iLA.HiY AT F AKÜL TESİ DERGiSi

advertisement
ISSN 1300-9672
SÜLEYMAN DEMiREL ÜNİVERSİTESİ
iLA.HiY AT F AKÜL TESİ
DERGiSi
Review .of· the Faculty of Divinity
University of Süleyman Demirel
Yıl
: 1995
Sayı
:2
J
KUR' AN-I KERİM VE FAKİRLİK PROBLEMi
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY*
Günümüzde mevzu edilen mühim konulardan biri de "fakirlik"
meselesidir. Bu ·mesele gerçekten üzerinde durmaya değer bir konudur. Bu meseleyi muhtelif fikir cereyanlannın istismar ederek
milletler ve fertler arasında fitne ve fesada yol açacak bir şekilde ele
aldığı görülmüş ve görülmektedir. Hatta bu yolda milyarlar harcayıp
saf inaiıçlara fitne tohumlan saçmak isteyen ülkeler bile mevcuttur.
Batı'da
ve Doğu'da zaman zaman millet ve fertlerin ·fakir
mani olmak için çalışmalar yapıldı_ğı, tedbirler alındığı,
proje ve planlar hazırlandığı söylenir durur. Bu hususta fertlere
tavsiyeler yapılır, mille_tler uyarılır ve devletler arası
yardımlaşmalarda bulunulur. Bu nevi yardımlaşmalann çoğu gerçek
manada iyi niyetle yapılmış şeyler değildir. Çünkü yardım eden
devlet, yardım edilenden mutlaka rr:ıaddi birşeyler almaya çalışır. Bu
olmadığı takdirde de ondaki başka şeylere göz diker.
düşmelerine
,i
ı
Durum ne olursa olsun, milletierin bugün karşı karşıya kalıp
çözümünde başanya ulaşamadıkları fakirlik meselesini İslam dini
bundan· ondört asır önce ele almış, ve fakirliğin yok edilmesi için
gereken her çareyi bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. İslam dini bu
hususla ilgili prensiplerini tatbik safhasına da intikal .ettirerek çok
canlı örnekler vermiştir.
1
j
İslam dini bazan fakirlerden övgüyle bahseder. "(Bilhassa· o
fey') hicret eden fakiriere aittir ki, onlar Allah' tan fazl(-u inayet) ve
hoşnudluk ararlar: Onlar Allah'a ve Peygamber' ine (mallarıyla,
canlarıyla) yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından (mahrum
edilerek) çıkarılmışlardır. İşte bunlar sadıkların ta kendileridir." 1
"(Sadakalar) Allah yolunda kendini vakfetmiş fakirler içindir ki
onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hal/erini)
bilmeyen, iffet ve istiğnalarından dolayı onları zengin (kimse)ler
sanır. Sen (Habibim) iJ kimseleri simalarından tanırsın. Onlar
*
SDÜ ilahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Ha.şr/8.
•
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
150
insanlardan yüzsüzlük edip de (birşey) istemezler. Siz (hak
yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla
bilicidir. "2 meali ndeki ayetler çok açık olmasa blJe fakirierin.
övüldüğüne delalet etmektedir. Hz. Peygamber Bir hadisinde
fakirierin zenginlerden beşyüz sene önce cennete gireceklerini
beyan etmektedir3. Bir başka hadiste ise "Bedeni sıhhatli olup
huzurlu olan ve günlük yiyeceği de bulunan insana sanki. dünya
·
bütünüyle verilmiştir" denilmektedir4.
Araplardan ileri gelen bazıları Rasiilullah' a gelerek fakirler için
bir gün, zenginler için de bir gün tahsis etmesini istemişlerdi.
Fakirlerden gayeleri de·Selman, Bilal, Süheyb, Ebu Zer, Arnmar ve
Ebu Hureyre gibi aslıab-ı kiramın ileri gelenleri idi. Fakat bu durum
sahabeden bazılarını ço~ üzmüştü. Bunun üzerine şu ayeti kerime
nazil oldu. "Sabah-akşam Rablerine (sırf) onun cemalini dileyerek
dua edenlerle beraber candan sabr( -u sehat) et"5.
Abdullah b. Ümmü Mektum Rasfilullah 'ın ~uzuruna gelmişti.
Hz. Peygamber'in yanında da Kureyş'in bazı ileri gelenleri vardı.
Abdullah bu esnada Rasfilullah'ın kendisine bir şeyler öğretmesini
istedi. Rasfilullah oradaki kiriıselerle görüşmekte olduğu için
Abdullah'a iltifat etmedi. Bunun üzerine "Yüzünü ekşitip çevirdi.
Kendisine o ama geldi diye. (Onun halini) sana hangi şey bildirdi.
Belkz o, (senden öğrenecekleriyle) temi~lenecekti. Yahud öğüt
alacaktı da (senin) bu öğüd(ün) kendisine fayda verecekti"
mealindeki ayetler nazil olmuştu6.
Süfyan es-Sevri'nin huzuruna bir fakir gelmiş, es-Sevri de onu
görünce kendisine yaklaşmasını isteyerek "beri gel, şayet zengin
olsaydın seni bu. kadar kendime yakın kılmazdım"7 demişti. Bu
sebeple es-Sevri'nin yakın dostlan fakir olup da kendisine daha
yakın olmayı dilerlerdi8.
·
2
3
4
5
6
7
8
Bakara/273.
İbn Mace, Zühd 6, Ha Nu.: 4122; Müsnedü'l-İmamı Ahmed, Mısır, 1313, 2/296, 343,
451,512,5/366.
lbn Mace, Zühd 9, Ha Nu.: 4141.
Kehf/28.
Abese/1-4.
el-Öazali, İhya-u Ultımi' d-din, Kahire, 1939, 4/194.
Aynıyer.
\
Kur'an-ı
Kertm ve. Fakirlik Problemi
151
Lokman oğluna şöyle bir tavsiyede bulunmuştu: "Eski elbise
giyen bir kimseyi asla küçük görme. Çünkü senin de onun da Rabbi
birdir''9.
ı
Hz. Peygamber'in aslıalıının fakiriere olan tutumlan çok
merhametli idi. Mesela müslümanların ilk halifesi olan Hz. Ebu
Bekr yaşlı bir kadının koyunlannı sağacak kadar fakiriere yakın
olmuş ve bu biçare ihtiyann gönlünü hoş etmiştiıo.
Hz. Ömer Hıms vilayetine gelince ilk işi fakirierin isimlerini
isternek olmuştu. İsimler getirilince aralannda oranın valisi Said b.
Amir'in ismini de gördü ve HDemek sizin valiniz fak:ir öyle mi?"
dedi ve aldığı parayı ne yaptığını sordu. Onlan fakiriere dağıttığını
söylevince Hz. Ömer kendini tutamayarak ağladı ve kendisine bir
mikt~ para gönderdi../Said,parayı alınca: "İnna Iiliahi ve inna ileyhi
raciun" dedi. Hanımı: "Ne oluyorsun, yoksa halifeye bir şeyler mi
oldu?" deyince Said: "Daha büyük bir şey" dedi ve devam etti:
"Dünyanın bana yöneldiğini görüyorum" mukabelesinde bulu.narak
ağlamaya başladL Bütün geceyi. ibadetle geçirdikten sonra da
paranın hepsini dağıttıll.
Ömer b. Alıdülaziz halife olunca bütün mallarını devlet
hazinesine bağışlamıştı. Kendisine "Ey mü 'minlerin emiri kaç
çocuğunuz olduğunu biliyor musunuz?" denilince de "Onları Allah'a
bırakıyorum" cevabını verdi. Yine Ömer b. Abdülaziz'e halası
gelerek maaşının artırılınasını istemişti. Fakat Ömer k.endisine
daha fazla bir şey veremeyecegini, şayet. isterse kendine ait
maaşından verebileceğini söyledi ve "hala, devlet malından sana bir
şey veremem" cevabını verdi12.
Aynı şekilde Ömer b: Abdülaziz'in bazı devlet adamlannın ve
nüfuz sahibi kimselerin ellerindeki bir kısım mallan alarak devlet
hazinesine aktardığını görüyoruz B.
i
l
9
1O
ll
12
13
Aynıy~r.
Kemal 'ıl' ddin, et-T1ii, Keyfe Alecel-İslô.mu Müşkilete' l-Fakr, Bağdat, r954, s.17 ..
Aynı eser, s.18.
Aynı eser, s.25-26.
Aynı eser, s.29.
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
152
Hz. Ebu Bekr zamanında vuku bulan kıtlıkta birçok yiyecek ge;_
tire n Hz. Osman' a taeiri er gelerek bu nlan satın almak istemişlerdi.
Her verdikleri fiyat için Hz. Osman "Daha fazla verdiler" diyordu.
Buna·dayanamayan tacirler "Osman, bu şehrin ileri gelen tacirleri
biziz, kim bizden fazla fiyat verebilir ki" deyince Hz. Osman "Sizler
bire on verebilir misiniz?'~-' dedi. ·Tacirler "Hayır" dediler. Hz.·
Osman "Allah bana bire karşı on veriyor. Şahid olun ki, bütün bu
yiyecekler Medine halkına sadakadır." diyerek hepsini fakiriere
bağışlamıştıı 4 .
KUR' AN-I KERIM VE FAKİRLİK PROBLEMi
A- İSLAM VE MAL
1- İsHim'da malın değeri: ·Önce şunu beılrtmek gerekir ki,
İslam dini mala düşkünlüğü pek hoş karşılamaz. "Ey iman edenler,
sizi ne mallarınız, ne evlatlarınız Allah' ın zikrinden alıkoymasın.
Kim bunu yaparsa işte onlarhüsrana uğrayanların ta kendi/eridir." ıs
uMallarınız da evlatlarınız da sizin için ancak bir imtihan (mevzuu)
dur. Büyük mükafat O'nun nezdindedir."l 6 u(Okumamaktan) sakın.
Çünkü insarı mutlaka azar. Kendisini (mal sebebiyle) ihtiyaçtan
vareste gördü diye ... "ı1 Bir hadiste ise müslümanın dinini mal,
şöhret ve şeref sevgisinin bir sürüye bırakılan iki yırtıcı' kurttan
daha fazla ifsad edeceği beyan edilmektedir18 • Bir başka hadiste de
ölü yü üç şeyin takib edeceği, ancak bunlardan ikisi olan. mal ve
dostların kabre kadar·· gelecekleri, işlenen arnellerio ise mahşere
kadar kişiyle beraber olacağı ifade edilmektedir19. Bir kimse Ebu'dDerda'ya saygısızlık etmişti. Ebu'd-Derda ise ona Şöyle bir dilekte
buiundu: "Ya Rabbi, bana kötülük edeni sıhhatli kıl,.ömrünü uzun et
ve malını da artır. " 20
14
15
16
Aynı
eser, s.35-36.
Münafıldln/9 ..
Teğabün/15.
ı7
Aİak/6-7.
18
19
20
Müsned'ül İmam Ahmed, Mısır, 1313, 3/459;-'ffiO.
el-Bı.ıhari, Rikak, 42, Ha, Nu.: 65ı4.
İhyô.u UlUnıiddin, 3/228.
