T.C. SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ
ELEKTRO-EĞĠRME YÖNTEMĠYLE BOR
KATKILI
OKSĠT, (M=Sr, Ca, Ba)
TERMOELEKTRĠK NANOKOMPOZĠT
ÜRETĠMĠ VE KARAKTERĠZASYONU
Emre ÇINAR
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Makine Mühendisliği Anabilim Dalı
Haziran-2013
KONYA
Her Hakkı Saklıdır
TEZ KABUL VE ONAYI
Emre ÇINAR tarafından hazırlanan “Elektro-Eğirme Yöntemiyle Bor Katkılı
Oksit, (M=Sr, Ca, Ba) Termoelektrik Nanokompozit Üretimi ve
Karakterizasyonu” adlı tez çalıĢması 03/06/2013 tarihinde aĢağıdaki jüri üyeleri
tarafından oy birliği ile Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Makine
Mühendisliği Anabilim Dalı‟nda YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak kabul edilmiĢtir.
Jüri Üyeleri
Ġmza
BaĢkan
Prof. Dr. Ahmet AVCI
…………………..
DanıĢman
Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR
…………………..
Üye
Doç. Dr. Necati ATABERK
…………………..
Yukarıdaki sonucu onaylarım.
Prof. Dr. AĢır GENÇ
FBE Müdürü
Bu tez çalıĢması Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma
Koordinatörlüğü tarafından 11201038 nolu proje ile desteklenmiĢtir.
Projeleri
TEZ BĠLDĠRĠMĠ
Bu tezdeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde
edildiğini ve tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada bana ait
olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.
DECLARATION PAGE
I hereby declare that all information in this document has been obtained and
presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as
required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all materials and
results that are not original to this work.
Emre ÇINAR
Tarih: 21.06.2013
iii
ÖZET
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
ELEKTRO-EĞĠRME YÖNTEMĠYLE BOR KATKILI
OKSĠT
TERMOELEKTRĠK NANOKOMPOZĠT ÜRETĠMĠ VE
KARAKTERĠZASYONU
Emre ÇINAR
Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Makine Mühendisliği Anabilim Dalı
DanıĢman: Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR
Prof. Dr. Ġbrahim USLU
2013, 113 Sayfa
Jüri
Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR
Prof. Dr. Ahmet AVCI
Doç. Dr. Necati ATABERK
Bu çalıĢmada,
Oksit, (M=Sr, Ca, Ba) termoelektrik nanokompozit malzeme elde
etmek ve elde edilen bu malzemelere bor ilavesinin etkisini gözlemlemek amaçlanmıĢtır. Bu amaç
doğrultusunda toplamda altı farklı polimer çözelti hazırlanmıĢ olup bu çözeltilerden elektro-eğirme
yöntemi ile nanolifler üretilmiĢtir. Üretilen nanolifler kalsinasyon iĢlemine tabi tutularak toz halinde
termoelektrik nanokompozit malzemeler elde edilmiĢtir. Nanoliflerin kalsinasyon iĢlemi öncesi ve
sonrasındaki morfolojileri taramalı elektron mikroskobu ile incelenmiĢtir. Kalsinasyon sonucunda elde
edilen toz halindeki termoelektrik nanokompozit malzemelerin kristal kafes yapıları, X-ıĢınları kırınımı
cihazı ile karakterize edilmiĢtir. Daha sonra, toz halindeki malzemeler pelet haline getirilmiĢ ve uygun
sıcaklıkta sinterleme iĢlemine tabi tutulmuĢtur. Sinterleme sonrası elde edilen numunelerin
termoelektriksel özellikleri (ısıl iletkenlik, elektriksel iletkenlik, Seebeck katsayısı, baĢarım ölçütü) 10300 K sıcaklıkları arasında fiziksel özellikler ölçüm sistemi aracılığı ile ölçülmüĢtür. Ölçüm sonuçlarına
göre oda sıcaklığında, numunelerin Seebeck katsayılarının p-tipi taĢıyıcı gibi pozitif olduğu ve 86.05 –
137.45 µV/K aralığında değiĢtiği; numunelerin baĢarım ölçütü değerlerinin (ZT) ise (2.66 – 14.18)
×
aralığında değiĢtiği tespit edilmiĢtir. Ayrıca, bor ilavesiyle elektriksel iletkenliğin ve termal
iletkenliğin arttığı; Seebeck katsayısı ve baĢarım ölçütü değerinin ise azaldığı gözlenmiĢtir. Sonuç olarak,
borun ilavesi ile numunelerin termoelektriksel verimlilikleri azalırken, en iyi termoelektriksel verimin bor
katkısız baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit termoelektrik nanokompozit malzeme ile elde edildiği
belirlenmiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Elektro-eğirme, nanolif, nanokompozit, oksit malzemeler, termoelektrik.
iv
ABSTRACT
MS THESIS
SYNTHESIS AND CHARACTERIZATION OF BORON DOPED
OXIDE THERMOELECTRIC NANOCOMPOSITE BY ELECTROSPINNING
Emre ÇINAR
THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE
OF SELÇUK UNIVERSITY
THE DEGREE OF MASTER OF SCIENCE
IN MECHANICAL ENGINEERING
Advisor: Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR
Prof. Dr. Ġbrahim USLU
2013, 113 Pages
Jury
Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR
Prof. Dr. Ahmet AVCI
Assoc. Prof. Dr. Necati ATABERK
In this study, it is aimed that production of
Oxide, (M=Sr, Ca, Ba) thermoelectric
nanocomposite materials and determination of boron impact to these materials. Six different polymer
solutions were obtained and nanofibers were produced from these solutions via electrospinning. Then,
thermoelectric nanocomposite powders were obtained by calcining of the produced nanofibers. The
nanofibers and the powders morphology were analyzed via scanning electron microscope. The obtained
thermoelectric nanocomposite powders were characterized via X-ray diffractometer. Then, pellets which
obtained after pressing, were sintered at the appropriate temperature. Thermoelectrical properties (thermal
conductivity, electrical conductivity, Seebeck coefficient, figure of merit) were measured at 10-300 K via
physical properties measurement system. According to the measurement results, it is determined that the
samples have a Seebeck coefficients between 86.05 – 137.45 µV/K at room temperature. The Seebeck
coefficients for all samples is positive which corresponds to a p-type transport behavior. The samples
have a figure of merit values (ZT) between (2.66 – 14.18) ×
at room temperature. It is observed that
electrical and thermal conductivity increased; Seebeck coefficient and the figure of merit decreased with
the boron doping. Consequently, thermoelectrical efficiency of samples decreased with the boron doping.
The best thermoelectrical efficiency was obtained with the boron undoped to barium stabilized bismuth
cobalt oxide.
Keywords: Electrospinning, nanofiber, nanocomposite, oxide materials, thermoelectric.
v
ÖNSÖZ
Dünyada enerjiye olan yüksek ihtiyaç çeĢitli araĢtırmaları da beraberinde
getirmektedir. Son zamanlarda, özellikle enerji ve enerji üretim sistemleri ile ilgili
çalıĢmalar artmıĢ, fosil yakıtların tükenmesinden ve bu nedenle ortaya çıkması
muhtemel enerji krizinden önce alternatif enerji kaynakları ve elektrik üretim
yöntemleri araĢtırılmaya baĢlanmıĢtır. Üretilen enerjinin verimli kullanılmasına yönelik
olarak da yapılan çalıĢmalar hız kazanmıĢ, ülkeler bu konuda somut adımlar atmaya
baĢlamıĢtır. Bu çalıĢma ile atık ısıyı yüksek verimle elektrik enerjisine dönüĢtürecek
termoelektrik nano kompozit malzemeler üretilerek enerjinin verimli kullanımına
katkıda bulunulacağı düĢünülmektedir.
Bu tez çalıĢması sonucunda, üretilen nanokompozit malzemeler ve bu
malzemelerin özelliklerinin tespitine iliĢkin olarak, bu tezin yayımlandığı tarih itibari ile
uluslararası bilimsel dergilerde bir makale yayımlanmıĢ, bir makale kabul edilmiĢ ve bir
makale de, dergi hakemleri tarafından incelemeden baĢarı ile geçmiĢ bulunmaktadır.
Ayrıca bunlardan farklı üç adet daha makalenin hazırlanma çalıĢmalarında sona
gelinmiĢ olup çalıĢmaların tamamlanmasının ardından bu makaleler de yayımlanmak
üzere uluslararası bilimsel dergilere gönderilecektir.
Yüksek lisans öğrenimim süresince yardım, tavsiye ve desteğini esirgemeden
beni yönlendiren; bilgi ve birikimlerini bana aktaran; değerli zamanını ayıran ve kendisi
gibi hayatını bilime adamıĢ öğrenciler yetiĢtirmeyi prensip edinmiĢ danıĢman hocam
Sayın Prof. Dr. Ahmet AKDEMĠR‟ e;
Tez çalıĢmamın her aĢamasında engin bilgi ve tecrübelerini benimle paylaĢan,
değerli fikirlerinden yararlandığım, bilime karĢı duyduğu heyecan ile tüm öğrencilerini
her daim bu yönde motive eden ikinci danıĢmanım Sayın Prof. Dr. Ġbrahim USLU‟ ya;
Tez çalıĢmalarımın her anında bana yardım ve arkadaĢlık eden çok değerli Arda
AYTĠMUR ve Serhat KOÇYĠĞĠT‟ e;
Ayrıca tüm hayatım boyunca ilgi ve desteğinden yoksun bırakmayan değerli
AĠLEM‟ e; teĢekkür ederim.
Emre ÇINAR
KONYA-2013
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
TEZ BĠLDĠRĠMĠ ........................................................................................................... iii
ÖZET .............................................................................................................................. iv
ABSTRACT ..................................................................................................................... v
ÖNSÖZ ........................................................................................................................... vi
ĠÇĠNDEKĠLER ............................................................................................................. vii
SĠMGELER VE KISALTMALAR .............................................................................. ix
1.
GĠRĠġ ....................................................................................................................... 1
2.
KAYNAK ARAġTIRMASI ................................................................................... 5
3.
TERMOELEKTRĠK .............................................................................................. 9
3.1. Yarı Ġletkenler .................................................................................................. 10
3.1.1. Katkısız yarı iletkenler .............................................................................. 14
3.1.2. Katkılı yarı iletkenler ................................................................................ 15
3.2. Termoelektrik Sistemlerin ÇalıĢma Prensibi ................................................... 18
3.2.1. Seebeck etkisi ........................................................................................... 19
3.2.2. Peltier etkisi .............................................................................................. 21
3.2.3. Thompson etkisi ........................................................................................ 22
3.3. Termoelektrik Malzemeler ............................................................................... 22
3.4. Termoelektrik Malzemelerin Uygulama Alanları ............................................ 26
3.4.1. Termoelektrik jeneratörler ........................................................................ 27
3.4.2. Termoelektrik soğutucular ........................................................................ 27
3.5. Termoelektrik Malzemelerin Avantajları ......................................................... 28
4.
ELEKTRO-EĞĠRME ........................................................................................... 30
4.1.
4.2.
5.
NANO MALZEMELER ...................................................................................... 47
5.1.
5.3.
6.
Elektro-eğirme Yönteminin ÇalıĢma Prensibi ................................................. 34
Elektro-eğirme Yöntemine Etki Eden Parametreler ........................................ 39
Nanolifler ......................................................................................................... 47
Nanokompozitler .............................................................................................. 49
DENEYSEL ÇALIġMA ....................................................................................... 52
6.1. TENM Üretimi ................................................................................................. 52
6.1.1. Kullanılan kimyasalların temini................................................................ 52
6.1.2. Çözelti hazırlama ...................................................................................... 53
6.1.3. Elektro-eğirme yöntemi ile nanolif üretimi .............................................. 55
vii
6.1.4. Nanoliflerin kalsinasyonu ......................................................................... 57
6.1.5. Toz halindeki TENM‟lerin sinterlenmesi ................................................. 58
6.2. TENM Üretimi AĢamalarında GerçekleĢtirilen Karakterizasyon ĠĢlemleri ..... 58
6.2.1. Çözeltilerin pH ve elektriksel iletkenlik değerlerinin ölçümü .................. 59
6.2.2. Çözeltilerin viskozite ölçümü ................................................................... 60
6.2.3. Çözeltilerin yüzey gerilimi ölçümü .......................................................... 60
6.2.4. SEM görüntüleri ....................................................................................... 61
6.2.5. XRD analizleri .......................................................................................... 62
6.2.6. Termoelektriksel özelliklerinin ölçümü .................................................... 62
7.
ARAġTIRMA BULGULARI VE TARTIġMA ................................................. 65
7.1. Çözeltilerin Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri .................................................. 65
7.2. SEM Görüntüleri .............................................................................................. 65
7.2.1. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Sr-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit
toz örneklerine ait SEM görüntüleri ....................................................................... 66
7.2.2. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ca-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit
toz örneklerine ait SEM görüntüleri ....................................................................... 68
7.2.3. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ba-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit
toz örneklerine ait SEM görüntüleri ....................................................................... 70
7.3. XRD Analiz Sonuçları ..................................................................................... 72
7.3.1. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli örneklere
ait XRD analiz sonuçları ......................................................................................... 72
7.3.2. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız kalsiyum stabilizeli örneklere ait
XRD analiz sonuçları .............................................................................................. 75
7.3.3. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız baryum stabilizeli örneklere ait
XRD analiz sonuçları .............................................................................................. 76
7.4. PPMS Ölçüm Sonuçları ................................................................................... 78
7.4.1. Elektriksel iletkenlik değerleri .................................................................. 78
7.4.2. Isıl iletkenlik değerleri .............................................................................. 81
7.4.3. Seebeck katsayıları ................................................................................... 83
7.4.4. BaĢarım ölçütü değerleri ........................................................................... 85
7.4.5. TENM numunelerin termoelektriksel özelliklerinin karĢılaĢtırılması ...... 88
8.
SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ............................................................................. 90
8.1.
8.2.
Sonuçlar............................................................................................................ 90
Öneriler ............................................................................................................ 91
KAYNAKLAR .............................................................................................................. 94
ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................ 104
viii
SĠMGELER VE KISALTMALAR
Simgeler
W
S
ZT
k
ζ
mS
eV
µV
μm
nm
mA
ι
s
K
°C
: Ohm
: Watt
: Siemens
: BaĢarım Ölçütü (Figure of Merit)
: Isıl Ġletkenlik Katsayısı
: Elektriksel Ġletkenlik Katsayısı
: Milisiemens
: Elektron Volt
: Mikrovolt
: Mikrometre
: Nanometre
: Miliamper
: Thomson Katsayısı
: Saniye
: Kelvin
: Celsius Derece
Kısaltmalar
AC
AFM
DC
FPS
FWHM
HMK
IR
JCPDS
P
PPMS
PVA
S
SEM
STM
T
TE
TEJ
TENM
UNAM
XRD
YMK
: Alternatif Akım (Alternating Current)
: Atomik Kuvvet Mikroskobu (Atomic Force Microscope)
: Doğru Akım (Direct Current)
: Saniyede Çekilen Resim Sayısı (Frame Per Second)
: Piklerin Rezonans GeniĢliği (Full Width at Half Maximum)
: Hacim Merkezli Kübik
: Kızılötesi (Infra Red)
: Toz Kırınım Dataları Ortak Komitesi (Joint Committee on
Powder Diffraction Standards)
: Peltier Etkisi
: Fiziksel Özellikler Ölçüm Cihazı (Physical Property
Measurement System)
: Poli Vinil Alkol
: Seebeck Etkisi
: Taramalı Elektron Mikroskobu (Scanning Electron Microscope)
: Taramalı Tünelleme Mikroskobu (Scanning Tunelling
Microscope)
: Thompson Etkisi
: Termoelektrik
: Termoelektrik Jeneratör
: Termoelektrik Nanokompozit Malzeme
: Ulusal Nanoteknoloji AraĢtırma Merkezi
: X IĢını Kırınımı (X-Ray Diffraction)
: Yüzey Merkezli Kübik
ix
1
1. GĠRĠġ
Sosyal ve ekonomik kalkınmanın göstergesi olan enerjiye ihtiyaç gün geçtikçe
artmaktadır. Günlük yaĢantımızın vazgeçilmez unsuru ve sanayileĢmenin alt yapısı olan
enerji, ulusal ve uluslararası düzeyde oldukça büyük bir öneme sahip olup günümüzde
dünya ekonomisinin en hassas konularından birisi haline gelmiĢtir.
Dünyadaki enerji üretiminde, kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar büyük
orana sahiptirler. Fosil yakıtların kaynakları sınırlı olup her geçen gün tükenmektedir ve
çevreye olumsuz etkileri gün geçtikçe artmaktadır. Fosil yakıtların yanı sıra son
zamanlarda ülkemizde de gündemde olan ve somut adımların atıldığı nükleer enerji
konusu ise bir baĢka enerji üretim metodudur. Nükleer enerji, enerji üretiminde ortaya
çıkan atıkların nasıl yok edileceğinin hala tam olarak belirlenememesi; enerji
üretiminde ve meydana gelebilecek kazalar sonrasında insan ve çevreye verdiği
zararların büyük ölçekte olması ve enerji üretimindeki verimliliğin düĢük olması gibi
dezavantajlarından dolayı cazibesini her geçen gün yitirmektedir. Bu sebeplerden dolayı
ülkeler, enerji politikalarını yeniden gözden geçirmeye, alternatif enerji kaynağı
arayıĢına ve üretilen enerjiyi daha verimli kullanmaya yönelmiĢlerdir.
Ülkemizin toplam enerji üretiminde kullanılan birincil enerji kaynaklarının
%64‟ünü ithal kaynaklar; geri kalanını ise yerli kaynaklar oluĢturmaktadır (TEVEM ve
ENVERDER,
2010).
Buradan
da
anlaĢılacağı
gibi
yerli
kaynaklarımızın
yetersizliğinden dolayı ülkemiz enerji üretiminde büyük oranda dıĢa bağımlıdır ve bu
oran giderek artmaktadır. Ülkemizde enerji üretiminde en çok kullanılan birincil kaynak
%83 gibi çok büyük bir orana sahip olan fosil yakıtlardır. Geriye kalan %17‟lik birincil
enerji kaynağı bölümünü ise hidrolik ve diğer kaynaklar oluĢturmaktadır (TEVEM ve
ENVERDER, 2010). Ülkemizde birincil enerji kaynağı olarak fosil yakıt kullanımın
artmasıyla birlikte çevreye verilen zarar da artarak devam etmektedir
Son yıllarda çalıĢmaların yoğunlaĢtığı yenilenebilir enerji kaynakları ve
enerjinin verimli kullanılması konuları, ülkemizin dıĢa bağımlılığını ve çevreye verilen
zararı azaltmada büyük önem arz etmektedir. Enerjinin üretimindeki, iletimindeki ve
kullanımındaki kayıpların azaltılması ile enerji ihtiyacının bir kısmının karĢılanabileceği
düĢünülmektedir.
Bu bağlamda, güneĢten temiz enerji elde edilmesinden; atık ısının tekrar
elektrik enerjisine dönüĢtürülmesine kadar her Ģey için temiz enerjiyi ve enerjinin
verimli kullanılmasını vadeden termoelektrik sistemler karĢımıza çıkmaktadır.
2
Termoelektrik sistemler, herhangi bir hareketli parçası olmadan ve karbondioksit
gazı, radyoaktif atıklar veya diğer emisyonlar üretmeden ısı enerjisini direkt olarak
elektrik enerjisine ya da elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüĢtürebilen sistemlerdir (Xu
ve ark., 2002). Termoelektrik sistemlerin hareketli parçalarının olmaması bu nedenle
titreĢim ve gürültü yapmamaları, çevreyle dost olmaları ve kontrol edebilme kolaylıkları
gibi avantajlara sahip olmaları bu sistemleri daha da cezbedici hale getirmektedir
(Riffat, 2003).
Termoelektrik sitemlerin verimini, bu sistemlerde kullanılan malzemelerin
özellikleri belirlemektedir. Termoelektrik sistemlerde kullanılan malzemelerin yüksek
elektriksel iletkenliğe ve düĢük ısıl iletkenliğe sahip olması istenmektedir.
Termoelektrik sistemler için ilk baĢlarda Bi2Te3 ve PbTe içeren malzemeler üretilmiĢtir.
Ancak daha sonra bu tür termoelektrik malzemelerin, özellikle yüksek sıcaklıkta çabuk
bozulmaları, buharlaĢmaları veya erimelerinden; yüksek toksisitelerinden ve doğada zor
bulunmalarından
dolayı
termoelektrik
malzeme
olarak
cezbedici
olmadıkları
anlaĢılmıĢtır (Ohta ve ark., 2008). Bu nedenle termoelektrik sitemlerde kullanılacak
yeni malzeme arayıĢına ve mevcut malzemelerin termoelektriksel özelliklerinin
iyileĢtirilmesine yönelik literatürde birçok araĢtırma yapılmıĢ ve yapılmaya da halen
devam edilmektedir. Bu çalıĢmaların önemli bir kısmını, yüksek sıcaklıklara dayanıklı,
toksik olmayan ve düĢük maliyetli oksit malzemeler oluĢturmaktadır.
Bu çalıĢmada, stabilize edildiğinde, kararlılığını yüksek sıcaklıklarda da
koruyabilen, kobalt oksit tabanlı bizmut oksit
Termoelektrik Nanokompozit
Malzeme (TENM) üretimi hedeflenmiĢtir. Yapılan araĢtırmalarda δ faza sahip
‟in,
kararlı haldeyken ilgi çekici bir elektriksel iletkenliğe sahip olduğu belirtilmiĢtir
(Parakash ve ark., 2011). Fakat δ faza sahip
dar bir sıcaklık aralığında kararlı
haldedir. Bu sıcaklık aralığını geniĢletmek ve düĢük sıcaklıklarda da kararlı hale
getirebilmek için bir katkı maddesi ile stabilize etmek gerekir. Bu çalıĢmada stabilizatör
olarak elektriği iyi ileten toprak alkali metallerden olan Sr, Ca ve Ba elementleri
kullanılmıĢtır.
Önceden yapılan çalıĢmalarda, bizmut oksite bor ilavesinin, sinterlemeye
yardımının çok verimli olacağı belirtmiĢtir. Bor oksit, düĢük ergime sıcaklığına sahip
olmasından ve kalsinasyon sırasında kristal yapıyı güçlendirmesinden dolayı proses
sıcaklığını düĢürür (Koçyiğit ve ark., 2013). Bu tür özelliklerinden dolayı bu çalıĢmada
ikinci bir katkı maddesi olarak bor oksit kullanılmıĢtır.
3
Termoelektrik sistemlerin verimlerinin düĢük olması son zamanlara kadar
dezavantaj olarak gösterilmekteydi. Fakat son yıllarda nanoteknoloji alanındaki
geliĢmeler ile nano boyutlarda üretilip birleĢtirilen malzemelerin elde edilmesiyle,
termoelektrik malzemelerin verimlerinde önemli derecede artıĢlar izlenmiĢtir.
Termoelektrik malzemelerin verimini arttırmak için ısıl iletkenliğe etki eden fonon
katılımını azaltmak gerekmektedir. Bunu da çeĢitli yöntemler ile oluĢturulmuĢ nano
yapılar mümkün kılmaktadır (Yin ve ark., 2010).
Nano boyuttaki yapılar hacimlerine göre çok büyük yüzey alanına sahiptirler, bu
da onların elektriksel iletkenliğini büyük ölçüde yükseltmektedir. Nano yapılar diğer
yapılara kıyasla üstün mekaniksel ve kimyasal özelliklere sahiptirler. Bu gibi
özelliklerinden dolayı nano yapıların elde edilmesi malzemelerin termoelektriksel
verimi açısından önem arz etmekte olup nano yapıların üretimi çeĢitli yöntemlerle
yapılabilmektedir.
Bu çalıĢmada, nano yapılar elde etmek amacıyla hazırlanan sulu Poli Vinil Alkol
(PVA) çözeltilerden elektro-eğirme yöntemi ile nano lif üretimi gerçekleĢtirilmiĢ olup
bu liflerin kalsinasyon iĢlemine tabi tutulması ile de nano boyutta termoelektrik kristal
yapılar üretilmiĢtir. ÇalıĢma baĢlangıcında sol-jel metodu ile de nano kristal yapıların
üretimi gerçekleĢtirilmiĢ fakat elektro-eğirme yöntemine göre daha büyük partikül
boyutu elde edildiğinden bu metodun kullanımı terk edilmiĢtir.
Elektro-eğirme yöntemi, homojen çapta, çeĢitli kompozisyonlarda ve yüksek
yüzey alanı/hacim oranında lif üretimi sağlayan bir metottur (Li ve ark., 2006; Li ve
Xia, 2004). Üretilen lifin çapı ve üzerinde hata olarak nitelendirilen boncuksu yapıların
olup olmaması, nanoliflerin kalsinasyonu sonrası elde edilen nanokristallerin boyutunu
doğrudan etkilemektedir.
Seramik, polimer ve kompozit malzemelerden elde edilen, nanolifler ile
nanotüpler son zamanlarda nanoteknoloji için en ilgi çekici malzemelerdir. Nanolifler
küçük karakteristik boyutlara, yüksek yüzey alanına ve mikroyapı özelliklerine
sahiptirler. Bu özellikler çok çeĢitli malzeme ve uygulamalarda optik, elektronik,
manyetik, kimyasal ve benzersiz mekanik özellikler sağlamaktadır (Tanrıverdi, 2006).
Bu çalıĢmada, bor katkılı ve bor katkısız
TENM üretimi ve üretilen bu
malzemelerin karakterizasyonlarının gerçekleĢtirilmesi hedeflenmiĢtir. ÇalıĢma genel
hatlarıyla beĢ aĢamadan oluĢmaktadır:
4
Birinci aĢamada, bor katkılı ve bor katkısız TENM üretimi için, asetat
formlarında bulunan toz halinde; bizmut, stronsiyum, kalsiyum, baryum ve kobalt; toz
halinde borik asit ve toz halinde PVA temin edilmiĢtir.
Ġkinci aĢamada, bor katkılı ve bor katkısız olmak üzere toplamda altı farklı
çözelti hazırlanmıĢtır. Daha sonra hazırlanan çözeltilere, taĢıyıcı olarak kullanılacak
olan %10‟luk sulu PVA çözeltisi ilave edilmiĢ ve uygun sıcaklıkta karıĢtırılmıĢtır. Elde
edilen polimer çözeltilerinin, nanolif çapına ve nanoliflerdeki hata oluĢumuna etkisi
literatürde tespit edilmiĢ parametrelerden olan pH, viskozite, elektriksel iletkenlik ve
yüzey gerilim değerleri ölçülmüĢtür.
En önemli ve en uzun aĢama olan üçüncü aĢamada, elektro-eğirme yöntemi ile
polimer çözeltilerinden bor katkılı ve bor katkısız metal asetat içeren nanolifler
sentezlenmiĢtir. Sentezlenen bu nanoliflerin yapısal karakterizasyonu, Taramalı
Elektron Mikroskobu (SEM-Scanning Electron Microscope) aracılığı ile yapılmıĢtır.
Ayrıca, elde edilen nanolifler çap dağılımları ve ortalama çap değerleri tespit edilmiĢtir.
Dördüncü aĢamada ise, karakterizasyon iĢlemleri tamamlanan nanolifler,
kalsinasyon iĢlemine tabi tutulmuĢ ve toz halinde bor katkılı ve bor katkısız toprak
alkali metaller ile kararlı hale getirilmiĢ
TENM‟ler elde edilmiĢtir. Elde edilen bu
malzemelerin, X-IĢını Kırınımı (XRD - X-ray Diffraction) ve SEM ile karakterizasyon
iĢlemleri de bu aĢamada gerçekleĢtirilmiĢtir.
Son aĢama olan beĢinci aĢamada, karakterizayon iĢlemleri tamamlanan toz
halindeki TENM‟ler, termoelektriksel özelliklerinin belirlenmesi için, önce pres ile
pelet haline getirilmiĢ ve bu peletler daha sonra uygun sıcaklıkta sinterlenerek TENM
numune üretimi tamamlanmıĢtır. Üretilen bu numunelerin termoelektriksel özellikleri
(elektriksel iletkenlik, ısıl iletkenlik, Seebeck katsayısı, baĢarım ölçütü), Fiziksel
Özellikler Ölçüm Sistemi (PPMS-Physical Property Measurement System) kullanılarak
tespit edilmiĢtir. Bu aĢamada ayrıca, üretilen bor katkılı ve bor katkısız TENM‟lerin
termoelektriksel
özellikleri
kendi
aralarında
ve
literatürdeki
çalıĢmalar
ile
karĢılaĢtırılmıĢtır.
Bu çalıĢmada ulaĢılmak istenilen sonuç, toprak alkali metaller ile kararlı hale
getirilmiĢ
TENM‟lerin üretilmesi, üretilen bu malzemelerin termoelektriksel
özelliklerinin belirlenmesi ve borun bu özelliklere katkısının tespit edilmesidir.
5
2. KAYNAK ARAġTIRMASI
Termoelektrik sistemlerde geçmiĢ yıllarda Bi2Te3 bazlı yarıiletken malzemeler
kullanılmaktaydı (Ioffe, 1960; Lahalle, 1997; Zhang ve ark.,2005). Son yıllarda bu
malzemeler yerine sodyum, lityum, lantan, baryum, stronsiyum, kalsiyum, ve bizmut
katkılı kobalt oksit yarı-iletken metal oksit malzemeler tercih edilmeye baĢlanmıĢtır
(Erdal ve ark., 2010; Zhang ve ark. 2005; Zhang ve ark., 2008; Li ve ark., 2000; Li ve
ark., 2001; Masuda ve ark., 2003; Xu ve ark., 2002; Ohta ve ark., 2008).
Metal oksitler yüksek sıcaklıklardaki yüksek termal ve kimyasal kararlılıkları,
kolay üretilebilir olmaları ve düĢük maliyetleri sebebiyle termoelektrik sistemler için iyi
bir aday olarak gösterilmektedirler (Wang ve ark., 2004). Oksit malzemeler, toksik
olmamaları, termal kararlılıkları, oksitlenmeye karĢı yüksek direnç v.b. avantajlara
sahip olmalarından dolayı, gelecek termoelektrik uygulamaları için umut verici olarak
kabul edilmektedir. Kobalt oksit temelli tabaka yapılı kristaller oldukça yüksek
termoelektirik performansa sahiptirler (Koumoto ve ark., 2006).
Sr, Ca ve Ba ile modüle edilmiĢ tabakalı kobalt oksit
, Tarascon ve ark. (1989) tarafından süper iletken Bi gibi, elektrik ileten
oksit malzeme olarak üretilmiĢtir. Bu oksitlerin kristal grubunun düzensiz tabakalı
kobalt oksit olduğunu Leligny ve ark.(2000) yapmıĢ olduğu analiz ile belirlemiĢtir. Shin
ve
Murayama
(2000),
düzensiz
tabakalı
bizmut-stronsiyum-kobalt-oksitlerin,
termoelektrik özellik bakımından çok umut verici olduğunu yapmıĢ oldukları çalıĢmada
belirtmiĢlerdir.
, genellikle α, β, γ ve δ olarak gösterilen dört ana faza sahiptir. Her fazın
gösterdiği fiziksel ve kimyasal özellikler farklıdır (Armaleo ve ark., 1998). Bu dört faz
arasında yüksek iletkenliğe sahip olan faz, yüzey merkezli kübik (YMK) yapıya sahip δ
fazıdır. Bu faz çok dar bir sıcaklık aralığında (730-825 °C) kararlıdır ve bir katkılayıcı
(dopant) ile kararlı hale getirilmediği taktirde faz geçiĢine bağlı olarak maddenin
bozulmasına neden olur (Virkar ve ark., 1990). Bu nedenden dolayı, YMK yapıya sahip
δ fazının kararlı hale getirilmesi büyük önem teĢkil etmektedir. Daha önce yapılmıĢ
çalıĢmalarda
‟i kararlı hale getirmek için, toprak alkali metaller (Sr, Ca, Ba, vb.)
ve nadir toprak elementleri (Y, Gd, La, Ho, vb.) kullanılmıĢtır (DurmuĢoğlu, 2012). Bu
çalıĢmada da düĢük sıcaklıklarda da kararlı
elde etmek için stabilizatör olarak
toprak alkali metal olan Sr, Ca, Ba elementleri kullanılmıĢtır.
6
Fung ve Virkar (1991) yapmıĢ oldukları çalıĢmada,
katı çözeltide katkılayıcı olarak
,
,
ve
ve
‟den oluĢan
kullanımı tavsiye
etmektedirler.
Bi-Sr-Co-O çoklu kristal örneklerinin termoelektriksel özellikleri, çoğu kobalt
oksit malzemelerinkinden üstündür (Funahashi ve ark., 2000) ve yüksek termoelektrik
baĢarım ölçütü (ZT) gösterirler (Wang ve ark., 2009; Koumoto ve ark., 2006).
Bizmut-stronsiyum kobalt oksitler, kompozit yapıları ve büyük ısıl güçlerinden
dolayı yüksek-performans oksit termoelektrik malzeme olmaya en güçlü adaydırlar
(Maignan ve ark., 2003).
Elektron ve fonon transferinin ayrı ayrı kontrolü mümkündür ve birçok
çalıĢmada, kalsiyum kobalt oksitlerin, düĢük ısıl iletkenlik ve metallere benzer yüksek
elektriksel iletkenliklere sahip olduklarını; termoelektrik uygulamalar için çok cezbedici
olduklarını doğrulamıĢtır (Yin ve ark., 2010).
Kalsiyum kobalt oksit kompozit malzemelerin, taĢıyıcı yoğunluğunun kontrolü
ve hareketliliği sayesinde yüksek termoelektrik özelliklere sahip olduğu belirtilmiĢtir
(Delome ve ark., 2011; Xu ve ark., 2002).
Xu ve ark. (2002), kalsiyum için bizmutun bazı miktarlarının ikamesi elektriksel
iletkenlik ve termoelektrik gücün eĢzamanlı olarak artmasına neden olduğunu; Masuda
ve ark. (2003) ise yapmıĢ oldukları çalıĢmada, kompozit malzemeler içerisindeki Bi
oranın artmasıyla elektriksel iletkenlik ve Seebeck katsayısının arttığını belirtmiĢlerdir.
Yüksek ZT değerine ulaĢmak için, elektron ve fonon transferini birlikte kontrol
ederek yüksek elektriksel iletkenlik, yüksek Seebeck katsayısı ve düĢük ısıl iletkenlik
değerlerinin elde edilmesi gerçekleĢtirilmelidir. Bununla birlikte, tek kristalli yapı ile
bunu kontrol etmek genellikle zordur, fakat bu, sadece çok kristalli yapı ile
gerçekleĢtirilebilir. Kalsiyum kobalt oksitlerin kompleks kristal yapılardan oluĢtuğu
kabul edilebilir (Koumoto ve ark., 2006).
Baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit tozları gibi oksit sistemlere son
zamanlarda artan ilgi ve termoelektrik malzeme potansiyelinin ortaya çıkması, bu
malzemeleri cezbedici kılmaktadır. Çünkü BaO; düĢük geçiĢ sıcaklığına ve
temelli sistemler yüksek elektriksel iletkenliğe sahip olarak görülmektedir (Suzuki ve
ark., 1985; Sammes ve ark., 1999; Hervieu ve ark., 2003).
Termoelektrik malzemelerin verimi için büyük öneme sahip ısıl iletkenlik
değerini düĢürmenin çeĢitli yöntemleri mevcuttur, bunlardan bazıları; baĢka bir element
katkısı yapmak, yer değiĢimli katı çözelti oluĢumu, amorfizasyon, nanogözenek ve
7
ikinci faz uygulamasıdır (Koumoto ve ark., 2006). Termoelektrik malzemelerin verimi
için önemli olan diğer bir husus da elektriksel iletkenliktir. Elektriksel iletkenliği
artırmak için de, çeĢitli yöntemler mevcuttur. Bunlardan en önemlileri, malzemeyi
nanoboyuta indirgemek, elektriksel iletkenliği arttırıcı bir element katkısı yapmak ve
uygun kafes yapısının oluĢumunu sağlamaktır.
Bu çalıĢmada diğer bir katkı maddesi olarak ucuz ve toksik olmayan bor oksit
kullanılmıĢtır.
, düĢük ergime sıcaklığına (460 °C) sahip olması, sinterleme iĢlemi
boyunca sıvı faz oluĢturması ve bu sayede sinterleme iĢleminin verimine katkısı gibi
özelliklerinden dolayı tercih edilmektedir (DurmuĢoğlu, 2012). Kompozit malzemelere
bor oksidin ilavesi oldukça faydalıdır. DüĢük erime sıcaklığı ile iĢlem sıcaklığını
düĢürmektedir ve kalsinasyon aĢamasında küçük tane boyutlarının elde edilmesine ve
tane sınırlarının güçlendirilmesine yardımcı olmaktadır. Küçük taneler hacim içerisinde
büyük yüzey alanı oranına sahiptirler, bu da dislokasyonda yüksek tane sınırı oranı
anlamına gelmektedir. Var olandan daha fazla tane sınırı oluĢur, termoelektrik
malzemeler için çok önemli olan Seebeck katsayısı daha yüksek değerler alabilirler
(Takeyama ve Liu, 1988; Ting, 1994).
Termolektriksel verimi yüksek malzemeler elde etmek için elektriksel iletkenliği
artırmak, termal iletkenliği düĢürmek gereklidir. Üç boyutlu düzlem ve sistemlerde
genellikle bu iki özellik beraber azalmakta veya artmaktadır. Son yıllarda, tek düzleme
ve nano boyutlara inerek bu özellikleri birbirinden bağımsız hale getirmeye yönelik olan
çalıĢmaların sayısında önemli derecede artıĢ gözlemlenmektedir. Nanokompozit
üretimi, bu alanda en çok gelecek vadeden çözüm olarak gösterilmektedir.
Nanokompozit üretimi ile hem termal iletkenliği düĢürmek hem de elektriksel
iletkenliği artırmak mümkün kılınabilmektedir (Dresselhau ve ark., 2005).
Son zamanlarda, polimerden elde edilmiĢ nanokompozitler, termoelektrik
malzemeler gibi çok sayıda teknolojik uygulamalar için giderek önemli hale gelmiĢtir.
Nanometre boyutundaki tanecikler, tane boyutunun küçülmesiyle birlikte, ısıl iletkenliği
düĢürmektedir (Gholami ve ark., 2011; Parleyliet ve Jennings, 2011; Sawicka ve
Gouma, 2006; Blackledge ve ark., 2011).
Nano yapılı seramik malzemelerin, termoelektrik sistemler, kataliz, yakıt
hücreleri, güneĢ hücresi, membran, hidrojen depolama pilleri v.b. uygulamalarında
kullanılan hemen hemen tüm kaba malzemelerin yerini alması beklenmektedir
(Ramaseshan ve ark., 2007).
8
Üretim metodu
‟in kararlığı açısından önemlidir. Bunun için mekanik
öğütme ve ilgili oksitlerin spark plazma tekniğiyle karıĢtırılması gibi değiĢik metotlar
kullanılabilir, ancak bu yöntemler daha düĢük termoelektrik özelliklere yol açar
(DurmuĢoğlu, 2012). Bir baĢka üretim metodu olarak da sol-jel metodu gösterilebilir,
fakat Yin ve ark. (2010) yapmıĢ oldukları çalıĢmada, elektro-eğirme yöntemi ile
üretilmiĢ örneklere ait termoelektriksel özelliklerin (elektriksel iletkenlik, ısıl iletkenlik,
Seebeck katsayısı, baĢarım ölçütü), sol-jel metodu ile üretilmiĢ örneklerinkinden daha
üstün olduğunu tespit etmiĢlerdir.
Ayrı ayrı yapılan deneysel gözlemler sonucunda,
‟in nanolif hali ile
kütle halindeki ısıl iletkenlikleri kıyaslandığında, nanoliflerin ısıl iletkenliklerinin % 2857 daha düĢük olduğu; yapılan baĢka araĢtırma sonuçlarına göre ise silikon nanoliflerin
baĢarım ölçütü (ZT) değerlerinin kütle halindeki ZT değerinden yaklaĢık 100 kat daha
büyük olduğu tespit edilmiĢtir (Xu ve ark., 2010).
Bu çalıĢmada toprak alkali metaller ile kararlı hale getirilmiĢ bizmut kobalt oksit
TENM‟lerin homojen bir Ģekilde üretimi için elektro-eğirme yönetimi kullanılmıĢtır.
Elektro-eğirme yöntemi ile, (yüksek yüzey alanı/hacim) oranının elde edilebilmesi ve
gözenek boyutunun kontrolü sağlanabilmektedir (Li ve ark., 2006; Li ve Xia, 2004).
Elektro-eğirme yöntemi ile nanolif üretimi gerçekleĢtirmek için, bu çalıĢmada
solvent polimer olarak PVA kullanılmıĢtır. Suda çözünmüĢ PVA; iyi film oluĢturma
yeteneği, suda çözünürlüğü, hidrofil yapısı, biyo uyumluluğu, kimyasal dayanımı, doğal
yapıĢkanlığı, toksik olmaması, kimyasal stabiliteye sahip olması, hidroksil gruplarının
kolay modifikasyonu gibi avantajlarından dolayı seçilmiĢtir. (Zeng ve ark., 2005; Hong
ve ark., 2006; Islama ve Karim, 2010; Shao ve ark., 2003).
9
3. TERMOELEKTRĠK
Termoelektrik, son yılların önemli araĢtırma ve uygulama konularından birisi
olup, ısı enerjisini direkt olarak elektrik enerjisine dönüĢtürme, ya da bunun tersi olarak
en yüksek verimle elektrik enerjisini ısı enerjisine dönüĢtürme olayıdır (Kurosaki ve
ark., 2006; Ahiska ve ark., 2005). Bu dönüĢümle enerjinin hem elektrik hem de ısı
biçimlerinde aynı sistemden üretilmesi veya tüm ısı makinelerinin çevreye vermek
zorunda oldukları atık ısıdan yararlanmak mümkün olmakta ve böylece enerjinin daha
verimli kullanılması sağlanmaktadır.
Termoelektrik sistemlerin hareketli parçalarının olmayıĢından dolayı titreĢimleri
yoktur ve sessizdirler. Termoelektrik sistemler küçük boyutlu ve hafiftirler aynı
zamanda çevre dostudurlar. Bu gibi avantajlarından dolayı uygulamaları oldukça
geniĢtir (Riffat, 2003).
Termoelektrik etki ilk kez 1821 yılında Thomas Johann Seebeck tarafından
keĢfedilmiĢtir (Goldsmid, 2009). Seebeck, iki farklı metal iletkenden oluĢan bir
devrede, iletkenlerin birleĢme noktaları farklı sıcaklıklarda tutulduğu zaman belirli bir
gerilim oluĢtuğunu gözlemlemiĢtir (PiĢkin, 2006).
Fransız saatçi J.Peltier ikinci termoelektirk etkiyi 1834 yılında gözlemlemiĢtir.
Peltier, iki farklı metalin birleĢmesiyle oluĢan termoçifte bir elektrik akımı uygulandığı
zaman uygulanan elektrik akımının yönüne bağlı olarak birleĢme noktasında
metallerden birinin ısındığını diğer metalin ise soğuduğunu gözlemlemiĢtir (Goldsmid,
2009).
1855 yılında William Thomson, Seebeck ve Peltier etkileri arasında
termodinamik yasaları da kullanarak bir bağlantı kurmuĢtur ve tek bir iletkenden geçen
akımla, iletkende oluĢan sıcaklık değiĢimini iliĢkilendiren baĢka bir termoelektrik etkiyi
bulmuĢtur.
1885 yılında Rayleigh, yanlıĢ olmasına rağmen ilk termoelektrik jenaratörün
verimini hesaplamıĢtır (Anonim, 2012).
1911 yılında Altenkirch, termoelektrik yöntemi ile elektrik üretimi ve soğutma
için bir enerji dönüĢümü analizini gerçekleĢtirmiĢtir. Buna göre termoelektrik
malzemenin, ısıl iletkenliği düĢürüldüğünde ve elektriksel iletkenliği arttırıldığında
geliĢtiğini göstermiĢtir (Goldsmid, 2009).
Termoelektrik ile ilgili pratiğe yönelik çalıĢmalar 1930‟larda Rus bilimciler
tarafından yapılmıĢ olup, Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
10
Birliği ordusunda, telsizlere güç sağlamak için, taĢınabilir termoelektrik jeneratörler
kullanılmıĢtır.
1950‟li yıllarda yarı iletken malzemelerin ortaya çıkması ile modern peltier
soğutucular
diyebileceğimiz
peltier
soğutucuların
meydana
gelmesine
olanak
tanınmıĢtır.
Termoelektrik sistemlerin çalıĢma prensibine geçmeden önce, yarı iletkenler
konusunun açıklanması bu sistemlerin çalıĢma prensibinin daha iyi anlaĢılmasına
faydalı olacaktır.
3.1.
Yarı Ġletkenler
Katı cisimler elektrik özelliklerine (özdirencine) göre 3 gruba ayrılırlar:

