Türkiye GDO`lu ürünler için yol geçen hanına

advertisement
"Saðlýkta Dönüþüm Programý" adý altýnda ülkenin saðlýk
alanýnda gelmiþ geçmiþ yapýsal en ciddi dönüþümlere imza
atarak saðlýðý paralý hale getiren AKP hükümeti, dün
itibariyle çok daha ciddi bir adým daha attý. Daha önce
ertelenen Genel Saðlýk Sigortasý (GSS), 1 Ocak 2012'de
yürürlüðe girdi. SSGSS (Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk
Sigortasý) Kanunu ile 1 Ekim 2008'de tanýmý itibariyle
bütün yurttaþlar için "zorunlu" kýlýnan GSS, sosyal güvenlik
reformu çalýþmalarýnýn sürmesi nedeniyle 1 Ekim 2010'a
ertelenmiþ, ikinci bir ertelemenin ardýndan da 1 Ocak
2012'de hayata geçirilmiþ oldu.
Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kart sahiplerinin de
Genel Saðlýk Sigortasý kapsamýna alýnmasý ve sosyal
güvenlik sistemine kayýtlý olmayan 1.7 milyon kiþinin
kayýt altýna alýnmasýyla tüm ülkenin sosyal güvenlik
þemsiyesi altýna gireceði, sosyal güvenliði olmayanlarýn
devlet desteðinden yararlanacaðý iddia ediliyor.
2’DE
Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi Yatýlý öðrenci
velileri çocuklarýný emanet ettikleri okul müdürünün
çocuklarýný dövmesi sonucu gece vakti karakoldan
aranmalarýna tepkilerini; “Çocuklarýmýzý kime emanet
edeceðiz? Böyle idareci olmaz.” Diye isyan ettiler.
Çocuklarýný okutmak için gönderdikleri Hacýbektaþ
Kýz Teknik ve Meslek lisesinde okul müdiresi tarafýndan
öðrencilerin dövülmesi sonucu bir grup öðrencinin gece
Ýlçe Emniyet Müdürlüðüne giderek þikayetçi olmasý ve
durumdan ailelerinin haberdar edilmesi için telefonla
karakoldan aranmalarý üzerine çevre illerden gece vakti
karda kýþta yollara düþtüklerini iddia eden veliler, “Bu
nasýl idareci biz onlara çocuklarýmýzý okutup yetiþtirmeleri
için emanet ettik. Müdür ise gece vakti çocuklarý toplayýp
acýmasýzca dövüyor, saçlarýndan tutup kapýya duvara
vuruyor karakola gitmek zorunda býrakýyor.
Þýrnak Uludere’de 38 sivil köylünün F-16 bombardýmanýyla
katledilmesi, Türkiye basýnýnda, insanlýktan uzak bir þekilde
haberleþtirildi. Kimi gazeteler, öldürülen yoksul köylülerin
‘kaçakçý’ olmasýný mazeret göstermeye çalýþýrken, kimileri,
“PKK köylüleri önden sürdü” yalanýný uydurdu. Belirli
merkezlerden aldýðý istihbaratlara göre habercilik yaptýðý
bilinen, malum gazeteler, kimbilir hangi hesaplarla MÝT’i tek
sorumlu gibi göstermeye çalýþtý. Önceki gün, internet siteleri
ve televizyonlar katliam haberini saatlerce görmeyerek, sýnýfta
kalmýþtý. Dün de gazeteler, katliama, ‘katliam’ demeyerek
Türkiye’de gazeteciliðin iflasýný ilan etmiþ oldu. Özellikle,
Zaman, Bugün, Sabah, Yeni Asya, Vakit, Güneþ ve Sözcü
gazeteleri katliamý haberleþtirme tarzlarýyla kendilerinde
sadece gazeteciliðin deðil insanlýðýn da bittiðini ortaya koydu.
7’DE
Sevda Aydýn
Avanos Meslek Yüksek Okulu (MYO)
tarafýndan hazýrlanan ve Ahiler Kalkýnma
Ajansýnýn desteklediði ‘Eskiçað Anadolu
Seramiklerinin Avanos Çömlekçiliðine
Kazandýrýlmasý’ konulu proje baþarýyla
tamamlandý.
Eylül Deyiþleri, Sevdamýz Çiçeklenir
Zulada, Mayýsta Üzgün Gönlüm,
Akdeniz’in Rengi Mavi gibi þiir
kitaplarýyla tanýdýðýmýz Þair-Yazar
Gülsüm Cengiz ‘Kadýnlar Ýçin
Söylenmiþtir Anadolu’da kadýnlarýn þiirli
tarihi’ adýný taþýyan bir þiir antolojisi
yayýnladý. Evrensel Basým Yayýn
tarafýndan yayýnlanan antolojide Cengiz,
mitolojik çaðlardan bu yana
Anadolu’daki kadýn’ý anlatýyor.
Seçtiði mitolojik hikayelerle kadýnýn
yaþamýný, tarihsel süreç içinde geçirdiði
deðiþimleri anlatan Cengiz, cumhuriyet
öncesi ve sonrasýnda yaþanan siyasi,
ekonomik ve toplumsal...
Türkiye GDO’lu ürünler için yol geçen
hanýna çevrilmiþ durumda. Tarým Gýda ve
Hayvancýlýk Bakanlýðý bu “baþarýsýzlýðý”
görünmez kýlmak için baþka politikalarý
tartýþtýrmakta.
Uludere- Qýleban katliamýyla ilgili bir
þeyler söylemek öylesine zor ki, yeni bir yýla
böylesine acýlarý içeren bir yazý ile baþlamak
da hiç kolay deðil..
Onlarca savunmasýz, çoðu da çocuk
denecek yaþta insanýn savaþ uçaklarýnca
bombalanmasýndan sonra bile hükümetin,
AKP’nin, sorumlu diðer kurumlarýn piþkince
“iþ kazasý”, “istihbarat eksikliði” ya da
“sahte üzüntü duymalarýnýn” asla samimi
deðildir.
Savunmasýz köylülerin savaþ uçaklarýnca
bombalanmalarý gerçeðinin ortaya
çýkmasýndan sonra bile, kimi medya ve basýn
kuruluþunun, kalemlerini satan, zavallý gazete
ve televizyoncunun ölenlerin kimlikleriyle
ilgili kamuoyunu yanlýþ bilgilendirmeye
çalýþmalarý, katliamý adeta savunmaya
çalýþmalarý þiddetle kýnýyorum.
Ayrýca yýllardýr AKP’nin yalakalýðýna
soyunan, Baþbakan RTE’yi demokrasiden
yanaymýþ diye göstermeye çalýþan, bu son
katliamdan sonra da RTE’yi masum, suçsuz,
katliamdan habersizmiþ gibi göstermeye
çalýþan, timsah gözyaþlarý döken gazeteci
kýlýðýndakileri de þiddetle kýnýyorum. Acaba
bunlar hangi yüzle bundan sonra sahte
açýlýmlarý, RTE’nin sahte demokrasi
havariliðini kamuoyuna yutturmaya
çalýþacaklardýr..
Görülen o ki, bu katliam da tarihteki diðer
katliamlarla benzerlikler gösteriyor. Sadece
ülkemizde deðil dünyanýn çeþitli topraklarýnda
egemenler, ýrkçý-faþist, þövenist, gerici ve
sömürücü zulüm düzenlerinin sürdürülmesi
için bir dizi katliamý entrika, hile ve her türlü
silah ve teçhizatý kullanarak gerçekleþtirirler..
Örneðin bu son yaþanan ve 35 Kürt
köylüsünün öldürülmesiyle sonuçlanan
Uludere - Qýleban katliamýnýn Hitler
Almanya’sýndaki Yahudi soykýrýmýndan ne
farký var?
Bu insanlýk dýþý katliamýn Saddam
Hüseyin’in 1988 de kimyasal silahlarla
gerçekleþtirdiði Halepçe katliamýndan ne
farký var ?
Ya da bu katliamýn Anadolu coðrafyasýnýn
kadim halklarýndan olan 1915 yýlýnda
binlercesinin katledildiði, binlercesinin
evlerinden, topraklarýndan sürgün edildiði
Ermeni katliamýndan ne farký var ?
Bu katliamýn 1921 yýlýnda Koçgiri
bölgesindeki Zara, Ýmranlý, Divriði, Hafik,
Kuruçay, Kangal, Refahiye ve Sarýz’da
yaþanan ve yüzlerce Kürt Alevinin
katledilmesinden, binlercesinin daðlarda
sefaletle yaþamak zorunda býrakýlmasýndan
ne farký var ?
Qýleban katliamýnýn 1930 yýlýnda Aðrý
Zilan bölgesinde, kundaktaki bebekten en
yaþlýsýna kadar erkek, kadýn çocuk
gözetilmeden, birbirine baðlanarak toplu
þekilde gerçekleþtirilen ve binlerce Kürt’ün
öldürülmesiyle sonuçlanan katliamdan ne
farký var ?
Bu katliamýn 1938 yýlýnda Erzincan –
Tunceli sýnýrýndaki Zini Gediðinde 95
Alevinin kurþuna dizilerek katledilmesi,
köylerinin ateþe verilmesi, sað kalanlar
Balýkesir ve Keþan’a sürgün edilmelerinden
ne farký var ?
Bu katliamýn 1937 – 38 yýllarýnda
Dersim’de gerçekleþtirilen Seyit Rýza ve
arkadaþlarýnýn idam edilmesi, 13 bin 160
Dersimli Alevi-Kýzýlbaþ katledilmesi, 11 bin
818 kiþinin sürgüne gönderilmesi ve yüzlerce
çocuk evlatlýk verildiði katliamdan ne farký
var?
Ya da 1943 yýlýnda Van Özalp ilçesinde,
Ahmed Arif’in þiirine ismini veren 33 Kürt
köylü dönemin 3. Ordu komutaný Org.
Mustafa Muðlalý'nýn emriyle yargýsýz
kurþuna dizilmesi katliamý ile Qýleban
katliamý arasýnda bir fark var mý ?
1978 yýlýnda Maraþ’ta 6-7 gün süren
katliamda yüzlerce Alevi katledilmesi,
binlercesinin yaralanýp sakat býrakýlmasýndan
bir farký var mý bu katliamýn ?
Yine 1980 Mayýs-Temmuz aylarýnda
Çorum’da ülkücü gerici þeriatçý faþistlerin
saldýrýlarý sonucu yüzden fazla Alevi
katledilmesinden ne farký var bu katliamýn
?
Daha bundan birkaç yýl önce, 2 Temmuz
1993 yýlýnda Sivas’ta Pir Sultan Abdal
etkinliklerine giden aydýn, yazar, ozan, sanatçý,
semahçý ve de 12 yaþýndaki Koray’ýn da
aralarýnda olduðu 33 kiþi Madýmak Otelinde
katledilmesi ile küçük Ceylan’ýn, 12
yaþýndaki Uður Kaymaz’ýn katledilmeleri
arasýnda bir fark var mý ?
12 Mart 1995 yýlýnda Gazi’de ve 15
Martta da Ümraniye 1 Mayýs Mahallesindeki
güvenlik güçlerinin gerçekleþtirdiði
saldýrýlarda toplam 23 kiþi katledilmesi ile
bu katliam arasýnda bir fark var mý ?
Öyle bir coðrafyada yaþýyoruz ki,
yukarýdaki katliamlar listesi daha uzatýlabilir,
sayfalarca devam ettirilebilir. Devlet genellikle
bu katliamlarý, ya 1921 Koçgiri, 1930 Zilan,
1937-38 Dersim, 1943 de Van-Özalp, Gazi,
Ümraniye, 2000 Hayata Dönüþ Operasyonu
ve Qýleban katliamýnda olduðu gibi bizzat
kendi ordusu, silahý ve savaþ uçaklarýyla
gerçekleþtirdi; ya da 16 Mart Beyazýt,
Bahçelievler, Maraþ, Çorum katliamlarýnda
olduðu gibi koruyup destekledikleri eli kanlý
faþist ve gerici piyonlarý aracýlýðýyla
gerçekleþtirdi.
