Kapak13Xez-1:Layout 1

advertisement
“Meclis” (Tamamlanmam›fl haliyle)
çok farkl›, ‹slâm düflünce sistemini içinde bar›nd›tekrarlar›z. Esas önemli olan, her harfin bir bedeni
r›yor. Hurûfîlikte harflere mistik de€erler yüklenir.
anlatmas›. Her bedende Allah kendini terennüm
Hurûfîlerin kulland›€› iki hurufat biçimi var. Biri,
eder, kendini gösterir. Bu, hem ‹bn-i Arabi’de hem
Arap alfabesinden gelen 28 harf, bir de 32 harfli
Fazlullah Estarabadî’de böyledir: Kâinat›n bir gösFars alfabesi. Hurûfîlikte bütün harfler Elif’e iflaret
tergesidir her beden. Onun için de, Hurûfîlik’ten
eder. Elif’te olan, bütün harflerde vard›r. “Bir art›
giderken bedenin üzerine ikinci bir iflaret koymaya,
bir art› bir... eflittir bir”dir, o da Elif’tir. Tanr›n›n keyaz› yazmaya gerek yok, çünkü bedenin kendisi zalâm›d›r. Alevî-Bektâfli gelene€inde 72
ten bir harf. Hurûfîlikten gelen
millete ayn› nazarla bakmak diye bir Gecenin bir yar›s›
belli sembollerin çeflitli ifllere
de€er vard›r. 72 millet hepimiz biriz, resim yap›yorum,
monte edilmesi, onun gelenekaram›zda ayr›m yok, tek bir varl›€›z
sel yap›yla iliflki kurdu€u anlaNeflet Ertafl
demek. 72 eflittir bir ve o da Elif’tir.
m›na gelmez. Bu olsa olsa,
dinliyorum.
Gündelik hayatta da Hurûfî gönder- Bu sahneden ç›kay›m postmodern bir kes-yap›flt›r
melere çok rastlar›z, mesela “66’ya
dedim. Keith Richards mant›€›d›r. Bedenin kendisi bir
ba€lamak” çok kullan›l›r. Al›flveriflte dinlemeye bafllad›m.
harftir, üzerine kutsî bir fley yapazarl›k yaparken “66’ya ba€layal›m” Bak›yorum, olay
p›flt›rmak gerekmiyor. Bu içsel
diye el s›k›fl›rlar. Ebcet hesab›na göre sadece biraz
bir fley.
elif’in, be’nin, lam’›n, cim’in, her har- h›zlan›yor, t›mb›rt›
‹bn-i Arabi’yi and›n; ‹bn-i
fin say› de€eri vard›r. Arap alfabesine biraz daha gürültülü
Arabi senin için önemli bir
göre, Allah kelimesi çifte vav olarak
düflünür mü?
oluyor, ama
yaz›ld›€›nda say›sal de€eri 66’d›r. Ya- altta hissedilen,
‹bn-i Arabi çok büyük bir okul.
ni pazarl›ktaki bu deyiflte kastedilen, akan su ayn›.
Bedreddinîler, Bektâflilik, Meviflimiz öyle sa€lam olsun ki, Allah gibi
levîlik, Anadolu’ya ait di€er büolsun. Hurûfîli€in bugün bu kadar ilgi görmesini,
tün tasavvuf ak›mlar› ‹bn-i Arabi’den beslenmifltir.
belki gündemimizdeki yeni-Osmanl›c› düflünceyle
‹bn-i Arabi kendi içerisinde bir yol. Geriye dönüp
birlikte düflünmek lâz›m.
bakt›€›nda, bütün yollar›n bafl› ‹bn-i Arabi’ye ç›k›Senin hayat›nda bu say›sal de€erlerin bir karfl›yor; öyle bir gelenek. “Elmay› zevkle ›s›rm›yorsan,
l›€› var m›?
ibadetin de eksiktir” diyor ‹bn-i Arabi. Elmay› bir
Hay›r. Hurûfîlik bir felsefe, bir kültür olarak benim
varl›k olarak içinde hissedeceksin. Onun içinde
zaten içimde. Bir entelektüel ya da sanatç› olarak
Tanr› var. Gizi var. “Nefsini bilen Rabbini bilir.”
ona tak›lm›fl ve oradan sanatsal bir beceri ya da at‹bn-i Arabi Anadolu’daki heterodoksiyi çok derinraksiyon ç›kar›yor de€ilim. ‹nsan bedeni tasvir ediden etkiliyor. Ama tasavvuf da kendi içerisinde süyorum. Her beden kendini anlatan bir harftir. Her
rekli akan, bugüne kadar geliflerek gelen bir nehir.
beden kendini anlatan bir harfse, her harf Allah’›n
Dönem dönem iktidarlarla kolbafl› gidebiliyor.
ismini söyler. “Söz bir, Allah bir” derken de bunu
Mevlevîlik mesela iktidarla daha içli d›fll› olabiliyor.
B‹R+B‹R | 10 | A⁄USTOS - EYLÜL 2011
Saray sahipleniyor ve medreselerini açabiliyor, geniflletiyor.
Kendine yak›n buldu€un ressamlardan söz
ederken Blake’i and›n. fiiirde kimler var?
Blake sanki bizim Anadolu’daki halk türkü ve ezgilerinin, koflmalar›n içerisindeki ironiyi spot cümlelere dönüfltürüyor. Blake’in fliirlerini Nesîmî’ye, Pîr
Sultan’a, genelde K›z›lbafl tandansl› halk motiflerine çok benzer buluyorum. O kendinden kaybolufl,
öte tarafa gidifl gelifl, kurdu€u atmosfer semahta
söylenen sözler gibi. Ben fliiri böyle alg›l›yorum.
Modern fliir diye bildiklerimize çok tak›lm›yorum.
Birço€unu okumaya çal›flt›€›m dönemler oldu, ama
ayn› tablo resmi gibi. Nâz›m’›n belli dönemlerindeki fliirleri de bana tablo gibi geliyor. Beni huzursuz,
rahats›z eden, bana uzak gelen fleylerden. Ama gelene€in içerisinden, yüzy›llar›n içinden eritip getirdi€i fleyler de var. Bugün, Anadolu’da yaflayan
bütün etnik yap› ve halklar›n modern flair diye gördüklerinin hepsinin alt›nda ya Nesîmî’yi, ya Pîr
Sultan’› ya da Yunus Emre’yi görüyorsun.
Roman bafll› bafl›na bir tür olarak uzak buldu€un bir biçim, bir anlamda “tablo” resmi mi?
Kesinlikle. Evet, iyisini yazan da var, okunuyor, sat›l›yor. Ama roman modernitenin, bir sistemin, pazar›n yaratt›€› bir macera öyküsüdür. Aflk ya da
dedektiflik roman› olsun, koskoca “Binbir Gece
Masallar›” bütün o söylemleri zaten içinde bar›nd›r›yor. ‹ster yeni, ister eski roman de, Tanzimat de,
Bat› roman› de, ad›na ne dersen de, bizde, yani Akdeniz’in do€usunda, o kurmaca yaz›n türü gelenekle tezat oluflturuyor. O biçimle gelene€i
birlefltirmeye kalkt›€›nda, tam postmodern kes-yap›flt›r roman enstalasyonu oluyor. Hem tarihsel
geçmifle gidiyorsun, hem bugünden koyuyorsun;
Download