İskilipli Alimler - İSAM Kütüphanesi

advertisement
TÜRKIYE DIYANET VAKFI YAYIN LARI/264
Türk Kültüründe iz Bırakan
İskilipli Alimler
(Sempozyum: 23-25 Mayıs 1997 • İsldlip)
Yayma
Hazırlayan
Yrd. Doç. Dr. Mevlüt
ANKARA
1998
Uyanık
4. Ebussuud'un Tasavvufi Yönü
Dr. Reşat ÖNGÖREN
Sayın Başkanım,
değerli hocalarım, muhterem dinleyiciler; hepiniZi
selamiayarak tebliğiine başlamak istiyorum.
Ancak. başlamadan önce, bilhassa müzakereeller için bir açıklama getirmek istiyorum. Tebliğimi daha önce tertip heyetine göndermiştim, ondan
sonra. bazı bilgileri tebliğe ilave ettim, tasnifinde baz ı değişiklikler oldu;
ama. ana muhteva aynen kaldı, bunu hatırlatarak başlamak istiyorum.
saygıyla
ı·,
·;
.,
'
Ben, dördüncü tebliğ sahibi olarak, sizin. sabırla dinlediği tebliğlerden
sonra. zihinleriniZin yorulduğunu düşünüyorum, bunu n farkındayım; ancalc, buna rağmen, ben de büyük ölçüde metne bağlı olarak tebliğimi sunmaya çalışacağım; çünkü, tebliğde bazı lfadelerin aynen aktarılması, yanlış
anlaşılınaması için aynen aktarılmasını istiyorum; o yüzden, şimdiden sabırlarınıza teşekkür etmek istiyorum.
EBUSSUUD EFENDi'NİN TASAVVUFİ YÖNÜ
Osmanlı'nın en nüfuzlu şeyhülislamiarından biri olarak kabul edilen
Ebussuud Efendi, Bayrfuniyye Tarikatı'nın ileri gelen şeyhlerinden tanınmış
alim Mubyiddin Yavsi'nin (ö. 920!1514) oğludur. Doğum yeri hakkında kaynaldarda muhtelif görüşler ileri sürülmekte; İskilip, Diyarbakır ya da İstan­
bul civarında bulunan Meteris (Metris-Müderris) köyünde doğduğuna dfur
rivayetler bulunmaktadır. Ancak biz onun. Bursalı Mehmed Tahir Bey'in de
ifadesine dayanarakııı. babasının şeyhlik ettiği Fatih'te Sivası Telclcesi'nde
(Yavsı Baba Tekkesi) dünyaya geldiği kanaatini taşımaktayız. Zira o,
896/1490 senesinde dünyaya geldiği zaman, babası şeyh Muhyiddin Efendi adı geçen tekkede faaliyet göstermekteydP1• Bununla birlikte Ilcdü'l-manzCı.m müellifi, Sultan II. Bayezid tarafından mezkur tekkeye vakfedilen yakın
bir köyde dünyaya geldiğini belirtmektedir ki131, diğer güçlü ihtimal bu olma-
lıdır.
Hl bk. Bı.ırsalı Mehıned Tahi r. Osmanlı Müellifleri. İstanbul 1333. I. 225. 226.
(2) Reşat öngören. >..'VI. Asırda Anadolu'da Tasaoouf. (Yayıınlanmaınış doktora tezi). istanbul
1996. s. 124.
(3) bk. Ali Çelebi b. Bali. el-Jkdü 'l-manıümji ıilcri ejddlli'r-Rüm. (eş-Şekaıku'n-nümaniyye somında). Beyrı.ıt 1975. s. 440.
290
·--""':tr
Tekke sahibi bir şeyhin oglu olarak dünyaya gelen Ebussuud Efendi'nin
tasavvufı çevrelerle ne kadar iç içe büyüdügünü tahmin etmek zor degildir.
Zira onun gençlik çagı. aynı zamanda ilk hacası durumunda olan babası­
nın yanında geçmiştir141 • Ayrıca hocaları arasında Şeyhülislam İbn Kemal gibi tasavvufa müntesip151 bir altmin bulunması da, onun tasavvufi düşüncey­
le yakın temas içinde yetiştıginin bir göstergesi sayılabilir. Hatta onun. babasının vefatından sonra makamına geçen halifelerinden Bahaeddinzd.de
Muhyiddin Mehmed Efendi'den (ö. 952/ 1545) Bayramiyye icazeti aldıgı bile
rivayet edilmektedir161• Buna göre o. 1545 senesinde şeyhüüslamlık makamına getirildigi zaman. babası gibi "zülcenahayn" bir şahsiyet olarak zahiri
ilirolerin yanısıra tasavvufı neş'eye de sahip bulunuyordu. Eyüp Sultan'da
yaptırdıgı külliyede, sıbyan mektebinin yanısıra bir de z_
avtye inşa ettirmiş
olmasım, onun bu vasfını açıkça ortaya koymaktadır.
Ebus suud Efendi ve Tasavvufi Me s'eleler
Ebussuud Efendi'nin yaşadıgı çagda medrese muhitinin tasavvufi çevrelerle çok yakın münasebetler kurdugu ve ileri gelen pek çok alimin tasavvufa intisap ettigi görülmektedir181• Ebussuud Efendi'nin de tarikat şeyhle­
rine ve onların ögretisine karşı derin sevgi ve itimadı bulunuyordu. Onun
gayet açık ifadesiyle. meşayih-i İslfuniyye'nin hakikat ve tarikat dedikleri
şey, şeriatın özü ve hülasasıydı191 • Şeyhülislamlıgı sırasında Karrılni Sultan
Süleyman'ın sadrazamlarından Semiz Ali Paşa (sadaret dönemi: 1561- 1565)
için kaleme aldıgı Mecmua-i Deavat isimli eserde, duanın frudelerini anlatır­
l{en ayet ve hadislerin yanısıra, meşayi.hin naklettigi hikayeleri de delil olarak zikretmesiııoı. onun tasavvufa verdigi degeri göstermesi bakunından
önemlidir. Ebussuud Efendi'nin tasavvufi mes'elelere bakışını, esas, Hasan
Zari.fi Efendi'nin ondan naklen söyledigi aşagıdaki sözler net bir şekilde ortaya koymaktadır. Adı geçen zatın naklettigine göre, Ebussuud Efendi şey­
hülislamlıga getirildigi zaman, yanına müridi Layihi Efendi'yi de alarak kendisini tebrik etmeye gitmişler. Meger o esnada Ebussuud Efendi, "Aygır
(4)
(5)
(6)
Abdullah Aydeınir. Büyü/c Tür/c Bilgini Şeyhülisliim Ebussuud Efendi ue 'r ejsirdelci Metodu.
Ankara ts .. s. 5 .
bk. öngören. Anadolu'da Tasauuuj. s. 269-270.
Ekrem Işın. "Yavsi Baba Tekkesi". Dünden Bugüne İstanbul Anslklopedisi (DBİA). VII. 446.
Mustafa Ali Efendi. Ebussuud Efendi'nin tasavvufa intisap etmedigini ileri sürmüşse de.
Peçoylu İbrahim bu iddianın dogru olmadıguıı belirtmiştir (Ahmed Akgündüz. "Ebussuud
Efendi". Türkiye Diyanet Valifı İs/6.m Anslklopedisi (DİA). (Düzeltme. XI. cildin sonundaJJ.
(7) Akgündüz. a.g.ın .. DİA. X. 366.
(81 O dönemde medrese çevrelerini tasavvufa sevkeden funHler ve ulema-meşayih ilişkileri
hakkında geniş bilgi için bk. Öngören. Anadolu'da Tasauuuj. s. 259-306.
(9) Atai. Hediiilc. s . 88.
( 10) Ebussuud Muhammed. Mecmıia-1 Deauiit, istanbul 1343. s. 15 vd.
291
İmam" diye bilinen Fatih Cfu:nii imamıyla birlikte, bazı şeyhlerin bir anda bir
kaç yerde görülmesi mes'elesini (tayy-i mekan) konuşuyorlarmış. Hasan
Efendi içeri girince şeyhülislam, "İşte, İmam Efendi, bu fetvanın müftisi geldi. Bir şeyden haber vermek, onu yaşamak gibi olmaz. Bizim bildiğimizi
bunlar görürler. O hali bunlardan sor" demiş. Bunun üzerine Hasan Efendi. Mısır'da Şeyh Gülşen1 hayatta iken başından geçen bir hadiseyi naklederek, o hali kendisinin farkında olmadan yaşadı~ ve durumuna muttali
olunca. şeybinden rica ederek bu gibi halleri kendisine bir daha yaşatma­
ması için yalvardığını anlatır. Bunun üzerine Ebussuud Efendi de "Doğru­
dur, bizim dahi !nancımız budur ki, Asafb. Berhiya, Belkis'in arşını göz yumuncaya kadar Hz. Süleyman'a getirdi. Hem merhum pederimden· dahi bu
haller görülmüştü" diye mukabele eder1111•
~..
Ebussuud Efendi'nin tasavvufi mes'elelere bakışı genel manada yukarı­
da kaydedildiği şekilde olmakla birlikte, dönemtnde bir kısım tasavvufı uygulamalara karşı çıktığı da bilinmektedir. Bunlardan birisi sema' ve devranla zikir yapma mes'elesidir. Ebussuud Efendi bu hususa fetvalarında açık­
ça temas etmiş ve sema' ve devranla zikir yapabilmek için bir kısım sınırla­
ma ve şartlar ileriye sürmüştür. Bu şartlara geçmeden önce, sema ve devranın O· devirde ne anlama geldiğint belirtmek gerekir. Sema o devirde, zikir
esnasında söylenen dini musiki ve ilahileri dinleme anlamına gel.mekteydi.
Son zamanlarda ise, M. Zeki Pakalın'ın da belirttiği gtbi021, sema' denilince
Mevleviler'in ayinleri anlaşılır olmuştur. Devran tabiriyle de o dönemde, eelı­
rizikir yapan bazı tarikat mensuplarının ayakta halka teşkil edip dönmeleri, baş ve bellerini hareket ettirerek, zaman zaman cezbeye gelip ayaklarını
yere vurarak zikir yapmaları kastedilmekteydi. Bu tür zi.İtir umumiyetle Kd.diriyye. Rifd.iyye, Halvetiyye, Mevleviyye gibi zikr-i cehriyi esas alan tarikatlarda uygulanmaktadır. Toplu olarak tera edilen sema' ve devran esnasında
alıenkit şekilde zikirler yapılır; "Hu Hu", "Ya Hayy yaHu" gtbi zikirler veya
ilahiler söylenir. Bu sırada kudüm, def ve ney gibi mf:ısiki aletierirlin kullanıldığı da olur1131• Genel olarak sema· ve devran (deveran) tabirlerinin. biribirlerinin yerine kullanıldığı da görülmektedir1141 •
Ebussuud Efendi, su:fılerin zikir esnasında şevke gelip ayakta ya da
oturarak, sadece bellerini ve başlarını hareket ettirip, ayaklaruu sabit tutmaları halinde, yaptıkları zikirde bir beis olmadığını belirtmektedir. Ancak
bellerini de hareket ettırmemeleri zikrin edebine daha uygun olur diye de
, (lll Muhyi-yi Gülşeni. MenCıkıb·ı İbrô.him Gülşenl. (Yayınlayan: Tahsin Yazıcı). Ankara 1983. s.
138-141: aynca bk. Akgündüz. "Ebussuud Efendi" (Düzeltme). DİA. XI. cildin sonunda.
(12) M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tô.rih Deyimleri ue Terimleri Sözlüğü. İstanbul 1983, m. 162.
(13) Süleyman Uludag, Tasauuı.ifTertmleri Sözlüğü, İstanbul 1991. s. 138.
(14) bk. Pakalın, Tô.rih Deylmleri, lll. 162: Uludag, a.g.e., s. 422.
292
ilave ediyor. Eger belleri ve başlarıyla birlikte ayaklarını da hareket ettirecek olurlarsa. bunun haram olacagını vurguluyor1151 •
Ebussuud Efendi. koydugu bu sınırlamaların yanısıra. o deVir sfıfileri­
nin zikir esnasında yaptıkları hareketlerin (devran) esasen raks oldugunu
ve bu yaptıklarıyla kafulere benzediklerini ifade etmektedir. Ona göre. mutasavvıflar, yapılan bu hareketlerin insanı kötülüklerden, fısk u fücfıra düş­
mekten alıkoyup, zikrullaha vesile oldugunu ileri sürseler bile, buna şer'an
ruhsat bulunmamaktadır. Zira hiç bir müctehid raksa cevaz vermemiş,
yanlızca semada ihtilaf etmişlerdir. Binaenaleyh raks ve devran eden trufeyi vali ve kadıların engellemesi gerekirıısı_
Ebussuud Efendi, raks ve devran edenlerin ilikadi açıdan nasıl değer­
lendirileceği husfısu üzerinde de durmuştur. Eger dervişler yaptıklarını bir
ibadet olarak kabul etmiyorlarsa, küfre nisbet edilmelerinin dogru olmayacagını belirtmektedir. Şayet devranı ibadet sayariarsa o zaman mürted olurlar. Zira, diyor Ebussuud, ibadet Allah'ın (c.c.) yapılmasını emrettlği şeydir.
Bu durumda sfıfiler. yaptıkları hareketleri ibadet saymakla, Allah'ın onu
emrettlğini ileri sürmüş olurlar ki, bu, Hak Taaıa·ya iftira etmektir. Binaenaleyh küfrü mfıcip olur1171•
Ebussuud Efendi devran hakkında böyle sert bir tavır ortaya koymuş
olmakla birlikte, daha sonra bu tavrını yumuşatmak zorunda kaldığı ileri
sürülmektedir. Bu yumuşamada, dönemin önemli Halvetlyye şeyhlerinden
İbrahim Ümmi Sinan'ın (ö. 976/ 1568) etkili oldugu kaydedilmektedir. Hacı
Evhad Sünbüli Dergahı şeyhlerinden Seyyid Hüseyin b. Abbas Efendi (ö.
1105/ 1693-94) tarafından 1092 tarihinde kaleme alınan Risale-l Deuraniyye isimli yazma bir eserde ve Haricizade'nin Tibydn'ında kaydedildiğine göre, Ebussuud Efendi bir gün Üın.nll Sinan ile bir araya gelerek devran
mes'elesini tartışmaya başlamışlar. Tartışmanın sonunda sinirlenen şeyhü­
lislam, "Ya Şeyh! Eğer bu devrandan vaz geçip müridierini de bundan alı­
koymazsan. vefat ettlginde cenazeni kılmaktan halkı men ederim" demişıısı_
Bunun üzerine Ümmi Sinan da "İnşaallah benim cenazemi sen kıldıracak­
sın" diye mukabele etmiş ve ayrılmışlar1191 • Zaman sonra ümmi Sinan vefat
(ısı bk. M. Ertugruı Düzda·g. Şeyhülisldm Ebussuud Efendi Fetvalan lşığında 16. Asır Türk Ha-
yatı. istanbul 1983. s. 83. 84.
(16) bk. a.g.e., s. 86. 87.
(17) a.g.e..
s. 85.
(18) Ebussuud Efendi'nin buna benzer bir sözü. ileride temas edilecegı gibi. Hz. Peygamber'in
(a.s.) anne ve babasının imanı mes'elesinl. Padişah Kanüni'nin huzurunda şeyhle tartış­
mak üzere bir araya geldikleri zaman söyledigi de rivayet edilmektedir.
( 19) Seyyid Hüseyin b. Abbas. Rtsô.te-i Deurantyye. ismaı.ı Erünsal'dak.i yazma nüsha. vr. ll b;
Haririzade. Kema.Ieddin. Ttbyô.nü uesalll'l-hakô.ik Ji beyani sel6.slll't-taraik. Süleyınaruye
Ktp., Fatih. nr. 431. II. 143a.
293
..
ettiğinde müridieri şeybin tabutunu hazırlayıp Fatih Camii'ne götürmüşler,
ancak Ebussuud Efendi'nin bundan haberi olmamış. Aynı gün saraydan da
bir kız çocuğu vefat etmiş ve onun cenazesinin de Fatih Cfımii'nden kaldı­
rılmasına karar verilmiş imiş. Şeyhülislam Ebussm;ıd Efendi, saraylı kızın
namazını kıldırmak üzere cemaatin başına geçtiğinde, kızın tabutunun yanında bir de erkek mevtanın olduğunu görmüş ve önce er kişinin namazı
kılınmak gerekti~i için, kim olduğunu bilmeden "Er kişi niyyetine ... " deyip
Ümmi Sinan'ın namazını kıldırıvermiş. Namazdan sonra müridierin hücumu ile eller üzerine alınarak tabutun taşındığını gören şeyhülislam. etrafın­
dakilere mevtanm kim olduğunu sorunca, Ümmi Sinan olduğunu öğren­
mişı2oı.
Şeyhülislam
Ebussuud Efendi'nin bu hadiseden çok etkilendiği ve daha sonra kendisine devran mes'elesi sorulduğunda şu şekilde cevap verdiği
rivayet edilmektedir:
...
~
"Allah Taa.Ia'nın ilmi bir sonsuz deniZ mesabesindedir. Meşayih-i izam
ol denizin gawaslarıdır. Biz ehl-i sahiliz. Bu hususta bizim orılarla bahsimiz
yoktur1211."
Eb1:1ssuud Efendi dönemirlde tartışma konusu olan önemli mes'eleler
sema' ve devranın yanısıra, tasavvufta vahdet-i vücud anlayışını
ilk olarak sistemli bir şekilde ortaya koymuş bulunan Muhyiddin b. Arabi'nin bazı görüşleri de bulunmaktadır. Esasen İbn Arabi ve görüşleri hakkında öteden beri bir kısım tartışmalar hep olagelmiştir. Ve bilindiği gibi bu
tartışmalara bir son vermek maksadıyla, Ebussuud Efendi'nin hocaların­
dan Şeyhülislam İbn Kemal de onun görüşleriyle alakalı müsbet bir fetva
arasında
.·
(20) Seyyid Hüseyin. a.g.e.. aynı yer: Haririza.cte, a.g.e .. aynı yer; Hüseyin Vassaf, Sfljine-i Evliya-yı Ebrar. Süleymaniye Ktp., Yazma BagJşlar. nr. 2305-2309, IV. 166. Tibyan ve Sfifine'de. cenazesi kaldınlan saraylı kızın Kanıini Sultan Süleyman'ın kızı oldugu kaydedilmektedir (bk. zikredilen yerler). Kaniini'nin meşhur kızı Mihrimalı Sultan'ın Ünuni Sinan'dan on sene sonra: 1578 senesinde vefat ettigi bilirıdigine göre (bk. M. Cfıhid Baysun.
"Mihr ü Mfıh Sultan", Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ans!klopedisi {İA/. Vlll. 307). burada vefat edenin. eliger kızı Raziye Sultan (bk. M. Çagatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kız­
ları. Ankara 1980. s. 39) olması gerekir.
(21) Haririzade. Tıbyan. II. 143a. Şeyhülislfı.m Ebüssuüd Efendi'nin bu fetvasının bir sureti
Londra'da India Office Library and Records. Or. 12933 nurnarada bulunmaktadır. Fetva
burada şu şekilde kaydedilmiştir:
"Erbab-ı tarikat olan ehl-i tevhid. mescidlerinde ve sair davetlerinde devranla zlkrullah etmeleri helô.l olur mu?
el-Cevdb: Hale Taalô. 'nın ilmi-i şerifi bir derya-yı bi pay andır. Şeriat onun sdhilidir. Biz ehl-i
sô.hUiz. Meşayih-1
iıam
ol derya-yı bi payanın gavvaslandır. BiZim onlarla bahsimiz yoktur."
Ebussud Efendi'ye nisbet edilen yukandaki bu fetva gibi. bir kısım yazma ınecmüalarda
muhtelif şeyhülislamıara nisbet edilen. degişik mes'eleler için verilmiş fetvaıara rastlanmaktadır. Ancak bunlann adı geçen şahıslara adiyetinin kesinligi. kanii.atimizce. fetva
ınecmüalarının karşılaştırmalı olarak dikkatli bir araştırma sonucu gün yüzüne çıkarıl­
masından sonra mümkün olabilecektir.
294
ve özetle. "Muhyiddin b. Arabi'yi inkar eden hata etmiş olur.
ederse sapıtmış olur ki. sultanın onu terbiye etmesi ve
inancından çevirmesi gerekir... Onun eserleri içinde Fütii.hat-ı Mek/ctyye ve
Füsusu'l-hilcem isimli eserleri de . bulunmaktadır. Bu eserlerdeki bazı
mes'elelerin lafzı ve manası belli olup Şeriata uymaktadır. Bazı mes'eleler
ise zahir ehlinin anlayamayacağı ölçüde gizli; sadece ehl-i keşf olanların bilebileceği mahiyettedir. Binaenaleyh burada ifade edilmek istenen manillara muttall olamayanların, d noktada konuşmayıp susması gerekir" şeklinde
görüşlerini bildirmiştir 1221 • Ancak tartışmaların verilen bu fetva ile de nihayete ermediği. daha sonra Ebussuud Efendi'nin de bu konuda fetva tertip
etmiş olmasından1231 anlaşılmaktadır. Ebussuud Efendi'nin verdiği fetvanın
metni, ayrıca, tartışmanın mahiyetini de açık bir şekilde. ortaya koymaktadır. Mes'ele şöyle konulmuştur:
tertib
etmiş
Eğer hatasında ısrar
··şeyh Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin Fusüs adlı kitabı şeriat-ı şerife­
den taşradır; halkı idlai içün te'lif olunmuştur. Anı her kim mütruaa ederse
mülhiddir. diyen Zeyd'e şer'an ne lazım olur?"
Ebussuud Efendi'nin bu süa.Ie verdiği cevap oldukça ilginçtir. Ona göre
Fusus'ü-hikem'de şeriatla bağdaştırılınası mümkün olmayan ifadeler vardır. Ancak bu ifadeler esere bir Yahudi tarafından sokuşturulmuştur. Bunların İbn Arabi'ye ilit olmadığına. onun yüce şam ve diğer kitaplarındaki görüşleri şehadet etmektedir. Binaenaleyh bu eserin müta.Iaasında çok ihtiyatlı olmak gerekir. Ayrıca bu hususta padişahın nehyi de bulunmaktadır.
Her vechile kaçınmak lazımdır1241 •
Ma 'ruzat isimli eserde kaydedildiği şekliyle, Ebussuud Efendi fetvasın­
da Yahudi'nin biri tarafından Füsus'a hangi iladelerin sokuşturulduğunu
belirtmemekteyse de, Süleymaruye Kütüphanesi, İsmihan Sultan bölümü,
223 numaradaki Fetva Mecmuası'nda bu hususa açıklık getirdiği görülmektedir. Buna göre Yahudi'nın biri tarafından Füsus'a sokuşturulan ifadeler .
Firavun'un imanı ile alakalı olanlardır. Oysa İbn Arabi Fütii.hat isimli eserinde Firavun'nun ebedi cehennemlıklerden olduğunu açıkca ifade etmiştir (vr.
317a}.
Firavun'un imanı konusunda İbn Arabi'nin görüşünü, o dönemde
Ebussuud Efendi'ye benzer şekilde ortaya koyan mutasavvıflara da rastlanmaktadır. Mesela Halvetiyye ricalinden Safyalı Bali Efendi (ö. 960/ 1553} kaleme aldıgı Füsus şerhinde, Firavun'un imanı konusunda İbn Arabi'nin asıl
(22) bk. öngören, Anadolu'da Tasauuuj. s. 298-299.
(23) bk. Ebussuud Muhammed. Ma'riizô.t (Ahmed Akgündüz tarafından neşredilen Osmanlı
Kanunndmeleri'nin. IV. cildi içinde). istanbul 1992. s. 45: aynca bk. Süleymiiniye Ktp .. isrnihan Sultan, nr. 223. vr. 316b·317a.
(24) bk. adı geçen yerler.
295
kanaatinin Fütuhat-ı Melclciyye'dekl fikri oldugunu, buna göre Firavun'un
cehennemde ebedi kalacagını belirtmiş ve Füsılsu'l-hikem'de Firavun'un
imfuuyla alakalı yer alan ifadelerin, şarihler tarafından yanlış anlaşıldıgını
ileri sürmüştür1251 •
Ebussuud Efendi'nin Tarikat Şeyhleriyle İlişkileri
[\
~
'
·.
Ebussuud Ef~ndi'nin yaşadıgı çagda medrese muhltinin tasavvufi çevrelerle çok yakın münasebetler kurdugu, hatta pek çok illimin tarikata intisap ettikleri yukarıda belirtilmişti. Ebussuud Efendi de çoctiklugundan
beri iç içe oldugu tasavvufı muhitle ilişkilerini ·sürdürmüş ve tarikat şeyh­
leriyle samimi dostluklar kurmuştur. Zira o dönemde medrese-tekke arasında oldukça saglıklı ve dengeli münasebetler geliştirilmiş, devlet de kurulan bu dengeyi uzun müddet muhafaza etmeye çalışmıştır. Şeyhülislamlıgı
döneminde Ebussuud Efendi'nin bir kadıya yazdıgı nasihat sadedindeki
mektupta bile, bu dengenin gözetildigi açıkca görülür. Şeyhülislam, Kadı
Efendi'ye, bir mes'ele hakkında karar vermeden önce bölgesinde bulunan
alimierin yanısıra şeyhlerin ve dervişlerin de görüşlerini almasını tavsiye etmektedir. Şöyle diyor:
" .. .Ve ol diyarda temekkün eden ulema::i kirarn ve meşayih- i ızam ve fuenam ile müşavere-i tam eyleyüp cemi-i urourunda Hz. Hakk'a tevekkül ve Hz. Risaıetpenatı'a tevessül... idesiz1261. "
kara-yı
Bayramiyye'ye müntesip bulunan Ebussuud Efendi'nin özellikle, devlet
nezdinde o devrin en etkili tarikati durumunda olan Halvetiyye1271 ricilliyle
çok yakın münasebetler kurdugu görülmektedir. Seyahatname sahibi Evliya Çelebi1281 ve Sejine müellifi Hüseyin Vassaf Bey291, Gülşeniyye-i Halvetiyye'nin kurucusu Şeyh Gülşenl'nin Mısır'dan İstanbul'a celbedilip Padişah
Kanuni ile sarayda görüştügü sırada Ebussuud Efendi'nin de orada bulundugunu ve Gülşenl'den oldukça fazla etkilendigini kaydetmektedirler. Gerçi
padişahla şeyhin bu görüşmesini bize bildiren ilk kaynaklardan Menalcıb-ı
Gülşenı ve Lemezat'ta böyle bir kayda rastlanmamaktadır. Ancak şeyhin istanbul'a geldigi tarihlerde (Eylül l529'dan sorıra)1301 Ebussuud Efendi'nin
İstanbul'da Semaniye Medreseleri'nden Müftü Medresesi'nde müderrislik
yaptıgı bilinmektedir1311 • Bu durumda, şeyhle görüşmesi, eger Kanuni'nin
Mustafa Kara, "Ba.Ji Efendi, Sofyalı". DİA. V, 21.
Zikredilen mektup için bk. Ebussuud, Mecmila-i Deavô.t, s. 8.
öngören. Anadolu'da Tasavvuj. s. 303.
bk. Hüseyin G. Yurdaydın. "Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600)". Türkiye Tarihi II: Os·
manlı Devleti {1300-1600/. (Yayın Yönetmeni: Sina Aşkın). İstanbul 1988, s. 156.
(29) Vassaf. Sıifine, I1T. 1 1 1.
(30) bk. öngören. Anadolu'da Tasavvuj. s. 71.
(31) Akgündüz. "Ebussuud Efendi", DİA. X. 365.
(25)
(26)
(27)
f28l
296
sarayında gerçekleşmediyse. diger pek çok ulema gibi1321, ya şeybin yerleşti­
rildigi Çandarlı İbrahim Paşa Sarayı'nda1331 • ya da zaman zaman halka sohbet ettigi sarayın yakınındaki İbrahim Paşa Camii'nde1341 meydana gelmiş olmalıdır.
Ebussuud Efendi'nin gönlü İbrahim Gülşeni'ye gerçekten çok ısınmış
ki. daha sorıra şeybin kendisi yerine İstanbul'da bıraktıgı halifesi Hasan Zarifi Efendi'yle (ö. 9771 1569-70) çok samimi dostluklar kurmuş ve bu
gibi meşayihle ilişkilerini daha da ileri boyutlara taşımıştır. İlminden ve vaaılarından çok hoşlandıgı Hasan Efendi'ye bir molla abası hediye ederek.
gittigi ilim meclislerine onu da götürdügü ve ilmi seviyesini ifade için de
"Efendi, sizin mollalar kadar şer'i ilminiZ var" dedigi rivayet edilmektedir1351•
Bir sohbet sırasında ona muhabbetini izhar sadedinde .üç kerre, "Zarifsin
Hasan Efendi" dedigi de nakledilmektedir1361•
olmalı
Ebussuud Efendi'nin Koca Mustafa Paşa Dergaru'nda Sünbül Efendi'den sorıra posta oturan bir başka Halveli şeyhi Merkez Efendi'ye (ö.
959/1551-52) de derin sevgi ve hürmeti bulundugu kaydedilmektedir. Vefat ettiginde şeybin cenaze namazı bizzat Ebussuud Efendi tarafından kıl­
dırılmıştır. Cenazeye geliliginde onun, "Dünyada riyasız bu kimseyi görmüş­
tük" dedigi rivayet ediliyor1371• Çok sevdigi şeyhin vefatına, "Datresin Merkez'in nur ide Allah" ırusrfunı tarih düşürmüştür1381 •
Merkez Efendi'den sorıra Koca Mustafa Paşa Dergahı'nda bir müddet
eden oglu Ahmed Efendi (ö. 963/1556 veya 970/ 1562-63), makamından ayrılmak istediginde, seecadeye münasip görülen Ya.kub Efendi gelmekte tereddüt edince, Ebussuud Efendi'nin ısrarları üzerine seccadeyi boş
bırakıruyarak bir müddet daha beklemiş olması1391 , şeyhülislamın Merkez
Efendi'den sorıra da Sünbüliyye-i Halvetiyye'nin merkezi durumunda olan
bu dergahla yakın ilişkiyi sürdürdügünü göstermektedir.
şeyhlil{
Tarikat
şeyhleriyle yakın
münasebetler kuran Ebussuud Efendi'nin,
döneminde zaman zaman devletle meşayih arasında aracı
oldugu ve bazılarını devlet nezdinde tezkiye ettigi de görülmektedir. Mesela
Halvetiyye'nin dirayetli şeyhlerinden Nureddinzade Efendi (ö. 981 11574)
şeyhülislamlıgı
(32) bk. Muhyi. Menakıb-ı Gülşeni. s. 422.
(33) Mahmud CemaJ.eddin Hulvi. Lemezat-ı Hulviyye ez Lemezat-ı Ulviyye. (Hazırlayan: Mehmed Serhan Tayşi). İstanbul 1993. s. 534.
(34) Muhyi, Menakıb-ı Gülşeni. s. 401.
(35) Hulvi. Lemezat. s . 541.
(36) Muhyi. Menalcıb-ı Gülşeni. s. 140-141.
(37) Yüsuf b. Yaku b. Mend.kıb-ı Şerif ve Tarikatname-i Pirô.n ve Meşayih-1 Tarikat-i Aliyye-1 Halvetlyye. 1290, s. 56: Hulvi. Lemezat. s. 468.
(38) Hafız Hüseyin Ayvansaniyi. Hadikatü'l-cevô.mi', İstanbul 1281, I. 231: Vassaf. Stljine. III.
272.
(39) Hulvi. Lemezdt. s. 479.
297
...
l
'
Rumeli'de faclliyet gösterdigi sırada. hakkında bazı ithamlar sebebiyle tutuklarıma kararı çıkmak üzereyken, onu sadrazam nezdinde tezkiye eden
Şeyhülislam Ebussuud Efendi olmuştur1401 •
Ebussuud Efendi, döneminin ileri gelen şeyhleriY,le bu şekil samiml iliş­
kiler kurmuş olmakla birlikte. Padişah Kanuni Sultan Süleyman'ın huzurunda meydana gelen bir hadise sebebiyle, yukarıda adı geçen bir başka
Halveti şeyhi İbrahim Ümmi Sinan'a (ö. 976/ 1568) darıldıgı ve ona latife
tarzında hiç de münasip olmayan sözler sarfettigl nakledilmektedir. O dönemde bir ara zuhur eden Hz. Peygamber'in (a.s.) anne ve babasının imanı
mes'elesinde, ulemfuıın menfi görüş bildirdigi Padişah Kanuni tarafından
duyuldugunda, o bunu Resulullah'ın (a.s.) şfuıına muvMık bulmamış ve
mes'elenin kökünden halledilmesi için ulema. meşayih ve fudalanın Fatih
Camii'nde toplanmasını arzu etmişti. Davet edilenler arasında. meşayihi
temsilen katıldıgı anlaşılan İbrahim Ümmi Sinan da bului:ımaktaydı. Bu
meclise ayrıca "Papazoglu" diye bilinen vezirlerden Mustafa Paşa da katıl­
mıştı. Mes'ele tartışılmaya başlanmadan önce Ebussuud Efendi milırabın
bir yarıında, Papazoglu Mustafa Paşa diger yarıında. Ümmi Sinan da ortalarında oturmuş, Kanuni ise mahfildeki yerirıi almıştı. Ümmi Sinan Efendi
bu mes'elenin tartışılmasını yanlış ve edeb~ mugaytr buldugu için, daha başında Ebussuud Efendi'ye dönerek, sanki tanımıyormuş gibi, "Mihrabın diger yarıında oturan kimdir?" diye sordu. Ebussuud Efendi vüzeradan oldugunu söyleyince. bu sefer, "Babası kimdir?" diye sordu. Ebussuud Efendi
sükut ederek cevap vermedi. Tekrar sorup yine cevap alamayınca, canı sı­
kılarak yüksek bir sesle, "Canım niçin sualime cevap vermiyorsunuz?" dedi. Bu sırada padişah mahfil-i hümayundan haber gönderip orada neler oldugunu anlamak istedi. Hadiseyi ögrenen padişah. hemen, sorulan sualdeki ve buna cevap verilmeyişindeki incellgi anlayarak, "Mes'ele halloldu. Tartışmaya gerek kalmadı. Meclis dagılsın" şeklinde emir gönderdi14 ıı.
(40) Atai. Nevizade, Hadô.iku'l-hakô.lkji tekmiletl'ş-şekô.ik. (nşr. Abdülkadir Özcan). İstanbul
1989, s. 212-213. Nakledildigıne göre. Nureddinzade tutukianma kararının çLkacagını haber alır almaz İstanbul'a gelerek Zeyrek camü imaını ile birlikte Ebussuud Efendi'nin Ziyaretine gitmiş ve şeyhüllslılm. imam Efendi'nin bir mısafl.rl olarak gördügü Nureddinzade'yle tanışmaya fırsat bulamadan. adetleri oldugu üzere orada bulunanlarla birlikte tersirden bir yeri müzakereye başlamışlar. Mecliste bulunanlar sırayla fikirlerini söyledikten
sonra sıra Nureddinzade'ye gelince. tartışılan konu hakkında şeyh o kadar nefis bir izah
getirmiş ki. Ebussuud Efendi bu zeltın klın oldugunu araştırma ihtiyacıru hissetmiş. O da.
"İşte o ithılın edilen. Nureddinzade dedikleri asi ve günahkar bu fakirdir" diyerek kendisini tanıtnuş. Bunun üzerine şeyhülislılm. hemen Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'ya ha·
ber yollayarak. Şeyh Nureddinzade'nin yanına gelip kendisiyle görüştügünü. fazilet ehli
ırfan sahibi bir zat oldugunun anlaşıldıgıru. böyle bir kıUnllin dünyevi menfaatlere tenezzül etmeyecegını. hakkında ileri sürülen şeylerin birer iftiradan ibaret oldugunu ifade etınlştir (a.g.e.• aynı yer).
(41) Vassaf. Sejine. IV. 165-166.
298
!
.ı
ı
ı
ve oradaki hey'et huzurunda Mustafa Paşa'nın babasının papaz olduğunu söylemeyi, Ebussuud Efendi edebe uygun bulmamıştı. İşte
böylece Ümmi Sinan da Hz. Peygamber'in (a.s.) anne ve babasının durumunu tartışmanın edepsizlik olacağına işaret etmek istiyordu. Ümmi Sinan tarafından padişahın huzurunda bu şekilde küçük düşürülen Ebussuud
Efendi, şeyhe çok kızmış ve biraz latife tarzında "Senin cenaze namazını papazlara kıldırmalı" demiştir< 42 ı.
Padişah
Ebussuud Efendi ve Şeyh idamlan
Medrese ile tekke arasında çok sağlam ilişkilerin te'sis edildiği Ebussuud Efendi'nin yaşadığı çağda, öte yandan üç tarikat şeyhinin; Melamiyye-i
Bayramiyye'den Oğlan Şeyh İsmail Maşuki (ö. 945!1538~39) ile Şeyh Hamza Brui (ö. 969!1561-62) ve Gülşeniyye-i Halvetiyye'den Şeyh Muhyiddin
Karamarn'nin (ö. 9571 1550) idam edildiği de bilinmektedir<431. Ebussuud
Efendi ise, bu zatlardan Oğlan Şeyh İsmail Maşuki'nin 12 müridiyle birlikte idamına karar veren komisyonda bir üye< 441 , Şeyh Hamza Bau ile Şeyh
Muhyiddin Karamani'nin de idam fetvasını veren bir şeyhülislam<451 olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda mutasavvıflarla samimi münasebetler
te'sis ettiği açıkca görülen Ebussuud Efendi, zikredilen bu şeyhler hakkın­
da niçin menfi görüş bildirmiştir?
göre, Ebussuud Efendi komisyon üyesi olarak Oğ­
lan Şeyh'inidamı için karar vermekte çok zorlandığını, epeyce düşündük­
ten sorıra. dinsizliğine (ilhad) karar vermekten başka yol bulunmadığını anlayaralc hükmünü verdiğini belirtmektedir<461. Şeyh Hamza Brui hakkındaki
fetvasını da aynı gerekçeyle verdiği naldediliyor<47 ı. Şeyh Muhyiddin Karamani'nin idamı hususunda ise, o, şöyle demektedir:
Atai'nin
kaydettiğine
dinden olup, nusus-i katıaile sabit olan alıkam-ı şeriat­
ı şerifeyi inkar ile zındık idüğü ve Hz. ResUluilah (s.a.) cenab-ı rifatıerini
tahkir vechi ile zilerettiği tarik-i şer'i ile sabit olduğu için katlolunmuş­
tur<481.''
"Zarurtyyat-ı
(42) a.g.e.. aynı yer.
(43) Bu üç şeybin idam gerekçeleriyle alakalı geniş bilgi için bk. (Reşat öngören. "Şeriat'ın
Kestigi Parmak: Kanuni Sultan Süleyman Devrinde İdam Edilen Tarikat Şeyhleri". İlô.m
Araştırma Dergisi, c. I. sy. ı. [1996), s. 123-140).
(44) öngören. İdamEdilen Şeyhler. s . 130.
(45) Öngören. ~g. m., s . 131. 133.
(46! Atai, Hadô.tk. s. 88.