Cumhuriyet tarihinin en sadýk emperyalist
ABD dostu ve daha önce Hüsnü Mübarek’e,
Muammer Kaddafi ve Beþar Esad’a yönelik
olarak, “Kendi halkýný katleden yönetimin
meþruiyeti olmaz” deyip istifaya davet eden
Baþbakan RTE’e “Uludere, Qýleban
Roboski’deki 35 kiþi vatandaþlarýnýz deðil
mi?” diye soruyor ve derhal istifaya davet
ediyorum. Sadece Baþbakan deðil; sanatçýlarý,
ressamlarý, yazarlarý, aydýnlarý terörist ilan
deyip hedef tahtasýna koyan Ýçiþleri Bakaný;
sivil köylülerin katledilmesi için F-16 savaþ
uçaklarýna emir veren Genel Kurmay Baþkaný
ve sorumlu tüm komutanlar ve Hakkari ili
valisi derhal istifa etmelidirler.
Bu son katliama sebep olanlar, emir
verenler ve katýlanlarýn “sahte özürleri”,
“iþ kazasý”, “istihbarat yanlýþlýðý” gibi
milyonlarca insanla alay edercesine katliamý
basite indirgeyen insanlýk dýþý ifadeleri ve de
sadece istifa etmeleri de yeterli deðildir. Bu
iþin bütün sorumlularý en üstten en alta kadar
derhal yargý önüne çýkarýlmalý ve adalet
önünde hesap vermeli, devlet ölenlerin
ailelerine tazminat ödemelidir.
Yapýlmasý gereken çok açýktýr. Bu
katliamýn da diðerlerinden bir farký
yoktur.Býçak kemiðe dayanmýþ, hatta þah
damarýna doðru yol almaktadýr.. Zaman
yitirilmeden derhal istifa.Derhal…
"Saðlýkta Dönüþüm Programý" adý
altýnda ülkenin saðlýk alanýnda gelmiþ
geçmiþ yapýsal en ciddi dönüþümlere imza
atarak saðlýðý paralý hale getiren AKP
hükümeti, dün itibariyle çok daha ciddi
bir adým daha attý. Daha önce ertelenen
Genel Saðlýk Sigortasý (GSS), 1 Ocak
2012'de yürürlüðe girdi. SSGSS (Sosyal
Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý)
Kanunu ile 1 Ekim 2008'de tanýmý
itibariyle bütün yurttaþlar için "zorunlu"
kýlýnan GSS, sosyal güvenlik reformu
çalýþmalarýnýn sürmesi nedeniyle 1 Ekim
2010'a ertelenmiþ, ikinci bir ertelemenin
ardýndan da 1 Ocak 2012'de hayata
geçirilmiþ oldu.
Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kart
sahiplerinin de Genel Saðlýk Sigortasý
kapsamýna alýnmasý ve sosyal güvenlik
sistemine kayýtlý olmayan 1.7 milyon
kiþinin kayýt altýna alýnmasýyla tüm ülkenin
sosyal güvenlik þemsiyesi altýna gireceði,
sosyal güvenliði olmayanlarýn devlet
desteðinden yararlanacaðý iddia ediliyor.
Gerçekten reklam edildiði gibi mi?
Önce ne gibi deðiþiklikler getirildiðine
bakalým.
Yeþil kartlýlarýn sayýsý týrpanlanacak,
sigortasýzlarýn "sicili tutulacak"
GSS uygulamasý için yeþil kart
kapsamýndaki yurttaþlar açýsýndan
öngörülen iki yýllýk geçiþ süreci dün
itibariyle doldu.
GSS ile en önemli deðiþikliklerden
birisi, düþük gelir gruplarýnýn saðlýk hizmeti
almasýný saðlayan yeþil kartta yaþanacak.
Sayýlarý 9.2 milyonu bulan yeþil kartlýlar
bu olanaklarýný sürdürebilmesi için
"incelemeye tabi tutulacak". Gereðinden
fazla kiþiye daðýtýldýðý gerekçesi ile
eleþtirilen yeþil kart, artýk periyodik
incelemelere tabi olacak. 1 yýllýk vize
süreleri doluncaya kadar ayný þekilde GSS
kapsamýnda saðlýk hizmetlerinden
yararlanmaya devam edecek olan eski yeþil
kartlýlar, vize süreleri dolduðu zaman
sosyal yardýmlaþma ve dayanýþma
vakýflarýna giderek gelir testi yaptýracak.
Yeþil kartlýlarýn yarýsýnýn, yapýlacak
gelir durumu incelemeleri sonucunda bu
haklarýný kaybetmesi bekleniyor.
Gelir düzeyi asgari ücretin 3’te 1’inden
az olduðu tespit edilen kiþilerin primleri
devlet tarafýndan ödenerek, saðlýk
hizmetlerinden yararlanmaya devam
edecek. Geliri asgari ücretin 3’te 1’iyle
asgari ücret arasýnda olanlar 33 TL, geliri
asgari ücretle asgari ücretin 2 katý arasýnda
olanlar 100 TL, geliri asgari ücretin iki
katýnýn üzerinde olanlar da 200 TL prim
ödeyerek saðlýk hizmetlerinden
yararlanmaya devam edecek.
Saðlýk Bakanlýðý'ndan belirtildiðine
göre, halen Yeþil Kart alamamýþ, Emekli
Sandýðý, Bað-Kur, SSK imkanlarýndan
yararlanamamýþ 1.7 milyon kiþi var. GSS
ile Türkiye’de sosyal güvenlik sistemine
kayýtlý olmayan 1.7 milyon kiþi kayýt altýna
alýnmýþ olacak.
Ortaöðretimi bitirip kayýt altýnda
çalýþmayan 18 yaþýndaki gençler,
çalýþmayan üniversite mezunlarý, sigortalý
olmayýp saðlýk giderlerini kendi cebinden
karþýlayanlar, sigortasýz tarým iþçileri, ev
hizmetlerinde çalýþanlar, geçici
sözleþmeliler GSS kapsamýna alýnacak.
GSS kapsamýna alýnacak kiþilere
mektup gönderilerek bilgi verilecek.
Yine zihinleri karýþtýran para hesaplarý...
GSS zorunluluðu kapsamýna alýnanlar,
aylýk gelir durumlarýna göre primlerini
ceplerinden ödeyecek ya da devlet
desteðinden yararlanacak. Ödenecek prim
miktarý, aylýk gelire göre tespit edilecek.
Aylýk geliri asgari ücretin 3’te 1’inden az
olan vatandaþlarýn primleri devlet
tarafýndan ödenecek.
Aylýk geliri asgari ücretin 3’te 1’i ile
asgari ücret arasýnda olanlar, asgari ücretin
3’te 1’inin 12’de 1’i kadar prim ödeyecek.
Geliri, asgari ücret ile asgari ücretin iki
katý arasýnda olanlar, asgari ücretin 12’de
1’i kadar prim ödeyecek. Aylýk geliri asgari
ücretin iki katýndan fazla olanlar ise mevcut
asgari ücretin 4’te 1’i kadar prim ödeyecek.
Asgari ücrete endekslenen primler, asgari
ücret arttýkça yükselecek. Gelir testi
istemeyen, asgari ücretin 4’te 1’i kadar
prim ödeyecek.
Söylenenlerin ardýndaki asýl gerçekler
neler?
GSS'nin bundan yaklaþýk 3 yýl önce 1
Ekim 2008'de yürürlüðe girmesiyle birlikte
sigortalýlar için hak kayýplarý dönemi zaten
baþlamýþtý. GSS'nin yürürlüðe girdiði daha
ilk gün muayene ücretlerine zam yapýldý.
Uygulama yargýdan döndü ama hükümet
yeni bir düzenleme yaparak muayene
ücretlerini günümüze gelene dek toplam
yüzde 650 arttýrmýþ oldu. Artýk her bir
muayene için devlet hastanelerinde 8, özel
hastanelerde 15 TL muayene ücreti
ödeniyor. Üstelik, bu düzenlemelerle, daha
önce muayene ücreti ödemeyen SSK’li
aktif çalýþanlar, yeþil kartlýlar, kamu
çalýþanlarý ve emeklileri ile aile bireyleri
de artýk ücret ödemek zorunda kaldýlar.
Dün itibariyle baþlayan uygulamaya
göre ise, asgari ücretin üçte birinden fazla
gelir sahibi olanlar "zengin" sayýlacak ve
belirlenen SGK primini ödeyemeyenler
saðlýk hizmetlerinden yararlanamayacak.
Herkesten maaþýna göre sigorta primi
alýnýrken, saðlýk hizmetlerinden
yararlanabilmeleri için asgari ücretlilerden
bile sigorta primi ödemesi istenecek. Bu
son yenilik asgari ücretli olup da yeþil
kartlý olan milyonlarca insanýn yeþil
kartlarýnýn iptal edilmesine ve saðlýk
alanýnýn dýþýnda kalmasýna yol açacak.
GSS primi ödeyemeyenler ise gelir testi
yaptýrýp prim ödemeye baþlamadýklarý
takdirde dünden itibaren saðlýk hizmeti
alamamak tehlikesiyle karþý karþýya kalmýþ
oluyor.
GSS primini ödeyemeyen yoksul
kesimlerin, SGK ile sözleþmeli üniversite
hastanelerine ve özel hastanelere gitmeleri
de engellenecek.
AKP'nin "yeni yýl"ý baþka neler getirdi?
AKP hükümeti, daha önce SES'in açtýðý
dava ile iptal ettirilmesi sonucu bugüne
dek Aile Hekimliði Merkezleri'nde ve diþ
hekimi muayenelerinde ücretsiz olan 2
TL'lik muayene katký payý uygulamasýný,
2012 itibarýyla baþlattý. Ayný yasayla
hastalardan, hekimlerin reçetelere yazdýðý
3 kutu ilaç için 3 TL, 3 kutudan sonra
yazýlacak her kutu ilaç için 1 TL ekstra
ilaç parasý alýnacak. Hastalar, þu anda
devlet hastanelerinde 8 TL, özel
hastanelerde 15 TL olan muayene ücretinin
yanýsýra, eczaneye gittiðinde de reçete
toplamýnýn yüzde 20'sini ödeyecek.
Saðlýk hizmeti alma hakkýný prim
ödeme zorunluluðuna baðlayan ve
yoksullarý sistemden dýþlayarak saðlýk
hakkýndan mahrum býrakan, "katýlým
paylarý"yla, "ilave ücret"lerle saðlýðý ücretli
hale getiren, ilaç geri ödeme listelerini
daraltarak vatandaþlarý daha fazla para
harcamaya zorlayan AKP hükümetinin
saðlýk politikalarýnýn saðlýða zararlý etkileri
her geçen gün daha fazla açýða çýkýyor.
(soL)02 Ocak 2012
Son yazýmda yaþamýmýzýn büyük bir
bölümünde þiddet olduðunu yazmýþtým.
28.12.2011 Uludere’de vahþi bir þekilde 35
vatandaþýn öldürülmesi bir insanlýk suçudur.
Söylenecek hiçbir söz bu katliamý kapatmaz.
Hacýbektaþ Kýz Meslek Lisesinde yeni yýlýn
ilk gününde kýz öðrencilerimiz müdüre
hanýmýn þiddeti ile giriyorlar. Bir öðrencinin
yanlýþ davranmasýný tüm sýnýfta þiddet
uygulayarak çözmeye çalýþmasý tam bir
skandaldýr. Aklýma askerliðim geldi acemi
birliðinde gece saat 03’de acemileri
kaldýrdýlar. Arkadaþýnýz þu hatayý yaptý sizde
yapmayýn diye bizi sýra dayaðýna çektiler.
