Takas ekonomisinin getirdiği kısıtlamalardan kurtulmak için, dönüştürülemeyen paranın icadına kadar, çok farklı metalar para olarak kullanılmıştır. Bu metalar, ülkelerin geleneklerine göre ortak bir ticari araç olarak kullanılabilecek mallardan seçilirdi. Tarihte inek, pirinç, mısır ve buğday gibi metalar ilk para biçimlerine örnek olarak verilebilir. 1800’lü yıllarda bir Kanada ticaret şirketi olan Hudson Bay Co.’nun satışları ve kârı kürk cinsinden hesaplanıyordu. Yirminci yüzyıl başlarında Uganda’da keçi standardı uygulanıyordu. Hatta bölge savcılarının bir görevi de borç veren kişinin bir keçiyi borcun ödenmesinde standart bir keçi olarak kabul etmek için çok yaşlı ya da çok zayıf olarak görüp itiraz ettiği durumlarda bilirkişi görevi de yaparlardı. Virginia’da mübadele aracı olarak tütün kullanılırdı. Kamu görevlileri ve rahiplerin maaşları bile tütünle ödenirdi. Herhangi bir nesnenin para olarak kullanılabilmesi için o nesnenin o toplum içinde geniş olarak kabul edilebilir olması, herkesçe kabul gören bir değere sahip olması gerekirdi. Değerli madenlerin para olarak kullanılması ise ilk çağlardan itibaren görülür. Paranın keşfedilmesi ve ticarette meta yerine kullanılması ilk olarak Lidya’lılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir toplumun değer ölçüsü ve değişim aracı olarak kabul ettiği nesne olarak tanımlanan para genellikle altın ve gümüş gibi değerli madenlerden yapılan paralar belirli standartlar çerçevesinde değil bölgesel değerler çerçevesinde basılmış ve kullanılmıştır. Dokunduğunu altına çeviren eşek kulaklı Midas’a özenen simyacılar… Frig Kralı Gordios öldüğünde yerine geçecek kimse bırakmamıştı. Ülkenin önde gelenleri toplanıp kâhinlerden yardım isterler ve kâhinler “şu andan itibaren Gordion’a arabasıyla ilk giren kral olacaktır” derler ve ilk gelen Midas olur. Şarap tanrısı Dionisos’un yoldası Satıros, Frigyayı gezerken Midas’ın sarayının gül bahçesinde uyuyakalır. Midas’ın muhafızları Satıros’u bulup Midas’ın huzuruna çıkarırlar. Midas Satıros’a ikramlarda bulunur ve bir müddet sarayında ağırlar. Konukseverlikten çok etkilenen Dionisos, kralın kendisinden bir dilekte bulunmasını ister. Midas “dokunduğum her şey altına dönüşsün” dileğinde bulunur ve bu dilek kabul edilir. Ancak akşam yemeğinde dokunduğu yiyecek ve içeceklerin altına dönüştüğünü görünce, Dionisos’tan bu gücü geri almasını ister. Dionisos Paktalos ırmağında yıkanmasını söyler. Öğüdü tutan Midas bu ırmakta yıkanır ve uğursuz güçten kurtulur. Hatta o günden beri de, bu ırmakta bulunan altın parçacıkları bu efsaneye bağlanır. Değersiz maddeleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz uzatacak ölümsüzlük iksiri bulma uğraşına simya, bu işle uğraşanlara da simyacı denilir. İnsanların simya ile en az 2500 yıldır uğraştıkları bilinir. Mezopotamya, Eski Mısır, İran, Hindistan ve Çin’de simyacılık ile uğraşılmıştır ve çok yerde hâlâ da uğraşılmaktadır. Simyacılara genelde sözde bilim insanı (pseudo-scientist) ve hatta kaçık veya şarlatan gözüyle bakılsa da, bazı simyacıların (Newton, Glauber, Villa Nova, Cabir bin Hayyan, El-Razi vb.) önemli bilim adamları oldukları da inkâr edilemez bir gerçektir. Örneğin Isaac Newton, 1699-1726 arası Londra darphanesinde bazı metalleri altına çevirmenin yollarını aradığı ve bu konuda yüz bin kelimelik