– — ˜ ™ - İslam Ansiklopedisi

advertisement
TÝREBOLU
lümandan baþka altmýþ iki hâne ve beþ
bîve (dul) hýristiyan nüfus mevcuttur. Bu
durum kalenin barýþ yoluyla Osmanlýlar’a
geçtiðine ve içindeki hýristiyan halkýn yerlerinde kalmasýna izin verildiðine iþaret
eder. 1515’te þehirde 271 hâne, on dört
bîve, altý bekâr hýristiyan yanýnda sekiz
hâne ve on üç nefer kale görevlisi müslüman yaþýyordu ve toplam nüfus 1500 dolayýna ulaþýyordu. Tirebolu zamanla Türk
ve Rum nüfusunun dengeli þekilde büyüdüðü bir kale ve liman þehri özelliði kazandý. Burada gemi yapým tezgâhlarý bulunuyor, halkýn çoðunluðu taþýmacýlýk ve balýkçýlýkla geçiniyordu. Harþit vadisinden inen
yolun limaný olmasý dolayýsýyla hareketli bir
ticarî hayat hâkimdi. Gümüþhane ve iç kesimlerden çýkarýlan madenler buradan sevkedilirdi. 21 Mayýs 1701’de Tirebolu’ya gelen Fransýz seyyahý Tournefort kaleyi ve limandaki yelkenlileri tasvir eder. Nehir boyunca bakýr madenleri iþletildiðini, hâlâ
maden artýklarýna rastlandýðýný, bu kýyýlarda doðanýn güzelliðini koruduðunu, çünkü doðayý bozacak sayýda insan yaþamamýþ olduðunu belirtir. 1836’da Hamilton,
Helenistik çaða ait herhangi bir kalýntý görülmediðini, 400 Türk ve 100 Rum evi, bir
hamam, dört cami ve bir Rum kilisesinin
bulunduðunu yazar. 1847’de Xavier Hommaire de Hell 150’si Rumlar’a ait 600 hânelik bir yerleþim yeri olduðundan, Kelalioðullarý’nýn zenginliðinin ve azametinin
bir simgesi halinde ince ahþap süsleme
ve iþçiliðiyle dikkati çeken, birlikte seyahat
ettikleri ressam Laurens’in çizimini yaptýðý konaðýndan söz eder. 1833’te kasabada
elli dokuz dükkân, bir mezbaha, bir mumhane, yirmi iki tuz ve fýndýk mahzeni, yedi deðirmen, bir han ve hamam mevcuttu. Kýyýdaki handa terzi, attar, bezci, abacý ve ipekçi esnafý bulunuyordu. 1844’te Tirebolu’da Çarþý, Hamam ve Yeniköy adlý
üç mahalle vardý. 1869’da Türk erkek nüfusu 13.533, Rum erkek nüfusu 2371 kadardý. Cuinet’e göre 1890’da 5600’ü Türk,
2000’i Rum, 400’ü Ermeni olmak üzere
þehirde 8000 kiþi yaþýyordu. 1902-1903’te Tirebolu Limaný hareketlendi; buraya
104 vapur, altmýþ dört yelkenli uðradý. Yine limana baðlý yirmi üç büyük, 103 küçük
gemi vardý. 1903’te Hamam ve Çarþý mahallelerinde iki medrese öðrenime devam
ediyordu. 1904’te kamu idare binalarý yanýnda dokuz cami ve mescid, bir rüþdiye,
iki ibtidâî, iki hýristiyan mektebi ve üç kilise
mevcuttu. Cumhuriyet döneminde 1927
sayýmýnda kasabada 3375 kiþi tesbit edildi. Rum nüfusun mübadeleye tâbi tutulmasýndan dolayý nüfusta azalma olmuþ200
tu. Fakat sonraki yýllarda nüfus giderek
arttý. 1960’ta 5000’e yaklaþtý (4705 nüfus),
1990’da 13.144, 2000’de 16.112 nüfusa
ulaþtý. XXI. yüzyýlýn baþlarýndaki nüfusu
2007 verilerine göre 13.672, 2010 verilerine göre 14.303’tür.