Sanki okulumuz askeri kýþlaya dönmüþ bir
hali vardý. Öðrencilerin þikayet etmesi
nedeniyle olay adli kuruma intikal ediyor.
Velilerinde olayý gece duymalarý ile apartopar yollara düþüp okula geliyorlar. Okula
olayýn iç yüzünü öðrenmek için gittiðimizde
giriþte müdüre hanýmla görüþeceðimizi
söyledik ama müsait olmadýðý bildirildi. Okul
kayýt defterine isimlerimizi yazdýrýp kantine
indik. Velilerle görüþme yaparken okul
müdür baþyardýmcýsý bizlere sanki ayaklarý
yere basmýyormuþ gibi kendini bulutlarýn
üstünde gören bir tavrý ile kimden izin aldýnýz
buraya izinsiz nasýl girersiniz tavýrlarýna
þaþýrdýk. Sanki okul bizim deðil…! Bir
idarecinin bu yaklaþýmý bizleri üzmüþtür.
Evet, orada baþka bir yetkili ile görüþerek
girebilirdik bir eksikliðimiz olabilir ama bir
idarecinin bu þekildeki tavrý hiç hoþ deðildi.
Ýþte idarecilik orada baþlýyor. Adý üstünde
Ýdare et. Bizim geleneklere göre konuklar
baþ tacýmýzdýr. Tabiî ki iþi orada idare etmek
bize düþmüþtü. Maalesef dýþarýdan gelen
vatandaþlara böyle davranan kiþi yetki bende
edasýyla yöneticilere, öðretmenlere,
öðrencilere nasýl davranýr siz düþünün. Öyle
bir tavýrla olayý ört-baþ etme gibi bir izlenim
oluþtu bizde.
Oradan Kaymakamlýk makamýna gittik.
Kaymakam beyle olan görüþmede daha
öncede olan olaylarda bu olay geliyorum
diye baðýrýyordu. Neden tedbir almadýnýz
dedik. Okullarýmýzýn içerisinde sadece burada
sorun var bura için tedbir amaçlý olarak
uyarýda bulundum. Þu an itibariyle gerekli
tedbirlerin alýndýðýný söyledi. Konunun bizzat
takip edileceðini söyledi. Oradan ayrýlarak
tekrar öðrenci velileri ile görüþtük.
Ýsyanlarý hala sorumlularý arar haldeydiler.
Yeni yýl yazýma iyi bir haberle girmedim.
Yýllardýr yeni yýllara girerken hep iyilik,
mutluluk ve saðlýk dilekleriyle baþlýyorduk.
Maalesef hep tersi oluyor. Bu sefer gelecek
yýllarýn nasýl olmasý dileðini þaþýrdým.
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Haber/Foto: Naci ÖZÇELÝK
Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi
Yatýlý öðrenci velileri çocuklarýný emanet
ettikleri okul müdürünün çocuklarýný
dövmesi sonucu gece vakti karakoldan
aranmalarýna tepkilerini; “Çocuklarýmýzý
kime emanet edeceðiz? Böyle idareci
olmaz.” Diye isyan ettiler.
Çocuklarýný okutmak için gönderdikleri
Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek lisesinde
okul müdiresi tarafýndan öðrencilerin
dövülmesi sonucu bir grup öðrencinin gece
Ýlçe Emniyet Müdürlüðüne giderek
þikayetçi olmasý ve durumdan ailelerinin
haberdar edilmesi için telefonla karakoldan
aranmalarý üzerine çevre illerden gece vakti
karda kýþta yollara düþtüklerini iddia eden
veliler, “Bu nasýl idareci biz onlara
çocuklarýmýzý okutup yetiþtirmeleri için
emanet ettik. Müdür ise gece vakti çocuklarý
toplayýp acýmasýzca dövüyor, saçlarýndan
tutup kapýya duvara vuruyor karakola
gitmek zorunda býrakýyor. Ben biraz önce
iki öðrenciyi arabamla hastaneye götürdüm.
Krize girmiþler düþüp bayýldýlar hiç
ilgilenen yok. Bunlar nasýl idareci? Ama
sizi çaðýrýp derdimizi anlatmaya baþlayýnca
hemen geldiler. Bura okul gazeteci olmaz
diye! Bura okul anladýk. Bizde veliyiz þu
kýþ günü pazar gecesinden yollara niye
Sulucakarahöyük/AVANOS
Cuma Onur ÞAHÝN
Avanos Meslek Yüksek Okulu (MYO)
tarafýndan hazýrlanan ve Ahiler Kalkýnma
Ajansýnýn desteklediði ‘Eskiçað Anadolu
Seramiklerinin Avanos Çömlekçiliðine
Kazandýrýlmasý’ konulu proje baþarýyla
tamamlandý. Hedefinde Kapadokya’da
yaþamýþ Hitit uygarlýðý ve seramikleri
hakkýnda bilgi edinmek, kitlelere doðru
bilgi aktarýmýnda yeni bakýþ açýsý
kazandýrmak olan ve beþ gün süren
projede Kültepe-Kaniþ Kazýlarý Baþkaný
Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu, katýlýmcýlara
slayt eþliðinde Kültepe’yi tanýtarak,
bölgeye ait arkeolojik eserleri, tipolojik
sýralamayla katýlýmcýlara sundu.
Kulakoðlu, ayrýca Kapadokya’nýn önemli
bir merkez olduðunu vurgulayarak, kültürturizm sektörüne kaliteli hizmetin
verilmesi, tarihi eserlerimize olan bilincin
artýrýlmasýnýn önemini anlattý.
Kültepe-Kaniþ Kazýlarý Baþkaný Prof.
Dr. Fikri Kulakoðlu'nun rehberliðinde;
katýlýmcýlarla Kültepe'de keþfedilmiþ
eserlerin sergilendiði ve korunduðu
Kayseri Müzesi gezilerek, seramik
eserlerin üretim teknikleri tartýþýldý.
Proje kapsamýnda Kültepe’ye ait 20
düþtük.” Çok sayýda veli okul bahçesinde
baðrýþýyor öfkelerini ifade ediyor.
Aksaray’dan gelen yaþlý kadýn veli, “Þu,
bizlerin saçýnýn teline kýyamadýðýmýz
kuzumu döveni bana bir gösterin” Diye
soðuktan ve öfkeden titreyerek baðýrýyor.
Gazete olarak velileri sakileþtirmeye onlarý
sýcak sakin bir ortama götürmeye bir çay
ikram etmeye davet ediyoruz. Öðretmen
evine götürmeye çabalýyoruz. Bir
amacýmýzda öðrencilerin yaþanan
olumsuzluklardan daha fazla
etkilenmemelerini saðlamak. Neden okul
bahçesindeyiz? 02 Ocak 2011 Pazartesi
saat 8.45’de Gazetemiz bürosuna gelen bir
velinin görüþme isteði üzerine olaydan
haberdar edildiðimizi okula geleceðimizi
söyleyerek veliyi okuldaki velilerin yanýna
gönderdim. Sonrasýnda gazete
yönetiminden arkadaþlarý da aramýþlar.
Çýktýk geldik. Okulda nöbetçi öðrenciler
karþýladý. Ziyaretçi defterine kayýt yaptýrdýk.
Hacýbektaþ dýþýndan gelen yatýlý öðrenci
velilerinin çaðýrdýðýný nerede olduklarýný
sorduk ve kantinde olduklarýný söylediler
kantine gittik. Hacýbektaþ dýþýndan gelen
velilere hoþ geldiniz ne oldu diye sorduk.
Velilerin nerelerden geldiðini istenmeyen
bir olayýn yaþandýðýný ve sakin olmalarýný
konuþuyor iken okul idaresinden müdür
yardýmcýsý arkadaþlar okul kantinine
yanýmýza geldiler. Okula izinsiz
adet arkeolojik seramik eser belirlenerek
üç gün süren çalýþmalarla Avanos
çömlekçi ustalarý tarafýndan replikalarý
baþarýyla yapýlýrken, Avanos MYO Müdür
Yardýmcýsý Öðr. Gör. Betül Aytepe,
yapýlan eserlerin fýrýnlanmasýnýn ardýndan
sergi açýlmasýnýn planlandýðýný konuya
ilgi duyanlara, seramik iþletmecilerine ve
çömlekçi ustalarýna farklý formlarýn
tanýtýlacaðýný belirtti.
Projenin son günü ise; proje
ortaklarýndan Avanos Kaymakamý Aylin
Kýrcý Duman tarafýndan deðerli bilgilerini
paylaþan Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu'na
plaket ve teþekkür belgesi verilirken,
Ahiler Kalkýnma Ajansý’na, proje ortaklarý
Nevþehir Müzesi Müdürü Murat Gülyaz
ile Avanos Kaymakamý Aylin Kýrcý
Duman’a, proje organizasyonunu
saðlayan Avanos MYO Seramik, Cam ve
Çinicilik Programý Öðretim
Elemanlarýndan Öðr. Gör. Bahadýr Cem
Erdem ve Öðr. Gör. Betül Aytepe’ye,
replikalarýn yapým sürecinde yer alan
Avanos Çömlekçi Ustalarýndan Aydýn
Afacan, Kadir Karakuþ, Mustafa Uluada,
Þaban Topuz’a, emeði geçen öðrencilere
ve tüm katýlýmcýlara katkýlarýndan dolayý
teþekkür edildi.
giremeyeceðimizi okul müdürü ile
görüþmemiz gerektiði uyarýsý yapmalarý
üzerine, taþradan gelen velilerin çaðýrdýðýný
onlarla görüþmeye geldiðimizi belirterek
görüþmeyi kesip velilerin idarecilere
tepkilerine raðmen bir gerginlik nedeni
olmamak için okuldan ayrýldýk. Öðrenci
velilerinin okul bahçesinde görüþme isteði
üzerine tekrar bahçeye görüþmeye geldik.
Hacýbektaþ Kaymakamý ve Ýlçe Milli
Eðitim Müdürü’nün olaydan haberdar
olduklarýný ve pazar gecesinden beri konuyu
yakýndan idari olarak takip ettiklerini
görüþmelerle öðrendiðimizi velilere
bildirerek üzüntülerini paylaþtýðýmýzý
söyleyerek velileri sükunete ve öðretmen
evine çay içmeye davet ettik. Bu esnada
okul müdürünün okula geldiðini, velileri
konuyla ilgili bilgilendirmeye çaðýrdýðýný
söyleyenler oldu. Okuldan ayrýldýk.
Gazetemize verilen bilgiye göre olay;
Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek Lisesi
Yatýlý öðrencilerinin yýlbaþý için hafta sonu
memleketlerine evci iznine çýkmalarý
üzerine geliþir. Ýddiaya göre Aksaray’da
hafta sonu evci izninde olan bir öðrenciyi
babasý Hacýbektaþ’a özel aracý ile
getirecektir. Bunu öðrenen Hacýbektaþ Kýz
Teknik ve Meslek lisesinde öðrenci olan
ve hafta sonu okulda olan kýzýný görmeye
gelen bir velinin kýzýný okulda bulamamasý
idarecilerin ise öðrencinin evci iznine
çýktýðýný söylemesi üzerine durumun
araþtýrýldýðýnda öðrencinin baþka bir yatýlý
okuyan öðrenci arkadaþý ile Ankara’ya
gittiðini ve okula döneceðini öðrenmeleri
sonucu okul müdürünün kendi sýnýfýndan
böyle bir olayýn geliþmesi hesabýný
öðrencilerine sormasý þeklinde iddia
edilmiþtir.