Kur' an-ı Kerim ve Fakirlik Problemi
153
Malın kötülenmesi yanında bazen övüldüğüne de rasthyoruz.
"Sizin mallarınızı, oğullarınızı da çoğaltır, size bağlar,-. bostanlar
·
verir, size ırmaklar akıtır."21 _
Bu manada birtakım hadisi şerifler de mevcuttur. Bu
hadislerden birinde takva sahibinin elindeki helal maldan övgü ile
bah sedilmektedir22.
Mal hakkırıda heriı övücü hem de yerici bazı ayet ve hadisler
olduğuna göre,_ bunların bir araya getirilmesinden elde edilecek
sonuç şudur ki; insan maldan doğacak fayda ve zararları tam
manasıyla bilir ve ona göre hareket ederse bu davranışı onun için iyi
neticeler- doğurabilir. ,Fakat nereden_ ve nasıl kazandığını, nereye
harcadığını dikkate almadan haram ve helal arasında bir ayırım
gözetıneden bütün gücünü mal elde etmeye yöneltirse işte bu durum
da o kimse için bilhassa manevi açıdan, büyük sıkıntılara sebebiyet
verebilir.
-
Fakirlik problemi Hz. Peygamber devrinde ve onu takib eden
devirlerde de vardı. Halen de mevcuttur. İslami fetihler alabildiğine
devam ederken Mekke ve Medine'ye de birçok mal gelmekteydi. Bu
yüzden ictirriai ·bir gerçek olan fakir ve zengin kişiler görüldü. Hz.
Peygamber'in ashabı arasında güçlü bir iradeye sahip olan Ebı1
Zerr, gerçek bir problem saydığı fakirliğin yok edilmesi iÇin
zenginlere ciddi çağrılarda bulunmaya başladı. Biı davasında
kendisini destekleyen kimseler de vardı. Ebı1 Zerr, "kenz" ismiyle
ifade edilebilen biriktirilmiş ve muhafaza altına alınmış mallara karşı
idi23:
Bilindiği gibi · "kenz" kelimesi değişik kalıpla,rla Kur'dn-ı
Kerim' de ve hadisi şeriflerde de ·görülmektedir. "O gün ki bunlar;
üzerlerinde (yakılacak) cehennem ateşinin içinde kızdırıZacak da o
kimselerin alınları, böğji.rleri ve sırtları bunlarla dağ/anacak, "İşte
bu, (denilecek) nefisleriniz. için toplayıp sakladıklarınız. Artık sakl~yıp istifçilik ettiğiniz bu nesneleri(n acısını haydi) tadın." 24
21
22
23
Nuh/12.
El-Müsned, 4/197.
Ebii L:err'in bu konudaki görüşleri için bkz. Abdül'l-Mecid Muhammed el-Aktaş, Ebu
Zerr el-Gıjt!Jrt ve Arlluhu fi' s-siyaseti ve' l-iktis~t, Amrnan, 1981, s.231 ve dv.
24
Tevbe/35.
1
i
ı
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
154
Hz. Peygamber Ebu Musa el-Eş'ari'den rivayet edilen bir hadisinde "La havle vela kuvvete illa billah" sözünün arşın altındaki
bir "kenz"den gelmiş olduğunu ifade etmiştir25.
2- "Kenz" hakkındaki bazı görüşler: ilim adamlanmız
"kenz" konusunda değişik görüşler belirtmişlerdir. Şimdi' kısaca
bunlara temas etmek istiyorum.
Bazılan zekatı verilmiş olsa bile ihtiyaç dışı olan malın biriktirilip muhafaza altında tutulmasına taraftar olmamışlardır. Bunlar delil
olarak Tevbe suresinin yukanda geçen 34. ayeti üzerinde durmaktadırlar. Her ne kadar diyorlar, ayet-i kerime ehl-i kitapla ilgili olsa
bile umumu itibariyle bizleri de kapsamaktadır. Buna göre de
"kenz" yasaklanmıştır. Şöyle ki:
a- Ayet-i Kerime umumu itibariyle "kenz"i yasaklamaktadır.
bile. olsa bir malın saklanmasının caiz olabileceğini
söylemekayetin anlamını dikkate almamak demektir. Çünkü ayette
bu manayı ifade eden bir karine yoktur.
·
Zekatı verilmiş
b- Hz. Peygamber zamanında ehlü' s-suffe denilen fukaradan
ölmüştü. Cebinde bir dinar para çıktı. Hz. Peygamber bir defa
dağlanacağını ifade etti. Sonra bir başkası daha öldü ·ve bunun da
cebinden iki dinar para çıktı. Bu defa Hz. Peygamber iki defa
dağlanacağını söyledi26 • Hz. Peygamber burada Tevbe suresinin 35.
ayetine işaret etmek istemekteydi, diyorlar.
biri
c- Zeyd b. Vehb'den gelen bir rivayetin özeti şöyledir:
-"Rabeze'ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr'le karşılaştun ve kendisine neden buralarda olduğunu sordum, şöyle dedi: "Şam'da bulunuyordum. Muaviye ile aramda " ..... Bunlar cehennem ateşinde
kızdırı/dığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağ/anacak..... "
ayeti hakkında bir anlaşmazlık oldu. Muaviye bu ayetin ehl-i kitap
hakkındanazil olduğunu söyledi. Ben, hem onlann ve hem de bizim
hakkımızda inmiştir, dedim. Beni Osman'a şikayet etti. Osman da
25
. 26
el-Buharl, Mağazi, 38, H. Nu: 4205. Hadis mu'cemine bak:ıldığı zaman "kenz"
kelimesinin değişik kalıplarıyla p~kçok hadiste kullanıldığı görülecektir. El-Camiu li alıkamil-Kur' an lil,Kurtubi, Kalıire 1967, 8/131.
Kur' ô.n-ı Kertm ve Fakirlik Problemi
beni Medine'ye çağırdı ve benim Medine'den
Burada bulunuşumun sebebi işte budur"27.
155
uzaklaşmamı
istedi.
·
Bu fıkir sahipleri diyorlar ki, Muaviye Ebu Zerr'in görüşünü çürütecek bir delil getirmeyip durumu bir üst makama iletmiştir.· Hz.
Osman da aynı tutum içerisin~ girmiştir ki, o da Ebu Zeir'in
görüşünü çürütecek bir delil getirmemiş; ancak Medine'den
uzaklaşmasını istemiştir. Buna göre· ayetin ifade etmiş olduğu
mana, malların "kenz" olarak muhafaı;a edilmesinin caiz olamayacağıdır. Şu halde böyle düşüneniere göre ayette geçen altın ve
gümüşün, işlenmiş veya işlenınemiş olsun, zekatı verilmiş veya
verilmemiş, şer'i tabiriyle nisap miktarına ulaşmiş veya ·uıaşmamış
olsun, saklanması haramdır28.
·
Hz. Ali'nin de bu görüşte olduğu söylenmektedir29. Diğer ta. raftan ikind bir grup zekatı verilen malın saklanmasında bir yasaklık
olamaycağını savunmaktadır. Bunlar diyorlar ki:
a- "Kenz" ayeti zekat ayetiyle neshedilmiştir3o.
b- Bir bedevi Abdullah b. Ömer' e "kenz" ayetinden sormuş. o
da, "kenz"in zekat ayeti inmeden önce olduğunu, zekat ayetinin .
inmesiyle de zekatın mallar için bir temizlik getirdiğine işaret
etmiştir3 1 •
Bir başka rivayette de "kenz"den
mal olduğu ifade edilmektedir32.
'
malesadın zekatı
verilmeyen
Bu durumda kişi zekatını verdiği malından bir kısmını daha sarf
etmekle yükümlü olamayacaktır. Ümmü Selerne takındığı altın ziynet eşyasının "kenz" olup olmadığını Hz. Peygamber'e sormuş, o
27
28
29
30
31
· 32
el-Buhari, Zekat, 4, Ha. Nu .1406. Feıhu'l-Bdri'de de bu. hadisle ilgili olarak geniş
bilgi verilmiştir.
Ebıl ClPfer, et-Taberi, Camiu'l-~eyan an Te'vili Ayi'l-Kur'dn, Mısır, 1954, 10/118.
Aynıyer.
Mek:ki b. Ebi Talib, el-idah lindsihi' l-Kur' dn ve Mensuhihi, Tahkik: Ahemd Hasen
Ferhat, Riyad, 1976, s.272.
el-Buhari, Zekat 4 Ha. Nu.: 1404, Aynca bkz. el-Idah, s.272.
Taberi, 10/1 ıs.
.J
. Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
156
da, ''Zekatını verdiğin takdirde "kenz" değildir" buyurmuştur33. Bu
olanlar daha başka hadislerden de deliller getirmektedirler.
fıkirde
· Ebu Zerr ihtiyaç dışı malların saklanmasına karşı idi. Evinde ne
ve ne de gümüş hiçbir şey bırakmazdı. Devletten maaşını
aldığı zaman hizmetkarını çağınr ve onun bi~ yıllık ihtiyacını
ayırdıktan sonra elinde bir şey bırakmaz fakiriere dağıtırdı34.
altın
Bu konuda Ebu Zert iki esasa: dayanmaktaydı. Birincisi ayet ve
hadisler, ikincisi de· ahirete olan sonsuz ve sarsılmaz inancıydı.
Çünkü çok mal ahirette uzun. hesapiaşmayı gerektirecekti. iki dirlıemi olanın hesabı, bir dirhem sahibinin hesabından her halde daha
zordu·.
Ancak Ahmed Emiri'in Taberi tarihinden naklettiğine göre35 bu
fikri Ebu 7.err'etelkin eden İbnü's-Sevda diye bilinen Abdullah b. ·
Sebe'dir. Bu kişi Ebu'd-Derda' ve Ubade b. Samit'e de gelmiş fakat
onlar kendisini dinlememişlerdir. Ebu Zerr ise iyi niyetli davranarak
bu görüşü benimsemiştir. Kanaatimce Ahmed Emin 'in nakletmiş
olduğu bu fikir üzerinde düşünmek gerekmektedir. Zira durumun
böyle olduğu kabul edilse bile gerek Ubade b .. Sarnit ve gerekse
Ebu'd-Derda'mn Ebu Zerr'i bu konuda uyarmaları gerekmez miydi?
Ayrıca Ebu Zerr'in görüşünde olan başka sahabiler de vardı. Bir de
Ebu Zerr gibi büyük bir sahabinin böyle bir meseleye hiç.
düşünmeden kendisini bu derece kaptırabileceğini hiç sanmıyorum.
Bizce bu fikir Ebu Zerr'in içinden doğmuştu ve dışarıdan yapılmış
bir telkin neticesi de değildi. Aynı konuyu ele alan Abdülmecid elAktaş, Taberi tanhinden de nakiller yaparak geniş izahatta bulunmuş ve Abdullah b. Sebe' ile Ebu Zerr'in buluşmaianna temas
etmiştir36 .