Osmanlý döneminde XV ve XVI. yüzyýllarda “Zeâmet-i Kürtün” içinde yer alan Tirebolu, Trabzon sancaðýna baðlý bir kaza
halinde teþkilâtlanmýþtýr. Burasý doðuda
Görele, güneydoðuda Torul’un Kürtün ilçesi, batýda Giresun’un Keþap bucaðý, güneyde Alucra kazasýyla ve kuzeyde Karadeniz’le çevrili idi. Tirebolu bu ârýzalý coðrafyada bölgenin önemli bir limaný durumunda olup derin vadilerle iç kesimlere baðlanýyordu. XIX. yüzyýla kadar bu kesimde
kasaba statüsünde bir baþka yerleþim yeri bulunmuyordu. Trabzon’un kazasý olarak bu idarî yapýsýný uzun süre devam ettiren Tirebolu, ekonomik þartlar gereði Gümüþhane’nin denizle irtibatýnýn saðlanmasý için zaman zaman idarî yönden Gümüþhane sancaðýna baðlandý (1839, 1856-1861).
4 Aralýk 1920 tarihli kanunla teþkil edilen
Giresun müstakil sancaðýnýn Görele ile birlikte kazasý oldu. Tirebolu, 1959’da iþletmeye açýlan çay fabrikasý ve 1968’de ulaþýma açýlan sahil yolunun da etkisiyle doðuya doðru Körliman semti istikametinde geniþledi. 1994’te Tirebolu Meslek Yüksek Okulu açýldý ve yerleþme Harþit çayý
deltasýnýn doðusuna geçti. Ekonomisi çevre ziraatýna dayalý olan Tirebolu’da biri Fiskobirlik’e ait olmak üzere dört fýndýk fabrikasý, biri Çaykur’a ait beþ çay fabrikasý ve
diðer küçük iþletmeler bulunmaktadýr.
BÝBLÝYOGRAFYA :
BA, MAD, nr. 828, s. 592; nr. 10115, s. 220;
nr. 18940, s. 2; BA, TD, nr. 609, 613; Ksenofon,
Anabasis (trc. Tanju Gökçöl), Ýstanbul 1974, s.
158-163; Strabon, Coðrafya, XII/1-3 (trc. Adnan
Pekman), Ýstanbul 1987, s. 22; Pliny, Natural History (trc. H. Rackham), London 1951, II, 345; Clavijo, Timur Devrinde Semarkand’a Seyahat (trc.
Ömer Rýza Doðrul), Ýstanbul 1975, s. 60; Kâtib
Çelebi, Cihannümâ, s. 429; Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Daðlý), II, 47; J. P. de Tournefort, Tournefort Seyahatnamesi (trc. Ali Berktay), Ýstanbul
2005, II, 118-119; W. J. Hamilton, Researches in
Asia Minor Pontus and Armenia, London 1842,
I, 255-258; X. Hommaire de Hell, Voyage en Turquie et en Perse, Paris 1854, II, 374-375; Þâkir
Þevket, Trabzon Tarihi, Ýstanbul 1294, s. 84-85;
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Trabzon 1296, s.
122-131, 142-143, 152-158; a.e. (1305), s. 122;
a.e. (1321), s. 606; a.e. (1322), s. 122, 424-425;
Cuinet, I, 53-56; A. A. Baschmakoff, La synethèse des périples pontiques, Paris 1948, s. 97;
P. M. Býjýþkyan, Karadeniz Kýyýlarý Tarih ve Coðrafyasý: 1817-1819 (trc. H. D. Andreasyan), Ýstanbul 1969, s. 37-38; A. Bryer – D. Winfield, The
Byzantine Monuments and Topography of the
Pontos, Washington 1985, s. 138; Faruk Sümer,
Tirebolu Tarihi, Ýstanbul 1992, tür.yer.; a.mlf.,
Çepniler, Ýstanbul 1992, tür.yer.; Mustafa Aydýn,
“XIX. Yüzyýlýn Ýlk Yarýsýnda Bazý Seyyahlarýn Tirebolu Ýzlenimleri”, Giresun Kültür Sempozyumu (30-31 Mayýs 1998) Bildirileri, Ýstanbul 1998,
s. 31-38; M. Hanefi Bostan, XV-XVI. Asýrlarda
Trabzon Sancaðýnda Sosyal ve Ýktisadî Hayat,
Ankara 2002, s. 442-443; Tirebolu: Bir Sahil
Kasabasýnýn Sosyal ve Ekonomik Tarihi: 17881858 (haz. Ayhan Yüksel), Ýstanbul 2003, s. 16;
Sicill-i Ahvâl Defterlerine Göre Osmanlý Döneminde Tirebolulu Memurlar: 1879-1909 (haz.
