Ermenilerin Türklere yap­ tıkları mezalimi göstermesini de isterdik. Eğer tarihte iki toplum arasında geçmiş ve orada kalmış kötü anılar varsa, bu iki tarafa da aittir ve Ermeniler, bunları kendilerinin başlattığını da bil­ melidirler. Eğer haklı olsalardı, Osmanlı Devletinin son yıllarında yağ­ maya uğrayan Anadolu’da vasi­ leri büyük devletler onlara bu hakkı verebilirdi. Ama ortada propagandadan başka bir şey yoktu ve gerçekler karşısında devletler susmaktan başka bir şey yapamadılar. Ne ABD , ne İngiltere, ne de Fransa milletlerinden veya di­ ğerlerinden bizim itirazlarımızı dinlemelerni bekleyemeyiz. Ka­ muoylarının etkileniş ve tepki gösteriş şekilleri başka başkadır. Fakat hükümetlerinden, müşte­ rek tehlikenin önlenmesi için haklı taleplerimiz vardır. Diğer taraftan (Ermeni Mese­ lesi) denilen bu konuya politik bir iç mesele olarak baktıkça bize hasım başka ülkelerin, para ve siyasî destekleri ile yeraltı Erme­ ni terör mihraklarının faaliyetle­ rinin durmasını, ne onlar ne de biz bekleyebiliriz. Bu sebeple, Türkiye aleyhin­ deki Ermeni terörü sadece Türk devletinin gücü ile önlenebilir. Türk devleti kendi içinde kuvvetli oldukça, siyasî ve İdarî zaafları bulunmadıkça hiçbir propaganda ve talep onu etkile­ meyecektir. Ayrıca Ermeni meselesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapıl­ mamış olan bir jenositi zorla ka­ bul etmesi de mümkün değildir. Rahip Kirkor Gırgiryan'm itiraf ettiği gibi bu jenositi İlmî olarak teyid eden hiçbir belge yoktur. Ermeniler, Anadolu'da hiçbir A ERMENİ TEHCİRİ Osmanlı devlet arşivlerinde, Ruslara karşı savaşan ordunun gerilerinde Ermeni çetelerinin yapabileceği vur-kaç hareketleri ve sonra da gizlenebilecekleri yerlerin bulunması ihtimali dola­ yısıyla Ermeni tehcirinin en İnsanî bir şekilde nasıl yapılaca­ ğına dair itiraz edilmez belgeler mevcuttur. Tehcir sırasında, devletin za­ yıflayan otoritesi ve 1878’den 1915'e kadar Ermeni çetelerinin, cemiyetlerinin yaptıkları soygun ve cinayetlerin etkisiyle, aşiret­ lerin hücumuna uğradıkları ve kayıp verdikleri gerçektir. Tehcirden evvelki yıllarda bu Ermeni cemiyet ve çetelerinin başta Rusya'nın tahriki olmak üzere İngiltere ve Fransa tara­ fından kışkırtılarak İstanbul’dan Van'a, Trabzon’dan Diyarba­ kır’a kadar katliam yaptıkları raflar dolusu belgelerle sabittir. Avrupalı, meselenin sadece bir yanına, Hıristiyan Ermenilerin uğradığı kayıplara bakmakta, Müslüman Türklerin maruz kal­ dığı kırımı görmek istememekte­ dir. Tarih açıktır. Bu hususta pek çok İlmî araştırma da vardır. yerde vilâyet çapında çoğunluk olamadıkları gibi toprak üzerinde yurt hakkı iddiasında bulunacak bir hukukî temele de sahip değildirler BAŞTA RUSYA OLMAK ÜZERE İNGİLTERE VE FRANSA TARAFINDAN ERMENİLER SÜREKLİ TAHRİK EDİLDİLER Bunlardan son bir tanesi, Prof. Stanford Shaw ve eşinin hazırla­ dıkları “ History of the Ottoman Empire and Modern Turkey Volum I F ’dir. Okumak ve tarihî gerçekleri öğrenmek isteyenler bu belgesel kitaba başvurabilir ve ABD Kitaplığı- Ankara’dan isteyebilirler, getirtebilirler veya diğer kitaplıklarda arayabilirler. Ne yazıktır ki Prof. Stanford Shaw’m kitabından dolayı tehdit altında bulunduğunu da duyu­ yoruz. Tarihî gerçekleri belgele­ yenleri tehdit etmek haklılığın değil, suçluluğun bir kanıtıdır. ERMENİ MESELESİ NEDİR? Yukarıda bugünkü siyasî tahrik şekillerine örnekler verdi­ ğimiz Ermeni meselesi, 1860’dan sonra kurulan cemiyetlerle belir­ meye başlayan ve 1877/78 Türk - Rus savaşı ile fiilen orta­ ya çıkan ve müteakip safhalarda Osmanlı Devleti aleyhine ayak­ lanan Ermenilerin çıkardıkları isyanlara karşı Türklerin tepki­ sini ve yabancı devletlerin bu olaylar karşısındaki davranış­ larını inceleyen ve bugüne kadar devam eden suni bir meseledir. Bu sorun, son yüz yıllık tarihî devre boyunca Rusya ile Batı dünyasının Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir iç ve dış politika aracı olarak gelişmiş, türlü adlarla or­ taya çıkan Ermeni terör te­ şekkülleri de baskılardan yarar­ lanarak ve onları canlı tutmak üzere devamlı terör olaylarını yaratarak Türkiye'den toprak el­ de etmeye çalışmışlardır. Bu strateji bugüne kadar hiç değiş­ memiştir. Ermeni Gizli Kurtuluş Orüusu (A S A LA )n m lideri olan kişinin bir İngiliz dergisine yaptığı açık­ lamada bu eski stratejinin tek­ rarından ibarettir. Bu stratejiyi bir kere daha vurgulamak gere­ kirse, kısaca şöyle belirleyebili­ riz: Ermeni tedhiş örgütlerinin tahriki sonucu Türkler mukabil şiddet tedbirlerine başvuracak, bu hareket, derhal kesif bir pro­ paganda ile Hıristiyan dünya­ sında Türkler aleyhine geniş bir tepki yaratacak şekilde değer­ lendirilecek , kamuoyu baskısıy­ la güçlü devletler Türkiye’yi zorlayarak Ermenilere istedikleri toprağın verilmesi sağlanacak­ tır. Bu stratejiye kargalar bile gü­ ler ama. Ermeni örgütleri bu ö y ­ küye kendilerini yüz yıldan beri kaptırıp gitmektedir. Türklerin Anadolu ya kat’i g i­ riş tarihi olan 1071 ile 1860 tarih­ leri arasında 8 yüzyıl boyunca Anadolu Türk beylikleri, Selçukiler ve Osmanlılar döneminde Anadolu’da bir Ermeni meselesi olmamıştır. Tarihte görülen Ermeni Krallığı da ıranlılar ve BizanslI­ lar tarafından ortadan kaldırıl­ mıştır. Bu çöküşte Anadolu’ya gelen Türklerin bir rolü yoktur. Türklerin Anadolu’ya girdiği 11. yüzyıl ve sonrasında bu de­ vamlı hareketin önünde Ermeni toplulukları da Anadolu nun muhtelif yerlerine dağılmıştır. Bu sebeple, Ermeniler Anado­ lu’da hiçbir yerde vilâyet çapın­ da çoğunluk olamadıkları gibi toprak üzerinde yurt hakkı iddiasında bulunacak bir hukuki temele de sahip değildirler. 1877/1878 savaşında Türkiye ile Rusya arasında yapılan Ayestafanos Antlaşması sırasında İs­ tanbul Ermeni Patriği N. Varcabetyan Türkiye’nin doğu illerin­ de Rusya'nın himayesinde bir Ermenistan kurulmasını ve ka­ bul ettirilmesini istemiş, aynı yıl Berlin Konferansında da 6 vilâyetin sınırları içinde bir Er­ meni devleti kurulması için muhtıra vermişti. O gün dahi kendilerine verilmesini istedikle­ ri Erzurum, Van, Bitlis, Diyar­ bakır, Elazığ ve Sivas illerinde, Sis ve Van merkez kazaları lıariç, çoğunlukta değildiler. Bütün is­ tenilen emrivaki ye t dayalı devlet kurulması ve kabul ettirilmesi­ dir. 1860’a kadar Ermenilerin iç sorunları kilise çevresi içindedir. 19. yüzyılın başında, Fransa ih ­ tilâli ile yayılan istiklâl ve hürri­ yet fikirleri yine kilise içinde mil­ lî bir şuurun tohumlarının atıl­ masına yol açmıştır. Zamanla, Ortodoks, Katolik ve Protestan güçlerle temasa geldikçe arala­ rında bir kısmı misyonerlerin gayretiyle mezhep değiştirmiş ve kendilerine yeni bir ilerleme yolu aramış, çoğunluğu Gregoryen kilisesine sadık kalmıştır. Bu mezhep farklılıklarından doğan ihtilaflar da yine onların bir iç so­ runu olarak kalmış, Türklerle ilişkilerini etkilememiştir. Bağımsızlıklarını elde etmek konusunda, lraıı idaresi altında­ ki Ermeniler, daha 17. yüzyılda Çar Büyük Petro’yamüracaat et­ mişler, fakat bir şey elde edeme­ mişlerdir. 