Metaller (veya iletkenler): ρ=

Yalıtkanlar: ρ=

Yarıiletkenler: ρ≥
ohm.cm
ohm.cm
ohm.cm
Metaller ve yarıiletkenler arasındaki fark, özdirencin sıcaklıkla değiĢiminden
daha açık bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Metallerde özdirenç sıcaklıkla doğrusal olarak
artmaktadır. Metallerin özdirencine iliĢkin formül Denklem (3.1)‟de verilmiĢtir.
ρ=
αT
Burada
(3.1)
, metalin 0°C‟deki özdirenci; α, Seebeck katsayısı; T,
mutlak
sıcaklıktır.
Metallerde direnç, sıcaklığın yükselmesiyle artarken, katkısız bir yarıiletkenin
özdirenci metalin aksine sıcaklık arttıkça eksponansiyel olarak küçülür. Yarıiletkenlerin
özdirencine iliĢkin formül Denklem (3.2)‟de görülmektedir.
ρ = Aexp(Eg/kT)
(3.2)
Burada Eg, yarıiletkenin yasak bant geniĢliği ve k, Boltzmann sabitidir.
Metallerin ve yarıiletkenlerin özdirencinin veya iletkenliğinin (ζ) formülü
aĢağıda verilmektedir.
11
ρ =1/ζ
(3.3)
Burada ρ, metalin veya yarı iletkenin özdirenci ve ζ, metalin veya yarı iletkenin
elektriksel iletkenliğidir.
Metallerin, yarıiletkenlerin ve yalıtkanların özdirenç kriterlerine göre ayırt
edilmesi her zaman geçerli değildir. Fakat yarıiletkenlerin özdirenci, bazı sıcaklık
aralıklarında metallere, bazı sıcaklıklarda da (mutlak sıfıra yaklaĢıldığında) yalıtkanlara
benzer davranıĢ göstermektedir.
Elektrik akımı geçirilen iki tür iletken olabilir. Bunlar elektron geçiĢli ve iyonik
geçiĢli iletkenlerdir. Metallerde elektrik akımı malzemenin iyonları ile taĢınır ve iyonik
iletkenin kompozisyonu akımın geçtiği zamanla değiĢmektedir. Yarıiletken malzemeler,
hem elektron hem de iyon iletkenliğine sahip olabilirler.
Isı enerjisi etkisiyle yarıiletkenlerde serbest yük taĢıyıcılarının (elektronların ve
boĢlukların) konsantrasyonu artmaktadır. Bu yöntemle meydana gelen yük taĢıyıcılarına
ısısal veya dengeleyici yük taĢıyıcıları denir. Bundan baĢka, serbest yük taĢıyıcıları ıĢık,
elektrik alan, basınç, γ-ıĢınları, hızlı parçacıkların (elektronların, protonları, nötronların,
iyonların vb. bombardımanı) etkisiyle oluĢabilirler.
Metallerde atomlar tam olarak iyonlaĢmıĢ durumdadır ve serbest elektronların
konsantrasyonu atomların konsantrasyonuna eĢittir. Bu nedenle metallerin özellikleri dıĢ
etkilerle çok az değiĢmektedir. Katkısız yarıiletkenlerde ise serbest elektronların
konsantrasyonu ana atomların konsantrasyonundan çok azdır. Yarı iletken atomların dıĢ
etkilerle (ıĢık, elektrik alanı, basınç, hızlı parçacıklarla bombardıman vb.) iyonlaĢması
ve serbest elektron konsantrasyonunu değiĢtirmek mümkündür.
Yarıiletken malzeme oluĢtuğunda yani atomlar birbirine çok yaklaĢtığında
komĢu atomların kuvvetli elektrik alanı etkisiyle valans elektronlarının enerji düzeyi
banda ayrılır. Valans elektronlarından oluĢmuĢ enerji bandına valans band denir. Ġletim
ve valans bandları arasında yasak band bulunmaktadır. Ec iletim bandındaki
elektronların en büyük enerjisidir ve bu enerji düzeyi valans bandının tavanı olarak
adlandırılır. Ġletim bandının tavan enerjilerinin farkı Denklem (3.4)‟de verilmiĢtir. Bu
denklem yarıiletkenin yasak enerji band geniĢliğini karakterize eder.
Ec-Ev=Eg
(3.4)
12
Kusursuz ve katkısız yarıiletkenlerde elektronların enerjisi yasak band enerjileri
içinde olamaz. Yasak band geniĢliği yarıiletkenlerin kimyasal bağ türü ve atomların türü
ile belirlenir. Farklı yarıiletkenlerin yasak band geniĢliği 0,1 eV‟dan 5 eV‟a kadar
değiĢebilir (Derun, 2005).
Yarıiletkenlerin yasak band geniĢliği sıcaklık arttıkça değiĢir. Bu olayın
nedenleri kristaldeki atomların ısısal titreĢim genliğinin ve atomlar arası uzaklığın
sıcaklıkla değiĢmesine bağlıdır. Yarıiletkenlerin çoğunda sıcaklık arttıkça yasak band
değiĢikliği küçülmektedir.
Isı enerjisinin etkisiyle kristaldeki atomlar arası bağlar kopabilir ve bu bağın
elektronu serbest kalabilir. Atomlar arası bağdan kopan elektronun yerinde boĢluk
meydana gelir. Bu olay elektron-boĢluk çiftlerinin oluĢması olarak tanımlanır. Bu olayın
sonucunda iletim bandında serbest elektron ve valans bandında serbest boĢluk meydana
gelir. Aynı zamanda yarıiletkende bu olayın ters olayını da gözlemek mümkündür. Bu
olaya elektron-boĢluk çiftlerinin birleĢmesi veya rekombinasyonu denir. Termodinamik
denge durumunda yük taĢıyıcılarının (elektronların ve boĢlukların) oluĢma ve birleĢme
olayları karĢılıklı denkleĢtirilmiĢtir. Bu durumda yarıiletkende dengeleyici elektronlar
(
konsantrasyonlu) ve boĢluklar (
konsantrasyonlu) gözlemlenmektedir. Isısal
olmayan etkiyle de (ıĢık, elektrik alanı, basınç, hızlı iyonlar, protonlar ve elektronlarla
bombardıman vb.) yarıiletkende yeni yük taĢıyıcıları meydana getirilebilir. Bu durumda
elektronların (n) ve boĢlukların (p) dengeleyici olmayan konsantrasyonu, dengeleyici
konsantrasyonlarından (
ve
) daha fazladır.
Δn = n-
(3.5)
Δp = p-
(3.6)
Yarıiletkenlerin band diyagramı (T=0), yalıtkanların band diyagramına benzer
(ġekil 3.1.b). Aralarındaki fark sadece onların yasak band geniĢlikleridir. Yarı
iletkenlerin yasak band geniĢliği daha küçüktür (Eg=0,1-4 eV).
13
ġekil 3.1. Enerji band diyagramları, (a) yalıtkanlar için, (b) ve (c) yarıiletkenler için (Derun, 2005)
Yarıiletkenlerin çok kullanılan, daha basit bir band diyagramı ġekil 3.1.c‟de
gösterilmektedir. Bu basit diyagramla sadece iletim bandındaki dip enerji düzeyi Ec (Ec
iletim bandının en küçük enerjisidir) ve valans bandındaki tavan düzeyi Ev (Ev valans
bandının en büyük enerjisidir) gösterilmektedir ve bu düzeyler arası uzaklık (Eg) yasak
band geniĢliğine eĢittir.
Metallerde ve yarıiletkenlerde dıĢ elektrik alanının etkisiyle elektrik akımının
oluĢma mekanizmasını göz önüne alırsak; dıĢ elektrik alan (ε) etkisiyle kristalde
elektron hızlarının dağılımındaki simetri bozulmaktadır. Elektriksel kuvvete karĢı
hareket eden elektronların hızları küçülür ve elektriksel kuvvet yönünde hareket eden
elektronlar hızlanırlar. Elektronun ivmesi ve frenlenmesi elektronun bir enerji
durumundan diğerine geçmesine bağlıdır. Bu oluĢum bandda komĢu üst düzeylerde boĢ
durumlar olduğunda meydana gelir. DıĢ elektrik alan elektronlara ilave momentum
verebilir ve bu nedenle de elektron boĢ üst düzeye geçebilir. Böylece elektronlar büyük
ölçüde elektrik alanının karĢı yönünde hareketlenirler (Derun, 2005).
Yalıtkanlarda valans bandı elektronlarla dolmuĢtur ve yasak band geniĢliği çok
büyüktür (E>4-5 eV). Bu nedenle yüksek elektrik alan (ε~106 V/cm), elektronları,
valans bandından iletim bandına geçiremez. Sonuçta yalıtkanlarda dıĢ elektrik alanda
elektronların hız dağılımı değiĢmez ve bu nedenle elektrik akımı oluĢamaz.
Yarıiletkenlerin yasak band geniĢliği (yalıtkanlara göre) daha küçüktür (Eg=0,13 eV) ve ısısal enerjileri nedeniyle, elektronlar, valans bandından boĢ iletim bandına
geçebilirler ve böylece elektrik akımı oluĢturabilirler. Bundan baĢka, yarıiletkenlerde
katkılarla ve dıĢ etkilerle (sıcaklık, ıĢık, basınç, gama ıĢınları ve elementer parçacıklarla
bombardıman vb.) iletim bandında yük taĢıyıcılarının yaratılması mümkündür (Arakawa
ve Hirayana, 2001).
14
3.1.1. Katkısız yarı iletkenler
3.1.1.1. Katkısız yarı iletkenlerde elektrik iletimi
Yarı iletkenler, iletkenlikleri iyi ileten metallerle kötü iletken yalıtkanlar
arasında olan malzemelerdir. Katkısız yarı iletkenler elektrik iletimleri kendine ait
iletim özellikleriyle belirlenen saf yarı iletkenlerdir. Saf silisyum ve germanyum
elementleri katkısız yarı iletkenlerdir. Katkısız yarı iletkenlerde elektrik iletimi, saf
silisyum kristal kafesinde elektrik yükü iletimi ile açıklanabilir.
Saf silisyum veya germanyum gibi yarı iletkenlerde, elektrik iletiminde hem
elektronlar hem de boĢluklar yük taĢıyıcı olarak uygulanan alan içinde hareket eder.
Ġletim elektronları eksi bir yüke sahiptir ve elektrik devresinin artı ucu tarafından
çekilir. Diğer taraftan, boĢluklar artı yük gibi davranır ve elektrik devresinin eksi ucu
tarafından çekilir. Bir boĢluk, büyüklüğü elektronunkine eĢit bir artı yüke sahiptir.
Bir boĢluğun bir elektrik alanındaki hareketi ġekil 3.2 üzerinde açıklanabilir. A
atomunun bir değerlik elektronunun eksik olduğu yerde bir boĢluğun bulunduğunu
varsayalım (ġekil 3.2a). ġekil 3.2a‟da gösterilen yönde bir elektrik alanı uygulandığında
B atomunun değerlik elektronu üzerine bir kuvvet etkiyecektir ve B atomunun
elektronlarından birisi bağ yörüngesinden ayrılarak A atomunun bağ yörüngesindeki
boĢluğa yerleĢecektir. ġimdi boĢluk, B atomundadır ve uygulanan alan yönünde A‟dan
B‟ye hareket etmiĢtir (ġekil 3.2b). Benzer mekanizmayla bir elektronun C‟den B‟ye
hareketiyle boĢluk B‟den C‟ye hareket eder (ġekil 3.2c). Bu süreçte net sonuç,
elektronun uygulanan alanın aksi yönde C‟den A‟ya ve bir boĢluğun da uygulanan alan
yönünde A‟dan C‟ye hareketidir. Buna göre silisyum gibi saf yarı iletkenlerde, eksi
yüklü elektronlar uygulanan alanın tersi yönde (geleneksel akım akıĢı) artı uca doğru
hareket eder, artı yüklü boĢluklar da uygulanan alan yönünde eksi uca doğru hareket
eder.
15
ġekil 3.2. Saf silisyum yarıiletkeninde elektrik yükü iletimi (PiĢkin, 2006)
3.1.2. Katkılı yarı iletkenler
3.1.2.1. n-tipi katkılı yarı iletkenler
Silisyum kristalinin ġekil 3.3a‟da gösterilen iki boyutlu ortaklaĢım bağı
modelinde eğer VA grubu elementlerinden, örneğin fosfordan, bir katkı atomu, IVA
grubu elementi olan silisyumun bir atomunun yerini alırsa, silisyum kafesindeki
dörtyüzlü ortaklaĢım bağının gerektirdiğinden bir fazla elektron var olacaktır. Artı yüklü
fosfor çekirdeğine gevĢekçe bağlanmıĢ olan bu fazla elektronun bağ enerjisi 27°C‟ta
0.044eV‟tur. Bu enerji, saf silisyumun 1.1eV olan enerji aralığını iletim elektronunun
aĢması için gerekli enerjinin yüzde beĢidir. Diğer bir deyiĢle, fazla elektronu ana
çekirdeğinden ayırarak iletimde etkili olabilecek hale getirmek için sadece 0.044eV‟luk
bir enerji gerekmektedir. Bu fazla elektron bir elektrik alanı etkisiyle iletim için serbest
elektron haline geçer ve geri kalan fosfor atomu iyonlaĢarak artı yüke sahip olur (ġekil
3.3b). P, As, ve Sb gibi grup VA katkı atomları silisyum veya germanyuma katıldığında
elektrik iletimi için kolaylıkla iyonlaĢan elektronlar verirler. VA grubu katkı atomları
silisyum ve germanyum içinde bulunduklarında elektron verdiklerinden verici katkı
atomları adını alırlar. V grubu katkı atomlarını içeren silisyum veya germanyum yarı
16
iletkenlerinde çoğunlukla yük taĢıyıcılar elektronlar olduğundan n-tipi (eksi tip) katkılı
yarı iletkenler diye adlandırılırlar.
ġekil 3.3. n-tipi katkılama, silisyum kafesinin fosfor atomu ile katkılanması (PiĢkin, 2006)
BeĢ değerlikli bir fosfor katkı atomunun (
) dört değerlikli bir silisyum (
)
kafesine katılması, fosfor atomuna zayıfça bağlı beĢinci bir elektronun ortaya çıkmasına
neden olur. Sadece küçük bir miktar enerji (0.044 eV) bu elektronu hareketli ve iletken
hale getirir (ġekil 3.3a). Bir elektrik alanı uygulanması halinde bu fazla elektron iletken
olur ve elektrik devresinin artı ucuna doğru çekilir. Fazla elektronunu kaybeden fosfor
atomu iyonlaĢarak +1 yüküne sahip olur (ġekil 3.3b).
ġekil 3.4. n-tipi katkılı yarı iletkenin enerji kuĢağı çizelgesi (PiĢkin, 2006)
17
ġekil 3.4 silisyum kristali kafesi içindeki P, As, ve Sb gibi VA grubu
elementlerinin fazla elektronlarının verici düzeyini göstermektedir. Verici enerji
düzeyindeki elektronlar uyarılarak iletim kuĢağına geçebilmek için sadece az bir
miktarda enerjiye (ΔE=Ei-Ev) ihtiyaç gösterirler. Verici düzeyindeki fazla elektron
iletim kuĢağına atladığında arkada bir artı hareketsiz iyon kalır.
3.1.2.2. p-tipi katkılı yarı iletkenler
Bor (
) gibi üç değerlikli bir IIIA grubu elementi silisyumun dörtyüzlü
bağının kafesine asal yer olarak girecek olursa bağ yörüngelerinden birisi eksik olacak
ve silisyumun bağ yapısında bir boĢluk meydana gelecektir (ġekil 3.5a). Eğer silisyum
kristaline bir dıĢ alan uygulanacak olursa bir diğer komĢu dörtyüzlü bağından bir
elektron yeterli enerjiye ulaĢarak kendi bağından kurtulacak ve bor atomunun eksik
bağına (boĢluğa) hareket edecektir (ġekil 3.5b). Bor atomuyla iliĢkili boĢluk komĢu bir
silisyum atomunun elektronuyla doldurulduğunda bor atomu iyonlaĢır ve eksi bir (-1)
yüküne sahip olur. Elektronu silisyum atomundan uzaklaĢtırarak bir boĢluk yaratan ve
daha sonra elektronu bor atomuna taĢıyan baĢ enerjisi sadece 0.045 eV değerindedir. Bu
enerji, bir elektronu değerlik kuĢağından iletim kuĢağına taĢımak için gereken
1.1eV‟luk enerjiye göre çok küçüktür. Bir elektrik alanı uygulanması halinde, bor
atomunun iyonlaĢmasıyla yaratılan boĢluk bir artı yük taĢıyıcı gibi davranır ve silisyum
kafesinde eksi uca doğru hareket eder.
ġekil 3.5. p-tipi katkılama, silisyum kafesinin bor atomu ile katkılanması (PiĢkin, 2006)
18
Elektronlardan birisi eksik olduğundan bor-silisyum bağlarında bir boĢluk
oluĢacaktır. Uygulanan bir elektrik alanı altında sadece 0.045eV kadar küçük bir enerji
yandaki bir silisyumdan bir elektronun bu boĢluğu doldurmasına yeterli olacak, -1 yüklü
hareketsiz bir bor iyonu yaratacaktır (ġekil 3.5b). Silisyum kafesinde yaratılan yeni
boĢluk artı yük taĢıyıcı olacak ve elektrik devresinin eksi ucu tarafından çekilecektir.
3.2. Termoelektrik Sistemlerin ÇalıĢma Prensibi
Termoelektrik enerji dönüĢümü ġekil 3.6‟da verilen termoelektrik sistem
içerisindeki termoelementler ile sağlanmaktadır. Termoelementler, p-tipi ve n-tipi iki
malzemenin ucunun birleĢtirici iletken metal plakalarla bağlanmasıyla oluĢturulur.
ġekil 3.6. Termoelektrik sistemin Ģematik olarak gösterimi (Koumuto ve ark., 2006)
Termoelektrik sistemlerin çalıĢma prensibini, sistem içerisindeki ısıl olarak
paralel, elektriksel olarak seri bağlanmıĢ termoelementlerin çalıĢma Ģekli ile
açıklayabiliriz. ġekil 3.7a‟da termoelemente giren ısı, elektronların bir kısmının enerji
düzeylerini arttırır. Elektronlar serbest kaldıkça, malzemede boĢluklar bırakırlar. Bu
Ģekilde elektronlar dıĢ devreden akması suretiyle elektrik enerjisine dönüĢüm sağlanır.
Termoelementlerin üst ve altındaki plakalarda sıcaklık farkı olduğu sürece, elektronlar
ve boĢluklar devamlı yer değiĢtirmeye ve modüle bağlı elektrik motoru da dönmeye
devam eder (Kurosaki ve ark., 2006).
19
ġekil 3.7b‟deki termoelemente elektrik akımı verildiğinde, birinci iletken
plakadan çıkan elektronlar n-tipi malzemeye geçer, pozitif akım ise p-tipi malzemeye
yönelir. Bunun sonucunda elektrik akımının uygulandığı 1. iletken plaka soğur. Ters
yönde bulunan 2. iletken plaka ise gelen elektron ve pozitif akımdan dolayı ısınır. Isınan
2. iletken plakanın sıcaklığı ortam sıcaklığına yakın, soğutulan 1. iletken plakanın
sıcaklığı ise oldukça düĢük değerlere ulaĢmaktadır.
ġekil 3.7. Termoelementin Ģematik gösterimi, (a) enerji üretim modu, (b) soğutma modu
Termoelektrik sistemlerin çalıĢmasında üç temel termoelektrik etki mevcuttur.
Bunlar Seebeck etkisi, Peltier etkisi ve Thompson etkisidir.
3.2.1. Seebeck etkisi
Ġki iletkenin oluĢturduğu bir telin bağlantı noktasına ve diğer ucuna sıcaklık farkı
uygulanırsa sistemde voltaj farkı oluĢur ve bu olaya Seebeck etkisi ya da ısıl çift
(thermocouple) etkisi denir. Seebeck katsayısı bu durumun farklı malzemeler için
miktarını belirler. Seebeck katsayısı malzemenin bir özelliğidir ve her malzeme için
farklı bir Seebeck katsayısı mevcut bulunmaktadır.
Malzemenin bir tarafı ısıtıldığında sıcak tarafta daha çok elektron, Fermi enerji
seviyesini geçebilecek enerjiye sahip olmaktadır. Fermi enerji seviyesini geçen, serbest
20
halde dolaĢabilen yüksek enerjili elektronlar malzemenin içerisinde yayınım
gösterecekler ve net elektron yayınımı sıcak taraftan soğuk tarafa olacak, bu da
malzeme içerisinde yerleĢik bir voltaj farkını doğuracaktır. Uygulanan sıcaklık baĢına
malzemede oluĢan bu voltaj farkı malzemenin Seebeck katsayısını (S) verir.
Elektronların enerjileri, malzemenin Fermi enerji seviyesiyle iliĢkili olduğundan
Seebeck katsayısı her malzeme için farklı değerlere sahiptir.
ġekil 3.8‟de görülen ısıl çift iletkenler iki farklı metalden oluĢmaktadırlar.
Burada sıcaklık ölçen alette ısıl çift A referans olarak kullanılır ve bağıl soğuk sıcaklık
Tc‟de tutulur. Isıl çift B Th sıcaklığını ölçmek için kullanılır. Th, Tc’den daha
yüksektir. Isıl çift B’ye ısı uygulandığında, gerilim
ve
kutuplarında oluĢmaya
baĢlar. Seebeck elektromotor kuvveti olarak bilinen gerilim (Vo) Denklem (3.7)‟deki
gibi ifade edilir.
= α.x.(
)
(3.7)
Burada α, A malzemesinin; x, B malzemesinin Seebeck katsayısıdır. Birimi
V/K‟dir.
Soğuk Ortam
Sıcak Ortam
=
ġekil 3.8. Seebeck etkisinin oluĢumu
Verimli bir termoelektrik etki elde etmek için Seebeck katsayısı mümkün
olduğunca büyük olmalıdır. Yukarıda bahsedilen durum serbest elektron teorisini temel
alarak düĢünülmüĢtür, fakat gerçekte her malzeme serbest elektron teorisine göre
davranmaz. Bazı malzemelerde elektron yayınımının yönü soğuk bölgeden sıcak
bölgeye doğru yönlendirebilir. Bu durumda Seebeck katsayıları negatif olmaktadır.
Seebeck
etkisi,
aralarında
bağlantı
kurulan
malzemeler
farklı
ise
gözlemlenebilmekte, fakat bağlantı oluĢturulan malzeme aynı ise oluĢan iç voltaj farkı
21
da aynı olacağından bir birini iptal etmektedir. Farklı malzemeler kullanıldığında her
malzemenin içerisinde oluĢan voltaj farkının farkları kadar bir değerin oluĢtuğu
gözlenebilmektedir.
3.2.2. Peltier etkisi
Peltier etkisi, Seebeck etkisinin tersi olarak tanımlanabilir. Farklı iki iletkenden
yapılmıĢ bir devreye akım uygulandığında iletkenlerin bağlı olduğu noktalar ısınır veya
soğur. Peltier etkisi, uygulanan akımda ne kadar ısıtma ya da soğutma elde edildiğinin
bir ölçüsü olarak düĢünülebilir. Akım uygulandığında bir bağlantıdan diğer bağlantıya
elektronlar transfer olmakta ve bu elektronlar sahip oldukları enerjiyi bir bağlantıdan
diğerine taĢımaktadırlar. Elektronların ayrıldığı bağlantı soğumakta, elektronların gittiği
bağlantı ise ısınmaktadır.
ġekil 3.9‟da gerilim
,
ve
kutuplarına uygulanırsa elektriksel akım (I),
özdirenci (ρ) olan çemberde dolaĢmaya baĢlar. Bu akımın akıĢı sonucunda soğutma
), ısının emildiği ısıl çift bağlantısı A’da; ısıtma etkisi (
etkisi (
), ısının dıĢarıya
atıldığı bağlantı B‟de oluĢur. Bu etki, elektrik akım doğrultusu değiĢtirildiğinde ısı akıĢ
doğrultusuna doğru çevrilebilir.
veya
=ρ.I
(3.8)
Peltier katsayısı sıcaklığa bağlı, Seebeck katsayısı ise sabit bir sayıdır.
ġekil 3.9. Peltier etkisinin oluĢumu
22
3.2.3. Thompson etkisi
Thompson, Seebeck gerilimleri arasındaki çeliĢkileri çözmeye çalıĢmıĢtır.
Termoelektrik gerilimleri ölçmüĢ, termodinamik kanunlarına uyan tersinir sistemi
bulmaya çalıĢmıĢtır. Thomson etkisi, akım taĢıyan bir iletkenin uçları arasında sıcaklık
farkı varsa akım yönüne göre, joule ısısına ilave olarak, Thomson ısısının açığa çıkması
Ģeklinde açıklanabilir. Thomson ısısı akım Ģiddeti, sıcaklık farkı ve zaman ile doğru
orantılıdır (Rowe ve Bhandari, 1983). Ortaya çıkan Thomson ısısı Denklem (3.9)
kullanılarak hesaplanır.
= ι.I.ΔT
(3.9)
: Thomson ısısı (W),
ΔT: Ġletkenin uçları arasındaki sıcaklık farkı (°C),
I : Ġletken üzerinden geçen akım Ģiddeti (A),
ι : Thomson katsayısı (V/°C)
3.3.
Termoelektrik Malzemeler
Bir termoelektrik malzeme her iki termal ve elektrik etkileri içine alan bir devre
üzerinde, ısı enerjisini elektrik enerjisine veya elektrik enerjisini ısıya dönüĢtüren
modüllerdir.
Termoelektrik malzemeler katı halde bulunmakta olup güvenilir, hafif, küçük,
sessiz ve ucuzdurlar. Bu gibi özelliklerinden dolayı oldukça avantajlıdırlar (Adams,
2001).
Termoelektrik sistemler bir doğru akım (DC-Direct Current) güç kaynağı
tarafından 200.000 saat aralıksız çalıĢtırılabilen sistemlerdir. Termoelektrik malzemeler
genelde sıcaklık ölçümü için veya elektriksel güç üretimi için kullanılırlar (Adams,
2001).
Onlarca termoelement, termal olarak paralel, elektriksel olarak seri bağlanarak
farklı amaçlar için çeĢitli büyüklüklerde termoelektrik modüller elde edilebilmektedir.
Termoelektrik modüller, hareketli parçası olmayan küçük birer ısı pompasıdırlar.
Termoelektrik modüller genelde alan sınırlamasının mevcut olduğu, güvenilirliğin
23
önemli olduğu ve zararlı soğutucu gazların kullanılmasının istenmediği durumlarda
tercih edilirler (Yavuz ve ark., 2006).
Termoelektrik cihazlarda ısıyı malzemenin bir tarafından diğer tarafına iletebilen
taĢıyıcı yük akıĢı mevcuttur. Malzemelerde ısı akıĢının akıma oranı, Peltier etkisi (P)
olarak bilinir. Peltier etkisi ile Seebeck etkisi (S) yakından iliĢkilidir. Seebeck ve Peltier
etkileri arasında kurulan iliĢki Thompson etkisini (T) ortaya çıkarmıĢtır. Bu üç etki
birbirine Denklem (3.10)‟da görülen basit bir eĢitlik ile bağlıdır.
S=P/T
(3.10)
Isı, katıya uygulandığı zaman, ters yöndeki elektrik alanla birleĢir ve Seebeck
etkisi oluĢur. Uygulanan sıcaklık baĢına ortaya çıkan gerilim, Seebeck etkisi olarak
tanımlanır. Birimi, birim derecede volt (V/°C), birim derecede mikrovolt (µV/°C) veya
literatürde en çok kullanılan haliyle birim kelvinde mikrovolt (µV/K) cinsindendir.
Metal ısıl çiftler birim sıcaklık baĢına onlarca mikrovolt üretirler. Son zamanlarda
yüzlerce volt üretebilen ve kullanılabilir, elektrik güç oluĢturabilen malzemelerin
geliĢimi ile bu alandaki geliĢmeler büyük bir hız kazanmıĢtır.
Termoelektrik malzemelerde yüksek verimliliğe ulaĢabilmek için, malzemenin
her iki ucu arasında yüksek sıcaklık farkı sağlamak amacıyla gerekli olan düĢük ısıl
iletkenliğe; malzemenin iç direnci azaltmak için gerekli olan yüksek elektriksel
iletkenliğe ve yüksek voltaj elde etmek için gerekli olan yüksek Seebeck katsayısına
ihtiyaç vardır.
Metaller düĢük Seebeck katsayıları nedeniyle yetersiz termoelektrik malzemeler
olarak bilinmektedirler. Çünkü metallerin ısıl iletkenliklerinin artmasıyla elektriksel
iletkenlikleri de artar. En iyi termoelektrik malzemeler metaller ve yalıtkanlar arasında
olanlardır. Yarı iletken malzemelerin elektriksel özellikleri sıcaklıkla değiĢebilmektedir.
Yarı iletkenler, her yarı iletken için çeĢitlilik gösteren sıcaklık aralıklarında
termoelektriksel malzeme olarak görev yaparlar (Bansal ve Martin, 2000).
Bir malzemenin termoelektrik uygulamalar için uygun materyal olup olmadığını,
baĢarım ölçütü (figure of merit) olan ZT parametresi belirler. Termoelektrik malzemeyi
karakterize eden ZT parametresi; ölçülebilir nicelikler olan elektriksel iletkenliğe (ζ),
Seebeck katsayısına (S) ve ısıl iletkenliğe (k) bağlıdır. ZT parametresi Denklem (3.11)
kullanılarak hesaplanır. Burada T, ölçümün yapıldığı Kelvin cinsinden sıcaklıktır.
24
T
(3.11)
Yukarıda verilen bağıntıdan termoelektrik olarak yüksek verime sahip bir