el yazmaları bıraktığı bilinir. Daha da ilginci, İngiltere kralı II. Charles, simya deneyleri yapmak için kendi labaratuvarını inşa etmişti. Bu labaratuvar gizli bir geçitle kralın yatak odasına bağlanıyordu. Avrupa’nın en ağır parası, ilk kağıt banknotu, ilk merkez bankası ve İsveç.. Avrupa’da kâğıt para sistemine ilk geçen ülkelerden biri İsveç’tir. 1625’te bakırı para olarak kabul eden İsveç, Avrupa’nın Ortaçağ’dan beri kullandığı gümüş standardını bir kenara bırakıp bakır ve gümüşten oluşan bir çift maden standardına geçti. Buradaki amaç, İsveç’in önemli bir sanayi dalı olan bakır madenciliğini canlandırmaktı. Ancak, sanayide kullanılan bakırın fiyatının hızla yükseldiğini gördü. Bir ons gümüşün fiyatı yüz ons bakıra eşit olduğu için bakır paralar çok büyüktü. Tarihin belki de en büyük parası 1644’te İsveç darphanesinde basılmıştır. 10 daler değerinde ve bakır bir levha halinde basılan bu paranın ağırlığı 16 kilogramdan fazlaydı. Bu durum insanlara çok sıkıntı veriyordu. Paraları ya sırtlarında ya da at arabalarında taşıyorlardı. Maden işletmecileri madencilere ücretlerini bakır olarak vermek yerine bakıra dönüştürülebilen kağıt paralar cinsinden vermenin daha kullanışlı olduğunu gördüler. 1656’da özel bir banka olarak kurulan Riksbank, 1661’de Avrupa’nın değerli bir madene dönüştürülebilen ilk banknotunu piyasaya sürdü. 7 yıl sonra İsveç hükümeti Riksbank’ı kamulaştırdı ve halen faaliyette olan dünyanın ilk merkez bankasını kurdu. Rusya ile savaş, İsveç ekonomisini zora sokup daha çok kâğıt para basmasına sebep olsa da bakır taşımanın zorluğu banknot sahiplerini paralarının karşılığını istemekten alıkoydu ve İsveç, 1745’e kadar rezervinde azalma yaşamadan bakır standardında kaldı. Sürekli kâğıt para basımı enflasyonu da beraberinde getirdi. İsveç’teki bu iktisadi kargaşa, parlementodaki iki partinin güç mücadelesini beraberinde getirdi. Şapkalar (Hattarna) Partisi ve Takkeler (Mössorna) Partisi. Şapkalar Partisi, İsveç’in Avrupa’da gücünü koruyabilmesi ve harcamalarını finanse etmesi için enflasyonist politikalar izlemesini savunuyordu. Bunun karşısında Takkeler Partisi ise enflasyon karşıtı politikalar öneriyordu. Ekonomideki bu kargaşa siyasete de yansıyınca 1772’de askeri darbe ile parlemento feshedildi ve anayasal monarşiye geçildi. 1776’da kurulan hükümet dönüştürülemeyen banknot basmaya son vererek gümüş standardını kabul etti. Tarihte bilinen ilk kâğıt para 806 yılında Çin’de kullanılmıştır. Amerika ise 1690’da kâğıt parayla tanışır. Osmanlı’da da Sultan Abdülmecid döneminde 1840’da Kaime adıyla basılarak kullanılmaya başlanmıştır. Altına hücum.. Amerika’nın keşfi ile Avrupa’ya altın girişi hızla artar. İngiltere 1696’da parasındaki gümüş miktarını artırdı. Bu uygulama altın fiyatını yükseltti ve İngiltere’ye altın girişi artarken, ödemeler için verilen gümüş de ülke dışına çıktı. Bu dönüşüm 19. yüzyıl başında İngiltere’nin altın standardına geçmesinin yolunu açtı. İngiltere altın standardını savunurken, ABD ve Fransa altın ve gümüşe dayalı çift maden sistemini savunuyordu. 1792’de ABD Kongresi çift maden sistemine geçişi onayladı ve Fransa’nın başını çektiği bir grup Avrupa ülkesinin oluşturduğu Latin Para Birliği’nin öncüsü oldu. Ancak, darphane fiyatı ile piyasa fiyatındaki farklılaşma çift maden sistemini sıkıntıya soktu ve uygulama gümüş standardına dönüştü. 