Ayhan Yüksel), Ýstanbul 2004, tür.yer.; M. Münir
Aktepe, “Tuzcu-oðullarý Ýsyâný”, TD, III/5 (1953),
s. 27-28; M. Tayyib Gökbilgin, “XVI. Yüzyýl Baþlarýnda Trabzon Livâsý ve Doðu Karadeniz Bölgesi”, TTK Belleten, XXVI/102 (1962), s. 334; Feridun M. Emecen, “Doðu Karadeniz’de Âyanlýk:
Tirebolulu Kethüdâzâde Mehmed Emin Aða”,
a.e., LXV/242 (2001), s. 193-215; Ýbrahim Tellioðlu, “Panaretos Kroniðinin Türklerle Ýlgili Bölümleri”, TDA, sy. 143 (2003), s. 68; Besim Darkot,
“Tirebolu”, ÝA, XII/1, s. 381-382; St. Yérasimos,
“Tirebolu”, EI 2 (Ýng.), X, 579.
ÿAyhan Yüksel
–
—
TÝRMÝZ
( )
˜
Özbekistan’da tarihî bir þehir.
™
Özbekistan’ýn güneyinde Amuderya (Ceyhun) nehrinin sað yakasýnda Afganistan
sýnýrýna çok yakýn bir noktada bulunmaktadýr. Milâttan önce I. binyýlýn ikinci yarýsýnda eski Greko-Baktria ülkesinin kuzey
kýsmýnda Amuderya nehri yakasýnda küçük bir kale olan Tirmiz’in Büyük Ýskender tarafýndan kurulduðu ileri sürülür. Þehrin adý eski Baktria dilinde “su kenarýndaki
kale, liman” anlamýnda Taramastha olup
zamanla Demetrias, Taramata / Tarameta, Tarmid / Tarmiç denilmiþ, IV. (X.) yüzyýldan itibaren Tirmiz (Termiz, Türmiz) adý
daha yaygýn biçimde kullanýlmýþtýr. Özellikle Ortaçað’larda Hindistan’a giden eski
kervan yolu Tirmiz’den geçmekteydi. Burasý ayný zamanda nehri takip ederek Hârizm ülkesinden Aral gölüne doðru geçen
ticaret gemileri ve balýkçý kayýklarýnýn limaný olmuþtur. IV. (X.) yüzyýla ait coðrafya kitaplarýnda Tirmiz, Ceyhun nehri kenarýnda etrafý surlarla çevrilmiþ, yönetim
binasý, pazarý, camisi, çoðu tuðla döþeli
cadde ve sokaklarýyla güzel ve mâmur bir
þehir diye kaydedilir; burada üretilen sabunun kalitesi de vurgulanýr (Ýbn Havkal,
s. 476; ¥udûdü’l-£âlem, s. 114). Milâttan
önce I. ve milâttan sonra I. yüzyýllarda Tirmiz Kuþan Devleti, IV-VI. yüzyýllarda önce
Hiyânîler ve Kidârîler, ardýndan Eftalitler
(Akhunlar) ve mahallî Türk idarecilerinin
hâkimiyetine girdi. Þehir 70 hektarlýk bir
TÝRMÝZ
alaný kaplayan kare þeklindeki kaleden
ibaretti. Tirmiz “Tirmizþah” unvanlý mahallî idareciler tarafýndan yönetilirdi. Tirmiz halký bir süre Budizm’i benimsedi, bu
süreçte þehir içinde ve etrafýnda Budist
mâbedleri inþa edildi.