Hacýbektaþ Kýz Teknik ve Meslek
Lisesi’ndeki olayýn bir baþka yönü de Van
depremzedesi bir grup öðrencinin bu okulda
bulunmasýdýr. Yaþadýklarý deprem travmasý
nedeni ile daha duyarlý olunmasý
zorunluluðudur. Van’dan gelen öðrenciler
okulda yaþanan olaylardan çok
etkilenmiþlerdir. Kendilerinin tekrar Van’a
gönderilmesini þimdi daha bir ýsrarla
istemektedirler.
KODLARI: SÝYASET, VESAYET,
STATÜKO, ÝNKÂR!
Öldürdük; hep birlikte öldürdük onlarý!
Uçaklarla, bombalarla saldýrdýk. Feryat,
figan demeden “yapmayý etmeyin”
demelerine aldýrmadan kurþun yaðdýrdýk,
paramparça ettik bedenlerini! Kaçaða
göndermiþ; “gidin ekmek getirin” demiþti
çocuklarý. Evet, kaçaða gitmiþlerdi;
zorunlu… Jandarma, karakol, heron, kurþun,
ayaz mý ayaz, gece, kaçak, zorlu mu zorlu…
Pusu kurduk öldürdük onlarý; cansýz
bedenlerini gönderdik geriye… Ateþ düþtü
ocaklarýna. Adýný koyalým, yüzleþelim, bu
acýyý hissedelim, duyumsayalým…
Vurulmuþum daðlarýn kuytuluk bir
boðazýnda
Vakitlerden bir sabah namazýnda yatarým
kanlý upuzun
Kirvem hallarýma ayný böyle yaz rivayet
sanýlýr belki
Rivayet sanýlýr belki
Gül memeler deðil bu
Dom dom kurþunu paramparça aðzýndaki
Paramparça aðzýndaki
Ahmet Arif
Bu vahþeti hükümete, askere, cemaate,
medyaya mal etmeyelim; günah keçisi de
aramayalým; aynaya bakalým. Biz, bütün
kesim ve anlayýþlarýmýzla iþte tam buyuz:
kötüyüz dostlar, insanlarýmýzý öldürüyor,
sonra devlete, hükümete, ideolojiye, dine,
mezhebe, mafyaya sýðýnýyor, inkâr ediyoruz.
Oysa inkar pis, rezil, alçakça biþeydir;
tekerrür eder…
Ýlkeliz…
Konfor düþkünü askeri, devlet-millet
yerine hükümete baðlanan polisi, ‘mubah’
deyip çalan dinciyi, Allah adýna insan
boðazlayan mezhepçiyi, üçkâðýtçýyý, sadece
parayý düþünen medyayý, boyuna kadar
pisliðe bulaþan siyasetçiyi, kendimizi; bütün
bunlarýn suçlusunun ‘biz olduðumuz’
gerçeðini ýskalamadan, oturup vicdanýmýzý
dinleyelim. Gerekçesi ne olursa olsun;
zihniyeti, anlayýþý, sistemi, hükümet etme
kodlarýný, kirli mirasý sorgulamadan tek
suçlu bulup, “kurtulma” basitliðine
düþmeyelim. Bir insani terapiden geçelim;
yaþama, barýþa ve geleceðimize dair
ezberimizi sorgulayalým.
Ve itiraf edelim; Uludere katliamýnýn
sorumlusu biziz. Vicdanlarýmýzda zaten
infaz etmiþtik deðil mi? Kürt’tü, kaçakçýydý,
teröristti, fukaraydý çünkü; ölebilirdi…
Herkesin hukuku olduðunu, insan
olduklarýný, can taþýdýklarýný unuttuk;
öldürdük onlarý!!! Yoksul ve eðitimsiz
býrakarak; yoksulluklarýný ve
eðitimsizliklerini kullanarak… Öldürdük…
“Kaçakçý, terörist, Alevi, Sünni, solcu,
komünist, anarþist” diyerek öldürdük…
Bizim gibi olmayan, benzemeyen kim varsa
dün, öbür gün, evvelsi gün hep öldürdük,
bugün öldürmeye devam ediyoruz…
Öldürdükçe öldük!
“Ötekini” öldürdükçe içimizdeki insaný
da öldürdük. Aslýnda biz öldük. Biþey
yapalým artýk ama öldürmenin, ölümün
dýþýnda biþey… Bir kere, tek bir kere insan
gibi davranalým; maðdurlarýn köylerine
kadar gidelim; kapýlarýný çalýp evlerine
girelim, o onulmaz, saðalmaz acýlarý
bölüþelim; önlerinde diz çökelim ve biþey
söyleyelim: “suçluyuz! Eþinizi,
çocuklarýnýzý, kardeþlerinizi taammüden
bilerek, isteyerek ve planlayarak öldürdük;
halt ettik, suçluyuz! Bir daha olmayacak!”
diyelim; nedamet getirelim, af dileyelim…
Af dileyelim… Ateþin düþtüðü o
fakirhanelerde yaþayanlarýn Kürt, Türk,
Ermeni, Alevi, Sünni, Süryani, Yezidi mi
olduðuna bakmaksýzýn; “kime oy verdiler;
camiden mi, cemevinden mi, cemaatten mi”
demeden, lanet olasý çýkar hesabýna
girmeden, bir günlüðüne, bir saatliðine insan
olalým!
Yakalandýk…
Yine suçüstü yakalandýk dostlar; daha
önce de yakalanmýþ, “faili meçhul, yanlýþ
ihbar, Ermeni, Rum, Kýzýlbaþ, Kürt,
Komünist, dýþ mihrak” gerekçelerine
sarýlmýþ, devlet adýna çalýþan “þerefli”
tetikçilere teslim olmuþtuk. Tetikçileri
aklamýþtýk aklamasýna da, ülkeyi de katillere,
mafyaya, suç örgütlerine teslim etmiþtik.
Aslýnda hep birlikte teslim alýnmýþtýk!
Evet, o dönem geride kaldý. Þimdi
tetikçiler sýrça köþklerinde fýrsat kolluyorlar.
Onlara dokunulmuyor; dokunulamýyor…
Hatta “dokunan yanýyor!” Evet, her þey
deðiþti. Fakat þimdi baþka biþey var: onlarýn
yerini hükümet aldý; hem de onlarý
aratmayacak kadar. Öldürüyor, virüs
yolluyor, korkutuyor, cezalandýrýyor, oto
sansür uygulamaya zorluyor, suç icat
ediyor…
Hayýr, konuyu saptýrmayacaðým;
hükümeti deðil kendimi suçluyorum. Çünkü
hükümet sebep deðil, sonuç… AKP, bunu
önlemeye deðil, çoðaltmaya, söndürmeye
deðil, saðaltmaya çalýþýyor. Öyle isteniyor;
biz istiyoruz…
Maalesef…
Dediðim gibi suçlu benim. Farklýlýklarý
kullanýp muktedir olanlarý var edenlerden
biri de benim; biziz. Yüreðimin acýsýyla,
Baþbaðlar katliamýna sessiz kaldým. Oysa
orada ölenler de insandý. Devletin
Madýmakta yaktýðý insanlar gibi analarý,
babalarý, kardeþleri, hayalleri vardý. Böyle
oldu, böyle geldi, ben onun acýsýna, o benim
acýma kayýtsýz kaldýk. Sonra bu, lanet olasý
bir döngüye dönüþtü. Ben, sen, biz, hepimiz,
Madýmak katliamýný, Baþbaðlar katliamýný
bütün içtenliðimizle kýnasaydýk; insanlýðý,
vicdaný, ana, baba, kardeþ dürtüsünürefleksini harekete geçirseydik, Ýstanbul
Gazi katliamýný önleyebilir miydik? Katilleri
yalnýz býrakýp, deþifre olmalarýný,
cezalandýrýlmalarýný saðlayabilir miydik?
Uluderelere engel olabilir miydik?
Evet, kötüyüz; hem de çok!
Maraþ’ta katlettiðimiz insanlarýn
pantolonlarýný indirip, “sünnetli mi” diye
bakan biziz. Madýmak önünde çocuðumuzu
omzumuza alýp insan yakmaya koþan, o
küçücük çocuðu “uygulamalý katillik
kursundan” geçiren, öðreten, teþvik eden
de biziz. Camilerde “katli vacip” vaazlarýyla
katil üreten; balta, satýr, tüfek, tabancayla
mahalleler basan, ev yakan, insan
boðazlayanlar da biziz… Sonra, sonra inkâr
eden; katilleri milletvekili yapan…
Ve sen; suçlu, ayaða kalk!
“Statüko, vesayet” hamasetine
sýðýnmadan, statüko ve vesayetin aðababasý
olduðunuzu inkâr etmeden, sýranýz
geldiðinde sistemin bütün kirliliðini hem
de büyük bir memnuniyetle devraldýðýnýzý,
tepe tepe kullandýðýnýzý, asla deðiþtirmek
istemediðinizi ikrar edin. Kendinize göre
medya, keyfinize göre yargý, yasa, hukuk
düzenlemesi yaptýðýnýzý inkâra kalkmayýn.
Demokrasiden nefret ettiðinizi, iktidarda
baþka, muhalefette baþka davrandýðýnýzý,
ikiyüzlü olduðunuzu, yüzde on barajýna,
kontenjana, atamaya, eðilim yoklamasýna
sarýldýðýnýzý, ön seçimi engelleyerek milletin
vekili yerine, kendinize emir eri
seçtirdiðinizi saklamayýn.
“En iyi Kürt bize oy veren Kürt’tür”
mantýðýyla, “en iyi Kürt; uyanmayan, fark
etmeyen, cahil kalan, çok eþli, çok çocuklu,
bize biat eden Kürt’tür; en vatansever Alevi,
biat eden Alevidir” hesabý yaptýðýnýzý,
“açýlým saçýlým” diyerek oyaladýðýnýzý, hak
hukuk tanýmadýðýnýzý gördük, yaþadýk,
yazdýk…
Ortak ezberimiz berbat!
Ben, bu insan kasaplýðýný bir milat olarak
alýyorum ve bundan böyle yazý ve
konuþmalarýmda; “Dersim, Maraþ, Çorum,
Sivas, Gazi” diyerek devam eden alýþýlmýþ
konuþma kalýbýma Uludere’yi alýp, ezberimi
bozuyorum. Ve dostlarýma bir çaðrýda
bulunuyorum: bir heyet kurup, Uludere’ye
gidelim; acýlara ortak olalým.
Naçizane size de tavsiye ederim; Kürt
sorununa dair ezberinizi yargýlayýn. Uludere
katliamýný siz de milat sayýn. “Ýþte bu
katliamdan sonra devlet hiçbir yurttaþýný
katletmedi, iþkence etmedi, kin tutmadý,
yaftalamadý, göz yummadý ve böylece
medenileþtik” diyebileceðimiz bir insan,
yurttaþ, devlet ekseni tutturalým.
Lanet olasý statükoyu, vesayeti ve vesayetin
kodlarýný mahkûm edelim. Ortak eksenimiz
insan olsun; ÝNSAN…
Baþka yol bilmiyorum…
Muhabbetle
Ana Tanrýça’dan Diþi Ýfrit’e
Sevda Aydýn
Eylül Deyiþleri, Sevdamýz Çiçeklenir
Zulada, Mayýsta Üzgün Gönlüm, Akdeniz’in
Rengi Mavi gibi þiir kitaplarýyla tanýdýðýmýz
Þair-Yazar Gülsüm Cengiz ‘Kadýnlar Ýçin
Söylenmiþtir Anadolu’da kadýnlarýn þiirli
tarihi’ adýný taþýyan bir þiir antolojisi
yayýnladý. Evrensel Basým Yayýn tarafýndan
yayýnlanan antolojide Cengiz, mitolojik
çaðlardan bu yana Anadolu’daki kadýn’ý
anlatýyor.
