Untitled - İSAM Kütüphanesi

advertisement
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ
Hidayet AYDAR*
Giriş
Bu çalışmada Cumhuriyet döneminde yayınlanmış olan telif ve tercümeı tefsirler üzerinde durulacakhr. Çalışmada Cumhuriyetin ilan edildiği
yıl olan 1923 tarihi esas alınmışhr; bu dönemden önce basılrruş olanlar, çalışmanın dışmda tutulmuştur. Ancak bir tefsir Cumhuriyetten önce yazılıp
(veya tercüme edilip) basıldığı halde, Cumhuriyet döneminde yeniden basılmış ise, o da çalışmanın kapsamı içine alınmışhr.·
Çalışmada
mümkün olduğunca kronolojik sıra takip edilmiştir ve bunun için eserlerin ilk baskısınm yapıldığı tarih esas alınmışhr.. Buna göre
üzerinde duracağımız ilk eser, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi'nin Hülasatü'lBeyan adlı tefsiridir. Ayntabi Mehmet Efendi'nin Tibyan Tefsiri gibi bazı tefsirler, daha önce tercüme edilip neşredilmiş tefsirlerdir. Ancak Cumhuriyet
döneminde sadeleştirilerek yeniden b asılmalan daha sonralan olduğu için,
bu tefsirler, diğer bazı tefsirlerden sonra, sadeleştiriimiş hallerinin basıldığı
tarihe göre işlenmişlerdir.
Çalışmada
öncelikle tefsirlerin önsöz/mukaddime/girişlerinden yararHer tefsir tanıtılırken, buralarda verilen bilgilerden har~ket
edilmiştir. Zira genelde her müfessir tefsirini yazmaya neden ihtiyaç duyduğunu, tefsirde hangi yöntemi takip ettiğini, tefsirin özelliklerini vs. burada aç:ık)amaktadır. Bunlar bizim için çok önem arz eden bilgilerdir. Aynı şe­
kilde her tefsirin son kısmı da gözden geçirilıniştir; burada tefsiri veya mülanılmışhr.
• Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.
ı Burada tebliğin daha fazla uzamanıası için tercüme tefsirlerle ilgili sadece isim zikredilecek ve tercüme edip basan yayınevi vs. belirtilmekle yetinilecektir.
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
212
fessirini
tir.
tanımamızı sağlayacak 'h(:!rhangi
bilgi varsa ondan istifade
edilmiş­
Çalışmada eleştirel bir yaklaşım sergilenmemiştir. Esasen bu çalışma­
gayesi bu değildir; maksadımız bu tefsirleri daha yakından tanımak ve
okuyucuya tamtmakbr.2 Eleştiriler genelde sübjektif bir değerlendirme olduğu için okuyucuyu yanlış yönlendirmelere götürebilir. O açıdan biz sadece, bilhassa seçtiğimiz konularla ilgili müfessirin görüşünü vermeyi yeterli
gördük; onunla ilgili değerlendirmeyi ise herkesin kendi içinde yapmasınm
daha iyi ve daha objektif olacağını düşündük.
nın
Genel Tefsir tarihi içerisinde Osmanlılar dönemine çok az yer verilmiştir. Hatta bir iki müfessiri hariç tutarsak neredeyse allıyüz yıllık Osmanlı
tarihinde adeta tefsir yok addedilmiştir. Bu yüzden de bu dönem için "Tefsirin kayıp halkası", "kopuk halkası" gibi bazı değerlendirmeler yapılmış ve
bu anlayış eleştirilmiştir.3
Osmanlıda
tefsiri görmezlikten gelme, tefsiri yok sayma yönündeki
bir kısmı bir yönüyle doğru olabilir; ancak bize göre bu
konuda eksik ve yanlış değerlendirmeler de yapılmıŞ,hr. Ne var ki bu çalış­
manın gayesi bunları serdedip yorumlamak olmadığı için bu kadarını söylemekle iktifa ediyoruz. Bununla birlikte Osmanlı tefsir mirasınm, bilhassa
Türkçe tefsirler açısından yeteri kadar değerlendirilmediği kanaatinde·olduğumuzu belirtmeliyiz. Bazı kişiler üzerinde bir takım çalışmalar yapılmışsa
da bunun yetersiz olduğu düşüncesindeyiz. 4
değerlendirmelerin
Cumhuriyet dönemine gelince, bu dönemde tefsirle ITgj.li daha fazla
çalışmalar yapılmışbr. Osmanlı dönemiyle kıyaslanmayacak kadar çok tefsir
Bu hususlarda geniş bilgi tarafımızdan hazırlanmakta olan Türkçe Tefsir Tarihi adlı
kitapta detaylı bir şekilde zikredilecektir.
3 Bkz. Dücane Cündioğlu, "Çağdaş Tefsir Tarihi Tasavvurunun Kayıp Halkası:'Osmanlı Tefsir Mirasİ -Bir Histografik Eleştiri Denemesi-, İsl/imiy/it, 9 (2006), sayı 1-2-3-4, 103-125.
4 Bilhassa Edebiyat Fakillteleriınizi.n Türk Dili ve Edebiyatı bölümı'ennde Türkçe Kur'an
tercüme ve tefsirleri üzerinde dil yönünden hayli çalışına yapılmıştır. Tefsir akademisyenleri olarak bizler için de oldukça yararlı olan bu çalışmaları yapanlara, yaptır~a
müteşekk:iriz. Ancak bunlar üzerinde Tefsir ilmi açısından çok az çalışına meveuttur.
Özellikle de bunları bir Tefsir sistematiği içerisinde iru::eleyen çalışmalar neredeyse yok
gibidir. ilahiyat Fakilltelerimizde bitirme tezi, yüksek lisans ve doktora tezi olarak bu
konulara yönlendirmelerin yapılınasının zaruretine inanıyoruz.
2
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
213
yazılmış
veya tercüme edilerek basılmıştır. Dolayısıyla bu tefsirlerin bir
kısmı, araştırıcılar ve akademisyerıler tarafından özel çalışmalara ve incelemelere konu edilmişlerdir. Bazıları üzerinde akademik çalışmalar yapılmış,
bazıları özel toplantılara konu edilmiştir. Bilhassa burıların bazılarıyla ilgili
önemli miktarda değerlendirme ve tenkit mahiyetindeki makaleler mevcuttur.s
Öte yandan, bu tefsirlerin ekseriyetinin sahipleri henüz hayatta oldudaha fazla müstakil çalışmalara, bilhassa yüksek lisans ve doktora
tezlerine konu olmamışlardır. Çünkü genelde şöyle bir kanaat vardır: "Bir
müfessir ölmeden onun fikirleri hakkında nihai bir değerlendirme yapmak,
hele hele bunu bir tez olarak ortaya koymak doğru olmaz; çünkü o müfessir
bir süre sonra eleştirildiği konuyla ilgili fikir ve kanaatlerini değiştirebilir."
Bu arılayış bir ölçüde doğrudur; ne var ki bilim adamlarının, araştırıcı ve
eleştirmerılerin, bir müfessir ve onun tefsiriyle ilgili değerlendirme yapmalan için ille de onun vefatını beklemeleri bizce çok da doğru değildir. Bilim
adamının asıl görevi, bir konuda hele hele Kur'an'ın yorumuyla ilgili bir konuda yarılış yapılmışsa, zamaıunda ona gereken dikkati çekmek, böylece o
yarılışın düzeltilınesini sağlamak olmalıdır. Bir müfessir öldükten sonra
onun yarılışiarını ortaya koymaıun,. tefsirini tanıma açısından faydası olsa
da, böyle bir çalışma, o müfessirin tefsirindeki yarılışları düzeltmesine herhangi bir katkı sağlamayacaktır; çünkü o artık ölmüştür. O yüzden ''bu tür
eleştiri ve değerlendirmeler, müfessir hayattayken, ama usUlü ve edebi dairesinde yapılmalıdır" diye düşünüyoruz.
·
ğundan,
Bu perspektiften Cumhuriyet dönemindeyapılmış tefsirlere bakhğı­
zaman, üzerlerinde önemli bazı çalışmalar yapılmışsa da burıların yeterli olmadığı ortadadır. Henüz haklarında herhangi bir bilimsel değerlendir­
menin yapılınadığı pek çok tefsir mevcuttur. Bir eser tefsir olarak basılmış
ve yayılınışsa, o arhk halka mal olmuştur; dolayısıyla -müfessiri hayatta da
olsa- bilimsel çalışmalara konu edil(ebil)melidir; bilimsel bir bakış açısıyla
değerlendiril(ebil)meli; güzel yörıleri takdir edil(ebil)meli; varsa yarılışları,
tahrifleri, saptırmaları vs. objektif olarak ortaya konabilınelidir. Böylece hem
o tefsiri okuyup ondan istifade etmekte olan halkın bu konuda dikkati çekilmeli, heın de henüz hayatta olan müfessire, yazdıklarını ve yorumlarını
bir kez daha gözden geçirme, yeninde değerlendirme imkanı verilmelidir.
Nitekim mevcut Kur'an tercümeleri üzerine yazılan bazı tenkit yazıları, o
mız
s Aşağıda bu tefsirlerden söz edilirken, üzerlerinde yapılan çalışınalar da zikredilecektir.
214
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
'
tercümeyi yapanların tercümelerini bir kez daha gözden geçirmelerine ve
dikkat çekilennoktalarda düzelt:ılıeler yapmalarına vesile olmuştur.6
Burada en çok zorlandığımız hususlardan biri, Kur'an'ı yorumlama
adına yapılmış mevcut eseriere "tefsir" ve bu işi yapan kişiye de "müfessir"
deyip diyemeyeceğimiz hususu oldu. Tefsir ilminin kendine has bir ağırlığı
ve etkinliği olduğu gibi, genelde insanların zihninde müfessirin de müstesna
bir yeri olmuştur. Bundan dolayı olsa gerek zaman zaman mevcut Kur'an
yorumlarından birinden söz edildiği, adı anıldığı zaman hemen birilerinin,
"ya bırakın onu, o da tefsir mi ki" dediklerini duyarsınız. O açıdan her yapı­
lan Kur'an yorumuna tefsir denip denmeyeceği, bu işi yapan her kişinin de
müfessir addedilip edilmeyeceği hususu önemli bir konudur ve aynı zamanda tarhşmaya açık bir mevzudur.
Şüphesiz bu konuda karar vermek için elimizde ne bir mihenk taşı
var, ne de bunu tartacak bir terazi ... Bunları bir laboratuara koyup "tefsir"
testinden geçirme; dolayısıyla "şunlar şunlar bu testi geçti, o halde bunlar
tefsir; şunlar da geçmedi, o halde bunlar da değildir" deme imkanımız yoktur. Tefsirin Kur'an'ın ruhuna ve genel İSlami ilke ve kurallara uygun olması
yanında ayrıca özgün olması, subjektif olması, yeni fikir ve düşünceler serdediyor olması, daha önce yapılmamış bazı tespitler yapması, söylenınemiş
hususları dile getirmesi vs. ona "tefsir"; bu işi yapana da "müfessir" dememizi mfuiıkün kılıyorsa 7 da, bu hususlarla ilgili değerlendirmeler de aslında
subjektiftir ve kişiden kişiye değişir. Sözgelişi Cumhuriyet döneminde yazılmış en önemli tefsirlerden biri olan Hak Dini Kur'an Dili, kimine göre son
Buna bilhassa Mehmet Çakır'ın tercümesini örnek verebiliriz. Çakır, Hikmet Akdemir'in yaphğı önemli eleştirllerin ardından (Bkz. Hikmet Akdemir, "Kur' an-ı Kerim ve Türkçesi Adlı Çeviriye Dair Bazı Değerlendirmeler", Marife, yıi5, sayı 2, güz
2005, 75--99) tercümesinin yeni baskısında bu eleştirllerin önemli bir kısmını göz
önünde bulundurarak değişiklikler yapmışhr. (Bkz. Mehmet Çakır, Kur'lin-ı Kerim
ve Türkçesi, İzmir, 2010; Önsöz).
7 Müfessirin şartlaoyla ilgili olarak bkz. Süleyman b. Abdulkavi et-Tufi, el-İksir fi İl­
mi't-Tefsir, (Tahk. Abdulkadir Huseyn), (el-Kahire: Mektebetu'l-Adab; ts.), 47-57;
Bedruddin Muhammed b. Abdiilah ez-Zerkeşl, el-Burhan fi Wumi'l-Kur'tin, (elKahire, Mektebetu dari't-turas, ts.), II/153-156; Celaluddin Abdurrahman es.
\
Suyiltl, el-Itkan fi Wumi'l-Kur'tin, (Tahk. Merkezu'd-Dirasati'l-Kur'fuıiyye), (elMemleketu'l-Arabiyyeti' s-Suudiye Vizaretu' ş-Şuuni'l-İslfuniyye ve'l-Evkaf ve' dDa'va ve'l-İrşad Mucaınınau'l-Melik Fehd li Tibaati'l-Mushafi'ş-Şerif el-Emanetu'lAmıne eş-Şuuni'l-İlıniyye, ts.), Vl/2274-2305.
6
'
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
215
derece özgün, orijinal, kendine has yanları ve yönleri olan mühim bir tefsir
iken, kimine göre de bu tefsirin herhangi blı orijinalliği, özgünlüğü yoktur;
önceki tefsirlerden derlenerek oluşturulmuştur ...
Esasında bu şeyleri neredeyse bütün tefsitler için söylemek mümkündür. Mesela, Ebfıssuud Efendi tefsiri orijinal ve özgün bir tefsir midir?
Nesefi tefsiri, hatta Osmanlı medreselerinde yüzyıllarca okutulan ve üzerinde yüzlerce şerhin yapıldığı Kadi Beyzavi tefsiri, daha öncekilerden bağım­
sız, onlarda olmayanı dile getiren, kendine özgü, nev-i şahsına münhasır,
kendinden öncekilerin tespit edemediklerini tespit eden, evvelki tefsirlerde
olmayanı söyleyen birer tefsir midirler? Diğer pek çok tefsir için de bu soruları sorabiliriz.
Şüphesiz ki bu soruların cevabı, herkesin durduğu yerdeki bakış açı­
göre, yaklaşım tarzına ve anlayışına göre değişir. Kimisi kendi açısın­
dan bu eserlerdeki fikirleri, görüş ve düşünceleri gayet orijinal bulabilir ve
bunları özgün birer tefsir olarak görebilir; kimisi de bunların daha önceki
tefsirlerde mevcut fikir ve görüşlerin allarup pullanarak, farklı cümlelerle
yeniden yazılması, onların farklı bir üslup ile tekrarlanınası olduğunu söyleyebilir. O halde Taberi, Ebu Müslim Isfaharu, Zemahşeri gibi bazı tefsirler
hariç tutulursa, geri kalan tefsirler hakkında herkesin üzerinde oybirliği yapacağı, ittifak edeceği bir şey söylemek mümkün olmayabilir.
sına
Eski dönemlerde yazılmış eserlerimiz için söz konusu olan bu problem, günümüzde yazılanlar için ziyadesiyle mevzu bahistir. Günümüzde
bazı tefsirler vardır ki, onları yazanlar Kur'an'a hem mana, hem de lafız bakımından vakıftır; tefsir usUlü ilmini, tefsirin tarihini, Kur'an'la ilgili ilimleri
biliyordur; hatta -mesela bir eğitim kurumunda- fiilen Tefsir tedrisah yapmaktadır. Buna karşılık mevcut tefsirlerden öyleleri de var ki, bunların müellifinin, ne Kur'an bilgisine kapsamlı bir vükufiyeti var, ne de geniş bir usUl
bilgisi vardır; bunlar mevcut tefsirlerden istifadeyle kendine has cümle ve
ibareleri yeni bir üslup içerisinde sunarak kendince yeni bir tefsir oluştur­
muş oluyorlar; tıpkı bazı Kur'an meaııerinde olduğu gibi. ..
Bunların
müfessirde bulunması gereken bazı nitelikleri kendilerinde
bir vakıadır. Bu açıdan bunları bir müfessir, yazdıklarını da bir
tefsir olarak değerlendirmek zordur. Lakin ortada önemli bir soru(n) vardır;
bunlara ne diyeceğiz?
taşımadığı
1;3irisi oturmuş, Kur'an yorumu bağlamında beş ciltlik, on ciltlik hatta
daha fazla ciltten oluşan bir eser yazmış, adına da Kur'an Tefsiri demiş; pi-
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
216
yasaya sürmüş, satılıyor, alınıyor{ üstelik halk da onu "tefsir" diye biliyor;
öyle kabul ediyor. Şimdi biz buna ne diyeceğiz? Bizim belli mahfillerde kendi aramızda buna "tefsir" değil dernerniz, halk nazarında bir şey değiştirir
mi? Onun "tefsir" olarak algılanrnasına olumsuz bir etki yapar mı? Biraz
zor.
Üstelik elli-altmış yıl sonra, hatta' belki de daha kısa zaman sonra
muhtemelen İ1ahiyat Fakültelerimizde bu tefsirler lisansüstü çalışmalara konu bile olacaklardır; "falan kişi:rıill tefsiri ve tefsirindeki metodu", yahut "bir
rnüfessir olarak filan kişi ve tefsiri" gibi adlarla üzerlerinde akademik tezler
yapılacaktır. Tıpkı bugün asırlar önce yazılmış tefsirler üzerinde olduğu gibi. Kendi dönernlerinde rnuteber olmayan, alimierin rağbet etmediği, herhangi bir özgünlük taşımayan rüce eser var ki -tefsir kültürüroüze katkı olsun ~iye- bugün Fakültelerimizde bunlar tefsir alanında tez ~larak işlen­
rnekte; eser bir "tefsir", rnüellifi de bir "rnüfessir" olarak tanıtılmaktadır.
Dernek ki biz bugün her ne kadar bu nitelikteki eseriere "tefsir'' dernesek de, bunlar bugün halk tarafından "tefsir" olarak değerlendirildiği, o
gözle alınıp okunduğu gibi, yarın öbür gün -akademik alanda da "tefsir" olarak itibar göre(bile)ceklerdir.
İşte bütün bu hususlar bizleri, piyasada "tefsir" adıyla çıkınış ve halk
nazarında
da öyle muamele görmüş eseriere "tefsir" dernek zorunda bırak­
rnaktadır. Biz de burada böyle hareket etmek zorunda kaldık; bunlara -tefsir
ilmi açısında pek çok eksikleri olsa da- "tefsir"; rnüelliflerine de -rnüfessirde
bulunması gereken kriterlerin pek çağuna sahip olmamalarına rağrnen­
"rnüfessir" dernek rnecburiyetinde kaldık. Aşağıda tefsir diye verdiğimiz
bazı eserlerle ilgili olarak bu hususun bilhassa hatırda tutulrnasını istiyoruz.
Burada bu anlayış çerçevesinde Cumhuriyet döneminde oluşturulmuş
telif ve tercüme eserleri tanıtacağız. s
8
Cumhuriyet dönemi tefsir hareketinin genel karakteristiği ve bu dönemde tefsir hareketini etkileyen bazı gelişmeler, Türkçe Tefsir Tarihi adıyla yayınlamak üzere olduğumuz çalışmamızda uzun uzadıya işlenmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
217
CUMHURİYE DÖNEMİNDE MEYDANA GETİRİlMİŞ
TELİF VE TERCÜME TEFSİRLER
Cumhuriyet döneminde meydana getirilmiş telif ve tercüme tefsirlerden söz etmeden önce burada kendilerinden bahsedeceğimiz tefsirler ile
müfessirlerini belli bazı başlıklar altmda tasnife tabi tutarak vereceğimizi belirtmek isteriz. Buna göre Cumhuriyet döneminde yapılmış olan tefsirleri
önce telif ve tercüme tefsirler diye iki ana başlığa ayıracağız. Daha sonra
bunları tefsirlerde sfuelerin sıralanışında takip ettikleri esasa göre kendi
içinde de bazı alt başlıklara ayıracağız. Bütün bu alt başlıklar altında tefsirleri verirken kronolojik sırayı esas alacağız; tefsirin ilk baskısının yapıldığı tarihi göz önünde bulundurarak sıralama yapacağız. Buna göre çalışmamızda
ilk önce Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılmış olan telif tefsirlere
yer vereceğiz.
Çalışınada
tam tefsirler işlendiği gibi, henüz bitmemiş olan tefsirler de
ele alınmıştır.
I- TELİF TEFSİRLER
Öteden beri Türkçe hazırlanan tefsirler, bilhassa tam tefsirler çoğun­
lukla Arapça veya Farsça bir tefsirin tercümesi şeklinde olmuşlardır. Ne yazık ki Osmanlılar döneminde veya daha önceki dönemlere ait Türkçe telif
tam bir tefsire henüz ulaşabilmiş değiliz. 9 Ancak Cumhuriyet döneminden
itibaren artık tam telif tefsirlerin yapıldığını görmekteyiz. Aşağıda bunlardan uzun uzadıya bahsedeceğiz.
Bu telif tefsirlerin bir kısmı Kur'an-ı Kerim'in sfuelerinin mevcut sır­
lanışını, yani Hz. Osman zamanında sfuelerin yerleştirildiği ve bugün elde
bulunan tüm Kur'an'larda mevcut olan sıralanışı esas alınışken, bir kısmı da
9
Öteden beri Ayntabi Mehmet Efendinin, Tibyan Tefsiri, Hızr b. Abdurrahman elEzdi'nin et-Tibyan fi Tefsiri'l-Kur'nn adlı eserinin Osmanlıcaya yapılmış bir tercümesi olduğu söyleniyordu. Biz de muhtelif çalışmalanmızda bu eseri bir tercüme, tefsir tercümesi olarak tanıttık. Fakat 2008 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Orhan İyibilgin tarafından Ayntnbl'nin Tercüme-i Tibı;an Tefsirinin
Muhteva ve Metod Bakımından Değerlendirilmesi adıyla yapılan doktora tezinde, bu
tefsirin bir tercüme olmayıp, telif bir eser olduğu söylenmiştir. (Bkz. Orhan
İyibilgin, Ayntnbf'nin Tercüme-i Tibı;an Tefsirinin Muhteva ve Metod Bakımından Değerlendirilmesi, Yayınlanmarruş doktora tezi (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2008), 146).
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
218
Kur'an'ın nüzfıl sırasını göz önünde bulundurarak Kur'an'ı tefsir etmiştir.
Biz burada önce eldeki mevcut siralamayı esas alan tefsirleri, daha sonra da
nüzill sırasını esas alan tefsirleri vereceğiz.
Tefsirlerin isimlerinin önlerine koyduğumuz ilk rakam, tefsirin kendi
gurubu içerisindeki sayısını, parantez içinde verdiğimiz ikinci rakam ise telif
ve tercüme tüm tefsirlerin sayısını göstermektedir.
A -Sfuelerin Kur'an-ı Kerim'deki Mevcut
Yapılınş Telif Tefsirler
Sırasını
Esas Alarak
Kur'an'daki mevcut sfue dizilişi esas alınarak yapılmış ilk telif tefsir
Mehmet Vehbi Efendi'nin Hülasatü'l-Beyiin fi Tefsiri'l-Kur'iin adlı tefsiridir. Onu, Muhammed Harndi Yazır'ın sfuelerin mevcut dizilişi esas alı­
narak yapılıruş olan Hak Dini Kur'iin Dili adlı tefsiri takip ediyor. Burlların
ardından başka müfessirler tarafından mevcut sfue dizilişi esas alınarak yazılmış telif tefsirler geliyor ki, biz aşağıda bunları kronolojik sıraya göre verecek ve haklarında detaylı bilgi sunmaya çalışacağız.
Konyalı
ı
(1)- Hülasatü'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an (Büyük Kur'an Tefsiri)
Konyalı
Mehmet Vehbi Efendi, 10
(Büyük Kur'iin Tefsiri), 1927, 16 cilt.
Hülasatü'l-Beı;iin
fi
Tefsiri'l-Kur'iin
° Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, 1862 yılında Konya'nın Hadim Kazası'nda doğdu.
1
İlk dini eğitimini köyünde bulunan Anbarlızade Mehmet Efendi'den aldı. Kur'an-ı
Kerim'i hatınettikten soma kıraat ve tecvit dersleri aldı. Arap dili ve edebiyatma
dair eserler okuyarak eğitimini sürdürdü. Gerek Hadim'de, gerekse Konya'da bulunan o zamanın ünlü müderrislerinden Arapça, Fıkıh ve benzeri dersler aldı. Sonra Konya Mahmudiye medresesi ile Hukuk Mektebine müderris oldu İkinci Meş­
rutiyetin ardından Meclis-i Mebusan' a girdi. Büyük Millet Meclisinin açılmasının
ardından Konya mebusu olarak meclise girdi. Bir süre Şeriye ve Evkaf bakanlığı
yaptı. 1923'ten itibaren kendini ilme verdi. 1911-1915 yılları arasında yazdığı
Hülasatu'l-Beyan tefsirinin basımını gerçekleştirdi. Nihayet 1.949 yılında 88 yaşın­
dayken vefat etti. (Veli Ertan, "Müellifin Terceme-i Hali (1861-1949}", Hülasatü'lBeı;fin fi Tefsiri'l-Kur'fin, (Yayma hazırlayan: Sabri Çağlayan-Mümin Çevik),, (İstan­
bul: Üçdal neşriyat, 1969}, I/11-13; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi
Tabakatü'l-Müfessirin, (İstanbul: B.T.Y. Ofset, 1974), II/793); İzzettin Pak, Konyalı
Mehmed Vehbi Efendi ve Tefsirdeki Metodu (1861-1949}, (Basılmamış yüksek lisans tezi}, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, 45-49.
'
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
219
Mehmet Vehbi Efendi tarafından yazılan Hülasatu'l-Beı;an fi
Tefsiri'l-Kur'tin adlı tefsir 1927 yılında Arapça harflerle yayınlandı. Esasında
Mehmed Vehbi Efendi, tefsirini 1911-1915 yılları arasında tamamlamışb, ancak o zamanlar basmaya muvaffak olamamışb. Daha sonra buna muvaffak
oldu ve eserini 1927 yılında basbrdı.
Konyalı
Mehmet Vehbi'nin Hülasatu'l-Beı;an adlı tefsiri, adına bakıldığında
Arapça olduğu zannedilen, fakat tamamıyla Türkçe olan bir tefsirdir. Eserin
Türkçe bir tefsir olduğunun anlaşılması için kapağında "Büyük Kur'an Tefsiri" diye yazılmışbr. Tefsirde önce ayetlerin meali veriliyor, arkasından bu
meaıier daha geniş bir ibare ile bir nevi tekrar ediliyor. Tefsirde birçok
ayetin sebeb-i nü.zillu yazılmış, ayet ve sfueler arasındaki münasebet ve insicam gösterilmiş, ayetlerin ihtiva ettiği nüktelere, faidelere işaret edilmiş,
birçok faydalı bilgi dermeyan edilmiştir. Luğavi izahiara pek yer verilmeyen
tefsirde ayetleri teşkil eden kelimeler tahlil ve tavzih edilmemiştir.ll
Tefsirde evvelki müfessirlerin görüşlerine bolca yer verilmektedir.
Müellif bu görüşleri kendi yorumunu teyid etmek üzere nakletmektedir.
Esasen İslam alemi'nde yazılmış en muteber tefsirlerden uzunca kesitler
naklederek tefsir mevzuunda bütün nokta-inazarlan belirtmiş olması, onun
en büyük hususiyetlerinden biridir. Bu bağlamda müfessirimiz Kiizi
Beyzavi, Fahri Razi, Hazin, Medarlk, Ebussuud Efendi, Ni'metullah Efendi,
İbn Ceriri Taberi, Nisaburi, SıddıkHan gibi pek çok müfessirin ayetleri tefsir
edişteki görüşlerini nakletmiştir. 12 Zaten adında da anlaşılacağı gibi birden
çok güvenilir tefsir kaynaklarının hillasasını bu tefsirde bulmak mümkündür. Vehbi Efendi, bu nakillerin sonunda kendi görüşünü ve tercihini de
''hillasa" diyerek belirtmiştir. Bu açıdan onun tefsiri daha ziyade taklidi bir
tefsir olarak değerlendirilmektedir.13 Ayrıca yeni çözümler getirmekten çok
nakle dayanıyor olması, içinde felsefi ifadeler ve derin tahliller bulunmama-
Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi Tabakatü'l-Müfessirin, II/794.
Bkz. Mü' min Çevik, "Kitap Hakkında Naşirin Açıklaması", Hülasatü'l-Beyan fi Tef
siri'l-Kur'nn, (Yayzına hazırlayan: Sabri Çağlayan-Mümin Çevik), (İstanbul: Üçdal
neşriyat, 1969), I/9.
13
Bkz. Süleyman Mollaibrahimoğlu, "Nazratun Arrunetun Li'd-Dirasati'lMutaallikati bi Tefsiri'l-Kur'fuıi'l-Kerim fi Ahdi'l-Cumhuriyyeti (1923-1995) fi
Türkiya", Mecelletu'ş-Şeria ve'd-Dirasati'-İslamiyye, Yıl 12, adet 32 (Rebiulevvel
1418, Ağustos 1997), (Ayrı basun}, 22.
11
12
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
220
sı,
dilinin
ağır
ve
ağdalı olması
'
yönünden de tefsir
eleştiriye
tabi tutulmuş-
tur.ı4
Konyalı Mehmet Vehbi'nin tefsiri 1966-1969 yılları arasında ilk defa
Latin harfleriyle 16 cilt olarak İstanbul' da Üçdal neşriyat tarafından b asıl­
mıştır. 16. cilt Sabri Çağlayan ve Mürnin Çevik tarafından hazırlanmış kapsamlı fihristierden ıs ve lügatçeden16 ibarettir.
Tefsirde bazı sfuelerin önünde herhangi bir bilgi verilmemiştir. Mesela, sfue-i Fatiha diyerek bu sfuenin tefsirine başlıyor. A.yetin meali köşeli parantez içinde verilmiş, daha sonra tefsirine geçilmiştir. Ancak Bakara
sillesinin başında hakkında az bilgi verilmiştir. Müellif, Medeni olduğunu
belirttiği sfuenin ayet sayısını 287 olarak vermiştir.17 Halbuki elimizdeki
Kur'anlarda sfuenin ayet sayısı286'dır.
Müfessir, [Biz aziınüşşan Adem (a.s.)'a emrettik ve dedik ki: "Ya
Adeın! Sen ve zevcen cennette karar edin ve istediğiniz mahalden bol bol yiyin, fakat şu muayyen ağaca yakın olmayın. Eğer bu ağaca yakın olur ve
ekiederseniz zalimlerden olursunuz"] şeklinde çevirerek _köşeli parantez
içinde mealini verdiği Bakara sfuesi 35. ayette geçen "cennet" hakkında şun­
ları söylemektedir: "Cennetle murad, Falır-ı Razi, Kazi ve Hazin'in beyaniarına nazaran arz-ı Filistin' de mürtefi bir mahalde bahçe olup, arz-ı Hinde
ondan nazil olduğuna kail olanlar varsa da esah olan, Hz. Adeın'in nazil olduğu cennet, dar-ı ahirette ehl-i iman için hazır olan cennet-ı ala'dır."ıs Ona
göre ayette maruf olan cennet budur ve kelimenin başındaki "eUf" ve "lam"
takısı ahd içindir. Beynelmilel maruf olan cennet, dar-ı ahirette olacak cennettir. Şu halde Adem'in (a.s.) nazil olduğu cennet için m~ hilafını ihtiyara bir sebep yoktur.ı9
14
Bkz. Salih Akdemir, "Cumhuriyet Döneminde Yayınlanan Türkçe Telif ve Tercüme
Tefsirler Üzerine Bir Değerlendirme", İslfimf Araştınnalar Dergisi, cilt 2, sayı 8
(Ağustos 1988), 26.
\
Bkz. Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, Hülasatü'l-BeıJfin fi Tefsiri'l-Kur'fin, (Yayma hazırlayan: Sabri Çağlayan-Mümin Çevik), (İstanbul: Üçdal neşriyat, 1969), XVI/6635-68~9.
16 Bkz. Vehbi Efendi, Hülasatü'l-BeıJfin fi Tefsiri'l-Kur'fin, XVI/6887--6909.
·
17 Bkz. Vehbi Efendi, Hülasatü'l-BeıJfin fi Tefsiri'l-Kur'fin, I/34.
18 Vehbi Efendi, Hülasatü'l-BeıJfin fi Tefsiri'l-Kur'fin, I/99-100.
19 Bkz. Vehbi Efendi, Hülasatü'l-BeıJfin fi Tefsiri'l-Kur'fin, I/100.
15
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
221
2 (2)- Hak Dini Kur'an Dili Türkçe Tefsir
Elmalı'lı Muhammed Harndi Yazır,2° Hak Dini Kur'an Dili Türkçe Tefsir, (3. baskı), (İstanbul: Eser Neşriyat, 1971), 10 cilt.
Harndi Yazır'ın hazırladığı Hak Dini Kur'an Dili tefsiri bir mukaddime ile başlamaktadır. Fatiha silresinin Arapçasının altına yerleştirilmiş olan
rnukaddirne, "İlahi! Hamdini sözüme sertaç ettim, zikrini kalbirne rniraç ettim, kitabını kendime rninhaç ettim ... " şeklinde dua ve sena cümlesiyle baş­
lamakta, sonunda da Kur'an'ın tercümesine duyulan ihtiyaç anlatılmaktadır.
Daha sonra Millet Meclisinin kendisine verdiği görevden bahsetrnektedir.2I
Yazır, daha sonra tercüme konusu hakkında oldukça önemli bazı bilgiler vermektedir. Yazır burada bilhassa Kur'an'ın tam olarak tercüme edilerneyeceği ve tercümeye Kur'an denerneyeceği üzerinde durmakta, Türkçe
tercümelere Kur'an diyenlere "Türkçe Kur'an mı var be hey şaşkın!"22 demekte; hazırlamış olduğıı rnealin bazı hususiyetlerini tadat etrnektedir.23
Tefsire gelince, rnüellif ''bir kere her tefsirde esas gibi olan ve Arabl
kavaide taalluk eyleyen elfaza rnüteallık tahliller çok eksik denecek kadar
azdır"24 diyerek, Tefsirinde Arapça gramer tahlillerine fazla yer vermeyeceğini belirtmektedir. o "elfazdan ziyade mananın tavzih ve teşrihine çalışa­
cağını" belirtmektedir. Bunun yanmda "ayetlerin, sfuelerin rnünasebet ve irHarndi Yazır, hicr11294 senesinde Antalya'nın Elmalı kazasında doğmuşhır. İlk ve
ortaokulu Elmalı' da okuyan Harndi Yazır, 1310 yılında dayısıyla birlikte İstanbul' a
gelmiştir. Burada devrin uleınasından Kayserili Mahmud Harndi Efendi ve diğer
bazı önemli hocalardan dersler alınıştır. 1324 tarihinde Beyazıt dersiamı olarak icazet alan Yazır, aynı sene yapılan seçimlerde Antalya mebusu olarak Mebusan Meclisine girmiştir. Daha sonralan Mülkiye mektebinde ve Mekteb-i Kuzatta dersler
veren Yazır, Darü'l-Hikıneti'l-İslmaiyye reisliğine tayin edilmiştir. Birinci Dünya
Harbini müteakip bir müddet Evkaf N azırlığında bulunmuşhır. Cumhuriyetin ilan
edildiği sıralarda Mütehassısin Mederesesinde müderris olan Yazır, medreselerin
lağvedilmesinin ardından evine çekilerek kendini ilırıl çalışmalara vermiştir. Yirmi
sene süren bu uzlet devresinde Hak Dini Kur'an Dili adlı eserini hazırlamıştır.
Harndi Yazır, 27 Mayıs 1942 tarihinde İstanbul Erenköy'de vefat etmiştir. (Müellifin
Hal Tercemesi, Hak Dini Kur'fin Dili, (İstanbul: Eser Neşriyat, 1971), I/XV).
21 Bkz. Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, I/8.
ıı Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, I/15.
23 Bkz. :Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, I/9-19.
24 Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, I/19.
20
222
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
tibab, esbab-ı nüzill, nasıh-ri:ı.ensuh, mev'iza ve ahlak, akaid ve a'mal,
hakaik u ahkam, o zamanı alakadar eden ulum u fünuna, hikemiyyata
müteallık hayli bahislere" yer verdiğini belirtmekte, bihassa bu ellietten baş­
ka tefsirlerde bulunmayacak veya pek güç anlaşılabilecek şeyler üzerinde
durduğunu söylemektedir. 25 Mukaddimede buna benzer daha başka bazı
önemli konular işlenmektedir,26
Harndi Yazır, "ve dedik ki 'ya Adem sen ve zevcen Cenneti mesken edin,
ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmaym ki haddi
aşan zalimlerden olmayasmız" 27 şeklinde çevirdiği Bakara silresi 35. a.yetin tefsiri bağlamında, "Acaba bu cennet o zaman Arzdaki cennetlerden biri mi
idi?" diye bir soru sormakta, sonra şunları söylemektedir: "Böyle zannedenler olmuştur. Arz-ı Filistin' de yahut Paris ile Kirman arasmda bir cennet idi.
Hubutu da oradan Hind'e nakli idi denilıniştir." 28 Yazır daha sonra böyle
düşünenierin gerekçelerini şöyle açıklamaktadır: "Çünkü halk-ı Adem'in
Arzda olduğunda ittifak vardır ve bu kıssada semaya ref'i zikredilmemiştir.
Olsa idi bilevleviyye tezkir olunurdu. Bir de cennet-i huld olsa idi, çıkılmaz
ve şeytan oraya giremezdi."29 Müellif kablmadığı bu görüşle ilgili şunları
söylemektedir: "Lakin bu zan göründüğü kadar ma'kul ve tab:il değildir.
