DiCLE ÜNiVERSiTESi iLAHiYAT F AKÜL TESi DERGiSi Hakemli Dergi CİLT: VIII Sayı: 1 DİYARBAKIR-2006 KUR' AN ÇERÇEVESiNDE HURAFELER VE KORUNMA YOLLARI Doç.Dr.Nurettin TURGAY Superstitions And Avoid From Them According The Quran Abstract: The superstition means unreasoning belief in magic, witchcraft. İt is opposite the truth and it has been known since the begining ofhummanity. There are many supersitions that have been made in the name ofislam betwen Muslims and betwen the outher societes in the name of theirs religions. The superstitions come into existence from ignorance and self-seeking. But Allah, orders us to belive in him and his prophet and obey theirs orders. For avoid from the superstition, we have to avoid from the ignorance and learn Allah"s and him prophers orders and live in this wey cansisly. Key Words": Superstition, Quran, science. Özet: Masal, hakikatİn zıddı, aslı esası olmayan uydurulmuş şeyler gibi anlamlara gelen hurafenin, insanlıkla beraber başlamış olduğu tahmin edilmektedir. Her toplumda olduğu gibi, Müslümanlar arasında da din adına uydurulan çeşitli hurafeler vardır. Hurafelerin kaynağı, cehalet ve çeşitli menfaat duygularıdır. Yüce Allah, Kur'an ve sünnete sarılrnayı, Allah ile peygamberin emirlerinin dışına çıkınarnayı ve onlara sımsıkı sarılmayı emretrnekiedir. Huratenin her çeşidinden korunmak için, cehaletten korunrnak, din ve dünya kültürünü bilinçli bir şekilde öğrenmek, özellikle dinimizi Kur'an ve sünnet ölçüleri dahilinde kavramak ve her hususta olduğu gibi bu hususta da samimi duygutarla hareket etmek gerekir. Anahtar Kelimeler: Hurafe, Kur' an. ilim. Giriş İnsanlar, diğer varlıklar arasında en şerefli ve en üstün bir dereceye sahiptirler. Onların, bu şeref ve üstünlüğü yakalayıp dünya ve ahiretin huzur ve saadetine kavuşabilmeleri için, inançlarını, kültürlerini, hayat kurallarını bilinçli bir şekilde ilmi ölçüler dahilinde öğrenmeleri ve yaşamaları gerekmektedir. İnsanları, bu ölçülerden ve bilimsel kurallardan uzaklaştırarak karanlığa doğru yönlendiren unsurlardan biri de, hiç şüphesiz ki hurafelerdir. hemen hemen her kesimde, çeşitli hurafelerin, olumsuz biçimde etkilediğini açık bir şekilde gönnekteyiz. Bu hurafeler, insanların inançlarını keınirınekte ve onların çeşitli yanlış ve kötü yollara sapınalarına neden olmaktadır. Dolayısıyla hurafeler, toplumun karşı karşıya olduğu problemlerden biridir. Müslümanlar arasında, insanların yaşayışını • D.Ü.İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. 22 Nurettin Turgav. H urafeterin ortaya çıkmasına yol açan sebepler çoktur. Kanaatimize göre cehalet, bu sebeplerio başında gelmektedir. İnsan topluluğunun hangi kesimine mensup olursa olsun, yeterli ve sağlıklı dini bilgiye sahip olmayan ve bu nedenle inanç boşluğu içerisinde bulunan kişiler, hurafelere daha kolay bir şekilde kapılabilmektedirler. Her şeyden önce cahil kişi, konunun yoru1 munu yapamamaktadır. Menfaat duygularının ağır basması, İsrailiyyat ve 2 mevzu hadislerin de, hurafelerin oıtaya çıkmasında etkisi bulunmaktadır. Hurafeler, hangi gaye ve maksatlada uydurulursa uydurulsun, gerek İs­ lam dininin bünyesinde ve gerekse Müslümanların yaşayışında büyük yaralar açmakta ve tahribatta bulunmaktadır. Bir noktada birer hurafe konumunda bulunan mevzu hadisler de, bu tahribatların oluşmasında rol oynamaktadır. 3 Hurafeler, insanın inanç, ibadet ve sosyal hayatının çeşitli alanlarında kendilerini gösterınektedirler. Özellikle gaipten haber verme, günler, ölüler, kabirler, muska ve tılsımlar, fal açma, büyü bakma ve benzeri hususlar hakkında, çeşitli hurafeler, insanlar arasında yayılmaktadır. 4 Huriifelerin, sosyal hayatta tahmin edemediğimiz konularda bile insanlar arasında yayıldığını duymakta ve görınekteyiz. 5 Bu makalemizde, huriifeyi tanıttıktan sonra, onunla bağlantılı terimler, hurafeye neden olan etkenler, onun sosyal hayatta ciddi bir sorun olması nedeniyle topluma yansıması, fert ve topluma verdiği zarariara değinmek ve ardından da hurafelerden korunma yolları üzerinde durmak istiyoruz. Bu çalışmayı hazırlarken, imkanlanmız dahilinde ilgili kaynaklardan yararlanmaya çalışacağız. A-Tanım Kelime olarak bunamak, aklı bozulınak, meyveyi güzün toplamak gibi anlamlara da gelen huriife kelimesi, Arapça "harefe-yahrufu" fiilinden türe- ı Geniş bilgi için bkz. Abdullah Aydemir, Teftirde İsriiiliyyiıt, Diyanet İşleri Başkanlığı YaAnkara tsz. s. 6 vd. 2 Geniş bilgi için bkz. M. Yaşar Kandem ir, ı\lev::ft Hadisler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayın­ ları. Ankara 1975. s. 65 vd. 3 Bkz. Kandemir ..Mev::u Hadisler. s. 187 vd. 4 Geniş bilgi için bkz. İsmail Lütfi Çakan, Huriıfeler ve Batı! İnamşlar, Rağbet'"Yayınları. İstanbul2003, s. 21 vd.; Kemalettin Erdi!, Yaşayan Hurafeler, Türkiye Diyiinet Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s. 19 vd. 5 İbrahim Coşkun, Fahreddin er-Rii::i.'de -Na::ari 1 İstidiiili Bilgi -Üretken Akti-, Konya 2003, s. 151-155, 179-182. yınları, Kur 'an Çercevesinde Hurafeler ve Korunma miş bir isimdir. Yolları 23 Türkçe sözlüklerde de hurafe, boş ve batı! inanç, mitoloji, dini bilgiler ve kaideler arasına karışmış yanlış olarak tanımlanmaktadır. 7 6 Terim olarak hurafe, masal, efsane, batı! inanç, saçma ve gerçek dışı gibi manalara gelmektedir. 8 Hurafeler, hakikatİn zıddı olan anlayış ve uygulamalardır. Bu tür şeylerin akıl ve bilimle hiçbir ilgisi yoktur. Hurafeyi, mantık! temeli olmayan telakkİ ve uygulamaları, din adına ileri sürülüp benimsenen batı! inanç ve davranışları ifade eden bir terim 9 olarak da değerlendirebiliriz. İslam dışı kültürlerde de hurafe, benzer anlamlarda kabul edilmiştir. Mesela Eski Roma ve Yunan kültürlerinde de, hurafe, akıldışı ve yanlış bir inanma biçimi olarak değerlendirilmiştir. ıo Yine Yahudi ve Hıristiyanlıkta da, batı! kabul edilen bazı şeyler, lmrafe olarak kabul edilmiştir. ı ı İslam dininde olduğu gibi, diğer çeşitli inanç sistemlerinde de hurafeler üzerinde durulmaktadır. Bütün inanç sistemlerinde bu tür şeyler, bilgi yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bir topluında inanç esasları tam olarak anlaşılmazsa, o toplumu oluşturan bireyler arasında din adına hurafeler boşluğu doldurmaktadır. Hurafe kelimesi, Kur'an'da yer almamaktadır. Ancak ona yakın bir anlam ifade eden ve çağulu "esatir" olan "üstfire" (uydurulınuş söz) kelimesi, Kur'an'da dokuz yerde geçmektedir. ı:2 Bu ayetlerde, çoğunlukla inkarcıların Kur'an için, "eskilerin masalları, uydunnaları, hurafeleri" anlamlarındaki konuşınaları üzerinde durulınaktadır. ı 3 Ayrıca Kur'an'da, hurafeye yakın anlam ifade eden "huluku'l-evvelin" (önceki milletierin geleneği)ı 4 , "tekavvül" (uydurulmuş söz) ıs ve "ihtiliik" (yalan uydurınak) ı 6 gibi terimler de yer almaktadır. Müşrikler, Hz. Muhammed (s.a.v)'in Kur'an'ı kendi uy- Halil b. Ahmed el-Feriihldl, Kitdbu "1-Ayn, Diiru İhyai't-Turiisi'l-Arabl, Beyrut 200 ı, ''harefe", s. 240; İbn Manzfır, Lisdnzt'l-Arab, Diiru'I-Fikr, Beyrut 1994, ''harefe", IX, 65. 