(47) bk. Liilizade Abdülbaki, Tarikat-ı Aliyye-i Bayrô.mtyye'den Tô.ife-i Melô.miyye'nin An'ane-i
İrô.deUeri..., ts .. s. 37 vd.; M. Sadık Vicdani. Tomar-ı Turuk-i Aliyye: Melô.mili/c, İstanbul
1338-40, s. 55; Abdülba.ki Göl pınarlı. Melô.milik ve Melô.miler; (tıpkı basım), İstanbul 1992.
s. 72.
(48) bk. Düzdag, Ebussuud Efendi Fetvô.lan, s. 194.
299
'
·:
Derinlemesine yaptığımız bir araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır ki,
Ebussuud Efendi bir din iliimi olarak şeriatı esas almış ve hükmünü ona
göre vermiştir. Osmanlı devleti de hukukunu şeriat üzerine bina ettiğine göre, verilen kararlarda hukuka aykırılık söz konusu değildir. Diğer yandan,
yeni bulunan belgeler ışığırıda da mes'eleye bakıldığıhda, her üç tarikat şey­
hinin idamına da, hem şeriat hem de tarikat noktasından büyük ölçüde
kendi hatiliarı sebep olmuştur denilebilir1491 • Ancak yirıe de o dönemde bu
şeyhlerin zulmen katıedildiğille dfu.r bazı iddiiliar ileri sürülmüştür. Özellikle Şeyh Muhyiddirı Karamani'nin idfunı hususunda şeyhülislamın hissi
davranmış olabileceği ihtimilii üzerinde durulmaktadır. Mesela XVI. asrın
müelliflerinden Muhyi Efendi (ö. ı O141 1605-06) önemli eseri Mena.kıb-ı Gülşen!'de, kendisinden ders aldığı Ebussuud Efendi'den1501 hep sitayişle bahsettiği halde, bu mes'elede onun hissi davrandığına işaret etmektedir. Gerçi Muhyi Efendi de Muhyidd.in Karamani gibi Gülşeniyye şeyhlerindendir,
ancak bu hususta tarafsızlığını korumaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Nitekim
o, Şeyh Muhyiddin Karamfuı.l'yi de bazı noktalardan hatiliı bulmakta; mesela. bazı sohbetleri sırasında "Niçin bu meclise ÇiVizade ve Yavsizade
(Ebussuud) gelmezler? Neden gelmekten korkuyorlar?" gibi ifadeler kullandiğını ~e bunun da bir nevi gurur olduğunu belirterek, bu gibi sözlerin sonunda şeyhe zarar verdiğini kaydetmektedir1511 • Fakat bunun yanısıra, kendisi bizzat Şeyh Karamani'nin sohbetlerini dinlediğini ve bu sohbetlerde şe. riata muha.Iif hiç bir söz ve ftile rastlamadığını da belirtmektedir1521•
Ebussuud Efendi'nin adı geçen zatın idamı konusundaki tavrı, Muhyi
Efendi'nin bu imasını teyid eder mahiyette gözükmektedir. Zira o, idam fetvasını verirken şayet imam-ı azam'ın görüşüyle amel etmiş olsaydı. Şeyh
Karamani fikirlerini itiraf ederek bunlardan vazgeçtiğini beyan ettiği için
idamdan kurtulabilecekken, kararını diğer imamların ve mezheplerin görüşüne göre vermiştir'531 • Ancak, A. Yaşar Ocak'ın da isabetle belirttiği gibi,
Ebussuud Efendi'nin meslek hayatında son derece dürüst ve tutarlı olduğu
da bilinmektedir1541 • Nitekim onun ne kadar titiz ve hassas davrandığı. karbk. öngören, İdamEdilen Şeyh ler. s. 138.
Muhyi. Menakıb, s. 383.
Muhyi. a.g.e., s. 382-383.
Muhyi. a.g.e., s. 382. Muhyi Efendi. Ebussuud Efendi ile Şeyh Karamani arasında ilk ihtilafın, Ebussuud Efendi Gebze'de müderrislik yaparken iki talebesinl.n. yakınındaki tekkede faclliyet gösteren Şeyh Karamani'ye intisap edip tedrisatı terketmeleri üzerine başla­
dıgıru kaydetmektedir. Cereyan eden hadise hakkında geniş bilgi için bk. (Muhyi. a.g.e.,
·381-382; ondan naklen Hüseyin Gazi Yurdaydın, "Düşünce ve Bilim Tarihi ı 1300-1600}".
Türkiye Tarihi II, Osmanlı Devleti [1300-1600}, (Yayın yönetmeni: Sina Akşin), istanbul
1988, s. 170-171; öngören, İdamEdilen Şeyhler, s. 135).
(53) bk. Düzdag, Ebussuud Efendi Fetvdlan, s. 194.
(54) Ahmed Yaşar Ocak, "Kanüni Sultan Süleyman Devrinde Bir Osmanlı Herettlgi: Şeyh
Muhyiddin Karamani", ProfDr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan, İstanbul 1991. s. 481.
(49)
(50)
(51)
(52)
300
şılaştıgı benzer olaylarda açıkça görülür. Mesela, Bayrami Melami şeyhle­
rinden Gazanfer Dede (ö. 974/1566-67) ile ilgili benzer bir olayda sadrazam
kendisine görüşünü sordugunda o şöyle demiştir:
..... oglan Şeyh'in katliişinde. fakir hadd-i mutaddan hariç tevekkuf ve
teenni etmişimdir. Merhum Mevlana Şeyhi Çelebi ilhadına hükmettikten
sonra, iki üç meclis dahi tevekkuf edip, asla tevcihe mecal kalmayıp, ihtimal munkati olmayınca hükmol[un]mamıştır. Bunun (Gazanfer Dede) ol tarikden itdigi şer' ile sabit olmadan, onun mecrasına icra olunmak meşru degildir... Maam-i İlahiyye'si alıkam-ı şeriat-ı şerifeye muvafık ve meşayih-i islamiyye(nirl) süllık ettikleri tarikata mutabık ise biçare ıtlak olunup. belki
riayet olunmak lazım olur1551."
Ayrıca
Ebussuud Efendi'nin, yukarıda genişce kaydedildigi gibi, İbra­
halifesi Hasan Zarifi Efendi'yle oldukça ileri seviyede
1561
dostlukları • Şabaniyye-i Halvetiyye'nin kurucusu Şeyh Şahan-ı Veli'nin
İstanbul'daki müridlerinden, Süleymfuıiye Camii v8.izi Kastamonulu Muharrem Efendi (ö. 983 / 1575) ile yakın arkadaşlıkları1571 ve yine yukarıda temas edildigi gibi, Halvetiyye şeyhlerinden Nureddinzade'yi sadrazam nezdinde tezkiyesi1581 bilinmektedir. Meşayihe karşı onun bu iyi niyet ve güveni
h erkesçe bilinirken, Şeyh Karamani hakkında hissi karar vermiş olabilecegını kabul etmek zordur. Kanaatimize göre o, A. Yaşar Ocak'ın da belirttigi
gibi, Şeyh Karamani'nın itiraflarında samimi olmadıgına, bu yüzden de Hanefi hukukunun hoşgörüsünden yararlanmak için asıl inançlarını gizledigine inanarak, Maliki hukukuna göre idam kararını onaylamış olmalıdır 1591 •
him
Gülşeni'nirl diğer
Netice
Osmanlı
Devleti'nin en ihtişamlı dönemirlde uzun müddet şeyhülislam­
lık makamını ihraz etmiş bulunan Ebussuud Efendi. tekke sahibi bir şey­
bin oglu olarak, tasavvufi muhitle iç içe büyümüş. hayatı boyunca da tarikat şeyhleriyle samimi münasebetler kurmuştur. Ona göre tasavvuf şeriatın
özü ve hülasasıdır. Devrinde ihtılaf konusu olan, dervişleriri sema' ve devran ile zikretmeleri hususunda getirdiği sınırlamalar istisna edilecek olur- ·
sa, umumi manada tasawufi anlayış ve uygulamaları benimsediği görülmektedir. Öte yandan o dönemde idamlarını onayladıgı şeyh ve dervişler
hakkında kararını verirken, şeriatı esas aldıgı ve dinden çıktıklarına (ilhad)
kesin kanaat getirmeden kararını vermedigi anlaşılmaktadır.
(55) AW. Hadaik, s. 88.
(56) bk. Muhyi. Menakıb. s. 138-141.
(57) Ömer el-Fuadi. Menakıb-ı Şeıif-l Pir-i Halueti. Kastamonu 1294 H. s. 62.
(58) bk. Atai. Hadaik. s. 212-213.
(59) Ocak, Muhyiddin Karamdni. s. 482.
301
BİBLİYOGRAFYA
Akgündüz. Ahmed. "Ebussuud Efendi". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA). X. 365371. [Düzeltme. XI. cildin sonunda).
Ali Çelebi b. Bali. el-llcdü'l-manıCımji zikri (ljadili'r-RCım. [eş-Şek~u·n-nümaniyye sonunda).
Beyrut 1975.
Atai. Nev'izacte. Hadailcu'l-hakdikfl tekmtleti'ş-şekdik. (nşr. Abdülkadir Özcan), İstanbul 1989.
Aydemir. Abdullah. Büyük Türk Bilgini Şeyhülisldm Ebusuud Efendi ve T(ljsirdekl Metodu. Ankara ts.
'
Ayvansanlyi. Hafız Hüseyin. Hadikatü'l-cevami', I-II. İstanbul 1281.
Baysun. M. Cavid. "Mihr ü Mah Sultan", Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi (İAJ. VIII.
307-308.
Bursalı Mehmed Tahir. Osmanlı MüeU!fleri. I-III. İstanbul 1333.
Düzdag. M. Ertugruı. Şeyhülisldm EbussuCıd Efendi Fetvalan Işığın.da 16. Asır Türk Hayatı. İs­
tanbul 1983.
Ebussuud Muhammed, Ma'ruzdt (Ahmed Akgündüz tarafından neşredilen Osmanlı Kamınnameleri'nin rv. cildi içinde). İstanbul 1992.
Ebussuud Muhammed, MecmCıa-i Deavat. İstanbul 1343.
Gölpınarlı. Abdülbaki. MelamWk ve Meldmller. (tıpkı basım). İstanbul 1992.
Haririzacte, Keına.Ieddin. Tibyanü vesdili'l-hakaikfl beyani seldsili't-tardik. I-III. Süleymaniye
Ktp .. Fatih. nr. 430-432.
Hulvi. Mahmud Cema.Ieddin. Lemezat-ı Hulviyye ez Lemezat-ı Ulviyye: (Hazırlayan: Mehmed
Serhan Tayşi). İstanbul 1993.
Işın. Ekrem. "Yavsi Baba Tekkesi". Dünden Bugüne İstlınbul Ansiklopedisi (DBİA). VII. 445-446.
Kara. Mustafa, "Bali Efendi, Sofyalı", DİA. V. 20-21.
Laıizacte Abdillbili. Tarikat-ı Aliyye-i Bayrdmiyye'den Taife-i Meldmiyye'nin An'ane-i İrô.detle­
rt.... ts.
Muhyi-yi Gülşeni. Mendkıb-ı İbrahim Gülşeni. (Yayınlayan: Tahsin Yazıcı) . Ankara 1982.
Ocak. Ahmed Yaşar, "Kanüni Sultan Süleyman Devrinde Bir Osmarılı fieretigi: Şeyh Muhyiddin Karaınani". Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu'na Armağan. İstanbul 1991. s. 473-484.
Ömer el-Fuadi. MenôJcıb-ı Şerif-i Pir-i Halveti. Kastamonu 1294 H.
Öngören. Reşat. XVI. Asırda Anadolu'da Tasavvuf. (Yayımlarımaınış doktora tezi). İstanbul
1996.
öngören. Reşat. "Şeriat'ın Kestigi Parmak: Kanüni Sultan Süleyman Devrinde İdarn Edilen Tarikat Şeyhleri", İslam Araştırma Dergisi. c. I. sy. 1. (1996), s. 123-140.
Pakalın, M. Zeki. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. I-III. İstanbul 1983.
Seyyid Hüseyin b. Abbas. Risdle-i Devrdniyye, İsmail Erünsai'daki yazma nüsha, vr. (1 b.24b).
Uluçay. M. Çagatay. Padişahların Kadınları ve Kızlan. Ankara 1980.
Uludag. Süleyman. TasavvufTerimleri Sözlüğü. İstanbul 1991.
Yurdaydın. Hüseyin Gazi. Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600). Türkiye Tarihi II. Osmanlı Devleti {1300-1600/. (Yayın yönetmeni: Sina Akşin). İstanbul 1988.
Vassaf. Hüseyin. Sıifine-i Evliyd-yı Ebrdr. 1-V. Süleymaniye Ktp .. Yazma Bagı.şlar, nr. 23052309.
Yicdaru. M. Sadık. Tomdr-ı TurCıle-i Aliyye: Melamililc, İstanbul 1338-40.
Yurdaydın. Hüseyin G., "Düşünce ve Bilim Tarihi (1300-1600)". Türkiye Tarihi U: Osmanlı Devleti {1300-1600}, (Yayın Yönetmeni: Sina Akşin). İstanbul 1988.
Yüsuf b. Yakub. Mend/cıb-ı Şerif ve Tarikatname-i Pirô.n ve Meşayih-l Tarikat-i Aliyye-i Halvetiyye. 1290.
302
Download