Seçtiði mitolojik hikayelerle kadýnýn
yaþamýný, tarihsel süreç içinde geçirdiði
deðiþimleri anlatan Cengiz, cumhuriyet
öncesi ve sonrasýnda yaþanan siyasi,
ekonomik ve toplumsal olgularla etkileþim
halindeki þiirlerle anlatýmýný sürdürüyor.
7 ayrý bölümden oluþan ‘Kadýnlar Ýçin
Söylenmiþtir’de Cengiz, bölüm baþlýklarýný
Gülten Akýn’ýn ‘Kadýn Olanýn Türküsü’,
Fikret Demirað’ýn ‘Kýzým Ürkek Ýçli Bir
Kuþtur’, Arif Damar’ýn ‘Analar’, Süreyya
Berfe’nin ‘Sevgiyle Baþlarýz Ýþimize’; Hilmi
Yavuz’un ‘Doðu’nun Kadýnlarý’, Sabahattin
Yalkýn’ýn ‘Kör Yaþam’, Sennur Sezer’in
‘Doðuran Bir Kadýna Direnç’ þiirlerinin
adlarýný seçmiþ.
Gülsüm Cengiz, antolojisi Kadýnlar Ýçin
Söylenmiþtir, Ýlkel komünal topluluklarda
Anadolu topraklarýnda da kadýnýn
kutsandýðýný, köleci sistemde, özel
mülkiyetin ve ailenin doðuþuyla durumun
deðiþtiðini söylüyor. Pandora’nýn Troya
Savaþý’na neden olan Helene, Adem’i
cennetten kovduran Havva kadýnýn yaþadýðý
dönüþümlerden nasibini alanlarýn içinde en
ünlüleri. ÝÖ 4000 yýllarýnda ortaya çýkan
Gýlgamýþ Destaný’ndan baþlayýp ÝS 2000
yýlýnýn sonuna dek uzanan bu tarihi inceleyen
Cengiz, incelemelerini sürdürürken pek çok
ilginç karþýlaþma yaþar. Cengiz’in bu
incelemesi tarihler boyunca kadýnýn
toplumsal yaþamdaki yerine þiir gözüyle
bakan geniþ bir çalýþma olma niteliðini
taþýyor.
‘Kadýnlar Ýçin Söylenmiþtir’de þiirli
bir tarihle birlikte mitolojik, sosyal ve
siyasal bir tarihi ele alýyorsunuz.
Hazýrlama süreci nasýl geçti?
Kadýnlarýn toplumsal yaþamdaki ikincil
konumu, kadýn yaþamlarýnýn tarihsel süreç
içinde geçirdikleri deðiþimler ve kadýnýn
kurtuluþu mücadelesi benim her zaman ilgi
duyduðum bir konu oldu. Ülkemizdeki
kadýnlarýn yaþadýklarý gerek ‘80 öncesinde
gerek ‘80 sonrasýnda yazdýðým þiirlere
doðrudan yansýdý. Ak Yazmanýn Aðýdý,
Kapýlarda Bir Ana, Çalýþan Bir Annenin
Türküsü, Kamber Ateþ Nasýlsýn?, Dokumacý
Kýzýn Türküsü, bu duyarlýkla yazýlmýþ
þiirlerimden bazýlarýdýr.
Araþtýrma bölümünde, þiir örneklerine
ve dizelere yer vermeden önce, þiirlerin
yazýldýðý dönemin ekonomik, toplumsal,
siyasal özelliklerini de kýsaca ortaya
koymaya çalýþtým. Çünkü kadýn yaþamlarýnýn
içinde yaþadýklarý toplumsal sistemden
baðýmsýz deðerlendirilemeyeceðini
düþünüyorum. Kadýnlar için yazýlan þiirlerin
çoðunluðu, yazýldýklarý dönemdeki
kadýnlarýn toplumsal yaþam içindeki
yerlerini ve o dönemdeki kadýna bakýþý
neredeyse bire bir yansýtmaktadýr. O nedenle,
ÝÖ 4000 yýllarýnda ortaya çýkan ve ilk edebi
metin olan Gýlgamýþ Destaný’ndan baþlayýp
ÝS 2000 yýlýnýn sonuna dek yazýlan þiirlerdeki
kadýn yaþamlarýný yansýtan bu çalýþmayý,
Anadolu’da Kadýnlarýn 6000 yýllýk Þiirli
Tarihi olarak adlandýrmanýn çok da abartýlý
olmadýðýný düþünüyorum. Bu çalýþmam
sýrasýnda Kemal Özer, Sennur Sezer, Eray
Canberk ve Adnan Özyalçýner birikim ve
deneylerini benimle paylaþtýlar.
Çalýþmanýn 20 yýl gibi uzun bir zamana
yayýlmasýnýn birçok nedeni var. Bu süreç
içinde yaptýðým çalýþmalar, yazdýðým öteki
kitaplar nedenlerden bazýlarý. Ancak en
önemli neden; daha önce bu konuda
yayýnlanmýþ bir kaynak olmadýðý için el
yordamýyla yürüttüðüm bu çalýþmayý
olabildiðince eksiksiz tamamlama kaygýsýdýr.
Sonunda, 2000 yýlýnýn sonuna dek ilk þiir
kitabýný yayýnlayan þairlerin þiirleriyle
sýnýrlandýrarak çalýþmamý tamamladým.
Kadýn, bu koca tarih içinde nasýl
anlatýldý?
Ýlkel komünal topluluklarda Anadolu
topraklarýnda da kutsandý kadýn; ana
tanrýça, doða ana olarak adlandýrýldý. Sonra,
köleci sistemde özel mülkiyetin, ailenin ve
devletin doðuþuyla durumu deðiþti. Önce
bereket, doðurganlýk, yýlýn döngüsü vb. özel
ve olaðanüstü olaylarý simgeleyen kadýn,
ataerkil sistemin doðuþuyla kötülüðün
kaynaðý olarak gösterilmeye baþlandý. Zeus
tarafýndan yaratýlýp yeryüzüne kötülükleri
getiren karakter olarak çizilen Pandora,
Troya Savaþý’na neden olduðu söylenen
Güzel Helene iki örnek yalnýzca. Ayrýca
bütün tek tanrýlý dinlerin kutsal kitaplarýnda
Adem’in günah iþlemesine ve cennetten
kovulmasýna neden olarak Havva gösterilir.
Kadýnlarýn nasýl bir dille anlatýldýðýný
somutlamak için pek çok örnek var. Ýbrani
mitlerinde ilk kadýn olarak anlatýlan Lilith,
Adem’e, onunla eþit olduðunu söyleyip bazý
isteklerine karþý çýkýnca, Asur dilinde diþi
ifrit-rüzgar ruhu anlamýna gelen Lilith
sözüyle adlandýrýlmýþtýr.
Kitabýnýzda da görüyoruz ki kadýn,
yaþama etki eden her þeyden direkt
etkileniyor. Siyasi geliþmeler, sosyal
alanlardaki farklý durumlar ve bilhassa
savaþlar... Peki, þiir bu sorunlardan nasýl
etkileniyor?
Bu soruyu yanýtlamak için þiirin
kaynaðýna bakmamýz gerek. Ýlk yazýn türü
olan þiir; ilkel toplum insanýnýn
gereksinimlerini, istek ve özlemlerini ifade
etmek, duygu ve düþüncelerini öteki
insanlarla paylaþmak isteðinden doðmuþtur.
O nedenle gerçekçi ve iþlevseldir. Þiirsel
anlatýmýn baþka bir türü olan destanlarsa;
savaþ, göç vb. olaylarý anlatan yazýn
ürünleridir. Yaþanýlana tanýklýk eder, bir
baþka deyiþle yaþamýn izdüþümüdür yazýnsal
yapýtlar… Kitabýmda bu konuda pek çok
örnek var. Bunlardan biri, ilkçað
þairlerinden Halikarnassoslu Herakleitos’un
þiirindeki, ikiz doðumunda ölen Aretemias’ýn
yaþadýklarýný anlatan dizelerdir. Cumhuriyet
dönemi þairlerinden Ömer Bedrettin
Uþaklý’nýn Ayþe’nin Aþký Uþak’taki halý
dokuyan kýzlarý anlatýrken, Melih Cevdet
Anday’ýn Gelinlik Kýzýn Ölümü, 2. Dünya
Savaþý yýllarýndaki kuraklýk ve kýtlýk
nedeniyle yaþamýný yitiren bir genç kýzýn
ölümüne tanýklýk eder. Bu, þiirin yaþamla
kurduðu baðdýr.
EDEBÝYAT GERÝDE KALANLARIN
YAÞAMLARINA DA TANIKLIK EDER
Savaþýn etkisi kadar yýkýcý olmasa da
1950’lerde artan göç olgusu yine
kadýnlarýn yaþamýný olumsuz olarak
etkilemiþ. Göç ve kadýn olgularýnýn þiirle
buluþmasýna kitabýnýzda yer vermiþsiniz.
Bu iki olgunun þiire yansýmalarýndan
biraz bahseder misiniz?
Savaþlar ya da ekonomik zorunluluklar
nedeniyle yaþanan göçler de en çok kadýnlarý
vuruyor. 1950’li yýllarda topraksýzlýk
nedeniyle büyük artýþ gösteren iç göç olgusu,
kadýnlarýn yaþamlarýný doðrudan
etkilemiþtir. Kýrsal kesimden gelen ve vasýfsýz
iþçi olarak nitelendirilen kadýnlar, genç
kýzlar yaygýn olarak tütün iþçisi, dokumakonfeksiyon iþçisi, gündelikçi olarak
çalýþýrlar. Ýþçileþen kadýnlarýn bazýlarýnda
sýnýf bilinci uyanýr; sendikal haklar ve siyasal
haklar için mücadeleye katýlanlar olur.
Kadýnlarýn yaþamlarýndaki bu deðiþimler,
edebiyatýn öteki dallarýnda olduðu gibi þiirde
de karþýlýðýný bulur. Dönemin özellikle
toplumcu þairlerinin þiirlerinde kýrsal kesim
kadýnlarýnýn yaþamlarýna tanýklýklarýn yaný
sýra, kentlerde çeþitli iþlerde çalýþan emekçi
kadýnlarýn yaþamlarý da þiire konu olur.
Fakir Baykurt, Bekir Yýldýz, Hasan Hüseyin,
Fazýl Hüsnü Daðlarca, Fethi Savaþçý, Ozan
Telli, Kemal Yalçýn ve daha pek çok þair
yazar; dilini, yaþam biçimini bilmedikleri
bir ülkeye giderek orada yaþamaya çalýþan
iþçilerin ve aile bireylerinin durumlarýný
anlatan þiirler, öyküler, romanlar yazarlar.
Edebiyat geride kalanlarýn yaþamlarýna da
tanýklýk eder.
‘80 SONRASI KADINLARIN SESÝ
GÜRLEÞTÝ
Kitabýnýzýn 4. bölümünde ‘80 darbesi
sonrasýnda kadýn þairlerin arttýðýna vurgu
yapýyorsunuz. ‘80 darbesi ülkenin
gördüðü en þiddetli darbe olmasýna
raðmen bu artýþýn daha önce görünür
olmamasýný neye baðlýyorsunuz?
Bu olguyu anlayabilmek için 1980
öncesine bakmak gerekir. 1970’li yýllarýn
ikinci yarýsýnda yükselen siyasal talepli grev,
direniþ ve eylemlere katýlan iþçilerin,
öðrencilerin, öðretmenlerin arasýnda
kadýnlar da vardýr. Kadýnlar mücadele
sürecinde bilinçlenip geliþerek sendikalarda,
derneklerde örgütlenirler. Ýlerici Kadýnlar
Derneðinin çýkardýðý ‘Kadýnlarýn Sesi’
gazetesi, iþçi kadýnlarýn kendilerini yazarak
ifade ettikleri bir yayýn haline gelir.