1866’da Fransa, İtalya, İsviçre, Belçika ve sonra Yunanistan ve Bulgaristan gümüşün altına oranını 15.5’e 1 olarak belirledikleri Latin Para Birliği’ni kurarken çift maden sistemine dayalı ortak bir dünya para birimi oluşturulmasını tartışmak için bir konferans düzenledilerse de sonuç alınamadı. ABD’ye göre resmi fiyat ile darphane fiyatı arasındaki farkı ortadan kaldırmanın yolu dünya çapında ortak bir oran belirlenmesinden geçiyordu. Zengin gümüş rezervleri olan ABD çift maden sistemini dünya çapında bir uygulama olursa destekliyordu. ABD’deki Serbest Gümüş Hareketi(Free Silver Movement) adındaki oluşum ABD’yi çift maden sistemini savunmaya itmişti. Almanya konferansa katılmayı redderken, Avrupa ülkeleri delegeleri gümüşün para olarak kullanımının az gelişmiş ülkeler için daha uygun olduğunu söylediler. Nitekim İngiltere kendi ülkesinde altın standardı uygularken, Hindistan’da gümüş standardı uyguluyordu. Oz Büyücüsü’ndeki simgeler… Frank Baum’un 1900’de yayınlanan kitabı Oz Büyücüsü (The Wonderful Wizard of Oz) aslında simgesel anlatımın en güzel örneklerinden biridir. Kitaptaki Emeral City Washington DC’yi, yeşil gözlük camları ise Washington’da her şeyin paranın bakış açısından görüldüğünü simgeler. Hatta öyle ki, Emerald City’deki herkes yeşil camlı gözlük takar. Oz kelimesi ise Ons’un kısaltılmışıdır. Bu da altına bir göndermedir. Kitabın kahramanı Dorothy’nin evini Emerald City’ye bağlayan sarı tuğladan yol ise altın standardını temsil eder. Dorothy’nin giydiği gümüş ayakkabılar ise doğrudan gümüşü temsil eder ve Dorothy ancak gümüş ayakkabılarının gücünü keşfettiğinde, gümüş ayakkabılarını birbirine vurarak evine dönebilmiştir. 1939’da The Wizard of Oz adıyla sinemaya aktarıldığında kitaba sadık kalınmayarak Dorothy’nin ayakkabıları olaak, gümüş yerine yakut ayakkabılar kullanılmıştır. Gümüş ayakkabıların bu işlevinin mesajı, ABD’nin zengin gümüş rezervlerini kullanmayı öğrendiği zaman ekonomik darboğazdan çıkabileceğini, ayakkabıların birbirine vurulması ise gümüş piyasasındaki çıkar gruplarının birleşmeleri gerektiğini simgeler. Dorothy: Geleneksel Amerikan değerlerini (bir görüşe göre Theodore Roosvelt’i) temsil eder. Toto: Orta derecedeki ABD insanını temsil eder. Kasırga: Siyasal karışıklığı veya serbest gümüş sikke basım hareketini simgeler. Çiftçiler ürünlerine karşılık daha az para alıyorlar fakat borçları yükseliyordu. Doların değerinin sabit bir oranda hem gümüş hem de altın içermesini istiyorlardı. Mançkinler: Ortak halkı temsil eden küçük insanlar idi. Onlar, ABD’nin sıradan vatandaşlarıydı. Eklemleri paslanmış teneke adam: İşsizleri temsil ediyordu. çoğunlukla, insanlıktan çıkarılmış sanayi işçilerini temsil ediyordu. İşe yaramayacak biçimde, paslanmaya terk edilmişti ve bu da, ulus çapındaki ekonomik çöküntüden dolayı, iş yerlerinin kapanmaya başladığı zaman, pek çok fabrika işçisinin hissettiği duyguydu. Bostan Korkuluğu: Bostan korkuluğunun, batı çitçilerini simgelediğine inanılmaktadır. Beyninin olmamasından şikayetçi olduğu halde, sonunda, 4 gezginin en akıllı sorun çözücüsü olmuştur. Aslan adam ise çift maden sistemini savunduğu renkli ve abartılı konuşmalarıyla tanınan, üç kez Demokrat Parti başkan adayı olmuş William Jennings Bryan’ı temsil eder. Doğu’nun ve Batı’nın