termoelektrik numunenin, yüksek Seebeck katsayısı ile elektriksel iletkenliğe ve düĢük
ısıl iletkenliğe sahip olması gerektiği anlaĢılmaktadır. Isıl iletkenlik değerini
düĢürmenin çeĢitli yöntemleri mevcuttur, bunlardan bazıları; baĢka bir element katkısı
yapmak, yer değiĢimli katı çözelti oluĢumu, amorfizasyon, nanogözenek ve ikinci faz
uygulamasıdır (Koumoto ve ark., 2006). Elektriksel iletkenliği artırmak için ise
malzemeyi nanoboyuta indirgemek, elektriksel iletkenliği arttırıcı bir element katkısı
yapmak ve uygun kafes yapısının oluĢumunu sağlamak en önemli hususlar olarak
verilebilir. Kafes yapısında boĢluk ne kadar az ise ve belirli bir atoma temas eden
atomların sayısı, yani koordinasyon sayısı, ne kadar fazla ise elektrik iletimi o kadar iyi
olacaktır. YMK kefesin birim hücresinde toplam dört adet atom bulunmaktadır. HMK
kafesinin birim hücresinde ise bu sayı ikidir. Koordinasyon sayısı, atomların nasıl sıkı
ve yoğun bir Ģekilde paketlendiğini göstermektedir. HMK yapının koordinasyon sayısı
sekizken, YMK yapının koordinasyon sayısı 12‟dir. Atomik Dolgu Faktörü (ADF) de
bize birim hücredeki doluluk oranını gösterir. ADF, YMK yapılar için 0.74; HMK
yapılar için ise 0.68‟dir. Buraya kadar anlatılanlardan birim hacimdeki doluluk oranın
ve diğer atomlarla temas halinde bulunan atom sayısının daha fazla olduğu yapının,
YMK yapı olduğu anlaĢılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı YMK yapılarda elektrik
iletiminin daha iyi olduğu söylenebilir.
Bilinen termoelektrik malzemeler iĢlem sıcaklık sınırlarına bağlı olarak üç kısma
ayrılırlar.
ve alaĢımları en yüksek baĢarım ölçütüne sahip olarak
bilinmektedirler ve genellikle soğutma sistemlerinde kullanılmaktadırlar.
,
soğutucu cihazlarda en çok kullanılan yarı iletken malzemedir. PbTe, Bi-Sb‟den sonra
en yaygın kullanılan malzeme olarak güç üreticisinde kullanılır. Ancak soğutucu
aletlerdeki
kadar etkili değildir (Anonim, 2012). Bu malzemelere ek olarak
ġekil 3.10‟da bazı metal bazlı malzemeler için ZT‟nin sıcaklık ile değiĢimi
gösterilmektedir.
25
ġekil 3.10. Bazı metal bazlı malzemeler için baĢarım ölçütünün sıcaklık ile değiĢimi (Ohta ve ark., 2008)
Oksit malzemeler, toksik etkilerinin olmaması, termal stabiliteleri, yüksek
oksitlenme dirençleri, kolay üretilebilir olmaları, düĢük maiyetleri vb. gibi birçok
avantajlarından dolayı termoelektrik uygulamalar için gelecek vaat etmektedir
(Koumoto ve ark., 2006). Son zamanlarda oksit termoelektrik malzemelere yönelik
çalıĢmalarda artıĢ gözlemlenmektedir.
Termoelektrik
konusu
1950‟lerden
sonra,
termoelektrik
malzemelerin
davranıĢlarının anlaĢılmasından ve yüksek derecede katkılanmıĢ yarı iletkenlerin iyi
termoelektrik özellikler göstermesinin keĢfinden sonra hızlı bir geliĢim sürecine
girmiĢtir.
Termoelektrik endüstrisinin ilk ürünlerinden biri
1990
arasında
“ZT”
değerini
artırmaya
yönelik
malzemesidir. 1960çalıĢmalarda
en
fazla
alaĢımları üzerinde durulmuĢtur. Günümüzde, değiĢik
uygulamalarda kullanılan birçok farklı malzeme grubu vardır.
Daha önce de belirtildiği gibi verimliliği artırmak için elektriksel iletkenliği
artırmak, termal iletkenliği düĢürmek gereklidir. Normal 3 boyutlu düzlem ve
sistemlerde genellikle bu iki özellik beraber davranmakta, beraber azalmakta veya
artmaktadır. Tek düzleme ve nano mertebelerine inerek bu özellikleri birbirinden
bağımsız hale getirmeye yönelik çalıĢmalar son yıllarda sıklaĢmıĢtır. Bu alanda en çok
gelecek vadeden çözüm nano kompozit üretimidir. Nano kompozit üretimiyle hem
termal iletkenliği düĢürmek hem de elektriksel iletkenliği artırmak mümkün
olabilmektedir. ġekil 3.11‟de silisyumun ısıl iletkenliğin, parçacık boyutuyla değiĢimine
26
ait grafik görülmektedir (Dresselhau ve ark., 2005). Buna göre parçacık boyutunun
azalması ile ısıl iletkenlikte de belirgin bir düĢüĢ gözlemlenmektedir.
ġekil 3.11. Si-Ge nanokompoziti içerisindeki Si‟nin hacimsel fraksiyonu ve parçacık boyutu ile
Si-Ge nanokompozitinin ısıl iletkenliği arasındaki iliĢki (Dresselhaus ve ark., 2005)
3.4.
Termoelektrik Malzemelerin Uygulama Alanları
Termoelektrik malzemeler çok farklı alanlarda karĢımıza çıkmaktadırlar.
Termoelektrik malzemelerin hareketli parçası olmaması, küçük boyutlarda ve hafif
olmaları; soğutma, ısıtma ve elektrik gücü üretme yeteneği nedeniyle genelde askeri
birimlerde, sağlık sektöründe, endüstride, bilimsel alanlarda, elektro-optikte ve
iletiĢimde kullanılmaktadırlar.
Termoelektrik malzemelerin ayrıca, güç elemanları, lazer diyotu (veri
anahtarlama, tarayıcılar, ataletsel güdüm sistemleri), siyah cisim referansı, lazer
kolimatörler, kameralar (askeri/uzay), foto-yükselteçler, vidikon tüpleri, kalorimetre,
ısıl Ģartlandırma odaları, nem gidericiler, yoğuĢma tipi nemölçerler, kalibrasyon
banyoları, elektroforez hücresi soğutma, ısı bataryası (termo-pil), DNA ve kan tahlil
cihazları, tıbbi tanı cihazları, taĢınabilir mini buzdolapları, bardak soğutucular, daldırma
ve karıĢtırma tipi soğutucular, cihaz içi iklimlendirme gibi kullanım alanları da
mevcuttur (Bulut, 2005).
Termoelektrik modüllerin diğer bazı kullanım yerlerine; kara kutu soğutma,
kızılötesi detektörleri, osmometreler, çiğ noktası higrometreleri, çevre analizleri, ıslak
27
proses sıcaklık kontrolörleri, ısıl yoğunluk ölçümleri, devinimli soğutucular, hassas ısıl
karakterizasyonu,
tüp
soğutucular,
hassas
devre
soğutucuları,
elektro
hücre
soğutucuları, elektronik soğutucular, silah dürbünleri, yarı iletken hassas miller,
parametrik büyütücüler ve kısa dalga amplikatörler örnek olarak verilebilir (Derun,
2005).
Yukarıda belirtilen termoelektrik malzemelerin kullanım alanları içerisinde
termoelektrik malzemelerin en çok kullanıldığı sistemler termoelektrik jeneratörler ve
termoelektrik soğutuculardır. Bu yüzden bu iki kullanım alanı aĢağıda daha ayrıntılı bir
Ģekilde incelenmiĢtir.
3.4.1. Termoelektrik jeneratörler
Termoelektrik Jeneratörler (TEJ) termoelektrik malzemenin p-tipi ve n-tipi
parçalarından oluĢurlar. Bu parçalar sıcaklık farkı ile elektriksel akım oluĢtururlar ve
elektriksel olarak seri ve ısısal olarak paralel bağlanmıĢlardır. p ve n-tipi yarı
iletkenlerin bir araya getirilmesiyle voltaj ve dolayısıyla elektriksel güç oluĢur. Yüksek
ısıl gücün yanı sıra yüksek elektriksel verim, enerji dönüĢümü ve düĢük ısıl iletkenlik
gereklidir.
GüneĢten uzağa uydu gönderirken fotovoltaik hücrelerin kullanımı imkansızdır.
Bu kadar uzaklıkta gerekli gücü oluĢturmak için yeterli solar enerji yoktur. Bu nedenle
NASA uzak gezegenlere insansız uzay roketi gönderirken radyo izotop termoelektrik
jeneratörler kullanmaktadır.
Termoelektrik jeneratörler atık ısı kaynaklarından akım üretmek için
kullanılırlar. Örneğin, bazı firmaların ürettiği saatler vücut ısısını kullanarak kendi
enerjisini sağlayabilmekte ve pil ihtiyacı duymamaktadır. Termoelektrik jeneratörler,
çevreye zarar verecek kirletici madde üretmemesi, jeoısıl enerji gibi düĢük sıcaklıklar
kullanması ve elektrik üretimi esnasında kayıpların olmaması gibi özelliklere de
sahiptir.
3.4.2. Termoelektrik soğutucular
Termoelektrik soğutucular, en az çevre sıcaklığında soğutma, sıcaklık döngüsü
ve sıcaklık kararlılığı gerektiren aletlerde katı fazda ısı pompaları olarak kullanılırlar.
Ġki elektriksel yalıtkan olarak kullanılan, ısıl iletken seramik levhaların arasına konulan,
28
elektriksel olarak bağlanmıĢ metal bağlayıcı Ģeritlerden oluĢan, dikdörtgen prizması
Ģeklinde n ve p-tipi yarı iletken termoelementlerden oluĢan, modül ġekil 3.12‟de
gösterilmiĢtir. Elektrik akımı modül boyunca geçerken ısı, modülün bir yüzünden
absorbe edilir ve buzdolabı gibi çalıĢan aletlerde karĢı yüze gönderilir. Aletin verimi
genelde Carnot veriminin yüzdesi olarak verilir. Günümüzde kullanılan termoelektrik
aletler yaklaĢık %10 Carnot verimliliği ile çalıĢırlar.
-
+
ġekil 3.12. Termoelektrik soğutma ünitesinin Ģematik gösterimi
Termoelektrik
soğutucular/buzdolapları,
küçük
boyutları,
yüksek
güvenilirlikleri, geniĢ çalıĢma sıcaklığı sınırları, düĢük güç ihtiyacı ve hiçbir soğutucu
veya sıvı gazın kullanılmaması gibi avantajları nedeniyle tercih edilmektedir. Bunun
yanında kızıl ötesi dedektörler, düĢük frekans yükseltici ve bilgisayar çipleri gibi ısıya
duyarlı elektronik aygıtlara noktasal soğutma sağlarlar. Ayrıca dijital kameralarda bazı
çift yüklü aletli dedektörleri soğutmak amacıyla termoelektrik etkileri kullanırlar.
Termoelektrik modüllerin kullanımı genelde iyi bir çözüm olup ısının idare
edilmesi gereken sistemlerde ise tek çözüm yolu olarak bilinmektedir. Her yönüyle
hiçbir soğutma sistemi ideal değilken, termoelektrik soğutucular alternatif teknoloji
olarak büyük avantajlara sahiptirler.
3.5.
Termoelektrik Malzemelerin Avantajları
Termoelektrik
malzemelerin
en
önemli
avantajlarını
aĢağıdaki
gibi
sıralayabiliriz.
• Hareket eden parçalarının bulunmaması: Termoelektrik sistemlerin hareketli
parçalarının olmayıĢından dolayı titreĢimleri yoktur ve sessizdirler.
29
• Küçük boyutları ve ağırlığı: Bütün termoelektrik soğutucu sistemleri diğer
benzer mekanik sistemlere göre çok daha küçük ve daha hafiftir. Buna ek olarak,
standartlarının çeĢitliliği, özel boyut seçenekleri ve konfigürasyonları tam olarak ihtiyaç
duyulan aletin elde edilmesini sağlar (Derun, 2005).
• Aynı modülle ısıtma ya da soğutma yapılabilmesi: Termoelektrik modüller
aynı modülle hem ısıtma hem soğutma yapabilmeleri, çevreye zararsız olmaları, kontrol
edebilme kolaylığı vb. özelliklere sahiptirler (Atik, 2009).
• Kesin sıcaklık kontrolü: Termoelektrik soğutucular +/- 0.1°C‟den daha iyi
kontrol sıcaklıklarına sahiptirler (Derun, 2005).
• Yüksek güvenilirlik: Termoelektrik modüller bir DC güç kaynağı tarafından
çalıĢtırılabilen; küçük, güçlü, ses yapmayan elementlerdir. 200.000 saat aralıksız
çalıĢabilmektedirler.
• Sessiz çalıĢma: Mekanik soğutucu sistemlerine göre termoelektrik modüller
hiçbir
elektriksel
ses
üretmez
ve
duyarlı
elektronik
sensörler
bağlanılarak
kullanılabilirler (Derun, 2005).
• Nokta soğutma: Termoelektrik soğutucularla sadece belli bir parçayı veya alanı
soğutmak mümkündür. Böylece geri kalan, ihtiyaç olmayan kısımlar soğutulmamıĢ olur
(Derun, 2005).
• Elektriksel güç üretebilme yeteneği: Termoelektrik soğutucuların yüzeyine
diferansiyel sıcaklık uygulayarak bir miktar DC güç elde etmek mümkündür (Derun,
2005).
• Çevreye duyarlılığı: Termoelektrik sistemler, hareketli parçası olmadan ve
karbondioksit gazı, radyoaktif madde veya diğer salınımlar üretmeden ısı enerjisini
elektrik enerjisine direkt olarak dönüĢtürebilen sistemlerdir (Funahashi ve Matsubara,
2001).
30
4. ELEKTRO-EĞĠRME
Elektro-eğirme yöntemi, polimerler, kompozitler ve seramikler gibi çok çeĢitli
materyallerden, çok ince lifler oluĢturmak için kullanılan basit ve etkili bir teknik olup,
elektriksel olarak yüklenmiĢ sıvı polimerlerin bir toplayıcı üzerinde sürekli lif Ģeklinde
konumlanması esasına dayanmaktadır.
1934 yılında Formhals tarafından, elektrostatik kuvvetler kullanmak suretiyle
polimerlerden filament lif üretilmesi iĢleminin patenti alınmıĢ ve kullanılan bu yöntem
“Electrospinning” olarak tanımlanmıĢtır (Süpüren ve ark., 2007b). Dilimize ise bu
yöntem, elektro-eğirme, elektroçekim ve elektroüretim adları ile girmiĢtir.
Patent literatüründe ilk örnekleri 20. Yüzyılın baĢlarında görülen ancak, özellikle
90‟lı yılların ortalarından sonra akademik çevrelerin oldukça ilgisini çeken elektroeğirme yöntemi, yeniden ortaya çıkmıĢ eski bir teknolojidir (Andrady, 2008; Chronakis,
2005).
Elektro-eğirme yöntemi, 1600‟lerde William Gilbert‟in manyetizma üzerine
çalıĢmalarını sürdürürken rastlantısal bir Ģekilde elektro-manyetizmanın sıvılar üzerine
etkisini gözlemlemesi sırasında ortaya çıkmıĢtır. Bu tarih elektro-eğirme yönteminin
baĢlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Lord Rayleigh 1822 yılında, elektrik yüküne sahip damlaların elektro-eğirme
iĢlemi sırasında gösterdiği düzensiz hareketler üzerine çalıĢma yapmıĢtır (Chun, 2005).
Rayleigh, yalıtılmıĢ bir yüklü damlacığın kararlılığı üzerine teorik bir çalıĢma yapmıĢ
olup yükün, kararlılığı sağlayan yüzey geriliminin üstünde bir değere ulaĢtığında
damlacığın kararsız hale geldiğini ve parçalanmanın gerçekleĢtiğini belirtmiĢtir (Yarin
ve ark., 2001).
Rayleigh, yapmıĢ olduğu çalıĢmaların sonucunda damla üzerine etkiyen iki
kuvvetin var olduğunu tespit etmiĢtir. Bu kuvvetlerden biri damlayı koparmaya çalıĢan
elektrik kuvveti, diğeri ise elektrik kuvvetine tam zıt yönde yüzey gerilimi kuvvetidir.
Elektrik kuvvetinin yüzey gerilimi kuvvetini yendiği anda damla ince jetlere ayrılmakta
ve akmaya baĢlamaktadır (Chun, 2005; Sanders, 2005; Reneker ve ark., 2000).
Rayleigh, aynı zamanda damlanın düze ucundan çıkması için gerekli maksimum
yükü de hesaplamıĢ ve bu olay için kritik nokta denklemi ise Denklem 4.1‟de
verilmiĢtir.
(4.1)
31
Burada; q, damla üzerindeki yük;
, serbest uzayın iletkenlik sabiti;
damlanın
yüzey gerilimi; a, damlanın çapıdır.
1914 yılında Zeleny, damla ucundaki elektrik yük yoğunluğunu basınçlı sıvı
kolonunun yüksekliğini dikkate alarak tespit etmiĢtir. Ayrıca, Zeleny damla ucunda
meydana gelen deformasyonları ve damladan jete geçiĢ durumunu incelemiĢ olup Lord
Rayleigh ile aynı sonuçları elde etmiĢtir (Chun, 2005).
1917 yılında ise Zeleny, ilk defa elektriklenmiĢ sıvı yüzeylerinin hızlı elektrohidrodinamik çarpmasını gözlemlemiĢtir. Gözleminin sonucunda oluĢan spreyin;
çözücünün yapısının, yüksek voltajın ve borunun ucundaki sıvı basıncının bir
fonksiyonu olduğunu tespit etmiĢtir (Marginean ve ark, 2004; Kozanoğlu, 2006).
Gladding, daha istikrarlı bir üretim yapabilmek amacıyla, liflerin toplanması
için, sürekli bir konveyör bant ile elektro-eğirme yöntemini kullanarak, yeni bir sistem
geliĢtirmiĢtir (Chun, 2005).
Vonnegut ve Neubauer 1952 yılında, çapları yaklaĢık 0,1 mm olan elektrik yüklü
damlalar elde etmeyi baĢarmıĢlardır (Kozanoğlu, 2006).
1960‟lı yıllarda Taylor tarafından yapılan çalıĢmalarda, elektriklenmiĢ sıvıların
temel teorik prensipleri açıklanmıĢtır (Hohman ve ark., 2001). Bu çalıĢmalardan bir
tanesinde, iki sıvı arasındaki koni ara yüzün, elektrik alan içerisinde dengede olduğu
gösterilmiĢtir (Kataphınan, 2004). Elektrik alan etkisi altında sıvı yüzeyi yüklenir ve
karĢılıklı yüklerin birbirlerini itmesi ile dıĢ bir kuvvet oluĢur. EĢik değerini geçtikten
sonra elektrostatik kuvvetle, sıvı damlacığı bir koni Ģeklini alır ve fazla yükler koninin
ucunda oluĢan yüklenmiĢ jetten dıĢarı çıkar. Taylor, elektriksel kuvvetin yüzey
gerilimine eĢit olduğu bu kritik noktada koni oluĢtuğunu ve bu koninin yarım açısının
49.3º olduğunu belirtmiĢtir. (Rangkupan, 2002). Taylor‟ın deney düzeneği ġekil 4.1‟de
verilmiĢtir.
32
ġekil 4.1. Taylor‟ın deney düzeneği
Taylor tarafından geliĢtirilen teoride, bir elektrik alan içindeki viskoz damladan
ince liflerin oluĢması, elektriksel kuvvetler tarafından yüklenen sıvı yüzeyindeki
maksimum karasızlıktan dolayı gerçekleĢtiği açıklanmıĢtır (Mohan, 2002). Yüksek
voltajlarda küresel bir damla oluĢmakta ve kritik noktada viskoz damlanın yarı küresel
Ģekli bozularak jet oluĢumundan önce koni Ģeklini almaktadır (ġekil 4.2). Koni ucundan
taban çizgisi arasında a ≈ 50° yarı dikey açı vardır (ġekil 4.3). Elektriksel kuvvetlerin
etkisi altında, viskoz akıĢkanın yüzey kıvrımlığı değiĢir. Bu sırada yüzey gerilimi
elektriksel kuvvetlere karĢı koyan tek kuvvettir (Kozanoğlu, 2006).
ġekil 4.2. Taylor konisinin Ģematik gösterimi
33
1969 yılında Taylor tarafından maksimum kararsızlık halindeki kritik voltaj ( )
değerini hesaplamak için Denklem 4.2‟deki formül oluĢturulmuĢtur.
⁄
⁄
(4.2)
Burada; H, elektrotlar arası mesafe (cm); R, kılcal borunun yarıçapı (cm); L,
kılcal borunun uzunluğu (cm) ve T, yüzey gerilimi (dyne/cm) dir.
Sıvı Damlası
ġekil 4.3. Taylor konisinde oluĢan yarı konik açısı
Hendricks ve Schneider iletken bir damlacık için, yüzey gerilimi ve elektrik
kuvvetin etkisindeki denge durumunu hesaplamıĢ olup; kritik voltaj değeri için
Denklem 4.3‟deki formülü geliĢtirmiĢlerdir (Chun, 2005). Elde edilen sonuçlar
Taylor‟un hesapları ile örtüĢmektedirler.
√
(4.3)
1966 yılında Simons, elektro-eğirme için yeni bir sistem geliĢtirmiĢ ve patentini
almıĢtır. Bu deneyde kullanılan iki elektrottan pozitif yüklü olan, çözeltinin içine
koyulurken diğeri de toplayıcı plakaya bağlanmıĢtır. Elde edilen sonuçlara göre; düĢük
viskoziteli çözeltilerden daha kısa ve ince liflerin üretildiği, daha yüksek viskoziteye
sahip çözeltilerden daha sürekli liflerin üretildiği tespit edilmiĢtir (Huang ve ark., 2003).
1971 yılında Baumgarten, elektro-eğirme yöntemiyle akrilik polimerinden 0.051.1 μm çaplarında, sürekli bir Ģekilde, lifler üreten bir cihaz geliĢtirmiĢtir.
Dimetilformamid içerisinde çözülmüĢ poliakrilonitril polimeri, elektro-eğirmeye tabi
tutulmuĢ ve çözeltiye 5 – 20 kV arasında gerilim uygulanmıĢtır. Bu deneyde, lif çapı,
çözelti viskozitesi, jet uzunluğu, debi ve ortam gazı arasındaki iliĢkiler incelenmiĢtir.
34
Buna göre lif çapının, çözelti viskozitesiyle ve jet uzunluğu ile doğru orantılı olduğu
anlaĢılmaktadır. Jet uzunluğu ise, jetin oluĢmaya baĢladığı yer olan damla ucu ile
kararsız dalgalanmanın baĢladığı nokta arasındaki mesafe olarak tanımlanabilir. Debinin
lif çapına etkisi ise küçüktür (Kozanoğlu, 2006).
Baumgarten, elektro-eğirme yönteminde jet hızının 275-380 m/sn hızlarına
ulaĢtığını ve bu değerlerin havadaki ses hızına yakın olduğunu belirtmiĢtir (Chun,
2005).
Baumgarten, elektro-eğirme iĢleminde düze ucundan çıkan jetin çapının belli bir
elektrik alan gücünde minimum seviyeye ulaĢtığını ve elektrik alanın artmasıyla jet
çapının da arttığını belirtmiĢtir. Bunun sebebi olarak ise kılcal boru ucundaki polimer
besleme debisinin elektrik alan gücünün artmasıyla arttığı olarak ifade etmiĢtir. Yani
elektrik alanın artması elektrostatik kuvvetleri artırır ve bu da daha küçük çaplı liflerin
oluĢmasına yardımcı olur. Ancak kılcal boru içinden daha fazla malzeme çekilir ve
böylece besleme oranı artmıĢ olur (Wang ve ark., 2005; Kozanoğlu, 2006).
1977 yılında Martin ve ark. elektro-eğirme yöntemiyle organik polimerlerin lif
ağını elde etmiĢlerdir
(Mohan, 2002). KullanmıĢ oldukları malzemeler PTFE
süspansiyonu, poliüretanlar, polivinilalkol, polivinilpirolidon ve polietilenoksitdir.
1982 de Bornat, bir silindir üzerine bir tabaka sarmıĢ ve bu mekanizmayı
elektro-eğirme yönteminde kullanmıĢtır. Bornat 1982 ve 1987 yıllarında birer patent
almıĢtır (Mohan, 2002).
1990‟lı yılların ortalarına doğru Reneker ve arkadaĢlarının elektro-eğirme iĢlemi
üzerine çalıĢmaya baĢlamasıyla birçok araĢtırmacı da bu konu üzerine yoğunlaĢmıĢtır
(Yarin ve ark., 2001; Reneker ve Chun, 1996; Reneker ve ark., 2000). Bu tarihten sonra
elektro-eğirme iĢlemi ile ilgili yayımlanan makaleler ve tezler giderek artıĢ göstermiĢtir.
4.1.
Elektro-eğirme Yönteminin ÇalıĢma Prensibi
Elektro-eğirme yöntemi, kimya, fizik, elektrik ve makine mühendisliği
konularını içine alan bir yöntemdir. Bu bölümde, elektro-eğirme sisteminin temel
bileĢenleri ile sistemin çalıĢması sırasında meydana gelen fiziksel ve kimyasal olaylar
hakkında özet bilgiler verilmiĢtir.
Basit bir elektro-eğirme sitemi ġekil 4.4‟de görülmektedir. Sistem temel olarak
üç ana parçadan oluĢmaktadır; yüksek voltaj güç kaynağı, dozaj pompasına bağlı
kapiler tüp ve metal malzemeden yapılmıĢ bir toplaç.
35
ġekil 4.4. Elektro-eğirme sistemi bileĢenleri
Bu teknikte, polimer uygun bir çözücüde çözülür ve ucunda küçük bir delik
bulunan kapiler tüp (cam bir pipet veya Ģırınga) içine yerleĢtirilir. Daha sonra polimer
çözeltisi ile kapiler tüpün karĢısında bulunan bir toplayıcı levha arasına 50 kV‟a kadar
gerilim uygulanır. Besleyici ünitedeki kapiler tüpün ucunda asılı durumda duran
polimer damlası, yüzey geriliminin uyguladığı kuvvetlerden dolayı, kritik bir voltaj
değerine kadar, küresel bir biçimde bulunur. Uygulanan potansiyel fark bir eĢik
değerine ulaĢtığı anda, elektrostatik kuvvetler yüzey gerilimi kuvvetlerine eĢitlenir. Bu
noktada polimer damlası Ģekil değiĢtirerek koni biçimini alır. Bu koniye Taylor konisi
denir. ġekil 4.5‟de polimer damlasının artan voltaj etkisiyle yarı küresel damladan (a),
Taylor konisine geçiĢi (b,c), Taylor konisindeki Ģekli (d) ve Taylor konisinden bir jet
halinde çıkıĢı verilmiĢtir. Taylor‟ın koni üzerine yaptığı çalıĢmada, bulduğu kritik voltaj
değerindeki yarı koni açısı 49.3º„dir (Yarin ve ark., 2001). Polimer damlası Taylor
konisi halini aldıktan sonra, voltajda gerçekleĢen ufak bir artıĢla koni ucunda bir jet
oluĢur ve fıĢkırır (e). Jet, toplayıcı levha ile kapiler tüp ucu arasında ilerlerken farklı
yollar izler. Yüklenen jet Taylor konisinden çıktıktan sonra belli bir mesafedeki hareketi
kararlıdır. Daha sonra jette, kullanılan polimer çözeltisi özelliğine ve sistem
değiĢkenlerine bağlı olarak değiĢebilen kararsızlık hali belirir. Üç kararsızlık hali
mevcut olup, jet, bu kararsızlık hallerinden sadece birini gösterebileceği gibi üç
kararsızlık halini de birlikte gösterebilir. Bu kararsızlık halleri; klasik Rayleigh
36
karasızlığı, Eksenel simetrik elektrik alan akımlanması, Whipping karasızlığı olarak
Shin ve ark. (2001) tarafından açıklanmıĢtır.
ġekil 4.5. Artan voltaj ile kılcal boru ucundaki damlanın Ģeklinde meydana gelen değiĢiklik,
(a) θ=110°, (b) θ=107°, (c) θ=104°, (d) θ=100°‟deki damlanın Ģekli, (e) jetin fıĢkırması, (f) jetin sürekli
hale gelmesi (Larrondo ve Manley, 1981)
Elektro-eğirme yönteminde en çok görülen kararsızlık hali Whipping kararsızlığı
olup bunun nedeni, jet yüzeyindeki yüklerin karĢılıklı olarak birbirlerini itmesi ile
meydana gelen ve yüklerin bir arada bulunamamalarından dolayı jette merkezden radyal
bir Ģekilde tork oluĢmasıdır. Jet toplayıcı plakaya yaklaĢtığında ise ana jetten ayrılan
küçük jetler meydana gelir. Bu küçük jetlerin oluĢmasının nedeni ise radyal yüklerin
birbirini itmesi sonucu ana jetten ayrılması olarak izah edilmiĢtir (Shin ve ark., 2001;
Kozanoğlu, 2006). Jet yeterince inceldiğinde ve viskoelastik kuvvetler yeterince
sönümlendiğinde yeni Whipping karasızlıkları oluĢur. Bu karasızlık haline ikinci
Whipping karasızlığı denir. Bu olay ġekil 4.6‟da gösterilmiĢtir.
37
ġekil 4.6. Elektro-eğirmede Whipping kararsızlığı
Elektro-eğirme iĢlemini ilgilendiren iki kuvvet dengesi mevcuttur. Birincisi
prosesin sürdürülmesi için gerekli olan kuvvet sistemi, ikincisi ise iĢlemin önünde engel
teĢkil eden kuvvet sistemidir. Ġlk kuvvet sistemi, damlanın kararlılığını bozarak