Kadýnlarýn Sesi’nde Adana’da Sasa iþçisi
Meryem Karakýz’ýn 1976’da Fabrika Köþesi
adlý þiiri de yayýnlanýr. “insanlar gördüm/
fabrikaya terinden iplik katan” dizelerini
yazan Meryem Karakýz, bu þiiri yazdýktan
kýsa bir süre sonra faþist bir saldýrý sonucu
öldürülür. Yaþasaydý belki de onu günümüz
þairleri arasýnda görebilecektik. Kim bilir…
Daha önce þiire baþlayan ve susturulmuþ
kadýn çoðunluða ses olan þair kadýnlarýn
yaný sýra 1980 sonrasýnda giderek artan
sayýda þair kadýnlar yetiþir. Bunlarýn büyük
çoðunluðu 1980 öncesindeki toplumsal
mücadelede etkin yer almýþ kadýnlardýr.
‘80 ÞÝÝR VE YAÞAM ÝLÝÞKÝSÝNÝ
ZAYIFLATTI
Süreyya Berfe’nin ‘Sevgiyle baþlarýz
iþimize’ adlý þiirini emekçi kadýnlara
yazýlan þiirlerden yaptýðýnýz seçkilerin
olduðu bölüme baþlýk olarak
belirlemiþsiniz. Kadýn sorunlarý
dendiðinde en çok emekçi kadýnlar akla
geliyor. Bugünün emek dünyasýndaki
kadýna þiir daha çok nereden yaklaþýyor?
Dokumada, konfeksiyonda çalýþan,
gündeliðe giden, tütünde, pamukta, çalýþan
tarým iþçisi kadýnlar…Bu kadýnlarýn yaþam
ve çalýþma koþullarýnýn nasýl olduðunu
biliyoruz. Ama hemen yakýn dönemden
birkaç örnekle bir kez daha anýmsayalým.
Bursa’daki yatak fabrikasýnda gece
vardiyasýnda kapý üstlerine kilitlendiði için
5 kadýn iþçi diri diri yandý. Urfa’da
Ceylanpýnar’da traktör kasalarýnda taþýnan
mevsimlik iþçi kýzlar, araç dereye
yuvarlandýðý için boðularak öldüler.
Ýstanbul’da tekstil iþçisi kadýnlar, sele
kapýlan servis arabasýnýn içinde boðularak
yaþamlarýný yitirdiler. Peki, bu kadýnlarýn
yaþadýklarýna þairlerin yeterince duyarlý
olduklarýný, þiirlerinde yer verdiklerini
söyleyebilir miyiz? Bence hayýr. 1980
döneminin, þiir ve yaþam iliþkisinin
zayýflamasý yönünden yýkýcý bir etkisi
olmuþtur. Özellikle 1980’den sonra yetiþen
þairlerin bazýlarý; toplumsal sorunlara dair
anlatýlarýn þiirlerini estetik açýdan
zedeleyeceði kaygýsýný taþýyarak bu
konulardan uzak durmuþlardýr. Bununla ‘80
öncesi þiirini belirli bir düzeye getirmiþ
ustalar, ‘80 sonrasýnda da yürüdükleri
yoldan sapmadan þiirlerini yazdýlar; bugün
de yazýyorlar. ‘80 sonrasý þiire çýkan
toplumcu gerçekçiler de, bugün þiirimizde
azýmsanmayacak bir birikim
oluþturmuþlardýr.
KÜRT KADININI ANLATAN ÞÝÝR
SAYISI SINIRLI
Pek çok kadýn sorununu ele alan
antolojinizde ‘90’lý yýllarla birlikte Kürt
kadýný temasý giriyor. Kürt kadýnlarýnýn
yaþamlarýnýn þiire yansýmasý konusunda
ne düþünüyorsunuz?
Yaþadýðý coðrafyada geçerli olan
ekonomik toplumsal koþullarýn kadýnlar
üzerindeki etkisini duyumsatan bu þiirlerde;
töre, gelenek ve görenek baskýlarýnýn yaný
sýra, yasalarýn ya da devletin baskýsý altýnda
olan kadýnlar anlatýlmaktadýr. Dili yasaklý
olduðu için yakýn çevresi dýþýnda kendisini
ifade edemeyen kadýnlarýn anlatýldýðý bu
þiirlerde acý, aðýt ve hüzün aðýr basmaktadýr.
Bu bölümde Kürt halk þairlerinin þiirlerinden
örneklerin yaný sýra, Kürt kadýnlarýnýn
yaþadýðý acýlarý ifade eden Türk þairlerinin
þiirlerine de yer verdim. Kuþkusuz benim de
ulaþamadýðým þairler vardýr. Ancak Kürt
kadýnlarýný anlatan þiirlerin sayýsýnýn
oldukça az olduðunu düþünüyorum.
EMEKÇÝ OLAN ÞAÝR-YAZAR
KADINLAR BÜYÜK GÜÇLÜKLER
YAÞIYOR
Kitabýnýzýn ilk bölümünde Þair Yaþar
Nezihe’den bahsediyorsunuz. Nezihe’nin
kendini yazarak ifade edebilen eðitimli ve
varlýklý kadýnlarýn arasýna yoksul ama
yazabilen bir kadýn olarak girmesini
anlatýyorsunuz. 20. yüzyýlýn baþlarýnda
yaþanan bu durum, bugünün yazýn
dünyasýnda kendini yazarak ifade edebilen
varlýklý ve yoksul kadýnlarýn arasýnda nasýl
yaþanýyor?
Yaþar Nezihe, benim için çok özel bir
þairdir. Yoksul bir ailenin kýzý olarak dünyaya
gelir, babasý okumasýna izin vermediði için
gizlice okula gider. Eðitimi oldukça kýsa
sürer. Sosyalist dünya görüþünü benimsemesi
yaþamýný daha da güçleþtirir. Özel
yaþamýnda da mutlu olamaz. Üç evlilik
yapar, ama eþleri onu hep düþ kýrýklýðýna
uðratýr. Tek çocuðunu nakýþ iþleyerek,
mektup yazarak büyütür. O dönemde hem
kendisinin hem de toplumdaki öteki
kadýnlarýn yaþadýklarýna tanýklýk eden
dizeleri vardýr. Benzer durumlar günümüzde
de yaþanmaktadýr. Varlýklý ailelerden gelen
ya da kendisi varlýklý olan þair-yazar
kadýnlarýn kimi kitap yazýp yayýnlatmayý
hobi olarak görürken, kimi kitaplarýný
yayýnlamak için yayýnevi bile
kurabilmektedir. Buna karþýn, emekçi
ailelerden gelen ya da kendileri emekçi olan
þair-yazar kadýnlar; çalýþmalarýný büyük
güçlüklerle sürdürmeye çalýþýyorlar. Bir
yandan baþka iþlerde çalýþýrken bir yandan
da yazma uðraþýný sürdürüyorlar.
Evrensel
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Þýrnak Uludere'de düzenlenen
operasyonda 35 kiþinin hayatýný
kaybetmesi, Nevþehir Üniversitesi
öðrencileri tarafýndan protesto edildi.
Nevþehir Üniversitesi'nde öðrenim
gören bir grup öðrenci, Uludere'de
meydana gelen olayý protesto etmek
amacýyla toplandý. Nevþehir Üniversitesi
ana giriþ kapýsýnda ellerinde ölenlerin
fotoðraflarýnýn yer aldýðý pankartlarla bir
araya gelen öðrenciler, operasyonda
hayatýný kaybedenler için saygý duruþunda
bulundu. Daha sonra grup adýna
açýklamayý Nedim Öncü yaptý.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Cuma Onur ÞAHÝN
Nevþehir Belediyesi tarafýndan þehir
merkezindeki ilköðretim ve orta öðretim
kurumlarýnýn bahçeleri modern bir
görünümüne kavuþtu.
Nevþehir Belediyesi Fen Ýþleri
Müdürlüðü tarafýndan 2011 yýlý içerisinde
þehir merkezinde bulunan ilköðretim ve
orta öðretim kurumlarýnýn bahçeleri yeni
baþtan ele alýndý. Çalýþmalar kapsamýnda
Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan
Ünver’in talimatý doðrultusunda her okul
bahçesine basketbol ve voleybol sahalarýnýn
yapýmý gerçekleþtirilirken,okul bahçelerinin
daha modern bir görünüm kazanmasý
saðlandý.
Nevþehir’de eðitim alanýndaki
çalýþmalarýn daha üst noktalara ulaþtýrýlmak
suretiyle eðitimdeki elde edilen baþarýnýn
çýtasýnýn artýrýlmasýný amaçlayan bu
kapsamlý çalýþmalarýný büyük bir kararlýlýk
içerisinde yürüten Nevþehir Belediyesi’nin
,eðitim alanýndaki faaliyetleri 2012 yýlý
içerisinde de etkin bir þekilde devam
edecek.
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan
Ünver, 2009 yýlýnda baþlayan Uluslararasý
Ýleriye dönük kentsel ve kýrsal
epidemiyolojik çalýþma projesi (PURE)'nin
baþarýlý bir þekilde yürütülmesinde
gösterdiði yakýn ilgi ve destek nedeniyle,
proje koordinasyon ekibi tarafýndan
plaketle ödüllendirildi.
Türkiye'nin yaný sýra Arjantin, Brezilya,
Kanada,Þili,Çin,Kolombiya,Hindistan,Ýr
an,Polonya, Rusya Federasyonu, Ýsveç,
Güney Afrika, Zimbabwe ve Birleþik Arap
Emirlikleri'nde 2009 yýlýnda baþlatýlan
Uluslararasý Ýleriye dönük kentsel ve kýrsal
epidemiyolojik çalýþma Projesi'nin
Türkiye'deki uygulandýðý kentlerin baþýnda
gelen Nevþehir'de 2009 yýlýndan beri
çalýþmalar sürdürülüyor.
Türkiye'de Metabolik Sendrom Derneði
tarafýndan Nevþehir'in yaný sýra Ýstanbul,
Aydýn, Kocaeli, Antalya, Samsun, Malatya
ve Gaziantep'de toplam 35-70 yaþ grubunda
4056 kiþinin kýrsal ve kentsel bölgelerdeki
yaþam biçimi,risk faktörleri, kronik
hastalýklardaki deðiþikliklerin izlenerek
ileriye yönelik kahort çalýþmasý olarak
uygulanan Uluslar arasý Ýleriye dönük
kentsel ve kýrsal epidemiyolojik çalýþma
projesi(PURE) 12 yýllýk bir süreyi kapsýyor.
Proje kapsamýnda proje katýlýmcýlarýna
yönelik olarak kronik hastalýklar, risk
faktörleri ve yaþam biçimlerindeki
deðiþiklikler saptanarak veriler toplanýyor.
Katýlýmcýlara ayrýca aile ve birey düzeyinde
anketler uygulanýyor. Proje kapsamýnda
projenin Nevþehir'deki katýlýmcýlarýnýn
EKG, Kan basýncý, Akciger fonksiyonu,
kas gücü ölçümleri,kan ve idrar örnekleri
alýnýyor.Bu deðerler de laboratuar
þartlarýnda Türkiye Ulusal Koordinasyon
Merkezi tarafýndan saklanýyor.
