BELGELER N D L YLE BAK `N N TAHR B VE YEN DEN NSASI

advertisement
 !"#$%& !'() *+,-. / 0 1(2
Bismillahirrahmanirrahim
el-Hamdu lillâhi rabbil âlemîn ve
sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve
âlihit tâhirîn ve ashâbihil muntecebîn.
Rahman ve Rahim olan Al
Allah'
lah'ın adıyla
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Allah'ın salâtı efendimiz Muhammed'e (s.a.a),
onun tertemiz Ehlibeyt'ine (a.s) ve seçkin ashabına olsun.
Bu eser, Yüce Rehberlik Makamı Ayetullah
Hameneî'nin Hac Temsilcisi ve İran Hac Organizasyonu İşleri Başkanı Dr. Gazi Asker'in kararıyla, İran Hac ve Ziyaret Araştırma Merkezi tarafından basılmıştır.
Adres:
Hac ve Ziyaret Araştırma Merkezi
Sümeyye Cad. 26-28. Sokak arası, No: 472
P.K: 37175-1113
KUM-İRAN
Tel: +98 (025) 37740800
Fax: +98 (025) 37743155
Web: http://phz.hajj.ir/
Email: [email protected]
BELGELERİN DİLİYLE
BAKİ'
BAKİ'NİN TAHRİBİ VE
YENİDEN İNŞASI
İNŞASI
Seyit Ali Gazi Asker
Çeviri:
Sadık Altın
Tashih Takbik:
Mehdi Can
İçindekiler
Giriş ............................................................................................ 9
İslam Tarihinin Hazinesi................................................... 15
Bakî'de Defnedilenler ......................................................... 19
1. İmam Hasan b. Ali (a.s)...................................................... 19
2. İmam Zeynelâbidin Ali b. Hüseyin (a.s) .......................... 20
3. İmam Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s) ....................... 20
4. İmam Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s) ....................... 21
Abbas b. Abdülmuttalip ......................................................... 21
Fatıma Binti Esed.................................................................... 23
Allah Resulü'nün (s.a.a) Çocuklarının Kabirleri ......... 24
Zeynep ...................................................................................... 24
Ümmü Kulsum ........................................................................ 24
Rukayye..................................................................................... 24
İbrahim ..................................................................................... 25
Baki'ye Defnedilen Peygamber'in (s.a.a) Eşleri ......... 27
1. Ümmü Seleme ..................................................................... 27
2. Zeynep binti Cahş (Peygamber'in Halasının Kızı) ......... 27
3. Mariye-i Kıbtiye................................................................... 27
4. Zeynep binti Huzeyme....................................................... 27
5. Ebu Bekir'in Kızı Ayşe ....................................................... 28
6. Ömer b. Hattab'ın Kızı Hafsa ........................................... 28
7. Ebu Süfyan'ın Kızı Ümmü Habibe .................................. 28
8. Cüveyriye binti Haris .......................................................... 28
9. Safiye ..................................................................................... 29
10. Zem'a b. Kays'ın Kızı Sevde............................................ 29
11. Zeyd Kızı Reyhane............................................................ 30
Peygamber'in Halalarının Kabirleri................................ 31
Abdulmuttalib'in Kızı Safiye.................................................. 31
Abdulmuttalib'in Kızı Atike................................................... 31
Faziletli Diğer Kadınların Kabirleri................................. 33
1. Ümmül Benin ...................................................................... 33
2. Halime-i Sa'diyye ................................................................. 33
Bakiye Defnedilen Diğer Şahıslar.................................... 35
1. Akil b. Ebu Talib................................................................. 35
2. Abdullah b. Cafer ................................................................ 36
3. Muhammed b. Ali (İbn-i Hanefiyye)................................ 36
4. Ebu Süfyan b. Haris............................................................ 36
5. İsmail b. Cafer ..................................................................... 37
6. Osman b. Maz'un ................................................................ 37
7. Es'ad b. Zurare .................................................................... 37
8. Huneys b. Huzafe................................................................ 38
9. Sa'd b. Muaz......................................................................... 38
10. Abdullah b. Mes'ud........................................................... 38
11. Ebu Said Hudri.................................................................. 39
12. Miktat b. Esved ................................................................. 39
13. Erkam b. Ebi Erkam ........................................................ 39
14. Hâkim b. Hizam................................................................ 39
15. Cabir b. Abdullah.............................................................. 40
16. Zeyd b. Haris ..................................................................... 40
17. Sehl b. Sa'd Saidi................................................................ 40
18. Malik b. Enes ..................................................................... 40
19. Nafî el-Medenî................................................................... 40
20. Nafi, Şeyhu'l-Kurra ........................................................... 40
21. Üsame b. Zeyd................................................................... 41
22. Zeyd b. Sehl, Ebu Talha el-Ensari.................................. 41
23. Harre Şehitleri.................................................................... 41
Baki'ye Defnedilen Sadr-ı İslam'ın Meşhur Simalarından
Bazıları:...................................................................................... 42
Beytu'l-Ahzan........................................................................... 43
Valilerin Baki Kabrine İlgi ve Alakaları................................ 43
Eser ve Yapıtların Tahribi ...................................................... 44
Tepkiler ..................................................................................... 53
Merhum Müderris'in Meclisteki Konuşması ....................... 55
Âlim ve Mercilerin Mektup ve Telgrafları............................ 57
Diğer Müslümanların Tepkileri ............................................. 57
Ordu Komutanının Tepkisi ................................................... 58
Hindistan Müslümanlarının Tepkisi ..................................... 59
İranlı Hacıların Sorumlusu ..................................................... 60
İki Bakış Açısı .......................................................................... 63
Suudilerle İşbirliği İçinde Olunmaması ................................ 64
Hilafet Kongresinin Oluşturulması....................................... 65
Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonunun Kurulması ............... 65
Abdülaziz'in Hicaz'a Hâkimiyeti............................................ 71
Suud Devletinin Bildirisi......................................................... 73
Hicaz Seferinin Yasaklanması................................................ 74
İran Devletinin Bildirisi .......................................................... 75
Bir Komplonun Başlangıcı..................................................... 79
Habibullah Hüveyda'nın Görevi ........................................... 80
Hüveyda'nın Raporunun Metninin Tamamı........................ 84
Abdülaziz'in İran Şahı'na Mektubu....................................... 96
Restore Çalışmaları.................................................................. 97
Muzaffer A'lem'in Mektubunun Cevabı............................... 98
Muzaffer A'lem'in İkinci Mektubu........................................ 99
Sefaretin Birinci Sekreterinin Raporu ................................. 102
Muzaffer A'lem'in Raporu.................................................... 104
Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî'nin Cevabı .......................... 106
Hac Daimi Komisyonu'na Gönderilen Mektup................ 106
İkinci Mektup......................................................................... 108
Sundurmanın Yapılması Yeterli Değildir ........................... 109
Muzaffer A'lem İle Emir Abdullah Faysal'ın Görüşmesi 111
Baki Mezarlığı'nın Tamir Edileceğine Dair Haberin Yankıları ......................................................................................... 113
Merhum Ayetullahu el-Uzma Hekim'in Mektubu ............ 117
Muzaffer A'lem'in Ayetullah Hekim'e Cevabı ................... 120
Merhum Ayetullah S. Hibetuddin Şehristanî'ye Mektubu... 121
Merhum Ayetullah Şehristanî'nin Mektubunun Cevabı... 124
Devlet Bakanının Mektubu .................................................. 129
Suudi Devleti Yalanladı ........................................................ 130
Yalanlama Mektubunun Metni ............................................ 134
Sayın Seyit İbrahim Şehristanî'nin Mektubu...................... 135
Muzaffer A'lem'in Cevabı..................................................... 136
Yalanlamanın Akabinde Olayın Takip Edilmesi ............... 137
Emir Abdullah Faysal'la Görüşme...................................... 140
Konsolosluğun Zahmetlerinden Ötürü Teşekkür Bildirisi.. 141
Dışişleri Bakanına Yöneltilen Soru ..................................... 142
Furuzanfer'in Dışişleri Bakanına Sorusu............................ 145
Muzaffer A'lem ile Emir Faysal'ın Yeniden Görüşmesi .. 147
Faaliyetlerin Sonu .................................................................. 147
Son Nokta ............................................................................. 161
Resimlerle Baki Mezarlığı................................................ 164
GİRİŞ
Kurân-ı Kerim, tarih ve geçmiş kavimlerin eserleriyle aşina olmaları için fertlerin tamamından yeryüzünde gezip dolaşmalarını istemiştir ve nitekim bu
konu hakkında şöyle buyurmuştur:
ْ‫ﻦ‬‫ﻳﻦَ ﻣ‬‫ﺔُ اﻟﱠﺬ‬‫ﺒ‬‫ ﻛﺎنَ ﻋﺎﻗ‬‫ﻒ‬‫ضِ ﻓَﺎﻧْﻈُﺮُوا ﻛَﻴ‬‫ﻲ اْﻷَر‬‫ﻴﺮُوا ﻓ‬‫ﻗُﻞْ ﺳ‬
َ‫ﻴﻦ‬‫ﺸْﺮِﻛ‬‫ ﻣ‬‫ﻢ‬‫ﻞُ ﻛﺎنَ أَﻛْﺜَﺮُﻫ‬‫ﻗَﺒ‬
"De ki: "Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin
sonlarının nasıl olduğuna bakın." Onların çoğu Allah'a ortak koşan kimselerdi."1
Dünya kavim ve milletleri özellikle eski medeniyete sahip olanlar, sürekli kendi tarih ve geçmiş eserlerini korumak için çaba sarf etmişlerdir.
Tarihe bakış ve eserlerin korunması iki yönden insanlar için faydalıdır:
Birincisi: İnsanlar, geçmiştekilerin faydalı tecrübelerinden ve müspet örneklerinden istifade ederek
1-Rum, 42.
10 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
bu edinimleri, gelecekte kendileri için yollarını aydınlatacak birer meşale kılabilirler.
İkincisi: Toplumların tarih boyunca acı tecrübeleri, yenilgileri ve başarısızlıklarıyla aşina olarak bunları ikinci kez tecrübe etmekten kaçınırlar.
Kurân-ı Kerim söz konusu bu iki yöne de dikkat
etmiş; bir taraftan halkı tarihten ibret almaya çağırmış ve diğer taraftan onları tarihi eserleri korumaya
teşvik etmiştir. Ashab-ı Kehf'in kıssasını dillendirmekle bu gençlerin gayret ve dindarlıklarının hatırasını ölümsüzleştirmek için kabirleri üzerine mescit
yapılmasını kararlaştıran müminlerden söz etmiştir:
ً‫ﺠِﺪا‬‫ﺴ‬‫ ﻣ‬‫ﻬِﻢ‬‫ﻠَﻴ‬‫ﺬَنﱠ ﻋ‬‫ ﻟَﻨَﺘﱠﺨ‬‫ﻢ‬‫ﺮِﻫ‬‫ﻠﻰ أَﻣ‬‫ﻮا ﻋ‬‫ﻳﻦَ ﻏَﻠَﺒ‬‫ﻗﺎلَ اﻟﱠﺬ‬
"Duruma hâkim olanlar ise, "Üzerlerine mutlaka
bir mescit yapacağız" dediler."2
Başka bir olayda İbrahim Halilullah (a.s) Kâbe'nin kenarında eşi Hacer ve oğlu İsmail (a.s) için bir
sığınak yapıyor. Sonra bu mekân İsmail (a.s) ve
Hacer'in defnedildiği mekân oluyor ve Allah Teâlâ,
hacıların toplanıp Kâbe etrafında tavaf ettikleri bu
mekânı mukaddes sayarak anne ve oğlun ve başkalarının da defnedildiği Hicr-i İsmail'in görkemli hatırasını ölümsüzleştiriyor.
İbrahim (a.s); put kıran bu Peygamber, Kâbe'nin
yapımında Allah'ın kudretiyle hâlâ ayak izinin ko2-Kehf, 21.
Giriş ■ 11
runduğu bir taş üzerinde duruyor ve bu olayın kendisi Allah Teâlâ'nın çok değerli bu eseri korumasına ve
halktan burada namaz kılmasını istemesine sebep
oluyor:
‫ﻰ‬‫ﻠ‬‫ﺼ‬‫ ﻣ‬‫ﻴﻢ‬‫ﺮاﻫ‬‫ﻘﺎمِ إِﺑ‬‫ﻦْ ﻣ‬‫ﺬُوا ﻣ‬‫اﺗﱠﺨ‬‫و‬
"Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namaz
yeri edinin."3
Bir çocuk susuzluktan ayağıyla toprağı eşeliyor ve
Allah Teâlâ meleği Cebrail'i (a.s) göndermekle
Hacer'in annelik duygusunun kıymeti hatırına henüz
bebek olan İsmail'in (a.s) ayakları altından Zemzem
suyunu vücuda getirerek, bu önemli ve tertemiz tarihî hatıranın korunması için onu geleceğe aktararak
sözü edilen bu olayı adeta ölümsüzleştiriyor.
Kurân; paklığı, halis niyetleri ve azameti hatırlatmak istediği zaman peygamber ve salih kulların yaşadıkları evleri anımsatıyor:
‫ ﻟَﻪ‬‫ﺢ‬‫ﺒ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬‫ﻪ‬‫ﻤ‬‫ﺎ اﺳ‬‫ﺬْﻛَﺮَ ﻓﻴﻬ‬‫ﻳ‬‫ و‬‫ اَنْ ﺗُﺮْﻓَﻊ‬‫نَ اﻟﻠّﻪ‬‫ اَذ‬‫ﻮت‬‫ﻴ‬‫ﻓﻰ ﺑ‬
ِ‫ﺎل‬‫اﻟْﺎﺻ‬‫ و‬‫و‬‫ﺎ ﺑِﺎﻟْﻐُﺪ‬‫ﻓﻴﻬ‬
(Bu kandil) Allâh'ın yükseltilmesine ve içlerinde
adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Onların
içinde sabah akşam O'nu tesbih eder(şânının yüceliğini anar)lar:"4
3-Bakara, 125.
4-Nur, 36.
12 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ve Allah Resulü (s.a.a) "Ali (a.s) ve Fatıma'nın
(s.a) evi de bu evler arasında sayılır mı?" diye soran
kimsenin sorusuna Ali ve Fatıma'nın evini işaret ederek şöyle buyuruyor:
"Evet, o, evlerin en hayırlısıdır."5
Maalesef günümüzde Müslümanlar bu ilahi eser
ve örneklere aşina olmak için vahiy topraklarına sefer ettiklerinde tam bir düş kırıklığıyla buraların viran edildiğini görerek ellerinde olmaksızın gözyaşlarına boğulurlar ve nasıl yanlış bir düşüncenin ibret
dolu bu büyük eserlerin yok olmasına; Ehlibeyt'in
(a.s) kabirlerinin ve Baki, Uhud ve Makberetü'lMualla kabirlerindeki mevcut türbelerin tahrip edilmesine sebep olduğunu düşünürler. İmam Sadık'ın
(a.s), İmam Seccad'ın (a.s) ve Medine'deki Allah Resulü'nün (s.a.a) çok değerli sahabelerinin evlerinden;
Hatice-i Kübra'nın (s.a) evinden ve Resul'ün (s.a.a)
Kevser'i; Zehra'yı Betül'ün (s.a) doğduğu yerden niçin hiçbir haber yoktur?
Müslümanların İslam'ı savunmak için yaptıkları
iftihar dolu savaşlardan geride kalan eserlerin tamamı niçin yok edilmiştir?
Bu "neden?" ve "niçin?"lerin hepsi cevapsızdır. Zira
bu soruların muhatabı, tevhidin somut tecellilerini
şirk alametleri bilen ve bunları Müslümanları şirkle
suçlama vesilesi sayan kimselerdir! Aynı şekilde
5-Tefsir-i ed-Durru'l-Mensur, c.5, s.50.
Giriş ■ 13
dünya düşünceleri karşısında bir kez daha dine ve
dinî öğretilere bağnaz Harici bakışını sergilemek isteyen kimseler bu soruların muhataplarıdır.
Kaleme aldığımız kitabımız, bu bağnaz ve gerici
düşüncenin sadece küçük bir kısmını ortaya koyabilmiştir.
Başka bir fırsatta bu konuyu tüm açılarıyla ve daha geniş olarak ele almayı ümit ediyoruz.
Yazar
İSLAM TARİHİNİN HAZİNESİ
Baki sadece bir kabristan değil, bilakis İslam tarihinin hazinesidir. Şiîlerin dört masum imamının kabirleri yanı sıra Peygamber Ekrem'in (s.a.a) eşlerinin,
kızlarının, halalarının, ashap ve tabiinden bazılarının
çocuklarının ve İslam tarihine mensup yaklaşık on
bin meşhur şahsiyetin defnedildiği bir yerdir.
Bunca azametiyle Baki, aynı zamanda garip ve
mazlumdur. Medine'ye giden her ziyaretçinin, bu
kabristanı görür görmez hüzün ve gamın şiddetiyle
gözleri yaşla dolar ve elinde olmaksızın bir duvara
yüzünü koyarak Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'inin
(a.s) mazlumluğuna ağlar. İnci misali damlalarla dolu bu gözyaşlarında bir hedefe yönelik kin ve öfke
gizlenmiş ve ziyaretçi, elinde olsa oracıkta feryat
edecek ve "Peygamber'in Ehlibeyt'i (a.s) ve İslam'ın
iftiharına niçin böyle davranıyorsunuz?" Diye haykıracaktır. Dünyanın her yerinde halk kendi milli iftiharlarını yüceltip hatta kaybolmuş askerleri için anıt
dikerken Baki'de kabirler üzerine sıradan bir taşın bırakılmasından bile kaçınırlar.
16 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Hacıların her biri Medine'den çıkmakla birlikte
kalplerine çöken gam ve hüznü omuzlarına atar ve
kendi ülkelerine dönüşleriyle birlikte Ehlibeyt'in
(a.s) mazlumiyetini haykırarak bu mazlumiyeti nesilden nesle taşırlar. Keza her bir hacı bu karanlığın
son bulacağı ve Baki'nin; Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'inin (a.s), ashabının ve yaranlarının kültürünün
tanınıp yayılacağı bir merkeze dönüşmesi beklentisi
içerisindedir.
Baki'nin geçmişi İslam öncesi dönemlerine uzanır,
ne var ki belgelerde Baki'nin tarihi geçmişi ve Medine halkının kendi cenazelerini bu kabristana ne zamandan beri defnettikleri açık ve belirgin değildir.
Tarihî kaynaklar hicretten önce Medine halkının
kendi cenazelerini "Ben-i Haram" ve "Ben-i Salim"
Mezarlıkları'na ve bazen de kendi evlerine defnettiklerine tanıklık eder.6 Tarihi kaynakların bildirdiğine
göre Müslümanların Medine'ye hicretinden sonra onların yegâne kabri Baki olmuş ve zamanla çok sayıda
sahabe ve tabiinin ve Peygamber'in (s.a.a) eşleri, kızları, çocukları ve onun Ehlibeyt'inin (a.s) defnedilmesiyle Baki çok özel bir konum kazanmıştır.7 Zaman sürecinde git gide Medine'deki önceki kabirler
terk edilmiş bir hale dönüşerek ortadan kaybolmuştur.8
6-Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki, s.61.
7-Medine Şinasi, c.1, s.321.
8-Vefâü'l-Vefa, c.3, s.888.
İslam Tarihinin Hazinesi ■ 17
Rivayette şöyle gelmiştir: Allah Resulü (s.a.a) Allah Teâlâ'nın emriyle bu kabristanın yanına gidiyor,
orada defnedilenlere selam veriyor ve Allah Teâlâ'dan onlar için bağışlanma diliyordu.9
Baki'yi, bu mezarlıkta "Garkad" isminde bir tür
dikenli ağaç yetiştiği için "Bakiu'l Garkad" olarak
isimlendirmişlerdir.10 Daha sonra bu ağaç varlığını
koruyamamış ama ismi kalıcı olmuştur.
Bazıları da şöyle demiştir: "Baki-i Garkad", garkad ağacıyla (kuş üzümüne benzer, siyah ve kırmızı
meyveleri olan bir tür çöl ağacı) örtülü geniş arazilere verilen isimdir.11
Bir asır öncesine kadar duvarlardan yoksun olan
Baki Mezarlığı şimdilerde duvarlarla çevrelenmiştir.
Geçmişten günümüze değin İslami fırka ve mezhep
mensupları, Peygamber'in (s.a.a) ziyaretinden sonra
buraya gelerek Peygamber'in Ehlibeyt'ini (a.s) ve diğer kabirleri ziyaret ederler.
Baki Mezarlığı'na defnedilen imamların (a.s) ve
diğer bazı şahsiyetlerin mezarları üzerinde kubbe ve
sundurma vardı, ancak Vahabilerin saldırısı sonucu
bu kubbeler yıkıldı. Hali hazırda bir gölgelikten bile
mahrum olan bu kabristanda sadece bazı kabirler taşla belirlenerek diğer kabirlerden ayrılmıştır.
9-Sahih-i Müslim, c.4, s.40; Sünen-i Nesâî, c.4, s.91;
Kuleynî, Usul-u Kâfi, c.4, s.559.
10-Lisanu'l-Arap, c.1, s.462; el-Kamusu'l-Muhid, c.3, s.11.
11-a.g.e.
BAKÎ
BAKÎ'DE DEFNEDİLENLER
Bakî'in şimdiki kapısının biraz sağının karşısında
Dört Masum İmam'ın (a.s) mutahhar kabirleri yer
alır:
1. İmam Hasan b. Ali (a.s)
İmam Hasanu'l-Mücteba (a.s) Medine'de hicretin
üçüncü yılında Ramazan ayının on beşinde dünyaya
geldi. Henüz çocukluk dönemlerinde bile Allah Resulü'nün (s.a.a) İmam Hasan'a (a.s) karşı pek çok ilgi
ve alakası vardı. Hz. Resul'ün (s.a.a) vefatından sonra Emirülmüminin'in (a.s) yanında bütün savaşlara
katılan İmam Hasan (a.s), babasından sonra toplumun en saygınıydı. İslam ve velayeti savunmak için
Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarında babasının
yanında yer aldı.
Babasının şehit olmasından sonra imamete atandı
ve yaklaşık altı ay halifelik yaptı. Sonra Muaviye tarafından zorlanan savaşta halkın kendisini yalnız bırakması sebebiyle mecburen Muaviye'nin barış önerisini kabul etti. Sonuç itibariyle İmam Hasan (a.s)
Muaviye'nin kışkırtmasıyla eşi Eş'as b. Kays'ın kızı
Ca'de tarafından Hicri Kameri 50 yılında zehirlene-
20 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
rek şahadete ulaştı ve Baki Mezarlığı'na defnedildi.
İmam Hasan'ın (a.s) kerameti, ahlakı ve çeşitli faziletleri halkın bu imamı "Ehlibeyt'in Kerimi" olarak
isimlendirmesine ve kalplerin mahbubu olmasına vesile olmuştur.
2. İmam Zeynelâbidin Ali b. Hüseyin (a.s)
İmam Seccad (a.s) Hicri Kameri 38 yılında Medine'de dünyaya geldi ve çocukluk yıllarını İmam Hasan b. Ali (a.s) ve değerli babası Hüseyin b. Ali'nin
(a.s) imametlik dönemlerinde geçirdi. Kerbela'da babasıyla birlikteydi. Ancak Allah'ın iradesi gereği,
birkaç gün kendisine baskın olan şiddetli hastalık sebebiyle eline kılıç alıp din ve velayet harimini savunamadı. İmam Seccad (a.s) Aşura hadisesinden sonra, geride kalanlarla birlikte esir alındı ve ilk olarak
Kufe'ye, sonra da Şam'a götürüldü.
İmam Seccad (a.s) yaklaşık otuz dört yıl imametlik makamından sonra Hicri Kameri 94 yılında Velid
b. Abdülmelik'in kışkırtmasıyla zehirletilerek şehit
edildi ve Baki Mezarlığı'nda İmam Mücteba'nın (a.s)
yanına defnedildi.
İmam Seccad (a.s); züht, ibadet, kerem ve büyüklüğüyle dost ve düşman herkesin dilindeydi.
3. İmam Muhammed b. Ali b. Hüseyin (a.s)
İmam Bakır (a.s) Hicri Kameri 57 yılında dünyaya
geldi ve Hicri Kameri 94 yılına kadar Medine'de değerli babasının yanında yaşadı. Babasının şahadetin-
Baki'de Defnedilenler ■ 21
den sonra imamete ulaştı ve pek çok öğrenci yetiştirdi. İmam Bakır (a.s) İslam öğretileri ve Ehlibeyt (a.s)
mektebinin yayılıp gelişmesinde büyük girişimlerde
bulundu. Bu sebeple kendisine ilimleri yaran anlamında "Bakıru'l-Ulum" lakabını verdiler.
İmam Bakır (a.s) Hicri Kameri 114 veya 117 yılında Hişam b. Abdülmelik'in kışkırtmasıyla şehadete ulaştı ve Baki Mezarlığı'nda babasının yanına defnedildi.
4. İmam Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s)
İmam Sadık (a.s) Hicri Kameri 83 yılında dünyaya geldi ve babasının şahadetinden sonra Ehlibeyt
(a.s) tabilerinin rehberliğini üstlenerek bereket dolu
yaşam dönemlerinde çeşitli dallarda binlerce öğrenci
yetiştirdi.
Abbasi hükümetinin ikinci halifesi Mensur tarafından zorla gözaltına alınan İmam Sadık (a.s) sonunda, Mensur'un kışkırtması üzerine Hicri Kameri
148 yılında Şevval'in 25'inde zehirletilerek şehit
edildi ve Baki Mezarlığı'nda, babasının yanına defnedildi.
Abbas b. Abdülmuttalip
Ehlibeyt'in (a.s) dört imamının kabri yanında birisi Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas b. Abdülmuttalip ve diğeri Emirülmüminin Ali'nin (a.s) annesi
Fatıma binti Esed olmak üzere iki kabir daha vardır.
22 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Baki'deki Ehlibeyt İmamları'nın (a.s) Kabirleri:
1-İmam Hasan Müçteba (a.s), 2-İmam Seccad (a.s), 3-İmam
Muhammed Bakır (a.s), 4-İmam Cafer Sadık (a.s) ve Abbas b.
Abdülmuttalip.
Abbas b. Abdülmuttalip, Kureyş'in büyük şahsiyetlerinden olup Allah Resulü'nden (s.a.a) iki ya da
üç yaş büyüktü. Mekke'de imanını gizleyen Abbas b.
Abdülmuttalip Kureyş'in zorlamasıyla Bedir savaşına katıldı ve Müslümanlar tarafından esir alındı.
Fidye ile serbest bırakılan Abbas b. Abdülmuttalip
sonuç itibariyle Allah Resulü'nün (s.a.a) en hayırlı
ashabı zümresinden oldu.
Allah Resulü'nün (s.a.a) vefatından sonra Emirülmüminin Ali b. Ebi Talib'e (a.s) sadık kalan Abbas b.
Abdülmuttalip, üçüncü halife döneminde; Hicri Kameri 33 yılında Medine'de vefat etti ve Baki Mezarlığı'na defnedildi.
Baki'de Defnedilenler ■ 23
Fatıma Binti Esed
Fatıma binti Esed; Ebu Talib'in eşi, Ali b. Ebu
Talib'in annesi ve Allah Resulü'ne (s.a.a) ilk biat
edenlerdendi. Ebu Talib'in, Allah Resulü'nün (s.a.a)
sorumluluğunu üstlendiği dönemlerde Fatıma binti
Esed'in, Peygamber'in (s.a.a) yetiştirilmesinde büyük
rolü vardı.
Emirülmüminin Ali'nin (a.s) annesi Fatıma binti
Esed'in Kabri.
Fatıma binti Esed, Kâbe içerisine yol bulup oğlu
Ali b. Ebitalib'i (a.s) dünyaya getirecek kadar kutsiyete sahip bir hanımdı.
Fatıma binti Esed vefat ettiğinde Allah Resulü
(s.a.a) çok üzüldü; onun teşyii cenazesine katıldı, cenaze namazını kıldırdı ve ağlayarak onu toprağa verdi.
24 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
RESULÜ''NÜN (S.A.A)
ALLAH RESULÜ
ÇOCUKLARININ KABİRLERİ
Allah Resulü'nün (s.a.a); Zeynep, Ümmü Kulsum
ve Rukayye isimlerinde üç kızı ve oğlu İbrahim Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Zeynep
Zeynep, Hz. Hatice'nin (s.a) dünyaya getirdiği en
büyük kızıdır. Zeynep, Ebu'l As b. Rebi ile evlenmiş
ve hicretin sekizinci yılında hayata veda etmiştir.
Ümmü Kulsum
Ümmü Kulsum, Uteybe b. Ebu Leheb'in eşiydi.
Daha sonra hicretin üçüncü yılında Osman'la evlenen
Ümmü Kulsum hicretin dokuzuncu yılında vefat etti
ve Allah Resulü (s.a.a) kızını gözyaşları içinde Baki
Mezarlığı'nda toprağa verdi.
Rukayye
Rukayye Mekke'de önce Utbe b. Ebu Leheb'le ve
sonra Osman'la evlenmiştir. Habeş'e hicret ettikten
sonra Medine'ye gelmiş ve hicretin ikinci yılında yakalandığı hastalığın etkisiyle vefat etmiştir.
Bazıları Rukayye'nin hicretin dördüncü yılında
vefat ettiğini zikretmişlerdir. Allah Resulü (s.a.a)
Rukayye'nin Baki Mezarlığı'na defnedilmesini emretmiştir.
Baki'de Defnedilenler ■ 25
Allah Resulü'nün (s.a.a) Kızlarının Kabirleri.
İbrahim
Allah Resulü'nün (s.a.a) oğlu İbrahim Medine'de
hicretin sekizinci yılının Zilhicce ayında Mariye-i
Kıbtiye'den dünyaya geldi.
Peygamber'in (s.a.a) İbrahim'e pek çok ilgi ve alakası vardı, ne var ki İbrahim bir yıl on ay sonra vefat
etti ve Osman b. Maz'un'un kabri yanına Baki Mezarlığı'na defnedildi.
İbrahim'in doğduğu yer "Meşrebe-i Ümmü İbrahim" ismini almıştır ki burası hali hazırda İslami
eserlerden sayılır.
26 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Peygamber Efendimizin (s.a.a) oğlu İbrahim'in Kabri.
BAKİ'YE DEFNEDİLEN
PEYGAMBER'İN (S.A.A) EŞLERİ
1. Ümmü Seleme
İslam'ı ilk kabul edenler arasında yer alan Ümmü
Seleme Hicri Kameri 60 veya 61 yılında vefat etmiş
ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
2. Zeynep binti Cahş (Peygamber'in (s.a.a) Halasının Kızı)
Zeynep ilk önce Zeyd b. Haris'le evlendi ve hicretin beşinci yılında Zeyd'den boşandıktan sonra Allah
Resulü'nün (s.a.a) nikâhı altına girdi. Hicretin yirminci yılında 50 yaşında vefat eden Zeynep Baki
Mezarlığı'na defnedildi.
3. Mariye-i Kıbtiye
Allah Resulü'nün (s.a.a) oğlu İbrahim'in annesidir
ve Hicri Kameri 16 yılında Medine'de vefat eden
Mariye-i Kıbtiye Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
4. Zeynep binti Huzeyme
Allah Resulü'nün (s.a.a) sahabelerinden birisiyle
evlenen Zeynep binti Huzeyme eşinin şahadetinden
28 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
sonra Peygamber'in (s.a.a) nikâhı altına girmiş ve
hicretin dördüncü yılında henüz otuz yaşına girmeden vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
5. Ebu Bekir'in Kızı Ayşe
Bisetin dördüncü yılında dünyaya gelmiştir. Hz.
Hatice'nin vefatından üç yıl sonra Allah Resulü'yle
(s.a.a) evlenen Ayşe Hicri Kameri 57 veya 58 de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
6. Ömer b. Hattab'ın Kızı Hafsa
Bisetten beş yıl önce doğan Hafsa ilk önce Huneys b. Huzafe ile evlenmiş ve eşi öldükten sonra
Peygamber'in (s.a.a) nikâhı altına girmiştir. Hafsa,
Vakidi'nin ifadesine göre H. K. 45 yılında Medine'de
vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
7. Ebu Süfyan'ın Kızı Ümmü Habibe
Ümmü Habibe, eşi Abdullah b. Cahş Habeşe'de
Mesihiyeti seçip vefat ettikten sonra Peygamber'le
(s.a.a) nikâhlanmış, Hicri Kameri 42 veya 44 yılında
Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
8. Cüveyriye binti Haris
Hicretin beşinci veya altıncı yılında ve "Benî
Mustalak Gazvesi"nden sonra Allah Resulü (s.a.a)
ile evlenmiştir. Hicri Kameri 50 veya 56 yılında vefat eden Cüveyriye Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Baki'ye Defnedilen Peygamber'in (s.a.a) Eşleri ■ 29
9. Safiye
Safiye, ilk olarak Sellam b. Mişkem'le evlenmiş,
eşinin ölümünden sonra Kenane b. Ebi'l Hukik ile
nikâhlanmıştır. Hayber savaşında Kenane öldürülmüş, Safiye ise esir alınmıştır. Allah Resulü, Safiye'yi
serbest bıraktıktan sonra onunla evlenmiştir.
Vakidi'nin bildirdiğine göre Safiye H. K. 50 yılında
Medine de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.a) Eşlerinin Kabirleri.
10. Zem'a b. Kays'ın Kızı Sevde
Amcasının oğlu "Sekran b. Amr" ile evlenen Sevde, eşinin vefatından sonra Allah Resulü'yle (s.a.a)
evlenmiş ve Hicri Kameri 50 veya 54 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki'ye defnedilmiştir.
30 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
11. Zeyd Kızı Reyhane
Hicretin altıncı yılında Allah Resulü'yle (s.a.a) evlendikten sonra Veda Haccı'nda vefat etmiş ve Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
PEYGAMBER'
PEYGAMBER'İN HALALARININ
KABİRLERİ
KABİRLERİ
Abdulmuttalib'in Kızı Safiye
Safiye, Avvam b. Huveylid'in eşi ve Zübeyr'in annesidir. Uhud savaşına katılan kadınlar arasında yer
alan Safiye Hamza'nın şahadeti ardından mersiye
okumuş ve Hendek savaşında da büyük bir yiğitlikle
Yahudi saldırganlarından birisini öldürmüştür.
Safiye hicri 20 yılında 75 yaşında hayata veda etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Abdulmuttalib'in Kızı Atike
Bazı nakillere göre Atike Medine şehrine geldikten sonra bu şehirde vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na
defnedilmiştir.
Bazı nakillere göre ise Atike hiçbir zaman Medine'ye gelmemiş ve Mekke'de vefat etmiştir.
32 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ümmül Benin ve Peygamberimizin (s.a.a) halalarının kabirleri.
FAZİLETLİ DİĞER KADINLARIN
KABİRLERİ
1. Ümmül Benin
Hüzzam b. Halid'in kızı Ümmül Benin, Ali b. Ebi
Talib'le (a.s) evlenmiş ve Ali'yle (a.s) evliliği neticesinde; Abbas, Cafer, Osman ve Abdullah isimlerinde
dört erkek çocuk dünyaya getirmiştir ki bunların tamamı Kerbela'da Hüseyin b. Ali'nin (a.s) yanında
şahadete ulaşmışlardır.
Medine'de hayata veda eden Ümmül Benin Baki
Mezarlığı'nda toprağa verilmiştir.
2. Halime-i Sa'diyye
Halime, Allah Resulü'nün (s.a.a) sütannesi olup
Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
34 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Halime-i Sa'diyye'nin mezarı.
BAKİYE DEFNEDİLEN DİĞER ŞAHISLAR
1. Akil b. Ebu Talib
Akil, Fatıma binti Esed'in oğlu ve Emirülmüminin'in (a.s) kendisinden yirmi yaş büyük kardeşidir.
Akil, İslam'ın gelişip yayılmasında pek çok fedakârlık yapmış ve ihtiyarlık döneminde âmâ olmuştur.
Akil, Harre Vakası'ından önce ve Muaviye hükümetinin sonlarında veya Yezit hükümetinin başlarında
vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Akil b. Ebu Talib'in kabri.
36 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
2. Abdullah b. Cafer
Annesi Esma binti Umeys'tir. Esma, eşi Cafer'le
birlikte Habeş'e hicret ettikten sonra Abdullah ve diğer iki oğlu Muhammet ve Avn'ı dünyaya getirmiştir. Abdullah Mute savaşında babasını kaybettikten
sonra geride kalan ömrünü Allah Resulü (s.a.a) ve
ondan sonra Hz. Ali'nin (a.s) yanında geçirmiş ve İslam'ın gelişip yayılması için pek çok fedakârlıkta bulunmuştur. Hz. Ali (a.s), kızı Zeyneb-i Kübra'yı (s.a)
Cafer'le evlendirmiştir. Abdullah b. Cafer'in oğullarından Avn, Kerbela'da şahadete ulaşmış ve diğer iki
oğlu ise Harre Vakasında Emevilerin eliyle Medine'de şehit edilmişlerdir. Abdullah b. Cafer Hicri Kameri 80 yılında, 90 yaşında Medine'de vefat etmiş ve
Baki Mezarlığı'na Akil'in yanına defnedilmiştir.
3. Muhammed b. Ali (İbni Hanefiyye Olarak
Meşhurdur)
Emirülmüminin'in (a.s) saygın oğlu Muhammed
b. Ali, Sadr-ı İslam'ın meşhur şahsiyetlerindendir.
Kasitin, Marikin ve Nakisin savaşlarında babasının
yanında yer almış ve Hicri Kameri 81 yılında vefat
ettikten sonra Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
4. Ebu Süfyan b. Haris
Haris, Allah Resulü'nün (s.a.a) amcasının oğluydu. Hicretin altıncı yılında Müslüman olan Haris
Hicri Kameri 20 yılında Medine'de vefat etmiş ve
Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 37
5. İsmail b. Cafer
İmam Sadık'ın (a.s) oğlu olan İsmail ailesiyle beraber Ureyz bölgesinde yaşamış ve değerli babasının
döneminde Hicri Kameri 143 yılında hayata veda
ederek Baki Mezarlığı'ndaki imamların yaklaşık 15
metre uzağına defnedilmiştir. Suudi hükümetinin genişletme projesi ve Ebuzer caddesinin yapımından
sonra İsmail'in kabri Baki Mezarlığı'nın içerisine taşınmıştır.
6. Osman b. Maz'un
Osman b. Maz'un Allah Resulü'nün (s.a.a) en faziletli sahabelerinden ve İslam'a giren on üçüncü şahıstır. İki kez Habeş'e hicret etmiş ve Bedir savaşına katılmıştır. Bedir savaşından döndükten sonra hicretin
yirmi ikinci ayında vefat etmiştir. Osman b. Maz'un,
Medine'de vefat eden ilk muhacirdir ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
7. Es'ad b. Zurare
Akabe'de Allah Resulü'ne (s.a.a) biat edenler arasında yer alan Es'ad b. Zurare Allah Resulü'nün
(s.a.a) emriyle Medine'de ilk Cuma namazını ikame
eden şahıstır. Es'ad, hicretin ilk yılında henüz
Mescidü'n-Nebi'nin (s.a.a) yapımı tamamlanmamışken vefat etmiştir. Allah Resulü (s.a.a) onun cenazesinde yer almış; yıkamış, kefenlemiş ve gözü yaşlı
bir halde Baki Mezarlığı'na defnetmiştir.
38 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
8. Huneys b. Huzafe
Habeş'e hicret eden ve İlk Müslüman olanlar arasında yer alan Huneys b. Huzafe Bedir savaşında aldığı yara eseriyle hicretin üçüncü yılında şahadete
ulaşmıştır. Peygamber (s.a.a) onun cenaze namazını
kılmış ve onu Baki'de Osman b. Maz'un'un yanına
defnetmiştir.
9. Sa'd b. Muaz
Evs kabilesinden ve Allah Resulü'nün (s.a.a) büyük sahabelerinden olan Sa'd, Bedir savaşında Evslilerin bayraktarlığını yapmıştır. Hendek savaşında
yaralanıp şahadetin eşiğine gelen Sa'd, Beni Kureyza
gazvesiyle eş zamanlı olarak hayata veda etmiştir.
Allah Resulü (s.a.a), Sa'd b. Muaz'ın cenaze namazını kıldırmış ve Baki Mezarlığı'na Fatıma binti
Esed'in kabri yanına defnetmiştir.
10. Abdullah b. Mes'ud
Allah Resulüne (s.a.a) ilk iman edenler arasında
yer alan Abdullah b. Mes'ud, Kurân kıraatı ve Kurân
öğretmenliğinde büyük bir mertebeye ulaşmış ve
Kurân'ın toplanmasında da büyük rol almıştır. Abdullah b. Mes'ud, Hicri Kameri 32 yılında hayata veda etmiş ve Baki Mezarlığı'na Osman b. Maz'un'un
yanına defnedilmiştir.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 39
11. Ebu Said Hudri
İlim ve cesaret hasletine sahip olan Ebu Said
Hudri, Allah Resulü'nün (s.a.a) sahabelerindendir.
Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra Ehlibeyt'in (a.s)
menkıbelerini rivayet edenlerden olduğu bilinmektedir. Hicri Kameri 64 veya 74 yılında Medine'de vefat
etmiş ve Baki Mezarlığı'na Fatıma binti Esed'in kabri
yakınlarına defnedilmiştir.
12. Miktat b. Esved
Allah Resulü'nün (s.a.a) kendisine ilgi ve alaka
duyduğu saygın sahabeler arasında yer alır. Miktat b.
Esved, Hicri Kameri 33 yılında Medine'nin üç mil
uzağındaki Cürüf bölgesinde 70 yaşında vefat etmiştir. Cenazesi Medine'ye getirilip Baki Mezarlığı'na
defnedilmiştir.
13. Erkam b. Ebi Erkam
İslam'a ilk iman edenler arasında yer alan Erkam
b. Ebi Erkam'ın evi Mekke'de Allah Resulü'nün
(s.a.a) İslam'ı eğitim ve öğretim merkezi olmuştur.
Savaşların ve Sadr-ı İslam'da gerçekleşen hadiselerin
çoğuna katılan Erkam b. Ebi Erkam 80 yaşında vefat
etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
14. Hâkim b. Hizam
Hâkim b. Hizam Hz. Hatice'nin (s.a) kardeşinin
oğludur ve Mekke'nin fethinde Müslüman olmuştur.
Hicri Kameri 54 yılında Medine'de vefat eden Hâkim
b. Hizam Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
40 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
15. Cabir b. Abdullah
Meşhur sahabelerden olup 19 gazve'ye katılan
Cabir b. Abdullah Hicri Kameri 90 yılında 94 yaşında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
16. Zeyd b. Haris
Kurân’ı toplayanlar arasındadır ve Hicri Kameri
45 veya 50 yılında vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na
defnedilmiştir.
17. Sehl b. Sa'd Saidi
Sehl b. Sa'd Saidi yüz yıl yaşadıktan sonra Hicri
Kameri 88 yılında Medine'de vefat etmiş ve Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
18. Malik b. Enes
Ehlisünnet'in dört imamından birisi ve Maliki
mezhebinin lideri olan Malik b. Enes Hicri Kameri
174-179 yıllarında Medine'de vefat etmiş ve Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
19. Nafî el-Medenî
Tabiinin büyüklerinden olan ve Hicri Kameri 117120 yıllarında vefat eden Nafî el-Medenî, Medine'de
vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na Malik b. Enes'in
yanına defnedilmiştir.
20. Nafi, Şeyhu'l-Kurra
Yedi kıraat âliminden olup yaklaşık 70 yıl Medine
halkına Kurân okumuştur. Nafi Hicri Kameri 169 yı-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 41
lında Medine'de vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na
defnedilmiştir.
21. Üsame b. Zeyd
Hicri Kameri 54 yılında ve 58 yaşında Medine'de
vefat etmiş ve Baki Mezarlığı'na defnedilmiştir.
22. Zeyd b. Sehl, Ebu Talha el-Ensari
Allah Resulü'nün (s.a.a) ashabından olan bu şahıs,
Hicri Kameri 34 yılında veya Allah Resulü'nün
(s.a.a) vefatının kırkıncı yılında vefat etmiş ve Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
23. Harre Şehitleri
Zeyd'in emri ve Müslim b. Ukbe'nin komutası altında şehit olan Harre şehitlerinin bir kısmı Baki
Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Harre Şehitlerinin Kabirleri.
42 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Baki'ye Defnedilen Sadr-ı İslam'ın Meşhur Simalarından Bazıları:
1. Abdurrahman b. Avf
2. Osman b. Affan
3. Sa'd b. Ebu Vakkas
4. Ebu Hureyre
5. Suheyb b. Sinan
6. Üseyd b. Huzeyr
7. Huveyteb b. Abduluzzâ
8. Rukane b. Abdi Yezid
9. Abdullah b. Selam
10. Abdullah b. Amr
11. Ebu Selem b. Abdülesved
12. Abdullah b. Atik
13. Kutade b. Numan
14. Amr b. Hazm
15. Muhreme b. Nevfel
16. Abdullah b. Üneys
17. Bera b. Ma'rur
18. Cübeyr b. Mutim
19. Mistah b. Üsase
20. Muaz b.Afra
21. İbni Amr b. Nufeyl
22. Malik b. Teyyihan
23. Ebu's-Seyyit Saidi
24. Muhammed b. Mesleme
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 43
25. Uveym b. Saide
26. Ka'b b. Amr
Beytu'l-Ahzan
Baki'deki imamların kuzey kısmında Fatıma-i
Zehra'nın (s.a) değerli babasının vefatından sonra gelip şiddetli ağladığı "Beytu'l-Ahzan" veya "Mescid-i
Fatıma" ismiyle meşhur bir mekân vardı. Söz konusu
bu mekân, son yüzyılın başlarına kadar bina şeklindeydi ve halk buraya gelerek ziyaret okuyor ve namaz kılıyordu.
Valilerin Baki Kabrine İlgi ve Alakaları
Medine valileri tarih boyunca Peygamber'in (s.a.a)
Ehlibeyt'inin (a.s), eşlerinin, çocuklarının; yarenlerinin ve meşhur tabilerin Baki'deki mezarlarına işlenmiş taşlardan büyük binalar yaptırmayı ve onların
kabirlerini pahalı zarihlerle belirleyerek sürekli bu
mezarları yenileyip restore etmeyi ve korumayı kendilerine vazife biliyorlardı.12
Vahabilerin Hicaz'a sultalarından önce Medine'yi
gören seyahatname yazarlarının çoğu imamların ve
diğer salihlerin kabirleri üzerine yapılmış kubbe ve
binalar hakkında bilgi vermişlerdir.
Fotoğrafçılar da bu kabirleri ve kabirler üzerine
12-Medine Şinasi, c.1, s.323; Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki, s.87.
44 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
yapılmış binaları dillendiren resimler çekmişlerdir ki
Hicri Kameri 1318-1325 yıllarında "İbrahim Rıfat
Paşa" ve Hicri Kameri 1377 yılında "Muhammed
Lebîb el-Bek"in geride bıraktığı fotoğraflar bunların
birer numunesidir.13
Baki'deki kümbet ve türbenin resimleri.
Eser ve Yapıtların Tahribi
Suudiler, Hicaz'a sultalarının ardından ve Muhammed b. Abdülvahhab'ın düşünce ve mezhebi bağını dikkate alarak girdikleri her şehir ve bölgedeki
Sadr-ı İslam büyüklerinin kabirleri üzerindeki eser
ve binaları yıkıp viran ediyorlardı.
13-Medine Şinasi, c.1, s.333.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 45
Vahabiler ilk olarak Hicri Kameri 1221 yılında
Baki Mezarlığı üzerindeki yapıtları viran ettiler ve
sultalarını pekiştirdikten sonra da Hicri Kameri 1344
yılında bu mukaddes yerlerdeki binaların, kümbetlerin ve eserlerin tamamını viran ederek buralardaki
değerli eşyaları talan ettiler. Suudiler sadece Medine'de değil bilakis kümbet, türbe ve ziyaretgâhların
bulunduğu her yeri viran edip harabeye çevirdiler.
Merhum Seyit Muhsin Emin, Vahabilerin Hicaz'da yaptıkları bozgunculukların boyutlarını şöyle betimliyor:
"Vahabiler Taif'e girdikleri zaman Abbas'ın
defnedildiği kümbeti yıktılar öyle ki bir kez daha
böyle yapmışlardı. Mekke'ye girdikleri zaman
Abdülmuttalib, Ebu Talib ve Müminlerin Annesi
Hatice'nin (Aleyhimu's-selam) kümbetlerini viran
etmiş; Peygamber (s.a.a) ve Fatıma-i Zehra'nın
(s.a) doğduğu mekânı yerle bir etmişlerdi. Cidde'ye girdikleri zaman Havva'nın kabir ve kümbetini
harabeye çevirmiş ve Mekke, Cidde, Taif ve buraların etrafında yer alan kabir ve mezarların tamamını viran etmişlerdi. Medine-i Münev-vere'yi
muhasıra ettiklerinde ise mescit ve Hz. Hamza'nın mezarını yıkmaya koyuldular.
Vahabiler Medine-i Münevvere'ye hâkim olduktan sonra, Vahabilerin baş kadısı olan Şeyh
Abdullah b. Büleyhid Hicri Kameri 1344 yılının
Ramazan ayında Mekke'den Medine'ye doğru hareket ederek bildiri yayınlamış ve bu bildirisinde
46 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
halka kümbet ve ziyaretgâhların yıkılmasının caiz
olup olmadığına dair soru yöneltmiş halkın çoğu
korkudan bu soruyu yanıtsız bırakırken bir kısmı
da söz konusu yerlerin yıkılmasını istemişlerdi.
Elbette Şeyh Abdullah b. Büleyhid yayınladığı
bildiri ve halka sorusuyla, onların hakikaten görüşlerini almak hedefinde değil, halkı hazırlamak
amacını taşıyordu, çünkü Vahabilerin kümbet ve
zarihlerin hatta Allah Resulü'nün (s.a.a) kümbetinin bile yıkılması doğrultusundaki girişimlerinin
hiçbirisi hakkında halktan bir beklentileri yoktu,
zira bu ameller onların mezhebi ilkelerindendi.
Söz konusu bildirinin yayınlanıp soru ve cevapların ardından Medine ve Medine etrafındaki
kümbet ve ziyaretgâhların tamamını ve hatta Baki
Mezarlığı'nda Peygamber'in (s.a.a) amcası Abbas'ın kabri kenarında yer alan imamların kümbetini
bile yıkmaları; duvarları, mezar üzerine konulmuş
kabir sandıklarını ve bin mecidi riyali harcanan
mübarek kabirlerin üzerindeki zarih-lerin tamamını yıkıp harabeye çevirmeleri bizim bu sözümüzün doğruluğunun tanığıdır.14 Onlar bu ziyaretgâhlarda alamet unvanında taş ve toprağın dışında bir şey bırakmadılar.
14-Tarih-i Harem-i Eimme-i Baki adlı kitabın 51. sayfasında şöyle nakledilmiştir: "...Bu girişimlerin hepsi tam olarak
Hicri Kameri 1344 yılında Şevval'in sekizinde gerçekleşmiştir
ve bu çirkin ameli yerine getiren işçilere el emeği unvanında
bin Mecid-i Riyal'i verilmiştir."
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 47
Vahabilerin yıkıp harabeye çevirdikleri kabir,
kümbet ve türbeler kısaca şunlardır: Peygamber
Ekrem'in babası Abdullah ve annesi Âmine'nin
türbesi, Peygamber Ekrem'in (s.a.a) eşlerinin kabirleri, Osman b. Affan'ın kabri, İsmail b. Cafer
es-Sadık'ın kabri, Malik İmam Daru'l-Hicre'nin
kabri ve sayılması uzun bir listeyi gerektirecek
daha nicelerinin kabirleri. Özetle söylemek gerekirse Medine ve Medine etrafında yer alan kabirlerin tamamını ve Baki Mezarlığı'nı viran ettiler.
Bunlardan önce Peygamber'in (s.a.a) amcası Hamza'nın kabri ve Baki'deki Uhud şehitlerinin kabirlerini harabeye çevirdiler öyle ki buralardan bir
toprak parçası dışında bir şey kalmadı. Hamza'nın
kabrini ziyaret etmek isteyen kimse, sahrada toprak bir tepecikten başka bir şey göremez.
Yaptıklarının sonucundan korkan Vahabiler
Allah Resulü'nün (s.a.a) türbesini yıkmaktan ve
onun mübarek zarihini sökmekten kaçındılar,
eğer korkmamış olsalardı hiçbir istisna tanımaksızın onu da yıkarak harabeye çevireceklerdi, zira
halkın Allah Resulü'nün (s.a.a) kabrine daha çok
ilgi ve alaka göstermesi yönüyle Vahabilerin inanç
ve delilleri gereği ilk yıkılması gereken yer burasıdır. Kendi inanç ve delilleri üzerine yoğunlaşmış olsalardı kesinlikle Allah Resulü'nün (s.a.a) kabrini de
viran ederlerdi hatta diğer mezarları yıkmadan
önce buradan başlarlardı".15
15-Vahabiha, s.76-77; Kesfu'l-İrtiyâb, s.55.
48 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Eyüp Sabri Paşa, Suudi devletinin Haremeyn-i
Şerifeyn'e tam anlamıyla hâkim olmadan önce kabirlerin yıkılmasını şöyle dile getiriyor:
"Şerif Galip, gerekli güç ve imkânların gönderilmemesine yakin ettikten sonra kardeşi Şerif
Abdülmuin'i kendi yerine seçme mecburiyetinde
bıraktı ve Ciyad dağı eteklerindeki misafir ağırlama evini yıkarak eşi ve çocuklarıyla birlikte Cidde
yolunu tuttu.
Şerif Abdülmuin; Şeyh Muhammed Tahir, Seyit
Muhammed Ebu Bekir Mir Gani, Seyit Muhammed Atâsî ve Abdülhafız ve diğer bir grup Mekke
âlimlerini Suud b. Abülaziz'in yanına göndererek
af ve güvenlik talebinde bulundu (1218 h.k)
Suud, Şerif Abdülmuin'nin isteğini kabul etti
ve hazırlattığı ordusuyla yanına gelen Mekke
âlimlerinin eşliğinde Mekke'ye hareket etti.
Suud, Şerif Galib'in kendi yerine atadığı Abdülmuin'i onayladı ve kabirlerin, kümbetlerin ve
türbelerin yıkılmasına dair yayınladığı bildirisiyle
kendi bağnazlık ve katı kalpliliğini ortaya koydu.
Vahabiler şöyle diyorlardı: Haremeyn-i Şerifeyn ahalisi, Allah'ı bırakıp kümbet ve türbelere
tapıyorlar. Kümbetlerin yıkılması ve kutsal mekânların etrafındaki duvarların kaldırılmasıyla Haremeyn ahalisi şirk ve küfürden kurtulacak ve bir
olan Allah'a tapınma yoluna gireceklerdir..."16
16-Tarih-i Vahhabiyan, s.68.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 49
Eyüp Sabri Paşa başka bir yerde şöyle yazıyor:
"Suud, Medine şehrini uzun müddet muhasara
ettikten sonra belirlediği şartlara uyulması kaydıyla şehirde ortaya çıkan eserlere dokunmayacağını
ve şehir ahalisine ilişmeyeceğini dile getirdi. Söz
konusu şartlar şunlardan ibarettir:
1-Allah Teâlâ'ya tapınma, Vahabi inanç ve hükümleri esasınca gerçekleşmelidir.
2-Allah Resulü'ne , Vahabi liderlerinin ortaya
koyduğu ölçüler içinde saygı gösterilmesi gerekir.
3-Medine-i Münevvere içinde ve etrafında yer
alan türbe, kümbet ve mezarların tamamının yıkılması gerekir, yani tavan ve duvarlar kaldırılarak
bunların tamamının zarih ve mezar sandıkları
alınmalı ve balıksırtı gibi dümdüz olmalıdır.
4-Herkesin önceki dini inançlarını ve büyüklerinin ilkelerini terk ederek Vahabi inançlarına
girmesi ve sonra Vahabi inançlarına göre dini hükümlere amel etmesi gerekir.
5-Herkesin Muhammed b. Abdülvahhab'a Allah tarafından ilham edildiğine ve onun mezhebinin hak olduğuna inanması ve onu, din ve mezhebin ihya edicisi unvanında tanıması gerekir.
6-Önceki din büyüklerinin dini üzerinde kalmakta ısrar ederek Vahabi ilkelerini kabul etmeyen kimselerin zulüm kıskacına alınması, ihanete
uğratılması ve tahkir edilmesi gerekir.
7-Vahabi inançlarını benimsemekten kaçınan
âlimlerin öldürülmesi veya halkın, onların gizli sı-
50 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ğınaklarını Vahabi yetkililerine haber vermesi gerekir.
8-Medine sınırlarını korumak için tayin edilecek Vahabilerin şehir içine girmelerine izin verilmelidir.
9-Vahabilerin dini ya da siyasi alanlardaki emir
ve yasaklarının, her ne kadar zor ve tahammülün
ötesinde olsa da canı gönülden kabul edilmesi,
büyük bir titizlikle icra edilmesi ve Vahabi sorumlularına fevkalade saygı göstermek doğrultusunda
telaş edilmesi gerekir."17
Suud, halk tarafından bu şartların kabul edilmesi
ardından kümbet ve kabirlerin yıkılmasını halkın sorumluluğuna bıraktı ve şiddetli iktisadi muhasara ve
çeşitli zulümlere maruz kalan halk bu işi kabul etti;
bir kısmı emrin uygulanmasından sakınırken diğer
bir kısmı icraata geçirdi.
Eyüp Sabri Paşa'nın naklettiği, Medine halkının
Suud b. Abdülaziz'e yazdığı mektubun metninin bir
kısmında şöyle gelmiştir:
"...Mutahhar kabirlerin üzerindeki kümbetleri
yıkmamızı emretmiştiniz. Biz, meşhur hadise uyarak emrinizi yerine getirdik. Sizin tarafınızdan gelecek her emir, onun bunun isteğine bakılmaksızın geçerlidir..."18
Bu mektup Suud b. Abdülaziz'in eline ulaştı, ama
17-Tarih-i Vahhabiyan, s.81-88.
18-Tarih-i Vahhabiyan, s.92.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 51
Suud, Medine temsilcisini huzuruna kabul etmedi ve
kendisi Medine'ye varır varmaz bağnazlığının şiddetini arttırıp kümbet ve türbelerden geride kalan her
şeyin tamamen viran edilmesini emretti.
Suud, her kümbetin bizzat kümbet hadimi-hizmetçisi tarafından yıkılması emri üzerinde tekit ediyor
ve mübarek mekânların hadimleri de bu korkunç cinayetleri işlemek zorunda kalıyorlardı.
Seyyidü'ş-Şüheda Hz. Hamza'nın mutahhar Harem-i Şerifi'nin hizmetçileri şunları ifade ediyorlar:
"Bizim ihtiyarlık ve cismi zayıflığımız sebebiyle
Hz. Hamza'nın haremini yıkma kudretimiz yoktu.
Suud b. Abdülaziz kendi özel adamlarıyla şahsen
Hz. Hamza'nın mutahhar Harem-i Şerifine gitti
ve bir kabileye eşit bildiği son derece güçlü ve
son derece küstah Vahabi birisine kazmasını küreğini alarak Hz. Hamza'nın kümbetini yıkmasını
emretti. Bu şahıs da başım gözüm üstüne diyerek
bütün küstahlığıyla kümbetin üstüne çıktı; kümbetin en uç noktasındaki bayrağı düşürmek için
var gücüyle baltaya sarıldı, ne var ki bir anda balta
elinden çıktı ve dengesini kaybederek aşağı düştü
ve o lahzada öldü (1222 h.k)."
Suud b. Abdülaziz, bu olayı gördükten sonra
kümbeti yıkmaktan vazgeçti ve haremin kapısının
yakılması ardından halkı Münâhe Meydanında
toplatarak onlara hitaben konuşma yaptı..."19
19-a.g.e., s.94.
52 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Eyüp Sabri Paşa kitabının başka bir bölümünde
şunlara yer veriyor:
"Şam kafilesi Medine'den bir kaç durak uzaklaştığı zaman Suud b. Abdülaziz mahkemeye çıkarak Ravza-i Mutahhara'daki değerli eşyaların
tamamının ve Harem-i Nebi'nin değerli eşyalarının hepsinin talan edilmesi emrini verdi. Daha
sonra şimdiye kadar yıkılmamış kümbetlerin tamamının yok edilmesini emretti ve bunlar içinde
Medine halkının isteği üzerine yalnızca Hz. Resulü'nün (s.a.a) kümbetini olduğu haliyle bıraktı..."20
Daha sonra Medine halkını Mescid-i Nebi'de (s.a.a)
topladı ve onlara yaptığı konuşmanın bir kısmında
şöyle dedi:
"Allah Resulü'nün karşısında durmak ve önceki âdete göre ona selam vermek bizim mezhebimizde yasaktır; Allah Resulü'ne tazim ve saygının
bu türü Vahabi mezhebine göre gayri meşrudur
ve böyle bir girişimde bulunmak Vahabi mezhebince bidat, çirkin, uygunsuz ve yasaktır. Allah
Resulü'nün kabri karşısından geçen kimse, durmaksızın hareket etmeli ve hareket halindeyken
"Esselâmu alâ Muhammed" demelidir. Bizim
müçtehitlerimizin içtihatları esasına göre selamın
bu kadarı yeterli olacaktır."21
20-Tarih-i Vahhabiyan, s.107.
21-a.g.e., s.108.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 53
Tepkiler
Baki Mezarlığı'ndaki yapıların yıkılması ve özellikle Baki'deki masum imamların defnedildiği kabirlerin yok edilmesi haberinin yayılması, İran'daki genel kanıyı şiddetli tesiri altına aldı ve Şialar çok ciddi
tepkisel gösteride bulundular, öyle ki zamanın başbakanı bildiri yayınlayarak Sefer ayının on altıncı
gününü genel matem ilan etmek zorunda kaldı. Yayınlanan bildirinin bir bölümü şöyledir:
Umuma Yönelik ve İvedi Telgraftır
İl ve ilçe idarecileri ve devlet memurlarının
tamamına:
"Telgraf haberleri gereğince Vahabi taifesi tarafından Medine-i Münevvere'ye saygısızlık olmuş ve İslam'ın Mescid-i A'zam'ı top ateşine tutulmuştur. Bu büyük faciayı işiten devlet son derece üzülmüş ve bu doğrultuda inceleme ve etkili
girişim hazırlığı içindedir. Duygularımızı ortaya
koyup matem tutmak için merkez, Sayın şeyhülislamların tevafukuyla ülkede bir gün boyunca tatil
yapılması kararı aldı. Bunun için idareci ve devlet
memurlarının tamamının kendi yetkileri altındaki
ülkenin her noktasında yer alan âlim, devlet idareleri ve halkın tamamına ulaştırmaları ve Sefer ayının on altısı Cumartesi gününü tatil ve matem
günü ilan etmelerini kararlaştırdım".22
22-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s. 682.
54 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Bu bildiriden ardından Sefer ayının on altısı Cumartesi (15 Şehriver) genel tatil ilan edildi ve Tahran'ın çeşitli grupları yas ve matem merasimleri düzenledi. Davet edildiği gibi âlimler Cumartesi günü
Sultani Mescidi'nde toplandılar ve Tahran'ın her yerindeki çeşitli gruplar yas ve matem halinde Sultani
Mescidi'ne yönelerek orada derin hüzünlerini gösterdiler.
Aynı günün ikindi vaktinde de gayri resmi surette
on binlerce insan bir araya geldi ve hatipler heyecan
uyandırıcı konuşmalarıyla Medine olayları ve
Vahabiler tarafından Allah Resulü'nün (s.a.a) kümbetine yapılan saygısızlık karşısında nefretlerini dile
getirdiler.23
Merasime katılan The Daily Telegraph Haber Ajansı merasimi şöyle betimlemiştir:
"Dört yolun ortasında halıyla örtülmüş ve üzerine siyah bayrak takılmış otuz ayak yüksekliğinde
bir burç oluşturuldu… Yaşlısından tutun da küçük yaştaki çocuğa kadar yaklaşık yirmi beş bin
kişi birbiri ardında diz çökmüş ve bekler halde saf
oluşturmuşlardı… Alkış ve sevinç feryatlarıyla
Müderris'in gelişi ilan edildi. Müderris, cemiyete
teşekkür ederek âlim ve meclis temsilcileri arasına
katıldı… Meşhur vaiz Mirza Abdullah Peygamber'i överek ve imamlara selam göndererek sözüne başladı, ancak birden bire sesini alçaltıp ciddi
23-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s.682.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 55
bir tavırla şöyle dedi: "Eğer siz (halk) cihat ilan
ederseniz, başı açık ayağı yalın ve silahsız olarak
Peygamber Ekrem'in kabrine koşar, diş ve tırnaklarımla Allah'ın düşmanlarını paramparça ederim." Mirza Abdullah'ın yiğitlik uyandıran konuşmasının çoğunluğu ağlama eşliğindeydi."24
Merhum Müderris'in Meclisteki Konuşması
Merhum Müderris bu önemli konu münasebetiyle
29.08.1925 (10 Sefer 1344 h.k) Millet Meclisi Şurasında konuşma yaptı ve giriş konuşmasının ardından
şöyle söyledi:
"…Pek çok insanımızı kaybettik. Dünyanın
çoğu yerinde İslam devletlerinin davranması gerektiği gibi muamele görmeyen kardeşlerimiz
vardır. Uyanmamız, bilinçli olmamız ve kendi
toplumumuzu muhafaza etmemiz gerekir. Bu
kavmin bayrağı altındaki beyefendilere soruyoruz:
Bu zamandan daha iyi bir zaman mı vardır? Bu
zamanda İslam bayrağını kaldırıp bu kavmi, kavmiyet çatısı altında ve her açıdan kapsayıcı olan
İslam dini toplumu çatısı altında kavmimi ileriye
taşıyıp koruyacağım diyecek kimdir?
Bu gün dinlediğiniz bu hakikatleri; her ne kadar hadise güven duyulacak ölçüde ve hangi aşamada olduğu henüz belli olmasa da devlet tam bir
24-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.28,
Restahiz-i İran'ın nakli; Sazman-ı Bername, s.233-234.
56 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
araştırma yapıp meclise sunmakla mükelleftir. Ne
var ki ben şunu arz ediyorum:
Bugün İran, İslam devletlerinin bir parçasıdır,
hatta İslam devletlerinin büyük bir parçası olduğunu söyleyebilirim. Bugün bu camia kendisini
bütün dünyaya tanıtmalıdır. Bizler, dünyanın her
yerinde İran milleti ve İran devleti olarak öne çıkarak bu toplumu korumalıyız ve kendimizi bu
toplumun bereketiyle muhafaza etmeliyiz.
Devlet, Meclisten komisyon oluşturulması isteğinde bulundu, elbette komisyon oluşturulması
önerisinde bulunmak devletin görevidir ve Meclis
de yardım edecektir.
Bana göre bütün fikrimizi bu işe yoğunlaştırmalıyız ve diyanetin korunmasını gerektirecek,
kavmiyeti muhafaza edecek ve kendi milliyetimizi
koruyacak adımlar atılmalı; hiçbir iş ve hiçbir şey,
bu işten öncelikli olmamalıdır. Bu meselenin, camianın daha fazla bozulma sebebi olmasına izin
vermeyelim; Allah göstermesin! Bizim için daha
fazla bir zararla sonuçlanmasın ve halimiz, içinde
bulunduğumuzdan daha kötü olmasın. Bunun
ötesinde bir sözüm yoktur."25
Merhum Müderris, meclis konuşmasından sonra
bu meselenin ciddi takip edilmesi için özel bir komisyon kurulmasını önerir.
25-Müderris Kahraman-ı Azadi, c.2, s.684.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 57
Âlim ve Mercilerin Mektup ve Telgrafları
Merciler, âlimler ve ilmi havzalar da mektup ve
telgraf göndererek kutsal mekânlardaki kabirlerin yıkılması girişimlerine karşı kesin tavır alınmasını istediler. Merhum Ayetullah Seyit Ebu'l Hasan İsfehânî'nin, Kazimeyen'deki Ayetullah Şeyh Muhammed
Hâlisi'ye telgraf gönderdi ve o da ivedi olarak Vahabilerin kutsal mekânlardaki kabirlerin yıkılması meselesini Merhum Müderris'in bilgisine sundu.26
Müderris, Ayetullah Hâlisi'ye verdiği cevapta şöyle yazdı:
"Gerekirse bana haber verin ben İranlı bir
grupla hareket edeceğim."27
Merhum Müderris'in gönderdiği cevabın akabinde
Müderris'in Tahran'dan hareket ettiği ve iki yüz bin
kişinin de kendisine eşlik etmek için hazır oldukları
haberi Irak'a yayıldı.28
Diğer Müslümanların Tepkileri
Diğer bölge Müslümanları da Vahabilerin bu
utanç verici hareketlerinden rahatsızlıklarını bildirerek Tahran'dan konu hakkında ciddi adımlar atmasını
istediler.
26-Müderris Mücahid-i Şikestnapezir, Abdülali Baki, s.78.
27-Müderris Mücahid-i Şikestnapezir, s.129.
28-a.g.e.
58 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Kafkas halkı Tiflis'e gönderdikleri dilekçeyle Millet Meclisi Şurasından sapık Vahabiler taifesi ve onların merdud reisi İbni Suud'un mukaddes mekânlardaki kabirlere yaptıkları edepsizliğe dikkat çekerek,
İran Devlet Başkanının ön ayak olduğu ve görevlerini çok iyi bilen diğer İslam devletlerinin de yardım
ettiği bu girişimlerle hak ve insaf düşmanlığının kökünün kazınmasını ve bu kutsal toprakların onların
alçak varlıklarından temizlenmesini istediler.29
Kafkas bölgesi halkına ek olarak Azerbaycan,
Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Başkiristan,
Kazâkân ve İran'ı takip eden Türkiye, Afganistan,
Çin, Moğolistan gibi bölge halkları da gönderdikleri
telgrafla şunları dile getirdiler:
"Mekke-i Muazzama ve Medine-i Münevvere
mukaddes yadigârlarıyla Müslümanların tamamına aittir, dolayısıyla İslam devletlerinin tamamı bu
mukaddes mekânların korunup muhafaza edilmesi için çaba sarf etmelidirler ."30
Ordu Komutanının Tepkisi
Şiddetli itirazların dikkate alınmasıyla Ordu Komutanı mecliste özel olarak bu konuyla ilgileneceği29-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.26,
Esnad-i Vezareti Umuri Harice, 1302, Fiş 30, Dosya 1'den
naklen.
30-a.g.e., s.27, 9/6 telgraftan naklen, s.1925, Dışişleri Bakanlığı Arşivi, 1304, fiş 30, dosya 1/3.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 59
ne dair söz verdi,31 ne var ki resmi belge ve tutanakların gösterdiği kadarıyla bu konuda hiçbir girişimde
bulunmamıştır. Örneğin Millet Meclisi Gurgan milletvekili Seyit Muhammed Ali Şuşterî, beşinci dönem Millet Meclisi'nin 198'inci oturumunda şöyle
diyor:
"Son zamanlarda İbn-i Suud'un temsilcisinin
telsizinden bu memleket içinde bir şeyler yaydılar.
Hakikaten olayın aslı yoksa Sayın Devlet Başkanı
komisyona gelerek söz konusu haberi yalanlamalıdır; eğer böyle bir şey gerçekse diğer Müslümanlarda oluşan siyasi görüşler Mekke ve Medine'ye
hiçbir mütecaviz elinin uzanmaması doğrultusundadır…"32
Hindistan Müslümanlarının Tepkisi
İran Meclisindeki olayların yansıması Hindistan'ı
da etkiledi. Hindistan Merkez Hilafet Komite Onursal Sözcüsü Sayın Şevket Ali, İran’ın ileri gelen simalarıyla olan yazışmalarında şunları dile getiriyor:
"Şimdi her İslam ülkesinde güçlü, cesur, dindar kimseler mülk gemisinin dümenini ellerine
alarak yüce hedeflere yönlendiriyorlar. Hakikaten
İranlı kardeşler hakkında böylesine güzel istekleri
işittiğimiz, gevşeklik ve uyuşukluktan başını yuka31-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.28.
32-Meşruh-u Muzakeret-i Meclis Şura-i Milli, Tarih: 22
Şehriver 1304 h.k.
60 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
rı kaldırdığını ve kendi vatanlarının yücelmesi için
her türlü fedakârlıklarla kıyam ettiğini gördüğümüz zaman, sevinçten içimiz içimize sığmıyor…
Pek yakında… dünya Müslümanlarından oluşan
bir konferans oluşturacağız ve Mukaddes Hicaz'ın nur ve İslam terbiyesi kaynağı olması ve oraya
nüfuz eden gayri İslami en son emarelerin ortadan kaldırılması için tüm İslam memleketlerinin
yöneticilerinin temsilcilerini göndermesini isteyeceğiz. Bu konferansta, seçilecek Hicazlılardan, sıradan içişlerinin idare edilmesi için konferansa
katılanların yardım ve meşveretiyle bir İslam
cumhuriyeti olmasını isteyeceğiz."33
İranlı Hacıların Sorumlusu
Hicaz'da Haşimi Hükümeti'nin son demlerinde
06.07.1924 yılında İranlı hacıların sorumluluğuna
seçilen Müntehabu't-Devle Mekke'ye gitti, ancak
Abdülaziz'in iş başına gelmesi, Mekke ve Medine'deki kutsal mekânların yıkılmasına dair haberin yayılmasından sonra; İran başta olmak üzere İslam ülkelerinde endişelerin oluşması ve Suudi hükümetinin
henüz yerine oturmaması hasebiyle Abdülaziz bu
haberi yalanladı ve İslam devletlerinden olayın takip
edilmesi için Hicaz'a temsilcilerini göndermelerini
istedi. Bu doğrultuda ilk girişimde bulunan ülkeler33-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.2829, 14 Eylül 1925 yazışmaları, Dışişleri Bakanlığı Merkez
Komitesi Belgeleri.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 61
den biri olan İran, Gaffar Han Celalü's-Saltana (İran'ın Mısır Dışişleri Bakanı) ve Habibullah Han Hüveyda'dan oluşan bir heyeti Hicaz'a gönderdi ve bu
heyet 16.08.1925 yılında Cidde'ye girdi.34
Abdülaziz, bu heyeti sıcak bir şekilde ağırladı ve
Hüveyda'nın bildirdiğine göre Abdülaziz, İran'la çok
yakın ilişkiler içinde olmayı istemektedir. Hüveyda
bu konuda şöyle yazıyor:
"…Gece gündüz boyu Bahre'de durduk ve İki
defa İbni Suud'la görüşme yapıldı. İbni Suud, bize karşı fevkalade saygı ve muhabbet gösterdi.
Her görüştüğümüzde İran Devleti'ne yakınlaşma
meylini ortaya koyarak şöyle diyordu: "Biz İran'la
komşuyuz ve Necd ve Ehsa'da otuz bin kadar Şia
var. İsterseniz bu bölgelerdeki Şialardan sorabilirsiniz. Benim hakkımda yayılan haberin çoğu yalan
ve iftiradır. İnşallah Medine'ye gittiğinizde benim
için söylenenlerin yalan olduğunu göreceksiniz!
Ben size açıkça söylüyorum ve siz devletinize benim Haremeyn-i Şerifeyn'i kendi canım, malım ve
çocuklarım gibi koruduğumu yazınız. Mekke'de
olup biten şeyler de ben işbaşına gelmeden önce
olmuştur!"35
Burada Abdülaziz, kabirlerin yıkılma meselesini
başkalarına isnat etmiştir, ancak Hüveyda'nın başka
bir görüşmesinde ise şunları dile getirmektedir:
34-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.26.
35-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.27.
62 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
"…Evet, Vahabiler kabir ve kubbelerin tamirine inanmıyor, bu işi bidat biliyor ve "Hayru'l
Gubur ed-Davaris" hadisini muteber biliyorlar.
Bununla birlikte benim işbaşına gelmemle hemen
bu işin önünü aldım. Hali hazırda bütün samimiyetimle İslam ülkelerinin temsilcilerini göndermelerini ve Hicaz'da yapılanlar konusunda karar
vermelerini bekliyorum. Bu kabirlerin tamir edilmesi konusunda karar alırlarsa onlara karşı çıkmam ve kolayca izin veririm…"
Abdülaziz, Necd Şiaları hakkında da şunları söylüyor:
"…Necd ve Ahsa'da kendi idarem altında yaklaşık yirmi-otuz bin Şia vardır. Sorup soruşturunuz, bunların hepsi tamamen özgür ve güven
içinde kendi işleriyle uğraşıyorlar ve onlara gerek
mezhebî, gerekse diğer konularda hiçbir baskı söz
konusu değildir…"36
Daha önceki alıntıda da geçtiği üzere Abdülaziz
hükümete geldiği ilk günlerde sorunlarla karşılaşması hasebiyle Vahabilerin kabirleri tahrip etmesine
inanmanın yanında bu meseleyi bir şekilde başkalarına dayandırıyor ve İslam ülkelerinden Hicaz'a temsilcileri çağırmakla kendi hükümetini ispatlayıp yavaş yavaş hükümetini güçlendirme doğrultusunda
çabalıyor.
36-a.g.e., s.28.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 63
İki Bakış Açısı
Müderris'in ısrarıyla "Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu" adı altında kurulan heyet konusunda Seyit Ali Mucânî şunları yazıyor:
İran'ın siyasi şahsiyetleri arasında iki bakış açısı
göze çarpıyor:
1-Seyit Hasan Müderris'in başkanlığındaki grup
Haremeyn-i Şerifeyn'i korumak ve Vahabilerin
yıkıcı girişimlerine karşı koymak için İslam
devletlerinden temsilciliklerin oluşturulmasını
istiyor.
2-Ülkenin idari ve siyasi işlerinin başında yer
alan ve Hüveyda'nın görüşünü benimseyen
grup: Vahabiler tarafından düzenlenen İslami
Hilafet Konferansı'na temsilcilerin gönderilmesi doğrultusundadır.
Birinci grup, Vahabileri resmî olarak tanımaya bile yanaşmazken ikinci grup bu konuda yazışma ve
karşılıklı görüşme kapılarını açmıştı.
Bu gelişmeler apaçık birinci grubun lehine sonuçlanmak üzereyken maalesef Beşinci Yasama Dönemi
11.02.1926 Perşembe ikindi vakti saat 15.30'da sona
erdi. Nahit Gazetesi, Beşinci Meclisin sona ermesi
konusunda şöyle yazdı:
"… İnna lillahi ve inna ileyhi raciun… Merhumun kapısı, dolabı ve varlığı vasiyet gereğince
İkinci Mütevelli Sayın Erbab Keyhusrov tarafın-
64 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
dan imzalanıp mühürlenmiştir. Allah geniş rahmetiyle rahmet etsin."
Suudilerle İşbirliği İçinde Olunmaması
Bu hadise, pratikte Müderris'in faaliyet imkânının
azalmasına sebep oldu ve maalesef medyanın şiddetli sansürü ve gerekli belge ve senetlerin olmayışı, bu
fetret döneminde patlak veren olayların değerlendirip
yargılanmasını zorlaştırmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının arşivindeki mevcut dağınık belgeler, Müderris'in İslami Hilafet Konferansına katılmama doğrultusundaki
şiddetli tavrının bazı ülkelerdeki Şiaların olaya tereddütle bakmasına sebep olduğunu göstermektedir.37
Bir grup Vahabi âliminin, kabirlerin viran edilmesi ve mukaddes mekânların ziyaret edilmesinin yasak
oluşuna dair fetvasının yayınlanması ve bu fetvanın
İran'da yankı bulmasıyla İslam dünyasını kaplayan
kızgınlık ve nefret dalgası, İslam ülkelerinin çoğunun Müderris'in çağrısı üzere konferansa katılmaktan
kaçınmalarına sebep oldu. Müderris şöyle demişti:
"Ben, İslam devlet ve milletleri tarafından hakiki bir toplanmanın olacağını düşünmüyorum;
örneğin şimdiye kadar Suriye İbni Suud'a bir cevap vermemiştir ve Mekke'de olup da encümende
37-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.29-33.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 65
yer alanların dışında Suriyelilerden birilerinin katılacağını sanmıyorum… Filistin, Cezayir, Rif, Tunus, Türkiye, Afganistan ve diğer ülkelerin hiçbirinden bir haber yoktur."
Hilafet Kongresinin Oluşturulması
Pek çok çaba ve uğraşıların neticesinde Hilafet
Kongresi Hicri Kameri 1344 yılında Zilkade'nin ilk
günü küçük bir grubun katılımıyla başladı. Kongrenin ikinci oturumunda Suriye Yargı Başkanı Şeyh
Halil Halidi İslam ülkeleri ve özellikle İran'la müzakere yapılmasını önerdi. Ancak henüz kongre devam
ederken Necef âlimleri, Vahabilerin Baki Mezarlığı'na saldırdıkları haberini verdi.38
Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonunun Kurulması
Bu haberin sonucunda Müderris'in de yer aldığı
Tahran âlimlerinden bir grup Hoy şehri Cuma İmamının evinde bir oturum düzenleyerek söz konusu
hadisenin ele alınması için Seyit Hasan Müderris,
Hoy Cuma İmamı, Tahran Cuma İmamı, Behbehânî,
Ayetullah Zade Horasanî, Hacı Mirza Muhammed
Rıza Kirmânî, Müstevfi'l-Memalik, Vusuku'd-Devle,
Mu'teşemü's-Saltana, Müşirü'd-Devle ve İhtişamü'sSaltana'ın yer alacağı bir oturum düzenlenmesi ve
Dışişleri Bakanlığı ve Şah'ın ofisinde var olan dosya38-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.31.
66 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ların incelenmesiyle bu doğrultuda gereken adımların atılmasını karara bağladılar.
Bu komisyonun ilk oturumu bir sonraki gün gerçekleşti ve oturumda Müderris, Müstevfi'l-Memalik'e bu hassas şartlarda başbakanlık makamını üstlenmesini önerdi.
Bu komisyonun bir diğer önemli kararı da tüm dışişleri bakanlıklarını sorumlu kılan devlet bakanlıkları için çıkartılan bildiriydi. Bu bildiri gereğince Haremeyn-i Şerifeyn ile alakalı işlerin tamamı yalnızca
komisyonun bilgisi dâhilinde uygulanacaktı.
Aynı şekilde komisyonun isminin Haremeyn-i
Şerifeyn'i Savunma Komisyonu olarak değiştirilmesi
ve Muhbiru's-Saltana, Müsteşaru'd-Devle ve Mümtazü'd-Devle'nin de oturuma davet edilmesi kararlaştırıldı.
Vahabi devleti söz konusu komisyonun girişimlerine tepki olarak faaliyetlerini çok daha geniş alana
yayarak işe başladı. El-Menar dergisinin sahibi Şeyh
Reşit Rıza'nın Mısır gazetelerinde geniş açıklamaları
yayınlandı ve İran devletini zındık olarak nitelendirmesi mukabilinde dört yüz altın lirası kazandı.
Şeyh Reşit Rıza, Mekke'ye gitti ve Kabe-i Muazzama'nın avlusunda geniş ders halkaları başlatarak İbni
Suud'un iradesinin gerçekleşmesini üstlendi.
Bu aşırı ve katı tebligatın muhatabı daha ziyade
Müderris'in kılavuzluğundaki mezhebi gruptu, çünkü
resmi belgeler Pehlevi ile İbni Suud'un ilişkilerinin
tamamen dostane olduğunu göz önüne sermektedir.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 67
Söz konusu belgelerin birisinde şöyle yer almıştır:
"Şahinşahî A'la Hazret şefketli Padişahın taç
giyme merasiminde İbni Suud telgrafla tebriklerini göndermişti. Devlet büyükleri telgrafın cevabını Dışişleri Bakanı aracılığıyla Necd sultanına bildirmeleri yerine padişahın sevgi ve memnuniyetinin bir belirtisini yansıtmak üzere Sayın Aynü'lMülk'ü (Hüveyda) resmi olarak Mekke'ye gönderdiler."39
İran'ın siyasi şahsiyetleri arasında bu hadise hakkındaki tereddütler her an şiddet kazanıyordu. Müderris'in kılavuzluğundaki komisyon "Memleket ahalisi ve Müslümanların tamamına ilan edilir" başlığı
altında Vahabilerin girişimleri karşısında İran devletinin resmi itirazını aşikâr etmesi için Başbakan
Müstevfi'l Memalik'e baskı uyguluyordu. Devlet bu
bildiride İslam milletlerinin toplanarak Haremeyn-i
Şerifeyn'in mukedderatının çözülmesini istiyordu.40
Haremeyn-i Şerifeyn Komisyonu'yla eş zamanlı
kurulan Necef İlmi Heyeti, Seyit Hasan Müderris ve
diğerlerine gönderdiği telgrafla Vahabilerin girişimlerine duydukları nefreti dile getirmenin yanında
kendilerinin İslam'ın namusunun korunması için hazır olduklarını ilan ediyordu.
Müderris bu hadiselerin ardından Tahran Mervi
mescidinde bir oturum düzenledi. Minbere çıkarak
39-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.31
40-a.g.e., s.32.
68 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
gelişen hadiselerin boyutlarının ne kadar feci olduğunu ve Vahabilerin çirkin akidelerini genişçe açıklayan Müderris, İslam toplumlarının tamamından
birlik olmalarını istedi.
Yasama organının altıncı dönem açılışı ve içişlerinde yaşanan sorunlara rağmen Müderris ve yandaşlarının zihni aynı şekilde Haremeyn-i Şerifeyn meselesinin takip edilmesi yönündeydi.
Behbehânî kendi konuşmasında talimat vermeden
önce Müslüman milletlerinin kâfirlerin tehditlerine
karşı vurdumduymazlığına işaret ederek şu sonuca
varıyor:
"Bu kadar uyuşukluk nereye kadar devam edecek? Bu kadar vurdumduymazlık nereye kadar
sürecek? Nereye kadar hoşgörü…? Her bir İranlı
Müslüman'ın kalbini kanla doldurdular…! İslam
milletlerinin saflarına yeni bir saf daha eklemek
istiyorlar… Hem siyasi açıdan, hem dini açıdan
İran'ın diğer milletlerden daha eğimli olması gerekir, ama ne haldedir?
Yukarılarda oturan beyefendiler, sorumlular,
makam sahipleri, siyasetçiler ve yetki sahibi olanlar, sonuç itibariyle sürekli kendilerini her şey ve
başkalarını hiçbir şey sayanlar; bu önemli siyasi ve
dini olaylarda, bu hayati hadiselerde yaklaşık bir
yıldan beri ne yaptılar? Bir grup yalanlamakla,
başka bir grup aldırmazlıkla, birkaç kişi bir şeyle
meşgul, ancak neyle meşguller? Oturdular, konuştular ve kalktılar. Kimden sorduysam şöyle dedi:
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 69
Müzakereyle meşgulüz. Özetle şimdiye kadar ne
yaptılar? Konuştular! Boş ve faydasız bir konuşma!"
Behbehânî konuşmasının ardından Hicaz'ın siyasi
geleceğinin belirlenmesi için Müslüman ülkelerin
temsilcileriyle uluslararası bir konferans oluşturulmasını önerir ve bu önerisini iki ivedilikle meclise
sunar. Bu öneri gerçekte Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu'nu kanuni hale getirmektir, ancak
onun önerisi başbakan ve bazı milletvekilleri tarafından şiddetli tepkilere yol açmıştır. Şahsa ait meclis
dosyalarının nüshasının incelenmesi, bu kuruluşta
medyaya karşı şiddetli bir sansürün olduğunu ortaya
koymaktadır. Sistem, hatta sözleri bile sansür ederek
gazetelere yansımasına izin vermemektedir. Sistemin
görevi sadece sansürden ve yazılanlara kota koymaktan ibarettir.41
Sonuç itibariyle "talimattan önce müzakerelerin
takip edilmesi" ve komisyon üyelerinin baskısının
etkisiyle Behbehânî'nin önerisi Müderris'in de bulunduğu yirmi iki imza ve bir maddelik olmak üzere
mecliste söz konusu edilir.
Bazı milletvekillerinin "Komisyonun böyle bir
pratik girişimde bulunmaya gücü yeter mi yetmez mi
gibi muhalefetine rağmen Müderris söz konusu
maddeyi savunmak için şunları dile getirir:
41-Faslname-i Tarih-i Revabiti Harici, 2. yıl, Sayı 9, s.32-33.
70 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
"Benim inancıma göre İran memleketi için çok
faydalıdır; siyasi olarak bu meseleyi gerçekleştirme hedefinde olmamız gerekir. Başka bir ifadeyle
bu mesele cihetiyle İran merkezileştirilmiş olacaktır. Biz hepimiz varız, ancak İran büyük bir İslami
devlettir ve bu meselede kendini ortaya koymasıyla merkez olması tamamlanacaktır. Elbette
Milli Şura Meclisi'nin bu meseleye katılması daha
evladır… Ama bu büyüklükteki bir meselenin bir
iki ayda ya da bir senede sonuçlanacağını söyleyemeyiz. Bu mesele bir iki yıl takip edilecek kadar
büyüktür. İnşallah ümitsiz değiliz ve iyi bir sonuç
alacağız."42
Elimizdeki var olan eksik belgeler tek maddelik
bu önerinin onaylandığını göstermektedir, ancak anlaşıldığı kadarıyla meclise büyük baskılar uygulanmış öyle ki önerinin onaylanmasından bir ay sonra
Müderris 30.09.1926 yılında Sipehsalar Medresesi
(Şehit Mutahhari) yolu üzerinde suikasta uğramıştır.
Her ne kadar Müderris bu terörden canını kurtarsa da
meclisin en az otuz oturumuna katılamamıştır.
Maalesef belgelerin ortadan kaybolması, bu hadiseden sonra söz konusu komisyon ve Müderris'in girişimlerinin sonucu hakkında bilgilerin elimizden
çıkmasına sebep olmuştur.
Tarihi, yaklaşık 1926 yılına dayanan bir belge,
hâkim grubun Müderris'e baskı uyguladığını ortaya
42-a.g.e., s.33.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 71
koymaktadır. Bu belgede Tahran tacirlerinden Mirza
Mehdi Zencani hâkim grubun mesajını Müderris'e
bildirmek istediğini ortaya koymaktadır ki mesaj
şöyledir:
"İran devleti tarafından bir girişimde bulunmaması, Müslümanların yenilgisi ve fesadın yayılmasına sebep olacaktır. Bu mektubu size mahremane-gizlice yazdım… Allah şahittir, bu olayın
(Vahabilerin saldırısının) Allah'ın azabına duçar
etmesinden ve zamanla Müslümanların telef olmasından korkuyorum."
Müderris, bu mektubun haşiyesinde, perde arkasındaki zamane baskıları yalnızca bir beyitle dile getiriyor:
Kıyametten bir haber işitiyorsun
Uzaktan ateş dolu bir elin vardır43
Abdülaziz'in Hicaz'a Hâkimiyeti
Melik Ali'nin hükümetten geri çekilmesinden sonra Abdülaziz pratikte Hicaz'a hâkim oldu ve 1925 tarihinde şu açıklamayı içeren bir bildiri yayınladı:
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah'a mahsustur O'na hamd ve şükrediyoruz. Allah'ın salât ve selamı nebilerin en
43-Bkz: Müderris ve Haremeyn-i Şerifeyn'i Savunma Komisyonu, Faslnameyi Tarihi Revabiti Harici, 2.Yıl, Sayı 9,
s.29-33.
72 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
hayırlısı ve yaratılmışların eşrefi efendimiz Muhammed'e (s.a.a) ve âli ve ashabına olsun.
Hüseyin ve oğullarının bizimle olan hadisesini
uzaktan yakından herkes işitmiştir. Ülkemizin yaşamını savunmak ve mukaddes beldelerde uygunsuz amellerin önünü almak için kılıç çekmek zorunda kaldık ve bu yolda can ve malımızdan infak
ettik. Rauf olan Allah'ın fazlıyla beldeler fethedildi ve güvenlik sağlandı. Bu işlere öncülük ettiğimiz zaman Hicaz ehlinin rükünlerinden birisini
oluşturduğu İslam âleminin bu mukaddes beldenin geleceği hakkında hükmedip icra etmesini kararlaştırdık. Defalarca Müslümanların tamamını
İslam kurultayı oluşturarak bu beldenin maslahatını belirlemeye çağırdık. Daha sonra özel ve genel davetlerde bulunarak Hicri Kameri 1344 yılının Rebiyülâhır ayının onunda (dünya gazetelerinde de yayınlandığı gibi) İslam hükümetlerine
bildirilerimizi gönderdik. İki ay geçmesine rağmen Hindistan'daki Cemiyet-i Hilafet dışında (bu
işte onları tebrik ediyorum) hiçbir cevap gelmedi.
Bu cemiyet Hicaz'ın iyiliği ve güvenliği için ellerinden geleni yapmışlardır.
Hicaz'da cereyan eden bu olaylar başarı ve
muvaffakiyetle son buldu ve Hicaz ahalisi grup
grup ve tek tek gelerek, memleketin daha önce
vaat edildiği gibi özgürce kurulmasını talep ettiler.
Ben de onların bu isteğini kabul etmekten başka
bir çare bulamadım.
İslam âleminin, böylesine önemli bir durumda
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 73
söz konusu beldenin bir kısmının idaresi için hiçbir girişimde bulunmaması ardından, Hicaz'a özgürlük verildi ve bizim de mümkün olduğu ölçülerde ıslahın dışında bir kastımız yoktur: "Başarım
ancak Allah'ın yardımı iledir. Ben sadece O'na tevekkül
ettim ve sadece O'na yöneliyorum.44"45
Abdülaziz b. Abdurrahman el-Faysal Âli Suud
22 Cemaziyülâhır 1344
Suud Devletinin Bildirisi
Hicri Kameri 24 Cemadiyüssani 1344 tarihinde
Suud devleti resmen kurulduktan sonra şu açıklamayı içeren bir bildiri yayınlandı:
Bismillahirrahmanirrahim
Padişahın Dost Ülkelere Bildirisidir
Allah'ın fazlı ve yardımıyla Hicaz ehli; Allah'ın
Kitabı, Hz. Resulün (s.a.a) ve Hulefa-i Raşidin'in
sünneti gereği bizim padişahlığımız ve bize miras
kalan Hicaz ve Hicaz ehlinin işlerinin de idare
edilmesi konusundaki hükümetimizi bir araya gelerek kabul ettiler ve bize biatte bulundular. Biz
de Allah'a ümit ederek ve O'na tevekkül ederek
onların biatini kabul ettik. Bu konuda Allah
Teâlâ'dan yardım istiyoruz. O halde bizim lakabımız "Celaletü Meliki'l-Hicaz ve Sultanu Necd
44-Hud, 88.
45-Tarih-i Revabiti Harici İran ve Arabistan-i Suudi, s.55-56.
74 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ve Mülhakkatuha" olacaktır. Bu belde sakinleri ve
hacıların tamamının rahatlığı, emniyeti ve saadeti
için elimizden geleni yapacağız.
Pek yakında İslam âleminin beklentisinin yerine getirilmesi ve Hicazlıların hadiselerinden herkesin mutlu olması için bu işlerde Allah'ın yardımını talep ediyorum.
Başarı ancak O'ndandır
Melikü'l-Hicaz ve Sultanu Necd ve Mulhakatuha
Hicaz Seferinin Yasaklanması
Abdülaziz'in bu girişimi, ortaya konan şeylerle İslam âlemini yüzleştirmek ve onları kendisiyle irtibat
kurmaya mecbur etmek doğrultusundaydı, ancak
böyle olmasına karşın Arabistan'dan gelen haberler
ve çeşitli İslam ülkelerinin ıstırapları Mısır müftüsünün Müslümanları hacca gitmekten sakındırmasına
ve İngiltere hükümetinin de Hindistan halkına hacca
gitme izni vermemesine sebep oldu. İran devleti de
02.03.1926 tarihinde düzenlediği oturumunda şu
bildiriyi yayınladı:
"Devletin, hacda hacıların emniyet ve güvenliğinden endişe duyduğunu genele ulaştırılmasını
istiyor ve bu sene hacca gitmekten sakınmalarını
tavsiye ediyoruz."46
46-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.66.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 75
İran Devletinin Bildirisi
01.04.1926 tarihinde İran devleti resmi bir bildiri
yayınlayarak Suudi Devleti'nin İslami mekânları ve
Baki Mezarlığı'nı yıkma girişimlerine açıkça itirazını
bildirmiş ve Vahabilerin bu girişimlerini kınamıştır.
Bildirinin metni şöyledir:
Memleket Sakinleri ve Müslümanların
Geneline Bildirilir
Kısa bir süre önce İslam âleminin ve Müslüman fırkalarının inançlarına Vahabi taifesi tarafından saldırıda bulunulmuş, müminlerin kıblesi
ve Müslümanların dinî merkezi Haremeyn-i Şerifeyn'e edepsizlik yapılmış, Müslümanların tamamı
rencide edilmiştir. Vahabiler tarafından Baki Mezarlığı'ndaki din büyüklerinin kutsal mezarlarına
edepsizlik ve saygısızlık yapılmış ve Müslüman taifeleri müteessir edilip hüzne boğulmuştur. Bunların tamamı, tüm memleket ahalisi tarafından bilinmektedir.
İran Devleti, başından beri bu taifenin saldırılarına, edep ve diyanetin haysiyetine karşı olan ve
medeniyet ilkeleriyle çelişen bu girişimlere sürekli
itiraz etmiş ve Vahabilerin başkanı Abdülaziz b.
Suud ise açıkça İslam âleminin milli değer ve
inançlarına hakeza İslam dünyasının şiarlarına
karşı yapılan bu saygısızlığın tekrar edilmeyeceği
vaadinde bulunmuştur.
Ne var ki beklentinin aksine son zamanlarda
yapılanlar Suud'un kendi vaadiyle çeliştiğini orta-
76 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ya koymuş, Müslümanların kalplerini derinden
yaralamış ve İbni Suud’un, İran Devletinin Hicaz
Kurultayı'na katılmasını reddetmesine sebep olmuştur.
Müslümanlar, inançları gereği, mukaddes mekânların, rahmani nurun iniş mekânı ve semavi
feyzin kaynağı olduğuna inanır ve buraların yüceltilmesini İslam'ın bir şiarı olarak bilirler. Özellikle
dini itikat (inanç) ve edebe saygı gösterme asrının
olduğu bu zaman diliminde, kavimlerin tamamı
başkalarının dinî inançlarına saygı göstermeye
gayret eder ve diğer milletlerin dini şiar ve itikatlarına saldırmayı çirkin sayarlar. İran Devlet ve
milletinin sessiz kalmayacağı ve İslam âlemi karşısında azınlığı oluşturan bir fırkanın kendi inanç
ve değerlerini İslam âlemine dayatmasına tahammül etmeyeceği açıktır. Hakikaten bu girişimlerin
karşısında sabır ve tahammülün yeri yoktur. Milletlerin, ister kendilerinin isterse başkalarının sanat ve edebiyat büyüklerinin kabir ve eserleri karşısında milliyet ve kavmiyet tanımaksızın türlü
türlü saygı gösterdiği bir asırda, başkalarına yalnızca kendi öğretilerini dayatan; kalp ve ruhlarda
yer edinmiş hidayet imamlarının ve Allah velilerinin eserlerini yıkmalarına izin verilmeyecektir.
İran Devleti bu davranışı, cahiliyet dönemlerindeki vahşiliğin tekrarlanması olarak telakki
ederek bu feci amele şiddetle itiraz etmektedir.
Şu halde İran Devleti, İslam âleminin tüm fırkalarına hitap ederek İslam inancının vahdet
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 77
hükmünce bir araya gelip imkânlar dâhilinde bu
tecavüz içeren girişimlerin önünü almaya çağırmaktadır. Haremeyn-i Şerifeyn hakikaten İslam
âleminin tamamına aittir ve hiçbir Müslüman milleti, başka milleti hesap etmeksizin Müslümanların kıblesi ve İslam dininin merkezi olan bu mukaddes yeri kendine has kılmaya, istediğini yapmaya ve kendi inanç ve öğretilerini başkalarına
dayatmaya hakkı yoktur.
Dolayısıyla tüm İslam dünyasından İslam milletlerinin genelini kapsayacak bir toplantı düzenleyerek; Haremeyn-i Şerifeyn meselesini halletmelerini ve Müslümanların tamamının kendi inançları doğrultusunda özgürce Mekke-i Muazzama ve
Medine-i Münevvere'nin manevi bereket ve semavi feyzinden yararlanmaları ve hiçbir ayrıcalık
ve istisna gözetmeksizin bu mukaddes mekânların feyzinden kana kana içmeleri için bir kanun
düzenlemelerini rica ediyoruz.
İslam millet ve devletlerinin bu dini ve milli isteğimizi kabul etmelerini ve onların daha fazla
milli ve dinî alametlerinin zarar görmesine razı
olmamalarını ümit ediyoruz.47
Haziran 1926
Başbakan Hüseyin b. Yusuf
Bu bildirinin yayınlanmasından sonra maalesef İslam âleminde Suudileri kabirlerin tamirini ve yıkılan
47-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.69.
78 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
eserlerin korunmasını kabul etmeye zorlayan hiçbir
ciddi hareket gerçekleşmedi. Sonuç olarak Suudi
Devleti'nin Şialara baskısı arttı, öyle ki Hicri Kameri
1347 yılında Muharrem'in yedisinde Suudi Polis
Müdürü, yanına aldığı bir grup askerle Şiaların matem meclisine saldırarak onların mal varlıklarının
tamamına el koydu ve hacılardan Hacı Seyit Muhammed Bakır isminde bir seyidi ihanet ve eziyetin
son haddinde hapse mahkûm etti.48 İranlı hacılara
karşı zorluk ve baskı günden güne artmaya başladı.
İran'ın Cidde Elçisi 28 Muharrem 1347 yılında kaleme aldığı bildirisinde şunları dile getiriyor:
"…Hicaz hükümeti, Medine-i Münevvere ve
Mekke-i Mükerreme'de İranlı hacılarına son derece baskı uyguluyor ve onların özgürce Peygamber
(s.a.a) ve Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerini ziyaret etmelerini engelliyordu. Bununla birlikte hükümet verdiği sözüne kesinlikle amel etmemiş, aksine öncekine kıyasla baskılarını arttırmıştır. Hayatını kaybeden İranlı hacıların Mekke-i
Muazzama'-da beytülmal sorumluları tarafından
zimmet altına alınan mal varlıkları şimdiye kadar
İran Konsolosluğu'na gönderilmemiştir. Bu sebeplerden ötürü önceki yılda olduğu gibi ve hatta
daha ciddi olarak İranlıların Hicaz'da hukuklarının temin edilmesi ve dinî haysiyetlerinin korunması için söz konusu meseleler tamamen halledi48-a.g.e.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 79
lip doğru bir kanun altına alınana kadar hiçbir
İranlının Hicaz'a gönderilmemesini yüksek makamlardan talep ediyorum.
İran Hicaz Başkonsolosu Muhammed Ali Lârî
Bir Komplonun Başlangıcı
İran'ın Mısır Elçisi Hüseyin Pir Nazar'ın49 bildirisi
esasınca: İran Devleti birkaç yıl daha hacca gitmeyi
yasaklasaydı kesinlikle Hicaz hükümeti İran'ın öneri
koşullarını kabul edecek ve sonuçta hem İranlı ziyaretçiler üzerinden baskı kalkacak hem de yıkılan kabirler tamir edilerek bir ayrıcalık elde edilecekti.
Ne var ki maalesef bu iş gerçekleşmedi ve 1929
yılının Haziran ayında İran ile Abdülaziz hükümeti
arasında ilk resmi diplomatik müzakere gerçekleşti.
Aynı yılın Eylül ayında İran ile Hicaz arasında dostluk anlaşması imzalanarak 1930 Nisan ayında Hüveyda, İran temsilcisi unvanında Cidde'ye gitti.
Abdülaziz hükümetinin pekiştirilmesiyle sonuçlanacak olan; İran'ın Arabistan'daki konsolosluk açma
girişimi Abdülaziz için son derece önemliydi. Hüveyda Abdülaziz'le görüştükten sonra Dışişleri Bakanının temsilcisinin ağzıyla raporunda şunları dile
getiriyor:
"…Abdülaziz, sizinle görüşmekten ve Şahinşahî Padişahının sevincini ortaya koyan mektubu49-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.73.
80 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
nun eline ulaşmasından son derece sevinçlidir.
Öyle ki şimdiye kadar onu bu kadar mutlu ve sevinçli görmemiştim…"50
Habibullah Hüveyda'nın Görevi
Habibullah Hüveyda'nın bu irtibatın oluşturulmasında önemli bir rolü olması hasebiyle Hicaz devleti
kendi Dışişleri Bakanlığı sorumlularına, Hüveyda'nın rahatsız olacağı her türlü davranışın ortadan kaldırılması ve onun tüm isteklerinin çabucak yerine getirilmesini emretti.51
Habibullah Hüveyda'nın Hicaz'daki Vahabilerin
mukaddes mekânlara saldırılarını araştırmakla görevli İran'ın iki temsilcisinden birisi olması ve var
olan belgeler esasınca onun Bahaî olarak tanınması
göz önüne alındığında52 maalesef İran'ın Hicaz tem50-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.84.
51-a.g.e.
52-Hüveyda'nın dedesi Mirza Rıza Gannâd, tutucu Bahaîlerden ve Abbas efendinin fedailerinden sayılıyordu. Mirza
Rıza Gannâd'ın Abbas efendiye olan ilgi ve alakası o hadde
ulaşmıştı ki Abbas efendiyle birlikte Filistin'in Akka şehrine
gitmiş ve onun özel hizmetçisi olmuştu. Abbas Efendi, Mirza
Rıza Gannâd'ın özel hizmetleri hasebiyle onun oğlunun öğrenim masraflarını üstlendi ve Habibullah'ı (Emir Abbas'ın babası) tahsil görmesi için Avrupa'ya gönderdi. Habibullah Avrupa'da İngilizce ve Fransızca dillerini öğrendi ve Arapçayı
güzel konuştuğu için İran'a döndüğünde Eset Bahtiyari'nin emrine girdi ve burada bir tercüman olarak işe alındı. Habibullah
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 81
bu görevinin yanında "Ra'd Gazetesi"nin yabancı dil tercümesi
bölümünün sorumluluğunu üstlendi.
Profesör Brown, Hüveyda'nın dedesi Mirza Rıza Gannâdi'yi Bahaîlerin rehberinin sırdaşlarından bilir. Fazıl Mazenderani Zuhuru'l Hak kitabının (Bahaîlerle alakalı bir kitaptır) sekizinci cildinin ikinci bölümünde ve 1138. sayfasında Hüveyda'nın dedesi hakkında şöyle der:
"Daha önce özelliklerini saydığımız Muhammed Rıza
Gannâd ölünceye kadar Abbas efendinin en sağlam ve en ihlaslı ashabı olarak öldü ve "Akka" mezarlığına defnedildi.
Onun oğullarından Mirza Habibullah Aynü'l-Mülk (Hüveyda'nın babası) Abbas efendinin gözetiminde hat sanatında kemale
ulaşarak mübarek Hattu'l-Resm'in gibi yazmayı başardı. Daha
küçük yaşlarda Abbas efendinin yanında kitaplar yazarak hizmetlerde bulundu. Daha sonra İran Dışişleri Bakanlığı'nda
devlet memurluğunu kazandı. Muhammed Rıza, Akka'daki diğer oğlu Mirza Celil Hayyat (Hüveyda'nın amcası) ve Şam'da
evlenen kızından (Hüveyda'nın halası) razı olduğuna dair bir
tavır sergilemedi!
Habibullah (Aynü'l-Mülk), Efserü'l-Mülk isminde bir kızla
evlendi. Efserü'l-Memlük, Kaçar Hanedanı döneminde Bahaîlerin birkaç şehirde terör estirdiği olaylara karışan Bahaî teröristlerden Muhammed Hüseyin Han Serdar'ın kızıydı.
Habibullah (Aynü'l-Mülk), Serdar Esed Bahtiyari'nin yardım ve çabalarıyla Dışişleri Bakanlığı'na yol buldu ve Şam
bölgesinde ikamet geçmişi vesilesiyle Arap dilini iyi kullandığı için hükümet tarafından Suriye ve Lübnan'a memur olarak
atandı. O yıllarda "Âl-i Rıza" olarak tanınan Aynü'l-Mülk,
kendi diplomatik konumunu kötüye kullanarak atandığı ülkelerde Bahailik tebligatı yaptı.
Şam bölgesinde Habibü'l-Mülk'ün birkaç aylık ikametinden
sonra Aynü'l-Mülk'ü Cidde'ye atadılar. Aynü'l- Mülk Cidde'de
82 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
silcisinin söz konusu meseleleri görmezlikten gelmek gibi önemli ve gizli bir rolünün olduğunu göreceğiz. Melik Abdülaziz'in, Hüveyda'ya söylediği şu
sözü ortaya koyduğumuz iddiamızı güçlendirmektedir:
"…Ben sizi kendimden biliyorum siz de kendinizi yabancı bir temsilci olarak bilmeyiniz. Hiçbir zaman izin almanıza gerek yoktur; ne zaman
isterseniz bizimle görüşebilirsiniz. İster Mekke'de
isterse burada her zaman sizinle görüşmeye hazırız…"53
el-Vatan gazetesinde (Bağdat baskısı) Hicri Kameri 1348 Rebiyülevvel ayının yirmisinde Hicaz
devletinin İran temsilcisi Hüveyda ismiyle tanınan
Habibullah Han Aynü'l-Mülk hakkında şunlara yer
verilmiştir:
"…Belirtilen şahıs bu meselelere oldukça vakıftır ve memleketin dilini çok iyi bilmesi yanında
Melik Abdülaziz ve Hicaz hükümetinin güven
İngilizlerle gizli görüşmeler yaparak İslam âleminin kalbi sayılan bu bölgede Bahailik tebligatına devam etti…
İran elçisinin Bahailik faaliyetlerinde bulunması kötü sonuçlara yol açtı ve İran Dışişleri Bakanlığı onu Tahran'a çağırmak zorunda kaldı. Aynü'l-Mülk Tahran'a çağrılmasının ardından ikinci kez Akka'ya gitti ve ömrünün sonuna kadar Bahaîlerin rehberine hizmet etmeye devam etti.
Habibullah Aynü'l-Mülk'ün, Emir Abbas ve Feridun Hüveyda isminde iki oğlu vardı. Emir Abbas Hüveyda, s.14-15.
53-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.88.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 83
duyduğu birisidir; özellikle bu kimselerin yanında
saygındır. Bu şahsın böyle bir göreve seçilmesi istenildiği şekilde meseleyi çözecektir!"54
Hüveyda, Hicri Kameri 1353 yılına kadar Hicaz'da İran'ın temsilcisi olarak meşguliyetini sürdürmüştür. Hüveyda, Medine'de kutsal mekânların ne ölçüde yıkıldığı konusunda bilgi edinmek için telaş ederek bu önemli olayı çok önemsiz göstermek suretiyle
bir şekilde Vahabileri temize çıkarmaya çalışmıştır.
Nitekim yansıttığı haberlerin birisinde Hüveyda şunları kaydeder:
"…Minare üzerinden yüz otuz basamak yukarı
çıkarak Kubbe-i Mutahhar'a ulaştık ve orada
Kubbe-i Mutahhar'ı ziyaret ettik (Zira kubbenin
tepesine ulaşmak mümkün değildi). Bulunduğumuz yerden baktığımızda Kubbe-i Mutahhar'a
yalnızca beş merminin isabet ettiğini ve kubbede
küçük bir deliğin açıldığını müşahede ettik. Kesinlikle kubbe zarar görmemişti! İlk olarak bu
mermilerin kesin olarak Vahabiler tarafından geldiğini söyleyemeyiz! İkincisi onlar tarafından olduğunu düşünsek bile bunun kasti olmadığı açıktır! Karşılıklı ateş esnasında yanlışlıkla kubbeye
isabet etmiştir. Bu görüşümüzü doğrulayıcı delil
şudur: Mutahhar kabrin kubbesi son derece büyük ve Vahabiler ise şehir kalesi kapısının arkasındaydılar. Onların hedefi kubbeye ateş etmek
54-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.75.
84 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
olsaydı en azından üç dört bin mermi kubbeye
isabet ederdi! Sözün kısası kubbede yalnızca beş
mermi izi vardı ve aynı şekilde Ehlibeyt'in kubbesinde de dört beş mermi izi vardı. Harem-i Mukaddes'in baş hizmetçisi de dört adet mermi getirerek bana verdi ve bu mermileri Harem'in üzerinde bulduğunu ve mermilerin Harem-i Mukaddes'e kadar ulaştığını zannettiğini söyledi. Kulunuz Hüveyda, bu mermilerin Maarif Bakanlığı
Müzesi'nde saklanıp korunması için size takdim
edecektir…"55
Hüveyda'nın Raporunun Metninin Tamamı
Okuyucularımızın daha fazla bilgilenmeleri için
raporun tam metnini aşağıda vereceğiz:
Belge tarihi: 11 Deymah 1304
Raporu Gönderen: Habibullah Hüveyda
Raporu Alan: Dışişleri Bakanlığı
Konu: Hicaz Olayları Hakkındaki Rapor
No: 211
Yüce Dışişleri Bakanlığı'na:
Yüce Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen çeşitli telgraflar üzerine 6.10.1925 tarihinde Şam'dan Mısır'a
ve Mısır Elçisi Gaffar Han Bey'in eşliğinde padişahlık gemisiyle Mısır'dan Cidde'ye doğru hareket
ettik ve 10 Ekim'de Cidde'ye ulaştık. 20 Ekim'de
55-a.g.e, s. 50.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 85
Necd sultanının otomobilleriyle Mekke-i Muazzama'ya yöneldik.
Cidde ve Mekke yolu arasında Bahre ismiyle
meşhur bir yerde anlaşma yapmaya gelen İngiltere temsilcisi Mr. Clayton'u ağırlamak için açılan
çadırlarda bizzat İbn-i Suud'un da bulunması hasebiyle ilk önce onun mülakatına gittik. Öğle yemeği ve içilen çayların ardından saat dörtte özel
bir şahsın eşliğinde dört koruma ile birlikte ihramlı olarak Mekke-i Muazzama'ya girdikten sonra umre vecibelerini yerine getirmek için bize tayin edilen eve gittik. Ertesi gün bir tarafının dağ
eteklerinden başlayıp şehirle birleşen yıkılmış
kabristandaki mübarek kabirlerin ziyaretine gittik.
Hz. Hatice, Hz. Âmine56, Abdurrahman b.
Ebu Bekir, Ben-i Haşim, Abdullah b. Zübeyir ve
şehitlerin kabirlerinin yer aldığı; Cin Mescidiyle
birlikte diğer insanların kabirlerinin de bulunduğu
bu kabristanın tamamını Vahabiler harabeye çevirmişlerdi.
Hz. Peygamber'in doğduğu yer ve Sıddıke-i
Tahire Hz. Zehra'nın (s.a) da dünyaya geldiği yer
olan Hz. Hatice'nin evini yıkıp yerle bir etmişlerdi. Hz. Hatice ve Hz. Âmine'nin kabirleri üzerindeki yapıtları yerle bir etmişlerdi ve Hz. Hatice'nin kabrinin yarılıp tekrar toprak ve çamurla dol56-Allah Resulünün (s.a.a) annesi Hz. Âmine'nin kabri
Mekke ile Medine arasında yer alan "Ebva" ismindeki bir yerdedir.
86 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
durulduğu belliydi. Hz. Hatice'nin kabrini korumak amacıyla (yapılan) evi yıkmışlar ve evde ne
varsa hepsini yağmalamışlardı. Bu ev aynı kabristanda; Hz. Âmine'nin ve Hz. Hatice'nin kabrinin
yanındaydı.
Elbette Sultan İbn-i Suud'la yapılan mülakatları ve ayrıntılarını, sayın bakan Gaffar Han tamamını geniş olarak rapor şeklinde takdim etmiştir
ve kulunuz Hüveyda'nın bunları tekrar etmesine
gerek yoktur57, zira bu kulununuzun görevi Medine-i Münevvere'dedir.
Gidip geldiğimiz her yerde Yüce Hazret Melik
Ali ve İbn-i Suud'la Sayın Gaffar Han'ın tüm görüşmelerinde ben de vardım ve tercümanlık vazifesini ifa ediyordum. Şu kadarını arz etmek istiyorum ki Sayın Gaffar Han, hakikaten ömrü sonsuz
olan devletimizin tecrübeli, zeki ve basiretli siyasetçilerinden olup görevini fevkalade metanetli
bir şekilde yerine getirmiştir ve bundan daha iyisi
mümkün değildir.
Sayın Gaffar Han'la Melik Ali ve Sultan İbni
Suud arasında gerçekleşen müzakere ve mülakatların hepsine uzunca yer vermeyeceğim, zira Gaffar Han'ın sunduğu rapora (bilmeden) bir şeylerin
azaltılıp ve çoğaltılmasından çekiniyorum. Dola57-Daha önce Gaffar Han'ın Mekke'deki kabirlerin yıkılmasını Tahran'a bildirmesi hasebiyle, Hüveyda'nın da bunları
itiraf etmek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır, zira bildirmemesi
durumunda Gaffar Han'ın gerçekleri yansıtacağını bilmektedir.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 87
yısıyla bana özel olan Medine-i Münevvere görevimle alakalı raporuma geçiyorum:
Bizim, Mekke-i Muazzama'da olmamız hasebiyle Necd Sultanı'nın bize, Vahhabi birliklerinin
yer aldığı "Uyûn" bölgesine kadar eşlik edebileceğini ve oradan Medine'ye kadar olan iki saatlik
mesafede bizimle birlikte olamayacağını ve bu
konuda hiçbir sorumluluk kabul edemeyeceğini
söylemesi bizde suizan oluşturdu. Biz de Sayın
Melik Ali'yle görüşmek için Sayın Gaffar Han'la
birlikte Cidde'ye döndük. Ne yapacağı konusunda
şaşkına dönen Melik Ali şöyle dedi:
"Ben her istediğinizi yapmaya hazırım, ancak
bizim askeri birliklerimiz Medine'dedir ve şehir
dışında birliğimiz yoktur. Bulunduğunuz "Uyûn
bölgesinden" yerden Medine'ye kadar hurmalık
yer almıştır ve hurmalıklar ise Vahabilerin elindedir. Bizim adımızı kötüye çıkarmak için hurmalık
tarafından size ateş ederek bizim tarafımızdan
saldırıldığını söylemelerinden korkuyorum."
O halde Sultan'ın korumalarıyla sizi şehir dışındaki telsiz dairesine ulaştırarak oradaki bizim
korumalarımıza teslim etmeleri ve döneceğiniz
zaman aynı noktada sizi Sultan tarafından gönderilecek araçlara teslim etmeleri sizin yararınıza
olacaktır.
Buna binaen kulunuz, Cidde'den İbni Suud'a
ayrıntılı bir mektup yazdım. Ertesi gün mektubun
cevabı ulaştı ve İbni Suud otomobil göndermeyi
kabul etti. Aynı gün Sayın Bakan Gaffar Han ge-
88 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
miye binerek Mısır'a yöneldi ve ben de otomobile
binerek Bahre'ye doğru hareket ettim. Gece gündüz boyu Bahre'de durduk ve iki defa İbn-i
Suud'la görüşme yapıldı. İbn-i Suud bize karşı
fevkalade saygı ve muhabbet gösterdi. Her görüştüğümüzde büyük İran Devleti'ne yakınlaşma
meylini ortaya koyarak şöyle diyordu:
"Biz İran ile komşuyuz ve Necd ve Ahsa'da
otuz bin kadar Şiî vardır. İsterseniz bu bölgelerdeki Şialardan sorabilirsiniz. Benim hakkımda yayılan haberin çoğu yalan ve iftiradır. İnşallah Medine'ye gittiğinizde benim için söylenenlerin yalan
olduğunu göreceksiniz! Ben size açıkça söylüyorum ve siz devletinize benim Haremeyn-i Şerifeyn'i kendi canım, malım ve çocuklarım gibi koruduğumu yazınız. Mekke'de olup biten yıkımlar
da ben işbaşına gelmeden önce olmuştur. Evet,
Vahabiler kabir ve kubbelerin tamirine inanmıyor, bu işi bidat biliyor ve "Hayru'l Gubur edDavaris" hadisini muteber biliyorlar. Bununla
birlikte benim işbaşına gelmemle birlikte hemen
bu işin önünü aldım. Hali hazırda bütün samimiyetimle İslam ülkelerinin temsilcilerini göndermelerini ve Hicaz'da yapılanlar konusunda karar
vermelerini bekliyorum. Bu kabirlerin tamir edilmesi konusunda karar alırlarsa onlara karşı çıkmam; kolayca izin veririm ve hatta bizim Hicaz'ın
dışına çıkmamızı isterlerse çabucak çıkarım."
Medine-i Münevvere'ye hareket etmeden ve
Medine-i Münevvere'den dönmeden önce İbn-i
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 89
Suud bu sözleri tekrarladı. Medine'den döndükten sonra kendisiyle yaptığım son görüşmede kulunuzun, İran Devleti ile Suudi Devleti'nin birbirlerine yakınlaştırılması doğrultusunda girişimde
bulunmamı ve yazışmaların devam etmesini rica
etti.
Her halükarda Medine'ye gidiş ve geliş esnasında İbni Suud, deve eşliğinde üç kişiyle beraber
kendine has beş tüfekçiyi benim ve hizmetçimin
emrine verdi. Bahre'den Mekke'ye hareket ettik
ve dört gün Mekke'de kaldık. Sonra deve eşliğindeki beş tüfekçiyi deniz kenarında yer alan
Rabiğ'e gönderdi ve ben de İbni Suud'un özel
danışmanıyla otomobile binerek Rabiğ'e gittim.
Mekke'den Rabiğ'e kadar deveyle beş konaklama yeri vardı ve otomobille dokuz saat sürüyordu. Rabiğ'de birkaç gün özel tüfekçileri bekledik. Sultanın özel danışmanı Mekke'ye döndü. Bu
esnada ben dizanteriye yakalandığım için hastalığın şiddetinden dolayı yatmak zorunda kaldım ve
yolculuğumuz on gün ertelendi. On gün boyunca
ne ilaçtan, ne tedaviden, ne dosttan, ne de doktordan bir haber yoktu.
Rabiğ; ekmek, pirinç ve etin dışında hiçbir şeyin bulunmadığı koca bir köyden ibaretti. Yeşilliğin olmadığı gibi tuzlu su kuyularından başka su
da yoktu. Her halükarda Allah Resulünün manevi
makamına tevessül ettim ve duaların bereketiyle
sağlığıma kavuştum.
90 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Bu esnada Sultanın oğlu Medine'ye gitmek için
Vahabi birliklerinden oluşmuş beş yüz deve binicisiyle Rabiğ'e ulaştı. Ben de zayıf düşmüş bedenimle özel tüfekçim eşliğinde onlara katılarak yola
çıktım. Altıncı gün Vahabi birliklerine ulaştık. Size saygısızlık olmasın ama bu altı gün boyunca
deve sürücülerinin başıma neler getirdiklerini ne
siz sorun ne de ben söyleyeyim.
İki gün istirahatın ardından Medine emiri ve
Medine ordu komutanına bir mektup yazdım ve
mektuba Melik Ali'nin tavsiyelerini de ekleyerek
özel bir elçiyle Medine'ye gönderdim. Ertesi gün
mektubun cevabı geldi ve mektupta sonsuz mutlulukla bizi beklediklerini ifade etmişlerdi. Bunun
üzerine Sultan tarafından tayin edilen deve eşliğinde beş kişi ve on yayayla birlikte hareket ettik.
Beni, kararlaştırılan yerde silahlı altı yedi kişi eşliğindeki faytona teslim ettiler. Sultan tarafından
tayin edilen deve koruma muhafızlarının başkanı
da beni sağ salim teslim ettiklerine dair benden
yazılı bir mektup aldılar.
Oradan Medine'ye hareket ettik. Medine surları dışında nizami ve devlete mensup yüksek rütbeli beş yüz kişi, Medine Emniyet Müdürü Şerif
Ahmet Mensur ve şehir sakinlerinin çoğu görkemli bir şekilde bizi karşıladı. Aynı şekilde Medine'den döneceğimiz zaman da aynı görkemle
uğurladılar.
Medine'ye girdikten sonra Harem-i Mukaddesi
ziyaret için gusül aldım ve çok geniş bir kitleyle
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 91
birlikte Hz. Hatemü'l-Enbiya'nın (s.a.a) mübarek
kabri şerifiyle müşerref oldum. Bu mukaddes
makamın insana verdiği ruhi hazzı nitelemek
mümkün değildir. Allah Resulünün mukaddes
kabrini öptükten sonra yolda çektiğim sıkıntıların
çoğu bir anda üzerimden kalktı. Allah Teâlâ meleklerin koruduğu bu kutsal kabre yüz sürmeyi siz
hazreti Eşref ve dostlarımın tamamına nasip etsin!
Medine'de üç gün kaldım. İkinci günü Kubbe-i
Mutahhar'ı görmek kastıyla Şehir Ordu Komutanı İzzet Paşa, bize ev sahipliği yapan Irak Şia tüccarlarından Sayın Seyit Umran ve Harem-i Mutahhar'ın baş hizmetçisi eşliğinde Harem'e girdik.
Ziyaret görevinin edası ve kabrin öpülmesinden
sonra Haremin baş hizmetçisi her birimize Harem hizmetlilerinin giydiği elbiselerden getirdi.
Elbiseleri giydikten sonra minare üzerinden yüz
otuz basamak yukarı çıkarak Kubbe-i Mutahhar'a
ulaştık ve orada Kubbe-i Mutahhar'ı ziyaret ettik
(Zira kubbenin tepesine ulaşmak mümkün değildi). Bulunduğumuz yerden baktığımızda Kubbe-i
Mutahhar'a yalnızca beş merminin isabet ettiğini
ve kubbede küçük bir deliğin açıldığını müşahede
ettik. Kesinlikle kubbe zarar görmemişti! İlk olarak bu mermilerin kesin olarak Vahabiler tarafından geldiğini söyleyemeyiz! İkincisi onlar tarafından olduğunu düşünsek bile bunun kasti olmadığı
açıktır! Karşılıklı ateş esnasında yanlışlıkla kubbeye isabet etmiştir. Bu görüşümüzü doğrulayıcı de-
92 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
lil şudur: Mutahhar kabrin kubbesi son derece
büyük ve Vahabiler ise şehir kalesi kapısının arkasındaydılar. Onların hedefi kubbeye ateş etmek
olsaydı en azından üç dört bin mermi kubbeye
isabet ederdi! Sözün kısası kubbede yalnızca beş
mermi izi vardı ve aynı şekilde Ehlibeyt'in kubbesinde de dört beş mermi izi vardı. Harem-i Mukaddes'in baş hizmetçisi de dört adet mermi getirerek bana verdi ve bu mermileri Harem'in üzerinde bulduğunu ve mermilerin Harem-i Mukaddes'e kadar ulaştığını zannettiğini söyledi. Kulunuz Hüveyda, bu mermilerin Maarif Bakanlığı
Müzesi'nde saklanıp korunması için size takdim
edecektir
Dördüncü gün benim ricalarım neticesinde
bizzat kendilerinin gönüllü olarak eşlik etmek istediklerini söyleyen Sultan'ın görevlendirdiği yaklaşık otuz kırk kişi kadar atlı birlik eşliğinde şehir
dışına çıktık. Melik Ali'nin piyade ve atlı tüfekçi
mangası, yüksek rütbeli iki nizami ve tüccar Seyit
Umran da bize eşlik ederek İbn-i Suud tarafından
tayin edilen korumalara teslim ettiler ve sağ salim
teslim ettiklerine dair bizden yazılı ve mühürlü bir
mektup alarak geri döndüler.
Ben de Sultan tarafından görevlendirilmiş korumalarla yolumuz üzerinde yer alan Hz. Hamza'nın kabrini ziyarete gittim. Hz. Hamza'nın kabri ve kabri üzerindeki kubbesi, Vahabilerin burasını ele geçirmelerinden birkaç ay geçmesine
rağmen hiçbir zarar görmemişti. Hatta Hamza'-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 93
nın kabrine ve kabri üzerindeki yapıta bile el
sürmemişlerdi. Sadece güya orada bulunan perde,
halı ve lambalar yağmalanmıştı. Bir şahsın dediğine göre Hz. Hamza'nın kabri yanındaki Peygamber'in ashabından Akil isminde birisinin kabrini
yıkmışlardı ve Vahabiler benim araştırma yapmaya geleceğimi duydukları zaman tekrar tamir etmişlerdi. Ne var ki bu sözün doğru olup olmadığı
belli değildir.
Her halükarda Hz. Hamza'nın kabri kesinlikle
zarar görmediği gibi çalındığı söylenen eşyaların
da önemli bir şey olduğunu sanmıyorum. Zira kulunuz, Peygamber'in babası Hz. Abdullah b.
Abdülmutta-lib'in kabrini ziyarete gittiğim zaman
bu ziyaret yerinde birkaç küçük eski kilim, yıpranmış birkaç küçük halı ve yırtık birkaç hasır
görmüştüm. Tabana serilmiş bu sergiler o kadar
pis ve tozluydu ki yanımdakilere Peygamber'in
babasının kabrini bu derece bakımsız ve pis tutmalarının çok üzücü olduğunu söyledim.
Peygamber'in babasının kabrini o halde müşahede ettiğim zaman Peygamber'in amcasının kabrinin de daha iyi bir durumda olacağını düşünmedim. Vahabiler burayı da yağmalamış olsalar bile
kayda değer bir şey yoktu ve bu yaptıklarıyla kendilerini rezil etmişlerdir. Size kurban olan kulunuzun gördükleri bunlardan ibarettir.
Ziyaretten sonra Sultan'ın ordugâhına geldim
ve iki gün bekledikten sonra develer üzerinde beş
94 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
özel tüfekçi eşliğinde Mekke'ye hareket ettim. Bir
gece ve bir gündüz yani gece gündüz on dört saat
boyu yoldaydık. Sekizinci gün öğleden sonra bitkin bir halde Mekke-i Muazzama'ya ulaştık. Yolda
içilmeyecek ölçüde suyun kirli olmasından ötürü
henüz etkisini atamadığım sıtma hastalığına yakalandım. Dönüş esnasında rahat olacağı hesabıyla
bir mahfe58 satın aldım, ancak iki üç gün sonra
mahfeyi bırakarak yola devam etmek zorunda
kaldım, zira deve üzerindeki mahfe, devenin kendine has yürüyüşüyle çok daha eziyetliydi.
İki gece ve bir gündüz Mekke'de kalıp İbn-i
Suud'la vedalaştıktan sonra otomobille Cidde'ye
geldim. Birkaç gün Cidde'de gemi beklerken Melik Ali ile birkaç kez görüştük. Sonuç itibariyle
Mısır'a ve oradan da Şam'a geldim.
İbn-i Suud'la son görüşmemizi bir sayfa ölçüsünde bilginize sunacağım. Aynı şekilde Melik Ali
ile görüşmemizi de takdim edeceğim. Zavallı Melik Ali! Sonunda istifa ederek Hicaz'dan hicret
etmek zorunda kaldı; zira bu raporun hedefi sadece Medine-i Münevvere hakkında bilgi verilmesi doğrultusunda olması hasebiyle bu konulara
girmeyeceğim.
Bunların yanı sıra cürette bulunarak bu yolculukta gördüğüm musibetlerin beni en az on yıl
58-Mahfe; deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet. Çev.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 95
yaşlandırdığını söylemek istiyorum. Söz konusu
musibetlerin gözle görülen en az etkisi bedensel
güçlerimin zayıflamasıyla sonuçlanmıştır. Allah
şahittir, samimi bir kalp ile söylüyorum ki Hz.
Peygamber'in (s.a.a) ruhi hazzı beni sağ salim
Şam'a ulaştırdı. Eğer böyle bir haz olmasaydı
Mekke ve Medine yolunda telef olur geri dönmekten ümidimi yitirirdim. Her halükârda Allah'a
hamdolsun. Şevketli padişahın ömrü uzun olsun!59
Kulunuz Habibullah Hüveyda
Hüveyda başka bir raporunda İbn-i Suud'u mukaddes mekânların yıkım faaliyetlerine yönelik ithamlardan temize çıkarmaya çalışarak İbn-i Suud'un
ağzından şunları yazıyor:
"…İslam âleminin sadece birkaç kabrin yıkılmasında ötürü ki benim hükümetimden önce cahil bedeviler tarafından gerçekleştirilmiştir, bunca
gayretli davranıp kederlenmeleri son derece hayret vericidir. İslam âlemi toplantılarında, minberlerde ve gazetelerde beni lanetleyip tekfir ettiler
ve âlemi benim üzerime kışkırtarak adımı kirlettiler…"60
59-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.46.
60-Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi, s.54.
96 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Abdülaziz'in İran Şahı'na Mektubu
Melik Abdülaziz, Habibullah Hüveyda'nın görevinin sonunda resmen ona teşekkür etmiştir. Abdülaziz'in İran Şahı'na hitaben yazdığı mektubun metni
şöyledir:
Bismillahirrahmanirrahim
Suudi Arabistan Padişahı Abdülaziz b.
Abdurrahman el-Faysal Âli Suud'dan İran
Padişahı Alâ Hazret Rıza Şah Pehlevi'ye
Aziz kardeşim!
Allah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun;
İran'ın Necd temsilcisi Sayın Habibullah Hüveyda'nın intikaline dair Alâ Hazretin mesajını aldım ve bu münasebetle söz konusu sayın temsilcinin iki ülke arasında güzel bir yakınlık oluşturma doğrultusundaki yaptığı girişimlerden ötürü
mutluluğumuzu ve bu çabaların olumlu etkisinin
olduğunu dile getirmeyi zaruri buldum.
Fırsatı ganimet bilerek sürekli sıhhatli olmanızı
ve seçkin milletinizin de refah ve mutluluk içinde
yaşamasını arzu ediyorum.
Bu mesaj, Muharrem ayının on beşinde ve bin
üç yüz elli üç tarihinde Mekke-i Muazzama Sarayı'nda düzenlenmiştir.61
61-Mektubun gönderildiği tarih: 15 Muharrem 1353 h.k.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 97
Restore Çalışmaları
Vahabilerin Hicaz sultası ve Baki'deki imamların
(a.s) kümbeti ve diğer yapıların viran edilmesinden
sonra Şia âlemi, özellikle taklit mercileri ve din âlimleri, Baki Mezarlığı'nın yeniden tamir edilip yapılandırılması için çeşitli girişimlerde bulundular.
İran'ın Cidde temsilcisi Muzaffer A'lem 1951 yılında Şia âlimlerinin teşvik ve yardımlarıyla bu doğrultuda çalışmıştır. Muzaffer A'lem 13.09.1951
tarihinde 402 sayılı mektubunda Hac Daimi Komisyonuna hitaben şöyle yazıyor:
28.11.1951 yılında ziyaret için Medine-i
Münevvere'ye gittim. Yaptığım araştırmaların neticesini takdim ediyorum:
1-Baki Mezarlığı'nın viran edilmesinden sonra
masum imamların (a.s) kabirleri üzerindeki yapıtların tamamı içler acısıdır. Baki Mezarlığı din büyükleriyle sıradan halkın mezarları arsında hiçbir
farkın gözetilmediği yükselti ve çukurlardan ibarettir. Suudi yetkililerinin muvafakatiyle hidayet
önderleri için demir pencerelerinin yer aldığı duvar yapılıp en azından masum imamların defnedildiği bölümün dört duvar arasına alınarak korunması, İslam nişanelerinin muhafaza edilmesi
doğrultusunda büyük bir adım atılmasına vesile
olacaktır. Yetkililerle müzakere esnasında bu isteklerin ektili olacağını ve bu isteğin yerine getirilmesinde duyarsız kalınmamasını ümit ediyorum. Şayet hali hazırda söz konusu kabirlerin 120
98 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
metre karelik bir alanla çevrilerek korunması sağlanabilir ve Sefa ve Merve arasındaki sundurma
gibi burasının da üzerine sundurma yapılabilir.
2-Medine'deki etkili ve çalışkan beş altı bin Şia
cemaatini yönlendirmek için Ayetullah Burucerdî
tarafından görevlendirilen Seyit Muhammed Taki
Taligânî'nin söz konusu cemaat içinde güzel bir
konumu olup tam bir ciddiyetle vazifesini yerine
getirmektedir. Birkaç gün boyunca yapılan görüşmelerden istifade edilerek; Seyit Muhammed
Taki Taligânî'nin, Medine'nin resmi makamlarıyla
ilişkilendirilmiş ve tüm yetkililerden onun taleplerinin yerine getirilmesi doğrultusunda hiçbir yardımdan kaçınılmaması istenmiştir.
Başka bir gün Mısır'daki İran Elçisiyle Muhammed Taki Taligânî ve Medine'deki söz konusu Şia cemaatini görmeye gittiğimizde onların ileri
gelenleri son derece düzenliydi ve her ikimizi de
samimi olarak ağırladılar. Hali hazırda Muhammed Taki Taligânî Medine'de çok rahat olup güzel muamele görmektedir. Ayetullah Burucerdî
tarafından böyle bir şahsın seçilmesi ahlaki açıdan
hakikaten çok güzel bir seçimdir.
Padişahlık Bakanı-Muzaffer A'lem
Muzaffer A'lem'in Mektubunun Cevabı
Bu mektubun cevabında Dışişleri Bakanlığı Muavini ve Hac Daimi Komisyon Başkanı Fazlullah
Nebîl Bey, 09.02.1952 tarihli ve 67773/31340 sayılı
mektubunda Muzaffer A'lam'e şöyle hitap ediyor:
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 99
13.11.1951 tarihli ve 402 sayılı mektuba dayanarak bilgilerinize sunulur:
1-Sizin de yakından müşahede ettiğiniz gibi
Baki Mezarlığı'nın içler acısı durumu hakikaten
Şiaların tamamının üzünç vesilesi olmuştur. Merkez sorumlularının tam bir ciddiyet içinde telaş
etmelerini ve sizin de önerdiğiniz gibi Suudi Arabistan Devleti'nin onayını da alarak Baki'nin var
olan durumundan kurtarılmasını ümit ediyorum.
2-Seyit Muhammed Taki Taligânî ve onun
Medine'deki Şia cemaati arasında İslam dininin
yayılmasına dair girişimlerine işaret edilmişti. Bu
mesele İranlıların iftihar vesilesidir. Mektubunuzun sonunda yer alan tezekkürünüz Ayetullahu
Uzma Burucerdî'-ye takdim edildi ve Seyit Taligânî'nin Şahinşahî Konsolosluğu tarafından teşvik edilmesi için konsolosluk bilgilendirildi. Ayrıca şunu da arz etmek istiyorum ki; sizin 402 sayılı
mektubunuzda Medine-i Tayyibe ve Baki Mezarlığı'ndaki masum imamların tertemiz kabirlerini
müşahede ettiğinizi ifade etmiş olmanız Hac Daimi Komisyonu üyelerinin tamamının övgüsüne
şamil olmuştur.
Dışişleri Bakanlığı Baş Muavini
Fazlullah Nebîl
Muzaffer A'lem'in İkinci Mektubu
Muzaffer A'lem 1782 sayılı telgrafın cevabında
Dışişleri Bakanlığı'na hitaben şöyle yazıyor:
100 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Cidde, 17.03.1952
Gizli Defter
Sayı: 82
Dışişleri Bakanlığı
1782 sayılı telgrafın cevabında arz edilir:
Ben, Baki meselesini hiçbir zaman aklımdan
çıkarmadım ve idari sorumluluk ve direktiflerin
yanı sıra bu konuda gücüm yettiği oranda girişimde bulunup görevimi tamamlamayı vazife biliyorum. Ayrıca bu konuyu Padişahtan sonra hali
hazırda ülke idaresinde etkili makama sahip olan
Hicaz Saltanat Veliahdı ve Dışişleri Bakanı Emir
Faysal'a gündeme getirmek; bu alanda Kahire Elçisi Sayın Deştî'yle Emir Faysal arasında sonuç
alınamayan tutanakları yeniden ele almak hedefindeyim. Ne var ki 17.09.1951 tarihli ve 30 sayılı
gizli raporda sunulduğu gibi elli güne yakın bir
süredir Cidde'deyim ve Emir Faysal birkaç gün
Cidde'de yoktu; sürekli Riyad'da ya da avlanmakla
meşgul olması hasebiyle kendisiyle uzun uzadıya
görüşmek için uygun bir fırsat bulamadım. Kendileri birkaç gün sonra İtalya'ya hareket edecektir,
dolayısıyla hali hazırda bu meselenin görüşülmesi
uygun değildir.
Sayın Deştî Bey'in müzakereleri konusuna gelince, bu konu hakkında Konsolosluk'ta hiçbir
dosyanın geçmişi yoktur. Ancak söz konusu müzakerelerde yer alan Sayın Ârezmî Bey'in bu doğrultudaki görüşlerinin Kahire haberlerinde yansı-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 101
ma bulduğu kadarıyla Emir Faysal muvafık olmadığını ortaya koymuş ve meseleyi dini ve inançsal
sorunlara dayandırarak şu açıklamada bulunmuştur: "İran ilmi heyeti, bizim âlimlerimizle tartışmaya girerek onları şer'i delillerle ikna edebilirler
veyahut da kendileri ikna olabilirler." Sonuç itibariyle bu işin mümkün olmayışına yani kabirlerin
tamir edilmesine asla değinmedi. Ben bu zaman
sürecinde yaptığım araştırmalar neticesinde Vahabilerin kendi inançlarında son derece mutaassıp
ve dine yönelik işlerde devlet heyetine hâkim oldukları çıkarımında bulundum. Kabirlerin yapılandırılması ve üzerlerinin örtülmesi alanında
muvafık olacaklarını sanmıyorum.
Ancak raporumda bildirdiğim gibi hali hazırda
Baki Mezarlığı'ndaki masum imamların (a.s) kabirlerinin karşısında tıpkı Sefa ve Merve'de olduğu gibi üzerine sundurma yapılması konusunda
anlaşmaya çalışacağım. Bu ölçüde olsa bile onların onayını kazanabilirsem inancıma göre büyük
bir adım atılmış olacaktır. İmamların (a.s) kabirlerinin üzerine böyle bir sundurmanın yapılması
yanında Baki Mezarlığı alanının taşla kaplanarak
toz topraktan kurtarılması mümkün olacaktır. İlk
fırsatta kendim şahsen Emir Faysal'la bu konular
etrafında görüşmeler yapacağım.
Baki müzakereleri konusundaki benim görüşüm bundan ibarettir. Her halükarda siz nasıl emrederseniz ben de verilen emir doğrultusunda
müzakere yapar sonucunu size arz ederim. Bu
102 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
sebeple Emir Faysal İtalya'dan dönmeden önce
lütfen değerli görüşünüzü bildiriniz.
Sefaretin Birinci Sekreterinin Raporu
Bu raporun ardından İran Cidde Konsolosu Sayın
Ârezmî Bey'in 10.09.1952 tarihinde yeniden hazırladığı raporun metni şöyledir:
Gizli Rapor Sayısı: 8
Tarih: 10.09.1952
Gizlidir
Dışişleri Bakanlığı'na
17.03.1952 tarihli ve 82 sayılı Baki'deki masum
imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi hakkındaki gizli raporun takibine dairdir:
Henüz söz konusu raporun cevabı gelmemiş
ve bu konuda yeni bir emir elimize ulaşmamıştır.
Mübarek mekânlar meselesinin ele alınıp Suudi
Hükümeti'nin işlerini takip etmekle görevli kimselerin girişimlerinin gözlemlenmesi için Sayın
Bakanın Medine'ye gelmesi gerekiyordu. Bu haseple, bu gün saat 05:30 sabahı uçağıyla oraya hareket edildi. İki gün önce Hicaz'a gelen Sayın Seyit Muhammed Hazâne'de (Seyyidü'l-Irakeyn) Sayın Muzaffer A'lem'le birlikte Medine'ye gittiler.
Üç gün Medine'de kaldıktan sonra Kahire'ye hareket edeceklerdir.
Bugün raporun postalanması gerekiyordu, ne
var ki Sayın Bakanın konu hakkında bilgi verme-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 103
ye mecali olmadığı için tıpkı kendilerinin emri
doğrultusunda kısaca olayı bilgilerinize sunuyorum. Sayın Bakanın kendisi döndüğünde olayı ayrıntılı olarak takdim edecektir.
17.03.1952 tarihli ve 82 sayılı raporda da arz
edildiği gibi mübarek kabirlerin tamiri ve üzerlerinin örtülmesi hakkındaki müzakerelerin Necd
Vahabi âlimlerinin aşırı tutuculukları sebebiyle bir
sonuca ulaşmayacağı bekleniyordu.
Bunun için 09.11.1951 tarihli ve 52 sayılı gizli
raporda arz edildiği gibi Baki Mezarlığı alanının
duvarla çevrilmesi ve imamların kabrinin düzenlenip üzerine sundurma yapılmasına dair müzakereler yapılarak söz konusu işle sorumlu kimselerin
onayının celp edilmesi bekleniyordu.
Bu işin gerçekleşmesiyle birlikte büyük bir adım
atılmış olacaktır ve daha sonra zamanla durumun
değişmesiyle Allah izin verirse çok daha büyük
adımların atılması mümkündür.
Sayın Seyit Muhammed Hazâne'nin de öngördüğü gibi Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Faysal ve
Emir Faysal'in oğlu Emir Abdullah'la yapılan görüşmelerde bu doğrultuda müzakereler gerçekleşti ve Emir Faysal da Sayın Bakanımıza Medine
valisine Baki Mezarlığı'nın duvarla çevrilmesi ve
ziyaretçilerin güneşten korunmaları için üzerine
sundurma yapılmasını emrettiğini söyledi.
Konsolosluk Birinci Sekreteri - Kazım Ârezmî
104 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Muzaffer A'lem'in Raporu
Sayın Muzaffer A'lem, Medine'ye döndükten sonra aşağıda metni geçen şu raporu Tahran'a gönderdi:
Gizlilik Sayısı: 9
Cidde 13.04.1952
Gizlidir
Dışişleri Bakanlığı'na
Baki hakkında 08.04.1952 tarihli ve 8. sayılı
gizlilik içeren raporun bağlamında Bakanlığa arz
olunur:
Yapılan müzakerede Baki'nin giriş kapısından
masum imamların (a.s) kabirlerinin ön cephesinin
kapladığı alana kadar gölgelik yapılması konusunda tevafuk edildi.
Dördüncü ayın sekizinde Çarşamba günü
Karaçi'den gelen Seyyidü'l-Irakeyn'le birlikte Cidde'ye gelerek Suudi Hükümeti'nin misafiri olduk.
Müzakerelerin ardından Emir Faysal ve İçişleri
Bakanı Emir Abdullah'la görüştük. Bu görüşmemizde söz konusu şahıslar bir önceki müzakereleri teyit etmişlerdi. Dolayısıyla Medine-i Münevvere'ye giderek her iki emirin buyruklarını Medine
Valisi'ne ulaştırdık. Medine Valisi'yle birlikte Baki
Mezarlığı'na giderek meseleyi yakından müşahede
ettik. Harem-i Mutahhar etrafına sundurma yapmak ve genişletmek için Harem alanından toprak
boşaltmakla meşguldüler. Devam eden bu işlerin
yanı sıra Baki meselesinin halledilmesi kararlaştırıldı.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 105
Bu arada Harem-i Şerif'in genişletilmesi projesinde yer alan mühendis ve diğer çalışanlarıyla da
müzakere edilerek Baki'ye yakışır bir sundurma
yapılarak en azından etrafının düzen ve temizliğinin sağlanması için tekit edildi.
Medine Valisi nispeten uyumlu birisi gibi gözüküyor. Valinin kolaylık sağlayacağına dair verdiği sözü amelen yerine getirene kadar işe başlanır başlanmaz Mekke'de yıllardır inşaat işiyle
meşgul olan ve Medine'de önde gelen önemli
şahsiyetlerin çoğunu tanıyan Hacı Rıza ismindeki
İranlı bir mühendisi Baki'nin tamiri için Medine'ye getirmeyi düşünüyorum. Baki'ye sundurma yapılmasının yanında Baki'nin duvarla çevrilmesi,
tabanın taşla döşenmesi; kabirlerin ıslah edilerek
içinde bulunduğu durumdan kurtarılması ve ziyaretçilerin içeriye girmelerine izin vermeyen muhafızlarla yüz göz olmamaları ve kolaylıkla ziyaret
etmeleri için yapılacak sundurmayla İmamların
kabirleriyle arasına demir parmaklık çekilmesi gibi
gerçekleşecek işlerde Mühendis Hacı Rıza'dan istifade etmek istiyorum.
Her halükarda Vahabiler kabirler konusunda
bağnaz davranıyorlar, dolayısıyla yapılacak her
türlü ıslahı ganimet saymak gerekiyor. Fiilen Şialardan olup Harem-i Şerif'in genişletilme projesinde meşgul olan Seyit Muhsin İmran'a işin gidişatını rapor etmesini emrettim, bu vesileyle olumsuzlukla karşılaşılması durumunda Emir Abdullah'la tekrar irtibata geçebilirim.
106 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî'nin Cevabı
Sayın Kazimî 4980 nolu ve 03.20.1952 tarihli
mektubunda İran Cidde Konsolosluğu'na şöyle yazıyor:
30. Sayılı, 17.09.1951 ve 24.11.1951 tarihli raporun ve 82. sayılı ve 09.12.1951 tarihli Baki'deki
masum imamların kabirlerinin karşısına sundurma yapılmasına dair mektubun yeniden alınmasıyla birlikte arz edilir:
Baki'ye sundurma yapılması ve demir parmaklıklarla çevrelenmesi için Suudi Hükümeti'nin üst
makamlarıyla müzakereler yapıldı. Yetkililer mübarek kabirlerin kökten inşasına dair beklentilerimizi temin etmeyeceklerini söylediler. Bu alanda
Suudi Hükümeti'nin yetkili hangi şahsiyeti olursa
olsun yeniden ve etkili müzakerelerin yapılması
beklentisindeyiz. Mübarek kabirlerin kökten inşası konusundaki girişimlerinizin sonucunu ivedi
olarak bildiriniz.
Dışişleri Bakanı-Kazimî
Hac Daimi Komisyonu'na Gönderilen Mektup
Muzaffer A'lem, 16.12.1952 tarihli ve 88 sayılı
mektubunda Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki Hac
Daimi Komisyonu İdaresi'ne hitaben şöyle yazıyor:
Baki'deki masum imamların kabirlerinin içler
acısı durumu hakkındaki 09.02.1952 tarihli ve
67773/3124 sayılı mektuba atfen arz edilir:
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 107
Saltanatın Hicaz Halefi ve Dışişleri Bakanı
Emir Faysal ve Faysal'ın oğlu İç İşleri Bakanı
Emir Abdullah'la yapılan bir önceki görüşme ve
müzakerelerin neticesinde ve Sayın Bakanın, Baki'nin kapısından masum imamların (a.s) mutahhar kabirlerine kadar sundurma yapılması konusunda onayını da alarak 10.04.1951 Çarşamba
günü Karaçi'den gelen Sayın Seyit Muhammed
Hazâne (Seyyidü'l-Irakeyn) ile birlikte Medine'ye
giderek, Medine Emiri’yle mülakattan sonra hep
birlikte Baki'ye gidip olayları yakından gözlemledik. Baki'ye sundurma yapılma meselesi, Harem-i
Mutahhar-i Nebevi'yi Genişletme İdaresi'ne havale edilmesi ve Harem'in genişletilmesi faaliyetleriyle birlikte Baki meselesinin ele alınması kararlaştırıldı. Bununla birlikte mühendislerle, Medine
Belediye Başkanı ve projede yer alan diğer kimselerle müzakere yapıldı.
İşe başlanmasıyla birlikte Suudi Hükümet Bakanı Sayın Emir Abdullah'ın ilgi ve alakasına
mazhar olan; Mekke, Taif ve Cidde'de binalar yapan İranlı mühendis Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'i,
Baki işleriyle ilgilenmesi için Medine'ye çağırmayı
düşünüyorum.
Bu vesileyle Baki'ye sundurma yapılması yanında Baki alanının taşla döşenmesi, kabirlerin
düzeltilmesi ziyaretçilerin rahat ziyarette bulunmaları ve Suudi polisleriyle muhatap olmamaları
için yapılacak sundurma ile masum imamların kabirleri arasına demir parmaklığın çekilmesi gibi
108 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
söz konusu alanın yeniden ele alınması konusunda Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'i den yararlanmak
istiyorum. Söz konusu mühendisin geliş gidiş
masrafları ve sair giderlerinin karşılanması için
konsolosluğun emrine iki yüz Sterlin Lirası bırakılmasını rica ediyorum. Elbette yapılan masrafların tutanağı daha sonra gönderilecektir.
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
Muzaffer A'lem aynı şekilde 22.03.1952 tarihinde
yazdığı mektubunda Şahinşahî (Şahlık) Özel Defteri'ne hitaben şöyle yazıyor:
Emir Faysal ve oğlu Emir Abdullah'ın Baki'deki imamların karşısına sundurma yapılması ve
demir parmaklıklarla çevrilmesini onaylamalarının
ardından şahsen kendim Şahinşahî Devleti adına
teşekkür ettim. Bu kadarının yeterli olacağını düşünüyorum. İlgili raporları Dışişleri Bakanlığı'na
takdim ettim.62
A'lem
İkinci Mektup
Muzaffer A'lem Dışişleri Bakanlığı'nda meseleyi
tekrar ele alıp Hac Daimi Komisyonu'na 01.05.1952
tarihinde ve 257 sayılı yeni bir mektubunda şunları
dile getiriyor:
62-Belge numarası 13 ve gönderme tarihi 03.02.1331.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 109
09.02.1952 tarihli ve 67773-3134 sayılı mektuba atıf olarak arz olunur:
Suudi Hükümeti'nin yüksek kademesinde yer
alan Emir Abdullah Faysal'dan, Medine-i Münevvere emiri unvanında bir mektup alındı. Söz konusu bu mektupta Baki'ye sundurma ve duvarların yapılmasında her türlü mimari becerisinden istifade edilmesi için İranlı mühendis Sayın Hacı
Rıza Mihr Ayin ile işbirliği içinde olunması tavsiye edilmiştir. Ne var ki 88 sayılı ve 14.02.1953
tarihli mektupta giderlerin temin edilmesi için
istenen iki yüz Sterlin Lirası ilgili birime ulaşmadı.
Söz konusu miktarın gönderilmesini bekliyoruz.
Öne çıkan bu fırsattan yararlanarak Baki'ye sundurma yapılması ve mübarek kabirlerin şanına
yakışır bir duvar çekilmesi doğrultusunda gereken
girişimler için söz konusu miktarın çabucak gönderilmesini ümit ediyorum.
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
Sundurmanın Yapılması Yeterli Değildir
Zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî başka bir
mektupta İran Cidde Konsolosluğu'na hitaben şöyle
yazıyor:
Baki Mezarlığı'ndaki mutahhar imamların kabirlerinin tamiri ve sundurma yapılması konusundaki 13.02.1953 tarihli ve 9. gizli mektuba
yönelik olarak bu alanda Şahinşahî ve Sayın
Muzaffer A'lem Bey tarafından Konsolosun çekmiş
olduğu zahmetlerden dolayı teşekkürlerimi
110 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ğu zahmetlerden dolayı teşekkürlerimi belirterek
mektubuma başlıyorum:
Sizin de bildiğiniz gibi Baki Mezarlığı'nın tamir
edilmesi tüm İranlıların arzusudur ve bu alanda
sürekli etkili girişimlerde bulunulmasını istemektedirler. Ancak siz de tasdik edersiniz ki bunca
çaba ve girişimlerden sonra henüz hangi şekilde
yapılacağı bile belli olmayacak sundurma yapımıyla yetinilecek olması büyük âlimler açısından kâfi
değildir ve kesinlikle Dışişleri Bakanlığı'nca yapılacak görüşmelerde bu meselenin takibi devam
edecektir.
Dışişleri Bakanlığının, Suudi Devleti'nin yetkili
makamlarının bu işe muhalefet ettiğini sizin de
çok iyi bildiğiniz ortadadır. Bu zor şartlar altında
Baki'ye sundurma yapılması, hepinizin de malumu olduğu gibi Şahinşahî Başkonsolosuğu'nun
çabaları ve başarısıyla gerçekleşmiştir. Ne var ki
Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü esasınca önceki girişimlerin takip edilmesi için gayret edilerek Suudi
Arabistan Devleti'nin ilgili makamlarının Masum
İmamların (a.s) kabirlerinin tamiri ve Baki Mezarlığı'nın şanına yakışır bir sundurmanın yapılması
doğrultusunda çaba sarf edilmelidir.
Her halükarda sundurma yapımına başlanmadan önce mümkün olduğu ölçülerde söz konusu
sundurmanın projesini Dışişleri Bakanlığı'na göndermeniz zaruridir.
Ayrıca Sayın Seyyidü'l-Irakeyn'in bu doğrultuda hiçbir resmi görevinin olmadığını Şahinşahî
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 111
Konsolosluğu'nun bilgilerine sunuyor ve söz konusu faaliyetlere karışmasının önünün alınmasını
tekit ediyorum.
Dışişleri Bakanı-Kazimî
Muzaffer A'lem İle Emir Abdullah Faysal'ın
Görüşmesi
İran Bakanı 05.04.1952 yılında Suudi Hicaz Saltanat Veliahdı Sayın Emir Abdullah Faysal'la yaptığı
görüşmede Baki konusunu gündeme getirmiş ve
Tahran'daki Dışişleri Bakanlığı'na şu açıklamayı içeren raporunu sunmuştur:
Dışişleri Bakanlığı-Birinci Siyasi İdare Birimi
04.04.1952 tarihli ve 17. sayılı gizli rapora atıfta
bulunarak arz ediyorum:
Daha önceden belirlendiği üzere, onuncu ayın
Çarşamba günü öğleden sonrası Hicaz Saltanat
Veliahdı Sayın Emir Abdullah Faysal ile İran İçişleri ve Kalkınma Bakanı arasında mülakat gerçekleşti. Bu mülakatta Konsolosluk tarafından Baki'ye yapılacak sundurma ve duvarların denetlenmesi için Sayın Hacı Rıza Mihr Ayin'in görevlendirilmesi yeniden ele alınarak Medine-i Münevvere
yetkililerinin Sayın Mühendis Rıza'nın işinin kolaylaştırılmasını temin edecek mektubun kaleme
alınması kararlaştırıldı.
İran milletinin söz konusu projeye yardımı konusunda ki benim öngörüm de kabul edilmeyece-
112 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
ği doğrultusundaydı, zira Peygamber Ekrem'in
(s.a.a) Mutahhar Haremi'nin yapımında A'la Hazret Melik Abdülaziz b. Suud'un Mısırlılar ve diğer
dünya Müslümanlılarının da yardımlarını reddetmesi benim öngörümü güçlendiriyordu, bununla
birlikte ülkemiz insanlarının bu konudaki duygularını ortaya koyarak İranlıların böylesine hayır bir
işte yardımda bulunmalarının onlar için iftihar vesile olacağını arz ettim.
Alâ Hazret Emir Abdullah cevaben şöyle buyurdu: Bu, yardım etmeye değmeyecek küçük bir
iştir ve bizler burada İslam âleminin hizmetçisiyiz. Sizinle bizim paramız arasında hiçbir fark
yoktur ve daha büyük projelerin yapımı konusunda İran milletinin yardımlarından faydalanmayı ümit ediyorum. Böylelikle Emir Abdullah yumuşak bir üslupla ve kibarca özür dileyerek bu talebimizi reddetti.
Bu görüşmeden sonra 04.04.1952 tarihli ve
5376/432 sayılı ve (İran) Konsolosluğun zahmetlerini takdirle yâd eden ve bu konuda daha başarılı olmaya teşvik eden mektup elimize ulaştı. Ben
kendi adıma ve bu konsolosluğun tüm çalışanları
adına gösterdiğiniz ilgi ve alakadan ötürü takdir
ve teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu konsolosluk
fırsatlardan istifade ederek imkânlar dâhilinde
daha güzel sonuca ulaşma doğrultusunda gayretlerine devam edecektir. Ancak bu konsolosluk,
Vahabilerin ve Necd âlimlerinin tutuculuklarını
körükleyecek sohbetlerden kaçınılması ve bunun
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 113
radyo ve televizyona yansıtılmaması kanaatini taşımaktadır
Baki'ye yapılması kararlaştırılan duvar ve sundurma projesinin gönderilmesine gelince; İranlı
mühendis Sayın Hacı Rıza bu konsolosluk tarafından projenin hazırlanmasında yer alacağı için
söz konu projenin size gönderilmesinde herhangi
bir sakınca olmayacaktır. Hali hazırda bu konsolosluk, Emir Abdullah'ın projenin uygulanması
doğrultusunda hükmetmesiyle birlikte fırsattan istifade edilerek mühendisin, Medine-i Münevvere'ye getirilip bir an önce inşaatın başlatılması için
söz konusu iki yüz liranın Hac Daimi Komisyonu
bütçesinden veya mümkün olan her kaynaktan
temin edilerek bir an önce gönderilmesini beklemektedir.63
Baki Mezarlığı'nın Tamir Edileceğine Dair
Haberin Yankıları
Baki Mezarlığı'nın tamir edileceğine dair haberin
yayınlanması taklit mercileri, âlimler ve Şiaların sevinmesine vesile oldu. Irak'ın bazı gazeteleri bu haberi yansıttı ve İran Radyosu da konuyla ilgili haberi
yayınladı.
Yıllardır Tahran'da "Mescid-i Câmi"de (Bugünkü
adıyla Mescid-i İmam) namaz kıldıran ve o tarihlerde yaklaşık üç yıldan beri Necef'te tahsille meşgul
63-Gizli belge, sayı 21 ve gönderilme tarihi 23.02.1331.
114 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
olan merhum Ayetullah Mirza Abdullah Çehel
Sutunî'nin oğlu merhum Ayetullah Hasan Said, Hicri
Kameri 27 Recep 1371 tarihinde bu konuyu ele alan
bir mektup yazarak Muzaffer A'lem'e hitaben şöyle
yazmıştır:
Bismillahirrahmanirrahim
Hüccetü'l-İslam Sayın Taligânî tarafından kaleme alınan mektup elime ulaştı. Sayın Taligânî
mektubunda Baki'deki masum imamların kabirleri için sundurma ve duvarların yapılmasına dair
kararın çıkması hasebiyle Medine-i Münevvere'ye
gideceğinizi bildiriyordu. Hakikaten bu haber
Necef'in dini ve ilmi camiasında eşine az rastlanır
bir sevinç oluşturmuştur. Sizin bu zamanda konsolosluğa gidip böylesine başarılı hizmette bulunmanız ne kadar da sevindiricidir. Bu başarı, Şia
camiası ve özellikle sürekli Ehlibeyt'in (a.s) bayrağını dalgalandıran İran milleti için takdire şayandır. Hakikaten özellikle sizin şahsınız ve genel anlamda bu yolda çaba gösteren kimseler için büyük
bir saadettir. İnşallah bir gün gelir zatınızda var
olan tam bir inançla daha çok çabalayıp bu fırsattan daha çok istifade ederek yıllar yılı Şiaların yaralı kalbine merhem olur; mutahhar imamların
(a.s) teveccühleri gölgesinde Şia camiasının ve
özellikle İran milletinin yüceltilmesi vesilesi olursunuz.
Bu etkili girişimlerde bizzat yer alan çok değerli Sayın Hacı Seyyidü'l-Irakeyn'e zahmetlerin-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 115
den ötürü selamlarımı arz ediyor, yüce başarılar
diliyor ve kendileri için yüce Allah'tan izzet ve saadet talep ediyorum.
Bununla birlikte Necef taklit merci ve büyük
âlimleriyle yapılan görüşmelerde böyle bir kararı
almalarından ötürü Suudi Devleti'ne teşekkür unvanında telgraf çekilmesi ayrıca İran Devlet yetkililerine de takdir ve teşekkür edilmesi kararlaştırıldı. Söz konusu projede yer alacak kimseleri Suudi Devleti'nin düşman telakki etmesi mümkün
olması hasebiyle onların korunması doğrultusunda tedbirlerin alınması gerekmektedir. Tahran'a
da düşünülen girişimlerde bulunması için telgraf
çekilmesi ya da mektup yazılması uygun olacaktır.
Bununla birlikte genel yürüyüş-tezahürat başka
bir zamana ertelenmiştir.
Allah ömrünüzü uzun etsin
Necef 23 Recep 1371 h.
Hasan Said
116 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ayetullah Hasan Said'e ait mektubun metni.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 117
Merhum Ayetullahu el-Uzma Hekim'in
Mektubu
Necef İlmi Havzası'nın büyük taklit mercilerinden
merhum Ayetullahu'l-uzma Seyit Muhsin Hekim de
bu konuda Şaban ayının biri 1371 tarihinde bir mektup yazarak Baki Mezarlığı'nın tamir edilmesi haberini büyük bir sevinçle karşıladığını dile getirdi.
Mektubun metni Ayetullah Hasan Said'e aittir ve
muhtemelen mektubu kendisi yazmış ve Ayetullah
el-Uzma Hekim de imzalayıp mühürlemiştir ya da
Ayetullah Hasan Said kendi hattıyla mektubu Farsçaya çevirmiştir.
Mektubun metni şöyledir:
Sayın Muzaffer A'lem
İnşallah mizacı şerifiniz selamettedir ve rabbani başarılar sizinle beraberdir. Hüccetü'l-İslam
Sayın Seyit Muhammed Taki Taligânî'nin -Allah
ömrünü uzun etsin- Baki'deki imamların (a.s)
kabrinin tamiri, sundurma yapılması ve duvar çekilmesinin devlet tarafından onaylanıp işe başlandığını bildiren mektubu elime ulaştı.
Bu haber Şiaların kalplerinde sonsuz sevinç yaratmıştır ve Allah Teâlâ Şialara böyle bir hizmet
etme başarısı nasip ettiği için gerçekte Şia camiasının her yönüyle mutluluk gösterilerinde bulunmaları onlara yakışır bir davranıştır. Allah Teâlâ
bu işin gerçekleşme sürecinde adım atan herkese
büyük mükâfat nasip etsin. Bu uğurda sorumlu
118 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
unvanıyla hizmetlerde bulundunuz ve Allah'a
hamdolsun bu meseleyi amelî merhaleye ulaştırdınız. Allah size uzun ömürler nasip etsin ve sürekli şeriata ve mütedeyyin insanlara yakışır hizmette bulunup bu yolda saadete ulaşanlardan olmayı nasip etsin.
Ayrıca bu iş; Şia ve Müslüman camiasının ilgi
ve alaka konusu olması hasebiyle Allah'ın izniyle
masumların makamına yakışır olacak şekilde tam
bir dikkat ve titizlikle yerine getirilir. Bunun için
âlim ve müminlerden oluşan bir grup İran Devlet
yetkililerine teşekkür gösterisinde bulunmak için
telgraf çekilmesi yanında ilgi ve alakalarını celp
etmek ve gelecekte onların yardımlarından yararlanabilmek için Suudi Devleti'ne de teşekkür mahiyetinde mektup yazılmasını istediler. Bazıları ise
hali hazırda bunun erken olduğuna; âlim ve taklit
mercilerinin işin gerçekleşmesi durumunda takdir
ve teşekkürün iletilmesine inanıyorlar. Dolayısıyla
sizin gerekli gördüğünüz mahalline uygun ve düşünce tarzıyla uyuşan bir inşaat projesinin geniş
açıklamasını kaleme almanız ve hali hazırdaki inşaatın ne zaman tamamlanacağını bildirmenizin
ardından bizlerin girişimde bulunması kararlaştırıldı.
Şayet Allah'ın isteği ve masum imamların (a.s)
teveccühleri genel endişenin kalkmasına ve sizin
güzel tedbirinizle bu işin istenilir bir surette sonuçlanmasına vesile olur. Allah Teâlâ'dan sizin
için başarılar diliyorum.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 119
Hali hazırda şahsım ve din âlimleri camiası
adına devlete ve bu işte yer alan kimselere teşekkürlerimi bildiririm.
Muhsin Tabatabai el-Hekim
Cumartesi, Şaban ayı 1371
Ayetullah Hekim'e ait mektubun metni.
120 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Muzaffer A'lem'in Ayetullah Hekim'e Cevabı
Sayın Muzaffer A'lem 16 Şaban 1371 tarihinde
Merhum Ayetullahu'l-uzma Seyit Muhsin Hekim'in
mektubunun cevabında şöyle yazıyor:
Arz ederim ki:
Şaban ayının biri 1371 tarihinde Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerinin önüne sundurma
yapılması girişimlerine dair takdir ve teşekkürlerinizi ifade eden mektubunuzdan dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Ben, Allah Teâlâ'nın
yardımıyla daha sonraları masum imamların (a.s)
kabirlerinin durumunun daha memnun edici bir
şekle bürünmesi için bu doğrultuda tüm gayret ve
ciddiyetimle çaba göstermeyi dinî sorumluluğum
biliyorum. Başarı Allah'tandır ve O'na tevekkül
edilir.
Bir grup âlim ve müminlerin telgraf ya da
mektupla Suudi Arabistan Devleti'ne teşekkürlerini sunma istekleri kesinlikle doğru değildir ve
onlara böyle bir şey yapmamalarını söylemenizi
rica ediyorum. Zira böyle yapılması, meseleyi tamamen ortadan kaldıracak ve daha önceki girişimleri etkisiz hale getirecektir ki asıl itibariyle
Vahabiler kabirlerin yok edilmesini istemektedirler.
Ben şahsen uygun bir fırsatta Suudi Arabistan
Devleti'ne teşekkür edeceğim ve Baki'nin haysiyetine uygun bir sundurma yapılması için İranlı bir
mühendisi bugünlerde Medine'ye göndereceğim.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 121
Sizin, değerli âlim ve müminlerin, Emirülmüminin Hz. Ali'nin (a.s) pak türbesinde bu işin gerçekleşmesi doğrultusunda başarılı olmam için bana hayır duada bulunmanızı temenni ediyorum.
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
Muzaffer A'lem
Muzaffer A'lem, merhum Ayetullah el-Uzma Seyit Muhsin Hekim'e gönderdiği mektubun bir benzerini merhum Ayetullah Seyit Hasan Said'e de göndermiştir.
Merhum Ayetullah Seyyid Hibetuddin
Şehristanî'ye Mektubu
Merhum Ayetullah Seyyid Hibetuddin Şehristanî de 30 Şaban 1371 tarihinde Bağdat'dan Muzaffer A'lem'e hitaben bir mektup göndermiştir. Mektubun metni şöyledir:
Sürekli Allah Teâlâ'dan izzet ve mutluluğunuzu arttırmasını ve sizin gibi değerli bir dostun afiyetinin devamını samimi olarak istiyor ve teşekkürlerimi geç dile getirmemenin mahcubiyetiyle
özrümü kabul buyurmanızı talep ediyorum. Allah
şahittir sürekli iyiliğinizi dile getiriyor ve mesafenin uzak olması hasebiyle de üzülüyorum. Özellikle genelde tüm Müslümanlar ve bilhassa İranlılar için çok hayırlı ve pek faydalı bu sorumluluğunuza dayanarak…64 ne var ki Cidde ve Hicaz'ın
64-Üç nokta yazarın şahsına ait bilgileri içerir.
122 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
hava koşulları mide hastalığıma uygun olmamasından ötürü oldukça endişeliydim ve bir saat bile
gecikmeden ya siz değerli dostumun Bağdat'a
gelmesi beklentisindeydim ya da kendim Tahran'a
gelmek istiyordum. Bilmenizi isterim ki; hakikaten bu son aylarda şiddetli hastalığa duçar olmuş
ve hastalığın yanı sıra bazı engellerle yüz yüze
kalmış ve size yazamamıştım.
Hal böyleyken beni yazışmalarda kusurlu bir
dost bilmiş ve Sayın Muhammed Taki Şehristanî'ye yazmış olduğunuz mektubunuzda bu kusuru
ihmalkârlık olarak nitelendirmişsiniz. Ne var ki
hastalığım ve rahatsızlığım Pakistanlı beyefendilerin davetine icabet edememe sebep olmuştur.
Yakın zamanda Sayın Seyit Cevad'ı kendi yerime
gönderdim ve o da bu gece onların uçağıyla dönecektir.
Daha önce de Sayın Kâşifu'l-Gıta'yı göndermiştim, ancak maalesef oranın ve buranın halkının isteğinin aksine davrandılar. Her ne kadar
döndüğünde bizi ümitlendirdi ve Baki'nin tamir
edilme iznini Suudi Konsolosu Abdülhamit Hatip
vesilesiyle ve onun Hicaz padişahına resmi yazısıyla elde edeceğini… Ancak maalesef İran'ın Pakistan Heyet Başkanı Sayın Hacı Mirza Kemereî
olayı Suudi Başkonsolosundan sorduğunu ve
onun da yemin ederek Suudilerin mezhebine aykırı olduğu için bu konuda kesinlikle Suudi ve diğer her hangi bir hükümete bir şey yazmadığını
ve yazmasının mümkün olmayacağını; böyle bir
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 123
aracılıkta bulunursa kendisi için büyük sorun doğuracağını ifade ettikten sonra Kâşifu'l-Gıta ile
birlikte gelen beyefendinin (Seyyidü'l-Irakeyn) isteği üzerine "Şeyhin ısrarıyla kendisine ihtiram
edilmesi gerektiğini ifade eden" bir mektup yazmamda sakınca görmedim. Ben de mektubu yazıp verdim.
Özetle Seyyidü'l-Irakeyn'in olumsuz tutumu,
yanlış davranışı, durumu kötüleştirecek bir inkılap
doğurmuştur ki onun ateşinin dumanı herkesin
gözüne dolacaktır. O, her yerde şeyhle beraber
siz Hazreti Âli'nin yardımcıları ile karşılıklı olarak
yazışmada …65olduğunu söylemektedir. (Ne olsun yani!)
Evet, Recep ayı umresine giden beyefendiler
döndüler; özellikle Şeyhü'l-Irakeyn ve Seyit İbrahim Şehristanî, Seyyidü'l-Irakeyn'in sırlarını açığa
çıkararak hakikatleri herkese yaydılar. Zatı âlinizin
davetini dillerine doladılar ve sizin geleceğiniz
müjdesini bana havale ettiler. Geldiğiniz de direk
benim evime gelmenizi rica ediyorum, zira benim
evim sizin evinizdir. Ne var ki üç yıl önce olduğu
gibi sözünüzde kusur etmeyiniz. Dostların tamamı size olan sevgi ve saygılarını arz ediyorlar.
Mektubun dipnotunda şunlar dile getiriliyor:
İran Başkonsolosu Sayın Hüseyin Kuds Nahaî
65-Üç nokta mektubun metnine aittir.
124 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
kendisi ve aile bireylerinin selam ve saygılarını zatı âlinize takdim ediyor.
Hibetuddin el-Hüseynî eş-Şehristanî
30 Şaban 1371
Merhum Ayetullah Şehristanî'nin
Mektubunun Cevabı
Muzaffer A'lem'in 29 Ramazan 1371 (21.05.1952)
tarihinde, Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubuna yazdığı cevabı şöyledir:
Bir müddet önce çok değerli mektubunuz elime ulaştı. Her zaman gösterdiğiniz incelikten
ötürü zatı âlinize teşekkürlerimi takdim ediyorum.
Hac farizasının edasından sonra masum imamların hizmetinde olup birkaç gün Hz. Ayetullah'la
tekrar görüşme başarısına nail olmayı arzu ediyorum. Baki'deki masum imamların (a.s) kabirlerine
sundurma yapılması konusuna gelince; sizin de
bildiğiniz gibi bazı şahsiyetler temelsiz haberleri
yayınlayarak bu meselenin sarsılmasına sebep oldular. Yine de ümitsiz değilim ve Baki'nin düzenlenmesi konusunda sonsuz ciddiyetimle gayret
edeceğim. Âlimlerin, müminlerin ve salih insanların duasıyla bu işin hayırla sonuçlanacağına eminim. Tüm aile bireylerine sonsuz selamlarımı iletiniz.
Özel duada bulunmanızı rica ediyorum ve selamlarımı sunuyorum.
Muzaffer A'lem
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 125
Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun resmi.
126 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun
resmi.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 127
Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun
resmi.
128 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ayetullah Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin mektubunun
resmi.
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 129
Devlet Bakanının Mektubu
Devlet Bakanı Alâi de 23.05.1952 tarihindeki
telgrafında Muzaffer A'lem'e şöyle yazıyor:
Hz. Ayetullah Burucerdî'nin temsilcisi Sayın
Muhammed Taki, Suudi Devleti'nin Baki'deki
imamların kabirlerine sundurma yapılmasını hedeflediklerini bildirmiştir. Suudi Arabistan Devleti'nin bu konuda ne gibi bir faaliyet gösterdiğini
ve Melik b. Suud'un bu girişimi karşısında nasıl
teşekkür edilmesi gerektiğini acilen bildirmenizi
rica ediyorum.
Şahinşahî Bakanı-Alâi
Muzaffer A'lem, gerçekleşen girişimleri rapor
ederek Şahinşahî Bakanı'na göndermiş ancak Şahinşahî Bakanı Alâi, bu raporda kendi sorusunun cevabını şeffaf olarak alamamıştır.
Bunun için 27.03.1952 yılında Muzaffer A'lem'e
tekrar mektup yazarak şunları dile getirmiştir:
Sayın Muzaffer A'lem -CiddeFiilen sundurmanın yapılması onaylandığından
tüm masraflarının İranlılar tarafından karşılanması konusunda girişimde bulununuz ve Alâ Hazret
Şahinşahî'nin, Alâ Hazret İbni Suud'a bu önerisini sununuz. İranlılar tarafından masrafların karşılanması önerisinin kabul edilmemesi durumunda
en azından Baki'ye yakışır bir sundurmanın yapılması için bu işin İranlıların gözetiminde yapılmasını kabul etsinler. Böyle bir önerinin yapılıp
130 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
yapılmaması konusunda açıkça görüşünüzü belirtiniz. Ayrıca işin ne ölçüde ilerleme kaydettiğini
de açıklayınız.
1370
Şahinşahî Bakanı-Alâi
Muzaffer A'lem mektubun cevabında böyle bir
önerinin doğru olmadığını ve kendisinin de onaylamadığını söylemektedir.
Suudi Devleti Yalanladı
Baki'nin yapılandırılmasına dair haberin yansıması, sır saklanmaması, bazı şahısların kapasitesizliği
ve bu haberin radyo ve gazetelerde yayınlanması,
Suudi Devleti'nin çabucak tepki göstermesine ve bu
haberi yalanlamasına sebep olmuştur.
Muzaffer A'lem bu konuda şöyle yazıyor:
Gizlilik sayısı: 11
Tarih: 28.03.1952
Gizlidir
Dışişleri Bakanlığı
13.04.1952 tarihli ve 9'uncu gizli habere tabi
olarak arz edilir:
Önceki raporun gönderilmesinden sonra Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Abdullah Faysal'la
masum imamların (a.s) kabirleri önüne sundurma
yapılması üzere yeniden müzakere yapıldı. Emir
Abdullah Faysal bu işle alakalı girişimlerin çabu-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 131
cak başlatılması ve yerel idari birimlerin işe başlanacağı zaman yardım ve kılavuzluk için giden
konsolosluk temsilcileriyle işbirliği içinde olunması ve onların kılavuzluklarının dikkate alınması
vaadinde bulundu. Müzakerenin yapıldığı gün
umre vazifesini eda etmek için Mekke yolcusu
Sayın Seyit Muhammed Taki Taligânî de, Cidde'de ve kendisine Emir Abdullah Faysal'ın son derece iyi niyetle bu konuda yardım edeceği müjdesi
verildi. Ne var ki bu haberin Tahran Radyosu'ndan işitilmesiyle yabancı radyo ve gazetelerde konu hakkındaki haberin yayılması tutucu Riyad
âlimleri ve Vahabilerin Suudi Devleti'ni aldığı bu
karardan vazgeçirebileceği endişesinin doğmasına
sebep oldu.
Aynı şekilde Sayın Seyit Muhammed Hazâne'nin Hicaz'a gelmesi ve bu konudaki faaliyetleri,
Hicaz ya da Hicaz dışında Suudi Arabistan Devleti'nin siyasetiyle uyuşmayacak açıklamalarda bulunma ihtimalinin olması, Suudi Devleti'nin kısmi
ölçüde olsa dahi yaptığı işbirliğinden vazgeçebileceğinden korkuluyordu.
Bununla birlikte eklemek istiyorum ki Sayın
Seyit Muhammed Hazâne gönüllü olarak Riyad’a
gitmeyi ve Melik b. Suud'la görüşmeyi istemiştir,
ancak Cidde'deki Suud yetkilileri güzel bir dille
ona gitmemesinin daha iyi olacağını ve Riyad’a
gitmesinin bazı mezhebi konuşmalara sebep olabileceğini anlattılar.
Daha sonra Şahinşahî Bakanı Sayın Alâi Bey'-
132 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
den Suudi yetkililerine nasıl teşekkür edilmesi gerektiği konusundaki açıklamasını içeren telgraf
elimize ulaştı.
Söz konusu telgrafın cevabında şöyle arz edildi: Kendi Başkonsolosunuz teşekkür etmiştir ve
şimdilik bu kadarla yetininiz. (Telgraf ve cevabı
ektedir.)
Ben, Şahinşahî Bakanı Sayın Alâi'ye sonsuz teşekkürlerimi arz ediyor ve her türlü girişimden
önce burada ikamet eden ve olayları yakından
müşahede ederek işin hakikatine vakıf olan sorumlu şahsa danışmalarından ötürü memnuniyetimi dile getiriyorum. Daha sonra gerçekleşen
olaylar bu danışmanın ne kadar isabetli olduğunu
ispatlamış ve Şahinşahî Devleti'nin değer ve saygınlığını koruyarak fevkalade girişimlerinin önemini ortaya koymuştur.
Evet, maalesef sonunda korkulan şey gerçekleşti şöyle ki; güya Seyyidü'l-Irakeyn, Hicaz yolculuğundan döndükten sonra Irak'ta meseleyi olduğundan fazla yansıttı ve Irak basını da olayı dallandırıp budaklandırarak yayınladı. Sonuç itibariyle Suudi Arabistan Devleti Vahabi ve Riyad âlimlerinin eleştiri ve itirazlarını gözeterek korktuğundan haberi yalanladı.
(Çok kuru bir şekilde yalanlanan haberin tercümesi rapora eklenerek takdim edilmiştir.)
Şimdi Suudi Devleti'nin hatta geçici bir süre
olsa da masum imamların (a.s) kabirleri önüne
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 133
sundurma yapılması ve duvar çekilmesinden kaçınmasından korkuluyor. Sorumlu olmayan kimseler, dünya Müslümanlarının ve özellikle İran
milleti ve Şahinşahî Devleti'nin ilgi ve alaka konusu olan bir meselede İran Konsolosluğu'nun
çektiği zahmetlerin tamamının heder olmasına
sebep olacaklardır.
Elbette ben, onayı elde edilmiş bu meselede
beklenmedik bir durumun etkili olmaması ve Suudi yetkililerinin Baki'ye sundurma ve duvar yapımından vazgeçmemeleri için elimden geleni yapacağım. Lakin bizim çabalarımızın hali hazırda
hızlı bir neticeyle sonuçlanması kesin değildir ve
ihtimal verildiği gibi inşaatın yapımı askıya alınabilir.
Sayın Emir Abdullah Faysal'ın iyi niyeti ve kolaylık gösterme doğrultusundaki düşüncesi, belirtilen yalanlamanın yansımasının yayılmasının
önünün alınmasında yardım edeceğini ümit ediyorum.
Dün bu konuda Şahinşahî Bakanı Sayın
Alâi'den bir telgraf daha elimize ulaştı. Son yaşanan olayların artık bu konuda ciddi bir öneride
bulunulamayacağı ya da yeni bir adım atılamayacağı ortadadır. Hali hazırda Suudi Devleti'nin bu
konudaki görüşünün kesinleşmesini beklemenin
yanında önceki alınan kararın iptal edilmemesi
için gayret edilmesi gerekir.
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
134 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Yukarıdaki mektubun ekinde 103 sayılı telgrafa
dayanarak yeni gelişmeleri ve fiili durumdan haberdar olunması için Şahinşahî Bakanlığı'na takdim edilir.
Yalanlama Mektubunun Metni
Sonunda beklenilen gerçekleşti ve Suudi Devleti,
Baki'nin tamir edilmesi veya Baki'nin yapılandırılmasına dair haberi resmen yalanladı.
Yalanlama mektubunun metni 27.04.195207.02.1331 tarihinde Mekke-i Mükerreme basımı elBilad gazetesinin 1171 sayısında yayınlandı.
el-Bilad Gazetesi Mekke-i Muazzama Baskısı
27.04.1952-Sayı: 1171
Arapça Metni
!"# $ %&' ( )$*+,
45 63 $ - ./,0 # 1! 23# -
478 %9 :;< -= >? @ A!; 1! 45 " B3
6/#CD EFG HI %F5 JD $3K L? :$ -K 7K
"I O
P; $ DQG # 478 %9 M* )N+
%R $D0 1! 23ST B/, -9US 6V 6P?QS WX ?Y Z?QS
K # .! ^ 1N [ \K$ $D#0 # %5G ADK] JP-
._' %; .! 9 D # [
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 135
Arapça Metnin Tercümesi
Baki'deki İmamların Kabirlerinin Tamiri
Bazı Irak gazetelerinde Alâ Hazretin Baki'deki
imamların kabirlerinin tamirini onayladığı ve hali
hazırda tamir işlerinin başlatıldığı yayınlanmış; bu
iş, şeyh Kâşifu'l-Gıta'nın emriyle Necef'ten Hicaz'a gelen Seyyidü'l-Irakeyn'in aracılığıyla, Muhammed Hüseyin Kâşifu'l-Gıta'nın çalışmalarının
sonucu bilinmiştir. Suudi Arabistan Devleti kesinlikle bunu yalanladığı gibi Hanif dini İslam'ın
emrine, Hz. Peygamber'in (s.a.a) emirlerine ve Selef-i Salih'in yöntemine aykırı olan böyle bir şeyi
onaylamayacağını tekit etmektedir.
Sayın Seyit İbrahim Şehristanî'nin Mektubu
Sayın Seyit İbrahim Şehristanî de Muzaffer
A'lem'e hitaben şöyle yazıyor:
Yüce makam sahibi Sayın Muzaffer A'lem (Her
zaman yüceliği devam etsin)
Yüce bilgilerinize sunuyorum:
Sizin için Allah Teâlâ'dan Muhammed (s.a.a)
ve onun tertemiz Ehlibeyt'i (a.s) hakkı için sonsuz izzet, sağlık ve şevket talep ediyorum. Bana
gösterdiğiniz ilgi ve alaka karşısında teşekkürlerimi sunmaktan kalem acizdir. Irak'a geldiğiniz
günden itibaren meclislerin tamamında sizin güzel ahlakınızı söyleyip durmaktayım.
Baki'deki kabirlerin tamiri olayı son derece şa-
136 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
şırtıcı bir hal almıştır. Şahit olduğum şeyleri size
beyan ettim. Ancak Sayın Kâşifu'l-Gıta'nın (Bereketi
devamlı olsun) abartılı yaklaşımı ve Seyyidü'l-Irakeyn'in Necef ve diğer yerlerdeki bilinçsiz tutumu
neticesinde bir takım bildiriler ve açıklamalar yayınlanmıştır. Elbette Suudi Hükümeti'nin bunu
yalanladığını biliyorsunuz, bunun için size gönderilen Sayın Kâşifu'l-Gıta'nın açıklamasını içeren
belgeyi gözden geçiriniz.
Mektubumun sonunda Allah Teâlâ'dan izzet,
saadet, zafer ve kurtuluş temennisinde bulunuyorum.
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Seyit İbrahim Şehristanî
Muzaffer A'lem'in Cevabı
Sayın Muzaffer A'lem, Seyit İbrahim Şehristanî'nin mektubunun cevabında şöyle yazıyor:
Aziz dostum Sayın Seyit İbrahim Şehristanî
(Allah izzetini daimi kılsın)
İltifat ve duygu yüklü mektubunuz elime ulaştı. Vazifemize amel ettik ve kendimizi kusurlu biliyoruz. Allah Teâlâ'dan değerli hacılara ve özellikle kardeş ve dostlara hizmet edebilme başarısı
vermesini istiyorum.
Baki'deki mutahhar kabirlerin tamiri için dinginlikle çabalarıma devam edeceğim. Zamanla başarıya ulaşacağımı ümit ediyorum. Elbette imanlı
kardeşlerin ve büyük âlimlerin duası şarttır. Şüp-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 137
hesiz hedefimizin Allah Teâlâ'nın ve O'nun mukaddes velilerinin kabul konusu olması hasebiyle
er ya da geç maksada ulaşmayı ümit ediyoruz. Allame Seyit Hibetuddin Şehristanî'nin lütuf ve
merhametlerinden dolayı sonsuz şükranlarımı arz
ediyor ve kendisine olan sevgi ve saygılarımı iletmenizi rica ediyorum.
Meslektaşlarım Raid Bey ve Şeriat Bey sizin
muhabbetinizden ötürü teşekkür ediyor, size selamlarını sunuyor ve Hz. Seyyidü'ş-Şüheda'nın
(a.s) Mutahhar Harem’inde dua buyurmanızı istiyorlar.
Yalanlamanın Akabinde Olayın Takip Edilmesi
Suudi Devleti'nin olayı yalanlamasına rağmen
Muzaffer A'lem'in Suudi Devlet yetkilileriyle yeniden görüşmeleri gündeme gelir.
Muzaffer A'lem'in 04.04.1952 tarihli 17. raporunda Dışişleri Bakanlığı Birinci Siyaset İdari Birimi'ne
hitaben:
Gizli İdari Bürosu
Sayı: 17
Tarih: 04.04.1952
Gizli
Dışişleri Bakanlığı-Siyasi Birinci İdari Birimi
28.03.1952 tarihli ve 11 sayılı gizli rapora tabi
olarak ve 20.03.1952 tarihli ve 498 sayılı gizli
rapora dayanarak Dışişleri Bakanlığı'na arz edilir:
138 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Son zamanlarda yüce makam sahibi Emir Abdullah Faysal'la (Hicaz Saltanat Veliahdı ve İç İşleri ve Kalkınma Bakanı) görüşme fırsatı buldum
ve Suudi Devleti'nin, Baki Mezarlığı'nın tamir
edilme konusunu yalanlaması hakkındaki şikâyetimi dile getirdim.
Kendileri söz konusu yalanlamanın Irak gazetelerinde Baki'deki imamların kabirlerinin yeniden
yapılandırılmasına dair yayınlanan haberle alakalı
olduğu; duvar ve sundurma yapılmasıyla ilgili
onayın varlığını sürdürdüğü ve yalanlamanın bu
projenin gerçekleşmesinde hiçbir değişim yaratmayacağı cevabını verdi. Bununla birlikte sözlerine şunları ekledi: "Biz önceden söylemiştik ve
şimdi de tekrarlıyoruz; Baki'deki imamların kabirlerinin tamir edilmesini Suudi Devleti onaylayamaz, zira mezhebi inançlarla uyuşmamaktadır ve
bizim mezhep âlimlerimiz bu işi kabul etmezler."
Bu müzakere, davetli olduğumuz misafirliklerin birisinde gerçekleştiği için daha fazla sohbet
etme ortamı olmadı. Gelecekte İranlıların Baki'ye
sundurma ve duvar yapılmasında mali yardımlarını gündeme getirmek için Emir Abdullah Faysal'dan daha geniş görüşme fırsatı alacağımı ümit
ediyorum.
Baki'deki imamların (a.s) kabirlerinin tamiri
veya sundurma ve duvar yapımı dışında diğer şeyler hakkında Suudi Devleti'nin onayı konusuna
gelince şunları arz etmek istiyorum:
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 139
Hali hazırda bu doğrultuda hiçbir alt yapı yoktur ve bu uğurda yapılan her türlü çaba ve gayretler bir netice vermemiştir. Hakikaten, şimdilik
Suudi Devleti sundurma ve duvar yapımı dışında
diğer faaliyetlerin onaylanmasına hazır değildir,
gerek Emir Faysal, gerek Emir Abdullah Faysal
ve gerekse Suudi Devleti'nin üst düzey yetkilileri
defalarca Suudi Devleti'nden böyle bir onayın alınamayacağını tekit etmişler ve tekit etmeye de
devam etmektedirler.
Kendim bizzat yakından şahidim ve siz de biliyorsunuz ki; Suudi Arabistan Devleti üzerinde
Vahabi âlimlerinin nüfuzu çok etkilidir. Vahabilerin her şehirde 'Emri bi'l Maruf" adında devletten
maaş alan heyetleri var. Söz konusu bu heyetler,
dinle uyuşmayan (gerçekte Vahabi inancıyla örtüşmeyen) her türlü faaliyetlerin önünü almakla
görevlidirler; hatta gümrük mallarını da gözetim
altına alarak kendi inançlarıyla çelişen kitap, sinema filmleri, gramofon ve bu türden malların
tamamının ülke içine girmesine müsaade etmemektedirler. Suudi Devleti'nde bu tür şeylere rastlanıyorsa bunların tamamı kaçak ve gizli olarak
ülkeye sokulmaktadır. Birkaç hafta önce Cidde'de
bir şahsın evine sinema kurduğunu ve diğer şahısların gizlice oraya giderek para karşılığında film
izlediklerini tespit etmişler, sonuçta çabucak söz
konusu şahsın evine giderek film aletleri ve filmlerin tamamını almışlar; halkın gözü önünde
yakmışlar ve ev sahibini de cezalandırmışlardı.
140 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Bundan ötürü var olan bu durumda onların
onaylarının alındığı bu miktarla yetinmeli ve
olumlu getirisi olmayacak girişimlerden sakınılmalıdır.
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
Emir Abdullah Faysal'la Görüşme
Gizlilik sayısı: 21
Tarih: 11.04.1952
Gizlidir
Dışişleri Bakanlığı-Birinci Siyasi İdari Birimi
04.04.1952 tarihli 17 sayılı gizli raporun ekinde
arz edilir:
İçinde bulunduğumuz ayın Çarşamba günü
öğleden sonrası önceden tayin edilen vakit esasınca Hicaz Saltanat Veliahdı ve İçişleri ve Kalkınma Bakanı Emir Abdullah Faysal'la görüşme
gerçekleşti. Bu görüşmede İranlı Mühendis Hacı
Rıza Mihr Ayin'in, Baki'ye sundurma ve duvar
yapımına gözetmenlik ve kılavuzluğu için Konsolosluk tarafından görevlendirilmesi yeniden onaylandı ve Sayın Bakan Emir Abdullah Faysal'ın söz
konusu mühendisin işlerinin kolaylaştırılması için
Medine yerel sorumlularına mektup yazması kararlaştırıldı.
İran milletinin yapılacak bu inşaata yardımına
gelince; bizzat kendim böyle bir önerinin kabul
edilmeyeceğini öngörmüştüm. Zira Hz. Peygam-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 141
ber'in (s.a.a) Mutahhar Harem'inin tamirinde Melik Abdülaziz b. Suud'un Mısır ve diğer dünya
Müslümanlarının yardım taleplerini reddetmesi
benim bu öngörümü güçlendiriyordu. Buna rağmen söz konusu bu yapılanmada ülke insanlarımızın temiz duygularını açıklayarak İranlıların bu
hayır işte yardım etmelerinin onlar için iftihar
kaynağı olacağını söyledim.
Yüce Emir Abdullah cevaben şöyle buyurdular:
Bu yardım etmeye değmeyecek küçük bir iştir
ve bizler burada İslam âleminin hizmetçisiyiz. Sizinle bizim paramız arasında hiçbir fark yoktur ve
daha büyük projelerin yapımı konusunda İran
milletinin yardımlarından faydalanmayı ümit ediyorum. Böylelikle Emir Abdullah yumuşak bir üslupla ve kibarca özür dileyerek bu talebimizi reddetti.
Konsolosluğun Zahmetlerinden Ötürü
Teşekkür Bildirisi
Bu görüşmeden sonra 04.04.1952 tarihli ve
5376/432 sayılı ve (İran) Konsolosluğu'nun zahmetlerini takdirle yâd eden ve bu konuda daha
başarılı olmaya teşvik eden mektup elimize ulaştı.
Ben kendi adıma ve bu konsolosluğun tüm çalışanları adına gösterdiğiniz ilgi ve alakadan ötürü
takdir ve teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu konsolosluk fırsatlardan yararlanarak imkânlar dâhilinde
daha güzel sonuca ulaşma doğrultusunda gayret-
142 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
lerine devam edecektir. Ancak bu konsolosluk,
Vahabilerin ve Necd âlimlerinin tutuculuklarını
körükleyecek sohbetlerden kaçınılması ve bunun
radyo ve televizyona yansıtılmaması kanaatini taşımaktadır.
Baki'ye yapılması kararlaştırılan duvar ve sundurma projesinin gönderilmesine gelince; İranlı
mühendis Sayın Hacı Rıza bu konsolosluk tarafından projenin hazırlanmasında yer alacağı için
söz konu projenin size gönderilmesinde herhangi
bir sakınca olmayacaktır. Hali hazırda bu konsolosluk, Emir Abdullah'ın projenin uygulanması
doğrultusunda hükmetmesiyle birlikte fırsattan
faydalanılarak mühendisin, Medine-i Münevvere'ye getirilip bir an önce inşaatın başlatılması için
söz konusu iki yüz liranın Hac Daimi Komisyonu
bütçesinden veya mümkün olan her kaynaktan
temin edilerek bir an önce gönderilmesini beklemektedir
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
Yukarıda yazılı rapor, 27.01.1952 tarihli ve 11
numaralı gizli mektup üzerine Şahinşahî (Şahlık)
Bakanlığı'nın bilgilendirilmesi için yazılıp takdim
edilmiştir.
Şahinşahî Bakanı-Muzaffer A'lem
Dışişleri Bakanına Yöneltilen Soru
Bu esnada Sena Meclis Senatörü Sayın Dr. Metin
Defterî, mecliste o zamanın Dışişleri Bakanına bir
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 143
soru yönelterek sorusunun cevaplandırılmasını istedi.
Dışişleri Bakanı Dr. Kazimî de 10.04.1952 tarihinde
Cuma günü Sena Meclisine katılarak açıklamalarda
bulundu. Açıklamayı içeren belgenin metni şöyledir:
Birinci Siyasi İdari Birimi
Sayı: 69
Tarih: 28.03.1952
İran Şahlık Konsolosluğu
Cidde
Geçtiğimiz günlerde Sena Meclisi, masum
imamların (a.s) kabirlerinin tamiri konusunda Dışişleri Bakanı'na soru yöneltilmişti. Şimdi
10.04.1952 tarihinde Cuma günü Sena Meclisi
toplantısında konuyla alakalı verilen cevabı Şahinşahî Konsolosluğu'nun bilgilerine sunulması için
gönderilecektir.
Dışişleri Bakanı
Dışişleri Bakanlığı
Sayın Dr. Metin Defterî'nin, Baki'deki masum
imamların (a.s) kabirlerinin tamirine yönelik sorduğu sorusuna cevap unvanında şimdiye kadar
Dışişleri Bakanlığı'nın bulunduğu girişimleri özetle bilgilerinize arz ediyorum:
Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin
tamirine yıllardır İran milleti ve devleti ilgi ve alakalarını ortaya koymuş ve geçmiş yıllardan beri
sürekli böyle bir şeyin gerçekleşmesinin beklentisi
içinde olmuştur. İran'ın ülke dışı temsilcilikleri
144 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
pek çok problem ve engellerin varlığıyla birlikte
uygun olduğu tüm zaman zarfında Suudi Arabistan Devleti'ndeki etkili yüksek makamlarla irtibata geçerek bu konunun önemini hatırlatmışlardır.
Mısır Konsolosu Sayın Deştî Bey'in girişimleri
bunun bir örneğidir. Sayın Deştî Bey 1950 yılında
Hicaz Saltanat Veliahdı ve Ülke Dışişleri Bakanı
Emir Faysal'la görüşerek raporu eşliğinde var
olan sorunları İran Dışişleri Bakanlığı'nın bilgilerine sunmuştur.
Ben de son yılda önceki başarısızlıklardan
ümitsizliğe düşmeden Cidde'ye gönderdiğim yeni
bakana, Baki'deki mübarek kabirlerin tamiri hakkında her türlü ciddi girişimlerde bulunması için
birkaç ay zarfında gerekli tüm talimatları verdim.
Bu son günlerde İran'ın Cidde temsilcisi, Saltanat Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı Emir Faysal
ve Suudi Arabistan Bakanı Emir Abdullah'la görüşmelerinden sonra söz konusu temsilcimiz İran
Devleti'nin Suudi Arabistan devlet yetkililerine bu
konu hakkında ciddi hatırlatmalarda bulunmuştur. Sonuç itibariyle bu girişimler ve önemli İslami toplantılarının bazılarında meseleye ilgi ve alaka duyulması olumlu kanaatlerin oluşmasına sebep olmuş ve Baki'deki mutahhar imamların (a.s)
kabirlerinin duvarlarının tamiri ve sundurmanın
yapılması doğrultusunda gerekli girişimlerde bulunması için Medine yetkilisine lazım olan yönergeler bildirilmiştir. Bununla birlikte söz konusu
mesele bir süredir Harem-i Nebevi'nin etrafını
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 145
boşaltmakla meşgul olan Haremi Yapılandırma
İdari Birimine bırakılmış ve bu işlerin yanı sıra
Baki Mezarlığı'nı da ele almaları ve hatta Suudi
Arabistan'da ikamet eden İranlı mühendisin, Baki'deki İmamların kabirlerinin tamirine eşlik etmesi kararlaştırılmıştır.
Elbette Dışişleri Bakanlığı, Baki'nin duvarlarının tamir edilmesi ve sundurma yapılmasını yeterli görmemekte ve ‘Şahinşahî Cidde Konsolosluğundan’, Suudi Arabistan Devlet yetkilileriyle görüşmelerini sürdürmesi ve Suudi Devleti'nin her
şeyden önce bu mesele üzerine yönelmesini isteyerek; dünya Müslümanları, Şia âlemi ve İranlıların beklenti içinde oldukları isteklerinin yerine getirilmesi için gerekli girişimlerin hızlı bir şekilde
yapılması talebinde bulunması istenmiştir.
Furuzanfer'in Dışişleri Bakanına Sorusu
Zamanın
milletvekili
Sayın
Furuzanfer,
17.06.1952 yılında Sena Meclis Başkanı'na yeniden
soru yöneltiyor:
Aşağıda açıklanan soruyu Dışişleri Bakanı'na
iletip Sena Meclisi'nde cevaplandırmasını talep
ediyorum.
Soru: Daha önce de söz konusu edilen Şia'nın
dört imamının mübarek kabirlerinin tamiri hakkında bir girişimde bulunuldu mu?
Zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Kazimî cevaplandırıyor:
146 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Sayın Milletvekili Furuzanfer'in, mutahhar
imamların kabirlerinin tamiri konusunda sorduğu
sorunun cevabında değerli milletvekillerinin dikkatini 10.04.1952 yılı oturumundaki Sayın Dr.
Metin Defterî'nin cevabındaki açıklamalarını dikkate almalarını gerekli görüyorum:
O zaman da arz ettiğimiz gibi son bir yılda
gerçekleştirdiğimiz girişimlerin etkisiyle Baki'deki
mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin duvarlarının tamiri ve sundurma yapılması konusunda Suudi Arabistan yetkililerinin onayları alınmıştı. Ancak mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin tamir
edilmesi diye bir karar alınmamıştı ki bundan
vazgeçilmiş olsun. Şu halde sorumlu olmayan şahısların ister İran'da isterse Irak'ta böylesi bir
mübalağa içeren tavır sergilemeleri, bizim beklediğimiz faaliyete zarar vermenin dışında bir şeyle
sonuçlanmayacaktır. Dolayısıyla bu tür işlerde
yetkili makamların açıklamalarının dikkate alınması ve konuyla alakalı her türlü açıklamaların
Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmesinin çok iyi olacağı kanaatindeyim. Böylelikle asıl yapılması gereken iş belirsiz kalmayacak ve başkalarının abartı
içeren görüşleri yanlış anlaşılmalara sebep olmayacaktır.
Yukarıdaki açıklamaları, önceki açıklamaları
doğrulama açısından muhterem beyefendilere arz
ediyorum:
Son zamanlarda da dikkate alınan işin gerçekleşmesi için Şahinşahî Cidde Konsolosluğu'na ye-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 147
ni emirler verilmiştir. Bu konunun razı olacağımız
bir neticeyle sonuçlanmasını ve gelecekte daha
büyük başarıların temelinin oluşturulmasını ümit
ediyorum.
Muzaffer A'lem ile Emir Faysal'ın Yeniden
Görüşmesi
Şahinşahî Bakanı Muzaffer A'lem, 30.06.1952
tarihinde Hicaz Saltanat Veliahdı Emir Faysal'la yaz
mevsimi olması hasebiyle Taif'te yeni bir görüşme
yaparak raporunda şunları dile getirmiştir:
Ben kendim Habeş'e gitme münasebetiyle size
hem Allah'a ısmarladık demek istiyor hem de
20.05.1952 tarihli ve 1778 sayılı gizli mektubun
daveti gereğince Başbakan Sayın Dr. Musaddık'ı
temsilen, Sayın Emir Faysal'la Baki'ye sundurma
ve duvar yapılması konusunda müzakerede bulunulması için Emir Faysal'ın İran'a davet edilmesini istiyorum… Taif'e giderek Emir Faysal'la görüşmeyi zaruri görüyorum…
Faaliyetlerin Sonu
Görüşme ve müzakerelerin devam ettiği ve işbaşına gelen bir sonraki şahısların meseleyi artısı ve eksisiyle takip ettiği sürecin sonunda, son yıllarda Baki'deki imamların (a.s) kabirleri yakınına sundurma
yapılmış, Baki giriş koridorları mozaikle döşenmiştir
ve Baki'nin önündeki alanın duvarları da yenilenmiştir. Ne var ki imamların (a.s) kabirlerinin yapımı ve
Baki'ye defnedilen diğer şahsiyetlerin kabirlerinin
148 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
restoresinden bir haber çıkmamıştır.
Hali hazırda Şia'nın dört masum imamının ve
Sadr-ı İslam'ın iftihar ettiği ve İslam mezheplerinin
son derece saygı gösterdiği pek çok şahsiyetlerin kabirlerinin yakıcı güneşin, rüzgârın ve yağmurun altında tehlikeyle karşı kalması, burasını ziyaret eden
kimseleri derinden sarsmakta ve herkesi bir çözüm
yolu bulmaya davet etmektedir.
Bu sorunun halledilmesi için İslam ülkeleri başkanlarının, İslam mezhepleri tabilerinin ve İslami
parti ve gruplarının Suudi Devlet yetkililerinden,
Baki'nin içinde bulunduğu garip durumdan kurtararak bu mezarlığı İslam tarihinin ölümsüz bir eseri
olacak şekilde ihya edip korumaları doğrultusunda
girişimde bulunmaya çağırmalarını ümit ediyorum.
Konuyla alakalı daha fazla inceleme yapmak isteyenler için Sayın Ali Muhakkik'in hazırlayıp sunduğu Esnad-ı Revabit-i İran ve Arabistan-i Suudi kitabından birkaç belgeyi daha naklediyorum:
Belge tarihi: 16.08.1943
Gönderen: İran Kahire Başkonsolosluğu
Alan: Dışişleri Bakanlığı
Konu: Baki'deki yapı ve kabirlerin tamir edilmesi
Sayı: 135 gizli
Dışişleri Bakanlığı
12.07.1943 tarihli ve 2100 sayılı Şahinşahî
Bakanlığı'nın, Medine-i Münevvere'deki yapı ve
kabirler hakkında Hz. Ayetullah Kummî'nin Alâ
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 149
birler hakkında Hz. Ayetullah Kummî'nin Alâ
Hazret'ten isteğini dile getiren mektup elimize
ulaştı. Suudi Arabistan Devleti'nin, Ayetullah
Kummî'nin isteği doğrultusunda amel etmeyeceğini bilmeme rağmen bu meselenin ilerleme kaydetmesi, söz konusu mübarek kabirlerin durumunun iyileştirilmesi ve değerli âlimlerin beklentilerinin yerine getirilmesi için Suudi Arabistan
Konsolosuyla66 görüşmede bulundum. İran ile
Suudi Arabistan devletinin iyi ilişkileri ve İslam'ın
her iki milletini birbirine bağladığı hakkında uygun bir ön konuşmadan sonra İranlıların, tüm
Müslümanların Kabesi Mekke-i Muazzama'ya ve
Peygamber Ekrem'in kabrinin yer aldığı Medine-i
Münevvere'ye fevkalade bağının olduğunu açıklayarak şunları ifade ettim:
Sizin de bildiğiniz gibi Alâ Hazret Melik b.
Suud'un Hicaz'a gelmesiyle Baki'deki imamların
kabirleri üzerindeki yapılar viran edildi. İslam büyükleri ve İslam âleminin iftihar duyduğu şahıslara ait olan bu kabirlerin zamanla tamamen ortadan kalkması ve bu kabirleri diğer kabirlerden
ayıracak hiçbir alamet ve işaretin olmayışından
korkulmaktadır. Suudi Arabistan Devleti uygun
görürse, İran Devleti ve tüm İran milletinin bu
mübarek kabirleri tamir etmeleri onlar için büyük
bir iftihar vesilesi olacaktır.
66-Söz konusu şahıs Necd bedevilerinden olup tutucu bir
Vahabidir. (Belgenin ekinde açıklamada bulunulmuştur.)
150 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Söz konusu şahıs şunları ifade etti:
İmamların kabirleri üzerinin yapılandırılması
sahih hadislerde kesinlikle yasaklanmış ve bu iş
şeriata aykırıdır! (Kendi sözünü teyit eden hadisleri söyledi). Bununla birlikte hangi kabrin hangi
şahsa ait olduğu belli olacak şekilde kabirlerin etrafı çakıl taşlarıyla kaplanmıştır. Dolayısıyla söz
konusu ettiğiniz kabirlerin diğerlerinden ayıracak
bir girişimde bulunulması yersizdir!
Bunun karşısında şu cevabı verdim:
Elbette bu isteğin uygulanmasında şeriatın
emirlerinin tamamı icra edilmelidir. Şeriata ve şeriat emirlerine tamamen bağlı olan İran Devleti
kesinlikle şeriatın karşısında yer alan bir istekte
bulunmaz. Çeşitli mezhepler arasında İslam'ın ilkeleri konusunda ihtilaf yoktur, ancak fer'i meselelerde âlimler arasında ihtilaflı görüşlerin olması
mümkündür. Peygamber'in hadislerinin sahih ya
da sahih olmadığının belirlenmesinde de görüş
farklılığı vardır. Sonuç itibariyle bu farklı görüşler
arasında Mısır, Irak, İran, Suriye, Afganistan gibi
Müslüman ülkelerin âlimleri büyük şahsiyetlerin
kabirleri üzerinin yapılandırılmasını söz konusu
kabirlerin şeriatın öngördüğünün ötesinde kutsamanın dışında şeriatın karşısında bilmiyorlar.
Biz böyle bir şey isterken kabirler üzerine küçük
bir yapının yapılmasıyla kabirlere defnedilen şahısların belirlenmesini hedeflemekteyiz. Elbette
söz konusu kabirlerin üzerinde yakın tarihe kadar
kubbeler vardı ve bunların viran edilmesi üzerin-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 151
den henüz birkaç yıl geçmedi. Dolayısıyla zikri
geçen kabirler herkes tarafından bilinmesine rağmen zamanla bu kabirlerin zihinlerden silinmesi
mümkündür.
Suudi Başkonsolosu cevaben şöyle dedi:
Elbette şeriatın izin verdiği ölçülerde Şahinşahî
Devleti'nin isteğiyle onaylanacaktır. Ancak şunu
eklemeliyim ki kabirlerin etrafına taş döşenip kabir taşı vesilesiyle kabirlerin belirlenmesinin şer'i
açıdan sakıncası yoktur, ancak bunun ötesinde
kabirlerin yapılandırılması Suudi Arabistan Devleti'nin resmi mezhebi olan Vahabi mezhebince
yasaktır. Her halükarda şeriatın izin verdiği ölçülerde bu işin icrasının masrafları da Suudi Arabistan Devleti'ne ait olacak ve bu işin gerçekleşmesinde, başkalarının giderleri karşılamasına asla izin
verilmeyecektir.
Bu söyleşiler ve ısrarların sonucunda; Suudi
Arabistan Dışişleri'ne verilmek üzere, Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'na konuyla alakalı isteğimizi bildiren bir mektubun yazılması kararlaştırıldı.
Söz konu bu mektup hazırlandı ve gönderildi.
Bu şekilde bir sonuca ulaşılacağını düşünmüyorum. Bu sene Hicaz ve Mekke'ye gitmeme izin
veriniz; babasına kıyasla daha açık bir zihniyete
sahip olan Saltanat Veliahdı ve Dışişleri Bakanı
Emir Faysal'la görüşüp Allah'ın yardımıyla bir neticeye ulaşabilirim.
152 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Gitmemi kararlaştırırsanız yolculuk öncesi
masrafların karşılanabilmesi için gerekli meblağın
havale edilmesi gerekir.
İran Konsolosu
Mahmut Cem
Tarih: 29.08.1943
Gönderen: İran Kahire Konsolosluğu
Alan: Dışişleri Bakanlığı
Konu: İbni Suud'un Baki'deki mezarların tamirine dair verdiği sözün takip edilmesi
Sayı: 140-Gizli
Dışişleri Bakanlığı
16.08.1943 tarihli ve 135. Gizli Hicaz raporuna tabi olarak Şahinşahî Bakanlığı'nın Medine-i
Münevvere'deki yapı ve kabirler hakkında Hz.
Ayetullah Kummî'nin isteğini dile getiren mektuba dair arz edilir:
Sizin de bildiğiniz gibi Vahabilerin Mekke'ye
girmelerinden ve henüz Sultan İbni Suud'la Hüseyin'in oğlu Melik Ali arasında savaşın devam ettiği bir zamanda, bazı mübarek kabirlerin viran
edilmesi haberinin elimize ulaşmasından sonra
Şahinşahî'nin Mısır Konsolosu Sayın Gaffar Celal, Şahinşahî Devleti tarafından meselenin ele
alınıp gerekli müzakerelerin yapılması için Hicaz'a
gitmekle görevlendirildi. Sayın Celal'in yapacağı
görüşmelerde tercümanlık yapması için Hicaz'a
giden İran Kahire Konsolosluğu'nda muhasebecilik görevini icra eden Sayın Muhammed Rıza
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 153
Gülistanî şunları kaydediyor: Hatırladığım kadarıyla Sultan İbni Suud'la bazı mübarek kabirlerin
(Hz. Hatice ve diğer bazı kabirler) viran edilmesi
konusunun işlendiği müzakereler esnasında İbni
Suud özür dilemiş ve Şahinşahî Devleti'nin istemesi durumunda yıkılan kabirlerin tamirinin
önünü almayacağı vadinde bulunmuştu.
O zamanlarda Büyük Saltanat Veliahdı olan
İbn-i Suud'un, Yüce Pehlevi'yi muhatap alarak
yazdığı yazışmaların aynısı 17.11.1925 tarihli ve
230 sayılı raporun ekiyle birlikte Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. (Mektubun bir nüshası, konu hakkında daha çok bilgilendirilmeniz açısından ekte hizmetinize takdim edilir.) Raporun
metni şöyledir:
Elinizde olan dosyalara müracaat edilerek, Melik b. Suud'un sözüne dair gerçekten doğru bir
belge varsa, daha sonra bu belgeden istifade
edilmesi için var olan belgenin ekiyle birlikte söz
konusu belgeyi Konsolosluğumuza göndermenizi
temenni ediyorum.
İran Kahire Konsolosluğu
Belge tarihi: 13.01.1954
Gönderen: Dışişleri Bakanı
Alan: İran Kahire, Karaçi ve Cidde Başkonsoloslukları
Konu: Baki'deki kabirlerin tamiriyle alakalı
haberlerin bildirilmesi
Sayı: 38716/3074
154 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
İran Kahire Başkonsolosluğu
İran Karaçi Başkonsolosluğu
İran Cidde Başkonsolosluğu
Bilindiği üzere İslam ülkeleri ve özellikle İran,
daha önceden de Suudi Arabistan yetkililerinin de
onayladığı gibi Medine şehrindeki mübarek kabirlerin tamir edilmesi; Baki Mezarlığı'nın etrafının
sundurmayla çevrelenmesi ve Baki alanı içinde
küçük bir mescidin yapılması için yıllardır çaba
sarf etmiştir. Ancak Suudi Arabistan yetkilileri,
sürekli çeşitli sebep ve bahanelere başvurarak ne
kendisi bu işi yapmış ve ne de diğer İslam ülkelerinin kendi imkânlarıyla söz konusu inşaata başlamalarına izin vermiştir.
Son zamanlarda güvenilir haber ajanslarının
bildirdiğine göre; Afganistan Başbakanı'yla Suudi
Arabistan yetkilileri, geçen yıl hac mevsiminde
görüşmüşlerdir. O yıllarda Saltanat Veliahdı makamıyla ülkenin idari işlerinin üstlenen Suudi Arabistan Padişahı, Afganistan Başbakanı'na açıkça
bu doğrultuda faaliyet göstermesi için söz vermiştir.
Suudi Arabistan yetkililerinin, yıllardır Şahinşahî Devlet temsilcilerine kolaylık göstereceği sözü
vermesi ve diğer İslam ülkelerine de bu doğrultuda vade gösterisinde bulunmasına rağmen şimdiye kadar hiçbir sözüne amel etmemelerinden, hedeflerinin sadece olayı geçiştirmek olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla görüşülmesi mümkün
olan makamlar eşliğinde derin araştırma yapılma-
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 155
sını ve Suudi Arabistan yetkililerinin verdikleri
sözlerine gerçekten amel etmeleri durumunda gelişmeleri bildirmenizi ve daha önceki gibi tekrar
meseleyi geçiştirmek hedefleri varsa, bundan bizi
haberdar etmenizi rica ediyorum.
Dışişleri Bakanı
Ek:
Daimi Hac Komisyonu'nun önceki üyeleriyle
Ayetullah Nuri'nin gözetiminde ve Sayın…evinde
yapılan olağanüstü toplantıda bu araştırmanın
gerçekleşmesi onaylanmıştır.
Belge Tarihi: 13.10.1962
Gönderen: İran Cidde Konsolosluğu
Alan: Dışişleri Bakanlığı
Konu: Baki'deki İmamların Kabirlerinin Zarihi (Türbesi)
Sayı: 1039
Dışişleri Bakanlığı
Birinci Siyasi İdari Birimi
19.12.1340 tarihli ve 22689/3843/1 sayılı Sayın Hüseyin Emin'in mektubuna yöneliktir. Mektubun ekinde daha önce Sayın Hüseyin Emin'in
babası merhum Muhammed Ali'nin (Hac Eminü's-Saltanat) Baki'deki (a.s) imamların kabirleri
için Medine'ye zarih gönderdiğini ve yerlerine
yerleştirilen bu zarihlerin Suudi Arabistan yetkilileri tarafından toplatılarak bir tarafta saklandığını
bilgilerinize sunarak arz ediyorum:
156 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Konsolosluk, İranlıların Medine'deki hac ve
mesken sorumlusu Sayın Seyit Mustafa Attar'a
meseleyi yazılı olarak sunmasını istemiştir. Bununla birlikte Sayın Hüseyin Emin 03.09.1962 tarihli mektubunda zarihin bir zarar görmeksizin
Sayın Attar'ın eline ulaştığı bildirmiş ve ondan
meseleyi araştırarak çabucak Konsolosluğu bilgilendirmesini istemiştir.
Hali hazırda Sayın Seyit Mustafa Attar'ın elimize ulaşan mektubu tercüme edilerek daha fazla
istifade etmeniz için size gönderilecektir. Sizin de
bildiğiniz gibi Sayın Seyit Mustafa Attar bu konu
hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını söylememektedir.
Büyük Konsolos-Ziyaddin Garip
Belge tarihi: 16.02.1971
Gönderen: Birinci Siyasi İdari Birimi
Alan: Dışişleri Bakanlığı Yetkilileri
Konu: Baki'deki kabirlerin tamiri konusunda
Arabistan'ın İran Konsolosluğuyla Müzakeresi
Sayı:
Rapor:
Zatı âlinizin emri doğrultusunda, bir grup Pakistan din âlimlerinin isteği üzere Cennetü'l-Baki'deki mutahhar kabirlerin tamiri konusunda (Konu sayısı 10651, 16.02.1971 tarihinde Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın Dışişleri Bakanı unvanıyla)
Suudi Konsolosluğu yetkilileriyle düzenlenen toplantıya dair bilgiler arz edilir:
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 157
Suudi Arabistan Konsolosu Sayın Abdülaziz
el-Akil'in söz konusu toplantıda olmayışını dikkate alınarak konsolosluk ataşesi Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve bu gün saat 11:30 sabahı benimle
görüştü.
Bu görüşmede Baki'deki mübarek kabirlerin
tamiri hususunda Şia âlimleri, İran ve Pakistan
din âlimleri cemiyetinin görüşleri Suudi ataşesine
bildirilerek Şia âleminin kalbi istekleri olan Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin tamir
edilmesine yönelik izin çıkarması hatırlatıldı. Zira
Baki'deki mutahhar imamların (a.s) kabirlerinin
durumu milyonlarca Şia'nın kalbini derinden yaralamaktadır.
Sayın el-Akil şöyle dedi:
"Baki Mezarlığı'nın; kapısı, duvarı, koruma görevlisi ve temizlikçisi vardır, ancak kabirler üzerinde Şiaların istediği anlamda türbe yoktur ve
Vahabi fırkasının itikadı gereğince kabirler üzerinde türbelerin olmaması gerekir. Vahabi itikadına göre kabirler üzerine isim yazılıp alamet bırakılması haramdır. Keza kabirlerin yerden yüksek
olmaması gerekir ve bundan dolayıdır ki hatta
Suudi Arabistan Devleti'nin kurucusu yüce makam Melik Abdülaziz b. Suud'un kabri de bu şekilde belirsizdir. Elbette Baki'ye defnedilenlerin
kabri belirlidir, ama onun kabri belli değildir; isim
ve alametten yoksundur. Vahabi mezhebine
uyanların kabirleri de aynı şekildedir.
158 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Dolayısıyla Şia dinsel camiasının isteğinin yerine getirilmesi düşünülemez, zira bu doğrultuda
yapılacak girişimlerin tamamı Vahabi âlimlerinin
şiddetli muhalefetiyle karşı karşıya kalacaktır."
Suudi Arabistan Konsolosluk Ataşesi sözlerine
şunları ekledi:
"Şia ruhaniyeti camiasının bu isteği yeni değildir, ne var ki bu istekler karşısında hiçbir zaman
girişimde bulunulmamıştır. Bununla birlikte konuya dair Dışişleri Bakanlığı tarafından bizim
konsolosluğumuza vermek istediğiniz bir yazı
varsa, ben yetkili makamlara yansıtırım, ancak cevap olumlu olmayacaktır."
Bununla birlikte ben şunu hatırlattım:
"Şia âlimleri Baki'deki mübarek kabirler üzerine kümbet yapılmasını değil, viran edilmiş mübarek kabirlerin tamir edilmesini söz konusu ediyorlar."
Sayın el-Akil şöyle yanıtladı:
"Baki Mezarlığı kesinlikle harap edilmemiştir,
daha önce de söylediğim gibi kapısı, duvarı, koruma görevlisi ve temizlikçisi vardır. Şialar kabirlerin tamiri adı altında Baki'yi kendi sorumluluklarına almayı hedefliyorlar ki bu, Vahabilerin
inancına aykırıdır. Ancak söylediğim gibi konuyla
alakalı yazılı bir isteğiniz varsa ben bağlı olduğum
makamlara yansıtırım."
Elbette bu konuda yazılı istekte bulunulması
Dışişleri Bakanlığının görüşüne bağlıdır. Ancak
Baki'ye Defnedilen Diğer Şahıslar ■ 159
Suudi Konsolosluk Ataşesiyle yapılan konuşmalardan böyle bir yazılı isteğin olumlu bir netice
vermeyeceği anlaşılmaktadır ve daha önceki girişimler bunu açıkça ortaya koymuştur.
Saygılarımla
Birinci Siyasi İdari Birim Başkanı
Kasimî
SON NOKTA
Şia'nın büyük âlimleri ve Ehlibeyt (a.s) takipçilerinin uzun yıllardır Baki'nin yapılandırılmasına dair
gayretleri devam etmiş ve bu konu defalarca İran ve
Suudi Arabistan'ın siyasi yetkilileri arasında söz konusu edilmiştir. Ancak maalesef şimdiye kadar alınması gereken olumlu bir sonuca ulaşılmamıştır.
Vahabiler kendi inançlarında ısrar ederek tahrip faaliyetlerini arttırmışlardır. Son birkaç yıl zarfında basamakların önüne demir parmaklık koyarak kadınların Baki'nin giriş kapısından öteye gitmelerini engellemişler ve Baki'nin aşağı kısmında yer alan bölüme
muhafız görevlendirerek ziyaretçilerin oturup ziyaretname okumalarının önünü almışlardır.
Diğer taraftan kabirlerin etrafına yerleştirilen cahil
fertler, çirkin ve nezaketten uzak sözlerle ziyaretçilerle dalga geçmektedirler. Bu davranışlar Peygamber Ekrem'e (s.a.a) uyarak Baki Mezarlığı'na ziyarete
giden ve Sadr-ı İslam'daki çehrelerle aşina olup burada defnedilenleri kendilerine örnek almak isteyen
kimselerin kin ve nefretini çoğaltmaktadır.
162 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Hâlbuki büyük taklit mercileri kabirlerin tamir
edilip üzerine kümbet yapılmasını vacip bilmekte ve
barışçıl yöntemlerle kabirlerin üzerine kümbet ve
türbe yapılması için İmam'ın (a.s) hakkından (Humus'un bir miktarından) kullanılmasını caiz bilmektedirler.
Büyük taklit mercilerin bir kısmına "Baki'deki
masum imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi
için çabalamak gerekir mi?" şeklinde yöneltilen soruya şöyle cevap vermişlerdir:
Ayetullah Fazıl Lenkerânî: Barışçıl bir üslupla
çaba sarf edilmesinin sakıncası yoktur, bilakis Müslümanların tamamına farzdır.
Ayetullah Mekârim Şirâzî: Baki'deki masum
imamların (a.s) kabirlerinin tamir edilmesi farz-ı
kifâyedir.67
Ayetullah Safi Gulpayagânî: İmamların Kabirlerinin (a.s) yenilenmesi İslam'ın nişanelerindendir ve
bu kabirlerin korunup tamir edilmesi farzlar arasında
yer alır.
Ayetullah Sistânî: Baki'deki İmamların kabirlerinin şer'i hukukun sarf edilmesiyle yapılandırılması,
şer'i hâkimin izniyle caizdir.
67-Şunu hatırlatmak gerekir ki; Ayetullah Mekârim Şirazî
şer'i gelirlerin böyle bir yapıda harcanmasını adil bir müçtehidin gözetiminde olması dâhilinde caiz bilmiştir.
Son Nokta ■ 163
Ayetullah Seyit Kazım Hâirî: Bu doğrultuda
gösterilen gayretin ilahi nişanelerin yüceltilmesi olduğunda şüphe yoktur, o halde imkânlar dâhilinde
Baki'nin yapılandırılması son derece uygun bir hareket olacaktır.
Müslümanların hasretinin biteceği, Baki Mezarlığının nefis ve Müslümanların şanına yakışır bir şekilde restore edileceği ve Peygamber Ekrem'in (s.a.a)
yemyeşil ve nurani kubbesinin kenarında zümrüt gibi
parlayacağı o günün gelmesini arzu ediyoruz.
RESİMLERLE BAKİ MEZARLIĞI
Baki'nin ana giriş kapısı.
Baki'nin eski penceresi.
Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 165
Baki Kabristanlığı'nın eski görünümü.
Baki Kabristanlığı'nın iç görünümü.
166 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Baki Kabristanlığı'nın eski hali.
Baki'deki kabirlerin kubbe ve türbeleri.
Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 167
Baki'deki kabirlerin iç görünümü.
Baki Kabristanlığı'nın iç görünümü.
168 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Baki ve Yeşil Kubbe'nin görünümü.
Aşkla yapılan ziyaret.
Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 169
Baki merdivenlerinin kapalı kapısı.
Baki Güvercinleri.
170 ■ Belgelerin Diliyle Baki'nin Tahribi ve Yeniden İnşası
Ziyaret aşkı.
Baki Gölgeliği.
Resimlerle Baki Mezarlığı ■ 171
Baki'nin garipliği.
Baki'nin mazlumiyeti.
Download