Kurtubi olaya şöyle bir yorum getirmektedir. Özetle diyor ki:
"Kenz" ayetinin, muhacirlerin maddi bakımdan çok zayıf olup ihtiyacın da fazla olduğu ve Hz .. Peygamber'in de onlartn ihtiyaçlarına
cevap veremediği bir anda nazil olmuş olması muhtemeldir. O zaman devletin hazinesinde de ihtiyaçlarını giderecek kadar mal bu33
34
35
36
Ebii Davud, Zekat, Ha
Nu~:
1564.
Ebu Zerr, s.242.
Ahmed Errrin,Fecru'l.İslam, Mısır,
EbU Zerr, s.329 vd.
1955, s.ll0-111.
Kur' ô.n-ı"Kerim ve Fakirlik Problemi·
157
lunmamaktaydı. Bu sebeple ihtiyaç. dışında olan maliann elde tutulması, alun ve gümüşün saklanması hoş karşılap.mamıştı. Daha
sonra müslümaniann elleri bolalınca Hz. Peygamber zekat için belli
bir miktar verilmesini söylemiş ve tüm malın elden çıkaAlmasının
gerekli olmadığına işaret etmiştir37.
· Bu konuda Taberi de Abdullah b. Ömer'den gelen rivayetleri
tercih ederek zekatı verilen malın saklanmasında bir yasaklık olamayacığını ve bu malın "kenz" sayılarİlayacağını benimsemiştir3 8 •
Kanaatİmiz
odur ki "kenz"in ·yasak oluşu zekat ayetinin inmesinden önce idi39 ve zekat ayetinin inmesiyle de bu yasaklık ta~amen ortadan kalkmış oluyordu.
Başta
Ebu Zerr Vtf Ali b. Ebi Talib olmak·üzere bazı sahabiler,
fakirin zekattan başka da haklan olabileceğini
söylüyorlardı. Bunlara göre zekatını veren bir mümin, üzerine düşen
bu görevi tam olarak yapmış sayılmıyordu. Fakirin onun malın.da
daha başka haklan da vardı.
·
·
zenginin
malında
Söylendiği gibi Ebu Zerr bu fıkirlerini Şam'da ve Hz. Osman'ın
hilafetinde anlatmaya başlamıştı. Şam valisi de Muaviye idi.
Muaviye durumun ciddiyetini anlamışu. Bu sebeple Hz. Osman '.a
bir mektupla olayı duyurdu. ·Hz. Osman da Ebu Zerr'i Medine 'ye
çağırdı. Medine 'ye gelen Ebu Zerr ile Hz. Osman arasında bir
konuşma geçti. Ebu Zert zenginlerin malında fakirierin zekattan
·başka alacaklan haklar bulunduğunu savunuyordu. Bunakarşı olan
Hz. Osman, Ebu Zerr'i Rabeze'ye yolladı. Bir müddet sonra da Ebu
Zerr orada vefat etti4o.
. Anc.ak Ebu Zerr bu açıkiamalannda zekaun eda edilmesinden
sonra fakirierin zenginlerin malında ne ·kadar hakkı olduğunu· ve bunun miktarını ortaya koymuş d,eğildi.
. Ebu Zerr'i destekleyen İbn Hazm ise bu. konuda ciddi
açıklamalarda bulunmuştur. İbn Hazm'in· bütün araştırmalanndan
37
38
el-Kurtubi, 8/127 vd.
et-Taberi, 10/118.
39
Aynca bkz. EbU Zerr, s.241.
40
EbuZerr, s.107.
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKK.ALAY
158
f
1
sonra ulaştığı sonuç şudur ki, zekatla her Şey olup bitmiş sayılmaz.
V azife ancak fakir tabakaya da mesut ve rahat bir hayat temin etmekle yerine getirilmiş olabil:ir41.
· İbn _Haz m' a göre şayet zekat ülkenin fakirlerini
kalkındırmamışsa İslam devleti bu işe el 'atmalı ve zenginlerden
belli miktarlar alarak bu suretle fakiriere yardımcı olmalıdır. Bu husus p~vletin yapması gereken bir vazifedir. Aynı zamanda, c:Jevlet
fakiriere kendilerini barındıracak bir mesken tayin etmek, onları doyurmak ve giydirmekle de görevlidir.
İbn Hazm bu fikrine delil olarak ayet, hadis ve selefin sözlerin-
den de örnekler vermektedir. O, zekat dışı bir hak tesbit ederken b"~J
hakkın miktarında Hz. Ali'nin sözünü ileri sürer. Hz. Ali demiştir ki:
"Fakirlere yetecek kadar bir miktarın ödenmesi zenginlere farzdır.
Eğer fakirler aç veya susuz kalacak olurlarsa Allah bu durumdan
zenginleri sorumlu tutacaktır"42.
·
Bilindiği gibi zekat fakirierin tesbitiyle ilgili bir vacib 'değildir.
Zekatlar ödenirken. fakirierin ihtiyaçlarının' tesbiti cihetine gidilmez.
Zekat eldeki sermayeye göredir. Para artarsa zekat da artar. Aksi
halde de düşer. Zekatla şayet fakirierin ihtiyaçnın giderilemiyorsa
işte o zaman İslam devleti zenginlerden zekat dışı bir miktar para
daha alabilir43 .
Netice itibariyle İbn Hazm demek istiyor ki, önce fakirierin ihtitemin edilmeli daha sonra da zekat gözden geçirilmelidir.
Eğer zekat bütün ihtiyaçlara cevap veriyorsa istenen şey elde
edilmiş demektir. Aksi takdirde zekat dışı ve fakirierin hakkı almak
üzere zenginlerden yeteri kadar .bir miktar para daha
yaçları
alınabiletekfu44.
Kurtubi, Bakara suresinin 177. ayetini tefsir ederken kişinin
malında zekattan başka hakların da bulunduğ'l]nu kesin bir ifadeyle
izah etmekte ve "Malda zekattan başka da hak vardır" hadisi üze.
.
41
Yusuf el-Kardavi, Müşkiletü' l-Fakr ve Keyfe Alecehe' l-İsltJTJJ, Beyrut, 1966, s.137-
42
eser, s.140.
el-Ezher, MecfTUlU' l-Buhusi' l-İslô.miye, Mısır, 1965, s.l77.
Müşkiletü' lfakr, S.138.
14i.
43
44
Aynı
.
Kur'an-ı
Kertm ve Fakirlik Problemi
159
durmaktadır. Fahruddin er-Razi de aynı a.yetin tefsirinde konu
hakkında izahatta bulunmu·ştur. Şatıbi'nin ifadesine göre de şayet
rinde
devlete bir saldın vaki olur da devlet hazinesinde de yeterince para
bulunmazsa vatan müdafaası için halktan yardım alınmalıdır. Çünkü
aksi takdirde vatan toprakları düşman istilasına 4ğrayabilir.
Tatarların Şam'a s aldınları sırasında devlet hazinesinde askeri
malzemeyle donatacak kadar mal yoktu. Baybars ilim adamlarıyla
İstişare ederek halktan yardım alıp alamayacağına dair fetva istedi.
Tüm ilim adamlarından aldığı cevap olumluydu. Şam' da bulunmayan
İmam Nevevi'ye imzalaması için fetvayı yolladı. Nevevi ise fetvaya
şartlı olarak imza koyuyordu ve "Baybars 'ın tüm yakınları, uşaklan
ve cariyeleri ellerinde olan bütün mal ve ziynet eşyasını devletin
hazinesine devredeceklerdir" diyordu. Ülkenin uğrayabileceği sel,
yangın ve zelzele felaketlerinde de aynı yol takib edilebilir ve halktan yardım talebinde bulunulabilir. Ancak bu gibi hallerde devletin
gerçek anlamda ihtiyacı olması ve elindeki İnal ve parayı meşru olmayan y~rlere harcamam.ası şarttır. Prof. Dr. Mustafa es-Sibai bu
konuyu Iştirakiyyetü' 1-Islli.m isimli eserinde "Kanunu Haleti'tTavari" (olağanüstü hal kanunu) başlığı altında geniş olarak ele
almakta ve Endülüs'ten de örnekler vermektedir45.
Ayrıca Müslim'in rivayet etmiş olduğu bir hadiste Hz .
. Peygamber'in "Eş'ad'ler savaşta yiyecekleri biter . veya
Medine'deki aile efradının yiyecekleri azalırsa ellerindeki yiyeceği
bir elbisesinin içi.ne toplar, sonra onu aralarında bir kabın içinde müsavi olarak taksim ederler. Şimdi onlar bendendir (benim yolumdalar, benim istediğimi yapıyorlar) ben de onlardanım"dediği rivayet
edilif46. .
Bu hadis-i şerifin her şeyden önce yardımlaşmanın gerekli
eder olması bakımından üzerinde bulunduğumuz
konu için bir delil olabileceği kanaatindeyim.
·
olduğuna işaret
Bu kısa izah İslam alimlerinin fakirliğin izalesi hUStJSUnda ne
derece çalışma yaptıklarını ve yapmak istediklerini göstermektedir.
Şunu da unutmamak gerekir ki, Ebu Zerr gibi düşünenierin bu fikirleri bazı çarpık ideoJoji sahiplerinin fikir ve düşünceleriyle asla
bağdaşamaz. Zira bazı sosyalist düşüneeli kişiler kendi ekonoffi:i
45
46
Şam,
1960,s.l93-198.
Müslim, Kitabu fadaili's-sahabe, 39, Ha. Nu.: 2500.
.1
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
160
anlayışlarının Ebu Zerr gibi bir sahabiden geldiğini ileri
sürmektedirler. Fakat bu apaçık bir iftira olmaktan öte gidemez.
Zira zekat kafi gelmediği takdirde zenginlerin bir miktar daha zekat
dışıyardımda bulunmaları gerektiğini söyleyen Ebu Zerr ve onun
-gibi düşünenler mülkiyet hakkının olmadığı fikrini asla benimsemiş
değillerdir.
·
3- Fakiri kalkındırmaya yönelik gelir kaynakları, uygulamalar ve tedbirler: İslam 'ın fakirliği nasıl ortadan kaldırmak
istediğini. anlatırken, İslam devletinin benimsediği ve fakiri
kalk,ındırmaya yönelik gelir kaynaklarından bazılarını burada kısaca
gözden geçirmemiz gerekmektedir. Çünkü bu gelir kaynakları sayesinde Islam bütçesinin bir kısmı meydana gelmekte ve fakirler de
böylece yardım görmektedirler.
a- Zekat: Zekatın ilahi bir emir olup İslam 'ın şartlarından birini teşkil ettiği hepimizce malumdur. Bu nedenle Kur'an-ı Kerim'de
zekatla ilgili pek çok ayet-i kerime bulunmaktadır. uHaydi akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Bu, Allah' ın cemô.lini (rızôsını)
dilernekte olanlar için (her şeyden) hayır/ıdır. Ve onlar korktuklarından emin, umduklarına nail olanların ta kendi/eridir."
ltİnsanların mallarında artış olması içinfaiz (cinsin) den verdiğiniz
şey (nakit, mal, sadaka v.s.) Allah kaiında artmaz. Allah'ın rızasını
dileyerek verdiğiniz zekat ise, sevapiarını kat kat artıranlar onlar
(onu verenler) dır."47
uElif, lô.m, mfm, işte bunlar, o hikmet dolu kitabın ayetleridir ki
(her biri) ihsan erbabı için bir hidayet ve bir rahmettir.- (O ihsan erbabı) ki onlar dosdoğru namazı kılar/ar, zekatı verenlerdir. Onlar
ahirete yakfn (yani kat'i inanç) hasıledenlerin de ta kendi/eridir."
uİşıe onlar Rablerinden bir hidayet üzerindedir/er. Ve işte onlar
jelaha erenlerdir."48
uNamazı dosdoğru kılın, zekatı verin, kendiniz için önden ne
hayır yollarsanız "Allah katında onu bulacaksınız. Şüphesiz Allah ne
yaparsanız cemaliyle görücü (ve ona göre mükô.fatını verici) dir." 49
47
48
49
Rurn/38-39.