.Adem'in arza hubutu, yeryüzünde zuhuru olmak aklunakle daha muvafık­
br. Cennet-i hulde mukimen girmekle müsafereten girmek arasmda da fark
vardır. Ve binaenaleyh "el-cennet", ahirette müminlerin varacağı dar-ı
sevabbr ki el'an mevcut ve fakat dünyada nazardan mesturdur. Ve "elcennet" denilince llsan-ı Kur' an' da mütearef olan budur." 3o
Harndi Yazır, Nas silresinin tefsirini bitirdikten sonra, bu silrenin
harflerinin sayısının tekrarsız 22; Fatiha'nın da aynı şekilde harf sayısının 22
olduğunu belirtmekte ve bunun Kur'an'ın nüzill süresine işaret ediyor olabileceğine dair bilgiler vermektedir.3I O aynı şekilde, Kur'an'ın besınelenin
"ba"sıyla başlayıp, Nas'ın "sin"iyle bittiğinden bahisle, bunun da "bes" yani
"yetişir, kafi, işte o kadar" demek olduğunu, böyle bir anlayışın Kur'an
ayetlerine de muvafık düştüğünü; bu ''ba" ve "sin" harflerinin bu şekilde
Bkz. Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/19.
Bkz. Yazır, Mukaddime, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/9-19.
27 Yazır, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/297.
2s Bkz. Yazır, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/321.
29 Yazır, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/321.
30 Yazır, Hak Dini Kur'fin Dili, 1/321-322.
31 Yazır, Hak Dini Kur'fin Dili, IX/6429.
25
26
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
gelmes:inin, ayetlerin
mazmun-ı
muhkernine
boş değil, hoş olduğunu belirtmektedir.32
işaret olması
gibi
223
anlayışların
Marmara Üniversitesi (emekli) öğretim üyesi İsmail Karaçam, Emin
Nusrettin Bolelli ve Haseki Eğitim Merkezi hocalarından Abdullah Yücel' den oluşan bir ekip, Elmalılı'run tefsirini sadeleştirerek 1992 yılında piyasaya sürmüştür.
Işık,
Tefsir ayrıca İstanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi öğretim üyelerinGülle tarafından da sadeleştirilerek tabedilmiştir. 10 cilt halinde
yapılan sadeleştirme, 2003 yılında Huzur Yayınevi tarafından basılmıştır.
Ayrıca eser, Ali Bulaç başkanlığında sekiz kişilik bir heyet tarafından da sadeleştirilerek basılmıştır.3 3 Eser üzerinde çok sayıda akademik çalışma da
den
Sıtkı
yapılmıştır.34
3 (3)- Alıkam-ı Kur'amyye
Konyalı Mehmet Vehbi EfendVs Akkiim-ı Kur'tiniyye, (İstanbul: Üçdal
Neşriyat,
1971).
Konyalı
Mehmet Vehbi Efendi
tarafından yazılmış
olan
Ahktim-ı
Kur'tiniyye tefsiri sadece Kur'an-ı Kerim'de bulunan alıkarn ile ilgili ayetlerin
tefsir edildiği bir eserdir. 160 Ana baslıkta, 482 hükmün yer aldığı eı:ıerde
konular alfabetik sıraya göre ele alınmıştır Vehbi Efendi, bu eserinde Kur'an
ayetlerincieki bir hükmü açıklarken önce ayetten anlaşılan manayı sunuyor,
ardından kastedilen hükmü ortaya koyuyor, sonra ilgili diğer ayetlerle o
hükmü destekliyor, daha sonra da ilgili hadisleri sunuyor, varsa mezhep
imamlarının görüşlerini belirtiyor; en son olarak da "hülasa" diye
32
Yazır, Hak Dini Kur'lin Dili, IX/6430.
Bkz. Hak Dini Kur'iin Dili, (Haz. Ali Bulaç; sadeleştirme heyeti: M. Nur Çetin, Taha
Parlar, İdris Şen, Mesut Okumuş, Mevlüt Uyanık, Orhan Atalay, Yusuf Canbolat),
(İstanbul: Çelik-Şura Yayınlan, 2006), 9 cilt.
34 Bkz. Süleyman Karaceliı, Cumhuriyet Dönemi Tefsir Hareketleri (Türkçe Tefsirler Bağ­
lamında), Mannara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmanuş Yüksek
Lisans tezi, İstanbul: 2004, 13.
35 Hayah ile ilgili olarak yukanda bilgi verilmişti.
33
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
224
baslayarak ayetten aniasılması gereken inanç, ibadet, ahlak ya da sosyal konularla ilgili hükmü ortaya koynıaya çalısıyor.3 6
İlk baskısı 1922 yılında yapılan tefsir, daha sonra Latin harfleriyle ol-
mak üzere 1947 ve 1966 yıllarında da tabedilmi~fu.37
4 (4) - Füyuzat Kur'an-ı Mübin'~ Mealen Tefsiri
Şemseddin Yeşil,3B
Füyuzat
Kur'an-ı
Mübin'in Mealen Tefsiri, 5.
Basım,
(İstanbul: Ş. Yeşil Kitabevi, İstanbul2009), 7 cilt.
Tefsirin ilk cildi içindekilerle başlıyor. Orada birinci ciltte işlenen hususlar belirtilmiştir. Bunlar, Kur' an-İnsan; Sfue-i Fatiha, Sfue-i Bakara, Sfue-i
Al-i İmran, Sfue-i Nisa' dır.
Tefsirin başında ilk önce Kur'an-İnsan başlığı yer almaktadır. Burada
günümüz gençlerine göre anlaşılması oldukça güç ağdalı ifadelerle ve tasavvufi bir anlayışla insanın hakikatine ve onun nasıl insan-ı kamil olduğu­
na; bu çerçevede de "Kur'an" anlamındaki (emanet)i üstlendiğine değinil­
mektedir.39
Daha sonra Füyuzat başlığı altında bir takım bilgiler verilmektedir.
Burada "imanından şek ve şüpheyi kaldırıp, taklidden kurtularak, nefsini
ruhun dizginleriyle terbiye edip teslim alan, nazargah-ı İlahi olan
36
Bkz. Remzi Ateşyürek, ''Mehmed Vehbi Efendi", "Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), cilt 28 (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan, 2003), 540; Pak,
Konyalı
Mehmed Vehbi Efendi ve Tefsirdeki Metodu, 55-56.
Nazratun Ammetun... 22.
38 Şemseddin Yeşil, Doğudan gelip Gerede'ye yerleşmiş bir ailenin çocuğu olarak
1905 yılında dünyaya gelmiştir. 5 yaşındaykenKur'an'ı öğrenen Yeşil, 13 yaşından
itibaren, babasının vefatı üzerine imanılık yaptığı Hatuniye camiinde onun yerine
imamlığa başlamıştır. Bu tarihten 1968 yılında 63 yaşında vefat ettiği günlere kadar
50 yıl va'z ve irşad görevinde bulunrnuştıır. Ayrıca 1947 yılında Hakikat Yolu, 1948
yılında ise İslfuniye adlı gazeteyi çıkarmış ve buradan da halka dini konularda bilgi
vermiştir. Yeşil' in, Füyuzat adlı tefsiriyle birlikte yüz civarında eseri olduğu söylenir ki, Hz. Muhammed Aleyhissalatu vesselaın, Arnerikalılcmn Suallerine Cevaplar, Cennet Cehennem, Dinsizlere Cevap, Dünya Gidişine Kur'an Ne Diyor? ... bunlardan bazılandır. Zeytinburnunda Seyitnizarn yolu Silivrikapı karşısında!? mezarlıkta medfundur. (Urnran Selman, "Yeşil Hoca Kimdir?",
·
http://www.yesilhoca.com/kiındir.htm) (09. 08. 2010).
39 Bkz. Şemseddin Yeşil, Füyuzat Kur'an-ı Mübin'in Meaien Tefsiri, (5. basım), (İstanbul:
Ş. Yeşil Kitabevi, 2009), VS-6.
37 Mollaibrahimoğlu,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
225
vahdethane-i kalbi, masiva putu ile daldunnayıp Hak ile huzur bulan,
likaullah aşkı ile sayılı nefesini tüketen kuluna J~ ~jl ~YY' ~~:oi.. dı .;.bı Liı ~
40
~r·'
?.- ~~lj ~Y"' ı.?~~ .j ~~~~YA'~_;.; ~lj ~j ferman-ı ilahisindeki
işaretiyle:
'Ey sahte benlikten soyunup, esbaba değil de, sebepleri halkedene
teslim olan kulum! Sen dünya denilen illem-i imtihanda Rabbinden
hoşnud, Rabbin senden razı olarak yaşadın. Kudretle azarnet yarışına kalkmadın. N azar-ı hakikatte meşhud olan Hak'tır diye iman ettin. Ah alınaclın,
kalbin bütün malılUkata karşı rikkatle çarph. Elbette bunun mükafahnı görecektin. Bana gel, sevdiğim has kullarımın arasına gir. İşte Cennet-i Sıfahm,
işte Cennet-i Zahm ... ' davet-i Sübhanisini merhamet-i İlahlsi ve eltaf-ı
Sübhanisiyle ilisan eden Allahınıa haındederiın" diyerek önce bu şekilde Allah'a haınd, 41 sonra yine buna yakın bir üslup ile Hz. Muhammed' e salat ü
selam getirmektedir. 42 Müellif, ardından "nazil olan ayat-ı Kur'aruyye'den
hiçbir ayet yoktur ki, o ayetin (zahrı) ve (bahnı) olmasın ve her (harfi) içün
(had) ve her (haddi) içün (ıthla') olmasın" anlamında bir hadis nakletmektedir.43 Sonra da bumeyanda dört sayfada zikrettiği hususları,« "şu cümleleri
hulasa edecek olursak; Kur'an-ı Kerim yalnız elfaz-ı şerifesine bakılıp da
hemenmanaverilecek bir kitab-ı şerif değildir. Zira o büyük Kitab lafzan
Arabca ise de manası Allah' cadır. Keza ehadis-i şerife de öyledir. Lafzı
Arabca ise de manası Muhammed'cedir" diyerek özetlemektedir.4S Yeşil ardında şöyle diyor: "Binaenaleyh, elfaz, mana-yı Kur' an' ı gösteren münevver
bir ayinedir. Kur'an'ın inceliklerini anlamak içün Hak ile ünsiyet ve Hazret-i
Muhammed' e kendisini sevdirrnek şarfur."46
hakkıyle
Müellife göre Adem'in içine konulduğu ve eşi Havva'nın yarahlıp
kendisine verildiği cennet, "Adem'in kendi cennetidir. Buna Rabbisi ile huzur edilen makam da denir." 47 Bunun ne anlama geldiği konusunda ayrınhlı
bilgi yoktur.
°Fecr, 89, 27-30.
4
Bkz. Yeşil, Füyuzat, I/7-8.
Bkz. Yeşil, Füyuzat, I/8.
43 Bkz. Yeşil, Füyuzat, I/10.
44 Bkz. Yeşil, Füyuzat, I/7-iı.
4s Bkz. Yeşil, Füyuzat, I/11.
46 Yeşil,,füyuzat, I/11.
47 Yeşil, Füyuzat, I/52, dipnot.
41
42
226
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
Müellif zaman zaman "eymüminler, dikkat ediniz", "ey talip, şunu
da iyi bil ki", "ey hakikat yolcusu" diyerek, okuyucuyla bir diyalog içine
girmekte ve nasihatler yapmaktadır.4s
Tefsirde ağırlıklı olarak tasavvufi/işari bir yaklaşım hakimdir. Dil bugünün insanın dil seviyesine göre ağırdır; pek çok Farsça terkip vardır. Dilde -o gün için normal olan- Arapça ve Farsça kelimeler ağırlıklı olarak hissedilebilmektedir. Bu husus, bugün tefsirin aniaşılmasını kısmen güçleştir­
mektedir.
Tefsirde klasik tefsir tarzından ziyade, ayetleri
ğerlendirmek esas alınınıştır.
işari
bir
anlayışla
de-
5 (5) - Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Mea.J.-i Alisi ve Tefsiri
Ömer Nasuhi Bilmen,49 Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meal-i Alisi ve Tefsiri,
(Yayına haz. Mürnin Çevik), (İstanbul: Bilmen Yayınları, 1963), 8 cilt.
Emekli Diyanet İşleri Başkanı ömer Nasuhi Bilmen'in 1963 yılında
yayınlanan tefsiri sekiz ciltten ibarettir. İlk cilt 1963 yılında diğer ciltler ise
müteakip yıllarda basılır ve 1966 yılında basım tamamlanır. Tefsir daha son-
48
49
Bkz. Yeşil, Füyuzat, 1/20.
Müellif Ömer Nasuhi Bilmen, 1884 tarihinde Erzurum' da doğmuşhır. Tahsil hayalına Erzurum' da yakın akrabası da olan bazı hocalardan aldığı derslerle başlayan
Bilmen, bu hocalarının vefa h üzerine İstanbul' a gelerek Fatih Dersiamlarından Tokatlı Şakir Efendi'ye intisap ehniştir. Daha sonra Medresetu'l-Kuzat' a giren Bilmen,
burayı bitirdikten sonra ruus imtihanını kazanarak Fatih Dersiamlan arasına kahlınışhr. Daha sonralan Darülhilafe medresesinde ve Medresetü'l-Vaizin'de Fıkıh
ve UsUl-ı Fıkıh dersleri okuhnuşhır. Sahan Medresesi an kısmında Kelam dersleri
okuthığu gibi onbeş sene kadar da Darüşşafakatai'l-İslfuniyye' de Kel~ Peygamberler Tarihi, Ahlak Felsefesi gibi derslerin tedrisiyle iştigal ehniştir. Bilmen ayrıca
Osmanlı döneminde Fetvahane-i Ali, aynı dairenin Te'lif heyeti azalığı, Mahkeme-i
Temyiz Şer' iye Dairesi mümeyyizliği, Meclis-iTetkikat-ı Şer'iye Dairesi azalığı gibi
görevlerde bulunmuşhır. Cumhuriyet döneminde 1926 yılında İstanbul MüftüMuavini, 1943'te ise İstanbul Müftüsü olan Bilmen, 1960 yılında da bu görevden Diyanet İşleri Başkanlığı görevine atanmışhr. Bir müddet sonra kendi isteğiyle başkan­
lık görevinden ayrılınış ve kendini tamamen ilmi çalışmalara adamışhr. İşte pu esnada sekiz ciltten ibaret olan ve aşağıda bahsedeceğimiz Kur'iin-ı Kerim'in Türkçe
Meiil-i Aıisi ve Tefsiri adlı eserini yazmışhr. Bilmen 12 Ekim 1971 tarihinde İstan­
bul'da vefat ehniştir. (Yayınevinin Notu, Büyük Tefsir Tarihi Tabakatu'l-Müfessirin,
(İstanbul: Bilmen Yayınlan, 1974), 11/797.)
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
227
ra da birkaç kez tabedilir. En son olarak Sadrettin Gümüş ve Muhsiri Demirci tarafından dili sadeleştirilerek 1992 yılında yayınlanmışbr.
Tefsir ve tercüme bir aradadır. Önce Kur'an'ın asıl metni üçer beşer
ayetler halinde, ınüteakiben koyu harflerle tercüme metni verilmekte; arkasından da "izah" başlığı altında tefsir yapılmaktadır. Müellif tefsirinde gerek
görülen yerlerde esbab-ı n üzille ve bazı tarihi vak' alara yer vermektedir.
Bilhassa dini ve ahlaki mevzularda bazı mühim bilgiler zikredilmiştir.
Tefsir'in belli başlı kaynakları arasında Fahruddin er-Razi'nin
Mefatihu'l-Gayb, Kadi Beydavi'nin Envaru't-Tenzil, İsmail Bursevl'nin Ruhu'lBeıJan, el-Hazin'in Tefsiru'l-Hazin (Lübabu't-Te'vil) gibilerini zikredebiliriz.
Tefsir, bilhassa müellifinin Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış olması
hasebiyle halk arasında yayılır.
Bilmen, tefsirine bir mukaddime ile başlamaktadır. Burada Kur'an'ın
bir hidayet kaynağı olduğıınu beyan ettikten sonra, onun mübin bir kitap
olmasına rağmen herkesin ondaki hikmetleri tam olarak anlayamadığından
bahsetınektedir. Ona göre bundan dolayı öteden beri tefsirleri yapılmakta­
dır. Bilmen, bunlara Tabakatu'l-Müfessirin kitabında değindiğini anlatınakta­
dır.so Kendisinin tefsire ehil olmamakla birlikte, bir hayli din kardeşlerinin.
arzularına binaen Kur'an-ı azimin meru-i alisine ve muhtasarca izahına dair
bir eseri yazmaya cüret ettiğini ve bunun için de birçok muktedir alimin tefsirlerinden istifade ettiğini yazmaktadır.sı
Müellifimiz "ve biz deıniştik ki: Ey Adem sen ve refikan şu cennette
oturun" diye çevirdiği Bakara silresi 35. ayetteki cennet hakkında şunları
söylüyor: "Bu otuzbeşinci ayetteki cennetten murat nedir? Biz bunu da ilm-i
İlarnye havale ederiz." sı Bununla birlikte bu konudaki görüşleri vermekte ve
bir rivayete göre bu, yeryüzünde bulunan ve ağaçlar ile kuşatılmış bir bostandan, bir mesireden ibaretti. Fakat ekseri ulemaya göre bundan murad,
asıl cennettir. Elyevm mevcut olup ahirette müminlerin nail olacakları bir
dar-ı sevaptan, bir ebedi saadet rueıninden ibarettir.s 3
Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Melili Aızsi ve Tefsiri, (İstanbul: Bilmen Yayınlan, ts.), I/3-5.
51 Bkz. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Melili Azisi ve Tefsiri, I/5.
52 Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Melili Alisi ve Tefsiri, I/40.
53 Bkz. Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Melili Aıisi ve Tefsiri, I/40.
50
228
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
6 (6)- Esbab-ı Nüziü Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri ve Tefsirleri
H. Tahsin Emiroğlu, 54 Esbab-ı NüzUl Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri ve
Tefsirleri, (Konya: Yeni Kitap Basımevi, 1965), 16 cilt.
Hasan Tahsin'in Tefsirinin baş kısmında önce konu fihristi yer alıyor.
Sonra Önsöz geliyor ki, burada müellif, Ti.j:rkçeye pek çok tefsir ve tercüme
yapıldığını, ancak Kur'an-ı Kerim'in sfuelerinin ve ayetlerinin sebeb-i
nüzillüne dair yazılmış Türkçe bir eserin mevcut olmadığını belirtmektedir.55 Müellife göre bu bapta Arapça eserler bulunmakla beraber bunların kı­
sa oluşu, ayrıca Arapça yazılmış olması, herkesin onlardan istifadelerini zorlaştırınaktadır. Bu cihetler göz önünde bulundurularak müminlere faydalı
olur düşüncesiyle böyle bir eser yazılma ihtiyacı duyulınuştur.s6 Eserin ismi
Esbab-ı Nüzill olmakla birlikte içine sadece esbab-ı nüzill yazılmakla kalın­
mamış, aynı zamanda Esbab-ı nüzillü verilen sfuelerin ve ayetlerin tercüme
ve tefsirleri de dercedilmiştir.s7
Müellif önsözde, bu kitaba sebeb-i nüzillleri bilinen ayetleri
dercettiğini, bunu dışında kalan ayetlerin ise alınmadığını befutmektedir.SB
Müellifin zikrettiğine göre ''bir ayet-i celile hakkında çeşitli sebeb-i nüzilller
varsa kuvvetli olanlarla yekdiğerinden farklı olanlar alınmış ve birbirine
benzeyenlerden biri alınmış, zayıf olanlarla diğerleri kitaba alınmamıştır.
Hasan Tahsin Emiroğlu, 1899 yılı Konya Derbent doğumludur. 6 yaşındayken köyündeki medreseye giderek Kur'an öğrenmeye başlamış; oldukça zeki olan Hasan
Tahsin, kısa bir sürede Kur' an' ı öğrenmiş ve ardından da onu hıfzetıneye başlamış­
tır. Bölgedeki medreselerde bir süre dini eğitim aldıktan sonra Kütahya İmam Hatip Okuluna kaydını aldırmış ve 1928 yılında oradan mezun olmuştur. Hasan Tahsin Emiroğlu 1962 yılında Konya Müftüsü olmuş, 1965 yılında Adana Müftülüğüne
ve 1967 yılında da Ankara Bala müftülüğüne atanmış, 1969 yılında ise kendi isteğiyle emekli olmuştur. Bu arada da 16 ciltilik Esbab-ı Nüzfıl tefsirini yazıp
tab' etmiştir. Hasan Tahsin Emiroğlu, 1988 yılında Konya' daki evinde vefat etmiş,
ertesi gün Kapı Camiinde kılınan cenaze namazının ardından doğduğu yer olan
Derbent'te toprağa verilmiştir. (M. İhsan Konevi, "Hasan Tahsin Emiroğlu KonyaDerbent Aliınıerinden Esbab-ı Nüzül isimli 16 Ciltlik Eserin Üzarı, (1901-2 Haziran 1988)", http:Uwww.memleket.eom.tr/author article print.php?id=7495).
55 Bkz. H. Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı NüzUl Kur'an Ayetlerinin İniş Sebepleri ve Teftilerj,
(Konya: Yeni Kitap Basımevi, 1965), I/XV.
56 Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı NüzUl, I/XV.
57 Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı NüzUl, I/XV.
5s Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı NüzUl, I/XVI.
54
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
229
Bunlardan başka nüzill sebepleri açık olmayıp da manasından sebeb-i
nüzillü anlaşılan ayet-i celileler de kitaba almarak sebeb-i nüzillü izah edilmiştir. Ancak sebeb-i nüzillleri malum olmayan ve manasından da sebeb-i
nüzillleri aniaşılamayan ayetler kitabın muhteviyatının dışında kalmıştır."59
Bundan dolayı müellifin tabiriyle kitap "bir tefsir kitabı değil, bir esbab-ı
nüzill kitabıdır."60
Eserde "bir sfuenin sonunda iki sfue arasındaki münasebet belirtilsfuenin başında -varsa- sfuenin umumu hakkındaki sebeb-i nüzill izah
edilmiş ve sfueye ait bilgiler yazılmış, sonra ayet-i celilelerin asıllarının
klişerleri yapılmış, Türkçe anlamları yazılmış, sebeb-i n üzillleri dercedilmiş,
daha sonra ayetlerin tefsir ve izahları ve en sonra da müellifin anlayış ve
mütalası ile netice veya özetler yapılmıştır."6ı
miş,
Eserin bundan sonraki kısmında önce Arapça olarak Besınele ve
"esirgeyen bağışlayan Allah'ın adıyla başlarım" şeklinde manası, sonra yine
Arapça olarak "Rabbi yessir vela tuassir Rabbi teınmim bi'l-hayr" ifadesi ve
onun "Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırmal Rabbim hayır ile tamamla" şeklinde
Türkçe manası vardır. 62 Daha sonra "Besmele" başlığı altında besınelenin
ayet olup olmadığı hakkında mezheplerin görüşleri kısaca verilmişfu.63 "Giriş" başlığı altında Kur'an-ı Kerim hakkında umumi bilgiler alt başlığıyla
bazı malumat verilmişfu.64
"Zahiren iman eden şu kimselerden, yehud, nasara ve başka dinden
olan kimselerden bir kimse Allah' a, ahiret gününe iman eder ve iyi amel iş­
lerse Rabbılarının indinden oruara mahsus ecirleri vardır, üzerlerine korku
yoktur ve onlar malızun olmazlar." 65 Bakara sfuesi 62. ayeti bu şekilde çeviren Emiroğlu, ayetin Selman-ı Farısi hakkında nazil oldğuna dair bazı
rivayetler vermekte,66 ardından ayetin başında geçen (l_,.i.ol ~ı Lıl) ifadesinde
geçen "iman edenler"i, "zahiren iman edip de kalplerine iman yerleşmeyen
münafıklar'' diye yorumlamaktadır. Ona göre ayetteki (L>:ıAıl....:JI_,) sab:iin' den
59 Emiroğlu, Esbab-ı
Nüzill, I/XVI-XVII.
Nüzill, I/XVII.
6ı Emiroğlu, Esbab-ı Nüzii.l, I/XVII.
6ı Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı Nüzill, I/XIX.
63 Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı Nüzill, I/XIX.
64 Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı Nüzii.l, I/XX.
65 Emiroğlu, Esbab-ı Nüzii.l, I/45.
66 Bkz. Emiroğlu, Esbab-ı Nüzii.l, I/45.
6o
Emiroğlu, Esbab-ı
230
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
kasıt da "yehud ve nasara elinlerinden başka eliniere mensup olanlardır."67
Müellif bu açıklamaların ardından "Hz. Muhammed ba' s olunduktan sonra
hangi dinde olursa olsun 'dinim haktır' diyenlerden o din kabul olunmaz"6s
diyerek, ayette sözü edilen Yahudi ve Hıristiyanların, Hz. Muhammed'in
(s.a.v.) bi'setinden öncekiler olduğunu ima etmekte, bu arada ( Y.P- &.= c.J.4J
4ı ~';/1) ayetine ahfta bulunmaktadır. Esasen hemen arkasından gelen cümlede ''bu ayet-i celilede kalplerinde imanı olmayanların, yahudilerin, Hıris­
tiyanların ve mürninlerden başka yeryiizünde bulunan başka eliniere tabi
bütün insanların hak yolunda olrriadıklarına ve İslam dininden başka bütün
dinlerin batıl olduğuna delil vardır''69 diyerek bu kanaatini pekiştirmektedir.
7 (7) - Kur'an Alıkann ve Mezhep İmamlannın Görüş Farklan
Celal Yıldırım/o Kur'fin Alıkarnı ve Mezhep İmamlarının Görüş Farklan,
(İstanbul: Bahar Yayınları, 1971-1972), 2 cilt.
Celal Yıldırım'a ait olan eserde sadece Kur'an'da bulunan alıkarn ile
ilgili ayetler tefsir edilmiştir. Tefsirde, konuyla ilgili pek çok hadis, mezhep
imamlarının görüş ve ihtilaflarıda yer alır. Tefsir iki cilthalinde 1971-1972
yıllarında İstanbul' da basılmıştır.
8 (8) - Kur'an-ı Kerim Mea.I ve Tefsiri
Talat Koçyiğit71 -İsmail Cerrahoğlu,72 Kur'lin-ı Kerim Mefil ve Tefsiri,
(Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1984). II cilt (Fatiha'nın başından Nisa
116. ayete kadar).
Bkz. Emiroğlu,
Esbab-ı
NüzUl, I/46.
Nüzul, I/46.
69 Erniioğlu, Esbab-ı NüzUl, I/46.
10 Özgeçrnişi aşağıda verilecektir.
71 Talat Koçyiğit 1927 Uşak doğumlu olup, ilk, orta ve lise tahsilini bu ilde yapnuştrr.
Ülkü lisesinden mezun olan Koçyiğit 1949 yılında Ankara Üniversitesi İlalıiyat Fakültesi' ne kayıt yaptınr. 1953 yılında Fakülteden mezun olan Koçyiğit, daha sonra
aynı Fakültede Hadis Kürsüsünde Tayyip Okiç'in asistam olarak göreve başlar.
Aynı Fakültede profesörlüğe kadar yükselen Koçyiğit, emekliye ayrılmıştır.
72 İsmail Cerrahoğlu, 1929 senesinde Sakarya'nın Hendek ilçeSipde doğmuştur. İlko­
kulu Hendek' te, Ortaokulu Sakarya'da,liseyi de İstanbul Kabataş lisesinde tamamlamışhr. 1953-54 öğretim yılında Ankara Üniversitesi İlalıiyat Fakültesinelen mezun olan Cerrahoğlu, 1956' da aynı Fakültede Tefsir kürsüsünde asistan oldu. 1960
yılında Kur'lin Tefsirinin Doğuşu ve Buna Hız Veren Arniller adlı teziyle doktor unvanını aldı. 1967 senesinde Yahya b. Salarn ve Tefsirdeki Metodu adlı teziyle doçent olan
Cerraholuğu, 1975 yılında profesör oldu. Cerrahoğlu, 1996 yılında yaş haddinden
67
6s Emiroğlu, Esbab-ı
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'.AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
Cerrahoğlu
231
birlikte hazırladıkları bu tefsirin alh cilt
olması düşünülmüştür. Ancak sadece ilk iki cilt çıkarılabilmiştir. İlk cilt iki
müellifin ortak çalışmasıdır; ikinci cilt ise sadece Talat Koçyiğit' e aittir.
ile
Koçyiğit'in
Eser, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Alhkulaç'ın yazmış olbir takdim yazısıyla başlamaktadır. Alhkulaç burada, milletimizin
öteden beri Başkanlıktan bir tefsir hazırlayıp yayınlama beklentisi içinde olduğunu, bu konuda sık sık taleplerle karşılaşhklarını belirhnektedir. Bu talep ve beklentilere cevap vermek üzere Prof. Dr. Talat Koçyl.ğit ile Prof. Dr.
İsmail Cerrahoğlu'na ortaklaşa bir tefsir hazırlathklarını söylemekte, 6 cilt
olması düşünülen bu tefsirin en yakın zamanda tamamlanması temennisinde bulunmaktadır.73
duğu
Ardından
müelliflerin yazmış olduğu uzunca bir mukaddime gelmektedir ki, burada başta Kur'an-ı Kerim hakkında olmak üzere, tefsir ve Kur'an
ilimleri ile ilgili konularda geniş bilgiler verilmektedir.74 Burada Kur'an'ın ne
olduğu, niçin indirildiği, nasıl cem'edildiği, hangi yönleri itibariyle mu'ciz
olduğu, niçin tefsire ihtiyaç duyulduğu vs. bilgiler geniş geniş dermiyan
edilmektedir.
Daha sonra tefsir kısmı başlamaktadır. Önce sfuenin ne zaman ve
nerdenazil olduğu hakkında malumat verilir. Sfuenin faziletleriyle ilgili bilgilerin ardında ayet ayet tefsire geçilir. Önce ayetlerin tercümesi sonra izahı
gelmektedir. Müellifler izahlarında tafsilata girmemişlerdir, rivayetlere fazla
itibar etmemişlerdir. Ayetleri ayet ve hadis ile tefsir etmeye önem veren müfessirler, bilhassa dirayet yolu ile yorumlar yapmışlardır. Zaman zaman
lüğavi izahlarada yer vermişlerdir. Tefsir Nisa silresinin 116. ayetine kadar
sürdürillebilmiştir.
Müellifler, Adem aleyhisselamın yaratılıp yerleştirildiği cennetin
ve nerede bulunduğu konusunda, önce alimlerimiz arasında vaki olan
ihtilafa değinmektedirler. Buna göre bunların bir kısmı, onun, ahirette müminlere va' dedilen ebedi saadet yurdu cennet olduğu kanaatinde iken, diğer
neliği
emekliye aynlnuşhr. (Yakup Çiçek- Bünyemin Açıkalın, Türkiye İlahiyat Fakülteleri
Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Elemanlan Biyografileri (Özgeçmişleri ve Bilimsel Çalışma­
lan), (İstanbul: 2000), 59).
73 Tayyar Altıkulaç, "Takdi:İn", Kur'iin-ı Kerim Meiil ve Tefsiri, (Ankara: Diyanet İşleri
Başkanlığı,
74
1984), I/5-7.
Bkz. Talat Koçyiğit-İsmail Cerrahoğlu, Kur'lin-ı Kerim Meiil ve Tefsiri, (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1984), I/7 vd.
232
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
bir gurup muhtelif gerekçelerden dolayı bunun, söz konusu cennet olmayıp,
yeryüzünde bir bahçe olduğu iliindedirler. Müelliflerimize göre her iki gurubun da kendine göre haklı delil ve sebepleri vardır; her iki gurup diğerini
makul bir şekilde tenkit etmiştir; dolayısıyla bu iki görüşten hangisinin daha
doğru olduğunu kestirrnek zordur. Bunun için de müellifler, selef aJ.imlerinin ayette sözü edilen cennetin ne olduğu, nerede bulunduğu, nasıl bir cennet olduğu gibi hususları araştırmaktan imtina etmişler; Allah Tea.Ia'nın bu
konuda bize bilgi vermediğini, dolayısıyla bu konuda doğru bilgiyi O'ndan
başka kimsenin bilemeyeceğini bildirmişlerdir. Kendileri de "kanaatimizce,
müşkilin halli bakımından sığınılacak en doğru görüş budur" diyerek, selefin görüşünde olduklarını yazmaktadırlar.7s
9 (9)- İlınin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri
Celal Yıldırım,76 İlmin Işığında Asrın Kur;iin Tefsiri, (İstanbul:.Anadolu
Yayınları, 1991), 14 cilt.
Celal Yıldırım'a ait olan İlmin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri adını taşı­
yan eser 1985 yılında piyasa çıkmıştır. Yıldırım bu tefsirini yıllarca süren birikiminin ürünü olarak hazırladığını ve pek çok muteber kaynaktan istifade
ettiğini belirtir. Müellif önce tefsirini yapacağı ayetlerin mea.Iini verir, soma
bu ayetlerin niçin nazil olduklarını tarihi bilgileri naklederek anlatır.
Ayetlerle ilgili varid olan hadisleri nakleden müellli, arkasından· ayetleri ilIni, itikadi, kültürel, tarihi, kanuni, ahlaki, içtimffi ve eğitim açılarından ele
alıp izah eder. Ayrıca müellif ayetler arasındaki münasebeti ve ayetlerle ilgili nahiv, sarf ve Arapça killdeleri "Tahliller'' başlığı altında verir. Tefsirin orijinal yanlarından biri Tevrat, İncil ve Kur'an arasında bir mukarene yapması, bunların arasında ilgi kurmaya çalışmasıdır. Müellif aynı zamanda tefsirinde ölüm, şeytan, berzah a.Iemi, kıyamet vb. bazı konularda geniş bilgiler
vermektedir. Tefsir 13'ü tefsir, 1'i de fihristler olmak üzere toplam 14 cilt halinde tabedilmiştir. Müellif, "fahiş bir hata meydana gelmesin diye ondört
75
76
Bkz. Koçyiğit- Cerrahoğlu, Kur'iin-ı Kerim Meiil ve Tefsiri, I/95-97.
Müellif Celal Yıldırun, 1928 yılında Diyarbakır'ın Kulp kazasİnda dünyaya gelmiştir.
14 yıl boyunca Diyarbakır, Siirt ve Bitlis bölgesindeki özel medreselerde dini tabsil
yapmış ve icazet almıştır. Arapça ve Farsçayı kavaidiyle birlikte öğrenmiştir. ?onra 25
yıl boyunca muhtelif yerlerde müftülük yapmış, 1979 yılında en son görev yeri olan
İzmir' de müftü iken emekli olmuştur. Müellifin burada sözünü edeceğimiz tefsirinden başka yüzden fazla telif ve tercüme eseri daha vardır (Anadolu Dağıtım, ''Müellif
ve Müfessir Celal Yıldırım", İlmin Işığında Asnn Kur'iin Tefsiri, XIII/7103).
'
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
233
ciltlik bu büyük tefsirin müsveddelerini dört yıl gibi uzun sayılan bir sürede
bizzat kendim daktilo ettim" demektedir.77 Tefsir, bilhassa ilmi metod noktasındaki eksiklikleri yüzünden bazı eleştirilere tabi tutulmuştur.7s
Müellif, "Rabbin (ezen iradesi Adem'i var kılınayı murad ettiğinde)
meleklere: Ben yeryüzünde mutlaka (emirlerimi yerine getirecek, benim
adına konuşacak) bir halife var kılacağım demişti ... "79 şeklinde çevirdiği Bakara sfuesi 30. ayetin "ilgili hadisler'' başlığı altında, "(Allah) Adem'i yeryüzünün her tarafından aldığı bir avuç (toprak)tan yarattı. Bu bakımdan Adeınoğulları yeryüzünün (rengine ve bazı özelliklerine) göre (renk ve huy alıp)
geldiler. Kimi kızıl, beyaz ve siyah, kimi bu renkler arasında (bir renk) ve
üzüntüsüz (hoş tabiatlı), üzüntülü (sert tabiatlı), kimi iyi, kimi kötü (huylarla mücehhez)" şeklinde bir hadis ile yine "Allah Terua Adem peygamberi boyu altmış zira' uzunluğunda- yarattı... Cennete girecek olan herkes
Adem'in sfueti üzere (yani altmış zira' uzunluğunda) girecek. Ve halk,
Adem' den bu yana hep küçülmektedir (kısalmaktadır)" manasında bir
rivayet nakletmektedir .so
10 (10)- Büyük Kur'an Tefsiri (Hülasatü't-Tefasir)
Ali Arslan,sı Büyük Kur'an Tefsiri (Hülasatü't-Tefasir), (İstanbul: Arslan
1987), 16 cilt.
Yayınları,
Ali Arslan tarafından 16 cilt olarak hazırlanmış olan tefsir, uzunca bir
mukaddime ile başlamaktadır.sı Burada Kur'an'ın tanımı, Kelam, Usul ve
Fıkıh a.Iimleri katında Kur' an, Kur'an-ı Kerim'in ilmi bir icazı, Kur'an-ı Kerim' e dair iliınler, Kur'an tarihi, vahiy, Kur'an'ın iniş sebepleri, Yedi harf,
Kur'an'ın derlenmesi, ayet ve sfuelerin tertibi ve adedi, Kıraat ilmi, Tefsir,
te'vil kelimeleri, Tefsir tarihi, tefsir çeşitleri, nesh konusu, muhkem ve
müteşabihler, Kur'an'da mucizeler gibi muhtelif konular işlenmiştir. "Son
sözümüz" başlığı altında meaıin Kur'an olmadığı ve Kur'an'ın yerini tutamayacağı, bütün meaııerde eksiklecin bulunduğu hususu üzerinde durulBkz. Celal Yıldınm, hmin Işığında Asnn Kur'an Tefsiri, XIII/7101.
Bkz. Akdemir, "Cumhuriyet Döneminde Yayınlanan Türkçe Telif ve Tercüme Tefsirler Üzerine Bir Değerlendirme", 30.
79 Bkz. Celal Yıldınm, hmin Işığında Asnn Kur'an Tefsiri, I/140.
8o Bkz. Celal Yıldınm, hmin IşığındaAsnn Kur'an Tefsiri, I/140.