7 D. Mehmet Doğan, Temel Bi~vük Türkçe Sözlük, Bahar Yayınlan, İstanbul l 994, "hurafiit" ve "huriife", s. 346: Hasan Eren ve diğerleri, Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, İstanbul 1992, ''huriife" I, 655. 8 el-Feriihidl. Kitdbu '1-Avn. "harefe'·. s. 240: İbn Manzfır. Lisdnu '1-Arab. ''harefe''. IX. 65. 9 Ali Murat Yel, "Hurdfo,.DİA, İst~bul ı998, XVIII, 3Sl. . . . 10 M. T. Cicero, The Natw·e ofthe Gods, London 1972, s. 152. 11 Ali Murat Yel, "lıurdfe", DİA, XVIII, 381. 12 Muhammed Fuiid Abdulbiiki, el-Mu 'cemu '1-Mufe/ıres, Diiru İhyiii't-Turiisi'l-Arabl, Beyrut tsz.. s. 350. 13 Bkz. el-En'iim 6/25. el-Enfiil 8/31. en-Nahl 16/24. el-Mü'minun 23/83. 14 eş-ŞGarii 26/137. . . . 15 et-Tur 52/33: el-Hakka 69/44. 16 Sad 38/7. . 6 Nurettin Turgay 24 durduğunu rı, aynı ileri siirdükleri zaman, bu terimleri ayetlerde reddedilmektedir. kullanmışlardır ve bu iddiala- Hadislerde ise, bir rivayette hurafe kelimesine yer verilmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.), sözlerine pek itibar edilmeyen ve söyledikleri şeyler, akıl dışı olarak kabul edilen bir adamın adının, "Hurafe" olduğunu söylemiş­ tir. 17 Bu hadise göre, akıl ve mantık dışı sözler sarf eden ve bu nedenle sözlerine güvenilmeyen bir kişinin adı "Hurafe" olarak kullanılmış veya kendisine, "hurafe" kelimesi lakap olarak takılmıştır. B- Hurafeyle Bağlantılı Terimler İslam kültüründe "bid'at" ve "israiliyat" kelimeleri ile "mevzı1 hadisler" de, "hurafe" kelimesine yakın anlamlar ifade etmekte ve onunla bağlantılı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu konular hakkında bazı bilgileri verınek yerinde olacaktır. 1-Bidat Kelime olarak icat edilen, sonradan ilidas olunan, daha önce benzeri ve sonradan ortaya çıkan şey ve yeni doktrin anlamlarına gelen "bidat", Arapça "bedea-yebdeu" fiilinden türemiş bir isimdir. 18 örneği bulunmayıp Terim olarak ise bidat, asr-ı saadetten sonra ortaya çıkan ve din! herhangi bir delile dayanmayan her şey için kullanılır. 19 Hz. Muhammed (s.a.v.)'den sonra ortaya çıkan her şey, bidat olarak kabul edilmektedir. Alimler, bidat olarak kabul edilen hareketleri, bidat-ı hasene (iyi bidat) ve bidat-ı seyyie (kötü bidat) olmak üzere iki kısım halinde değerlendirıniş­ lerdir. Buna göre, Kur'an'ı bir kitap halinde toplamak, teravih namazını cemaat halinde kılmak, minare ve medrese inşa etmek, iyi bidat, kabirierin üzerine türbe yapmak ve buralara mum yakmak gibi şeyler de, kötü bidat örnekleri olarak değerlendirilebilir. 20 Hz. Muhammed (s.a.v.), İslam'da iyi bir çığır açana, o çığıra uyanlar busürece sevap yazılacağını ve aynı şekilde kötü bir çığır açana da lunduğu 17 İbn Hanbel, VI. ı 57; İbnu'I-Esir, en-Niluiye fi Garibi '/-Hadisi ve '/-Eser, (nşr. Mahmud Muhammed et-Tennahi ve Tahir Ahmed ez-Zav1) ei-Mektebetu'I-İslamiyye Beyrut ı963, "harefe" md. II. 25. 18 İbn Manzfİr. Lisônu'l-Arab, "bedea". VIII. 6. 19 Ferahid1, Kitabu'l-Ayn, "bedea'·, s. All b. Muhammed eş-Şerif ei-Cürcan1, et-Ta 'rifôt, Mek1ebetu Lübnan, Beyrut ı 990, "bedea'·, s. 44; İbn Mnzfır, Lisônu '1-Arab, "bedea'·, VIII, 6. 20 Bakınız: Muhammed Ali b. Ali et-Tahanev1, Keşşôfıı !stılalıôti'l-Fiiniln, Kahraman Yayın­ ları İstanbul ı984, I, 133; Rahmi Yaran, ''bidaf', DİA, VI, ı29; M. Sait Şimşek, "bidat", Şamil İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınev i, İstanbul 1990, I, 240. 6o; Kur 'an Çerçevesinde Hurafeler ve Korunma Yolları 25 günah yazılacağını haber vermiştir. 21 Hz. Ömer de, teravih namazını cemaat halinde kılanları görünce, "Bu ne güzel bir bidattır" demiştir. 22 Aliınler, çoğunlukla bu gibi deliliere dayanarak bidatın iyisini iyi ve kötüsünü de kötü olarak kabul etmişlerdir. Bazı alimler de, bir kısım hadis rivayetlerini 23 delil göstererek, genel olarak bidatlan reddetmektedirler. 24 Bidat, Kur'an ve sünnete uygun olunca iyi ve uygun olmayınca da kötü olarak değerlendirilebilir. Her bidat, hurafe sayılmaz. Çünkü hurafede akıl dışılık esastır. Bidatte böyle bir şey yoktur. Bu nedenle, ancak kötü olarak değerlendirilebilen biat türü şeyler, akıl dışı olarak görülebilir ve dolayısıyla hurafe sınıfından kabul edilebilir. 2 İsrailiyat İsrailiyat, "israiliye" kelimesinin çoğuludur. "İsrailiye" ise, "İsrail" keliınesine nispet edilen ve ona ait olduğu kabul edilen şey demektir. "İsrail" kelimesinin, İbranice asıllı olduğu ve "Allah kulu" anlamına geldiği rivayet edilmektedir. 25 Ayrıca bu kelimenin, Yakup peygamberin ismi veya lakabı olduğu da ilmi kaynaklarda yer almaktadır. 26 İsrailiyattan ınaksadın ne olduğu ve ıstılahi ınanasma gelince, kelime her ne kadar tefsire ginniş Yahudi kültürünü irade ediyorsa da, bunda bir inhisar (sınırlama) düşünülemez. İslaın'a ve özellikle tefsire girmiş olan Yahudi, Hıristiyan ve diğer diniere ait olan kültür kalıntılarıyla, dinin gerek lehine ve gerekse aleyhine uydurulup Hz. Muhammed (s.a.v.)'e onun ınuasırları olan sahabe ile müteakip nesillere izafe edilen her türlü haber, İsrailiyat kelimesinin ınanası içine girer. 27 Ancak buna İsrailiyat denmesinin sebebi, Yahudi kültürünün bu tür rivayetlerde ağırlıklı olmasından kaynaklanmaktadır. 28 Aslında Yahu dilerin tarihi kültürlerini incelediğimiz zaman, onların kültürlerinin de zamanla başkalarının kültürlerinden etkilendiğini görmekteyiz. 29 Anlaşıldığı kadarıyla israiliyat, başta Yahudi ve Hıristiyanlar olmak üzere, bir çok milletin kültürünün karışımından meydana gelmektedir. Müslim, "İlim", 15, "Zekat", 69; Nesai, "Zekat", 64; İbn Mace, "Mukaddime", 14; İbn Hanbel, N, 357, 359, 360, 361. 22 Buhari, ·'Teravih", 1; Muvatta, "'Ramazan", 3. 13 Müslim, "Cuma", 43; Nesa!, "İdeyn'', 22; İbn Mıke, "Mukaddime", 7; Ebu Davud, ··Sünne". 6. 24 Hayreddin Karaman, İslam 'ın Işığmda Günün Meseleleri, İstanbul ı982, II, 248. 25 Remzi Na'naii, ei-İsriiiliyyiit ve Eseruhii fi Kutubi 't-Tefsir, Beyrut 1970, s. 72. 26 Bakınız: Asım Efendi. Kanıus Tercenıesi. Cemal Efendi Matbaası. İstanbul 1305. IV. ı 006. 27 Ay demir, İsriiiliyyiit, ~- 6. . . . . 28 Muhammed b. Muhammed Ebfı Şeybe, ei-İsriiiliyyiitu ve '1-Mevdıiiitufi Kutubi't-Teftir, Beyrut ı 992, s. ı 2 vd. 29 Emin eı-Hfıli, Kur 'iin Teftirinde Yeni Bir Metod, (tre. Mevıüt Güngör), Kur'an Kitaplığı, Ankara 200ı, s. 22 vd. 21 26 ------------------------------~1V~u~r~e~t~t~ı~·~~1~T~u~'~·g~a~v israiliyatta, mukaddes kitapların kalıntıları bulunabildiği gibi, birçok uydurma ve asılsız bilgiler de yer almaktadır. Dolayısıyla israiliyatın bir kısmının, aslı esası olmayan hurafelere dayandığını anlamaktayız. Nitekim israiliyat, üç kısım halinde değerlendirilmektedir: a- Makbul İsrailiyat b- Merdut israiliyat. c- Makbul ile merdut dışında kalan İsrailiyat 30 Bunlardan merdut olan yani Kur'an ve sünnete ters diişen israiliyat, haliyle akıl ve mantığa da ters düşmekte, dolayısıyla bir nevi hur§.fe olarak değerlendirilmektedir. Hur§.fe ile bağlantılı olarak değerlendirilen bid'at ve İsrailiyat kelimeleri, yerine göre iyi ve yerine göre de kötü olarak kabul edilebilmektedir. Huriife kelimesi ise, hiçbir yerde iyi olarak değerlendirilmemekte, hep batı! inançlar ve masal türü asılsız şeyler olarak kabul edilmektedir. 