56 (676) yýlýnda Emevîler’in Horasan valisi Saîd b. Osman b. Affân tarafýndan fethedilen Tirmiz’de 70 (689-90) yýlýnda Mûsâ b. Abdullah b. Hâzim es-Sülemî adlý bir
kiþi hâkimiyeti ele geçirdi. On beþ yýl sonra Horasan Valisi Mufaddal b. Mühelleb
b. Ebû Sufre’nin görevlendirdiði Osman
b. Mes‘ûd Tirmiz’e geldi. Kayýklarla köprü
kurarak Ceyhun nehri ortasýnda yer alan
Cezîretü Osman (Orta Aral) adasýna ulaþtý
ve Mûsâ b. Abdullah’ý katletti. Böylece Tirmiz tekrar Emevî hâkimiyetine girdi (85/
704). Ardýndan Tirmiz’in tarihi önemli ölçüde Horasan ve Mâverâünnehir’deki siyasî geliþmelerle þekillendi. Bir süre Sâmânîler’in hâkim olduðu Tirmiz Karahanlýlar, Gazneliler, Selçuklular, Karahýtaylar,
Gurlular ve Hârizmþahlar gibi bölgede hüküm süren devletlerin idaresinde kaldý.
1220’de Cengiz Han kumandasýndaki Moðol ordularý tarafýndan tahrip edildi. Halkýnýn Moðol istilâsý karþýsýnda gösterdiði
kahramanca direniþten dolayý Tirmiz “Medînetü’r-ricâl” adýyla anýldý.
810 (1407) yýlýnda Timur’un torunu Halil Sultan, Þâhruh’la mücadele sürecinde
Tirmiz’i tahkim ettirdi. XVI. yüzyýlda Tirmiz, Özbek hanlarýnýn (Þeybânîler) eline
geçti. 1646’da Bâbürlüler tarafýndan iþgal
Çar Kurgan Minaresi – Tirmiz / Özbekistan
Sultân-ý
Sâdât
Külliyesi –
Tirmiz /
Özbekistan
edildi. 1758’de Mangýtlar’dan Atalýk Muhammed Rahîm Han þehri yeniden inþa
ettiyse de daha sonra þehir ve çevresi iç
savaþlar yüzünden büyük tahribata uðradý. XIX. yüzyýlýn sonlarýnda Pattahisar ve
Sâlihâbâd köyleri dýþýnda her taraf harabe halindeydi. 1863’ten itibaren Türkistan
ülkesi Çarlýk Rusyasý tarafýndan iþgal edilince Rus askerleri 1894 yýlýnda eski Tirmiz harabelerinden 8 km. uzaklýkta bir sýnýr kalesi (Toprakkorgan) kurdular. Þimdiki Tirmiz, Toprakkorgan çevresinde geliþti.
1916’da Buhara-Tirmiz demiryolunun yapýlmasýyla þehir geliþti ve nüfusu arttý.
Tirmiz’de ham maddesini tarýmdan alan
tekstil, ayrýca inþaat alanýnda hizmet veren çeþitli sanayi kuruluþlarý mevcuttur.
Orta Asya’daki baðýmsýz devletleri Doðu
Avrupa þehirlerine baðlayan demiryolu ile
(Moskova-Duþanbe, Aþkabâd-Duþanbe)
cumhuriyetin ana karayolu (Büyük Özbekistan yolu) Tirmiz’den geçmektedir. Amuderya üzerinde Özbekistan’ý Afganistan’a
baðlayan Tirmiz-Hayratan demiryolu köprüsü kuruldu. Özbekistan’dan Afganistan’a
ve çevre ülkelere yapýlan taþýmacýlýk hizmetleri Tirmiz üzerinden gerçekleþtirilmektedir. Tirmiz’deki Amuderya Limaný
Özbekistan’ýn yegâne nehir limanýdýr. Ülkenin Japonya, Çin, Hindistan, Türkiye, Hollanda ve diðer ülkelerle olan ticarî faaliyetlerinde Tirmiz önemli rol oynamaktadýr.