81 Müellif bir süre Tekirdağ müftülüğü ve İstanbul merkez vaizliği yapmıştır. Çok
sayıda yayınlanmış telif ve tercüme eseri bulunmaktadır.
82 Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'an Tefsiri, (İstanbul: Arslan yayınları, 1987), 1/5-160.
77
78
KUR' AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
234
maktadır.B3
Burada tarih olarak· hicri 1404, miladi 1984 tarihi
Demek ki tefsirin yazılışı bu tarihlerde bitmiştir.
yazılmışbr.
Bütün bu bilgilerden sonra Fatiha silresinin tefsirine geçiliyor. Önce
Arapça metin veriliyor, sonra mea.Ii, silrenin nazil olduğu yer, ayet, kelime
ve harf sayısı vs. veriliyor; ardından da "tefsir" başlığı altmda tefsiri yapılı­
yor.s-ı
Ali Arslan, tefsirinde Hz. Havva'nın Adem'in nefsinden yaratıldığını,
Allah'ın bunu yapmaya kadir olduğunu belirtmektedir.ss Müellife göre
Adem'in yaratılıp içine konulduğu cennet sevap yurdu olan cennettir ve
cennet yaratılmışbr.B 6 O ayrıca Adem'in dünyada Filistin arazisinde veya
Faris ile Kirman arasında bir bahçede yaratıldığının da söylendiğini belirtmektedir.87
Ali Arslan tefsirinin sonunda "Bir Mucize" başlığı altmda Fatiha
silresinin de, Nas silresinin de harflerinin tekrarsız olarak sayılarının 22 olduğunu, bunun da Kur'an'ın nüzıll süresine işaret ettiğini söylemektedir. O
daha sonra "bu işaret gibi bir işaret daha vardır" diyerek, Fatiha silresinin
"ba" harfi ile başladığını, N as silresinin ise "sin" harfi ile bittiğini, bunun da
"bess" (yeter) manasma geldiğini belirtmektedir. Buna göre bu ifade şu anlama geliyor: Kur'an, insanı Kur'an'ın dışındaki her şeyden müstağni kılar;
onun her şeyi için Kur'an ona yeter.ss Aynı husus daha önce Hak Dini
Kur'an Dili tefsirinin sonunda da anlatılmışh. Fakat müellif bundan bahsetmemekte, bu bilgiyi nerden aldığını belirtmemektedir.
ll (ll)- Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri
Süleyman Ateş,8 9 Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, (İstanbul: Yeni Ufuklar
neşriyat, 1989), 12 cilt.
Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'an Tefsiri, I/161-162.
Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'iin Tefsiri, I/165-199.
Bs Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'iin Tefsiri, I/289.
B6 Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'iin Tefsiri, I/289.
B7 Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'iin Tefsiri, I/289.
'
BB Bkz. Ali Arslan, Büyük Kur'an Tefsiri, XVI/275.
B9 1933 yılında Elazığ' da doğan Süleyman Ateş, önce doğduğu köyün hocasın~an 10
yaşında hıfzını tamamladı. Bir süre o zamanki Kur'an kurslan ile bazı önemli alimlerden özel Kur'an ve Arapça dersleri aldı. 1960 yılında Elazığ İmam Hatip Okulunu bitirdi. 1964 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden birincilikle mezun oldu. Daha sonra aynı Fakültede Tefsir asistanı olan Ateş, 1968 yılında hazırlaB3
84
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
235
Süleyman Ateş'in hazırlamış olduğu tefsir 12 ciltten ibarettir. Ateş,
tefsirine "Tefsire Giriş" başlığıyla başlamıştır. Burada önce "Hz. Muhammed
ve Kur'an-ı Kerim" başlığı altında Hz. Peygamber'in hayalı ve ona Kur'an'ın
nazil alınası hususunu özlü bir şekilde anlatınaktadır. 90 Daha sonra "Kur' anı Kerim Vahyi" alt başlığı altında, Hz. Peygamber'in vahiy aldığı esnada beşen duygulardan geçtiğini, kendinden habersiz hale geldiğini, melekle temas edip onu dinlediğini ve meleğin sözlerinin unutulınayacak bir biçimde
onun hafızasına nakşedildiğini anlatmıştır.9ı Ateş'e göre, melek Allah'tan
aldığı anlamları, Arapça kalıplara sokarak Peygamber' e vermiştir. Kur'an
sözlerinin kalıpları da anlamları da meleğin vahyidir.92
Ateş
daha sonra Vahyin yazılınası ve ezberlenmesi ve Kur'an-ı Kerim'in toplanması alt başlıkları altında Kur'an tarihiyle ilgili özlü bilgiler
vermektedir. Burada Hz. Osman'ın oluşturduğu heyet arasında yazı konusunda vuku bulan ihtilafları, İbn Mes'ud'un, Zeyd b. Sabit'in başkanlığına
itiraz etmesini, "vallahi ben Müslüman olduğum sırada, henüz kafir bir insanın belinde bulunan bir kimsenin yönetiminde yazılan Mushaf nüshalarından uzak durun" şeklindeki sözünü ve benzeri başka rivayetleri nakletmektedir93 ki, halk için yazılan bir tefsirin başında bu bilgilere yer vermenin
gerekli olup alınadığı tarhşılabilir.
Daha sonra ayet ve sfueler hakkında bilgi veren müellif, burada da
ayetlerin ve sfuelerin sayısı hakkında farklı farklı görüşler vermektedir. Aym şekilde Kur' an' daki kelime ve harf sayıları konusunda da birbirinden
farklı görüşlerin olduğunu söylemekte ve bu görüşlere göre Kur'an'daki kelime ve harflerin sayısım farklı farklı verınektedir.94
dığı
Sülemi ve Tasavvufi Tefsiri adlı tezinin kabulüyle Tefsirden doktorasını tamamTefsir Okulu adlı eseriyle doçent, 1979' da da profesör olan
Ateş, araştırınalar yapmak üzere bazı Arap ülkeleriyle Almanya ve Amerika' da bulundu. Ateş, ayrıca Suudi Arabistan ve Cezayir' de bulunan bazı üniversitelerde öğ­
retim üyeliği de yapmıştır. (Ömer Kara, Tefsir Akademisyenleri Biyografisi, (Bursa:
Kurav Yayınları, 2007), 171-172).
9° Bkz. Süleyman Ateş, Yüce Kur'iin'ın Çağdaş Tefsiri, (İstanbul: Yeni Ufuklar neşriyat,
ladı. 1973 yılında İşari
1989}, I/5-6.
91
Ateş, Yüce Kur'lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/7.
92 Ateş,
Çağdaş
Ateş,
Yüce Kur'an'ın
Yüce Kur'an'ın
94 Ateş, Yüce Kur' lin'ın
Çağdaş
93
Tefsiri, I/7.
Tefsiri, I/10-11. Ayrıca 12-13.
Çağdaş Tefsiri, I/14-15.
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
236
Kur'an'a nokta, hareke; ta'şir ve tahziplerin konulması konusunda
önemli bilgiler veren95 Ateş, kıraatler konusunda da oldukça geniş malumat
arz etmektedir. Burada da yine sahabe döneminde farklı okuyuşlara dair
rivayetler nakleden müfessir, daha sonra yedi harfin ve yedi kıraatin ne olduğu konusunu uzun uzadıya işlemektedir.96
Ateş'e
göre, Kur'an'ın, kendinden önceki kitaplardan veya Araplardan naklettiği hiMyelerin asıl mu' cize yönü, anlatım tarzıdır. Kur'an-ı Kerim bu hikayeleri ana çizgileriyle anlatır, ayrıntılara girmez. Bundan dolayı
bunlar tarihin anahatlarına da ters düşmez. Kur'an'ın bunları aniatmadaki
amacı, tarihi olayları saptırmak değil, bunlar vasıtasıyla öğüt vermekfu.97
Ateş' e göre burada önemli olan, bu hikayelerin Kur' an' dan önceki Kitapların
veya Arapların anlatırnma uygun olmasıdır. Zira ona göre, şayet bu hikayeler, o kitaplarda bulunan veya nakledilerı1erden ayrı biçimde anlatılsaydı,
hem Kitap ehli, hem de Araplar Hz. Peygamber' e itiraz ederlerdi. Ona inananlar dahi, "senin söylediklerin, önceki kitaplarda bulunanı tutmuyor, biz
böyle şeyler duymadık" diyerek kuşkulanmaya başlarlardı. Oysa Kur'an'ın
amacı, halka bu hikayeleri öğretmek değil, kısaca zaten bazılarının duyduğu, bildiği bu hikayeleri, o kitabındaki aslına uygun şekilde hatırlatarak Allah' ın birliğini kabul ettirmek, insanları şirkten kurtarıp, Allah'a kulluğa götürmek idi.9B
Bununla birlikte Ateş, bu kıssa ve bilgilerde Peygamberlerin ahlakına
aykırı şeylerin alınmadığını belirtmektedir. Nitekim Kur'an, Lut'un sarhoş
olup kızlanyla yattığını,9 9 Davud'un, cepheye gönderdiği komutanın karı­
sıyla zina ettiğiniıoo ve Kitab-ı Mukaddes'te anlatılan benzeri ifadeleri ve
olayları almamıştır.ıoı
·
Bu konuda Ateş ayrıca şunları da söylemektedir: "Kur'an, Arapların
uygulanan geleneksel şifahi yasaların tevhid dinine aykırı olma-
arasında
Bkz. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/17-22.
Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/24-45.
97 Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/47.
98 Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/47.
99 Bkz. Tekvin, 19/31-35.
100 Bkz. İkinci Samuel, 11/2-5.
101 Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/47-48.
9s
96
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
237
yaniarım almış, bunların
retmiş,
ya aynen veya biraz tadil ile uygulanınasını emtevhide aykırı gelenek ve yasaları ise lağvetıniştir ."ıoı
daha önce hiç olmayan, ilk defa kendisinin söylediği
viıniylerin hem anlatım tarzının, hem de anlamının mu' cize olduğunu belirttikten sonra şunları söylemektedir: "Hz. Muhammed(selam ona)in103 çağın. da yaşamış bir kimsenin, insanın suda yüzen bir kurtçuktan
m,104bitkilerin de insanlar ve hayvanlar gibi erkekli, dişili olduğunu,ıos göklerle yerin, önce birbirine yapışık iken sonradan ayrılıp yıldızların yaratıldı­
ğını, her canlının sudan halkedildiğini,ıo6 rüzgarların, bitkiler arasında aşı­
lama rolü yapbğını, 1 07 bpkı canlı bir organizına gibi insan topluluklarının da
bir ömrünün (bir yükselme, hakimiyet devresi) bulunduğunu, devrini tamamlayan milletierin silineceklerini,ıos zafer ve yenilgilerin insanlar arasın­
da toplumdan topluma geçeceğinii09 söylemesi mümkün değildir. Bunlar·
ancak vahiy ile söylenebilir."ııo
Ateş, Kur'an'ın
Kur'an ile diğer İlaıli kitaplar arasındaki ilişki konusunda Ateş'in şun­
ları söylediğini görüyoruz: "Kur'an-ı Kerim'in açık ifadelerinden.anlıyoruz
ki, Allah'ın, bütün peygamberlere indirdiği Kitap aym içeriğe sahip, tek Kitaptır. Ancak bu aslı bir olan Kitap, her peygambere kendi diliyle indirilmiş­
tir. Musa'ya ve İsa'ya İbraru diliyle indirilmiş olan o Tanrı Kitabı, Araplar
arsından seçilen Hz. Muhammed' e de Arapça olarak vahyedilıniştir."m
Ateş, bunların ardında Türkiye' deki tefsir çalışınalarından bahsetmektedir. Bumeyanda Konyalı Mehmet Vehbi Efendi'nin Hülasatu'l-Beyan,
Muhammed Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'an Dili, Ömer Rıza Doğrul'un
Tanrı Buyruğu, Hasan Basri Çantay'ın Kur'an-ı Kerim ve Meal-i Hakfm ile
Yüce Kur'lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/48.
Biz burada Ateş'in tefsirindeki yazılışı aynen aldık. Bize göre bu tür yerlerde ismin
sonuna gelen ekin, parantez içinde verilen (s.a.v.), (selam ona) gibi ifadelerden önce olması, daha uygundur. Nitekim Ateş'in buradaki ifadesi bize göre tuhaf olmuş­
tur. Doğrusu "Hz. Muhammed'in (selam ona)" şeklinde olmasıdır.
1o4 Bkz. el-' Alak, 96/2.
1os Bkz. Yasin, 36/36; Taha, 20/53; er-Ra' d, 13/3.
1o6 Bkz. el-Enbiya, 21/30; en-Nur, 24/45.
ıo7 Bkz. el-Hicr, 15/22.
1os Bkz. Yunus, 10/49.
109 Bkz. Al-i İmran, 3/140.
no Ateş, Yüce Kur'lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/48-49.
111 Ateş, Yüce Kur' lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/49.
1o2 Ateş,
103
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
238
Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'fin.;ı Kerim ve Meiil-i Atisi gibi eserleri zikretmektecfu.ııı Ancak ona göre bunların dili, artık yeni kuşağın anlayamayacağı
kadar eskidir. Ayrıca bu tefsirler metod bakınundan modem anlayıştan
uzakhr, birçok zayıf haber, tenkide tabi tutulmadan bunların içinde girmiş­
tir. Bıkhracak ölçüde de uzun yazılmışlardır.113
Ateş,
1976 yılında
MeaJ.'in neşriyle birlikte tefsir çalışmalarına döndüğünü belirtmektedir.
Ateş, ilk önce Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde üç yıl süreyle verdiği ve Kur'an'ın ilk beş cüzünün tefsirinden ibaret olan tefsir ders notlarını
yayınlar. Bu notlar Ankara Üniversitesi tarafından 1982 yılında basılır.
Malıdut sayıda basılan bu tefsir büyük kabul görür. Tefsirin tamamlanması
ve basılması yönünde çok talepler gelir. İşte bunlar Ateş'i tefsirini tamamlamaya teşvik eder. O daha sonra yedi yıl süreyle Suudi Arabistan'ın baş­
kenti Riyad ve Cezayir' deki üniversitelerde verdiği ders notlarını ve tecrübelerini de katarak tefsirini yazmayı 1988'de tamamlar.114
1973
yılında meaı
ile
başladığı çalışmalarının,
Ateş, tefsirinde takip ettiği metod hakkında önsözde bilgi vermektedir. Buna göre o, her sfuenin tefsirine girmeden önce sfuenin mekkl mi, yoksa medeni mi olduğunu, iniş sırasını ve özetini verir. Ayetlerin mealinden
sonra "Tefsir" baŞlığı altında tefsirini yapar. Bu kısımda önce ayetlerin içeriğini özetler, sonra izaha muhtaç kelimeler ve ayetlerin işaret ettiği olayları
tefsir eder. Tefsirde resffiı tertipten ziyade, sfuelerin iniş sırası göz önünde
tutulduğundan, kelimelerin açıklamaları, iniş sırasına göre ilk geçtiği yerlerde daha ayrıntılı olarak verilmiştir. Bununla birlikte okuyucucia tereddüdün
kalmaması için tertipteki sıraya göre de yine gerekli, fakat özet açıklamalar
yapılmışhr.
Hüküm ayetleri üzerinde özellikle geniş olarak durulmuş ve konuyla
ilgili fıkıh mezheplerinin görüşleri özetlenmiştir. Sonra da Ateş konuyla ilgi- li kendi kanaatini vermiştir. Ayetlerin izahına yardıma olan hadisler kaynağı belirtilerek verilmiş, ancak zayıf hadisler ve Kur'an'ın ruhuna ters düşen
rivayetler delil olarak kullanılmaktan sakınılmışhr.
112
Ateş,
113
Ateş,
Yüce Kur'lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/58.
Yüce Kur' lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/58.
114 Bkz. Ateş, Yüce Kur'lin'ın Çağdaş Tefsiri, I/58-59.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
239
İnsan ve kamahn yarahlması ve benzeri konularda modern bilimin
verilerinden yararlanılmış; kıssalarla ilgili bilgiler serdedilirken Kitab-ı Mukaddes' ten bolca istifade edilerek karşılaştırmalar yapılmıştır.ııs
Ateş, bu eseriyle neyi hedeflediğini, ''bu eserimizle, İslam'ı, zaman
içinde dini kitaplara sokulan ve Kur'an'ın nurunu gölgeleyen gecekondu
düşüncelerden soyutlayarak günümüz insanına Kur'an'ı, Hz. Peygamber'in
ve sahabilerinin anlayışıyla sunmak; uyanmakta olan İslam gençliğine aydın
bir mesaj vermek" 116 diye açıklamaktadır.
Ateş,
son olarak önsözde yetişmekte olan aydın Müslüman gençliğe
şunları söylüyor: "Ey Türkçe konuşan Müslüman çocuğu, işte bu, senin Kitabındır. Bu Kitabını kendi dilinle her gün oku, okuduklarının üzerinde düşün, onun getirdiği genel prensipleri, yüksek ahiili değerleri, insanlığı öğ­
ren. İslfun'ı dar düşünceleriyle Kur'an'ın insanlığa sunduğu ışığı karartan,
Kur'an'ın açhğı geniş İslam yolunu daraltan insanların kitaplarından değil;
Kur'~'ın kendisinden ve onunla kaynaşan sağlam Peygamber sözlerinden
öğren! Her sabah Tanrı Buyruğu'ndan bir parça okuyarak işine başla. Sen
şunun bunun sözüne bakina, Allah'ın Kitabı'nda söylenenleri uygula, fazlasına dalına, aşırılıktan sakın. Daima ölçülü ol, ölçülü davran. Kur'an sana tutumlu, ölçülü davranınanı emrediyor."m
Müfessir, tefsirine Fatiha sfuesini izahla başlamaktadır. Önce Fatiha
kelimesinin lügat anlamını, aslını, burada dişil olarak gelmesinin sebebini ve
zıddını vermektedir. Ardından neden sfueye Fatiha dendiği ve sfuenin diğer isimleri hakkında bilgi vermektedir. Sonra "Nüzfılü" başlığı alhnda, Fatiha' nın Mekke'de ilk inen sfuelerden olduğıınu açıklamaktadır. Sürenin
Medine'de nazil olduğıına veya bir kez Mekke' de, bir kez de Medine'de olmak üzere iki kez indiğille dair görüşleri eleştiren müfessir, daha sonra Fatiha'nın tam olarak inen ilk sfue olduğıınu belirtmektedir.ııs
Ateş, Kur'an'ın özeti durumundaki Fatiha süresinin, Kur'an'ın ilk
inen tam sfuesi oluşunun hikmetini şöyle açıklamaktadır: Allah'ın kamattaki
genel yasası, bir· şeyin önce özetini ortaya çıkarmak, sonra yavaş yavaş onu
açıp detaylandırmaktır. İlahi hidayetler, büyük bir ağacın tohumlarına benzer. Başlangıçta ağacın bütün köklerini içeren tohum, daha sonra yavaş ya-
Bkz. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/59.
116 Bkz. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/59.
117 Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/59-60.
11s Bkz. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/61.
115
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSiR VE TOPLUM-
240
vaş açılır, dal budak salar ve -daha soma da meyve verir. İşte ağacın dal,
yaprak ve meyvelerinin özetini içeren tohum gibi Fatiha da Kur' an' daki anlamların özetini içerir. Daha soma onun özeti açı1mışhr.ll9
12 (12) - Ruhu'l-Furkan Tefsiri
Mahmud Ustaosmanoğlu,ııo Rulıu'-1-Furkan, (İstanbul: Siraç Kitabevi,
1991), 14 cilt (şu ana dek Enfal silresi 40. ayetekadar gelinmiştir).
Eserin Rulıu'l-Furkan şeklindeki kısa adı yanında ayrıca Rulıu'l-Furkan
şeklinde uzun adı da verilmiştir. Tefsiri hazırlayan olarak
İsmailağa Camii imam hatibi olan Mahmud Ustaosmanoğlu gösterilmiştir.
Bununla birlikte cemaate bağlı bir ekip tarafından hazırlandığı bilinmektedir. Esasen daha somaki ciltlerin iç kapağında bu husus "Mahmud
Ustaosmanoğlu riyasetinde ilmi bir heyet" ifadesiyle belirtilmiştir. Ayrıca
her cildin iç sayfalarında "bu cildin hazırlanmasında emeği geçen kardeşle­
rime teşekkür eder, alim ve habir olan Mevla Teala tarafından mükafatlandı­
rılmalarını niyaz ederim" denerek de bu hususa işaret edilmiştir. Mukaddimede Ustaosmanoğlu, Peygamberimizden aldığı manevi bir işaretle bir gurup arkadaşla beraber bu tefsiri yazma işine koyulduğıınu yazmaktadır.ııı
Eser peyderpey neşredilmektedir. İlk cildi 1991 yılında Siraç kitabevi tarafından İstanbul' da basılınışhr. Eser büyük battal boy halinde basılmışhr.
Baskının ve dizginin profesyonelce olduğu söylenemez.
fi Tefsiri'l-Kur'iin
119 Ateş,
Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, I/62.
Tefsirin ınüellifi olarak Mahmud Ustaosmanoğlu gösterilmektedir.
Ustaosınanoğlu, 1929 (veya 1931) yılında Trabzon'un Of ilçesinde dünyaya gelıniş­
tir. Küçük yaşta babası ve annesinden Kur'an'ı öğrenip lufzetıniştir. Daha soma
Mehmet Rüştü Aşıkkutlu, Abdülvehhap Efendi, Dursun Feyzi Güven gibi hocalardan Arapça ve din iliınleri tahsil etmiş ve 16 yaşında icazet alınıştır. Ardından hocalığa başlayıp ders veren Ustaosınanoğlu, daha askerlik hizmetini ifa etmeden
kendisi de okuttuğu öğrencilerine icazet vermiştir. 1952 yılı'nda Ali Haydar Efendi'yle tanışan Ustaosınanoğlu'nun hayatında bu tanışına bir dönüm noktası olınuş­
tur. Haydar Efendi'nin davetiyle 1954 yılında İstanbul'a gelerek İsınailağ~ Camii
imam hatibi olur ve 65 yaşında ernekliye ayrıldığı 1996 yılına kadar bu görevi sürdürür. Halen kendi başkanlığındaki bir ilim heyetiyle Ruhu'l-Furkan Tefsiri'ni yazınaya devarn etmektedir.
ı21 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/10.
12o
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
241
İlk cildin başında önce Arapça bir mukaddime verilmiştir.ı22 Sonra
bunun Türkçesi daha başka ilavelerle uzun bir şekilde verilmiştir.123 Burada
tefsirin "kardeşlerimizin ihtiyacını karşılamak üzere" yazıldığı belirtiliyor.
Ruıhu'l-Furkan
Sebebi başlığı altında, "bu tefsire başta Mevla'run büyük yardımı, Resillullah'ın (sallalahu aleyhi
vesellem) manevi işareti ve Meşayih-i Kirarn (kaddesellahu esrarehum)
Hazeratının au himmetleri ile başlandığı" belirtilmektedir.ı24 Kur'an'ı uzun
zamandan beri sohbetlerinde işlediği halde onu tefsire niyetlenmediğini söyleyen Ustaosmanoğlu, "ancak (hicr11407) senesi Şaban ayının Beraet gecesinde Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimiz'in (sallalahu aleyhi
vesellem) bulunduğu pak cennet bahçesi olan mescid-i şerifinde bulunduğumuz sırada Efendimiz (sallalahu aleyhi vesellem) tarafından vaki olan
manevi bir işaretle bu mühim işe başladık" demektedir.ııs
Tefsiri'nin
Yazılmasının
Ayrıca tefsirin "Ehl-i sünnet ulemasından zahir ve b atm erbabının
sözlerinden istifade edilerek her sınıf insanın anlayabileceği şekilde yazıl­
maya çalışıldığı" da zikredilmiştir .126
Tefsirin yazılmasında takip edilen usill başlığı altında iki husus üzerinde durulınaktadır; biri tefsire bir mukaddime ile başlandığı hususudur ki,
bu uzun mukaddimede nelerin üzerinde durulduğu anlatılmaktadır. Buna
göre mukaddimede Kur'an-ı Azimüşşan'ın faziletini beyan eden ayet-ikeriıneler ki burada 23 ayet zikredilmiştir, sonra Kur'an-ı Azimüşşan'ın faziletini beyan eden hadis-i şerifler -bununla iligli olarak 42 hadis nakledilmiştir­
ve büyüklerin Kur'an-ı Azimüşşan'ın faziletleri hakkındaki sözleri -ki burada da muhtelif alimierin 15 sözü nakledilmiştir"- açıklamalı olarak verilmiş­
tir.127 Yine aynı yerde Kur'an-ı Kerim' i okumanın zahiri (görünen) edepleriki bunlar da onedep olarak beyan edilmiştir-, Kur'an-ı Keriın'i gafil olarak
okumanın zemmi (kötülenmesi) hakkındaki rivayetler, bilgisiz olarak kendi
görüşüyle Kur' an' ı tefsir hususunda söz söyleyenler hakkında varit olan hadis-i şerifler de verilmektedir.ııs
1ıı Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, (Haz. Mahmud Ustaosmanoğlu), (İstanbul: Siraç
Kitabevi, 1991), I/3-5.
Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri,
124 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri,
125 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri,
126 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiıi,
127 Bkz ..Ruhu'l-Furkan Tefsiri,
12s Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri,
123
I/6-13.
I/9.
I/9-10.
I/9.
I/14-42.
I/42-59.
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DO GRU-TEFSİR VE TOPLUM-
242
Ayetierin tefsirinde takip ~dilen usill ise burada üzerinde durulan
ikinci önemli husustur. Bu başlık allında önce "kelime manası" yan başlığı
allında tefsirde kelime kelime mana verilmeye ziyade ilitimarn gösterildiği
belirtilınektedir. Topluca mana verildiğinde Kur'an-ı Kerim'i iyice anlamayı
ve tefsir elıneyi isteyen kardeşlerin hangi mananın hangi kelimeden alındı­
ğını anlayamayacaklarından hareketle b:ı yöntem takip edilmiştir. Bu arada
kelime ve cümleleri birbirine bağlayan mahzuf ibareler de zikredilmiştir ki,
dikkatli düşünüldüğü takdirde sadece kelime manasından bile ayet-i
celilelerin manaları anlaşılabilsin. Ayrıca fail, meful, hal gibi kelimelerin
cümle içindeki durumlarının ayırt edilebilinmesi için yardımcı edatlar kullanılmış ve bunlar mana ve izahlardan ayırt edilebilecek şekilde ince harflerle yazılmıştır _129
Bir örnek olması açısından şu ayetin kelime mealini vermeyi uygun
gördük: "(1:.1.9 ~[J) ve dediğimiz vakti hatırla, kime? (~::ıw.J) meleklere, ne
dediğimiz vakti? (ı_,~ı) secde edin, kime? Cr,)'i) Adem (Aleyhisselam)e,
(ı_,~) Onlar hemen secde ettiler.(~!~!) İblis müstesna, ()) İmtina etti,
yani emrolunduğu secdeden kendi isteğiyle çekindi.
yani kibrini
açığa
vurdu.
(.:ııs_,)
ve oldu. Yani Mevla
~ı_,)
ve büyüklendi,
Teala'nın
secde emrini
çirkin görerek oldu veyahut ilm-i ezeli (Allahu Teala'nın evveli olmayan ilmin)de idi, kimlerden? C.:r-Jts:ll .:ro) kafirlerden.J30
Meal-i şerif başlığı allında bu şekilde kelime manaları verildikten sonra ayetin topluca mealinin verildiği belirtilmektedir. Buna göre meale, ayetin
zahirinde bulunmayan kelime ve terkipierin manalarının katıimamasma
dikkat edilmiştir. Ancak ayetin tam manasıyla anlaşılabilmesi için bir takım
mahzuf manaların ve bazı izahların zikredilmesine ziyadesiyle ihtiyaç d uyulduğundan bunlar parantez içinde ayrı bir yazı şeklinde açıklanmıştır.
Böylece meal, açıklamalı bir meal haline getirilmiştir.131
Yukarıdaki örneğin
mea.Iini burada zikredelim: "(Ey Habibim!) Meleklere Adem (Aleyhisselam)e secde edin dediğimiz vakti hatırla. (Bu emri
alır almaz) onlar (bütün melekler) hemen secde ettiler, İblis müstesna. O
(emrolunduğu secdeden) kaçındı, kibirlendi ve kafirlerden oldu.''I32
12~
Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/12.
Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/271.
131 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/12.
132 Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/271.
13o
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
243
Üçüncü yan başlık olan "izahat" başlığı albnda, sadece meru-i şerif ile
de iktifa edilmediği, her ayetin, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan yararlanılarak güç nisbetinde açıklandığı belirtilmektedir.133
Buna göre, tefsirlerde sebeb-i nüzillu beyan edilmiş olan ayetlerin iniş
sebepleri zikredilmiş; alıkarn ayetlerinden çıkarılmış bir kısım fetvalar yeri
geldikçe açıklanmıştır. 1 34 Ayetlerin anlaşılınasını kolaylaştıracak ilgili kıssa­
lar, muteber tefsirlerden dereedilerek verilmiştir. 135 Zikirle alakalı ayetlerde
yine güvenilen tefsirlerden ve kitaplardan tasavvufi manruarın alınıp konulması da ihmal edilmemiştir.136 Ayrıca her ayetin sonunda, o ayetin tamamı veya bir kısmıyla alakalı diğer ayetler mealieriyle birlikte verilmeye
çalışılmıştır. Bu da "vaaz ve nasihat etmek isteyen kardeşler bir ayeti gözden
geçirirken, onu açıklayan diğer ayetleri de önlerinde hazır bulup vaazlarını
zinetlendirme imkarn bulsunlar" diye yapılınıştır.137
Ustaosmanoğlu,
Havva'nın
yaratılışı
konusunda SuyU.ti'nin edDurru'l-Mensur'undan şöyle bir nakil yapmaktadır: "Adem (Aleı;hisselam)
cennete yerleşince orada yalıuz kalmışh. Kendisiyle sükfuıet bulacağı bir ailesi yoktu. Bir kere hafif bir uykuya daldı, uyandığında başı ucunda oturan
bir kadın gördü. Allahu Terua onu, o uyurken kaburga kemiğinden yaratmışh. Adem (Aleı;hisselam) ona, 'sen kimsin?' dedi. O da 'bir kadııum' diye
cevap verdi. Bunun üzerine Adem (Aleı;hisselam), 'sen ne için yaratıldm?'
dedi. O da 'sen benimle sükfuıet bulasın için' dedi. Bu hadiseyi seyreden
melekler Adem (Aleyhisselam)'in ilmini denemek için 'onun ismi nedir?' dediler. O da 'Havva' dedi. 'Peki, ne için Havva ismi verildi?' dediler. 'Çünkü
diriden yaratılmıştır' diye cevap verdi. .. "138
Burada tefsirde zikredilen bir haberi nakletmek istiyoruz. Bilindiği gibi Kur' an' da Allah, Adem' e bir ağaçtan yemesini yasaklıyor. Yani Allah onu
o ağaçtan menediyor. Ustaosmanoğlu'nun naklettiği haber ise şöyle diyor:
"Ebu Meyden (kuddise sirruh) hazretlerine, Adem (Aleyhisselam)'ın cennetten çıkarılmasının ve nehyolunduğu halde o ağaçtan yemesinin sırrı sorulduğunda, 'eğer babamız Adem (Aleyhisselam), sülbünden Muhammed
133 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/12.
134
Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/12.
135 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/13.
136 Bkz. Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/13.
137 Bkz.Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/13.
138 Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/276.
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
244
(Aleyhisselarn) gibi bir zat zuhu:r edeceğini (meydana geleceğini) bilseydi,
dünyaya çabuk insin de, kemal-i Muhammedi (Efendimizin olgunluğu) ve
Cemal-i Ahmed! (Efendimizin güzel yüzü) bir an evvel zuhur etsin diye elbette ağacın meyvasını değil kökünü bile yerdi' buyurdu."ıs9
13 (13) -
Kur'an-ı
Kerim'in
Şüa :refsiri
Mahmut Toptaş, 14 ° Kur'an-ı Kerim Şifa Tefsiri, (İstanbul: 1993), 8 cilt.
Toptaş'ın kaleme aldığı Kur'an-ı Kerim'in Şifa Tefsiri adlı tefsirin ilk
cildi 1993 yılında piyasaya sürülmüştür. Eserin başında Toptaş'ın verdiği ve
bu tefsirin özünü teşkil eden tefsir derslerinin ilk müdaviınlerinden biri tarafından yazılan bir takriz vardır.ı4ı Tefsirin "sunarken" başlığı altındaki kıs­
mında Muzaffer Can şunları söylemektedir: "Bugün Cantaş yayınevi olarak
size takdim etmek şerefine erdiğimiz Mahmut Toptaş Hocanın Kur'an Tefsiri, şimdiye kadar alışık olduğumuz klasik tefsirlerden değildir. Hocarnızın
bu tefsiri, Cağaloğlu'nda Cezeri Kasım Paşa Camii Konferans Salonu'nda,
cemaat talebelerinin dört yıldan beri metodik olarak takip ettiği Kur'an'ın
çağımızın meselelerine dönük izahlarının kaleme alınmış şeklidir. Böylece
günümüz Türkiye' sinde metod bakımından ilk orijinaliteyi teşkil etmektedir. Tefsirinde geçmiş müfessirlerin mütalaaları göz önünde tutulduğu gibi,
139
Ruhu'l-Furkan Tefsiri, I/278.
140 Toptaş,
1947 yılında Karaman'ın Göçer köyünde dünyaya gelmiştir. 1959 yılında
ilkokulu bitirdikten soma, Süleyman Hilmi Tunahan'ın ilk öğrencilerinin açtığı
Kur'an Kursuna kayd olur. Burada Süleyman Efendi'nin ilk öğrencileri olan Hafız
Necati Öğüt, Müfti Abdurrahman Bengi ve Mehmet Çakır hocaefendilerden,
Eınsile, Bina, Avamil, Maksud, İzhar, Kafiye, Nuru'l-İzah, Kuduri, Telhis, Menar,
İsağoci, Alaka gibi kitaplar okur. Daha soma da İmam Hatip Okulu'nu dışarıdan
verip oradan mezun olur ve imam-hatip olarak görev alır. 1973 yılında istifa ederek
çalışmak üzere Fransa'ya gider. Birbuçuk sene soma döndüğünde üniversite sına­
vına girer ve Konya Yüksek İslam Enstirusünü kazanır. 1979 yılında Enstitüden
mezun olunca Mersin'in Mut ilçesinevaiz olarak tayin edilir. O yıl açılan Haseki
Eğitim Merkezi sınavını kazanır ve burada yirmi yedi ay Türkiye'nin değerli hocaları olan Mehmet Savaş, Halil Gönenç, Ahmet Muhtar Ç~ hocaefendilerden
Arapça, Tefsir, Fıkıh ve Hadis dersleri alır. Müellif bu arada gündüz ders alırken,
geceleri, bildiklerini ve öğrendiklerini bazı öğrencilere ders olarak anlatıı;. Haseki
eğitimi sona erdikten soma önce Balıkesir'in Edremit ilçesinde bir süre vaizlik yapar, daha soma 1984 yılında İstanbul'a gelir (Bkz. Toptaş, Kur'lin-ı Kerim Şifa Tefsiri,
I/12-13). Müellif halen burada yaşamaya devam etmektedir.
141 Bkz. Mahmut Toptaş, Kur'lin-ı Kerim Şifa Tefsiri, (İstanbul: 1993), I/18.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
245
Kur'an'ın
devrimize dönük yönü çok usta bir üslupla ele alınnuş, yıllardır
bir alakayla takip eden cemaatin bereketi de tefsirin yazılmasında
ayrı bir feyiz kaynağı olmuştur. Böylece Muhammed Abduh'tan sonra vaaz
şekliyle tefsir etmenin ikincisine şahit oluyoruz. Ancak usUl, Muhammed
Abduh'tan tamamen ayrıdır."t42
çok
canlı
Daha sonra Toptaş tarafından yazılan bir Önsöz gelmektedir. Burada
Toptaş, Cezeıi Kasım Paşa Camii konferans salonunda 7 Eylül 1989 tarihinde yediden yetınişe her kesimden -insanın katıldığı sohbetlerle Kur' an'ı tefsir
etmeye başladığını belirtınektedir.143
İstanbul' da Tıp, Siyasal, Hukuk gibi fakültelerin öğrencileriyle ayrı
ayrı haftada bir gün sohbet yapar. Onların muhtelif konularla ilgili soruları,
onu Kur'an'dan cevaplar aramaya yöneltir ve Kur'an'a dayalı cevaplar ve..:
rir.t 44 Müellif bu konuda daha sonra şunları söyler: "İstanbul Üniversitesi,
Marmara Üniversitesi, Yıldız Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi öğrencile­
rinden bir kısmına dersler ve sohbetler yaptım, derslere gelen emekli subay
ve polislerle dostluklar kurduktan sonra özelde Türkiye'nin, genelde dünyanın şartlarını öğrenip Kur'an dan çareler aramaya başladım."ı4s
Toptaş, tefsirdeki metodu hakkında şunları söyler: "Metodum, önce
ayeti ayetle· tefsir etmek oldu. Sonra Sünnete müracaat ederek Efendimiz'in
yorumlarını verdim. Ayetlerin nüzfrl sebeplerini öğrenip günümüzde o sebebe benzer olaylar göstermeye çalıştım.
Firavun'un, Nemrud'un şeytanın söyledikleri sözleri nakleden
ayetlerin tefsirinde günümüzde bu sözleri kimler nasıl söyler, nerede söyler
bunları açıkladım.
Alıkarn
ayetlerinin tefsirinde Fıkıh kitaplarının açıklaınalarını verdim.
Çağımızın hukuki sorunlarına dikkat çektikten sonra İslam Hukukunun üstünlüğünü örnekleriyle açıkladım."t46
Kullandığı
dil konusunda ise şunları söylüyor: "Dil olarak, çocukluçokça okuduğıım Yunus Eınre, Karacaoğlan çizgisindeki şairlerin şi­
irlerini okuduğınndan ve yetiştiğim çevre az bozulmuş Orta Asya Türkçesi
ğırmda
Muzaffer Can, "Sunarken", Kur'fin-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/9.