damlanın deformasyona uğrayıp, damladan ince bir jet oluĢmasına yardım eder. Ġkinci
kuvvet sistemi ise sıvının uzayıp akmasına engel olarak damlayı sabitleme eğilimine
sürükler. Elektrik alan etkisi altındaki parçacığa beĢ farklı kuvvet etki etmektedir
(Kozanoğlu, 2006):
1. DıĢ elektrik alan içindeki elektrik kuvveti ( ): Bu kuvvet plakadan gelen
yüklerden etkilenen her bir boncuğa etki eden kuvvettir. Polimer jeti toplayıcıya
doğru F kuvveti ile hareket ettirilir. Elektro-eğirme iĢlemini sürdüren de bu
kuvvettir.
2. A parçacığından gelen Coulomb itme kuvveti ( ): Bu kuvvet A
parçacığından B ye etki eden Coulomb itme kuvvetidir. Bu kuvvet parçacıkların
birbirini itmesini sağlayarak jetin uzamasını sağlar ve elektro-eğirme
iĢlemindeki diğer ana kuvvettir.
38
3. Yüzey gerilimi kuvveti (
): Bu kuvvet damlayı ve jeti sabitlemek isteyen
kuvvet olup jetin uzamasını engeller.
4. Viskoelastik kuvvet (
): Bu kuvvet polimer jetinin uzamasına ve akmasına
engel olur.
5. Yerçekimi kuvveti (Fg)
Sonuçta parçacığa etki eden toplam kuvvet;
(4.4)
Whipping olayı gözle görülmeyecek kadar hızlı gerçekleĢtiği için yüksek hızlı
fotoğraflama tekniğini kullanmadan görülmesi pek mümkün değildir. ġekil 4.7‟de aynı
olayın hem 25 fps hem de 4000 fps‟de çekilmiĢ fotoğrafları gösterilmiĢ olup, fark
açıkça ortaya çıkmıĢtır (Kozanoğlu, 2006).
ġekil 4.7. Whipping olayının yüksek hızlı kamera görüntüleri, (a) 25 fps, (b) 4000 fps
Nanolifin azalan çapı, özgül yüzey alanı doğrultusunda büyük artıĢlara neden
olmaktadır. Konvansiyonel sistemlerle üretilen ürünlerde 1 g‟dan 1 m² alan elde
edilirken, artık 1 g polimerden 600 m² alan oluĢturmak mümkün hale gelmiĢtir. ġekil
4.8‟de nanoliflerle konvansiyonel yollarla yapılan ürünlerin çap-yüzey alan iliĢkileri
verilmiĢtir (Ko, 2004).
39
Lif çapı (mikrometre)
ġekil 4.8. Lif çapının yüzey alana etkisi
Toplayıcı levhaya toplanan nanoliflerin karekterizasyonları ve morfolojileri
SEM kullanılarak incelenmektedir.
4.2.
Elektro-eğirme Yöntemine Etki Eden Parametreler
Elektro-eğirme yöntemine etki eden parametreler, sistem ve malzeme
parametreleri olarak gruplandırılabilir. Bu iki parametreye çevresel değiĢkenleri (çözelti
sıcaklığı, çevre sıcaklığı, nem, v.b.) de ilave edebiliriz.
1. Malzeme parametreleri
a. Moleküler ağırlık
b. Polimerin yapısı
c. Çözelti özellikleri
c1. Viskozite
c2. Elektriksel Ġletkenlik
c3. Yüzey gerilimi
c5. pH
2. Sistem parametreleri
a. Uygulanan voltaj
b. Kılcal boru içindeki hidrostatik basınç
c. Debi
40
d. Toplama plakası ile düze arasındaki mesafe
e. Toplama plakasının hareketliliği
Moleküler ağırlık ile elektriksel özelliklerin viskozite, yüzey gerilimi, elektriksel
iletkenlik ve dielektrik kuvveti üzerinde önemli bir etkisi vardır. Yapılan çalıĢmalarda,
çok düĢük moleküler ağırlıktaki polimer çözeltilerin liften çok boncuklanma eğiliminde
olduğu gözlemlenmiĢtir ve yüksek moleküler ağırlıktaki nanolif çözeltilerinden
ortalama daha geniĢ çaplar elde edilmiĢtir (Deitzel ve ark., 2001; Heikkila ve Harlin,
2008; Megelski ve ark., 2002).
Polimer konsantrasyonu ve çözelti viskozitesi arasındaki iliĢki genellikle
polimer doğasına (yapı ve moleküler ağırlık gibi) ve polimer çözeltinin içerisindeki
moleküller içi etkileĢime (polimer-polimer, polimer-çözücü, çözücü-çözücü, v.b.)
bağlıdır.
%4‟lük konsantrasyonların altında, elektro-eğirme iĢlemi lif ve damlacık
karıĢımı bir yapı üretir. %10‟un üzerindeki konsantrasyonlardaki çözeltilerin ise yüksek
viskozitelerinden dolayı nanolif üretimi için uygun olmadıkları ileri sürülmektedir.
Viskozitesi yüksek çözeltileri Ģırınga ucuna beslemek oldukça zordur. %15‟lik ya da
daha yüksek konsantrasyondaki çözeltilerde damlacık kılcalın ucunda çapı 0.5 mm olan
kalın bir yapıya dönüĢüp titreĢim hareketi yapar. Sonunda yerçekimi nedeniyle
kılcaldan kopup zemin üzerine iner. Bu nedenle, devamlı bir jet eldesi oldukça zordur.
Eğer diğer tüm değiĢkenler sabit tutulursa, lif üretilebilen konsantrasyon aralığı
kullanılan polimer/çözücü sistemi, viskozite ve yüzey gerilimi kuvvetlerine bağlı olarak
iĢlemin üst ve alt sınırını belirleyecektir (Kozanoğlu, 2006).
DüĢük konsantrasyonlarda, oluĢan liflerin düzensiz yapılı oldukları ve lif
boyunca çaplarının değiĢtiği tespit edilmiĢtir. Çok sayıda düzensizlik ve boncuğa
rastlanır. Yüksek konsantrasyonda, lifler düzenli ve silindirik bir morfolojiye sahip ve
ortalama olarak daha geniĢ ve daha uniform bir çapa sahip olurlar. Yüksek
konsantrasyonlarda lifler düz, silindirik ve göreceli olarak daha az boncuk barındıran bir
morfolojiye sahiptir. Aynı zamanda, toplayıcıya kuru bir Ģekilde gelir. Morfolojide
görünen değiĢiklik düĢük yüzey geriliminin ve yüksek konsantrasyonundaki çözücü
içeriğinin bir göstergesi olabilir (Kozanoğlu, 2006).
Konsantrasyonun ve buna bağlı olarak değiĢen viskozitenin, lif oluĢumu ve
morfolojisi ile lif oluĢumu sırasında oluĢan hatalar üzerindeki etkisi oldukça fazladır.
41
% 9 konsantrasyonda PVA sulu çözeltisinin elektro-eğirme yönteminde sürekli
ve stabil bir jet oluĢumu ve toplayıcı plaka üzerinde kısa zamanda yoğun bir lifli yüzey
oluĢumu gözlemlenmiĢtir. PVA oranı arttıkça elektriksel iletkenlik ve yüzey gerilimi
değerlerinin düĢtüğü, viskozite ve pH değerlerinin arttığı gözlemlenmiĢtir (Üstündağ ve
Karaca, 2009).
Yüksek viskoziteli polimer solüsyonları düĢük viskozitelerinin aksine yüksek
visko elektrik kuvvetine sahip olup polimer jetinin iğne ucundan uzamasını sağlar. Daha
az çözücü içerdiği için çabuk katılaĢır ve lif çapında artma gözükür (Jiang ve ark, 2004).
Çözelti iletkenliği, elektro-eğirme yöntemiyle üretilmiĢ lif çapını yüksek oranda
etkileyen bir polimer çözeltisi özelliğidir. Çözeltinin iletkenliği, çözeltinin bir elektrik
akımı taĢıma kabiliyeti olarak tanımlanabilir (Yener ve ark., 2011). Çözelti iletkenliği
fazla olan polimerlerde iyonların fazla olmasından dolayı yük taĢıma kapasitesi artar ve
bu da uygulanan elektrik alan ile daha fazla gerilime sebep olur. Baumgarten jet çapının
çözeltinin iletkenliğinin küp kökünün tersiyle orantılı olduğunu göstermiĢtir (Subbiah
ve ark., 2005).
Elektro-eğirme iĢleminde çözelti kullanıldığı zaman çözeltinin bir pH değeri
vardır ve iĢlem parametreleri içerisinde yer almaktadır. PVA polimerinden elektroeğirme yöntemi ile üretilmiĢ numunelerin pH etkisi altında çaplarını ve morfolojileri
incelenmiĢtir. Burada, %7‟lik PVA çözeltisi kullanılırken pH değerleri, 2.0 ile 12.9
aralığındadır. pH değeri 7.2 iken ortalama lif çapları 290 nm„dir. Elektro-eğirme ile
üretilen PVA nanoliflerin artan pH değerlerinde yani bazik durumda daha düz ve ince
olduğu fakat çözeltinin sürekliliğini kaybettiği ve liflerde boncuklu yapıların meydana
geldiği gözlemlenmektedir. Bunun nedeni ise asidik durumlarda PVA‟nın proton
fazlalığındandır (Son ve ark., 2005).
Kılcal uç ile toplayıcı levha arasındaki mesafe arttıkça lif çapı azalmakta, lif
varyasyonu azalmakta ve liflerdeki boncuk boyutu azalmaktadır (Kim ve ark., 2005;
Süpüren ve ark, 2007b; Süpüren ve ark, 2007a).
Sabit gerilim, konsantrasyon ve kılcal uç-toplayıcı levha arası mesafesi
durumunda polimer besleme debisi arttıkça lif çapı da artmaktadır. Ancak besleme
debisinin çok artması lif düzgünsüzlüklerine sebebiyet vermektedir. Bunun nedeni,
liflerin topraklanmıĢ levhaya ulaĢmadan önce kurumalarının zor olmasıdır. Polimer
besleme debisi çok düĢük olduğunda ise, lif çapları çok geniĢ bir dağılım göstermektedir
(Kim ve ark., 2005; Süpüren ve ark, 2007a; b).
42
Fridrikh ve ark. (2003) üretim sırasında lif çapının kontrol edilebileceğini
göstermiĢlerdir.
(4.5)
Burada;
, son çap; Q, akıĢ oranı; I, elektrik akımı; ε, dielektrik geçirgenliği ve
X, kararsızlığın boyutsuz dalga boyudur.
Voltajın artması, lif çapını belli bir noktaya kadar azaltırken, o noktadan sonra
voltajın daha da artması daha fazla polimer beslenmesini gerektirir. Taylor konisi
iğnenin ucunda olma eğilimi gösterirken, artan voltaj değeri ile koni iğne içinde
oluĢmaya baĢlar ve daha fazla polimer çekilir. Öte yandan lif çapı artarken, elektroeğirmede hata olarak nitelendirilen, lifler üzerinde boncuklu yapı oluĢmaya baĢlar
(Deitzel ve ark., 2001; Reneker ve Chun, 1996; Fong ve ark., 1999; Kozanoğlu, 2006;
Zarkoob ve ark., 2004).
AĢçıoğlu (2005) çalıĢmasında voltaj etkisi ile koni açısını hesaplamıĢ ve
fotoğraflamıĢtır. 15 kV uygulanan voltaj değeri için koni açısı 7º ve 10º; 17,5 kV değeri
için koni açısı yaklaĢık 30º ve 20 kV için koni açısı 45º olarak bulunmuĢtur (ġekil 4.9).
ġekil 4.9. Voltaj ile koni açısı arasındaki iliĢki
AĢçıoğlu (2005) yaptığı deneylerin sonucunda, üretim açısının uygulanan voltaj
tarafından etkilendiği ve üretim açısı ile uygulanan voltaj arasında ġekil 4.10‟da
gösterilen bir iliĢkinin olduğu sonucuna ulaĢmıĢtır.
43
ġekil 4.10. Uygulanan voltajın üretim açısına etkisi
Buna göre voltaj ile üretim açısı arasındaki ampirik iliĢki Denklem 4.6‟daki gibi
ifade edilir.
(4.6)
Burada; x uygulanan voltaj, Y ise üretim açısıdır (°).
Lif oluĢumu sırasında oluĢan hatalara boncuksu yapı veya tespih tanesi (bead)
denmektedir. Bu konuyla ilgili Reneker ve ark. (2000), Lee ve ark. (2003) ve Zuo ve
ark. (2005) çalıĢmıĢlardır.
Bu hataların ortaya çıkmasında en önemli faktörler aĢağıdaki gibi özetlenebilir.
- Viskozite değeri yüksek olursa boncuk oluĢumu engellenebilir.
- Yüzey gerilimi boncuk oluĢumunu arttıran bir faktördür, fakat düĢük bir
yüzey gerilimi boncuk oluĢumunu engelleyebilir.
- Çözeltinin viskozitesi arttıkça boncuk büyür, boncuklar arasındaki
mesafe artar, lif çapı artar ve boncuğun Ģekli küresel halden düz hale
gelir.
- Net yük yoğunluğu arttıkça boncuk küçülür ve iğimsi halini alır aynı
zamanda lif çapı da azalır.
- Yüzey geriliminin düĢürülmesi boncukları neredeyse görünmez yapar.
Jet tarafından taĢınan yükün nötralizasyonu boncuk oluĢumunu teĢvik
eder çünkü lifteki gerilim net yük itmesine ve elektrik alan ile net yükün
etkileĢmesine dayanır.
44
Lee (2003) çalıĢmasında polistren polimeri kullanılarak farklı türden çözücülerin
boncuk oluĢumuna etkisi incelenmiĢtir. ġekil 4.11‟de viskozite ile boncuk oluĢumu
arasındaki iliĢki gösterilmiĢtir.
ġekil 4.11. Viskozite ile boncuklu yapı arasındaki iliĢki (Kozanoğlu, 2006)
ġekil 4.12‟de boncuk Ģekillinin konsantrasyona bağlı olarak değiĢimi
görülmektedir. Buna göre konsantrasyonun artmasıyla boncuk boyutu küçülür ve en
sonunda düz ve lineer bir lif elde edilir.
ġekil 4.12. Konsantrasyonun artması ile boncuk Ģeklinde meydana gelen değiĢiklik (Kozanoğlu, 2006)
ġekil 4.13‟de ise boncuk Ģeklinin voltaja bağlı olarak değiĢimi görülmektedir.
Buna göre voltajın artmasıyla ilk baĢta boncuk boyutunun küçüldüğü fakat voltaj
değerinin daha da artmasıyla boncuk boyutunun tekrar arttığı gözlenmiĢtir.
45
ġekil 4.13. Voltajın artması ile boncuk Ģeklinde meydana gelen değiĢiklik (Kozanoğlu, 2006)
ġekil 4.14‟de ise toplayıcı plaka ile düze arasındaki mesafenin, uygulanan
elektrik geriliminin, çözeltinin akıĢ hızının ve çözelti konsantrasyonun lif çapına etkisini
gösteren grafikler görülmektedir. Buna göre kolektör mesafesi ve elektrik geriliminin
artmasıyla lif çapı azalırken; akıĢ hızının ve konsantrasyonun artmasıyla lif çapı da
artmaktadır.
a)
b)
c)
d)
ġekil 4.14. Bazı parametrelerin lif çapına etkisi, (a) kolektör mesafesi, (b) elektrik gerilimi, (c) akıĢ hızı,
(d) konsantrasyon (Süpüren ve ark., 2007)
Elektro-eğirme iĢleminde genelde DC yüksek güç kaynakları kullanılmakta iken,
bazen AC güç kaynakları da kullanılmaktadır. AC kullanıldığı zaman net yük
yoğunluğu azalmakta ve bu da elektrostatik kuvvetlerin kararsızlığını azaltmaktadır.
46
Her iki sistemde de lif çapı inceliği polimer konsantrasyonu ile yakından alakalıdır
(Kessick ve ark., 2004).
Elektro-eğirme iĢleminde süreci etkileyen birden fazla parametre mevcuttur.
Fakat tüm parametrelerin son ürüne etkisi aynı değildir. Yukarıda anlatılanlardan da
çıkarılacağı gibi elektro-eğirme iĢlemine doğrudan etki eden en önemli parametreler;
konsantrasyon ve çözeltiye uygulanan gerilimdir.
47
5. NANO MALZEMELER
Nano kelimesi, Yunanca “cüce” anlamındaki “nanos” tan gelmekte olup,
herhangi bir fiziksel büyüklüğün bir milyarda biri anlamındadır. Nano yapılar uzunluk
olarak bakıldığında yaklaĢık 10-100 atomluk sistemlere (
metre) karĢılık
gelmektedir. Ġnsan saç teli çapının yaklaĢık 100,000 nm olduğu düĢünülürse ne kadar
küçük bir ölçekten bahsedildiği daha rahat anlaĢılmaktadır. Bir baĢka deyiĢle, bir
nanometre içine yan yana ancak 2-3 atom dizilebilmektedir; yaklaĢık 100-1,000 atom
bir araya gelerek nano ölçeklerde bir nesneyi oluĢturmaktadır. Nanoteknoloji de bu
bağlamda „çok küçük maddelerin teknolojisi‟ olmaktadır. Bir nanometre, aĢağı yukarı
orta-boyutta bir molekülün, örneğin 60 karbon atomu içeren bir molekülün
boyutundadır (Sharifzadeh, 2006). Nano boyutta görüntü alabilmenin ardından, atomik
boyutta birbiri ardınca gelen keĢifler hız kazanmıĢtır. Moleküler makinelerden
baĢlayarak, hızla geliĢen yeni nano yapılar ve uygulamalara ait önemli geliĢmelere;
taramalı tünelleme mikroskobu, moleküler üretim, bucky küresinin oluĢturulması,
dendrimerlerin oluĢturulması ve tek-çok duvarlı karbon nanotüplerin keĢfi verilebilir
(Menceoğlu ve Kırca, 2008).
Nanoteknoloji, nanometre boyutlarında malzeme tasarlayıp üretmeyi, bu
malzemelerde yeni yöntemlerle belirlenmiĢ amaçlara yönelik aygıtlar ve aletler
üretmeyi amaçlamaktadır (Çıracı, 2005).
Nanoyapılı malzemelerin fiziksel ve kimyasal özellikleri (optik soğurma ve
floresanlık, ergime noktası, katalitik aktivite, manyetizma, elektriksel ve termal
iletkenlik vs. gibi), bunlara tekabül eden kütlesel malzemenin özelliklerinden tipik
olarak önemli ölçüde farklılıklar göstermektedir. Nano yapılı malzemeler, nano
yapıların boyutlandırılmasına göre, nano parçacıklar (3 boyutta nano-ölçekte), nano
teller/tüpler/lifler (2 boyutta nano-ölçekte) ve nano katmanlar (tek boyutta nano-ölçekte)
ya da nanoporlu (nano gözenekli) olarak sınıflandırılabilirler (Luther, 2004).
5.1.
Nanolifler
Lif sanayisinin ilgilendiği ve kullanım alanı bulan konulardan birisi de çapları
0.5 mikrondan daha az olan nanoliflerdir. Halen bilinen tipik nanoliflerin çapları 50-300
nanometre arasındadır (Süpüren ve ark., 2007b; Cireli ve ark, 2006).
48
Nanolifleri daha iyi tanımlayabilmek için bazı terimleri açıklamak faydalı
olacaktır. Çizelge 5.1‟de lif ölçülerini tanımlamak için en sık kullanılan terimler
belirtilmiĢtir. Çizelge 5.1‟de lif ölçüsü 0.3 denyenin altındaki durumlarda, tanımlanan
terimin mikron olduğu görülmektedir. Mikron terimi, çoğunlukla kabul görmemiĢtir,
ancak mikrolif terimi bunun yerini almıĢtır (Yıldırım ve ark., 2004).
Çizelge 5.1. Lif ölçülerini tanımlamak için kullanılan terimler (Yıldırım ve ark., 2004)
Monofilament
Genellikle 14 denyeden daha büyük, lifin tek bir filament için kullanılır.
Denye
Birim uzunluk baĢına ağırlık ölçüsüdür. 9,000 m‟nin gram olarak
ifadesidir. Tek bir filament ya da filament demeti için kullanılır.
Desiteks
Lif veya ipliğin 10,000 m‟sinin gram olarak ağırlığıdır.
Mikrolif
Mikron
Nanolif
0.3-0.9 denye aralığında ölçüye sahip liftir. Multifilament ipliklerde
filamentleri 1 denye‟den daha az olanlar için kullanılan bir terimdir. Tipik
bir 1 denyelik PES lifi 10 mikronlif çapına sahiptir.
Lifin ölçüsü 0.3 denyeden daha düĢük ise lifin çapını mikron (
m)
olarak tanımlamaktır.
Çapları 0.5 mikrondan daha az olan lifler için kullanılır. Tipik nanoliflerin
çapı 50-300 nm arasındadır.
Nanolifler yüksek moleküler oryantasyona sahiplerdir. Küçük boyutları
sayesinde daha az yapısal kusur taĢırlar, bu sayede oldukça iyi mekanik özellikleri
vardır, küçük çaplarından ötürü yüzey/hacim oranları veya yüzey/kütle oranları
yüksektir, dolayısıyla yüksek spesifik yüzey alanlarına sahiplerdir (Kut ve GüneĢoğlu,
2005). Nanoliflerin geniĢ yüzey alanına sahip yapılar oluĢturmaları; fonksiyonel
grupları, iyonları ve çok çeĢitli nano seviyedeki partikülleri tutma veya yayma
kapasitelerinin yüksek olmasını sağlamaktadır (Süpüren ve ark., 2007a).
Nanolifler özel uygulamalara sahip malzemelerin geliĢtirilmelerine olanak
sağlayan mikro ve nano yapısal özellikleri nedeniyle, son yıllarda giderek önem
kazanan bir araĢtırma konusu haline gelmiĢlerdir. Büyük yüzey alanları ve küçük
gözenek boyutları, nanoliflerin önemini artırmaktadır (Süpüren ve ark., 2007a).
Nanoliflerin büyük miktarda, ucuz fiyatlarla pazara girmeleri yakın zamanda mümkün
gözükmektedir. Ayrıca nanolifler hakkında hala sonuçlandırılması gereken birçok
geliĢme ve uygulama alanı bulması gereken kullanım alanları bulunmaktadır (Yıldırım
ve ark., 2004).
Konvansiyonel lif üretim teknikleri, eriyiğin ya da çözeltinin bir düzeden
geçirilmesini sağlama ve üretilen lif ıĢınlarının katılaĢmaları esasına dayanmaktadır.
Her ne kadar lif üretiminde konvansiyonel teknikler en çok kullanılan ve bugün için en
49
ekonomik yöntemler olsalar da, bu yöntemlerle nanoliflerin üretilmeleri mümkün
olmamaktadır. Bunun sebebi ise konvansiyonel lif üretim metotlarında kullanılan düze
çapının nanolifleri üretebilecek kadar küçültülmesinin olanaksız olmasıdır (Yıldırım ve
ark., 2004).
Nanolif uygulama alanları aĢağıdaki çizelgedeki gibi özetlenebilir;
Çizelge 5.2. Nanoliflerin uygulama alanları (Celep, 2007)
Biyomedikal
Uygulamalar
Tıbbi protezler, tele-tıp, ilaç taĢıma, yara örtücüler, cilt bakım ürünleri,
doku Ģablonları.
Uzay Uygulamaları
GüneĢ ve ıĢık panelleri, uzay platformları.
Savunma
Uygulamaları
Elektriksel ve
Optik Uygulamalar
Tarım
Uygulamaları
Filtrasyon
Uygulamaları
Koruyucu giyisiler.
Elektrotlar, algılayıcılar, sensörler.
Bitki koruma örtüleri, gübre vericiler.
Kimyasal gaz, hava, kan.
Kompozitler
Malzeme kuvvetlendiriciler
Diğer Uygulamalar
Enzim taĢıyıcılar.
5.3. Nanokompozitler
Nanokompozitler, bir matris içerisinde nanometre büyüklüğünde parçacıkların
dağılması ile oluĢan malzemelerdir (Celep, 2007). Nanokompozitleri boyutlarına göre
sınıflandırırsak; nano ebatta kaç boyutu olduklarına bakılır. Nanokompozit üç boyutta
da nanometrik seviyede ise “isodimensional (eĢ boyutlu)” nanopartiküller olarak
adlandırılır. Sol-jel metodu ile elde edilen kübik silis nanopartikülleri buna örnek
verilebilir. Eğer nanokompozit iki boyutta nanometrik ve diğer boyutta daha büyük bir
boyda ise nanotüpler veya kil kristalleri (whiskers) olarak adlandırılırlar. Selülozik kil
kristalleri ve karbon nanotüpler bu tip kompozitlere örnek olarak verilebilir ve bunlar
malzemelerin güçlendirilmesinde nano dolgu malzemesi olarak kullanılırlar. Üçüncü
çeĢit nanokompozit ise sadece tek boyutta nanometrik seviyededir. Bu tür
nanokompozitlerde bir defter yaprağı gibi yalnızca tek bir boyutta nanometrik
seviyededir, diğer boyutlarda ise yüzlerce ya da binlerce nanometre boyutundadır
(Celep, 2007). Kullanılan malzemelerin cinsine göre nanokompozitler ġekil 5.1‟deki
gibi sınıflandırılabilirler.
50
Metal/Metal
Metal/Seramik
Seramik/Seramik
Nanokompozitler
Polimer/Seramik
İnorganik/Polimer
Polimer/Polimer
ġekil 5.1. Nanokompozitlerin sınıflandırılması (Celep, 2007).
Nanokompozitlerin malzemeye getirdikleri üstünlükler; modülü arttırması,
güçlendirmesi, ısı direncini arttırması, malzemeye gaz sızmasını engellemesi,
malzemenin yanıcılığını azaltması olarak sıralanabilir (Celep, 2007). Oldukça küçük
tanecik boyutu, yüksek spesifik yüzeysel temas alanı oluĢturarak kompozit yapının
mekanik özelliklerini geliĢtirir, bu yüzeyler daha serttirler, oldukça iyi yıpranma
dayanımına sahiptirler. Nanokompozit lif yapıları ile lifler modifiye edilebilirler.
Polimer matris veya kaplamaya katılan nano partiküller, yüksek aĢınma direnci, kolay
temizlenebilme ve farklı optik performans kazandırabilirler; boya alma kapasitelerini
arttırabilirler. Nanokompozit teknolojisi, yapılarına katılan çevreci nanoparçacıklarla
polimerik malzemelerin yanma/tutuĢma davranıĢını zorlaĢtırıcı yönde kullanılabilir.
Polyester, naylon ve polietilen matrislerine, ağırlık oranı %5 ile %20 arasında karbon
nanopartikül ekleyerek elde edilen kompozitlerin, adı geçen polimer matrislerin
kimyasal dayanım ve elektrik iletkenliğini arttırdıkları bulunmuĢtur. ġekil 5.2‟de
tanecik büyüklüğü 20-200 nm arasında değiĢen ve resimde siyah noktalar olarak
görülen SiC ile %5 hacimsel oranla takviyelendirilmiĢ ve resimde beyaz yüzeyler olarak
görülen alüminyum oksitin SEM görüntüleri verilmiĢtir. Elde edilen kompozitin,
monolitik alüminyum okside göre %30 daha fazla mukavemete sahip olduğu, aĢınma
direncinin %65 arttığı ve kırılma tokluğunun arttığı tespit edilmiĢtir (Kut ve GüneĢoğlu,
2005).
51
ġekil 5.2.
ile
‟den oluĢan nanokompozitin SEM Görüntüsü (Kut ve GüneĢoğlu, 2005)
52
6. DENEYSEL ÇALIġMA
Bu bölümde, TENM‟lerin üretim aĢamaları ile bu aĢamalarda izlenen yol ve
yapılan karakterizasyon iĢlemlerinin nasıl gerçekleĢtirildiğine yönelik bilgiler
verilmiĢtir.
6.1.
TENM Üretimi
Bu çalıĢmada üç farklı TENM ve bu malzemelere etkisini gözlemlemek
maksadıyla belirli oranda bor ilave edilerek toplamda altı adet TENM üretimi
hedeflenmiĢtir.
Bor katkılı ve bor katkısız TENM‟lerin üretimi, beĢ temel aĢamadan
oluĢmaktadır. Bunlar;
1. Kullanılan kimyasalların temini,
2. Çözelti hazırlama,
3. Elektro-eğirme yöntemi ile nanolif üretimi,
4. Nanoliflerin kalsinasyonu,
5. Nanoliflerin kalsinasyonu sonucu oluĢan toz halindeki TENM‟lerin
sinterlenmesi.
6.1.1. Kullanılan kimyasalların temini
Bor Katkılı ve bor katkısız
Oksit, (M=Sr, Ca, Ba) TENM üretimini
gerçekleĢtirmek için, Merck firmasından kobalt asetat ve borik asit; Aldrich firmasından
ise %99.999 saflıkta baryum asetat, %99 saflıkta kalsiyum asetat, %99.99 saflıkta
bizmut asetat, stronsiyum asetat ve polivinil alkol temin edilmiĢtir. Üretimde
kullandığımız
malzemelerin
asetat
formlarını
seçmemizin
sebebi;
asetatların
kalsinasyon sırasında kolay uzaklaĢtırılabilmesi ve toksik olmamasıdır. Kullanılan
kimyasalların özellikleri Çizelge 6.1‟de verilmiĢtir.
53
Çizelge 6.1. Kullanılan kimyasalların özellikleri
Molekül Ağırlığı (g/mol)
Hal
Bizmut Asetat
386.12
Toz
Stronsiyum Asetat
205.71
Toz
Kalsiyum Asetat
176.18
Toz
Baryum Asetat
255.42
Toz
Kobalt (II) Asetat
249.08
Toz
Borik Asit
61.83
Toz
Malzeme
Formül
6.1.2. Çözelti hazırlama
Kimyasalların temininden sonra, elektro-eğirme iĢleminin gerçekleĢtirilmesi için
Çizelge 6.2.‟deki hesaplanan bileĢen miktarlarına sahip toplamda altı farklı polimer
çözelti hazırlanmıĢtır. Çözeltilerin içerisine, Çizelge 6.2‟deki bileĢen miktarlarına denk
gelecek Ģekilde, temin ettiğimiz asetat formdaki malzemelerin miktarları hesaplanarak