Lokman/1-5.
Bakara/110.
Kur' an-ı Kertm ve Fakirlik Problemi
161
u(Vakar ile) evlerinizde oturun. Evvelki cahiliyet (devri
kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi
yürümeyin. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah ve Rasulü' ne
itaat edin. Ey ehli beyt, Allah sizden ancak ıfdri gidermek ve sizi
\
tertemiz yapmak ister."50
uNarnazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah' a gönül hoşluğuyla
ödünç verin. Önden· nefisleriniz için ne hayır gönderirseniz onu
Allah' ın nezdinde bulursunuz, (hem) bu daha hayırlı, sevapca daha
büyüktür. Allah' dan mağfiret isteyin. Şüphesiz ki Allah
(mü' min/eri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir."51
Bu ayet-i kerimeler yanında zekattan bahseden pek çok hadis-i
şerifler de vardır ki hepsi de İslam'ın bu rüknüne verilen önemi gös-
termektedir.
Hz. Ebıl Bekr'in hilafetinde _bazı irtidat hareketler! olmuş, bir
insanlar zekat vermek istememişlerdi. Bu sebeple Hz. Ebu
Bekr onlann bu tutumianna karşı savaş yapmaya karar vermişti. Bu
irtidat hadisesini temsil eden üç grup insan bulunuyordu. Bunlardan
bir kısmı· tekrar putperest olmuşlardı. Bir ikincisi Müseylime ve elEsvedü'l-Ansi gibi daha Hz. }:leygamber hayatta iken peygamberlik
iddiasında bulunan yalancılardı. Müseylime'ye Yername halkıyla
birlikte bazı insanlar tabi olmuş, el-Esved'e de San'alılarla yine bir
grup insan takılmıştı. el-Esved Hz. Peygamber'in ölümünden kısa
bir süre önce öldürülmüş, Müseylime ise Hz. Ebu Bekr'in teşkil
ettiği ve Hz. Halid koroutasında gönderilen bir ordu ile yok
edilmişti. Üçüncü bir grup ise zekatın Hz. Peygamber devrine ait
olduğunu söyleyerek Tevbe şuresinin liOnların mallarından sadaka
al ki bununla kendilerini (günahlardan) temiz/emiş, bununla. onları(n
hasenatını) bereketlendirmiş olasın. Onlara dua et. Çünkü. senin
duan onlar için sukunettir." mealindeki 103. ayetini te'vile
kalkışmışlardı. Bunlar Hz. Peygamber'den başkasının kendilerini
temizleyemeyeceğini iddia ediyorlardı. Başta Hz. Ebu Bekr'in fikrinde olmayan Hz. Ümer de kısabir süre sonra Hz. Ebu Bekr'in hak
yolda olduğunu görerek aynı kanaari o da paylaşmıştı52.
kısım
50
51
Ahzab/33.
52
Geniş bilgi için bkz.: İbn Hacer, Fethu' l-Bart, Kitabu İstitabeti' l-Murteddtn, 3, Ha
Müzzeıiı.mil/20.
Nu: 6924-6925.
1
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
'
162
Ayrıca zekat vermek istemeyenler bu davranışlanyla İslam'ın
bir emrini tebdil ve tağyir etmek istiyorlardı; Çünkü zekat hem
İslam 'ın bir şartı ve hem de ulu'l-emr'e itaatin gerçek alarneri idi.
Şu halde müslümatı olup da ulu'l-emr'e itaat edenin mutlaka zekat
vermesi gerekiyordu. İşte Hz. Ebu Bekr harp karannı yukanda zikredilen ayetlerin deliDederinden ve bu hususta Rasfilullah 'ın beyanlaı; 1dan elde etmiş bulunuyordu.
Kur' an-ı Kerim zekattan elde edilecek gelirleri
dağıtmaktadır:
şu
sekiz gruba
·
1- Fakirler,
2- Miskinler,
3- Zekatta
çalışan
görevliler,
4- El-müellefetü kulfibühüm
Bazı yazarlar Hz. Ömer'in kalpleri ısındırmak maksadıyla
bazı kişilere zekattan hisse vermediğini ilen sürerek İslam 'ın re-
forma açık olduğuna işaret etmek istemektedirler.. Müsteşriklerin de
fikirlerine uygun olan bu düşünce kanaatimizce doğru değildir. Zira
Hz. Ômeı::'in, Allah 'ın tayin etmiş olduğu bir farzi asla kaldırma salahiyeti yoktur. Hz. Ömer içinde bulunduklan zamana bakarak artık
İslaın 'a ısındırmak maksadıyla kimseye bir hisse verilmesine lüzum
kalmı;ı.dığı kanaatine varmıştı. Hz. Peygamber devrinde bu gruptan
zekat alanların haklan devamlı olamazdı. Çünkü bu, bir sebebe
bağlıydı ve o sebep de ortadan .kalkmıştı.
Bu nedenle ilim adamlarımız -bazılarının aksi görüşte olmalanna rağmen- kalpleri ısındırmak maksadıyla verilen bu zekat hissesine dahil olan hükmün baki olduğunu, gerekirse işletilebileceğini
ifade etmektedirler. İbnü'l-Arabl'nin de dediği gibi5 3 İslam 'ın
güçlenmesi halinde böyle bir sınıf dikkate alınmaz ve ihtiyaç duyulması halinde bazı kişileri İslam 'a yakınlaştırmak ve ısındırmak ·
maksadıyla zekatın bu bölümünden ödeme yapılabilir. Mesela bugün yolda kalmış bir insan bulunmadığı takdirde zekatın yolcularla
ilgili kısmının kalktığı iddiasında bulunulabilir mi? Kanaatimizce ze53
İbnü'l-Arabi, Ahkamu'l Kur' an, Mısır, 1967,2/954.
Kur' an-ı Kerim ve Fakirlik Problemi
163
katın kalpleri ısındırmak maksadıyla ayrılan bu kısmını -Muhammed
-Ebu Zelıra'nın da dediği gibi-5 4 asrımızda bilhassa İslam 'a davet
yolunda harcamak mümkündür.
5-
Köleleriı:ı
azad edilmesi
6- Borçlular
7- Allah yolunda cihad edenler ve
·· 8- ihtiyacı olan yolcular.
Bir paşka itibarla ·bu sekiz sımfı ikiye ayırabiliriz. Birincisi
ihtiyaç sahibi olanlardır ki, bunlar fakirler, miskinler, yolcular ve
borçlulardır. İkincisi ise; bir bakıma devletin genel siyaseti ile ilgili
kimselerdir, Bunlar da vazifeliler, İslam' a ısındırılmak istenenler
(el-müellefetü kulubuhum), köle azadı ve Allah yolunda yapılacak
sarfiyattır.
·
b- Ganimetler: Ganimetler de İslam devletinin gelir
kaynaklanndan !?irini teşkil eder. Buradan elde edilecek gelirleriri
nereye sarfedilmesi gerektiğini Enfal suresinin 41. ayeti beyan
etmektedir ki, fakirler bu ayette yine dikkate alınmışlardır. "Eğer
Allah' a (iman etmiş) hak ile batılın ayrıldığı gün, iki ordunun
birbirine kavuştuğu (Bedir) (gün)ü kulumuz (Muhamrried)e
indirdiğimiz ayetlereinanmışsanız, bilin ki ganimet olarak aldığınız
herhangibir şeyin mutlaka beşte biri Allah' ın Rasulü' nün,
hısımların, yetlmlerin, yoksulların, yolcunundur. Allah her şeye
hakkıyla kadirdir."55
·
Bütün bunlar çok açık olarak ifade ediyor ki, İslam dini fakirierin
ve fakirliğin yok edilmesi 'için türiı hal çarelerini ortaya
kalkınması
koymuş bulunmaktadır.
c- Fey:
suresi 6-9 ayetlerine göre harp yapmaksızın
düşmandan kazanılan mallar da İslam devletinin ·bütçesinde yer alır.
Bu gelir' kaynağının da bir kısmı fakir, yetim, yolda kalmış ve
54
55
Haşr
el-Ezher, Mecmau' l-Buhusi' l-İsliimiyye, Mayıs, 1965, s.193.
Ganimetler hakkında fazla bilgi için bkz.: Vchbc ez-Zühayll, Asiiru'l-l/arb fi'lFıkhi' l-İsliimi, Şam, 1965, s. 549 vd.
1
164
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
miskinlere tahsis edilmiştir: "Allah' ın onlar(ın malların) dan
Peygamberine verdiği "fey" e gelince siz bunun üzerine ne ata, ne
deveye binip koşmadınız. Fakat Allah peygamberlerini dileyeceği
kimseye musallat eder. Allah her şeye hakkıyla kadirdir."
"Allah' ın (fe thedilen diğer külfar) memleket/er(i) ahalisinden
· peygamberine verdiği ''fey' i" Allah' a, Peygamberine, hısımlara,
yoksullara, yetimlere, yolda kalanlara aittir. Ta ki, (bu mallar) .
içinizden (yalnız)· zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın.
Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan
da sakının, Allah' dan korkun çünkü Allah' ın azabı çetindir."
"(Bilhassa o fey) hicret eden fakiriere aittir ki, onlar Allah' dan faz[
(u inayet) ve hoşnutluk ararlar ve Allah' a ve Peygamberine
. (mallarıyla ve canlarıyla) yardım eder/erken· yurtlarından ve
mallarından (mahrum edilerek) çıkarılmış/ardır. İşte bitnlar
sadıkların ta kendi/eridir." "Onlardan evvel (Medine'yi) yurt .ve
iman (evi) edinmiş olan kimseler, kendilerine hi cret edenlere sjıygı
beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı göğüslerinde bir ihtiyaç.
(meyli) bulmaz/ar. Kendilerinin ihtiyacı olsa bile (onları) öz
canlarından daha üstün tutarlar. Kim nefsinin (mala olan) hırsından
ve cimriliğinden korunursa işte murat/arına erenler onların ta
kendi/eridir."
d- Cizye: İslam devletinin bir başka g~lir kaynağı da cizyedir.