Bkz. Toptaş, Kur'fin-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/11.
144 Bkz. Toptaş, Kur'fin-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/14.
145 Bkz.,Toptaş, Kur'fin-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/14.
146 Bkz. Toptaş, Kur'an-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/15.
142
143
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
246
kullandığından
herkes tarafından anlaşılır bir dil kullanmaya çalıştrm. Atasözü haline gelmiş ayetlere cli.kkat çektim. Şairlerin şiirle tercüme ettiği
ayetlerin tefsirinde bulabildiğim şiirleri aynen verdirrı. Sinesi 'Sina' olan gönül sultanlarının uzun sözleri kısaltan misal ve hikayelerinden yararlandım."ı47
Toptaş
zaman zaman tarihi şaHsiyetler ve olaylar ile günümüzdeki
benzerleri arasında köprüler kurmaya çalışhğı gibi, bu ve benzeri konularda
eski Tefsir mirasmuz ile günümüzde yazılmış olan tefsirlerden yaralanınayı
da ihmal etmemiştir.l4S
Müellif, tefsirinde takip ettiği, tarzla neyi amaçladığını şu cümlelerle
belirtmektedir: "Tefsirimde dinleyenlerimin ve okuyucularımın ikibinli yıl­
larda İslam Dünyası'nın öncülerinden olurlar ümidiyle Tarihten Felsefeye,
Akaidden aileye, evlerin ve gönüllerin kapılarını çalma adabından devlet
yönetmeye, Uluslar arası HUkuktan Kurgubilime kadar her sahada,
Kur'an'ın nuru doğrultusunda bilgi vererek, ilmi dirayete, medeni cesarete
sahip insanlar olmalarını hedefledim."l49
Toptaş
eserine neden bu adı verdiğini de şöyle açıklıyor: "Hukuki,
Sosyal, Siyasi, Ekonomik, Ahlili, Fercli, Ailevl, Yönetim, Üretim, Tüketim
vs. hastalıklarımıza şifa olur inancı ile adını İsra sfuesinin seksenikinci
ayetinden ilham alarak' Şifa Tefsiri' diye isimlendirdim."ıso
Üslubu ve ayetlerde sözü edilen hususları günümüzle ilişkilendirmesi
konusunda bir fikir vermesi açısından Fatiha sfuesinde gazaba uğrayanlar
ve sapıklar hakkında yaphğı yorumu burada vermek istiyoruz: "Hemen
hemen tefsirlerin tamamında gazaba uğrayanlardan kasıd Yahudiler ve sapıklardan kasıt Hıristiyanlardır diye yazar. Allah (c.c.) ise isim vermeden
gazaba uğrayan ve sapıtanların yolundan gitmememizi eınreder. Bu ayet-i
kerime nüzillünden 1400 küsur sene sonra yeni bir görevi daha yerine getiriyor. Yetkililer Avrupa Topluluğuna girmek için vermedik tavizi bırakma­
dılar, ama yine de kapıda bekletiliyorlar, içeri alınmıyorlar. Yetkililer Avrupa'ya girmek için gittiklerinde, 'sizin gibi düşünüyoruz, sizin gibi yiyoruz,
içkiyi sizden fazla içiyoruz. Bakınız sizinkinden iki bardak fazla içtim. Hanımımın eteği sizin hanımınızın eteğinden daha kısa. Dilinizi en az sizin ka147
Şifa
148
Bkz. Toptaş, Kur'lin-ı Kerim
Bkz. Toptaş, Kur'lin-ı Kerim
149 Bkz. Toptaş, Kur'lin-ı Kerim
1so Bkz. Toptaş, Kur'lin-ı Kerim
Şifa
Tefsiri, 1/15-16.
Tefsiri, 1/16.
Şifa Tefsiri, 1/16.
Şifa Tefsiri, 1/16-17.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
247
dar biliyor ve konuşuyorum. Hala niçin almıyorsunuz?' dediğinde, onların
cevabı televizyondan 'kültür farklılığınız var' diye tercüme ediliyor. Yani
'Müslümansınız, ondan almıyoruz.' Yetkiliye, 'sen bizim gibisin ama, 60
milyon bizim gibi değil. Bakanlar, başbakanlar, reis-i cumhurlar değişir fakat millet devam eder.
Elimizde çeşitli ajanslarm araştırması var. Avrupa'daki üç milyon
Türkün yüzde daksanı bayram namazı kılıyor. Yüzde yetmişbeşi Cuma namazı kılıyor. Bunlar bir araya geldiklerinde imam önde: 'şu Allah'ın gazabı­
na uğrayan Yahudilerle sapık Hıristiyanlarm yolunu istemeyiz, bize peygamberlerinin yolunu ver ya Rabbi!' dediğinde hepsi 'amın' diyor. Yani 'biz
de imaını destekliyoruz, duaınızı kabul et!' diyorlar. Ve Avrupalı devam
ediyor: 'Seni şimdilik kapının önünde tutalım, şimdi sen git bu halkın dilinden bu duayı at sonra gel bir düşünelim.' Televizyonun tercümesiyle 'kültür seviyesini bize uydur gel!' diyorlar. Yetkili yurda dönünce belirli mihraklara işaret veriyor ve hep birden yüzde bir olanlar, yüzde doksansekiz
olan Müslümanlara saldırıya geçiyor. Şunu herkes bilsin ki, bu ayetlerin
1400 seneden beri devam etmesi, bu Allah kelamınm bundan sonra da devam edeceğinin garanH belgesidir. "151
14 (14)- Yeni Bir Anlayışın ışığında Kur'an Tefsiri,
Bayraktar Bayraklı,1s2 Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, (istap.bul: işaret Yayınları, 2001 ), 21 cilt.
Tefsir 21 ciltten ibaret olup, önce işaret yayınlan tarafından hasılınaya
daha sonra ise Bayraklı yayınları eseri basmıştır. Son cilt olan 21.
cilt, 2007 yılında yayınlanmıştır.
başlanmış,
15ı
Bkz. Toptaş, Kur'an-ı Kerim Şifa Tefsiri, I/76-77.
1947'de Rize'nin Güneyce Nahiyesi'nde doğan Bayraklı, İlkokulu ve ha6.zlığı köyünde tamamladı. Sonra 1968'de İstanbul İmam-Hatip Okulunu, 1969'da İstanbul
Eyüp Lisesini, 1972'de İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü, 1977'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. 1977 yılında İstanbul Yüksek
İslam Enstitüsü'nde Pec:lagojik Formasyon Dersleri asistanlığına atanan Bayraklı,
1980'de İslam'da Eğitim adlı teziyle öğretim görevliliğine getirildi. 1982'de Farabi'de
Devlet Felsefesi adlı teziyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünden Doktora payesini aldı. 1983'de Yardımcı Doçent, 1986'da Doçent ve
1993'de Profesör oldu.
152
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
248
Tefsir, müellifin önsözüyle başlamaktadır. Müellifburada Kur'an'ı anlamanın zor olduğunu söyleyenleri eleştirdilden sonra, onun düşünen, anlamak ve bilmek isteyenler tarafından rahatlıkla anlaşılabileceğim açıkla­
maktadır.l53
Bayraklı, "Kur'an'ı
yeni bir anlayışla yorumlarken, daha önce yapılan
çalışmalara bakmayı ihmal etmedik. Yaşadığımız çağın özelliklerini göz
önüne alarak, Kur' an sevdalılarını, özgün açıklamalarla yüzyüze getirmeyi
amaçladık. Kur' an' ı çağımızın problemleri üzerinde konuşturabilmek içinki bu dönemin bilgi birikimine sahip olunması şarttır- elimizden geldiğince
gayret gösterdik. Bunu da anlaşılır bir dille yazmaya özen gösterdik" 154 diyerek, yazdığı tefsirin nitelikleri hakkında kısa bir bilgi vermiştir. Daha önce
de pek çok tefsirin yazıldığına işaret eden müellif, kendi tefsirinin farklı yönünü şöyle ortaya koymaktadır: "Bu tefsirde de eğitim ve öğretimin en
önemli aracı olan 'kitap' ve buna bağlı olarak 'kitaplı' .bir anlayışın yöntemleri öne çıkarılmaya çalışılmıştır. İster örgün, ister yaygın olsun, insan hayah
eğitim ve öğretime dayanır. Bu tefsirde bu mentalite benimsenmiştir. Yeri
geldikçe İlam vurgudaki pedagojik yöntemler, özellikle belirtilmeye çalışıl­
mıştır."ıss
Bayraktar bu tefsiri niçin yazdığım da şöyle anlahyor: "Bildiklerimi,
insanlarla paylaşmak istedim. Yeni bir yaklaşımla Allah'ın
kitabını yorumlamaya çalışhm. Elbette daha mükemmel yorumlar yapıla­
caktır; bu tefsirle iyiyi ve doğruyu bulma gayreti içinde olanlara sadece bir
pencere açılmaya gayret edilmiştir. Ayrıca kavramların dünyasına girmeye
ve oradan günümüz insanına ve onun sorunlarına ışık tutmaya çalış­
hm ... "ıs6
öğrendiklerimi
Tefsirde daha sonra Giriş başlığı altmda Kur'an'la ilgili bazı bilgiler
verilmektedir. Burada bilhassa Kur'an'ın isimleri uzun uzadıya işlenmiş­
tir.157 Daha sonra Kur'an'ın yeterliliği, Kur'an'ın belirledikleri, Kur'an'ın ge-
Bkz. Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'fln Tefsiri, (İstanbul: İşaret
2001), I/17.
154 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'fln Tefsiri, I/17-18.
155 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'fln Tefsiri, I/18.
156 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışm Işığında Kur'fln Tefsiri, I/18.
157 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'fln Tefsiri, I/19-43.
153
Yayınları,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
tirdikleri, Tevhid, Tevhide götüren yollar, Kur'an ve
eğitim
249
gibi konular ele
alınmışhr .158
Bayraklı,
Tefsirdeki metodu hakkında bilgi verirken, "Kur'an, kendisinin nasıl tefsir edileceğini ve edilmesi gerektiğini belirleyen bir kitaphr. Biz
de onun tespit etmiş olduğu tefsir metodunu benimsedik" demekte ve
"Kur' an' m tayin ettiği tefsir metodları şunlardır" diyerek muhtelif başlıklar
altında bunlar hakkında bilgi vermektedir.ıs9
Bunların
ilki, muhkem ve müteşabih ayetleri dikkate alarak tefsir
yapma metodudur. Ona göre Aı-i İmran 7. ayet bu metodu açıklamaktadır.
Buna göre muhkem ayetler manaları kesin, muhtemel yorumlara müsaade
etmeyen ve kitabın anası olan ayetlerdir. Her muhkem ayet, kendi başına
muhkem olduğu gibi, diğer muhkem ayetleri tasdik etmesi yönüyle hep birlikte toplu halde muhkem olma özelliğini de kazarurlar. Müteşabih ayetler
ise doğurgandırlar; her asırda tabiat bilimlerinin aldığı mesafe ölçüsünde
manaları ararur ve daha zengin manalar çıkarılır. Müellife göre bir kişi için
müteşabih olan bir ayet, başkası için müteşabih olmayabilir. Önemli olan,
Kur'an'ın müşkil görünen ayetlerini çözebilecek bir beyin ve bilgiye sahip
olmakhr. Böylece müteşabih ayetler muhkem ayetlere yaklaşınılarak
manaları çözülmelidir.160 Ona göre "muhkem ayetlerin muhkem olma özelliklerini müteşabih ayetlere intikal ettirerek, aralarındaki uyumu, desteği ve
tasdiki ortaya çıkarıp bilinir hale getirmek, en önemli metodlardan biridir."t6ı
Müellifin Kimyasal metod adını verdiği metot da, Kur'an'da tekrar
göstermek üzere başvurulmuş bir metottur. Bayraklı'ya göre
Kur'an ilimleriyle uğraşan pek çok insan Kur'an'da tekrar olduğu inancın­
dadır. Halbuki bu düşünce yanlışhr, hatta Kur'an'a bir iftiradır. Kur'an'da
tekrar gibi görünen ayetler, bulundukları yerlere göre mana kazarur. Tıpkı
tabiattaki maddeler gibi. Tabiatta bir madde başka bir maddeyle birleşince
kendine has bir bileşim meydana gelir; aynı madde başka bir maddeyle birleşince ise daha farklı bir bileşim ortaya çıkar.
olmadığını
Mesela, HıO formülünde olduğu gibi, iki hidrojen atomu bir oksijen
atomuyla bir araya gelince "su" ortaya çıkıyor; oysaki HıOı formülünde olYeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/43-58.
Bkz. Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/59.
16o Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/59-60.
161 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/60.
15s Bayraklı,
159
250
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
dugu gibi iki hidrojen atomu iki oksijen atomuyla birleşse bu kez oksijenli su
elde edilmiş olur. İşte tekrar gibi görünen ayetler de böyledir; onlar bir ayet
gurubuyla bir arada zikredilince oraya uygun bir mana ortaya çıkar, başka
bir ayet gurubu içinde geçince ise bu sefer oraya göre bir mana kazanır ve
işlev de farklı olur.J62 Müellif "biz buna Kur'an'ın kimyası diyoruz. Güçlü
müfessirler, ayetleri bir araya getirerek kimyasal bir bileşim yapmasını bilirler" diyor.J63 Müellife göre, "kimyasal metodun varlığı, Kur'an'ın eğitimsel
yönünün ağırlığını ifade etmektedir. Yüce Allah aynı uyarıları farklı muhteva içinde yaparak o meselenin önemini vurgulamaktadır. Bu vurguyu yakalamak, kimyasal metodun ürünü olacaktır ... "164
Müellifin önemsediği diğer bir metod, sebep-sonuç ilişkisini tespit
etmek metodudur. Ona göre tefsir yapabilmek için ayetlerin iniş sebeplerini
tespit etmek bir zorunluluktur. Sosyal olgular sebep, İlahi vahiy de onun sonucu olur ... Yeryüzünde insanların arasındaki olaylar, ayetlerin geliş nedeni
olınuştur. Bir sebebe bağlı olarak yeryüzüne gelen bu ayetler, sosyal olguları
sebep-sonuç ilişkisine göre açıklamakta ve çözüme bağlamaktadır.J65
Müellif, "bu tefsirde de Kur'an'ın bu metodu takip edilmiştir. Bu metodu izlemek bir tercih değil, tam tersine bir zorUnluluktur. Bu metodu kullanmaksızın yapılan tefsirin çok noksan olacağını peşinen kabul etmek gerekir ... "166 diyerek bu metodun önemine işaret etmektedir.
Tümdengelim ve türnevarım metodu da bu tefsirin takip ettiği metotlardandır. Buna göre bir ayet genel bir kanundur; o ayetin muhtevasından
birçok kanun çıkarmak da özeilere inmektir. Çünkü bazı ayetleriniçinde yer
alan bazı kavramların arasındaki bağlanh ve analizlerden birçok hüküm çı­
karılabilmektedir .J67 Bazen de birden fazla ayetin bir manaya gelinesiyle genel bir hüküm, yani kanun çıkabilmektedir. Müfessire göre bu metod özellikle kıssalara uygularursa yararlı olur. Anlatılan kıssalardan eğitim, sosyoloji ve psikoloji için genel kanunlar çıkarmak mümkündfu.16B
162 Bayraklı,
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/61.
63 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/61.
164 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/62.
1
165 Bayraklı,
166 Bayraklı,
167 Bayraklı,
168 Bayraklı,
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/62.
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, 1/62.
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/62-63.
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri, I/63.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
251
Semantik metodla, kelimelerin gramatik analizini değil, ayetlerin ·
içinde yer alan kavramların detaylı bir şekilde izahını yaplığını söyleyen
müellif, bu tefsirde daha çok ayetlerin içeriğinden günümüze projeksiyonlar
yaparak, sosyolojik, psikolojik ve eğitimle ilgili kural ve kanunlar ortaya çı­
karılmaya çalışıldı.169 Müellif, "söylenınişi tekrarlamamak ve bu zamana kadar yapılanları taklit etmemek sfuetiyle orijinal yorumlar yapma gayretinde
olduk. Çünkü orijinal şeyler üretmek bizim sevdamız ve tutkumuzdur''ı7o
diyerek, farklı şeyler sunmaya çalışlığını belirtiyor.
Müfessire göre Kur'an'a ihlasla yaklaşamayana Kur'an sırlarını açmaz. Bu yüzden de ihlas, metodların "olmazsa olmaz''ını teşkil eder.
Kur'an'ın dostu olmak, onu gönülde yaşatmak, ona tutku ile bağlanmak,
onunla her an meşgul olmak, onun üzerinde daima düşünmek, bilgisini onu
anlamak için vasıta olarak görmek ve kullanmak ihlasın kendisidir.
Kur'an'la gönülden bir bağ kurmak, onun tomurcuğunun açılmasını temin
edecektir ... 171
Müfessir son olarak "nasih ve mensuh olmadığı fikrinden hareket"
diye bir metottan bahsetmektedir. Buna göre nesih, Kur'an'ı sosyolojik açı­
dan ele alamayan, Allah'ın kullarına altematifli yollar takdim ettiğini görmeyen, şartlara göre davranmanın bir Kur'an emri olduğunu fark edemeyen
insanların, anlamsız yere uydurduğu bir anlayışı temsil etmektedir. Bu yüzden de bu tefsir yapılırken, nasih ve mensuh göz önüne alınmamışbr ve
ayetlerinniçin mensuh olmadığı gösterilmeye çalışılınışbr.172
Müellif "ilköğretim faaliyeti" başlığı allında Yüce Allah'ın Hz.
Adem'e öğrettiği isimler konusunu işlemektedir. Ona göre ayetteki "bütün
isimler" den kasıt siyasetin ilkeleridir. Bu ayet, siyasi erkin elde edilmesinin,
sadece fesat ve kan akıtma ile değil, bilgi ve siyasetin ilkelerini bilınekle; ehliyetle olabileceğini göstermektedir.173
Bayraklı, Hz. Adem ve eşinin konduğu cennet konusunu işlerken, ön-
ce cennet kelimesinin kökünden hareketle anlamlarını, Kur' an' da kullanılış
şekillerini vermekte,174 ardından "burada önemli olan mesele, Yüce Allah'ın
169 Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'un Tefsiri, I/63.
17o Bayraklı,
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'un Tefsiri, I/63.
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'un Tefsiri, I/63.
ın Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'un Tefsiri, I/64.
173 Bkz. Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'lin Tefsiri, I/303.
174 Bkz. Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'un Tefsiri, I/328-329.
171 Bayraklı,
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
252
Hz. .Adem ve harununa yerleşin -d~diği cennet, öldükten sonra gideceğimiz
ebedi olan yerin adı rrudır, yoksa bu dünyadaki bir cennet midir? Müfessirler bunu tarhşrruşlar ve kesin bir neticeye varamamışlardır" 175 demektedir.
. Müfessir, "biz bu tarhşmalara girmeyeceğiz. Ancak Fahreddin Razi'nin naklettiği Ebu'I-Kasım el-Belhi ve Ebu Müslim el-Isfaham'nin fikirlerini benimsediğimizi söylemeden geçemeyeceğiz. Onlara göre bu cennet yeryüzünde
idi. Hz. .Adem'in cennetten indirilmesi, bir bölgeden diğer bir bölgeye geçmesi manasma gelmektedir." Buna göre, söz konusu cennet dünyada bir
yerdir.ı76 O aynı zamanda "ebedi olan cennette şeytarun işi ne? Orada günah
-işİenir mi? Orada yasaklanacak bir nimet var mıdır?" gibi sorular sormakta,
sonra da "bütün bu soruların cevabından anlıyoruz ki, Hz . .Adem bu dünyada yaratıldı ve onun yerleşmesinin istendiği yer de bu dünyadaki cennettir" diyerek bu konudaki görüşünü teyit etmektedir.ı77
15 (15) - Kur'an Ansiklopedisi
Süleyman Ateş,178 Kur'an Ansiklopedisi, (İstanbul, 2003), 20 cilt.
Süleyman Ateş' e ait olan Kur'an Ansiklopedisi de burada zikredilmesi
gereken bir eserdir. Eser 20 cilt olacak şekilde hazırlanmıştır. Kur'an Ansiklopedisi, Ateş'in Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri adlı eserinde geçen temel
konuların tertib ve tasnif edilerek ve alfabetik sıraya konularak yeniden
kompoze edilmesinden ibarettir. Burada ana Kur'ani konular nüzfrl sırası
göz önünde bulundurularak tefsir edilmiştir. 1 79 Baştan sona bütün Kur'an
konularını işleyen ansiklopedik tek tefsir olan bu eser, peyderpey piyasaya
sürülmüştür.
16 (16) - Besairu'l Kur'an
Ali Küçük,180 Besairu'l-Kur'an, (Konya, 2003), 20 cilt.
.ı7s Bayraklı,
Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'iin Tefsiri, I/329.
Bkz. Bayraklı, Yeni Bir Anlmjlşın Işığında Kur'!in Tefsiri, I/329.
177 Bkz. Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'!in Tefsiri, I/329.
178 Özgeçmişi daha önce geçmişti.
179 Süleyman Ateş, Kur'iin Ansiklopedisi, (İstanbul: 1998), cilt 1, önsÖz.
180 1953 yılında Konya'run Çumra ilçesinde doğan Ali Küçük, 1972 yılında Konya
İmam Hatip Lisesinden mezun olmuştur. Daha sonra Selçuk Üniversitesi İlahiyat
Fakültesini bitiren Küçük, alh yıl süreyle yurt dışında din görevlisi olarak bUlunmuştur. Yurtdışı görevinin sona ermesiyle Konya'ya dönen müellif, burada pek
çok sivil toplum örgütü bünyesinde hizmetler yürütür. Muhtelif dergi ve gazetelerde yazarlık da yapmış olan Küçük, çok uzun süre sohbetlerinde Kur'anı tefsir
176
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
253
Ali Küçük tarafından hazırlanan tefsir 20 cilt halinde basılmıştır. Eserin ismi önce Arapça olarak sonra da Latin harfleriyle yazılmıştır. İsmi
Arapça olmakla birlikte eser tamamen Türkçedir.
Tefsir, müellifin bir önsözüyle başlamaktadır. Müellif burada İmam­
yıllannda Kur'an'a yöneldiğini belirterek, onu anlamada bir altyapı­
nın oluşması için çeşitli meaıJ.erden sayı_sını hatırlayamayacağı kadar çok hatim yaphğıru; bununla birlikte Kütüb-i sitteyi, daha sonra da Arapça-Türkçe
yazılmış tefsir kitaplarını okuduğunu yaimaktadır. Müellif böylece kendinde iyi bir altyapının oluştuğuna inanınca etrafında guruplar kurarak onlara
Kur'an'ı anlatmaya başlarnıştır.ısı Uzun süre bu şekilde 40-50 guruba
Kur'an'ı anlatmıştır. Bu arada bazı öğrenciler bu dersleri kasetiere kaydedip
etrafa yaydılar, bazı radyo istasyonları bunları yayınladılar. Ancak dinleyiciler ve öğrencilerden gelen yoğun talepler üzerine müellif bunları kitaba dönüştürmeye karar verir. Bunu da yeniden oturup tefsir yazmak şeklinde değil, yapbğı derslerden derleyerek yapılmasının daha doğru olacağını düşü­
nür. Bunun için cebine bir kayıt cihazı yerleştirir ve yapbğı dersleri buraya
kaydeder, ardından bir gurup öğrenci bunları çözüınleyerek kitaba dönüş­
türür. ısı
Hatip
Müellif bu eserinde ilkokul seviyesinde eğitim görmüş, Arapça bilmeyen kardeşleri hedef seçtiğini, her meslekten, her seviyeden halk tabakasından insanlara ders yaplığını ve bunları hedef kitle olarak aldığını belirtiyor. Bu yüzden ilim ehlini ilgilendiren konulara girmemiştir, gramer ve lügat üzerinde durınamıştır, daha ziyade "burada Rabbim bana ne dedi? Rabbim bu ayetinde benden ne istedi? Ben bu bölüinü nasıl anlayacağıın? Bununla hayalımı nasıl düzenleyeceğiın ?" gibi hususlar üzerinde yoğunlaşmış­
tır. Ayetlerin daha güzel anlaşılabilmesi için sosyal hayattan örneklemeler
yapmaya çalışmıştır.lB3 Müellif ayrıca eserin konuşma diliyle oluştuğuna işaetmiştir. Daha soma bu sohbetler bazı radyo ve televizyon kanallarında verilmiştir.
Toplumdan gelen "biz Kur' anı ve Kur'an tefsirlerini anlamıyoruz; dilleri bize ağır
geliyor" şeklindeki şikayet ve serzenişler üzerine kendisi Kur'an'ı herkesin rahat
anlayacağı tarzda, halkın diliyle yazmaya karar verir. Daha soma da bunları kitap
olarak bastırır. İşte 20 ciltlik tefsiri böyle doğınuştur. En' am sfuesi 104. ayette geçen
(~:.ı (J,. ~ ;.s~t;.. :ıi), (şüphesiz ki size Rabbinizden bir besair (deliller, ayetler) gelmiştir) ''besair'' kelimesmden hareketle tefsirine Besairu'l-Kur'nn adı verişmiştir.
181 Ali Küçük, Besairu'l-Kur'nn, I/1.
182 Ali Küçük, Besairu'l-Kur'nn, I/1-3.
183 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'nn, I/3.
254
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
retle bundan
dolayı anlamadı:t bazı
güçlüklerin
olabileceğini
hahrlatmakta-
dır.1B4
Eser yirmi yıl içerisinde yüzlerce guruba anlatılmış olan sohbetlerden
meydana gelmiştir. Bu yüzden içinde zaman zaman tekrarlar oluşmuştur.
Okuyucuların bunu da göz önünde bulundurmaları istenmektedir.ıss
Müellif Bakara silresinin başında sfueyle ilgili bazı bilgiler verdikten
sonra sfuenin ayetlerini teker teker işlemeye çalışıyor. Bu bağlamda ilk ele
aldığı ayet, sfuenin ilk ayeti olan "elif-lam-mim"dir. Müellif önce huruf-ı
mukataanın kesik kesik okunan harfler olduğunu ve bunların Kur' an' da allı
sfuenin başında o sfuelere ait birer ayet olarak yer aldığını belirtiyor.ıs6 Daha
sonra ayetlerin muhkem ve müteşabih olmak üzere ikiye ayrıldığını, bunların manalarını vs. anlahyor. Ona göre müteşabih ayetler ilk okuyuşta anlaşı­
lamayan ayetlerdir, ancak bizden bunlarla amel etmek istenmemektedir, sadece iman etmek yeterlidir. 187 Ona göre, "peki, mademki bu ayetlerin manası
bilinmeyecekti de ne diye gelmiş Kur' an' da?" demenin anlamı yoktur. Çünkü biz kimi ayetlerin künhünü, aslını biliriz, kimilerinin de sadece rolünü ve
fonksiyonunu biliriz.
Mesela, arabada akü diye bir aygıt vardır. Bunun ne olduğunu, neden
künhünü herkesin bilmesi gerekmez. Biz nesini biliriz
bunun? Rolünü billiiz sadece. Biliriz ki akü arabada ·elektrik donanımını
sağlayan bir aygıthr. İşte aynen bunun gibi biz bu tür ayetlerin aslını, künhünü bilmesek de bunların rolünü ve fonksiyonlarını biliriz."ıss Ali Küçük
daha sonra selef aliınierinin bu harfiere verdiği manaları teker teker ele almakta ve buna dair açıklamalar yapmaktadır_IS9
yapıldığını, aslını,
Müellif, Hz. Adem ve Havva'nın konduğu cennetin ulemanın çoğun­
göre Cennetü'l-Me'va olduğunu; el-Isfaharu'ye göre ise buranın yeryüzünde bir bahçe olduğunu belirttikten sonra,ı9o "Hz. Adem'in o gün girdirildiği cennetle inşallah yarın bizim girdirileceğimiz cennet farklıdır. O cennetle bizim girdirileceğimiz cennetin üç farkı vardır:
luğuna
Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/3--4.
Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/4.
186 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/131.
187 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/132.
188 Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/132.
189 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/133 vd.
190 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/339.
184
185
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
255
1) Hz. Adem'in o gün girdirildiği cennette yasak var ... Ama bizim
girdirileceğimiz
cennette yasak yok. Her şey serbesttir.
2) Hz. Adem girdirildiği cennette ebedi kalmadı. O ağaçtan yedikten
sonra çıkarıldı. Ama bizim girdirileceğimiz cennette ebedilik vardır
Ebediyyen o cennette kalacak ve bir daha çıkarılmayacağız inşallah.
3) Hz. Adem o gün girdirildiği cennete bir imtihan sonucu girdirilme-
di. Yani dışarıda imtihana çekildi de bu imtihanı kazanarak girdirilmedi Hz.
Adem. Meccanen, lütfen o cennete girdirildi. Ama biz dışarıda, dünyada imtihan ediliyoruz. Kazandığımız takdirde o cennete girme i.mkfuumız olacaktır)91
17 (17)- Kur'an Yolu Türkçe Meai ve Tefsir
Hayretlin Karamanl92 - Mustafa Çağrıcıt93 - İbrahim Kafi Dönmez194
ve Sadrettin Gümüş,ı9s Kur'an Yolu Türkçe Meiil ve Tefsir, (Ankara: Diyanet İş­
leri Başkanlığı Yayınları, 2003), 5 cilt.
191 Bkz. Ali Küçük, Besairu'l-Kur'iin, I/341.
192
Hayredelin Karaman, Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak 1934 yılında Çorum'da
doğdu. İlkokulu burada bitirdikten sonra özel olarak Arapça ve İslarru ilimler tahsil
etti. 1952 yılında ilk İmam Hatip okullarından biri olan Konya İmam Hatip Okulu'na girdi ve ikinci dönem mezunlan arasında yer aldı (1959). Aynı yıl yeni açılan İs­
tanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne girdi ve 1963'te ilk mezunlarından biri olarak
okulu bitirdi. İki yıl İstanbul İmam Hatip Okulu'nda meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştıktan sonra açılan imtihanlan kazanarak İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne fıkıh asistanı oldu. "Başlangıçtan Dördüncü Asra Kadar İslam Hukukunda
İctihad" konulu tezi ile fıkıh öğretmeni oldu (1971). Aynı yıl İzmir Yüksek İslam
Enstitüsü'ne tayin edildi. 1975'te tekrar İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne döndü.
Yüksek İslam Enstitüleri'nin ilahiyat Fakültesi'ne dönüşmesinin ardından 1984'te
doktor, 1986'da doçent ve 1991'de de profesör oldu. Eylül1976-Eylül1980 yıllan
arasında yayımlanan Nesil dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. 2000 yılında uzun
yıllar hizmet verdiği Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nden emekliye ayrı­
lan Kararnan'ın pek çok eseri bulunmaktadır (Bkz. Akademik Hayatının 50. Yılında
Hayredelin Karaman, (Editör: Müjdat illuçarn), İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (İs­
tanbul: Kültür A.Ş. yayınlan, 2009), 5-20).
193 Mustafa Çağrıa, 1950 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Taşlıhöyük köyünde
doğdu. Kur'an lufzını köyün imarnı Yakup Nazım'ın yanında tamamladı. Ayrıca
ondan diğer bazı dersler de aldı. İlkokulu dışandan bitiren Çağrıa, daha sonra
1969 yılında Sivas İmam Hatip Lisesini bitirdi. Daha sonra 1973 yılında İstanbul
Yüksek İslam Enstitüsünden mezun olan Çağrıa, 1977 yılında asistan olarak me-
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
256
kişilik
'
olan tefsirin başında Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yazılan Takdim yazısı bulunmaktadır ve burada,
"toplumumuzun muhtelif vesilelerle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek yeni bir Kur'an tefsiri hazırlatınası talebini dile getirdiği, Başkanlığın da bu talepler doğrultusunda ülkemizin ilahiyat alanın­
daki birikiminden azami ölçüde yararlanıl1a politikası gereği olarak bu tefsiri, Hayreddin Karaman, İbrahim Kafi Dönınez, Sadrettin Gümüş ve Mustafa
Dört
bir heyet
tar~dan hazırlanmış
zun olduğu okul olan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde göreve başladı. Çağrıcı,
İslam Ahlakı alanından hazırladığı tezinin kabulüyle 1983 yılında doktor oldu.
1990 yılında İslam Felsefesi Anabilim Dalında yardırncı doçent olan Çağrıcı, 1996
yılında da profesör oldu. Çağncı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki öğ­
retim üyeliği görevi yanına aynca 2003 yılından beri İstanbul İl Müftülüğü görevini
yürütmektedir.
194 1951 yılında İzmir Ödemiş'te doğan İbrahim Kafi Dönmez, 1970 yılında Ankara
İmam Hatip Okulunu bitirdi. 1974'te İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünden mezun
olan Dönmez, aynı zamanda 1976 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini
de bitirdi. 1977 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünde asistan olarak göreve
başlayan Dönmez, 1981 yılında Atatürk Üniversitesi İslanu İlimler Fakültesi'nde
hazırladığı İslam Hukukunda Kaynak Kavramı ve VIII. asır İslam Hukukçulannın
Kaynak Kavramı Üzerindeki Metodolajik Ayrılıklan adlı doktora tezini tamamladı.
1983'te yardırncı doçent, 1986 yılında doçent ve 1992 yılında da profesör oldu.
1992-1994 yıllan arasında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İlahiyat Meslek
Yüksekokulu'nda müdürlük; 1994-1997 yıllan arasında da Marmara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesinde dekanlık görevlerinde bulundu. Halen özel bir üniversitede
rektörlük görevi yürüten Dönmez'in yayınlanmış muhtelif kitap ve makaleleri
mevcuttur.
195 Sadrettin Gümüş 1945 Erzurum Nannan'da doğdu. 1972'de Erzurum İmam-Hatip
Okulu'nu 1976'da İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında
başladığı memuriyet görevini, çeşitli müftülüklerin emrinde din görevlisi olarak sürdürdü. 1977'de İstanbul Müftü yardımcısı oldu. Mannara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki görevine Yüksek İslam Enstitüsü döneminde, asistan olarak 1977 yılında
başladı. 1983 yılında Mannara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde "Seyyid Şe­
rif Cürcam ve Arap Dilindeki Yeri" adlı teziyle doktor oldu. 1989 Yılında doçentliğe,
1996' da profesörlüğe yükseldi. 1996-2000 yıllan arasında Fakültede Temel İslam Bi,
\
limleri bölümü Başkanlığı yapan Gümüş, 2000-2003 yılları arasında fakültede dekan
yardımcısı olarak görev yaph. 2007 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrılan Gümüş
de, yukanda zikri geçen zevatla birlikte, önce Kur'an meali çalışmasında, sonra da
aşağıda sözünü edeceğimiz Kur'an Yolu tefsir çalışmasında görev almışhr.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
257
Çağrıcı' dan oluşan
bir komisyona yaptrrdığı" belirtilmektedir.I96 Herhangi
bir tefsirin, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca neşredilmiş olmasının, o tefsire
"resmi bir hüviyet" kazandırmadığı belirtildikten sonra, Başkaniıkça neşri
yapılan eldeki bu tefsirin, "günümüz müslümanlarının ihtiyaçları göz
önünde bulundurularak ve klasik tefsir birikiminden yararlanılarak hazır­
lanmış değerli bir çalışma olup, uzmanlık alanlarında yetkin bilim adamlarından oluşan bir heyet tarafından kaleme alındığı" ifade edilmektedir.I97
Tefsirin Önsözünde, bu tefsirin, Kur'an-ı Kerim'in Müslüman Türk
mütevazi bir katkı sağlamak amacıyla hazır­
landığı belirtiliyor.ı 9 s Kur'an Yolu isimli tefsirin, daha önce ortak olarak
Kur'an meali hazırlayan ve Tefsir, Fıkıh, Fıkıh Usulü, İslam Felsefesi ve İs­
lam Ahlakı konularında uzman kişiler tarafından ortaklaşa hazırlandığı, bu
ortak çalışmada, mutlaka başvurulması gereken kaynakların, uyulması gereken ilkelerin ve metotların daha önceden tespit edildiği, her birinin tefsirini yaptığı kısmın, diğer üyelerce dikkat ve emek verilerek okunduğu, sonra
da topluca müzakere yapıldığı vs. belirtilmektedir.I99
insanı tarafından anlaşılınasına
Önsözde, Batıda Kitab-ı Mukaddes'in yorumu konusunda heyet olarak hazırlanmış birçok yayın bulunmasına rağınen, İslam Dünyası'nda bir
heyet tarafından hazırlanmış ve tamamlanmış Kur'an-ı Kerim tefsirinin bulu.ıımadığı; bu açıdan bu çalışmanın İslam iliemi'nde bir ilki gerçekleştirdiği
söyleniyor.200
Yine Önsözde, Tefsirin farklı düzeyde öğrenim görmüş geniş okuyucu kitlesi göz önünde bulundurularak hazırlandığı, sade ve anlaşılır bir dil
kullanıldığı, bolca okunsun diye beş cilt halinde kısa tutulduğu, gerekli görülen yerlerde geniş açıklamalar yapıldığı, bazeri de ilgili kaynaklara göndermelerde bulunulduğu belirtiliyor.ıo1
Giriş
kısmında,
Kur'an'ın korunması,
Kur'an'ın tanımı,
özellikleri, peygamber, vahiy,
Mushaflaştrrma faaliyetleri, Yedi Harf, Kur'an'ın ama-
Heyet (Hayreddin Karaman-Mustafa Çağncı-İbrahim Kafi Dönmez-Sadrettin
Gümüş), Kur'!in Yolu Türkçe Mefil ve Tefsir, (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 2006),
196
I/10 (Takdim).
197 Heyet, Kur'!in Yolu, I/10 (Takdim).
Heyet, Kur'fiıı Yolu,
199 Heyet, Kur' !in Yolu,
ıoo Heyet, K.ur'fin Yolu,
201 Heyet, Kur'fin Yolu,
198
I/ll
I/ll
I/ll
I/ll
(Önsöz).