konulmuĢtur. Çizelge 6.2‟deki bileĢen miktarları hesaplanırken
, (M=Sr, Ca,
Ba) formülü referans alınmıĢtır ve bizmut miktarı sabit tutularak mol oranlarından diğer
bileĢenlerin miktarları hesaplanmıĢtır.
54
Çizelge 6.2. Hazırlanan çözeltiler ve hesaplanan bileĢen miktarları (g)
Çözelti
No
Bi
Sr
Ca
Ba
Co
B
PVA(%10)
10
2.0000
1.5983
-
-
1.2902
-
20
12
2.0000
1.5983
-
-
1.2902
0.0800
20
20
2.0000
-
1.3688
-
1.2902
-
20
22
2.0000
-
1.3688
-
1.2902
0.0800
20
30
2.0000
-
-
1.9845
1.2902
-
20
32
2.0000
-
-
1.9845
1.2902
0.0800
20
Çözelti hazırlama iĢlemine ilk olarak sulu PVA çözeltisi eldesiyle baĢlanmıĢtır.
Sulu PVA çözeltisi (%10, w/w) elde etmek için öncelikle toz halindeki PVA, saf su
içerisine ilave edilerek 80°C‟de üç saat karıĢtırıldıktan (ġekil 6.1) sonra oda
sıcaklığında 24 saat süresince karıĢtırılmaya devam edilmiĢtir. Sulu PVA çözeltisi
hazırlarken, buharlaĢma, az oranda gerçekleĢtiğinden dikkate alınmamıĢtır.
ġekil 6.1. PVA‟nın karıĢtırılması
Daha sonra, altı farklı polimer çözeltinin hazırlanması amacıyla metal asetatlar
Çizelge 6.2‟de belirtilen miktarlarda sırasıyla alınarak ultra saf su ile manyetik
karıĢtırıcıda oda sıcaklığında karıĢtırılarak çözdürülmüĢ (ġekil 6.2) ve önceden
hazırlanmıĢ olan sulu PVA çözeltisinin içerisine sırasıyla ilave edilip manyetik
55
karıĢtırıcıda bir saat karıĢtırılmıĢtır. Daha sonra karıĢtırma iĢlemine üç saat süresince
oda sıcaklığında devam edilerek polimer çözeltiler elde edilmiĢtir.
ġekil 6.2. Metal asetatların ultra saf su ve asetik asit ile karıĢtırılarak çözdürülmesi
6.1.3. Elektro-eğirme yöntemi ile nanolif üretimi
Elde edilen polimer çözeltilerden elektro-eğirme yöntemi ile nanolif üretim
iĢlemi, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi kimya laboratuvarı bünyesinde bulunan
elektro-eğirme deney düzeneğinde (ġekil 6.3) gerçekleĢtirilmiĢtir. Elektro-eğirme deney
düzeneğinin temelde 3 bileĢeni vardır: (i) yüksek voltaj güç kaynağı, (ii) besleme ünitesi
ve (iii) metal malzemeden yapılmıĢ bir toplaç. Kapiler tüp içinde spinlenecek çözelti
vardır ve bu çözelti güç kaynağından gelen metal elektrot ile temas etmektedir. Güç
kaynağından gelen diğer metal elektrot ise metal toplaç ile temas halindedir.
ġekil 6.3. Elektro-eğirme iĢleminin gerçekleĢtirildiği deney düzeneği
56
Yüksek voltaj güç kaynağı olarak Gamma High Voltage Research, ES 30P20W/DAM (ġekil 6.4) model güç kaynağı kullanılmıĢtır. Elektro-eğirme iĢleminin
gerçekleĢmesi için gereken kritik voltaj değeri, Denklem 4.2 yardımıyla yaklaĢık 18 kV
olarak hesaplanmıĢtır. Elektro-eğirme iĢlemi her çözelti için aynı ve sabit voltajda
gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu voltaj elektro-eğirme iĢlemi sırasında polimer çözeltinin
besleyiciden toplayıcı plaka üzerine hareket etmesini sağlar.
ġekil 6.4. Yüksek voltaj güç kaynağı (Gamma ES 30P)
Besleme ünitesi, dozaj pompası ve kapiler tüp olmak üzere iki bileĢenden
oluĢmaktadır. Dozaj pompası olarak New Era Pump System (ġekil 6.5) model pompa
kullanılmıĢtır. Dozaj pompası ile hangi debi oranında çözelti boĢaltılacağı
ayarlanmaktadır. Tüm çözeltiler 0.8 ml/sa debide elektro-eğirme iĢlemine tabi
tutulmuĢtur. Kapiler uç olarak her çözelti için 0.8 mm çapında ucu olan 10 ml‟lik
plastik Ģırınga kullanımıĢtır. ġırangalar, içlerine polimer çözelti çekildikten sonra dozaj
pompasına bağlanmıĢlardır.
ġekil 6.5. Besleme ünitesi
57
Metal toplaç kapiler uçtan 18 cm uzaklıkta konumlandırılmıĢ olup iĢlem
kolaylığı açısından metal toplacın üzeri alüminyum folyo ile kaplanmıĢtır.
Elektro-eğirme iĢlemi sonucu elde edilen nanolifler, nemi almak için 80 °C‟deki
etüvde 12 saat bekletildikten sonra fırın içerisinde soğumaya bırakılmıĢtır. Nemi alınan
nanoliflerin, morfolojileri incelemek üzere, SEM görüntüleri alınmıĢtır.
SEM görüntüleri alınan nanolifler daha sonra, toz halinde TENM elde etmek
için bir sonraki adım olan kalsinasyon iĢlemine tabi tutulmuĢtur.
6.1.4. Nanoliflerin kalsinasyonu
Toz halinde TENM elde etmek amacıyla elektro-eğirme yöntemiyle üretilmiĢ
olan nanolifler, kurutulduktan sonra seramik kroze içerisine konulmuĢ ve daha sonra
kalsinasyon iĢleminin yapılacağı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi kimya laboratuvarı
bünyesinde bulunan Protherm marka tüp fırın (ġekil 6.6) içerisine yerleĢtirilmiĢtir.
Nanolifler, tüp fırın içerisinde 8 °C/min hızında 850 °C‟ye ısıtılmıĢ olup 2 saat aynı
sıcaklıkta bekletildikten sonra fırın içerisinde aynı hızda soğumaya bırakılmıĢtır. Bu
iĢlem sonucunda toz halinde TENM‟lerin üretimi baĢarıyla gerçekleĢtirilmiĢtir.
ġekil 6.6. Kalsinasyon iĢleminin gerçekleĢtirildiği tüp fırın
58
6.1.5. Toz halindeki TENM’lerin sinterlenmesi
Nanoliflerin kalsinasyonu sonucunda elde edilen ve karakterizasyon iĢlemleri
tamamlanan toz halindeki TENM‟ler, herhangi bir iĢleme tabi tutulmadan kalsinasyon
iĢleminden çıktığı haliyle 1.87 GPa basınç altında ġekil 6.7‟de gösterilen kalıplarda
preslenerek 1 cm çapında ve 2 mm kalınlığında peletler hazırlanmıĢtır. Bu peletler daha
sonra nanoliflerin kalsinasyon iĢlemlerinin yapıldığı tüp fırında (ġekil 6.6) 8 °C/min
hızında 800 °C‟de sinterlenmiĢ olup 2 saat aynı sıcaklıkta bekletildikten sonra aynı
hızda fırın içerisinde soğumaya bırakılmıĢtır.
ġekil 6.7. Presleme iĢleminde kullanılan erkek ve diĢi kalıplar, (a) alt erkek kalıp, (b) üst erkek kalıp, (c)
diĢi kalıp, (d) bütün görünüm
6.2.
TENM Üretimi AĢamalarında GerçekleĢtirilen Karakterizasyon ĠĢlemleri
TENM üretimi aĢamalarında, sırasıyla, aĢağıda belirtilen karakterizasyon
iĢlemleri gerçekleĢtirilmiĢtir.
1. Elektro-eğirme iĢlemine tabi tutulacak çözeltilerin pH, elektriksel
iletkenlik, viskozite ve yüzey gerilimi değerlerinin; üretilecek olan
nanoliflerin çapına, Ģekline ve nanoliflerde hata olarak nitelendirilen
boncuklanmaların oluĢmasına etki ettiği literatürde yapılan çalıĢmalarla
tespit edilmiĢtir. Bu yüzden hazırlanan tüm çözeltilerin pH, elektriksel
iletkenlik, viskozite ve yüzey gerilimi değerleri ölçülmüĢtür.
59
2. Elektro-eğirme yöntemi ile üretilen nanoliflerin çapı ve bu nanoliflerde
boncuklanmanın oluĢup oluĢmaması, nanoliflerin kalsinasyonu sonrası
oluĢacak nanopartikül boyutunu doğrudan etkilemektedir. Bu yüzden,
üretilen nanoliflerin kalsinasyon iĢlemi görmeden önceki ve gördükten
sonraki morfolojileri SEM ile görüntülenerek incelenmiĢtir.
3. Nanopartiküllerin
boyutu
ve
kafes
yapısının
Ģekli
malzemenin
termoelektriksel özelliklerini (elektrik iletkenliği, ısıl iletkenliği, Seebeck
katsayısı,
baĢarım
ölçütü)
değiĢtirdiğinden
dolayı
nanoliflerin
kalsinasyon iĢlemine tabi tutulduktan sonra elde edilen nanokompozit
tozların boyutu ve kafes yapıları XRD cihazı ile analiz edilmiĢtir.
4. Bir termoelektrik malzemenin pratik uygulamalarda kullanılabilirliğini o
malzemenin termoelektriksel özellikleri belirler. Bu yüzden, üretilen
TENM‟lerin termoelektriksel özellikleri PPMS cihazı aracılığıyla
ölçülmüĢtür.
6.2.1. Çözeltilerin pH ve elektriksel iletkenlik değerlerinin ölçümü
Hazırlanan altı farklı polimer çözeltinin pH ve elektriksel iletkenlik ölçümleri,
Gazi
Üniversitesi
Eğitim
Fakültesi
kimya
laboratuvarı
bünyesinde
bulunan
Wissenschaftlich-Technische-Werkstatten WTW ve 315i/SET cihazıyla (ġekil 6.8)
gerçekleĢtirilmiĢtir.
pH ve elektriksel iletkenlik ölçümleri sırasında, cihazın ucu çözeltiye
daldırılmıĢ, daha sonra cihaz açılıp değerleri okumaya baĢlamıĢtır. Okuduğu değer sabit
bir değere ulaĢıncaya kadar beklenmiĢ ve sabit bir değere ulaĢıldığında çözeltinin pH ve
elektriksel iletkenlik değeri belirlenmiĢtir.
ġekil 6.8. Çözeltilerin pH ve elektriksel iletkenlik değerlerinin ölçüldüğü cihaz
60
6.2.2. Çözeltilerin viskozite ölçümü
Hazırlanan altı farklı polimer çözeltinin viskozite değerleri Gazi Üniversitesi
Eğitim Fakültesi kimya laboratuvarı bünyesinde bulunan AND SV-10 (ġekil 6.9)
viskometresi yardımıyla ölçülmüĢtür.
Çözelti ilk olarak, viskozite ölçüm küvetine konulur. Daha sonra küvet cihaza
yerleĢtirilir ve ölçüm baĢlatılır. Cihazın okuduğu değer sabitleninceye kadar beklenir.
ġekil 6.9. Çözeltilerin viskozitelerinin ölçüldüğü cihaz
6.2.3. Çözeltilerin yüzey gerilimi ölçümü
Hazırlanan altı farklı polimer çözeltinin yüzey gerilimlerini ölçme iĢlemi Gazi
Üniversitesi Eğitim Fakültesi kimya laboratuvarı bünyesinde bulunan KRUSS (ġekil
6.10) model manuel ölçüm cihazı ile gerçekleĢtirilmiĢtir.
ġekil 6.10. Çözeltilerin yüzey gerilimlerinin belirlendiği ölçüm sistemi
61
6.2.4. SEM görüntüleri
ÜretmiĢ olduğumuz nanoliflerin ve nanoliflerin kalsinasyonu sonucunda elde
etmiĢ olduğumuz toz halinde TENM‟lerin morfolojilerini incemek amacıyla SEM ile
görüntüleme iĢlemi gerçekleĢtirilmiĢtir.
SEM görüntüsü incelemelerinde, numuneler genellikle inorganik ve organik
olarak iki gruba ayrılabilir. Ġnorganik numuneler de metal ve metal-olmayanlar Ģeklinde
iki gruba ayrılabilir. Ġletken olan metaller yüzeyleri kaplama yapılmadan incelenebilir,
fakat metal olmayan numunelerin yüzeyleri, iletkenliği sağlayan altın veya karbon ile
kaplanması gerekmektedir. Bu yüzden çalıĢmamızda SEM görüntülerini çekeceğimiz
numunelerin altın ile kaplama iĢlemi gerçekleĢtirildi. Kaplama iĢlemlerinde dikkat
edilmesi gereken husus, gereğinden fazla kaplamanın yüzey ayrıntılarının görülmesini
engellemesidir.
Elektro-eğirme iĢlemi ile üretmiĢ olduğumuz nanoliflerin kalsinasyon iĢlemi
görmeden önceki ve gördükten sonra elde edilen toz halindeki TENM‟lerin morfolojisi,
Ulusal Nanoteknoloji AraĢtırma Merkezi (UNAM) bünyesinde bulunan Nova Nanosem
430 (ġekil 6.11) model taramalı elektron mikroskobu ile görüntülenmiĢtir.
ġekil 6.11. Görüntülerinin çekildiği SEM
62
6.2.5. XRD analizleri
XRD analizi, toz halindeki TENM‟lerimizdeki fazlar, fazların miktarı, kristal
boyutu, kafes parametreleri ve
yapıdaki değiĢimleri tespit etmek amacıyla
gerçekleĢtirildi.
XRD yönteminde sabit dalga boyuna (λ) sahip x ıĢını, sürekli değiĢen yansıma
açılarında (θ) yansıtılmıĢ ve difrakte olan x-ıĢını demetinin Ģiddeti (I) ve difraksiyonun
oluĢtuğu açı (θ) kayıt edilmiĢtir. Difraktometre yöntemi ile oluĢturulan sonuçlar Toz
Kırınım Dataları Ortak Komitesi‟nde (JCPDS-Joint Committee on Powder Diffraction
Standards) bulunan 60,000 üzerinde kristal yapısı bilinen malzeme ile karĢılaĢtırılmıĢ
analiz tamamlanmıĢtır.
Nanoliflerin kalsinasyonu sonrası elde edilmiĢ toz halindeki TENM‟lerin kristal
yapılarının analizi için x-ıĢınları kırınımı deneyi, UNAM (Ulusal Nanoteknoloji
AraĢtırma Merkezi) bünyesinde bulunan ve Bragg Brentano geometrisine göre çalıĢan
X-Pert PRO (ġekil 6.12) model cihaz kullanılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Ölçümlerde, 50
kV ve 40 mA‟de elde edilen CuKα ıĢınları kullanılmıĢtır.
ġekil 6.12. XRD ölçümlerinin yapıldığı cihaz
6.2.6. Termoelektriksel özelliklerinin ölçümü
Elde edilen TENM‟lerin termoelektriksel özelliklerinin (elektriksel iletkenlik,
ısıl iletkenlik, Seebeck katsayısı, baĢarım ölçütü) ölçüm iĢlemleri, PPMS cihazı ile
gerçekleĢtirilmiĢtir.
63
PPMS cihazı, özel ölçümler için kullanılan bir cihazdır. DeğiĢtirilebilen propları
sayesinde çok çeĢitli ölçümler yapabilmekte ve bu yüzden de farklı ölçümler için
yüksek esneklik sağlamaktadır. PPMS cihazı ile; AC için özdirenç, ısıl iletkenlik
katsayısı, Seebeck katsayısı, termoelektrik baĢarım ölçütü, manyetik titreĢim, manyetik
tork, AC duyarlılığı, DC mıknatıslanması, çok düĢük manyetik alan, Hall etkisi ve DC
için özdirenç gibi ölçümler gerçekleĢtirilebilmektedir.
TENM numunelerimizin ölçümleri, Ġnönü Üniversitesi Bilimsel ve Teknik
AraĢtırma Merkezi bünyesinde bulunan The Quantum Design model PPMS cihazı
(ġekil 6.13) ile ölçülmüĢtür. Ölçümler 10-300 K sıcaklıklar arasında gerçekleĢtirilmiĢtir.
ġekil 6.13. Termoelektriksel ölçümlerin yapıldığı PPMS cihazı
Daha önceden hazırlamıĢ olduğumuz sinterlenmiĢ TENM numuneleri, cihazın
ölçüm haznesine sığması için, kenarları 3 mm olan kare Ģeklinde kesilmiĢtir. Daha sonra
numuneler, ġekil 6.14‟de görülen cihaz içerisindeki örnek haznesinde bulunan disk
üzerine konulmuĢ ve kurĢun kontak uçları ile sürekli olacak Ģekilde teması sağlanmıĢtır.
Son olarak disk kamalı alt bağlayıcıya bağlanarak ölçüm baĢlatılmıĢtır.
64
ġekil 6.14. PPMS Cihazının örnek haznesi
65
7. ARAġTIRMA BULGULARI VE TARTIġMA
Bu bölüm, TENM üretimi aĢamalarında yapılan fiziksel ve kimyasal
karakterizasyon iĢlemlerinin sonuçları ile bunlara yönelik yorumları içermektedir.
7.1. Çözeltilerin Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Hazırlanan altı farklı polimer çözeltiye ait pH, elektriksel iletkenlik, viskozite ve
yüzey gerilimi değerleri Çizelge 7.1‟de verilmiĢtir.
Çizelge 7.1. Polimer çözeltilerin fiziksel ve kimyasal özellikleri
pH
Ġletkenlik
(mS/cm)
Viskozite
(mPas)
Yüzey gerilimi
(mN/m)
PVA/Bi-Sr-Co
asetat
3.86
10.13
40.3
50
B katkılı PVA/BiSr-Co asetat
3.53
10.37
32.9
53
PVA/Bi-Ca-Co
asetat
3.69
10.11
28.4
51
B katkılı PVA/BiCa-Co asetat
3.49
10.93
52.7
54
PVA/Bi-Ba-Co
asetat
3.72
11.07
45.7
53
B katkılı PVA/BiBa-Co asetat
3.66
11.93
41.1
54
Çözelti
Çözeltilerin pH değerlerine bakıldığında, bor katkılı çözeltilerin değerlerinin bor
katkısı yapılmamıĢ olanlara göre daha düĢük olduğu görülmektedir. Bunun sebebi, borik
asit ilavesi ile ortamın daha da asitlenmesi olarak açıklanabilir.
Çözeltilere
belirli
oranlarda
bor
ilavesiyle,
çözeltilerin
elektriksel
iletkenliklerinde ve yüzey gerilimi değerlerinde artıĢ gözlemlenmiĢtir.
7.2.
SEM Görüntüleri
Bu bölümde, çözeltilerin elektro-eğirmesi ile elde edilen nanoliflerin ve
nanoliflerin kalsinasyonu ile üretimi gerçekleĢtirilen toz halindeki TENM‟lerin SEM
görüntüleri ve bu görüntülere dair yorumlar verilmektedir.
66
7.2.1. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Sr-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit toz
örneklerine ait SEM görüntüleri
ġekil 7.1. (a)‟da bor katkısız, (b)‟de ise bor katkılı Bi-Sr-Co içerikli
nanoliflerlerin SEM görüntüleri görülmektedir. Görüntüler 5,000 büyütmeye sahiptirler.
ġekil 7.1. Bi-Sr-Co içerikli nanoliflerlerin SEM görüntüleri, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
ġekil 7.1‟de de görüldüğü üzere, bor katkısız örneklere ait nanoliflerin daha
lineer ve üniform bir yapıda olduğu gözlemlenmiĢtir. Bu durum, bor katkısız örneğin
viskozite değerinin bor katlı örneğe göre daha yüksek olması ile açıklanabilir. Ayrıca,
bor katkılı örneklere ait nanoliflerde boncuklanmaların oluĢtuğu yine aynı SEM
görüntülerinde tespit edilmiĢtir. Bunun sebebi de bor katkılı örneklerin viskozite
değerlerinin
düĢük
olmasıdır.
DüĢük
viskoziteye
sahip
nanoliflerin
uzama
deformasyonuna maruz kalmasına sebep olur ve boncuklanmaların oluĢumunu
kolaylaĢtırır. Boncuklanma nanoliflerde hata olarak kabul edilir ve nanoliflerin
kalsinasyonu sonucu oluĢan partiküllerin ortalama boyutunu artırır.
ġekil 7.2‟de bor katkısız ve bor katkılı örneklere ait nanoliflerin, lif çaplarına
göre dağılımlarını içeren grafik görülmektedir. Bor katkısı yapılmamıĢ örneklere ait
nanoliflerin çaplarının 100-450 nm arasında; bor katkısı yapılmıĢ örneklere ait
nanoliflerin çapları ise 100-300 nm arasında değiĢiklik gösterdiği ImageJ (Rasband,
2011) programı ile tespit edilmiĢtir. Bor katkısı yapılmamıĢ olan örneklere ait
nanoliflerin ortalama çapı 233 nm iken bor katkılı örneklere ait nanoliflerin ortalama
çapının ise 185 nm olduğu hesaplanmıĢtır. Ortalama çaplar arasındaki bu farklılık
viskozite değerlerine bakılarak açıklanabilir. Daha düĢük viskoziteye sahip olan bor
katkılı örneğin ortalama lif çapı da daha azdır.
67
ġekil 7.2. Bi-Sr-Co içerikli nanoliflerlerin çaplarına göre dağılımı, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
ġekil 7.3‟de, bor katkısız ve bor katkılı Bi-Sr-Co içerikli nanoliflerin
kalsinasyonu sonucunda elde edilen toz halindeki bor katkısız (a) ve bor katkılı (b)
stronsiyum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri görülmektedir.
(a) ve (b) görüntüleri 50,000 büyütmeye sahiptirler.
ġekil 7.3. Toz halindeki stronsiyum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri, (a) bor
katkısız, (b) bor katkılı
Görüntülerden de anlaĢıldığı üzere bor katkısız TENM‟lerin çubuksu ve tabakalı
yapılara sahip olduğu görülmektedir. Borun ilavesiyle ise, bu yapıların kısmen amorf
yapılara dönüĢtüğü gözlemlenmiĢtir.
68
7.2.2. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ca-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit toz
örneklerine ait SEM görüntüleri
ġekil 7.4. (a)‟da bor katkısız, (b)‟de ise bor katkılı Bi-Ca-Co içerikli
nanoliflerlerin 20,000 büyütme altındaki SEM görüntüleri görülmektedir.
ġekil 7.4. Bi-Ca-Co içerikli nanoliflerlerin SEM görüntüleri, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
Bor katkısız örneklere ait nanoliflerde yoğun Ģekilde boncuklanma oluĢumu
izlenmiĢtir. Bunu sebebi bor katkısız örneğin viskozite değerinin oldukça düĢük
olmasıdır. Bor katkılı örnekte ise viskozite değeri belirli bir değerin üstünde olduğu için
boncuklanma meydana gelmemiĢtir.
ġekil 7.5‟de bor katkısız ve bor katkılı örneklere ait nanoliflerinin ortalama çap
dağılımlarını gösteren grafik görülmektedir. Bu grafiğe göre bor katkısı yapılmamıĢ
örneklere ait nanoliflerin çaplarının 40-120 nm arasında; bor katkısı yapılmıĢ örneklere
ait nanoliflerin çaplarının ise 150-400 nm arasında değiĢiklik gösterdiği ImageJ
(Rasband, 2011) programı yardımıyla ölçülerek tespit edilmiĢtir. Bor katkısı yapılmamıĢ
olan örneklere ait nanoliflerin ortalama çapı 74 nm iken bor katkılı örneklere ait
nanoliflerin ortalama çapının ise 267 nm olduğu gözlemlenmiĢtir. Ortalama çaplar
arasındaki fark diğer örnekte olduğu gibi viskozite değerleriyle iliĢkilidir. Buna göre
daha düĢük viskoziteye sahip bor katkısız örnekten daha düĢük çapta nanoliflerin elde
edildiği tespit edilmiĢtir.
69
ġekil 7.5. Bi-Ca-Co içerikli nanoliflerlerin çaplarına göre dağılımı, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
ġekil 7.6‟da, bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ca-Co içerikli nanoliflerin
kalsinasyonu sonucunda elde edilen toz halindeki bor katkısız (a) ve bor katkılı (b)
kalsiyum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri görülmektedir.
Görüntüler 20,000 büyütmeye sahiptirler.
ġekil 7.6. Toz halindeki kalsiyum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri, (a) bor
katkısız, (b) bor katkılı
Görüntüler incelendiğinde bor katkısız TENM‟de tabakalı yapılarla birlikte az
oranda küresel taneli yapılar görülmektedir. Borun ilavesi ile bu yapılara ilave olarak
çubuksu yapılarda görülmeye baĢlanmıĢtır.
70
7.2.3. Bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ba-Co içerikli nanofiber ve nanokompozit toz
örneklerine ait SEM görüntüleri
ġekil 7.7. (a)‟da bor katkısız, (b)‟de ise bor katkılı Bi-Ba-Co içerikli
nanoliflerlerin 10,000 büyütmedeki SEM görüntüleri görülmektedir.
ġekil 7.7. Bi-Ba-Co içerikli nanoliflerlerin SEM görüntüleri, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
Her iki örnekte de liflerin lineer ve üniform yapılı olduğu ve boncuklanmaların
oluĢmadığı gözlenmiĢtir. Diğer örneklerin aksine bu örneklerde boncuklanmaların
oluĢmasının nedeni ise bor katkısız ve bor katkılı örneklerin viskozite değerlerinin
belirli bir değerin üstünde olmasından dolayıdır. Bu değer yaklaĢık 40 mPas olarak
tespit edilmiĢtir.
ġekil 7.8‟de bor katkısız ve bor katkılı örneklere ait nanoliflerinin ortalama çap
dağılımlarını gösteren grafik görülmektedir. Bor katkısı yapılmamıĢ örneklere ait
nanoliflerin çapları 400-750 nm arasında; bor katkısı yapılmıĢ örneklere ait nanoliflerin
çapları ise 250-450 nm arasında değiĢtiği ImageJ (Rasband, 2011) yazılımı ile
ölçülmüĢtür. Bor katkısı yapılmamıĢ olan örneklere ait nanoliflerin ortalama çapı 547
nm iken bor katkılı örneklere ait nanoliflerin ortalama çapının ise 358 nm olduğu
gözlemlenmiĢtir. Bu örnekte de diğer örneklerde olduğu gibi viskozite değeri yüksek
olan çözeltiden ortalama çapları daha fazla olan nanolifler sentezlenmiĢtir.
71
ġekil 7.8. Bi-Ba-Co içerikli nanoliflerlerin çaplarına göre dağılımı, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
ġekil 7.9‟da, bor katkısız ve bor katkılı Bi-Ba-Co içerikli nanoliflerin
kalsinasyonu sonucunda elde edilen toz halindeki bor katkısız (a) ve bor katkılı (b)
baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri görülmektedir.
Görüntüler 20,000 büyütmeye sahiptirler.
ġekil 7.9. Toz halindeki baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin SEM görüntüleri, (a)
bor katkısız, (b) bor katkılı
ġekilden de görüldüğü üzere bor katkısız örnekler daha küçük ve küresel
yapılara sahipken bor katkılı örneklerin daha büyük, düzensiz Ģekilli ve tabakalı
yapılara sahip olduğu anlaĢılmaktadır.
72
7.3.
XRD Analiz Sonuçları
Bu bölümde elektro-eğirme sonucunda elde edilmiĢ olan nanoliflerin
kalsinasyon iĢlemine tabi tutulması ile üretilen toz halindeki bor katkısız ve bor katkılı
TENM‟lere ait XRD analiz sonuçları ve bu sonuçlara iliĢkin açıklamalar verilmektedir.
7.3.1. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli örneklere ait
XRD analiz sonuçları
Elektro-eğirme sonucunda elde edilmiĢ olan nanoliflerin kalsinasyon iĢlemine
tabi tutulması ile üretilen toz halindeki bor katkısız ve bor katkılı stronsiyum stabilizeli
bizmut kobalt oksit TENM‟lerin XRD grafikleri ġekil 7.10‟da gösterilmektedir. XRD
grafiklerinde çok keskin ve yüksek pikler örneğin kristal yapısını tanımlamaktadır.
b)
a)
ġekil 7.10. Toz halindeki stronsiyum stabilizeli TENM‟lere ait XRD grafiği, (a) bor katkısız, (b) bor
katkılı
XRD sonuçlarına göre, malzememiz içerisinde stronsiyum bizmut oksit, bizmut
kobalt oksit, bizmut bor oksit ve bizmut oksidin oluĢtuğu tespit edilmiĢtir. Buna göre
73
etkisini gözlemlemek için katkılamıĢ olduğumuz borun, bizmut ile bileĢik oluĢturduğu,
yani bor ilavesinin örneklerimize etkisinin kimyasal olduğu sonucuna varılmıĢtır.
Ayrıca bor ilavesi ile bazı pik Ģiddetlerinin azaldığı görülmüĢtür. Bu durum kompozit
içerisindeki bor atomlarının birleĢmesiyle yapıda amorf camsı yapıların da oluĢtuğunu
göstermektedir (Armelao, 1998).
XRD grafiğine göre, üretilen toz halindeki TENM‟ler iki faza sahiptir. Bu fazlar
yüzey merkezli kübik (YMK) ve hacim merkezli kübik (HMK) yapılardır. Yüzey
merkezli kübik yapı 6 kırınım piki ile tanımlanmıĢtır. Bu piklerin 2θ dereceleri ve hkl
değerleri; bor katkısız örnek için sırasıyla, 25.02° (220), 28.22° (111), 39.63° (420); bor
katkılı örnek için ise sırasıyla, 25.18° (220), 28.02° (111) ve 39.69° (420)‟ dır. Hacim
merkezli kübik yapı ise sadece bor katkılı TENM‟de 5 kırınım piki ile tanımlanmıĢtır.