Kötü Cadısı: Batı’nın Kötü Cadısı, serbest gümüş sikke basımı hareketi sırasında, William Jennings Bryan’a karşı adaylığını koyan ve kazanan William McKinley olduğu halde, Doğu’nun Kötü Cadısı, doğu iş çevresidir. Kuzey’in ve Güney’in İyi Cadısı: Güney’in İyi Cadısı’nın, güneyin çiftçilerini simgelediğine inanıldığı halde, Kuzey’in İyi Cadısı’nın, kuzeyin işçilerini temsil ettiğine inanılmaktadır. Bu, doğunun kötü sanayicilerine ve batının demiryolu erklerine zıtlık oluşturur. Uçan Maymunlar: Uçan Maymunlar, siyasetçilerle alay etmek için, siyasal çizgi filmlerde kullanılmıştır. Durumun böyle olabilmesine rağmen, uçan maymunların, Kızılderilileri simgelediği de sanılmaktadır. Dorothy ve çete, tesadüfen karşılaştığında, ona, ” Eskiden, biz, özgür bir halk idik ve ormanda mutlu bir şekilde yaşıyorduk, ağaçtan ağaca atlıyorduk, meyva ve sert kabuklu yemişler yiyorduk ve herhangi bir sahibe bildirmeden, tam o anda, istediğimiz şeyleri yapıyorduk. Bahsettiğim şeyler, Oz, bu ülkeye hükmetmek için, bulutlardan çıkmadan seneler öncesine aitti.”, denmiştir. Bu, doğu Amerikalıların bulundukları yere göç ettirilmeleri nedeniyle, topraklarından kovulan Kızılderililerle iyi biçimde bağlantı kurulduğu izlenimini vermektedir. Zümrüt Şehir ve Zümrüt Saray: Eğer Zümrüt Şehir, sanıldığı kadarıyla, Washington D.C.’yi simgeliyorsa, Zümrüt Saray, Beyaz Saray’ı resmetmektedir. Oz Büyücüsü: Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komitesi’nin başkanı Mark Hanna ya da ABD başkanı William McKinley olduğu iddia edilir. Özgün hikayesinde, Dorothy, Bostan Korkuluğu ve Teneke Adam karakterleri, Büyücü’yü, başka türlü görmüştür. Bu, siyasetçilerin, farklı insanlara farklı yüzlerini göstererek amaçlarına ulaştıklarını (sinizm) göstermektedir. Henry Amca: 1800’lerin sonlarında, Wallace’s Farmer adında önemli bir tarım dergisi çıkaran, ünlü bir çiftçi vardı. İsmi, Henry Cantwell Wallace idi ve herkes, onu “Henry Amca” olarak çağırıyordu. Henry C. Wallace, 1866’da Illinois’te irlandalı göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1921-1924 arası Tarım Bakanı olarak görev aldı. 1924 yılında 58 yaşında seçimlere 10 gün kala Washington’da öldü. Fransa, Prusya mağlubiyetinin tazminat taksitlerini elini cebine atmadan nasıl ödedi?.. 1870-1914 arası uygulanan dünya altın standardı aslında ekonominin çok bildiğimiz para arzı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi çok net gösteriyor ve çalıştırıyordu. Tam anlamıyla bir fiyat istikrarı sağlıyordu. Bir ülke vatandaşı, ülkesinde fiyatların hızla arttığını görünce harcamalarını daha ucuz kalan ithal mallara kaydırıyordu ve bu sayede dışarıya altın çıkışı oluyordu. Altın çıkışıyla daralan para arzı ülkedeki fiyatları aşağı çekiyordu. Bu kez malları ucuz olan ülkeye akın eden altın, para arzını bu ülkede genişletiyor ve bu sayede de o ülkede fiyatlar yükselmeye başlıyordu. Böylece her iki ülkede de fiyatlar dengeye geliyor ve iki ülke arasındaki altın akışı da duruyordu. Fransa-Prusya savaşının tazminatı bu sistemin nasıl işlediğinin en güzel örneğini oluşturur. 1871 Şubat’ında Almanya, savaş tazminatı ve Fransız topraklarının geri verilmesi karşılığında 5 milyar Frank aldı. Fransa bu tazminatın bir kısmını gümüşle ve çok büyük bir kısmını da altınla ödedi. Fransa’dan gelen bu altın, Almanya’nın çift maden standardından (bimetallism) altın standardına geçmesine sebep oldu. Böyle yüksek miktardaki para akışı Almanya’da inşaat sektörünün hızla büyümesine neden oldu. 1870’te 103 olan TEFE(toptan eşya fiyat endeksi) 1873’te 141’e fırladı. Fransa’da altın çıkışından dolayı fiyatlar sabit kaldı. Bu durum Fransız ürünlerinin İngiltere ve Almanya’ya karşı ucuz kalmasına sebep oldu ve Fransa’nın ihracatında patlama yaşandı. Hâttâ öyle ki, Fransa’nın ihraç ettiği mal ve hizmetlerden elde ettiği dış ticaret fazlası tazminat ödemelerini rahatlıkla karşılıyordu ve beş yıl içinde ödemeler tamamlandı. Altın üretimindeki artış ekonomik genişlemenin gerisinde kalınca fiyatlar düştü ve 1880’lerde dünya bir deflasyon sürecine girdi. Altının satın alma gücünün hızla artışı insanları altın aramaya sevk etti ve 1890’larda Alaska, Kanada, Güney Afrika ve Avusturalya’da altın bulunmasına kadar deflasyon devam etti. Yuvarlak şeyler… Yuan (Yüen) ve Yen… 18. yüzyıl başlarında Meksika dünyanın en büyük darphanesine sahipti. 1821’de İspanya’dan bağımsızlığını kazanınca kendi gümüş standartlı Peso’sunu basmaya başladı ve bu para uzakdoğuda Meksika doları olarak tanımlandı ve en çok kullanılan para birimi oldu. Altın standardında olan İngiltere ve ABD, Meksika dolarıyla rekabet edebilmek için üzerinde İngilizce, Çince, Malayca yazılar bulunan gümüş dolarlar bastılar. Çinliler bu paralara “yuvarlak şeyler” anlamına gelen Yüen adını verdiler. Yüen, zamanla Çin’in resmi para birimi olacaktı. Japonların Yen’i de Yüen’in değişikliğe uğramış halidir. Yeni parasal sistem doğuyor… Altın standardı Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürdü ve gerek savaş ve gerekse altın taşımanın zorluğu ve tehlikeleri ülkeleri kağıt para arzını artırmaya itti. 1922 yılında Cenova Konferansı’nda İngiltere, büyük ülkelerin altını rezerv olarak tuttukları ve para basmada bu altını ya hiç ya da çok az kullandıklakları, geriye kalan ülkelerin ise bu büyük ülkelerin paralarını rezerv olarak tuttukları altın döviz standardı denilen bir sistem önerdi ve sistem gayri resmi de olsa uygulandı. Daha sonra altın standardına yeniden geçilme çabaları olsa da 29 buhranı ve sonrasındaki savaşa doğru giden kargaşa, altın standardını tarihe gömdü. Altın standardını terk eden ABD, büyük bir devalüasyona giderek 100 yıldır uyguladığı 1 ons altının 20,67 dolara sabitlenmiş değerini 35 dolara çıkardı. Ons başına 35 dolarlık değer savaş sonrası yeni para sisteminin temeli oldu. Mart 1933’te Roosvelt tüm ticari bankaları 4 gün boyunca kapattı, altın ihracatını yasakladı, ticari bankalardaki tüm altın ve altın sertifikalarına el koydu, 1 Şubat’tan itibaren altın veya altın sertifikası alanların listesini aldı. Altın ve altın sertifikalarının bireysel mülkiyeti yasaklandı ve yerine Merkez Bankası senetleri verildi. 1943’te altın alıp satmakla ilgili tüm yetkiyi Hazine’ye devreden Altın Rezerv Kanunu Kongre tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. 1 ons altın 35 dolara sabitlenmişti. Bu altın standardı uygulaması da 1973’e kadar devam edebilecek, ve sonra dönüştürülebilir para dönemi yerini tamamen karşılıksız kâğıt para dönemine bırakacaktı. [status publish] [geotag on] [publicize off|twitter|facebook] [category araştırma] [tags KOMPO TEORİLERİ, Para, Çift Maden Sistemi, Oz Büyücüsü]