(Önsöz).
(Önsöz).
(Önsöz).
258
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
cı, şekli ve üslubu, mucize oluşu~ nesih, Tefsir ve te'vil, Tefsire duyulan ihtiyaç, Kur'an'ın anlaşılmasında yöntem, tefsir çeşitleri gibi önemli bazı konulara işaret edilip haklarına bilgi verildikten sonra2°2 "Bu Tefsir'' başlığı altın­
da kendi tefsirlerinin özellikleri tadat edilmiştir. Buna göre, bu tefsir, Mushaf tertibine göre yapılınış bir dirayet tefsiri niteliğindedir. Önsözde de işa­
ret edildiği gibi, hedef kitle, olarak dini .konularda uzmanlık düzeyinde araş­
tırma yapan ilim adamları değil, Kur'arrı doğru anlamak isteyen farklı kültür düzeyindeki geniş halk kitleleridir. Mümkün olduğırnca Kur'an'ın ruhuna ve bu ruha uygun genel İslfuni ölçüler içerisinde, ilmin gerekleri ve çağın
ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yorumlar yapılmıştır. Yararlanılan
tarihi kaynaklardaki bilgiler, tercüme edilerek veya çoğıınluk halinde nakledilerek değil, tartışılarak, müzakeresi yapılarak, eski tefsir birikimi özetlenerek verilmiştir. Bazı özel terim ve kavramlarla ilgili bilgiler, mutlaka bu terim ve kavramların ilk geçtiği yerde değil, bunların ağırlıklı olarak geçtiği
yerlerde verilmiştir. Aralarında Kitab-ı Mukaddes ve Hadislerin de bulunduğu zengin bir literatürden yararlanılmıştır. 203
Müfessirlerimiz nesih konusunda, Giriş kısmında bilgi verdikten sonra, mensuh ayetlerin sayısının Şah Veliyullah tarafından beşe düşürüldüğü­
nü, bunlardan üçünün sadece Hz. Peygamber'le ilgili olduğıınu, geriye kalan_ iki ayette belirtilen hususlarda da neshi gerektirecek bir hususun olmadığını belirtmektedirler.ıo 4 Buna göre müfessirlerimiz, Kur'an'da bilinen
manada, yani sonra nazil olmuş bir ayetin hükınünün, önce nazil olmuş bir
ayetin hükınünü ortadan kaldırması anlamında neshi kabul etmemektedirler. Nitekim Bakara sfuesi 106. ayeti tefsir ederken de önce, prensip olarak
neshin aklen mümkün olduğıınu, diğer dinlerde fiilen meydana geldiğini;
İncil'in Tevrat'taki bazı hükümleri, Kur'an'ın da her ikisinde bulunan bazı
hükümleri ortadan kaldırdığını, ayrıca Hz. Peygamber'in koyduğu hükümler arasında da neshin olabileceğini belirtmektedirler. Daha sonra
Kur' an' daki nesih konusu üzerinde duran müfessirlerimiz, bu konudaki kanaatlerini şu şekilde ifade etmektedirler: " ... daha çok son dönem İslam bilginlerinin tercih ettiği ve bizce de isabetli olan anlayışa göre, bir konuda iki
farklı hüküm içeren iki ayetten, sorıra gelenin -nihai bir düzenleme getirme
amacının açıkça anlaşıldığı durumlar dışında- öncekinin hükınünü tamamen ortadan kaldırdığını kabul etmek yerine, her iki ayetin de kendi şartlaHeyet, Kur'an Yolu, 1/13-47.
Bkz. Heyet, Kur'iin Yolu, 1/47-51.
2o4 Bkz. Heyet, Kur'iin Yolu, 1/34-35.
2oz
203
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
259
rında
geçerli ve yürürlükte olduğunu, hangisinin indiği şartlar mevcutsa
onun hükmünün uygulanması gerektiğini, böylece duruma göre birinin veya ötekinin uygulanabileceğini, eğer birinin şartları artık sonsuz olarak tekrar dağınazsa pratikte o hükmü artık uygulamaya da imkan bulunmayacağını düşünmek daha isabetli görünmektedir."ıos
Bakara sfuesi 62. ayeti "şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristi­
yanlardan ve Sabiller' den de Allah' a ve ahiret gününe inanıp salih amel iş­
leyenler için rableri katında mükafatlar vardır. onıar için herhangi bir korku
yoktur; onlar üzüntü de çekıneyeceklerdir"206 şeklinde çeviren Müfessirlerimiz, ayetin tefsiri bağlamında, bu ayetin sebeb-i nüzillü olarak Selman'la ilgili bir rivayet nakletmektedirler. Buna göre, daha önce Hıristiyanken Müslüman olan Selman, daha önce birlikte yaşadığı Hıristiyan arkadaşlarının
dini . gayretlerini Hz. Peygamber' e anlatmış, ama Peygamberimiz, "bana
iman etmeyenler helak olurlar" demiştir. Ardından bu ayet nazil olmuştur.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, Selam'ı çağırtınış ve bu ayet senin arkadaş­
ların hakkında nazil olmuştur. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işit­
meden önce İsa'nın dini ve İslam üzere ölürse o hayırdadır; ama bugün kim
beni işitir de bana iman etmezse o da helak olmuştur" demiştir. 207 Bu
rivayeti nakleden müfessirlerimiz, "uhrevi kurtuluş konusunda Kur'an-ı Kerim' in ısrarla üzerinde durup vazgeçilmez gördüğü şartlar, Allah'ın varlık
ve birliği ile ahirete inanmak, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini ve
öğretisini tanımak, Allah'ın razı olduğu güzel işler yapmaktır" diyerek, uhrevi kurtuluş için Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini kabul ve tasdikin şart olduğunu belirtmektedirler.ıos
18 (18)- Kelime Kelime Kur'an-ı Kerim Lafzı ve Ruhu
İskender Ali Mihr (İskender Erol Evrenosoğlu),209 Kelime Kelime
Kur'an-ı
Kerim
Lafzı
ve Ruhu, 2004, 19 cilt.
Heyet, Kur'an Yolu, I/178-179.
Heyet, Kur'an Yolu, I/133.
207 Taberi, I/253-257.
2os Bkz. Heyet, Kur'an Yolu, I/135-136.
2° 9 İskender Evrenosoğlu, ilk Osmanlı akıncı beyi Evrenos Bey'in soyundan geldiğini
iddia etmektedir. Ayru zamanda Hz. Hasan'ın soyundan geldiğini de söylemekte
ve "şerif' olduğunu ileri etmektedir. Onun iddiasına göre Eşref Rfuni Hazretlerinin
manevi bir işaretiyle 29 Kasım 1933 tarihinde İznik'te dünyaya gelmiştir. İlk, orta
ve lise tahsilini Bursa' da tamamlanuşhr. Üniversiteyi ise İstanbul Yüksek Ekonomi
20s
206
260
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
Kenctini "İmam" olarak takdim eden İskender Ali Mihr (İskender Erol
Evrenosoğlu) tarafından hazırlanmiş olan bu eser, 2004 yılında basılmıştır.
Eser, 19 ciltten ibarettir.
Evrenosoğlu,
önce ayetin Arapça aslım, sonra Latin harfleriyle okunuda mea.Iini veriyor. Daha sonra her Arapça kelimeyi
-harfler de dahil- alt alta yazıyor ve karşılarma Türkçelerini veriyor. Sonra
da açıklamasına geçiyor. Her ayette açıklama yoktur, ihtiyaç duyduğu
ayetlerde kısa açıklamalar yapıyor.
Mesela, Bakara süresi 35. ayeti açıklarken Adem ve Havva'nın konduğu "cennet" in ne olduğu hakkında herhangi bir bilgi vermiyor. Buna karşılık, "Muhakkak ki, amenu olanlar ve Yahudi, Hıristiyan ve Sabii olanlar-.
dan kim, Allah'a ve ahiret giinüne inandı ve ıslah edici arneller işlediyse
(nefsini tezkiye etti ise ), artık onların mükafatları Rab'lerinin katındadır.
Onlara korku yoktur ve onlar malızun olmazlar" şeklinde çevirdiği Bakara
süresi 62. ayetle ilgili yaptığı açıklamada şunları söylüyor: "Bakara süresinin
62. ayet-i kerimesinde ıslah edici arneller işleyenler anlatılmaktadır. Islah
edici arnelin işlenebilmesi için kişinin zaten takva sahibi olması gerekir. Kim
Allah'a inanıyorsa, kim Allah'a ulaşmayı dilerse, kim mürşidine ulaşıp,
önünde diz çöküp, tövbe ederse, kim nefs tezkiyesini yaparsa, böylece kim
şunu yazıyor, ardından
ve Ticaret Okulunda okumuş ve Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmuş­
tur. Kamu İktisadi Teşekkülleri, Türkiye Vakıflar Bankası ve Devlet Planlama Teş­
kilatında müfettişlik, müdürlük ve uzmanlık görevlerinde bulunmuştur. MİHR
Vakfı ve International MİHR Foundation'ın kurucusu ve başkanıdır. "Dünya ve
ahiret mutluluğunu öğretecek tek üniversite" diye iddia ettiği Uruversite of Allah'ın kurucusu ve rektörüdür. Aylık MİHR dergisinin sahibi ve başyazarıdır. Nur
Tv' nin ve Nur Radyo'nun da kurucusu ve sahibidir. Dünyaya müteallik konularda
İskender Erol Evrenosoğlu ismini, manevi konularda ise kendi iddiasına göre Allah
Te~mi'nın kendisine verdiği İmam İskender Ali MİHR ismini kullanmaktadır. Vakıflar Bankasında müfettişlik görevi y?parken ilk mürşidi Azerbaycanlı Dayı Bey
kendisine ulaşmış ve böylece tasavvufa ilk adımını atmıştır. Daha sonra Dayı
Bey'in vefatı üzerine hacet namazı kılarak yeni mürşidi Muhammed Raşit Hazretlerine tabi olmuştur. 1976 yılında irşad görevine başlamış ve 1986 yılında ise iddiasına göre "ind-i İlahlde yapılan bir tören sonrasında Allah Teala tarafından" kendisine "Mehdilik" verilmiştir. Şu an Amerika'nın Virginia eyaletinde ikamet etmektedir. Amerika'da kurduğu Mihr Vakfı'na bağlı yaklaşık 100 müridi bul~akta­
dır. Evrenosoğlu ve ona tabi olanlar, kendisinin, "Peygamber Efendimiz'in müjdelediği, yeı:yüzünü adaletle dolduracağını belirttiği, 'benim evladımdan' dediği, çı­
kışının kıyamet alametlerinden biri olduğunu söylediği İslam alemi'nin beklemekte
olduğu insanları hidayete ulaştıracak olan Mehdi" olduğunu iddia etmektedir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
261
ruhunu Allah'a ulaŞhrm~a, onlar Allah'ın ermiş (ruhu Allah'a ermiş) evliyası
olur."
Peki din farklılığı herhangi bir anlam taşır mı? Ona göre bu ayette din
. farklılığının hiç geçerli olmadığı, önemli olanın bütün dinlerde bu işleınlerin
yapılınası olduğıı açık ve kesin bir dille ifade edilmektedir. Sonuç da bellidir: Allahu Tea.Ia "Onlara korku yoktur." diyor. Bunun ınanası cennettir. O,
"gelecek günlerde dinlerin birleştirilmesi hedefi için bu ayet bir ışıkhr" deınektedir.ııo
19 (19) - Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meili ve Tefsiri
A. Metin Saruhan,211 Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri,
(İstanbul: Erkarn Yayınları, 2005), 8 cilt.
Saruhan tarafından yazılan tefsirin iç kapağında Arapça harflerle ve
tezyin edilmiş olarak "el-Asr es-Saade" diye yazılınışhr. Altında Türkçe
harflerle Asr-ı Saad~t denıniş, onun da altında yine Arapça harflerle
"misbahu'l-vakt" diye yazılmış, altına da Vaktin Kandili diye tercüme edilmiştir. Daha sonra Arapça harflerle "el-Kur'anu'l-Kerim Türkçe meali ve tefsiri" yazılmış, altında da Latin harfleriyle aynı ibare yazılmışhr. Bunun ardından yine Arapça olarak "ıniftahu1-esrar" ibaresi, altında da "sırların
anahtarı" şeklinde Türkçe karşılığı yazılınışhr. En sonunda ise yine Arapça
olarak "Hadimullah" ibaresi ve onun da altına Türkçe karşılığı olarak "Allah'ın hizmetkan A. Metin Saruhan" diye yazılınışhr.
belirtelim ki, gerek Evrenosoğlu ve gerekse ona mürnasil diğer bazı
tefsirlerine(!) yer verip vermeme konusunda ciddi tereddütler yaşadım.
Ancak bunun bir tefsir(!) olarak yayınlanmış olması ve müritler tarafından tefsir(!)
olarak kullamlması nedeniyle burada ona ve benzerlerine yer vermek zorunda kal-
210
Burada
şunu
kişilerin
dık.
A. Metin Sanıhan'ın, Kars vilayetine ilk yerleşen ailelerden biri olduğu iddia edilen Vaizzadelerin soyundan geldiği söyleniyor. Bu aile içinden Kars'ta bilinen aiiın
zatlarm çıktığı belirtiliyor. Aile, soy kütüğünü Hz. Hüseyin kanalıyla Hz. Ali'ye ve
oradan da Hz. Peygamber' e dayandırmaktadır. Bu yüzden de sülalenin, halk arasında ''Halife" mahlasıyla meşhur olduğu kaydediliyor. Bu aile, 1877 yılında cereyan eden ve 93 Harbi diye bilinen savaşta, Kars'ın Ruslarm eline geçmesiyle Bay.:
. burt'a, oradan da Samsun'a göçmüştür. Müellif A. Metin Saruhan, Samsun'da doğup büyümüş, daha sonra İstanbul'a gelip yerlemiştir. A. Metin Saruhan, "sırat
köprüsü" diye bir şeyin olmadığım söylemiş ve bu anlayışın, halkı sakındırmak
amacıyla bir ~'atasözü" halinde dile getirildiğini iddia etmiştir. Bu yüzden internet
ortarnında·muhtelif sitelerde·"Sırat-ı Müstakimi İnidir Eden Sahte Şeyh" gibi ibarelerle eleştirilmiştir.
211
262
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
Burada Arapça ibarelerdeki yanlışlıklar hemen dikkat çekmektedir.
"misbah" kelimesi "sin" harfi ile yazılmıştır, oysaki bu kelimenin aslı
"sad" iledir. Daha iç kapağında azıcık Arapça bilenlerin bile yapamayacağı
bariz hatalar yapıldığına göre, Arap dili ve edebiyatının şaheseri durumundaki Kur'an, böyle biri tarafından nasıl anlaşılacak ve nasıl anlatılacak? Bu
konuda insanda ciddi şüpheler uyamnaktadır. Öte yandan "hadimu'lharemeyn", "hadimu'l-kavm" gibi ibareler bilindiği; "hadimu'd-din",
"hadimu'l-İslam" gibi ibareler ise az da olsa kullanıldığı halde "hadimullah"
diye bir tabire daha önce hiç rastlamamıştım; ilk kez burada görüyorum. Bu
da dikkat çeken bir husustur. Bu tefsirin orijinal adı Asr-ı Saadet mi,
Misbahu'l-Vakt mi, yoksa Miftahu'l-Esrar mı? Bu adların üçü de iç kapakta
mevcuttur. Bunlardan hangisi tefsirin adıdır ve neden bu ad(lar) verilmiştir,
belli değildir.
Ayrıca
Saruhan, tefsirinin önsözünde ''buna göre insanlar her ne kadar birinci manasını aniayacak kadar Kur'an-ı Kerim'i idrak etseler de, daha derinlemesine Kur'an-ı Kerim'i anlamak istedikleri veya bazı müşküllerini kendi
anlamaları ruspetinde Kur'an-ı Kerim'de bulamadıkları zaman, ikinci, üçüncü ve daha başka manalarını idrak etmiş alimiere ihtiyaç arz edip, bunlar
vasıtasıyla müşküllerine çare bulup, felah bulmaktadırlar. Bu bakımdan
Allahu Terua (sizin alimlerinizin ahirete intikal edişi, güneşin gidip karanlı­
ğın gelişi gibidir) buyuruyor" 212 demektedir. Allahu Teruanerede böyle buyuruyor? Kur' an' da mı, kutsi hadiste mi? Bu sözün kaynağı nedir, neresidir,
belli değil. Doğrusu biz Allah'ın böyle bir sözüne(!) ilk kez burada rastlıyo­
ruz.
Daha sonra Saruhan, zımnen kendini de Kur'an'ın ikinci, üçüncü,
dördüncü manalarını idrak edip, insanların müşküllerine çare bulan alimlerden biri acidederek şöyle demektedir: "İşte biz de yazmış olduğumuz bu
eserle, bir nebze, sizlere ışık tutup, bilmediklerinizi, Kur'an-ı Kerim'in
ayetleri ile sizlere anlatabilmek veya müşküllerinize çare bulabilmek hususunda, sizlere yardımcı olınak gayesiyle hizmette bulunabilirsek bizim için
en büyük bahtiyarlık olacaktır."213
A. Metin Saruhan, "Önsöz", Asr-ı Saadet Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Meiili ve Tefsiri,
(İstanbul: Erkarn Yayınları, 2005), 1/1.
212
213 Saruhan, "Önsöz", 1/1.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
263
Samhan'ın Arapça bilgi seviyesi iç kapal<taki bariz hatalardan anlaşıl­
gibi, bu cümlede ve bunun gibi daha yüzlerce cümlede Türkçe bilgi seviyesi de anlaşılabilmektedir.
dığı
Saruhan, Fatiha silresinin başında önce Besınelenin tefsiriyle işe baş­
ise "Besmele-i şerif"tir.214 Burada yine Arapçada sı­
fat-mavsuf açısından bir uygunsuzluk vardır. Halk böyle diyebilir, kullanabilir, ama tefsir yazan birinin böyle dememesi lazımdır. Her ne kadar ibare
Farsça bir terkibe dönüştürülmüşse de yine de pek çok a.Jimin dediği gibi
''besmele-i şerife" denmeliydi.
lamaktadır. Attığı başlık
Saruhan, Besmeleyi ''birliğine delalet edip sır sahibi olan, zamandan
ve mekandan münezzeh olup Ralıman ve Rahim sıfatları yalnız zatına mahsus olan Allah'ın adı ile"ııs şeklinde açıklamaktadır ki, burada ne kast edildiği, ne demek istendiği açık değildir. Mesela, ''birliğine delalet edip sır sahibi olan" ne demektir? Belli değil veya en azından biz bundan bir şey anlamadık.
Ağırlıklı
olarak işarl yorumların hakim olduğu tefsirde Bakara silresi
30. ayet izah edilirken şöyle deniyor: "Allahu Terua hatırla ki diye ayet-i kerimesine başlıyor kime hitap ederek söylüyor? Alemler yaratılmadan evvel
ahir zaman peygamberi iki cihan serveri Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizi
yarahp onun nurundan alemleri yarahyor. Bu bakımdan yarahlmışların evveli olan Resill-i Ekrem ve Nebiy-i Muhterem Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hitaben hatırla ki kelamını kullanıyor. Yani bu ayet-i kerimede anlatılacağı
veçhile daha Adem babamız ceset olarak yarahlmadan evvel bu olaylar Hz.
Muhammed (s.a.v.)·efendimiz Allahu Terua'nın murat ettiği kadar müsaadeleri ile olaylar kendisine gösteriliyar ."216 Yine bozuk bir cümle, yine ne anlama geldiği belli olmayan bir ibare. Vaaz ve sohbet havası içerisinde bir takım işarl yorumlar verilmeye çalışılıyor.
Saruhan, Adem'in yaratılıp içine konduğu cennetin~ bilinen ebedi
cennet olduğu kanaatindedir. Nitekim "cennet-i alada bir zahmet çekme
olayı.olmadığından ... " diye devam eden cümleden bu kanaati anlaşılmak­
tadır.217
Bkz. A. Metin Saruhan, Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali ve Tefsiri, (İstanbul: Erkam yayınlan, 2005), 1/2.
21s Saruhan, Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali ve Tefsiri, 1/2.
216 Saruhan, Asr-ı Saadet Kur' an-ı Kerim 'in Türkçe Meali ve Tefsiri, 1/35.
211 Bkz. Saruhan, Asr-ı Saadet Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Meali ve Tefsiri, 1/38.
214
264
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
20 (20) -Okuyucu Tefsiri (Tefsiru'l-Kari)
Semra Kürün
2006). 8 cilt.
Çekınegil, 218
Okuyucu Tefsiri (Tefsiru'l-Kiirf), (Malatya,
Yazar, Tefsirini, babası merhum Said Çekınegil'e, kızı Ferda Kılınç'a,
Fatih Bütün' e ve Mehmet Çelen'e ithaf eçliyor.219
Önsözde, eserinin ilmi bir eser olmadığını, uzun yıllar hanımlar arasında devam eden bir birlikteliğin ürünü olduğunu söylüyor. Tefsir, Malatya Birlik Vakfı ve Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı, ayrıca Radyo Nida'da verilen sohbetlerin daha sonra yazar tarafından kaleme alınmasıyla oluşmuştur.
Daha ziyade ''başka tefsirlerden yararlanılarak yapılmış; harmanlamış bir
nakil ve tekrardan ibarettir."22o Müfessirimiz okuduğu tefsirleri harmanlayarak istifadeye sunmuştur.221 Kur'an'ı anlamadan okumanın toplumu hata. lardan alıkoymadığını, toplumun her gece hatimler indirmesine rağmen, gittikçe yozlaştığını, gerilediğini; hala Kitabıyla ölülerini ihya edip kendince
sevap ve çıkar elde etmek hamakatı içerisinde olduğunu söylüyor.ııı
Yazar bu durumları görmüş biri olarak, Kur'an'la ilişkimizi, içinde
yaşadığımız anın sorunlarına vahyin gösterdiği çözüm yollarını öğrenmek,
araştırmak çabasıyla yola çıktığını belirtiyor. 223.
. Mukaddimede belirtilcliğine göre, Semra Kürün, Türkçe tefsirleri tarayarak, bunları insicamlı ve düzenli bir şekilde bir araya getirmiş; yer yer
kendi görüş ve düşüncelerini de ekleyerek bu tefsiri oluşturmuştur; o, ülkemizde tefsir yazan ilk bayandır; tefsire "okuyan, okuyucu" anlamında "kari"
ismi, ilk inen ayet olan "oku" ile irtibatı kurularak verilmiş ve bu ayetten hareketle bu ismin kullanılmış olması güzel bir düşünce olmuştur; tefsir hem
rivayet, hem de dirayet tefsirlerini cemeden, aralarında çok güzel bir uyum
sağlayan, akıcı bir üslup ile kaleme alınan bir ilm1 çalışmadır; tefsirin muhaSemra Kürün Çekmegil, 1947 Malatya doğumludur. Babası M. Said Çekmegil'in
terbiyesinden geçtiğini ve her şeyini ondan öğrendiğini belirtmektedir. Genç yaşta
sosyal aktivitelere başlamıştır. Bunun dışında hayatı hakkında herhangi bir bilgiye
ulaşılaınanuştır. Eğitim hayatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Semra Kürüın
Çekmegil, Okuyucu Tefsiri (Tefsiru'l-Kari:) adını verdiği tefsirlru 60 yaşlarındayken
yazınıştır (Semra Kürüın Çekmegil, Okuyucu Tefsiri (Tefsiru'l-Kiirf), (Malatya:2m>),6).
219 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 5.
22o Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 9.
22ı Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 10-11.
= Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 11.
223 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 15.
21 8
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
265
tap kitlesi öncelikle harumlar, kızlar olmak üzere bütün insanlarımızdrr ve
bu tefsir, hepsinin Allah'ın kitabından nur ve feyz alacağı bir eserdir.224
Esere bir önsöz de Fatih Bütün tarafından yazılmışbr. Bütün, önsözünde tefsirin öneminden ve Hz. Peygamberle başlayan bir süreç olduğuna
işaret ettikten sonra, Semra Harumın çalışmasını takdir eden ifadeler kullanarak, eserin, belki, özgün değil; fakat samimi, binbir fedakarlık ve binbir
göz nuruyla hazırlandığını söylemektedir.ııs
Birinci ciltte Fatiha (25-37) ve Bakara (39-472) sfueleri vardır.
Semra Harum, Fatiha tefsirine yazdığı Girişte, dua ağırlıklı bir üslup
kullanmakta, işe istiaze ve besınele ile başlamanın önemine vurgu yapmaktadrr.226 Daha sonra Fatiha'nın, açmak, doğrusunu göstermek, hükmetmek
anlamında olduğundan hareketle, "elimize verilen iman anahtarıyla açtık
kapıyı, _gezeceğiz iman sar ayını. Bakalım Alısen-i takvim üzere yaratıp, kendisine m uhatap kabul ettiği insanın insanca yaşayabil:ni.esi için o sarayı nasıl
inşa etmiş Allah ... " diyerek tefsire başlıyor. 22 7
Besınelenin
tercümesini verdikten sonra, dipnotta, meaııerin, Hasan
mealinden alındığı belirtiliyor.22B Fatiha sfuesirıi tamameı::.
yalvarış ve yakarış edasıyla, dua üslubu içerisinde acziyet itiraf ederek tefsir
ediyor. Daha doğrusu, her a.yetin altına, o ayetle ilgili bazı dua ve niyaz
cümleleri koyuyor, duygularını, hissiyatını anlatıyor. Genelde Allah'a hitap
ederek yapıyor bunları. Tarzını anlatması açısından şöyle bir alıntı yapmayı
uygun gördük: "Her türlü övgü alemierin Rabbi olan Allah' a mahsustur''
ayetinin tefsiri sadedinde şunları söylüyor: "Biliyoruz ki bu alemin tek sahibi sensin. Ey keremiyle perverende olan Rabbim! Sen kendini bize, bizi de
bize tanıtroasaydın ve hangi vasıfla yaratıldığımızı öğretmeseydin; imtihanı
anlamaz, oluşların hikmetini kavrayamazdık. O zaman acı ile tatlının, soğuk
ile sıcağın anlamı olmazdı. Ne sonbahardan öğüt, ne de ilkbahardan ders çı­
karırdık. Bu şuuru bize verdiğin, aklımızia vahyi buluşturduğun için Sana
yine sonsuz ve sayısız hamd u senalar olsun." 229 Tefsirde zaman zaman başBasri
Çantay'ın
Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 19. (Mukaddimeyi yazan Mehmet Çelen,
zamanda Semra Hamnun Arapça hocasıdır).
225 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 20-24.
226 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 25.
227 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 27.
22s Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 27.
229 Semra K. Çekmegil, Okuyucu Tefsiri, 28.
224
aynı
266
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
ka ayetlere göndermeler yapmaktadır. Dipnotta bunlan Bkz. 6/17; 10/107
şeklinde vermekte, sfuenin adını zikretmemektedir.
21 (21) - Kur'an Tahlili Arapça Gramer Işığında Sözlük-MeaJ.-Tefsir
Necla Yasdıman,23° Kur'an Tahlili Arapça Gramer
Tefsir, (İzmir, 2006), 2 cilt (Fatiha ve Bakara sfueleri).
Işığında
Sözlük-Metil-
Tefsir önce Arapça gramer özetiyle başlamaktadır. Burada yazann
daha önce yayınlanmış olan Adım Adım Kur'an Dili adlı Arapça Dilbilgisi
adlı eserinin özeti verilınektedir. 23 ı Daha sonra Kur'an'ı anlamanın faziletiyle ilgili ayet ve hadisler zikredilmektedir. 232 Müellif önce euzu besmeleyi veriyor, dipnotta istiazenin ne demek olduğunu açıklıyor. 233 Sonra Fatiha
sılresinin faziletine dair hadisleri zikrediyor.234 Sfuenin 7 ayet, 28 kelime ve
140 harften ibaret olduğunu belirtiyor. Sonra anlamını ve namazda Fatihayı
okumanın hükmünü veriyor.23s Bunlardan sonra önce besınelenin kelimelerini çerçeve içinde verip anlamlarını karşısına yazıyor.
Yasdıman, çalışmasında takip ettiği metod hakkında kısaca şunlan
söylüyor: Önce tam metin haline Kur'an sayfasını verdik. Daha sonra o sayfanın ayetlerini incelemek üzere teker teker ele aldık. Her ayetin önce Arapça metnini, altına da pek çok meaJ. taradıktan sonra, sözlük, tefsir ve dilbilgisi tahliline uygun olarak kendimiz oluşturduğumuz Türkçe meaJ.ini verdik.
Bundan sonra üç aşamalı bir tahlil gerçekleştirmeye çalıştık.ı36 Yasdıman,
daha sonra bu aşamaların sözlükçe, dilbilgisi tahlili ve açıklama olduğunu
belirtmekte ve bu başlıkların altında gerekli açıklamalan vermektedir. Buna
göre, sözlükçede fil1in mazi, muzari ve masdarını, isimlerinde tekil ve çoğu-
1962 yılında Bursa'da doğan Necla Yasdıınan, önce İzmir Derince Lisesi'nden,
sonra da 1984 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuştur.
1986 yılından beri Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışan Yasdıınan, Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Aile Hukuku ile İlgili Hadislerin Tahlili ve Mezhep İmamlannın Anlayışı adıyla hazırladığı tezinin kabulüyle doktor
ünvanını alınıştır. Halen İzmir' de merkezde vaize olarak gör~v yapmaktadır.
23ı Bkz. Yasdıınan, Kur'an Tahlili, (İzmir: 2006), l/1-96.
232 Bkz. Yasdıınan, Kur'an Tahlili, I/97.
233 Bkz. Yasdıınan, Kur'an Tahlili, I/98.
234 Bkz. Yasdıman, Kur'an Tahlili, l/101-102.
23s Bkz. Yasdıınan, Kur'an Tahlili, l/103.
236 Bkz. Yasdıınan, Kur'an Tahlili, I/IV.
230
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
267
lunu vermektedir.237 Dilbilgisi tahlili başlığı albnda, yukandan aşağı doğru
bakıldığında bir bütün olarak ayet ve meali birlikte okunacak şekilde kalın
siyah yazılada orijinal kelimeler ve bu kelimelerin ayetin içindeki kısa anlamları verilmişfu.23 8 Eserde sözlükçe ve dilbilgisi tahlili kısımlan çerçeve
kutu içerisinde yer almaktadır. Açıklama başlığı albnda ise, özellikle son
dönemlerde yazılmış tefsirlerden yararlanılarak, daha doğrusu onlardan aynen nakille açıklamalar yapılmaya çalışılmakta ve ayetten alınması gereken
mesajlar verilmektedir.239
Eserde tefsirlere yer verilirken mukaren bir metod uygulanmış, yani
tefsirler karşılaştırmalı olarak verilmiştir. 24 0 Eserde yararlanılan kaynaklara
bakhğımızda, son dönemlerde Türkçe olarak telif ve tercüme edilmiş pek
çok eserin yer aldığını görebiliyoruz.ı4ı
Yasdırnan
daha soma bu eseri okurken ve ondan yararlanırken göz
önünde bulundurulması gereken esaslar hakkında bilgi vermektedir.242
Necla Yasdrman, "Ve dedik ki: Ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş.
İkiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, (ama) şu ağaca yaklaşmayın,
yoksa zalimlerden olursunuz" şeklinde çevirdiği Bakara sfuesi 35. ayetin
açıklama kısmında şunları söylüyor: "Demek ki ilk toplum Hz. Adem'in ailesiyle başlamıştır. İlk sosyal gurup Adem ailesi olduğu gibi, ilk sosyal kurum da yine Adem ailesinin üyeleri arasındaki ilişkiden doğmuştur. Bu da
nikah kurumudur. Burada Adem'le eşi arasındaki nikahın kim tarafından
kıyıldığı sorulabilir. Allah'ın ayette Havva yerine eşi demesi, bize bunun cevabını vermektedir: Adem ile Havva'nın nikahıru bizzat Allah kıyıruşhr. Hz.
Adem melekler arasında imtihanı kazandıktan ve kendisine saygı secdesi
yapıldıktan hemen soma bir yasakla karşı karşıya kaldı. Cennette konmuş
olan bu yasağın beslenme ile olduğu anlaşılmaktadır ... Bu ilişkiden şu ilkeleri çıkarabiliriz: Bakara/31' de yer alan öğretim faaliyetinden hemen soma
bu yasak konmuştur. Bu bize, öğretim faaliyeti yapılmadan yasaklamanın
olmayacağı ilkesini öğretmektedir ... "243
237 Bkz. Yasdıman, Kur'an Tahlili, I/IV-V.
23s
Bkz. Yasdıman, Kur'an Tahlili, IN-VI.
239 Bkz. Yasdıman, Kur'an Tahlili, INI.
Bkz. Yasdıman,
Bkz. Yasdıman,
242 Bkz. Yasdıman,
243 Bkz. Yasdıman,
240
24ı
Kur'an
Kur'an
Kur'an
Kur'an
Tahlili, INI.
Tahlili, IMI-VIII.
Tahlili, INIII-XII.
Tahlili, I/267.
268
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUMYasdırnan
bütün bu bilgil~ri ve devarnındaki diğer hususları tırnak
içinde bir alınh olarak vermektedir. Bu alıntılar, Bayraktar Bayraklı'run tefsirinden yapılmıştır. Bayraklı'dan yapılan alınh bittikten sonra Mahmut
Toptaş'ın tefsirinden yapılan alınh yine tırnak içinde verilmekte, sonra
Kur'an Yolu tefsirinden ve Ali Küçük'ün Besairu'l-Kur'an adlı tefsirinden yapılan alınh verilmektedir. Ayetin açıklaması bu alıntılarla bitmektedir.
Yasdrman'ın kendisinin yaphğı herhangi bir açıklama yer almamaktadır.
Eserinde diğer ayetlerin yorumunda da ağırlıklı olarak muhtelif müfessirlerin görüşlerini tırnak içinde vermektedir.
22 (22)- Yaşayan Kur'an Türkçe Meai-Tefsir
R. İhsan Eliaçık,2 44 Yaşayan Kur' an Türkçe Me til- Tefsir, (İstanbul: İnşa
Yayınları, 2007). 3 cilt.
İhsan Eliaçık, bu meru-tefsirini, 30 yıllık okuma serüveninin, kültürel
birikiminin ve yaklaşık beş yıl süren yoğun bir çalışma temposunun sonucunda ortaya çıklığını belirtmektedir.24S Aynı zamanda dört farklı ebat ve
tarzda basılan Türkçe Mealleri bulunan Recep İhsan Eliaçık, bu çalışma bo-
İhsan Eliaçık, 1961 Kayseri doğumludur. İlk, orta, lise tahsilini Kayseri ve Kırşe­
hir'deki değişik okullarda tamamladı. Aile içinde başladığı İslfuni eğitimini daha
sonra da sürdürdü. Bu arada MTIB ve Akıncılar gibi siyasi gruplar içinde aktif rol
üstlendiği gerekçesiyle 12 Eylül'ün hemen öncesinde yakalandı bir yıl Mamak Askeri Cezaevi'nde kaldı. İlk çıkarıldığı mahkemede heraat etti (1981). Daha sonra Erciyes Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde okudu. Kayseri'de bir süre gazetecilik ve
yayın işleriyle uğraştı; bazı yayın organlarının kurulmasında ve yürütülmesinde
görev aldı; Kayseri'de Birlik FM Radyosu kuruculan arasında yer aldı. 1999 yılına
kadar Radyo' da aktif olarak rol aldı ve 'İslam' ın Şiarlan' isimli programı yaptı.
Yazmış olduğu bazı makaleler ve yapmış olduğu konuşmalardan dolayı 28 Şubat
sürecinde aleyhinde otuzu aşkın dava açıldı. 312. Madde davalarından toplam 6 yı­
lı aşkın ceza aldı. Basın Yolu'yla İşlenen Suçların Ertelenmesi'ne Dair Kanun'dan
yararlanarak İnfazı 3 yıl ertelendi ve 2000 yılında şartlı salıverildL Yine de bir süre
Kayseri Cezaevi'nde kaldı (Osman Gerçek, ''Kayserili Beş Çağdaş Müfessir 3. Recep İhsan Eliaçık", Kayseri Gürıdem Gazetesi, (5 Ağustos 2008 Salı). Ayrıca bkz.
http://www.kayserigundem.com/yazi/1673-kayserili-bes-cagdas-mufessir-3recep-ihsan-eliacik.aspx).
245 Bkz. Osman Gerçek, "Kayserili Beş Çağdaş Müfessir 3. Recep İhsan Eliaçık", Kayseri Gündem Gazetesi, (5 Ağustos 2008 Salı). Ayrıca bkz.
http://www.kayserigundem.com/yazi/1673--kayserili-bes-cagdas-mufessir-3recep-ihsan-eliacik.aspx
2 44
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H.'AYDAR
269
yunca, başka hiçbir işle uğraşmadığırn, her bir Kur'an ayeti üzerinde saatlerce kafa yorduğunu ve Seyyid Kutup'un tefsirine verdiği isimde geçtiği gibi
"Kur'an'm gölgesinde" yürüdüğünü belirtmiştir.