gibi Ortaçað’ýn nâdir mimari âbideleri zikredilebilir. Meþhur hadis âlimlerinden Ebû
Îsâ et-Tirmizî, tasavvuf âlimi Hakîm etTirmizî, Mevlânâ’nýn þeyhi Seyyid Burhâneddin, Tirmiz’e mensup önemli þahsiyetler arasýndadýr. Günümüzde Özbekistan’ýn
Surhanderya idarî biriminin (oblast) merkezi olan Tirmiz (Termez) þehrinin nüfusu 1979’da 56.779, 1989’da 83.000 olup
2010’da 140.000 civarýndaydý.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 598, 604, 606, 610;
Ýbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 37, 39,
173; Taberî, TârîÅ (Ebü’l-Fazl), V, 306; VI, 398,
400, 410, 425, 437; VII, 105-106, 225, 386, 466;
¥udûdü’l-£âlem (Minorsky), s. 114; Ýbn Havkal,
Tirmiz’de Hakîm et-Tirmizî’nin türbesi ve Kýrkkýz Kalesi’nin
kalýntýlarý
Þehirde Tirmiz Devlet Üniversitesi yanýnda birçok öðretim kurumu, kütüphane,
müze, tiyatro ve diðer eðitim kurumlarý
mevcuttur. Tirmiz’deki önemli tarihî yapýlar arasýnda Hakîm et-Tirmizî Külliyesi
(cami, medrese ve türbe), Tirmizþahlar Sarayý (XI-XII. yüzyýllar), Kýrkkýz Kalesi ve Türbesi, Çar Kurgan Minaresi, Sâmânîler zamanýnda Tirmiz’de yerleþen Seyyidler’in
soyundan gelen Sultân-ý Sâdât’ýn külliyesi
201
TÝRMÝZ
Øûretü’l-ar², s. 476-477; Yâkut, Mu£cemü’l-büldân (Cündî), II, 31-32; Ýbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XII,
206, 231; ayrýca bk. Ýndeks; Cüveynî, Târîh-i Cihângüþâ (Öztürk), II, 13, 49, 78, 88, 159, 163;
Ýbn Battûta, er-Ri¼le (nþr. Abdülhâdî et-Tâzî), Rabat 1417/1997, III, 38, 40; G. le Strange, The
Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1905,
s. 440-441; Ýbrahim Kafesoðlu, Harezmþahlar
Devleti Tarihi, Ankara 1956, bk. Ýndeks; C. E. Bosworth, The Ghaznavids: Their Empire in Afghanistan and Eastern Iran: 994-1040, Beyrut 1973,
s. 54, 121, 166, 238-239, 246; Zeki Velidi Togan,
Umumi Türk Tarihine Giriþ, Ýstanbul 1981, s. 19,
38, 63, 315; W. Barthold, Moðol Ýstilâsýna Kadar
Türkistan (haz. Hakký Dursun Yýldýz), Ýstanbul
1981, bk. Ýndeks; a.mlf., “Tirmidh”, EI 2 (Ýng.), X,
542-544; Ýsmail Aka, Timur ve Devleti, Ankara
1991, s. 54, 67, 78; A. R. Muhammed Canov, Özbekistan Tarihi (V. Asýrdan XVI. Asýr Baþlarýna
Kadar), Taþkent 1994; H. A. R. Gibb, Orta Asya’da Arap Fetihleri (trc. Hasan Kurt), Ankara
2005, s. 34-35, 39, 41, 43, 48, 90, 111; Aydýn Usta, Þamanizmden Müslümanlýða Türklerin Ýslamlaþma Serüveni (Sâmâniler Devleti 874-1005),
Ýstanbul 2007, bk. Ýndeks; E. Esin, “Tirmiz”, ÝA,
XII/1, s. 382-386.
ÿAbdullah Muhammedcanov
–
—
TÝRMÝZÎ
( ‫) א‬
Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ
b. Sevre (Yezîd) et-Tirmizî
(ö. 279/892)
˜
Kütüb-i Sitte’den
el-Câmi£u’½-½ahîh’in müellifi,
muhaddis.
™
Muhtemelen 209 (824) yýlýnda bugün
Özbekistan sýnýrlarý içinde bulunan Tirmiz’de (veya Tirmiz'e baðlý Buð köyünde) doðdu.
Kendisinin belirttiðine göre Merv’den gelip Tirmiz’e yerleþen bir aileye mensuptur.
Benî Kays Aylân kabilelerinden Benî Süleym’e nisbetle Sülemî nisbesiyle de anýlýr.
Tirmizî 235 (849) yýlý civarýnda hadis tahsiline baþladý. Önce Tirmiz’de, daha sonra
Horasan, Irak ve Hicaz baþta olmak üzere
diðer bazý bölgelerdeki âlimlerden hadis
öðrendi. Kütüb-i Sitte imamlarýnýn her birinin hocasý olan Ýbnü’l-Müsennâ, Bündâr
diye tanýnan Muhammed b. Beþþâr, Ziyâd
b. Yahyâ el-Hassânî, Abbas b. Abdülazîm
el-Anberî, Eþec el-Kindî, Fellâs, Ya‘kub b.