Proje koordinatörü ve Metabolik
Sendrom Derneði Baþkaný Prof. Dr. Aytekin
Oðuz'un ekibinde yer alan Dr. Burcu Çalýk,
Biyolog Fikret Demirkol ve uzman ebe
Sevda Karaca'dan oluþan heyet,Nevþehir
Belediye Baþkaný Hasan Ünver'i ziyaret
etti. Nevþehir Belediyesi'nin katkýlarý ile
Nevþehir'deki çalýþmalarýn yürütüldüðünü
belirten Dr. Burcu Çalýk, projenin
uygulanmasýna yönelik Nevþehir
Belediyesi'nin yaptýðý katkýnýn büyük bir
önem taþýdýðýný belirterek, Ünver'e teþekkür
etti.
Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan
Ünver de, belediyecilik alanýnda klasik
belediyeciliðin yerine insana odaklý sosyal
belediyeciliðin uygulandýðý
Nevþehir'de,insanýn olduðu her alanda yer
almaya büyük bir özen gösterdiklerini ifade
etti. Ünver, insan saðlýðýný yakýndan
ilgilendiren projelerin uygulanmasý
yönünde,imkanlar doðrultusunda her türlü
katkýyý bundan öncesi süreçte ortaya
koyduklarýný ve bundan sonra da ayný
kararlýlýk içerisinde bu destekleri vermeye
çaba harcayacaklarýný kaydetti.
Daha sonra Dr. Burcu Çalýk, PURE'nin
uygulanmasýnda yaptýðý katkýlardan dolayý
Metabolik Sendrom Derneði Baþkaný Prof.
Dr. Aytekin Oðuz tarafýndan gönderilen
plaketi Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan
Ünver'e takdim etti. Ünver'de konuklara
ziyaretin anýsýna Hitit Anforasý hediye etti.
Osmanlý Türkü hiç kendine mal etmemiþ.
Ona hep ters bakmýþ. Onlarda inançlarýný,
geleneklerini yaþamak için daðlara
vurmuþlar kendilerini. Kah Tahtacý olmuþlar,
kah Yörük olmuþlar. Zaman gelmiþ, tarlaya,
sabana alýþsalar da , onlar yarýn gidecekmiþ
gibi diken üstünde durmuþlar. Horasan’dan,
Türkmenistan dan, Azerbeycan dan
göçmüþler Anadolu’ya. Anadolu’dan
Toros’lara gelmiþler. Karaman elinde yurt
tutmuþlar. Oradan güneye gideceksiniz
demiþler. Sýcaðýn, sýtmanýn içinde bulmuþlar.
Tekrar Karaman beline koþmuþlar. Son
yüzyýlda Taþeli de, Silifke de yeni köyler
oluþmuþ:
Keþli Türkmenli, Ayaþ Türkmenli, Öz
Türkmenli, Türkmenuþaðý . hepsi bu
benliðini köylerinin adýný sürdürerek ayakta
kalýyorlar. Kültürlerini, inançlarýný yaþamaya
devam ediyorlar. Öztürkmenli köyü Muhtarý
Kazým Dölek , söyleþimizde, biz farklýyýz
diyor: “ kurban bayramýnda biz
kavurmamýzý , yanýna pilavýmýzý ve
hoþafýmýzý yapar köy bir araya gelir, onu
birlikte yeriz. Bayram bittiðinde tulukta,
dolapta çið etimiz kalmaz .” Köye sulama
suyu gelmiþ onu bile paylaþým þekliyle depo
yapmýþlar. Her birerine eþit su akýyor. Eðer
suyu az kullanýr ise; depoya tekrar gidiyor.
Boþa su akýtma yok. Depodan 26 boru
çýkýyor. Ýþte düþünce bu. Su kavgasý yok.
Ýmece ruhu var. Birlikte yemek yeme,
birlikte tarlaya, bahçeye bakmak. Silifke
Köylerimiz adlý alan araþtýrmasý için
uðradýðýmýz her Türkmen köyünde bunlarý
gördük. Ayaþ Türkmenli köyü yaylalýklarýný
koruyor. Yayla da evler boþalýnca
elektriklerini kestiriyor. Sularýnýn vanasýný
kapatýyor.
Saydýðým dört köy bir birlerine akraba.
Ýslim Halanýn çocuklarý. Avþar dan,
Karaman beline kadar serpiþtirilmiþ. Herkes
beðendiði yere köy kurmuþ. Her biri , diðer
akrabalarý oradan geçerken, onlarý
aðýrlamýþlar. Buna devam ediyorlar. Diðer
taraftan bu toplumu Ýslamlaþma adýna
Araplaþtýrma, Türkmenliðini unutturma
adýna gelenekleriyle, inançlarý ile oynamaya
devam ediyorlar. Düðünlerini yasaklayýp,
türkülerini unutturuyorlar. Ama gün geliyor,
patlýyorlar. Ýsyan ediyorlar. Biz
geleneklerimizi yaþayacaðýz. Ýnançlarýmýzý
bildiðimiz gibi yapacaðýz diyorlar. Biz
mesajý aldýk. Anlamayanlara da aktarmak
istiyoruz. Anadolu’da Türkmenler gelmiþler,
oranýn halký ile kaynaþmýþlar. Yeni bir yaþam
sürecine girmiþler. Ondan sonra deðiþ
diyorlar. Ama yok. Ýþleri zor. Býrakýnýz
kendinize benzetme sevdasýndan. Onlarý
olduklarý gibi kabul edin. Ýnsanlýk bunu
gerektirir. Onlarýn da sevgisini kazanýrsýnýz.
Türkmen uþaðý köyünde elinde sazý ile
Aþýk Ali Dayýcýk bizi karþýlýyor. Yörük
Türküsünü çalýyor. Sonra sevda türküleri.
Bir kýza aþýk oluyor. Kaynana saz çalýp,
beni oynatmazsan kýzýmý vermem diyor. O
da gece, gündüz kendi baþýna saz çalmayý
öðreniyor. O öðrenmeye öðreniyor, ama
kaynanasý Hakkýn rahmetine kavuþuyor.
YÖRÜK TÜRKÜSÜ“
Sonbaharda kýþ yurduna girerler
Yaparlar ekmeði dürüm dürerler
Yaðmurda davarý ine sürerler
Yurdun iyisini seçer Yörükler.
yakmýþ. Akdeniz den Karaman eline kadar
tüm yollar onun Türküsünde; Yüðlük
Daðlarý, Haçkýrý. Kýzýlköy.. Boklar Daðlarý,
Medetsiz Tepesi. Her yýl üþenmeden
sahilden yaylalara göç var. Hala Türkmen
Uþaðý köyünde 5-10 ev var. Çatmalar
kurulmuþ. Üstünde naylonlar. Yaz gelince
Karaman Belinde kara çadýrlarýný
kuruyorlar. Geçim kaynaklarý Küçükbaþ
hayvan, buðday, arpa ve burçak.
Öztürkmenli köyünde defne yapraðý
toplanýyor. Akdeniz Ekolojik Ürünler
Fabrikasýna getiriyorlar. Çöpleri , otlarý
ayýklanýp, fýrýnlanýyor . sonra balyalar ,
koliler yapýlýyor. Ver elini Çin , Almanya
ve Amerika.. 15 kiþi daimi çalýþýyor. 5001000 arasýnda evlerde yapraklarý ayýklama
iþinden istihdam saðlanýyor. Ýþte Ýmece
ruhunun getirdikleri. Civar köylerden her
gün çuvallar dolu, dolu geliyor. Üretim var.
Domates, biber , fasülye, ya da Karnabahar.
Tüm olumsuzluklara raðmen üretime
devam. Sütü, yoðurdu, peyniri, çökeleði.
Unu da buldu mu, deme keyfine. Ýþte
Toros’larda yaþayan Türkmenlerden bir
esinti. Karaman dan Akdeniz’e doðru
esmeye devam ediyor.
Yaz gelirde kuzu, görpe meleþir
Güder çobanlarda onu dolaþýr
Uzak, yakýn birbirine ulaþýr
Karlý daðlardan da geçer Yörükler.”
Aþýk Ali Dayýcýk ; 30 yakýn türkü
Þýrnak Uludere’de 38 sivil köylünün F16 bombardýmanýyla katledilmesi, Türkiye
basýnýnda, insanlýktan uzak bir þekilde
haberleþtirildi. Kimi gazeteler, öldürülen
yoksul köylülerin ‘kaçakçý’ olmasýný
mazeret göstermeye çalýþýrken, kimileri,
“PKK köylüleri önden sürdü” yalanýný
uydurdu. Belirli merkezlerden aldýðý
istihbaratlara göre habercilik yaptýðý bilinen,
malum gazeteler, kimbilir hangi hesaplarla
MÝT’i tek sorumlu gibi göstermeye çalýþtý.
Önceki gün, internet siteleri ve televizyonlar
katliam haberini saatlerce görmeyerek,
sýnýfta kalmýþtý. Dün de gazeteler, katliama,
‘katliam’ demeyerek Türkiye’de
gazeteciliðin iflasýný ilan etmiþ oldu.
Özellikle, Zaman, Bugün, Sabah, Yeni
Asya, Vakit, Güneþ ve Sözcü gazeteleri
katliamý haberleþtirme tarzlarýyla
kendilerinde sadece gazeteciliðin deðil
insanlýðýn da bittiðini ortaya koydu. Bundan
böyle bu yayýn organlarýna gazete demek,
gazeteciliðin meslek onuruna hakarete
sayýlacaðýndan bu yayýnlarý artýk; Ýnsansýz
Haber Aracý diye anýyor. Zira, nasýl ki
Ýnsansýz Hava Aracý ÝHA’lar, sivil, PKK’li
ayýrt etmeden, tüm canlýlarý hedef diye
gösteriyorsa, Ýnsansýz Haber Araçlarý da,
doðru, yanlýþ ayýrt etmeden, devletin
önlerine koyduðu her bilgiyi, ‘haber’ diye
servis ediyor.
ZAMAN: PKK KÖYLÜLERÝ YEM YAPTI
Ýmamýn Medyasý’nýn amiral gemisi
Zaman gazetesi, olayýn katliam olduðunu
perdelemekle kalmadý, Uludere
Katliamý’nda hükümet ve TSK’nin rolünü
saklayýp hedef saptýrmak için elinden gelen
dezenformasyonu yaptý. Katliamý ‘Ölümcül
Ýstihbarat’ manþetiyle veren Zaman’da þu
ifadeler yer aldý: “F-16’lar Kuzey Irak’ýn
Sinat-Haftanin bölgesinde terörist
zannettikleri mazot kaçakçýlarýný vurdu.
Genelkurmay, operasyonun sivil yerleþimin
bulunmadýðý bölgede yapýldýðýný açýkladý.
Ýddialara göre, 35 vatandaþýmýzýn öldüðü
olaya bölgede PKK elebaþlarýnýn
toplandýðýna iliþkin yanýltýcý istihbarat
neden oldu.” Zaman, manþetin hemen
altýnda yer alan Aziz Ýstegün baþlýklý haber
analizde ise hangi somut bilgiye dayandýðý
anlaþýlamayan “PKK köylüleri yem mi
yaptý” sorusuna yer verildi. Analizde
PKK’nin köylüleri önden sürerek TSK’yi
yem yaptýðý gibi hiçbir somut olguya
dayanmayan bir iddia büyük gerçeklik payý
varmýþ gibi sunularak dezenformasyonun
kralý yapýldý.