Bu piklerin 2θ dereceleri ve (hkl) değerleri, 32.80° (321), 44.26° (422), 46.27° (220),
55.53° (611) ve 57.84° (222)‟dir. ġekil 7.1‟de görülen pik değerleri JCPDS‟in (00-0450608), (00-039-0871), (00-029-0227) ve (01-074-1375) numaralı verileri ile uyumludur.
Bu verilerden yola çıkarak, bor katkısız örnekte YMK yapıda δ faza sahip
oluĢtuğu yani stabilizasyonun baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtiği tespit edilmiĢtir.
Bor katkısız örnekte ise YMK yapıların yanında HMK yapıların oluĢtuğu, bunlardan
birinin de
olduğu tespit edilmiĢtir. Bu yüzden bor katkısız örnekte, stabilizasyon
iĢleminin tam olarak baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢmediği sonucu çıkarılabilir.
XRD sonuçlarına göre, stronsiyum stabilizeli toz halindeki TENM‟lerin
kristallenme derecesi borun ilavesi ile artıĢ göstermiĢtir. Kafes yapısının ise borun
ilavesiyle yüzey merkezli kübik yapıdan; yüzey merkezli kübik ve hacim merkezli
kübik yapının birlikte bulunduğu bir yapıya dönüĢtüğü gözlemlenmiĢtir. Bunun
sonucunda bor katkılı stronsiyum stabilizeli TENM‟lerin yapısı sert ve güçlü hale
gelmiĢtir (Guo ve ark., 2011). Çizelge 7.2‟de XRD ölçüm sonuçlarından hesaplanan
kristal yapı parametreleri gösterilmiĢtir.
Çizelge 7.2. Toz halindeki stronsiyum stabilizeli TENM‟lere ait kristal yapı parametreleri
Örnek
(hkl)
2 () FWHM ()
d (Å)
a (Å)
D(nm) δ (10-11cm-2)
Bor katkısız (220)
25.22
0.1471
3.5283
9.9795 55.3395
3.3
Bor katkılı
28.02
0.1566
3.1817
5.5109 52.2837
3.7
(111)
74
Bu tabloda; hkl (Miller indisleri), x-ıĢınlarının kırınıma uğradığı düzlemleri; ,
x-ıĢınlarının kırınıma uğradığı açıyı; FWHM, XRD piklerinin yarı maksimum geniĢliği;
d, kırınım düzlemleri arasındaki uzaklığı; ɑ kübik yapılarda birim hücrenin kenar
uzunluğunu; D, partikül boyutunu ve δ, dislokasyon yoğunluğunu ifade etmektedir.
Stronsiyum stabilizeli TENM‟ler için kafes parametreleri, aĢağıdaki bağıntı ile
XRD modelinin pik pozisyonlarının (2) karĢılaĢtırılması sonucunda elde edilmiĢtir
(Suryanarayana ve Norton, 1998).
(7.1)
Stronsiyum stabilizeli TENM‟lerin ana yansıma piki için hesaplanan ɑ, Çizelge
7.2‟de görülmektedir. Sonuçlara göre, ana yansıma piklerinin ortalama kafes sabiti,
bor katkısız örneğin (220) piki için 9.9795 nm; bor katkılı örneğin (111) piki için
5.5109 olarak hesaplanmıĢtır.
Partikül boyutu (D), XRD modelindeki ana kırınım pikleri temel alınarak
Scherrer denklemi (7.2) ile hesaplanmıĢtır (Karunagaran ve ark., 2002; Klug ve
Alexander, 1974; Alvarado ve ark., 2000; Ding ve ark., 2001).
(7.2)
Burada;
boyu (0,15405);
, partiküllerin ortalama boyutu;
; , X-ray ıĢınımının dalga
, XRD modelindeki piklerin rezonans geniĢliği (FWHM) ve
,
kristal yüzeylerin (hkl) Bragg açısını ifade etmektedir. Partiküllerin ortalama boyutu
(
); Denklem (7.2) kullanılarak, bor katkısız örneğin (220) piki için 55.3395 nm ve
bor katkılı örneğin (111) piki için 52.2837 nm olarak hesaplanmıĢtır.
Dislokasyon yoğunluğu (δ) ile partikül boyutu (D) arasında Denklem (7.3)‟de
belirtildiği Ģekilde ters orantılı bir iliĢki vardır. Yani partikül boyutu arttıkça
dislokasyon yoğunluğu azalmaktadır.
(7.3)
75
Burada n bir faktördür ve n=1 ise minimum dislokasyon yoğunluğundan
bahsedilir (Karunagaran ve ark., 2002). Dislokasyon yoğunluğu ana pikler dikkate
alınarak, bor katkısız örnek için 3.3×
3.7×
ve bor katkılı örnek için
olarak hesaplanmıĢtır.
7.3.2. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız kalsiyum stabilizeli örneklere ait
XRD analiz sonuçları
ġekil 7.11‟de toz halindeki bor katkısız ve bor katkılı kalsiyum stabilizeli bizmut
kobalt oksit TENM‟lerin XRD grafikleri görülmektedir.
ġekil 7.11. Toz halindeki kalsiyum stabilizeli TENM‟lere ait XRD grafiği, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
Bor katkısız ve bor katkılı örneklerde sadece yüzey merkezli kübik yapının var
olduğu gözlemlenmiĢtir. Buradan yola çıkarak hem bor katkısız örnekte hem de bor
katkılı örnekte stabilizasyon iĢleminin baĢarılı bir Ģekilde gerçekleĢtiği sonucuna
varılabilir. Bor katkısız örnekte yüzey merkezli kübik yapının tanımlandığı ana pik ve
diğer pikler sırasıyla; 28.04° (111), 32.79° (200), 46.44° (220), 55.63° (311) ve 57.90°
(222) olarak bulunmuĢtur. Bor katkılı örnekte yüzey merkezli kübik yapının
tanımlandığı ana pik ve diğer pikler ise sırasıyla 28.04° (111), 32.90° (200), 46.24°
76
(220), 55.54° (311) ve 57.82° (222) olarak bulunmuĢtur. Bu pik değerleri JCPDS‟in 00040-0317 numaralı verisi ile uyumludur.
Kalsiyum stabilizeli TENM için kafes parametreleri, Denklem (7.1) ile XRD
modelinin pik pozisyonlarının (2) karĢılaĢtırılması sonucunda elde edilmiĢtir
(Suryanarayana & Norton, 1998). Hesaplanan sonuçlara göre, ana yansıma piklerinin
ortalama kafes sabiti,
bor katkısız örnek için 5.5071 nm; bor katkılı örnek için 5.5134
olarak hesaplanmıĢtır.
Partiküllerin ortalama boyutu (
), ana yansıma (111) piki için Denklem (7.2)
kullanılarak bor katkısız örnek için 39 nm ve bor katkılı örnek için 37 nm olarak
hesaplanmıĢtır.
Dislokasyon yoğunluğu (δ) ana pikler dikkate alınarak ve Denklem (7.3)
kullanılarak bor katkısız örnek için 7.26×10-12 cm-2 ve bor katkılı örnek için 6.71×10-12
cm-2 olarak hesaplanmıĢtır.
Çizelge 7.3. Toz halindeki kalsiyum stabilizeli TENM‟lere ait kristal yapı parametreleri
Örnek
(hkl)
Bor katkısız (111)
Bor katkılı (111)
2 () FWHM ()
28.04
28.04
0.2120
0.2256
d (Å)
a (Å)
3.1851
3.1907
5.5168
5.5265
D(nm) δ (10-11cm-2)
39.1129
36.6142
0.7260
0.6707
7.3.3. Toz halindeki bor katkılı ve bor katkısız baryum stabilizeli örneklere ait
XRD analiz sonuçları
Toz halindeki baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM‟lerin XRD
grafikleri ġekil 7.12‟de görülmektedir.
77
ġekil 7.12. Toz halindeki baryum stabilizeli TENM‟lere ait XRD grafiği, (a) bor katkısız, (b) bor katkılı
Bor katkısız ve bor katkılı örneklerde yüzey merkezli kübik yapıya sahip baryum
oksidin ve hacim merkezli kübik yapıya sahip bizmut kobalt oksidin var olduğu
gözlemlenmiĢtir. JCPDS‟in 01-082-1322 numaralı verisine göre hacim merkezli kübik
yapı 8 kırınım piki ile tanımlanmıĢtır. Bu piklerin 2θ dereceleri ve (hkl) değerleri
sırasıyla Ģu Ģekildedir; 23.86° (220), 27.37° (310), 33.25° (321), 39.60° (420), 42.07°
(332), 44.92° (431), 55.73° (611) ve 68.21° (721). JCPDS‟in 01-074-1228 numaralı
verisine göre yüzey merkezli kübik yapı 3 kırınım piki ile tanımlanmıĢtır. Bu piklerin 2θ
dereceleri ve (hkl) değerleri sırasıyla Ģu Ģekildedir; 31.82° (200), 46.34° (220) ve 54.83°
(311).
ġekil 7.12‟de de görüldüğü gibi borun ilavesi ile XRD pikleri daha keskin bir
yapıya gelmiĢ ve FWHM değerlerinde de artıĢ gözlemlenmiĢtir. Böylece bor ilavesi,
baryum stabilizeli
yapısının kristallenme derecesini ve kararlığını
arttırmıĢtır. Kompozit malzemelerde kafes yapısı, mekanik ve elektriksel özellikleri
direkt olarak etkilemektedir (Guo ve ark., 2011). Örnek olarak, hacim merkezli kübik
yapı oluĢumun artması ile sertlik ve mukavemet de artar fakat kompozit seramik
malzemeler kırılgan hale gelir. Bu yüzden, kompozit malzeme içinde hacim merkezli
78
kübik yapının oluĢumunu kontrol edebilmek önemlidir (Guo ve ark., 2011; Tong ve
ark., 2005; Tsai ve ark., 2010)
Baryum stabilizeli TENM için kafes parametreleri, Denklem (7.1) ile XRD
modelinin
pik
pozisyonlarının
(2)
karĢılaĢtırılması
sonucu
elde
edilmiĢtir
, Çizelge 7.4‟de
(Suryanarayana ve Norton, 1998). Hesaplanan kafes sabiti
görülmektedir.
Partiküllerin ortalama boyutu (
), Denklem (7.2) kullanılarak, dislokasyon
yoğunluğu (δ) ise Denklem (7.3) kullanılarak hesaplanmıĢtır ve hesaplanan bu değerler
Çizelge 7.4‟de gösterilmiĢtir.
Çizelge 7.4. Toz halindeki baryum stabilizeli TENM‟lere ait kristal yapı parametreleri
(hkl)
2 ()
FWHM ()
d (Å)
a (Å)
Bor katkısız (220)
Bor katkılı (220)
23.86
0.1359
3.7263
10.5395
60
2.8015
23.86
0.1583
3.7263
10.5395
51
3.8011
Örnek
D(nm) δ (10-11cm-2)
7.4. PPMS Ölçüm Sonuçları
Nanoliflerin kalsinasyonu sonrasında oluĢan toz halindeki TENM‟ler, önceden
de belirtildiği gibi ilk olarak pelet haline getirilmiĢ, daha sonra da sinterlenerek PPMS
cihazına uygun numuneler hazırlanmıĢtır. Bu bölümde bor katkılı ve bor katkısız
TENM numunelerinin 10-300 K sıcaklık aralığındaki ısıl
iletkenlikleri, elektriksel iletkenlikleri, Seebeck katsayıları ve baĢarım ölçütlerine ait
sonuçlara ve bu sonuçlara iliĢkin açıklamalara yer verilmiĢtir.
7.4.1. Elektriksel iletkenlik değerleri
ġekil 7.13‟de stronsiyum stabilizeli, kalsiyum stabilizeli ve baryum stabilizeli
bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin 10-300 K sıcaklıkları arasındaki elektriksel
iletkenliklerinin değiĢimi görülmektedir.
79
ġekil 7.13. Bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin elektriksel iletkenliklerinin sıcaklık ile değiĢimi,
(a) stronsiyum stabilizeli, (b) kalsiyum stabilizeli, (c) baryum stabilizeli
ġekil 7.13‟den anlaĢıldığı üzere bor katkılı ve bor katkısız olan numunelerin
elektriksel iletkenlikleri, sıcaklığın artmasıyla yükselmekte yani elektriksel dirençleri
sıcaklığın artmasıyla azalmaktadır. Bu sebepten dolayı tüm numuneler yarı iletken
davranıĢı göstermektedir. Yine aynı Ģekilden, bor katkısız örneklerin elektriksel
iletkenliklerinin bor katkılı örneklere oranla daha fazla olduğu ve sıcaklığın 300 K
üzerine çıkmasıyla bu oranın daha da artacağı görülmektedir.
Çizelge 7.5‟de bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli, kalsiyum
stabilizeli ve baryum stabilizeli bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin oda
sıcaklığındaki elektriksel iletkenlik değerleri görülmektedir.
80
Çizelge 7.5. TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki elektriksel iletkenlik değerleri
Numune Adı
Elektriksel Ġletkenlik (
)
52.83
85.25
28.96
67.29
349.4
401.6
Tüm
numuneler
için,
elektriksel
iletkenlik
değerleri
göz
önünde
bulundurulduğunda, bor katkısı yapılmıĢ olan numunelerin elektriksel iletkenliklerinin,
bor katkısı yapılmamıĢ olan numunelerin elektriksel iletkenliklerine göre daha büyük
olduğu yani bor katkısı yapılmıĢ olan numunelerin elektriksel dirençlerinin daha düĢük
olduğu tespit edilmiĢtir. Bor katkılı numunelerin elektriksel dirençlerinin daha düĢük
olması; borun iyonik yarıçapının küçük olması ve bor atomlarının, kafes yapısının
içerisindeki boĢluklara yerleĢmesi ile açıklanabilir. Bu da, kristal yapısının serbest
taĢıyıcı konsantrasyonunu arttırır ve dolayısıyla, kristal yapının elektriksel iletkenliği
artar.
Aynı zamanda, sıcaklığın artması ile birlikte tüm numunelerde, elektriksel
direncin
düĢmesine
paralel
olarak
elektriksel
iletkenlik
değerinin
arttığı
gözlemlenmiĢtir. Elektriksel direncin sıcaklık ile olan böyle bir iliĢkisi Xie ve ark.
(2009) tarafından da benzer bir Ģekilde belirtilmiĢtir. Bu çalıĢmanın sonuçlarının, Xie ve
ark. (2009) teorik sonuçları ile de uyumlu olduğu gözlemlenmiĢtir.
Ölçümleri gerçekleĢtirilen numuneler arasında en yüksek elektriksel iletkenlik
değerinin Baryum stabilizeli numuneye ait olduğu yukarıdaki değerlerden de
anlaĢılmaktadır. Oda sıcaklığındaki değerler dikkate alındığında baryum stabilizeli
numunenin elektriksel iletkenlik değerinin, stronsiyum stabilizeli numunenin elektriksel
iletkenlik değerinden yaklaĢık 5 kat; kalsiyum stabilizeli numunenin elektriksel
iletkenlik değerinden ise yaklaĢık 6 kat daha fazla olduğu tespit edilmiĢtir. Elektriksel
iletkenlik değerinin yüksek olması baĢarım ölçütü (ZT) değerini arttıracağından bu
durum, diğer iki numuneye kıyasla, baryum stabilizeli nanokompozit tozlar için bir
avantaj olarak tespit edilmiĢtir.
81
7.4.2. Isıl iletkenlik değerleri
ġekil 7.14‟de stronsiyum stabilizeli, kalsiyum stabilizeli ve baryum stabilizeli
bizmut kobalt oksit bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin 10-300 K sıcaklıkları
arasındaki ısıl iletkenliklerinin değiĢimi görülmektedir.
Tüm numunelerin ısıl iletkenliklerinin sıcaklık ile değiĢimi benzerlik
göstermektedir. Isıl iletkenlik değerleri, baĢlangıçta sıcaklığın artıĢıyla artıĢ göstermiĢtir
fakat sıcaklığın daha da artmasıyla azalmaya baĢlamıĢtır. Katılarda ısıl iletkenliğe dair
tam bir teorik model bulunmamasına rağmen nitel olarak ısıl iletkenlik düĢük
sıcaklıklarda artan sıcaklıkla artarken, yüksek sıcaklıklarda artan sıcaklıkla azalmaktadır
(Ahıska ve Güler, 2005).
Termoelektrik malzemelerin performansı için ısıl iletkenlik büyük bir öneme
sahiptir. Termoelektrik malzemelerde ısının soğuk bölgeden tersine akıĢını azaltmak
için düĢük ısıl iletkenlik değerine sahip malzemelere ihtiyaç vardır.
ġekil 7.14. Bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin ısıl iletkenliklerinin sıcaklık ile değiĢimi,
(a) stronsiyum stabilizeli, (b) kalsiyum stabilizeli, (c) baryum stabilizeli
82
ġekil 7.14‟den de görüldüğü üzere bor katkılı numunelerin ısıl iletkenlikleri, 250
K sıcaklığına kadar, bor katkılı olmayan numunelere göre daha fazla bir artıĢ
göstermiĢtir. Rani ve Saravanan (2011) da bor ilavesinin ısıl iletkenliği arttırdığını
çalıĢmalarında belirtmiĢlerdir. 250 K sıcaklığa ulaĢıldıktan sonra ise, bor katkılı
kalsiyum stabilizeli numuneninki hariç diğer numunelerin ısıl iletkenliklerindeki
artıĢının durduğu, sıcaklığın daha da artmasıyla bu değerlerin azalmaya baĢladığı
gözlemlenmiĢtir. Bu sonuç termoelektrik malzemelerin yüksek sıcaklıklardaki
verimliliği açısından oldukça önemlidir.
Çizelge 7.6‟da bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli, kalsiyum
stabilizeli ve baryum stabilizeli TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki ısıl iletkenlik
değerleri görülmektedir.
Çizelge 7.6 TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki ısıl iletkenlik değerleri
Numune Adı
Isıl Ġletkenlik (W/K.m)
0.4181
0.5710
0.4497
0.7567
0.6418
0.7639
Bu değerlere göre numunelerin ısıl iletkenlik değerlerinin oldukça düĢük olduğu
ve üretmiĢ olduğumuz numuneler arasında oda sıcaklığında en düĢük ısıl iletkenliğe bor
katkısız stronsiyun stabilizeli numunenin sahip olduğu tespit edilmiĢtir. Ayrıca, Çizelge
7.6‟daki değerlere göre numunelere bor ilavesinin ısıl iletkenlik değerlerinin arttırdığı
gözlenmiĢtir.
Çizelge 7.7‟de literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin ısıl
iletkenlikleri
görülmektedir.
iletkenliklerinin,
Çizelge
Ölçümleri
7.7‟de
yapılan
belirtilen
TENM
çalıĢmalardaki
numunelerinin
ısıl
malzemelerin
ısıl
iletkenliklerine ve tipik termoelektrik malzemelerin ısıl iletkenliklerine oranla daha
düĢük olduğu sonucuna varılmıĢtır. Bu bulgu termoelektriksel verim açısından oldukça
önemlidir.
83
Çizelge 7.7. Literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin ısıl iletkenlik değerleri
Malzeme Adı
polikristalini
oks t s
s ts
mğ
mğ
polikristalini
polikristalini
s
mğ
(sol-jel)
s mğ
(elektro-eğirme)
Isıl Ġletkenlik
Değeri (W/K*m)
ÇalıĢmayı Yapan
0.79 (450K) - 1.8 (1000K)
Funahashi ve ark. (2000)
1.1 ( °
- 1.3 (
°
Li ve ark. (2000)
1.15 ( °
- 1.4 (
°
Li ve ark. (2001)
2.6 (300 K) - 1.8 (1000K)
Wang ve ark. (2004)
1.75 (300K) - 1.6 (1000K)
Wang ve ark. (2004)
1.9 (420K) - 1.35 (775K)
Yin ve ark. (2010)
1.76 (350K) - 1.25 (775K)
Yin ve ark. (2010)
7.4.3. Seebeck katsayıları
ġekil 7.18‟de stronsiyum stabilizeli, kalsiyum stabilizeli ve baryum stabilizeli
bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin 10-300 K sıcaklıkları arasındaki Seebeck
katsayılarındaki değiĢim görülmektedir.
ġekil 7.15. Bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin Seebeck katsayılarının sıcaklık ile değiĢimi,
(a) stronsiyum stabilizeli, (b) kalsiyum stabilizeli, (c) baryum stabilizeli
84
ġekilden de görüldüğü üzere tüm numunelerin Seebeck katsayısının sıcaklık ile
birlikte arttığı gözlemlenmiĢtir. Bor katkısının numunelerin Seebeck katsayısını
düĢürdüğü tespit edilmiĢtir. Seebeck katsayısının tüm numuneler için, p-tipi taĢıyıcı gibi
pozitif olduğu gözlemlenmiĢtir.
Çizelge 7.8‟de bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli, kalsiyum
stabilizeli ve baryum stabilizeli TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki Seebeck
katsayıları görülmektedir. Oda sıcaklığındaki bu değerlere göre, elde etmiĢ olduğumuz
numuneler arasında en yüksek Seebeck katsayısına bor katkısız kalsiyum stabilizeli
numune sahiptir ve bu değer literatürdeki çalıĢmalarda göz önünde bulundurulduğunda
termoelektrik malzemeler için tatmin edici bir değerdir.
Çizelge 7.8. TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki Seebeck katsayıları
Numune Adı
Seebeck Katsayısı (µ
K)
112.82
102.95
137.45
100.80
94.12
86.05
Çizelge 7.9‟da literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin Seebeck
katsayıları görülmektedir. Burada belirtilen benzer çalıĢmalardaki örneklerin Seebeck
katsayılarına bakıldığında, üretmiĢ olduğumuz numunelerimizin Seebeck katsayıları ile
benzerlik gösterdiği tespit edilmiĢtir. Buna ilaveten, bor katkısız kalsiyum stabilizeli
numunenin oda sıcaklığındaki Seebeck katsayısının, yukarıda belirtilen çalıĢmalardaki
çoğu örneğin Seebeck katsayısına oranla daha yüksek olduğu belirlenmiĢtir.
85
Çizelge 7.9. Literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin Seebeck katsayıları
Malzeme Adı
Seebeck Katsayısı
(µV/K)
Tek kristalli
ÇalıĢmayı Yapan
≈100
Terasaki ve ark. (1997)
≈60
Funahashi ve ark. (2000)
≈90
Li ve ark. (2000)
≈135
Li ve ark. (2000)
≈90
Li ve ark. (2001)
≈130
Funahashi ve Matsubara (2001)
≈100
Li ve ark. (2001)
≈110
Funahashia ve Shikano (2002)
≈117
Xu ve ark. (2002)
≈118
Xu ve ark. (2002)
≈134
Xu ve ark. (2002)
≈136
Xu ve ark. (2002)
≈142
Zhou ve ark. (2003)
≈110
Pelloquin ve ark. (2004)
≈125
Pelloquin ve ark. (2004)
≈178
Ahıska ve Güler (2005)
nanoseramik
malzeme (sol-jel)
≈130
Yin ve ark. (2010)
nanoseramik
malzeme (elektro-eğirme)
≈139
Yin ve ark. (2010)
polikristal
malzeme
°
oksit malzemesi
°
oksit malzemesi
°
oksit seramiği
Pb ve Ca katkılı
kristal
flamanı
oksit seramiği
°
kristal flaman
Çok kristalli
°
seramiği
kobaltiti
kobaltiti
yarı iletken kristali
7.4.4. BaĢarım ölçütü değerleri
Bir termoelektriksel malzemenin verimliliği, birimsiz bir büyüklük olan baĢarım
ölçütü (ZT) ile belirlenmektedir. ġekil 7.16‟da stronsiyum stabilizeli, kalsiyum
86
stabilizeli ve baryum stabilizeli bizmut kobalt TENM numunelerinin baĢarım
ölçütlerinin sıcaklık ile değiĢimi görülmektedir.
ġekil 7.16. Bizmut kobalt oksit TENM numunelerinin baĢarım ölçütlerinin (ZT) sıcaklık ile değiĢimi,
(a) stronsiyum stabilizeli, (b) kalsiyum stabilizeli, (c) baryum stabilizeli
Bor katkılı ve bor katkısız numunelerin ZT değerlerinin, sıcaklığın artmasıyla
birlikte benzer değiĢiklik gösterdiği gözlemlenmiĢtir. ġekilden de görüldüğü üzere bor
katkısının, tüm örneklerde, ZT değerini belirli bir oranda düĢürdüğü anlaĢılmaktadır.
Stronsiyum stabilizeli numunede bu oran çok az iken, baryum stabilizeli numunede bu
oran biraz daha artarken kalsiyum stabilizeli olan numunede ise bu oran sıcaklığın
yükselmesiyle birlikte belirgin bir Ģekilde artıĢ göstermiĢtir.
Çizelge 7.10‟da bor katkılı ve bor katkısız stronsiyum stabilizeli, kalsiyum
stabilizeli ve baryum stabilizeli TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki ZT değerleri
görülmektedir.
87
Çizelge 7.10. TENM numunelerinin oda sıcaklığındaki ZT değerleri
Numune Adı
ZT
4.74
4.66
3.58
2.66
14.18
11.40
Oda sıcaklığındaki bu değerlere göre, elde etmiĢ olduğumuz numuneler arasında
en yüksek ZT değerine bor katkısız baryum stabilizeli numune sahiptir. Bunun sebebi
ise bor katkısız baryum stabilizeli numunenin oda sıcaklığında diğer numunelere oranla
çok daha yüksek elektriksel iletkenlik değerine sahip olmasıdır.
Çizelge 7.11‟de literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin Z veya
ZT değerleri görülmektedir.
Bu çalıĢmada elde edilen ZT değerleri ile Çizelge 7.11‟de belirtilen benzer
çalıĢmalardaki ZT değerleri karĢılaĢtırıldığında, baryum stabilizeli numunelerin ZT
değerlerinin literatürdeki bazı çalıĢmalardaki değerlere yaklaĢtığı fakat yine de yeterince
yüksek olmadığı; stronsiyum ve kalsiyum stabilzeli numunelerin değerlerinin ise diğer
çalıĢmalara göre düĢük kaldığı tespit edilmiĢtir.
88
Çizelge 7.11. Literatürde yapılmıĢ bazı çalıĢmalardaki malzemelerin ZT değerleri
Malzeme Adı
ZT / Z (
ÇalıĢmayı Yapan
°
≈1,3×
Li ve ark. (2000)
°
≈0.43×
Li ve ark. (2000)
°
≈2.4×
Li ve ark. (2000)
°
≈2.0×
Li ve ark. (2000)
°
≈1.4×
Li ve ark. (2000)
malzemesi
°
≈0.3×
Li ve ark. (2000)
oksit malzemesi
°
≈1.1×
Li ve ark. (2000)
°
≈0.35×
Li ve ark. (2001)
°
≈0.45×
Li ve ark. (2001)
oksit sistemi
oksit sistemi
(Zn, Al)O oksit sistemi
oksit sistemi
oksit
oksit
seramiği
oksit
seramiği
≈0.025
Xu ve ark. (2002)
≈0.03
Xu ve ark. (2002)
≈0.035
Wang ve ark. (2004)
≈0.045
Wang ve ark. (2004)
nanoseramik
malzeme (sol-jel)
≈0.025
Yin ve ark. (2010)
nanoseramik
malzeme (elektro-eğirme)
≈0.03
Yin ve ark. (2010)
Çok kristalli
polikristalini
polikristalini
7.4.5. TENM numunelerin termoelektriksel özelliklerinin karĢılaĢtırılması
Yukarıda baĢlıklar halinde verilen, TENM numunelerine ait oda sıcaklığında
ölçülen termoelektriksel özellikler toplu bir Ģekilde Çizelge 7.12‟de verilmiĢtir.
Çizelgeden de görüldüğü üzere en yüksek baĢarım ölçütü değerine sahip
olduğu görülmektedir.
„in diğer örneklere göre daha yüksek baĢarım
ölçütü değerine sahip olmasının en büyük sebebi diğer örneklere oranla elektriksel
iletkenliğinin çok daha yüksek olmasıdır. En yüksek Seebeck katsayısına
89
numunenin sahip olmasına rağmen bu numunenin baĢarım ölçütünün düĢük kalmasının
sebebi ise elektriksel iletkenlik değerlerinin oldukça düĢük kalmasıdır.
Çizelge 7.12. TENM numunelerimizin termoelektriksel özellikleri
Numune Adı
Elektriksel Ġletkenlik
(
)
Isıl Ġletkenlik
(W/K.m)
Seebeck Katsayısı
(µ K)
ZT
52.83
0.4181
112.82
4.74
85.25
0.5710
102.95
4.66
28.96
0.4497
137.45
3.58
67.29
0.7567
100.80
2.66
349.4
0.6418
94.12
14.18
401.6
0.7639
86.05
11.40
90
8. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER
Bu çalıĢmada, bor katkılı ve bor katkısız termoelektrik nanokompozit malzeme
üretmek için bizmut, stronsiyum, kalsiyum, baryum, kobalt asetat ve borik asit
kullanılmıĢtır. Farklı üç çözelti ve bunlara aynı oranda borik asit ilave edilerek toplamda
altı sulu PVA çözeltisi (%10, w/w) elde edilmiĢtir. Hazırlanan çözeltilerden elektroeğirme düzeneği ile nanolifler üretilmiĢ ve bu nanolifler kalsinasyon iĢlemine tabi
tutularak toz halinde TENM‟ler üretilmiĢtir. Üretilen bu toz halindeki TENM‟ler önce
pres ile sıkıĢtırılarak pelet haline getirilmiĢ daha sonra da sinterleme iĢlemine tabi
tutularak TENM numuneleri elde edilmiĢtir. Üretilen yapılar SEM, XRD ve PPMS ile
karakterize edilmiĢtir.
8.1. Sonuçlar