19. yüzyılda Türkiye’nin dı­ şında Ermeni meselesine siyasî mahiyet veren olay Rus - Iran savaşıdır. Ruslarla Iranlılar arasında 1829’da yapılan savaş­ ta, Ermenistan'ın merkezi sayı­ lan Erivan şehri İranlIlardan Ruslara geçtikten sonra Çar Nikola, bunu Ermenistan’ın kurtu­ luşunun ilk adımı olarak ilân et­ miştir. Rusların, Erivan’ı işgali Açmiyazi.1 kilisesi tarafından kutlanmış veÇ ar’a da “ Ermenis­ tan ülkesinin kralı'” unvanı ve ­ rilmiştir. Bundan sonra Rus çar­ ları Osmanlı Devleti aleytıınç Hıristiyanların kurtarıcısı rolünü daima oynamış, dinin siyasette kullanılmasıyla da Erivan'daki Ermeniler, Güney Kafkasya’da­ ki ve Doğu Anadolu'daki soy­ daşlarını kışkırtmaya başlamış­ lardır. Osmanlı Devleti’nin din husu­ sundaki hoşgörüsü ve kiliselerin devletin himayesi altına alınma­ sı, onları Müslümanlığa zorla maması bu milletin Osmanlı im ­ paratorluğu içinde rahat yaşa­ malarına imkân vermiş, fakat devlet zaafa uğradığı zaman her azınlık şuurunda yer eden dü­ şünceler etkisiyle devleti yık­ maya, hakları olmadığı halde hak iddia etmeye teşebbüs fır­ satından Ermeniler de yararlan­ mak yolunu aramıştır. Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nde mevcut bir fermana göre, Fatih Sultan Mehmet, diğer H ı­ ristiyan unsurların baskısı altın­ da yaşayan Ermenilere, dinî inançlarını kendi ibadethanele­ rinde sürdürmek üzere patrikha­ ne kurdurmuş, başına da Bur­ sa'daki Ermeni Patriği Hovakim'i getirerek onlara dinî ve kültürel bir bağımsızlık tanımış­ tır. Avrupa’da din taassubunun hâkim olduğu bir dönemde Fa­ tih’in kılıcının hakkı iddiasıyla Hıristiyanlığı kaldırması, onları Müslümanlığa zorlaması müm­ kün iken bunları yapmayarak, daha 1472’de hürriyetlerin en kutsalını azınlıklara yermesi, bugün bütün Batı'nın dilinden düşürmediği “ insan Haklarının en güzel bir uygulaması ve örne­ ğidir. Buna karşılık 460 yıl sonra Ruslar Ermenileri Ortodoksluğa, Fransızlar Katolikliğe, îngilizlerde Protestanlığa zorlamış ve hatta savaşta anne ve baba­ larını kaybeden binlerce Türk çocuğunun hüviyetlerini de de­ ğiştirerek onları Rum veya Er­ meni gibi göstermeye çalışmış­ lardır. Tarihi karıştırdığımız zaman bu konuda Türklerin değil, Batı­ kların, Rusların ve onların oyun­ cağı olan komitacıların utanıla­ cak pek çok şeyleri olduğu gö­ rülür. Siyasî mahiyette Ermeni me­ selesi 1860'dan sonra başlamak­ la beraber Türk - Rus harbinden (1877/78) sonra, Rus ordularının doğudan ve batıdan Anadolu’ya girdikleri ve çar ordusundaki Er­ meni asıllı subayların Türk Ermenileriyle temasa ve tahrike geçmeleri ile öııem kazanır. (★ ) ( * ) Aynı zamanda Berlin Antlaşmasına da Türkiye aley­ hine 61. madde ile bir hüküm ko­ nulmuştu. Bu madde hükmüne göre, “ Babıâli. halkı Ermeni olun vilâyetlerde mahallî ihtiyaç­ ların icabettirdiği ıslahatı yapa­ cak, Ermenileri Çerkez ve Kürtlere karşı koruyacak ve arasıra bu yolda alınacak tedbirleri an t­ laşmaya taraf devletlere bildire­ cektir.” Bilâhare, Hmçak ve Taşnak komitacıları bundan yararlanma yollarını aramış ve bulmuşlardır. YARIN:-------------TÜRKİYE'DEKİ ERMENİ NÜFUSU Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi