Immünogenetik I Prof.Dr. Fatma Savran Oğuz İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD LENFOİD ORGANLAR • • - Primer Lenfoid organlar: Kemik iliği Timus Sekonder Lenfoid organlar Dalak Lenf düğümleri Mukoza ile ilgili lenfoid organlar LENFOİD ORGANLAR İmmün yanıtı oluşturan hücrelerin köken almaları, olgunlaşmaları ve yanıt vermeleri ile ilgili doku ve organlar “lenfoid organlar” olarak adlandırılır. İmmun yanıtı oluşturan immun sistemin anatomik karşılığı “Lenforetiküler doku”dur. Kemik İliği : Kemik iliği ( Kİ ) hem kan hücrelerinin üretim yeri olarak, hem de olgun lenfositleri içeren bir organ olarak immün yanıtta önemli bir organdır. Kİ’de tek bir ana-kök hücreden ( stem cell ) tüm periferik kan hücrelerinin, lenforetiküler sistem hücrelerinin köken aldığı ve bu kök hücrenin yeni bir kök hücre oluşturabilme özelliğinin olduğu kabul edilmektedir. Timus Embriyonik olarak 3. ve 4. brankial keseciklerden çıkan Timus, doğum sırasında 15 – 20 gr ağırlığındadır ve puberte sonuna kadar gelişir, büyür ve 35 – 40 gr ağırlığına erişir. Daha sonra atrofiye olmaya başlar. Bağışık yanıtın özellikle hücresel bağışık yanıtın oluşmasında önemli görevleri vardır. Hücresel immun yanıtın en önemli kısmını oluşturan T lenfositleri burada olgunlaşarak antijenlere karşı doğru immun yanıtın verilmesinden ve “self” yapıtaşlarına ise yanıtsız kalınmasından sorumlu olurlar. Deneysel olarak yapılan çalışmalarda timusu çıkarılan yenidoğan farelerde T lenfosit işlevleri bozulmuş ve sayıları ciddi oranda azalmış olarak, erişkin hayvanlarda timektomi sonrasında T lenfosit işlevlerinde kesin bir azalma olmadığı çünkü çeşitli lenfoid organlara yerleşmiş T lenfositlerinin işlevlerini sürdürdüğü saptanmıştır. Timus, salgıladığı hormonlar ile de bağışık sistemi etkilemektedir. Timozin, timopoietin, timik humoral faktörler ve timik faktörler salgılanan hormonlar ve enzimlerdir. Timus Medulla Medulla Korteks Trabekül Lobul Hassal cisimcikleri MHC+peptid MHC+peptid ile ile güçlü güçlü ilişki etkileşim MHC+peptid ile ara etkileşim Negatif seçim Pozitif seçim T hücre prekürsorleri MHC+peptid ile zayıf etkileşim Timus Boşlamak Lenf Düğümleri ( Lenf Nodları ) Lenf yolları boyunca yer alan lenf düğümleri ( lenf nodları / lenf ganglionları ) organizmada yaygın bir şekilde bulunur. Lenf yolu ile gelen bir immünojene karşı T veya B lenfosit yanıtı burada verilir. Mikroorganizma, yabancı madde ve hücre artıkları lenf düğümü sinüzoidlerini döşeyen makrofajlar tarafından fagosite edilir ve sindirilir. Lenf düğümünde korteks C: kapsül, F: Follikül, PC: parakortikal bölge Mukoza ile ilgili lenfoid organlar ( Kapsülsüz lenfoid dokular ) Sindirim, solunum ve genitoüriner sistem yollarının immünolojik savunmasında görev alan ve epitel altına yerleşmiş bulunan lenfoid dokular bağ dokusundan bir kapsül içermezler. İmmün yanıtın oluşmasında sekonder lenfoid doku gibi işlev görürler. Dalak Normal bir erişkinde 100 – 200 gr ağırlığında olan dalak, dolaşım sistemindeki en büyük lenforetiküler organdır. Kana karışmış olan canlı ya da cansız partikülleri temizlemede, karaciğer ile birlikte en önemli süzgeçtir. Kan yoluyla gelen immünojenik uyarılar, dendritik makrofajlar tarafından tutulur, T ve B lenfositleri gerekli immun yanıtı hazırlarlar. Dalak önemli bir IgM yapım yeridir. Pluripotent kök hücre Lenfoid multipotent kök hücre Myeloid multipotent kök hücre Projenitör hücreler Projenitör hücreler Prokursör hücreler Prokursör hücreler Kök hücre (stem cell) den farklılaşan hücreler; • - Lenfoid hücre T lenfositler B lenfositler Null hücreler •Myeloid hücre - Granülositler - Makrofajlar - Eritrositler - Plateletler yönünde gelişirler NK hücresi Pluripotent Hematopoietik Kök Hücre Lenfoid projenitör T Hücresi B Hücresi Kendikendine yenilenme Miyeloid projenitör Gran/Mak projenitör Monosit Apoptoz Erit/Pla projenitör Sitokinler Kemokinler Nötrofil Eritrositler Plateletle M i k r o ç e v r e Antijen Hastalık nedeni olan bakteriler, virüsler, mantarlar ve yabancı diğer maddeler, insan bağışıklık sistemi tarafından antijen olarak tanımlanırlar Hümoral Bağışık Yanıt Kan ve doku sıvılarında bulunan antikorların oluşturduğu bağışıklığa hümoral bağışık yanıt denir. Antikorlar immünoglobulin adı verilen gliko-proteinlerdir. Antikor Antijenik uyarım sonucu özellikle Plazma hücreleri tarafından sentezlenen ve homolog antijen ile spesifik reaksiyonlar veren moleküller Her lenfosit yaşamı boyunca bir antijene özgül, işlevsel, Antijeni tanıyan reseptörler bulundurmaktadır. B hücreleri antijen ve diğer sinyallere yanıt olarak antikor üreten hücrelere farklılaşır. Salgılanan antikorlar dolaşıma ve mukozal sıvılara katılabilir ve antijenleri bağlayarak onların nötralizasyonu ve eliminasyonuna yol açabilirler. Hümoral Bağışık yanıt; - Agglutinasyon - Presipitasyon gibi serolojik testler ile ölçülür. B lenfositler Kemik iliğinde olgunlaşırlar ve daha sonra sekonder lenfoid organlara yerleşirler. Kan dolaşımındaki lenfositlerin %20-25 ini oluştururlar B lenfositleri kolaylıkla yüzeylerindeki zarda Ig reseptörlerinin varlığı ile tanınabilirler. B lenfositlerin işlevleri Uygun immunojen uyarısı ile karşılaştıklarında prolifere olur ve morfolojik bir dönüşüm gösterirler. İmmunoblast Plasmosit Bellek B hücreleri İmmün sistemin temel hücresi lenfositlerdir. Lenfositlerde kalıtsal olarak immün cevap ile ilgili ürünleri sentezleme yeteneği vardır. Nasıl çeşitli hormon ve enzimleri yapan ve salgılayan özel hücreler varsa, lenfositler de antijenle uyarıldıklarında immünoglobulin (= antikor) Immün cevap oluşumunda halen çözümlenemeyen konu Ig'lerin çok sayıda farklı antijene özgül olacak şekilde nasıl sentezlendiğidir. Ayrıca immün sistem doğada bulunabilecek tüm antijenik maddeleri tanıyabilme ve immün cevap oluşturabilme yeteneğinde Kendi vücut yapısındaki antijenik maddelere karşı immün cevap oluşturmaz ve sessiz kalır. Antikorların nasıl sentezlendiği konusunda bugüne kadar ileri sürülen hipotezler (varsayımlar İmmünglobulinler total plazma proteinlerinin % 20'sini oluştururlar. Az miktarda dokularda, hücreler arası sıvılarda bulunurlar. Kan veya plazma pıhtılaşırsa serumda yer alırlar. İçinde belli bir antijene karşı antikor bulunan seruma "antiserum" denir. Serumda antikor aranmasına dayalı deneylere de "serolojik test" adı verilir. İmmünglobulinler serum proteinlerinin elektroforezinde, başlıca gamma globulin kısmında yer alırlar. Biraz beta globulin, çok az da alfa globulin kısmında toplanmalar olur. Bu nedenle antikor aktivitesi gösteren ve proteinlerin globulinler kısmında yer alan ve immünolojik etkinlikleri olan bu maddelere Dünya Sağlık Örgütü'nün de önerisi ile İmmünglobulinler adı verilmiştir ve Ig şeklinde sembolize edilmişlerdir. Bu farklılıklar antikor moleküllerinin karbonhidrat miktarları, elektroforez hızları, molekül ağırlıkları, amino asit yapıları, taşıdıkları H(=ağır) polipeptid zinciri tipi gibi özelliklere dayanmaktadır. Buna göre de birbirinden farklı beş ayrı özellikte immünglobulin grubu ayrılmış İmmünglobulin G (IgG), İmmünglobulin A (IgA), İmmünglobulin M (IgM), Immünglobulin D (IgD), Immünglobulin E (IgE) olarak adlandırılmışlardır. İmmünglobulinler glikoprotein yapısındadırlar %90'ı polipeptid, %10'u karbonhidrattır. İmmünglobulinler temelde benzer yapı gösterirler ve bir Ig molekülü "monomer" adı da verilen en az bir temel birim'den oluşmuştur. Ig'lerin moleküler yapısının daha iyi anlaşılabilmesi monomer bir yapı gösteren IgG molekülünün Hafif zincir = L zinciri (L = Light = Hafif) : Molekül ağırlığı daha az olan kısa zincirlerdir. K (kappa) ve l (lambda) olmak üzere iki tipi vardır. Her iki tip L zinciri de tüm Ig çeşitlerinde bulunabilir. Ancak bir Ig molekülündeki iki kısa zincirin tipi aynıdır ve birbirine özdeştir, biri diğerinden farklı olmaz. ■ Ağır zincir = H zinciri (H = Heavy = Ağır) : Molekül ağırlığı fazla olan Molekül ağırlığı fazla olan, uzun zincirlerdir. Beş Ig çeşidinin de H zincirleri birbirinden farklı yapıdadır. Bunlar sırasıyla şöyle isimlendirilir. ■ IgG Æ g (gamma) H zinciri ■ IgM Æ μ (mü) H zinciri ■ IgA Æ a (alfa) H zinciri ■ IgD Æ d (delta) H zinciri ■ IgE Æ e (epsilon) H zinciri Ig molekülünde hafif zincirler Y harfi şeklindeki molekülün kol kısımlarında, ağır zincirler ise hem kol, hem de gövde kısmında bulunurlar. Kollarda hafif ve ağır zincir arasında, gövdede ise iki ağır zincir arasında bulunan disülfid bağları, polipeptid zincirleri bir arada tutarak Ig molekülünü oluştururlar. H ve L zincirlerinin aminoterminal uca yakın olan kısımlarındaki aminoasitlerin diziliş sırası değişebilir özellikte olduğundan bu bölgelere V Bölgesi (= Variable = değişken) adı verilir. IgG molekülünde bulunan 2 tane Fab parçasına iki antijen bağlanabilir. Bu nedenle IgG iki değerlidir. IgG'nin kan ve dokulardaki yoğunluğu eşittir. IgG plasenta yoluyla anneden fetüse geçebilen tek Ig'dir. Hamileliğin 3. ve 4. ayında IgG'ler anneden bebeğe geçmeye başlar ve bu geçiş doğuma kadar giderek artan Yeni doğan bir bebeğin kanında anneden geçen IgG'ler dolaşır. Böylece intrauterin hayatta anneden bebeğe geçen IgG sınıfı özgül antikorlar doğumdan sonraki ilk aylarda bebeği, annenin dirençli olduğu çeşitli infeksiyonlarakarşı korumuş olur. Bebeğin kendi IgG sentezi ise doğumdan itibaren başlar ve 2 yaşında erişkin düzeye ulaşır. 40 yaşından sonra IgG düzeyinin tekrar azalmaya başladığı IgM moleküllerinin büyük bir kısmı dolaşan kandadır (%80'i). Dokulardaki yoğunluğu daha azdır. IgM molekülleri plasentadan geçemezler. Ancak yenidoğan bir bebeğin serumunda IgM molekülleri gösterilirse, bu bebeğin intrauterin dönemde bir infeksiyon geçirdiği veya bir antijenle karşılaştığı söylenebilir. IgA salgılarda bulunan temel Ig'dir. Solunum, sindirim ve genital sistem salgıları ile gözyaşı, tükrük, kolostrum ve sütte IgA bulunur. Salgılardaki IgA molekülleri çoğunlukla dimer, çok az da polimer yapıdadır. monomer yapıda bir immün globulindir. Serumdaki immünglobulinlerin %0.2 kadarını oluşturur. Erişkinde 100 ml serumda 3 mgr bulunur. Isı ve proteolitik enzimlerle kolayca parçalanır ve kısa ömürlüdür. IgD, IgM ile birlikte, B lenfositlerin yüzeylerinde bulunur. IgD muhtemelen B-lenfositlerin farklılaşmasında rol oynar IgE, Fc parçası ile mast hücresi ve bazofil lökositlere bağlanabilme özelliğindedir ve bağlandığı zaman bu hücreleri duyarlı hale getirirler. IgE, helmint dediğimiz parazitlere karşı aktif bağışıklıkla, astım, saman nezlesi, ürtiker gibi çabuk tipteki aşırı duyarlılık reaksiyonlarında önemlidir. Hücrelere bağlı haldeki IgE'nin ömrü, serbest IgE'ye göre daha uzundur ve proteolitik enzimlere de daha dayanıklıdır. Antijen Tanınması Hem doğal hem de kazanılmış bağışıklıkta antijenik yapıların tanınabilmesi için özelleşmiş reseptörler görev alır. Antijen Tanınması Doğal bağışıklıkta rol oynayan fagositer hücreler, memeli hücrelerinde bulunmayan belli moleküler kalıplara bağlanarak mikroorganizmaları tanırlar. Bakteriyi Patern Tanıma reseptörü (PRRs)ile tanır. PRR’ler patojen ile ilişkili moleküler paternleri tanırlar (PAMPs). Bakteri Virus: LPS (Gram negative) Lipoteichoic acids (LTA) (Gram positive) Peptidoglycan (Gram positive) Mannose-containing carbohydrates Flagellin Unmethylated CpG Çift sarmallı RNA Patojen ilişkili moleküler patternler (PAMPs) Mikroorganizmalar üzerinde bulunur, insanlarda bulunmaz. Mikroorganizmların invariant karakterleri sınırlı sayıda reseptörler ile tanınır Beyin Mikroglial hücreler Makrofajlar Akciğer Alveolar Makrofaj Karaciğer Kuppfer Hücreleri Dalak Makrofajlar Böbrek Mezengial Fagositler Kan Monositler Lenf Nodları Makrofajlar Kemik iliği Prekürsörler Eklemler Sinovyal A hücreleri T lenfositler Hücresel immun yanıttan sorumludurlar. Antijene özgül olarak uyarılırlar. T lenfositlerin yüzeyinde, antijenleri özgül olarak tanıyan T hücre reseptörleri vardır. T lenfositlerin işlevleri • Gecikmiş tipte deri aşırı duyarlılık reaksiyonları • Virus, mantar,protozoon ve hücre içi bakteri enfeksiyonlarına karşı savunma • Organ naklinde doku reddi • Kemik iliği naklinde Graft versus host hastalığı • Otoimmun hastalıklar T lenfositi Işık mikroskopik olarak aktif olmayan bir lenfosit MHC-I/MHC-II TCR T hücresi DC Antijen sunumu CD4/CD8 T lenfositi