Bilindiği gibi İslam dini zimmilere56 bazı mali külfetler (vergiler) ·
yüklemiştir. Bunlardan biri de temas edilen cizyedir. Çünkü İslam,
tıpkı müslüman tebea gibi bu insanların mallarını, canlarını, dinleri.ni,
ırz ve namuslarını, hülasa onlan her yönden huzur iÇinde yaşatmayı
üstlenmiştir. Bu· hususu Hz. Ali şöyle ifade etmektedir. "Onlar bu
man, malları bizim malımız, kanları da bizim kanımız gibi olsun için
vermektedirler. "5 7 Zirnınller de İslam devletinin kendilerini
korumasına karş~lık bu mali külfete katlanacaklardır.
56
57
Zinunilik birkaç· hususla olabilir. Bir sulh anlaJlmasl ile, yahut bir harpte yenilip de
İslam devletinin idaresini kabul ebnek suretiyle veya müslüman devletin kuruluşunda .
idaresi altında bulunmak ve vatandaşlığını kabul eunek suretiyle. Şu halde zinuni,
müslüman devlet il~ sulh yaparak onun vataDdaşlığını ve kendisini korumasını kabul ·
etmiş olan kimsedir. (Servet Armağan, İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler,.
s.27-28).
el-Kasfuıi, Bedaiu's-Sanai', 1327,7/111.
Kur' an-ı Kerfm ve Fakirlik Problemi
165
Cizyenin meşruiyeti kitap58, sünnet59 ve icma ile sabittir. Şunu ·
da burada belirtmek yerinde olur ki, İslam devleti kendi ü~kesinde
yaşayan zimmilerin de ülkenin düşmaniarına karşı vatan savunmasına katılmalarını · ister. ÇünkÜ onlar da bu ·ülkede
yaşamaktadİrlar. Bunlar müslüman olmadıkları için her halde fiilen
olmasa. bile fikren İslam devletinin yanında değil bu devletin
düşmanları yanında yer ·alacaklardır. B u sebeple İslam, vatan savunmasına fiilen katılmayan zirnınilere bu mali külfeti yüklemiş ve
onların da ülke savunmasına maddi bir katkliarının bulunmasırrı istemiştir. Alınan bu mal zirnınileri de koruyan İslam devletinin ordusuna sarfedilecektir. Zirnınllerin ödedikleri bir miktar mal onlar için
· bir ceza mahiyetinde değil, korunmalanna karşılık alıİıİnış adil bir
vergiden ibarettirıo.
·
Tevbe süresinin 29. ayeti cizye hususunu şöyle açıklamaktadır.
"Kendilerine kitap verilenlerden ne Allah'·a, ne ahiret gününe
inanmayan' Allah'ın ve Peygamberin haram ettigi şeyleri haram
tanımayan, hak dinini din olarak kabul etmeyen kimselerle, zelil ve
hakir kendi el(leriyle) cizye verecekleri zamana kadar muharebe
edin."
Netice itibariyle İslam devletinin gelir kaynaklarının hemen
hemen hepsinde cie fakirler için bir hisse ayrılmış ve onların
·ihtiyaçlarının giderilmesine önem verilmiştir61.
e- Fıtır sadakası: İslam dininin fakiriere yardım olmak üzere
bir de fıtır sactakası vardır ki, bu sadaka orucun
·bitmesiyle vacib olur. Zekat verebilecek durumda olan her
müslüman hem kendisf ve hem de bakmakta olduğu küçük
çocuklarının fıtır sadakalarını fakiriere vermek suretiyle onlara
yardımda bulunacaktır. ·
getiqniş olduğu
f- Keffaretler: Yine fakirliğin yok edilmeşi ve fakiriere yardım
için keffaret ismi altında bir yardım kolu vardır. Buna göre Allah
işlenen bazı hataların telafisini keffaretlerle bazı esaslara bağlamış
58
59
60
61
.
ii
Tevbe/29.
el-Cassas, Ahkamü' l Kur' tın, 1338, İstanbul, 3/90 vd.
1839 Tanzimat Fermanı ile müslim ve gayri riı.Üslim tebea eşit kabul edilmişlerdir.
·· Cizye konusunda geniş bilgi için bkz.: Abdulkcrim Zeydan, Ahkdmu'z-Zimmiyyln
ve' l-Müste'menln, Beyrut, 1982, s.137 vd.
J
1
'
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
166
bulunmaktadır. İslam hukukunda uzunca bahsedilen bu keffaretlerin
hepsinde de fakiriere
yardımda bulunulması
s0z
kon~sudur.
g- Sadakalar: Fakiriere yardım müesseselerinden biri de
sadakadır. Biz burada sadaka derken zekatı kast ediyor değiliz.
Çünkü Kur' an-ı Kerim' de "zekat" yerinde bazen "sadaka"
kelimesi de kullanılmaktadır. Buradaki sadakadan maksat,
mü'minlerin bir nevi farz olarak verdikleri zekattan başka fakiriere
yapacaklan teberru mahiyetindeki yardımdır. Bu yardım yapılırken
ihlasla yerine getirilmelidir. Zaten "sadaka" kelimesiniri alındığı
kök de bunu hissettirmektedir. Müteaddit ayeti kerimeler verilen bu
sadakanın ihlasla yapılmasını ön görmektedir. "Mallarını Allah
_yolunda harcayanların hali, yed~ başak bitiren; her· başakta yüz
(tane) bulunarı bir tek tohumun hali gibidir. Allah kime dilerse ona
kat kat verir. Allah ihsanı bol olan, hakkıyle bilendir." "Mallarını
(Allah yolunda) kareayıp da sonra o harcadıklarının arkasından
. başa kalkmayan ve onlara eziyet etmeyenler- (yok mu) onların
Rableri yanında rnükafatları vardır. Onlara· hiçbir korku yoktur,
rnahzun da olacak değillerdir onlar." "İyi (güzel ve tatlı) bir söz ve
bir ayıp örtme; ardından eziyet gelen bir sadakadan hayırlıdır. Allah
(kullarının sadakalarından) rnüstağnidir, halfrndir ( ukubette acele
edici değildir.)" uEy iman edenler, sadakalarınızı -malını insanlara
gösteriş için harcayan, Allah' a ve ahiret gününe inanmayan bir
kimse gibi- başa kakrnak ve incitmek suretiyle heder etmeyin.
Çünkü onun hali, üzerinde bir toprak bulunup da kendine şiddeili bir
yağmur isabet eden, bu suretle o, kendisini kaskatı. bir taş haline
bırakmış olan kaypak bir kayanın hali gibidir. Onlar (dünyada)
işledikleri hiçbir şeyden (sevap kazanmaya) rnuktedir olmazlar.
Allah kafirler güruhuna hidayet vermez." {(Allah' ın rızasını isternek
ve ruhlarında olan (irnan)ı kökleştirip takviye etmek için mallarını
harcayanların hali de bir tepenin üzerinde bulunart güzel bir
bt;ıhçenin haline benzer ki ona bol bir yağmur isabet etmiş de
meyvelerini iki kat vermiştir. Ona bol bir yağmur düşrnese de (hiç
olmazsa onda) bir çisinti (bulunur). Allah,~ne yaparsanız (hepsini)
hakkıyle_ görücüdür.'~62
·
{(Onların fısıldaşrnalarının
bir sadaka vermeyi bir
62
Bakara/261-265.
bir çoğunda hayır yektur. M eğer ki
iyi~ik yapmayı veya insanların arasını
Kur' an-ı Kertm ve Fakirlik Problemi
167
düzeltmeyi emredenler(inki) ola. Kim Allah' ın rızasını arayarak
böyle yaparsa biz ona çok büyük bir mükafat vereceğiz. "6 3
'
'
Kur' an-ı Kerim verilen
beğendiği §eylerden olmasını
bu
sadakanın
bilhassa ki§inin sevip
da istemektedir. Bu demektir ki insan
veya yiyemeyeceğini sadaka olarak bir
ba§kasına takdim etmemelidir. "Siz sevdiğiniz şeylerden (Allah
yolunda) harcayıncaya kadar asla iyiliğe ermiş (itaatte bulunmuş)
olmazsınız. Her ne infak ederseniz, şüpliesiz·Allah onu bilicidir."64
kendisinin
giyerneyeceği
RasUlullah da bu §ekjlde verilen bir sadakanın kıyamette
ve bu ki§inin bu mertebeye ula§an yedi
neferden biri olacağını beyan etmektedir65. Şu halde fakirierin
kalkındıiılmasına ili§kin yapılan bu yardımın her §eyden önce ibiasla
. ve iyi niyetle· yapılması §arttır.
sahi_biııi gölgelendireceğini
.
ı
Burada fakiriere sadaka verilmesini ve bunun dini bir görev
olduğunu söylerken bazılarının İslam dininin tembelliğe cesaret
verdiği §eklindeki iddialarına da kısaca cevap vermek istiyoruz.
· Gerçek şudur ki, İslam dini hiçbir zaman tembellik ve gevşekliği
tasvip etmez. İslam; fakiriere yardımı emrederken cemiyet
içerisinde çaba göstermelerine ve çalışmalarına rağmen varlıklı
olmaya yol bulamayan ki§ileri kast etmektedir. Her cemiyette
böylelerinin bulunması tabildir. Ayrıca İslam dlni bu insanlar(hiçbir
zaman küçümsemez, onlann bir başkası kar§ısında ezilmesini de
asla istemez. "Onlar eğer Medine'ye dönersek, andolsun, en şerefli
ve kuvvetli olan (ımız) orada en hakir (ve zayıf) olanı muhakkak
çıkaracaktır, diyorlardı. Halbuki şeref, kuvvet ve galibiyet
Allah'ındır, Peygamberinindir, mü'minlerindir. Fakat münafıklar
(bunu) /)ilmezler."66 "Andolsun ki, biz Adem oğullarını üstün bir
izzet ve şerefe mazhar kzlmışızdır. Onlara karada, denizde
taşıyacak (vasıtalar) verdik. Onlara güzel güzel rızıklar verdik,
onları ycirattığımızın bir çoğundan üstün kıldık."67
63
64
65
66
67
Nisa/114.
Alu İmran/92.
el-Buhari, Ezan, 36, Ha.
Nu.:660,
Münafıkiin/8.
tsrano.
1
1
.~ı
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
168
h- Vakıflar: Fakiriere yardım teşekküllerinden biri de
kıflardır. Vakıf, faydası kullara ait olmak üzere bir şeyi Allah
vaiçin
mülkiyetten çıkarmak demektir ki, bu malın artık satılması, bir
başkasına bağışlanması ve varisiere intikali mümkün olmaz.
Vakıflardan temin edilen gelirler her ne kadar değişik yönlere sarfediliyorsa da- netice olarak yine fakir ve yoksulların hakkı sayılır.
İslam'dan önce İslami manada bir vakif müessesesi bilinmiyordıi.
Cahiliyet .devrinde bir kimsenin evini veya bir başka malını vakıf
olarak elden çıkardığı da işitilmemiştir. Bu durumda vakıf teşkilatı
İslam dininin getirmiş olduğu bir yeniliktir diyebiliriz68. ,
Müslümanlardan pekçoğu Rasfilullah'ın "İnsan ölünce üç şey
hariç artık arneli kesilmiş olur. O üç şey, ölenini hayırla anan ve du- ·
ada bulunan bir çocuk, faydalı bir ilim ve (devamlı olarak bayrından
istifade edilen) sadaka-ı cariyedir."69 hadislerine binaen pek çok
vakıflar koymuşlardır.