Eliaçık, tefsirinde izlemiş olduğu yolu şu şekilde izah ediyor: "Bu kitabın on dört asırlık tarihi boyunca hakkında söylenenleri, o çağın Müslümanlarında yankılananlar olarak değerlendirdim. Böylesi görkemli bir zenginliği gururla ve saygıyla andım. Ancak hiç bir alimin veya hiç bir ekolün
ne mutl.ak takipçisi ne de mutlak reddedicisi oldum. Ana ümmet geleneğine
yaslandım. Buradan akan tarihe, bilince, idrake, hissiyata, aidiyete ve haysiyete katıldım. Çok okudum, çok araştırdım, eskiçağlarda yaşamış alimlerden çok şey öğrendim. Fakat sonuçta onlardan süzdüğüm kendi sonuçlarımı
yansıttım." 24 6
üslup olarak 'varlığın dili ile konuşan Kur'an' olma özel'kimi varlıkların dile gelip konuşmaya çağrılması' şeklinde
izah edilen yeminleriyle, Kur'an kıssalarını ve 'insanı aciz bırakan' mucizelerini, Tevrat etkisinden kurtararak dönemin etkin tarihi ışığında, "teolojinin
jeopolitiği" açısından yeni bir yaklaşımla ve yaşadığımız, soluduğumuz canlı tabiat bağlaınında yeniden ele alması bakımından, diğer meaı ve tefsirlerden farklı özelliklere sahip. Recep İhsan Eliaçık, derinlikli, sarsıcı, silkeleyici,
sürükleyici ve ezber bozan, özgün üslup ve yorumlarıyla, İslam Düşünce
Geleneğine katkılar sunmaya devam ediyor. 247
Eliaçık, Meal(Tefsirine, bir "Önsöz"le başlamaktadır. Önsözü ise, Alak
suresinin ilk beş ayetinin mealiyle başlamaktadır. Burada müfessir, söz konusu sillenin ikinci ayetini, "insanı sevgiden/ilgiden/alakadan yarattı" şek­
linde çevirıniştir.24 s Sonra "daha önce hiçbir ayin yönetınemiş, hiçbir din fetvası vermemiş, din adamları arasında hiçbir kariyeri olmayan, önceki kitaplardan hiçbirini okumamış olan ve de doğrudan doğruya halkın bağrından
çıkan ümmi ve öksüz bir yüreğin vicdanında yankılanan ilk sözlerdi bunBu
çalışma,
liğinin dışında,
Bkz. Osman Gerçek, "Kayserili Beş Çağdaş Müfessir 3. Recep İhsan Eliaçık'', Kayseri Gündem Gazetesi, (5 Ağustos 2008 Salı). Aynca bkz.
http://www.kayserigundem.com/yazi/1673-kayserili-bes-cagdas-mufessir-3recep-ihsan-eliacik.aspx
247 Osman Gerçek, ''Kayserili Beş Çağdaş Müfessir 3. Recep İhsan Eliaçık", Kayseri
Gündem Gazetesi, (5 Ağustos 2008 Salı). Aynca bkz.
http://www.kayserigundem.com/yazi/1673-kayserili-bes-cagdas-mufessir-3recep-ihsan-eliacik.aspx
248 Bkz. Eliaçık, Yaşayan Kur'tin, (Önsöz), I/7.
246
270
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
lar ... " diyerek, ilk inen ayetlerin. taşıdığı derin manaya işaret etmektedir.249
Yazar, bu kitabın ilk emri "oku" olduğu halde, o kitabın mensubu olan milletierin okuma yazma oranı bakımından en geri sıralarda yer almalarının,
aslında onu pek de iyi ve doğru bir şekilde aniayıp yaşamadıklarını gösterdiğine dikkat çekmektedir.ıso
Kur'an'ın ilk ayetinde geçen "oku"mayı, "yazılı bir metni yüzünden
okumak, tilavet etmek"ten ziyade, bir "eylem çağrısı" olarak anlamlandır­
mak gerektiğini söylemekte; "burada, Türkçemizdeki "ezan okumak, meydan okumak, gözlerinden okumak, yüzüne yüzüne okumak, hayalı okumak,
rahmet okumak" deyimlerindeki "okuma"nın kullanışı gibi bir kullanış söz
konusudur" demektedir .ısı
Ona göre bunun anlamı, "Ey öksüz! Tarihin önüne çık ve kendini
peygamber olarak tanıt. Allah'ın sözünü insanlığa götür, mesajı taşı, insanları buna çağır. Zulüm karanlıklarını bir güneş gibi yararak (ve'l-fecr) zulme
meydan oku. Bunun için varlığı ve hayalı yeni baştan bir okumaya tabi tut.
Sonraki çağlar için bunun nasıl olacağını göster" demektir252 ve yine ona göre, Peygamber'in hayatma baklığımızda göreceğiz ki, o da hep böyle yapmıştır.253 O açıdan ona göre Kur'an, baştanbaşa bir meydan okumadır; 23 yıl
süren bu meydan okumanın bir araya getirilmiş sözlü ifadesidir.254
O, her ne kadar Kur'an eski çağlarda inmişse de, bir ölü metin olmaktan çıkarılınası ve yaşadığımız hayata yönelik mesajlar vermesi arzusuyla
onun yorumundan ibaret olan eserine 'Yaşayan Kur'an' adını vermiştir.
Eliaçık,
Yüce Kitabunız Kur'an-ı Kerim'i anlamak ve hayata aktarmak
tespitleri yapıyor:
bakımından şu
1- 'Kur' an, salt bir 'metin' değildir. Arka planında yirmi üç yıl süren
bir 'yaşayan okuma' vardır... O yaşayan hayatm içinden gelen (ivecen
qayyima) bir sesleniştir. Bu hitapla ortaya çıkan din de bu nedenle bir tapı­
nak dili değil, hayat dinidir (dinu'l-qayyime). Bu durumda yirmiüç yıl süren
\
249 Bkz. Eliaçık,
ıso Bkz. Eliaçık,
Yaşayan Kıır'iin, (Önsöz), 1/7.
Yaşayan Kur'lin, (Önsöz), 1/7.
ısı Eliaçık, Yaşayan Kur'iin, (Önsöz), 1/7.
ıs2 Eliaçık, Yaşayan Kıır'iin, (Önsöz), 1/7.
253 Eliaçık, Yaşayan Kur'iin, (Önsöz), 1/7-8.
254 Eliaçık, Yaşayan Kur' lin, (Önsöz), 1/8.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
271
bu sesienişin metinlerinin toplandığı kitap da yaşayan hayat kitabı (kitabun
qayyimun) olur ... 25s
2- Yaşayan hayabn içinden geldiğini belirttiği bu kitabın okunuşu ve
anlaşılması için de şunları söylüyor: " ... bu kitap, esas itibariye yaşayan hayabn içinde okunur. Masa başlarında ise hakkında bilgi sahibi olunur. Keza
hakkında bilgi sahibi olunurken bile 'metafizik bir gerilim' içinde ve 'korku
ve titreme' (huşu) halinde olmak icap eder. Aksi halde size kendisini açmaz.
Çünkü bu kitap tapınaklarda değil, varoluş sancısı çeken bir öksüzün mağa­
radan şehre inmesiyle şehrin sokaklarında, evlerinde, çarşılarında, pazarlarında ve de giderek savaş alanlarında doğmuştur. Bu nedenle O'nu okurken,
içinizden, 'dışarıda gürül gürül akan hayatın' sesini; diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının yakarışlarını, kölelerin boyunlarındaki zincir seslerini~
at kişnemelerini, kılıç şakırtılarını, şehit feryatlarını, gazi çığlıklarını duymuyorsanız onu asla okumuş olmazsınız ... '256
3- Kur'an bilgiden ziyade esasında bir 'bilinç' kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye d8hildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye
ulaşacak olan insanoğluna hitaptır. İnsanı çevresine tepki vermeye çağırır.
Onda Allah bilinci/şuuru (takva) uyandırarak hayat yolculuğunda birlikte
yürümeye davet ede. Bu şuur uyandıktan sonra bilgiye insan kendisi ulaşa­
caktır.257
Müellif eserine neden Yaşayan Kur'an adını verdiğini daha önceki
izaha ek olarak şöyle açıklamaktadır: Kur'an'ı, hem "ölülerin arkasından
okunan bir cenaze merasimi metni" ve bir "tapınak dili" haline getirenlere
mesaj versin, hem de anlama, yorumlama ve tefsir etme metodumuzu yansıtsın diye koydum."25s Müellif ayrıca bu isıni, adının bir anlamı da "ey yaşayan insan" (Ya Sin) anlamına gelen Yasin silresinin 69-70. ayetlerinin verdiği ilhamla geliştirdiğini belirtmektedir.259 Demek ki Kur'an, "yaşayanlan
uyarmak, uyanışa çağırmak, derin uykularından uyandırmak için gelmiştir.
İşte bu, "yaşamakta olanı uyarmak/uyandırmak için (liyunzire men kane
hayyan) ifadesi, "Yaşayan Kur'an" esprisinin de isim kaynağı olmuştur.ı6o
Eliaçık, Yaşayan
Eliaçık, Yaşayan
257 Eliaçık, Yaşayan
Kur'ii.n,
Kur'an,
Kur' an,
258 Eliaçık, Yaşayan Kur'an,
259 Eliaçık, Yaşayan Kur'an,
260 Eliaçık, Yaşayan Kur'ii.n,
255
256
(Önsöz), I/8.
(Önsöz), I/8.
(Önsöz), I/8.
(Önsöz), I/13.
(Önsöz), I/13-14.
(Önsöz), I/14.
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
272
Kur' an meali çalışmasıyla· ne yaplığını müellif şöyle anlabyor: Yedinci
Sami/Arap dil, tarih ve kültür evreni ortamında ortaya çıkmış bir
metni, 21. yüzyıl Türk dili tarih ve kültür evreni ortamına getirmiş oluyoruz ... ve şu an biz bu metni o ortamdan alıyor ve bu ortama getiriyoruz.
Dikkat ediniz: o ortamda ortaya çıkan "metni" buraya getiriyoruz. Bu metni
ortaya çıkaran arka plan ise tüm aktö.rleriyle birlikte orada kalıyor, çünkü
hepsi tarih oldu. Dolayısıyla eksik gelen bir şey var, zira elde sadece metin
var. Metni ortaya çıkaran arka planın buralara gelmesi ise artık tümüyle imkansızdır. Demek ki sadece metni, içinde doğduğu çağın (ortamın) göğsün­
den sökercesine alıp buralara getirmek pek bir anlam ifade ebnemektedir.
Ortam oralarda kaldığı için de arbk metinde geçmeyeni duyabilme ve bunun için de kendini anlama kabna (meai) kaçınılmaz olmaktadır. Bunun tek
istisnası bir zaman/mekan makinesine binip o günkü çağa (ortama) gihnektir. Hemen anlaşılabileceği gibi bu ise imkansızdır. Çünkü tarih geriye doğru
yüzyıl
işlemez. 261
İşte bu nedenle nüzftl ortamından uzaklaşbkça "Tanrı ne dedi" den
öte, "ne demek istedi?", "niçin böyle dedi", "hangi sorunu çözmek için böyle
dedi", "sorun neydi", ''bugün aynı sorun yaşanıyor mu, "o çözüm bugün
için ne anlam ifade ediyor" vb. sorunlar kaçınılmaz olmaktadır. 262 Müellife
göre bu soruların muhtemel cevapları,. metne değil, "anlama" kablmaktır
veya "yorumlamak" (meaJ vermek) dediğimiz şeydir. 263 Bu şekilde "anlama"
kablmak veya "kendini anlama kabnak'' dediğimiz şey, yorumcunun, metnin kendi zihnindeki yankılamalarını metne yorum şeklinde geri göndermektir. Böylece metin ile yarumcu arasında interaktif bir ilişki oluşmakta,
her ikisi birden bir dil ve kültür ortamında birlikte yürümektedirler. Bu, yorumcunun metni değil, kendini yeniden inşası anlamına gelmektedir. Yorumcu, metni, kendini açan bir dış uyarıcı, uyandırıcı olarak kullanmaktadır. Yarumcu kendini metne değil, anlama kalınakla metin tarafından yönlendirilmiş, yeniden inşa edilmiş olmaktadır ... 264
Bu sözlerinden ve bakış açısından, müellifin, Kur'an metnini, bilinen
klasik anlama ve yorumlamanın ötesinde, yeni bir anlama ve yorumlama
metoduyla; metni günümüze getirerek ve ondan esinlenerek, onun tarafın-
261
262
263
264
Eliaçık, Yaşayan Kur'fiıı, (Önsöz), I/12-13.
Eliaçık, Yaşayan Kur'fin, (Önsöz), I/13.
Eliaçık, Yaşayan Kur'fm, (Önsöz), I/13.
Eliaçık, Yaşayan Kur'fiıı, (Önsöz), I/13.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ,
dan yönlendirilerek, ama bugünün
H: AYDAR
anlayışıyla aniayıp yorumlayacağını
273
an-
lamaktayız.
Nitekim şu ifadeler de onun hangi bakış açısıyla Kur' an' ı yorumlayakonusunda bize bir ipucu vermektedir: "Yani Kur'an, her çağın algıla­
malarma hitap edecek tarzda yeniden yorumlanmalıdır. Mesela, "gebe develer salıverildiği zaman" ifadesini, "dilden dile" değil, "çağdan çağa" getirmek gerekir. Hayatında deve görmemiş bir adama "gebe develerin salıveri­
leceği bir günden" bahsetmek, diriye değil, ölüye hitaptrr. Keza "çöl frrtması"ru, Katerina" veya "Tsunami", "Rum" (Roma) adını, "Amerika" şeklinde
yorumlamak, izah etmek, güncellemek, aktüel okumaya tabi tutmak gerekir.
Hayatında çöl görmemiş bir adamı "çöl fırtınası" afetiyle uyarmak, diriye
değil, ölüye hitapbr. Kur'an'ın bir "ölü metin" veya "eskiçağlar söylemi"
olmaktan çıkarılması için böyle bir çaba kaçmılmazdrr. 265 Müellife göre kendi tefsiri olan Yaşayan Kur'an, bu çabayı ifade ediyor.266
cağı
Müellif daha sonra çalışmasının bazı özellikleriyle, Kur'an tefsirine ·
yeni bir takım açılımlar getimiek iddiasında olduğunu belirtmekte ve bunlan şu maddeler altında. vermektedir:
1- Üslup: Eliaçık'a göre Kur'an üslubu, kısaca "varlığın diliyle konubir üsluptur. Müellif, Kur' an' da kullanılan (inna =Biz) ifadesine dikkat
çekmekte ve Kur'an'ın dilini ''bütün her şeyi Biz (inna) diye anlatan bir dil"
olarak görmektedir. Müfessire göre, "Kur'an'ın (biz) dediği yerlerde bazen
tarih, bazen tabiat, bazen insan, bazen yaşam, bazen ölüm, bazen afet, bazen
savaş, bazen bitki, ekin, bazen rüzgar, bazen bulut, bazen cennet, bazen cehennem vs. hepsi vardır. Bütün bunlar tek bir Biz (inna) üslubuyla anlahlmaktadrr ."267
şan"
2- Yeminler: Müfessirin çalışmasında öne çıkardığı ikinci bir husus
Kur'an'da kullanılan yeminlerdir. Müfessire göre, Kur'an'da kullanılan yeminlere "yemin olsun" diye anlam vermek uygun düşmez; ona göre bunun
yerine "dile gelsin" şeklinde mana vermek daha doğrudur. Ona göre ''bir
şeye yemin etmek, onu tanıklık etmeye, gerçeğin teyidi için dile gelip konuşmaya çağırmak demektir." Buna göre o, ilgili bazı ayetleri "yıldızlar dile
gelsin, güneş dile gelsin, ağaran tanyeri dile gelsin, sabaha yürüyen gece dile
gelsin, incir ağacı dile gelsin, zeytin dağı dile gelsin, emin belde dile gelsin;
265 Eliaçık, Yaşayan Kur'ô.n, (Önsöz), I/14.
266 Eliaçık, Yaşayan Kur'an, (Önsöz), I/14.
267 Eliaçık, Yaşayan Kur'ô.n, (Önsöz), I/15-16.
274
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
(dile gelsin de söylesin) "Allah'tah başka tanrı yoktur" şeklinde çevirmiş­
fu.26s
3- Kıssalar: Müellif, Tefsirinde Kur' an' daki kıssalara yaklaşımını ve
bu konudaki bakış açısını şöyle anlahyor: "Kur'an doğrudan sembolik bir
dil kullanmıyor. Bilakis apaçık, o gün Mekke'nin sokaklarında konuşulan
yaşayan Arapçayı fakat nezih ve edebi bir dil çerçevesinde kullanıyor. Ancak eskiçağlardan (kıssalardan) bahsederken, o devirlerin yerleşik sembol ve
arınalarına ahfta bulunuyor.
Mesela, Hz. Süleyınan anlahlırken kuş, yelkenli gemi, rüzgar, karınca,
cin; Hz. Yunus anlahlırken balık; Hz. Musa anlahlırken boğa/inek vs.den
bahsediyor. Biz bunları, şimdiye kadar yapıldığı gibi mucizevi, bahni ve
işiiri tefsir ve te'ville değil, "jeopolitik teoloji" dediğimiz yöntemle yorumladık. Bir anlamda İbn Haldun'un yapısalcı tarih analizini ilerleterek, eski çağ­
ların teolojik jeopolitiğini çıkararak kıssaları anlatmaya çalışhk. Yani bir
peygamberin yaşadığı çağı, önce kendi etkin tarihi içinde; dönemin tanrı,
din ve devlet telakkileri, armaları, flamaları, sembolleri vs. bağlamında anlamak, sonra onlardan evrensel mesajlar çıkarıp günümüze getirmek ..• Buradan girince örneğin kuş Hitit'in, karınca Sebe'nin, yelkenli gemi Fenike'nin, cin ve peri Babil'in, boğa/inek Mısır'ın, balık Asur'un tamı-devlet
sembolüydü: soncuna varıyoruz. Bu noktada kıssalar bambaşka bir anlam
kazanıyor. Bu durumda hem kimi meai/tefsirlerde görüldüğü gibi, bütün bu
kıssaları rasyonellik adına aslı astarı olmayan Sami/Arap/İbrani mitolojileri
olarak anlamaya gerek kalınıyor, hem de binbir gece masalları, Alaaddin'in
sihirli lambası, uçan halı, Ali baba ve kırk haramileri türü Doğu kültürüne
yatkın bilinçalhmızm irrasyonel algısından da kurtulmuş oluyor. Gerçekçi
bir jeopolitik teoloji zeminine oturmuş oluyor."269 Eliaçık, bu yaklaşımının şu
ana kadar yapılmadığıru, kendisinin yaphğı bu yöntemin, Kur'an tefsirine
yepyeni açılımlar getireceğini belirtiyor.ı7o
4- Mucizeler: Eliaçık, mucizenin genellikle "olağandışı, kuraldışı"
olarak algılandığıru, oysaki mucizeye, "aciz bırakan şey'' diye bakmamız gerektiğini belirttikten sonra, buna örnek sadedinde şunları söylemektedir:
"Mesela güneş, dakik bir şekilde, hiç şaşmadan her gün aynı yerden doğup
aynı yerden batması itibariyle son derece olağan, doğal bir' olaydır. Ama bu
268 Eliaçık, Yaşayan Kur'iin, (Önsöz), l/16.
269 Eliaçık, Yaşayan Kur'iin, (Önsöz), 1/16-17.
270 Eliaçık, Yaşayan Kur'iin, (Önsöz), l/17.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
275
haliyle mucizedir. İnsanı hayrette bırakarak doğar ve batar. Olağandır ve fakat karşısındaacziçinde kalırız. İşte gerçek anlamdamucize budur. Demek
ki mucize, aslında yaradılışın bizzat kendisidir; güneş, ay, yıldızlar, gece,
gündüz, yer, gök, insan, bitkiler, hayvanlar vs. her şey ... Bunların hepsi,
Kur'an'ın ısrarlı vurgusuyla "ayet"tir."ın Daha sonra Kur'an'ın hiçbir yerinde mucize kavramının geçmediğine değinen yazar, ''buradan hareketle
Kur'an ve onun ortaya koyduğu din olan İslam, Yahudilik gibi mucize, Hı­
ristiyanlık gibi kehanet, Mecusilik gibi bekleyiş, Sabilik gibi astroloji, Hinduizm gibi meskenet, Budizm gibi ıstırap, Hermetizm gibi büyü ve tılsım dini
değil, söz ve eylem (kavl ve amel) dinidir." 272 Yazar, tefsirinde mucize konusunu bu perspektif içinde ele almıştır.
Bütün bunları tefsirinde takip ettiği yöntem olarak gören müellif, bunları kısaca "Kur'an'ı tarih, tabiat ve hayat ile yorumlayıp açıklamak" diye
görmektedir. Bundan dolayı da eserine Yaşayan Kur'an adını vermişfu.273
(İman edip iyilik, güzellik, doğruluk için çalışanlara şunları müjdele: Altlarından ırmaklar akan·ebedi cennetler; tattıkça ''bunları daha önce de tatmış­
tık" diyecekleri meyveler ve tertemiz eşler) şeklinde çevirdiği Bakara
sfuesinin 27. ayetinin açıklama kısmında "Onlar dünyadaki Nil, Dicle, Fırat,
Sakarya, Volga, Ceyhun gibi ırmaklara benzeyen; sütten, baldan suların altından aktığı cennet köşklerinde ağırlanacaklar" diyerek, cennetteki nehirleri
bu dünyadaki nehirlere benzetmektedir.274
23 (23) -
Kur'an-ı
Kerim Kavram Tefsiri
Ahmet Kalkan, 275 Kur'an-ı Kerim Kavram Tefsiri, (Henüz basılınamıştır).
(10 cilt olacak)
271
212
273
Eliaçık, Yaşayan Kur' an, (Önsöz), l/17.
Eliaçık, Yaşayan Kur: an, (Önsöz), l/17.
Eliaçık, Yaşayan Kur'an, (Önsöz), I/17.
Kur' an, I/41.
Kalkan, 1955 Kütahya doğumlu olup, ilkokuldan sonra özel hMızlık ve Arapça
eğitimi alrruştır. 1974 yılında Konya İmam Hatip Lisesini bitiren Kalkan, 1978 yı­
lında da Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirıniştir. 1979-1983 yılları arasında bir süre Sakarya Karasu' da Edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra ticaretle iş­
tigal etmiştir. Bu arada iki yıl Fransa' da, altı yıl da Hollanda' da cemaat çalışmaları
ve serbest hocalık/öğretmeiilik yapmıştır. Kalkan, 1992 yılından bu yana İstanbul
Ümraniye'de yaşıyor. Kalkan, bazı demeklerde dersler, özellikle Akaid ve Tefsir
dersleri veriyor. Evli ve dört çocuk babası olan Kalkan'ın değişik dergi ve gazetelerde çok sayıda makalesi yayınlanmıştır. İlk sayısından itibaren Vuslat dergisi ya-
274 Eliaçık, Yaşayan
275
·:.~:
276
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
İSAM Kütüphanesi'nde Ahmet Kalkan adında bir zata ait Kur'an-ı Ke-
bir tefsirbulunmaktadır. Tefsir, fotokopi olup siyah ciltle ciltlenmiş 10 büyük boy ciltten ibarettir. Kalkanı'ın 1998 yilindan
beri üzerinde çalıştığı eser henüz tab edilmemiştir. Ahmet Kalkan' a ait sitede276 yakında 10 cilt olarak çıkacağı belirtilınektedir.
rim Kavram Tefsiri
adında
Tefsirin başında ne eserle ilgili, ne'de müellifiyle ilgili herhangi bir
bilgi yoktur. Hemen içindekilere başlanmış. On cildin içinde yer alan tefsir
bilgileri burada bölümlere ayrılarak verilıniş.ı77 Tefsir, Kur'an-ı Kerim mevcut sırasına göre işlenmiştir. Yalnız sfueler klasik tefsirlerimizdeki gibi ayet
ayet işlenmemiş; her sfuede geçen önemli kavramlar başlık olarak öne çıka­
rılmış ve o kavram Kur'an'ın tümü göz önünde bulundurularak ve daha
başka eserlerden yararlanılarak uzun uzun açıklanmıştır.
Tefsirin birinci bölümünü Fatiha sfuesi oluşturmaktadır. Burada önce
"istiaze" kavramı işlenmiştir. İstiazenin anlamı, Kur'an ve istiaze, Şeytandan
kurtuluş, Allah' a sığınınakla sağlanır, Sığınan, Kendisine sığınılan ve kendisinden sığınılan, Şeytanın ibadetlere tasallutu ve şeytanı kaçıran şey, Günümüzde istiaze anlayışı, Allah' a sığınma tarzı nasıl olmalı, İstiaze şuurunun
bize kazanciıracağı anlayış ve davranışlar gibi konular burada işlenmiştir.
Kalkan, bunun ardından istiaze için yaralandığı kaynakları vermiştir. Ardından istiaze ile ilgili ayetleri, istiaze ile ilgili hadis-i şerif kaynaklarını ve
son olarak da konuyla ilgili geniş bilgi alınabilecek kaynakları zikretmiştir.
Burada 43 adet kaynak adı verilmiştir.
Daha sonra aynı tarz üzere Besınele kavramı işlenıniştir.27B Fatiha
sfuesinde geçen diğer önemli kavramlar olan Hamd, Rab, Ralıman ve Rahim, Din Günü, İbadet, İstiane (Dua), Hidayet ve Sırat-ı Müstakim kavramları teker teker işlenmiştir.279
zarlan arasına kahlmışhr. 103.2 üzerinden yayın yapan Özel FM adlı radyo kanalında Cuma günleri 19.30 - 20.30 arasında Kur'an Kavramlan adıyla programlar
yapıyor. 9 yıldır konulu tefsir mahiyetinde Kur'an Kavramlan konusunda kapsaın­
lı bir çalışma üzerinde yoğunlaştığını belirten Kalkan, notlaru:rıl kitaplaşhrmaya çalışıyor. Yayınlanmış bazı eserleri vardır ("Ahmet Kalkan İle Röportaj"
http://www.islarniyonelis.com/haber_detay.php?haber_id=27291 (20/09/2007).,
276 Bkz. http://www.ahmedkalkan.net/
·
277 Bkz. Ahmet Kalkan, Kur'lin-ı Kerim Kavram Terfsiri, 1-62.
21s Bkz. Kalkan, Kur'lin-ı Kerim Kavram Terfsiri, 13-20.
279 Bkz. Kalkan, Kur'lin-ı Kerim Kavram Terfsiri, 22-142.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
277
Kavramlar bittikten sonra Fatiha sfuesi bütün olarak veriliyor,
ayetlerin anlamı, sfuenm diğer isimleri, Fatiha sillesinin düşündürdükleri,
Fatiha sillesinin kısa tefsiri ve Fatiha sillesinin llsan-ı hali konuları ele alını­
yor.2Bo Ayrıca Fatiha sillesiyle ilgili hadis-i şerif kaynakları ye geniş bilgi alı­
nabilecek kaynaklar da verilıniştir.ısı
Bunun ardından Kur'an Kavramları Dersi Birinci Bölümü Sınav Sorudiye bir bölüm geliyor. Burada çoktan seçıneli ve boşluk daldurmalı 38
tane soru veriliyor. Ardından da cevap anahtarı veriliyor.ısı Böylece Fatiha
sfuesi ve aynı zamanda birinci bölüm bitmiş oluyor.
ları
Bundan sonra İkinci bölüm ve bu bölümün ilk sfuesi olan Bakara
sfuesi geliyor. Bu bölüm, Bakara sillesinin ilk beş ayetini kapsıyor. Burada
da öne çıkan kavramlar teker teker işieniyor ve bunlarla ilgili ayetler, hadisler, daha geniş bilgi alınacak kaynaklar zikrediliyor. Mesela, Kur'an kavramıyla ilgili geniş bilgi alınabilecek 229 kaynak adı veriyor. 2s3 Sonra tekrar sı­
nav soruları ve cevap anahtarı geliyor.284 Üçüncü bölüm Bakara sfuesi 6-20.
ayetlerdeni dördüncü bölüm 21-29i beşinci bölüm 30-39. ayetlerden ibarettir. Tefsir bu minval üzere devam ediyor. Eserin "içindekiler" kısmında toplam 22 bölüm mevcuttur ve 22. bölüm Hud-Yusuf ve Ra' d sfuelerinden ibarettir. Ancak İsam'da bulunan 10 ciltilik eserin son cildi olan 10. cilt, A'raf
sfuesi 175. ayetle bitiyor. BuradaKitab bilgisine rağmen azgınlaşan kimse
(Bel' am) başlığıya bir konu işieniyor ve tefsir bununla 6860. sayfada bitiyor.ıss
Tefsir ağırlıklı olarak başka tefsirlerden ve ilimierin görüşlerinden
derlenme sfuetiyle meydana getirilmiştir. Bilhassa ilerleyen ciltlerde uzun
sayfalar halinde muhtelif tefsir ve başka eserlerden alıntılar yapılınaktadır.
Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
282 Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
283 Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
284 Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
2ss Bkz. Kalkan, Kur'an-ı Kerim Kavram
28o
281
Terfsiri,
Terfsiri,
Terfsiri,
Terfsiri,
Terfsiri,
Terfsiri,
143-148.
148-149.
151-155.
157-176.
285-286.
6739-{)860.
·ı:
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
278
B - Kur'an Sftrelerinin Nüzill Suasını Esas Alan Tefsirler
ı
(24) - Beyanu1-Hak (Kur' an-ı Kerim'in Nüziü Sırasma Göre Tefsiri)
M. Zeki Duman,2S6 Beytinu'l-Hak (Kur'tin-ı Kerim'in NüzUl
Tefsiri), Ankara: Fecir Yayınları, 2006, 3 cilt..
Sırasına
Göre
Müellif Zeki Duman, tefsirine önsözle başlamış; önsöz olarak da "önsöz yerine" başlığıyla Fatiha silresinin Arapçasını ve Türkçe meaJ.ini "funin"
cümleciğiyle birlikte vermiştir. Daha sonra bir "Giriş"le devam eden müfessir, burada tefsir çalışması hakkında uzun uzun bilgi vermektedir. Müellif
Girişte, önce kendisine böyle bir tefsir yazmayı lütfetmiş olınasmdan dolayı
Yüce Allah' a hamd etmekte; esasen O'nun her türlü harnde layık ve müstahak olduğunu belirtmektedir. Müfessir Allah'ın kelamını insanlara beyan
etme görevinin kutsiyetine ve soruriı.luluk yüklediğine dikkat çekmektedir.
Bir gün Rabbinin huzuruna döndürüleceğini bildiğini söyleyen müfessir,
tefsiri boyunca hep bu bilinç içinde hareket ettiğini belirtiyor. Daha sonra
Hz. Peygamber' e saH1t ve selam eden müfessir, gerek Mekke' de, gerekse
Medine'de her türlü zorluğa rağmen İslam' ı tebliğ görevini hakkıyla yerine
getirmesinden dolayı bütün insanlığın, hatta tüm alerolerin ona şükran ve
minnet borçlu olduğunu belirtiyor.ıs7
Zeki Duman, 1952 Yılında Sivas'ın, Şarkışla ilçesi, Gümüştepe köyünde doğdu. İl­
kokulu köyünde bitirdi. Orta öğretimin ilk bölümünü Sivas, ikinci bölümünü Kayseri İmam-Hatip Lisesinde 1969 yılında tamamladı. Aynı yıl, Eylül ayında, hariçten
fark dersleri sınavlarını vererek Kırşehir Atatürk Lisesinden Lise Diploması aldı. 30
Haziran 1973 tarihinde Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nden mezun oldu. 19731977 yıllan arasında dört yıl Kırklareli İmam-Hatip Lisesi'nde Meslek Dersleri Öğ­
retmenliği ve Müdür Yardımalığı görevlerinde bulundu. 26 Haziran 1977 tarihinde
Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'ne Tefsir Asistanı olarak atandı ... 18.04.1984 tarihinde Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Tefsir Bilim Dalında
Doktor, 25.11.1987 tarihinde Doçent, ll. 06. 1993 tarihinde de Profesör unvanıarını
aldı. Prof. Dr. M. Zeki Duman halen Erciyes Üniversitesi İlahl.}rat Fakültesi Temel
İslam Bilimleri Bölümü Tefsir Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak ilmi ve akademik çalışmalarını sürdürmektedir. Arapça ve Fransızca bilmektedir. Evli olqp üç
çocuk babasıdır (Ömer Kara, Tefsir Akadenıisyenleri Biyografisi, (Bursa: Kurav Yayın­
lan, 2007), 131).
287 Zeki Duman, Bey{inu'l-Hak (Kur' {in-ı Kerim'in NüzUl Sırasına Göre Tefsiri), (Ankara:
Fecir Yayınları, 2006), 1/9.
286
CUMFIURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR'AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
279
Müfessirimize göre, Kur'an, "arz"ın güncel ihtiyaçlarına cevap olmak
üzere "arş"tan indirilmiş Allah kelfu:nıdır. Kur'an, Arapça olan dili, lafzı,
emsalsiz nazmı, manası ve beyanı ile "kelfu:nullah"tır. Kıraat olurian, onun
manası değil, manasını en beliğ sf:ırette ifade eden nazmıdır. Arapça ise,
Kelfu:nullahın manasma göre, nazmının mu'ciz bir şekilde tarif edildiği latzını teşkil etmektedir. O nedenle Kur'an-ı Kerim, beyanı da dahil mana, nazım, Arapça ve lafız ile birlikte insanlar için inzal edilmiş bir kitaptır. Bu
dört unsurdan birinin olmadığı söz, İlahi vasfını koruyamadığı için
"Kur' an" olamaz. Çünkü onun İlahilik vasfı, diğer dört unsurun hepsiıle nüfuz etmiş temel bir nitelikfu.ıss
Müfessirimiz, Allah'ın ezen kelfu:nının manasının herhangi bir lafza
veya yazıya tahsis edilemeyeceğini, "Allah'ın her peygamberi, kendi kavminin diliyle göndermesinin de bunun delili olduğıınu belirttikten sonra, "ezen
ve gayr-ı malılUk vasfıyla tanzim edilmiş olan lafzı manasının, manası da
la:fzının aynısı durumunda olan Nazm-ı Celilin, indirilen latızdan başka bir
lisan ile tam olarak ifade edilemeyeceğini, tam olarak başka bir dile tercüme
edilemeyeceğini, ancak tatsili/tefsiri açıklamasının mümkün olabileceğini ve
bunun caiz olduğıınu belirtmektedir.2B9 Esasen o, "Kur'fuı'ın, tatsilatlı açık­
laması yapılmadan başka bir dile çevrilmesinin, faydadan çok zarar getirebileceği söylenebilir" demektedir.29o Müfessirimiz bundan dolayı, Kur'fuı'ı tatsilatlı açıklamasıyla Türk kamuoyuna sunmuştur.
Buna neden ihtiyaç duyduğıınu "Neden Yeni Bir Tefsir" başlığı altın­
da açıklayan müfessir, şu gerekçeleri ileri sürmektedir:
1 - Çünkü Türkiye' de yayımıanmış olan tercüme veya telif meru ve
tefsirlerden Kur'an'ın bütün halinde ve tam olarak anlaşılmaması sorunu
sürekli olarak şikayet konusudur. Zira bunlardan tercüme ve meaıier,
manayı Türkçeye yansıtma ve açıklamada yetersizdirler; tefsirler ise, ihtiyaçtan fazla bilgiyle uzatılmışlardır.
2 -Tercüme ve telif meaıierde, sf:ırelerin sıralaruşı nüziü sırasına göre
değildir.
3 -Ayetler çoğunlukla bağlamlarından kopuk, birbirinden müstakil
hatta metinden koparılmış bir cüz olarak ele alındıkları için, ayetler arası siyak-sibak ilişkisi ve mfuıa bütünlükleri göz önünde bulundurulmamaktadır.
Duman, Beı;iinu'l-Hak, I/10.
Duman, Beı;iinu'l-Hak, I/10.
290 Duman, Beı;iinu'l-Hak, I/10.
288
289
280
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
Konular, Kur'an bütünlüğü içerisinde teker teker ele alınıp işlenilmemekte­
dir. Yapılan açıklamalar genelde bir önceki ya da bir sonraki ayeti ya da
ayetleri kapsamamaktadır.
4 - Çoğu birbirinden kopya edilmiş, dolayısıyla anlayış ya da çeviri
hataları da müteselsil olarak devam etmektedir.
5 - Tefsirler ise, meaıier gibi, hepsi de iyi niyetin, ciddi bir gayretin ve
sorumluluk bilincinin ürünleri olarak büyük emek mahsulü, son derece
önemli çalışmalardır. Ancak çoğunlukla her birinin beş-on cilt civarında olması, ayetle ilgili-ilgisiz pek çok açıklamaları içermesi ve önemli konuları
bütünelli açıdan ele alıp tatmin edici açıklamalar getirmemesi; daha da ilginci, ayetlerin evrensel ve güncel niteliklerinin yeterince yansıtılmaması gibi nedenlerle okuyucuyu tatmin etmek bir yana, usandırmakta ve Kur'an'ı
baştan sona kadar okuyup anlama şevkini ya azaltmakta ya da tamamen
kırmaktadır ... 291
Müellif, tefsirinin yukarıda zikredilen eksikleri giderecek tarzda yabelirtmemekle beraber, ifadenin akışından bu anlaşılmaktadır. Demek ki hem meal hem tefsir tarzmda kaleme alınmış olan bu eser, 1Kur'an'm manalarını Türkçeye yansıtma ve açıklamada yeterli olacak; ihtiyaçtan fazla bilgiyle uzatılmayacaktır. 2- Bu eserde sürelerin sıralanışı nüzfil
sırasma göre olacaktır. 3- Ayetler bağlamlarından koparılmaksızm, birbirinden müstakil ve metinden koparılmış bir cüz olarak ele alınmaya cak; ayetler
arası siyak-sibak ilişkisi ve mana bütünlükleri göz önünde bulundurulacaktır. Konular, Kur'an bütünlüğü içerisinde teker teker ele alınıp işlenecektir.