BUGÜN: FEHMAN HÜSEYÝN’LE
YANILTTILAR
Kamuoyunda Fethullahçý medyanýn
‘Posta’sý olarak bilinen Bugün 38 sivilin
öldürüldüðü vahþi katliamý manþete bile
taþýmaya tenezzül etmedi. Haberi “Ýstihbarat
faciasý” baþlýðýyla veren Bugün, “Fehman
Hüseyin’le yanýlttýlar” baþlýklý kutu
haberinde de ise yine somut kanýtlarý
gösterilmeyen þu iddialara yer verdi:
“Ýstihbarat notunda yer alan 'örgüt
elebaþlarýnýn bulunduðu' bilgisinin de
TSK'yý çok hýzlý karar verip hareket etmeye
zorladýðý ifade edildi. Ýstihbarat notunda
yer alan örgüt elebaþýnýn PKK'nýn askeri
kanat sorumlusu Fehman Hüseyin olduðu
öne sürüldü. Hüseyin'e odaklanmýþ güvenlik
birimlerinin bir þekilde yanýltýlmýþ
olabileceði belirtildi.” Bugün gazetesi
haberinde “Ayrýca PKK'nýn en önemli gelir
kaynaklarýndan birinin de kaçakçýlardan
alýnan vergiler olduðuna iþaret edildi”
þeklinde bir cümleyle, alttan alta ‘ölenler
kaçakçýysa da fark etmez hepsi PKK’ye
çalýþýyor’ mesajýný verdi ve insanlýkla hiçbir
iþinin kalmadýðýný ilan etmiþ oldu.
SABAH: GEDÝKTEPE SENDROMU
Katliama, ‘katliam’ demekten imtina
eden gazetelerden, yandaþ bayi satýþý en
yüksek gazetesi Sabah, haberi “Gediktepe
sendromu kaçakçýyý vurdu” baþlýðýyla
haberleþtirdi. Sabah’ýn manþetinde iki vurgu
dikkat çekiciydi; 1- Gediktepe baskýnýna
gönderme yapýlarak katliama meþruiyet
zemini aranýyor, 2- Ölenlerden ‘insan’ deðil
kaçakçý diye bahsederek kurbanlar
kriminalize ediliyordu. Sabah gazetesi de
bu manþetiyle sadece gazetecilikten deðil
insanlýktan da istifasýný verenler arasýndaki
yerini aldý.
YENÝ ASYA: PROVOKASYON GÝBÝ
Acýmasýzlýðýn ve dezenformasyonun
dozunu yükselten gazetelerden biri de Nur
Cemaati’ne yakýnlýðýyla bilinen Yeni Asya
oldu. Katliam demeyen Yeni Asya haberi
“Provokasyon gibi” manþetiyle duyururken,
sürmanþetinde “Þýrnak’ýn Uludere
Ýlçesi’nde öldürülen 35 kiþi terörist mi,
köylü mü?” diye sorarak, okurlarýnýn
kafasýný karýþtýrmaya çalýþtý. Oysa
bombardýmanla öldürülen 38 kiþinin sivil
köylü olduðu, dün erken saatlerde çeþitli
yetkililerin açýklamalarýyla itiraf edilmiþti.
Buna raðmen Yeni Asya alt baþlýðýnda,
“Gruptakilerin mazot kaçakçýlýðý yapan
köylüler olduðu ileri sürüldü” yazarak
apaçýk bir gerçeði iddia düzeyine düþürdü.
YENÝ AKÝT: TERÖRÝST MÝ, KAÇAKÇI
MI?
Nefret dolu, saldýrgan ve ýrkçý diliyle
tanýnan Yeni Akit’te, katliamýn
sorumlularýný deðil çoluk çocuk üzerlerine
bomba yaðdýrýlan masum insanlarý
suçlamaktan geri kalmadý. “Terörist mi
kaçakçý mý” manþetini atan Akit haberinde
neredeyse ‘hangisi olursa olsun
bombardýmaný hak ettiler’ imasýnda
bulunarak, hiçbir zaman üyesi olamadýðý
insanlýk ailesiyle son baðlarýný da koparmýþ
oldu. Akit’in haber spotlarýnda þu ifadeler
yer aldý: “Þýrnak’ta öldürülen 35 kiþinin
‘köylüler’ olduðunu iddia eden çevrelere
cevap veren Genelkurmay: ‘Olayýn
meydana geldiði yer sivil yerleþimin
bulunmadýðý Haftanin bölgesidir’ derken,
öldürülenlerin akrabasý olan köy muhtarý
Haþim Öncü, ‘bombalanan yolun kaçakçýlýk
için kullanýldýðýný’ ileri sürdü.”
Ulusalcýlar geri durur mu?
TARÝHSEL bir trajedi olan Uludere
Katliamý karþýsýnda yandaþ basýn bu tavrý
alýrken sözde hükümete muhalif olan
ulusalcý gazeteler de ýrkçý ve insanlýk
düþmaný bir dil kullanmaktan çekinmedi.
Akþam grubunun ‘berber gazetesi’ olarak
bilinen Güneþ “Asker ne yapsýn?” baþlýðýyla
verdiði haberinde, itinayla TSK’nin
olaydaki sorumluluðunu örtmeye çalýþtý.
Güneþ, haberi þu spotla duyurdu: “Ýnsansýz
hava araçlarý, Irak’tan gelen kalabalýk bir
grubun sýnýra doðru ilerlediðini belirledi.
Jetler hedefi imha etti. Ancak öldürülen 35
kiþi terörist deðil kaçakçý çýktý.”
SÖZCÜ: SÝLAH TAÞIYORLARDI
Türkiye basýnýnda yaygýn olan ‘berber
faþizminin’ en çok satan temsilcisi olan
Sözcü tüm gazeteler içinde hiç çekinmeden
alenen yalan yazan ve bu yalanýný da
sürmanþetine taþýyan tek gazete oldu.
Sözcü, dezenformasyonun bile bir adabý
olduðunu bütünüyle unutarak, düpedüz
uydurma bir sürmanþet attý: “Silah
taþýyorlardý.” Bombalanan sivil köylülerin
PKK’ye silah taþýdýðýný uyduracak kadar
gazetecilikten uzaklaþmýþ bu gazete,
Faþizmin insanlýk düþmaný bir ideoloji
olduðunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Sözcü’nün spotunda Genelkurmay’ýn
önceki günkü açýklamasý çarpýtýlarak þöyle
haberleþtirildi: “TSK sivilleri vurdu
diyenlere Genelkurmay’dan yanýt: PKK
aðýr silahlarý sýnýrdan katýr sýrtýndan
geçiriyordu. TSK önceki gece ayný bölgede
kalabalýk bir gruba jetlerle operasyon yaptý.”
BirGün
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu (ÇiftçiSen) 13 farklý GDO içeren mýsýrýn ithaline
izin verilmesi üzerine, bir basýn
açýklamasý yayýnladý. Basýn
açýklamasýnda “Hayvan çýktýlarýný bitkisel
üretimde, bitkisel üretimin çýktýlarýný
hayvan yetiþtiriciliðinde kullanmayý
saðlayacak politikalarý uygulanmalý, çiftçi
GDO’lu yem temin edici þirketlere muhtaç
býrakýlmamalýdýr” ifadelerine yer verildi.
Açýklama þöyle:
Türkiye GDO’lu ürünler için yol geçen
hanýna çevrilmiþ durumda. Tarým Gýda ve
Hayvancýlýk Bakanlýðý bu “baþarýsýzlýðý”
görünmez kýlmak için baþka politikalarý
tartýþtýrmakta.
Yem ürünlerini neden ithal ediyoruz?
Hayvanlarýn yemini ülkemizden saðlayacak
politikalarý neden uygulayamýyoruz?
Meralarýmýzý neden ýslah etmiyoruz? Özgür
mera hayvancýlýðýný uygulamayý neden
baþaramýyoruz?
Halkýmýzýn;”Sap, saman ve otlar
hayvana, hayvan gübresi topraða” diye
ifade ettiði hayvan yetiþtiriciliði ile bitkisel
üretimin birlikteliðini saðlayacak
politikalarý Tarým Gýda ve Hayvancýlýk
Bakanlýðý neden uygulamýyor? Ýthal
yemlere neden muhtaç edildiðimizi
tartýþmýyoruz. Tartýþamýyoruz.
Tartýþamýyoruz çünkü, insan ve
hayvanlarýn saðlýklý gýda ile
beslenmesinden sorumlu olan Tarým Gýda
ve Hayvancýlýk Bakaný Mehdi Eker;
“Türkiye’de gýda güvenilirliði hakkýnda
korkulacak bir durum olmadýðýný” GDO’lu
mýsýrýn yemlerde kullanýlmasýna iliþkin;
“Zarar verirse hayvana verir buradan besine
asla geçmez” diye yanýlsama yaratmaya
çalýþýyor. Kaldý ki, Bakan Eker, dünyada
mýsýr üretiminin %70i GDO’suz yapýlýrken,
Türkiye’yi neden GDO’ya muhtaçmýþ gibi
gösterdiðinin, korumakta sorumlu olduðu
hayvanlarýn saðlýðýný nasýl bu kadar
fütursuzca tehlikeye atabildiðinin hesabýný
hayvan yetiþtiricilerine, çiftçilere ve
kamuoyuna vermelidir.
Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu
olarak diyoruz ki;
Hayvan çýktýlarýný bitkisel üretimde,
bitkisel üretimin çýktýlarýný hayvan
yetiþtiriciliðinde kullanmayý saðlayacak
politikalarý uygulanmalý, çiftçi GDO’lu
yem temin edici þirketlere muhtaç
býrakýlmamalýdýr
Meralar acilen ýslah edilerek, yeniden
özgür mera hayvancýlýðýna geçiþ
saðlanmalýdýr.
Bu yöntem ile elde edilecek hayvansal
ve bitkisel ürünler saðlýklý olacak, halk
gýdayý endiþesiz biçimde alabilecek ve
kullanabilecektir.
Saygýlarýmýzla.
Abdullah Aysu – Çiftçi-Sen Genel Baþkaný
Ali Bülent Erdem – Çiftçi-Sen Genel
Sekreteri
Doðayý Koruma Örgütü (IUCN) 519
balýk türü hakkýnda araþtýrma yaptý ve ilk
kez Akdeniz balýklarýyla ilgili kýrmýzý liste
yayýmladý. Cebelitarýk Boðazý ile Marmara
Denizi’ne kadar tüm Akdeniz’i içine alan
araþtýrmanýn sonunda türler yok olma
tehlikesi yönünde altý sýnýfa ayrýldý. Ýlk üç
sýnýf ‘Yok olmaya baþlayan’larý kapsýyor.
Bu sýnýfta 43 tür yer alýyor. ‘Yok olma
sýnýrýna’ yaklaþansa 22 balýk türü tespit
edildi. 303 balýk türünde tehlikenin henüz
baþlamadýðý bilgisine yer verilen
araþtýrmada 151 tür hakkýndaysa bilgi elde
edilemediði belirtiliyor.
‘Nesli tükenme noktasýnda olan’ sýnýf
içinde 15 tür var. Ve bu 15 türden 14’ünü
köpekbalýklarý (dev köpekbalýðý ve beyaz
köpekbalýðý vs.) ile vatoz türleri
oluþturuyor. Yok olmaya baþlayan son tür
‘Gobiidae’ türü olarak bilinen kayak
balýklarý. Yok olmaya baþlayan balýk türleri
arasýnda Akdeniz ve Ege’de de sýkça
rastlanan orfoz ve lahoz da yer alýyor.
Adnan Menderes Üniversitesi’nde öðretim
üyesi olan Prof. Dr. Murat Bilecenoðlu’nun
da aralarýnda bulunduðu farklý ülkelerden
15 bilim adamý tarafýndan hazýrlanan rapora
göre, bu türlerin yok olmasýnýn en büyük
nedeni yüzde 31.2 oranla belirli bir hedef
belirlenerek avlanýlmasý ve kirlilik.
Çalýþmada, balýk türlerinin korunmasý için
tavsiyeler de sýralandý. Bunlarýn baþýnda
da ‘koruma bölgeleri oluþturulmasý’, ‘siyasi
kararlarýn alýnmasý’, ‘hassas türler için av
yasaðý getirilmesi’ ve ‘bölge ülkelerinin
iþbirliði içinde olmasý’ yer alýyor.
Radikal
Download