Aynı şekilde
kadın
Hz. Ebu Bekir, Osman, Ali ve daha başka pek çok
ve erkek sahabiler mallarını bu yolla· mülkiyetlerinden
çıkarmışlardır.
İslam ülkelerinde çok çeşitli vakıflar vardı. Bunları kısaca şu
şekilde sıralayalıiliriz70 •.
· 1- Fakir ve kimsesizlere yemek yedirmek için kurulan vakıflar:
Bu vakıflarda yapılan yemeklerle fakirler doyurulurdu.
2- Hastahane vakıfları: Bu vakıflar~an elde edilen gelirler tamamen hastahanelere sarfedilirdi.
· 3- Fakiriere bazı hususi günlerde kullanmak üzere ziynet
veren vakıflar.
eşyası
68
69
70
Keyfe Alece'l-İsllimu Müşkilete'l Fakr, s.44-45. Muhanuned EbU Zelıra diyor ki;
İslam'dan önce her ~e kadar vakıf ismiyle değilse de buna benzer bir şeyler.mevcuttu.
Çünkü bir takım mabetierde görev yapanlara tarla, bağ ve baliçelerden elde edilen
ürünlerden verilmekteydi. Bu da bir nevi vakıf olarak kabul edil~bilir. (Muhadaratün
fi'l-Vakf, Mısır, 1971, s.5 vd.)
EbU Davud, Yasaya, Ha. Nu.: 2880, EbO Abdirrahman en.:NesM, es-Stınen, Kahire,
ı%4, 6/251; Müslim, Yasaya, 3, Ha. Nu.: 1631.
Keyfe Alece' l-İsld,:,W, s.48 vd.
·
Kur' an-ı Kerim ve Fakirlik Problemi
169
4- Kur'an öğrenen çocuklar vakfı: Bu vakfın geliri Kur'an ·
ve her· perşembe günü yapılan müzakerede başanlı olan
fakir müslüman çocuklarına tahsis edilmişti.
öğrenen
5- Öğrenci ve bilhassa Kur' an-ı Kerim 'in tecvidini öğrenenler
vakfİ.
-
6- Fakir çocukları .sünnet ettirme ve fakirierin ölülerini techiz ve
·
·
tekfin ettirme vakfı.
7- Ramazanda tatlı dağıtmak için
aynlmış vakıflar.
8- Kimsesizlerin banyo yapabilmeleri için tahsis edilen
9-
Boşanmiş
olup kimsesi olmayan
kadınlara
vakıflar.
ait vakıflar.
Bunlar yanında Fas'da körler ve hastalar için vakıflar kurulinuştu. Tunus'da sırf balık alarak fakiriere dağıtma vakfı vardı.
Şam'da ise fakir kız çocuklarını evlendirebilmek için vakıflar kurulduğunu biliyoruz. Yine Şam 'da farklı gayelerle kurulmuş olan
yüzlerce vakıf bulunuyordu. Bunlar arasında:
1- Hacca gidemeyenlere tahsisat,
. 2- Esirleri kurtarma,
3- Yolda kalmışları yedirip, içirip yola giderken de
temin etme ve
4- Yolların tamir ve ıslahı için
kurulmuş
olan
vakıflar
yiyeceğini
mevcuttu.
Bunlardan başka pek çok vakıf müesseseleri fakir ve yoksullara
tahsis edilmiş bulunuyordu. Şarkta 1Ş86 yılında gezinti yapan bir
şarkiyatçı İngiliz yazar, İstanbul ve J(ahire'deki fakir yurtlannın •
415'e ulaştığini söylemekte1l ve burada banndırılanlann sayısının
da 40.000'e ulaştığını ifade etmektedir. Daha sonra da şunları söylüyor: "Bu iki büyük İslam şehrinde fakirlik hemen hemen yok
olmuş sayılır. Gördüğüm bütün dilenciler hristiyan ve yahudilerden
idi. Bu hayır müesseseleri için çok güzel binalar yapılmış ve
71
AYru eser, s.5~ vd.
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
170
kapılarının
yazılmıştır.
bir d~
i-
üzerine de fakiriere
En çok dikkatimi çeken
yardımı teşvik
şey,
edici ayetler
her fakir yurdunun yanında
hama~ v~ çeşme yapılmış olmasıydı."
Karaborsacılık
yasaktır: İslam dini maişeti ko-
laylaştırmak, bütün halk tabakalarının ihtiyaçlarını t~min etmek için
ihtikan yasaklamıştır. Bu hususta Rasiilullah'ın müteaddit hadis-i
şerifleri vardır ki hepsi de ihtikar. yoluyla müslümanların nzıklarını
daraltanlara suçlarının büyüklüğünü anlatmaktadır. "İhtikar yapan
mutlaka hatalıdır, günahkardır."72 "Tacir merzuktur, muhtekir. ise
mel'undur." 73 "Her kim fiyat artması kastıyla halkın erzakını kırk
gün ihtikar ederse Allah 'ın alıdinden uzaklaşır, Allah da ondan beri
olur."74 Bu konuyla ilgili başka hadis-i şerifler de vardır.
Bu hadislerden de anlaşıldığına göre insanların yiyecekleriyle
oyuayarak servet ve kazanç temin eden, halkı sıkıntıya sokarak saadet elde etmeye çalışan ihtikarcıl~ üzerinde İslam dini. çok durmuş
ve yaptıkları işin hiç de doğru olmadığını açıklamıştır.
İslam dini fakirierin hakkını korumak, onları geçim darlığına
düşürmernek
için fiyatların yükselmesi halinde devamlı olarak fiyat
kontrolü. yaptırır7 5. Herkes alabildiğine fiyatlarda yükseltme yapamaz. Islam'ın getirdiği el-Hısbe nizarnı işte bunun için kurulmuştur. Bu nizama göre hükümetin tayin edeceği kişiler devamlı
olarak fiyatların durumunu incelerler· ve lüzumu halinde fiyat ayarlaması yoluna giderek herkesi kendi arsuzuna göre hareket etmeye
bırakmazlar. İmam Ebu Hanife, bilir kişi ile yapılacak İstişare sonunda gerekirse fiyatların ayarlanabileceğini, bazı hall~rde ise' ge- .
rekli olduğunu söylemektedir76.
Hz. Ömer Rasiilullah 'ın ihtikar yapanlar hakkında iflasa veya
cüzzam hastalığına uğrayacaklarını söylediğini açıklamıştır77. Bu işi
yapan iki kişiden biri bir daha yapmayacağına söz vermiş, ikincisi
72
73
74
75
76
77
İbn Mace, Ticarat,
6, Ha. Nu.: 2154.
yer, Ha. Nu.: 2153.
Müsnedü'l-İmam Ahmed, 2/33.
Macid Ebu Ruhayye, et-Tes'Er fı'l-İsldm, Amman, 1983, s.28 vd.
Keyfe Alece'l-İsltim, s.58-59.
.
İbn Mace, Ticarat, Ha. Nu.: 2155.
Aynı
Kur' an-ı Kertm ve Fakirlik Problemi
171
ise· malımızia alıp satJyoruz demişti. B u hadisin ravisi bu ikinci
şahsın o hastalığa tutulduğunu gözlerimle gördüm, demektedir78 .
Harun Reşid, çarşın~n kontrol edilmesi için bazı kimseler tayin
ederek ihtikara asla izin vermemiş ve böyle yapaniann büyük cezalara çarptınlacağını ilan etmişti19.
Mustansır zamanında bir fiyat yükselmesi olmuş,
da valiye mektup yazarak: "Eğer bu durumu düzeltmezseniz sizi cezalandıracağım" demişti. Vali ölüm cezasına
çarptınlmış bir kaç kişiyi hapisten çıkararak memleketin tanınmış
, bir taeiri gibi giydirip kuşatmış, daha sonra şehrin ileri gelen esnafını çağınp onlarla bir toplantı yapmıştı. Toplantı esnasında o hükümlü kişilerden birini getirterek "Demek bütün yaptıklann yetmedi
de padişaha karşı geldin ve müslümaniann yiyeceklerine de el attın,
öyle mi?" diyerek orada boynunu vurdurttu. Bir ikinci şahsın getirilmesini isteyince oradaki tüccarlar araya girerek durumun düzeltileceğine dair söz verdiler ve çarşıdaki pah~hhğı yok ettiler"80.
Halife
Mustansır
j- Karz: Fakirierin ihtiyaçlarını giderip onlan sıkıntıdan kurtarmak için İslam'ın tavsiye ettiği hususlardan biri. de karzdır. Karz ·
hakkında Kur'an-ı Kerim'de teşvik edici ayetler vardır. "Kimdir o·ki,
Allah' a güzel bir ödünç versin de (Allah da) onu kat kat artırsın.
Allah (kimini) daraltır, (kimini) geniş/etir. Siz (hepiniz) ancak ona
döndürü(lüp götürü)leceksiniz." 8 ı " ... .Allah' a karz-hasenle ödünç
verenler (yok mu?) Onlar(ın mükafatı) kat kat artırılır."82 Aynca
Rasfilullah "Kul kardeşinin yardımında oldukça Allah da o kulun
yardımında bulunur" buyurmuştur83.
Bu yolla para veren kimsy borçlunun durumunu göz önünde buve şayet eli dar ise bolalıncaya kadar beklemelidir. Bu
hususu Bakara suresinin 280. ayetinden anlamaktayız. "Borçlu
darda ise eli bolalıncaya kadar ona mühlet verin." Alacaklının da
alacağını isteyeceği zaman borçluya iyi davranması gerekmektedir.
lundiırmalı
78
79
80
81
82
83
Keyfe Alece'l-İsliim, s.61.
Aynı yer.
Aynı eser, s.63-64.
Bakara/245.
Hadid/18.
Müsnedü'l İmam Ahmed, 21274.
J
Yrd.Doç.Dr. H_üseyin KÜÇÜKKALAY
172
Borçlu da öyle yapmalıdır. Rivayete göre Rası11ullah bir bedeviden
ödünç deve almıştı. Bedevi deveyi geri almaya gelince biraz sertlik
gösterdi. Galeyana gelen sabaheye Rasfilullah "Bırakın (ne de
olsa) hak sahibinin bir söz hakkı vardır." buyurdu. Daha sonra da
devesini vermelerini eriıretti. Ashab: "Onun devesinin ayarında bir .
deve yok, ancak onunkinden daha iyisini bulabiliyoruz." dediklerinde de Rasfilullah (s.ı;ı..v.): "Verin, en hayırlınız en iyi ödeme yapanınızdır" buyurdu84.
k- Faiz haramdır: Karz usUlüne teşvik eden İsHim dini fakir.
ve muhtaçların durumlarını da dikkate alarak faizi haram kılmıştır.