Yapılan açıklamalar bir önceki ya da bir sonraki ayeti ya da ayetleri kapsayacaktır. 4- Mevcut herhangi bir eserin kopyası olmayacak; dolayısıyla onlardaki anlayış ya da çeviri hataları burada yer almayacaktır. 5- Bu tefsir öyle beş-on cilt civarında olmayacak, ayetle ilgili-ilgisiz pek çok açıklamaları
içenneyecek ve önemli konuları bütüncül açıdan ele alıp tatmin edici açık­
lamalar getirecektir; daha da ilginci, ayetlerin evrensel ve güncel nitelikleri
yeterince yansıtılacaktır. Dolayısıyla müfessire göre bu tefsir bu özellikleri
sayesinde, okuyucuyu tatmin edecek, onu asla usandırmayacak ve Kur'an'ı
baştan sonuna kadar okuyup anlama şevkini katiayarak arttıracaktır.
zıldığını
Tefsirde İsraill haberlere yer verilmemiştir. Kalem süresinin tefsirinde
"ayette kalem kelimesinden önce geldiği için nun harfine okka veycl. balık
manası verenler olsa da, ne bu harfe ne de diğerlerine verilen marraların
ı9ı
Duman,
Beı;iinu'l-Hak,
I/11.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSiRLERİ, H. AYDAR
281
Kur' an' dan veya sünnetten kesin ve sahih bir delili bulunmamaktadır"
denmektedir.292 Bununla, hem bu konudaki israili haberleri kaale alınmamış
oluyor, hem de müfessirin mukataa harfleri konusundaki görüşü de belirtilmiş oluyor.
Müfessir Kur' an' daki arş gibi bazı kelimelerin sembolik manada ya
yönetim, ya yönetim merkezi ya da hükümranlık anlamlarında kullanıldığı­
m belirtiyor. "Adam üç gün içerisinde fabrikasını kurdu, elemanlarını yerleştirdi, motorları çalıştırdı; sonra da başına geçip oturdu" cümlesinde, "fabrikamn başı" ne anlama geliyorsa, "arş" da o manada kullanılmıştır diyerek,
bir örnekle bu mananın daha iyi anlaşılınasını sağlamaktadır.293
Müfessiriıniz, "şüphesiz Mü'minler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabifler ...
Kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih iş yaparsa, onların ecirleri Rableri katında hazırdır; onlar için hiçbir korku yoktur, onlar malızun da olmayacaklardır''294 şeklinde çevirdiği ayetin yorumunda şöyle diyor: "Bu ayet,
'Yahudi ve Hıristiyan olanlardan başkası cennete girmeyecektir' diyenlerle,
daha sonra 'Müslümanlardan başkası cennete giremez' diyerek muhafazakar bir tavırla genelierne yapan bazı kişilere verilen bir cevaptır. İslam' da
amaç, hiçbir zaman ırka ve dine bağlı niteliksiz bir kimlik değil, Allah' a ve
Ahiret gününe bilerek, kendi arzu ve iradesiyle iman etmek ve bu kalbi tasdikin gereği olarak salih işler yapmaktır. Bize göre bu ayette, böyle bir iman
sonucunda kazanılacak olan ahlak! niteliğe ve gerçek mürnin kişiliğine atıfta
bulunulmuştur.
Kişi Müslümanlardan, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, S abiilerden
veya herhangi bir dine mensup zümreden olabilir. İslam' da nihai değerlen­
dirme onun mensubiyetine göre değil, şirkin, inkarın ve sürekli isyamn yer
almadığı imamna, ahlak! düzeyine ve bizzat yaphğı salih işlerine göredir.
Yani, Allah' a ve Ahiret gününe iman edip, o doğrultuda hayalına yön veren
ve salih iş yapan her kimse mümindir!"295 Duman, aynı konuyla ilgili olan
Mrude sfuesi 69. ayeti "kuşkusuz İnananlar, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristi­
yanlardan kim, Allah' a ve ahiret gününe iman edip salih iş yaparsa, arhk
onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar malızun da olınayacaklardır" şeklin­
de çevirdikten sonra, Yahudi ve Hıristiyanların durumuyla ilgili herhangi
Bkz. Duman, Beı;anu'l-Hak, l/61.
Bkz. Duman, Beı;anu'l-Hak, 1/73.
294 Bkz, Duman Beı;anu'l-Hak, ill/30.
ı9s Duman, Beı;nnu'l-Hak, ill/31.
292
293
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
282
bir açıklama yapmamakta, sadece-Bakara, 2/62 ile
ru296 istemektedir.297
karşılaştırma yapılması­
2 (25) - Kur'an Yolu İniş Sırasına Göre Anlam ve Tefsiri
Şaban Piriş,ı9s Kur'an Yolu İniş Sırasına Göre Anlam ve Tefsiri, (Kayseri,
Arz Yayıncılık, yayın yılı yok), 4 cilt.
Şaban Piriş tarafından hazırlanan
tefsir, nüzill sırasma göre düzenTefsirin ilk cildinin iç kapağının hel:nen arkasından tefsire başlan­
mıştır. Yani tefsirin öncesinde ne önsöz, ne takdim, ne giriş, ne tamtım yazısı
kısaca hiçbir şey yoktur. Ayrıca ne başında ne de sonunda içindekiler de
yoktur. Diğer ciltlerde iç kapak dahi yoktur. Doğrudan doğruya kalınan
lenmiştir.
Bkz. Duman, III/528-530.
03 Aralık 2010 tarihinde Cumartesi günü, İSAV tarafından düzenlenen Tefsir ve
Toplum adlı toplantıda, "Cumhuriyet Dönemi Türkçe Telif Tefsirler'' başlığıyla bir
tebliğ sunmuş ve tebliğde Türkçe tefsir yazmış olan müfessirleriınizin muhtelif konulardaki görüşlerine dair istatistiki bilgiler vermiştim. Bu arada onların Bakara
sılresi 62. ayet hakkındaki görüşlerini de vermiş; bir kısmına göre ahirette kurutuluş için Hz. Muhammed'e imanın şart olınadığını söylemiş ve Zeki Duman'ı da
bunların arasında saymışhm. Toplantıda bulunan Duman, buna itiraz ehniş ve Hz.
Muhammed' e imanın şart olduğunu söylemişti. Biz bu görüşleri belirlerken, müfessirlerimizin Bakara 62 ve Mrude 69. ayetlerin tefsirinde yaphkları yonıırıları esas
alınışhk. Sayın Duman'ın yukarıda aynen verdiğimiz görüşlerinden, onun ahirette
kurtuluşa ermek için Hz. Muhammed' e imanın şart olınadığı gibi bir kanaatte olduğunu anlamış ve buna göre değerlendirme yapmışhk. O gün Sayın Duman'ın bu
ifadesi elimde olınadığı için, kendisinin tefsirinden bunu anladığuiu, fakat yine de
bir yarılışlık yapmış olabileceğimi (çünkü 33 tane müfessirin görüşlerini ayrı ayrı
tespit etmeye çelışmışhm) hesaba katarak ısrar etmemiş, hatta bir yarılışlık yapmış­
sam özür dilerim deıniştim. Fakat daha sonra metne bir daha baktığımda haksız
alınadığıını anladım. Üstelik ben yanlış arılıyor olabilirim diye Fakülteden 10 ayrı
kişiye akuttum ve bundan ne anladıklarını sordum, hepsi de benim anladığım gibi
anladıklarını söylediler. Dolayısıyla Sayın Zeki Duman hocamızın tefsirindeki ifadelerinden, onun Hz. Muhammed' e imanı şart koşmarlığını anlamaktayız. Şayet
hocamız yukarıda verdiği ifadelerden böyle bir şeyin anlaşılınasını istemiyorsa bu
konudaki görüşünü -daha başka bazı müfessirlerimizin yaptığı &bi- daha net bir
şekilde ortaya koymalıdır.
298 1965 yilında Kayseri Hisarcık beldesinde doğan Piriş, ilkokulu Kayseri'de Ort~o­
kul ve Liseyi ise önce Kayseri İmam Hatip Lisesi'nde ardından Bakırköy İmam Hatip Lisesinde bitidir. 1991 yilında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap Dili
ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Muhtelif okullarda öğretinenlik yapan
Piriş'in basılınış bazı eserleri vardır.
296
297
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
a.yetin tefsirinden devam edilmektedir. Sonunda da
yoktur, tefsirle bitınektedir.
aynı şekilde
283
hiçbir bilgi
·
Eserin hazırlaruşındaki yöntemi ve amacı yazar şu şekilde izah ediyor:
tarihin derinliklerine dalarak, Asr-ı Saadete yolculuk ederek,
kaynağından beslenıneye gayret ettim. Hem tarih okuduın, hem dil okuduın, hem de tefsir okuduın. Hemen hemen bütün tefsirleri gözden geçirdiın. En doğru anlamı, en doğru yaklaşımı yakalamaya çalıştım. Farklı görüşleri karşılaştırdıın. Farklı yorumların nedenlerini anlamaya çalıştım. Sahabenin, tabilnin, tebe-i tabiinin tefsirini, dilbilimcilerin ve tarihçilecin bakış
açısıyla yeniden değerlendirdiın. Hadisçilerin, kelarncıların, fıkıhçıların
ayetlere dayalı yaklaşımlarını gözden geçirdiın. Farklı tefsir ekallerinin ü"Ftak noktalarını yakalamaya ve hemfikir oldukları yorumları okuyucularla
paylaşmaya gayret ettim. Okuyucuyu tarihin geçmiş tarhşmaları içinde
çıkmaz sokaklarda dolaşmaya terk etmemeye özen gösterdiın."299
"Sığ bilgilerimi
Tesirde yer alan ilk sılre Alak sılresidir. Önce Arapça, sonra Türkçe
harflerle sılresinin adı yazılmış, parantez içinde tertip sırasına göre kaçıncı
olduğu (mesela Alak sfuesi 96 yazılmış) belirtilmiş, ardından besıneleyle
sılreye başlanmış. Tefsirden önce sılrenin adı, indiriliş dönemi ve sılrenin
konusu başlıkları altında kısa bilgiler verilmiştir. Mesela, sılrenin indiriliş
dönemi başlığı altında, "bu sılrenin bütün rnüfessirlerce ilk inen sılre olduğunda görüş birliği vardır. Fakat sılrenin baş kısmı ile son kısmı aynı anda
inrnerniş, bu arada başka sılreler de inrneye başlamıştır''aoo demektedir.
Önce Alak sılresinin ilk beş ayetinin Arapçasını ve rnealini veren rnüardından tefsire başlamaktadır. Hz. Muhammed' e ilk vahyin indirilişini hikayemsİ bir dille anlatan yazar, ardından okumanın ne anlama geldiği
üzerinde kısaca durrnaktadır.aoı Sonra ilk beş ayetin tefsiri bağlamında şun­
ları söylemektedir: "Cebrail, Hz. Muhammed' e getirdiği ilk vahiyde 'oku'
yani gözünü aç, ineele araştır ve gerçeği gör, Rabbini tanı. İnsanın ne kadar
basit ve değersiz bir sıvıdan ne kadar mükemmel bir hale getirilişini düşün
ve çok cömert olan Rabbine karşı sorumluluğunu yerine getir. Bilgi Rab ile
başlar. İnsan hiçbir şey bilrnezken, her şeyi ona Rabbi öğretmiştir. İnsan hiç-
fessir,
299 Bkz. Osman Gerçek, "Kayserili Beş Çağdaş Müfessir-5.
Şaban Piriş", (12/06/2008),
http://www.sayhadergi.com/668/kayserili-bes-cagdas-mufessir-5-saban-piris
3oo Şaban Piriş, Kur'an Yolu İniş Sırasına Göre Anlam ve Tefsiri, (Kayseri: Arz yayıncılık,
tsz.).l/2.
3oı Piriş, Kur'an Yolu, 1/3.
..... •"
'i;:
.,
....
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
284
bir şey değilken, Rabbi ona değer,vermiş ve onu mükemmel bir insan haline
getirmiştir. "302
Piriş,
Alak silresinin sonunda "Alak silresinden emirler" başlığı altın­
da bu silredeki şu beş emri sıralamışbr: 1- Yaratan Rabbinin adıyla oku (1);
2 - Kendini yeterli görerek azgmlık etme (6-7); 3 - Takvayı emret (12); 4 Allah'ın her şeyi gördüğünü bil (14); 5- Kafire itaat etme, Allah' a secde et ve
yaklaş (19). 303
3 (26)- NüziU Sırasına Göre Tebyinu'l-Kur'an İşte Kur'an
Hakkı Yılmaz, NüzUZ Sırasına Göre Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin, (İstan­
bul: işaret yayınlan, I. cilt 2007, IX. Cilt 2010), şu ana kadar çıkan cilt sayısı 9.
Tefsirin ilk cildinde nüzfıl sırasına göre inen ilk 31 silre vardır ki bunların başında Alak silresi gelmektedir. Cildin başında bir sunuş vardır.304 Burada "Kur' an' ı Arapça aslından okuyup anlamak ve anladıklarını Türkçe anlatmak üzere şeytan-ı recimden, onun telkin ve iğvalarından Allah' a sığını­
yorum"3os denerek bir takım bilgiler verilmektedir.
Müellif yazdığının tefsir değil, teybin olduğunu belirtiyor.306 Zira
lüga:tlarda da geçtiği üzere tefsir kelimesi, "anlaşılamamış, kapalı, mükil,
müphem bir sözü, konuyu ya da meseleyi anlaşılır hale getirmektir."307 Buna
göre "Kur'an tefsiri diye yazılan eserler, müellifleri böyle düşünmeselerde
Kur'an'ın kapalı, müphem ve örtülü olduğunu peşinen kabullenmiş oluyorlar."3os Bu nedenle diyor, elinizdeki bu çalışmanın Kur'an tefsiri olmadığını
özellikle belirtmek gerekir.309 Sonra bu konuda şunları söylüyor: "Bizim anlayışımıza göre Kur'an'ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü
Kıir'an'ın bizzat kendisi yüceler· yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir.
Kur'fm Yolu, I/3-4.
303 Piriş, Kur'an Yolu, I/5.
304 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebı;inu'l-Kur'iin İşte kw'iin, (İstanbul: İşaret yayınlan, I. cilt 2007), I/9-30.
305 Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebı;inu'l-Kur'iin İşte Kur'iin, I/9.
306 Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzul Sırasına Göre Tebı;inıı'l-Kur'iin İşte Kur'iin, I/9.
307 Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebı;inu'l-Kur'iin İşte Kur'iin, I/10.
308 Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebı;inu'l-Kur'iin İşte Kur'iin, I/10.
309 Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebyinu'l~Kur'iin İşte Kur'iin, I/10.
3oı Piriş,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
285
Nitekim Furkan 33'te 'onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki,
ve en güzel açıklamayı getirmeyelim' denilerek
Kur'an'ın en iyi tefsir olduğu, ele aldığı meseleleri en güzel şekilde açıkladı­
ğı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmektedir. Ayrıca Kur'an'da
'ayatün beyyi.natün', 'kitabünmübin', 'beyyenehu', 'mübeyyi.nat','tibyan' ve
'beyan' gibi aynı kökten türetilmiş kavramlarla Kur'an ayetlerinin apaçık
olduğu bildirilmiş, Kur'an'ın kapalı, müşkil, anlamsız olmadığı yüzlerce kez
vurgulanmıştır. Yüce Allah Kitabındaki mesajla:rının açıkça anlaşılabilmesini
sağlamak için her türlü anlatım tekniğini kullanmış, bir anlatım aracı olarak
sivrisinek gibi en basit şeyleri bile örnek vermekten çekinmemiştir. Böylece
İlahi mesajlar üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkes
tarafından anlaşılabilecek bir açıklığa kavuşturulmuştur.
sana
hakkı (doğrusunu)
Kur'an'ın
herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken, Kur'an'ı tefsir etme iddiasıyla yola çıkmak, en hafifinden cüretkarlık olarak nitelendirilecek bir yaklaşım olsa gerekfu."3ıo
Tebyi.n kelimesini açıklayan müellif, burada teybinin, "iyi anlaşılına­
mış bir şeyi açıklama anlamında değil, var olan bir şeyi ortaya koyma, gözler
önüne serme anlamında bir açığa koyma" olduğunu açıklamaktadır.311 Ona
göre Kur'an konteksti içinde teybin, her biri gayet açık ve seçik olan Kur'an
ayetlerinin ortaya konularak önümüze serilmesi anlamına gelmektedir; hpkı
buzdolabında hazır bekleyen yiyeceklerin masanın üzerine konulması gibi.312 Müellif buradan hareketle kendi yaphğı çalışmanın, Kur'an'ı teybin
etmek, yani ayetlerini gözler önüne serrnek olduğunu, "onu tefsir ettim"
demekten Allah'a sığındığını söylüyor.3I3
Daha sonra muhkem, müteşabih, te'vil kavramları üzerinde duran
müellif,314 "Kur'an'ın ifadesindeki mucize başka bir dilde gösterilemez",3ıs
"sayfa ve sfuelerin oluşumu"3I6 gibi başlıklar alhnda bazı bilgiler veriyor. Bu
arada Kur'an'ın daha iyi ve daha doğru anlaşılınası için nüzfıl sırasının takip
310 Hakkı Yılmaz, NüzUZ Sırasına Göre Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, 1/10-11.
311
Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebtjinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, 1/11-12.
312 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, I/12.
313 Hakkı Yılmaz, NüzUZ Sirasına Göre Tebtjinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, 1/12.
314 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, I/12-14.
315 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebtjinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, I/14-17.
316 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre Tebtjinu'l-Kur'iin İşte Kur'lin, I/17-22.
286
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
edilmesi gerektiğini iddia ediyor. ye kendisinin de bu yüzden nüzfrl sırasına
göre bu çalışmayı yaphğını belirtiyor.317 Yine bu cümleden olarak elimizde
bulunan Kuraruardaki sfue dizilişinin müttefekun aleyh değil, muhtelefun
fih bir konu olduğunu belirtiyor; içinde sfue dizilişinin farklı olduğu daha
başka Kur'an nüshalarının mevcudiyetini buna delil getiriyor. 31 S Bütün bunları da kendi çalışmasında takip ettiği n~ sıralamasının doğru ve gerekli
bir metod olduğunu ispatlamak için yapıyor.
Müellif, "gerçek şu ki, kafir olanları uyarsan da uyarınasan da onlar
için birdir; iman ehnezler. Allah onların kalpleri ve kulakları üzerine mühür
vurmuştur; gözlerinin önünde perdeler vardır. Büyük azap da onlar içindir"
anlamına gelen Bakara silresi 6 ve 7. ayetleri, Kur'an'ı yeni okumaya başla­
yan biri, mevcut dizilişe göre okuduğunda anlamayacak, belki de böyle bir
kimse İslarn'a yaklaşacağı yerde daha da uzaklaşacaktır. Çünkü onun iddiasına göre, bu ayeti doğru anlayabilmek için en az beşbin ayeti okuyup hazmehniş olmak gerekir. Çünkü bu ayetler, ilk inen ayetlerden yaklaşık on yıl
sonra inıniştir.319 Eğitim öğretimin bir sistem gerektirdiğini belirten müellif,
hazırlık sınıfında yeni İngilizce öğrenmeye başlayan birine Shakespeare'in
okutulmadığını; ilkokulda Matematikle yeni tanışan çocuğa nasıl hemen üslü veya köklü sayılar değil de önce doğal sayılar öğretiliyorsa, Kur'an eğiti­
mine yeni başlayan birine de Peygamberimizin ancak yirmiikinci yılda aldı­
ğı vahiy bilgilerinin verilmesiyle başlanınamalıdır. Onlarla başladığı takdirde de o ayetlerin gereği gibi anlaşılabileceği konusunda iyimser olunmamalıdır.320 Dolayısıyla Kur'an'ı doğru anlamanın yolu, onu nüzfrl sırasına göre
okuınaktır.
Takip ettiği ve nüzfrl sırasına göre süreleri sıralamada esas aldiğı
Hattat Kadroğlu'nun Mushafı olduğunu belirten yazar,321 daha
sonra oradaki nüzill sırasını veriyor.322 Buna göre Alak birinci sfue, Nasr ise
114. yani sonuncu sfue oluyor.
mushafıh
Müellif "size bu Kur'an sofrasını hazırlayan aciz kul, yedi yaşından
beri Kur'an'la ve Kur'an ilimleriyle içiçedir. Türkçe ve Arapça yüzlerce tef\
Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzill Sırasına Göre
318 Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzul Sırasına Göre
319 Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzill Sırasına Göre
320 Bkz. Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre
321 Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzill Sırasına Göre
322 Bkz. Hakkı Yılmaz, Nüzill Smisına Göre
317
Tebıjinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
Tebıjinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
Tebyinu'l-Kur'iin İşte Kur'iin,
I/16.
I/17-19. ,
I/21.
·
I/21-22.
I/22.
I/22-25.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSiRLERİ, H. A YDAR
287
sir, mea.J. ve Kur'an ile ilgili kitap okumuş, incelemiş ve tahlil etmiştir. Bütün
bunlardan sonra gördüğü lüzum üzerine Allah'ın izniyle bu kitabı kaleme
alınaya başlamıştır. Yukarıda açıklanan gerekçeleri göz önünde tutarak hiçbir etki altında kalmadan Lisanü'l-Arab'ın sözcük anlamlarını, ifade tekniklerini, Kur'an'ın ·tertilini ve bütünselliğini gözeterek günümüz Türkçesiyle
sizlere sunmaya çalışmıştır. Ecrini de sadece a.J.emlerin Rabbinden ummaktadır"323 diyerek, bu tefsiri neden ve nasıl yaptığı hakkında bilgi vermekte.
dir.
II- TERCÜME TEFSİRLER
Ülkemizde telif tefsirler kadar, hatta onlardan da fazla sayıda tercüme
tefsirler bulunmaktadır. Esasen bizde .ilk Türkçe tam tefsir hareketi, mevcut
Arapça veya Farsça herhangi bir tefsirin Türkçeye çevrilmesiyle başlamıştır.
Türkçe olarak hazırlanmış ilk tefsirler olarak kabul edilen ve aşağı yukarı
aynı zamanlarda yapıldığı anlaşılan Enfesü'l-Cevahir, Cevahiru'l-Asdaf
Terceme-i Tefsir-i Ebi'l-Leys es-Semerkandf gibi tefsirler, bilhassa son eserin isminden de anlaşıldığı üzere, Ebu'l-Leys es-Semerkandi'nin Tefsiru'lKur'ani'l-Azim diye de bilinen Tefsiru Ebi'l-Leys es-Semerkandf adlı meşhur
tefsirinin Türkçeye tercüme edilmiş halleridir.
el-Hazin el-Bağdadi'nin (v. 741/1340) Lübabu't-Te'vil fi Maani'tTenzil adlı tefsiri de Türkçeye tercüme edilmiştir.
Ayrıca
Daha sonra Ebu'l-Fadl el-Bitlis!, Hüseyin b. Ali el-Vaiz el-Kaşifi'nin (v.
910/1514) hlcri 900'lü yıllarda Farsça telif ettiği el-Mevahibu'l-Aliyye adlı tefsirini324 Farsçadan Türkçeye tercüme etmiştir.
Bunlardan başka Tefsiru'l-Kaşanf diye meşhur olup Te'vilatu'l-Kur'an
veya Te'vilatu Kaşanfyye ismini taşıyan ve Kemaluddin Abdurrezzak el-Kaşi
es-Semerkandi'ye (v.887/1468) ait olan tefsir de, İsmail Ankarav1'nin maneVi
oğlu kabul edilen Ali Rıza Doksanyedi tarafından Tercemetu Tefsiri'l-Kaşanf
veya Te'vilat-ı Kaşanfyye adı ile Türkçeye çevirilıniştir.
Ahmet Salih İbn Abdullah da daha çok Kadi BeydaVi'nin (v.685/1286)
Envaru't-Tenzil'i ile Hüseyin Kaşifi'nin Mevahibu'l-Aliyye'sinden istifade ederek Zübde-ı Asari'l-Mevahib ve'l-Envar adıyla bir tercüme yapmıştır.325
323 Hakkı Yılmaz, NüzUl Sırasına Göre TebıJinu'l-Kur'fin İşte Kur'iin, I/30.
324 Tefsir ve müfessiri için bkz. Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, II/622-623.
325 Macit Yaşaroğlu, Kur'lin-ı Kerim'in Türkçe Tercüme ve Tefsirleri
(Kur'iin Tarihi ile beraber), (Ankara: DİB Yayaınlan, 1991), 131.
BibliyografıJası,
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
288
Ayntablı Mehmet Efendi de (v.1699) Tefsir-ı TibıJan adında bir tercüme
yapmıştır
ki bu da Hıdır b. Abdırrahman el-Ezdi'nin (v.773/1371), hicri 773
yılında yazdığı et-Tibyan fi Tefsiri'l-Kur'an adlı tefsirin Türkçeye yapılmış çevirisidir.326
Görüldüğü gibi Osmanlılar döneminde yapılmış olan ve halen haklabilgi sahibi olduğumuz Türkçe tefsirlerin tümü tercüme tefsirlerdir.
Bu dönemde Gayetü'l-Emani, İrşadu'l-Akli's-Selim, Ruhu'l-Beyan gibi önemli
ve kendi dönemine göre özgün bazı Arapça telif tefsirler vücuda getirildiği
halde, ne yazık ki halen, bu döneme ait Türkçe olarak yazılmış orijinal ve
özgün herhangi tam bir tefsir bilmiyoruz. Dolayısıyla Türkçe tefsir hareketi
öncelikle tercüme tefsirlerle başlamıştır. İşte Osmanlı döneminde başlayan
bu hareket Cumhuriyetin ilk döneminde bir süre inkitaya uğramışsa da daha sonraları yeninden canlanmıştır. Hareket günümüzde de bütün canlılı­
ğıyla devam etmektedir.
rında
Biz de burada dilimize tercüme edilmiş Türkçe tefsirler hakkında bilgi
vermeye çalışacağız. Bunları da yine dilimize çevrilme tarihini esas alarak
kronolojik sıraya göre vereceğiz.
ı
(27) - Kur'an-ı Kerim Meai ve Tefsiri Tefsir-ı Tibyan: Cumhuriyet
döneminde tespit edebildiğimiz ilk tercüme 1956 yılında basılmış olan
Ayntabi Mehmed Efendi'nin Tefsir-ı Tibyan adlı tefsiridir. Bu eser, Hıdır b.
Abdınalıman el-Ezdi'nin, hicri 773 yılında yazdığı "et-Tibyan Fi Tefsiri'lKur'an" adlı tefsirin Türkçeye yapılmış çevirisidir.327 Tefsir-i Tibyan Cumhuriyet döneminde "Kur'an-ı Kerim Meiili ve Tefsiri" adıyla 1956 yılında yayın­
lanır. Süleyman Fahir'in bugünkü dile çevirerek neşrettiği tercüme, Latin
harflerine göre diziimiş olarak dört cilt halinde, iki cilt bir arada ve sadeleşti­
riimiş olarak tabedilir. Tefsirin I ve ll. ciltleri 1956; III ve IV. ciltleri ise 1963
bilgi için bk Yaşaroğlu, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Tercüme ve Tejsirleri Bibliyog135-137, 141,-142. Eser, 1956 yılında, Süleyman Fahir tarafından Kur'an-ı Kerim Meali ve Tefsiri adı ile sadeleştiriimiş olarak tab' edilmiştir. Daha sonra da, Ahmet Davudoğlu eseri 1980 yılında dört cilthalinde yayınlamıŞtır.
327 Daha önce de belirttiğimiz gibi Tibyan Tefsiri hep, Hızr b. Abdurrahman elEzdi'nin et-Tibı;an fi Tefsiri'l-Kur'an adlı eserinin Osmanlıcaya yapılmış tercümesi
1
olduğu söyleniyordu. Fakat 2008 yılında Marmara U niversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Orhan İyibilgin tarafından Ayntabl'nin Tercüme-i Tibı;an Tefsirinin Muhteva ve Metod Bakımından Değerlendirilmesi adıyla yapılan doktora tezinde, bu tefsirin
bir tercüme olmayıp, telif bir eser olduğu söylenmiştir.
326 Geniş
rajı;ası,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
yılında
289
Bütün kitabevi tarafından yayınlarur. Daha soma da, Abmet
eseri yeniden baskıya hazırlayarak 1980 yılında dört cilt halinde
Davudoğlu
neşreder.
2 (28)- Kur'an-ı Kerim ve Meili Mevakıb Tefsiri: Cumhuriyet dö-
neminde tercüme edilerek basılan ikinci tefsir ise Mevakıb Tefsiridir. Eserin
aslı, Hüseyin b. Ali el-Vaiz el-Kaşifi'nin (v. 910/1514) hicri 900'lü yıllarda
Farsça telif ettiği el-Mevahibu'l-Aliyye adlı tefsirdir. Bu Farsça tefsir Ebu'lFadl Muhammed b. İdris b. Hüsamuddin Ali b. Hasan en-Nahcivam elBitlis! (v. 982/1574) tarafından Terceme-i Tefsiru'l-Mevahibi'l-Aliyye adı ile
Osmanlıcaya çevrilmiştir. Eser, Fatiha ve Kehf sılresi arasını kapsamaktadır.
Eser daha soma da 1246 tarihinde İsmail Ferruh Efendi tarafından Türkçeye
çevirilrniştir. İsmail Ferruh Efendi'nin tercümesi Kur'an-ı Kerim ve Meali
Tefsiru'l-Mevakıb adı ile Süleyman Fahir tarafından bugünkü dile çevrilerek
Bütün Kitabevi tarafından 1959 yılında İstanbul' da neşredilir.
3 (29)- Fi Zilili'l-Kur'an: Seyyid Kutub'a ait olan "Fi Zilali'l-Kur'an"
adlı tefsir, M. Emin Saraç -İ. Hakkı Şengüler ve B. Karlığa tarafından Türkçeye aktarılır. Hikmet yayınlan tarafından ilk baskısı 1970 yılında 16 cilt olarak yapılan tefsir, çok rağbet görür ve kısa sürede birkaç kez daha basılır. Fi
Zilai, Cumhuriyet döneminden beri Türkçeye çevrilen ilk Arapça tefsirdir.
içtimill tefsirlerin en mühirnlerinden olan tefsir, Arap aleminde çok yaygın
bir şekilde bilindiği gibi, ülkemizde de çok bilinrnekte ve okunmaktadır.
Tefsir aynca Salih Uçar ve Vahdettin İnce tarafından da tercüme edilmiş ve
10 cilt olarak Madve yayınları tarafından 1989' da tabedilmiştir. Tefsir, aynca
Yakup Çiçek başkanlığında sekiz kişilik bir heyet tarafından da tercüme
edilmiş ve yine Hikmet Yayınları tarafından İstanbul'da 1991 yılında 12 cilt
olarak neşredilrniştir.
4 (30)- Alıkarn Ayetlerinin Tefsiri: 1971-1972 yılında bir tefsir daha
yayınlarur. Ahkam Ayetlerinin Tefsiı·i adını taşıyan eser, Ezher Üniversitesi'nden bir heyetin
hazırladığı
ve
eş-Şeyh
Muhammed Ali es-Seyyas tara-
fından tashih ve tertib edilen "Tefsiru Ayati'l-Ahkam" adlı eserin tercümesi-
dir. Tercümeyi bir heyet yapar ve İstanbul' da neşreder.
5 (31) - Kur'an-1 Kerim'in Alıkarn Tefsiri: 1984 yılında Muhammed
Ali es-Saburu'ye ait olan bir tefsir Türkçeye aktarılır. Mazhar Taşkesenlioğlu
290
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
tarafından "Kur'an-ı Kerim'in Ahkfim Tefsiri" adı ile Türkçeye
rin asıl adı Revaiu'l-Beı;an Tefsiru Ayati'l-Ahkfim' dır.
aktarılan
tefsi-
6 (32) - Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri: Bekir Karlığa ve Bedrettin
Çetiner'in çevirdikleri tefsir İbn Kesir'in Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim adlı tefsiridir. Ancak müterciınler, sadece tefsiri tercüme etmekle yetinmemişler, bunun yanında okuyucunun daha iyi anlaması açısından lüzum hissedilen yerlerde Tefsirin aslında olınayan çok farklı bilgiler de vermişlerdir. Mesela,
tefsirin birinci cildi Kur'an-ı Keriın'e Giriş ismiyle tamamen Kur'an'a has
genel bilgilere tahsis edilmiştir.
Tefsir ikinci ciltten itibaren başlamaktadır. Bekir Karlığa'nın yazdığı
bu ciltte de önce İbn Kesir Tefsirine Başlarken başlığı altında İbn Kesir'in
hayatı, eserleri verilınekte?2 B sonra "İbn Kesir Tesiri'nin Tercümesinde Dikkat Edilen Hususlar" başlığıyla bir takım konulara dikkat çekilınektedir.329
Bundan sonra İbn Kesir tefsirinin tercümesine geçilmektedir. Ardından
"izahı" başlığı altında İbn Kesir'in dışındaki müfessirlerden pek çok alıntılar
yapılarak konu geniş bir şekilde açıklanmaktadır. ez-Zemahşeri, Fahruddin
er-Razi, Ebussuud, Celaluddin es-Suyfrti (v.911/1505), eş-Şevkani
(v.1273/1843), İsmail Hakkı Bursevi, Mahmud el-Alfrsi (v.1227/1854), Muhammed Abduh (v.1265/1905), Muhammed Reşid Rıza (v.1354/1935), Muhammed Cemaluddin el-Kasım! (v.1332/1914), Tantavi el-Cevheri
(v.1359/1940) Seyyid Kutub (v.1966) gibi müfessirler bunlardandır. 3 30
Müterciınler, okuyucuyu usandıracağı ve tefsirden güdülen asıl gayeyi örtbas edeceği endişesiyle tefsirin aslında bulunan isnadları terketıniş, sadece ilk ve son raviyi -aralarına birkaç nokta koymak sfuetiyle- zikretmekle
iktifa etmişlerdir.
Tefsir 15. ciltte bitiyor. 16. cild yine Bekir Karlığa tarafından yazılmış
uzunca bir Tefsir Tarihi içermektedir. 331 Sonra indeks, fihristler ve bibliyografyayla eser sona emektedir.332
Bkz. Karlığa, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri İbn Kesir, II/XI-xrV.
Bkz. Karlığa, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri İbn Kesir, II/XV.
330 Bedrettin Çetiner, ''Nazratun İla Tercemeti Tefsiri'l-Kur'fuıi Fi Türkiya", (Tepliğ),
en-Nedvetu'l-Alemiyı;e Havle Tercemati Maani'l-Kur'ani'l-Kerim, (İstanbul(?), 1395 h.),
152, 161-162.
331 Bkz. Karlığa, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri İbn Kesir, XVI/3-292.
332 Bkz. Karlığa, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri İbn Kesir, XVI/293-313; 1-382.
328
329
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
291
Böylece aslından farklı bir tefsir meydana gelmiştir. Zaten bu yüzden
mütercimler eserlerine Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri adını vermişlerdir.
Bununla beraber esas alınan tesir, İbn Kesir'in tefsiridir. Tefsir Çağrı yayın­
ları tarafından basılmıştır.
İbn Kesir Tefsiri, ayrıca Muhtasar İbn Kesir Tefsiri Kur'an-ı Kerim'in Hadis1erle Tefsiri adıyla emekli İstanbul vaizlerinden Arif Erkan tarafından da
tercüme edilmiştir. Erkan, Muhtasaru Tefsiri İbn Kesir adlı ile Muhammed Ali
es-Sa.bfuU tarafından isnadları, rivayetleri, kıssaları, hakkında ihtilaf bulunan fıkhi meseleleri hazfedilerek hazırlanıp basılan muhtasarı esas almıştır.
Tercüme İstanbul'da Sağlam Yayınları tarafından 1988 yılında basılmıştır.
7 (33) - Tefhimu'l-Kur'an Kur'an'ın Anlamı ve Tefsiri: Pakistanlı
alim Mevdudi tarafından Urduca olarak yazılan tefsir, İngilizce başta olmak
üzere başka dillere çevrildiği gibi Türkçeye de çevrilmiştir. Çeviri, Urduca
aslından değil, İngilizce tercümesinden yapılmıştır. Bu şüphesiz önemli bir
eksiklik oluşturuyordu. Bundan dolayı eserin Urducadan bir tercümesi de
yapılıp basıldı.
Biz İnsan yayınları tarafından yapılanı tanıtacağız. Eser, bir heyet tatercüme edilmiştir. Heyet, tefsiri kendi arasında bölüştürmüş, herkes kendi payına düşen kısmı tercüme etmiştir. Herkesin çevirdiği bölüm de
belirtilmiştir. Eserin editörlüğün Ali Bulaç yapmıştır. Eser, İnsan yayınları
tarafından 1986 yılında 7 cilt olarak basılmıştır.
rafından
8 (34) - Te'vilatü'l-Kaşamyye: Eser, Te'vilatü'l-Kaşanzyye diye meş­
hurdur. Ancak Tefsiru'l-Kaşanz ve Te'vilatu'l-Kur'an diye de bilinmektedir.
Eser Kemaluddin Abdurrezzak el-Kaşi es-Semerkandi'ye (v.887/1468) aittir.
Osmanlılar zamanında İsmail Ankaravi'nin manevi oğlu kabul edilen Ali
Rıza Doksanyedi tarafından Tercemetu Tefsiri'l-Kaşanz veya Te'vilat-ı
Kaşanzyı;e adı ile Türkçeye çevrilmiştir.333 Daha sonra İsmail Ankaravi'nin
rnahdurnu Muhammed Vehbi Güloğlu tarafından latinize edilerek Ankara'da Kadıoğlu rnatbaasında basılmıştır. Eserin birinci cildi 1988 yılında basılmış, iki ve üçüncü ciltler ise daha önce 1987' de tabedilrnişlerdir. Böylece
üç ciltlik bir tefsir halinde neşredilmiştir. Ancak ciltler bilhassa birinci ve
ikinci ciltkitap boyunda.olup kalın sayılmazlar. İkinci cilt ise bunlardan biraz daha kalıncadır.
333
Çetiner, "Nazratun İla Tercemeti Tefsiri'l-Kur'an Fi Türkiya", 157.
292
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
9 (35) - Tefsir-i Kebir: Fahrettin er-RaZı'ye ait Mefatihu'l-Gayb adlı
eser, Suat Yıldırım başkanlığında Sadık Kılıç, Lütfuilah Cebeci ve Sadık
Doğru' dan oluşan bir heyet tarafından Türkçeye çevrilir ve Tefsir-i Kebir
(Büyük Kur'an Tefsiri) adı ile 1988-1992 yıllan arasında Ankara'da Akçağ yayınları tarafından yayınlar. Eser 23 cilt olarak neşredilmiştir.