Ýbrâhim ed-Devraký, Muhammed b. Ma‘mer el-Kaysî el-Behrânî ve Nasr b. Ali elCehdamî’den faydalandý. Diðer hocalarý
arasýnda Ýshak b. Râhûye, Kuteybe b.
Saîd, Hennâd b. Serî, Ali b. Hucr, Ahmed
b. Menî‘, Ýmam Buhârî, Ýmam Müslim ve
Ebû Dâvûd gibi muhaddisler vardýr. Tirmizî’nin Baðdat’a gitmediði, dolayýsýyla
Ahmed b. Hanbel’den istifade etmediði
202
anlaþýlmaktadýr (el-Câmi£u’½-½a¼î¼, nþr. Ahmed M. Þâkir, neþredenin giriþi, I, 83).
Ýlim tahsili için muhtemelen Mýsýr ve Suriye’ye de gitmemiþtir. Tirmizî, uzun süre
Buhârî’nin talebesi oldu, ondan pek çok
hadis rivayet etti ve fýkhü’l-hadîsi öðrendi
(Zehebî, Te×kiretü’l-¼uffâ¾, II, 634). Kendi
ifadesine göre hadislerdeki illetler, râviler
ve isnadlar konusunda Irak ve Horasan bölgelerinde Buhârî’den daha üstün bir âlim
bulunmadýðý için hocasýndan bu konularda da büyük ölçüde yararlandý (el-£Ýlel, V,
738). Ayrýca Buhârî’nin et-TârîÅu’l-kebîr’i Tirmizî’nin ilel konusunda en çok faydalandýðý kitaplardan biridir. Buhârî de
Tirmizî’nin ilmini ve zekâsýný takdir etmiþ, el-Câmi£u’½-½a¼î¼ dýþýnda ondan bir
(veya iki) hadis rivayet etmiþ, Tirmizî’nin
naklettiðine göre kendisine, “Aslýnda benim senden faydalandýklarým senin benden faydalandýklarýndan daha çoktur” demiþtir (Ýbn Hacer, IX, 389). Tirmizî'nin Buhârî'den çok faydalanmasýna ve kendisinden pek çok hadis öðrenmesine raðmen
el-Câmi£u’½-½a¼î¼’inde ondan hiç hadis
almamasý, Ýmam Müslim ile (“Savm”, 4)
Ebû Dâvûd’dan (“Vitir”, 11) birer hadis rivayet etmesi bu üçünün genellikle ayný
hocalardan hadis nakletmesiyle açýklanmaktadýr. Ýmam Müslim de Buhârî gibi
ondan sadece bir hadis almýþtýr. Tirmizî,
ilel konusunda Buhârî’den sonra en çok
Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî ile
Ebû Zür‘a er-Râzî’nin görüþlerinden yararlandý. Ýbn Halfûn el-Endelüsî, ÞüyûÅu
Ebî £Îsâ et-Tirmi×î adlý eserinde onun
hocalarýný tesbit etmiþtir (Ziriklî, VI, 36).
Tirmizî’nin sika bir muhaddis olduðu hususunda âlimlerin icmâ etmesi onun hadis rivayetinde eriþtiði güveni, en önde gelen âlimler için kullanýlan “imam” lakabýyla anýlmasý da hadis ilmindeki üstün yerini göstermektedir. Tirmizî el-Câmi£u’½½a¼î¼’i tamamladýktan sonra onu Horasan, Irak ve Hicaz bölgelerindeki âlimlere
gösterdi, onlarýn takdir ve tasviplerini aldý
(Ýbn Hacer, IX, 389). Doðu Ýslâm dünyasýndaki þöhretine raðmen Ýbn Hazm’ýn Tirmizî hakkýnda “meçhul” terimini kullanmasý onun el-Câmi£u’½-½a¼î¼’i ile el-£Ýlel’ini
görmediðini ortaya koymakta, bu eserlerin V. (XI.) yüzyýlýn ilk yarýsýnda Endülüs’te
yeterince tanýnmadýðýný göstermektedir.