Elektro-eğirme yöntemi ile ortalama çapları 74–547 nm arasında değiĢen
nanolifler üretildi. Üretilen nanolifler arasında en düĢük ortalama çapa (74 nm),
en düĢük viskozite değerine (28.4 mPas) sahip bor katkısız Bi-Ca-Co içerikli
örneğin sahip olduğu tespit edildi.

Çözeltilerin viskozite değerinin artmasıyla lif çaplarının da arttığı ve lif
morfolojisinin daha lineer bir yapı kazandığı gözlemlendi.

Viskozitenin belirli bir değerin altında olduğu zaman nanolifler üzerinde
boncuklanmaların oluĢtuğu belirlendi. Bu değerin ise yaklaĢık 40 mPas olduğu
tespit edildi.

Üretilen nanolifler 850°C‟de kalsinasyon iĢlemine tabi tutularak nano kompozit
tozlarının üretimi gerçekleĢtirildi. Elde edilen nanokompozit tozlarının ağırlıklı
olarak YMK yapılardan oluĢtuğu tespit edildi.

SEM görüntülerine göre; elde edilen TENM tozlarında, tabakalı, küresel,
çubuksu ve arzu edilmeyen amorf yapıların oluĢtuğu tespit edildi.

Amorf yapının oluĢmasına bor katkısının sebep olduğu tespit edildi.

Bor katkısının partikül boyutunu azalttığı XRD analizi sonucunda tespit edildi.

XRD sonuçlarına göre en düĢük partikül boyutuna, 36.6142 nm ile bor katkılı
kalsiyum stabilizeli örneğin sahip olduğu tespit edildi.
91

Bizmut oksidin oda sıcaklığında, örneklerin çoğunda kararlı hale geldiği ancak
bazı örneklerde ise stabilizasyon iĢleminin tam baĢarımla gerçekleĢmediği tespit
edilmiĢtir.

Nanokompozit malzemelerin; elektriksel iletkenlik değerleri, ısıl iletkenlik
değerleri, Seebeck katsayıları ve ZT değerleri 0-300 K sıcaklıkları arasında
ölçüldü:
Oda sıcaklığında, örneklerin elektriksel iletkenlik değerlerinin 28.96 – 401.6
arasında değiĢtiği ve nanokompozit tozları arasında, en yüksek elektriksel
iletkenlik değerine, bor katkılı baryum stabilizeli örneğin sahip olduğu tespit edildi.
Örneklerin ısıl iletkenlik değerlerinin, oda sıcaklığında, 0.4181 – 0.7639 W/K.m
arasında değiĢtiği ölçüldü. En düĢük ısıl iletkenliğe bor katkısız stronsiyum stabilizeli
örneğin sahip olduğu sonucu elde edildi.
Oda sıcaklığında, örneklerin Seebeck katsayılarının p tipi taĢıyıcı gibi pozitif
olduğu ve 86.05 – 137.45 µV/K arasında değiĢtiği, Seebeck katsayısı en yüksek olan
örneğin, bor katkısız kalsiyum stabilizeli örnek olduğu gözlendi.
Örneklerin oda sıcaklığındaki ZT değerlerinin ise 2.66×
– 14.18×
arasında değiĢtiği ve ZT değeri en yüksek olan örneğin, bor katkısız baryum stabilizeli
örnek olduğu tespit edildi.

Örneklere bor ilavesinin, elektriksel iletkenlik ve ısıl iletkenliğini arttırdığı
ancak Seebeck katsayısı ve baĢarım ölçütü değerini düĢürdüğü tespit edildi.

250 K sıcaklığından sonra örneklerin ısıl iletkenlik değerlerinde, bor katkılı
kalsiyum stabilizeli örnek hariç, duraklama ve bir miktar azalma tespit edildi.

Tüm öneklerde, 0-250 K sıcaklıkları arasında, sıcaklığın artmasıyla birlikte,
elektriksel iletkenlik değerlerinde, ısıl iletkenlik değerlerinde, Seebeck
katsayılarında ve ZT değerlerinde artıĢ gözlemlendi.
8.2.

Öneriler
Numunelerin sinterleĢme durumu ve porozite oranı, elektriksel iletkenlik
açısından büyük önem arz etmektedir. Bu yüzden bu tez çalıĢması sonrasında,
termoelektriksel ölçümler için üretilmiĢ numunelerin sinterleĢme özelliklerinin
ve porozite oranın belirlenmesi amacıyla; numunelerin yoğunluk ölçümlerinin
92
yapılması, ısıl genleĢme katsayılarının belirlenmesi, SEM görüntülerinin
çekilmesi ve mukavemet testlerinin yapılması faydalı olacaktır.

Bizmut oksidi tam baĢarımla kararlı hale getirmek için daha sonraki
çalıĢmalarda kalsinasyon sıcaklığının ve süresinin artırılmasının faydalı olacağı
düĢünülmektedir.

Bizmut oksidi kararlı hale getirmek için bu çalıĢmada toprak alkali metaller
grubunda bulunan elementler kullanılmıĢtır. Sonraki çalıĢmalarda literatürde
bizmutu kararlı hale getirmek için kullanılan diğer elementlerin, örnek olarak
nadir toprak elementleri, kullanılması düĢünülmektedir.

Elektro-eğirme yöntemine etki eden parametrelerin optimum değerlerine
ulaĢarak, daha küçük çaplarda nanolif üretiminin gerçekleĢtirilebileceği ve
böylelikle nanoliflerin kalsinasyonu sonrası, daha küçük nano yapılar elde
edileceği öngörülmektedir.

Daha küçük nano yapıların eldesi ile, termoelektriksel özelliklerin geliĢtiği
literatürdeki birçok çalıĢma ile ispatlanmıĢtır. Dolayısıyla elektro-eğirme
yöntemiyle nanolif üretip, daha sonra bu nanolifleri yakarak elde ettiğimizden
daha küçük nano yapılar elde etmek için farklı üretim metotlarının kullanılması
ileriki çalıĢmalar için yarar sağlayacaktır.

Üretimi gerçekleĢtirilen örneklerin baĢarım ölçütü değerlerinin, literatürdeki
çalıĢmalara kıyasla daha düĢük olmasının tek nedeninin; örneklerin elektriksel
iletkenlerinin literatürdeki çalıĢmalara kıyasla daha düĢük seviyede kalmasından
dolayı olduğu, yapılan bu çalıĢma ile tespit edilmiĢtir. Örneklerin elektriksel
iletkenliğini arttırmak için, literatürde elektriksel iletkenliği arttırdığı tespit
edilmiĢ baĢka malzemelerin de ilave edilmesi, etkin bir çözüm olarak
düĢünülmektedir.

Bor katkısı arzu edilmeyen amorf yapıların oluĢmasına neden olduğunun tespit
edilmesinden
dolayı
bundan
sonraki
çalıĢmalarda
bor
katkı
oranının
azaltılmasında yarar görülmektedir.

Örneklere bor ilave oranının arttırılması, elektriksel iletkenlik değerini arttırmak
için bir çözüm olarak düĢünülebilir ancak; bor ilavesinin, bu çalıĢmada
termoelektriksel verimi etkileyen diğer parametrelere olumsuz etkisi tespit
edildiğinden,
üretilen
TENM‟lerin
elektriksel
iletkenliği
termoelektriksel özellikleri iyileĢtirmeyeceği düĢünülmektedir.
hariç
diğer
93

Solvent polimer olarak PVA haricinde, baĢka polimerlerin de kullanılması
polimerlerin sonuçlara etkisini gözlemlemek amacıyla dikkate alınabilir.