"Riba yiyen (ve alan) o tefeciler (yok mu? Bunlar mezarlarından) ,
şeytan çarpmışlar gibi delilik ile musab olarak ka/karlar. Bu ceza
onların: "Bey' riba gibi (he/al) dır." demelerindendit. Halbuki Allah
bey' i he/al, ribayı haram kılmıştır. Her kim ki Rabbi tarafından kendisine (faizden nehyeden) bir öğüt gelir de .vaz geçerse artık
geçmişi ona, hükmü de Allah' a aittir. Kim de döner (ek ribayı he/al
görür, yeniden faiz alır )sa, bunlar da cehennem ashabıdırlar, hep
orada kalırlar. "85 Şu halde faiz yiyenler kıyamet gününde tıpkı
dünyadaki delilerin hareketleri gibi bir takım tabii olmayan davranışlarıyla bilineceklerdir. "Ey iman edenler, eğer siz (hakiki)
mü'minler iseniz Allah' dan korkunuz da, ribadan (borçlu zimme-·
tinde) kalan miktarı (ona) bırakınız, şayet böyle yapmaz (da tefecilikte devam eder)seniz size, Allah ve Peygamberi tarafından bir
haip açılacağını iyi biliniz."86
Rasfilullah insanlık tarihinin bir şaheseri olan veda hutbesinde
cahiliyet devrinden beri devam ede gelen tefeciliğin artık sona
erdiğini kesin bir ifadeyle beyan etmiştir. "Faiz artık mülğadır.
Fakat borcunuzun aslını vermek vacibtir. Ne zulmediniz ve ne de
mağdur olunuz." Hz. Peygamber'in ilk kaldırdığı faiz. de
Abdülmuttalib oğlu Abbas'ın faizi idi87.
·
Faiz haram olmalıydı. Çünkü tefecilikle hiçbir surette ictimai bir
dayanışma meydana gelemezdi. Faiz veren kimse vermiş olduğu bu
fazlalığı asla Allah nzası için vermez ve öderken de· alı;ı.caklıya karşı
84
·85
86
87
Müsliın,
Müsakat, 22, Ha. Nu.:
1601.
Bakara/275.
Bakara/278-279.
İbn Hişam, es-Siretü' n-Nebeviyye, Kalıire,
1966, 4/603 vd.
Kur'an-ı
Kertm ve Fakirlik Problemi
173
öfkeli bir tavır takınarak ödeme yapar. Böylece insanlar arasındaki
fazilet hisleri tamamen ölür. Faiz alanlar da· insafsızca
karşısındakilerin kıvranmalarına bakmadan bu haram lokmayı alarak
ahiretlerini zindana çevirirler. Bu sebeple insanlık duygusu silinip
yok olur, ticaret, sanat ve iktisadi gelişmelere giden yollar uımamen
kapanır. İslam dini semavi dinlerin en sonuncusu ve mütekamili
olduğuna göre koymuş olduğu bu faiz yasağı kıyamete kadar ·kalacaktır. Çünkü din ~mamlanmıştır. "Bugün sizin dininizi ilqnal ettim,
üzerinizdeki nimetimi de tamamladım ve size din olarak Islam' ı ihtiyar ve intihab ettim. "88.
Netice itibariyle faiz, İslam 'ın haram kıldığı .bir muamele
şeklidir. Bunda da İslam her şeyden önce fakirleri gözetmiş ve onların mağdur olmamalarını istemiştir. Rasillullah da faiz yiyene, yedirene, yazana ve şahidierine bedduada bulunmuŞtur 8 9. Çünkü
faizle yapılan muamele halkın fakir düşüp devamlı ihtiyaç iç'erisinde
kalmasına vesile olmaktadır. Faiz yoluyla gelen para her ne kadar
çok olursa olsun sonunda yok olmaya mahkumdur90.
Faiz için, tıpkı bir alış veriş gibidir diyerek haram olan faizi helal kabul eden insanın İslam 'la ilişiği kesilmiş olur. Çünkü Allah 'ın
haram kıldığı ·bir şeyi hel al olarak görmek çok ı<ötüdür ve insanın
inancim yok edebilir. Başkalannin helal demesiyle veya faizli muamelelere müsade edilmesiyle bu faiz meşruiyet kazanmaz. Çünkü
haram ve helalı tayin eden ancak Allah ve O'nun Rasfilü'dür.
Rasfilullah faizle ilgili olarak anlattığı ve Ruhari'nin rivayet
ettiği bir tüyasında faiz yiyeı:ı kimsenin kandan birnehir içinde bulunacağı ve bu nehirden her çıkmak isteyişinde kıyıda 'duran bir kimse
tarafından taşlanacağı ve tekrar o nehre itileceği ve bu durumun tekrarlanacağından bahsetmektedir9t.
·
Rasfilullah Arap Yarımadası'nda bulunan yahudilerin faizle iş
yapmamalan için kendilerinden söz almıştı. Bulunduklan yerlerde
kalmalarını da bu şarta bağlamıştı. Fakat yahudiler sözlerinde dur...:
88 ·
89
90
9ı
Maide/2.
el-Buhari, Libas, 86, Ha. Nu.: 5945; Müsnedü' l İmam Ahmed, I/83,88,93 ... ; MüSiim,
Musakat, ı9, Ha Nu.: 1598; Ebu Davud, Buyu', 4, Ha Nu.: 3333.
Müsnedü'l İmam·Ahmed, 11395.
el-Buhari, et-ta'blr; 48, Ha. Nu.: 7047.
J
Yrd.Doç.Dr. f/üseyiri KÜÇÜKKALAY
174
mayınca
da Hz. Peygamber kendilerini uzaklaştırdı9 2 . Faizin yaygın
olduğu bir toplumda cimrilik artar, kazançlarından ilahi bereket
kaldınlır ve Allah o topluma beklenmedik felaketler verir9 3 •
Faiz kötülüklerin kaynağı, fıtnenin başı, iktisadi dengenin boyerde göm üstehak
kılm~şlar d.emektir94.
zulmasında en büyük amildir. Bunun için zina ile faiz bir
rüldüğü takdirde ora halkı kendilerini Allah 'ın azabına
Çalışmak: Fakirliğin karşısına çıkan
güçlü tedbirlerden biri
de çalışmaktır. Allah Teala ye_rleri ve gökleri insanoğlu için ya- ·
ratmıştır. Bununiçin de çalışıp çabalayıp nzkını temin ethlesi gerekir. "0, yeri sizin emrinize arnade (musahhar) kı/andır. o halde .
onun etraf ve cevanibinde yürüyün. (Allah' ın) rızkından yiyin. "95
Bu nedenledir ki İslam dini -bir zarar doğurmadığı veya
prensiplerine aykın düşmediği. sürece- insanoğlu için her türlü
çalışpıa kapısını açık tutmaktadır. İnsan evind~. oturup rızkının
ayağına kadar gelmesini bekleyemez. Çünkü -Hz. ümer'in de dediği
gibi- gökyüzü ne altın ve ne de gümüş yağdırmaktadır96. Çalışmanın
ehemmiyetini belirten pek çok ayet ve hadisler vardır.
I-
Yine bunun içindir ki İslam dilenciliğe izin vermemektedir. Bir
hadis-i şerifte şöyle denilmiştir: "Nefsim kudreti altında olan
Allah'a yemin ederim ki herhangi birinizin ipini alarak (dağdan­
bayırdan) odun toplayıp sırtına koyara,k onu satmak. suretiyle geçinmesi insanlara ihtiyacını arz etmekten daha hayırhdır. Istediği
adam kendisine bir şey versin veya vermesin"97.
Kendisinden bir şeyler istenen insan verse de vermese de dilenmek bir zillettir. Görüldüğü gibi bu hadis-i şerif insanlan güçleri
nisbetinde çalışmaya teşvjk etmektedir. Mesela çarşıdaki seyyar
bir satıcının çalışarak bir zaman sonra büyük iş adamlanndan olup
fabrikalar bile kurduğu görülmüş olaylardandır. Hz. Peygamber yine
bir hadislerinde Hakim b. Hızam'ın. anlattığına göre şöyle bu92 Keyfe Alece' l-İsldm, s.79.
93 Aynı eser, s.82-83.
94 · M~nedü' l İmam Ahmed, 1/402.
95
Mülk/15.
96
97
Müşkiletü' l-Fakr, s.48
el-Buhari,Zekat, 50, Ha Nu.:
1470.
Kur' an-ı Kerim ve Fakirlik Problemi
175
yurmuştur: "Hakim diyor ki: "Ben Rasfilullah'dari bir şeyler istedim
verdiler. Tekrar istedim yine verdiler. Bir daha istedim yine verdiler.
Sonra da "Ey Hakim, mal arzu edilir, hoştur ve tatlıdır kim bu malı
verenden' gönül arzusuyla alırsa alan kişi bu malın bereketini bulur.
Ve kim ki hırslr olarak alıisa alan kimse o malın asla bereketini bulamaz ve yediği halde doymayan kişi gibi olur. Hakim, üste kalan el
altta kalan elden daha hayırlıdır" buyurdular. Ben o zaman "Ya
Rası11allah seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin
ederim ki çalışır çabalanm senden sonra da ölünceye kadar kimseden hiçbir şey istemeni dedim"98. Bu hadisten de dilenmenin haram
olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ancak ölümle karşı karşıya kalan bir
kimsenin yakınlanndan ve dostlarından bir şeyler istememesi
mümkün olabilir. Kuru bir toprak üzerinde kalacak kadar hiçbir şeyi
kalmayan fakir bir insan da başkalanndan istekte bulunabilir99. Yine
bir başka hadiste "Her kim malını çoğaltmak için insanlardan
mallarını isterse o ancak ateş parçası ister. Artık ister azını ister
çoğunu istesin" denilmektedir IDO.
·
B- FAKİRLİK
GÖRÜŞLER.
PROBLEMiYLE
İLGİLİ
BAZI
1- Fakirlik kutsal değildir. Bazı insanlar fakirliğin bir nimet olduğunu ve Allah'ın bunu ancak sevdiği kullarına verdiğini
söylemektedirler. İnsan, diyorlar, fakir düştüğü zaman bu halinden
kurtulmak için çaba harcamamalı ve bunu Allah'ın kendisine ihsan
ettiği bir nimet kabul etmelidir. Ne var ki bu fikir İslami bir düşünce
olmadığı gibi zahidliğin methedilmesi de fakirliğin övülmesi anlamına .gelmemektedir10 1. Zira Aiıah Kur'an-ı Kerim'de kullarına
mal vermek suretiyle .onları mükafatlandırdığını belirtmektedir.
" ...Sizin mallarınızı, oğullarınızıda çoğaltır"l0 2 •
2- Fakirlik bir musibet de değildir. Bazı insanlar da fabir musibet olduğunu söylerler .. Fakirlik,' derler, Allah'ın
kaza ve kaderidir. Allah dileseydi herkesi zengin .yapabilirdi. Bu
düşüncede olan insanlar fakiriere sabır tavsiye etmekte ve kaderlekirliğin
98
99
100
101
102
Aynı
yer, Ha. Nu.: 1472..
zekat, "Fadlu men Hi yes'elü n-nase şey' en", 5/96-97.
Müslim, zekat, 35, Ha. Nu.: 1041.
Müşkileıü'l-Fakr, s.17.
Nuh/12.
Nesııl,
1
•
Yrd.Doç.Dr .. Hüseyin KÜÇÜKKALAY.