10 (36) -El-Esas fi't-Tefsir: 1989 yıİında Arapçadan bir tefsir daha tercüme edilerek yayınlanır. "el-Esas fi't- Tefsir" adlı eser, aynı adla Türkçeye aktarılır. Said Havva'ya ait olan tefsir, Beşir Eryarsoy tarafından Türkçeye
çevirilmiştir. Tercüme heyetinde ayrıca Alunet Ağırakça, Harun Ünal ve
Abdüsselam An da yer almışlardır. Tefsir 16 ciltten ibaret olup Şamil Yayı­
nevi tarafından basılmıştır.
ll (37)- Çağınuzm Anlayışıyla En Büyük Kur'an Tefsiri Tefsiru'lve Tercümesi: Mustafa el-Merağl'nin Tefsiru'l-Merağl adlı eseri de
1989 yılında bir heyet tarafından Türkçeye aktarılarak Çağımızın Anlayışıyla
En Büyük Kur'an Tefsiri Tefsiru'l-Meraği ve Tercümesi adıyla yayınlanır. Heyette İstanbul eski müftüsü Ali Fikri Yavuz, İstanbul eski vaizi Abdullah Aydın, Bursa İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi A. Vehbi Yavuz ve Din görevlisi
Mehmet Yalar yer almaktadır. Eser Aydınlar Yayınevi tarafından oldukça
lüks bir kağıda ve yine lüks bir kapak ile basılmıştır. Eserin sol sayfasında
Tefsirin orijinalinin Arapçası, sağ sayfasında ise o sayfanın Türkçe tercümesi
yer almaktadır.
Meraği
12 (38)- Safvetü't-Tefasir: Muhammed Ali es-SabUni'nin tefsiri 1990
Sadrettin Gümüş ve Nedim Yılmaz tarafından dilimize çevirilir ve
Ensar Vakfı ve İz Yayıncılık tarafından 7 cilt olarak neşredilir. Tefsirin Kerim
Aytekin'in gözetiminde ve bittikten sonra Emin Saraç'a arzedilmesinden
sonra b asılması müellifi tarafından şart koşulur.
13 (39)- Tefsiru'l-Kur'an: Ebu'l-Leys es-Semerkand1 tarafından yazı­
lan tefsir, müteaddit kişiler tarafında birbirine yakın zamanlarda Osmanlı...
caya çevrilmiştir. Yukanda bu konuda kısa bilgi vermiştik. İşte bu tefsir,
Sezgin neşriyat tarafından 1995 yılında İstanbul' da Latin harfleriyle ve
Mehmet Karadeniz tarafından sadeleştirilmiş olarak 6 cVt halinde basılmış­
yılında
tır.
14 (40)- Furkan Tefsiri: Eser, Muhammed Mahmud Hicazi'ye aittir.
Orijinal ismi et-Tefsiru'l-Vadıh olup Daru'l-İlim tarafından pek çok baskısı
yapılmıştır. Mehmet Keskin tarafından Türkçeye aktarılan tefsirin Türkçe
tercümesinde Halil Gönenç, M. Sait Şimşek ve Ali Rıza Temel danışman ola-
'
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
293
rak görev almışlardır. Eser Fatih'te bulunan İ1im Yayınları tarafından 6 cilt
olarak basılmıştır; baskı tarihi yoktur.
15 (41) -Muhtasar Ruhu'I-Beyan Tefsiri: 1995 yılında tercüme edilerek yayınlanmaya başlanan bir tefsir de İsmail Hakkı Bursevi'run Muhtasar
Ruhu'I-Beyan adlı tefsirinlıı tercümesidir. Tefsiri Muhammed Ali es-SabfuU
tahkik ederek ihtisar etmiş, 13 kişilik bir heyet Türkçeye aktarmıştır. Tercümeyi Durak Pusmaz ve Hüseyin Kayapınar kontrol etmişlerdir.
Tefsir daha sonra Tefsiru Ruhi'l-BeıJiin Ruhu'l-BeıJtin Tefsiri (Tam Metin
Tercüme) adıyla tam metin olarak da tercüme edilmiştir. Tercüme Ömer Faruk Hilmi tarafından yapılmıştır. Hilmi, aynı zamanda Tefsirde geçen hadisleri tahkik ve tahriç de yapmıştır. Osmanlı yayınları tarafından basılan tefsirin birinci cildinin üstünde basım tarihi yoktur. İSAM Kütüphanesi'nde 17
cildi mevcut olup, gerisi yoktur. 17. cilt Hac sfuesi 78. ayetle bitmiştir.
Bursevi'run tefsirinlıı diğer bir tercümesi Erkarn yayınları tarafından
yapılmaktadır. Bu tercüme de yine muhtasar olup, bir heyet tarafından yapılmaktadır. Tercüme Hüseyin Kayapınar tarafından kontrol edilmektedir.
İSAM' da incelediğimiz nüsha 13 ciltten ibarettir ve 13. cilt Furkan sillesiyle
bitmektedir. İlk cildin 2004 yılında basıldığı tefsirin 13. cildi 2009 yılında basılmıştır.
16 (42) - Kur'an Mesajı Mea.I-Tefsir: 1996 yılında Muhammed
Esed'in (v.1992) daha önce bir kısmı tercüme edilerek basılan "The Message
Of The Qur'an"adlı eseri," Kur'an'ın Mesajı Metil-Tefsir'' adı ile İşaret yayınla­
rı arasında üç cilt halinde yayınlandı. Eserin tercümesini Cahit Koytak ve
Ahmet Ertürk yapmıştır.
17 (43) - Muhtasar Bahru'l-Ulfun Tefsiri (İlimler Deryası): Ali Kara
tarafından tercüme edilen eser Seyyid Alaaddin Ali b. Yahya esSemerkandi'ye aittir. Eser 6 cilt olarak basılmıştır.
18 (44) - Camiu'l-Beyan: İbn Cerir et-Tabeıi'run Camiu'l-Beyan adlı
tefsiri Hasan Karakaya ve Kerim Aytekin tarafından çevrilmiştir. Tefsirde
aziz okuyucu başlığıyla Taberi tefsirinin ve onu Türkçeye kazandırmanın
önemine işaret edilmiş, daha sonra Taberi'nin hayatı ve eserleri hakkında
294
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
bilgi verilmiştir.334 Mütercimler, Taberi metni uzun olduğu için metni özetlediklerini ve zübdesini verdikle~ini söylemektedirler. Taberi'nin tarzının bilinmesi açısından Bakara suresinin neredeyse tamamı tercüme edilmiştir.
Eser 9 cilt olarak tabedilmiştir. Tercüme İstanbul'da Hisar Yayınevi tarafın­
dan 1996 yılında tabedilmiştir.
Taberi Tefsiri ayrıca Mehmet Keskin tarafından da Türkçeye çevrilmiştir. Çeviri tefsirin tamamını kapsamaz, sadece Muhammed Ali es-Sabfull
ile Salih Ahmed Rıza tarafından muhtasar hale getirilerek yayınlanan nüsha
tercüme edilmiştir.
19 (45) - et-Tefsiru'l-Hadis Nüzi'ıl Sırasma Göre Kur'an Tefsiri:
Arapçadan Türkçeye tercüme edilen en önemli tefsirlerden biri de İzzet
Derveze'nin tefsiridir. "et-Tefsiru'l-Hadis" adlı tefsir, "NüzUl Sırasına Göre .
Kur'an Tefsiri" adı ile bir heyet tarafından Türkçeye aktarılınıştır. Tercüme
heyetinde Şaban Karataş, Ahmet Çelen, Mehmet Çelen, Ekrem Demir, Muharrem Önder, Vahdettin İnce, Mustafa Altınkaya, Mehmet Baydaş ve Ramazan Yıldırım bulunmaktadır. Derveze'nin tefsiri Ekin yayınları tarafından
7 cilthalinde 1997 yılında piyasaya sürülınüştür.
20 (46) - El-Mizan fi Tefsiri'l-Kur'an: Muhammed Hüseyin
Tabatabai, El-Mizan fi Tefsiri'l-Kur'an, (Terc. Vahdettin İnce-Salih Uçan), İs­
tanbul: Kevser yayınları, I. cildin üzerinde basım tarihi yoktur. IV. cildiri
mütercimi Salih Uçan'dır ve baskı tarihi 1999'dur. İSAM'da incelediğimiz
nüshanın son cildi 9. cilttir. Bu cilt de Vahdettin İnce tarafından tercüme
edilmiş ve 2007 yılında basılmıştır. Bu cilt Enfal ve Tevbe sürelerini kapsamaktadır. 10. cilt ise 2010 yılında tabedilmiştir. Buna göre tefsirin tercümesi
şimdilik buraya kadar gelmiş, geri kalan ciltler henüz tercüme edilmemiştir.
21 (47) Gerçeğin Doğuşu -Alevi Kur'an Tefsiri: Bu tefsirin aslı, Mir
Muhammed Kerim b. Mir Cafer el-Alevi el-Hüseyni el-Musevi el-Baküvi
tarafından 1905 yılında Azerice yazılmış olan Keşfu'r:Hakdyık an Nüketi'lAyati ve'd-Dekayık adlı tefsirdir. Tefsir, Ahmed Dolunay tarafından tahriç ve
tahlil yapılarak Gerçeğin Doğuşu-Alevı Kur'an Tefsiri adıyla Türkiye
Bkz. Taberi Tefsiri, (Terc. Hasan Karakaya-Kerim Aytekin), (İstanbul: Hisar Yayı­
nevi, 1996), 1/1-9.
334
Cillv1HURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
Türkçesine çevrilmiş olup, 2000 yılında Merkür
İstanbul' da 2 cilthalinde basılmıştır.33s
Yayınları
295
tarafından
22 (48) - et-Tefsiru'l-Munir: Vehbe Zuheyli'ye ait olan et-Tefsiru'ladlı Arapça tefsir, bir heyet tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve
İstanbul' da Bilimevi tarafından 2003 yılında 15 cilt olarak neşredilmiştir.
Eserin takdim yazısını Emin Saraç yazmıştır.
. Munir
23 (49) - Kur'an'a Bakışlar: Eser, Zeynep el-Gazzan'nin Nazarat fi
Kitabillah adlı eserinin çevirisidir. Tercümeyi Ali Akpınar yapmıştır ve 2003
yılında Konya' da Uysal Kitabevi tarafından tek cilt olarak basılmıştır.
24 (50)- Celaleyn Tefsiri Kelime Anlamlı ve Açıklamalı Tercüme:
Celaluddin el-Mahalli ile Celaluddin es-Suyftti'nin Arapça olarak hazırladık­
ları özlü tefsir, Taha Alp, Abdulkadir Yılınaz ve Orhan Ençakar tarafından
Türkçeye çevrilmiştir. Yasin Yayınlarının 2005'te bastığı tefsir beş ciltten ibarettir.
CelaleıJn Tefsiri ayrıca Ali Rıza Kaşeli, İbrahim Serdar ve Yusuf Şensoy
tarafından
da tercüme
edilmiştir.
Tercümeyi Mehmet Talu tahkik ve kontrol
etıniştir. Bu çeviri, Nisan 1997 tarihinde İstanbul' da Fatih Enes Kitabevi tar afından
üç cilt olarak basılmıştır.
25 (51) - Ebfrssufrd Tefsiri: Bu eser, Ebfrssuud Efendi'nin İrşadu'l­
Akli's-Selim ila Mezaya'l-Kitabi'l-Kerim adlı Arapça tefsirinin Türkçe tercümesidir. Tercümeyi Ali Akın yapmıştır. Tercüme 12 cilthalinde Boğaziçi yayın­
cılık tarafından 2006 yılında basılmıştır. Tefsir büyük boy olup büyük sayfanın kenarları oldukça boş bırakılmıştır. Bu boş yerlere sol sayfaya ağaç, sağ
sayfaya ise çiçek deseni konulmuştur. Oldukça lüks bir baskısı vardır. Kağıt
da çok hafiftir.
26 (52) - ·El-Cami' li Ahkanu'l-Kur'an: El-Kurtubi, El-Cami' li
Ahkami'l-Kur'an, (ferc. M. Beşir Eryarsoy), 19 cilt tefsir, bir cilt de fihristler,
toplam 20 cilt. 19. cildin basım tarihi 2003; 20. cildin basım tarihi ise 2006'dır.
Eser Buruç yayınlan tarafından neşredilmiştir.
Hakkında geniş bilgi için bkz. İsmail Çalışkan, "Kitap Tanıhmı: Türkçe' de İlk Şii
Tefsir", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 5, sayı 1 (Sivas 2001},
217vd.
3 35
296
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
27 (53) - Nesefi Tefsiri:· Ebu'I-Berekat en-Nesefi'nin Medariku'tTenzil ve Hakaiku't-Te'vil adlı tefsirinin tercümesi olan eser, Harun Ünal ve
Şerafettın Şenaslan tarafından Türkçeye tercüme edilmiş, Mustafa Kasadar
tarafından yayma hazırlanmışhr. Tefsir peyderpey Ravza yayınlan tarafın­
dan İstanbul'da basılmıştır. Bakbğımız ikinci cilt 2003'te, üçüncü cilt 2006'da
ve yedinci cilt de 2007' de basılmışhr.
28 (54)- Tefsiru's-Sa'di: Eserin özgün adı Teysiru'l-Kerim er-Rahman fi
Tefsiri'l-Kelami'l-Mennan olup Abdurrahmanes-Sa'di tarafından yazılmıştır.
Beşir Eryarsoy tarafından çevrilen tefsir, Tefsiru' s-Sa~ di adıyla 2006 yılında
Guraba tarafından 5 cilt olarak basılmıştır. Eserin başlarında "İbnu'l-Kayyım
el-Cevziyye'nin Bedaiu'l-Fevaid Adlı Eserinden Kur'an Tefsiriyle Alakah Oldukça Önemli ve Faydalı Bazı Bahisler" başlığı allında bir takım bilgiler verilrnektedir.336 Daha sonra Fatiha silresinin tefsirine geçilrnektedir.337
29 (55)- Edebi Mesaj Kur'an: Prof. Dr. Abdulrnuteal es-Sa'idi'ye ait
eser, Edebi Mesaj Kur'an (en-Nazmu'l-Fenni fi'l-Kur'fin) adı ile Hüseyin Elmalı
tarafından Türkçeye çevrilmiş ve 2006 yılında tek cilt olarak İstanbul' da Yeni
Akademi Yayınları tarafından basılmışhr.
30 (56) - Tefsir-i Kebir: Mukatil b. Süleyman tarafından yazılan ve ilk
tam tefsir olarak kabul edilen tefsirin orijinal adı et-Tefsiru'l-Kebir (Büyük Tefsir)'dir. Tefsirin başında Abdullah Mahmud Şehhate tarafından Mukatil b.
Süleyman'ın hayab, eseleri, ilmi kişiliği, tefsirinin özellikleri, ilk yazılan tefsirler, Mukatil'in tefsirinin ilk tefsir olup olmadığı gibi hususlar yazılrnışhr.
Ardından rnüellifin rnukaddirnesi gelmektedir. Ondan sonra da Fatiha
silresinin tefsiri yer alrnaktadır.33 B Eser Beşir Eryarsoy tarafından Türkçeye
çevrilmiş ve 2007 yılında 4 cilt halinde İşaret yayınları arasında neşredilıniş­
tir.
31 (57)- Eyserü't-Tefasir Kur'an'ı Anlamanın En Kolay Yolu (En Kolay Tefsir): Mescid-i Nebevi'nin vaizi olarak tanıtılan Ebubekir Cabir elCezairi'ye ait eser, Eyserü't-Tefasir Kur'fin'ı Anlamanın En Kolay Yolu, adı ile
aralarında Vahdettin İnce, Ziya Eryılrnaz ve Salih Uçan1in da bulunduğu bir
heyet tarafından Türkçeye çevrilmiş ve 10 cilt olarak Miraç yayınları tarafınBkz. Tefsiru's-Sa'di, I/26-40.
Bkz. Tefsiru's-Sa'di, I/43--46.
338 Bkz. Mukatil b. Süleyman, Tefsir-i Kebir, I/46-48.
336
337
'
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
297
dan İstanbul' da basılmıştır, kitabın üzerinde herhangi bir baskı tarihi yoktur.
32 (58) - Tefsir-i Kebir Te'vilat: Şeyhu'l-Ekber Muhyiddin İbnu'l­
Arabi'ye ait olan eser, Vahdettin İnce tarafından Türkçeye çevrilmiş ve
Kitsan tarafından 2 cilthalinde İstanbul' da tabedilmiştir, baskı tarihi yoktur.
33 (59) -MuhtasarBeydavi Tefsiri (Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil)
Nasıruddin Ebu Said Muhammed el-Kadi el-Beydavi'ye ait olan eser,
Eren tarafından dipnotlar ilavesiyle Türkçeye çevrilmiştir. Tercüme
Selsebil yayınlan tarafından 2010 yılında İstanbul' da 4 cilt halinde basılmış­
Şadi
tır.
Eren, 2006-2010 yılları arasında Dost TV.de Ralıman'ın Ayetleri adın­
da yaptığı tefsir programını hazırlarken yararlandığı tefsirlerden bilhassa
Beydavi'nin Envaru't-Tenzil'inin kendisini çok etkilediğini belirtiyor.339 Bu
yüzden de onu çevirmenin faydalı olacağını düşündüğünü söylemektedir.·
Eren, bu çalışınada bir yenilik olarak Kur'an'ın tamamını her gün bir ders
olacak şekilde 442 ders olarak sunduğunu belirtiyor. Ona göre bu tarz bir
sunum, ilk defa yapılıyor. Burada mesela Kehf silresi beş ders olarak, Yusuf
silresi altı bölüm olarak ele alınmıştır. Beydavi'nin orijinalinde böyle bir şey
yok, ama Eren, günümüz insanına böyle bir sistemin çok daha faydalı olacağını düşündüğü için böyle yapmıştır. Dersler genelde beş-on sayfa civarın­
dadır.34o
33 (60)- Kur'an-ı Kerim Tefsiri Zadü'l Mesir Fi İlmi't Tefsir
Ebu'l-Ferec İbnu'l-Cevzi'ye ait olan eser, Kur'an-ı Kerim Tefsiri Zadü'lMesir fi İlmi't-Tefsir adıyla Doç. Dr. Abdülvehhap Öztürk tarafından tercüme
edilmiş ve Kahraman Yayınları tarafından İstanbul'da tabedilıniştir. Tercüme 6 ciltten ibarettir.
35 (61)- Davetçinin Tefsiri
Günümüz alimlerinden Şeyh Seyfuddin el-Muvahhid tarafından yazılmış olan tefsir, İbrahim Özsoy'un tercümesiyle Türkçeye kazandırılınıştır.
Tercüme Hak Yayınları tarafından peyderpey basılmaktadır. Şu ana kadar 9
cilt basılınıştır. İnternette de bulmak mümkündür.
339 Bkz. Kacü Beydavi, Muhtasar Beı;dô:vf Tefsiri, (terc. Ve dipnotlar: Şadi Eren), (İstan­
bul: Selsebil yayınlan, 2010), I/9.
Bkz. Kacü Beydavi, Muhtasar Beı;diivf Tefsiri, I/9.
34o
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU-TEFSİR VE TOPLUM-
298
36 (62) -
Ahkamu'l-Kur'aıı,
·
İmam Şam'ye ait eser, bir heyet tarafından aynı isimle Türkçeye çevrilmiş
olup, Tevhid
yayınları tarafından basılmıştır.
Eser tek cilthalinde ba-
sılmıştır.
37 (63) -Min v ahyi'I Kur'an
Muhammed Hüseyin Fadlullah, Akademi Yayıncılık, 10 cilt. Eserin
kim tarafından çevrildiği yazılmamıştır. İnternette bulmak mümkündür.
38 (64)- Ahkam Ayetleri Tefsiri, Tefsiru Hamsi ~eti Ayetin Mine1Qur'an
Son olarak
Beşir
Eryarsoy
tarafından
tercüme edilen Mukatil b. Sü-
leyman'ın Ahkam Ayetleri Tefsiri, Tefsiru Hamsi Mieti Ayetin Mine'l-Qur'an,
(Tahkik: Isaiah Goldfeld) adlı alıkarn tefsirlerini de zikretınek istiyoruz. Bu
son eser, İstanbul' da İşaret Yayınları tarafından 2005 yılında küçük boy 328
sayfa olarak yayınlanmıştır.
Sonuç
Buraya kadar Cumhuriyet döneminde yayınlanmış olup tespit edeTürkçe telif ve tercüme tefsirleri verdik. Bu dönemde neşredildiği
halde bizim tespit edemediğimiz bazı tefsirlerin de olduğunu zannediyoruz.
Ayrıca biz burada meai-tefsir niteliğinde olan Ömer Rıza Doğrul'ın Tanrı
Buyruğu Kur'an-ı Kerim Tercüme ve Tefsiri, Hasan Basri Çantay'ın Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, Harndi Döndüren'in Evrensel Çağn Kur'an-ı Kerim (Yüce
Meal ve Tefsiri), Mustafa İslamoğlu'nun Hayat Kitabı Kur'an Gerekçeli MealTefsir, Mehmet Yaşar Kandeınir, Halit Zevalsiz ve Üınit Şimşek'in ortaklaşa
hazırladıkları Ayet ve Hadislerle Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Metili adlı eseri gibi
bazı ıneai-tefsirleri de zikretınedik.3 41 Bunlara internet ortammda kısmen
veya tamamen mevcut olan bazı tefsirler342 de eklenebilir. Bütün bunları üst
bildiğimiz
Bunlara ve benzeri diğer meai-tefsir tarzı eseriere geniş bir şekilde Türkçe Tefsir Tarihi adlı eserimizde yer verilmiştir.
342 Bunlann bazılan için bkz. Falzirettin Yıldız Tefsiri,
'
http://www.darulkitap.com/oku/kuran/tefsirler/fyildiz/indexana.htm; Selami
Çekmegil'in Çoban Tefsiri, http://www.beyaz.net/selami/ (Bakara 113. ayetekadar
mevcuttur). Bir de Ebu'I-Hasan Ali b. Ahmed el-Vahieli'ye (v. 468) ait olup, SafVan
Adnan Davudi tarafından tahlik edilip Dımaşk'ta basılan 2 ciltlik el-Vecizfi Tefsiri
Kitabi'I-Aziz var ki, bu da Mehmet Ali Kara tarafından aynı isimle Türkçeye çevrilmiştir. Bkz. http://www.darulkitap.com/indir/el-veciz-tefsiri.html
341
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
299
üste koyduğumuz zaman görüyoruz ki 87 yıllık Cumhuriyet tarihinde 75 civarında tefsir :insarumızın istifades:ine sunulmuştur. Sadece yukanda zikrettiklerimizi hesaba katarak bir değerlendirme yapbğımızda, hakkında bilgi
verdiğimiz 64 tefsir:in %60'ının tercüme, %40'ının da telif olduğunu görüyoruz. Telif tefsir meydana getirmenin oldukça zor ve meşakkatli bir iş olmasına rağmen, bu oranda telif tefsir:in vücuda getirilmiş olması oldukça mühimdir. Demek ki :insarumız kendis:inde Kur'an'ı tefsir etme cesareti ve yeteneği bulmaktadır. Bu da bize göre takdire şayandır. Gerçi bu tefsirler:in bir
kısmı, oldukça basittir ve normal tefsir standartlannın altındadır; hatta bunların bir kısmına "tefsir" demeye dilimiz varınıyor. Ancak bunları hariç tutsak da y:ine de azımsanmayacak oranda telif tefsirlerimiz vardır.
Bu dönemi -Türkçe tam tefsirler bağlamında- Osmanlı devriyle mukayese edecek olursak, aralarında oldukça ciddi bir farkın olduğunu görürüz. Zira Osmanlı dönem:inde gerek telif, gerekse yapılan çevirilerle oluşan
tercüme tefsirler:in sayısı oldukça azdır; daha doğru bir ifadeyle şu ana kadar tespit edebildiklerimize göre bu sayı 15 civarındadır ve gayet düşüktür.
Bunların da kısm-ı azaını birbir:inin aynısıdır; başka bir ifadeyle bunlardan
bir tefsir:in -mesela Ebu'l-Leys es-Semerkandi tefsir:inin tercüınes:in:in-, farklı
kişilere -mesela Ahmed-i Dm'ye, Musa el-İzniki'ye, İbn Arabşah'a- isnat
edilmiş olma ihtimali yüksektir. Bunları iyice :inceleyip bir kişiye ait olduklarını tespit edersek -ki bu, kuvvetle muhtemeldir- bu sayı daha da azalacaktır. Buna bakarak -Türkçe tefsirler bağlamında- Cumhuriyet dönem:ine kı­
yasla Osmanlı dönemi tefsir hareketi hakkında bir takım değerlendirmeler
yapılabilir. Ancak biz, her devr:in kendi şartları içeris:inde değerlendirilmesi­
nin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. O yüzden bugünkü imk8.nlar ve şart­
ları, bugünkü konjonktürel durumu temel alıp bunun üzer:inden Osmanlı
dönemini değerlendirmeye tabi tutup eleştirrnek bize sağlıklı sonuçlar vermez. Bununla birlikte Osmanlı dönem:inde daha çok tefsir:in -bilhassa Türkçe tefsir:in- oluşturulmuş olması gerektiği gibi bir beklenti söz konusu edilebilir.343
Muhammed Abay, Osmanlı dönemi boyuca tefsir, haşiye/ta'lik, cüz/sfue tefsirleri
veya tefsir çevirisi olarak 403 yazara ait 583 eser tespit ettiğini ve bunların sadece
%3'ünü teşkil e den 15 tane eserin çeviri olduğunu belirtmektedir (Muhammed
Abay, "Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsirle İlgili Eserler Bibliyografyası", Divan
hmz Araşhnnalar, Yıl 4, sayı 6, (İstanbul 1999/1), 256-257) ki, bunun çok düşük bir
oran olduğu ortadadır.
343
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
300
Ayrıca
burada işaret etm~k ·gerekir ki, bilhassa teknolojinin sunduğu
imkaruar sayesinde araştırma yapmak, muhtelif kaynaklara çok daha kısa
sürede ulaşabilmek ve onlardan yararlanabilmek, buna binaen de eser -ve
bu arada tefsir- yazmak, bütün dünyada eskiye göre büyük oranda artmış­
tır. Tefsir bağlamında bakacak olursak, dünyanın birçok yerinde, ama bilhassa Arap aleminde son dönemlerde sıklıkla cilt cilt tefsiler oluşturulmak­
tadır.344
Son yüzyılda meydana getirilmiş Arapça tefsirleri, daha önceki yüzyıllarla mukayese ettiğimizde, bu son yüzyılda, diğer tüm yüzyıllardan daha
fazla tefsir yazıldığını müşahede edebiliriz. Bunu göz önünde bulundurarak,
"eskiden az tefsir yazılmış" vs. deyip eskiyi eleştirmek, ''bu dönemde de çok
tefsir meydana getirilmiş" deyip bu son yüzyılı öne çıkarmak çok doğru olmasa gerek. Bizce Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi tefsir hareketini kıyaslar­
ken de bu gerçeği göz önünde bulundurmak lazımdır.
Sfue ve ayet tefsirleri bağlamında Osmanlı dönemi ile Cumhuriyet
dönemini karşılaştırmaya gelince, Cumhuriyet döneminde çok sayıda sfue
ve ayet tefsirinin yapıldığını biliyoruz. Fakat şu an elimizde buna dair bir
envanter yoktur. Bununla birlikte rakamın yüksek olması gerektiğini söyleyebiliriz. Bilhassa bazı sfue tefsirleri var ki., bunlar oldukça hacimlidir.
Abdulaziz Hatip'in, Beş Sure Tefsiri bunlardan biridir. Tefsirde Nur, Yasin,
Saf, Mülk ve Nebe sfuelerinin tefsirleri bulunmaktadır ve kitap 423 sayfadan
oluşmaktadır. 3 45 Bunun yanında YasİI}, Lokman, En' am gibi tek sfue tefsirleri de bulunmaktadır ki, bunların da oldukça kapsamlı bir şekilde yapıldığını
görmekteyiz.346 Sfue ve ayet tefsiri bağlamında Osmanlı döneminde de çok
sayıda tefsirin yapılmış olduğunu görüyoruz. Bilhassa Fatiha, İhlas, Yasin,
Mülk, Nebe' gibi sfueler ile Ayetelkürsi gibi bazı ayetler üzerinde yapılmış
Burada son zamanlarda Muhammed el-Emin b. Abdullah el-Uremmi el-Alevi elHereri tarafından yazılmış olup 2001 yılında Daru Tavki'n-Necat tarafından Beyrut'ta basılmış olan Tefsiru Hadaiki'r-Ravhi ve'r-Reyhan fi Revabi Ulumi'l-Kur'iin adlı
tefsiri zikretmek isteriz ki tefsir toplam 32 ciltten ibarettir.
345 Bkz. Abdulaziz Hatip, Beş Surenin Tefsiri (Nur, Yasin, Safi Mülk, Nebe), (İstanbul:
Mutlu Yayınları, 2007).
346 Bunlardan bazıları için bkz. Mahmud Sami Ramazanoğlu_ Bakara Suresi Tefsiri, (İs­
tanbul: Erkarn Yayınları 1984); Davud Aydüz, Hucurat Suresi Tefsiri, (İstanbul: Yeni
Akademi Yayınları, 2006); Davud Aydüz, Kur'lin-ı Kerim'in Kalbi Yasin Suresi Tefsiri,
(İstanbul: Işık Yayınları, 2004); Muhsin Demirci, Lokman Suresi ve Ahliikf Öğütler, (İs­
tanbul: Çamlıca Yayınları, 2001); Suat Yıldınm, Fatiha ve En'am Surelerinin Tefsiri,
(İstanbul: 1989); Ahmed Harndi Akseki, Ve1-Asr Suresi Tefsiri, (İstanbul, ty.).
344
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. A YDAR
301
tefsirlerin sayısı oldukça fazladır.347 Öyle ki kütüphanelerimizin katalogları
bunlarla doludur adeta. Bilhassa Osmanlı'nın son dönemlerine doğru Sırr-ı
Giridi gibi bazı zatların çok sayıda sfue tefsiri yaptıklarını görüyoruz.348 Ne
var ki bakabildiğimiz kadarıyla bunların büyük bir kısmı küçük risaleler
şeklindedir. Demek ki Osmanlı döneminde Kur'an'ın tümünün tefsir ve tercümesine çok rağbet edilmemiş olmakla birlikte, sfue ve ayet tefsirlerine ziyadesiyle ilgi gösterilmiştir.
Bu arada belirtelim ki, Cumhuriyet döneminde bazı hanımlar da
Kur'an'ı tefsir etmişlerdir ki, böyle bir duruma Osmanlı döneminde tesadüf
etmiş değiliz. Kur'an-ı Kerim'in nüzill sırasına göre tefsir edilmesi de Osınanlılar döneminde eşine rastlamadığımız, fakat Cumhuriyet döneminde
yapılmış olan tefsir çalışmalarından biridir.
Yukarıda da zaman zaman belirttiğimiz gibi Cumhuriyet döneminde
oluşturulan
telif tefsirlerin bir kısmı tefsir kriterleri bakımından oldukça ye- .
tersizdir. Bilhassa bazı cemaat ve tarikat önderlerinin, mensuplarıyla yaplık­
ları ve bir takım elektronik cihazlarla kayıt alhna alınmış olan sohbet ve vaazlarının daha sonra çözümü yapılarak tefsir diye neşredilmesi oldukça dikkat çekicidir. Bu tür eserler, bilinen manada tefsir standartlarının tamamen
dışında ve uzağındadırlar. Bunların bir kısmı ciltler tutacak şekilde basılıp
neşredilmiştir ki, doğrusunu söylemek gerekirse, bunun için harcanan emeğe, paraya, zamana insanın acıması ve ''bu milletin parasına, servetine, emeğineyazık oluyor" demesi geliyor.
Cumhuriyet döneminde basılmış olup da bizim bakabildiğimiz telif
tefsirlerin cilt toplamı yaklaşık 245 civarındadır. Tercüme tefsirler ise şu ana
kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla 260'tan fazla cilt tutmuştur. Bunlardan
Taberf, İbn Kesit, Ruhu'l-Beı;an, Celaleyn, Fi Zilal, Teflıimu'l-Kur'an gibi bazı tefsirler, birden fazla kez farklı kişilerce tercüme edilip tabedilmişlerdir ki, biz
1
Bkz. Ziya Demir, İstanbul Kütüphanelerinde Mevcut Matbu ve Yazma Fatiha Tefsirleri,
(Basılmarruş Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
(İstanbul: 1987); Muhammed Abay, Osmanlı Dönemi Müfessirleri, (Basılmarruş Yüksek Lisans Tezi), Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstjüisü, (Bursa 1992), 86101, 149-184; Abay "Osmanlı Döneminde Yazılan Tefsirle İlgili Eserler Bibliyograf- ·
yası", Divan İlmf Araştırmalar, Yıl4, sayı 6, (İstanbul1999/1), 258-299.
34s Bkz. Harnidullah, Kur'an-ı Kerim Tarihi, (Çev. S.Tuğ), (İstanbul: İfav yayınları,
1993),196-197; İsmail Kılıç, Girtili Sım PaŞa'nın Ahsenu'l-Kasas İsimli Eseri ve Tefsir
İlınindeki Yeri, Basılmarruş Yüksek Lisans Tezi (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü), (İstanbul: 2000), 30-31.
'
347
302
KUR'AN'IN ANLAŞILMASINA DOGRU -TEFSİR VE TOPLUM-
bu rakama bunların sadece bir Baskısım dahil ettik. Farklı basımları ve onların cilt sayılarıru, ayrıca cilt sayısım tespit edemediğimiz bir iki tefsiri de buna katsak, cilt sayısı 300'ü bulur. Buna göre Cumhuriyetin başından itibaren
bugüne kadar basılan telif ve tercüme tefsirlerin toplam cilt sayısı 550 rakamına yaklaşmaktadır. Bunlann her birinin binlerce adet basıldığını, bir kıs­
mının birkaç kez tabedildiğini de hesaba· katarsak, Cumhuriyet döneminde
basılıp halkımıza sunulan tefsir ciltlerinin sayısının yüzbinlerle ifade edilecek kadar çok olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu rakamlara bakarak bir değerlendirme yapacak olursak, yazılan ve
tefsirler halkımız tarafından azımsanmayacak miktarda satın alın­
maktadır. Esasen bugün neredeyse her mütedeyyin ailenin, hatta bunların
dışındaki pek çok ailenin de evinde en az bir tefsir kitabı bulunmaktadır.
Dolayısıyla tefsir eserleri sayısal olarak halkımızla buluşmakta, başka bir
ifadeyle halkımız en azından rakamsal açıdan bu tefsirlerle tanışmış olmakta, "Tefsir ve Toplum" kaynaşması önemli oranda sağlanmış bulunmaktadır.
Fakat bti tefsirlerin halkımız tarafından okunma, onlar üzerindeki etki oranına ve hayatiarına yansımasma gelince, bu konuda net bir şey söylemek
mümkün değildir. Ama her şeye rağmen halkımız dininden, dini yaşanh­
sından, dini değerlerinden, dine olan ilgisinden vazgeçmiyorsa, tam tersine
bu ilgi giderek arhyorsa, bunda diğer bazı faktörler ve etkenler yanında
mutlaka bu tefsirlerin de etkisi ve rolü vardır.
basılan
Bu husus, Tefsir ve toplum etkileşiminde tefsirlerin topluma yansıma­
sı yönünü göstermektedir. Bir de toplumun tefsire etkisi vardır ki, bu da işa­
ret edilmesi gereken bir husustur. Yukarıda verdi~iz tefsirlerin içerikleri,
konulara ve olaylara yaklaşım tarzları ve yaplıkları yorumları, tefsirlerin
kronolojik sırası göz önünde bulundurularak değerlendirildiğinde, toplumdaki değişme ve gelişmelerin de tefsire yansıdığı görülecektir. Esasen bu,
_son derece normal ve olağan bir husustur. Zira tefsiri yazan müfessir, toplumun bir ferdidir; doğal olarak içinde yaşadığı toplumun gelişmesi, geniş­
lemesi, değişmesi, yeni bir takım değerler, kavramlar, anlayışlar kazanması
bütün bunlar onu da etkileyecektir. Cumhuriyet dön~ tefsirlerinde349
"milli" unsurların3so izlerini görmek mümkünken, 70-SO'li yılların tefsirleCumhuriyet dönemi tefsirlerinin bazı özellikleri ve haklannda yapılmış bir\tenkit
için bkz. Akdemir, "Cumhuriyet Döneminde Yayınlanan Tfukçe Telif ve Te~cüıne
Tefsirler Üzerine Bir Değerlendirme", 23-34.
350 Bkz. Dücane Cündioğlu, Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Anlamın Tarihi, (İstanbul:
Tibyan Yayınları, 1997), 212-270.
349
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRKÇE KUR' AN TEFSİRLERİ, H. AYDAR
303
rinde ideolojik bir takım anlayışların, 90'lı yıllarınkinden AB ile münasebetlerin ve 2000'li yıllarda da modem anlama ve yorumlama metodlarının tesirlerini görmek mümkündür. Bazı tefsirlerin adlarından bile, toplumsal geliş­
melerin tefsirlere yansımasının ve etkisinin izlerini fark edebiliriz. Nitekim
Ateş, tefsirine Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri demişken, Celal Yıldırım İlnıin
Işığında Asrın Kur'an Tefsiri adını vermeyi uygun görmüştür. Daha sonra da
Yaşayan Kur'an, Hayat Kitabı Kur'an gibi isimler seçilecektir.
Kısaca
tefsir ve toplumun, birbirlerini karşılıklı olarak etkileyip beslediklerini söyleyebiliriz; tefsir toplumun dindarlığında belirleyici olurken, toplum
da tefsirin muhtevasının belirlenmesinde kısmen de olsa etkili olmaktadır.
Download