3 - Mevzfi Hadisler . Hur§.feyle bağlantılı terimler hakkında bilgi verirken, mevzfı hadisler da bilgi vennek yerinde olur. Mevzfı kelimesi, "vazaa-yezau" fiilinin ismi meffılüdır. Bu fıil, kelime olarak bir şeyi kalpte gizleyip açığa vurmamak, yere bırakmak, atmak, terk etmek, mahvetmek, sözü uydurmak, iftira etmek ve daha çeşitli anlamlar için kullanılmaktadır. 31 hakkında İslam kültürüne göre ınevzu hadis, başta İslam dinine kast edenler olmak üzere bazı kişilerin, mensup oldukları siyasi fırka ve hiziplerini, fıkhl mezheplerini, kabilelerini, dillerini, beldelerini, peşinden gittikleri liderlerini methetınek, halife ve emirlerin yanında yüksek mertebeler kazanmak, cami ve mescitlerde vazettikleri cemaatın teveccühüne nail olmak, halkın dini emir ve yasaklara karşı rağbetini aıiınnak maksadıyla din düşmanlarının, yalancıların ve cahillerin uydurdukları, sonra bu uydurulan şeylere derecelerini yükseltmek için tanınmış hadis ravilerinden düzdükleri isnatlar ekleyerek hadismiş gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e iftira ile isnat ettikleri yalan sözlere denir. 32 Bkz. İsmail b. Kesir, Teftlru'/-Kur 'ani '1-A=fnı, Daru İhyai't-Turiisi'l-Arab1, Beyrut 169, I, 4 vd.; Muhammed Huseyn ez-Zeheb1, ei-İsrailiyat ji 't-Teftfr ve '/-Hadis, Kahire 1971, s.60. 31 İbn Manzı1r. Lisanu '1-Arab. ·'vadaa··. VIII. 396. 31 Bkz. Talat Koçyiğit, Hadis. Tarihi, Ankar~ ı 977, s. ı 32; Hadis Terinıleri Sözlüğü, Rehber Yayıncılık, Ankara ı992, s. 276. 30 Kur 'an Çercevesinde Hurafeler ve Korunma Yolları 27 Tanımdan da anlaşıldığı gibi hadis uyduranlar, maddi ve manevi menfaat elde etme, fırka, mezhep ve kabilelerini müdafaa etme, ırk ve kavmiyet duy. 3' gularını savunma gibi sebeplerden dolayı bu yola baş vuımuşlardır. " Kur'an ve sünnetle bağdaşmayan mevzfı hadisler, akıl dışı uydunna ler olduğu için, hurafelerle yakın alakah olarak değerlendirilmektedir. C şey­ Hurafelere Neden Olan Etkenler Her toplumda huriifelerin ortaya çıkmasına neden olan etkenler vardır. Daha çok içinde yaşadığımız toplumu göz önünde bulundurarak bu etkenlerden bazıları üzerinde duracağız: 1 - Hurafelere neden olan etkenierin başında, cehalet gelmektedir. Çünkü hurafelerin temelinde, korkunç ve derin bir cehalet bulunmaktadır. Yüce Allah'ın, "Cahil/erden yüz çevir!" 34 diye buyurması, cehiiletin insanlar için ne derece zararlı bir şey olduğunu açık bir şekilde oıtaya koymaktadır. Cahillerin ilim dışı yorumları, insanları Allah'ın yolundan saptırmakta ve çeşitli kötü sonuçlara götürmektedir. 35 Dolayısıyla cehalet, insanları çeşitli yönlerden lıurafelerin içerisine süriiklemektedir. inancı açısından yeterli bilgilere sahip olmayan insanlar, batı! inançlara rahat bir şekilde kapılmaktadırlar. Sağlık açısından yeterli bilgilere sahip olmayan kişiler, hastalarını türbelere götünnek suretiyle tedavi etme yoluna gitmektedirler. Her alanda işlenen bu tür yanlış hareketler, cehaletin birer mahsulüdür. 2 - Bazı kişiler, menfaat duygusuna kapılarak çeşitli huriifeleri oıtaya atmakta veya mevcut huriifeleri savunmakta ve bununla topluımı sömürmeye çalışmaktadırlar. Mesela cenaze işlemlerinde, başta menfaat temini olmak üzere bilgisizlik ve eski din ile kültürlerin etkisi nedeniyle, çeşitli hurafelerin topluında yaygıntaştığını gönnekteyiz. 36 Ayrıca çeşitli menfaat duygularıyla itikadl, dini, siyasi, ictimal ve benzeri konularda birçok huriife uydurulınuş­ tur. olarak dinde meydana getirilen tahrifatlar, huriife ve batı! ietkili olmaktadır. "De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım," 37 ayetinde geçen "innema", mutlaka, muhakkak ve ancak gibi anlamları ifade etmektedir. Bazıları, çıkıp "innema"daki "ma" harfini "inne"den ayırarak olumsuzluk edatı olarak yorumlamışlardır. Bu 3- Kasıtlı nançların oıtaya çıkıp yayılmasında Geniş bilgi için bkz. Takiyyuddin Ahmed b. Abdilhalim İbn Temiye, ef-Furkan Beyne'/Hak ve '/-Batı!, Mısır ısz. s. 26: Ahmed Emin, Fecru'f-İs!iim, Daru·l-Kitabi'I-Arabl. Beyrut ı 969, s. 2 ı O vd.: Kandem ir, !ıfev:::ü Hadisler, s. 3 ı vd. 3 ~ el-A 'raf7/ı99. 35 Bkz. Şah Veliyullah ed-Dihlevi, Huccetu!!alıi '1-Ba/iğa, Bağdat tsz., I, 360. 36 Bakınız: Fikret Karaman, "'Cenaze Defni ve Kabir Ziyareti Üzerine Bir İnceleme'', D(viinet İ/mi Dergi, c: 3, sayı: 2, Nisan, Mayıs, Haziran 1999, s. 24. 37 ei-Kehf 18/11 O. 33 28 --------------------------------~JV~ı~t~r~e~t~t~ı~·n~T~ı~''~·~a~a~v durumda bu ayet, "De ki: Muhakkak ki Ben, sizin gibi (s1radan) bir insan gelmektedir. Kur'an 'da bu tahrifi yapanlar, bunu Hz. Muhammed (s.a.v.)'i yüceitme gayesi ile yaptıklarını söylemişlerdir. 38 Niyet ne olrsa olsun, dini ilimlerde meydana getirilen bu tür tahrifatlar, huril.felerin nedenleri arasında yer almaktadırlar. değilim," anlamına 4- Dini tebliğ etme gayesi ile yapılan vaaz ve nasihatlerde çeşitli kıssa­ lara yer verilmektedir. Zaman zaman bu kıssalarda ifrata gidilmekte, mevzu hadisiere yer verilmekte ve din adına aslı esası olmayan şeyler söylenmektedir. Bu vesileyle bazen masal türü hurafeler uydurulınaktadır. 39 Bu gibi şeylerden korunmak için, Kur'an ve sünnetin dışına çıkmamak gerekir. 5 - Ecdada bağlılık ve tabiatın çeşitli varlıklarına duyulan saygı ve ilgi, zamanla insanları çeşitli lıurafelerin içine itmiştir. Efsanevl dinlerin tanrı ve tanrıçaları, bu tUr sevgi ve ilgilerin neticesi olarak değerlendirilebilir. 6 - Eski din ve kültürlerin etkisi, İsrailiyat adı altında İslam dinine kave yukarıda belirtıneye çalıştığımız gibi kısmen hurafeler olarak bazı 40 kaynaklarda yer almıştır. rışmış D- Günümüzde Hurafe Yansımaları Hurafeler, dini esaslara veya ilmi dayanaklara dayanmadığından dolayı, veya bu şekilde insana herhangi bir yarar veya menfaat sağlamamaktadır. Tam tersine hurafelerin, insanlara fert ve toplum düzeyinde çeşitli zararları dokunmaktadır. Huril.fe ve batı! inançların zararları, önce kendilerine kapı­ lanlara dokunur. Çünkü bu tür batı! şeyler, onları farkına vardınnadan yoldan çıkarırlar. Hurafelerden etkilenenler, mesela gaipten haber verıneye kalkışırlar, fal gibi asılsız şeylere inamrlar, birçok şeyi uğursuz kabul ederler, tUrbelere adak adarlar, oralarda mum yakıp çaput bağlarlar, kurşun dökerler, kuş ötmesini, hayvan ulumasını, ay ve güneş tutulmasını çeşitli anlamlarda yorumlarlar ve daha nice yanlış hareketlerde bulunurlar. Günümüzde, hurafelerin bu tür yansımalarını, toplumun çeşitli kesimlerinde görmekteyiz. Topluma yansıyan bu tür lıuril.felerin, insan hayatında meydana getirdiği zarar ve olumsuzlukları, maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz: şu 1 - Topluma yansıyan çeşitli hurafeler, insanların, tevhit büyük çapta rol oynamaktadır. inancından u- zaklaşmalarında Bkz: Muhammed Tahir İbn Aşık Tefsiru't-Tahrlr ve·t-Tenvlr, Libya tsz.,y. 75; Abdulcelil Candan, Kur 'dn Tefsirinde Sapma ve Nedenleri. Denge Yayınları, İstanbul 2005, s. 28. 39 Geniş bilgi için bakınız: Hasan Cirit .. V aiz ve Kıssacıların Hadis İlmiyle Münasebetleri", Diviinet İ/mi Dergi, c. 36, sy. 1, Ocak, Şubat Matt 2000, s. 41 vd. 40 Hurafelerin çoğalıp yaşamasını sağlayan ekenlerden biri de makul olmayan teolojik yorumlardır. Bütünüyle sebep-sonuç ilişkisini yok sayan anlayışlar buna örnek olarak verilebilir. Bu konuda geniş bilgi için bkz., Coşkun, Fahreddin er-Razi'de Nazari 1 İstidiali Bilgi, s. ı 74- ı 82. 38 Kur 'an Çercevesinde Hurafeler ve Korunma Yolları 29 Bilindiği gibi hurafelere kapılıp ona göre hareket eden kişiler, cehaletleri nedeniyle bazen şahıslara, kabir ve benzeri mekaniara aşırı derecede ilgi ve saygı göstermektedirler. Bu konuda aşırıya kaçmak, insanı tevhit inanemdan uzaklaştırıp yanlış ve batı] düştincelere götürebilmektedir. Onun için Ytice Allah, insanları, her türlü batı! inançlardan kaçınarak, tevhit inancından ayrılmama konusunda uyaıınaktadır. 4 ı Buna göre insanın, sadece Allah'a inanması ve yalnız O'na ibadet etmesi icap etmektedir. 42 Gerektiği gibi inanç esaslarını öğrenmeyen insanlar, inanç ve itikat alanında yanlış hurafelere sapmakta ve tevhit inancından uzaklaşmaktadırlar. Bu gidiş, insanı putperestliğe kadar göttirebilmektedir.43 Genel olarak şirk, bu tür aşırılıkların neticesinde ortaya çıkabilmektedir. 44 Bu nedenle, türbe ve benzeri yerlere ilgi gösterirken, aşınya kaçmamak, Ku'an ve sünnet ölçüsünUn dışına çıkmamak gerekir. Müslüman kişi, tevhit inancı ile ilgili bilgileri sağlıklı bir şekilde öğrenerek, gaipten haber verme ve benzeri hurafelerden de uzak durmalıdır. 2 - Hurafeler, asılsız şeylere dayandıkları için, kendilerine kapılan inbüyük ölçüde Kur'an'dan ve Kur'an'ın gösterdiği dosdoğru yoldan uzaklaştırmakta, onları, şeytanın telkinlerine ve masal türü asılsız şeylere doğru yönlendirmektedir. İslam dini açısından, Kur'an ve sünnet çizgisinden ayrılan insanlar, bir sapıklığın içerisine giııniş olmaktadırlar. Bu şekilde yanlış bir yola sapan insanların, haliyle psikolojileri/ruh yapıları da bozulmaktadır. Böyle bir psikolojiyi yaşayan insanlar, tabii olarak bulundukları toplum için de problem teşkil etmektedirler. sanları, 3 - Hurafeler, ilim ve mantıkla bağdaşmayan masal türü asılsız şeyler için, Müslümanlara ve genel olarak tüm insanlara çeşitli zararlar getirmekte, fıtne ve tefrikaların insanlar arasında yayılmasında etkili olmakolduğu tadırlar. Maalesef, daha Hz. Osman (ö.35/655) döneminde Müslümanlar arasına kabilecilik ve kavmiyetçilik duygularına dayanan, Kur'an ve sünnete ters düşen, akıl ve mantıkla bağdaşmayan yanlış fikir ve düşünceler gelişmiş, Haşimilerle Emeviler arasındaki gibi kabileler arası rekabet, kendini göster- 4 ı Bkz: Yunus ı0!104-ı07. Bkz: eı-Beydavl. Enviiru "t-Terı::il ve Esriiru 't-Te 'vii. Şirketu Mektebe ve Matbaati Mustafa 42 el-Bab! el-I-Ihalebl. Mısır ı955. I. 225. Bkz: Fahruddin er-Razi. Mefiitflıu '1-Gayb, Diiru"l-Fikr, Beyrut ı 990, XVII. I 79; Celiiluddin Mahalli, ve Celaluddin es-Suyfıtl, Tefsiru'I-İnıiinıeyn ei-Celileyn, Mektebetu"l-Melliih, Dımaşk 1969, s. 289: el-Kurtubi,e/-Ccimiıı/i Alıkfınıi '/-Kur 'cin, Diiru"l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut ı 988, VIII. 247; Ahmed b. Muhammed es-Savi, Hiişiyetu Alltime es-Siivi alii Celiileyn, Diiru İhyai't-Turiisi'l-Arabi, Beyrut tsz., Il, 205. 44 Geniş bilgi için bkz. Mevlüt Güngör, Kur 'iin Penceresinden lman Am el Hayat Alıiret ve Kiiiniit 'a Bakış, Kur'an Kitap lı ğı, İstanbul ı 997, s. 25 vd. 43 30 ----------------------------------~JV~u~'~·~e~t~t~i~'ı~T~ıt~l_'ooa~a~v miştir. Bu tür duygular, İsli'un'dan önceki cahiliye döneminde, binlerce ölümüne sebep olan savaşlara yol açan, insanlık dışı düşüncelerin kalıntılarıdır. Hz. Osman döneminin, özellikle son zamanlarında, Emeviler, kabileci bir yaklaşım içerisine girmişler ve hemen hemen devletin her kademesinde hakimiyeti ellerine geçinnişlerdir. Bu durum, bütün İslam aleminde 46 rahatsızlıklara sebep olmuştur ve İslam alemindeki fıtneler, asılsız kabile mücadeleleri, bu şekilde gelişmiş ve sürüp gitmiştir. Bu ve benzeri şeyler, İslam esaslarına ve ınantık ilkelerine aykırı oldukları için, biz bunları insanIık açısından yanlış olan masal ve hurafeler olarak değerlendiıınek istiyoruz. Bu gibi hususları burada zikrederken, Kur'an ve sünnete aykırı olan her türlü düşünce ve hareketlerin kötü olduğunu, dolayısıyla bunların, hurafelerin birer parçası olduğunu kabul ediyoruz. Allah'ın apaçık yolu meydanda iken, bunun dışındaki yollara sapmak, ancak hurafelerin içine düşmek şeklinde 45 insanın değerlendirilebilir. 4- Hurafeler, aynı zamanda ekonomik yönden de insanlara zarar getirmektedir. Çünkü hurafeler, israfa ve gereksiz harcamalara neden olmaktadır. Mesela gi.inümi.izde, bazı mezarlıklarda milyarlarca liralık harcamalar yapıl­ makta, oysa bunların ne öli.iye ve nede diriye hiçbir fayda ve yararı dokunmamaktadır. Bunun yanında zaman zaman düğün ve sünnetlerde çılgınca gereksiz harcamalar yapılmakta, bazen, daha çiftler evlenmeden, büyük bir borç yükünün altına girilmektedir. Bu tür gereksiz israf ve harcamaları, Kur'an ve sünnete ters düştüğü, akıl ve mantıkla bağdaşınadığmdan dolayı, birer hurafe olarak değerlendiıınek mümkündür. Bu tür aşırı lüks ve israf, Kur'an'da kınanan mutreflerin 47 (şıınarık zenginlerin) kötü bir özelliğidir. Onların, hurafe cinsinden olan aşırı israfları, 48 hep toplumların helakine sebep olmuştur. Burada, lüzumsuz harcama olarak topluma yansıyan her türlü hurafelerden sakınınanın gereği üzerinde duıınak istiyoruz. Her şeyden önce Yüce Allah, Kur'an'ın çeşitli yerlerinde israftan sakınınayı şiddetle emretınekte­ dir: ~ 5 İbnu'l-Es1r, el-KimıilJi't-Tiirilı, Beyrut 1979, llL 66 v. Cari Brockelman, İsliim Mi!letlerive Devletleri Tiiri!ıi. tre. Neşet Çağatay, Ankara 1964. 6 ~ Bkz. Abbas Mahmut Akkad. Osmiin b. A.ffiin, Beyrut 1986. s. 139: Muhammed Ebü Zelıra, Tiirihu "!- Me=ii!ıibi "1-İsliimivve. Kalıire tsz.. s. 273. 47 Hüd 111116; el-İsra 17116; eİ-Enbiya 21i13; el-Mü"minün 23/33,64: Sebe" 34/34; ezZuhrüf 43/23: el- Vakıa 56/45: Mütref kavramı ve sosval bir zümre olarak Mütrefun ·un temel vasıfları kon~surida bkz., İbrahim Coşkun, İslam Düş;lncesinde İnkiir Proble1'i'zi, Tekin kitabevi, 2. baskı, Konya 2006, s. 162-164. 