Bununla birlikte Ýbn Hazm’ýn diðer bazý
önemli þahsiyetler için meçhul ifadesini
kullanmasýna bakarak onun bu konuda kasýtlý davrandýðý da ima edilmektedir (a.g.e.,
IX, 388). Tirmizî’nin pek çok talebesi arasýnda Ebü’l-Abbas Muhammed b. Ahmed
b. Mahbûb el-Mahbûbî, Ebû Saîd Heysem
b. Küleyb eþ-Þâþî (Þâþî eþ-Þemâßilü’n-nebeviyye ’nin de râvisidir), Ebû Zer Muhammed b. Ýbrâhim b. Muhammed et-Tirmizî, Ebû Muhammed Hasan b. Ýbrâhim elKattân, Ebû Hâmid Ahmed b. Abdullah
et-Tâcir, Ebü’l-Hasan el-Fezârî el-Câmi£u’½½a¼î¼’i rivayet etmekle ünlüdür. Diðer talebelerinden muhaddis Hammâd b. Þâkir
en-Nesefî ile Mekhûl b. Fazl en-Nesefî de
anýlabilir. Tirmizî 13 Receb 279’da (9 Ekim
892) Tirmiz’e baðlý Buð köyünde vefat etti;
onun Tirmiz þehrinde öldüðü de ileri sürülmüþtür.
Tirmizî, yaþadýðý devirde fýkýh mezhepleri yaygýnlaþtýðý için her bir mezhebin belli baþlý görüþlerini o mezhebin imamýnýn
önde gelen talebelerinden öðrenme fýrsatý bulmuþ, diðer Kütüb-i Sitte imamlarý
gibi o da hiçbir mezhebe intisap etmemiþtir (Mübârekfûrî, I, 352). el-Câmi£u’½½a¼î¼’e aldýðý fýkhî hadislerin ardýndan o
hadisle ilgili naklettiði diðer görüþler ve
kendisinin bu görüþler arasýnda yaptýðý tercihler fýkýh konusundaki derin bilgisini gösterdiði gibi kuvvetli hâfýzâsýný ve üstün zekâsýný da ortaya koymaktadýr. Nitekim Zehebî de Tirmizî’nin kuvvetli hâfýzasýna iþaret etmek üzere, onun Mekke’ye giderken, daha önce rivayetlerini iki cüz halinde yazdýðý bir þeyh ile görüþmesi sýrasýnda bu hadisleri ve baþkalarýný adý zikredilmeyen bir þeyhe ezberden okuduðuna
dair bir rivayete yer vermiþtir (Te×kiretü’l¼uffâ¾, II, 635). Tirmizî’den bir asýr sonra
vefat eden Hâkim el-Kebîr’in naklettiðine
göre hocalarýndan biri Buhârî’nin vefatýnýn ardýndan Horasan bölgesinde Tirmizî
gibi ilmi, güçlü hâfýzasý, zühd ve takvâsý
ile tanýnan bir baþka âlimin kalmadýðýný,
onun takvâsý sebebiyle gözlerini kaybedinceye kadar aðladýðýný söylemiþtir. Bu tür
rivayetler ve daha baþka olaylar Tirmizî’nin doðuþtan âmâ olduðu iddiasýnýn aksini göstermektedir. Tirmizî’nin çok duygulu bir insan olduðu, kendisine söz getirebilecek her davranýþtan uzak durduðu, dünya malýna deðer vermediði ve bütün gayretiyle âhiretini imar etmeye çalýþtýðý bilinmektedir.
Hadisçiliði. Tirmizî hadis ilminde önde
gelen âlimlerden biridir. Ýbn Hibbân bir
muhaddiste bulunmasý gereken öðrendiði hadisleri derleme, tasnif etme, ezberleme ve müzakere etme vasýflarýnýn Tirmizî’de bulunduðunu söylemiþtir. Zehebî
de el-Câmi£u’½-½a¼î¼’in onun hadis ilminde imam ve güçlü bir hâfýza sahibi olduðunu, ayrýca fýkhý çok iyi bildiðini ortaya
koyduðunu ifade etmiþtir. Tirmizî, hadislerin sýhhatini zedeleyici mahiyette, tesbit
Download