Üretimi gerçekleĢtirilen örneklerin, yüksek sıcaklıklardaki uygulamalarda
kullanılabilirliğinin
termoelektriksel
düĢünülmektedir.
tespiti
için,
davranıĢlarının
300-1000
da
K
sıcaklıkları
araĢtırılmasının
faydalı
arasındaki
olacağı
94
KAYNAKLAR
Adams, J., 2001, Thermoelectric Power Generation and Refrigeration Systems, ME 372
Instructor, 1-11.
Ahıska, R., & Güler, E., 2005, Thermoelectrıc Characterızation Of N-Type (Bi2Te3)Se3
Semiconductors in A Temperature Range 11-373 K, G.Ü. Fen Bilimleri Dergisi,
481-487.
Alvarado, E., Torres-Martinez, L., Fuentes, A., & Quintana, P., 2000, Preparation and
characterization of MgO powders obtained from different magnesium salts and
the mineral dolomite, Polyhedron, 19, 2345-2351.
Andrady, A., 2008, Science and Technology of Polymer Nanofibers, John Wiley &
Sons, Inc, New Jersey.
Anonim, 2012, Thermoelectric[online], http://testhermoelectric.com/bilgi1.html
[Ziyaret Tarihi: 27 Aralık 2012]
Anonim, 2012, Nanothermel[online], Nanothermel,
http://www.nanothermel.org/public_main.html [Ziyaret Tarihi: 29 Haziran 2012]
Anonim, 2012, Peltier soğutucu[online], Vikipedi,
http://tr.wikipedia.org/wiki/Peltier_so%C4%9Futucu[Ziyaret Tarihi: 15 Eylül
2012]
Armelao, L., Colombo, P., Fabrizio, M., 1998, Journal of Sol-Gel Science and
Technology, 13, 213–217.
AĢçıoğlu, B., 2005, Manufacturing and Heat Transfer Analysis of Nano-Micro Fiber
Composites, Doktora Tezi, The Graduate Faculty Of Auburn University,
Alabama.
Atik, K., 2009, Termoelektrik Soğutucu Tasarımında Termoekonomik Optimizasyon, 5.
Uluslararası İleri Teknolojiler Sempozyumu, Karabük.
Bansal, P., & Martin, A., 2000, Comparative Study of Vapour Compression,
Thermoelectric and Absorption Refrigerators, International Journal of Energy
Research, 93-107.
Benli, B., 2009, Nanoteknoloji ve Antik Çağlara Uzanan Killi Nanoyapılar. Kil Bilimi
ve Teknolojisi Dergisi, 143-162.
Blackledge, C., Tabarin, T., Masson, E., Forster, R., & Keyes, T., 2011, Silica
nanoparticles containing a rhodamine dye and multiple gold nanorods Journal of
Nanoparticle Research, 4659-4672.
Bulut, H., 2005, Termoelektrik Soğutma Sistemleri, Soğutma Dünyası(31), 9-16.
95
Celep, ġ., 2007, Nanoteknoloji ve Tekstilde Uygulama Alanları, Yüksek Lisans
Tezi,Çukurova Üniversitesi Fen bilimleri Enstitüsü, Adana
Chronakis, I., 2005, Novel nanocomposites and nanoceramics based on polymer
nanofibers using electrospinning process, A review, Journal of Materials
Processing Technology, 283-293.
Chun, I., 2005, Finer Fibers Spun by Electrospinning Process From Polymer Solutions
and Polymer Melts in Air and Vacuum: Characterization of Structure and
Morphology on Electrospun Fibers and Developing a New Process Model,
Doktora Tezi, The Graduate Faculty of The University of Akron.
Cireli, A., Kutlu, B., Onar, N., & Erkan, G., 2006, Tekstilde Ġleri Teknolojiler, Tekstil
ve Mühendis, 7, 7-20.
Çıracı, S., 2005, Türkiyede Nanoteknoloji, Bilim ve Teknik Yeni Ufuklar, 38(453), 1-10.
Deitzel, J., Kleinmeyer, J., Haris, D., & BeckTan, N., 2001, The Effect of Processing
Variables on The Morphology of Electrospun Nanofibers and Textiles, Polymer,
261-272.
Delome, F., Martin, C., Marudhachalam, P., Ovono, D., & Guzman, G., 2011, Journal
of Alloys and Compounds, 509, 2311-2315.
Derun, E., 2005, Sb2Te3 ve Bi2Te3 Ġçerikli BileĢiklerin Termoelektrik, Yapısal ve
Mikroyapısal Özelliklerinin Ġncelenmesi, Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul.
Desaı, K., 2004, Electrospinning and Phase Characterization of Polyaniline/Poly
Methymethacrylate Blends, Yüksek Lisans Tezi, The Faculty Of The Department
Of Chemical and Nuclear Engineering University Of Massachusetts Lowel,
Massachusetts.
Ding, Y., Zhang, G., Wu, H., Hai, B., Wang, L., & Qian, Y., 2001, Nanoscale
Magnesium Hydroxide and Magnesium Oxide Powders: Control over Size,
Shape, and Structure via Hydrothermal Synthesis, Chemistry of materials, 13,
435-440.
Dresselhaus, M. S., Chen, G., Tang, M. Y., Yang, R. G., Lee, H., Wang, D., et al., 2005,
New Directions for Nanoscale Thermoelectric Materials Research, Materials
Research Society Fall Meeting, 1-10.
Drexler, E., 1992, Nanosystem:Molecular Machinery, Manufacturing and Computation,
John Wiley&Sons,(Association of American Publishers), New York.
DurmuĢoğlu, S., Keskin, S., Uslu, I., Aytimur, A., & Akdemir, A., 2010, International
Journal of Matarial Science and Electronics Research, 1(2), 81-85.
96
DurmuĢoğlu, S., 2012, Katı Ġyonik Oksit Yakıt Hücreleri Ġçin Nanokompozit
Seramiklerin Üretimi ve Karakterizasyonu, Doktora Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
KONYA.
Erdal M.O., Uslu I., Aytimur A., Koyuncu M., 2010, Synthesis and Characterization of
NaxCo2O4 Thermoelectric Material Using PVA Polymerized Complex,
International Journal of Material Science and Electronics Research, 1, 55-9.
Erol Y., 2007, Termoelektrik Jeneratör, Bilim ve Teknik, 9393.
Feynman, T., 1959, Feynman‟s Talk[Online], There's Plenty of Room at the Bottom:An
Invitation to Enter a New Field of Physics,
http://www.zyvex.com/nanotech/feynman.html [Ziyaret Tarihi: 12.11.2012].
Fong, H., Chun, I., & Reneker, D., 1999, Beaded Nanofibers During Electrospinning,
Polymer, 4585-4592.
Fridrikh, S., Yu, J., Brenner, M., & Rutledge, G., 2003, Controlling The Fiber Diameter
During Electrospinning, Physical Review Letters, 144502-1-144502-4.
Funahashi, R., & Matsubara, I., 2001, Thermoelectric properties of Pb- and Ca-doped
(Bi2Sr2O4)xCoO2 whiskers, Applied Physics Letters, 79(3).
Funahashi, R., Matsubara, I., & Sodeoka, S., 2000, Thermoelektrik properties of
Bi2Sr2Co2Ox polycrystalline materials, Applied Physics Letters(76), 2385.
Funahashia, R., & Shikano, M., 2002, Bi2Sr2Co2Oy whiskers with high thermoelectric
figure of merit, Applıed Physıcs Letters, 81, 1459-1461.
Fung, K. Z. & Virkar, A. V., 1991, J. Am. Cer. Soc., 74, 1970.
Gholami, A., Tavanai, H., & Moradi, A., 2011, Journal of Nanoparticle Research,
2089.
Goldsmid, H., 2009, Introduction to Thermoelectricity, Springer.
Guo, S., Ng, C., Lu, J., & Liu, C.,2011, Effect of valence electron concentration on
stability of fcc or bcc phase in high entropy alloys, Journal Of Applıed Physıcs,
103505.
Heikkila, P., & Harlin, A., 2008, Parameter Study of Electrospinning of polyamide-6,
Europaan Polymer Journey, 3067-3079.
Hohman, M., Shin, M., Rutledge, G., & Brenner, M., 2001, Electrospinning and
Electrically Forced Jets, I. Stability Theory, Physics Of Fluids, 2201- 2220.
Hong, K., Park, J. L., Sul, I., Youk, J., & Jin, T., 2006, Preparation of Antimicrobial
Poly(vinyl alcohol) Nanofibers Containing Silver Nanoparticles, Journal of
Polymer Science, 44, 2468-2474.
97
Huang, M., Zhang, Y., Kotaki, M., & Ramakrishna, S., 2003, A Review On Polymer
Nanofibers by Electrospinning and Their Applications in Nanocomposites,
Composites Science And Technology, 2223-2253.
Rasband, W., 2011, ImageJ Java 1.32 J, National Institutes of Health USA, Web adresi:
http://rsbweb.nih.gov/ij/index.html [05.05.2012].
Islama, M., & Karim, M., 2010, Fabrication and characterization of poly(vinyl
alcohol)/alginate blend nanofibers by electrospinning method, Colloids and
Surfaces A: Physicochem. Eng. Aspects, 66, 135-140.
Ġpek, N., YeĢil, H., Kadıoğlu, M., Sıkık, K., Sakarya, O., IĢıklı, A., 2012, Enerji
Verimliliği Raporu, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, Ankara.
Jiang, L., Zhao, Y., & Zhai, J., 2004, A Lotus-Leaf-like Superhydrophobic Surface: A
Porous Microsphere/Nanofiber Composite Film Prepared by
Electrohydrodynamic, Angewandte Chemie, 4438-4441.
Karunagaran, B., Kumar, R. T., Mangalaraj, D., Narayandass, S., & Rao, G. M., 2002,
Crystal Research and Technology, 37, 1285.
Kataphınan, W., 2004, Electrospinning and Potential Applications, Doktora Tezi, The
Graduate Faculty Of The University Of Akron.
Kayır, Y., & Baççıl, E., 2010, Nanoteknoloji Nedir? Uluslararası Metalırji ve Malzeme
Kongresi, Ankara.
Kessick, R., Fenn, J., & Teper, G., 2004, The Use of AC Potentials In Electrospraying
and Electrospinning Processes, Polymer, 2981-2984.
Kim, C., Lee, S., & Yang, K., 2004, Characteristics of Supercapaitor Electrodes of PBIBased Carbon Nanofiber Web Prepared by Electrospinning, Electrochimica Acta,
877-881.
Kim, S., Kim, J., Kim, I., Lee, S., Lee, T., & Kim, S., 2005, Optimum Parameters for
Production of Nanofibres Based on poly(2 acrylamido-2-methyl- 1-propanesulfonic acid) by electrospinning, Smart Materials and Structures, Institute of
Physics Publishing.
Klug, P., & Alexander, L., 1974, X-ray Diffraction Procedures for Polycrystalline and
Amorphous Material, New York.
Ko, F., 2004, Nanofiber Technology: Bridging the Gap between Nano and Macro
World, NATO ASI on Nanoengineeered Nanofibrous Materials, Kluwer
Academic Publishers, (s. 1-18), Drexel-USA.
Koçyiğit, S., Gökmen, Ö., Temel, S., Aytimur, A., Uslu, Ġ., Bayari, S. H., 2013,
Structural investigation of boron undoped and doped indium stabilized bismuth
oxide nanoceramic powders oxide nanoceramic powders, Ceramics International.
98
Koumoto, K., Terasaki, I., & Funahashi, R., 2006, Materials Research Society
Bulletin(31), 206.
Koumoto, K., Terasaki, I., Kajitani, T., Ohtaki, M., & Funahashi, R., 2006, Oxide
Thermoelctrics, Thermoelectrics Handbook: Macro to Nano,1-35.
Kozanoğlu, G. S., 2006, Elektrospinning Yöntemiyle Nanolif Üretim Teknolojisi,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul.
Kurosaki K., Muta H., Uno M., Yamanaka S., 2006, Materials Chemistry and Physics,
99, 104–8.
Kut, D., & GüneĢoğlu, C., 2005, Nano Teknoloji ve Tekstil Sektöründeki Uygulamaları,
Tekstil & Teknik, 224-230.
Lam, H., 2004, Electrospinning of Single Wall Carbon Nanotube Reinforced Aligned
Fibrils and Yarns, Doktora Tezi, The Faculty Of Drexel University.
Larrondo, L., & Manley, J., 1981, Electrostatic Fiber Spinning from Polymer Melts, I.
Experimental Observations on Fiber Formation and Properties, Journal of
Polymer Science: Polymer Physics Edition, 909-920.
Larrondo, L., & Manley, J., 1981, Electrostatic Fiber Spinning from Polymer Melts, III.
Electrostatic Deformation of a Pendant Drop of Polymer Melt, Journal of Polymer
Science: Polymer Physics Edition, 933-940.
Lee, K., Kim, H., Bang, H., Jung, Y., & Lee, S., 2003, The Change of Bead
Morphology Formed On Electrospun Polystyrene Fibers, Polymer, 4029-4034.
Leligny, H., et al., 2000, A five-dimentional structural investigation of the misfit layer
compound [Bi0.87SrO2]2[CoO2]1.82, Acta Cryst., B56, 173.
Li, D., & Xia, Y., 2004, Elelctrospinning of Nanofibers: Reinventing the Wheel,
Advanced Materials, 1151-1169.
Li, D., McCann, J., & Xia, Y., 2006, Electrospinning: A simple and versatile Technigue
for producing Ceramic nanofinanofibers and nanotubes, J.Am.Cream.Soc., 18611869.
Li, S., Funahashi, R., Matsubara, I., & Yamada, H., 2001, Synthesis and thermoelectric
properties of the new oxide ceramics Ca3-xSrxCo4O9+a(x=0,0-1,0), Ceramics
International, 27, 321-324.
Li, S., Funahashi, R., Matsubara, I., Ueno, K., Sodeoka, S., & Yamada, H., 2000,
Synthesis and Thermoelectric Properties of the New Oxide Materials Ca3xBixCo4O9+ä (0.0 < x < 0.75), Chemical Materials, 12, 2424-2427.
Luther, W., 2004, International Strategy and Foresight Report on Nanosicience and
Nanotechnology, Université Virtuelle de Tunis.
99
Lyons, J., Li, C., & Ko, F., 2004, Melt-Electrospinning Part I: Processing Parameters
and Geometric Properties, Polymer, 7597-7603.
M. Hervieu, A. M., Michel, C., Hardy, V., Créon, N., & Raveau, B., 2003, Metallicity
and thermopower of the misfit cobaltite [Bi2Ba1.8Co0.2O4]RS[CoO2]2, Physical
Review Letters, B 67.
Maignan, A., Hebert, S., Hervieu, M., Michel, C., Pelloquin, D., & Khomskii, D., 2003,
Journal of Physics: Condensed MatterEmail alert RSS feed, 2711-2723.
Marginean, I., Parvin, L., Heffernan, L., & Vertes, A., 2004, Flexing the Electrified
Meniscus: The Birth of a Jet in Electrosprays, Analytical Chemistry, 4202-4207.
Masuda, Y., Nagahama, D., Itahara, H., Tani, T., Seo, W., & Koumoto, K., 2003,
Thermoelectric performance of Bi- and Na-substituted Ca3Co4O9 improved
through ceramic texturing, Journal of Materials Chemistry, 1094-1099.
Megelski, S., Stephens, J., Chase, D., & Rabolt, J., 2002, Micro and nanostructured
surface morphology on electrospun polymer fibers, Macromolecules, 8456-8466.
Menceoğlu, Y., & Kırca, M., 2008, Uluslararası Rekabet Stratejileri: Nanoteknoloji ve
Türkiye, TÜSİAD Rekabet Stratejileri Dizisi.
Min, B., Lim, S., Lim, J., Youb, Y., Lee, T., Kang, P., et al., 2004, Chitin and Chitosan
Nanofibers: Electrospinning of Chitin And Deacetylation of Chitin Nanofibers,
Polymer, 7137-7142.
Mohan, A., 2002, Formation and Characterization of Electrospun Nonwoven Webs,
Yüksek Lisans Tezi, The Graduate Faculty of North Carolina State
University,Carolina.
Ohta, H., Sugira, K., & Koumoto, K., 2008, Recent Progress in Oxide Thermoelectric
Materials: p-Type Ca3Co4O9 and n-Type SrTiO3, Inorganic Chemistry, 84298436.
Özdoğan, E., Demir, A., & Seventekin, N., 2006, Nanoteknoloji ve Tekstil
Uygulamaları, Tekstil ve Konfeksiyon, 159-168.
Periasamy, A. P., Yang, S., Chen, S. M, 2011, Preparation and characterization of
bismuth oxide nanoparticles-multiwalled carbon nanotube composite for the
development of horseradish peroxidase based H2O2 biosensor, Talanta,87, 15-23.
Parleyliet, D., & Jennings, P., 2011, Journal of Nanoparticle Research, 4431.
Pawlowski, K., Belvin, H., Raney, D., Su, J., Harrison, J., & Siochi, E., 2003,
Electrospinning Of A Micro-Air Vehicle Wing Skin, Polymer, 1309-1314.
Pelloquin, D., Hébert, S., Maignan, A., & Raveau, B., 2004, A new thermoelectric
misfit cobaltite: [Sr2CoO3][CoO2]1.8, Solid State Sciences, 167-172.
100
PiĢkin, M., 2006, Yarı iletken alaĢımlarının elektrik, termoelektrik, fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin incelenmesi ve sanayi uygulamaları, Doktora Tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Ġstanbul.
Ramaseshan, R., Sundarrajan, S., & Jose, R., 2007, Nanostructured ceramics by
electrospinning, Applıed Physıcs Revıews—Focused Revıew, 102.
Rangkupan, R., 2002, Electrospinning Process of Polymer Melts, Doktora Tezi, The
Graduate Faculty Of The University Of Akron.
Rani, M. P., & Saravanan, R., 2011, Influence of Silicon and Boron Doping on the
Thermal Conductivity of N-GaAs Single Crystals, Materials Science Forum, 671,
153-163.
Reneker, D., & Chun, I., 1996, Nanometre diameter fibres of polymer produced by
electrospinning, Nanotechnology 7, 216-223.
Reneker, D., Yarin, A., Koombhongse, S., & Fong, H., 2000, Bending instability of
electrical charged liquid jets of polymer solutions in electrospinning, Journal of
Applied Physics, 4531-4547.
Riffat, S., 2003, Thermoelectrics: a review of present and potential applications,
Applied Thermal Engineering, 23, 913-935.
Rittner, M., 2002, Market Analysis of Nanostructured Materials,
http://www.ceramicbulletin.org[Ziyaret Tarihi: 20 Haziran 2012]
Rowe, D., & Bhandari, C., 1983, Modern Thermoelectrics, Holt, Rinehart and Winston,
London, (1983).
Sammes, N. M., Tompsett, G. A., Naefe, H., & Aldinger, F., 1999, Journal of the
European Ceramic Society, 1801-1826.
Sanders, E., 2005, Electrostatic Processing of Polymers and Polymer Composites,
Doktora Tezi, Virgina Commonwealth University, Virginia.
Sawicka, K., & Gouma, P., 2006, Journal of Nanoparticle Research, 769.
Shao, C., Kim, H., Gong, J., Ding, B., Lee, D., & Park, S., 2003, Matterials Letters, 57,
1579-1584.
Sharifzadeh, M., 2006, Nanotechnology Sector Report, Cronus Capital Markets.
Shin, W. and Murayama, N., 2000, Thermoelectric properties of (Bi,Pb) – Sr– Co – O
oxide, J. Mater. Res., 15, 382.
Shin, Y., Hohman, M., Brenner, M., & Rutledge, G., 2001, Electrospinning: A
Whipping Fluid Jet Generates Submicron Polymer Fibers, Applied Physics
Letters, 1-3.
101
Shin, Y., Hohman, M., Brenner, M., & Rutledge, G., 2001, Experimental
Characterization of Electrospinning: The Electrically Forced Jet and Instabilities,
Polymer, 9955-9967.
Son, W., Youk, J., Lee, T., & Park, W., 2005, Effect of Ph on Electrospinning of
Poly(Vinyl Alcohol), Materials Letters, 1571-1575.
Subbiah, T., Bhat, G., Tock, R., Parameswaran, S., & Ramkumar, S., 2005,
Electrospinning of Nanofibers, Journal of Applied Polymer Science, 557-569.
Suryanarayana, C., & Norton, M., 1998, X-Ray Diffraction: A Practical Approach,
Plenum Publishing Corporation, New York.
Suzuki, T., Dansui, Y., Shirai, T., & Tsubaki, C., 1985, Defect structure and electrical
conductivity in rapidly-quenched and slowly-cooled rhombohedral solid solutions
of the system bismuth (III) oxide-barium oxide, Journal of Materials Science, 20,
3125-3130.
Süpüren, G., Kanat, E., Çay, A., Kırcı, T., Gülümser, T., & Tarakçıoğlu, I., 2007,
Nanolifler(Bölüm 1), Tekstil ve Konfeksiyon, 15-17.
Süpüren, G., Kanat, E., Çay, A., Kırcı, T., Gülümser, T., & Tarakçıoğlu, I., 2007,
Nanolifler(Bölüm 2), Tekstil ve Konfeksiyon, 83-89.
ġenol, F., Tayyar, E., Doğan, G., & Yaman, N., 2005, Nanolifler ve Uygulama Alanları,
Tekstil Maraton, 20-25.
Takeyama, M., & Liu, C., 1988, Acta Metallurgica Sinica, 36, 1241-1249.
Tanrıverdi, S., 2006, Production of Alumına Borosilicate Ceramic Nanofibers by Using
Electrospinning Technique and Its Characterization, Yüksek Lisans Tezi, The
Graduate School Of Natural And Applıed Scıences Of Middle East Technical
Unıversıty, Ankara.
Tarascon, J.M., et al., 1989, New nonauperconducting layered Bi-oxide phases of
formula Bi2M3Co2Oy containing Co instead of Cu, Solid State Commun., 71,
663.
Terasaki, I., Sasago, Y., & Uchinokura, K., 1997, Large thermoelectric power in
NaCo2O4 single crystals, Physical Review Letters, 56, 12685-12687.
TEVEM, & ENVERDER., 2010, Türkiye Enerji Verimliliği ÇalıĢmaları Raporu, a
Iconomy-Vezir Danışmanlık Grubu.
Ting, J., 1994, Journal of the American Ceramic Society, 77, 2751-2752.
Tomalia, D., 2004, Birth of New Macromolecular Arhitecture: Dendrimers as
Quantized Building Blocks for Nanoscale Synthetic Organic Chemistry,
Aldrichimica ACTA(37), 39-57.
102
Tong, C., Chen, Y., Chen, S., Yeh, J., Shun, T., Tsau, S., et al., 2005, Metallurgical and
Materials Transactions, 36, 881.
Tsai, C., Tsai, M., Yeh, J., & Yang, C., 2010, Journal of Alloys and Compounds, 490,
160.
TÜBĠTAK, 2003, Enerji ve Doğal Kaynakları Paneli Raporu, Ankara.
TÜSĠAD, 2008, Uluslararası Rekabet Stratejileri:Nanoteknoloji ve Türkiye, TÜSİAD
Rekabet Stratejiler Dizisi(11).
Ohta, H., Suglura, K., Koumoto, K., 2008, Recent Progress in Oxide Thermoelectric
Materials: p-Type Ca3Co4O9 and n-Type SrTiO, Inorg. Chem.47, 8429-8436.
Üstündağ, G., & Karaca, E., 2009, Poli (Vinil Alkol)/Sodyum Alginat KarıĢımlarından
Elektro Çekim Yöntemi Ġle Elde Edilen Nanolifli Yüzeylerin Ġncelenmesi, Uludağ
Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, 159-172.
Wang, D., Chen, L., Yao, Q., & Li, J., 2004, High-temperature thermoelectric properties
of Ca3Co4O9þd with Eu substitution, Solid State Communications, 129, 615-618.
Wang, S., Venimadhav, A., Guo, S., Chen, K., Li, Q., Soukiassian, A., et al., 2009,
Structural and thermoelectric properties of Bi2Sr2Co2Oy thin films on
LaAlO3(100) and fused slica substrates, Applıed Physıcs Letters.
Wang, Y., Yang, Q., Shan, G., Wang, C., Du, J., Wang, S., et al., 2005, Preparation of
Silver Nanoparticles Dispersed in Polyacrylonitrile Nanofiber Film Spun By
Electrospinning, Materials Letters.
Willems & van denWildenburg., 2005, Nanoroadmap Project: Roadmap Report on
Nanoparticles.
Xie, W., Zhu, S., Tang, X., H, J., Y. Y., Ponnambalam, V., et al., 2009, Synthesis and
thermoelectric properties of (Ti,Zr,Hf)(Co,Pd)Sb half-Heusler compounds,
Journal of Physics D: Applied Physics, 42.
Xu, G., Funahashi, R., Shikano, M., Matsubara, I., & Zhou, Y., 2002, Thermoelectric
properties of the Bi- and Na- substituted Ca3Co4O9 system, Applied Physics
Letters, 3760-3762.
Xu, W., Shi, Y., & Hadim, H., 2010, The fabrication of thermoelectric
La0.95Sr0.05CoO3 nanofibers and Seebeck coefficient measurement, Iop
Publıshıng Nanotechnology, 21.
Yarin, A., Koombhongse, S., & Reneker, D., 2001, Taylor cone and jetting from liquid
droplets in electrospinning of nanofibers, Journal of Applied Physics, 4837-4846.
Yavuz, A., Ahıska, R., & Hakim, M., 2006, Bulanık Mantık Kontrollü Termoelektrik
Beyin Soğutucusu, Elektrik-Elektronik-Bilgisayar Mühendisliği Sempozyumu,
Bursa.
103
Yener, F., Jirsak, O., & Yalçınkaya, B., 2011, Materyal Parametrelerinin Elektro Lif
Çekim Yöntemiyle OluĢturulan Polivinil Butiral Nano Lifleri Üzerindeki Etkisi,
Tekstil Teknolojileri Elektronik Dergisi, 26-34.
Yıldırım, D., Öktem, T., & Seventekin, N., 2004, Nanolifler. Tekstil ve Konfeksiyon, 14,
7-10.
Yin, T., Liu, D., Ou, Y., Ma, F., Xie, S., Li, J.-F., et al., 2010, Nanocrystalline
Thermoelectric Ca3Co4O9 Ceramics by Sol-Gel Based Electrospinning and Spark
Plasma Sintering, The Journal of Physical Chemistry, 10061-10065.
Zarkoob, S., Eby, R., Reneker, D., Hudson, S., Ertley, D., & Adams, W., 2004,
Structure and Morphology of Electrospun Silk Nanofibers, Polymer, 3973-3977.
Zeng, J., Hou, H., Wendorff, J., & Greiner, A., 2005, Photo-Induced solid-state
crosslinking of electrospun poly (vinyl alcohol) Fibers, Macromolecular Rapid
Communications, 1557-1562.
Zhang Y.F., Zhang J.X., Lu Q.M., 2005, Rapid synthesis of Ca2Co2O5 textured
ceramics by coprecipitation method and spark plasma sintering, Journal of Alloys
and Compounds, 399, 64-8.
Zhang Y.F., Zhang J.X., 2008, Rapid reactive synthesis and sintering of textured
Ca3Co4O9 ceramics by spark plasma sintering, Journal of Materials Processing
Technology, 208, 70-4.
Zhou, Y., Matsubaraa, I., Horii, S., Takeuchi, T., Funahashi, R., Shikano, M., et al.,
2003, Thermoelectric properties of highly grain-aligned and densified Co-based
oxide ceramics, Journal Of Applıed Physıcs, 93, 2653-2658.
Zuo, W., Zhu, M., Yang, W., Yu, H., Chen, Y., & Zhang, Y., 2005, Experimental Study
on Relationship Between Jet Instability and Formation of Beaded Fibers During
Electrospinning, Polymer Engineering Science, 704-709.
104
ÖZGEÇMĠġ
KĠġĠSEL BĠLGĠLER
Adı Soyadı
Uyruğu
Doğum Yeri ve Tarihi
Telefon
Faks
e-mail
:
:
:
:
:
:
Emre ÇINAR
T.C.
Konya/1985
0 542 812 38 39
[email protected]
EĞĠTĠM
Derece
Adı, Ġlçe, Ġl
Bitirme Yılı
Lise
: Etimesgut Anadolu Lisesi, Etimesgut, Ankara
2004
Üniversite
: Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü,
Selçuklu, Konya
2008
Yüksek Lisans : Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Anabilim
Dalı, Selçuklu, Konya
Doktora
: -
2013
Ġġ DENEYĠMLERĠ
Yıl
Kurum
Görevi
2010-2011
2010-2011
2011-…...
EKO Savunma Ltd. ġti.
Erkunt A.ġ.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Ar-Ge Mühendisi
Ar-Ge Mühendisi
San. ve Tek. Uzm. Yrd.
UZMANLIK ALANI
Metroloji, ölçüm sistemleri, elektro-eğirme, termolektrik malzemeler,
YABANCI DĠLLER
Ġngilizce.
YAYINLAR
1. Synthesis and characterization of boron doped bismuth-calcium-cobalt
oxide nanoceramic powders via polymeric precursor technique, Ceramics
International 2013, 39(2), 911-916.
2. Fabrication and characterization of boron doped strontium stabilized
bismuth cobalt oxide, Science and Engineering of Composite Materials, 2013.
Download