48 Geniş bilgi için bkz. İbn Haldun, Mukaddime, nşr. Derviş el-Cüveydl, el-Mektebetu'lAsriyye, Beyrut 1996, I. 503 vd.; İ. Erol Kozak., İbn Haldım'a Göre İnsan Toplum-İktisat, Pınar Yayınevi, İstanbul 1984, s. 192 vd.: Ejder Okumuş, Kur 'iin'da Toplumsal Çöküş, İnsan Yayınları. İstanbul 2002. s. 156 vd. Kur 'dn Çerçevesinde Hurafeler ve Korunma 31 Yolları "Akrabaya hakkım ver, yoksula ve yolda kabmşa da. Ama savurma. Çünkü saçıp savuranlm·, şeytanlarm kardeşleridir. Rabb 'ine karşı çok nankördür." 49 sakın saçıp Şeytan ise, Birer bidat olan ve aynı zamanda hunlfe olarak değerlendirilebilen mezar süslemeleri, düğün ve sünnetlerdeki çılgınca harcamalar ve benzeri gereksiz israflar, boş şeylerdir. Bunlar, ekonomik alanda insanlara büyük yük ve sıkıntıları getiımektedir. Onun için Yüce Allah, birer huril.fe olan bu tür saçıp savtirmaları, şeytanın işi ve böyle davrananları da, şeytanların kardeş­ Ieri olarak vasıflandırmaktadır. Bu tür ölçi.isüz harcamalar, toplumda sosyal farklılıklara, sınıf ayırım ma, insanlar arasında nefret duygularının gelişmesi­ ne ve servet düşmanlığı gibi olumsuzluklara yol açmaktadır. Bu gibi kötü sonuçlardan korunmak için, her türlü gereksiz harcamalardan kaçınmak gerekir. Çünkü Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Ey ademoğulları! Her mescitte ziynetlerinizi takmm (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez." 50 Bu ayette Allah, temiz ve güzel giyinmeyi, gerektiği gibi yiyip içip beslenmeyi, ama asla lüks ve israfa kaçınamayı emretmekte ve kendisinin, israfa kaçanları sevmediğini haber veımektedir. Aklı yerinde, bilinci sağlam ve inancı tam olan insanların, bu tür harcamalara sebep olan her çeşit hurafeden kaçınması, zorunlu olan bir görevdir. E -Korunma Yolları Htınlfelerden kaynaklanan, diğer bir ifade ile hurafelerin sebep olduğu zararlardan korunmanın çeşitli yolları vardır. İnsanlar, İslam dininin iki önemli ve ana temeli olan Kur'an ve sünnette, Allah'ın rızasına muhalif olan her şeyden korunma hususunda uyarılmaktadır. Bilimsel yorum ve çalışma­ lar da, her konuda olduğu gibi bu meselede de, Kur'an ve sünneti destekler mahiyettedir. Allah'ın rızasına uygun düşmeyen ve ilmi gerçekiere ters düşen her şeyi batı!, yanlış, masal ve hı.ırafe türü olarak değerlendirebiliyoruz. Müslüman olarak bu tür şeylerden korunmaınız gerekmektedir. Bunlardan kaçınma yollarından bazılarını, şöyle sıralayabiliriz: 1 - Hurafelerden korunınanın ilk şartı, hiç şüphesiz sağlam bir iman ve inanca sahip olup tevhit çizgisinin dışına çıkmamaktır. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde, imanın önemi ve ondan sapınamanın gereği vurgulanmaktadır: "Allah 'm ayetleri size okunup dururken ve içinizde de O 'nun elçisi bulunurken, nas1l olur da inkm·a sapm·smız? Her kim Allah 'a bağlamrsa, o, doğ­ ru yola ulaştmlnuşllr." 51 49 50 el-İsrii 17/26. 27. el-A'riif7/3 I. 32 ----------------------------~1V~ı~tl~·~e~t~t~i~n~T~ı~11~·~g~a~v Bu ayette, samimi bir şekilde Allah'a inanıp O'na ve O'nun yoluna bağ­ Allah'a bu şekilde inanıp O'nun yoluna sarılan kişi, yolların en dağrusuna ulaşmış olur; bu vesileyle hurafelerden de korunmuş olur. Çünkü Allah'ın yolundan sapmak, hurafe ve batıla yönelmek demektir. İrade etmeye çalıştığımız gibi, Allah'ın yoluna ve O'nun rızasına muhalif olan hal ve hareketler, batıl şeylerdir ve bu gibi şeyleri, dini hükümlere ve akıl ile mantığa ters düşmeleri nedeniyle bir nevi huriife olarak değerlendire­ biliriz. Bu ayette işaret edildiği gibi Allah'a inanarak Onun yoluna sarılmak, insanı her türlü yanlış ve batıldan, aynı zamanda çeşitli hurafelerden korur. Allah, Kur'an'ın başka bir yerinde akıl ve mantığın kabul etmediği bu türlü yanlış şeylerin her çeşidinden uzak durarak, kamil iman ve salih amel ile hareket edenlerin, Allah'ın yardımına mazhar olacaklarını ve yeryüzüne egemen olmaya namzet bir dereceye kavuşacaklarını bildirınektedir: Ianına eınredilınektedir. "Allah, içinizden inananlara ve salih (işler) yapanlara, kendilerinden öncekileri ye1yüzüne hükümran kıldığı gibi, aniarz da hükümran kılacağını, kendileri için seçip beğendiği din/erini, kendileri için giiçlendireceğini ve korkularım güvene dönüştüreceğini vadetmiştir. O halde bundan sonra kimler in~dr edecek olurlarsa, işte onlar, .fasıklarlyoldan çıkznzş olan sapıklar­ dır."~- Bu ayette bildirildiğine göre, tevhit inancını kaybeden ve Allah'ın emir ile yasaklarına muhalif hareket edenler, Allah 'ın yolundan çıkmış olan kişi­ lerdir. Onlar, Allah'ın yolundan uzaklaşmaları nedeniyle, hurafe olarak değerlendirilebilecek batı! inanç ve kötü hareketlerin içerisine düşmüş bulunmah.'tadırlar. Bu sapkınlıktan korunmanın yolu, batı! inançların her çeşidin­ den korunarak ciddi anlamda iman esaslarına İnanmak, ona göre sağlam ve iyi işler yaparak, salih arnellerde bulunmaktır. Yüce Allah, bu şekilde inanan ve iyi hareketlerde bulunup dürüst yaşayan insanları, yeryüzüne egemen kılacağını vadetmektedir. İman sahibi olan hiçbir Müslüınan'ın, Allah'ın vadinden şüphe etmesi düşünülemez. Ona göre Müslümanların, kendi inançIarını ve hareketlerini sık sık sorgulamaları gerekmektedir. Tevhit inancı, Allah'ı tanımayı, O'nun yolunda yürümeyi, O'nun emir ve yasaklarını yerine getirmeyi gerektiıınekte ve her konuda, O'nun egemen53 liğini kabulleurneyi ön planda tutmaktadır. Ancak bu istikamette başarılı olabilmek için, bilgi ve samirniyetle bunun gereklerini yerine getiıınek icap 54 eder. Elbette bunun için, çeşitli batı! düşüncelerden, Allah'ın emir ve yaAli İmnm 3/WI. en-Nür 24/55. 53 Salih Akdemir, Czmılıur(vet Dönemi Kur 'cin Tercüme/eri, Akaid Yayıncılık, Ankara I 989, s. 31 vd. 4 : Akdemir, "Kur 'cin Çevirilerinde Dikkata almmayan önemli bir Üslup Ö=elliği Ü=erine'" Isliimiyiit, V (2002), sayı: I, s. 152. 51 52 Kur 'dn Çerçevesinde Hurafeler ve Korunma 33 Yolları saklarına muhalif kötü, yanlış ve hurafe türü masallardan uzak durmak, onlatevhit inancına karıştınnamak ve bulaştırmamak gerekir. Çünkü ilahi dinler, insanların, tevhit inancından saptıkları, bir takım yaratıkları çeşitli gerekçelerle ilah edindikleri, yani hurafe ve batı! inanışların tutsağı oldukları dönemlerde ortaya çıkmış ve insanlığı boş ve asılsız inanç ve tapınınalardan kurtarmaya, dünya ve ahirette mutlu kılınaya çalışmışlardır. Biz, bütün ilahi dinlerde, peygamberler aracılığı ile verilen bu ciddi savaşa, tevhit mücadelesi diyebiliriz. 55 rı Ayrıca, her türlü hurafe ve batı! düşüncelerden uzak durup tevhit inancı­ muhafaza etmek için, kişileri ve mekanları severken, ölçülü olmak gerekir. Bu konularda aşırıya gitmek, insanı şirke kadar götürebilmektedir. Hıı·is­ tiyanlar, İsa (a.s.)'ı sevmede aşırıya gittiklerinden dolayı, onu ilahlaştınnış­ lardır.56 Keza bazı şia fırkaları, Hz. Ali (ö.40/661 )'yi sevrnede aşırıya gittikleri için, Kur'an ve sünnet çizgisinin dışma çıkmışlardır. Dolayısıyla, tevhit inancının ölçülerini çok iyi belirlemek ve muhafaza etmek gerekir. nı "Allah, kuşkusuz, inananfarz doğru yola ulaştırandır." 57 2 - Cehalet ve bilgisizlik, hurafelerin yuvası ve anası pozisyonunda buhurafelerden korunmak için ilıne sarılmak ve cehaletten kurtulmak gerekir. Menmat duyguları, maddi ve ınanevi propaganda, çıkar hesapları, kişisel zaaflar, alışkanlıklar, gelenek ve görenekler için uydurulan her türlü hurafeler, ceMietin birer ürünüdür. Onun için Allah, "Cahillerden yüz çevir!" 58 diyerek, cehaletten ve cahillerden uzak durmayı eınretınekte­ dir. Buna göre her türlü lmrafeden korunmak için, önce kendimizi cehaletten korumamız, gerekli dini ve dünyevi bilgileri öğrenmemiz ve bu konuda topluma da katkıda bulunmaya çalışmamız icap eder. Ayrıca Allah'm, Kur'an'ı indirdiği zaman insanlara ilk olarak "Oku!" 59 lunduğundan dolayı, etınesi de, ilim ve okumanın önemini ortaya koymaktadır. pek çok ayetinde, cehaletten kaçmınanın ve ilim öğrenmenin önem ve ehemmiyeti üzerinde durulınaktadır. Bu ayetlerden birkaç örnek vermek istiyoruz: diye hitap Kur'an'ın "De k, ''Hiç bilenler/e bilmeyenler bir olu mu?" Ancak düşünüp öğüt alırlar." 60 Bkz. Coşkun, İnkar, s. I; Çakan, Hurafeler, s. 13. Bkz., Coşkun, İnkar. s. 123. 57 el-Hac 22/54. 58 el-A'riif7/199. 59 el-Alak 9611. 60 ez-Zumer 39/9. 55 56 akıl sahipleri, Nurettin Turgav 34 Bu ayette bildirildiği gibi, ancak akıl ve bilimi ölçü alıp düşünen ve ona göre hareket eden kişiler, gerçekleri kavrayabilirler. Haliyle bu yeteneğe sahip olan kişilerle, bilimden yoksun olan cahillerin bir olması, mümkün değildir. Çünkü cahiller, hayatın her safl1asında ve her alanında, çeşitli hurafelere çok kolay bir şekilde kapılıp sapıtabilirler. Bilim sahibi olan bilginierin ise, bu tür yanılmaları söz konusu olamaz. Ayrıca, Kur'an'da haber verildiği gibi, "Kullan içinden ancak bilginler, Allah 'tan gereğince korkarlar." 61 Buna göre yalnız al imler, Kur'an'ın, insa62 nın dünya ve ahiretinin saadeti için gösterdiği yolu idrak edip, hurafelerden kaçmmayı kavrayabilmektedirler. Çünkü, ancak bilgi sahibi olan kişiler, yaptıklarının farkmda olmaktadırlar. Cahil insanlar ise, işin şuurunda olamazlar ve yaptıklarınm tahlilini yapacak anlayış ve kavrama kapasitesinde değildirler. Kur'an'ın daha pek çok ayetinde ilmin önemi vurgulanmakta nunla bir nevi, hurafe ve benzeri ilim ve nin yolu gösterilmektedir. mantık dışı şeylerin 63 ve buönünü kesme- Günümüzde, İslam dininin aslında olmayan birçok yanlış inanış ve hurafenin, cahil ve bilgisiz olan kimselerce dinin gereği veya sevap vesilesi olarak görüldüğü, bu alanm adeta bir kazanç ve sömürü sektörü oluşturduğu bilinmektedir. Bunu önlemenin yolu, İslam dininin iyi öğrenilmesi ve öğre­ tilmesidir. Bu öğrenim ve öğretim olmayınca, dinin yerini batı! inançlar, bid'at ve hurafeler, kolaylıkla doldurabilecektir. 64 İslam dini, hiçbir zaman gerçek bilimle çatışmamaktadır. Ancak hurafelerin bulaştığı bir din anlayışı, bilimle ters düşebilir. Özellikle bilgi sahibi olan kişilerin, her konuda olduğu gibi, hurafelerden uzak dunna hususunda da topluma örnek olmaya çalışmaları gerekmektedir. Ayrıca bu kişiler, işlenen hurafelere karşı sessiz kalmamalı, topluımı aydmlatmalı ve gerektiğinde insanları hurafelerden uzak duımaları için uyannalı­ 65 dıı·lar. Bilhassa camilerde, Kur'an ve sünnete ters düşen bidat, hurafe masal türü konuşmalardan şiddetle sakınmak gerekir. Toplum olarak da, bilmediğimiz şeyleri ehil olan kişilerden sorup öğ­ renmeli ve bu şekilde bilgisizliğimizi gidererek, kendimizi hurafelere düş­ mekten korumalıyız. Nitekim Allah, "Eğer bilmiyorsmuz, ilim sahiplerine 61 Fiitır 35/28. ,J Abdulkiidir Ah~et Atil, Hii::a lıetaliin ve Hcca Haram, Diiru İhyiii't-Turiisi'l-Arabi, Beyrut tsz. s. 15. 63 İlimle ilgili ayetler için mesela bkz. el-Bakara 2/30, 3 L 32, 33, 60. 65, ı 02, ı 87, 235, 259; 62 Aliİmriin3/7,29,66, 7ı, ı40, ı42, ı66, ı67;en-Nisii4/12,25,26.45,63, ıı3, ı76. Ali Bardakoğlu, İlm i hat (İslam ve Top/ımı), İsam, İstanbul ı 999, II, ı45. 65 İbrahim b. Musa eş-Şatibi, el-İ'tisam. Mısır, tsz., Il, 100; Erdi!, Yaşayan Hurafeler, s. 33. 64 ı Kur'an Çerçevesinde Hurafeler ve Korunma 35 Yolları sorun," 66 diye bu hususta bizi uyannaktadır. Kendilerine soru sorarak diniınizi kendilerinden öğrendiğimiz kişileri de, iyi tespit etmeliyiz. Hurafeleri yaşayan kişilere diniınizi sorarsak, bize din dışı bilgiler verecekler ve bizi de hurafelerin içerisine düşürecekler. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.), bu hususta bizleri şöyle uyannaktadır: "Bu ilim, dindir. Binaenaleyh dininizi öğ­ 67 reneceğiniz kişilere, dikkat ediniz." Dinimizi, bu şekilde sağlam bilgilerden öğrenıneliyiz. Çünkü sağlam bilgi, hurafelerden korunma hususu dahil olmak üzere her hususta güçtür, aydınlıktır ve gerçeği tanımaktır. 3- Hun1felerden korunmak için, kişi ve toplum olarak Kur'an ve sünneti ölçü alıp ona göre hareket etmek gerekir. Çünkü İslam dini, Ku'an ve sünnete dayanmaktadır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.), "Size iki şey bıraktım. Siz, bu iki şeye uyarsamz, hiçbir zaman sapıtınayacaksınız. Bu iki şey, Al68 lah'ın kelamı olan Kur'an ve benim sünnetiındir," diye buyunnak suretiyle, İslam dininin bu önemli iki ölçüsünü belirlemiştir. Yüce Allah, Kur'an'da her şeyi açıkladığını 69 ve bu şekilde İslam dinini kemale erdirdiğini 70 haber vermektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de, Kur'an'ın ilk müfessiri konumundadır. 71 O, Allah 'tan aldığı ilahi vahyi, insanlara açıklayıp izah etmiştir. 72 Buna göre Müslümanların, her türlü hurafeden kaçınarak, Kur'an ve sünnet ölçüsünden ayrılmamaları gerekmektedir. Nitekim Yüce Allah, Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde bu hususu dile getiımektedir: "De ki, "Allah 'a ve peygambere itaat edin!" Eğer onlar, yüz çevirecek olurlarsa, (çok zvi bilsinler ki), Allah, inkar edenleri sevmez." 73 "Allah 'a ve peygambere itôat edin ki, size merhamet edilsin." 74 "İşte bu hükümler, Allah 'm koymuş olduğu smzrlardzr. O halde kim Allah 'a ve elçisine itdat ederse, Allah onu. altlarmdan ırmaklar akan cennetlere sokar. Onlar, orada sürekli olarak kalacak/ardır. İşte bu, çok biiyük kurtuluştıw." 75 66 el-Enbiva 21/7. Darimı: Mukaddime. 38. 68 Muvatt~ "Kader... 3; İbn Mace, .. Menasik'', 84: Dariml, "Mukaddime··, 24; Ebfı Davfıd, "Menasik", 56; ·Talak'·, 40: İbn HanbeL 1. 75; llL 26,212:286: IV, 206; V, 30. 69 el-En'am 6/38. 70 el-Maide 5/3. 71 ez-Zehebl, et-Tefsir ve '1-Mufessirıin, Daru·ı-Erkam. Beyrut tsz., s. 25. 72 en-Nahl 16/44. 73 Al-i İmran 3/32. 74 Al-i İmran 3/132. 75 en-Nisa 4/13. 67 Nurettin Titrgav 36 Bu gibi ayetlerde, Allah'a ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'e itaat etme emredilmektedir. Bu itaatten gaye, Kur'an ve sünnetin dışına çıkmamak, onlara muhalif olan her türlü batı) düşünce ve yanlış hareketlerden uzak dunnaktır. Çünkü bu gibi şeyler, aslı esası alınayan masal türü hurafelerdir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de, hadislerinde Kur'an ve sünnete uygun hareket etmenin önemine işaret etmiştir. Nitekim bir adam, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in huzurunda hutbe okudu. Adam, hutbe esnasında, "Her kim, Allah'ın Rasfılüne itaat ederse, muhakkak ki doğru yolu bulmuştur. Kim de onlara isyan ederse, muhakkak ki sapmıştır," dedi. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v.), "Sen, ne fena hatipsin! "Onlara" diyeceğine, "Allah ve Rasfılüne isyan eden sapmıştır. .. " de sene!" diye buyurdu. 76 Hz. Muhammed (s.a.v.), bu uyarıda Kur'an ve sünnet ölçüsüne riayet etmenin önemini vurgulamış ve bununla beraber, Peygamberi sevmede aşırı­ ya gitmemenin gereğini hatırlatmıştır. Çünkü Ku'an ve sünnet ölçüsü ile hareket etmek, insanı, Allah'm rızasma muhalif olan her türlü batıl düşünce ve yanlış hareketlerden muhafaza etmektedir. Korunmamız gereken her türlü batıl düşünce ve yanlış hareketleri de, aslı esası olmayan hurafeler olarak değerlendirebiliriz. Bilindiği gibi Hz. Muhammed (s.a.v.), Kur'an'ı yaşardı. Onun yaşayışı, Kur'an'ın hayata yansımasınm bir ömeğiydi. Onun sünnetinde, hurafeye yer yoktu. Çünkü o, Kur'an'ın ortaya koyduğu ilkelere sıkı bir şekilde bağlıydı. O, "Kim benim sünnetimi terk ederse, o benim yolum üzere değildir." 77 derken, sünneti terk edenin, Kur'an'dan da uzaklaştığını haber vermekteydi. Abdullah b. Mes'fıd (ö. 32/652) de bu hususta şöyle bir uyarıda bulunmuştur: "Eğer peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, muhakkak sapıtacaksınız." 78 Dünya ve ahiretimizin huzur ve saadeti için Allah'ın kelamı olan emri gereği, Allah ile Peygamberin emir ve yasaklarını, daime maddi ve manevi menfaatlerimizin önünde tutınamız icap etmektedir. Kur'an'ın 4- Her konuda olduğu gibi, dinde de aşırılıktan korunmak gerekir. Çünkü dinde aşırı gitmek, insanı saptım ve çeşitli hurafelere düşmesine sebep olur. Eski milletler de, inançlarında aşırı gidip hurafelere düşmenin neticesinde sapmışlardır. Yüce Allah, bu konuda Hıristiyanlar hakkmda şu bilgileri verınekted ir: 76 Müslim. "'Cuma''. 48: Ebu Davud. ·'Salat". 223. Buhari, "Nikah",.l; Müsl'lm, ·'Nikah". 5; Nesai, ''Nikah", 4; Darimi, "Nikah", 3; İbn Hanbel, II, 241, 259, 285, V, 409. 78 Ebu Davud, ·'Salat", 46; N esai, "İmame", 50; İbn Mace, "Mesacid", ı 4: İbn Hanbel, 1, 382, 415,419,455. 77 Kur'an Çerçevesinde Hurafeler ve Korunma "Ant olsun ki, "Allah, Meıyem oğlu 37 Yolları Mesih 'tir" d(venler, inkar etmiş bu- lumnaktadırlar. Çünkü o, "Ey İsrail oğulları! Benim de Rabb 'im ve sizin de Rab b 'in iz olan Allah 'a ibiidet edin, "demişti." 79 Bu ayette, İsrail oğullarının aşırıya giderek hurafelerin içine düştükleri ve neticede yoldan çıktıkları haber verilmektedir. Yüce Allah, ondan sonra gelen bir ayette, bu türlü yanlışlıklardan vaz geçip tövbe etmenin gereğini vurgulamakta 80 ve ardından da, bu konudaki gerçek ve hakikatleri haber vennektedir. 81 Hz. Muhammed (s.a.v.) de, bir nevi bu ayetlerde haber verilenleri örnek göstererek, Müslümanları uyarmaktadır: "Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı aşırı derecede övdükleri gibi, siz de beni aşırı derecede övmeye kalkışmayın. Siz, benim için, "Allah'ın kulu ve Rasfılu" deyin!" 82 Bu ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre, Hıristiyanların İsa (a.s.)'ı kuthususunda işledikleri hatalar, onu sevmede aşırıya gitmelerinin bir ürünüdür. Müslümanlar olarak, böyle veya benzeri bir hataya düşmemek için, dini konularda ölçülü davranmak, Allah'ın emir ve yasaklarının dışına çıkmaktan kaçınmak gerekir. Çünkü dini konularda aşırıya gitmek, insanları saptıran hurafelere götürür. Her konuda olduğu gibi bu konuda da, ifrat ve tefritten uzak durmak, en isabetli olanıdır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.v.) bu konuda, "Ey müminler! Sizi, dinde aşırılıktan sakındırırım. Çünkü sizden önceki bazı milletleri, dini konulardaki aşırılıkları mahvetti." 83 sallaştınna "Aşırı hassasiyet gösterip ince eleyip sık dokuyanlar, helilk olmuşlardır." "Allah'a en sevgili olan din, müsamaha, hoşgörü ve kolaylık üzerine kurulmuş olan dindir," 85 diye buyurmuştur. 84 Yüce Allah da Kur'an'da, "Sizi vasat bir iimmet kı/dık:' 86 diye buyurmaktadır. Buna göre Müslümanlar, sosyal hayatta hurafe türü her aşırılıktan uzak durarak, haktan asla ayrılmayan adil, dengeli, seçkin ve önder olma gibi güzel vasıflar kazanmalı ve bütün toplumlarca hakem kabul edilebilecek bir güveni sağlama gayret ve çabası içerisinde bulunmalıdırlar. 79 el-Maide 5/72. el-Maide 5/74. 81 el-Maide 5/75-77. 82 İbn HanbeL I. 164. 83 Nesa!. "Me.nıisik". 217: İbn Mace. "Menasik''. 63: İbn Hanbel!. 215. 347. 84 Müsli~. "'İlın'·, 7;. Ebu Davud, "SUnne", 5: oıirirıı'i, ··Mukaddirıı'e", 19: İbn Hanbel, I, 386. 85 Buhar!. "İman". 29: "İ'tisam". 5: Dariml. "Mukaddime··. 19. 86 el-Bakara 21143. . . . . . 80 38 Nurettin Turaav 5- Nerede olursa olsun, egemen olan güçlerin, egemenlikleri altında bulunan insan topluluklarını, kendi inançları açısından yeterli bir şekilde eğit­ meleri ve onları çeşitli hurafelerden korumak için çaba saıf etmeleri gerekmektedir. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v.), dine muhalefet etmekten sakın­ ınayı emretmiş ve dine ters düşen bidatları yayanları şiddetle tenkit etmiştir. 87 Bu nedenle devlet otoritesi hurafelere karşı tedbir alırken, önce halkı inancı açısmdan bilinçlendirınelidir; bununla beraber, bulanık suda balık aviamaya çalışanlar misali maddi veya siyasi rant için hurafeleri kullananlara karşı da müeyyideleri kullanarak engel olmaya çalışmalıdır. Nitekim İslam tarihinde önemli bir yeri olan hisbe teşkilatı da bir nevi hurafelerle mücadelede görevli bulunmaktadır. Kelime olarak "hisbe", saymak, zannetmek, hesap sahibi olmak, kifayet, değer, ecir, sevap ve iyi tetbir gibi anlamlara gelmektedir. 88 Genel olarak iyiliği emretme kötülükten koruma gayesi ile kurulan bu teşkilatın varlığı, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in devrinden itibaren bilinmektedir. 89 Ancak bunun kurumsallaşması, Hz. Ömer zamanında olmuştur. 90 Hisbe teşkilatı, halka hizmet etmek, hurafe türü asıl­ sız ve mesnetsiz şeylerle mücadele etmek, daha çok Kur'an 91 ve sünnet 92 ölçüleri dahilinde emri bi'l-ına'ruf ve nehyi ani'I-Münker görevini yerine getirıne istikametinde görev üstlenmiştir. 93 Hisbe teşkilatı için çeşitli tanıın­ lar yapılsa da en yaygın anlamı bu istikiimettedir. Aslında bu teşkilatm ana görevi, İslam devletlerinde genel alılakı, kamu düzenini korumak ve denet94 leınektir. Hisbe teşkilatının görevlerinin bir kısmı, Müslümanların topluın­ sal hukuku alanma bir kısmı da devlet başkanının görev alanına girınektedir. ııs Hisbe teşkilatı, genel olarak Allah'ın emirlerinin dışına çıkınayı önler ve ona uygun hareket etmeyi sağlamaya çalışırdı. 96 Allah'ın emrinin dışında kabul edilen şeyleri huriife olarak değerlendirdiğiınize göre, bu teşkilatın huriife olarak kabul edilebilecek şeylerle de mücadele ettiğini kabul edebiliriz. Dolayısıyla devletin, Allah'ı emrine mulu11efet olarak değerlendirilebile87 Diirimi. ··Mukaddime··. 16. İbn M;nzfır, Lisanu '1-.".ırab, "hesibe'·, I, 314; Ahmed Ay id ve diğerleri, el-Mu 'cem u '1-Arabi el-Esiisi Lar us. ··ııesebe''. s. 3 I 5. 89 Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam, Kitiibii'f-Emviil, Mısır 1968, s. 711: İbn Sa'd. et-Tabakiitu'fKübrii, Kahire 1358, lll. 192. Bu konuda geniş bilgi için bkz. YusufZiya Kavakçı, Hisbe Teşkilati. Ankara 1975. s. lı vd. 90 Ali Toksarı, İsliimi Kavramlar, Sema Yazar Gençlik Vakfı Yayınları. Ankara 1997. s. 329. 9 ı Ali imran 31104. 110. 114: et-Tevbe 9/71. ı ı2: el-Hac 22/41. 92 Buhari. "İsti'z~ ... 2:-"Mezalim'·. 22: Müslim. "İman··. 83. 85: "Libas". ı ı~t ·'Selam". 3: İbn Mace. ·'Fiten;.. 20:Ebfı Davud. "Edeb''. ı2: TirmizJ.-·'Birr'·. 15. - 93 El-Maverdi. e/-Aiıkdmu s-Sultiin(vye, Beyrut ı 978, s. -240. 94 Cengiz Kallek, "lıisbe'', DİA, İstanbul 1998, XV llL ı 33. 95 Bakınız: Hacı Halife (Katip Çelebi), Keşfii ·=-Zümin an Esiime '1-Kiitup ve '1-Fiimin, nşr. Şerafettİn Yaltkaya ve Kilisli Rıfat Bilge, İstanbul 194 ı. I, ı 5. 96 Bakınız, Kavakçı, Hisbe Teşkilati, s. 14 vd. 88 Kur 'an Çercevesinde Huraf?ler ve Korunma Yolları 39 cek her türlü hunlfeleri önlemek için kendisine düşen görevleri yerine getirınesi ve özellikle toplumu iyi bir şekilde eğitınesi gerekmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamber olarak seçilmesinin ve Ku'an'ın kendisine gönderilmesinin, çeşitli gaye ve hedefleri vardır. Haliyle insanları Allah'ın emrine muhalefet etmekten korumanın ve O'nun rızasına uygun hareket etmelerini sağlamanın, bu gaye ve hedefler arasında önemli bir yeri vardır. İnsanları hurafelerden korumak ve onlardan uzak yaşamalarını sağ­ lamak da bu görevin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Etkili ve yetkili makamları bu görevin dışmda mütalaa etmemizin, pek isabetli olamayacağı kannatindeyiz. 6 Hurafelerden korunınanın diğer bir yolu ise, yaniışı düzeltıne yoluna gitmektir. Yaniışı düzeltıne geleneği, İslaın'm ilk döneminde başlamış, sahabe, tabiln ve onları izleyen kuşaklada devam edip günümüze dek süre gelmiştir. 97 Hz. Muhammed (s.a.v.)'den bu yana, alimler birbirlerinin hatalarını düzeltıneye çalışmış ve birbirlerini aydınlatınışlardır. Hz. Aişe'nin bu konudaki girişimleri ıneşhurdur. Fıkıhçılar, heliii ve haram konularında, dilciler ise, kendi alanlarında birbirlerine doğruyu söylemişlerdir. Kur'an'da insanın zayıf 98 ve aceleci 99 olarak yaratıldığı ve her bilenden daha iyi bilen birinin olduğu 100 haber verilmektedir. Bu nedenle her insanın, kendisinden daha iyi bilen kişiler tarafından aydınlatılınası gerekir. Onun için Yüce Allah, herkese bildiğini aıtaya koymasını vacip kılmıştır. Zenginlere malın zekatını farz kıldığı gibi, alimiere de ilimlerini yaniışı düzeltınede kullanmalaıını gerekli bir görev olarak kabul etmiştir. Hatalar, ancak ortaya konulunca düzeltilebilirler. Hatalar düzeltilınezse, özellikle mukallider helilk olurlar. Çünkü onlar, hataları da delil ve burhan aramadan kabul ederler. Meseleye vakıf olmayan cahiller, bu türlü hataları düzeltmeyi alimiere gıybet, geçmişi eleştirme veya ölüleri çekiştirme olarak yoruınlarlar. 101 Bu nedenle hurafeler dahil olmak üzere, Allah'ın rızasına muhalif olan şeylerin önlenmesi için, bilen insanların bilmeyenleri aydınlatınaları, onları yanlıştan geri çevirerek doğruya yöneltıneleri gerekmeh.i:edir. SONUÇ İnsan topluluklarında, daima ilmi ve dini ölçülere uymayan, dolayısıyla toplum için problem teşkil eden batıl inançlar ve masal türü hurafeler bu- Candan, Kur ·an Tefsirinde Sapma ve Nedenleri, s. 2 I. en-N isa 4/28. 99 el-Enbiya 21137. 100 Yunus 12/76. ıoı Bakınız: Ebfı Muhammed Abdullah b. Müslim İbn Kuteybe, Te 'vi/u Müşkili '/-Kur ·an, Mısır 1973, s. 13. 97 98 40 ------------------------------~JV~u~'~·e~t~t~i~n_T~u~'~··g~a~y Iunmaktadır. Bu batı! inanç ve hurafeler, toplumun çeşitli kesimlerinde, çeşitli şekillerde kendilerini göstermektedirler. Örneğin, gaipten haber vermek, falcılık, cincilik, kurşun dökmek, türbelerden yardım dilemek, onlar için kurban adamak, çaput bağlayıp mum yakmak, kuş ötmesini, hayvan ulumasını, ay ve güneş tutulmasını kötü şeylerle yorumlamak, bazı şeyleri uğurlu ve diğer bazı şeyleri de uğursuz saymak, kadın, çocuk ve ölüler hakkında akıl ve mantığm kabul etmediği yorumlarda bulunmak, birer huı·afe ve batıl inançtır. Hurafeler cehaletten, maddi veya manevi ınenfaat duygularından, taklitçilikten, bazı kişi ve rnekanlara aşırı ilgi ve sevgiden, eskiye dayanan batı! inanç ve gelenekiere kapılınaktan ve benzeri ınitolojilerden kaynaklanmaktadır. Hurafeler, insanları çeşitli kötülüklere sürükleınektedir; başta onları, tevhit inancından saptırmakta, Allah'ın yolundan ayırıp, batı! yollara götürmektedir. Hurafeler, fıtne ve tefrikaların insanlar arasında yayılmasına ve onların hem dünya hem ahiret hayatmda mutsuzluğa düşmelerine sebep olmaktadır. Hurafeler, haktan sapmanın, lüks ve israfa dalmanın, maddi ve manevi birçok problemi yaşamanın ana sebeplerindendir. Müslümanların, her türlü problemlerini çözmek için Kur'fm ve sünnete ölçü alınaları gerekmektedir. Kur'an ve sünnete ters düşen her şey, batı! ve yanlış olup hurılfe olarak yorumlanabilir. Kur'an'ın özeti durumunda olan Fatiha sfıresinde, ibadetlerin, sadece Allah rızası için yapılmasının gerektiği ve yardımların da, yalnız O'ndan dilenmesinin icap ettiği bildirilmektedir: "Yalmz senin için ibadet eder ve yalmz senden yardmı dileriz!" (el-Fatiha 115) Buna göre insan olarak bizim, her türlü ibadeti yalnız Allah için yapmamız ve niyetimizde de ihlas sahibi olmamız gerekir. Bunun yan mda, çeşitli sıkıntılarda bulunduğumuz zaman, Allah 'tan başka herhangi bir kişi veya şeyden yardım dilememeliyiz. Sadece Allah'a inanmalı, O'na güvenıneli ve O'ndan yardım dilemeliyiz. baş vurmaları ve onları Müslümanların, hurafe olarak yorumlanabilecek her türlü fıtne ve tefrika insan olarak kendilerine tanıdıkları her türlü tabii hakları, başta Müslümanlar olmak üzere, diğer tüm insanlara da tanıınaları gerekmektedir. Aksi taktirde, Kur'an ve sünnetin yolunu kaybederek hurı1felerin içerisinde boğulmaya mahkum olmaktan duygularmı aşarak, kardeşlik bağlarını geliştirmeleri, kurtulamayacaklardır.