176
ririe razı ol~alannı söylemektedirler. Tavsiyeleri bundan öte. gitmeyen bu grup zenginlerin içinde bulunduklan israf dolu hayatianna hiç
bakiDıyorlar ve onlann fakiriere karşı ne derece yardımcı olmalan
gerektiğini unutmuş görünüyorlar. Bunlann türiı. nasihatleri fakirierin
sabırlı olması yolunda gelişmektedir. İslam dini bu irisaniann
görüşlerini de benimsemez. Çünkü bu düşünceyle hareket edilecek
olursa fakirliği yenmek ve insanlan mal yüzünden düştükleri batakhktan kurtarmak için hiçbir çaba harcamamak gerekir. İşte
Kur'an-ı Kerim bu fıkre karşı adeta savaş açmıştır. "Onlara Allah' ın
rızıklandırdığı şeylerden (hayriı) infak edin denildiği zaman o küfredenler iman edenlere (şöyle) dedi( ler): Allah' ın, dileseydi yedireceği kimseye biz mi yedirecek miş iz? Siz apaçık sapıklıkta bulunanlardan başkası değilsiniz."103 Ancak her hastalığın bir tedavisi
olduğu gibi fakirliğin de tedavi yollannı her halde aramak gerekir. Bu
tedavi yollan da ancak İslamiyet'in getirdiği ilahi nizamda vardı.r.
. Fakirliği Allah'ın kaza ve kaderi olarak yorumlayıp bu ·sebeple
fakirierin içinde bulunduklan mali sıkıntıya her şekliyle nza göstermeleri gerektiği söylenemez. Hz. Peygamber'in Hz. Enes için dua
edip malının artmasını istediği, Hz. Ebu Bekr'in malından faydalandığı gibi hiç kimsenin ~ahndan faydalanmadığını ifade ettiği bir
gerçektir.104 •
3- Fakirlikten sorumlu olan
yalnız
fert
değildir.
Kapitalistlerin bu konudaki görüşleri şöyledirlOS. Diyorlar ki, fakirlik
hakikaten. bir felakettir. Fakat bunun sorumlusu ne devlet, ne
zenginler ve ne de toplumdur. Bu problemin sorumlusu ancak ve ancak fakirin kendisidir. Hz. Musa'nın kavminden olan Karun da böyle
düşünüyordu 106 • Kendisine Allah 'ın sana iyilikte bulunduğu gibi sen·
de iyilik yap denilince şöyle demişti: "Bu bana ancak bende olan
ilim sayesinde verilmiştir" 107. Kapitalistler topladıkları mallan
zekalan sayesinde kazandıkianna inanırlar. Bu nedenle de mallannı
diledikleri gibi kullanabilmek isterler. Mal sahibi olamayanlardan
ise toplum sorumlu değildir, "zekasını kullanıp kazansaydı" derler.
103
Yasin/47.
104 Müşkiletü'l-Fak.r,
105 Aynı eser, s.12.
106 . Aynı yer.
107 Kasas{77.
s.26.
Kur'an-ı
ı
.ı
Kerim ve Fakirlik Problemi
177
Zenginlere gelince fakirierin onlardan alacaklan hiçbir haklan
yoktur. Eğer zenginler fakir düşenlere bir şeyler verirlerse bu
onlardan fakiriere uzatılan bir lütuftur, iyiliktir inancını taşırlar. İşte·
kapitalistlerin düşünceleri ve uygulamalan bundan ibarettir. Ancak
bunlann unuttuklan bir şey var ki, o da şudur: Mal, mülk tüm kainat,
her şey Allah'ın malıdır. Çünkü yaratan O'dur. İnsanoğlu malının bir
vekili durumundadır. Bu malı çalıştıran, ondan belli bir süre için
menfaatlanıp sonra da onu terkedip bu dünyadan göçecek olan bir
emanetçidir. Yani er veya geç emanetçi olduğu için bu mal onun
elinden çıkac~tır.
4- Sosyal adalet, zengin tabakayı yok etmekle temin
edilemez. Marksistlerin görüşü de bir başkadır. Onlara göre ortada hiçbir zengin bırakmamak gerekmektedir. En doğru olanı zenginlerin İnallarının ellerinden alınıp işçi sınıfını hakim kılmaktır. Bu
düşünce sahipleri aslında ferdi mülkiyeti de kabul etmiyor ve dinlerin birer uyuşturucu olduğunu söylüyor. Böylece gerek komünizm ve
gerekse sosyalizm insanlan bir grup azınlığa köle yapmak ve onları
tüm hak ve hürriyetlerinden mahrum etmek istemektedir. İslam dini
bu düşüneeye de karşıdır. Çünkü bu fikir İslam'a taban tabana zıttır
ve İslam dışı bir zihniyettir.
SONUÇ
·•
Fakirliğin toplumlar için sıkıntı teşkil ettiği bir gerçektir. Şayet
bu problem ülke genelindeki gelir kaynaklannın azlığı ve nüfusun da
çokluğunhan ileri gelmekteyse toplum tarafından bu problemin normal kabul edilmesi mümkündür. Fakat toplumdan sosyal adalet
kalkmış; servet dağılımına bir dengesizlik hakim olmuşsa o zaman
fakirliğin bu nevi dengesizliklerden kaynaklandığını da söylemek gerekmektedir. Bir tarafta haksız kazançlar, vurgun ve meşru olmayan
usullerle gelir temin edenlerin yanında aynı toplumda günlü\c yiyeceğini elde edemeyen, maddi sıkıntısı yüzünden bir kutu ilacını
alamayan, kışın ısınamadıklan .için çocuklan donarak ölen insanlar
yaşıyorsa bu toplumda ciddi bir hastalık var demektir. Bu gibi toplumlarda· iktisadi dengeler bozulur ve "nereden ve nasıl kazanırsan
kazan, nereye ve nasıl i_stersen harca" felsefesi hakim olur. Yine bu
toplumlarda cinayetler artar, intiharlar çoğalır, insanlar arasındaki
dini ve milli bağlar tamamen gevşeyip kopar.. Artık. kimsenin kimseye itimadı da kalmamıştır bu toplumda. Kişi her türlü
/
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
178
alışverişinde
insan aldatmayı adeta meslek edinir. Mali sıkıntı önce
kendisine yansır. Sonra aile fertleri de bu sıkıntıya ortak
olurlar. Sonunda bu ortaklığa toplum da katılır.
kişinin
İpsanların uyguladıkları sistemlerd~ insanlığın aradığı gerÇek:
saadeti bulabilmek mümkün değildir. Bp sebeple bu sistemlere baglı
toplumlardaki her türlü kötülükten hiç kimsenin şikayet etme hakkı
yoktur. Çünkü tüm bu çirkin olaylar bu sistemlenn tabii ürünleridir.
Bir toplumda zirnınete para geçirmeler gerçek manada ceza
görmez, katile layık olduğu ceza verilmez, ahlak ve din kural,ları da
hor görülerek göz ardı edilirse bu toplumun çöküşünü kimse engelleyemez.
İnsanlık
öyle bir nizama sanimalı ki bu nizamın ~ümü hak ve
adalet olsun, devlet malına saldıranlar olmasın, fertlerin kalpleri
Allah korkusuyla dolup taşsın, suçlular layık olduklan cezalan
· mutlaka görsün ve fakirierin tüm hakhin korunsun. Kötülüğe götüren
yollar kapatılsın, layık olmayanlar iş başınagelmesin, "kardeşim aç
iken ben geeemi tok olarak ~eçiremem" inancı kalplere yerleşsin.
Bu nizarn insana nereden gelip nereye
gideceğini öğretsin.
İnsanlara devlet malını korumayı telkin etsin. Ölümden sonra neler
olacağını ve bir ikinci hayat bu'ıunduğunu, herkesin burada hesaba
çekileceğini
körpe dimağlara anlatsın. "Benim tebeam fakir durumdadır ben de onlar gibi bir müddet et ve yağ yemeyeceğim." diyen
sorumlulan iş başına getirsin.
·
·
·
. Bir fakir
açlıktan
ölürse yann bana bunun
hesabını
soracaklar ·
inançını taşıyan insanlar yetiştirsin. İşte insanlığın böyle bir nizama
ihtiyacı vardır. Susuzluğunu ancak bu nizarnı yaşamakla
Çünkü tüm sistemler çürümüş kullanılmaz ~ale gelmiştir.
giderebilir.
Umarım insanoğlu ancak İslam'da bulunabilen bu nizama kulak
verir de dünyada ve ölüm ötesinde huzura kavuşur.
Kur' an-ı Kerim ve Fakirlik Problemi
179
KAYNAKLAR
j.
J,
i
Ahmed Emin, Fecru'l-İslô.m, Mısır 1955.
Aktaş
(Abdü '1-Medd), Ebu Zerr el-Gıfarf ve Arauhu fi' sSiyaseti ve'l-iktisat, Arnman 1981.
Buhari, Sahfhu. Buharf, el-Amira 1315.
;·
Cassas, Ahkamu'z.:Kur' an, İstanbul 1338.
Ebô Abdiilah el-Kurtubi, el-Camiu li Ahkami'l"'Kur' an,
Mısır
1967.
Ebô Ca'fer et-Taberi, Camiu'l-Beyan an Te'vili Ayi'l.:.Kur' an,
Mısır
1954.
Ebô Davud, es-Sünen, Ta'likat Muhammed Muhyiddin
Abdulhamid.
Ebô Ruhayye (Macid), et-Tes'fr fi'l-İslô.m, Arnman 1983.
Eb.ô Zelıra (Muhammed), Muhadaratün fi'l-Vakf, Mısır 1971.
Ezher, Mecmau'l-Buhusi' l-İslamiyye, Mısir 1965.
Gazali, İhyau Ulumi' d-dfn, Mısır 1939.
İbnü'l-Arabi, Ahkamü'l-Kur' an, Mısır 1967.
İbn Hacer, Fethu'l-Barf, Tah. Abdu'l-Aziz b. Baz.
İbn Hişam, es-Sfre, Kahire 1966.
İmam Ahmed, el-Müsned, Mısır 1313.
İmam' Müslim, Sahfhu Müslim bi Şerhi'n-Nevevf, 1981.'
Kardavi (Yusuf), Müşkiletü'l-Fakr ve Keyfe Alecehe'l-İslam,
Beyrut 1966.
Yrd.Doç.Dr. Hüseyin KÜÇÜKKALAY
180
Kur' an-ı Kerim.
Mekki b. Ebi Tali b, el-idah li Nasihi' l-Kur' ani ve Mensuhihi,
. Riyad ı 976.
Nesai, es-Sünen, Mısır 1930.
Sibai (Mustafa), İştirakiyyetü' 1-İslô.ni~ Şam 1960.
Tai (Kemalüddin)~ Keyfe Alecel' 1-İslamu Müşkilete' 1-Fakr,
Bağdat ı 954.
Zeydan
(Abdülkeriıiı),
Beyrut ı 982.
Ahkiimu' z-zimmiyytn. ve' I-Müste' me nin,
·
Zuhayli (Vehb~), Asaru' 1-Harb fi' 1-Fıkhi' 1-İslô.mi, Şam 196~.
Download