M.E.B TALİM TERBİYE KURULU BAŞKANLIĞI TARAFINDAN HAZIRLANAN ORTAÖĞRETİM TARİH DERSİ TASLAK ÖĞRETİM PROGRAMI HAKKINDAKİ GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZDİR 9. SINIF TASLAK PROGRAMI HAKKINDA A) Bu Programın “Güç Ve Yönetim” İsimli 2. Ünitesinde Yer Alan “Siyasi Organizasyon Türlerini Ayırt Eder.” Kazanımının Altında Şu İfadeye Yer Verilmiştir: “I. Devlet öncesi avcı-toplayıcı, hayvan besleyen ve tarıma geçen topluluklar (Tarım Devrimi, Göbeklitepe, Çatalhöyük)” Bilindiği gibi materyalist bir düşünce yapısına sahip olan evrimciler, insanın sözde evrim sürecinde kendi biyolojik evrimine paralel olarak çeşitli kültürel evrimlerden geçtiğini de iddia ederler. Bu evrimci düşünceye göre toplumlar özetle şu 4 aşamadan geçmişlerdir: 1- Avcılık ve Toplama İnsanın ilkelden gelişmişe doğru evrimsel bir gelişim süreci izlediğini varsayan evrimci antropologlara göre insanlar “avcı-toplayıcı toplum” aşamasında maymunsuluktan henüz kurtulmuşlar ve basit aletlerle sadece avlanıyor, etraftaki bitkileri ve yemişleri vs. toplayarak geçimini sağlıyorlardı. 2- Hayvancılık Bu sözde aşamaya göre insanlar evrimleştikçe zihinsel becerileri ve yetenekleri de ilerledi. Bu sayede hayvanları yetiştirmeye başladılar. 3- Tarım Bu aşamada insanlar sözde evrim süreçlerinde zihinsel gelişimlerine devam etti ve Tarım Devrimi (Neolitik Devrim) adıyla anılan bir geçiş dönemi yaşandı. Bu sözde aşama aynı zamanda insanların yerleşik hayata geçmelerini de temsil etmektedir. Evrimci antropologlara göre 10 bin ile 7 bin yıl öncesinde yaşandığı iddia edilen bu dönem aynı zamanda dinlerin de ortaya çıkışını doğurmuştur. Ancak bu görüşlerin geçersizliğini yazımızın devamında açıklayacağız. 4 –Sanayi Toplumu Evrimci iddiaya göre insanın üretim yapabilen makineler geliştirmesi sözde zihinsel evrimin ilerlemesi sonucu olmuş ve böyle bir toplum aşamasına geçilmiştir. Peki bu sözde toplum aşamaları gerçekte yaşanmış mıdır? Başta da belirttiğimiz gibi, evrimciler insanın sözde evrimine paralel olarak bir kültürel evrim hayali kurarak bunu tarihe uyarlamışlardır. Ancak modern bilim, hem sözde insanın evrimi iddiasını hem de kültürel evrim iddiasını yerle bir etmektedir. Örneğin DNA’nın keşfi ile canlıların muazzam bir genetik koda sahip oldukları ve DNA’nın kesinlikle evrimleşme gibi bir sürece izin vermediği anlaşılmıştır. Evrimcilerin mutasyonlar sonucu yeni canlıların oluştuğuna yönelik iddiaları ise hiçbir bilimsel nitelik taşımamaktadır. Çünkü mutasyonlar ya zararlıdır ya da çok düşük bir ihtimalle etkisizdir. Bu yüzden her canlı, var olduğu ilk günden beri hiçbir evrimsel değişim yaşamamıştır. İnsan da var olduğu ilk günden beri moderndir ve günümüz insanından ilkel olan hiçbir yönü yoktur. Dahası arkeolojik bulgular da evrimci tarih anlayışını yerle bir etmektedir. Örneğin evrimci antropologlara göre dinler sözde yaklaşık 10 bin yıl önce gerçekleşen Tarım Devrimi’nden sonraya ortaya çıkmıştır ancak Urfa Göbeklitepe’de bulunan 12 bin yaşındaki dini yapılar bu iddianın geçersizliğini ortaya koymaktadır. Geçmişte yaşayan insanların ilkel oldukları varsayımını geçersiz kılan daha çok sayıda örnek bulunmaktadır. Güney Almanya’da bulunan 35 bin yıllık flüt, farklı bölgelerde bulunan 10 bin yıllık iğneler, 12 bin yıllık düğmeler, 35 bin yıldan daha eski olan ve özel tekniklerle yapılmış mağara resimleri bunlara örnektir. Arkeolog Nicholas Conard tarafından bulunan ve birebir kopyası ile Amerikan milli marşının çalınabildiği 35 bin yıllık flüt. Dolayısıyla, evrimci tarih anlayışının yanlış olduğunu gösteren bunca delil varken, yeni tarih dersi müfredatında bilimselliği tartışmalı olan bu sözde toplumsal aşamalar tarihin bir gerçeği olarak sunulmamalıdır. Öğrencilerin bu iddialar hakkında bilgi sahibi olması güzeldir ancak öğrencilerimizin bu evrimci tarih anlayışının yanlışlığını ispatlayan bilimsel gerçeklerden de haberdar edilmesi elzemdir. (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından yayımlanan “İlkel Topluluktan Uygar Topluma Geçiş Aşamasında Ekonomik Toplumsal Düşünsel Yapıların Etkileşimi” isimli bu eserde de yukarıda bahsettiğimiz sözde toplumsal aşamaların evrim teorisi ile bağlantısı açıkça görülmektedir. Evrimci bir tarih anlayışının ürünü olan bilgilerle çocuklarımızın yanlış yönlendirilmesine izin verilmemelidir.) B) Güç Ve Yönetim Başlıklı 2. Ünitede Yer Alan “İnançların Siyasi Organizasyon Üzerindeki Etkisini Değerlendirir” Kazanımının Altında Şu İfadeye Yer Verilmiştir. “b) Güç ve yönetim yapılarını yönetilenler indinde meşrû hale getirebilmek için yönetenlerin dinleri araçsallaştırabildikleri tarihî örnekler üzerinden sorgulanır.” Bilindiği gibi dinlerin, toplumları yönetenler tarafından halkın zihnini uyuşturmak için kullanılan bir araçtan ibaret olduğu düşüncesi Marksist düşünürler tarafından kabul edilmektedir. Komünizmin kurucusu Karl Marx’ın bu konuda söylediği "Din halkın afyonudur" şeklindeki sözü oldukça ünlüdür. Dolayısıyla müfredatta böyle bir eklemenin yapılması öğrencilerimizin Marksist düşünceye mi yönlendirildiği şeklinde kuşkular uyandırmaktadır. Bu tür bir yönlendirmenin yapılmasını doğru bulmuyoruz. Öğrencilerimize asıl öğretilmesi gereken gerçek, 20. Yüzyılın materyalist liderler tarafından nasıl tarihin en kanlı dönemi haline getirldiği olmalıdır. Lenin, Stalin, Mao, Pol Pot, Hitler bu önderlerin başta gelenleridir. Bu kişilerin evrim teorisini kendi toplum felsefelerine nasıl uyarladıkları öğrencilerimize anlatılmalıdır. C) Dinler, İnanışlar ve Felsefi Sistemler Başlıklı 3. Ünitede Yer Alan “İnsanın, yeryüzündeki varoluşunu anlamlandırmak için inanç sistemlerine ihtiyaç duyduğunu fark eder” kazanımının altında şu ifadeye yer verilmiştir: “b) Metafizik, din, şeriat (dinî hukuk), mezhep, tabiat felsefesi, yaratılış efsanesi, bilgelik, hikmet, tasavvuf, mistisizm, ihtida gibi kavramlar yeri geldikçe açıklanır.” Burada geçen “yaratılış efsanesi” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği net değildir. Bu ifade bilimsel gerçekler tarafından desteklenen yaratılışın sadece bir efsane olarak yansıtılmak istendiği izlenimini uyandırmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ifadeye müfredatta yer verilmemelidir. 10. SINIF TASLAK PROGRAMI HAKKINDA A) Devrimler Çağı ve Yenileşme: Küreselleşen Dünyada Türkiye (1774-1974) başlıklı ünitede yer alan “Modern dünyada Avrupa merkezli olarak gelişen ideolojilerin, birey ve toplumun dünyayı anlamlandırma arayışında dinin yerine geçtiğini değerlendirir.” Kazanımının altında şu ifadeye yer verilmiştir: “b) Modern siyasi ideolojilerin (liberalizm, sosyalizm, Marksizm, nihilizm), temel görüşleri tanıtı- larak sekülerizm ve pozitivizmle ilişkisi analiz edilir.” Öğrencilerimizin genel kültür açısından bu ideolojileri bilmesi önemlidir. Ancak Marksizm, sosyalizm gibi ideolojilerin modern olduğu doğru değildir. Bu ideolojiler uygulanmaya çalışıldıkları her toplumda büyük felaketlere yol açmışlar ve yüzmilyonlarca insanın ölümüne sebep olmuşlardır. Ayrıca marksizm gibi siyasi ideolojileri anlatırken bu ideolojilerin evrimci, materyalist düşünce ile olan bağlantısının anlatılması ve müfredata kazanım olarak eklenmesi de önemlidir. Bu tür ideolojilerin evrim teorisinin toplumlara uyarlanması ile ortaya çıktığı evrimcilerin kendileri tarafından da bilinen bir gerçektir. Ayrıca öğrencilerimizin Nazizm, Komünizm gibi materyalist ideolojilerin yol açtığı felaketleri ve bu felakatlerin altında yatan fikirsel sebepleri kavraması da kazanımlara eklenmelidir. 11. SINIF TASLAK PROGRAMI HAKKINDA A) Âlem ve İnsan Tasavvuru isimli 1. Ünitede yer alan “Mutlak varlık ile varoluş arasındaki farkları karşılaştırır” kazanımının altında şu ifadeye yer verilmiştir: “b) Dünyadaki varoluşun esasında zıt gözüken olguların birbirini tamamlayan döngüsel hareketi olduğu görüşü örneklerle tartışılır.” Bilindiği gibi zıt unsurların birbirini tamamlaması sonucu varoluşun meydana geldiğini söyleyen görüşe diyalektik denmektedir. Öğrencilerimizin bu ifade ile varoluşu diyalektik felsefeyle açıklamaya yönlendirilmeleri doğru değildir. Çünkü diyalektik felsefeyi benimseyen kişilerin hayatı zıt kutupların çatışması sonucu meydana gelen bir uyum olarak görmesi ve çatışmayı meşrulaştırması riski doğmaktadır. 12. SINIF TASLAK PROGRAMI HAKKINDA A) Krizlerle Büyüyen Dünya Ekonomisi Başlıklı 2. Ünitede Yer Alan “Seri Üretime Dayalı Ekonominin Toplumun Tektipleştirilmesi Üzerindeki Etkilerini Değerlendirir.” Kazanımının Altında Şu İfadelere Yer Verilmiştir: “b) Kapitalist ekonomiyle şehirlerde sınıflı toplum yapısının ve standartlaştırılmış sınıf kimliklerinin (burjuva üst ve orta sınıflar, emekçi alt sınıf ve şehir yoksulları) ortaya çıkması fark edilir.” Bilindiği gibi yukarıda bahsi geen, burjuva, emekçi sınıfı gibi ayrımlar Marksist teoriye aittir. Öğrencilerimizin bu dönemi Marksist bakış açısıyla değerlendirmeye yönlendirilmeleri doğru değildir. B) Kitle Toplumu Ve Popüler Kültür Başlıklı 4. Ünitede “Kapitalizmin Kültür Hayatı Üzerindeki Etkilerini Kültür Endüstrisi Kavramı Çerçevesinde Değerlendirir.” Kazanımına Yer Verilmiştir. “Kültür Endüstrisi” kavramı Frankufurt Okulu’na bağlı Marksist düşünürler olan Max Horkheimer ve Theodor Adorno’ya aittir. Öğrencilerin günümüzdeki kültür yapısını bu Marksist düşünürlerin bakış açılarından değerlendirmeye yönlendirilmeleri doğru değildir. BİLİM KULÜBÜ +90 (850) 840 1956 P.K. 51 Selçuklu / Konya www.bilimkulubu.org.tr